00 TM dergiSON29_Layout 1
Transkript
00 TM dergiSON29_Layout 1
?????????? ‹Ç‹NDEK‹LER EDİTÖRDEN Müşavir Mühendisler Uluslararası Federasyonunun Kuruluşunun 100. Yılını ve Birliğimizin 33. Yılını Yaşarken ............................................2 ISSN 1303 – 2585 İmtiyaz Sahibi Türk Müflavir Mühendisler ve Mimarlar Birli€i ad›na Yönetim Kurulu Baflkan› Demir İNÖZÜ BAŞKANDAN FIDIC’in 100. Yılı ve Türk Müşavirlik Sektörümüz... ..............3 Yazı İşleri Müdürü Salih Bilgin AKMAN Yayın Kurulu Salih Bilgin AKMAN Munis ÖZER TEMA FIDIC'in Yüz Yılı ................................................................................................................4 Oktay AKAT Mehmet DÖNMEZ Metin DALGIÇ Pelin ERDOĞAN Felsefi Açıdan Müşavir Mühendislik ..........................................................8 Seda ORAL SEYHAN Grafik-Tasarım Yusuf MEfiE (Ajans-Türk) Teknik Müşavirliğin Süreci Üzerine ........................................................12 Basımevi Ajans-Türk Gazetecilik Matbaacılık İnşaat Sanayii A.Ş. İstanbul Yolu 7. Km. İnönü Mahallesi Necdet Evliyagil Sk. No: 24 Batıkent / ANKARA Tel: 0312 278 08 24 - Fax: 0312 278 18 95 AKADEMİK Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kampüsleri Mimari Proje Yarışmaları ve Düşündürdükleri ......................................................................14 www.ajansturk.com.tr - info@ajansturk.com.tr Basım Tarihi 23.08.2013 Basım Yeri ANKARA Yayım Türü ÜYELERİMİZDEN İstanbul Demiryolu Boğaz Tüp Geçiş Projesi, Marmaray’da Güvenlik ................................................................................................18 Yerel Süreli 3 ayda bir yayımlanır Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği FIDIC 2013 Konferansı Programı ......................................................................22 Ahmet Rasim Sokak No:35/2 Çankaya – 06550 Ankara Tel: (312) 440 89 70 Faks: (0312) 440 89 72 e-posta: tmmmb@tmmmb.org.tr ETKİNLİKLERİMİZDEN 9. MEG Toplantısı ............................................................................................................24 url: www.tmmmb.org.tr “Yazıların ve reklamların içeriğinden sahibi sorumludur; TürkMMMB veya Yayın Kurulu sorumlu tutulamaz.” “Yayımlanan yazıların, her hakkı saklıdır. KÜLTÜR - SANAT Mimarlığın Serüveni – Çok Kısa Bir Tarihçe ..............................26 Kaynak belirtmek koşuluyla, yazılarından, toplamda çeyrek sayfayı geçmeyen alıntı yapılabilir. Bunun dışında, seri olarak çoğaltılması, çeyrek sayfadan fazla alıntı veya kopya yapılması, Yayın Kurulu’nun Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği Yayın Listesi ..................................................................................................................................30 yazılı iznine bağlıdır” Dergimiz, 2000 adet basılıp dağıtılmaktadır. BİRLİĞİMİZDEN HABERLER......................................................................32 Salih Bilgin AKMAN EDİTÖRDEN... Müşavir Mühendisler Uluslararası Federasyonunun Kuruluşunun 100. Yılını ve Birliğimizin 33. Yılını Yaşarken u sayımızın teması üyesi olduğumuz Müşavir Mühendisler Uluslararası Federasyonu-FIDIC’in Barselona’da özel gündemle toplanacak “FIDIC 100. Yıl Konferansı” ve Teknik Müşavirlik Sektörümüzün bugünü ve yarını olarak belirlenmiştir. Türk Teknik Müşavirlik sektörünün temsilcileri olarak bizler, Ülkemizin ve yakın çevremizde gereksinim duyulan bağımsız teknik müşavirlik hizmetleri sunarken, geçmişten bugüne yapmış olduğumuz başarılı çalışmaların gelecekte yapacağımız başarılı işlerin habercisi olduğunu hatırlamak amacıyla ve gücümüzün uluslararası platformda da önemsenecek bir değerde olduğunun bilinci içinde sizlere TM-29 dergisini sunmaktayız. B Birliğimiz kurulduğu günden bugüne, üyelerimizin özverili katkıları ile Ülkemizde Kamu ve Özel Sektör Kurumlarınca görüşüne başvurulan güvenilir, yetkin ve etkin bir sivil toplum kuruluşu olduğunu kanıtlamıştır. FIDIC ve EFCA üyelikleri ile uluslararası çalışmaların içinde bulunmak ve Teknik Müşavirlik hizmetlerimizin en üst standartta olduğunu, bilgi birikimimizin her türlü mühendislik ve müşavirlik konularını kapsadığını ve gereksinim duyulan teknik problemlerin çözümünü başardığımızı görmekteyiz. FIDIC 100. Yıl Barselona Konferansı programını dergimizin sayfalarında bulacaksınız. 15 ila 18 Eylül 2013 tarihlerinde Barselona’da yapılacak 100. yıl konferansında, geçen yüz yılda yaşam kalitesinin yükseltilmesinde temiz su, enerji temini, atıksu arıtma, ulaşım servisi ve kentsel alt yapı konularında verilen başarılı mühendislik örnekleri irdelenerek, gelecek yüz yıl için mühendislerin ve onların ortaklarının ihtiyaçlarının neler olduğu konusunda çalışmalar yapılacaktır. Ekonomi, çevre ve insan konuları konferans katılımcıları ile değerlendirilecektir. Diğer detayları dergimizin sayfaları arasında verdiğimiz konferans programında bulacaksınız. Geçmiş dönem başkanlarımızın ve üyelerimizin değerli katkıları ile hazırladığımız bu sayımızda sizlere FIDIC’in Yüz Yılı, Felsefi Açıdan Müşavirlik, Teknik Müşavirlik Süreci konulu tematik yazılarımız ile Eğitim Kampüsleri Mimari Proje Yarışmaları ve Düşündürdükleri konulu akademik makalemizi ve Üyelerimizden İstanbul Demiryolu Boğaz Tüp Geçiş Projesi, Marmaray’da Güvenlik konularını anlatan yazıları bulacaksınız. Kültür-Sanat köşemizde ise iki dönemdir devam eden “Mimarlığın Serüveni-Çok Kısa Bir Tarihçe” konulu yazı dizimizin son bölümünü sizlerle paylaşacağız. Tema konumuzla ilgili Dergimize katkıda bulunan 2 SAYI29 Sayın Fatma ÇÖLAŞAN’a, Sayın Raşit ÜNÜVAR’a, Sayın Ziya TANALI’ya, Akademik konulu yazısı için Prof Dr. Sayın Zeynep Uludağ’a, Üyelerimizden haberlerde Sayın İbrahim Levent SEZGİN’e, Sayın Sezai AKSOY’a ve Kültür-Sanat köşemizi dört yıl gibi uzun bir süre büyük emeklerle hazırladığı yazıları ile süsleyen Sayın Ahmet ÖZSÜT’e teşekkürlerimizi sunarız. Birliğimizin geçmiş dönem başkanlarından, Sayın Fatma ÇÖLAŞAN “FIDIC’in Yüz Yılı” konulu yazısında Müşavirlik Sektörünün geçirdiği uluslararası gelişimin kısa bir tarihçesini vermektedir. FIDIC kelimesini Fransızca isminin baş harflerinden meydana geldiğini hatırlatarak (Fédération Internationale des Ingénieurs Conseils), kuruluş felsefesinin “kalite, dürüstlük ve sürdürülebilirlik” üzerinde oturtulduğunu bizlere hatırlatmakta, FIDIC’in Rolünü, Çalışma Yöntemlerini, Yayın ve Gelirlerini, Yıllık Konferanslarını açıklamakta ve kendisinin FIDIC’le geçen 22 yıllık yaşam kesitini bizlerle paylaşmaktadır. İnsanın kısa ömrü içinde insanlığın yaşam serüvenine olan katkısının ne kadar önemli olduğunu ve yaşam kalitesinin yaşanılabilir bir çevre ile yükseltilebileceğini bizlere hatırlatmakta ve görevlerimizi sabırla, kaliteli olarak, dürüstlükten taviz vermeden, sürdürülebilir olmasını öğütlemektedir. Birliğimizin geçmiş dönem başkanlarından, Sayın Raşit ÜNÜVAR “Felsefi Açıdan Müşavirlik” konulu yazısında Felsefenin doğuşundan, insanlığın neolotik çağdan başlayan çevre ile ilişkisi ve yaşam alanlarının kontrolunu amaçlayan çalışmalarının sürecini anlatmakta, teknik işlevlerin gelişimini kronolojik olarak belirtmektedir. En eski ana mühendislik dalının İnşaat Mühendisliği olduğunun tesbiti ile Mimarlığın gelişimi ve Rönesans boyunca etkisini sürdüren Romalı dahi Vitruvius (Marcus Vitruvius Pollio)’un on kitaplık De Architectura isimli yapıtının günümüze kadar ulaşan Roma uygarlığının tek örneği olduğunu belirtmektedir. Bu kitapta teknik uzmanların niteliklerinin neler olması gerektiğinin kısa bir özetini sunmaktadır. Ülkemizdeki insan kaynaklarının etkin kullanılmadığını, tecrübenin yok sayıldığı ve cezalandırıldığı belirtmektedir. Mühendislik ve teknolojinin birbirinin içinden doğduğunu ve bunların etkileşiminden Teknik Müşavirlik Sektörünün oluştuğunu açıklamaktadır. Sonuçta tüm görevlerin yapılmasında “ahlak kuralları”nın ne kadar önemli olduğunu ve üyesi bulunduğumuz Uluslararası Müşavir Mühendisler Birlikleri Federasyon’nun üyelerinde aradığı altı adet ahlak kurallarını hatırlatarak yazısını tamamlamaktadır. Üyemiz Sayın M. Ziya TANALI herzamanki sıcak uslubu ile bizlere “MERHABA...” diyerek; Müşavirlik Sektörümüzün daha etkin ve güçlü olmasını vurgulayarak “Bağımsızlık” faktörünün önemle altını çizmektedir. Birliğimizin kuruluş aşamasında yaşananları anlatarak, bugünlere nasıl zorluklar içinde sabır ve inatla sürdürülen çalışmaların sonucunda gelindiğini ve bu emeklerin değerini bilmemizin önemini vurgulamaktadır. Toplumumuzun kültür düzeyinin yükseltilmesindeki görevlerimizin önemi belirtilerek, gelişmekte olan ülkemizde bizlerin daha çok çalışması gerektiğini, “To pl u m l ar ı n gel i şi m i n e i l i şk i n ö l çü t i se “yerel ortalamanın” o o r t ak m ak si m u m a o l an m esaf esi di r san ı r ı m ” diyerek belirtmektedir. Sayın Prof. Dr. Zeynep ULUDAĞ “Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kampüsleri Mimari Proje Yarışmaları ve Düşündürdükleri” başlıklı yazısında geleceğin şekillendirildiği Eğitim Sisteminin temel gereksinimi olan Eğitim Yapılarının mekansal özelliklerinin eğitimin bir parçası olduğunda tüm yöneticilerin hemfikir olduğunu, ancak gelinen noktanın bu amaçtan uzakta bulun- duğunu belirtmektedir. Çok önemli bu konunun İdari, Mimari, Kentsel ve de Sosyal boyutlarıyla incelenmesi gerektiğini belirterek konuları detayları ile incelemektedir. Bakanlığın konuya yaklaşımının uygun olmadığı ve öngörülen eğitim kampüslerinin “k en t m er k ezl er i n den u zak t a, k en t sel i l i şk i l er den k o pu k , y al ı t ı l m ı ş y apı l ar o l m al ar ı dı r ” diyerek vurgulanmaktadır. Sayın Uludağ “Oy sa t o pl u m sal y aşan t ı m ı zı n t em el i ai l e dah a so n r a da m ah al l edi r. Bi zi k en t l i y apan ö n ce en y ak ı n çev r em i zde bi zi k u şat an , i çi n de y aşadı ğı m ı z m ah al l em i zdi r. M ah al l e v e sem t i m i z bü t ü n so sy al di n am i k l er i y l e, so sy al v e k ü l t ü r el çeşi t l i l i ği y l e, u y u m u , f ar k l ı l ı k l ar ı v e çel i şk i l er i y l e so sy al gel i şm en i n v e eği t i m i n o dağı n da y er al ı r. Sem t o k u l l ar ı y er i n e o k u l sem t l er i y apm ak gen çl er i bu di n am i k l er den , çeşi t l i l i k t en , gü n del i k h ay at ı n do ğal l ı ğı n dan k o par t m ak dem ek t i r.” ifadesiyle yönetim erkini kullananların karar verme süreçlerinde hedeflenen yatırımların ve sosyal politikaların uygulamalarında gerçek etkilerini dikkate almaları gerektiğini belirtmektedir. Sivil toplum örgütlerinin kararların her aşamasında sisteme dahil edilmesinin çağdaş eğitim tesislerinin elde edilmesindeki önemi vurgulanmakta ve Teknik Müşavirliğin eğitim sistemi içindeki önemi de bu makale ile daha da belirginleşmektedir. Kurumsal Üyelerimizden Su-Yapı Mühendislik ve Müşavirlik A.Ş. tarafından müşavirlik hizmetleri yapılan “ İstanbul Demiryolu Boğaz Tüp Geçiş Projesi, Marmaray’da Güvenlik” konulu tanıtım yazısı Sayın İbrahim Levet SEZGİN ve Sayın Sezai AKSOY tarafından hazırlanmıştır. Ülkemizde başarıyla tamamlanan işlerden biri olan Marmaray sistemi tüm zorlukları göğüsleyen mühendislerimiz ve müşavirlerimiz tarafında gerçekleştirilmiştir. Yazarlar Marmaray sisteminin karakteristiklerini özetleyerek, tüm sistemin güvenlik tasarımının nasıl yapıldığını detayları ile açıklamaktadırlar. Yüzelli yıllık bir düşüncenin hayata geçiş serüvenini, kıtalar arası 100 km/saat hızla ve saatte 75.000 yolcu taşıma kapasine sahip modern bir raylı sistemin proje hedeflerinde önemli bir yer tutan “güvenlik” kavramının ne şekilde sağlandığını bizlerle paylaşmaktadırlar. Sayın Ahmet Özsüt “Mimarlığın Serüveni-Çok Kısa bir Tarihçe” adlı yazı dizisinin son bölümünde engin mimari kültürünün bir kesitini daha bizlere sunmaktadır. Dergimizin Kültür-Sanat köşesi bu yazılarla okurlarımızın özellikle dikkatini çekmektedir. Sayın Özsüt mesleki bilgilerini ve engin kültür birikimini bizlerle paylaşarak dergimizin bu köşesinde okurlarımızın beğenisini kazanmıştır. Dergi yayın kurulu olarak Sayın Özsüt’e yapmış olduğu çalışmalardan dolayı teşekkürlerimizi sunar mesleki ve sosyal yaşamında başarılarının devamını dileriz. Dergimizin yayına hazırlanmasında emeği geçenlere, yayın kurulu üyelerimize, reklam vererek dergimizin yayınlanmasına sponsorluk yapan üyelerimize teşekkürlerimizi ve şükranlarımızı sunarız. Yayın kurulu olarak tüm üyelerimizin daha başarılı ve daha kazançlı işler yaparak müşavirlik sektörünün önemini göstererek birliğimizin etkinliğinin artması en büyük arzumuzdur. Dergimizin yayınlanması sizlerin katkıları ile mümkündür. Teknik Müşavirlik Hizmetlerinin geliştirilmesini, tüm karar vericilerin ve hizmet sunucuların birlikte sağlıklı ve güçlü bir endüstri kurmalarını dileriz. Teknik Müşavirlik hizmetlerinin yaşam kalitenizi yükseltmesini dilerken FIDIC’in 100. yılını ve Birliğimizin 33. yılını kutlarız. Demir İNÖZÜ FIDIC’in 100. Yılı ve Teknik Müşavirlik Sektörümüz Teknik Müşavirler; sahip oldukları teknik bilgi ve deneyimleriyle, yaratıcılık güçleriyle ve topluma, çevreye ve geleceğe karşı sorumluluklarının bilinciyle, insan yaşamı ve insanlığın gelişimi için gerekli tüm yapıların ve sistemlerin oluşturulmasına her aşamada teknik ve ekonomik açıdan en uygun çözümler geliştirerek hizmet sunan kişilerdir. Bu kapsamda sunulan tasarım, yapım kontrolluğu, proje yönetimi ve işletme yönetimi hizmetleri sürdürülebilirlik ilkelerine uygun şekilde yerine getirilmelidir, yani günümüzün gereksinimleri karşılanırken gelecek kuşakların kendi gereksinimlerini karşılayabilme olanaklarına zarar verilmemeli; sosyal, kültürel, çevresel ve ekonomik dengeleri bozmayan çözümler üretilmelidir. Tüm insanlara güvenli, sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam kalitesi sağlanması açısından üzerlerine düşen görevlerin farkında olan dünya müşavir mühendisleri 100 yıl önce, 1913 yılında Belçika, Fransa ve İsviçre’nin önderliğinde, kuruluş ilkeleri Kalite, Dürüstlük ve Sürdürülebilirlik olarak belirlenen Müşavir Mühendisler Uluslararası Federasyonu’nu (FIDIC) kurmuşlardır. Günümüzde 100’e yakın ülkenin teknik müşavirlik birlikleri FIDIC’e üyedir. Temel ilkelerini “Kalite”, “Dürüstlük”, “Sürdürülebilirlik”, “Bağımsızlık”, “Rüşvete ve İş Ahlakına Uymayan Davranışlarla Mücadele” ve “Dürüst ve Kurallara Saygılı Rekabet” olarak sıralayabileceğimiz FIDIC; üyeleri arasında Teknik Müşavirlik konularına ve sektörün sorunlarına ilişkin bilgi alış verişi sağlamakta; işveren, yapımcı, müşavir, altdanışman, alt-yüklenici, tedarikçi; ortak girişimler ve konsorsiyumlar arasında imzalanan uluslararası sözleşme ve şartname tiplerini ve ihale dokümanlarını hazırlamakta; ihale yöntemleri, mal ve hizmet alımı, teknik müşavir seçimi, etik kurallar, risk yönetimi, kalite yönetimi, yapım kalitesi, çevre yönetimi, dürüstlük, sürdürülebilirlik, sigorta, mesleki sorumluluk, bilgi teknolojileri, proje yönetimi konularında rehber dokümanlar ve eğitim kitapçıkları yayınlamakta; seminerler, konferanslar, eğitim programları düzenlemektedir. Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği FIDIC’e 1987 yılında katılmıştır. Birliğimiz üyeleri FIDIC’te çeşitli komitelerde ve Yönetim Kurulunda önemli sorumluluklar yüklenerek etkin şekilde görev almaktadır. FIDIC’in 100 yıllık tarihinde Yönetim Kurulu Üyeliğine seçilen tek bayan ve tek Türk olma başarısını gösteren üyemiz Sayın Fatma Çölaşan’la gurur duyduğumuzu bu vesileyle belirtmek istiyorum. Günümüzde ve gelecekte teknik müşavirle- rin, teknik uzmanlık ve becerilerinin yanı sıra yenilikçilik, araştırma-geliştirme, hukuk, finans, iletişim, stratejik planlama, insan kaynakları yönetimi, sağlık, sosyoloji, çevre, jeopolitik ve uluslararası ilişkiler konularına da önem vermeleri gerekmektedir. FIDIC, sürdürdüğü etkinliklerle dünyada Teknik Müşavirlik Sektörü’nün bu konularda da gerekli altyapıya kavuşmasına katkıda bulunmaktadır. Bu noktada biraz da yerel boyuta dönerek Türkiye’deki Teknik Müşavirlik Sektörü’nün durumuna bakmamızda yarar olduğunu düşünüyorum. Öncelikle firmalarımızın yukarıda sözü edilen ilkeler ve hedefler doğrultusunda çalışarak gelişebilmeleri, uluslararası ölçekte iş yapan firmalara dönüşebilmeleri, ülkemizde teknik müşavirliğin değerinin ve katma değer yaratma gücünün anlaşılabilmesi için Teknik Müşavirlik Sektörümüzün bu ilkeler ve hedeflerle uyumlu bir altyapıya kavuşturulması ve etkinliğinin artırılması sağlanmalıdır. Teknik müşavirlik firmalarımızın en büyük sermayesi yetişmiş uzman ve teknik eleman gücüdür. Sektörümüzde kalitesiz ve aşırı düşük bedelli hizmetlere prim verilmesi, kamuda ve özel sektörde bağımsız teknik müşavirlik hizmetlerinden yeterince yararlanılmaması sonucunda teknik müşavirlik sektörümüz küçülmekte ve yetişmiş kalifiye elemanların istihdamında süreklilik sağlanamamaktadır. Ülkemizde teknik müşavirlik hizmetlerinin kalitesinin yükseltilmesi için ihalelerde kalite ağırlıklı değerlendirme ve müşavir seçimi yaygınlaştırılmalı, bedel ağırlığı en düşük düzeye çekilmeli, teknik puanlar daha gerçekçi ve somut ölçütlere göre belirlenmeli, birim fiyat ve adam-ay esaslı teklif alma sistemi uygulanmalıdır. Kamu İhale Kanunu bu görüşler doğrultusunda değiştirilmelidir. Bunun sonucunda hizmet kalitesi yükselecek, hizmet bedellerinin yatırım bedellerine oranı daha gerçekçi yüzdelere ulaşacak, firmaların kar marjları yükselecek, böylece firmalar araştırma-geliştirme ve yenilikçilik çalışmalarına daha fazla kaynak aktarabilecektir. Bağımsız Teknik Müşavirlik Yasası’nın çıkarılması, Mühendislik ve Mimarlık Hakkındaki Yasanın güncellenmesi, firmalarımızın zorunlu mesleki sorumluluk sigortası yaptırabilmesine olanak sağlayacak düzenlemelerin yapılması, yurtdışına sunulacak teknik müşavirlik hizmetleri için sağlanacak Devlet desteklerinin kapsamı ve hacminin genişletilmesi de sektörümüz açısından büyük önem taşımaktadır. Altyapı projelerinin planlama, tasarım, yapım ve işletme faaliyetlerinin sosyal-çevresel ve ekonomik dengeleri ve enerji verimliliğini gözeten bir anlayışla yürütülmesi için yatırımcı kamu kuruluşlarımız her aşama- BAŞKANDAN... Değerli Okurlarımız, da deneyimli yerli teknik müşavirlik firmalarından yararlanmalıdır. Sık sık büyük can kayıplarına neden olan deprem, taşkın ve toprak kayması gibi doğal afetlerle karşılaştığımız, etkin bir yapı denetiminin olmadığı, rant sağlamaya yönelik çarpık yapılaşmanın önlenemediği ve geçmişte yaşanan felaketlerden ders çıkarılmayan ülkemizde afetlere karşı güvenli yapılaşmanın sağlanması için TürkMMMB’nin, TMMOB’nin ve sektörün tüm paydaşlarının görüşleri dikkate alınarak gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı ve ciddi yaptırımlar uygulanmalıdır. Mesleki Hizmetlerde Karşılıklı Tanıma Anlaşmaları ve Serbest Ticaret Anlaşmaları kapsamında yabancı mühendis ve mimarların Türkiye’de serbestçe çalışmalarına olanak sağlanması Teknik Müşavirlik Sektörümüzün gelişmesine engel olacak, Türk mühendis ve mimarlarının ve teknik müşavirlik firmalarımızın aleyhine gelişmelere yol açacaktır. Teknik müşavirlik firmalarımız zaten AB finansmanlı projelerde AB kriterleri nedeniyle ihalelerde yeterlik koşullarını sağlamakta zorlanırken ve yabancı firmalarla rekabet edemez duruma düşürülmüşken, bir de nitelikleri tartışmaya açık yabancı teknik elemanların ülkemizde kolayca hizmet vermelerine kesinlikle fırsat verilmemelidir. Bu uygulamaların ve önlemlerin hayata geçirilmesi zaman içinde Teknik Müşavirlik Sektörümüzün yeterli deneyime, büyüklüğe ve rekabet gücüne ulaşarak iç ve dış pazarlarda hak ettiği yere ulaşmasına yardımcı olacaktır. Teknik müşavirlik endüstrisinin doğru yönde gelişmesine ve güçlendirilmesine olan katkılarının değerini tekrar vurgulayarak FIDIC’in 100. yılı nedeniyle TürkMMMB adına FIDIC Yönetim Kuruluna ve tüm Üye Birliklere en iyi dileklerimizi yolluyorum. TürkMMMB ve FIDIC’le nice yüzyıllara..... TEMMUZ2013 3 Fatma ÇÖLAŞAN FIDIC'in Yüz Yılı üşavir Mühendisler Uluslararası Federasyonu FIDIC, merkezi Cenevre/İsviçre’de bulunan ve dünya ülkelerinden sadece birer Teknik Müşavirlik Birliği’nin üye kabul edildiği, dünyanın en bilinen ve saygın Müşavir Mühendislik Federasyonu’dur. FIDIC’in kuruluş hikayesi 1913 yılına uzanır. Belçika’nın Ghent şehrinde 1913 yılında yapılan Dünya Fuarı için istihdam edilmek üzere görüşmelere davet edilen bağımsız müşavir mühendisler bir araya geldikleri gün, müşavirlik hizmetleri veren diğer bağımsız mühendisleri bir çatı altında toplayabilecek bir dünya federasyonunu hayata geçirmeyi aralarında tartıştılar. Toplantı başarıyla sonuçlandı ve 22 Temmuz 1913 yılında Federasyon resmen kuruldu. İsmi, bugün Fransızca isminin baş harflerini kullandığımız FIDIC (Fédér at i o n In t er n at i o n al e des In gén i eu r s Co n sei l s) oldu. Sonraki yıllarda FIDIC, artık bir dünya dili olan İngilizce adıyla, yani International Federation of Consulting Engineers olarak tanındı. Kuruluş felsefesi 1913 yılında “kalite, dürüstlük ve sürdürülebilirlik” üzerine oturtuldu. M FIDIC’in 1913 yılındaki ilk resmi olmayan toplantısına Avusturya, Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, Almanya, Macaristan, Hollanda, Rusya, İsviçre, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’nden 59 bağımsız mühendis katıldı. Üç ülke; Belçika, Fransa ve İsviçre federasyonu kurmaya karar verdiler. Diğer ülkeler ilk yıllarda zaman zaman faaliyetlere katıldılar fakat üye olma konusunda tereddüt ettiler. Zaten Birinci ve İkinci Dünya Savaşları ve diğer büyük politik çalkantılar nedeniyle FIDIC’in gelişmesi 1940’ların sonuna kaldı. İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra 1949 yılında FIDIC, Birleşmiş Milletler’in Avrupa Ekonomi Komisyonu’ndan bir yazı aldı. Komisyon, 1946 yılında verilmeye başlanan Dünya Bankası kredilerini değerlendirmek üzere FIDIC’ten, her ülkeden müşavir 4 SAYI29 mühendislik firmaları listesi hazırlamak üzere yardım istiyordu. Bu olay, FIDIC’in Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası tarafından tanınması oldu ve böylece başlayan yakın ilişkiler, ortak çalışmalar şeklinde günümüze kadar devam etti. İlk yıllarda üye sayısı sürekli olarak değişiyordu ve tüm üyeler Avrupa ülkelerindendi. Daha sonra 1959 yılında federasyona Avrupa ülkelerine ilave olarak Avustralya, Kanada, Güney Afrika Cumhuriyeti ve Amerika Birleşik Devletleri de üye oldular. Bu katılım, FIDIC’in gerçek bir dünya federasyonu olarak tanınmasına ve gelişmesine neden oldu. Yine ilk yıllarda Federasyonun üye birliklerinde sadece mühendisler bulunuyorken, ilk defa 1980 yılında Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği’nin üye kabul edilmesiyle, Federasyon’a mimar üyeleri olan Birlikler de üye olmaya başladılar. TürkMMMB’nin FIDIC ‘e üyelik hikayesi Birliğimizin ikinci başkanı Sayın Aydın Pelin’in döneminde, şimdi fahri üyemiz olan Sayın Yalçın Tezcan’ın 1980 yılı öncesinde Birliğimiz adına katıldığı bir FIDIC konferansından sonra başlamış ve 1980 yılında üyeliğe kabul edilişimizle sonuçlanmıştır. Daha sonra Geçmiş Dönem Başkanlarımızdan Sayın Osman Özkan’ın yoğun çabalarıyla Birliğimiz 1995 yılı İstanbul konfransının ev sahipliğini üstlenmiştir ve Türkiye’nin gelişmekte olan ülkelerden biri olarak konferans üstlenmesi FIDIC için bir ilk olmuştur. Bu konferans hala FIDIC tarihinin en güzel birkaç konferansından biri olarak anılmaktadır. Federasyon zamanla dünyanın dört bir köşesindeki ülkelerin katılımıyla tam bir uluslararası federasyon haline geldi; halen 94 üye ülkesi bulunmaktadır. FIDIC bugün toplam 94 Ulusal Müşavir Mühendisler Birliği’ni; bunların üyesi olan 20.000 kadar Müşavir Mühendislik firmasını ve bu firmalarda çalışan toplam 1.500.000 kadar bağımsız mühendisi ve mimarı temsil etmektedir. FIDIC’İN ROLÜ Bugün Federasyon’un rolü dünya Müşavir Mühendislik endüstrisi için her zamankinden daha hayati önemdedir. FIDIC sadece üye ulusal birliklerinin sesi değil, tüm dünya Müşavir Mühendislerinin temsilcisi konumundadır. Örneğin, FIDIC’in Dünya Bankası ve yerkürenin değişik bölgelerini kapsayan diğer uluslararası finans kuruluşlarıyla yaptığı ortak çalışmalar, Müşavir Mühendislik hizmetlerinin uluslararası standardlarda alınmasını ve söz konusu hizmetlerin dünya alt yapısına benzer kalitede katkılar yapmasını sağlamaktadır. FIDIC’in Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası insani organizasyonları ile ortaklıkları ise, Müşavir Mühendislik endüstrisinin diğer sektörlerle ortak amaçlar için işbirliği yapmasına yol açmaktadır. FIDIC’in amacı Teknik Müşavirlik hizmetlerinin ve bu hizmetleri veren bağımsız kuruluşların geliştirilmesi, sayıca arttırılması ve bu kuruluşların FIDIC markası ile, sürdürülebilir bir dünya için yüksek nitelikli ve FIDIC etik kodlarına bağlı olarak dürüst hizmetler vermelerinin sağlanmasıdır. FIDIC çalışma konuları arasında teknik konular bulunmamakla birlikte, yıllık konferanslarda FIDIC üyesi birliklerin üyelerinin teknik konulardaki başarıları ve mühendislik alanındaki yenilikler-gelişmeler anlatılabilmektedir. FIDIC ayrıca Young Professionals programları ile genç mühendislerin gelişimine de önemli katkı vermektedir. Federasyonun faaliyetleri arasında FIDIC yayınlarının hazırlanması, basılması ve dağıtılması en önemli yeri tutmaktadır. Yayınların yanısıra her yıl Eylül ayında bir başka üye ülkede düzenlenen Yıllık Konferanslar; ayrıca dünyanın çeşitli ülkelerinde verilen seminerler, yapılan eğitim toplantıları, arabuluculuk ve hakemlik hizmetlerinin düzene konulması, politika oluşturma çalışmaları bulunmaktadır. FIDIC ayrıca yine üye ülkelerden katılan genç mühendisler için birer yıl süren, genellikle iş geliştirme konularını, ahlak kurallarını, müşavir seçim yöntemlerini vb. işleyen özel eğitimler vermektedir. TEMA FIDIC, yapım (inşaat) hizmetlerinin nasıl verilmesi gerektiği konusunda da bir dünya otoritesidir. Bugün Dünya Bankası, Avrupa Yatırım Bankası, Asya Kalkınma Bankası, İslam Ülkeleri Kalkınma Bankası, Afrika Kalkınma Bankası gibi uluslararası finans kuruluşlarının kredileriyle gerçekleşen dünya yatırımlarının hemen hepsinde FIDIC İnşaat İdari Şartnamelerinin kullanılması esas alınmaktadır. Söz konusu şartnameler işveren ile yapımcıyı karşılıklı olarak hakkaniyetle korumakta, böylece yapılan işin sağlıklı olarak tamamlanmasına önemli katkı sağlamaktadırlar. FIDIC’İN ÇALIŞMA YÖNTEMİ FIDIC, üye ülkelerden seçimle işbaşına gelen Başkan dahil dokuz Yönetim Kurulu üyesi tarafından yönetilmektedir. Her yıl dört yıllık görev süreleri tamamlanan Yönetim Kurulu üyelerinin yerine, yönetimden ayrılan üye sayısı kadar yeni Yönetim Kurulu üyesi tüm üye birliklerin verdiği oylarla ve yine dörder yıl görev yapmak için seçimle saptanmaktadır. On yıl kadar önce, seçimlerde ve önemli kararlarda üye ülkelerin birliklerinin üye sayılarına (yani ödedikleri aidatlara) göre ağırlıklı oy kullanmaları kararlaştırıldı. O yıldan itibaren FIDIC’te ABD, Kanada, İngiltere vb. ülkeler daha ağırlıklı olarak kararlara katılmaya başladılar. Federasyonun 100 yıllık varlığında, sadece bir başkan gelişmekte olan bir ülkeden seçildi; o da Amerika’da eğitim görmüş bana göre aslında gayet gelişmiş ülke vatandaşı niteliklerine sahip Meksika’lı üye oldu. FIDIC, üyelerinin ihtiyaç duydukları konularda çalışmalar yapmak, güncel politikalar üretmek, yeni yayınlar hazırlamak, mevcut yayınları güncellemek, üye ihtiyaçlarına gore eğitim seminerleri düzenlemek, yıllık konferanslar düzenlemek, genç mühendisleri hazırlama vb. amaçlarına yönelik olarak tamamen gönüllü çalışan daimi komiteler (standing committees), geçici komiteler (committees), görev grupları (task forces) ve diğer grupların (forumlar vb.) yoğun çalışmalarından yararlanmaktadır. Ve tüm bu gruplar gerçekten hakkıyla hizmet veren, yapılacak tüm hizmetleri gönüllülük esasına gore paylaşan kişilerden oluşmaktadır. FIDIC için halen gönüllü hizmet vermekte olan ve üye birliklerin üyelerinden oluşan daimi komiteler aşağıdakilerdir: - İş Geliştirme Komitesi (BPC-Business Practices Committee) - Kapasite Geliştirme Komitesi (CBCCapacity Building Committee) - Sözleşmeler Komitesi (CC-Contracts Committee) - Erdemlilik Yönetimi Komitesi (IMCIntegrity Management Committee) - Üyelik Komitesi (MemC-Membership Committee) - Risk ve Sorumluluk Komitesi (RLC-Risk and Liability Committee) - Sürdürülebilir Gelişme Komitesi (SDCSustainable Development Committee) - Hakemler İçin Değerlendirme Paneli (APA-Assessment Panel for Adjudicators) - Genç Mühendisler Forumu (YP-Young Proffessionals Forum) FIDIC içinde “Gölge Yönetim Kurulu” diye de anılan BPC’ye bağlı olarak çalışan 14 Görev Grubu (Task Force) ise şunlardır: - QBS-Quality Based Consultant Selection Task Force - QBS Marketing Strategy Task Force - QBS Case Stories Task Force - QBS Support Materials & Simplified Support Materials Task Force - Selection of Consultants Task Force - DOS-Definition of Services Task Force - G2P-Guide To Practice Task Force - Disaster Management for Consultants Task Force - Project Development Task Force - MDB Multi-Lateral Development Banks Procurement Practice Modernization Task Force - Client Awards Task Force - Design for Safety Task Force - Best Practice Guide for International Aid Task Force - Research Business Practice for Sustainable Design Task Force Ayrıca FIDIC bünyesinde yukarıdaki komite ve forumlardan bağımsız olarak, iki Görev Grubu daha çalışmaktadır. Bunlar: - InnovationTask Force - Subscriptions Task Force Yukarıda adı geçen gruplarda fiili hizmet veren üyeler, daha sonra genellikle kendi ülkelerinin birlikleri tarafından FIDIC Yönetim Kurulu’na aday gösterilirler ve her yıl yapılan seçimlere katılırlar; seçimi kaza- nırlarsa bu defa Yönetim Kurulu’ndaki hizmetlerine dört yıl boyunca devam ederler. Yönetim Kurulu da gönüllülük esasına göre tamamen karşılıksız çalışır ve diğerleri gibi bir “daimi komite” kabul edilir; yani seçilmişlerin Federasyonu üst düzeyde yönetmekten başka diğer komiteler karşısında hiçbir üstünlüğü yoktur. FIDIC toplantılarında Yönetim Kurulu için protokol vs. gibi uygulamalar da yapılmaz, hatta ayıp sayılır. Benim de YK üyesi olarak görev yaptığım yıllarda ilk defa 2000 yılı Hawaii yıllık konferansı’nda bir jest yapılarak, YK üyelerine konferans kitapçığında fotoğrafları ile birlikte yer verildi. Öyle ki, kitapçığı hazırlayan ev sahibi ABD Müşavirler Birliği bu değişikliği “Onları da biraz görünür kılmak gerekir diye düşündük.” (“Just to give them a little bit of recognition.”) olarak açıkladı. FIDIC çalışma gruplarında gerektiği gibi ve zamanlamaya uygun çalışmayan üyeler, üst komite veya Yönetim Kurulu tarafından hoşnutsuzlukla karşılanırlar. Yani orada bir çalışma grubuna kendi isteğiyle katılıp, sonra da çalışmadan oturmak kabul edilemeyecek bir davranıştır. Herkes, vermekte olduğu Teknik Müşavirlik hizmetlerinin dünyadaki ve/veya ülkesindeki yanlış uygulamalarını düzeltmek, iyileştirmek için canla-başla