KABUL EDİLEN SÖZLÜ SUNUM ve POSTERLER
Transkript
KABUL EDİLEN SÖZLÜ SUNUM ve POSTERLER
Kabul: Sözlü Toplam: 13 [SS-001] Entegre vektör kontrolü programlarında kullanılan yüksek konsantrasyonlu ürünler, sakıncaları ve ülkemizdeki durum Ahmet Kiremitçigil Bağımsız araştırmacı, Sağlık Bakanlığı (E) Genel Müdürü Bildirimizin amacı; yüksek konsantrasyonda aktif madde içeren halk sağlığı ürünleri sarmalına girmiş durumdaki Sağlık Bakanlığı, yerel yönetimler, Kamu İhale Kurumu, özel sektör ve son olarak da bu ürünlerin uygulanmasından doğrudan etkilenen halk kitlesinin, mevcut riskler nedeniyle, karşı karşıya olduğu tehlikeleri saptamak ve bu sarmaldan çıkış önerilerimizi paylaşmaktır. Araştırma sırasında, gözlem, sorgulama, kaynak tarama ve benzeri yöntemler uygulanmış, 30 yıllık saha deneyiminin yanı sıra, uluslar arası kurumların, bakanlıkların, üreticilerin ve ulaşılabilen özel sektör kaynaklarının ilgili verileri taranmış, pek çok yabancı bilimsel kaynaktan da yararlanılmıştır. Bulaşıcı hastalık etmenlerini taşıyarak sağlıklı bireylerin hastalanmalarına neden olan veya fertlerin fiziksel ve ruhsal iyilik halini bozarak toplumun sağlığını olumsuz yönde etkileyen vektörlerin kontrolü amacıyla yapılan entegre vektör kontrolü çalışmalarının önemli ayaklarından biri de; kimyasal mücadeledir. Gelişmiş ülkelerde ve Avrupa Birliği’nde, kimyasalların kullanımı, güvenlik kriterleri yükseltilerek, çeşitli şekillerde sınırlandırılırken, mevcut ürünlerle yürütülen işlemlerde, insana, hedef dışı canlılara ve çevreye en az düzeyde zarar verilmesine de çok büyük özen gösterilmektedir. Başta üretimde çalışanlar, taşıyıcılar, depolayıcılar ve uygulamacılar olmak üzere, uygulama alanında etkilenen insanlara, hedef dışı canlılara ve çevreye de ciddi riskler getiren yüksek konsantrasyonlu ürünlerden, olabildiğince sakınılmaktadır. Aşırı toksisite, Kolay emilim, Dozlama hataları, Fitotoksisite, Çevre kirlenmesi, Donanımlı personel gereksinimi, Sıcaklık değişimlerine dayanıksızlık, Emülsiyon/süspansiyon karakterlerinde bozulma, Uygulanan karışımda homojenite bozukluğu ve Uygulama cihazlarında sorunlar gibi pek çok sorunları olan bu tür yüksek konsantrasyonlu sıvı formülasyonlar, her geçen gün sayıları ve formülasyon içerisindeki aktif madde yüzdeleri artarak ruhsatlanmakta ve yüksek tonajlarda satılmaktadır. Elde ettiğimiz bulgular sonucunda; günümüzdeki izinli ürün sayısının 150 dolayında olduğu tahmin edilmektedir. Bir kısır döngü haline getirilmiş olan yüksek konsantrasyonlu ürünler olgusundan kurtulmak olasıdır ve çözüm önerilerimiz, sonuç bölümümüzde sıralanmıştır. Anahtar Kelimeler: Aktif madde, konsantrasyon, ürün, vektör, [SS-002] İçme ve Kullanma Sularında Dezenfektan Olarak Klordiosit Kullanımı Salih Zeki Yıldız1, Nurcan Şirin2 1 Sakarya Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Anorganik Kimya Anabilim Dalı, Sakarya 2 Turoksi Kimyevi Maddeler San. Tic. Ltd. Şti., Sakarya Günümüzde temiz su kaynaklarında organik içerik seviyesinin giderek artması, kullanılan dezenfektan maddelerin seçimini önemli hale getirmiştir. Serbest klorun dezenfektan olarak kullanıldığı proseslerde insan sağlığı açısında önemli yan etkilere sahip trihalometanlar (THM) oluşmaktadır [1]. Klordioksit, özellile içme ve kullanma sularının arıtımında düşük konsantrasyonlarda etkili, tatsız ve kokusuz bir madde olması, kalıntı klor tadı yaratabilecek klorofenollere dönüşmemesi, düşük ve yüksek pH değerlerinde bakteri, fungus, alg ve biyofilmlere karşı etkili olması, kloramin ve trihalometanların (THM) oluşumuna neden olabilecek bazı maddelerle ve amonyakla reaksiyona girmemesi gibi özellikleri nedeniyle hipoklorite ve serbest klora kıyasla avantajlı duruma geçmektedir[2,3]. Klordioksit, ozon ve klor gibi aşırı reaktif olmak yerine, sadece sülfür, amin türevi maddeler ve bazı aşırı reaktif organik maddelerle reaksiyon verir. Dünyada bilinen en düşük korozif etkili dezenfektan olan klordioksit, oksidasyon gerilimi düşük fakat potansiyeli açısından ise bilinen en güçlü oksitleyicidir. Bilinen tüm dezenfektanların oksidasyon güçleri ve kapasiteleri incelendiğinde, klordioksitin en düşük dozlarda bile son derece etkili olduğu görülmektedir (Tablo 1) [4]. Kaynaklar 1. G. Fantuzzi et al., The Science of the Total Environment 264, 257-265, 2001. 2. Deshwal B.R., Lee, H.K., Journal Of IndustrıalAndEngineerıngChemistry, 11, 1, 125-136, 2005. 3. Geng, X., Wang, Z., Lİ, X., Zhang, C., JournalOrganicChemitry, 70, 23, 9610–9613. 4. WHO (2000), Disinfectantsanddisinfectantby-products, Geneva, World HealthOrganization (EnvironmentalHealthCriteria 216). Anahtar Kelimeler: Dezenfektan, klordioksit, sodyum klorit, içme suyu arıtma, atık su arıtma Tablo 1. Dezenfektanların oksidasyon güçleri ve kapasiteleri OKSİDAN OKSİDASYON GÜCÜ OKSİDASYON KAPASİTESİ Ozon (O3) 2,07 2e- Hidrojen peroksit (H2O2) 1,78 2e- Hipokloröz asit (HOCl) 1,49 2e- Hipobromit asit (HOBr) 1,33 2e- Klordioksit (ClO2) 0,95 5e- [SS-003] Halk sağlığı müdürlükleri ve toplum sağlığı merkezlerinde çalışan hekimlerin biyosidal ürünlere yönelik bilgi düzeyi ve uygulamalarını değerlendirme çalışması Özgür Erdem1, Kanuni Keklik1, Halil Ekinci2, Muhsin Akbaba3 1 Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, Toplum Sağlığı Hizmetleri Daire Başkanlığı, Ankara 2 Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, Birinci Basamak Sağlık Hizmetleri Başkan Yardımcılığı, Ankara 3 Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı, Adana Amaç: Piyasa gözetim ve denetiminde rol alan, halk sağlığı müdürlükleri(HSM) ve toplum sağlığı merkezlerinde(TSM) çalışan hekimlerin, biyosidal ürünlere yönelik bilgi düzeyleri ve uygulamalarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı çalışmadır, bilgi toplama aracı olarak anket kullanılmıştır. Anket; 7’si demografik bilgileri, 5’i teorik; 6’sı uygulama bilgi düzeyini ve 2’si öneri ve görüşleri değerlendirmek üzere 20 sorudan oluşmaktadır. Bulgular: Çalışmaya % 91,2’si TSM’lerde, % 8,8’i HSM’lerde çalışan 298 hekim katılmıştır. Yaş ortalaması 35,1 ± 8,9; ortancası 34 (min.23-max.60), son görevinde çalışma sürelerinin ortancası 1 yıldır ( min.0,1-max 23). “Biyosidal ürün tanımını biliyor musunuz?” sorusuna % 52,6’sı “evet” yanıtını vermiştir. Biyosidal ürün olarak % 45,6’sı pestisitleri; % 37,6’sı dezenfektanları; % 32,9’u deterjanları; % 25,5’i sabunları; % 23,2’si kloru; % 11,1’i ultraviyoleyi belirtmiştir. Biyosidal ürünler yönetmeliğini, % 37,2’si duyduğunu, % 4,0’ü okuduğunu ve % 11,7’si 2009 yılında yayınlandığını; % 34,6’sı yönetmelikten Sağlık Bakanlığı’nın sorumlu olduğunu belirtmiştir. “Biyosidal ürünlerin ruhsat ve tescil işlemleri nereye yapılır?” sorusuna % 33,6’sı “İl Sağlık ve Halk Sağlığı Müdürlükleri’ne”, “çalıştığınız yerde biyosidal ürünlere yönelik piyasa gözetim ve denetimi yapılıyor mu?” sorusuna % 40,9 ‘u “evet”; “biyosidal ürünlerle ilgili olarak şimdiye kadar sahada bir uygulama da yer aldınız mı?” sorusuna % 4,4 ‘ü “evet” olarak yanıtlamıştır. “Sizce TSM/ HSM ’nin, biyosidal ürünlerin insan sağlığına zarar vermemesi yönünde hangi görevleri olmalıdır?” sorusuna % 73,5’i “halk eğitimi”; % 63,1’i “satış yapılan yerlerin belirlenmesi/denetimi; % 57’si “uygunsuz biyosidal ürünlerin toplatılması”; % 38,9’u “uygunsuz biyosidal ürünlerin imhası” cevabını vermiştir. Ulusal Zehir Danışma Merkezinin telefon numarasını, katılımcıların % 62,4 ‘ü doğru yanıtlamıştır. Sonuç: Çalışma ile hekimlerimizin, biyosidal ürünler ile ilgili yeterince bilgi sahibi olmadığı ve sahadaki uygulamalara katılımlarının az olduğu; halk eğitimleriyle piyasa gözetim ve denetimlerine önem verilmesi gerektiğini vurguladıkları tespit edilmiştir. Hekimlerimize verilen eğitimlerin, müfredat ve dokümanlarına biyosidal ürünler konusunun eklenmesi; bilgi düzeyi ve farkındalığın arttırılmasına; halk eğitimleri ve piyasa gözetim denetimlerinin güçlendirilmesine katkı sağlayacaktır. Anahtar Kelimeler: hekim, bilgi düzeyi, saha uygulaması [SS-004] Sodyum hipoklorit çözeltilerinde aktif klor derişimini etkileyen faktörler ve biyosidal analizlerindeki önemi Umut Şahar, Aslı Şahiner, Tekin Gezer, Ece Halat, Pınar Alkan, Mustafa Ateş, Güven Özdemir Ege Üniversitesi Fen Fakültesi, Egemikal Çevre Sağlığı Laboratuvarı, İzmir Amaç: Sodyum Hipokloritin dezenfektan niteliğini koruması için dikkat edilmesi gereken noktaların belirlenmesi. Yöntem: Farklı sıcaklıklarda ve zamana bağlı olarak iyodometrik yöntemle aktif klor miktarları tespit edilmiştir. Farklı derişimdeki sodyum hipoklorit çözeltileri, iklimlendirme kabinlerinde belirli periyotlarda tutulmuş ardından analiz edilmiştir. Literatürdeki çalışmalara ilişkin veriler de derlenmiştir. Bulgular: Sodyum Hipokloritin yüksek sıcaklıklarda hızla bozunduğu tespit edilmiştir. Bu bozunmanın 10-15 °C civarında çok düşük olduğu sonucuna varılmıştır. Aktif klor miktarı fazla olan çözeltinin bozunma hızı aynı koşullarda aktif klor miktarı düşük olana göre daha yüksektir. Daha derişik çözeltilerin daha yüksek katsayıya bağlı bozunduğu anlaşılmaktadır. Literatür çalışmalarında 120 g/L aktif klor çözeltisinin 30 °C sıcaklıkta bir yıl sonunda %80 oranında bozunduğu bildirilmiştir. Aynı çözelti 10 °C sıcaklıkta %15 bozunmuştur. Kullanılan ambalajların da bozunmada etkili olduğu anlaşılmıştır. Sonuç: Normal koşullar olarak adlandırılan ve ortalama değer olarak kabul edilen 25°C sıcaklıkta 120 g/L aktif klor çözeltisinin 4. Ay sonunda %10-15 oranında bozunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda taşıma ve transfer koşullarının, depolama sıcaklığının, kullanılacak