5237 sayılı tck. 154-156. ve 160-166
Transkript
5237 sayılı tck. 154-156. ve 160-166
“5237 SAYILI TCK. 154-156. VE 160-166. MADDELERİNDE YER ALAN MALVARLIĞINA KARŞI DİĞER SUÇLAR”1 MUHAMMET MURAT ÜLKÜ ÇORUM CUMHURİYET SAVCISI 33516 Bu çalışma, “Yeni Ceza Adalet Sistemi”nin Cumhuriyet Savcıları ve Hakimlere tanıtımı için 21.02.2005-01.04.2005 tarihleri arasında Samsun ilinde düzenlenen (Adalet Bakanlığı Eğitim Dairesi Başkanlığı’nca) seminerler için hazırlanmıştır. 1 1-HAKKI OLMAYAN YERE TECAVÜZ SUÇU YENİ TCK MD MADDE 154. - (1) Bir hakka dayanmaksızın kamuya veya özel kişilere ait taşınmaz mal veya eklentilerini malikmiş gibi tamamen veya kısmen işgal eden veya sınırlarını değiştiren veya bozan veya hak sahibinin bunlardan kısmen de olsa yararlanmasına engel olan kimseye, altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası verilir. ESKİ TCK MD Madde 513/I - Her kim, başkasının mutasarrıf olduğu emlak ve araziyi tamamen veya kısmen zapt ve tasarruf etmek veya bunlardan intifa eylemek için o arazi va emlakin hudutlarını değiştirir veya bozarsa iki aydan iki seneye kadar hapsolunur ve 150 liradan 1000 liraya kadar ağır para cezası alınır 765 sayılı kanunun 513/I. maddesinde başkasının tasarruf ettiği emlak ve araziyi zapt etmek ve bunlar üzerinde tasarruf etmek, bunlardan yararlanmak için arazinin veya emlakın sınırlarını değiştirmek suç olarak düzenlenmişti. Yeni TCK’nın 154. maddesinin ilk fıkrasında bir hakka dayanmadan özel kişilere veya kamuya ait taşınmaz mal ve eklentilerini malikmiş gibi işgal etmek, sınırlarını değiştirmek, hak sahibinin bunlardan yararlanmasına engel olmak suç olarak düzenlenmiştir. Yeni düzenlemenin öncekinden en önemli farklı ETCK.nun 524. maddesinde öngörülen şahsi cezasızlık ya da cezada indirim sebebi ETCK.nun 513. maddesinde yer alan hakkı olmayan yere tecavüz suçlarında uygulanamıyordu. Yeni düzenlemede ise bu sebeplerin öngörüldüğü 167. madde bu suç bakımından da uygulanabilecektir. 2 Öncelikle belirtilmesi gereken tüm hareketler bakımından ortak olan iki nokta mevcuttur: 1-İlk olarak, yapılan hareketlerin hiçbirinin bir hakka dayanmaması gerekir.Eğer hakka dayanan bir davranış söz konusu ise suç oluşmayacaktır. 2-İkinci olarak failin yapılan tüm hareketlerde ‘taşınmazın malikiymiş gibi’ hareket etmiş olması gerekir.2 Eski düzenlemenin aksine 5237 sayılı yasada ise bu suç ile ilgili olarak herhangi bir ağırlatıcı neden öngörülmemiştir. Yine eski düzenlemenin aksine malın değerinin azlığı halinde cezada indirim yapılmasını öngören düzenlemeye yeni kanunda yer verilmemiştir. 2- KÖY TÜZEL KİŞİLİĞİNE AİT YA DA KÖYLÜLERİN ORTAK YARARLANMASINA TERK EDİLMİŞ TAŞINMAZ MALLARI KISMEN VEYA TAMAMEN ZAPT ETME, TASARRUFTA BULUNMA VE SÜRÜP EKME SUÇU YENİ TCK MD MADDE 154. (2) Köy tüzel kişiliğine ait olduğunu veya öteden beri köylünün ortak yararlanmasına terk edilmiş bulunduğunu bilerek mera, harman yeri, yol ve sulak gibi taşınmaz malları kısmen veya tamamen zapt eden, bunlar üzerinde tasarrufta bulunan veya sürüp eken kimse hakkında birinci fıkrada ESKİ TCK MD 513/IIKöy hükmi şahsiyetine ait olduğunu veya öteden beri köylünün müşterek istifadesine terkedilmiş bulunduğunu bilerek mera, harman yeri, yol ve sulak gibi gayrimenkulleri kısmen veya tamamen zapt ve tasarruf eden veya sürüp eken kimse hakkında birinci 2 Hükümde cezalandırılan hareketler şunlardır: 1.Taşınmaz mal veya eklentilerini kısmen veya tamamen işgal etmek 2.Taşınmaz mal veya eklentilerinin sınırlarını değiştirmek veya bozmak 3.Taşınmaz mal veya eklentilerinden hak sahibinin kısmen veya tamamen yararlanmasını engellemek 3 yazılı cezalar uygulanır. fıkrada yazılı cezalar tatbik olunur. Eski TCK’nın 513/II.maddesinde düzenlenmiş olan suç, yeni terimlerle ayrı bağımsız bir suç tipi olarak düzenlenmiştir. Eski hüküm ile yeni hüküm arasında bir farklılık yoktur. 3-KAMUYA VEYA ÖZEL KİŞİLERE AİT SULARIN MECRASINI DEĞİŞTİRME SUÇU YENİ TCK MD MADDE 154. (3) Kamuya veya özel kişilere ait suların mecrasını değiştiren kimse hakkında birinci fıkrada yazılı cezalar uygulanır ESKİ TCK MD MADDE 513/III-Hakkı olmıyan bir menfaat elde etmek için umumi veya hususi suların mecrasını değiştiren kimse hakkında da aynı ceza hükmolunur. 765 sayılı TCK’nın 513/III maddesinde düzenlenen suç aynen yeni kanunda 154/3. maddede düzenlenmiştir.Eski ve yeni hüküm arasında fark suçun işlenmesindeki amaçta toplanmaktadır.Eski hükümde fiilin hakkı olmayan bir menfaat elde etmek amacıyla işlenmesi halinde suçun meydana geleceği kabul edilmişti.Yani kanun genel kastın yanında suçun oluşumu bakımından özel kast aramıştı.Oysa yeni kanundaki düzenlemede özel bir kast aranmaksızın suların mecrasını değiştirmekle suç oluşacaktır. Suça konu olacak sular gerek duran gerek akmakta olan gayrimenkul niteliğindeki sulardır.Menkul hale getirilmiş olan sular bu suça konu olamaz.Mesela su getirilerek bir çeşme haznesinde toplanmış ve bu çeşme tahrip edilmişse suç oluşmaz. Suyun özel kişilere veya kamuya ait olması mümkündür. Madde yerüstü sularına olduğu kadar yer altı sularına da ilişkindir.3 Kamuya veya özel kişilere ait olan yer altı veya yerüstü sularının mecrasını değiştirmek suçun maddi unsurudur. Mecra bir işin gidiş, oluş yoludur (www.adalet.gov.tr/sozluk) Böylece akan suların gidiş yani akış yolunu değiştirmek, duran suyu akar hale getirmek suçtur.Bu yön değiştirişin daimi 3 DÖNMEZER,Sulhi sf. “Kişilere ve Mala Karşı Cürümler” 15.bası,1998, İstanbul,sf.465 4 olacak şekilde ve suyun içinde aktığı araç üzerinde tasarrufta bulunulması suretiyle gerçekleştirilmesi gerekir.4 Bu suç kasten işlenebilen bir suçtur. 