Müfide İlhan ölümsüzleşti
Transkript
Müfide İlhan ölümsüzleşti
SMMMO’da yeni yönetim görev dağılımını yaptı... Hipertansiyon Tokgöz yeniden başkan yaşamı tehdit ediyor ÜÜ HAFTALIK BAĞIMSIZ SİYASİ GAZETE Perakende Satış Fiyatı : 1 TL www.mersintercuman.com 23 MAYIS 2016 Sayı : 651 l Dr.Aytekin Kemik, hipertansiyon’un kalp hastalıkları için ana risk faktörlerinden olduğunu belirterek; yaş, cinsiyet ve ırkın kan basıncını etkilediğini söyledi. 3’de Dr.Aytekin Kemik ÜÜ l Mersin Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın (SMMMO) yeni yönetimi, Ömer Faruk Tokgöz’ü yeniden başkanlığa getirdi. Tokgöz, mesleğin sorunlarının çözümü ve meslektaşlarının özlük haklarının alınması adına yeni dönemde de mücadeleye devam edeceklerini söyledi. 4’de Mersin Şoförler ve Otomobilciler Odası Başkanı Veysel Sarı: Kaosun içindeyiz l Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın, toplu taşıma araçlarına özürlülerin yararlanabileceği özel aparatların eklenmesi yönünde çıkardığı kanunun, teknik açıdan uygulanmasının mümkün olmadığını vurgulayan Başkan Veysel Sarı, “Türkiye’de ne böyle bir araba üretiliyor, ne de Bilim ve Sanayi Teknoloji Bakanlığı’nın çıkardığı yasa ile, araçlarımızda değişiklik yapmamıza müsaade ediliyor. Tam bir kaosun içindeyiz” dedi. Mezitli’de gençlik şöleni l Herkesin bir engelli adayı olduğunun bilincinde olduklarını ve araçların engellilerin kullanımına uygun bir hale getirilmesini desteklediklerini sözlerine ekleyen Başkan Sarı, “Ancak bir tarafı yaparken diğer tarafı bozmak mantıksızlıktır. Her kentte Belediye bünyesinde Özürlüler Daire Başkanlığı kuruldu. Bu kurum, özürlülere uygun araçları bünyesinde oluşturup, tam anlamıyla hizmet vermeye uygun dizaynda araçlarla sistemi oturturlarsa, herkesin sorunu ortadan kalkacaktır” diyerek, sorunun akıllıca çözümlenmesinin mümkün olduğunu söyledi. ÜÜ Veysel Sarı l Belediyenin, elindeki genelge doğrultusunda hareket ederek araçlara ruhsat vermediğinden yakınan Veysel Sarı, “Belediye bize 2018 yılına kadar süre verdi. Bu durum o tarihe kadar düzeltilmezse, kaos daha da büyüyecek. Türkiye genelinde 180 bin araçtan bahsediyoruz. Bu araçların dönüştürülmesine müsaade etmiyorsun, bahsedilen donanıma sahip araçta üretmiyorsun. Gün geldiğinde belediye ruhsat vermediğinden araçlarımız bağlanacak. Ve olan yine vatandaşa olacak” diye konuştu. Mersin Tercüman Özel Haber 5’de Müfide İlhan ölümsüzleşti ÜÜ Adaptesk Projesi’nde rehberlik semineri yapıldı l Mersin Esnaf ve Sanatkarları Odaları Birliğince TESK’in yürütücüsü olduğu ve kısa adı ADAPTESK olan Esnaf ve Sanatkarların Uyum Yeteneklerinin Arttırılması Projesi’nin İl Rehberlik Semineri yapıldı. Talat Dinçer ÜÜ l Mezitli’de binlerce kişi, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nda tek yürek oldu. 6’da l Türkiye’nin ve Mersin’in ilk kadın Belediye Başkanı Müfide İlhan’ın heykeli, Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı çevre düzenlemesinin ardından açıldı. Heykeltıraş Prof.Dr.Berika İpekbayrak’ın tasarladığı anıt heykelin yapımında emeği geçen İl Genel Meclisi üyesi İlksen Sorguç Dinçer’e çiçek takdim eden Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, kadınlara öncülük yapmış çok büyük bir değerin bundan da sonra da hatırlanması, örnek alınması düşüncesiyle hazırlanan heykelin açılmasından büyük mutluluk duyduğunu söyledi. 6’da Abdi Satıroğlu Mahiye Morgül Melike Zafer Gürgen M.Emin Aydınbaş Şinasi Şirin Gülsen Metin Ha Binali, Ha Ahmet... İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi Kitabının Ayıpları - 5 Yeniden Yaşayabilseydim Eğer... Kızgın Sacda Ateş Dansı 19 Mayıs 1919 19 Mayıs 2016 7’de 6’da Montesorri Eğitimi Türkiye’de de Başladı 3’de 2’de 5’de 4’de Beycan Üçkardeş Yalancılar... 4’de Av.Ersin Parlat Çok Açık Mektup 2’de 2 23 MAYIS 2016 M.Emin Aydınbaş maydinbas@hotmail.com Merakla beklenen, “Yeni AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan kim olacak?”, sorusunun cevabı nihayet belli oldu. İsim sürpriz değil, bekleniyordu. Borsa tabiriyle söylersek “Binali Yıldırım”ın Başbakanlığı piyasalar tarafından satın alınmıştı. Hayırlı olsun. Uzun bir aradan sonra yeniden Mühendis Başbakan dönemi açılmış oluyor. Ahmet Davutoğlu’nun görevden ayrılış sürecinde yaşananlar, AK Partiyi destekleyen geniş halk kitleleri tarafından son derece doğal karşılanıp herhangi bir kriz algısına yol açmaması bir yandan iyiye işaret bir yandan da demokrasimizin standartları açısından da düşündürücü. Milletteki genel algı şu; “Geminin dümeninde Kaptan varsa sorun yok, süvariler değişir geminin rotası değişmez”. Etrafımızı çepeçevre kuşatmış olan savaş katliam terör çemberinin ortasında bu sükunet ve güven duygusunu bu şartlarda bir şans olarak değerlendirmeliyiz Ülkenin gündemi o kadar yakıcı Kızgın Sacda Ateş Dansı problemlerle dolu ki bu tartışmayı uzatmanın Türkiyemiz açısından hayırlı olmayacağı ortada. Bu konudaki hükmü tarihe bırakarak Binali Yıldırımı bekleyen yakıcı meselelerin bir envanterini çıkarmak ve işimize bakmak gerekiyor. Yıldırımın ilk ziyaretini Diyarbakır Sur kırsalındaki patlamada ölenlerim yakınlarına yapmakla iyi bir işaret vermiş oluyor. Bu envanterin baş konusu Terör. Bir taraftan PKK bir taraftan DEAŞ dur durak bilmeden saldırılarını sürdürüyor. Bu gün Gazi Antepte iki patlama yaşandı Her gün en az 10 şehit haberi ile sarsılıyoruz. En azından bir kısmımız sarsılıyot. Maalesef şehit haberleri gazetelerin alt köşelerine düşmeye başladı. Vur patlasın çal oynasın havası hiç ara vermiyor. Hakkari Çukurca da Çığlı 2136 Rakımlı Tepe Üs Bölgesinde daha dün 10 şehit verdik. Bir farkla ki ikisi PKK tarafından düşürülen helikopterin pilotları. Bu çok büyük bir farka işaret ediyor. PKK artık helikopter düşürebilecek füze sistemlerine sahip demektir. Burada Türkiyenin uyarılarına rağmen PKK nın uzantısı PYD ye eğitim strateji silah ve lojistik destek vermeye devam eden Rusya ve ABD nin katkısını gözardı edemeyiz. Hadi Rusya nın uçağını düşürdük intikam için yapıyor. ABD hem stratejik ortak( ! ), hem de NATO da Müttefikimiz( ! ). Atılan füzenin cinsi tesbit edildikten sonar ABD ile de Pişti olmamız büyük bir ihtimal. Hendek stratejisinin hezimete uğramasından sonra PKK gerek ele geçirdiği gelişmiş füze gibi silahları, sniperleri ve gerekse de El yapımı çok tonlu patlayıcılar aracılığı ile mümküğn olduğunca temas kurmadan uzaktan avlama stratejisine yönelmiş görünüyor. Bunda da maalesef sonuç alıyor. Polis ve jandarmanın kullandığı Kirpi gibi zırhlı ve personel taşıyıcı araçlar bu konsepte göre tasarlanmamış. Ölümler asker ve polisimiz araç içindeyken gerçekleşiyor. İkinci konu da “tepe üs bölgeleri” Alan hakimiyetini PKK ya bırakmamak için Irak sınırı boyunca, hakim tepelere prefabrik üniteler ile Tepe üsleri kuruldu. Buralara lojistik destekler hep helikopterlerle sağlanıyor. PKK bu üsleri bu tür füzelerle keklik gibi avlayabilir. Avcilen bu konularda yeni bir mücadele konsepti geliştirilmelidir. Terör can yakmaya devam ederken Mecliste Dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin Anayasa değişikliği oylanıyor. Bu değişikliğin referanduma gerek kalmadanen az 367 evet oyuyla geçmesi gerekiyor. Aksi takdirde terörün tavan yaptığı bir ortamda dokunulmazlık referandumu Doğu ve güneydoğuda yeni kargaşalıklara can kayıplarına yol açabilir. Bunu için AK Pati içindeki gizli firelerin ortaya çıkarılması gerek. Başka bir konu da ”partili Cumhurbaşkanı”nı mümkün kılacak Anayasa değişikliği yakında Meclis Genel kuruluna inecek bu da büyük tartışmalara gebe. Bu konuda MHP nin aynı desteği sağlayıp sağlamayacağı meçhul. Erdoğan ne kadar uyumlu olursa olsun Partinin başında kendisinin dışındaki bir kimsenin bulunmasını riskli görüyor. Anayasanın bütününün değişikliği uzun zaman alacağı için, böyle bir ara değişim ile kısa zamanda AK Partinin dümeninin başına geçmek istiyor. Bu konu da referanduma kalabilir. İki referendum birleşitirlebilir. Veya daha da sürprizi, AK Partinin Anayasa değişikliği için gerekli desteği bulamamsı halinde Önümüzdeki yaz Erken