OKU - Yaşayan Anayasa
Transkript
OKU - Yaşayan Anayasa
YAŞAYAN ANAYASA AKP'NİN SEÇİM OYUNU Ar. Gör. Ersoy Kontacı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı ◊ Türkiye, 28 Mart 2004 tarihinde yapılacak yerel seçimlere yaklaşırken, iktidar partisinin kısa aralıklarla kabul ettiği üç kanun, seçimlerin sonuçlarını etkilemeye yönelik içeriğiyle muhalefet ve kamuoyunda büyük yankı yarattı. ◊ Bilindiği gibi Türkiye Büyük Millet Meclisi, 11 Aralık 2003 tarihinde, “3030 sayılı Büyük Şehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun”u görüşerek kabul etmişti. Temel olarak, büyükşehir belediyelerinin sınırlarının yeniden belirlenmesini (ve bu anlamda büyük ölçüde genişletilmesini) hedefleyen 5019 sayılı kanun, bu amaçla, düzenleme kapsamına giren illerin nüfusu baz alınarak, söz konusu illerdeki büyükşehir belediyelerinin yetki alanlarının, ait oldukları illerin sınırlarına eşlenmesini veya 50, 30 ve 25 km. yarıçaplı daireler çizilerek tespit edilmesini öngörmekteydi. Bu düzenlemeye bağlı olarak da kanun, sınırları genişleyen büyükşehir belediyelerinin altında, “ilçe belediyeleri” ve “ilk kademe belediyeleri” kurulmasını ve çizilen yarıçap içinde kalan köylerin de “mahalle”ye dönüştürülmesini emrediyordu. ◊ Çağdaş şehircilik ilkelerine ve kaynakların etkin kullanımına katkı sağlayacağı iddia edilen bu düzenlemelerin teknik açıdan uygunluğu ve farklı ihtiyaçları olan büyükşehirlerin hizmet gereklerini karşılamaya elverişli olup olmadığı üzerindeki tartışmalar bir yana, düzenleme, Anayasa Hukuku açısından da ilginç bazı tartışmalara gebeydi. ◊ Özellikle, teklifin ilk halinde ve komisyonda kabul edilen şeklinde yer almayan “Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce seçim takvimi uygulamaya konulmuş olsa dahi, bu Kanun gereğince oluşacak yeni sınırlar büyük şehir belediyeleri için seçim çevresi kabul edilir. 28 Mart 2004 tarihinde yapılacak Mahalli İdareler Seçimlerinde büyük şehir belediyeleri için bu sınırlar, Yüksek Seçim Kurulunca esas olarak alınır ...” hükmünün, teklifin Genel Kurul’da görüşülmesi sırasında iktidar partisine mensup milletvekillerinin verdiği bir önerge ile metne eklenmesi, muhalefetin büyük eleştirilerine hedef oldu ve siyasî çıkar sağlama amacı güden bir hareket olarak değerlendirildi. ◊ Söz konusu kanun imzalanmak üzere Cumhurbaşkanlığı’na gönderilmişken, 21 Aralık 2003 Pazar günü sabaha karşı kabul edilen 5025 ve 5026 numaralı kanunlarla tartışma yeni bir boyut kazandı. ◊ 5025 sayılı kanun, son genel nüfus sayımı sonuçlarına göre, il ve ilçe belediyeleri ile Büyükşehir belediyeleri sınırlarında kalan belediyelerden, nüfusu 2000’in altına düşenlerin tüzelkişiliğinin kaldırılması ve bu yerlerin köy statüsüne çevrilmesi esasını getiriyordu. Seçim öncesinde “oy avı” için yapılacak yatırımların fazla dağıtılmaması amacını güttüğü söylenen 1 bu düzenlemeyi de gölgede bırakan gelişme ise, hemen arkasından 5026 sayılı kanunla getirilen düzenleme oldu. Söz konusu kanun, bir Büyükşehir belediyesi dahi olmayan Denizli İli sınırlarındaki 22 Belediye ve 25 Köyün tüzel kişiliğini kaldırarak, bunların Denizli Belediyesi’ne bağlanmasını öngörüyordu. Böyle bir düzenlemenin yapılış şekli ve zamanlamasına ilişkin eleştiriler ve sorular yanıtsız kalırken, bu ayarlamanın Başbakan Erdoğan’ın okul arkadaşı Nihat Zeybekçi’nin seçilmesini kolaylaştırmak üzere yapıldığına dair haberler basında geniş yer işgal etti2. 