765 sayılı kanundaki düzenlemede bu suçun işlenmesi bakımında failin özel kastı aranmıştı. Buna göre failin, fiili hakkı olmayan bir menfaat elde etmek için yapmış olması aranmaktaydı. Oysa yeni hükümde failin özel kastla hareket etmesi aranmamış, genel kast yeterli görülmüştür. Bu suçun düzenlenmesiyle taşınmaz zilyetliğinin korunması amaçlanmaktadır. Her gerçek kişi suçun faili olabilir.Kamuya ait suların mecrasını değiştirmede mağdur toplumdur. Özel kişilere ait suların mecrasının değiştirilmesinde ise o suyun maliki suçun mağdurudur. Bu suça teşebbüs mümkündür. İçtima konusunda genel kurallar uygulanacaktır İştirak konusunda da genel kurallar uygulanacaktır. 765 sayılı yasada 514. maddede bir ağırlatıcı neden düzenlenmişti. Buna göre suçun şahıslara karşı cebir veya şiddet veya tehdit kullanılarak yada on kişiden fazla kimse tarafından işlenmesi halinde ceza ağırlaşıyordu. 5237 sayılı yasada ise bu suç ile ilgili olarak herhangi bir ağırlatıcı neden öngörülmemiştir. 765 sayılı yasanın 522. maddesindeki malın değerinin veya meydana getirilen zararın hafif veya pek hafif olması halinde öngörülen hafifletici nedene yeni kanunda yer verilmemiştir. Yeni düzenlemede 167. maddedeki şahsi cezasızlık sebebi ve cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebep bu suç için uygulanabilecektir. 4 DÖNMEZER,Sulhi age. sf. 465 5 4-GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU YENİ TCK MD Güveni kötüye kullanma MADDE 155. - (1) Başkasına ait olup da, belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikâyet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır. (2) Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin yada hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi hâlinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üç bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. ESKİ TCK MD Emniyeti suiistimal MADDE 508 - Her kim başkasına ait olup da iade veya muayyen bir suretle istimal etmek üzere kendisine tevdi veya her ne namla Olursa olsun teslim olunan bir şeyi kendisinin veya başkasının menfaatine olarak satar veya rehneder veya sarf ve istihlak eder yahut ketim ve inkar eyler veyahut tahvil ve tağyir ederse mutazarrır olan kimsenin şikayeti üzerine iki aydan iki seneye kadar hapis ve elli liradan aşağı olmamak üzere ağır para cezası ile cezalandırılır. Madde 510 - Geçen iki maddede yazılı cürümler meslek ve sanat veya ticaret veya hizmet sebebiyle veya emanetçi sıfatıyla veyahut idare etmek için kendisine tevdi olunan veya teminat olarak teslim edilen şeyler üzerinde yapılırsa faili hakkında bir seneden beş seneye kadar hapis cezası tertip olunur ve şikayetname itasına hacet kalmaksızın takibat yapılır. Eski kanunun 508-509 ve 510. maddelerinde düzenlenmişti bu suç. Yeni kanunda 155 ve 156. maddelerde düzenlenmektedir. Eski kanunun 509. maddesindeki açığa atılan imzanın kötüye kullanılması yeni yasada evrakta sahtecilik suçları arasında düzenlenmiştir. Eski ve yeni kanundaki düzenlemeler arasında5 en önemli fark, 5 Suçun temel şekli bakımından verilecek olan cezanın alt sınırı 2 aydan 6 aya çıkarılmış, üst sınırı bakımından ise herhangi bir değişiklik yapılmamış bu sınır yine 2 yıl hapis olarak öngörülmüştür.Eski hükümde olduğu gibi özgürlüğü bağlayıcı cezanın yanı sıra sanığa adli para cezası da verilecektir. Suçun konusu : Madde metninde suçun konusunun bir ‘mal’ olacağı belirtilmiştir.Üzerinde mülkiyet hakkı kurulabilen her mal bu suça konu olabilir.Buna göre: 6 eski kanunda güveni kötüye kullanma suçunun maddi unsurunu oluşturan hareketler seçimlik olarak sayılmış ve tek tek gösterilmişti. Eski kanunun 508. maddesinde, bu seçimlik hareketler “…..satar, rehneder veya ketum ve inkar eyler….” şeklinde belirtilmiş iken yeni kanunun 155. maddesinde seçimlik hareketler bu şekilde sayılmamış sadece “….zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunmak” ve “bu devir olgusunu inkar etmek” ifadelerine yer verilmiştir. Görüldüğü gibi yeni kanundaki bu yeni iki ifade eski kanunda tek tek sayılan seçimlik hareketlerin tamamını kapsamaktadır. İkinci farklılık ise eski kanunda iade veya muayyen surette kullanılmak üzere verilen bir maldan söz ediliyor. Yeni kanunda ise belirli bir şekilde kullanılmak üzere deniliyor. Buradaki muayyen surette ve belirli şekilde ifadeleri aynı anlamları taşıyor ama eski kanunda yer alan iade etmek üzere verilen ibaresinin yeni kanuna alınmayışı acaba maddede bir daraltma meydana getirebilir mi şeklinde bir soruya da yol açıyor. Burada böyle bir anlamı çıkarmamak gerekir. Çünkü iade edilmek üzere vermek eylemi de belirli bir şekilde kullanma niteliğindedir. Geri verilmek üzere fail zilyet kılınmıştır. Bu konuda maddenin gerekçesinde de bir açıklık yoktur. Bu hususta bazı tartışmaların meydana çıkması da kuvvetle muhtemeldir. Çünkü saklanmak üzere verilen şey 155. maddenin gerekçesinde belirtilen ariyet sözleşmesi ile verilmiştir, bu nedenle de yeni kanunda da Güveni Kötüye Kullanma suçu oluşur diyebiliriz. 1-Taşınır mallar suça konu olabilir. 2-Taşınmaz mallar da suça konu olabilir. Eski ceza kanunumuz göz önünde bulundurularak yapılan bazı yorumlarda taşınmaz malların bu suça konu olamayacağı ileri sürülmekteydi. (DÖNMEZER,Sulhi, age S.430.) Gerekçe olarak da kanunda kastedilenin elden ele kolaylıkla nakledilebilir olmaları nedeniyle daha çok tehlikelerle karşı karşıya bulunanların taşınır mallar olduğu öne sürülmekteydi.Yeni kanun bakımından Ancak Yeni TCK’nın ilgili hükmünün gerekçesinde taşınırların yanında taşınmaz malların da bu suça konu olabilecekleri belirtilmiştir. 