çalışır. Karşılığında da emek veren herkesin ismi yayınlara yazılır ve yayınlar yenilense bile isimler yıllarca orada kalır. Zaten FIDIC’in bu kadar gönüllüyü, bu kadar istekli olarak çalıştırabilmesinin sırrı biraz da buradadır. FIDIC’in Afrika Müşavirler Birliklerini temsil eden GAMA ve Asya-Pasifik ülkelerini temsil eden ASPAC gibi iki alt grubu bulunmaktadır. Ayrıca TürkMMMB’nin de üye olduğu Avrupa Ülkeleri Müşavirlik Birlikleri Federasyonu EFCA ile Güney Afrika Ülkeleri Müşavirleri Federasyonu FEPAC ile yakın ilişkileri sürmektedir. TEMMUZ2013 5 Fatma ÇÖLAŞAN FIDIC YAYINLARI ve GELİRLERİ FIDIC yayınları dört ana grupta toplanmaktadır, bunlar: 1- Anlaşmalar ve Sözleşmeler (İn şaat İdar i Sö zl eşm el er i , M ü şav i r l i k An l aşm al ar ı v b.) 2- İş Geliştirme Yayınları (Kapasi t e Gel i şt i r m e, Ri sk Yö n et i m i v b.) 3- Rehber yayınlar (Kal i t e Esasl ı Tek n i k M ü şav i r Seçi m i , Dü n y a M ü şav i r Seçi m Yö n t em l er i v b.) 4- İlke yayınları (Kal i t e Yö n et i m i , Er dem l i l i k Yö n et i m i v b.) Yayınların büyük bölümü bedel karşılığında satılmakta, satışlar üye ülkelerdeki TürkMMMB gibi üye birlikler tarafından veya FIDIC merkezinden kağıt üzerinde, CD kopya olarak veya sanal ortamda yapılmaktadır. Bazı yayınların -ki bunlar Rehber Yayınlar veya İlke Yayınları arasında bulunurlar- ücretsiz dağıtılmasına ise üç yıl önce Davos Yıllık Konferansı sırasında karar verilmiştir. FIDIC Yayınları içinde en çok tanınan ve dünyada yaygın olarak kullanılanlar İnşaat İdari Sözleşmeleri’dir. (FIDIC, aradaki farkı iyi vurgulayabilmek için Müşavirlik sözleşmelerini “Anlaşma”, yapım sözleşmelerini ise “Sözleşme” olarak adlandırmaktadır.) İdari şartnameler, işveren ile işi yapan arasındaki karşılıklı sorumlulukları ve hakları adaletle kaleme almış, dünyada yaygın olarak kabul gören en önemli inşaat şartnameleridir. Bu şartnamelerin maddeleri işin ifası sırasında oluşabilecek durumları ayrıntıları ile açıklamakta ve çözümleri yoruma bırakmadan, olabildiğince şekil şartlarına bağlamaktadır. İlave olarak ve öncelikle dikkat edilmesi gereken husus, tarafların genel olarak haklı olup olmadıklarının değerlendirilmesidir. Benim de, 2005 yılından bu yana hizmet konularımdan birini oluşturan İnşaat İdari Şartnamelerini (Conditions of Contract) aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz: Kırmızı Kitap: İnşaat İşleri İdari Şartnamesi (Tasar ı m ı i şv er en t ar af ı n dan y apt ı r ı l m ı ş v e i n şaat ı dah a so n r a i h al e edi l m i ş i n şaat i şl er i ) Sarı Kitap: Tesisat ve Tasarla-Yap Modeli İnşaat İşleri İdari Şartnamesi (M ek an i k -el ek t r i k t esi sat l ar ı y apı m i şl er i i l e, t asar ı m ı v e y apı m ı Tasar l aYap m o del i n e go r e bi r l i k t e ger çek l eşt i r i l en i şl er ) Gümüş Kitap (EPC): Anahtar Teslimi Modeli İnşaat İşleri İdari Şartnamesi (Gen el l i k l e sabi t f i y at an ah t ar t esl i m i i şl er ; en er j i san t r al ı , f abr i k a v ey a ar ı t m a t esi si v b.) Yeşil Kitap: Kısa Sözleşme (Küçük veya basit inşaat işleri) Altın Kitap: Tasarla-Yap-İşlet Modeli İnşaat İşleri İdari Şartnamesi Mavi Kitap: Belli İnşaat İşleri İdari Şartnamesi (Ar azi i sl ah ı , y en i den dü zen l em e, di p t ar am ası v b. i şl er ) Alt Yüklenici İdari Şartnamesi: (Tasar ı m ı i şv er en t ar af ı n dan y apı l m ı ş k ı sm i i n şaat i şl er i , em an et u su l ü i h al e edi l m i ş v b.i şl er ) Federasyonun gelirleri üye aidatları, yayın satışları ve eğitim seminerlerinden oluşmaktadır. En yüksek gelir yayın satışlarından sağlanmaktadır. Her yıl, yıllık konferansların sonunda yapılan olağan genel kurul toplantılarında geçmiş yılın hesapları incelenmekte, gelir fazlası bulunduğu takdirde bir sonraki yıl için üye aidatları azaltılmaktadır. FIDIC’in az gelişmiş ülkeler (kibarca, “gelişmekte olan ülkeler” deniliyor) için de ayrı aidat tarifeleri bulunmaktadır. Kişi başına milli geliri 3000 ABD Dolarının altında olan ülkelerin aidatları önemli ölçüde düşük tutulmaktadır. Aynı şekilde, söz konusu ülkelerin konferans katılımcıları da, indirimli kayıt ücretleri ödemektedirler. Örneğin birçok Afrika ülkesi bu indirimden halen yararlanmaktadır. Türkiye’nin de, son zamanlarda özelleştirme gelirleri vasıtasıyla milli gelirleri artmış gösterilmeden önce, bu ülkelerin arasında bulunduğunu ve üyelerimizin yıllarca indirimlerden yararlandığını söyleyebiliriz. FIDIC YILLIK KONFERANSLARI FIDIC her yıl ayrı bir üye ülkede üçer günlük yıllık konferanslar ve genel kurul toplantıları düzenlemektedir ve her konferans için bir ana tema saptanmaktadır. Söz konusu konferanslarda genellikle Müşavir Mühendislik 6 SAYI29 hizmetlerinin ve firmalarının gelişimi için çeşitli konular tartışılmakta, böylece FIDIC’in sonraki yıllarda yapacağı yeni çalışmaların ip uçları aranmakta, ayrıca önceki yıl tamamlanan çalışmalar- taslak yayınlar hakkında üye görüşleri alınarak revizyon çalışmaları başlatılmaktadır. Genel kurul toplantılarında da federasyonun yönetim kuralları, aidatlar vs. tartışılmakta, yeni Yönetim Kurulu üyeleri seçimleri yapılmaktadır. Bu yıl 100. kuruluş yılını kutlayan FIDIC, Barselona’da 14-18 Eylül 2013 tarihlerinde büyük bir kutlama düzenlemiştir ve çeşitli törenlerin yer alacağı konferansa 1500’e yakın üyenin katılması beklenmektedir. Yukarıda da anlattığım gibi, 1995 yılı İstanbul Konferansı FIDIC tarafından son 50 yılda düzenlenen en iyi birkaç konferans arasında gösterilmektedir. FIDIC konferanslarının, çeşitli ülkelerin mensuplarını bir araya getirerek dostluklar kurulmasına aracı olması ve dünya barışına önemli katkılar yapmasının yanısıra, bu toplantılarda iş geliştirme olanakları da fazladır. Üyeler toplantılar arasındaki boş zamanlarda bire bir görüşmeler yapmakta, bu görüşmeler yeni işbirliği imkanları yaratmaktadır. Ayrıca FIDIC web sitesinden bütün üye birlikler ve onların üye şirketlerine ulaşılmakta, kısa zamanda ortaklıklar kurulabilmektedir. Örneğin ortağı bulunduğum çok-disiplinli mühendislik-mimarlık firması bir zamanlar aynı şekilde, Ankara ve İzmir Uluslararası Hava Limanı Terminalleri mimari proje yarışmalarına, internetten ulaştığı ve terminal binaları üzerine uzman FIDIC üyesi bir uluslararası şirketi Türkiye’ye davet ederek hazırlanmış ve yarışmalara katılmıştır. FIDIC içinde dostluklar öylesine gelişmiştir ki, her yıl bir araya gelen üyeler birbirlerini “FIDIC ailesinden” saymaktadırlar; konferanslara katılmak üzere yola çıkanların, hava alanlarında sevinç içinde karşılaşmaları ve kucaklaşmaları görülecek şeydir. FIDIC’LE 22 YILIM FIDIC’le benim tanışmam 1992 yılında Madrid’de yapılan yıllık konferansa katılmamla oldu. O konferansa Birliğimiz üyelerinden bir grup olarak katılmıştık. Konferans sırasında “kalite yönetimi”, “profesyonel sorumluluk sigortası” gibi kavramları ilk defa duydum. Geçmiş Dönem Başkanımız Osman Özkan Bey’in bir toplantı sırasında kulağıma eğilip “Sen bu komitelerde neden çalışmıyorsun?” demesi beni cesaretlendirdi ve hemen o anda bir kağıt parçasına Hayatımın önemli dönüm noktalarından biri olan FIDIC yönetim Kurulu üyeliğine seçilmemin hikayesi ilginçtir; burada kısaca bahsetmek istiyorum. Federasyon’un 1995 yılı Konferansı’nın İstanbul’da yapılacağı kesinleşmişti ve konferanstan iki yıl kadar önce TürkMMMB içindeki çalışmalarımız başladı, ben o zaman Birliğimiz Yönetim Kurulu’nun Sekreter üyesi idim. Konferans hazırlık kurulunun başkanı Osman Özkan, iki üyesi de Sönmez Çetinkaya ve ben olduk. FIDIC başkanı Ernst Hofmann’ı da bilgilendirerek görev paylaşımı yaptık; Sönmez Çetinkaya iş progamını FIDIC ile ortak yürütecek, ben de sosyal programdan sorumlu olacaktım. O yıllarda bilgisayar kullanmıyorduk, Birlik merkezimizde bir yönetici, bir daktilo görevlisi ve bir odacı çalışıyordu ve haberleşme sadece telefon veya faks üzerinde yapılabiliyordu. Türkiye’yi dünya mühendislerine tanıtmayı ve Birliğe gelir elde etmeyi aklıma koymuştum. Nitekim bir buçuk yıl çocuklarımı çok az gördüm bu hayali gerçekleştirmek için. Konser için Aya İrini Kilisesi, balo için Dolmabahçe Sarayı Has Bahçesi, açılış töreni için Cemal Reşit Rey Kongre Merkezi özel izinlerle bizlere tahsis edildi, İstanbul’un görülecek en önemli yerleri sosyal programa yerleştirildi, İstanbul Emniyeti’nden refakat alındı, Bilkent Orkestrası ve Devlet Klasik Müzik Korosu İstanbul’a taşınarak konuklarımıza Aya İrini’de Carmina Burana dinletildi. (Bu arada anlatmadan geçemeyeceğim; zamanın Turizm Bakanlığı Müsteşarı, kendisinden 28 Ağustos gecesi için koroyu istediğimde “Sanatçılar tatilde, geri çağıramam” dedi. Sanatçıların idari tatil yaptıklarını, istenirse geri çağırılabileceklerini söyledim. Müsteşar Bey bana “Hanımefendi siz ne istediğinizin farkında mısınız?” diye sordu. Ben de farkında olduğumu, amacımızın Türkiye’yi tanıtmak olduğunu söyledim, fakat koroyu yine de alamadım. Bunun üzerine koro şefini özel (“mentor”), Business Practices komitesi üyeliği (halen), Selection of Consultants Task force başkanlığı, Quality Based Consultant Selection Task Force başkanlığı, Selection Book Review Board başkanlığı (halen). QBS Marketing Strategy Task Force başkanlığı (halen). TEMA serbest meslek hayatımda Türkiye’de en çok eksikliğini hissettiğim sorumluluk konusunda çalışmalar yapmakta olan İşverenMüşavir İlişkileri Komitesi’nde (ClientConsultant Relationships Committee) çalışmak istediğimi yazarak, o zamanki Genel Sekreter Marshall Gysi’ye verdim. Bir ay sonra komiteye kabul edildiğim yazısı geldi. O günden başlayarak aşağıda anlatacağım komitelerde, yönetim kurulunda, Genç Mühendisler Forumu’nda ve görev gruplarında ara vermeksizin gönüllü olarak çalıştım; hala da giderek artan bir yoğunlukta çalışmaya devam ediyorum. SON SÖZ olarak buldum, durumu anlatıp ricada bulundum. Kendisi 50 kişi kadar olan koro elemanlarının neredeyse tümünü haberdar etti, sadece maliyet karşılığında Aya İrini gösterimize katıldılar ve son derece başarılı bir opera dinletisi gerçekleştirdiler. Bilkent orkestrası da gecemize Amerikali ve İsviçreli solo sanatçıları ile birlikte katıldı.) Birliğimiz için satın alınan iki büyük daire, o konferansın sonucudur. İstanbul Kongresi’nden sonra, yabancı FIDIC mensuplarından çok sayıda teşekkür mektubu aldım. Bu mektuplardan biri İngiltere Müşavirler Birliği’nden geliyordu ve ilk paragrafı, diğer mektuplarda olduğu gibi Türkiye’yi çok beğendiklerini, konferansı çok başarılı bulduklarını vb. bildiriyordu. Mektubu daha sonra dosyalamak üzere bir kenara bıraktım. Birkaç gün sonra tekrar elime aldığımda okuduklarıma inanamadım. İngiliz Müşavirler Birliği, izin verirsem beni FIDIC Yönetim Kurulu üyeliğine aday göstermek istiyordu. Bir sonraki yıl Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Capetown şehrinde yapılacak seçimde tek sandalye için yarışılacaktı. Teklifi kabul ettim ve iki rakibe karşı seçimi kazanarak FIDIC’in 1913 yılındaki kuruluşundan o yana seçilen ilk kadın Yönetim Kurulu üyesi oldum. (Bu yıla kadar başka bir kadın üye olamadığı için, Eylül ayında Barselona’da yapılacak 100. Yıl kutlamalarında, 100 yıl içinde seçilen tek kadın Y.K. üyeliğimi kutlamak üzere bir sürpriz hazırladıklarını bir üye ağzından kaçırdı, merakla bekliyorum. Bu olay benim hayatımda bir dönüm noktası oldu, gönüllü görevlerden de bir daha uzaklaşamadım. FIDIC bünyesinde son 22 yıl içinde aldığım görevler özetle şunlardır: Client-Consultant Relationships komitesi üyeliği (daha sonra başkanlığı), FIDIC Yönetim Kurulu üyeliği, Capacity Building komitesi üyeliği, Integrity Management komitesi üyeliği, Young Professionals Forumu akıl hocalığı FIDIC bugün 100 yıllık gönüllü ve kararlı geçmişini kutluyor; 100 yıl önceki “KaliteDürüstlük-Sürdürülebilirlik” prensipleri ile aynı yerde durarak ve dünyaya örnek olarak... Fatma ÇÖLAŞAN TED Ankara Koleji (1968) ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü (1974) mezunudur. Özel sektörde ve SSK Yapı İşleri Dairesi Başkanlığı’nda toplam beş yıl çalıştıktan sonra 1979 yılında GEN-TES Ltd. Şti. ni kurmuş, daha sonra 1990 yılında ayrıca ODTM Teknik Müşavirlik A.Ş. kurucu ortakları arasında yer almıştır. Halen mekanik ve elektrik tesisatları tasarımı, tasarım kontrolluğu, FIDIC İnşaat Sözleşmeleri yönetimi/danışmanlığı ve Teknik Müşavir Seçim Yöntemleri danışmanlığı hizmetleri vermektedir. 1996-2000 yılları arasında TürkMMMB Başkanlığı ve aynı yıllarda FIDIC Yönetim Kurulu Üyeliği yapmıştır. 19922013 yılları arasında 22 yıl boyunca FIDIC’in diğer birçok komitesinde kesintisiz olarak görev almıştır ve halen buradaki gönüllü çalışmalarına devam etmektedir. Yine halen AB Teknik Müşavirlik mevzuatını iyileştirmeye çalışan EFCA European Public Market komitesi üyesidir. “Bugünün Gençleri Yarının Büyükleri İçin Görgü-Görenek” isimli yayımlanmış bir kitabı ve elliyi aşkın teknik-teknik olmayan makalesi ve bildirisi bulunmaktadır. FIDIC Guide For The Selection of Consultants ve FIDIC Quality Based Consultant Selection kitaplarının ana yazarıdır. İki çocuk sahibidir. TEMMUZ2013 7 Raşit ÜNÜVAR Felsefi Açıdan Müşavir Mühendislik elsefe M.Ö.600 yıllarında Yunanistan’da doğmuş düşünüş biçimidir. Filozof veya feylezof düşünen,fikir/proje üreten kişidir. Eski çağlarda yaşamış olmaları ve değişik düşünce yapıları da dikkate alınırsa her filozofun bir ‘projesi’ olduğu söylenebilir. Tarih içinde mühendis olduklarını bilmeden, kendilerine mühendis denilmeden mühendislerin teknolojiyi geliştirme kronolojisi şöyle gelişmiştir. F Yaklaşık 10,000 yıl önce, neolitik çağda, insanların temel yaşam biçiminde önemli bir değişiklik meydana geldi, milyonlarca yıl boyunca avcıtoplayıcı olarak yaşayan insan grupları, beklenmedik bir biçimde uğraşlarını değiştirerek, çiftliklerle uğraşmaya, hayvan yetiştirmeye, köy ve kasabalarda birlikte oturmaya başladı. Bununla birlikte zanaat ve sanat iç içeydi. Ama ev yapımına eskiden daha fazla çaba harcıyorlardı. Mevsim değişiklikleri hayat koşullarını pek fazla ilgilendirmiyordu. Çünkü artık kapalı mekanlarda oturuluyor avlanma ise üretilen araçlarla yapılıyordu. İnsanoğlu kendini daha ileri teknoloji üretmeye zorluyordu. MÖ 10.000 yılında Japonya’da çömlekçilik, MÖ 6.000’de dokumacılık bulundu. Yazı, ticaret akışını ve vergi kayıtlarını tutma amacı ile MÖ 3.600 yılında Sümerler tarafından yaygın olarak kullanılıyordu. Ağırlık ve ölçü birimleri ise MÖ 3.000 yılında Mısır’da yaygın - şekilde kullanılıyordu. Yerleşik hayat biçimine geçildikten sonra, karmaşık aletler icat edilmeye başlandı. Tekerlek, kayık, saban, çömlekçi çarkı gibi. Bakır ve metallerin kullanımı maden ve metalürjinin gelişmesini sağlamıştır. - MÖ 1000 yıllarında Yunanistan’da; Sokrates, öğrencisi Platon, Fen Biliminde, Aristoteles, Thales (Miletos’ludur ve piramidin yüksekliğini kendi gölgesinden orantılayarak bulmuştur), Euclid ve Pisagor tarafından, düşünce bilimi, MÖ 470 yıllarında Democritus; madde ve atom , MS 300 yıllarında Archimeds, makaralar, hidrolik, büyüteç, savaş makinaları, İlk mühendis olarak tanımlayabileceğimiz kişiler Mısır’da piramitlerin yapımı sırasında çalışmışlardır. MÖ 3.000 yılında yapılmış olan bu mühendislik şaheserleri, zamanımızda bile hayranlık ile incelenmektedir. İlk mühendislerin tüm sorunu “zaman” dı. Krallar, firavunlar bazı işleri, çok kısa zaman dilimi içinde istiyorlardı. Bunun nedeni, eserlerini ölmeden önce görmek istemelerindendi. İşte bu durum, mühendislerin teknolojiyi geliştirmesine neden olmuştur. - MS 1000 yıllarında su ve rüzgar enerjisinin kullanımı, Ortaçağda gotik katedraller, 1250 – 1350 yılları arası Avrupa’da İcat Çağı olarak anılmakta tüm mekanik aletler, ateşli silahların geliştirilmesi (ilk ateşli silah 1050 yılında keşfedilmiştir.) bu çağa rastlar. Ateşli silahların keşfedilmesi ile birlikte artık mühendislik savaş teknolojisi için çalışmaya başlamıştır. 