genel seçim sandığını önümüzde bulabiliriz. Önümüzdeki yaz kızgın sacta ateş dansı yapacağız. Adaptesk Projesi’nde rehberlik semineri yapıldı TESK’in yürütücüsü olduğu ve kısa adı ADEPTESK olan Esnaf ve Sanatkarların Uyum Yeteneklerinin Arttırılması Projesi’nin Mersin İl Rehberlik Semineri yapıldı. Mersin Otello Otel’de yapılan İl Rehberlik Seminerine Mersin ESOB Yönetim Kurulu Başkanı Talat Dinçer, Adana ESOB Başkanı Nihat Sözütek, Karaman ESOB Başkanı Bayram Uysal, Hatay ESOB Başkanı Abdülkadir Teksöz, Kahramanmaraş ESOB Başkanı Ahmet Kuybu, Niğde ESOB Başkanı Erdoğan Aykin ve yönetim kurulu üyeleri ile projenin Mersin ayağındaki paydaşlar olan kamu kuruluşları ile mesleki kuruluş temsilcileri katılım gösterdi. Seminerin açılış konuşmasını yapan Mersin ESOB Yönetim Kurulu Başkanı Talat Dinçer, konuşmasında esnaf ve sanatkarların alın teri, el emeği, göz nuruyla küçücük sermayesiyle ülke ekonomisine katkı sunmaya çalışan bir kesim olduğuna vurgu yaptı. Büyükler küçükleri yutuyor Başkan Dinçer, “ Zaman ve süreç içerisinde çağ değiştikçe, alışverişin şekli değiştikçe, teknoloji değiştikçe esnafımız maalesef bu gelişmelerin gerisinde kalıyor. Teknoloji çok hızla gelişiyor, o küçük tezgahlar teknolojiye bir anda adapte olamıyor. Bununla beraber serbest piyasa ekonomisinin getirdiği küresel sermayelerin ülkemize, ilimize girmesiyle beraber inanıl- maz bir haksız rekabet ortama yaşanıyor. Büyükler küçükleri yutuyor. Hal böyle olunca esnafımız yok olmaktan kurtulamıyor” dedi. Konuşmasının devamında esnaf ve sanatkarları değişim, dönüşüm ve gelişime nasıl adapte edebiliriz düşüncesinden hareketle ADAPTESK projesinin ortaya çıktığını kaydeden Başkan Dinçer, bu projenin fırsata çevrilmesini isteyerek şöyle devam etti: Başkan Dinçer, büyük ve geniş imkanlara sahip, yurt dışı konsorsiyum ortaklığı olan projenin Mersin’de başarılı olması için bütün imkanlarını seferber edeceklerini kaydederek, “ Bu projeyi fırsata çevirme adına üzerimize düşen görev ve sorumluğu yerine getireceğiz. Burada oda başkanlarımıza büyük görevler düşüyor. Neler yapacağımızı tartışacağız Çünkü bizler proje kapsamında tüm il genelinde uzman kadrolarla eğitimler vereceğiz. Asıl önemli olan hangi tür konularda eğitimler verilecek olması. Bu yönde oda başkanlarımız üyelerinin hangi alanda eğitim ihtiyaç olduğunu tespit etmesi büyük önem taşıyor. Yapacağımız seminerler eğitimsel ağırlıklı olacak. Ve ayrıca eğitim ihtiyaçlarını belirlenmesine yönelik çalışmalar devam edecek, Mersin için çok faydalı olacağına inandığımız bir proje. Ben projenin gerçekleşmesinde emeği geçen bata Çalışma Bakanlığı, TESK ve yabancı konuklarımız ile Birlik Başkanlarımıza, kumu kurum ve kuruluş temsilcilerimize, mesleki oda başkanlarımıza çok teşekkür ediyor ve projenin hayırlı olmasını diliyorum” şeklinde sözlerini noktaladı. Yapılan konuşmanın ardından Projenin Alman Eğitim uzmanı Liesl Muench tarafından çevirmen eşliğinde projeyle ilgili bilgi aktarımı yapıldı. “ADAPTESK Projesinin bir ayağı Çalışma Bakanlığı, bir ayağı TESK ve buna bağlı uygulayıcı 8 tane il. Bu illerden bir tanesi de Mersin. Buradaki amacımız esnaf sanatkarların uyum stratejilerini nasıl geliştirebiliriz, neler yapabiliriz? Bunları tartışacağız .Akabinde kendi teşkilatımızla ilgili hangi odalarımızda ne tür eğitim verebiliriz ve esnafımıza nasıl katkı sunabiliriz ? Esnaf ve sanatkarımızın projeye bakış açımızı nasıl geliştirebiliriz ? Proje kapsamında aşağı yukarı 5 bine yakın esnafımızın eğitilmesi hedefleniyor. Daha öncesi yapılan toplantılarla ihtiyaç analizleri tespit edilmeye çalışılıyor ve bu yöndeki toplantılarımız devam ediyor. Üzerinde çalıştıkça değişik fikirler ortaya çıkıyor. Her odamız bünyesinde üyelerinin ihtiyacına ve gelişimlerine yönelik hangi eğitim fikirleri varsa bunları planlayacağız ve o eğitimleri vereceğiz.” Seminerler eğitimsel ağırlıklı olacak Halkla Beraber... Halk İçin !!! Av.Ersin Parlat 0.537.445 53 94 Çok Açık Mektup 25 Nisan 2016 tarihli sayımızda bir açık mektup yayınlamıştık. Mektubumuza hiç yanıt alamadık. Sanıyorum yerine ulaşmadı. Postada kaybolmuş da olabilir. Ya da yeteri kadar açık olmadığı için anlaşılmamış da olabilir. Galiba daha açık anlatmak gerekiyor. Mektubumuzun konusu Mersin’in sorunlarıdır. Şehrimizde hafta sonları çöpler alınmıyor. Çöp konteynerleri dolup taşıyor, çöplerimizi nereye koyacağımızı bilemiyoruz. Çamlıbel’deki Aşıklar Parkı, kamyon garajına benziyor. Bir yığın kamyon lastiği orada duruyor. Onları atmak istedim, fakat gemi gibi yere demir atmış, çakılmışlar. Hangi akla hizmet o kamyon lastikleri oraya çakıldı, ne işe yarıyorlar anlamış değilim. Fakat belediyemiz bir konuyu çok güzel, kökünden çözümledi. O konuda belediyemize ne kadar teşekkür etsek azdır. Bütün kapılara “Rüşvetin girmesi yasaktır” yazıldı. Daha önceki belediye yönetimleri döneminde bu konudan dolayı çok sıkıntı çekmiştik. Çok şükür bu dertten kurtulduk. Allah korusun, belediyelerimiz milyarlık ihalelerle boğuşurken, bir de rüşvetle uğraşmış olsalardı halimiz nice olurdu! Yöneticilerimizin Mercedes marka makam araçları var. Ne güzel! Zamandan tasarruf! Çünkü yöneticilerimizin zamanları çok değerlidir. Onlar bizim gibi mi? Bizler sıradan insanlarız. Avam dediklerinden. Onların, bizim gibi sıradan insanların yürümekte olduğu cadde ve sokaklarda yürümeleri uygun olur mu hiç? Elbette olmaz! Eskiden bir belediye başkanımız vardı, şimdi rahmetlidir. Sabah saat 7.00’de şantiyede görürdük. O eskidendi. Ben yönetici olsaydık eğer, her gün bir süre halkın arasında yürürdüm. Onlarla konuşur, görüşürdüm. Rahmetli yüce Atatürk’ün bu tür tavırları olduğunu çokça okuyup imreniyoruz. Eskiden, Köroğlu: “Tüfek icat oldu...” demişti. Şimdi de otomobil icat oldu, yöneticilerimiz yürümeyi unuttular. Sağlık Bakanlığımızın yeni ürettiği bir slogan var: “Asansörü terk et, Arabayı park et, Üç durak önce in” diyor. Ne için! Sağlık için. Yöneticilerimiz arabadan inmediklerine göre, Allah korusun sağlıkları bozulmasın. Ben, onların sağlıklarını düşündüğüm için söylüyorum. Yoksa bir art niyetim yok. Belki sağlık bakanımız sayın Mehmet Müezzinoğlu’nun sloganını okumamışlarsa haber vereyim dedim. Ben yönetici olsaydım, temizlik görevlilerini yedi-sekiz bölüğe ayırırdım. Her gün bir bölüğü dinlendirirdim. Şimdiki uygulamada tüm temizlik görevlileri hafta içinde her gün çalışıyorlar, hafta sonunda (devlet memuru oldukları için) güzelce dinleniyorlar. Oysa hafta sonları evlerden daha çok çöp çıkar. Bu nedenle hafta sonları tüm temizlik çalışanlarının dinlendirilmeleri yanlıştır. Görevlilerin dinlendirilmelerini, haftanın yedi gününe dağıtmak gerekir. İnşallah bu mektubumuz yeteri kadar açık olmuştur. Okunur, anlaşılır, uygulanır ve cevaplandırılır. 3 23 MAYIS 2016 Bahar Şenliği coşkulu geçti Şevket Pozcu Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencileri, şenlik kapsamında çeşitli yarışmalar, animasyon, defile ve halk oyunları gösterileri ile davetlilerden büyük beğeni topladılar. Şevket Pozcu Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Gençlik haftası kapsamında hazırladığı ‘Bahar Şenliği’ ile büyük ilgi gördü. Okul bahçesinde düzenlenen şenlikte, öğrenciler hazır- Okul Müdiresi ladıkları gösteri- Hatice Demirelli lerle izleyenlere keyifli saatler yaşatırken, düzenlenen ‘saçma kıyafeltler’ ve ‘ilginç saç tasarımları’ defileleri ile animasyon gösterileri de büyük beğeni topladı. Şenliğe İl Milli Eğitim Müdür vekili Kutlu Tekin, İlçe Milli Eğitim Müdürü Kamil Çelebiyılmaz ile Okul Müdiresi Hatice Demirelli, Müdür yardımcıları Hacı Bulut, Sami Aydan, Asuman Kaya, Fikret Yıldırım, öğretmenler, öğrenciler ve veliler katıldı. Şenliğin açılışında konuşan Okul Müdiresi Hatice Demirelli, etkinlikte yer alan gösterileri hazırlayan öğretmen ve öğrencilere teşekkür etti. Programda ayrıca, yıl içerisinde çeşitli kategorilerde düzenlenen yarışmalarda dereceye giren öğrencilere ödülleri verildi. Muradi’den ikinci kişisel sergi Hipertansiyon kalp hastalıkları için ana risk faktörlerindendir. Eğer tedavi edilmezse beyin dolaşımı, kalp damar, göz ve böbrek hastalıkları için ciddi oranda hastalık ve ölümlerde artışa neden olur. risk faktörleri hipertansiyonla birleştiğinde kalp krizi ve inme (felç) riskini de arttırmaktadır. Bu yüzden hipertansiyonun erken tanı ve tedavisi kardiyovasküler riski azaltarak inme ve kalp krizinin önlenmesinde hayati önem taşımaktadır. Bir çok hastalığın oluşumuna zemin hazırlayan hipertansiyon hastalığının tedavisinde ilaç tedavisinin uygulanması tek başına yeterli olmamakta, başarılı bir sonuç için mutlaka sağlıklı yaşam davranışlarının geliştirilmesi gerekmektedir. Bu yüzden hipertansif bireyler ile bu hastalığa yatkın olan bireyler; sağlıklı beslenmeli, tütün ve alkol kullanmamalı, fazla kilolu/obez ise kilo vermeli, fiziksel aktiviteleri düzenli yapmalı, tuz kullanımını azaltmalı, düzenli muayene ve tetkiklerle hastalığın takibine önem vermeli, ilaçların önerilen dozda ve sürede, aksatmadan kullanmalı ve kan basıncı düzenli izlemeli/izlenmesini sağlamalıdır.” Mersinli fotoğraf sanatçısı ve sigortacı Hulki Muradi, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nda (MTSO) 2’nci kişisel sergisini açtı. Ödüllü sanatçı sergi açılışı öncesinde sanatseverlere ‘Bencil genle savaş’ isimli sunum gerçekleştirerek, otizmli oğlunun hastalıkla mücadele hikâyesini paylaştı. İlk sergisini Çin’de sergileyen sanatçı, ikinci ve Türkiye’de ki ilk sergisini Mersin’de açtı. 17 eserin yer aldığı sergi açılışı öncesinde sanatseverlerle ‘Bencil genle savaş’ isimli sunum gerçekleştiren sanatçı, otizmli oğlunun hastalıkla mücadele hikâyesini paylaştı. Sanatseverlerin yoğun ilgi gösterdiği sergi, büyük beğeni topladı. Fotoğrafı, ‘anlatmanın bir başka biçimi’ olarak betimleyen Sanatçı Hulki Muradi, fotoğraf çekerken amacının, insanlara görmedikleri yaşamlarını aktarmak, gidemedikleri yerlere götürebilmek ve göremedikleri kesitleri göstermek olduğunu söyledi. 2 Haziran’a kadar açık kalacak olan sergi hafta içi, 08.30 – 18.00, Cumartesi günleri ise 10.00 – 17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir. ‘Ne-Bilim’ sahnelendi Akdeniz Belediyesi Kültür Sosyal İşler Müdürlüğü'ne bağlı Hadra Kültür ve Sanat Evi kursiyerleri, "Ne-Bilim" adlı müzikal tiyatro gösterimi sahneledi. Engelliler Haftası kapsamında sahnelenen ve ilgi çeken gösterimi, engelli çocuklar ve gençler ile aileleri, engelli dernek temsilcileri ve belediye yetkilileri izledi. Akdeniz Belediyesi, "10-16 Mayıs Engelliler Haftası" kapsamında engelli bireylerin yaşadığı sorunlar hakkında farkındalık yaratmak amacıyla, "Ne-Bilim" adlı müzikal tiyatro oyunun belediye konferans salonunda gösterime sundu. Hadra Hamamı Kültür Sanat Evi çalışanları ile Şan Atölyesi ekibinin yazdığı ve sahnelediği gösteri yoğun ilgi çekti. Belediye konferans salonun- Abdi Satıroğlu 0.506. 443 37 30 abdisatiroglu@hotmail.com Ha Binali, Ha Ahmet... Hipertansiyon yaşamı tehdit ediyor Mersin Halk Sağlığı Müdürü Dr.Aytekin Kemik, Dünya Hipertansiyon Günü dolayısıyla yazılı bir açıklama yaparak, hipertansiyonun basit olarak yüksek kan basıncı olarak anlatılabileceğini söyledi. Yaş, cinsiyet ve ırkın kan basıncını etkilediğini kaydeden Kemik, “Hipertansiyon kalp hastalıkları için ana risk faktörlerindendir. Eğer tedavi edilmezse beyin dolaşımı, kalp damar, göz ve böbrek hastalıkları için ciddi oranda hastalık ve ölümlerde artışa neden olur. Tuz kullanımı, aşırı beslenme, hareketsiz yaşam ve stres, tansiyonun üzerinde olumsuz etkilere sahiptir” dedi. Hipertansiyonun yorgunluk, bulantı, görme bozuklukları, fazla terleme, ciltte kızarma ve solukluk, burun kanaması, endişe, sinirlilik, çarpıntı, baş dönmesi, baş ağrısı, kulaklarda çınlama ve uğultu gibi belirtiler verebildiğini vurgulayan Dr.Aytekin Kemik, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm erişkinler kan basınçlarını kontrol ettirmelidirler. Eğer yüksek ise mutlaka hekime danışılmalıdır. Yüksek kan basıncı kontrol altına alınmazsa kalp krizi, kalp yetmezliği, damarlarda anevrizma oluşumuna, inme, böbrek yetmezliği, körlüğe ve bilinç bozukluklarına neden olabilir. Ayrıca tütün kullanımı, obezite (aşırı şişmanlık), yüksek kan kolesterolü, şeker hastalığı gibi Editör’den İki Satır da düzenlenen gösterime, Akdeniz Belediyesi Eş Başkanı Yüksel Mutlu, Eş Başkan Yardımcıları ve Meclis üyeleri, İHD ve engelli derneklerinin temsilcileri, aileler ve çocukları katıldı. “Bu siyasete fazla kafa yorarsan sıyırırsın. Hikmetlerinden çok fazla şey yapmadan işini göreceksin...” Bu sözleri ben değil, müstakbel Başbakanımız Binali Yıldırım söylemişti zamanında. Ahmet Davutoğlu’nun görevi bırakmasının ardından, Ak Parti Genel Başkanlığı’na Binali Yıldırım getirildi. Ne diyelim, hayırlı olsun. Neticede bizi bağlayan bir şey yok. Söz söylemek haddimiz değil ! Ama kendisine naçizane bir tavsiyemiz olsun. Öncelikle, bu Başbakanlığa fazla kafayı yorarsanız sıyırırsınız. Nimetlerini kullanıp, çok fazla şey yapmadan işini göreceksin.. O kadar !!! Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, geçmişte ‘kardeşim’ dediği, ‘bizim aramızı bozamazlar’ dediği diğer herkese yaptığı gibi, kendisinin de üç vakte kadar düşman ilan edilip kovulması, şu saatten sonra hiç kimseyi şaşırtmaz. Yani bize göre ha Binali olmuş, ha Ahmet, ha Mehmet... Seçen değişmedikten sonra, kişiyle işini bitirip, bir manevra ile düşman ilan ettikten sonra hiç ama hiç fark etmiyor. Kısa bir geçmişe dönelim; İki yıl önce temayül yoklamalarında, Davutoğlu’nun önünde olmasına rağmen kendisi tercih edilmemişti. Yani diyeceğim o’ki, Cumhurbaşkanı o kadar güvenseydi, o gün Davutoğlu’nu değil kendisini seçerdi. Son günlerde sanki Davutoğlu’nun tırnaklarıyla kazıyarak başbakanlığa gelmiş de, büyük devrimler yaparken Erdoğan tarafından gö revinden alınmış şeklindeki oluşturulmak istenen hava da hiç ama hiç tutmadı. Televizyon ekranlarında boy boy Binali Yıldırım’ın esprili, şen şakrak, sevimli pozları gösterilerek sempati yaratılmaya çalışılıyor. Ancak, biz Yıldırım’ın bakan olduğu dönemde 41 kişinin ölümüne yol açtığı kazayı da henüz unutmadık. Bugün şakalı fıkraları, komikli videolarının ortalığı kasıp kavurması bunları unutturmuyor. Vatandaş olarak, ülkenin geleceği ne olacak korkusuyla tırnaklarımızı yiye yiye izliyoruz. Hayırlısı bakalım... Saygılarımla... 4 23 MAYIS 2016 Farklı Pencereden Gülsen Metin Montesorri Eğitimi Türkiye’de de Başladı gulsenmetin2011@gmail.com kendi gibi kalabilmiş bir kişidir. Veya dünyanın en etkin gazetelerinden olan The Washington Post’un sahibi ve editörü Katherine Graham da bu eğitim sisteminin içinden geçerek kendi fıtratından aldığı gücü ortaya koyabilmiş Son zamanlarda Montessori eğitimini sıklıkla duyuyorsunuzdur biridir. Bu kişileri “Kendi gibi kalmayı sanırım.Belki ilk defa duyanlar için diye tarif ettim, zira başarabilmiş” söyleyecek olursak, İtalyalı bir “klasik eğitimin” çocuktan aldığı kadın profesörün yüz yıl kadar önce ortaya koyduğu eğitim şekli. en önemli şey “çocuğun kendisi”dir. “Çocuğu eğiteceğiz” diye Bu eğitim modelini sistematik onun fıtratının bütün özelliklerini hâle getiren kişinin ismi “Maria kaybettiriyoruz, sonra da “Bu niye Montessori” olduğu için o isimle hiçbir şey yapmıyor?” diye ruhu anılıyor. ölmüş çocuk cesetlerinin başında Özünde “insana saygı” var… ağıtlar yakıyoruz.Klasik eğitimin “Sükûnet” var… “Yavaşlık” var… bize gerçek gibi sunduğu anorÇocuğa tepeden inme müfredat malliklerden kurtulmalıyız ülke ile değil de kendi yeteneklerine göre rehberlik etme var. Montes- olarak. Hani İngilizler Hindistan’ı işgal sori eğitimi yaklaşık yüz yıldır dündönemde “Hintli çocukların ettiği yanın hemen hemen tüm ülkelezekâsı açılacak(!)” diye onlara rinde kullanılıyor. Ve bu eğitimi “Logaritma Cetveli” ezberlemelealmış kişilerin nasıl da farklı durrini tavsiye etmişlerdi… Ve zavallı duklarını görüyorsunuz. Hintli anne-babalar da zekâsı açıKimler mi, örneğin dijital dünlacak diye çocuklarına logaritma yayı parmakları ucunda oynatan cetveli ezberlettiriyorken, İngiliz “Google”ın kurucuları Sergey Brin ve Larry Page, Montessori eğitim çocuklar elektronik hesap makisisteminden geçmiş iki kafadardır. nalarında “nanoteknoloji”nin Ya da dünyanın en büyük elektro- temellerini atıyorlardı… Bugün ne farkımız var ki Allah nik ticaretini yürüten www.amaaşkına bir bakın okullara… Çocukzon.com şirketinin sahibi Jeff ların zekâsı açılacak diye mateBezos da bu eğitim sistemi ile matik dersi ile canlarına okunmuyor mu? Ya da bilmem ne fiziğinin bilmem ne kanununun daha ortaokul yıllarında çocuklara “zoraki” öğretilmesindeki amaç nedir? Çocuğu kendi fıtratı üzerine bıraksanız, soysal sahada öyle göz kamaştıracak yeteneği var ama “illa logaritma cetveli ezberletip zekânı açacağım” iyiliğinin ülkemiz çocuklarını ruhen hasta ettiğini görmüyor muyuz? Sadece zoraki müfredat ve ders dayatmaları değil klasik eğitimin çocukları serseme çevirdiği noktalar… Eğitilen ile eğiten arasındaki “gizli şiddet” de bu ülke çocuklarını çok incitiyor anlayın beni. Çocuklar üzerinde kabadayılık yapmayı, gür ve buyurucu öğretmen sesi ile çocukları neredeyse altını ıslatacak vaziyete getirmeyi bir marifet zannediyoruz.Koca bir millet olarak bunun hesabını nasıl vereceğiz bilmiyorum. “Dayak cennetten çıkmadır” diyenler, “kızını dövmeyen dizini döver” diye ebeveynlere tavsiyede bulunanlar ve ebeveyn ile çocuklarının arasını açanlar nasıl hesap verecek bilemiyorum… Dün böyle değildik…Aslında özümüzden uzaklaştık. Dün çocuk “aziz bir misafir” gibi evlerde barındırılırken… İnsan yetiştir- mek üzere bir devlet sistemi oluşturulmuşken, düştüğümüz durum içler acısı. Okul koridorlarından gelen bağırtı içindeki öğretmen sesleri içler acısı… Banyolara kapatılıp cinnet geçirtircesine ağlatılan çocukların apartman boşluklarında yankılanan çığlıkları içler acısı… Ve bütün bunlara duyarsızca seyirci kalan bütün bir toplumun ruh hâli içler acısı. Neden bütün bunları söyledim… Çünkü modern eğitim yöntemlerinde bunlar yok. Montessori eğitim sisteminde çocuğu “fıtratı” üzerine yetiştirmek var. Ne yanlış yaptı diye “ceza” ne de doğru yaptı diye “mükafat” var. Yani insan olmanın keyfi var.Bu eğitimin ilk adımları, İstanbul Bahçelievler’deki devlet okullarının bir kısmında, çocuğa karşı duyarlılığı ile bölgesinde çok sevilen Bahçelievler Kaymakamı Şevket Cinbir yönetiminde bir pilot proje olarak başlatıldı. Umarım olumlu sonuçlar alınır ve dünyanın yüz yıl önce başlattığı çocuğa karşı duyarlı eğitim modelleri ülkemiz geneline “Anadolu Pedagojisi” hassasiyeti ile hızla yayılır. Sayın Adem GÜNEŞ’in 31 Aralık 2012 tarihli Aksiyon Haftalık Haber Dergisi yazısıdır. Rehberiniz hayalleriniz olsun..☺ Mutlu olmak için; • Bir Ağaç Dik, • Doğayı Dinle, • Doğanın Mucizelerini İzle… SMMMO’da yeni yönetim görev dağılımını yaptı... Tokgöz yeniden başkan Mersin Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın (SMMMO) 7-8 Mayıs 2016 tarihlerinde yapılan 22. Olağan Genel Kurulu’nda seçilen Yönetim Kurulu, seçimin ardından ilk toplantısını gerçekleştirdi. Oda Başkanlık Makamı’nda düzenlenen toplantıda görev dağılımını yapan Yönetim Kurulu üyeleri, Ömer Faruk Tokgöz’ü yeniden başkanlığa getirdi. Böylece Mersin SMMMO’da ikinci Tokgöz dönemi başlamış oldu. Yönetim Kurulu toplantısının ardından düzenlenen basın toplantısında, el ele tutuşarak birlik mesajı veren Yönetim Kurulu üyeleri, yeni dönemde de mesleki mücadeleye devam edeceklerini ifade ettiler. Toplantıda konuşan SMMMO Başkanı Tokgöz, 7-8 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirilen genel kurulda, seçimlere 4 grup ve bir bağımsız adayın katıldığı bir demokrasi şöleni yaşadıklarını söyledi. içinde Mersin SMMMO’ya yakışır şekilde gerçekleştiğini belirten Tokgöz, uzlaşma kültüründen çıkan sonuçla bugün görev dağılımını yaptıklarını dile getirdi. Yönetim Kurulu görev dağılımını aktaran Tokgöz, “Mesleki mücadelemizi, dayanışmamızı, birlik ve beraberliğimizi daha ileri seviyelere taşıyacağına inandığımız yeni Yönetim Kurulumuzun mesleğimize, camiamıza ve odamıza hayırlı olmasını diliyoruz” dedi. Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Tokgöz, bundan sonraki hedeflerine ilişkin şunları söyledi: “Yönetim Kurulu’ndaki arkadaşlarımızla beraber mesleğimizin daha ileriye taşınması, meslektaşlarımızın özlük haklarının alınması, bütün meslektaşlarımızın yüzlerinin güldüğü bir yönetim anlayışını sergileyeceğiz.” Uzlaşma kültüründen çıkan sonuç Mesleki sorunlarına yönelik bir soruyu da yanıtlayan Tokgöz, Maliye Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Genel kurulun, uzlaşma arayışları Bürolarımız şube haline geldi Bakanlığı’nın Türkiye’deki en büyük özelleştirmeyi gerçekleştirdiklerini söyledi. Tokgöz, “Bizim bürolarımız Maliye Bakanlığı’nın ve Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın birer şubesi haline geldi. Ama buna rağmen özlük haklarımızda, hep ‘köklü’ diye bahsedilen camiamızda gerekli sağlamlaştırmalar yapılmadı. Ömer Faruk Tokgöz Hız başkan yardımcısı, Ersin Gökgün oda sekreteri, Ali Günaştı sayman, İbrahim Akel, Mehmet Bolat ve Abdülhalim Yiğit’de üye oldu. Sosyal Destek projeleri hız kesmiyor inandığını söyledi. Çakacak, konuşmasının ardından kursu başarı ile tamamlayan 26 kadın kursiyere sertifikalarını verdi. Açılışı yapılan atölye ve sergi salonunu’da gezen Kevser ÇakaMersin Valiliği Sosyal Destek Programı (SODES) kapsamında, Kalkınma Bakanlığı finansörlüğünde, Mersin Valiliği koordinasyonunda, Çamlıyayla Kaymakamlığı’nın destekleriyle İlçe Mili Eğitim Müdürlüğü tarafından yürütülen ‘İğne Oyasında Gümüş Işıltılar Projesi’nin ‘Atölye ve Sergi Salonu’nun açılışı Vali Özdemir Çakacak’ın Eşi Kevser Çakacak tarafından gerçekleştirildi. ‘İğne Oyasında Gümüş Işıltılar Projesi’ kapsamında 26 kadın kursiyere 256 saatlik Takı Tasarımı ve Gümüş Takı İşletmeciliği kursu, 15 kadın katılımcıya ise El Sanatları ve İğne Oyası kursu verildi. Açılış töreninde konuşan Kevser Çakacak, Çamlıyayla’nın meşhur iğne oyalarının ülke ve dünya çapında özel bir yeri bulunduğunu belirterek, projenin katkılarıyla daha fazla tanıtılmasına olanak sağlanacağına cak, kursiyerler tarafından üretilen el emeği göz nuru ürünlerin sergilendiği standları tek tek gezerek inceledi. ‘İğne Oyasında Gümüş Işıltılar Projesi’ kapsamırda, eğitimini beycan33@mynet.com Yalancılar... Gidilen her basın toplantısında hatip ilk söze genelde, “Her şey Mersin için”le başlar. Gerek sivil toplum örgütü başkanı olsun, bürokrat, siyasi parti temsilcisi herkesin ortak amacı “Mersin”... Her meslek grubu ile ilgili onlarca meslek gezileri, konferanslar, tanıtım toplantıları, destek çağrıları vb. onlarca etkinlikler düzenlendi. Ama bu kentte hiç bir meslek grubunun 10 yıl öncesinden bu güne bir arpa boyu yol gittiğine şahit olmadım. Bu kentin de arpa boyu ilerlemediği ortada... “Bayrak hep aşağıda kaldı” Bizim mesleği ele alalım örneğin. Mersin’de yerel basının kalkınması ve güçlü bir medya olması için başta örgüt başkanımız olmak üzere onlarca siyasi, bürokrat yıllarca konuştu. Bayrağı yukarıya çıkardık veya çıkarıyoruz naraları dinledik yıllarca. 10 yıl önce kendi yağıyla kavrulan ve en azından personel maaşını rahatlıkla ödeyip evine et değil belki ama, ekmeğini alabilen benim gariban gazeteci arkadaşlarım ve bazı gazete sahipleri artık dolmuş parasını bulamaz oldu. Kapısını çalacak bir arkadaşı vardı ondan da oldu. 10 yıl önce 16 olan haftalık gazete sayısı yüz taneye çıkınca aldığı on kuruş bir kuruşa indi. Kısa süre içinde mantar gibi türeyen kaçak taksiciler misali gazeteler, pasta büyümediği için alınan dilimi küçülte küçülte kırıntı haline getirdi. Bayrağı yukarı taşıdığını söyleyen benim sevgili meslek örgütü başkanım, bu kaçak yapılaşmaya adeta kendisi beton desteği verince iş içinden çıkılmaz bir hal aldı. Mersin’de yerel medya kavramı da artık telafuz bile edilmeyecek duruma geldi. Yani yapılanlar Mersin için olmadı hiç.... “Çamlıbel, entel sokağı daha niceleri” Mücadelemizi sürdüreceğiz Örneğin, 2016 ücret tarifemize sıfır zam yapıldı. Bununla ilgili mücadele vereceğiz. Ayrıca asgari ücret tarifesinden bir an önce zaman esaslı ücret tarifesine geçme konusunda çalışmalar yapacağız. Katma Değer Vergisi’nin genel orandan indirimli orana çekilmesi konusunda siyasi iradeden isteklerimiz olacak. Bununla ilgili mücadelemizi sürdüreceğiz. Camiamızın özlük haklarıyla ilgili olarak hem çalışma hem emeklilik koşulları hem de büro standartlarının daha da iyileştirilmesi hak ettikleri ücreti alabilmeleri için hep birlikte mücadele edeceğiz” diye konuştu. Görev dağılımı sonucunda Oda Başkanlığına Tokgöz seçilirken, Haşim Gazi Beycan Üçkardeş tamamlayan kursiyerler tarafından ortaya konulan ürünlerin, açılışı gerçekleştirilen sergi salonunda ve il genelinde yapılacak etkinliklerle sergilenmesinin sağlanacağı öğrenildi. Kentin dokusunu ele alalım örneğin.. Yaklaşık 10 yıldır hemen her bürokrat, yerel yönetici ve MTSO temsilcisi bu kentin gerçek sahipleri olan Mersinlilerin “Çamlıbel bitti” feryadını duydu. Ama bu feryat rakı masalarına sohbet mezesi olmaktan öteye gitmedi. Bu masalarda Çamlıbel kurtarıldı, eski hareketli gönlerine götürüldü, getirildi. Dükkanların hemen hemen tamamına yakını kiralık, evler de yavaş yavaş boşalıyor. Terk edilmiş de son demlerini yaşıyor havasında... Yakın bir geçmişte insanların yürümek için adım atacak yer bulamadığı entel sokağı da aynı kaderi paylaşıyor. Burada da dükkanlarn boş. Eskiden bu caddede dudakla telafuz bile edilmeyen hava paraları artık havalara uçtu. Mülk sahipleri dükkanlarını normal kiraya bile veremiyor. Buranın müdavim dilencileri bile mekanlarını değiştirir oldu. Kültür Park Viranşehir Yine yakın bir geçmişte insanların en azından nefes almak akşamları ailesi ile gittiği Kültür Park’da bu musibetsizlikten nasibini alan yerler arasında. Önceden insanlar Kültür Parka geldiklerinde cafelerde oturacak yer bulamazlardı. Araç parkedecek yer de çok zor bulunurdu. Nedenlerini herkes biliyor saymanın gereği yok dakikalarca... Ama bu mekan da evsizlerin ve okuldan kaçan liseli aşıkların mekanı oldu çıktı. Viranşehiri hiç söylemeye gerek yok Mersin'in küçük Suriye'si.. Orada artık Türkçe konuşmak yadırganıyor. Tabelaları okumak için de Arapça bilen bir tercümanla gezmek lazım.. Bu örnekleri aslında daha çok arttırabiliriz ama daha fazla moral bozmanın anlamı yok. Tüm bu anlatılanlar üç kuruş menfaate satıldı dersek de yeridir aslında. Birileri anlattı dinleyenlerle dalga geçti, dinleyenlerin de bir kulağından girdi diğerinden çıktı. Olan gerçek Mersinli garibana, gariban haline getirilen gerçek gazeteciye, bu kentin gerçek sahiplerine oldu. Sebep olanlar muhtemelen elde ettikleri menfaatlerle kına yakmıştır diye düşünüyorum. 5 23 MAYIS 2016 Mersin Şoförler ve Otomobilciler Odası Başkanı Veysel Sarı: Kaosun içindeyiz Mersin Tercüman Mersin Şoförler ve Otomobilciler Odası Başkanı Veysel Sarı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın toplu taşıma araçlarına özürlülerin yararlanabileceği şekilde özel aparatların eklenmesi yönünde çıkardığı ve yürürlüğe koyduğu kanunun, teknik açıdan mümkün olmadığını söyledi. Çıkarılan kanun ile, araçları değiştirmekle mükellef tutulduklarını hatırlatan Başkan Sarı, “Ancak Türkiye’de ne böyle bir araç üretiliyor, ne de Bilim ve Sanayi Teknoloji Bakanlığı’nın çıkardığı yasa gereğince, araçlarımızda değişiklik yapmamıza müsaade ediliyor. Bakanlık, gönderdiği yazıda ‘bu araçlarda tadilat yapamazsın’ diyor. Araç tadilattan geçmiş, yani modifiye denilen şey yapılmış oluyor. Esnaf sömürülüyor Şimdi durum böyle iken, Belediyelerde kendilerine gönderilen genelge gereğince, haklı olarak bizlerden araçlarımıza özürlü aparatı koymamızı istiyor. ‘Bu aparatlar olmazsa size ruhsat vermem’ diyor. Çünkü ruhsatı verirse, suç işlemiş olacak. Onlarda kendilerince haklı. Şu an tam bir kaos oluşmuş durumda. Ne araçlarımızı düzenleyebiliyoruz, ne de böyle bir araç olmadığından yeni araç satın alabiliyoruz. Üstelik işin bir diğer boyutu olan, tabanı yere yakın aracı tek bir firma üretiyor. O da mekanik sistemi tam uygulanmamakla birlikte, önceden 65-70 bin lira olan bu araç, kanunun çıkmasının ardından fiyatı 110-120 bin lira civarına çıkardı. Tam manasıyla esnaf sömürülüyor. Üstelik söz konusu araç, istenilen aksamlara da sahip değil. Muazzam bir şekilde esnaf zarara uğratılıyor” dedi. Birilerine rant mı sağlanıyor? Tek bir firmaya şoförlerin mahkum edilmesinin, ‘birinin yakınına fazladan para kazandırmanın başka bir yolunu mu buldular?’ sorusunu akıllara getirdiğini vurgulayan Başkan Sarı, “Çünkü karşımızda, tam anlamıyla olmasa bile şartlara yakın araç üreten tek bir firma var. Aracın tabanı yere yakın olduğundan, tek bir aparat koymuş hepsi bu. Yapılanlar serbest piyasa ekonomisine de uygun değil” diyerek, esnafın mağduriyetinin göz ardı edildiğini söyledi. Yeni külfet yükleniyor Mevcut dolmuşların 16 kişilik olduğunu, mümkün olmamakla birlikte söz konu- Veysel Sarı, Genel Yayın Yönetmenimiz Abdi Satıroğlu’na çıkarılan kanun’un uygulanabilir olmaktan çok uzak olduğunu söylerken, orta yol bulunmasının gerekliliğine dikkat çekti. su isteğin yerine getirilmesi halinde en az 2 koltuğun iptal edilmesi gerektiğini hatırlatan Başkan Sarı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu olduğu takdirde sayı 14’e düşecektir. Bu da esnafımıza yeni bir külfet yüklenmesi demektir. Kaldı ki bu, mevcut bin 583 araçtan isteniyor. Türkiye’de üretilmiyor Bizde diyoruz ki, tüm bu araçlardan bu değişimi isteyene kadar, hatlara ve gelen talebe göre belirli sayılarda araçların dönüşümüne izin verilebilir. Tüm araçlardan bu dönüşümün istenmesi son derece mantıksız. Ki, çok istememize rağmen bu aparatlara sahip araç Türkiye’de üretilmiyor. Bu olmayınca da, var olanı nasıl ve ne şekilde değiştirmemizi bekliyorlar anlamak mümkün değil. Mersin’i ele alacak olursak, mevcut araçlara baktığımızda yüksek yapılı araçlar halen hatlarda taşımacılık yapıyorlar. 50 nc dediğimiz, halen Çevreyolu ve Mezitli hattında sıklıkla kullanılan bu araçlara, özürlü aparatlarının takılmasının mümkünü yok. Özürlü vatandaşımız o araca hangi rampadan çıkacak? Fiziki olarak imkansız. Olacak var, imkansız olan var Bu noktada, biz özürlü vatandaşlarımız için bir şey yapmak istemiyoruz anlayışı çıkartılmasın. Hepimizin birer engelli adayı olduğumuzun bilincindeyiz. Şoförler olarak bunu en iyi bizler biliriz. Araçlarımızın engelli vatandaşlarımızın kullanımına uygun bir hale getirilmesini elbette bizlerde istiyor ve destekliyoruz. Ancak karşımızda da gerçekler var. Olması mümkün işler ile, tamamen yapılması imkansız olanlar var. Bizim de sorunumuz bu zaten. Bu işin, her kentte Belediye bünyesinde kurulan Özürlüler Daire Başkanlığı’nın inisiyatifine verilmesinin en doğru hareket olacağına inanıyoruz. Bu kurum, özürlülere uygun araçları bünyesinde oluşturup, tam anlamıyla hizmet vermeye uygun dizaynda araçlarla bir sistem oturturlarsa, herkesin sorunu ortadan kalkacaktır. Uygun araçları, içerisinde bulundurulacak yardımcı bir eleman ile şehrin mahallelerine ve nüfusuna göre dağılımını yapıp, özürlü vatandaşlarımızın hizmetine sunabilirler. Doğrusu da bu olmalı zaten. Hakkımızı da arayamıyoruz Şimdi belediyeler bize ruhsat vermiyor. Verilmediği gibi, vizelerimiz de yapılmıyor. Vizelerde yapılmayınca büyük cezalar yiyoruz, sıkıntılar yaşanıyor. Bu durum sadece Mersin’de değil, tüm Türkiye genelinde aynı şekilde sürüyor. Hakkımızı arayabilmek için başvurabileceğimiz mercilerde sınırlı. Başka bir konuda, yine şoför esnafımızı ilgilendiren bir kanunun iptali ile ilgili olarak Danıştay’a başvuruyoruz. İlgili Bakanlık ek süre istiyor. Mahkeme de 7-8 ay ek süre veriyor. O süreç içerisinde de genelgeyi durduruyor ama, farklı bir terim kullanıp, tabir-i caizse noktayla virgülün yerini değiştirip yine istedikleri uygulamayı sürdürüyorlar. Yani hakkımızı aramamızda tam manasıyla mümkün olmuyor. Çifte standart mı uygulanacak? Farklı bir durum olarak, söz konusu kanuna göre belediye, özel halk otobüsleri ve dolmuşların özürlülerin erişebileceği duruma getirilmesi isteniyor. Şimdi birçok otobüste özürlüler için rampa yok. Belediyeler, kanun