3-Su ve gaz gibi maddeler belirli bir biçimde toplanıp depolandıkları takdirde bu suça konu olabilirler. (MALKOÇ,İsmail,TCK, s.1201) 4-Misli eşyanın suça konu olup olmayacağı bakımından şunlar söylenebilir.Misli eşyanın mülkiyeti değil ve fakat sadece feri zilyetliği devrolunmuşsa suç oluşur.Bu fikri destekler mahiyetteki bir Ceza Genel Kurulu Kararı’nda sanığın başkasına gönderilmek üzere kendisine tevdi edilen 40 lirayı saklamasının güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacağını açıklamıştır. 5-Suça konu malın az da olsa bir değeri olmalıdır. 6-Güveni kötüye kullanma suçunda fail suç konusu malın maliki değildir.Bu nedenle müşterek ve iştirak halinde mülkiyete konu mallar ile ilgili olarak, müşterek ve iştirak halinde malikler birbirlerine karşı bu suçu işleyemez. 7 Yeni düzenlemede suçun oluşumu için öngörülen koşullardan biri de, malın zilyetliğinin belirli bir şekilde kullanılmak üzere faile devredilmiş olmasıdır. *Öncelikle malın maliki ile fail arasında geçerli bir sözleşme ilişkisi bulunması gerekir. Bu ilişki kira sözleşmesi, ariyet sözleşmesi, karz sözleşmesi, vedia sözleşmesi, istisna sözleşmesi, vekalet sözleşmesi, kefalet sözleşmesi, hizmet sözleşmesi, rehin sözleşmesi ile kurulmuş olabilir.Ayrıca bu sözleşmesel ilişki karma veya sui generis(kendine özgü) nitelikte bir sözleşme ile de kurulmuş olabilir.Örneğin bir bankada açılan cari hesaba veya özel bir finans kurumunda açılan katılım ortaklığı hesabına ilişkin sözleşme ile bu ilişki kurulmuş olabilir. Malik ile fail arasındaki sözleşme yazılı olabileceği gibi sözlü de olabilir. *Malın maliki ile fail arasında kurulan bu sözleşme gereğince malın feri zilyetliğinin faile geçirilmiş olması gerekir. -Zilyetliğin malik tarafından bilerek ve istenerek geçirilmiş olması lazımdır.Eğer malikin rızası yoksa güveni kötüye kullanma suçu değil, duruma göre farklı suçlar oluşur.Şöyle ki, bir kimseye temizlemeye götürmesi için verilmiş olan ceketin cebinde unutulmuş olan paranın alınması halinde oluşan suç hırsızlıktır.(6 CD 26.3.1963,E.1999,K.2040) Çünkü bu halde zilyetliğin geçirilmesinde malikin rızası yoktur.Bazı hallerde ise hileli hareketlerle zilyetliğin devri sağlanmış olabilir.Bu halde ortada dolandırıcılık suçu vardır. Devredilen malın sadece feri zilyetliği olmalıdır.Malın teslimi geçici olarak yapılmalıdır.Eğer malın mülkiyeti devredilmişse suç oluşmayacaktır.Mesela belli bir hizmeti yapma yükümünü almış olan hizmetçinin avans ücretini alıp buna karşılık hizmetini yerine getirmemsi halinde güveni kötüye kullanma suçu işlenmiş olmaz.Çünkü hizmetçinin ücreti olan para verilirken bunun mülkiyeti devredilmiştir.6 Mülkiyeti muhafaza kaydıyla yapılan satışlarda ise borcu tamamı ödeninceye kadar mülkiyet hakkı alıcıya geçmeyeceğinden, alıcının bu malı bir başkasına satması halinde güveni kötüye kullanma suçu oluşur. Malın faile tesliminin mutlaka malik tarafından yapılmış olması gerekmez.Mala feran zilyet bulunan bir kimsenin malik adına teslimi de mümkündür. Satılan malın bedelinin şirket hesabına tahsil edilip şirket 6 DÖNMEZER,Sulhi age. sf. 427 8 kasasına yatırmamak güveni kötüye kullanmadır. (CGK,24.11.1951,E.111,K.115)7 Bu halde para şirkete aittir ama faile şirket tarafından değil bir üçüncü kimse tarafından teslim edilmiştir. Malın mutlaka maliki veya mala feran zilyet olan kimse tarafından maddeten tevdi edilmiş olması gerekli değildir.Örneğin tasfiye memuru veya yediemine bırakılmış olup da henüz fiilen teslim edilmemiş mallar da bu suça konu olabilir. Mal bizzat faile teslim edilmiş olmalıdır.Yani malın feri zilyetliğinin faile geçirilme konusunda bir irade olmalıdır.Kendisine teslim edilmemiş olan mal hakkında işlenen fiil güveni kötüye kullanma suçunu oluşturmaz.Mesela bir bankada hizmetli olarak çalışan kimsenin diğer bir görevlinin masasının üstünde bulunan ve kendisine teslim edilmeyen bir zarfı açarak yatırım fon ve senetlerini bir tanıdığı vasıtasıyla paraya çevirmek şeklindeki eylemi hırsızlık suçunu oluşturur.(11 CD,13.3.1997,332/565)8 Babası ile birlikte aynı evde oturan failin babasına saklaması için verilen eşyaları bir başkasına satma eylemi hırsızlık suçunu oluşturur. (11 CD, 4.12.1996, 2565/2515)9 Yasadışı ve yasaya aykırı amaçlarla tevdi edilmiş olan para veya malların iade edilmemesi halinde suçun oluşup oluşmayacağı tartışmalıdır. Yasadışı amaçlarla tevdi edilen eşya bakımından suçun oluşmayacağı Borçlar Kanunu’nun 65. maddesine dayanarak ileri sürülmektedir. (Borçlar Kanunu Madde 65: ‘Haksız yahut ahlaka aykırı bir maksat için verilen şeyi istirdada mahal yoktur.’)Yargıtay’ın eski kararlarında bu düşünce savunulmaktaydı.Buna göre yüksek mahkeme başlık parasını geri vermemeyi,kaçakçılık için alınan parayı iade etmemeyi suç saymıyordu.Ancak tevdi edenin yasadışı zeminde bulunması tevdi edilen kişinin de yasadışı hareketlerde bulunmasına yol açmamalıdır.Belki de burada gerekli olan güvene dayalı anlaşmanın hukuken kurulamayacağı gerekçesinden hareket edilmelidir.10 Güveni kötüye kullanma suçu ile ilgili olarak eski kanunun 510. maddesine karşılık olarak, 155/2. maddede ağırlatıcı neden düzenlenmiştir. Buna göre suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin yada hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi hâlinde verilecek ceza artırılacaktır 7 DÖNMEZER,Sulhi age. sf. 425 MALKOÇ,İsmail, Açıklamalı-İçtihatlı Türk Ceza Kanunu ,2003, Ankara, sf. 1211 9 MALKOÇ,İsmail, age,sf. 1204 10 MALKOÇ,İsmail, age,sf. 1202 8 9 *Suçun meslek ve sanat ilişkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi Fail söz konusu işleri geçimini sağlamak için bir devamlılık içinde yapıyorsa o iş meslek ve sanat olarak yapılıyor demektir. 