1700’lerin ortalarına kadar mühendislerin çoğu istihkam ve silahlanma gibi askeri işlerde çalışıyorlardı. Sivil mühendis “civil engineer” tanımını da ilk kullanan kişi Amerikalı Joseph SMEATON oldu. Smeaton, Askeri ve Sivil farkını vurgulamak ve askeri amaçlı çalışmaların bırakılarak artık sivil amaçlı hizmet vermek için uğraşmıştır. 8 SAYI29 TEMA • Özellikle geometrik yapılar ve aritmetik üzerine uzmanlaşmış tam bir matematikçi olmalıdır. Yani, sonuç olarak mühendislik mesleği ilk olarak inşaat mühendisliği olarak başlamış ve diğer mühendislikler bu disiplini izlemiştir. Başka bir deyişle en eski ana mühendislik dalı, İnşaat Mühendisliği’dir. 16.yüzyıldaki önemli mimarlardan biri sayılan Palladio’dur. Ortaçağın sonu ile Rönesans boyunca mimarlar ile uzmanların düşüncelerini etkileyen Roma’lı dahi Vitruvius (Marcus Vitruvius Pollio)’nun on kitaplık De Ar ch i t ect u r a isimli yapıtı, türünün Roma uygarlığından günümüze ulaşan tek örneğidir. Vitruvius’un bu yapıtı M.Ö.31 ile M.Ö.27 yılları arasına aittir. Tarihte mimar olarak geçmektedir ancak, Caesar’ın ölümünden sonra Vitruvius üç meslekdaşı ile birlikte ordunun, mancınıkların yapımından, köprü yapımından, taşıma araçlarından vb. sorumlu olan ve ‘fabri’ (‘Mühendisler’) olarak anılan teknik kısımdaydı. Bunun dışında Vitruvius hakkında çok az şey biliyoruz. İkinci kitabın önsözünde (4. paragraf), uzun boylu olmadığını ve yaşlılığın yüzünü çirkinleştirdiğini söyler. Büyük olasılıkla İmparator Augustus tarafından “işle- • Ayrıca, bina girişlerindeki heykeller ya da duvar süslemelerinde mitoloji ve destanlardan “gülünç hatalara” düşmeden yararlanabilmek için bu konuda çok şey okumalıdır. • Felsefenin çeşitli kollarını, özellikle de tabiat bilgisi ve ahlak bilgisini öğrenmeye istekli bir öğrenci olmalıdır (Vitruvius bunun mimarı, para hırsı ve yozlaşmaya karşı koruduğunu düşünür!). • Aynı zamanda akustik ve müzik kuramının esaslarını anlamalı ve tıpla ilgili, özellikle de halk sağlığı konusunda genel bir bilgiye sahip olmalıdır. rin denetçisi” olarak resmi bir görev verilmişti ve bu nedenle maaş ya da emekli aylığı alıyordu (“hayatının geri kalanı için yoksulluk korkusu duymak zorunda olmadığını” söyler). Frontinus’a göre Vitruvius, su dağıtımında kullanılan boru ve ağızlık boyutlarının tek tip olmasından sorumluydu. • Ayrıca hukuk konusunda iyi bir temel bilgisi olmalıdır. De Ar k h i t ect u r a adını, “mimarlık” sözcüğünün normal anlamından daha geniş bir biçimde yorumlamak gerekir. Yunanca Arcitecton sözcüğünün kökü, değişik konularda uzmanlık sahibi belli sayıda ustanın çalışmasını düzenlemek ve idare etmekten sorumlu kişi olarak, “ustaları örgütleyen”, “ustalar ustası” anlamına gelir ve Vitruvius da mesleğini böyle görür. • Son olarak, şehirlerin ve kampların yerlerinin mıknatıslı pusula olmadan saptanması gerektiğinden, güneş ve yıldızlardan yönleri bulabilecek kadar gökbilimden anlaması, değişik enlemlerde güneş saatlerini yerleştirebilmesi ve ayarlayabilmesi gerekir. İlk kitaba, mimar olmak isteyenler için uygun olduğunu düşündüğü eğitimin geniş bir anlatımıyla başlar ve kazanılması gerçekten zor nitelikler sıralar. Bunlar şöyle sıralanabilir : • Kanalizasyon sistemi, aydınlatma ve benzeri konularla ilgili çeşitli yasal düzenlemeleri bilmelidir. • Açık, anlaşılır, sonradan bir anlaşmazlığa yol açmayacak bir sözleşme düzenleyebilmelidir. • Bütün bunlar, mimari planlamanın temel becerileri, bina tasarımı, cisimlerin dayanıklılığı ve benzeri • İyi eğitim görmüş ve kendini açıkça ifade edebilen biri olmalıdır, • Binaların yatay kesitlerini, cephelerini ve perspektif taslaklarını usta bir teknik ressam gibi çizebilmelidir. TEMMUZ2013 9 Raşit ÜNÜVAR (yani bilge kişi iyi danışmanlık yapar) ancak işlevsel olarak yok sayılmakta, cezalandırılmaktadır. Bu arada, daha önce bir tarafa bırakıp geçtiğimiz “mühendis” kelimesini inceleyelim. Mühendisin ana anlamı; buraya kadar tanımladığımız, anlatmaya çalıştığımız, modern teknolojinin mimarı, yaratıcısı, zanaatçı ve sanatçısı. Mühendislik ve teknoloji nedir? Mühendisin yeri nerededir? konulardaki bilgisine eklenecektir. Yapıt bir bütün olarak, bu geniş ilgi alanını yansıtır ve yazarın kendisinin de söylediği gibi “mimar için eksiksiz bir ansiklopedidir”. Mühendisliği bir tarafa bırakalım ve Müşavir kavramı üzerinde duralım. Müşavir genel anlamda, Türkiye’de ne yazık ki “kızağa çekilen” bürokrat veya işe yaramaz personele yakıştırılan bir mevkidir. Bu makam genellikle iktidar değişikliklerinde, bir önceki iktidarın, genelde yüksek mevkideki, müsteşar, Genel Müdür, Daire Başkanı gibi kişilerin yine yüksek mevkideki bir makamın yedeğine çekilerek dinlemesi sağlanmaktadır. Bu tür kişilere de “Başkanlık Müşaviri”, “Genel Müdürlük Müşaviri” vb. adı verilmektedir. Bir bakıma, felsefi açıdan ismi doğru kullanılmakta 10 SAYI29 Teknoloji ve mühendis beraberce, biri diğerinin içindedir. Yani tavuk ve yumurta örneği gibidir. Teknoloji mi mühendisi yaratmıştır, yoksa mühendisler mi teknolojiyi? Zanaat ve sanat veya hüner anlamları Yunanca’daki “techne” sözcüğünün bilim ya da çalışma anlamına gelen “logia” sözcüğü ile birleşmesinden “Teknoloji” kelimesi oluşmuştur. İngilizce’deki “engineer” sözcüğünün kökeni ise; icat etmede yaratıcı olan kişi anlamına gelen Latince “ingeniatorem” sözcüğüdür. Aynı zamanda İngilizce’de motor, makina ya da lokomotif anlamına gelen “engi- ne” kelimesinin de aynı kökten türetilmiş olması, kavram kargaşasına yol açmış, mühendisler, trenleri yürütmek, elektrik santrallerini çalıştırmak ve uçakları uçurmak gibi işlerden de uzun bir süre sorumlu olmuştur. “Mühendis” sözcüğünün, müşavirlik açısından anlamı ise bambaşkadır. FIDIC sözleşmelerinde sıkça kullanılan “Engineer”, FIDIC sözleşmesine göre “İşverenin” namına çalışan ve “işi” kontrol eden kişidir. Burada “İşveren” ile “Firma” arasında bir kontrollük sözleşmesi imzalanmış olmasına rağmen işi yapana “mühendis” denmektedir. Hastayı doktor ameliyat etmektedir. Hastane değil. Hastanenin olanaklarından yararlanır ama ameliyatı doktor yapar. Benzer şekilde “mühendis” işi kontrol eder, “Firma” değil. “Firma”nın olanaklarından yararlanır ama tüm sorumluluk “mühendis”tedir. Bu noktadan hareket edilirse “mühendis”, kendisine “iş” emanet edilen kişi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu noktadan itibaren “mühendis” in, “iş” kavramı içindeki rolü ve bağlı olarak çalıştığı ahlak kurallarıyla konumuzu bitirelim. İş, bir makina verimidir. İnsanın kendinde hazır bulduğu ilk makina, kendi vücududur. Herhangi canlı varlık gibi insan da içine girdiği tabii ve sosyal çevreye uyarak hayatını uzatma zoru TEMA Raşit ÜNÜVAR ile zekasını işletmiş maddeleri birbirine sürterek ateşi, bir sopayı taşın altına sokarak taşı kaldırmış ve kaldıracı yapmış ve bu zeka araştırmaları devam ederek robotları, bilgisayarı, otomobili vb. tüm makinaları icat etmiştir. Etmektedir ve edecektir. Fakat şurası muhakkaktır ki, insan bütün bu zeka kudretine rağmen o makinaların daha mükemmellerini meydana getirecek ancak o makinayı yapan makinayı, yani kendisini hiçbir zaman yapamayacaktır. Bu bağlamdan yola çıkarak, Endüstri dediğimiz yapıcı organizmanın içinde yukarıda sayılan “iş”lerin yapımı sırasında, insanoğlu bu “işleri” yaparken, benzer “iş”leri yapanlardan fikir almış ve onlara danışmıştır. Danışma, ihtiyacı duymuştur. İşveren, yatırım yaparken, devlet herhangi bir alım satım işinde, arsa sahibi ev yaptırırken, buna benzer her şey, yapılırken konunun uzmanına danışılmış ve uygulanma sırasında bu konuyu iyi bilenlere de kontrol ettirmiştir. Kontrol eden kişi, “engineer (mühendis)” olarak tanımlanmıştır. “Müşavir” olarak da tanımlanan bu topluluk ahlak kuralları çerçevesinde hizmet verir. Ahlak, felsefede doğruyu temsil eder. Doğru ise; meslek, ekonomi, hukuk ve diğer tüm ahlak kuralları çerçevesindeki disiplinleri içerir. İşte bundan dolayıdır ki; FIDIC (Uluslararası Müşavir Mühendisler Birlikleri Federasyonu) kendisine üye olacak Ülke Derneklerin üyelerinin kendi ahlak kurallarına ( 6 adet) uyacağını taahhüt etmelerini ön şart olarak koymaktadır. Bunlar: 1)Topluma, çevreye ve müşavir mühendislik endüstrisine saygı göstermek 2)Tarafsızlık 3)Rüşvete karşı koymak 4)Dürüstlük 5)Düzgün ve ahlaklı yarışma 6)Endüstride adaletli davranıştır. Bu başlıklar çok taraflı ve detaylı ve derinlemesine incelenecek başka bir yazı konusudur. ODTÜ Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Bölümünden mezun oldu. 35 yıldan uzun süredir kurucu ortağı ve Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Tempo Altyapı Mühendislik, Müşavirlik A.Ş.’nde birçok büyük ölçekli ve özellik arz eden yerli ve uluslararası proje yönetti ve yönetmektedir. Raşit Ünüvar, periyodik olarak FIDIC uluslararası konferanslarına katılmakta olup, ayrıca Londra’da ve Lahey’de düzenlenmiş olan uluslararası ”The New FIDIC Contract Conditions” seminerlerine katılmıştır. Londra’da 1998 yılında düzenlenen Yeni FIDIC Sözleşmeleri Seminerinde Kitapların son redaksiyon çalışmalarında bulunmuştur. 2002-2008 yılları arasında TMMMB Yönetim Kurulu başkanlığını yürütmüştür. 2004 – 2012 tarihleri arasında da EFCA (Avrupa Müşavir Mühendisler Birlikleri Federasyonu)’da Yönetim Kurulu üyeliğinde bulunmuştur. Halen FIDIC ve EFCA’nın değişik komitelerinde görev yapmaktadır. Raşit Ünüvar, ODTÜ Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümünde –Ankara ve Kuzey Kıbrıs Kampüslerinde- “FIDIC & Ethical Rules “ konusunda ders vermektedir. TEMMUZ2013 11 M. Ziya TANALI Teknik Müşavirliğin Süreci Üzerine TürkMMMB üyeliğine 1981 yılında katılmışım. 1987 yılından itibaren de yönetim kurullarında görev yapmaya başlamıştım. Oldukça uzun zaman geçti aradan… Aktif olarak kendi alanımda proje ve müşavirlik hizmetleri verdiğim sürede görevler devam etti, yaşananlara ilk elden tanıklık etme olasılığı buldum. Bugün müşavirlik sektörümüzün nerede olduğunu, nerede durduğunu tam olarak bildiğimi söyleyemem (bilen varsa onlar söylesin!) ama hak ettiği yerde durmadığından da eminim. “Bu bile iyidir” dersem, “hadi canım sen de” demeyin. lk yıllarda üyelik için başvuran projeci meslektaşların dosyaları değerlendirilir, şayet “sene” şartını yerine getiriyorsa aramıza alırdık, sayımızı arttırmak niyetindeydik. Kısa süre sonra çalıştığı kurumda pozisyonu uygun olanlar da “müşavir” olarak kabul görmeye başladılar. “Kurum mu, kişi mi?” tartışması başladı. “Bağımsızlık” kavramı uzun zaman tartışıldı. Yalnız bizde değil, FIDIC de tartışıyordu o yıllarda. Sanırım hala tartışılıyordur bu açmaz. İ Her büronun adının devamında da “proje ve müşavirlik…” gibi bir ibare bulunurdu. Bulunurdu da müşavirlik işinin ne olduğunu bilen, uygulamış olan kişi sayısı çok az sayıdaydı kendi aramızda bile! Epey zaman geçti, hiç şüphesiz eski yerimizde değiliz, ama Türk müşavirlik sektörü “olması lazım gelen” yere ulaştı mı acaba… Yer değiştirerek de tartışabiliriz yani… Ancak nerelerden yola çıktığımızı düşünürsek daha iyimser olma olasılığı çıkıyor ortaya. Ülke dışına açık olan ihale dokümanlarındaki dil aksamaları, tutarsızlıklar, çağ dışı kalmışlıklar, yerli ve yabancı meslektaşlarımızın şikayetlerine neden olduğu benim kulağıma bile geliyor. “Müşavirlik” işi, hala iş verenlerin içine sindirilemedi sanırım. Yıllarca Müşavirlik alanının ne olduğu, nasıl ele alınabileceği, nasıl desteklenebileceği idarelere anlatıldı durdu. Boş gözlerle izlenen konuşmalar yaptık, FIDIC standartları nedir anlatılmaya çalışıldı. O evrelerin atlatıldığı malum, artık in midir, cin midir herkes FIDIC nedir biliyor. Biliniyor ama ihaleyi hazırlayan kurumların talepleri ve dil kullanımları, ihale dökümanları arasındaki çelişkiler biraz tebessümle karşılanıyor yerli ve uluslararası platformlarda. Hala sonu başından belli ihalelerin ötesine pek geçilemedi. Kendi müşavirlik kuruluşlarımız da hala bunlarla boğuşmak zorunda kalıyor. Her şeye “r ağm en ” kendi kuruluşlarımızın büyük başarılar elde ettiğini izleyebilme olasılığı var. İstikrar sağlanamadı. Varlığı sürdürmek hep 12 SAYI29 TEMA M. Ziya TANALI zor oldu. Hep böyle oldu, ama bundan sonra da böyle olmayacağını söylemek zor. Beklenirdi ki Türk Müteahhitlerinin vardığı istikrarlı çizgiye Müşavirlik sektörümüz de varsın. Sanırım o kadarı olmadı, olamadı daha. Uluslararası çizgide bir yer tutturamadık kendimize, ya da ben gerçeklere uzak kaldım. Daha önce, Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği dergisine yazdığım bir yazıda şöyle demişim: “O erken günlere dönüp... ...Büromda zar zor çalışan bir ‘printer’ ile Fidic’e yazmaya çalıştığım ‘niyet mektubu’, Olgunlar Sokak’ta, tek oda içine sıkışan bir büronun boş duvarları, ‘Fidic nedir’ diye Bayındırlık Bakanlığı’nda anlatmaya çalıştığım uluslararası müşavirlik standartları, karşıda boş boş size bakanların gözlerinde okuduğumuz ‘hadi canım, bu iş, bu memlekette olmaz, mevzuat uygun değil’ tümcesi, soranlara cevap verebilmek için, ilkel bir bilgisayarda hazırlamaya çalıştığım ilk ‘aza listesi’, bütün bunları anım- sayarak vardığımız çizgiden mutluluk duymak…” Buralara oralardan geldik. “Hazır olmayan bir topluma, ‘biz, size lazımız’ lafını anlatmak hiç kolay olmadı...”, hizmeti sunacaklar var ama onu satın alacakların da hazır olması gerekiyor. Alınacak daha çok yol olduğunun nedenini daha iyi kavrıyor insan.” Bakmayın, oralardan buralara gelinebildiyse, gereksinmeler kadar TürkMMMB’nin de büyük katkısı var, bunu biliyorum. Kimse kahraman olmak istemez aslında, onu kahraman yapan o anın şartları oluyor! Sorunlarımızın nedenini getirip kültür havuzumuzla çağımız birikimleri arasındaki mesafeye bağlamak yanlış değil. Üst düzey kültür (maksimum diyelim, varılan üst düzey çizgiler diyelim) her ülkede aynı aslında, o düzeyde herkes birbirini iyi anlıyor ve iletişim kurabiliyor. Toplumların gelişmişliğine ilişkin ölçüt ise “y er el o r t al am an ı n ” o ortak maksimuma olan mesafesidir sanırım. 1943 yılında Ankara'da doğdu. 1965 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesini bitirdi. 1965-1966 yılları arasında, Stokholm, İsveç'de Prof. Hans Asplund Bürosu'nda tasarımcı olarak, 1967-1973 yıllarında da Ankara Üniversitesi İnşaat Dairesi'nde çalıştı. Orta Doğu Teknik Üniversitesi, ADMMA, Gazi Üniversitesi gibi eğitim kurumlarının mimarlık bölümlerinde öğretmenlik yaptı. 2002 yılından bu yana Çankaya Üniversitesi’nde yarı zamanlı öğretmenlik yapmaktadır. 1981 yılında katıldığı Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği’nde (TürkMMMB), 1987-1992 yılları arasında yönetim kurulu üyeliği ve 1996-2000 yılları arasında da Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundu. 2000 yılında onur kuruluna seçildi. Meslek yaşamı süresince katıldığı yarışmalarda çeşitli ödüller kazandı ve çeşitli kurumların ödülleri ile onurlandırıldı. Eğitimi sırasında okulda, 1964 yılında Godfrey Ödülü, 1965 yılında ise ODTÜ Mimarlık Fakültesi Mezuniyet Ödülü, 1991 Yılında Türk Prefabrik Birliği Ödülü, 1994 Yılında TürkMMMB Hizmet Ödülü aldı. 2008 Yılında XI dönem Türkiye Mimarlar Odası Ulusal Ödülleri çerçevesinde Ömür Boyu Büyük Ödül (Sinan Ödülü) ile taltif edildi. Mimarlık sanatı, mimarlık mesleği, kültür ve sanat üstüne sunulmuş konuşmaları; çeşitli dergilerde yayınlanmış deneme ve makaleleri; “Sadeleştirmeler, 2000, Alp Yayınevi”, “Sevgili Düşünceler, 2002 Mimarlar Derneği 1927 Yayınları” ve Z.Onur ile birlikte yazılmış “Modern Sonrası Mimarlık Üzerine Notlar, 2004, Mimarlar Odası Ankara Şubesi Yayınları” adlı üç kitabı ile basılması beklenen üç kitabı daha vardır. 