derişimin ve ambalajların bu bilgiler ışığında geçerlilik süresini, çözeltinin stabilitesini ve konsantrasyonunu etkilediği dikkate alınmalı buna göre değerlendirilmelidir. Anahtar Kelimeler: Aktif klor, iyodometriktitrasyon, sodyum hipoklorit, stabilite [SS-005] Kayseri Halk Sağlığı Müdürlüğünce Önerilen Biyosidal Veri Sistemi (BVS) Aydın Önder, Mustafa Güç, Ülkü Yavaş, Hacı Bedir, Yunus Karadağ Halk Sağlığı Müdürlüğü, Kayseri Biyosidal ürün uygulamaları, ürünlerin içerikleri nedeniyle, çeşitli riskler taşımakta ve etkili kontrol mekanizması gerektirmektedir. Ülkemizde yeni sayılabilecek bu konuda yapılan eğitim ve denetimlerde, tüketici ve uygulayıcılarda yeterli farkındalık oluşmadığı gözlenmiştir. Sonuç olarak kamuoyundaki farkındalık eksikliği ve çeşitli sebeplerle mevzuatın öngördüğü sistemin tam olarak uygulanamaması, tüm tarafların katılımıyla yürütülecek bir sisteme olan ihtiyacı göstermektedir. Koordinasyonun sağlandığı bir veri tabanından oluşan bu sistem, tüm tarafların (ithalatçılar dâhil tüm yetkilendirilmiş satıcılar, yetkilendirilmiş ürün uygulayıcıları, Kurum- teşkilatı, tüketiciler) ürün uygulama, denetim, vb. faaliyetlerinin mevzuata uygun ve kolaylıkla yürütülmesine olanak sağlayacaktır. Müdürlüğümüz tarafından önerilen BVS özetle şu şekilde çalışmaktadır; Kurum BVS’yi kurup, işletilmesi esnasında teknik destek sağlayacak ve ruhsatlandırılan ürün verilerini sisteme ekleyecektir. Halk Sağlığı Müdürlükleri kendi ili içerisindeki yetkilendirilen satıcı, ithalatçı ve uygulayıcı bilgilerini sisteme ekleyecektir. Sistemdeki ürünlerin satış bilgileriyle uygulayıcıların teknik takibi sistem üzerinden yapılabilecek ve denetimlerin etkinliği artırılacaktır.Yetkilendirilen uygulayıcılar Ek-1 formunu sistem üzerinden dolduracaklardır. Çalışan bilgilerinide sisteme ekleyeceklerdir. Yetkili satıcılar satış bilgilerini ürünün bireysel kullanım için olup olmadığı bilgisiyle sisteme gireceklerdir. Ruhsatlı ürün üreticisi veya ithalatçısı BVS’de satıcı olarak değerlendirilecektir. Bireysel kullanıcılar ve ürün uygulama hizmeti almak isteyenler BVS üzerinden tüm bilgilere ulaşabilecek, veri girişi yapamayacaktır. Özetle BVS ile; Bireysel kullanıcıların tüm ürünlere ulaşması engellenecek, uygulayıcıların kullanacağı cihazlar ruhsatlı olacağı, çalışan bilgileri takip edileceği için ürün maruziyetinin azaltılmasına ve çalışan haklarının korunmasına büyük katkı sağlanacaktır. Ürün ambalajlarının depozitolu olması ve etkin kullanımı sonucu düşecek ürün miktarı ile çevreye verilen zarar minimize edilecektir. Tüm verilere kullanıcıların ulaşabilmesi tarafların iş yükünü kolaylaştıracak ve denetimlerin verimini büyük oranda artıracaktır. Ürünler üretim veya ithalat aşamasından, çalışanlarda işe başladığı andan itibaren kayıt altına alındığı için kayıtdışı satış yada işçi çalıştırma gibi sorunların önlenmesine katkı sağlanacaktır. Bu ve benzeri faydalar sağlayacağı kuvvetle muhtemel olan sistemin; etkin, sürdürülebilir, büyük oranda otokontrol sağlayan ve yapılacak basit değişikliklerle piyasaya arz edilmiş tüm ürünlerde de uygulanabilir olacağı kanısındayız. Anahtar kelimeler: biyosidal, veri, sistemi Anahtar Kelimeler: biyosidal, veri, sistemi Biyosidal Veri Sistemi Akış Şeması [SS-006] Aydın’da Bitki Koruma Ürünü Satan Bayilerin Mevzuat Bilgisi ve Üreticilere Danışmanlık Rolü Burak Çapacı, Ali Arıkan, Emine Didem Evci Kiraz, Filiz Ergin Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi, Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Aydın AMAÇ Aydın genelinde 2011 yılı içerisinde gerçekleştirilmiş olan “Pestisit Farkındalık Çalışması” sonuçları üreticilerin %78,7’sinin ilaçları bayilerden tedarik ettiğini göstermiştir. Ayrıca o çalışmanın hedef gruplarından biri olan, bitki koruma ürünü satan bayilerin mevcut yönetmelik konusunda bilgi düzeylerini ve üreticilere verdikleri danışmanlık hizmetinin boyutunu belirlemek amaçlanmıştır. YÖNTEM Kesitsel bir çalışmadır. 140 bitki koruma ürünü satan bayi ile, Eylül 2013’de, yüz yüze görüşülerek uygulanan 31 soruluk bir anketle gerçekleştirilmiştir. Sorular “Bitki Koruma Ürünlerinin Toptan ve Perakende Satılması ile Depolanması Hakkında Yönetmelik (RG 10.03.2011, Sayı: 27870)”e göre hazırlanmıştır. Anketin ön çalışması, yeniden yapılandırılması ve anketör eğitimleri araştırmacılar tarafından yapılmıştır. Bilgi düzeyi belirlemek için; cevaplar doğru “1”, yanlış “0” olacak şekilde puanlanmış, her bayi için toplam bilgi düzeyi puanı elde edilmiştir. BULGULAR Çalışmaya katılan bayilerin %76,4’ü ev ve iş yerleri arasında bulunmaktadır. Bayilerin %50,0’si şahıs, %21,4’ü şirket ve %1,4’ ü toptancı niteliğindedir; ortalama 10,91 ± 8,57 yıldır faaliyet göstermektedirler. Bayilerde ortalama 2,97±4,78 kişi(1-50 kişi) çalışmaktadır. Bayilerde görüşülen kişilerin %79,7 mühendis ve yüksek mühendistir. Katılımcıların %12,1’i bitki koruma ile ilgili herhangi bir eğitim almadığını belirtmiştir. Yönetmelik bilgi düzeylerinin toplam puan ortalaması 10 üzerinden 8,78±1,07 olarak saptanmıştır. Bayilerin eğitim düzeyi ve bitki koruma eğitimi alıp almamaları ile yönetmelik bilgi düzeyi toplam puanı arasında anlamlı fark bulunmamıştır(p>0.05). Bayilerin %3,6’sı üreticiler için ilaç hazırlarken, %5,0’i üreticiler için ilaçlama yaptıklarını belirtmiştir. Bayilerin %99,3’ü üreticilerin herhangi bir nedenle danışmanlık almak amacıyla kendilerine başvuruda bulunduğunu; %5,0’i üreticilerin herhangi bir sağlık sorunu nedeniyle kendilerine görüş sorduklarını belirtmişlerdir. SONUÇ Bitki koruma ürünü satan bayilerin mevcut yönetmelik konusunda yeterli bilgileri olduğu belirlenmiştir. Bununla birlikte; üreticilerin %78,7’sinin ilaç temin yerinin bayiler olması ve %99,3’ünün danışmanlık almak amacıyla bayilere başvuruda bulundukları sonucu önemlidir. Bu doğrultuda, bayilere bitki koruma ürünü kullanım bilgisi ve sağlık etkileri konusunda destekleyici bilgiler verilmesi ve konularda üreticilere daha fazla destek olmalarının sağlanması gerekmektedir. Anahtar Kelimeler: Bitki Koruma Ürünleri, Farkındalık, Yönetmelik [SS-007] Farklı Yüzeyler Üzerinde Oluşmuş Biyofilm Tabakasına Karşı Chloramine T TrihydrateBiyositinin Etkinliğinin Değerlendirilmesi Nazmiye Özlem Şanlı Yürüdü, Ayşın Çotuk İstanbul Universitesi Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Temel ve Endüstriyel Mikrobiyoloji Anabilimdalı, İstanbul Amaç: Endüstride cihaz ve sistemlerin sıcaklığının düşürülmesinde kullanılan soğutma kuleleri mikroorganizmaların, özellikle Legionellabakterilerinin, üremesi için ideal bir ortam sağlarlar. Tamamlama suyundan/havadan sisteme giren mikroorganizmalar, su ve kısıtlı besin içeren soğutma kulesinin iç yüzeylerinde biyofilm oluştururlar. Biyofaulingin olumsuz etkileri sonucu, ciddi ekonomik kayıplar ve hijyen problemleri ortaya çıkar. Bu sistemlerde mikrobiyolojik analizler ve etkin-doğru biyosit kullanımının paralel olarak yürütülmesi, salgınların önlenmesi ile kamu sağlığı açısından; maddi hasarların minimum düzeye indirgenmesi ile de ekonomik açıdan önemlidir. Her malzemenin biyofilm oluşumuna aynı oranda izin vermediği bilinmektedir. Ayrıca, biyofilm erken kolonizasyondan olgun biyofilme geçerken fizyolojik/metabolik değişiklikler meydana gelir, bu da antimikrobiyal ajanlara hassasiyeti değiştirir. Çalışmamızda etkinliği test edilen Chloramine T trihydrate’ın, kullanma ve içme suyu dezenfeksiyonu, atık su arıtımı, soğutma kuleleri gibi çeşitli endüstri dallarında kullanımı önerilmektedir. Ancak farklı yüzeyler üzerinde oluşmuş soğutma kulesi biyofilmine karşı etkinliğine ilişkin yayınlanmış veriye rastlanmamıştır. Çalışma kapsamında kuleler için önerilen % 0.05 biyosit dozunun farklı yüzeyler üzerindeki biyofilm bakterileri ve planktonik bakterilere karşı etkinliği 6 ay süresince aylık olarak test edilmiştir. Yöntem: Model sisteme gerçek kule suyu ve Legionellapneumophila ATCC 33152 standart suşu aşılanmış, sisteme paslanmaz çelik, cam ve PVC kuponlar yerleştirilip, gerçek kuleye benzer şekilde 6 ay süresince çalıştırılmıştır. Her ay biyofilm ve su örneği alınıp biyosite 0, 1 ve 3 saat maruz bırakılmıştır. Temas süresi sonunda örnekler heterotrofik bakteri sayısı (HBS), Legionellaspp. varlığı, epifloresanmikroskobi, toplam ve serbest ATP konsantrasyonu açısından değerlendirilmiştir. Bulgular: Soğutma kuleleri etkin biyosit kontrol programlarında <104 KOB/ml HBS ve <300 RLU ATP değeri sistemin temiz olduğuna işaret eder. Test edilen biyositin bu kriterler bakımından etkin olduğu belirlenmiştir. Sonuç: Sesil ve planktonik mikroorganizmaların biyosite yanıtı aylara göre farklılık göstermektedir. Ayrıca, Kruskal-Wallis istatistik analizine göre, biyosit etkinliği yüzeyler arasında sadece heterotrofik plak sayımı açısından farklılık gösterirken; Legionellaspp. varlığı, epifloresanmikroskobi, ATP konsantrasyonu açısından yüzeyler arasında farklılık tespit edilmemiştir. Anahtar Kelimeler: Biyosit, biyofilm, Chloramine T trihydrate, Legionellapneumophila, soğutma kulesi [SS-008] İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatı YukselSoyleriz TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU ANKARA Amaç 1593 Sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunun 268-275. maddeleri uyarınca Sağlık Bakanlığınca verilen açılma izni, yerel yönetimler yasalarında yapılan değişikliklerle 10.08.2005 tarih itibariyle yerel yönetimler tarafından verilmektedir. Bu bildiride, işyeri açma ve çalışma ruhsatının amacı, çevre sağlığı açısından önemi, ruhsat için gerekli belgeler, sınıf tespiti, sağlık koruma bandı ile