11Malın faile yaptığı bu meslek ve sanatı ile ilgili olarak malik ile aralarında kurulan bir ilişki gereğince verilmiş olması gerekir.Mesela emanetçilik işiyle uğraşan kişiye bir bavulun teslimi sunucu suçun işlenmesi halinde ağırlatıcı neden uygulanacaktır.Ancak bu kişiye mesleği ile ilgili olmaksızın bir şey bırakılmış olsa ve bu eşya üzerinde suç işlenmiş olsaydı bu durum suçun basit şekli olurdu. *Suçun ticaret veya hizmet ilişkisinin gereği olarak tevdi veya teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi Taşıma sözleşmesi, istisna sözleşmesi,iş sözleşmesi,vekalet sözleşmesi gibi sözleşmeler ile kurulan hizmet ilişkileri nedeniyle zilyetlikleri devredilmiş olan mallar üzerinde suçun işlenmesi cezanın artırılmasını gerektirir.Taraflar arasındaki hizmet ilişkisinin sürekli olması gerektiği Yargıtay kararlarında aranmaktadır: ‘Müştekinin ücret vererek öğüttürüp geri getirmesi için çiftçi olan sanığa teslim ettiği buğdayların bir kısmını sanığın kendi hesabına satmasında ibaret olan eylemde sanık ile mağdur arasındaki hizmet ilişkisi geçici olup kısa bir sürede tamamlanan ve sürekli olmayan bir ilişkidir.Hizmet ilişkisi TCK’nın 510. maddesinde ‘meslek veya ticaret veya hizmet sebebiyle’ şeklinde ifade edilmiştir.Bu kabule göre hizmet ilişkisinin sürekli olması gerekmektedir.(CGK,E.1984/9-212,K.1984/414,3.12.1984 (YKD,1985,c.11,s.568) Kanun ve nizamlara göre belirli kişilere görevleri dolayısıyla ancak belirli hizmetlerin verilebileceğinin tasrih edilmiş bulunduğu hallerde, bu hükümler bertaraf edilerek failler görevlendirilebilirlerse de, işledikleri suç ‘meslek ve sanat veya ticaret veya hizmet sebebi ile teslim edilmiş eşya üzerinde işlenmiş kabul olunamaz.12 ‘TCK’nın 508. maddesinde bir şeyin tevdi ve tesliminden söz edildiğine göre sanıklara dava konusu sigaraların tevdi ve teslim edilip edilmediği bu kişilerin mevzuat hükümlerine uygun olarak görevlendirilip görevlendirilmediği açıklanmadan 510. maddenin uygulanmasına karar verilmesi kanuna aykırıdır.’ (6 CD, 17.5.1984,1396/ 4207,(YKD 1985, s.128) 11 12 MALKOÇ,İsmail, age,sf. 1208 DÖNMEZER, Sulhi, age, sf. 437 10 Ayrıca Yargıtay hizmetin bir ücret veya ücret sayılabilecek bir ödeme veya çıkar karşılığında yapılması gerektiğini belirtmektedir. 13 Aşağıdaki kararlarda hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma vardır: ‘Müştekinin kızının ağzına takmak üzere, müştekinin ağzından söktüğü altını kendine alıkoyup kızın ağzına değersiz madenden yapılmış diş takan kişinin fiili hizmet sebebi ile suiistimal teşkil eder.’(6 CD,24.2.1981,E.1981/988,K.1981/1114 (YKD,1981,s.923)) ‘Emlak komisyonculuğu yapan müdahilin yanında işçi olarak çalışan sanığın, müşterilerden tahsil ettiği paraları müdahile vermeyerek mal edinmesinin hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturur.’(11 CD,10.3.1997,330/431,)14 ‘Hizmet ilişkisine bağlı olarak tamir edilmek üzere bırakılan aracı kişisel işte kullanılması sırasında kaza sonucu hasar uğramasından ibaret olayda güveni kötüye kullanma suçunun tüm unsurları oluşmuştur.’ ‘Sanığın %15 hissesine sahip olduğu ve yöneticiliğini yaptığı K… Şirketi’nin müşterilerinden bazılarının portföylerindeki hisse senetlerini, talimatları olmadığı halde açıktan sattığı, yine müşterileri S.’nin portföyündeki 200 milyon lirayı talimatı olmadığı halde F. adına repo yaptığı açık ikrarı ve dosya içeriğinden anlaşıldığı ve böylece emniyeti suiistimal suçunun oluştuğu gözetilmeden mahkumiyeti yerine uyuşmazlığın hukuki nitelikte olduğundan bahisle beraat kararı verilmesi yasaya aykırıdır.’ * Hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi Bir kimsenin mallarını idare etmesi için görevlendirmiş olduğu vekilinin kendinse teslim ve tevdi edilmiş malları malikinin izni dışında başkalarına satması, kendi üzerine geçirmesi veya onun rızası dışında birtakım işlemlere konu etmesi halinde bu ağırlatıcı neden uygulanacaktır. Mahkemelerce görevlendirilmiş olan vasiler ve kayyımlara teslim edilmiş küçük veya kısıtlının malları üzerinde işlenen suçlar da bu kapsamdadır. 13 14 MALKOÇ, İsmail, age, sf. 1209 MALKOÇ,İsmail, age,sf. 1211 11 TCK.nun 167. maddesindeki şahsi cezasızlık ve cezada şahsi indirim sebepleri, TCK.nun 168. maddesindeki etkin pişmanlık indirimi ve 169. maddedeki tüzel kişiler hakkındaki güvenlik tedbirlerine ilişkin hüküm bu suç açısından da geçerlidir. Eski kanundan farklı olarak malın değerinin azlığı ya da fazlalığıyla ilgili bir artırım ya da indirim sebebi yeni kanunda söz konusu değildir. Güveni kötüye kullanma suçunun basit şeklinin kovuşturulabilmesi şikayete tabi tutulmuştur.Suçun nitelikli hallerini düzenleyen ikinci fıkrasında ise şikayet konusunda bir açıklık yoktur.Eski TCK’da bu suçun nitelikli hali resen kovuşturulan bir suçtu ve ilgili maddede bu açıkça yazılmıştı.Yeni hüküm bakımından da nitelikli halin resen kovuşturulacağı söylenebilir.Nitelikli halin şikayete tabi olduğu konusunda hükümde bir açıklık bulunmadığına göre resen kovuşturulacaktır. 5-BEDELSİZ SENEDİ KULLANMA SUÇU YENİ TCK MD MADDE 156. - (1) Bedelsiz kalmış bir senedi kullanan kimseye, şikâyet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası verilir. ESKİ TCK MD MADDE 509/I-………elinde bedelsiz olarak kalmış olan bir senedi istimal ederse mutazarrır olan kimsenin şikayeti üzerine üç aydan üç seneye kadar hapis ve yüz elli liradan aşağı olmamak üzere ağır para cezasına mahkum olur. 765 sayılı TCK’nın 509/I. maddesinde bedelsiz kalmış olan bir senedi kullanmak suç olarak düzenlenmişti.15Aynı fiil yeni TCK’nın 156. maddesinde aynı unsurlara sahip olmak üzere yeniden düzenlenmiştir.Yeni hükümde suçun cezasının alt sınır 3 aydan 6 aya çıkarılmış, üst sınır bakımından ise 3 yıllık ceza 2 yıla indirilmiştir.Eski hükümde olduğu gibi yeni hükümde de suçun kovuşturulması şikayete tabi tutulmuştur. Düzenlemenin eski kanundan en önemli farklarından biri değerin azlığı ya da çokluğu ile ilgili indirim ya da ağırlaştırıcı nedenin (eski kanundaki TCK.nun 522. md.) yeni düzenlemede bulunmayışıdır. Yine etkin pişmanlık indirimi de eski kanundan farklı olmak üzere yeni düzenlemede bu 15 Suç ile ilgili bir İBK: Bedelsiz senedin tekrar kullanması halinde bu durumun ancak yazılı delille ispatlanması gerekir, tanık dinleterek ispat mümkün değildir(24.3.1989 gün ve 1/2 sayılı İBK). 