1973 yılından bu yana özel bürosunda mimarlık çalışmalarını ve eğitim görevini sürdürüyor. Tasarımını yaptığı çok sayıda projenin bir bölümü, yurt içinde ve yurt dışında (Rusya, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Sierra Leone, Nijerya, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti) gerçekleşmiş bulunmaktadır. TEMMUZ2013 13 Prof. Dr. Zeynep ULUDAĞ Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Mimari Proje Yarışmaları ve imari programların en önemlilerinden olan eğitim yapıları tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de gündemde olan bir konu. Eğitim sisteminin yenileşmesinin tartışıldığı bir dönemde, eğitim yapılarının mekânsal özellikleriyle, eğitimin bir parçası olması da tartışmaların odağında olan bir durum. Eğitim yapılarının çağdaşlaşmaya çalışan eğitim sisteminin bir parçası olması gerektiği konusunda hem eğitimciler, hem mimarlar hem de konunun tüm uzmanları hemfikir. Ancak bu niyetlerle yola çıkılan eğitim tesisleri yarışmaları serisi hedefine ulaşmış gibi görünmüyor. M Tartışmaların, problemlerin ve soruların odaklandığı noktaları deşifre edecek olursak bunları idari, mimari ve kentsel ve de sosyal boyutlarıyla ele almamız ve bu çerçevede incelememiz mümkün. İdari boyutuyla baktığımızda projelerin mimarlık ortamına sunulma biçimini ve yöntemini irdele- mek gerekir. Milli Eğitim Bakanlığı, eğitim kampüsleri için ön seçimli mimari proje yarışması düzenlemiştir. Ülke genelinde 33 adet eğitim kampüsünü kamu özel ortaklığı modeliyle yap-kirala devret şekli ile işletmeyi planlamaktadır. Bu yarışmalar dizisinin ilk etabı 30 Kasım 2012’de yarışmaya açılmış, ikinci etabını ise Haziran ayında tamamlanmış ve kolokyumu 4 Temmuz 2012’de gerçekleşmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı yenilenen eğitim sistemini destekleyen eğitim tesislerine ihtiyaç duymaktadır. Ancak amaç sadece yeni eğitim politikalarına uygun mekanlar üretmek değil, 4+4+4 sistemi ile değişen eğitim sisteminden kaynaklanan problemlere de çözüm sağlamaktır. Yaş sınırının aşağıya çekilmesiyle birlikte öğrenci sayısının artması ve mevcut okulların yetersiz kalması bu süreci hızlandıran nedenlerden biri olarak görülmektedir. Dünyada K12 diye adlandırılan ve anaokulundan 12. Sınıfa kadar süren eğitim sürecinde ilköğretim için gerekli olan eğitim mekanlarını kent içerisinde sağlamayı hedefleyen Bakanlık bu amaçla gerekli olan eğitim tesislerine liselerin boşaltacağı yapıları tahsis ederek çözüm getirmeyi planlamaktadır. Liseler için ise kent çeperinde, toplu taşım olanaklarının sağlanacağı, programları esnek, spor tesisleri, kültürel tesisleri, yurtları ile büyük yeşil alanların içerisinde yer alacak, açık alan kullanımları rahat kampüsler yapılması düşünülmektedir. Ancak gerek yer seçimleri, gerek programları gerekse de büyüklükleri ile eleştirilen eğitim kampüsleri mimari ve kentsel boyutlarıyla ele alındığında pek çok kuşkuyu da barındırmakta. Gelen önemli eleştirilerden ve kaygılardan birisi bu yapıların kent merkezlerinden uzakta, kentsel ilişkilerden kopuk, yalıtılmış yapılar olmaları. Kocaeli Cephanelik Eğitim Kampüsü – Özcan Uygur, İnanç Eray, Semra Uygur 14 SAYI29 AKADEMİK Kampüsleri Düşündürdükleri İstanbul Küçükçekmece Eğitim Kampüsü – Sıddık Güvendi, Tunahan Koç, Barış Demir, Oya Eskin Güvendi Oysa toplumsal yaşantımızın temeli aile daha sonra da mahalledir. Bizi kentli yapan önce en yakın çevremizde bizi kuşatan, içinde yaşadığımız mahallemizdir. Mahalle ve semtimiz bütün sosyal dinamikleriyle, sosyal ve kültürel çeşitliliğiyle, uyumu, farlılıkları ve çelişkileriyle sosyal gelişmenin ve eğitimin odağında yer alır. Semt okulları yerine okul semtleri yapmak gençleri bu dinamiklerden, çeşitlilikten, gündelik hayatın doğallığından kopartmak demektir. Bu bağlamda 15-18 yaş grubunda yaklaşık on bin gencin kentin gündelik yaşantısından, sosyal ve kültürel ilişkilerinden soyutlanarak bir kampüs içerisinde aynı fiziksel ve sosyal ortamı paylaşmak zorunda kalması bu çevrenin ne kadar sağlıklı ve ne kadar eğitici olabileceği sorusunu gündeme getiriyor. Kent merkezlerinde, semt okullarında İzmir Bornova Eğitim Kampüsü – Ahmet Mücip Ürger, Ali Özer TEMMUZ2013 15 Prof. Dr. Zeynep ULUDAĞ Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi doğal olarak gelişen sosyal etkileşim ortamlarının mekânsal, kültürel ve sosyal olarak çeşitliliğini, güvenliği ve dinamikliğini eğitim kampüslerinde yapay olarak sunulan sosyal ve kültürel alanlarda bulmak oldukça zor. Mekansal olarak ele aldığımızda ise sorun öncelikle böylesine büyük ölçekli bir eğitim tesisinin, yaklaşık 10 bin gencin bir arada eğitim alacağı, adeta bir üniversite kampüsü gibi olacak olan bir yapının nasıl programlanacağı. Muğla Eğitim Kampüsü – Bünyamin Derman Bursa Nilüfer Eğitim Kampüsü – Kerem Yazgan Bakanlığın hedefinde yeni nesil eğitim tesislerinin, mekan standartları yüksek her tür kültürel, sosyal ve spor olanağına sahip tesisler olarak planlanması yer alıyor. Ancak, bu donanımlı mekanların rasyonel olarak ihtiyacı karşılaması, işlevsel ve teknolojik olarak yeterli görülmesi yani niceliksel olarak uygun tesisler olması bu eğitim komplekslerinin niteliksel olarak da başarılı olacağını göstermemekte. Niteliksel değerlere baktığımızda binlerce gencin bir arada, kentten ve kentsel ilişkilerden yalıtılmış, dev eğitim tesislerinde eğitim görmesi eğitimin kalitesini, özgürleşmesini ve çağdaşlaşmasını ne derece sağlayabilir oldukça endişe verici bir konu. İhtiyaç programına baktığımızda aynılaşmış bir sosyal yaşantı, kısıtlı bir çevre, mekanik ve kendini tekrar eden bir zamanlama dizgisi içerisinde sınırlandırılmış bir eğitim ortamı sunulduğunu görüyoruz. Bu bağlamda adeta birer uydu kent gibi davranan ancak kent ekolojisi, doğal çevre, sosyal yapı ve kamusal mekan gibi kavramların da sorgulanmadığı bir tesis. En önemlisi ise beklenen eğitim kampüslerinin öğrencilerin fiziksel, bilişsel ve zihinsel olarak kavrayabilecekleri, aidiyet hissedebilecekleri büyüklüklerin ötesinde bir büyüklük olması. Mimarların bu üretim sürecine dahil olmaları, projelerin yarışma ile elde edilmesi oldukça olumlu bir yaklaşım. Özellikle kamu kurumları tarafından tip projeler elde edilerek gerçekleşen kentsel yapılı çevrenin problemlerini, estetikten uzak, aynılaşmış, kimliksizleşmiş yüzünü hepimiz görmekteyiz. Ancak bu süreçte mimarların yenilenen eğitim sisteminin sorunlarına çözüm sunmaları sadece şartnamenin verileri çerçevesinde mümkün olabilmekte. Ağrı Doğubeyazıt vaziyet – Orhan Uludağ, Zeynep Uludağ 16 SAYI29 Şartnamede eğitim tesisinin eğitimin bir parçası olacağı söylemi yer almakta. Bugün bireysel farklılıkların önem kazandığı, öğrencinin özgür gelişimine ve yeteneklerine dayalı bir eğitim programı var. Burada en büyük tehlike bu eğitim programının şemalaştırılıp belli büyüklüklere ve işlevlere indirgenmesi. Şartnameye bakıldığında AKADEMİK eğitim programında yer alması gereken mekânsal esnekliğin ve çeşitliliğin mimarı oldukça sınırladığını fark ediyoruz. Oysa mimarinin çağdaş eğitim modelini mekânsal olarak önerme potansiyeli var. Projelere bakıldığında mimarların pek çoğunun bu sorumluluğu fark ettiğini ve bu eğitim modelinin mekânsal gerekliliklerini tasarlamak konusunda duyarlı davrandığını görmekteyiz. Birçok projede, bu algılanamayacak ve yaşanamayacak büyüklükle mimariyle başa çıkmak gayreti var. Programdaki kentsel büyüklükle mücadele, eğitim sokakları, yaya omurgaları, kültür meydanları, sosyal merkezler, iç bahçeler ve avlular gibi mekânsal durumlar ve çözüm önerileriyle karşımıza çıkıyor. Mimari söylemler bu mekanların organizasyonu üzerinde temelleniyor. Başarılı mimari önerilerde her mekanı öğrencilerin ve öğretim elemanlarının fiziksel ve bilişsel olarak algılayabileceği, yaşayabileceği ve deneyimleyebileceği bir ölçekten başlaması gerektiği konusunda bir özen ve hassasiyet var. Benzer şemaların yanı sıra farklı mimari söylemleri olan projeler de bulunmakta. Bildik tarak şemalardan farklı olarak daha kompakt bir mekânsal örgütlenme tercih etmiş olan özgün projeler de mevcut. Birçok projede önemli ve büyük bir yatırım olan eğitim kampüsünün çevreci, sürdürü- lebilir ve doğayla bütünleşen, topografyaya uyumlu bir yapı olarak tasarlanması hedeflenmiş. İklim verileri hem mimari kompozisyonu hem de mimari çözümleri etkilemiş. Ancak kentsel verilerin tasarımlara yansıması sadece ana ulaşım ağlarının ve manzara verilerinin değerlendirilmesi seviyesinde kalmış. Oysa kentsel mekansal oluşumu henüz tamamlanmamış bölgelerde yer alacak olan bu eğitim kampüsleri bu bölgeleri kendi mekânsal organizasyonları ile dönüştürecekler. Dolayısıyla her tasarım, kendi çevresini ve dış mekan oluşumunu etkileyecek. Bu durum oldukça önemli olan kentsel oluşum ve dönüşüm süreçlerinin değerlendirilmesi gereğini ortaya koymaktadır. Sonuçta Eğitim Kampüsleri yarışmalar serisi, çok boyutlu tartışma zemini ile hem kentlinin, hem mimarların hem de konunun uzmanlarının gündeminde kalacak gibi görünmekte. Yeni eğitim sisteminin misyonunu destekleyen programların sosyal, mekânsal ve kentsel boyutlarıyla yeniden değerlendirilmesi gerekli. Bu bağlamda konu, mimari çözümlerin tartışıldığı bir ortamdan, çağdaş eğitimin sorgulandığı bir ortama taşınmadığı sürece hedeflenen eğitim performansının ve çağdaş eğitim tesislerinin elde edilmesi imkansız gibi görünüyor. Ağrı Doğubeyazıt görünüş – Orhan Uludağ, Zeynep Uludağ Prof. Dr. Zeynep ULUDAĞ ODTÜ Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü’nden lisans (1986), yüksek lisans (1989) ve doktora (1998) dereceleri alarak mezun oldu. 19931994 yıllarında Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak çalıştı. Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü’nde 1994-2000 yılları arasında araştırma görevlisi, 2000-2002 yılları arasında öğretim görevlisi olarak görev aldı. 20022003 akademik yılında Belçika, Antwerp’te, Henry Van De Velde Higher Institute of Architectural Sciences’da misafir öğretim üyesi olarak uluslararası mimari proje stüdyosunu yönetti ve yüksek lisans dersi verdi. 2002-2006 yılları arasında yardımcı doçent, 2006-2013 yılları arasında doçent unvanıyla aynı bölümde mesleki çalışmalarını sürdürdü. 2007-2010 yılları arasında aynı fakültede dekan yardımcısı olarak görev yaptı. 2013 yılından itibaren Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesinde profesör olarak çalışmakta ve Mimarlık Fakültesi dekan yardımcılığı görevini sürdürmektedir. Mimari tasarım, tasarım kuramları ve eğitimi, kentsel peyzaj ve kent tarihi çalışmalarında uzmandır. Uzmanlık alanlarında uluslararası ve ulusal yayınları vardır. TEMMUZ2013 17 İbrahim Levent SEZGİN – Sezai AKSOY İstanbul Demiryolu Boğaz Tüp Geçiş Projesi, Marmaray’da Güvenlik A. GİRİŞ Marmaray; Avrupa ve Asya kıtalarını, Halkalı ile Gebze arasında boğaz altı geçiş ile birleştirecek bir raylı sistem projesidir. Proje ile ilgili ilk düşünceler yaklaşık yüz elli yıl öncesine dayanmaktadır. Projeye ait fizibilite çalışmalarına 1987 yılında başlanmış olup, inşaatına ise 2004 yılında başlanmıştır. Marmaray üç aşamalı bir projedir: BC1: Demiryolu boğaz tüp geçişi ile birlikte Ayrılıkçeşme ve Kazlıçeşme arası demiryolu ve istasyonları inşaatı, Boğaz geçişi 1.4 km uzunluğundadır ve iki gözlü batırma tüplerden oluşmaktadır. Tüpler boğazın 60 m altına ve güvenlik açısından boğaz zemininin 4 m altına gömülmüştür. Bu özelliği ile dünyanın en derin batırma tüpü özelliğine sahiptir. B. BOĞAZ GEÇİŞİ VE YERALTI İSTASYONLARINDA GÜVENLİK Marmaray; inşaat, elektrik, elektronik ve mekanik imalatlar açısından en son Türk ve Uluslararası standartlara göre imal edilmiştir. Tasarım, imalat ve kontrol süreçleri titiz bir çalışma ve koordinasyon içerisinde sürdürülmüştür. CR2: Raylı sistem araçlarının temini, CR3: Gebze-Söğütlüçeşme ile HalkalıSirkeci arası Banliyö hatlarının iyileştirilmesi. Hat kapasitesinin bir yönde, saatte 75.000 yolcu taşıyabilecek şekilde olması planlanmıştır. Boğaz geçişi 2 dakika, boğaz geçişinin yapılacağı Sirkeci ile Üsküdar arasındaki yolculuk ise 4 dakika olacaktır. Halkalı – Gebze arası mesafe ise 105 dakikada katedilecektir. Böylece proje ile günde yaklaşık bir milyon kişinin ulaşım süresi kısaltılmış olacaktır. Projenin maliyeti 4 milyar Euro civarındadır. Proje yapıları 100 yıl hizmet verecek şekilde inşaa edilmiştir. BC1 kapsamında üç adet derin yeraltı istasyonu (Üsküdar, Sirkeci ve Yenikapı Tüp İstasyonları), bir adet yüzey (Kazlıçeşme) istasyonu ve üç adet havalandırma binası bulunmaktadır. CR3 kapsamında ise yer üstünde otuz yedi adet istasyon bulunmaktadır. Tünel Donatı Görünüşü yapılmıştır. Ayrıca, parça parça imal edilerek batırılan boğaz geçişi tünel imalatı, bağlantı contalarında hiç bir hasar oluşmayacak ve su geçirmeyecek şekilde yapılmıştır. Deprem sonrasında tesisin birkaç gün içinde yapılacak inceleme ve küçük onarımlar sonrası tekrar hizmete girmesi hedeflenmiştir. Su Baskını: Yenikapı Tüp İstasyonu İç Görünüşü Sismik Tasarım: İstanbul Boğazı, Kuzey Anadolu Fay Hattına yaklaşık 16 km uzaklıktadır ve 30 yıl içinde 7.5 şiddetinde (moment magnitude) deprem olma ihtimali de % 65 olarak hesaplanmıştır. Bu nedenle proje kapsamında deprem etkilerine karşı gerekli tedbirler alınmıştır. Boğaz Geçişi ve Yeraltı İstasyonlarının inşaatı, olası 7.5 şiddetindeki bir depreme dayanıklı olarak Tünel ve istasyonlarda aşırı yağış, denizden gelebilecek yüksek dalgalar ve tsunami risklerine karşı gerekli tedbirler alınmıştır. İstasyon girişlerindeki duvar ve giriş yükseklikleri maksimum taşkın seviyelerine göre tasarlanmıştır. Deniz kenarındaki Üsküdar istasyonu giriş kapıları muhtemel bir tsunami durumunda acil olarak kapanacak ve istasyona su girişini engelleyecektir. Tesis kapsamındaki drenaj sistemi, su baskını durumunda istasyonlar ve tünellerdeki suyu tahliye edecek kapasitededir. Yapısal Tasarım: Tüneller (batırma, TBM ve NATM), yeraltı ve yerüstü yapıları ile içerisindeki elektrik/mekanik ekipman 7.5 şiddetinde depreme dayanıklı olarak inşa edilmiştir. Yeraltı tesislerinin tasarımında; • Oluşabilecek hidrostatik yükler, • Boğaz deniz akıntıları, • Boğazda gemi batması, • Tünelde oluşabilecek 100 kN/m2 şiddetinde patlama, • Bir tünelde oluşabilecek bir sel etkisinin diğer tüneli etkilemesinin önlenmesi, • Global ısınma sonucu deniz seviyesindeki olabilecek yükselme, • Trenin raydan çıkması v.b. senaryolar dikkate alınmıştır. Betonarme donatısında oluşabilecek korozyonu izlemek ve önlemek için gerekli tedbirler de alınmıştır. 