1 Radikal, 22.12.3003. 2 Akşam, 22.12.2003. www.yasayananayasa.ankara.edu.tr 1 YAŞAYAN ANAYASA ◊ Muhalefet cephesinde, basında ve kamuoyunda sıklıkla dile getirilen bu ve benzeri görüşlerin altında, AKP’nin, “varoş” tabir edilen ve kendisi açısından büyük oy potansiyeli taşıdığı varsayılan seçmen kitlesinin desteğinden yararlanarak, büyükşehir belediye seçimlerini lehine çevirmek istediği değerlendirmesi yatmaktaydı. ◊ Bütün bu tartışmalar sürerken, Cumhurbaşkanı’nın 26 ve 30 Aralık 2003 tarihlerinde her üç yasayı da bir kez daha görüşülmek üzere TBMM’ye geri göndermesiyle konu, en azından belli bir süre için gündemden çıkmış oldu. Burada “belli bir süre” tabirini kullanmamızın nedeni, bu konunun ilk bakışta görülenden daha geniş bir içeriğe sahip olmasıdır. Zira, 28 Mart seçimleri öncesinde AKP’nin sergilediği bu yeni oyun; aslında anayasa tarihindeki eski bir oyunun Türk siyaset sahnesinde yeniden görücüye çıkarılmasından ibarettir. Bu yönüyle de yaşanan bu tartışmalar, sadece 28 Mart seçimlerine ilişkin gelişmeler olarak değil; temsilî demokrasi ve seçim olgusu varolmaya devam ettiği sürece yaşanabilecek bir sorunun bir anlık görünümü olarak değerlendirilmelidir. İşte biz de bu gerekçeyle, yaşanan tartışmalara ve arkasında yatan gerçeklere burada biraz daha yakından bakmanın faydalı olacağına inanıyoruz. ◊ İktidarın, seçim çevrelerini yeniden belirlenmeyi amaçlayan bu uygulaması, Anayasa Hukuku literatüründe “Gerrymandering” olarak bilinen bir sistemin Türkiye versiyonu olarak değerlendirilebilir. Gerrymandering, 1812 yılında ABD’nin Massachusets Eyalet Başkanı Elbridge Gerry’nin, yaklaşan seçimlerde partisine avantaj sağlamak üzere, seçim çevrelerini semender hayvanını andırır şekilde, kıvrımlı çizgilerle belirlemesinden kaynaklanan ve şahsın soyadı ile semender kelimesinin birleştirilerek telaffuz edilmesinden oluşan bir terimdir. Bu terim, tam olarak; “seçim çevrelerinin, bir siyasî partinin yararına olacak şekilde düzenlemesi”ni ifade etmektedir3. ◊ Bu sistemin nasıl işlediğini açıklamak için, Jim Riley ile Nicholas Whyte tarafından Ağustos 1999İrlanda Seçimi üzerine yapılan bir incelemede kullanılan yöntemden faydalanmak mümkündür. Araştırmacılar, savlarını kanıtlamak için, %60 Yugoslav ve %40 Belçikalının yaşadığını kabul ettikleri farazi bir şehir (Tymanagh) tasarlamışlardır4. Bu tasarımda gerçekleşebilecek bir çok olasılığın incelendiği araştırmada kullanılan şekillerden, bizim açıklamalarımıza katkı sağlayacak biri, aşağıda gösterilmiştir. Şekil 1: “Y” harfi Yugoslavların, “B” harfi de Belçikalıların yaşadığı bölgeler olarak anlaşılmalıdır. ◊ Burada seçim çevreleri, şekli eşit üç parçaya bölen iki siyah çizgi baz alınarak tespit edilirse, Belçikalıların (B), her üç seçim bölgesinde de azınlıkta kaldığı ve uygulanan seçim sisteminin çoğunluk sistemi veya nispi (orantılı) temsil olup olamamasına göre, ya hiç temsilci çıkaramayacakları, ya da azınlık temsiline sahip olacakları ortaya çıkmaktadır. 