12 suç için öngörülmemiştir. Ancak TCK.nun 167. maddesindeki şahsi cezasızlık ya da cezada şahsi indirim sebebine ilişkin hüküm bu suç için uygulanabilir. Bu suçun kovuşturulması suçtan zarar görenin şikayetine bağlıdır. 6-KAYBOLMUŞ VEYA HATA SONUCU ELE GEÇMİŞ EŞYA ÜZERİNDE TASARRUF SUÇU YENİ TCK MD MADDE 160. (1) Kaybedilmiş olması nedeniyle malikinin zilyetliğinden çıkmış olan ya da hata sonucu ele geçirilen eşya üzerinde, iade etmeksizin veya yetkili mercileri durumdan haberdar etmeksizin, malik gibi tasarrufta bulunan kişi, şikâyet üzerine, bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. ESKİ TCK MD Madde 511 - 1 - Kaybolmuş bir şeyi bulupta bulunmuş eşyanın Mülkiyetini iktisap hakkında Kanunu Medenide yazılı ahkama riayet etmeksizin temellük iddiasına kıyam eyliyen, 2 - Başkasına ait olup ta bir hata veya tesadüf neticesi olarak eline geçen bir malda mülkiyet iddia eden, Kimseler mutazarrırın şikayeti üzerine bir seneye kadar hapse ve yüz liraya kadar ağır cezayi nakdiye mahküm olur. Eğer mücrimin bu eşya sahibi kim olduğunu bildiği tahakkuk ederse ceza iki seneye kadar uzar. Bu suçla ilgili eski kanunun 511. maddesinde kaybolmuş bir eşyaya bulan bir kimseden bahsedilirken, yeni düzenlemede “kaybedilmiş ya da hata sonucu ele geçirilen eşyadan söz edilmiştir. Hata sonucu ele geçirme nedir? Bunun için, eşyanın hata sonucu ele geçmiş olması şarttır.Burada hatayı eşyanın maliki yapmaktadır. Aslında malikin şeyin verilmesinde rızası vardır. Mesela banka görevlisinin hata sonucu sanığın ibraz ettiği çekte yazılı miktardan fazla ödemesi ve sanığın da bilerek alıp temellük etmesi halinde suç oluşur.16 Çünkü bu halde görevli fazla parayı rızası ile vermektedir,fakat verirken miktarda hata yapmıştır.Şu örnekte de aynı durum sözkonusudur: Bankadaki hesabına yanlışlıkla gelen bir parayı çeken ve bankanın ısrarı üzerine de iade etmeyen kimsenin fiili de 511.maddedeki suçu 16 6. CD,7.10.1996,9405/9213-MALKOÇ,İsmail,age ,s.1214) 13 oluşturur17. Eğer şeyin verilmesinde malikin rızası yoksa mesela onu unutmuşsa ve biri de bunu görerek o şeyi alırsa bu halde hırsızlık suçu oluşur: seyyar satıcı bulunan sanığın kendisinden alışveriş yapan mağdurun tezgahta unuttuğunu gördüğü çanta ve parasını rıza dışında almak eylemi hırsızlık suçunu oluşturur18. Eski düzenlemeden farklı olarak failin malın sahibini bilmesine rağmen suçu işlemesi hali bir ağırlatıcı neden olarak yeni düzenlemede kabul edilmemiştir. Ayrıca malın değeri ya da zararın miktarının pek fahiş olması eski düzenlemeden farklı olarak yeni kanunda ağırlaştırıcı neden olarak öngörülmemiştir. Diğer yandan 167. maddede düzenlenen şahsî cezasızlık sebebi veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebep bu suç için de uygulanacaktır. Ancak 168. maddede düzenlenen etkin pişmanlık indirimi ve malın ya da değerin hafifliği nedeniyle bir indirim yeni düzenlemede bu suç için öngörülmemiştir. 7- HİLELİ İFLAS SUÇU YENİ TCK MD Hileli iflâs MADDE 161. - (1) Malvarlığını eksiltmeye yönelik hileli tasarruflarda bulunan kişi, bu hileli tasarruflardan önce veya sonra iflasa karar verilmiş olması hâlinde, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Hileli iflasın varlığı için; a) Alacaklıların alacaklarının teminatı mahiyetinde olan malların kaçırılması, gizlenmesi veya değerinin azalmasına neden olunması, b) Malvarlığını kaçırmaya yönelik tasarruflarının ortaya çıkmasını önlemek için ticari defter, kayıt veya belgelerin gizlenmesi veya yok edilmesi, c) Gerçekte bir alacak ve borç ilişkisi olmadığı hâlde, sanki böyle bir ilişki mevcutmuş gibi, borçların artmasına neden olacak şekilde belge düzenlenmesi, d) Gerçeğe aykırı muhasebe kayıtlarıyla veya sahte bilanço tanzimiyle aktifin olduğundan az gösterilmesi, Gerekir. 17 18 ESKİ TCK HÜKMÜ Madde 506 Hileli müflisler hakkında iki seneden beş seneye kadar ağır hapis cezası verilir. CGK, 21.2.1972, E.1970/6-487,K.84 11. CD,3.3.1997,409/583- MALKOÇ,İsmail,age ,s.1214 14 765 sayılı kanunun 506. maddesinde hileli iflas ile ilgili olarak, sadece bu suçun karşılığı olan cezayı belirten bir hüküm yer almaktaydı. Ve meydana gelen bir iflasın hileli iflas olup olmadığı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre belirlenmekteydi.İcra İflas Kanunu 311. maddesinde hangi hallerde taksirli iflasın bulunduğunu sayma suretiyle belirlemişti. 5237 sayılı kanun hileli iflas suçunu 161. maddesinde düzenlemiştir. Yeni hüküm 765 sayılı kanunda olduğu gibi sadece suçun cezasını belirtmekle yetinmemiş, suçun tanımını yaparak unsurlarını açıklamıştır. Malvarlığını eksiltmeye yönelik tasarruflarda bulunmak bu suçun maddi unsurunu oluşturmaktadır. Hükümde hangi hallerin malvarlığını eksiltmeye yönelik hareketler sayılacağı sayma suretiyle belirlenmiştir. Böylece bu suç seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenmiştir.19 Kişinin bu hileli tasarruflardan dolayı cezalandırılabilmesi için failin iflasına karar verilmiş olması gerekir.Bu iflasın bu hileli tasarruflardan önce veya sonra meydana gelmiş olması arasında bir fark yoktur.Her iki halde de fail cezalandırılacaktır. Failin iflas etme olgusu bu suç açısından bir objektif cezalandırılabilme şartı niteliği taşımaktadır 5237 sayılı TCK.nda bu suç için bir ağırlaştırıcı neden öngörülmemiştir. Ancak 167. maddede düzenlenen şahsî cezasızlık sebebi veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebep bu suç için de uygulanacaktır. 