18 SAYI29 Marmaray BC-1 Güzergahı ve İstasyonlar ÜYELERİMİZDEN Tünel İnşaatı Görünüşü Engellilerin tesisten faydalanabilmeleri için istasyonlara giriş ve diğer ulaşım rampaları, özel geçiş kapıları, tuvaletler, asansörler, tekerlekli sandalye geçişine uygun koridor ve ulaşım yolları tesis edilmiştir. Görme engellilere kılavuzluk edecek işaretlemeler yapılmıştır. Haberleşme Emniyet, itfaiye, sağlık, istasyon güvenliği ve diğer acil servislere ulaşım imkanları tüm istasyonları ve tüneli kapsayacak şekilde tesis edilmiştir. Bu kapsamda telsiz, kablolu telefon, mobil telefon (GSM) ile haberleşmek için gerekli donanım temin edilmiştir. Tüm haberleşme sistemi kesintisiz elektrik güç kaynağı (UPS) ile beslenmektedir ve tesiste elektrik tamamen kesilse bile en az üç saat süre ile haberleşme sağlanabilecektir. Acil Durum Tedbirleri Tesisin işletilmesi üç aşamalı olarak planlanmıştır. meli güvenlik aydınlatması ve işaretlemeler ile güvenli bir kaçış imkanı sunmaktadır. Kaçış yolları duvarları ve kapılar, 4 saatlik yangına dayanıklı şekilde imal edilmiştir. Ayrıca yolcu ve görevliler için yardım isteme ve yardım ulaştırma imkanları temin edilmiştir. Tüneldeki bir acil yardım telefonu kullanıldığında, kullanılan telefon yeri kontrol merkezinden tespit edilebilecektir. Ayrıca telefon hizasındaki diğer tünelde bir ikaz ışığı yanacak ve böylece yardım ekibinin yardım isteyen kişiye ulaşım imkanı sağlanacaktır. Elektrik Sistemi Tesisin enerji temini, TEİAŞ kaynak noktasından, tesis tüketim noktalarına kadar %100 yedekli olarak tesis edilmiştir. Bu kapsamda tesis edilen sistemin konfigürasyonu aşağıda açıklanmıştır. Yeraltı istasyonları ve tünellerin enerji ihtiyacını karşılamak için bir adet Anadolu (TEİAŞ İbrahimağa 154/33 kV GIS Trafo Merkezi) ve bir adet de Avrupa yakasından (TEİAŞ Yenikapı 154/33 kV GIS Trafo Merkezi) olmak üzere, iki noktadan 50 MVA trafolar üzerinden 33 kV enerji temini yapılmaktadır. Bir noktadan, Avrupa tarafından veya Anadolu tarafından yapılan elektrik beslemesi, tesisin tüm elektrik ihtiyacını karşılayabilmektedir. Bu sayede tesise %100 yedek kapasiteli enerji temini yapılmış bulunmaktadır. Tesis bünyesinde enerji taşınması 33 kV’luk iki baradan yapılmaktadır. Her bir istasyon ve havalandırma binası her iki baradan da beslenmektedir. İstasyonlarda ve havalandırma binalarında orta gerilim şalt panoları iki grup olarak ve ayrı odalara yedekli olarak tesis edilmiş ve her bir OG şalt pano grubu ayrı bir ana baraya bağlanmıştır. Her istasyon ve havalandırma binasının iç ihtiyaç enerjisi için iki adet OG/AG trafo tesis edilmiştir. Her bir trafo tek başına tesisin tahsis edilen bölümünün ihtiyacını karşılayacak ve ayrıca gelecekte eklenebilecek ilave güçleri de %25 artışa kadar karşılayabilecek kapasitededir. Tesis genelinde güçleri 630 kVA ile 4000 kVA arasında değişen 9 adet asıl ve 8 adet yedek olmak üzere toplam 17 adet iç ihtiyaç sistemi trafosu bulunmaktadır. Trafoların toplam gücü yaklaşık 20 MVA asıl ve 20 MVA yedek güçten oluşmaktadır. Tünel havalandırma sistemi için ise yeraltı istasyonu ve havalandırma binalarında, yarısı yedek olmak üzere toplam 30 adet havalandırma fanı ve 16 adet 33/0.69 kV trafo kullanılmıştır. Trafo güçleri 2500 kVA ile 5000 kVA arasında değişmektedir ve trafoların toplam kapasitesi 29.15 MVA asıl ve 29.15 MVA yedek olacak şekildedir. Yeraltı istasyonları ve tünellerin acil durum yedek enerji ihtiyacını karşılamak için hem Anadolu (Ayrılıkçeşme Dizel Jeneratör Grubu) ve hem de Avrupa yakasından (Yedikule Dizel Jeneratör Grubu) olmak üzere, iki noktadan 33 kV yedek enerji temini yapılmaktadır. 1-Normal İşletme: Planlanan normal durum işletmesi. 2-Tıkanma Durumunda İşletme: Tren, güzergah üzerinde işletme planı dışında durduğunda bu işletme moduna geçilir. Tünel havalandırma sistemi, değişen havalandırma şartlarına göre cebri havalandırma yapmaya başlar. 3-Acil Durum: Yangın, trenin raydan çıkması, zararlı gaz tespiti, yanıcı sıvı boşalması vs. durumlarda uygun acil durum tedbirleri devreye girer. Bu durumda havalandırma sistemi uygun temiz hava şartlarını ve ortam sıcaklığını temin eder. Tesis kapsamında meydana gelecek herhangi bir acil durumda, yolcular ve görevliler kendi imkanları ile güvenli noktalara ulaşabilecektir. Bu amaçla özel kaçış yolları, kaçış merdivenleri ve çıkışlar oluşturulmuştur. Bu güzergahlar batarya besle- Platform TEMMUZ2013 19 İbrahim Levent SEZGİN – Sezai AKSOY Kontrol sisteminin elektrik temini normal şebekeden, jeneratörden ve kesintisiz güç kaynağından (UPS) temin edilecektir. Aydınlatma Sistemi Aydınlatma sistemi; normal, acil ve kaçış aydınlatması olarak tasarlanmıştır. Mahal aydınlatmaları için uluslararası standartlardaki aydınlık seviyeleri sağlanmıştır. 20 MVA Dizel Jeneratör Binası Her bir dizel jeneratör grubunda sekiz adet 2500 kVA gücünde dizel jeneratör tesis edilmiştir. Böylece her bir tesiste toplam 20 MVA yedek güç üretilebilecektir. TEİAŞ enerjisinin kesilmesi durumunda bir dizel jeneratör santralı 15 saniye içinde devreye girecek ve tüm tesisin enerji ihtiyacını %100 kapasitede karşılayacaktır. Anadolu (Ayrılıkçeşme Dizel Jeneratör Grubu) veya Avrupa yakasından (Yedikule Dizel Jeneratör Grubu) yapılan yedek elektrik enerji beslemesi tesisin tüm elektrik ihtiyacını tekbaşına karşılayabilmektedir. Bu sayede tesise %100 yedek kapasiteli acil enerji temini de yapılmış bulunmaktadır. Trafo ve jeneratör güç kapasiteleri hesabı yapılırken, tesiste oluşabilecek en büyük elektrik yükünün oluştuğu senaryolar dikkate alınmıştır. Tasarım aşamasında dikkate alınan en olumsuz senaryo, boğaz geçiş tünelindeki bir yük treninde 100 MW’lık bir yangın çıkması durumudur. Bu durumda tünel havalandırma fanları (TVF) en büyük kapasitede çalışacak ve duman tahliyesini gerçekleştirecektir. Yangın durumunda zarar gören bir trafo, besleme hattı AG veya OG ekipmanı devreden çıkartılacak ve derhal yedekleri devreye girecektir. SCADA Kontrol Sistemi Tesisin tüm kontrol ve izleme işlevlerini yerine getirmek üzere “İstasyon Bilgi ve Kontrol Sistemi (SIMS)” tesis edilmiştir. Bu sistem, tesisteki tüm OG/AG elektrik ve mekanik ekipmanın kontrol ve izlenmesi için kullanılacaktır. Kontrol sistemi aynı zamanda tren trafiğini de izleyecek ve kontrol edecektir. Kontrol sistemi, istasyonlardaki işletme kontrol merkezi odasından yetkili personel tarafından idare edilecektir. 20 SAYI29 Tüm aydınlatma sistemi jeneratörden beslenmiştir. Acil aydınlatma sistemi için, tüm aydınlatma sisteminin yaklaşık dörtte biri tahsis edilmiş ve acil aydınlatma sistemi merkezi kesintisiz güç kaynağından beslenmiştir. Kaçış yolları ve merdivenleri kendinden bataryalı aydınlatma armatürleri ile aydınlatılmıştır. Aydınlatma sisteminin kontrolü merkezi kontrol sistemi tarafından yapılmaktadır. Böylece normal şartlarda gerekli ve yeterli aydınlatma kontrol edilmekte ve aynı zamanda enerji tasarrufu da yapılmış olmaktadır. Acil durumlarda ise acil durum aydınlatması sağlanmaktadır. rilerde yangın ihbar dedektörleri tesis edilmiştir. Tüm tüneller boyunca lineer sıcaklık dedektörü tesis edilmiştir. Lineer yangın ihbar dedektörü ile yangının çıkış noktası tespit edilebilmektedir. Ayrıca yangın ihbar butonları, klaksonlar ve flaşörler de yangın ihbar sistemi kapsamındadır. Yangın durumunda, yangın ihbar sistemi ilgili kısımlarda flaşör, siren ve anons sistemi ile yangın ihbarı yapacak ve kontrol sistemine bilgi verecektir. Ayrıca yolcu ve personel tahliyesi için gerekli sesli uyarılar yapacaktır. Asansörler kaçış katına gelerek yürüyen merdivenlerle birlikte duracaktır. Yangın damperleri, havalandırma sistemi ve duman tahliye, istasyon ve tünellerde yangın senaryosuna uygun olarak işletilecektir. Kaçış yolları merkezi kontrol ile otomatik olarak aydınlatılacaktır. Drenaj sistemi kapsamında, toplama çukurlarında birikebilecek yanıcı gaz ve sıcaklığı tespit eden dedektörler tesis edilmiştir. Patlama riski olan mahallerde patlamaya karşı korumalı (ex-proof) tesisat yapılmıştır. Yangın Önleme ve Söndürme Sistemi Yangına karşı tedbirlerin tasarımında 100 MW’lık bir yangının oluşabileceği dikkate alınmıştır. Yangın oluşma ve yayılma riskini en aza indirmek ve aynı zamanda yolcu ve personelin yangından etkilenmemesini sağlamak amacı ile tüm tünel, istasyon ve binalarda yangına dayanıklı, alev iletmeyen, sağlığa zararlı gaz ve duman üretmeyen malzeme kullanılmıştır. Sirkeci İstasyonu Şaftı Kamera Sistemi Tüm istasyonlarda kapalı devre IP kamera sistemi tesis edilmiştir. Kamera görüntüleri operatör vasıtasıyla ve elektronik olarak sürekli izlenmekte ve kayıt altına alınmaktadır. Yangın İhbar Sistemi Tüm tesisi kapsayacak şekilde adresli yangın ihbar sistemi tesis edilmiştir. Yangın ihbar sistemi kapsamında tüm mahallerde, asma tavan içinde, şaftlarda, yükseltilmiş döşeme içinde ve gale- Tüm yapıda yangın zonları oluşturulmuş ve bu zonlar birbirinden yangına dayanıklı malzeme ile izole edilerek, oluşabilecek bir yangının başka bölgelere yayılması engellenmiştir. Tesis bünyesindeki teknik ekipmanların bulunduğu hacimler sulu sprinkler ve gazlı söndürme sistemleri ile korunmaktadır. Elektrik ekipman odalarında gazlı söndürme sistemi tesis edilmiştir. Tünel boyunca, istasyonlarda ve havalandırma binalarında yangın söndürme hidrantları bulunmaktadır. Yangın hidrantlarında, kontrol merkezine bilgi veren ÜYELERİMİZDEN alarm kontağı ve acil haberleşme telefonu bulunmaktadır. Tesiste bir saatlik yangın söndürme suyu depolanmış bulunmaktadır. Yangın söndürme pompaları elektrikli motor ile tahrik edilmiş olup dizel motor ile de yedeklenmiştir. bile, tünelde kalan yolcuların tahliyesi için, kapakların deniz tarafında kaçış yolları bulunmakta olup yolcuların tahliye imkanı olacaktır. Yangın durumunda sulu söndürme işleminden sonra ortaya çıkacak su için drenaj pompaları ve borulamadan oluşan su tahliye sistemi tesis edilmiştir. Normal işletme durumunda tesiste hava kalitesi ve sıcaklığını temin edecek bir havalandırma, ısıtma ve soğutma sistemi tesis edilmiştir. Acil durum için ise yolcuların güvenli noktalara kaçışlarını belirli bir süre temin edebilecek temiz hava ihtiyacını sağlayacak havalandırma sistemi tesis edilmiştir. Yangın oluşturması muhtemel sıvıların tahliyesi için tünel boyunca ve muhtelif noktalarda drenaj sistemi tesis edilmiştir. Drenaj sistemi hidrokarbon uyarısına ve tahliyesine uygun olarak tasarlanmıştır. Boğaz Tünel Geçişinde Acil Durum Boğaz geçiş tünelinde bir yangın çıkması, trenin bozulması, deprem olması veya su basması gibi bir acil durumda yolcuların tahliyesi için gerekli tedbirler alınmıştır. Tünelin sağında ve solunda kaçış koridorları bulunmaktadır. Koridorlar kesintisiz güç kaynağı ile beslenmiş ve kesintisiz acil aydınlatma temin edilmiştir. Kaçış yolu boyunca ışıklı ve tabelalı işaretler ile kaçış yolu gösterilmiştir. Tünel boyunca acil yardım telefonları mevcuttur. Ayrıca cep telefonu haberleşmesi de temin edilmiştir. Boğaz altındaki tünel bir gidiş ve bir dönüş olmak üzere iki gözlüdür. Tüneller arasında 200m’de bir ara bağlantı geçişi (cross passage) vardır. Bir tüneldeki acil durumda, diğer tünele geçiş sağlanacaktır. Ara geçiş kapıları kontrol sistemi tarafından takip edilmektedir ve yolcuların acil durumda hangi kapıyı kullandığı tespit edilebilmekte, böylece acil yardım için kolaylık sağlanmış olmaktadır. Tünellerin Sirkeci ve Üsküdar taraflarında kaçış çıkışları bulunmaktadır. Bu noktalardan gerekmesi durumunda yolcular tahliye edilebilecektir. Tüneli su basması durumunda, suyun tünelden istasyonlara ve tünelin kara tarafındaki kısımlarına ulaşmasını engellemek için tünelin uçlarında, Sirkeci ve Üsküdar taraflarında acil durum kapakları (flood gate) bulunmaktadır. Tünele su girişi kısa sürede tespit edilecek ve kapaklar her iki tarafta da kapatılacaktır. Kapak kapatılsa Havalandırma ve Duman Tahliye Sistemi Yangın durumunda, yangının ortaya çıktığı bölgeye göre senaryolar belirlenmiştir. Belirlenen senaryolara göre duman tahliyesi yapılacaktır. Duman tahliyesi için her istasyonda ve havalandırma binasında havalandırma fanları (TVF) tesis edilmiştir. Bu fanların kapasitesi en kötü yangın senaryosuna göre tespit edilmiştir. Her fan için 33/0.69 kV trafo ve frekans konvertörlü yol verme sistemi tesis edilmiştir. Fanlar ile duman tahliye sistemine ait olan kanal ve şaftlar yangına dayanıklı olarak imal edilmiştir. Yangın senaryosuna göre fanlar ve damperler otomatik olarak çalışacak ve duman kısa sürede tahliye edilerek yolcuların dumandan etkilenmesi önlenmiş olacaktır. İstasyon platformlarında normal işletmede demiryolundaki tren ve ekipman ısısını tahliye etmek, acil durumda ise trenlerden kaynaklanan ısıyı tahliye etmek ve duman kontrolü yapmak için platform altı ve platform üstü hava tahliye sistemi tesis edilmiştir. Sonuç Marmaray Projesi ile yaklaşık yüz elli yıllık bir düşünce hayata geçmiş ve Asya ve Avrupa kıtaları arasında 100 km/saat hıza ve saatte 75.000 yolcu taşıma kapasitesine sahip modern bir raylı sistem tesis edilmiş bulunmaktadır. Proje hedefleri arasında güvenlik önlemleri çok önemli bir yer tutmaktadır. İbrahim Levent SEZGİN 1969 yılında Ankara’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Ankara’da tamamladı. 1995 yılında Ankara Üniversitesi Mühendislik Fakültesinden Elekronik Mühendisi olarak mezun oldu. Askerlik hizmetinden sonra, 1998-2005 yıllarında GEMAŞ Genel Mühendislik ve Müşavirlik A.Ş.’de çalışmaya başladı ve burada NATO askeri tesisleri ile ilgili projelerde tasarım mühendisi ve müşavirlik görevlerinde bulundu. 2005 yılında SUYAPI Mühendislik ve Müşavirlik A.Ş. Elektrik Mühendsiliği Hizmetleri Bölümünde çalışmaya başladı ve burada da elektrik santralları, baraj yapıları, doğalgaz boru hatları (NABUCCO), demiryolu ulaşım sistemleri (MARMARAY BC1, Ankara İzmir Demiryolu), içmesuyu dağıtımı, arıtma tesisleri, TÜBİTAK laboratuvar test binaları konularında çalışmıştır. Halen SU-YAPI Mühendislik ve Müşavirlik A.Ş. Elektrik Mühendisliği Bölümünde tasarım mühendisi ve müşavir olarak çalışmalarına devam etmektedir. Evli ve bir çocuk babasıdır. Sezai AKSOY 1973 yılında Çanakkale iline bağlı Gökçeada ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Gökçeada’da tamamladı. 1993 yılında İTÜ Sakarya Mühendislik Fakültesinden Elektrik Mühendisi olarak mezun oldu. 1997 yılından beri SU-YAPI Mühendislik ve Müşavirlik A.Ş. Elektrik Mühendisliği Bölümünde Bölüm Başkanı olarak çalışmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır. TEMMUZ2013 21 FIDIC 2013 KONFERANSI 15-18 Eylül 2013, Barselona – İspanya PROGRAM Teknik Müşavirlerin dünya çapında toplum üzerinde gerçekten önemli etkileri olmuştur. Ulaşım, su temini, enerji, binalar ve altyapıdaki gelişmeler, sağlık ve ekonomik gelişmelere yol açmış, böylece daha iyi bir yaşam kalitesi elde edilmiştir. Bununla birlikte insanlığın önemli bir bölümü hâlâ gıda, temiz su ve hatta hayatta kalmak için mücadele etmektedir. Bu konuların daha etkin bir şekilde ele alınması gerekmektedir. Etkili yönetim ve sınırlı finans konularındaki kapsamlı tartışmalarda sadece teknik çözümler yetersizdir. Mühendisler mevcut kaynaklar ile toplumun ihtiyaçlarını daha iyi eşleştirebilmek için, siyasi ve sosyal tartışmalara ve bu tartışmaların küresel sorunlara sunulan çözümlere olan etkileri konularına daha çok dahil olmalıdırlar. Geçen son bir yüzyıldaki mühendislik katkıları neler başarılabileceğini göstermiştir. Artık gelişmiş bir toplum için vazgeçilmez bir ortak olarak görülen teknik müşavirlik sayesinde sürdürülebilir bir geleceğin temelleri atılmıştır. Etkili mühendisliğin insanlık için esas olduğu açıktır, ancak mühendislerin stratejik planlama becerileri tanınmalıdır ve herkesin yararına kullanılması gerekmektedir. FIDIC’in Yüzüncü Yıl Konferansı; teknik müşavirleri, onların müşterilerini ve iş ortaklarını, politikacıları ve finansçıları, medya ve sivil toplumu, teknik müşavirlerin başarılarını kutlamak için bir araya getirmek ve küresel sorunlara geniş kapsamlı ve daha sürdürülebilir çözümler bulmak için stratejiler belirlemek bakımından bir fırsat sağlayacaktır. 