3 KRASSNER, Lloyd: Gerrymandering, (http://www.gis.net/~pldr/GM.html) 4 Söz konusu inceleme ve burada kullanılan şekillerle yapılan daha ayrıntılı bir tasnif için bkz. Northern Ireland Social&Political Archive’ın web sayfası. () www.yasayananayasa.ankara.edu.tr 2 YAŞAYAN ANAYASA ◊ Ancak seçim çevreleri mavi (koyu) ve sarı (açık) renklerle gösterilen üç kısım olarak kabul edilirse, ilk durumda her üç seçim bölgesinde de azınlıkta olan Belçikalıların (B), mavi (koyu) taralı seçim bölgesinde çoğunluğu oluşturacakları ve temsilciliklerin tamamına sahip olacakları görülebilmektedir. ◊ Burada sadece basit bir şematik açıklaması yapılan yöntem, gerçek hayatta karşımıza çok farklı görünümlerde çıkabilmektedir. Ancak her durumda bu uygulamanın temel özelliği, seçim çevrelerinin belirlenmesinde kamu yararı düşüncesinin tamamen dışlanması ve siyasî yararın ön plâna çıkarılmasıdır. ◊ Bu uygulamanın ilk örnekleri, doğal olarak, ABD’de yaşanmış ve Federal Yüksek Mahkeme (Surpreme Court) 1962 yılından başlayarak verdiği kararlarında5, o yıllarda yaşanan içgöçler sebebiyle dengesizleşen seçim çevrelerinin yeniden düzenlemesi konusunda isteksiz davranan federe devletlere karşı çıkarak, seçim çevrelerinin belirlenmesini mümkün olduğunca objektif kıstaslar üzerine oturtmaya çalışmıştır. Ancak bütün bu gelişmelere rağmen tartışma, ABD’de de tamamen gündemden çıkmış değildir. Son dönemlerde ABD’de ırk esasına dayanan gerrymandering faaliyetleri güç kazanmakta ve bu ülkede siyaset, politika alternatifleri hakkında yapılan kamusal tercihlerden ziyade, ırk ve etnik kökenli bölünmelere sürüklenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Yerleşmiş içtihatları uyarıca, seçim sonuçlarına doğrudan etki ettiği kanıtlanmadığı sürece yalnızca bir gerrymandering uygulamasını anayasal bir ihlâl saymayan ABD Federal yüksek Mahkemesi’nin son yıllardaki en büyük gerilim eksenlerinden birini, işte bu sorun oluşturmaktadır. Bu bağlamda Federal yüksek Mahkeme, son dönemde bu konuda daha aktif bir tutum izlemeye başlamış ve ırk esasına dayanan gerrymandering uygulamalarının bazılarını Amerikan Anayasası’na aykırı bularak iptal etmiştir6. ◊ Ülkemizde de daha önce 1950-1960 yılları arasında benzeri uygulamalar görülmüştür. O dönemde Demokrat Parti iktidarı, kendisine oy vermeyen seçmenlere karşı bir tepki olarak; Abana ilçe merkezinin Bozkurt-Pazaryeri İlçesine nakli, Malatya’dan Adıyaman, Kocaeli’nden Sakarya İlleri’nin oluşturulması, Kırşehir’in ilçe haline getirilerek Nevşehir’in il olması gibi uygulamalara girişmiş ve böylece, gelecek seçimlerde kendisi için daha uygun olacağına inandığı zeminleri elde etmeye çalışmıştır7. ◊ Yine 