19 Bu seçimlik hareketler şunlardır: 1 Alacaklıların alacaklarının teminatı mahiyetinde olan malların kaçırılması, gizlenmesi veya değerinin azalmasına neden olunması 2 Malvarlığını kaçırmaya yönelik tasarruflarının ortaya çıkmasını önlemek için ticari defter, kayıt veya belgelerin gizlenmesi veya yok edilmesi 3 Gerçekte bir alacak ve borç ilişkisi olmadığı hâlde, sanki böyle bir ilişki mevcutmuş gibi, borçların artmasına neden olacak şekilde belge düzenlenmesi 4 Gerçeğe aykırı muhasebe kayıtlarıyla veya sahte bilanço tanzimiyle aktifin olduğundan az gösterilmesi 15 168. maddede düzenlenen etkin pişmanlık indirimi ve malın ya da değerin hafifliği nedeniyle bir indirim yeni düzenlemede bu suç için öngörülmemiştir. Bu suçun kovuşturması resen yapılacaktır. 8-TAKSİRLİ İFLAS SUÇU YENİ TCK’DAKİ HÜKÜM ESKİ TCK MD Taksirli iflâs Madde 507 MADDE 162. - (1) Tacir olmanın gerekli kıldığı dikkat Taksiratlı müflisler ve özenin gösterilmemesi dolayısıyla iflâsa sebebiyet bir aydan iki seneye veren kişi, iflasa karar verilmiş olması hâlinde, iki kadar hapsolunur. aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır 765 sayılı kanunun 507. maddesinde taksirli iflas ile ilgili olarak, sadece bu suçun karşılığı olan cezayı belirten bir hüküm yer almaktaydı. Ve meydana gelen bir iflasın taksirli olup olmadığı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre belirlenmekteydi.İcra İflas Kanunu 310. maddesinde hangi hallerde taksirli iflasın bulunduğunu sayma suretiyle belirlemişti. 5237 sayılı kanun 162. maddesinde aynı konuyu düzenlerken 765 sayılı kanundan farklı bir yol izlemiş ve sadece cezayı belirlemekle kalmamış aynı zamanda bu suçun tanımını yaparak unsurlarını belirlemiştir. Böylece artık meydana gelen iflasın taksirli iflas20 olup olmadığı bu tanımlamaya göre belirleneceğinden İcra İflas Kanunu’nun 310. maddesi uygulanma kabiliyetini kaybetmiştir. 5237 sayılı TCK.nda bu suç için bir ağırlaştırıcı neden öngörülmemiştir. 20 Tacir olmanın gerekli kıldığı dikkat ve özenin gösterilmemesi dolayısıyla iflâsa sebebiyet vermek bu suçun maddi unsurudur. Tacir olmanın gerektirdiği dikkat ve özenin ne olduğu ticaret hukuku ilkelerine göre belirlenmelidir. Kişinin taksirli iflas dolayısıyla cezalandırılabilmesi için, tacir olmanın gerekli kıldığı dikkat ve özenin gösterilmemesi dolayısıyla iflâsa karar verilmiş olması gerekir. Bu nedenle iflas olgusunun gerçekleşmesi, bu suç açısından bir objektif cezalandırılabilme şartı niteliğindedir. 16 Ancak 167. maddede düzenlenen şahsî cezasızlık sebebi veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebep bu suç için de uygulanacaktır. 168. maddede düzenlenen etkin pişmanlık indirimi ve malın ya da değerin hafifliği nedeniyle bir indirim yeni düzenlemede bu suç için öngörülmemiştir. 9-KARŞILIKSIZ YARARLANMA SUÇU YENİ TCK MD Karşılıksız yararlanma MADDE 163. - (1) Otomatlar aracılığı ile sunulan ve bedeli ödendiği takdirde yararlanılabilen bir hizmetten ödeme yapmadan yararlanan kişi, iki aydan altı aya kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. (2) Telefon hatları ile frekanslarından veya elektromanyetik dalgalarla yapılan şifreli veya şifresiz yayınlardan sahibinin veya zilyedinin rızası olmadan yararlanan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. 5237 sayılı yasada bu hükme yer verilmemiş tir. ESKİ TCK MD Madde 521/b - (Ek:6/6/1991 - 3756/17 md.) Ancak bedeli ödendiği takdirde hizmet elde edilebilecek otomatik aletlerden,ödeme yapmadan yararlanan kimseye,fiil daha ağır bir suçu oluşturmadığı takdirde onbeş günden üç aya kadar hapis veya yüzbin liradan beşyüzbin liraya kadar ağır para cezası verilir. Madde 521/a - (Ek : 6/6/1991 - 3756/16 md.) Ödeme yeteneği olmadığını bildiği halde; 1.Ücreti karşılığı hizmet veren pansiyon,otel ve han gibi geçici ikamete tahsis edilmiş yerlerde kalan, 2.Ücreti karşılığı hizmette bulunan lokanta ve benzeri yerlerde yiyip içen, 3.Taksi ve benzeri ulaşım araçlarında kendisini bir yerden diğer bir yere taşıtan, Ve ödemede bulunmayan kimseye onbeş günden üç aya kadar hapis ve borçlu olunan miktarın on katı kadar ağır para cezası verilir. Bu maddedeki suçların kovuşturması şikayete bağlıdır. 17 5237 sayılı yasanın 163. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen suç, 765 sayılı yasanın 521 b maddesinde düzenlenen hükme karşılık gelmektedir. 163. maddenin 2. fıkrasında düzenlenen suç 765 sayılı yasada yer almayan yeni bir düzenlemedir. 765 sayılı yasanın 521 a maddesinde düzenlenen suça ise yeni kanunda yer verilmemiştir. Karşılıksız yararlanma terimi ile ifade edilen eylemlerin tümünde, genele sunulan ve ancak bedel karşılığı yararlanılabilecek bir hizmetten bedelini ödemeksizin yararlanma söz konusu olmakla birlikte, bu tür eylemler arasında örf ve adet gereği bedelin hizmetin sunulmasından önce veya sonra ödenmesinin ve bu bakımdan da failin hizmeti sunan kişi ile doğrudan temasa geçmesinin gerekip gerekmemesine göre bir ayrıma gidilmektedir. 163. MADDENİN İLK FIKRASINDAKİ SUÇ Bu suçta Otomatlar aracılığı ile sunulan ücretli hizmetler suçun maddi konusunu oluşturmaktadır. Otomatlar aracılığı ile sunulan ve bedeli ödendiği takdirde yararlanılabilen bir hizmetten ödeme yapmadan yararlanmak suçun maddi unsurudur. Otomatlar aracılığı ile satışa sunulan hizmetlerden, otomatın teknik işleyişini devre dışı bırakan müdahalelerle mesela toplu taşım sistemlerinde yolcuların geçişlerini kontrol eden otomatlara müdahale edilmek suretiyle ücret ödenmeksizin yolculuk yapılması durumunda karşılıksız yararlanma suçu oluşacaktır. 