ilişkisi ve biyosidal ürün üretim tesisleri ile ilişkisinden bahsedilmektedir. Yöntem Bu çalışmada ulusal ve uluslararası mevzuat ve Avrupa birliği ülkelerinde uygulamalar esas alınmıştır. Bulgular Alınacak teknik ve bilimsel önlemlerle çevre ve toplum sağlığına kabul edilebilir seviyede olumsuz etkisi olan gayri sıhhi müesseselere işyeri açma ve çalışma ruhsatı verilmektedir. ruhsat için en önemli gerekli bilgi ve belgeler, ÇED Kararı, kurulacak tesis yerinin imar durumu, tesis yerinin uygunluğu, tesisten kaynaklanacak olumsuz etkilere karşı alınacak önlemler, sağlık koruma bandı mesafesidir. Gayri sıhhi müesseselerin sınıf tespiti Sağlık Bakanlığınca yapılmaktadır. Zirai mücadele ve halk sağlığı mücadele ilaçları üretim tesisleri birinci sınıf, havuz suyu kimyasalları, yüzey dezenfektanları ve içme suyu dezenfektanları ise 2. sınıf gayri sıhhi müessesedir. Avrupa birliğine üye ülkelerde ÇED ile ilgili 2011/92/EU sayılı direktifin ek-1 ve ek-2, entegre izinle ilgili 2008/1/EC sayılı direktifin ek-1 ve bu direktifin yerine 07.01.2014 tarihinde geçen olan 2010/75/EU Sayılı direktifin ek-1, büyük endüstriyel kazalarla ilgili 96/82/EC sayılı direktifin 1. ve 2. sütunlar ve bu direktifin yerine 1 Temmuz 2015 tarihinde yerine geçecek olan 2012/18/EU direktifin 1. ve 2. sütunları dikkate alınarak yapılmaktadır. Sağlık koruma bandı ile ilgili olarak Avrupa birliğinde büyük endüstriyel kazalarla (sevoso II) ilgili 96/82/EC sayılı direktifin 12. maddesi, 2012/18/EU sayılı direktifin 13. maddesinde belirtilmektedir. avrupa birliği işyeri açma ve çalışma ruhsatına benzer izinler 2008/1/EC Sayılı Direktifin ilgili hükümleri doğrultusunda uygulanmaktadır. Sonuç İşyeri açma ve çalışma ruhsatlarına ilişkin yönetmelik çevre sağlığı, sınıf tespiti, sağlık koruma bandı başta olmak üzere Avrupa birliği mevzuatı doğrultusunda revize edilmelidir. Anahtar Kelimeler: Anahtar kelime: işyeri açma, sağlık koruma bandı, biyosidal ürünler üretim tesisi [SS-009] Biyosidal Ürünlerle, Kozmetik, Bitki Koruma, Beşeri Tıbbi Ürünlerinin Ruhsatlandırma Süreçlerinin Karşılaştırılması YukselSoyleriz TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU ANKARA Amaç Bu çalışmada, biyosidal ürünlerle, kozmetik, bitki koruma, beşeri tıbbi ürünlerinin ruhsatlandırma süreçlerinin karşılaştırılması bu hususun Avrupa birliğinde durum değerlendirilmektedir. Yöntem Bu çalışmada ulusal ve uluslararası mevzuat ve Avrupa birliği ülkelerinde uygulamalar esas alınmıştır. Bulgular Biyosidal ürünler yönetmeliği biyosidal ürünlerin piyasaya arzı konusundaki 98/8/EC direktifine paralel olarak hazırlanmıştır. Biyosidal ürünlerinin piyasada bulundurulması ve kullanımına ilişkin 528/2012 EU sayılı tüzük, 98/8 /EC sayılı direktifin yerini 01.Eylül 2013 tarihinde geçmiş olup, bu tarihten itibaren tüm Avrupa Birliği üye devletlerde yürürlüğe girmiştir. Ülkemizdeki mevcut yönetmeliğe göre, biyosidal ürünler izni, düşük riskli biyosidal ürünler ise tescil edildikten sonra bu ürünler piyasaya arz edilebilecektir. 528/2012 EU sayılı tüzük ile Avrupa birliğinde izin işlemlerinde yapısal büyük değişiklikler yapılmıştır. Kozmetik ürünler kozmetik yönetmeliği hükümleri doğrultusunda bildirim esasında piyasaya arz edilmekte 1223/2009 EC sayılı kozmetik tüzüğü, 76/768/EEC sayılı kozmetik direktifin yerine 11 Temmuz 2013 tarihinde geçmiş ve yürürlüktedir. Bitki koruma ürünleri bitki koruma ürünlerinin ruhsatlandırılması hakkında yönetmelik hükümlerine göre ruhsatlandırılmakta olup, bununla ilgili Avrupa birliği mevzuatı 1107/2009 EC sayılı tüzüktür. Beşeri tıbbi ürünler ise, beşeri tıbbi ürünler ruhsatlandırma yönetmeliği hükümlerine göre ruhsatlandırılmaktadır. ilgili Avrupa birliği direktifi 2001/83/EC dir. Ürünün biyosidal, ilaç veya kozmetik olup olmadığı şeklinde bir şüphe olması halinde Avrupa birliğinde uygulanan sistem şudur; mevzuat hiyerarşisine göre, ürün ilaç veya kozmetik ise, bu ürün biyosidal değildir. Eğer ürün biyosidal ise, ilaç veya kozmetik değildir. Ürün insanda hastalığın tedavisi veya önlenmesi için kullanılacaksa ilaç, ürün insan vücudunun dış (epidermis, saç sistemi, tırnak, dudaklar ve dış genital organları) parçaları veya ağız boşluğunda diş ve dokunun temizliği, parfümü, görünümünü düzeltme, kokusunu düzeltme veya iyi durumda tutma amacıyla kullanılacaksa kozmetik, ürün biyosidal amaç için kullanılacak ise biyosidal üründür. Sonuç Avrupa birliği ve gelişmiş ülkelerde yapılan çalışmaların yakından takip edilmesi ve iletişimde bulunulması büyük önem arz etmektedir. Anahtar Kelimeler: Anahtar kelime: biyosidal, kozmetik, beşeri ve bitki koruma ürün ruhsatlandırılması [SS-010] Bor Bileşiklerinin Biyosidal Ürün Kapsamında Kullanımı Yuksel Söyleriz TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU, ANKARA Amaç Bu çalışmada, borik asidin Avrupa Birliğinde sınıflandırılması bununla ilgili ülkemizdeki uygulamaları değerlendirilmektedir. Yöntem Bu çalışmada ulusal ve uluslararası mevzuat ve Avrupa Birliği ülkelerinde uygulamalar esas alınmıştır. Bulgular 14 Mayıs 2000 tarihinde piyasada bulunan (mevcut) aktif maddelerin gözden geçirilmesi konusundaki 1451/2007 sayılı tüzüğün Ek-2’de yer alan ürün tipleri 1, 2, 3,6, 7,8,9, 10, 11, 12, 13, 18 ve 22 dir. Avrupa Birliğince kimyasal maddelerin sınıflandırılması konusundaki 67/548/EC sayılı direktifine göre borik asid (Cas No: 10043-35-3) üreme için toksik kategori 3 den üreme için toksik kategori 2 olarak değiştirmiştir.Bu da 1278/2008 CLP tüzüğünün üreme için toksik IB, H360 FD ye karşılık gelmektedir. Bu sınıflandırmaya Direktifin Ek-VI’da yer alan tehlike değerlendirilmesi ve doz-cevap değerlendirilmesinin borik asit için yapıldığı ancak yapılması gereken maruziyet değerlendirilmesi ve risk karakterizasyonu yönünden incelenmediği yönündeki Avrupa Komisyonuna yapılan Türkiye’nin itirazı şekli olarak kabul edilmedi. Polonya’nın Avrupa kimyasallar ajansına borik asidin sınıflandırılmasının üreme için toksik kategori 3 olarak düzeltilmesi talebi ile ilgili görüşler 14.05.2013-28.06.2013 tarihleri tarihler arasında alındı. Risk değerlendirme komitesince yapılacak değerlendirmeden sonra ajansın bu konuda karar vermesi beklenmektedir. Avrupa Birliği borik asidin aktif madde olarak sadece ürün tipi 8 için izin verdi ve diğer ürün tiplerini se yasakladı. Bunun anlamı borik asit sadece ürün tipi 8 için aktif madde olarak kullanabilecektir. Türkiye’de borik asidin sınıflandırılması için bir karar bulunmamaktadır. Sonuç Türkiye Biyosidal ürünler yönetmeliğini 528/2012 EU sayılı Tüzüğünün bütün hükümlerine uygun olarak güncellese bile, Türkiye’nin verdiği biyosidal ürün izni Avrupa Birliğinde tanımayabilecektir. Türkiye’nin ilgili kurumlar ile birlikte bilimsel esaslara uygun olarak borik asit ile ilgili sınıflandırmayı yapması, Avrupa Birliğine ihraç edilecek biyosidal üründeki içindeki borik asidin Avrupa Birliği normlarına uygun olarak sınıflandırılması ve Ajansın bu konudaki kararının beklenmesi gerekmektedir. Anahtar Kelimeler: borik asit, malzeme güvenlik formu, sınıflandırılma, biyosidal ürün [SS-011] Biyosidal Ürünle İşlem Görmüş Eşyalar YukselSoyleriz Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Ankara Amaç Bu çalışmada, biyosidal ürünle işlem görmüş eşyalar 98/8/EC direktifi ve 528/2012 EU tüzük kapsamında değerlendirilmiştir. Yöntem Bu çalışmada ulusal ve uluslararası mevzuat ve Avrupa birliği ülkelerinde uygulamalar esas alınmıştır. Bulgular Biyosidal ürünler yönetmeliği biyosidal ürünlerin piyasaya arzı konusundaki 98/8/EC Avrupa birliği direktifine paralel olarak hazırlanmıştır. Bu direktif kapsamında biyosidal ürünle işlem görmüş eşya bulunmamaktadır. Avrupa birliğince bağlayıcı olmayan ancak kuvvetli tavsiye olarak kabul edilen el kitabının 75. sayfasında “işlem görmüş eşya eşyayı korumak için yapılmışsa (iç etki) bu biyosidal ürün değildir, aksi takdirde (dış etki) biyosidal üründür.” denilmektedir. Ancak bu kuralı çoğu Avrupa birliği üye ülkeler uygulamamıştır. Biyosidal ürünlerinin piyasada bulundurulması ve kullanımına ilişkin 528/2012 EU sayılı tüzük, 98/8 /EC sayılı direktifini 01.eylül 2013 tarihinde yürürlükten kaldırmıştır. Yürürlükte olan bu tüzüğün 1. maddesine göre “esas olarak biyosidal işlevi olan işlem görmüş eşya biyosidal ürün” olarak kabul edilmektedir. Eşya ancak izinli aktif madde içeren biyosidal maddeyle işlem görebilmekte ve etiketinde işlem gördüğü belirtilmektedir. ABD Federal insektisit, fungisit, ve rodentisit yasası (FIFRA) boya tabakasını koruyan ürünle yapılan işlem gibi birkaç ürünü istisna tutmuştur. Üçüncü ülkelerden Avrupa birliği ülkelerine ihraç edilen işlem görmüş eşyalar da tüzük kapsamındadır. Avrupa birliği bu konuyla ilgili CA-Dec12-Doc.5.1.g başlıklı kılavuz dokümanını hazırlamıştır. İsveç kimya ajansı (KEMI) 2012 yılında işlem görmüş eşya konusunda yaptığı araştırma, tekstil; yapı malzemeleri, mutfak gereçleri, banyo aksesuarları, temizlik malzemeleri, ofis malzemeleri ve çocuk bakım eşyaları konuları kapsamış ve bir çok üründe biyosidal ürün tespit edilmiştir. Yapılan çalışmalar işlem görmüş eşyaların insan sağlığı ve çevre açısından büyük tehlike arz etmekte olduğu göstermektedir. Sonuç İnsanın yaşam alanında her an sıkça maruz kalınabilecek biyosidal ürünle işlem görmüş eşyalar konusunda, Avrupa birliği ve gelişmiş ülkelerdeki çalışmalar ve aynı alanda bulunabilecek birden fazla ürünü de dikkate alınarak ulusal uygulama kılavuzunun ivedilikle hazırlanması faydalı olacağı değerlendirilmektedir. Anahtar Kelimeler: işlem görmüş eşya, biyosidal ürün [SS-012] Borun zeytin dal kanseri