1995 yılında, aralarında Kilis’in de bulunduğu 2 ilçe ve 34 beldede yapılacak ara yerel seçimlere üç gün kala, Kilis’i il yapmak için Bakanlar Kurulu’na yetki veren yasanın Meclis’ten geçmesi ve ilgili KHK’nın, seçimden bir gün önce Bakanlar Kurulu’nda imzalanması, seçim çevrelerinin veya seçim çevrelerinin idari statüsündeki değişikliklerin nasıl bir siyasi araç olarak kullanılabildiğine ilişkin ilginç bir örnek olarak kayıtlara geçmiştir8. ◊ Daha yakın tarihlerden bir örnekse, Nisan 1999 seçimlerinden verilebilir. Bu seçimlerde, AnkaraEsenboğa yolu üzerindeki Pursaklar Beldesi sakinlerinin büyükşehir belediye başkanlığı seçimi için oy kullanması, seçimden sonra büyük tartışma konusu olmuştur. Her ne kadar, CHP Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Murat Karayalçın’ın bu konuda Yüksek Seçim Kurulu’na yaptığı itiraz, 30 Nisan 1999’da “kullanılan oyların seçimin sonucunu etkileyecek miktarda olmadığı gerekçesiyle” 5 Örneğin bkz. Federal yüksek Mahkeme’nin (Surpreme Court) Tennessee Bölge Mahkemesi’nden gönderilen bir başvuru üzerine verdiği Baker v. Carr, 369 U.S 186 (1962) Kararı (http://caselaw.lp.findlaw.com/scripts/getcase.pl?court=us&vol=369&invol=186) 6 Federal Yüksek Mahkeme’nin “Shaw v. Reno, 509 U.S. 630” (1993) kararı için bkz. 7 8 (http://caselaw.lp.findlaw.com/scripts/getcase.pl?court=us&vol=509&invol=630) Yine, Mahkemenin “Mıller v. Johnson, ___ U.S. ___ “ (1995) kararı için bkz. (http://caselaw.lp.findlaw.com/scripts/getcase.pl?court=us&vol=000&invol=U10268) Bu bilgiler ve söz konusu düzenlemelerin getirildiği yasaların akıbeti hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. TEZİÇ, Erdoğan: Anayasa Hukuku, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., İstanbul 2003, s. 262. 550 Sayılı “Sekiz İlçe ve Üç İl Kurulması ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” için bkz. 06.12.1995 tarih ve 22305 sayılı Resmi Gazete. www.yasayananayasa.ankara.edu.tr 3 YAŞAYAN ANAYASA reddedilmiş olsa da, yaşanan bu olay, seçim çevrelerinin seçim sonuçları üzerindeki etkisine dair çarpıcı bir örnek olarak tarihe geçmiştir. ◊ Bütün bu anlatılanlar ışığında görülmektedir ki, AKP’nin bu düzenlemesi, özellikle düzenlemenin getirtiliş şekli ve zamanlaması dikkate alındığında, seçim çevrelerinin salt siyasî amaçlarla belirlenmesinin tipik bir örneğidir. 28 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerin, iktidar partisi tarafından, izlediği politikaların referandumu gibi görüldüğü anlaşılmakta ve bu seçimden elde edeceği olumlu sonuçlarla, meşruiyet tabanını ve hareket zeminini güçlendirmeyi umduğu görülmektedir. Ancak, siyasetin doğası açısından makul gibi görünen bu hesapların hoşgörüldüğü ve iktidarda olmanın doğal sonucu olarak kabul edildiği bir siyasi iklimin hakim olmasının, Türkiye’de kamu yararını gerçekleştirmenin aracı olarak demokrasinin yerleşmesine ve siyaset etiğinin oturmasına yapacağı olumsuz etkiler, izleri kolay silinmeyecek kadar büyük olacaktır. ******* www.yasayananayasa.ankara.edu.tr 4