1. Gün (16 Eylül 2013, Pazartesi) 1. Başarının Kutlanması – Son Yüzyılın Mühendislik Başarıları – Daha İyi Bir Dünya İçin (Celebrating Success – Engineering Achievements of the Last Century – Making the World a Better Place) 2. Gelecek Yüzyıldaki Engeller– Mühendisler ve Ortaklar Nereye Odaklanmak Zorunda Kalacaklar (The Challenges of the Next Century – What Engineers & Their Partners Will Need to Address) 3. Lider olarak Mühendisler – Ana Ortaklar ve Müşteriler ile İşbirliği (Engineering Professionals as Leaders – Collaborating with Key Partners and Clients) 4. İnsanlığın İhtiyaçlarını Karşılama (Meeting Human Needs) 5. Kaynaklarımızın Yönetimi (Managing Our Resources) 6. Gezegenimizin Korunması (Protecting the Planet) 2. Gün (17 Eylül 2013, Salı) 1. Mühendislerin Daha İyi Liderler, Etkileyiciler ve Ortaklar olarak Geliştirilmesi (Developing Engineering Professionals as Better Leaders, Influencers and Collaborators) 2. Temel İnsani İhtiyaçların Temini (Providing Basic Human Needs) 3. Kaynakların Yönetimi (Managing Resources) 4. Gezegenimizin Korunması (Protecting the Planet) 3. Gün – FIDIC İş Günü (18 Eylül 2013, Çarşamba) 1. Bölgesel Pazarlara Genel Bakış (Regional Market Overviews) 2. YPMTP (Genç Profesyoneller Yönetim Eğitim Programı), EFCA YP (EFCA Genç Profesyoneller), FIDIC YPF (FIDIC Genç Profesyoneller) – (YPMTP, EFCA YP, FIDIC YPF) 3. Sürdürülebilirlik Araçları ve Konuları (Sustainability Tools and Issues) 4. Proje Finansmanı / MDBs (Çok Taraflı Kalkınma Bankaları) – (Project Finance /MDBs) 5. Sözleşmeler / DABs (Uyuşmazlık Önleme Kurulları) – (Contracts/DABs) 6. Dürüstlük Araçları (Integrity Tools) 7. Küresel İş Araçları (BST Global Business Tools) 8. Sürdürülebilirlik için Politika ve Uygulamaların Teşviki için Sempozyum (Symposium for the Promotion of Policies and Practices for Sustainability) 9. FIDIC İş Uygulama Araçları (FIDIC Business Practice Tools) 10. Sigorta / Risk (Insurance/Risk) 11. Kapasite Geliştirme & FIDIC Eğitimi (Capacity Building & FIDIC Training) 12. İkili İş Görüşmeleri (B2B Networks) 22 SAYI29 Akdeniz Ülkeleri Mühendislik İşbirliği Grubu’nun (Mediterranean Engineering Group–MEG) yıllık toplantısı, bu yıl Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği ev sahipliğinde 4 Haziran 2013 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilmiştir. kdeniz’e kıyısı olan ülkelerin Teknik Müşavirlik Birliklerinin oluşturduğu MEG grubu, 2006 yılında kurulmuş bir teknik işbirliği kuruluşudur; EFCA(Avrupa Müşavir Mühendisler Birlikleri Federasyonu) ve FIDIC tarafından desteklenmektedir. MEG üyesi ülkeler Fransa, İspanya, Portekiz, İtalya, Yunanistan, Türkiye, Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır, Ürdün, Lübnan ve Suriye'dir. Üye ülke firmalarının ağırlıklı olarak Kuzey Afrika Ülkelerinde ve bunun yanısıra diğer Akdeniz ülkelerinde teknik müşavirlik hizmetlerinde yer alabilmesini sağlamayı hedefleyen MEG, bu amaçla üye ülkelerin firmaları arasında işbirlikleri oluşturmaya, üyeler arasında teknik deneyim ve know-how paylaşımını sağlamaya çaba göstermektedir. leri arasındaki ortak yaklaşımdan söz etmiştir. A Ana teması “sürdürülebilirlik” olan toplantıya sekiz ülkeden katılım sağlanmıştır. Toplantıda uluslararası finans kuruluşlarınca proje finansmanı sağlanması konusundaki bilgilerin ve yöntemlerin üyeler arasında paylaşılması; uluslararası müteahhitlik kuruluşları tarafından gerçekleştirilecek PPP ve BOT tipi projelerle ilgili bilgi verilmesi hedeflenmiştir. TürkMMMB Başkanı Demir İNÖZÜ’nün yaptığı açılış konuşması ile başlayan toplantı, yerli ve yabancı katılımcıların çeşitli konularda yaptıkları sunumlar ile devam etmiştir. Başkan sıcak bir karşılama ile katılımcılara teşekkür etmiş, bulunduğumuz coğrafyaya ait olmanın getirdiği sorumluluklar ve Akdeniz Ülke- 24 SAYI29 Fransız Müşavir Mühendisler Birliği Delegesi P a t r i c k - Ya n n DARTOUT, UFM -Union for the Mediterranean Supporting Action yapılanması hakkında bilgi vermiş ve MEG için olası olanakları irdelemiştir. Ayrıca, UFM’nin finans sağladığı projeler ile ilgili örnekler vermiştir. Dünya Bankası’nda uzun yıllar görev almış olan İbrahim SİRER, ihale danışmanlık hizmetleri ve Dünya Bankası uygulamaları konulu bir sunum gerçekleştirmiş; danışmanlık kavramının tanımları ile Dünya Bankası danışmanlık hizmetleri seçim yöntemleri hakkında açıklamalarda bulunmuştur. FIDIC Direktör Yardımcısı Italo GOYZUETA, Eylül 2013’te İspanya’nın Barselona şehrinde düzenlenecek olan FIDIC Konferansı programı hakkında detaylı bilgiler vererek, FIDIC’in kuruluşunun 100. yılı nedeniyle çeşitli etkinliklerin planlandığını belirtmiştir. Birliğimizin eski başkanlarından Raşit ÜNÜVAR, EFCA Avrupa Dış Yardım Komitesi (EEA) üyesi olarak ilginç bir konu üzerinde durmuştur. “Pazarlama Araçları ve Lobi Faaliyetleri Stratejileri” konulu sunumunda pazarların nasıl geliştiğini, yeni pazarlardaki iş imkanlarını, kapasite geliştirme ve ortaklık stratejilerini vurgulamıştır. ETKİNLİKLERİMİZDEN Temelsu Uluslararası Mühendislik Hizmetleri A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Burçin ÇETİN, Muğla Atıksu Projesi ile ilgili bir sunum gerçekleştirerek, tasarım sırasındaki alternatiflerin değerlendirilmesiyle projenin bulunduğu bölgeye olumlu çevresel etkileri vurgulamıştır. EEA Komitesi’nin Avrupa’daki lobi faaliyetlerini aktarmış; etik kavramı ile “FIDIC Etik Kuralları” hakkında bilgi vermiştir. Toplantıda ayrıca, geçen yıl Fas’ın Kazablanka şehrinde gerçekleştirilen MEG toplantısında tartışılan pazarlama araçları konulu geribildirimler ile MEG üyelerinin haberleşmesi amacıyla kurulmakta olan web platformundan bahsedilmiştir. Öğleden sonraki oturumlarda, ITC Invest AG Yönetim Kurulu Başkanı Ali KANTUR, başarılı bir sürdürülebilir proje örneği olan Ankara Mamak Çöp ve Geri Dönüşüm Projesi hakkında bir sunum gerçekleştirmiştir. Şirketleri tarafından geliştirilen sistem hakkında bilgi vererek, projenin şehir açısından çevre dostu sonuçlarını ifade etmiştir. Fransız Burgeap firmasında Simon A U L A G N I E R , “Gaziantep Kilis Yolu Eko-Bölgesi” konulu bir sunum gerçekleştirmiştir. Eko-bölgenin tasarımında gerçekleştirilen enerji verimliliği, yenilenebilir enerji ve su yönetimi çalışmaları ile ilgili bilgiler vermiş; sürdürülebilir kentlerin teknik ortaklıklar kurmak açısından birçok olanak sağladığını belirtmiştir. Doküz Eylül Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Özgür ÖZÇELİK, “Sismik İzolasyon ve Yapısal Sağlık İzleme Teknolojileri” konusunda çok yararlı bir sunum gerçekleştirmiştir. Her iki kavramı da gerçek hayattan örnekler vererek açıklamıştır. İtalya’dan Fausto BISI anti-sismik teknolojiler ile ilgili bir sunum g e r ç e k l e ş t i r m i ş t i r. Tarihi eser ve anıtların kurtarılması için İtalyan yaklaşımını, iyi ve kötü uygulama örnekleri ile açıklamıştır. Türkiye Müteahhitler Birliği Genel Sekreteri Haluk BÜYÜKBAŞ, üyelerinden bazılarının gerçekleştirdiği “Gebze-İzmir Otoyolu ve İzmit Körfez Geçiş Projesi” hakkında sunum yaparak, bir EPC sözleşmesi örneği olan proje ve yatırım detayları hakkında bilgi sunmuştur. TürkMMMB Yönetim Kurulu Üyesi ve TMA Mühendislik firmasının ortağı olan Munis ÖZER iyi bir Kamu Özel Ortaklığı (PPP) örneği olan “Kosova Uluslararası Adem Jashari Havaalanı’nın Operasyonu ve Genişletilmesi” projesine ait genel bilgiler vererek; PPP işbirliğinin yöntemi, yararları ve sözleşme türlerine ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Toplantının son bölümünde katılımcılar beklentilerini ve önerilerini paylaşarak, MEG toplantılarını ve grubunu nasıl daha faydalı ve işler hale getirebilecekleri konusunda görüş bildirmişlerdir. Kapanış konuşmasını TürkMMMB Yönetim Kurulu Başkanı Demir İNÖZÜ yapmış, MEG Toplantısı çerçevesinde ortaya konan görüşleri tekrar belirterek önemli noktaları vurgulamıştır. Tüm katılımcılar, geleneksel Türk lezzetlerini tatma imkanı buldukları Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği’nin organize ettiği akşam yemeğinde bu güzel toplantı gününü noktalamışlardır. Ertesi gün ise yine TürkMMMB tarafından organize edilen “Ankara Mamak Düzenli Depolama ve Katı Atık Yönetimi Proje Alanı” saha gezisine katılmışlardır. MEG Toplantısı ile ilgili detaylı bilgilere Birlik web sitesinden erişim sağlanabilir. (www.tmmmb.org.tr) TEMMUZ2013 25 Ahmet B. ÖZSÜT Mimarlığın Serüveni Bölüm 11 Bu noktada dışavurumculuğun (expressionism) modern dönemin ürünü olduğunu ve aslında gerek düşünsel, gerek de sanatsal bağlamda çok geniş bir yelpazeden söz ettiğimizi ifade etmek gerekir. Nietzche’nin Zerdüşt’ünü, görsel sanatlarda Van Gogh’u, Münch’ün Çığlık’ını (resim 208), Schiele, Kandinsky, Chagall ve diğerlerini; yazında Kafka, Brecht, Rilke, Hemingway, Joyce ve diğerlerini; mimaride Gaudi, Taut, Mendelsohn, Le corbusier, Wright ve daha nicelerini, hatta faşist ve Stalinist mimarları içeren çok geniş bir yelpazedir bu. İkinci Büyük Savaştan Günümüze Modernizmin Gelişimi er ne kadar bazı dönemlerin avangard düşünürleri, siyasetçileri, sanatçıları ve ‘toplum mühendisleri’ “geçmişle bağları koparmak” söylemiyle yeni hareketler, akımlar oluştururlarsa da; konu kültür olduğunda kökten değişimden, bugünden yarına devrimsel bir dönüşümden söz etmek kanımca mümkün değildir. Aynı şey çok önemli bir dönüşümü ifade etse de Modernizm için de geçerlidir. Bir başka deyişle Modernizm eski geleneğin çözülmesi - dağılması anlamına gelse de aynı zamanda onun devamıdır. Önceki bölümde de ifade ettiğim gibi çıkış noktasında; her iklim kuşağına, her coğrafyaya, her kültüre uygun uluslararası bir üslup geliştirme ülküsü ile hareket eden modernist mimarlar; bu idealist yaklaşıma uygun yapılar üretmenin ‘başarısız’ sonuçlarını İkinci Büyük Savaş sonrasında yaşamaya başlayacaktır. Doğal olarak aynı başarısızlık bu anlayışın öngördüğü ve yarattığı estetik için de geçerli olacaktır. Öte yandan, bu tırnak içerisindeki başarısızlık hiç bir şekilde topyekün bir başarısızlık, tüm ilkelerin çöküşü anlamına gelmiyordu. Tam tersine, modernizmin temel ilkeleri, mimaride takip edecek gelişmenin günümüze kadar yansıyan ekseni olacaktır. H Öncü mimarlardan Mies ve Gropius Savaş sonrasında da aynı anlayışı sürdürmeye devam edecek, Le Corbusier ise uluslararası üslup yaratma çabasının kısırlaştırıcı yönünü erken fark ederek modernist - dışavurumcu bir anlayışa doğru yönelecektir. Corbusier’nin modern kent yaşamı hayallerini gerçekleştirdiği devasa apartman bloğu Unite D’habitation bu evrilmenin sinyallerini verecek (resim 203); yapının işlevinin de mimarın işini kolaylaştırdığı, deniz tarağı kabuğu formundan esinlenen müthiş kitle plastiği ile Ronchamp’daki Şapel yapısıyla dışavurum doruklanacak (resim 204) ve La Tourette gibi yapılarda (resim 205) devam edecektir. Resim 204 – Le corbusier, Notre Dame du Haut Şapeli, Ronchamp (1955) Resim 205 – Le corbusier, La Tourette Manastırı, Eveux – Rhone Alpleri (1960) Aslında benzer bir yaklaşım daha erken tarihlerde, Savaş öncesinde ABD’de F.L.Wright’ın modern mimarlığın ilkelerini dışavurumcu özgün bir tavırla yorumladığı ve kısa bir süre sonra mutlak işlevselliğin kısırlığında bunalacak olan bu akıma yeni ipuçları sunduğu belki de başyapıtı sayılabilecek Şelale Evi Projesinde de uygulanmıştı (resim 206). Wright, bu tavrını Savaş sonrasında da sürdürecektir (resim 207). Resim 206 – Frank L.Wright, Şelale Evi (Kaufmann House), Pennsylvenia (1939) Resim 203 – Le corbusier, Unite D’habitation, Marsilya (1952) 26 SAYI29 Resim 207 – Frank L.Wright, Salamon R.Guggenheim Müzesi, New York (1959) Resim 208 – Edward Münch, Çığlık (1893) Atmışlı yıllarla birlikte inşaat teknolojilerindeki gelişmeler dışavurumcu anlayışın daha cesur örnekler sunmasını kolaylaştıracaktır. Bu örnekler, bazen E.Saarinen’in TWA terminal yapısında olduğu gibi işleve ilişkin temanın simgeselleştirildiği (resim 209); bazen J.Utzon’un Sidney Opera binasında olduğu gibi mekana – kente ilişkin simgesel yorumların kullanıldığı (resim 210); bazen G.Behnisch ve F.Otto’nun Münih Olimpiyat Stadında olduğu gibi ülkenin şeffaf demokrasisini ve geleceğe umutla bakışını yansıtan toplumsal temaların kullanıldığı (resim 211); bazen R.Piano ve R.Rogers’ın Pompiduo Merkezinde olduğu gibi, teknolojik gelişmeyi yansıtmaya çalışan hatta bunu yüksek teknolojiyi fetişleştirecek düzeyde yapan bir yaklaşımın öne çıktığı (resim 212); bazen de J.Nouvel, L.&P.Soria ve Architecture Studio’nun yapının batı cephesinin güneş kontrolünü objektif gibi açılıp kapanabilen ve arap kültürüne özgü bezeme formlarını andıran bir tasarımla oluşturduğu Arap Dünyası Merkezinde olduğu gibi yerel kültürel simgelerin yansıtıldığı (resim 213) modern dışavurumlar olarak şekillenir. Resim 209 – Eero Saarinen, JFK Havalimanı TWA Terminali, New York (1962) Resim 213 – Jean Nouvel-L&P.Soria ve Architecture Studio, Arap Dünyası Enstitüsü cephe detayı, Paris (1987) Kısacası atmışlı yıllardan sonra modern mimarinin öncü yaklaşımı olan salt işlevselci uluslararası bir dil yaratma ülküsü artık tümüyle terkedilmişti. Tabi ki dönemin tüm mimarlarının tavrının yukarıdaki örneklere koşut olduğunu, hatta aynı mimarların farklı yapılarındaki tavırlarının benzer yoğunlukta dışavurumcu olduğunu söylemek mümkün değil. Bu noktada daha dingin, mimarisinde büyük cam cephelere yer vermeyen, daha monolitik ve tabir yerindeyse mütevazi bir anıtsallık arayan, kendi söylemiyle mimarlığın insanın metafizik yücelmesine katkıda bulunmasını hedefleyen bir üslup geliştiren Louis Kahn’ı hatırlamakta yarar var (resim 214). Resim 214 – Louis Kahn, Salk Enstitüsü, La Resim 210 – Jorn Utzon, Opera Binası, Sidney (1973) Jolla - California (1965) Post-Modern ve Dekonstrüktivizm Resim 211 – Gunther Behnisch ve Frei Otto, Olimpiyat Stadı, Münih (1972) Resim 212 – Renzo Piano ve Richard Rogers, Pompiduo Merkezi, Paris (1977) Modernin çıkış literatürüne eklenen ileri teknolojik yapılar, evrensel ve yerel simgesel göndermeler... Sayıları azımsanamayacak bir kesime göre bu akım sanki elindeki her tür malzemeyi tüketmişti. Böyle düşünenlere göre 80’li yıllara yaklaşırken modern mimarlık, yapabileceklerinin hepsini yapmış gibiydi ve bunun sonucu olarak, yeni arayışlar ve yönelişlerin ortaya çıkması doğaldı. İlk çıkış ‘modern ötesi’, ‘postmodern’ gibi iddialı bir isimle geldi. Sadece mimarlık alanına özgü bir olgu olmadığı için, bu noktada Post-Modernist ideolojiyi besleyen kanallara genel anlamda değinmekte yarar var. Post-Modern tepkiyi besleyen en güçlü argümanın Aydınlanma’nın temeli olan rasyonalizme olan inancın (özellikle iki büyük savaşın da etkisiyle) sarsılması olduğunu söylemek mümkün. Bu tepkinin düşünce babalarından Lyodart’a göre; idealizm, rasyonalizm, objekti- KÜLTÜR – SANAT – Çok Kısa Bir Tarihçe vizm, materyalizm, ilerleme, evrensellik ve benzerleri; düşüncenin, siyasetin ve genel olarak kültürün insanlık tarihi boyunca yaşadığı serüven ve bu serüvenin Modernizm’le ulaştığı sentez ‘büyük anlatıların sonu’dur. Burada özel vurgu felsefenin metafizik yapısının sonunadır. Fukuyama’nın ünlü ‘Tarihin Sonu’, tezinde liberalizmin kaçınılmaz ölümü ana söylemdir ama yerine somut bir çıkış önerilmez. Bu düşünceler doksanlarda siyaset alanında Huntington’un ‘Medeniyetler Çatışması’ tezinde somutlaşacaktır ve bilindiği gibi bu yaklaşım, Soğuk Savaş sonrası oluşan siyasal düşman yokluğu boşluğunu doldurmak için hedefe İslam Medeniyetini koyarak Neocon’lar tarafından kullanılacaktır. Post-Modernistlerin ortak noktasının Modern eleştirisi ve karşıtlığı olduğunu söyleyebilsek de, yaklaşımlar arasında farklılıklar, farklı renkler olduğunu da unutmamalıyız. Birkaç cümleyle ortak paydayı tanımlamak gerekirse Post-Modern için şunları söylemek mümkündür: Post-Modern’e göre saf gerçeklik ya da olgular yoktur, ‘gerçeklik’ sadece belirli bir kültürün ürünüdür yani o kültürün kendi yaratısıdır ve o kültürde yaşar (burada aslında bir çok ortak noktaları da bulunan kültürlerin ayrıştırıldığına, kategorize edildiğine dikkat çekmek gerekir). Post-Modern tutarlılık kaygısı gütmez; adeta kuralsızlık kural, ilkesizlik ilkedir. Post-Modern birey, kimlik ve kültür alanında radikal, sistemi değiştirme bağlamında muhafazakardır. Post-Modern için her şey mümkün, hiç bir şey kesin değildir; gerçek özgürlük yoktur; ‘ben’ başkasıdır çünkü ‘ben’ her zaman başkalarının yaratısıdır. Mimaride ise, Post-Modernist tavrın eski formülü yani klasisizmi bir kez daha kurtarıcı olarak sunmaya çalıştığını öncelikle saptamak gerekir. Post-Modern’in Modern’e tepkisi, insanlığın uygarlık sürecinde yarattığı yapı dilini rafa kaldıran tutum merkezinde olduğu için klasiğe tekrar sarılmak Post-Modernistler için iyi bir çözümdü ve R.Venturi’nin Lonca Binası PostModern mimarinin ip uçlarını sunan ilk örnekti (resim 215). Post-Modernistleri aslında Krier kardeşlerin yaklaşımında olduğu gibi daha naif bir klasisizm yorumu arayışında olanlar (resim 216) ve klasik ögeleri eklektik, ilkesiz ve kuralsız olarak kullanan mimarlar olarak ikiye ayırmak doğru olur. Birinci grubun küçük yapılar ve kağıt üzerinde kalan projeler dışında ürünler sunması bu anlayışın büyük ticari yapılarda veya çok katlı konut bloklarında uygulanması imkansız olduğu için beklenemezdi. Klasik ögeleri eklektik ve kuralsız biçimde kullanan ve bir kesimi anti-Modernist olmadıklarını savunan ikinci grubun ise çeşitli projeleri hayata geçecektir (resim 217, 218, 219). Bu tavır bazen eklektisizm ve ilkesizliğin de ötesine geçecektir, kanımca bunları ironi olarak nitelemek iltifat olur, bunlar tabir yerindeyse başta Modernizm olmak üzere sanki her şeyle küstahça dalga geçmektedir (resim 220). Aslında bunlar, klasisizmin yeni yorumu olmaktan çok, Modernin kötü, sahte karikatürleri olarak nitelenmelidir. TEMMUZ2013 27 Ahmet B. ÖZSÜT Resim 215 – Robert Venturi, Guild House, Philadelphia (1963) Resim 219 – Ricardo Bofil, Le Palacio d’Abraxas konut blokları, Paris (1982) Resim 220 – Michael Graves, Dolphin Hotel, Florida (1990) Resim 216 – Leon Krier, Krier Evi, Florida (1985) Resim 217 – Philip Johnson, AT&T Binası (şimdi Sony Binası), New York (1983) Resim 218 – Michael Graves, Portland Binası, Oregon (1982) 28 SAYI29 Resim 221 – Frank Ghery, Gehry Evi, Santa Monica LA (1978) Resim 222 – Coop Himmelblau, Çatı Katı Düzenlemesi, Viyana (1988) Özetle o veya bu yaklaşımla çözümü klasisizme tekrar sarılmakta arayan Post-Modernizm, hızla ve bir moda halinde gelişti ancak dönüştürücü hiçbir yanı olmadığı kısa sürede fark edilip daha Yirmibirinci Yüzyıla girilmeden terk edildi. Diğer yandan hemen hemen aynı dönemlere tekabül eden ve modern ötesi olarak nitelenebilecek bir diğer yaklaşım daha vardır. Bu yaklaşım Post–Yapısalcılık çizgisi ve ondan beslenen Yapısöküm (Deconstruction) anlayışıdır. Yapısöküm terimi ilk olarak Fransız düşünür Jacques Derrida tarafından eleştirel kuramını adlandırmak üzere kullanılmıştır. Temelde dil üzerinden hareket eden bu kuram, Yapısalcılık ve öncesi tüm yaklaşımların aksine dilin içindeki hiçbir unsurun mutlak olarak tanımlanamadığı, her şeyin diğer şeylere karışıp izini bıraktığı, sınırsız olarak saçılmış bir ağ olduğunu savlar. Derrida’nın temel eleştirilerinden birisi de tarihi ve dili basit çizgisel bir evrim olarak gören yerleşik anlayışa karşıdır. Derrida’nın yapı sökümünün Post-Modern’le temel ortak noktası, ikisinin de eleştirisinin yerleşik ve geleneksel kavramların, felsefenin metafizik yapısına yönelik olmasıdır. Süreç içerisinde Derrida’nın felsefesini izleyen ABD Yapısökümcüleri PostModern’e daha da yaklaşan, hatta bütünleşen bir noktaya gelecektir. Resim 223 – Zaha Hadid, Vitra Yangın İstasyonu, Weil Am Rhein (1993) 21.Yüzyıla girilirken, Dekonstrüktivizm artık daha büyük projelere imza atacak kadar popularite kazanmıştı. Doğal olarak ölçek büyüdükçe sorunlar da büyüyordu ve yapı maliyetleri inanılmaz biçimde artıyordu. Tabi ki günün sonunda işlevsel gereksinimlerden de kaçabilmek imkansızdı. Modernizmin bakış açısıyla bu yapılar, her şeyden önce yer çekimi gerçeğine karşı elinden hiç bir şey gelmemesine karşın ‘öyleymiş gibi’ yapan, yalan söyleyen, hatta kimilerine göre şımarık yapılardır (resim 224, 226, 227). Belki erken bir yorum olsa da, bu mimarların gelişim çizgisinin giderek daha rasyonel çözümler üretmeye doğru kaydığını gözlemlemek de kanımca mümkündür (resim 228). Post-Modern’le aynı yıllarda başını Peter Eisenmann’ın çektiği bir grup mimar, Modern’in tıkanıklığını aşmak yönünde daha radikal bir yaklaşım geliştirmeye başlamıştı. Derrida felsefesinden etkilenen bu yaklaşıma göre, insanoğlunun uygarlık serüveninde modern mimarlık da dahil yarattığı ‘konstrüksiyon dili’ sürekli bir gelişmenin tarihi idi. Mademki bu dil sınırlarına dayanmıştı, o zaman yeni birşeyler ortaya koyabilmenin yolu bu dilin alfabesiyle konuşmamaktı. Dekonstrüvizm veya Yapısöküm yani ‘konstrüksiyon diline karşı olmak’ anlayışı böylece doğdu ve gelişmesini sürdürüyor. Bu akımın şimdilik yandaşı kadar karşıtı var. Her zaman işlevi ikinci plana atan bu anlayış önce küçük ölçekli yapılarda uygulanma şansı buldu (resim 221, 222, 223, 224). Resim 224 – Frank Ghery, Danseden Bina, Prag (1996) KÜLTÜR – SANAT dil geliştirecektir. Bu günlerde kendini tekrarlama açmazına girmiş gibi görünse de, Ghery’nin bu yapıları kent silüetlerine hediye edilmiş Gaudi vari heykeller gibidir (resim 229). Öte yandan seksenler sonrasında herkes PostModernist ya da Dekonstrüvist olmamıştı. Bu dönemde Tadoa Ando (resim 230) ve Ricardo Legorreta (resim 231) gibi mimarilerinde ait oldukları kültürün duyarlılıklarını barındıran Modernistleri, benzerlerini ve diğer istisnaları dışarda tutarak genel anlamda bir niteleme yaparsak, Modernizmi şu ya da bu şekilde sürdüren mimarlar için Post-Modernistler ve Dekonstrüktivistler için olduğu gibi ‘değişik olmak’ sanki birincil kaygıydı (resim 232, 233, 234) Resim 234 – Renzo Piano, Shard of London Bridge, Londra (2013) Sonsöz Resim 225 – Rem Koolhaas & OMA, Merkezi Kütüphane, Seattle (2004) Resim 230 – Tadoa Ando, Sanat Müzesi, Hyogo (1996) Resim 226 – Daniel Liebenskind, Kraliyet Müzesi, Toronto (2007) Resim 231 – Ricardo Legorreta, Kütüphanesi, San Antonio (1995) Halk Resim 227 – Coop Himmelblau, Sinema Merkezi, Busan (2012) Resim 228 – Zaha Hadid, Ekonomi ve İşletme Üniversitesi Kütüphanesi, Viyana (2012) Her ne kadar kendisi Dekonstrüktivist payesini reddetse de, bu mimarlar içerisinde Frank Ghery’yi farklı bir yere koymak gerekir belki de. Dekonstrüvistlere yöneltilen birçok eleştiri onun yapıları için de geçerli olmasına karşın, Ghery süreç içerisinde özgün ve etkileyici bir plastik Resim 229 – Frank Ghery, Guggenheim Müzesi, Bilbao (1997) Bu yazı dizisi boyunca insanoğlunun; homo sapiens sapiens’den Neolitik Çağa, Neolitikden Antik Uygarlıklara, Antik Dönemden tarihsel üsluplara ve endüstri çağına, giderek Modern’e ve ‘Modern Ötesi’ne uzanan mimarlık serüveninin çok kısa bir tarihçesini kendi bakış açımdan yansıtmaya çalıştım. İlk bölümde de ifade ettiğim gibi amacım; mimarlık tarihiyle toplumsal tarih, başka bir deyişle toplumların üretim ilişkileri ve düşünsel, sanatsal ve dinsel gelişmeleri ile paralellikler kurarak mimarlık tarihi bilincinin gelişmesine / oluşmasına yönelik bir merak uyandırarak küçük bir katkı sunabilmekti. Bu koca serüveni, bu denli sınırlı bir kapsamda birçok şeyi ihmal etmeden yansıtabilmenin mümkün olmamasının da anlayışla karşılanacağına inanıyorum. Ahmet Bahadır ÖZSÜT Resim 232 – Cesar Pelli, Petronas Kuleleri, Kuala Lumpur (1999) Resim 233 – Norman Foster, Swiss RE Binası, Londra (2004) 1953’de doğdu. Evli, iki çocuk babası. ODTÜ Mimarlık Fakültesinden 1978’de mezun oldu. Mesleki yaşamına tasarımcı mimar olarak Tüstaş AŞ’nde başladı. 1981-1983 yıllarında Enka Arabia Ltd. firmasının RWTS projesinde önce şantiye mimarı, sonra şantiye şefi olarak çalıştı. 1983-1985 yıllarında aynı ülkede Hail kentinde Al-Fadhel Ltd. Emirlik Binalarının proje müdürlüğünü yürüttü. 1986’da Akmülk AŞ’ye ait 1000 yataklı Bodrum tatil köyü projesinin yatırım planlaması yönetimini yaptı. 19861991 yıllarında çeşitli MNG Holding şirketlerinde, Ankara Hilton Oteli projesinde şantiye şefliği, Kemer’deki iki adet 5 yıldızlı otel projesinde proje müdür yardımcılığı ve İzmir Hilton Kompleksi inşaatında koordinatör olarak çalıştı. 1991-1994 yıllarında, eş zamanlı olarak MNG Targem (proje ve müşavirlik) ve MNG Mipaş (malzeme) firmalarının genel müdürlüğünü ve takiben 1994-1995 yıllarında MNG Holding AŞ. Yatırımlar Koordinatörlüğünü yürüttü. Tasarım ve teknik müşavirlik alanında faaliyet göstermek üzere 1995’de ANTS AŞ’nin ve 2008’de AÖZSÜT AŞ’nin kurucu ortakları arasında yer aldı. ANTS A.Ş ve AÖZSÜT A.Ş. başta 5 yıldızlı oteller olmak üzere çok sayıda nitelikli üst yapı yatırımında tasarım, proje yönetimi, inşaat kontrollüğü, mesleki kontrollük, yatırım danışmanlığı gibi teknik müşavirlik hizmetlerini gerçekleştirdi. TEMMUZ2013 29 Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği FIDIC ve EFCA Orijinal Yayınlar Listesi TürkMMMB web sitesinde yer almaktadır. (http://www.tmmmb.org.tr/images/yayinlar/kitaplar/yayin_listesi.pdf) 30 SAYI29 B‹RL‹⁄‹M‹ZDEN HABERLER FIDIC Sözleşmeleri Eğitim Semineri, 17-18 Mayıs 2013 tarihlerinde Ankara’da Birliğimiz organizasyonunda düzenlenmiştir. Özellikle kırmızı ve sarı kitapların detaylı olarak incelendiği ileri seviye seminere Teknik Müşavirler, müteahhitlik firmaları temsilcileri ve hukuk danışmanları katılmıştır. Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği (TürkMMMB), müşavir mühendislik ve mimarlık kavramının önemini ilgili kurumlara ve topluma anlatmak, müşavirlik hizmetlerinin ilerlemesine ve gelişmesine çalışmak, uluslararası uygulamaları ülkemize FIDIC'e Giriş ve Etik Kurallar Birliğimiz bünyesinde faaliyet gösteren Genç Mühendis ve Mimarlar Platformu - GEM üyelerine yönelik olarak, 9 Mayıs 2013 tarihinde, Birlik Merkezi’nde, Raşit ÜNÜVAR tarafından “FIDIC’e Giriş ve Etik Kurallar” konulu bir seminer gerçekleştirilmiştir. taşımada öncülük ederek, bu konuda en yüksek uluslararası teknolojik ve örgütsel seviyeye erişmek amacıyla, 25 Nisan 1980 tarihinde kurulmuştur. Birlik, bağımsız müşavirlik hizmeti veren mühendis ve Türkiye Tünelcilik Semineri 2013 Karayolları Genel Müdürlüğü’nün desteği ile Yollar Türk Milli Komitesi tarafından 13 Haziran 2013 tarihinde Ankara Sheraton Otel’de düzenlenen “Türkiye Tünelcilik Semineri”ne TürkMMMB Başkan Yardımcılarından Hamdi AYDIN panelist olarak katılmıştır. mimarları temsil eden dernek statüsünde bir sivil toplum kuruluşudur. TürkMMMB, 1987 yılında Müşavir Mühendisler Uluslararası Federasyonu – FIDIC’e TürkMMMB Görüşleri Yönetim Kurulu Üyelerimiz, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından tekrar düzenlenen “Yapı Denetimi Hakkında Kanun Çalışması” taslağına ilişkin TürkMMMB görüşlerini, 17 Mayıs 2013 tarihinde Bakanlık Müsteşarı Sayın Ercan TIRAŞ’ı ziyaret ederek sunmuşlardır. Ayrıca Ekonomi Bakanlığı tarafından yürütülen “Mühendislik ve Mimarlık Hizmetlerinde Karşılıklı Tanıma Anlaşmaları” çalışmasına ilişkin TürkMMMB görüşleri Ekonomi Bakanlığı’na 18 Haziran 2013 tarihihde sunulmuştur. “Hidroelektrik Enerji Üretim Tesisleri Denetim Hizmetleri Yönetmeliği Taslağı” üzerine TürkMMMB görüşleri ise, 30 Temmuz 2013 tarihinde DSİ Hidroelektrik Enerji Dairesi Başkanlığı’na iletilmiştir. ve 2001 yılında Avrupa Müşavir Birlikleri Federasyonu - EFCA’ya üye olmuştur. Her iki federasyonun Türkiye’deki tek temsilcisidir. TürkMMMB, amaçları doğrultusunda; gelişmiş ülkelerde yaygın ve kurumsallaşmış olarak kabul gören, ancak ülkemizde henüz eksiklikleri olan bağımsız teknik müşa- EFCA Genel Kurul Toplantısı - EFCA “Directors and Secretaries (D&S)” Toplantısı Birliğimizin üyesi olduğu Avrupa Müşavir Mühendislik Birlikleri Federasyonu – EFCA’nın yıllık Olağan Genel Kurul toplantısı 31 Mayıs 2013 tarihinde Brüksel’de gerçekleştirilmiştir. TürkMMMB’yi Birlik Yöneticisi Pelin ERDOĞAN temsil etmiş ve sonrasında tüm üye ülkelerin yöneticilerinin bir araya geldiği toplantıya katılmıştır. İMSAD Yönetim Kurulu’nun Birliğimizi Ziyareti Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği – İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı ve Üyeleri, 7 Mayıs 2013 tarihinde Birliğimize ziyarette bulunmuşlardır. İlgili ziyarette, her iki birliğin çalışmaları hakkında karşılıklı bilgi sahibi olunmasının önemi vurgulanmış; önümüzdeki süreçte sektöre yönelik sorunlarda ortak çözüm önerileri geliştirilebileceği belirtilmiştir. 32 SAYI29 Libya’nın Yeniden Yapılandırılması Programında Türk Teknik Müşavirlik Hizmetleri Konferansı “Libya’nın Yeniden Yapılandırılması Programında Türk Teknik Müşavirlik Hizmetleri Konferansı,” 10 Nisan 2013 tarihinde Ankara Swiss Otel’de gerçekleştirilmiştir. Ekonomi Bakan Yardımcımız Sn. Mustafa Sever ve Ekonomi Bakanlığı üst düzey yöneticilerinin, Libya’nın Ankara Büyükelçisinin, Libya Ulaştırma, Planlama, Elektrik ve Sanayi Bakan Yardımcıları’nın, bazı yatırımcı kuruluş temsilcilerinin ve bazı Libyalı Teknik Müşavirlik firmaları yetkililerinin, üyelerimiz ile inşaat sektörünün farklı paydaşlarının katıldıkları ve T.C. Ekonomi Bakanlığı desteğinde gerçekleştirilen konferansta, Libyalı yetkililere Türk Teknik Müşavirlik firmalarının dünyada, Libya’da ve Türkiye’de yaptıkları çalışmaları özetleyen sunumlar yapılmış; Libya’da yeniden yapılanma sürecinde Türk Teknik Müşavirlerinin yer almayı istedikleri iletilmiş ve Libyalı katılımcılar da bu çalışmalarda Türk firmalarla birarada olmayı arzuladıklarını vurgulamışlardır. Etkinlikte Libyalı yetkililer ile Türk Teknik Müşavirlik ve Müteahhitlik firmaları yetkililerini bir araya getiren ikili görüşmeler düzenlenmiştir. Konferans ile ilgili detaylı bilgiye www.tmmmb.org.tr adresinden erişilebilinir. virlik sektörünün geliştirilmesi ve gelişmiş ülkelerdeki uygulamaların Türkiye’ye kazandırılması için gerek üyelerine, gerekse toplumun tüm kesimlerine yönelik yoğun çalışmalar yapmaktadır. Ulus la ra ra s› ka bul gör müfl ta n› m›y la FI DIC stan dart la r›y la ba €›m s›z mü flavir mü hen dis lik ya pan fir ma la r›n bir ara ya gel di €i çat› kuruluflu olan TürkMMMB’nin, inflaat sektörünün farkl› alanlar›nda deneyimli 200’e yak›n üyesi bulunmaktad›r. 2012 – 2014 Dönemi Yönetim Kurulu Dem i r İNÖZÜ, Başk an Ham di AYDIN, Başk an Yr d. Sal i h Bi l gi n AKM AN, Başk an Yr d. Sedef ODABAŞI ERDOĞAN, Başkan Yr d. M . Si n an AKER, Başk an Yr d. M u n i s ÖZER, Sek r et er Üy e Yeni Üyelerimiz Birliğimize Sadık Selçuk ALTEN bireysel üye olarak, HİDROMARK Müh. Müş. A. Ş. ile KAVALCI Müh. ve Müş. Ltd. Şti. firmaları tüzel üye olarak katılmışlardır. İsm ai l Hak k ı BAYDUR, Say m an Üy e A.Sü r ey y a URAL, Üy e Or h an ULUDAĞ, Üy e