hastalığının mücadelesinde kullanılabilirliğinin belirlenmesi Serap Melike İçöz1, Meral Yılmaz1, Abdulah Ünlü1, Ömür Baysal2 1 Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü 2 Sıtkı Koçman Üniversitesi, Fen Fakültesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Bu çalışmada, zeytin yetiştiriciliğinde büyük ekonomik kayıplara neden olan Zeytin dal kanseri hastalığı (Pseudomonassyringaepv. savastanoi) ‘na karşı ülkemizde hammaddesi yoğun olarak bulunan bor elementinin alternatif pestisit olarak kullanılma olanağı araştırılmıştır. Çalışma süresince, survey çalışması ile elde edilen izolatlar kullanılmıştır. Daha önce borik asidin direkt bakteriyel etmenler üzerine etkisini araştıran bir çalışma ve bilinen doz/dozlar olmadığından yapılan diğer çalışmalar baz alınarak in vitro’da etkili dozlar belirlenmiş, akabinde in vivo koşullarda sonuçlar değerlendirilmiştir. Bor’un P. Syringaepv. savastanoi’ye karşı bulunması muhtemel en etkili dozlarının zeytin yetiştiriciliğinde kullanılabilirliği test edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Bor, Zeytin (O. europaea), Biyosidal, Pseudomonassyringaepv. savastanoi, Zeytin dal kanseri [SS-013] Nano boyutta fonksiyonellik kazandırılmış kendi kendini temizleyen antimikrobiyal yüzey kaplamaları Burcu Saner Okan1, Yusuf Ziya Menceloğlu2 1 Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi, Orhanlı 34956 Tuzla/Istanbul 2 Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Orhanlı 34956 Tuzla/Istanbul Günümüzde mikroorganizmaların patojenik etkilerini minimuma indirgemek için sağlıkta, medikal cihazlarda, su arıtımında, hava filtrelerinde, ambalaj malzemelerinde ve genel temizlikte çeşitli antimikrobiyal malzemeler kullanılmaktadır. Kullanılan antimikrobiyal malzemelerin çoğu ağır metal tuzları (bakır, gümüş, vb.) ve güçlü oksitleyici kimyasallar (hidrojen peroksit, potasyum permanganat, fenol bileşimler, vb.) içermektedir. Ancak bu malzemeler hem kanser riskini arttırmak ve çevreyi olumsuz yönde etkilemektedir. Önerilen çalışmada etkin maddesi kuarterner amonyum bileşiği olan silan tabanlı biyosidal bir ürün geliştirilmiştir. Kuarterner amonyum gruplarındaki pozitif elektrostatik yük mikropların hücre duvarının karakteristik özelliklerini bozmaktadır. Antimic® markası ile piyasaya sürülen bu ürün Sabancı Üniversitesi’nden patenti alınmış olup üretim lisansı NanotegoA.Ş.’ye aittir. Antimic®, uygulandığı yüzeyleri renksiz, kokusuz ve toksik olmayan nano boyutta küçük kalkanlar ile kaplayarak yüzeye tutunmasını önler ve uzun süreli etkisi sayesinde mikroorganizmaların üremelerine engel olmaktadır. Antimic®, en üst standartlarda antimikrobiyal teknolojisi ile koruma sağlarken, insan sağlığına ve doğaya zarar vermeyen çözümler de sunmaktadır. Antimic® çesitli bakteri (BacillusSubtilis, StaphylococcusAureus ve EscherichiaColi), maya (CandidaAlbicans ve CandidaTropicalis), ve virüslere (H1N1, influenza A, influenze B, vb.) karşı da koruma sağlamaktadır. Antimic® kolay bir teknik olan sol-jel teknolojisi ile çeşitli yüzeylere kaplanmaktadır. Örneğin domates, çilek gibi yaş sebze ve meyveleri korumak için karton kasalara Antimic® uygulandığında 20 gün sonra sebze ve meyveler halen tazeliklerini korumaktadır.Karton kasalar ile yapılan pilot çalışma sonucunda elde edilen veriler ışığında bozulma yüzdesi ve şiddeti ve mikrobiyal analiz sonuçları incelendiğinde Antimic® kullanılan kasalarda antimikrobiyal etki gözlenmiştir. Bu da Antimic® diğer ambalaj ürünlerinde de uygulanabilirliğini kuvvetlendirmektedir. Antimic sayesinde gıda ürünlerinin genetiğini değiştirmeden tüketiciye ulaştırılması mümkün olmaktadır. Antimic®’in etkin maddesi olan Kuarterner amonyum bileşikleri gıda ürünlerinde kullanılabileceği EPA (EnvironmentalProtectionAgency) tarafından onaylanmıştır. Ayrıca, Antimic®’in tekstil malzemelerinde de etkinliği incelenmiştir. Antimic® uygulanmış kumaşlar standart deterjan ile yıkama yöntemiyle 30 yıkamadan sonra bile %91 antimikrobiyal özellik göstermiştir. Sonuç olarak, Antimic'in kalıcı ve etkili bir antimikrobiyal ajan olduğu kanıtlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Sol-jel, antimikrobiyal, nano-kaplama, kendi kendini temizleyen yüzeyler Sol-jel tekniği ile kaplama yapılmış pamuklu kumaşların taramalı elektron mikroskopu (SEM) görüntüleri Kabul:Poster Toplam: 23 [PS-001] Gelecek Yaşam İçin Doğa Sağlıktır Sırrı Şenbayram1, Ramazan Çakıroğlu2, Musa Murat Erk3, Abdullah Ay4, Hayriye Sunar Çakıroğlu5 1 Burdur Sağlık Müdürlüğü, Sırrı Şenbayram, Burdur 2 Musa Murat Erk 3 Ramazan Çakıroğlu 4 Abdullah Ay 5 Hayriye Sunar Çakıroğlu Doğa Sağlıktır Projesiyle; İl Sağlık doğaya dost sağlıklı çocuklar yetiştirerek, gelecek nesillere yaşanılır sağlıklı bir dünya bırakmayı hedeflemektedir. Genelde Çocuklarımıza öğüt veririz ancak uyarmaktan öte gitmeyiz ancak bu projeyle çocuklarımıza yol gösteriyoruz ve alternatifler sunuyoruz. Yapmayı planladığımız aktiviteleri de buna göre seçiyoruz Bilindiği üzere; günümüzde çocuklar gittikçe doğadan uzaklaşıyorlar. Televizyon, bilgisayar ekranları ve alışveriş merkezleri çocukların en büyük oyun alanları haline geldi. Kısacası son yıllarda hızla değişen ailelerin yaşam tarzı ve tempoları çocukları olumsuz yönde etkilemeye başladı. Çocuklarda aşırı kilo ve kolesterol gibi sağlık problemleri, duygusal tatminsizlikler, hırçınlıklar, aşırı hareketlilik, dikkat eksikliği ile ilgili problemler, zayıflayan sosyal beceriler ve hatta küçük yaşta ortaya çıkan depresyonlar gibi. Bu durum özellikle çalışan ailelerin çocukları başta olmak üzere ailelerinden izole bir yaşam süren çocukları da etkilemektedir. İleriki dönemlerde fiziksel ve ruhsal yönden sağlık sorunları yaşamalarının yanı sıra doğa oyunlarına yabancı hatta hiç bilmeyen günümüz çocukları yetişmektedir. Doğa Sağlıktır Projesi; çocukları doğaya, açık havada, özgürce oynamaya, koşmaya, görmeye, dokunmaya, koklamaya keşfetmeye yönelten aktif bir projedir. Aynı zamanda, • Özellikle çocukları bilgisayar ve playstationdan koparıp doğayla buluşturmayı, • Bilgisayar bağımlılığının getirdiği sedanter yaşam obezite ve beraberindeki kalp damar hastalıkları, psikiyatrik bozukluklar, görme bozuklukları ve diğer nörolojik rahatsızlıkların önüne geçmeyi, • Doğa bilincinin aşılanacağı, • Çocukların toprakla buluşacağı, • Dalından meyvenin tadını alacakları, • Yaban hayatını yakından görecekleri, • Gölün değerinin anlatılacağı, Nihai olarak doğa bilincini yerleştirmeye yönelik bir projedir. Neler mi Yapıyoruz? • Lisinia Yaban Hayatı Koruma ve Rehabilitasyon Merkezine ziyaretler gerçekleştiriyoruz, • Doğa Oyunları Kulübü kuracağız • Doğa yürüyüşleri yapıyoruz, oyunlar oynuyoruz. • Piknikler, yarışmalar yapıyoruz. • Uçurtma şenliklerimiz olacak. • Burdur’un güzelliklerini keşfediyoruz. • Doğayı fotoğraflıyoruz. • Farklı dildeki afiş ve broşürlerimizle doğaya dikkat çeken mesajlarımızı, ilimizin turistik yerlerini ziyarete gelen yabancılara tanıtıyoruz. Anahtar Kelimeler: Gelecek, Yaşam, Doğa, Sağlıktır [PS-002] Adana Havutlu Beldesinde Yaşayanların Biyosidal Ürünler Hakkında Bilgi, Tutum ve Davranışları Ersel Gülsunar, Mehmet Gökdeniz, Ersin Nazlıcan, Muhsin Akbaba Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Adana Giriş ve Amaç Biyosidal ürünler; bir veya birden fazla aktif madde içeren, kullanıma hazır halde satışa sunulmuş, kimyasal veya biyolojik açıdan zararlı organizmalar üzerinde kontrol edici etki gösteren veya hareketini kısıtlayan, zararsız kılan, yok eden aktif madde ve preparatlardır. Biyosidal ürünler çoğunlukla medeni ihtiyaçları karşılamaktadır. Çoğu biyosidal ürün, gözetim altında kullanılmamaları durumunda, insan sağlığına ve çevreye zararlı olabilir. Bu çalışmanın amacı Adana ili Havutlu beldesinde yaşayanların ev içi haşere mücadelesi hakkındaki bilgi, tutum ve davranışlarının araştırılmasıdır. Gereç ve Yöntem Çalışma, Adana Havutlu bölgesinde yapılmış kesitsel, tanımlayıcı bir araştırmadır. Çalışmaya bölgedeki 202 hane dahil edildi, bunların 138’i(%68.3) katılmayı kabul etti.Çalışmaya katılanlara sosyo-demografik özellikleri ve ev içi haşere mücadelesi hakkındaki bilgi düzey ve tutumlarını değerlendiren bir anket formu çalışmayı yapan araştırma görevlisi doktorlar tarafından her haneden bir kişiye olacak şekilde yüz yüze görüşülerek uygulandı.Çalışmanın istatistiksel analizi SPSS 20.0 programı kullanılarak yapıldı. Bulgular: Çalışmaya katılanların yaş ortalaması 46.3±15.5(min=17, maks=83) idi. Eğitim durumunu incelediğimizde katılanların büyük çoğunluğu(%66.7) ilköğretim mezunuydu. Hanelerin %96.4’ü biyosidal kavramının ne olduğunu bilmiyordu. Hanelerin 44’ü(%31.8) evini kendisi ilaçlarken, 12 hane(%8.7) bir firma aracılığıyla ilaçlatıyordu, ayrıca 12 hane de(%8.7) hem bir firma tarafından hem de kendisi evini ilaçlatıyordu. Evini ilaçlatanların 22’si(%32.4) ilaçlama yapıldıktan hemen sonra eve girdiklerini ifade ettiler. Evini ilaçlatanların %86.8’i ilaçlama esnasında gıda maddelerini sakladıklarını ifade ederlerken, %13.2’si gıdaları korumadıklarını ifade ettiler. İlaçlatanların %38.2’si ilaçlama esnasında çocuk eşyalarını ortadan kaldırmadıklarını ifade ettiler. Evini ilaçlayanların %51.8’i ilaçlama esnasında koruyucu kullanmadıklarını ifade ettiler. Çalışmaya katılanların %31.2’si insektisitlerin insan sağlığına zararlı olduğunu düşünmüyordu. Sonuç: Çalıştığımız bölgedeki katılımcılar biyosidal kavramının ne olduğu hakkındaki bilgileri yetersizdi. Ayrıca evini ilaçlayanlar; ilaçlama yapılırken nelere dikkat edilmesi gerektiği ve kullanılan bu ürünlerin zararları konusunda yeterli bilgi düzeylerine sahip değillerdi. Halk sağlığını ilgilendiren bu konuda toplumun mutlaka bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Anahtar Kelimeler: Biyosidal, ilaçlama, hane halkı [PS-003] Mersin Merkez’de Ev İlaçlayıcılarının Bilgi, Tutum ve Davranışlarının Değerlendirilmesi Muhsin Akbaba1, Ersin Nazlıcan1, Tufan Nayır2, Aytekin Kemik2 1 Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Adana 2 Mersin İl Halk Sağlığı Müdürlüğü, Mersin Giriş-Amaç: Biyosidaller; insanların bulunduğu ortamlarda, yaşam alanlarında veya çevrelerinde bulunan zararlılarla mücadele etme amacıyla kullanılan maddelerdir. Sağlık bakanlığı tarafından 2005 yılında çıkarılan yönetmelikle Halk Sağlığı alanında haşerelere karşı ilaçlama, usul ve esasları belirlenmiştir. İlaçlama faaliyetinde çalışanlar bir ekip sorumlusu eşliğinde bu hizmeti vermeleri gerekmektedir. Yapılan iş kullanılan maddelerin özellikli ve zehirli olmasından dolayı eğitimli ve bu konuda bilgi sahibi olan kişiler tarafından yapılması gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı; Mersin il merkezinde bulunan ilaçlama şirketlerinde çalışan personellerin bilgi, tutum ve davranışlarının değerlendirilmesi ve etkileyen faktörlerin araştırılmasıdır. Yöntem: Çalışmamız Mersin il merkezinde yapılan kesitsel, tanımlayıcı bir araştırmadır. Çalışmaya ev ilaçlama işinde fiilen çalışan(belediye, özel firma, sıtma işçisi, çiftçi vb.) 212 kişi katıldı. Çalışmaya katılanlara sosyo-demografik özellikleri ve biyosidal ürünler hakkındaki bilgi düzey ve tutumlarını değerlendiren bir anket formu yüz yüze görüşülerek uygulandı. Çalışmanın istatistiksel analizi SPSS 19.0 programı kullanılarak yapıldı. Bulgular: Çalışmaya katılanların yaş ortalaması 42,5±11,3 (min=18, maks=86) idi. Eğitim durumları; 5’i(%2,4) okur yazar değil, 15’i(%7.1) okur yazar, 75’i(%35.4) ilköğretim, 70’i(%33.0) lise, 41’i(%19.3) üniversite mezunuydu. Uygulayıcılar ortalama olarak 16.4±11.8 (min=1, maks=45) yıldır bu işi yapmaktaydılar. İşyerlerinin %34’ünde ecza dolabı ve ilk yardım çantası yoktu. İşyerlerinin %30,7’sinde yangına karşı alınmış bir güvenlik önlemi yoktu. İşyerlerinin %37.3’ünde çalışanlar için ayrı bir soyunma odası yoktu. Uygulayıcıların ilaçları hazırlama yerine göre incelediğimizde %42’si uygulanacak yerde, % 30,2’si işyerinde, %4.2’si araçta hazırlamaktaydılar. Uygulayıcıların % 52,8’i işyerinde yemek yediklerini belirttiler. Uygulayıcıların % 11.8’i ilaçlama yaparken hiçbir kişisel koruyucu kullanmadıklarını ifade ettiler. Uygulayıcıların %4.7’si uygulama sırasında zehirlendiklerini ifade ettiler. Sonuç: İlaçlama işlerinde çalışanların, bu işi yaparken uyulması gereken kurallar, bilgi düzeyleri, eğitimleri yeterli değildi. Ayrıca işyerlerinin fiziki koşullarında da eksiklikler mevcuttu. Halk sağlığı açısından önemli bir uygulama olan ilaçlama işlerinde çalışan tüm personelin sertifikalı bir eğitimden geçirilmesi ve daha sonra bu alanda çalışması sağlanmalıdır. Anahtar Kelimeler: İlaçlama, Uygulayıcı, Halk Sağlığı [PS-004] Halk sağlığı alanında kullanılan araç üstü ULV cihazlarında ülkemizdeki durum Ahmet Kiremitçigil1, Ozan Kiremitçigil1, Aram Arakelyan2 1 Akmerkezlab, ONAK Danışmanlık 2 İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi (öğrenci) Amaç: “Vektör Kontrolü” çalışmalarında kullanılan, araç üstü soğuk sisleme cihazlarının ve mistblower tipi cihazların genel performanslarının belirlenmesi, ürettikleri sıvıların damlacık karakterleri ile ilgili parametrelerin saptanması ve kullanım amaçlarına uygunluk düzeylerinin belirlenmesidir. Bu amaçla, 3 yıl süren bir çalışma yürütülmüştür. Çalışmamız halen devam etmektedir. 2011, 2012 ve 2013 yıllarında, belediyeler ve özel kuruluşlarda kullanılmakta olan (değişik marka ve modellerde) 92 adet araç üstü ULV cihazının, genel performans testleri, ürettikleri sıvıların damlacık boyutu ölçümleri ve kalibrasyonları yapılmıştır. Yöntem-Gereçler: WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından belirlenmiş olan standartlar ile ABD ordusunun biyoloji ve vektör kontrolü birimlerince kullanılan yöntemler uygulanmıştır. Ölçümlerde; hot wire anemometer tekniği kullanılmıştır. Deniz seviyesinden başlayarak, 2100 metre yüksekliğe kadar değişen farklı yüksekliklerde ve farklı saat dilimlerinde, %32 ile %85 değerleri arasında değişen farklı bağıl nem ve 12 0C ile 33 0C arasında değişen farklı sıcaklık koşullarında testler uygulanmıştır. Bulgular: 92 Adet ULV cihazının yapılan değerlendirilmeleri sonucunda: 84 adet cihazın çok iri damlacıklar ürettiği, 2 adet cihazın küçük damlacıklar ürettiği, 70 adet cihazın deşarj seviyelerinin bozuk olduğu, 35 adet cihazın blower/kompresör basınç seviyelerinin bozuk olduğu, 18 adet cihazın kesinlikle servis dışı kalması gerektiği, 65 adet cihazın 100 db üzerinde ses ile sarsıntılı çalıştığı, 11 adet cihazın uzaktan kumandalarının düzgün çalışmadığı belirlenmiştir. Sonuç: Ülkemizde yaygın olarak kullanılan araç üstü soğuk sisleme cihazları ile doğaya oldukça yüksek tonajlarda insektisit püskürtülmekte, ancak, bu işlemler (neredeyse) tamamen gelişigüzel uygulanmaktadır. Kullanılan cihazların operatörlerinin eğitim düzeyi ve iş disiplinleri ile cihazın bakım periyotlarına uyulmamasına bağlı yetersizliklerinin yanı sıra, teknolojik anlamda pek çok sıkıntının varlığı da saptanmıştır. Cihazların bu şekilde kullanılmaları, bir taraftan doğaya ve çevrede yaşayan canlılar üzerine gereksiz yere toksik maddelerin püskürtülmesine diğer taraftan da vektör kontrolü çalışmalarında başarısızlığa neden olmaktadır. Cihazların alım aşamasında WHO kriterlerine uygun ürünlerin seçilmesine özen gösterilmeli ve periyodik bakımları ile kalibrasyonları asla ihmal edilmemelidir. Anahtar Kelimeler: Cihaz, damlacık, ULV, vektör grafik [PS-005] Şebeke Suyu ile Beslenen Diş Ünite Su Sistemi Biyofilminde Monokloraminin Fungisidal Aktivitesinin Değerlendirilmesi Duygu Kadaifçiler, Nazmiye Özlem Şanlı Yürüdü İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Temel ve Endüstriyel Mikrobiyoloji Anabilimdalı, İstanbul Amaç: Funguslar toprak-su çevrelerinin doğal sakinleridir. Şebeke suyu ile bağlantılı diş ünitesi (DÜ) gibi sistemlerin ölü kısımlarında ve su sirkülasyonunun düşük olduğu boru yüzeylerinde oluşan biyofilm tabakasında gelişebilmektedir. Ayrıca son yıllarda özellikle bağışıklık sistemi baskılanmış olan diş hekimi ve hastalarında fungal hifleri ve sporları içeren aerosollerin solunmasıyla ya da bu etmenlerle kontamine suların direkt teması yoluyla çeşitli alerjik reaksiyonlar ve solunum yolları enfeksiyonları oluşabilmektedir. Şebeke suyuna uygulanan klor gibi dezenfektanlar uygulandıkları noktadan kullanım alanına gelene kadar sistem içerisinde yer alan biyofilm kökenli ve/veya asılı haldeki organik bileşiklerle reaksiyona girerek yok olurlar. Bu nedenle DÜ’ler kanserojen olmayan ve organik bileşikler varlığında etkisini uzun süre koruyabilen ajanlarla dekontamine edilmelidir. Çalışma için seçilen monokloraminin bu özelliklere sahip olduğu belirtilmektedir. Bu amaçla şebeke suyu ile beslenen diş ünite su sistemi girişine bir boru sistemi eklenmiş ve 6 ay süresince her ay boru kesiti alınarak 2 ppm monokloramine 3 saat süre ile maruz bırakılmıştır. Yöntem: Monokloramin uygulanan biyofilm kesitleri 0., 1. ve 3. saatlerde sodyum tiyosülfatla nötralize edilmiş, uygun dilüsyonlar hazırlanarak streptomisin içeren Sabouraud dekstroz agara ekim yapılmış, ve 25-28 derecede 7 gün bekleme süresi sonunda cm2’deki fungus sayısı belirlenmiştir. Bulgular: İlk 5 ay biyosit uygulanmış örnekte fungus ürememiştir. 6. ayda her temas süresi sonunda (0., 1. ve 3. saat) 1 kob/ cm2 spor üretmeyen funguslar ve Aspergillus sp. izole edilmiştir. Kontrol grubunda ise 1. ve 2. aylarda üreme kaydedilmemiştir, 3., 4., 5. ve 6. aylarda sırasıyla 3; 7; 2; 1 kob/ cm2 fungus izole edilmiştir. Bu aylarda isimlendirilen fungal izolatlar: Fusarium sp., Aspergillus sp., Trichoderma sp., Penicillium chrysogenum ve spor üretmeyen funguslardır. Sonuç: Çalışmanın sonuçlarına göre 6. aya kadar düzenli biyosit uygulaması, biyofilmde fungus oluşumunu engellemiştir. Ancak 6. Aydan itibaren biyositin oluşmuş biyofilme etkisinin azaldığı belirlenmiştir. Sistemlerin ilk kurulduğu andan itibaren biyofilm oluşumu başlamadan düzenli olarak dezenfeksiyonu hijyenik açıdan faydalı olacaktır. Anahtar Kelimeler: Diş ünitesi, monokloramin, şebeke suyu, fungus, fungisidal aktivite [PS-006] Piyasada bulunan veya piyasaya sunulması öngörülen dezenfektanların bakterisidal ve fungusidal aktivitelerinin değerlendirilmesi Murat Doğan, Gülce Durmaz Kalite Sistem Grubu, Mikrobiyoloji Laboratuarı,İstanbul Amaç Dezenfektanlar, gıda, endüstri, medikal,veteriner ve halka açık alanlarda standart hijyen koşullarının sürdürülmesinde kullanılan antimikrobiyal ajanlardır. Dezenfektanlar belirtilen alanlarda kullanılmadan önce kullanım amacına göre bakterisidal ve fungusidal aktivitelerinin bilinmesi gerekmektedir. Bu çalışmada piyasada bulunan veya piyasaya sunulması öngörülen dezenfektanlarda TS EN 1276 ve TS EN 1650 metotları kullanılarak bakterisidal ve fungusidal aktivite testleri yapılarak, etiketinde beyan edilen mikroorganizmalara karşı etkinliğinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem Bozucu maddelerin çözeltisindeki bakteri, maya veya küf bir deney süspansiyonu, sert suyla seyreltilen ve analize tabi tutulan ürünün, hazırlanan bir numunesine ilâve edilir. Karışım (20 ± 1) °C'de 1,5 veya 15 dakika ± 10 saniye korunur. Bu temas süresinin sonunda, belli bir miktar test süspansiyonundan alınır ve bu miktarda bakterisit ve/veya fungusit aktivitesi hemen geçerli yöntemle baskılanır ya da nötralize edilir. Her örnekteki hayatta kalan bakteri, küf sporları ve canlı maya sayısı tayin edilir ve bu sayımlardaki azalma hesaplanır. Bulgular Bu çalışma sırasında 64 adet bakterisidal etkinlik, 23 adet fungusidal etkinlik analizi olmak üzere toplamda 87 analiz yapılmıştır. Bakterisidal etkinliği incelenen 64 adet numuneden 10 adedinin, fungusidal etkinliği incelenen 23 adet numuneden ise 5 adedinin beklenen etkiyi göstermediği belirlenmiştir. Sonuç Bu çalışmada analiz edilen dezenfektan numunelerinin, %15'nin bakterisidal aktiviteye, %21'nin ise fungusidal aktiviteye sahip olmadığı görülmüştür. Yapılan analizler sonucunda piyasada bulunan veya piyasaya sunulması öngörülen dezenfektanların %17'sinin etiketinde beyan edilen mikroorganizmalara karşı etkili olmadığı tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: bakterisidal, dezenfektan, fungusidal, ts en 1276, ts en 1650 [PS-007] Zinc pyrithione'nun Pseudosbora parva'ya akut toksik etkileri Çağlan Karasu Benli1, Semra Benzer1, Selim Atak2, Belda Erkmen3, Figen Erkoç1 1 Gazi Üniversitesi 2 Sağlık Bakanlığı 3 Aksaray Üniversitesi Amaç: "Booster biocide" grubundan antifungal, antibakteriyel, algisid vb. etkili, yaygın kullanılan zinc pyrithione'un sucul toksisitesi ve hedef olmayan canlılara olumsuz etkileri endişe yarattığından ve bu alanda çok az çalışma bulunduğundan, Pseudorasbora parva türü balıklara akut toksik etkileri araştırılmıştır. Organotin tin grubu antifouling etkili biyosidallerin yasaklanmasından sonra bakır, çinko ve mangan içeren alternatif maddeler tekne ve gemilerin dışına tutunan prokaryotik ve omurgasız canlıların kontrolü amacıyla geliştirilmiştir. Yöntem: Pseudorasbora parva (Cyprinidae, sazancık) erginleri Ankara Mogan Gölü’nden balıkçılardan temin edilmiştir. Laboratuvar şartlarına 15 gün adapte edilen balıklar 6 litrelik akvaryumlara 10'ar birey olarak konulmuştur (ortalama boy = 6,77 cm; ağırlık = 2,85 g). Zinc pyrithione DMSO'da çözülmüş (omadine powder, Arch Biocides, UK) ve balıklar karanlık ortamda maruz bırakılmıştır. Aynı sayıda balıkla kontrol ve dimetil sülfoksid solvan kontrol grupları oluşturulmuştur. Ön deneyler yapılarak konsantrasyon aralığı belirlenmiş ve ana deney yapılarak ortalama letal konsantrasyon hesaplanmıştır. Deneyler esnasında balık davranışları gözlenmiştir. 96. saatlik deney sonunda canlı kalan balıklar makroskobik olarak incelenmiş, mikronükleus testi için buz anestezi altında kaudal vena kesilerek kan alınmıştır. Disekte edilen balıkların iç organları histopatolojik inceleme için önce % 10’ luk formalinle fikse edilmiş, daha sonra dokular rutin histopatolojik işlemlerden geçirilerek preparat haline getirilmiştir. Bulgular: Pseudorasbora parva'ya zinc pyrithione'un 96. saatlik akut LC50 değeri 185.3 mikrog/L hesaplanmıştır. Makroskobik olarak incelenen balıklarda iç kanama, solungaçlarda harabiyet; histopatololojik incelemede solungaçlarda epitel kalkması, hiperplazi, füzyon, karaciğerde hiperemi ve hidropik dejenerasyon saptanmıştır. Mikronükleus frekansları, kontrol grubuna göre istatistik olarak anlamlı düzeyde arttığı saptanmıştır. Sonuç: Zinc pyrithione hedef olmayan canlı grubu balıklara yüksek akut toksisite gösterir; aynı zamanda genotoksik potansiyeli vardır. Doku hasarı yapar. Anahtar kelimeler: zinc pyrtihione, akut toksisite, genotoksisite, balık Anahtar Kelimeler: zinc pyrtihione, akut toksisite, genotoksisite, balık [PS-008] Debaryomyces hansenii Killer Toksinlerinin Üretimi, Saflaştırılması ve Biyokontrol Etkinlikleri Cengiz Çorbacı, Füsun B. Uçar, H. Tansel Yalçın Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Temel ve Endüstriyel Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı, İzmir İnsanlar, hayvanlar ve bitkilerde patojenite oluşturan çeşitli maya ve küf türlerinin biyolojik kontrolü, günümüzde giderek artan bir şekilde ilgi görmektedir. Bu tür biyolojik kontrollerin ortaya çıkarılması, meydana gelebilecek enfeksiyonların önlenmesinin yanı sıra her yıl rapor edilen hasat sonrası kayıpların azaltılmasına da olanak sağlamaktadır. Killer proteinlerin (toksinlerin), fungal türlerin sebep olduğu çeşitli hasat sonrası hastalıkların kontrolünde biyoteknolojik kullanım potansiyellerinden dolayı araştırmamızda, insan sağlığı açısından güvenilir bir maya türü olarak kabul edilen Debaryomyces hansenii suşları tarafından üretilen killer toksinlerin saflaştırılması ve hem maya suşu hem de bu suşlardan elde edilen saf killer toksinlerin in vitro koşullar altında çeşitli fitopatojenik küf türüne karşı aktivitelerinin saptanması amaçlanmıştır. Çalışmada kullanılan mayalar (D. hansenii TEM 8 ve TEM 17), Ege Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri (06-FEN-049 ve 11-FEN-076) kapsamında izole edilerek konvansiyonel ve moleküler biyolojik yöntemlerle tanılanmış maya suşlarıdır. Büyük çapta üretim sonucunda elde edilen kültür filtratları, killer toksinlerin saflaştırılmasında kullanılmıştır. Saflaştırma işlemleri öncesinde kültür filtratları, önce membran filtreler yardımıyla hücrelerden arındırılmış ve daha sonra ultrafiltrasyon ve mikrofiltrasyon sistemleri ile konsantre edilmiştir. Konsantre ürünler, sırasıyla anyon değişim ve jel filtrasyon kromatografilerine tabi tutularak saflaştırma işlemi gerçekleştirilmiş ve saf bir şekilde elde edilen killer proteinler, çeşitli meyvelerde bozunmalara sebep olan küf türlerine karşı in vitro koşullar altında test edilmiştir. Büyük çapta üretim ve iki farklı kromatografi yöntemi ile gerçekleştirilen saflaştırma işlemleri sonrasında saf olarak elde edilen killer proteinlerin, 31.5 kDa moleküler ağırlığına sahip olduğu bulunmuştur. Hem maya hücreleri hem de saf toksinlerin, bitki patojeni funguslar olan Alternaria brassicicola, Alternaria citri, Aspergillus niger ve Rhizopus stolonifer türlerine karşı yüksek aktivite gösterdikleri saptanmıştır. Gerçekleştirilen çalışmalar sonrasında, D. hansenii hücreleri ve killer toksinlerinin, biyokontrol ajanı olma potansiyellerine sahip oldukları ortaya çıkarılmıştır. İleri çalışmalarda, saf killer toksinlerin karakterizasyonu ve meyveler üzerinde in vivo denemelerin gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır. Anahtar Kelimeler: D. hansenii, killer toksin, saflaştırma, in vitro biyokontrol [PS-009] Gıdalarda Organoklorlu Pestisit Etken Maddelerinin GC-MS ile Tespiti Nazmiye Neslihan Gezer, Selçuk Salim Erdoğan, Göksel Koç Morgil, Yıldırım Cesaretli, Hasan Irmak TC.C Sağlık Bakanlığı, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, Refik Saydam Yerleşkesi, Sağlık Mah. Adnan Saygun Cad. No:55 06100 Sıhhiye/ANKARA Bir tarım ülkesi olan yurdumuzda yılda yaklaşık olarak ellibeş bin ton pestisit kullanılmaktadır. Tarımsal üretimdeki sorunlarla mücadelede yüksek etki göstermesi, temin edilmesinin ve kullanımının kolay olması, besin maddelerinin üretimi, hazırlanması, depolanması ve tüketimi sırasında besin değerinin kaybolmasının istenmemesi sebebiyle pestisit kullanımı en çok tercih edilen yöntemdir. Pestisitler kullanım alanlarına göre; insektisitler (organoklorlu, organofosforlu, karbamatlı, piretriodler), herbisitler, rodentisitler, akarisitler, fungisitler vb. şeklinde sınıflandırılmaktadır. Yüksek oranda pestisit içeren gıdalara maruz kalmış kişilerde akut ve kronik zehirlenmeler görülebilmektedir. Günümüzde pestisitlerin bilinçsiz ve denetimsiz kullanımı insan sağlığını ve çevreyi olumsuz etkilemektedir. Özellikle organoklorlu insektisitler 1940’lardan beri yaygın olarak kullanılan bir pestisit grubudur ve nörotoksiktir, yağda kolay çözünebilir olmalarından dolayı da vücuttaki yağ dokusunda birikmektedir. Pestisit kaynaklı zehirlenmelerin çoğu kazayla meydana gelse dahi özellikle kırsal bölgelerde nadiren de olsa intihar ya da cinayet amaçlı gerçekleşebilmektedir. Tüketici Güvenliği Laboratuvarları Daire Başkanlığı, Tüketici Ürünleri Toksikolojisi Laboratuvarı’na, Adli Soruşturma Birimleri, Halk Sağlığı Müdürlükleri ve Toplum Sağlığı Merkezleri’nden 2013-2014 yılları arasında toksikolojik inceleme için gelen 227 adet gıda numunesinde, toksik düzeyde bulunabilecek 16 adet organoklorlu pestisit etken maddesinin, Gaz Kromatografisi Kütle Spektrometresi (GC-MS) tekniği kullanılarak, Agilent 5975 GC-MS cihazında analizleri yapıldı. Analizler, 30 m x0.25 mmx0.25 µm boyutlarında kapiler kolon kullanılarak, 1 ml/dk akış hızında ve 250oC enjeksiyon sıcaklığında, sıcaklık programlı fırında gerçekleştirildi. Zehirlenme (27), kontrol (108) ve adli kontrol (92) amacıyla gönderilen toplam 227 adet gıda numunesinin 2 tanesinde toksik düzeyde organoklorlu pestisit grubundan alfa ve beta-endosülfan etken maddesi tespit edildi. Endosulfan, özellikle Akdeniz Bölgesi’nde pamuk zararlılarına karşı yoğun olarak kullanılan böcek öldürücü bir ilaç olmakla birlikte farelerde letal dozu 30 mg/kg (US EPA,Category 1) olarak bilinmektedir. Örneklerde tespit edilen alfa-endosülfan (98 ve 103 mg/kg) ve beta-endosülfan (99 ve 89 mg/kg) miktarlarının toksik düzeyde olduğu raporlandırılmıştır. Anahtar Kelimeler: Pestisit, İnsektisit, Alfa-endosülfan, Beta-endosülfan [PS-010] Açık Alanda Kan Emici Böceklerden Bireysel Korunma Yöntemleri Gazanfer Ay Edirne Halk Sağlığı Müdürlüğü Kan emici böcekler insanlara rahatsızlık vermelerinin yanında birçok hastalığa vektörlük yaparlar. DEET (N,N-diethyl-3-toluamide) ve sentetik piretiroid grubu insektisitler kullanılarak bu böceklerin kan emmelerine ve/veya hastalık bulaştırmalarına engel olunabilir. Amaç: Sivrisinek, kene gibi böcekler insanlardan kan emerek parazitliğe neden olurlar. Bunun yanında hastalıklara vektörlük yaparak önemli halk sağlığı sorunlarına yol açarlar. Bu yazıda kimyasal madde kullanarak, açık alanlarda kan emici böceklerden korunma yöntemleri anlatılmıştır. Bulgular: İnsanlar çeşitli amaçlarla açık alanlarda bulunabilirler ve kan emici böceklerin hedefi haline gelirler. Son yıllarda kan emici böceklere karşı, bireysel korunma kolay, ucuz, etkili olduğu için ön plana çıkmaktadır. Deri üzerine, giysilere böcek kovucu uygulayarak, böceklerden korunmak mümkündür. Bu amaçla salt kovucu DEET ve kovucu/öldürücü piretiroid grubu insektisitler kullanılır. DEET: Dünyada böcek kovucu olarak yaygın kullanılır. Renksiz, hafif kokulu, yağlı bir sıvıdır. Piyasadaki preparatlarda yoğunluğu % 5-90 arasındadır. Etki süresi aktif içerik oranına göre 4-6 saattir. Yetişkinlerde deri üzerine uygulanabilir. Alerji gibi yan etkileri nadirdir. Başka yan etkisi bildirilmemiştir. Çocuklarda giysi üzerine uygulama tercih edilmelidir. Giysi başına 70 gr veya 20 gr/m² aktif içerik gelecek şekilde uygulanmalıdır. Piyasada losyon, köpük, krem, sprey formülleri bulunur. Kullanımı kolaydır. Piretiroid Grubu İnsektisitler: bitkisel kökenli, temas zehiri olan sentetik piretiroidler ani düşürücü/öldürücü etkilerinden dolayı böcek öldürücü olarak kullanılırlar. Ayrıca cibinlik ve giysilere emdirilerek bireysel korunmada kovucu olarak kullanılmaları mümkündür. Bu amaçla en sık permethrin ve cyfluthrin tercih edilmektedir. Permethrin ve cyfluthrinin yan etkisi bildirilmemiştir. Giysilerin soğuk suda yıkanmasından ve güneş ışığından etkilenmezler. Kötü koku, leke bırakmazlar. Doğru uygulandıklarında güvenlidirler ve salt kovuculardan ucuzdurlar. Giysilere uygulama, aktif içerik/alan hesabına göre yapılır. Sentetik piretiroid emdirilecek giysi kap içine konup üzerini örtecek kadar su doldurulur, insektisit eklenir, yarım saat bekletilir. Etki süresi 1-2 aydır. Islanabilir toz (WP) formülasyonu bu amaçla en sık kullanılır. Sonuç: Böcek kovucu kullanarak kan emici böcekleri uzaklaştırmak mümkündür. Kolayca uygulanabilen bu yöntemleri kullanarak, insanlar güvenle açık alanlara çıkabilirler. Anahtar Kelimeler: sivrisinek, kene, DEET, permethrin, cyfluthrin Piretiroidlerin Uygulama Dozları Permethrin Cyfluthrin Giysi (gr/m2 aktif içerik) (gr/m2 aktif içerik) Gömlek 0.7-1.2 Ceket, Pantolon 0.65-1.25 0.05 0.05 [PS-011] Çinko piritiyon’un sazan balıklarının (Cyprinus carpio L., 1758) hematolojik ve histopatolojik parametreleri üzerine akut toksik etkileri Belda Erkmen1, Çağlan Karasu Benli2, Hüseyin Polat1, Kenan Erdoğan1, Semra Benzer2, Selim Atak3, Figen Erkoç2 1 Aksaray Üniversitesi 2 Gazi Üniversitesi 3 Sağlık Bakanlığı Amaç: Çinko piritiyon antifouling maddesidir; antibakteriyal ve antifungal etkileri için yaygın kullanılan bir biyosiddir. Bu çalışmada, sucul toksisitesi ve hedef olmayan canlılar üzerine muhtemel olumsuz etkileri nedeniyle, çinko piritiyonun Cyprinus carpio türü balıklara akut toksik maruziyet konsantrasyonunun kan parametrelerine kısa süreli etkileri araştırılmış, solungaç dokuları histopatolojik olarak incelenmiştir. Yöntem: Deneyde Kullanılan sazan balıkları Orman ve Su İşleri Bakanlığı DSİ 7. Bölge Müdürlüğü 73. Şube Müdürlüğü Yedikır Su Ürünleri İstasyonunda hibe yolu ile temin edilmiştir. Balıklar 350 L'lik akvaryumlara 10’ar birey olarak konularak, 30 gün boyunca ortama adaptasyonları sağlanmış, bu adaptasyon süresince pelet yemle beslenmiştir. Araştırmada kullanılan sazan balıklarının ortalama ağırlıkları 61,37 ± 7,75 g, ortalama total boyları ise 17,29 ± 0,77 cm olarak belirlenmiştir. Balıklar, DMSO'da çözülen (zinc omadine powder, Arch Biocides, UK) çinko piritiyonun 1 µg/L olan akut konsantrasyonuna 2 saat süre ile maruz bırakılarak, ani toksik etkileri hematolojik ve histopatolojik olarak incelenmiştir. Aynı sayıda balıkla kontrol ve dimetil sülfoksid solvan kontrolu grupları oluşturulmuştur. Hematolojik incelemeler için, buz anestezisi altında kaudal venden EDTA’lı tüplere alınan kan örnekleri veteriner amaçlı tam kan cihazında balıklar için uygun modda okutulmuştur. Kan örneklerinde WBC, lenfosit, monosit, granülosit, RBC, MCV, Hct (hematokrit), MCH, MCHC, RDW, Hb, THR, MPV, Pct ve PDW değerlerine bakılmıştır. Disekte edilen balıkların iç organları histopatolojik inceleme için önce %10’ luk formalinle fikse edilmiş, daha sonra dokular rutin histopatolojik işlemlerden geçirilerek preparat haline getirilmiştir. Bulgular: Hematolojik incelemeler sonucunda, kontrol ve uygulama grubu arasında incelenen parametreler için istatistiksel olarak önemli bir fark gözlenmemiştir. Makroskobik olarak incelenen balıklarda iç kanama, solungaçlarda harabiyet; histopatolojik incelemede ise solungaç epitelinde ayrılma, hiperplazi ve branşitis saptanmıştır. Sonuç: Çinko piritiyon, sazan balıklarının tam kan parametreleri üzerine önemli bir akut toksik etki göstermemiştir. Ancak doku hasarı oluşturma potansiyeli vardır. Anahtar Kelimeler: sazan, zn piritiyon, solungaç, hematoloji, histopatoloji [PS-012] Poliakrilonitril Kumaşın Mikrobiyal Modifikasyonu ve Modifiye Kumaşa Amoksisilin İmmobilizasyonu Emine Erdoğan, Selda Güler, Yağmur Kurt, Alper Akkaya Ege Üniversitesi Fen Fakültesi, Biyokimya Bölümü, İzmir Son yıllarda tekstilde sentetik polimerlerden yapılan tekstil mamullerinin kullanımı, bu mamullerin iyi dayanıklılık ve tekstil materyali olma özelliği göstermelerinden, kimyasallara, aşınmaya, gerilmeye, çekmeye ve kırışmaya dayanıklı olmalarından dolayı çok hızlı artmıştır. Sentetik polimerlerden yapılmış tekstil ürünlerinin özellikleri mikroorganizmalarla modifiye edilmeleriyle iyileştirilebilir ve yeni özellikler eklenebilir. Ayrıca modifiye edilen ürünlerden, farklı biyoaktif bileşikler kullanılarak fonksiyonel tıbbi tekstil materyalleri de geliştirilebilir. Bu çalışmada; tekstil sanayinde kullanılan Poliakrilonitril (PAN) kumaşın mikrobiyal modifikasyonunun yapılması ve modifiye edilen PAN kumaşa amoksisilin (AMX) immobilizasyonu gerçekleştirilerek antibakteriyel özelliğe sahip yeni bir ürün geliştirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda yapılan çalışmalarda PAN kumaşın mikrobiyal modifikasyonu Pseudomonas oleovorans (DSM 50188) ile gerçekleştirilmiş, modifiye PAN kumaşa AMX immobilizasyonu yapılmış ve immobilizasyon için optimum değerler belirlenmiştir. Son olarak AMX bağlı PAN kumaşın antibakteriyel etkinliği ve bu etkinliğin sürekliliği 8 hafta boyunca kumaşın antibakteriyel teste tabi tutulmasıyla incelenmiştir. İmmobilizasyonda optimum değerler; 1-Etil-3-(3-dimetilaminopropil) karbodiimid (EDC) miktarı 25 mg, immobilizasyon pH’sı 6,0, tampon konsantrasyonu 50 mM, immobilizasyon sıcaklığı 15°C, karıştırma hızı 150 rpm, başlangıç AMX miktarı 6 mg ve immobilizasyon süresi 1,5 saat olarak bulunmuştur. Ham PAN kumaş, modifiye PAN kumaş ve modifiye-AMX bağlı PAN kumaşların temas açısı değerleri ölçülmüş, ATR-FTIR spektrumları ve SEM görüntüleri incelenmiş; mikrobiyal modifikasyon ve AMX immobilizasyonunun gerçekleştiği görülmüştür. Son olarak geliştirilen ürün antibakteriyel olarak tasarlandığından dolayı antibakteriyel testler yapılmış ve AMX bağlı mikrobiyal modifiye PAN kumaşın bulunduğu bölgede mikrobiyal üremenin olmadığı ve antibakteriyel özelliğin korunduğu belirlenmiştir. Sonuç olarak; PAN kumaşın mikrobiyal modifikasyonu ve modifiye PAN kumaşa AMX immobilizasyonu başarı ile gerçekleştirilmiş ve antibakteriyel özelliğe sahip yeni bir ürün geliştirilmiştir. Geliştirilen ürünün özelliği, AMX kovalent olarak PAN yapısına eklendiğinden dolayı antibakteriyel özelliğini sürekli göstermesidir. Anahtar Kelimeler: Amoksisilin, antibakteriyel kumaş, mikrobiyal modifikasyon, Poliakrilonitril kumaş [PS-013] GC-MS Yöntemi ile Organofosforlu Pestisit Etken Maddelerinin Tespiti Selçuk Salim Erdoğan, Nazmiye Neslihan Gezer, Göksel Koç Morgil, Yıldırım Cesaretli, Hasan Irmak TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU Organofosforlu pestisitler, fosforik asit veya tiyofosforik asit esterleri olarak bilinen ve 1930’larda insektisit özelliği olduğu bulunmuş bir pestisit grubudur. Organofosforlu pestisitler asetilkolinesteraz enzimini inhibe ederek akut semptomlara sebep olmaktadır. Asetilkolinesteraz enzimi sinaptik boşluklardaki asetilkolini, asetik asit ve koline dönüştüren enzimdir. Enzimin inhibe olması ile bu dönüşüm gerçekleşemeyerek sinir dokusunda nörotransmitter olan asetilkolin birikmesi ile sinir sisteminde bozukluğa sebep olacaktır. Organofosforlu insektisitler lipofilik özelliklerinden dolayı ağız, deri veya solumun yolu ile absorbe olmaktadır. Lokal toksik etkileri deride terleme, göz bebeğinde iğne ucu büyüklüğünde kızarıklık, bronşlarda spazm şeklinde görülmektedir. Akut toksisitesi halsizlik, baş ağrısı, nefes darlığı, bulanık görme, mide bulantısı, kusma, ishal,karın ağrısı ile ortaya çıkmaktadır. İnsektisit kaynaklı zehirlenmeler kaza, intihar ya da cinayet orjinli olmaktadır. Tüketici Güvenliği Laboratuvarları Daire Başkanlığı, Tüketici Ürünleri Toksikolojisi Laboratuvarı’na, Adli Soruşturma Birimleri, Halk Sağlığı Müdürlükleri ve Toplum Sağlığı Merkezleri’nden 2013-2014 yılları arasında toksikolojik inceleme için gelen 227 adet gıda numunesinde, toksik düzeyde bulunabilecek 35 adet organofosforlu pestisit etken maddesinin, Gaz Kromatografisi Kütle Spektrometresi (GC-MS) tekniği kullanılarak, Agilent 5975 GC-MS cihazında analizleri yapıldı. Analizler, 30 m x0.25 mmx0.25 µm boyutlarında kapiler kolon kullanılarak, 1 ml/dk akış hızında ve 250oC enjeksiyon sıcaklığında, sıcaklık programlı fırında gerçekleştirildi. Zehirlenme (27), kontrol (108) ve adli kontrol (92) amacıyla gönderilen toplam 227 adet gıda numunesinin 1 tanesinde toksik düzeyde organofosforlu pestisit grubundan dichlorvos etken maddesi tespit edildi. Dichlorvos, ambarlanmış hububat ve mamullerinde buğday biti, un kurdu, kuru meyve güvesi, yaprak biti, pire ve böcek öldürücü bir ilaç olmakla birlikte farelerde letal dozu 25 mg/kg olarak bilinmektedir. Örnekte 84 mg/kg dichlorvos tespit edilmiştir. Bu miktar dichlorvos için verilen lethal dozun yaklaşık 3,5 katıdır. Anahtar Kelimeler: Organofosforlu Pestisit, Dichlorvos, GC-MS [PS-014] Havuz Suyu/ İçme Suyu Dezenfektanları Uygulamaları Yuksel Soyleriz TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU ANKARA Amaç Bu çalışmada, havuz suyu ve içme suyu dezenfektanların izin ve uygulaması konusunda Avrupa Birliği ve Türkiye örnekleri değerlendirilmektedir. Yöntem Bu çalışmada ulusal ve uluslararası mevzuat ve Avrupa birliği ülkelerinde uygulamalar esas alınmıştır. Bulgular Biyosidal ürünler yönetmeliği, biyosidal ürünlerin piyasaya arzı konusundaki 98/8/EC direktifi ve bu direktif yerine 01.Eylül 2013 tarihinde geçmiş olan 528/2012 EU sayılı tüzükte, içme suyu dezenfektanları ürün tipi 5, yüzme suyu dezenfektanı ise ürün tipi 2 dir. 1451/2007 sayılı Avrupa birliği tüzüğü Ek-2’ye karşı gelen Biyosidal Ürünler Yönetmeliği Ek-A’da yer alıp risk değerlendirilmesi bitmemiş ürünlerin izin işlemlerinde, karar alınacağa kadar uygulanması Avrupa Birliği üye ülkelerin ulusal mevzuatına göre yapılmaktadır. Risk değerlendirilmesi bitmiş ve direktifin Ek-1 veya Ek-1A listesine alınmamasına karar verilen aktif madde içeren bir biyosidal ürün piyasaya arz edilemez. Dezenfektan seçiminde başlıca kriterler, hedef organizmalarına karşı performans, PH, oluşan yan ürünler, bakiye dezenfektan, işlem güvenliği, ekonomikliktir. Yüzme suyu dezenfektanları ile ilgili insani tüketim amaçlı sular hakkında yönetmeliğin10. maddesinde “içme-kullanma sularının dezenfeksiyonunda klor kullanılması halinde, uç noktada yapılacak ölçümlerde serbest klor düzeyinin 0.2-0.5 mg/L olması sağlanır.” denilmektedir. Avrupa Birliği üye ülkelerinde uygulama, birinci aşama dezenfektan aktif maddesinin Avrupa Birliğince, risk değerlendirilmesinin tamamlanarak, insan sağlığına ve çevreye kabul edilebilir risk düzeyinde olduğunun tespit edilmesi ve bu aktif maddenin 98/8/EC sayılı direktifin Ek-1 veya 1A veya 01.Eylül 2013 tarihinden sonra 528/2012 EU birlik listesi veya Ek-1’ye dahil edilmesidir. Almanya risk değerlendirilmesi sona erip kabul edilebilir seviyede tespit edilinceye kadar, hidrojen peroksidin içme suyu ve yüzme suyu dezenfektanı kullanılmasına izin vermemektedir. Sonuç 1451/2007 Sayılı Avrupa Birliği Tüzüğü Ek-2’ye karşı gelen Biyosidal Ürünler Yönetmeliği Ek-A’da yer alıp risk değerlendirilmesi bitmemiş aktif maddelerini içeren biyosidal ürünlerin izin işlemlerinin ilgili uzmanlarca teknik ve bilimsel ölçütlerde detaylı çalışarak değerlendirilmesi insan sağlığı ve çevre için büyük önem arz etmektedir. Anahtar Kelimeler: ürün tipi 2, ürün tipi 5, yüzme suyu dezenfektanı, içme suyu dezenfektanı [PS-015] Biyosidal Ürün Üretim Yerlerinin İzin İşlemleri Yuksel Soyleriz TÜRKİYE HALK SAĞLIĞIĞI KURUMU ANKARA Amaç Bu çalışmada, biyosidal ürün üretim yerlerini Avrupa birliği ve Türkiye örnekleri ile değerlendirilmektedir. Yöntem Bu çalışmada ulusal ve uluslararası mevzuat ve Avrupa birliği ülkelerinde uygulamalar esas alınmıştır Bulgular Üretim yeri ruhsatının amacı ve kapsamı, biyosidal ürünü veya biyosidal ürün aktif maddelerinin belirlenen standartlarda üretimini sağlayabilmeleri, bu tesislerin denetimi, asgari ve teknik şartları, bu tesislerde çalışacak personelin nitelik, yetki ve sorumluluklar ile bu tesislerin çalışma usul ve esaslarını düzenlemek şeklinde olmalıdır. Üretim yeri izni ile işyeri açma ve çalışma izni ve iyi İmalat Uygulamaları (GMP) İlkelerini karıştırılmamalıdır. İyi imalat uygulamaları, bu uygulamaya tabi olan ürünlerin kalite standartlarına ve amaçlanan kullanım şekline göre, ruhsatına esas bilgilerin veya ürün spesifikasyonunun gerekli gördüğü şekilde devamlı üretilmesini ve kontrol edilmesini güvence altına alan kalite güvencesinin bir parçası şeklinde tanımlanmaktadır. İşyeri açma ve çalışma ruhsatı ise tesisin çevreye alınacak teknik ve bilimsel önlemlerle olumsuz etkisinin kabul edilebilir seviyede olması durumunda yetkili otorite tarafından verilen izin olarak özetlenebilmektedir. Üretim tesis birimleri, üretim alanları (imalat bölümü, dolum, ambalajlama ve paketleme bölümü), depo alanları (hammadde depoları. mamul madde depoları, sarf malzemesi, ambalaj ve etiket malzemesi depoları. biyolojik biyosidal ürün üretim tesisleri hariç diğer üretim tesislerinde solvent deposu), kalite kontrol alanları (laboratuvar. biyosidal ürün üretim tesisleri hariç diğer üretim tesislerinde tartım odası ve numune saklama odası) ve yardımcı alanlar (idari hizmetleri yürüten personel için yeterli oda. giyinme odası, tuvalet ve/veya duş. yemekhane. büro ve arşiv. bakım ve onarım atölyesi. biyosidal ürün üretim tesisleri hariç diğer üretim tesislerinde geçici atık depolama yeri veya arıtma tesisi) şeklinde sınıflandırmaktadır. Sonuç Biyosidal ürün üretim yerleri ile ilgili Avrupa Birliğinin özel mevzuatı olmayıp, üye ülkeler kendi ulusal mevzuatına göre Yönetmelik hazırlamaktadır. Gıda tarım ve Hayvancılık Bakanlığından hazırlanan bitki koruma ürünü üretim yerleri usul ve esasları hakkında yönetmelik hazırlanacak yönetmeliğe örnek alınabilir. Anahtar Kelimeler: biyosidal ürün üretim izni, GMP, işyeri açma [PS-016] İyi İmalat (GMP) Uygulamaları Yuksel Soyleriz TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU ANKARA Amaç Bu çalışmada, iyi imalatı uygulamalarının Avrupa Birliği ve Türkiye örnekleri ile biyosidal ürün üretim yerleri izi ilişkisi değerlendirilmektedir. Yöntem Bu çalışmada ulusal ve uluslararası mevzuat ve Avrupa birliği ülkelerinde uygulamalar esas alınmıştır. Bulgular İyi imalat uygulamaları (GMP) ile ilgili Avrupa Birliğinde iki direktif bulunmakta, bunlar beşeri tıbbi ürünler ile ilgili 2003/94/EC sayılı direktif, veteriner amaçlı ilaçlar için 91/412/EEC dir. 2003/94 /EC sayılı direktifte iyi imalat uygulamaları “kullanma amacına uygun kalite standartlarında ürünlerin sürekli olarak üretim ve kontrol edilmesini sağlayacak kalite güvencenin bir parçası”, beşeri tıbbi ürünler imlahaneleri hakkında yönetmelikte ise “farmasötik ürünlerin kalite standartlarına ve amaçlanan kullanım şekline göre, ruhsatına esas bilgilerin veya ürün spesifikasyonunun gerekli gördüğü şekilde devamlı üretilmesini ve kontrol edilmesini güvence altına alan kalite güvencesinin bir parçası” şeklinde tanımlanmıştır. İmalathanelerde, personel, donanım ve teçhizat, dokümantasyon, imalat, kalite kontrolü, fason işlem, şikayetler ve ürünün geri çekilmesi ile kendi kendini denetim esaslarına dayanan iyi imalat uygulamalarının ülkemizde örneklerinden biri beşeri tıbbi ürünler imlahaneleridir. Bir diğeri de medikal gaz tesisleridir. İmalatçı, şikayetlerin kaydedilmesi ve değerlendirilmesi ile birlikte ürünün herhangi bir anda piyasadan derhal geri çekilebileceği etkili bir dağıtım kayıt sistemi kurmaktadır. Şikayete konu olan hata, imalatçı tarafından kaydedilir ve araştırılır. Yapılan işlemler sonucunda ürünün geri çekilmesi söz konusu ise, durum gecikmeksizin ilgili kuruma bildirilir. Ürün diğer ülkelere ihraç edilmiş ise, bu ülkelere ve Dünya Sağlık Örgütüne Kurum tarafından bildirilir. Sonuç Üretim yeri izni ile işyeri açma ve çalışma izni ve iyi İmalat Uygulamaları (GMP) karıştırılmamalıdır. Biyosidal ürün üretim yerleri özellikle dezenfektan üretim yerlerinin iyi imalat uygulamaları kapsamında olduğu konusunda geniş bir tartışma bulunmaktadır. Avrupa birliği ve gelişmiş ülkelerde yapılan literatür araştırmasında dezenfektan üretim yerlerinin iyi imalat uygulamaları kapsamında olduğuna dair herhangi bir veriye rastlanılmamıştır. Anahtar Kelimeler: GMP, biyosidal ürün üretim izni [PS-017] Cry gene frequency of native Bacillus thuringiensis isolates Semih Yılmaz1, Uğur Azizoğlu2, Rıdvan Temizgül3, Abdurrahman Ayvaz3, Salih Karabörklü4, Mikail Akbulut3, Recep Eröz5 1 Erciyes Univ., Agricultural Faculty, Dept. of Agricultural Biotechnology, Kayseri, Turkey 2 Erciyes Univ., Tomarza Vocational High School, Dept of Crop and Animal Production, Kayseri, Turkey 3 Erciyes Univ., Faculty of science, Dept. of Biology, Kayseri, Turkey 4 Osmaniye Korkut Ata Univ., Faculty of Science, Dept of Biology,Osmaniye, Turkey 5 Düzce Univ.,Medical School, Dept of Medical Genetics, Düzce, Turkey Bacillus thuringiensis (Bt) crystal (Cry) proteins have specific insecticidal activity against insect pests and thus, extensively used in biological control applications worldwide. In this study, cry gene frequency and profile of local Bt isolates, obtained from soil samples from Adana Province of Turkey, were studied. Cry gene spectrum of isolates from different ecological sources may significantly vary. A total of 120 isolates obtained from 80 different locations were used to investigate cry gene contents. Altitude of soil sampling sites varied between the sea level and 1582 m. Total DNA of bacterial samples were subjected to PCR reactions using cry1Ab/Ac, cry1Aa/Ad, cry1Ac, cry1C, cry1B, cry1Ad, cry1D, cry2, cry3-7-8, cry4A, cry5, cry6, cry9A, cry9C and cry11A/B primer pairs. