BÜYÜLEME, GUY KAWASAKİ, MediaCat Yayınları İyi Olun, iyi
Transkript
BÜYÜLEME, GUY KAWASAKİ, MediaCat Yayınları İyi Olun, iyi
BÜYÜLEME, GUY KAWASAKİ, MediaCat Yayınları İyi Olun, iyi şeyler yapın ve muhteşem işler çıkarın! “Büyüleme güçlü bir beceridir ve güç beraberinde sorumluluk getirir. Bu becerileri, tüm dünyanın değilse de dahil olan tüm tarafların yarar göreceği şekilde kullanmak sizin görevinizdir,” diyen Guy Kawasaki, günümüzün en keyifli, en net yazan iş kitabı yazarlarından biri. Kitaplarını okuduktan sonra tanık olduğunuz pek çok olayda, ‘evet, Guy da şöyle diyordu zaten bu durumda’ derken buluyorsunuz kendinizi. Türkçe’de de yayımlanan Girişimcinin El Kitabı, Rakiplerinizi Çıldırtmanın Yolları ve Gerçeklik Testi kitapları ardından, Büyüleme, yazarın fikirlerini ilerlettiği ve toparladığı bir yöneticiler için el kitabı gibi. Kitapta büyülemenin neden gerektiği, nasıl elde edileceği, nasıl hazırlanılıp nasıl başlanacağı ve direnci nasıl kıracağımızla ilgili pek çok ipucu bulunuyor. İşte bu ilginç ipuçlarından bazı öne çıkanlar: Daha Büyük Bir Pasta Pişirin İnsanları büyülemek için öncelikle kendi yaklaşımınızla yeni bir şeyleri ortaya koymak gerekiyor. Guy’a göre dünyada iki tür insan ve kurum var: Yiyenler ve pişirenler. Yiyenler, var olan pastadan daha büyük bir dilim isterler; pişirenler ise daha büyük bir pasta yapmak isterler. Yiyenler, kendileri kazanırsa sizin kaybettiğinizi düşünürler ve siz kazanırsanız onlar kaybeder. Pişirenler ise herkesin kazanabileceğini düşünürler. Yani, pişirenler kazan-kazan ilişkilerine odaklanır ve yeni ürünler, fikirler, uygulamalar geliştirirler. “Yükselen bir dalga tüm gemileri yüzdürür,” diyen Guy’a göre pişirenler, yiyenlerden çok daha büyüleyicidir. Peki, siz ne pişiriyorsunuz? Kısa Tutun Kısa ifadeler, hem toplantılarda, hem de reklamlarda her zaman daha etkileyicidir. Uzun mailler, uzun yorumları hangimiz okuyoruz ki? Tabii kısa tutarken anlamı yitirmek de hepimizin korkusu. Guy, kısaca özetlemiş bu ‘kısa tut’maktan ne anlamamız gerektiğini: . e-posta: 6 cümle . video: altmış saniye . Powerpoint ve keynote: on slayt . iş planı: yirmi sayfa Peki, sizin mailleriniz kaç cümle? Bir mi, yirmi bir mi? Dokunsal Duyuları Kontrol Altına Alın İnsanların dokunsal duyularıyla algıladıklarının kararlarını etkilediğiyle ilgili pek çok araştırma vardır. Araştırmalar el sıkışırken eli sıcak olan kişilere daha çok güven duyduğumuzu gösterdiği için, eğer elleriniz genelde soğuksa davetlerde olabildiğince sıcak bir fincanı tutarak elinizi sıcak kalmasına özen göstermenizi öneren yazılara bile rastlayabilirsiniz. İşte Guy bu doğrultuda, Harvard ve Yale profesörleri Joshua M. Ackerman, Christopher C. Nocera ve John A. Bargh’ın dokunsal duyu algısını bir adım öteye taşıyan araştırmalarına yer vermiş: Araştırmacılar, özellikle ofislerde kâğıt altlıkların kullanılmasının önem ve ciddiyet izlenimi uyandırdığını; zor yapbozların çözülmesinin sosyal etkileşimde iddiayı artırdığını; sert sandalyelerde oturmanın ise insanları katı, daha az duygulu ve daha az esnek hale getirdiğini bulmuşlar. Sizin müşterilerinizi oturttuğunuz sandalyeler yumuşak mı? İnsanlara Borçlanmaktan Çekinmeyin Genellikle birisinden, özellikle de yakından tanımıyorsak yardım istemenin yanlış olduğunu ve yardım istediğimiz kişinin bundan olumsuz etkileneceğini düşünürüz. Ancak Guy’a göre durum farklıdır. Bize bir kez ufak bir yardımda bulunmuş olan bir kişinin bize tekrar yardım etmesi ihtimali daha önce yardım etmemiş olan kişiye göre daha yüksektir. İnsanlar eski kararlarıyla tutarlı olmak isterler ve bir kez iletişim kurduğumuzda o kişiyle aramızda bir bağ kurulmuştur bile… Benjamin Franklin’in Otobiyografisi kitabından alınan şu kısa hikâye de, insanlardan yardım istemenin beklenenin aksine onları size yaklaştıracağını gösteriyor. Franklin kitabında saymanlığa atanmasına karşı çıkan üyeyi nasıl ikna ettiğini şöyle anlatıyor: Kütüphanesinde çok ender ve ilginç bir kitabın bulunduğunu öğrendikten sonra ona bir not yazarak, bu kitabı inceleme arzumu ifade ettim ve kitabı bana birkaç günlüğüne ödünç verme lütfünde bulunmasını rica ettim. Hemen gönderdi. Kitabı bir hafta sonra, bu lütfünü takdirimi ifade eden başka bir notla iade ettim. Mecliste karşılaştığımızda benimle büyük bir nezaketle konuştu ve bundan böyle bana her fırsatta hizmete hazır olduğunu ifade etti. Yani, insanların kendilerinden yardım isteyen kişilere içerledikleri düşüncesi doğru olmayabilir. Zaten biz, Benjamin Franklin ile tartışabilir miyiz? Peki, siz kimlerden yardım istiyorsunuz?