167. maddede düzenlenen şahsî cezasızlık sebebi veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebep ile 168 maddede düzenlenen etkin pişmanlık indirimi bu suç için de uygulanacaktır. Ancak malın ya da değerin hafifliği nedeniyle bir indirim ya da fahişliği nedeniyle bir artırım yeni düzenlemede bu suç için öngörülmemiştir. 163. MADDENİN İKİNCİ FIKRASINDAKİ SUÇ Telefon hatları ve frekansları, elektromanyetik dalgalarla yapılan şifreli veya şifresiz yayınlar bu suçun maddi konusudur. 18 Telefon hatları ile frekanslarından veya elektromanyetik dalgalarla yapılan şifreli veya şifresiz yayınlardan sahibinin veya zilyedinin rızası olmadan yararlanmak maddi unsurdur. Yapılan bu düzenleme karşısında telefon hatlarına saplama yaparak ücretsiz konuşma yapmayı hırsızlık suçu sayan 06.04.1990 gün 2/3 sayılı İBK hükümsüz kalmıştır. Kanunda bu suç için herhangi bir ağırlatıcı neden öngörülmemiştir. 167. maddede düzenlenmiş olan şahsi cezasızlık sebebi ve şahsi hafifletici neden bu suç için de uygulanabilecektir. Ayrıca 168.maddedeki etkin pişmanlık düzenlemesinden bu suçun faili de yararlanabilir. Yeni TCK’nın 167. maddesinin 2. fıkrasında mağdurun fail ile olan yakınlık(akrabalık) derecesi dikkate alınarak şahsi indirim nedeni öngörülmüştür. 10-ŞİRKET VEYA KOOPERATİFLER HAKKINDA YANLIŞ BİLGİ VERME VE VERDİRME SUÇU YENİ TCK MD Şirket veya kooperatifler hakkında yanlış bilgi MADDE 164. - (1) Bir şirket veya kooperatifin kurucu, ortak, idareci, müdür veya temsilcileri veya yönetim veya denetim kurulu üyeleri veya tasfiye memuru sıfatını taşıyanlar, kamuya yaptıkları beyanlarda veya genel kurula sundukları raporlarda veya önerilerde ilgililerin zarara uğramasına neden olabilecek nitelikte gerçeğe aykırı önemli bilgiler verecek veya verdirtecek olurlarsa altı aydan üç yıla kadar hapis veya bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılırlar. ESKİ TCK MD 765 sayılı kanunda bu düzenlemeye karşılık gelen bir hüküm yoktu. 5237 sayılı yasanın 164. maddesinde 765 sayılı yasada bulunmayan yeni bir suç tipi düzenlenmiştir. Bir şirket veya kooperatifin kurucu, ortak, idareci, müdür veya temsilcilerin veya yönetim veya denetim kurulu üyelerinin veya tasfiye memuru sıfatını taşıyanların, kamuya yaptıkları beyanlarda veya genel kurula sundukları raporlarda veya önerilerde ilgililerin zarara uğramasına neden olabilecek 19 nitelikte gerçeğe aykırı önemli bilgiler vermeleri veya verdirtmeleri bu suçun maddi unsurunu oluşturmaktadır. Bu suçu işleyebilecek olan kimseler hükümde sayma suretiyle belirlenmiştir21.Sayılanlar dışındaki herhangi bir kimse bu suçun faili olamaz. Hükümde sayma suretiyle belirtilen kimselerin 2 tür hareketi suç olarak kabul edilmiştir.Dolayısıyla burada seçimlik hareketli bir suç söz konusudur.Hareketlerden birinin yapılmasıyla suç işlenebilir.Bu hareketler şunlardır: 1.Gerçeğe aykırı bilgi vermek 2.Gerçeğe aykırı bilgi verdirtmek Gerçeğe aykırı olarak verilen veya verdirilen bu bilgilerin bir takım özellikleri vardır. * Bu bilgiler belirli platformlarda verilmiş olmalıdır.Bu platformlar hükümde sayma suretiyle belirtilmiştir: 1-Kamuya yapılan beyanlarda 2-Genel kurula sunulan raporlarda veya önerilerde ( mesela gerçeğe uymayan bilançolar hazırlanması veya gerçeğe aykırı karlardan söz edilmesi gibi) * Bu bilgilerin ilgililerin zarara uğramasına neden olabilecek nitelikte bilgiler olmaları gerekir. Suçun oluşması için hükümde failin bir menfaat elde etmek için hareket etmiş olması aranmamıştır. Ayrıca kanunda gerçeğe aykırı bu bilgilerin açıklanması sonucu bir zararın doğmuş olması da aranmamıştır.Suçun oluşumu için bir zararın doğmuş olmasının aranmaması bu suçun bir tehlike suçu olduğunu gösterir. 21 Buna göre bu suçun faili olabilecek kişiler şunlardır: Bir şirketin veya bir kooperatifin; -kurucuları -ortakları -idarecileri -müdürleri -temsilcileri -yönetim kurulu üyeleri -denetim kurulu üyeleri -tasfiye memuru sıfatını taşıyanlar 20 Bu suç ile ilgili olarak kanunda herhangi bir ağırlatıcı neden öngörülmemiştir. Kanunun 167. maddesindeki şahsi hafifletici neden ve şahsi cezasızlık nedeni bu suç için de uygulanacaktır. Bu suç resen kovuşturulan bir suçtur. 11- SUÇ EŞYASININ SATIN ALINMASI VEYA KABUL EDİLMESİ SUÇU YENİ TCK MD ESKİ TCK MD Suç eşyasının satın Eşyayı cürmiyeyi satın almak ve saklamak alınması veya kabul Madde 512 Her kim 296 ncı maddede beyan olunan edilmesi haller haricinde kendisi cürmün irtikabına iştirak etmeksizin bir cürümden hasıl olan para veya sair eşyayı MADDE 165. - (1) bilerek kabul eder veya saklar yahut satın alır yahut her Bir suçun ne suretle olursa olsun kabul etmek ve saklamak ve işlenmesiyle elde satmak hususlarında tavassut eylerse üç seneye kadar edilen eşyayı satın hapis ve beş yüz liraya kadar para cezasiyle alan veya kabul cezalandırılır. Şu Kadar ki tayin edilecek ceza asıl fiil eden kişi, altı aydan için verilecek cezanın üçte birini geçemez. üç yıla kadar hapis Eğer fail bu fiili itiyat etmiş takımından ise bir ve bin güne kadar seneden aşağı olmamak Üzere muvakkat sürgün adlî para cezası ile cezasiyle beraber yüz liradan beş yüz liraya kadar ağır cezalandırılır. para cezasına mahkum edilir Eski hüküm ile yeni hüküm arasındaki farklılıklar şöyledir: 1- 765 sayılı kanuna göre bu suçun oluşabilmesi için, failin bu eşyanın elde edildiği suça iştirak etmemiş olması gerekiyordu. 