gereği bize şartları yerine getirmediğimiz için ruhsat vermezken, kendi toplu taşıma otobüslerine aynı yaptırımları uygulayacak mı? Bu durumda çifte standart olmayacak mı? Minibüs esnafı, zaten belediye araçları ile haksız bir rekabet içinde. Belediyelerin bütçesi şu an alabildiğine yükseldi. Büyük bir gelir kaynağı var. Biz KDV’mizi veriyoruz, vergimizi ödüyoruz. Bütün arızalarımızı, şoför maaşlarımızı kendimiz ödüyoruz. Belediye ile aynı fiyata yolcu taşımak için mücadele ediyoruz. Haksız rekabet söz konusu Yıllardır söylüyoruz, belediye toplu taşımayı ayrı bir kurum haline getirsin. Orada kazandığı para ile şoförün maaşını, aracın masrafını, ihtiyaçlarını, akaryakıtını karşılasın da bir görelim. Mesela belediye su’ya bir zam yapıyor. Otobüse binende binmeyen de o parayı ödemekle mükellef. Oradan elde ettiği gelirle de belediye araçlarının ihtiyacını karşılıyor. Yani aradaki farkı yine vatandaşın cebinden almış oluyor. Bunun da adı hizmet oluyor. Bizim gibi küçük esnafta, var olacağım savaşı verirken yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor. Karşı karşıya kaldığımız bu haksız rekabetin üstüne, bir de ucu açık kanun maddeleri ile minibüsçü esnafını mağdur etmeye kimsenin bir hakkı yok.” Benim Düşüncem Şinasi Şirin sinasi.sirin@hotmail.com 19 Mayıs 1919 19 Mayıs 2016 97 Yıl önce Vatanın Kurtuluşu ve Türk Milletinin özgürlük savaşı için yola çıkan Büyük Önder Mustafa Kemal ATATÜRK. Bu savaşı milleti; 97 yıl sonra huzuruna çıkmak için terör lanetinden korkmak ve kendine minnetini, şükranını ve duasını sunarken ürksün, sinsin diye vermedi. Türk Milleti, terörden korkmaz, ölmekten korkmaz, şehit olmaktan korkmaz. Çanakkale de destan yazmış bir ecdadın ahvaliyiz biz. Atamıza savaşmayı değil, ölmeyi emretmiş atasının hiç tereddüt etmeden emrine itaat etmiş ecdadın torunları, bu gün ona şükranını sunmak için de hiç tereddüt etmeden huzuruna yürüyecektir. Hiç kimsenin endişesi olmasın. Vatanını meşru müdafaa için göğsünü Çanakkale de siper etmiş; ve adını tarihin derin sayfalarına, Yüce Türk Milleti olarak kanlarıyla yazdırmış, Laz Temel, Kürt Memo, Tatar İsmail, Kırımlı Ali, Rumelili Mico, Arap Sabri ( İsimler semboldür) v.s. v.s. ecdadın torunları, tek bir şeyden korkar. Vatanın bölünmesinden. İnanıyoruz ki; Kendine “Ben Türkiye Cumhuriyetinin onurlu vatandaşıyım” diyebilen hiçbir kavim, hiçbir alt kimlik izin vermeyecektir. Daha kanları kurumadı. Vatanının bölünmemesi için canların siper etmiş kürk kardeşlerimin, Vatanın bütünlüğü uğruna, bayrak uğruna, namus uğruna, ezan uğruna bizi biz yapan, değerler uğruna. Teröre belasına geçit vermeden 15 ton bombaya bedenlerini siper ederek param parça olmayı göze alarak şehit olmuşlardır. Ruhları şad olsun. Şimdi onlara saygı için, ecdada borç için, ve Büyük Önder ATATÜRK’e Şükran ve minnet, ruhlarına Fatiha için 19 Mayıs da Anıtkabir de olun. Meydanlarda olun, törenlerde olun. Bir olun, tek yürek, Tek Millet, Tek Bayrak ve Tek Vatan evladı olun. Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez. 19 Mayıs Yüce Türk Milletinin kurtuluş günü kutlu ve mutlu olsun. 6 23 MAYIS 2016 Yaşam Gemisi Melike Zafer Gürgen avukatmelikezafer@hotmail.com Amerikalı yazar Erma Bombeck’ in ölmeden önce yazdığı son yazıyı okumuş olduğunuzu düşünüyorum ancak yine ve yeniden yaşama dair önceliklerimizi hatırlatmak adına paylaşmak istiyorum; Erma Bombeck; kanser nedeni ile ölmeden önce şu satırları yazıyor; “Hayatımı yeniden yaşayabilseydim eğer; Hastayken yatağa girer dinlenirdim. Ben olmadığım Yeniden Yaşayabilseydim Eğer... zaman her şey kötüye gidecek diye düşünmezdim.. Gül şeklindeki pembe mumu saklamaz yakardım.. Daha az konuşur, ama daha çok dinlerdim.. Yerler kirlense, masa örtüm lekelense bile daha çok arkadaşımı akşam yemeğine davet ederdim.. Oturma odasında tv seyrederken, patlamış mısır yer, yerler leke olacak diye korkmazdım.. Bana gençliğini anlatmaya çalışan dedeme daha çok vakit ayırırdım.. Kocamın sorumluluklarını daha çok paylaşırdım.. Saçım bozulmasın diye, arabanın camının açılmasını önlemezdim.. Eteğimin lekelenmesine aldırmadan çimlere otururdum.. Tv seyrederken daha az, hayata bakarken daha çok ağlar ve gülerdim.. Ömür boyu garantilidir denilen hiçbir şeyi satın almazdım.. Hamileliğimin bir an önce sona erip, doğum yapmayı dilemek yerine, hamile olduğum her anın tadını çıkarır ve içimde bir canlı yaratmanın ne kadar harika olduğunu fark ederdim.. Bu o kadar nadir bir olay ki.. Mucize gibi bir şey.. Çocuklarım beni öpmek istediklerinde, asla “önce git ellerini yüzünü yıka” demezdim.. Onlara daha çok “seni seviyorum”, ondan da daha çok “özür dilerim” derdim.. Ama başka bir hayat verilseydi en çok yapacağım şey; her dakikasını değerlendirmek olurdu.. Dikkatle bak.. gerçekten gör.. yaşa.. vazgeçme.. Küçük şeyler için şikayet etmekten Müfide İlhan ölümsüzleşti Mersin’in ve Türkiye’nin ilk kadın İl Belediye Başkanı Müfide İlhan heykeli, MersinBüyükşehir Belediyesi’nin yapmış olduğu çevre düzenlemesinin ardından açıldı. Kültür Park içinde yer alan ve heykeltıraş Prof. Dr. Berika İpekbayrak’ın tasarladığı anıt heykelin görkemli açılışına, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, Müfide İlhan’ın kızları Simla İlhan ve Ayla Börekçi, Mersin Büyükşehir Belediyesi Meclis üyeleri, daire başkanları, siyasiler ve vatandaşlar katıldı. Açılışta konuşan Başkan Kocamaz, Türkiye’ye, özellikle de kadınlara öncülük yapmış çok büyük bir değerin bundan sonrada hatırlanması, örnek alınması düşüncesi ile hazırlanan Müfide İlhan heykelinin açılmasından büyük mutluluk duyduğu ifade ederek, "Bir bayan, Mersin’de ve Türkiye’ de ilk defa İl Kadın Belediye Başkanı seçiliyor. Bu,1950’li yıllarda hayal bile edilemezdi. Bu ilk, hem Mersinimiz, hem de ülkemiz açısından çok önemli’’ dedi. Geçmişini bilmeyen milletlerin geleceğini başka milletlerin çizeceğini vurgulayan Kocamaz, ‘’Bizim yerel yöneticiler olarak geçmişimize sahip çıkma mecburiyetimiz var. Biz kentte ortak payda oluşturmanın gayreti içerisindeyiz. İnsanların fikirleri, düşünceleri, inançları, kökenleri farklı olabilir ama aynı kentte yaşıyorsak, o kentin bireyi isek, aynı ailenin içerisinde yaşıyoruz demektir. Dolayısıyla bizlerin, Mersin’de bir ortak payda oluşturmak konusunda gayret göstermemiz gerekir’’ diye konuştu. Müfide İlhan’ın kızı Simla İlhan ise anıt heykelin açılmasına destek veren Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz’a teşekkür ederek, bu anlamlı açılışın bir parçası oldukları için de gurur duyduklarını ifade etti. Konuşmaların ardından heykelin açılışı yapıldı. Başkan Kocamaz, Müfide İlhan’ın kızları Simla İlhan ve Ayla Börekçi ile heykelin yapımında emeği geçen İlksen Songuç Dinçer’e çiçek taktim etti. vazgeç.. Bana benzemeyenler, benden daha çok şeye sahip olanlar ve kimin ne yaptığı beni ilgilendirmezdi.. Bunun yerine, ilişkilerimi güçlendirmeye çalışırdım.. Sahip olduğunuz ruhsal, fiziksel ve duygusal her şey için şükredin.. Tek bir hayatınız var ve bir gün sona eriyor.. Umarım her gününüzü değerlendirirsiniz..! ‘’ Yeniden yaşayabilseydim demeden ; Her günümüzü sevgiyle, umutla, hoş görü ile ve mutlulukla değerlendirebilmek dileğiyle … Sevgiyle… Kan vermek kalp krizini önlüyor Erdem, her kan bağışı verildiğinde AIDS, Hepatit B, Hepatit C ve Sifiliz taramasından da geçildiğini hatırlattı. Mersin Kızılay Şube Başkanı Necmi Erdem, kan bağışı ve kan vermenin sağlığa faydaları hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Erdem, "Kan bağışı konusunda farkındalığımızı artırmalıyız. Kan vermek, yüksek tansiyonu engeller, kolesterolü düşürür, hatta kalp krizini engeller." dedi. Bağışçı dinç olur Mezitli’de gençlik şöleni Mezitli'de binlerce kişi 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle tek yürek oldu. Gençlik Bayramı için Mezitli Belediyesi Ana Hizmet Binası önünde toplanan grup, ellerinde Türk bayraklarıyla yürüyüşe geçti. Yaklaşık 3 kilometre boyunca devam eden yürüyüşe, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Mersin Milletvekilleri Hüseyin Çamak ile Serdar Kuyucuoğlu, Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan eşi Sembol Tarhan, CHP Mezitli İlçe Başkanı Gökhan Gök, Belediye Meclis Üyeleri ve muhtarlar da eşlik etti. Başkan Tarhan'ın, üzerinde büyük harflerle 'Unutturmayacağız' ile Andımızın yazılı olduğu tişört dikkat çekti. Vatandaşların yoğun sevgisiyle karşılanan Başkan Tarhan, çalışmaları ve Cumhuriyet'in değerlerine göstermiş olduğu hassasiyetten dolayı her kesimden alkış aldı. Sloganlarla başlayan yürüyüş, Viranşehir sahilinde gerçekleşen konserle son buldu. Kan vermenin faydalarını anlatan Necmi Erdem, şöyle konuştu: “Kan bağışı insani bir Necmi yardım Erdem olmasının yanı sıra kendi sağlığınız için de çok faydalıdır. Kemik iliğinin yağlanmasını önleyip, kan yapımı canlı tutulur. Verilen kanın yerine, anında vücuttan genç hücreler dolaşımına katıldığı için, bağışçı daha dinç ve canlı olur. İhtimal yüzde 90 azalır Kandaki yüksek yağ oranı düşer. Kan bağışlayan kişide baş ağrısı, stres, yüksek tansiyon, yorgunluk gibi rahatsızlıkların giderilmesinde çok büyük katkısı olur. Kan bağışçısı her kan verdiğinde: AIDS, Hepatit B, Hepatit C, Sifiliz taramasından da geçmiş olursunuz. Kolesterolü düşürür. Aynı zamanda Kan grubu taramasından ücretsiz olarak yararlanırsınız. Kan bağışı kalp krizi ihtimalini de yüzde 90 azaltır.” Onurlu bir davranış Kan bağışının onurlu bir davranış olduğunun altını çizen Erdem, “Trafik kazasında yaralanan bir kimsenin, kan uyuşmazlığı olan bir bebeğin, kan bulunmazsa ölecek bir hastanın sizin verdiğiniz kanla kurtulmasının, size verdiği manevi duygu ölçüsüzdür. Bağışınız çok insancıl ve onurlu bir davranıştır. Türk Kızılayı'na kan bağışı yaparak umut olun, hayat kurtarın.” diye konuştu. 7 23 MAYIS 2016 İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi Kitabının Ayıpları - 5 S.94: “Üç Kafadar” (5 tane sessiz mayın) a-Eşitlik ve Adalet için asla örnek oluşturmayacak bir masal seçilmiş. b-Mavi terazi resimli paylaşım kavramı: “Kurt kardeş bunları paylaştır bakalım.” Orman hayvanları bugün kullandığımız teraziyi masalda bile olsa kullanamaz! c- “Düşünelim Tartışalım, 15.soru, çok politik bir sorudur: “Suriye’de yaşayan bir çocukla Ankara’da yaşayan bir çocuk haklar bakımından eşit midir? Açıklar mısın?” Suriye hakkında politik mesajlara göre önyargı oluşmasına neden olacağı için yanlış ve sessiz mayın niteliğinde bir sorudur. d-S.98: “Meraklı Çocuklar İçin” bölümünde yazdığına göre Kosova ve Sancak Türkleri vardır. Çocuk sormayacak mı, biz hangi Türklerdeniz? Bu yaşta çocuğa kendi kimliğiyle ilgili bu kadar soru oluşturmanın yararı yok, tersine çocuğu kimlik bunalımına sokacağı için zararı vardır. e-3.paragraftan anlıyoruz ki, Kosova’nın bağımsızlığını ilan etmesi önemliydi: “1990’lı yıllarda doğu ülkelerinde esen demokrasi rüzgârları Yugoslavya’yı da etkisi altına almış, ülke bölünmüş, küçük küçük devletler kurulmuştur. 1990’lı yıllarda Türk toplumu bunalımlı günler, sıkıntılar yaşamış ise de bugün rahatlamıştır. Kosova, 17 Şubat 2008 tarihinde bağımsızlığını ilan etmiştir.” Bu satırların arasında saklı duran Yugoslavya’yı parçalamış olan etnik mayınlar bu kitap aracılığıyla bugün çocuklarımızın beynine atılmaktadır. S.99: “Kadının Yardımı” (4 tane sessiz mayın) a-Mor zemin üzerinde sarı- beyaz renkli parçalı yazı. Ayrıca, mor soğuk renktir, okurken çocuğun dikkatini zayıflatır. b-Mor yazı, mor saat resmi ile parçalı yazı: “Yarın saat dokuzu çeyrek geçe bu dükkâna gel.” c-Kırmızı para kesesi ve kırmızı yazıyla parçalı cümle; “Paha biçilmez bir servet. ” d-S.105’de verilen bilgiye göre bu bir Makedon masalıdır. Makedonlar bakalım kimlermiş: “Yugoslavya dağıldıktan sonra 1991 yılında bağımsızlığını kazanmıştır. Makedonya coğrafyası, bugün üzerinde Makedonya Cumhuriyeti’nin kurulu olduğu coğrafya ile sınırlı değildir” Türk coğrafyası da Türkiye ile sınırlı değildir, böyle anlatım olur mu? S.106: “Oğul Sınaması” (6 tane sessiz mayın) a-Mavi yazı ve çok büyük soru işareti: “Baba beni evlat saymıyor musun?” Bu ifade masallarda olmaz, güncel bir kavramdır, masal bozularak içine girdirilmiştir. b-Kırmızı atlama çizgisi ve yazı: “.........üstünden atlamış, ... ” c-“.....Bir baltayla kütüğü parçalara bölmüş, yakmak için hazır etmiş, babasına seslenmiş: “Yeter baba, yoruldun.” demiş. “Gerisini yarın yaparız.” Yanlış diyalog kurulmuştur: Çünkü kütüğü babası değil kızın kendisi parçalara bölmüştü. Öğrenci burada şaşırtılmaktadır. d-Renkli yazı: “Her şeyi hak eden aslında sensin kızım.” Bu bitirişle masalın başı arasında bağlantı kurulamıyor; yerine bırakacağı evladını seçme işi gerçekleşmeden masal bitiyor. e-S.110: “Başkortostan Özerk Cumhuriyeti” başlıklı bölümde şaşırtmalar: Başkurt mu Başkort mu, vb değişik yazımları var. Öğrenci şaşırıp internette aradığında karşısına birçok ad çıkacak ve görecek ki sadece Rusça telaffuzu Başkortostan’dır. Öğrenciye Başkurtların kendi kullandığı ismini söylemek varken neden çocuğa bu şaşırtma? f- Bu devletin adını çocuğa Rusya bölündükten sonraki şekliyle öğretmek bu kitabın amaçlarını aşmaktır. Masalların ortaya çıktığı yüzyıl belirsizdir ve o nedenle sade ait oldukları kültürün adıyla anılırlar. Bu bir Başkurt masalıdır, o kadar. Devlet adı verilmesi gereksizdir. Bu eleştirimiz diğer masallar için de geçerlidir. S.111: “Üç Bacı” (4 tane sessiz mayın, ancak büyük bomba bu metinde) a-Kırmızı mavi resimli yazı: “Kadının içi cız etti:...” b- Dürbün resimli yazı: “...Uzakta dağlar...” c- Sh.116. Öğrenciye hitaben yazılan bu bölümde toplumda çatışmayı körükleyecek ifadeler var: “Millet olabilmek için insanların ve grupların birbirlerine güvenmeleri gerekmektedir. Millet olmak, uzlaşma ile gerçekleşir. Uzlaşıyı sağlamanın ön koşulu ise karşılıklı güveni sağlamaktır. Bu güven sağlanabilirse toplumda hemen her konuda uzlaşmak mümkün olacaktır. Ancak bu güven sağlanamazsa çatışma ihtimali yüksektir.” “Gruplar” bir toplumda neyin karşılığıdr, belirsizliktir, akıl dağıtır. Akla ziyan bu satırlar bir ders kitabında nasıl yer alabiliyor, inanılır gibi değil. Eğer bir cümlede “gerekmektedir” deniyorsa, gerçekte böyle bir güven tesis edilmemiş demektir. Oysa binlerce yıldan beri bu topraklarda batıdan gelen yüzlerce saldırı karşısında defalarca kenetlenmiş kaynaşmış millet olmuşuz. Batı ülkelerinin hiç birinde bizdeki kadar kaynaşmış güvenle birlikte yaşamakta kararlı bir millet yoktur. Çocuğa verilmesi gereken eğitim bizim millet olarak ne kadar kaynaşmış bir kitle olduğumuzdur. Böyle bir millet olmadığımızı beyin altına işleyen bu tür ifadeler asla kabul edilir değildir. Bu kitap milli birliğimize karşı yazılmış saldırı kitabıdır. d-“Meraklı Çocuklar İçin” açılan bölümde tek cümle var: “Üç Bacı” bir Anadolu masalıdır. Görüldüğü gibi, burada da “Üç Bacı bir Türk Masalıdır” demiyor. S.118: “Er Tapıldı ile Kardıgaç” (5 tane sessiz mayın) a-“Bir zamanlar Katagan adlı bir boy yaşardı. Sürüleri bol, at yılkıları ise Kara-Dağ’dan Narın’a aşardı. Bu boyun Ermankan adında bir hanı vardı. Yaman bir han. Ermankan Kalmuklar’dan bir hanım ile evliydi. Bir oğlu oldu, adını Kudaynazar koydular.” Türkçenin en az bilinen böyle bir lehçesinden satırlarla giriş yapılan bir metinle çocuk okumaktan da soğur. Burada hiç bilinmeyen bir Türk boyundan söz edilmektedir, ki çocuk bu kadar bilinmezlik arasında kendini yapayalnız hisseder. Kataganlar kim, Kalmuklar kim... Bu kitapta çocuğu kimlik bunalımına sokacak kadar karmaşık geniş bir etnik yelpazeden söz ediliyor. Eğer 4.sınıfta okutulan İngilizce müfredatıyla beraber düşünülürse, dünyanın etnik kimlikleri ve bayrakları da orada kaotik olarak verilmektedir; çocuk kim-kimdir, aklı almayacak kadar çok bilgi bombardımanının ortasında çaresiz bırakılmaktadır. b- Mavi yazıyla ok resmi: “...okları alnına hedefledi...” c-Hanlık tacı resmedilmiş yazı: “Yaşlı hanımız oymak...” d- Kırmızı yazı: “Nee!” dediler. Çocukların ağzı açık kaldı. e- S.122: “Meraklı Çocuklar İçin” bölümünden; “Er Tapıldı ile Kardıgaç” bir Kırgız efsanesidir. “Er Tapıldı”, 2500 yıl önce ilk Türk