5237 sayılı kanunda suç düzenlenirken bu unsura hükümde yer verilmemiştir. Ancak yeni hükümde de bu unsurun aranması gerekir. Bu halde malı satın alan veya kabul eden bu eşyanın elde edildiği suça iştirak etmişse bu durum onun bakımından bir şahsi cezasızlık nedeni söz konusu olacaktır. Ancak satın alma veya kabul etme suçuna birden fazla kişi iştirak etmişse, önceki suça iştirak etmemiş olan şerikler cezalandırılacaktır. 2- 765 sayılı kanunda cezalandırılan hareketler kabul etmek, satın almak ve saklamak, ayrıca satmak, saklamak veya kabul etmek konusunda aracılık yapmaktı. 5237 sayılı kanunda ise satın almak ve kabul etmek hareketleri 21 cezalandırılmıştır. Aracılık yapmak yeni hükümde suç olarak düzenlenmemiştir.Bu nedenle aracının durumu iştirake ilişkin genel hükümler uyarınca belirlenecektir. 3- 765 sayılı kanunda failin bu fiilleri itiyat edinmiş olması halini bir ağırlatıcı neden olarak öngörmüştü. Yeni düzenlemede buna yer verilmemiştir. 4- İki kanun arasındaki farklardan biri de 765 sayılı kanunda suçun kast ile işlenebilmesi mümkün iken, yeni düzenlemede olası kast ile de suçun işlenebilmesinin kabul edilmiş olmasıdır. Suçun manevi unsuru bakımından, suç doğrudan kastla işlenebileceği gibi olası kastla da işlenebilir.765 sayılı kanunda suçun oluşabilmesi için failin eşyanın suçtan elde edilmiş olduğunu ‘bilerek’ alması aranıyordu.Oysa yeni TCK’da ‘bilerek’ ifadesine yer verilmemiştir.5237 sayılı kanunda 21/2.maddede olası kastın tanımı yapılmıştır.Buna göre failin suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi hâlinde olası kastın varlığı kabul edilmektedir.Böylece yeni hükme göre suçun oluşması için failin eşyanın suçtan elde edilmiş bulunduğunu bilmesi gerekmeyecektir.Fail bir eşyayı satın alırken veya kabul ederken,bu eşyanın olayın özelliğine göre bir suçtan elde edilmiş olabileceğini öngörmüş olmasına rağmen satın alması veya kabul etmesi halinde suç oluşacaktır. 5237 sayılı kanunda bu suç için herhangi bir ağırlatıcı neden öngörülmemiştir. 765 sayılı yasada suça konu malın değerinin azlığı 522. maddede bir hafifletici neden kabul edilmişti. Ayrıca 523. maddede etkin pişmanlıkla ilgili bir indirim hali vardı.5237 sayılı yasada bu hafifletici nedenlere yer verilmemiştir. Yeni yasada sadece 167. maddede mağdurun fail ile olan akrabalık ilişkileri dikkate alınarak kabul edilmiş olan şahsi indirim sebebi veya şahsi cezasızlık hali kabul edilmiştir. Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçu resen kovuşturulan bir suçtur. 12-BİLGİ VERMEME SUÇU YENİ TCK MD MADDE 166. - (1) Bir hukukî ilişkiye dayalı olarak elde ettiği eşyanın, esasında suç işlemek suretiyle veya suç işlemek dolayısıyla elde edildiğini öğrenmesine rağmen, suçu takibe yetkili makamlara vakit geçirmeksizin bildirimde bulunmayan kişi, altı aya kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. ESKİ TCK MD 765 sayılı kanunda bu hükme karşılık gelen bir hüküm bulunmamaktay dı 22 5237 sayılı kanunun 166. maddesi ile 765 sayılı yasada bulunmayan yeni bir suç tipi öngörülmüştür. Bu yeni hükme göre, bir hukuki ilişkiye dayalı olarak elde edilen eşyanın, esasında suç işlemek suretiyle veya suç işlemek dolayısıyla elde edildiğinin öğrenilmesine rağmen, suçu takibe yetkili makamlara vakit geçirmeksizin bildirimde bulunmamak suç olarak öngörülmüştür. Suçun maddi konusu ile ilgili olarak suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçu için söylenenler geçerlidir.Buna göre bir suçtan doğrudan veya dolaylı olarak elde edilen her türlü ekonomik değer, yani malvarlığı değerleri, bu suçun konusunu oluşturabilir. Para, taşınır mallar ve taşınmaz mallar gibi. Bir hukuki ilişkiye dayalı olarak elde edilmiş olan eşyanın esasında suç işlemek suretiyle veya suç işlemek dolayısıyla elde edildiğini öğrenmesine rağmen, suçu takibe yetkili makamlara vakit geçirmeksizin bildirimde bulunmamaktır. Bu suçun oluşumu için: 1- Bir hukuki ilişkiye dayalı olarak elde edilmiş bir eşya olmalıdır. Bu hukuki ilişki bir satım sözleşmesi veya bağışlama sözleşmesi gibi bir sözleşme olabilir. 2- Bu eşya suç işlemek suretiyle veya suç işlemek dolayısıyla elde edilmiş olmalıdır. 3- Eşyanın bu niteliğinin mesela satın alma veya bağış kabul edilirken bilinmemesi gerekir.Zira bu anda eşyanın niteliği bilinmesine rağmen kabul edilmişse suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçu oluşur. 4- Eşyanın suç işlemek suretiyle veya suç işlemek dolayısıyla elde edilmiş olduğu sonradan öğrenilmiş olmalıdır 5- Bu bilgiye rağmen, durumu , suçu takibe yetkili makamlara vakit geçirmeksizin bildirmemek halinde suç oluşur. Bu suç kasten işlenebilen bir suçtur.Fail eşyanın suç işlemek suretiyle veya suç işlemek dolayısıyla elde edilmiş olduğunu öğrenmesine rağmen bildirimde bulunmamış olmalıdır. Bu suç için öngörülmüş olan herhangi bir ağırlatıcı neden yoktur. 23 Kanunun 167. maddesindeki şahsi hafifletici neden ve şahsi cezasızlık nedeni bu suç için de uygulanacaktır. Bu suç resen kovuşturulan bir suçtur. Muhammet Murat ÜLKÜ 21 Şubat 2005-Çorum YARARLANILAN KAYNAKLAR 1-DÖNMEZER Sulhi, “Kişilere ve Mala Karşı Cürümler” 15.bası,1998, İstanbul 2-ERDEM Mustafa Ruhan, “Yeni Türk Ceza Kanunu’nda Malvarlığına Karşı Suçlar”, http://www.ceza-bb.adalet.gov.tr/makale.htm 3-ERDEM Mustafa Ruhan, “Karşılıksız Yararlanma Suçları“ HPD-Hukuki Perspektifler Dergisi-Sy.2-Sonbahar 2004-sf.134 4-ESENAL Ersin, “Malvarlığına Karşı İşlenen Suçlar-765 s. TCK-5237 s. TCK” , İstanbul 2005 5-MALKOÇ,İsmail,Açıklamalı-İçtihatlı Türk Ceza Kanunu ,2003, Ankara 6-Yeni Ceza Adalet Sisteminin Tanıtımına Dair Ankara Seminerleri-Doç Dr. Mustafa Ruhan Erdem’in sunumu-06.01.2005- Ankara Büyük Anadolu Oteli 24