hanlıklarından birinin kuruluşunu anlatır. Bu masalın devamı bir sonraki masal olan“Kardeşin Kardeşe Kıydığı”dır. İşitme engelli öğrencilere su tasarrufu anlatıldı Başkent Mektubu Mahiye Morgül mahiye@gmail.com www.mahiye.net Burada da parçalanmış metin var. Çocuk bütünü okumadan nasıl ana fikre ulaşacak? Bu parçalı metinlerden anlıyoruz ki çocuk ana fikir sahibi olsun istenmiyor. S.124: “Kardeşin Kardeşe Kıydığı” (6 tane sessiz mayın) a- Başlık iki renkle ikiye parçalanmış. b-Kırmızı renkli: “Deri getirin, davet yazayım.” c-Yeşil renkli mektup: “Kudaynazar Ağam’a, Elçi göndererek huzuruna... d- Kırmızı cevap mektubu; düşmanlık ve kin dolu satırlar, çocuğa göre olmayan ifadeler: “Lanet olası kurnaz yetim! Elçini gönderdin, şahsen gelip davet etmedin. Canına okuyacağım! O töreni başına yıkacağım, önümde eğilip aman dileyeceksin! O Noygut anan beni uzak koydurdu, seni han diktirdi. Öcümü alacağım, başını belâya sokacağım, ak kalpaklı Kırgız boyları benim olacak, haberin olsun!” e-S.128: Düşünelim Tartışalım bölümünde yer alan “Derse zamanında gelme kuralıyla ilgili öğretmeninle uzlaşmaya çalışman mantıklı olur mu?” sorusu kafa karıştırıcıdır, çünkü kurallara uymayan öğrenciye öğretmenle uzlaşma aramak gibi akıl dışı bir öneri yapılıyor. Uzlaşma kavramı yanlış örneklendirilmektedir, çocuk kavramı doğru öğrenemez. f-Aynı bölümde olur olmaz her konuda “uzlaşma” üzerine çocuğa bunaltıcı sorular sorulmaktadır. Cevapsız kalmaya mahkum böyle sorular insanı bıktırır ve “bana ne” duygusu yaratır. Eğitimin amacı bu olamaz. l Devam Edecek Yerel Süreli Yayın Kuruluş Tarihi : 25.03.2002 Sayı : 651 23 MAYIS 2016 Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Abdi Satıroğlu Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ayşegül Satıroğlu Hukuk Danışmanı : Av.Erhan Karapınar Hukuk Danışmanı : Av.Hakan Zafer (0324) 232 60 90 (0324) 336 24 42 İdare Yeri : Kiremithane Mah. İstiklal Cad. Atlas Apt. No:87 Kat:1 No:4 Akdeniz / MERSİN (Özgür Çocuk Parkı - Atlıhan Oteli karşısı) Mersin Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (MESKİ) Genel Müdürlüğü, 10-16 Mayıs Engelliler Haftası kapsamında, İbni Sina Özel Eğitim Meslek Lisesi, Yunus Emre İşitme Engelliler Ortaokulu ve Çankaya Özel Eğitim Meslek Lisesi Merkezlerinde öğrencilere “Çevre ve Su Tasarrufu” konulu eğitim verdi. Suyun yaşam için içerdiği önem ve su tasarrufunun gerekliliğine ilişkin verilen eğitimi, işitme engelli öğrenciler için İşitme Engelliler Spor Federasyonu İl Temsilcisi Metin Ünel işaret diliyle aktardı. MESKİ Genel Müdürlüğü; suyun yaşam için içerdiği önem ve su tasarrufunun gerekliliğine konusunda yaklaşık 600 öğrenciye eğitim verirken, öğrencilerin eğlenmesine ve bilinçlenmesine katkıda bulundu. Eğitimlerin ardından okul bahçesinde öğrenciler için sürpriz bir etkinlik de gerçekleştirdi. Etkinlikte, öğrenciler de bizzat oyunların içine dahil edilerek, hem eğlendirip hem de “Su Tasarrufu ve Çevre Bilinci” hakkındaki bilgiler verilirken Öğrencilere, “Su Tasarrufu Çantası” ile MESKİ’yi tanıtıcı yayınlar da hediye edildi. Eğitim Merkezleri Yetkilileri; Engelliler haftasında etkinliğin düzenlenmesinde katkısı olan MESKİ Genel Müdürlüğü’ne teşekkür ettiler. Tel : 0.506. 443 37 30 E-mail : mersintercuman@gmail.com Web Site : www.mersintercuman.com İnci Park yenileniyor Akdeniz Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü, son olarak Üç Ocak Mahallesinde bulunan İnci Parkında baştanbaşa yenileme çalışmalarına başladı. “Yeşil bir çevre, yeşil bir Akdeniz” sloganıyla ilçe sınırları içerisindeki park ve yeşil alan miktarını her geçen gün arttıran Akdeniz Belediyesi, diğer yandan da ekonomik ömrünü tamamlamış mevcut park ve yeşil alanlarını yaz aylarına hazırlamak üzere yeniliyor. Müdürlüğe bağlı ekipler, son olarak Üç Ocak Mahallesinde yer alan İnci Parkının yenileme çalışmalarına başladı. Eskiyen ve kullanım ömrünü tamamlamış olan yürüme yolları, kilitli parke taşları ve kenar bordürleri ile döşenerek yenilendi. Parkta bulunan oturma bankları, yürüme yollarının zemini tamamlandıktan sonra yenilenecek, çocuk oyun grubu da yenileriyle değiştirilecek. Ayrıca sert zeminler dışında kalan alanda çimlendirme ve çiçeklendirme çalışmaları yapılarak park tekrardan yurttaşların kullanımına sunulacak. Ofset Hazırlık : Mersin Tercüman Gazetesi Baskı : Yükselişim Basın Yayın Matbaa Gazetecilik San.Tic.Ltd.Şti Tesisleri / MERSİN Mersin Tercüman Basın Meslek İlkelerine Uyar. Sözleşmesi olmayan yazar ve çizerlere ücret ödenmez. Yazılar kaynak gösterilerek kullanılabilir. Köşe yazarlarının görüşleri, gazetenin genel görüşü değildir. İLAN FİYATLARI Siyah beyaz tam sayfa : 1.400 TL Siyah beyaz yarım sayfa: 700 TL Siyah beyaz çeyrek sayfa 350 TL Renkli tam sayfa : 2.800 TL Renkli beyaz yarım sayfa: 1.400 TL Renkli çeyrek sayfa 700 TL st/cm siyah-beyaz: 3 TL st/cm renkli: 6 TL Ticari reklamlar pazarlığa tabidir. Rüya gibi... Mersin’in tanınmış müteahhitlerinden İlyas Kaya’nın yeğeni Hasan Kuru, Gülsün Şan ile Sultaşa Otel’de gerçekleştirilen muhteşem bir düğün ile dünya evine girdi. Sağanak yağmura rağmen konukların tıka basa doldurduğu Sultaşa Otel Havuzbaşı, gece boyunca horon sesi ile çınladı. Kaya, Kuru ve Şan aileleri gece boyunca konuklarla tek tek ilgilenirken, mutluluklarını dost ve akrabaları ile paylaştılar. Karadenizli ünlü ses sanatçısı Yusuf Saral’ın renklendirdiği gecede, eğlence ilerleyen saatlere kadar sürdü. Genç çiftin nikahını Yenişehir Belediye Başkanı İbrahim Genç kıyarken, CHP Mer- sin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu, Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan, Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Halil Kuriş’de Kuru ve Şan ailelerini bu mutlu günlerinde yalnız bırakmadılar. Gülsün ve Hasan Kuru çiftine, Mersin Tercüman Gazetesi olarak bir ömür boyu mutluluklar diliyoruz. İki kuzen Yusuf Saral ve İlyas Kaya, düşman çatlattı (soldan sağa) Fatma Kuru, Ayşe Ramadanoğlu, Kemal Kaya, Ayşegül Kaya, Hikmet Kuru, Gülsün Kuru, Hasan Kuru, Feride Kaya, İlyas Kaya, Gülizar Kaya, Emin Ali Kaya, Feride Kaya, Asude Kaya, Batuhan Asılkefeli ve Esin Ramadanoğlu (soldan sağa) Feride Kaya, İlyas Kaya, Yenişehir Belediye Başkanı İbrahim Genç, Gülsün Kuru, Hasan Kuru, İsmail Kuru, Feride Kaya, Leyla Gülşen ve Harun Şan Gençlerin mezuniyet coşkusu Çağdaşkent Anadolu Lisesi, 2015-2016 mezunlarını uğurladı. Öğrenciler, kep fırlatarak mutluluklarını aileleri ve arkadaşları ile paylaştı. Zeki Ayaz Çağdaşkent Anadolu Lisesi, okulun konferans salonunda düzenlenen törenle 2015-2016 mezunlarını uğurladı. Törene Okul Müdürü Ziya Ayaz, öğretmenler, öğrenciler ve aileleri katıldı. Okul Müdürü Ayaz, sevinç ve burukluğu bir arada yaşadıklarını belirterek, “Çocuklarımızı ilk gün nasıl emanet aldıysak, bu mezuniyet töreni ile birlikte bilgilerine bilgi katarak, hayata hazırlayarak ailelerine emanet ediyoruz. Tüm mezun olan öğrencilerimize hayatlarında sağlık ve başarılar diliyorum” diye konuştu. Tören, öğrencilere mezuniyet belgelerinin verilmesinin ardından, kep fırlatmaları ile sona erdi. Gazetemiz yazarlarından Şinasi Şirin ve eşi Meltem Yılmaz Şirin’de, oğulları Nusret Şirin’in mezuniyet sevincini, İngilizce Dil Sınıfı öğretmeni Selim Tekinoğlu ile birlikte paylaştılar... (soldan sağa) Vesile Kaya, Kadir Yılmaz, Ayşe Yılmaz, Gülsün Kuru, Hasan Kuru, Feride Kaya, Kemal Kaya, Ayşegül Kaya, Batuhan Asılkefeli, Feride Kaya, Kemal Asılkefeli, Asude Kaya, Esin Ramadanoğlu ve Can Ramadanoğlu (soldan sağa) Yenişehir Belediyesi İmar Müdürü Zübeyde Koç ve eşi Oğuz Koç, Yenişehir Belediye Başkan Yardımcısı Hayrullah Yücesoy ve eşi Tülin Yücesoy, CHP Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu, Sevtap Gürpınar, Mersin Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Halil Kuriş, İlyas Kaya ve Bilal Gürpınar (soldan sağa) Fatih Özdemir, Emine Özdemir, Hüsne Kaynak, Kıymet Kartal, Mehmet Kartal, Teslime Şan, Harun Şan, Gülsün Kuru, Hasan Kuru, Hüseyin Ali Kartal, Ayşe Kartal, Zeliha Kartal, Gülten Çulcuoğlu ve Bünyamin Çulcuoğlu.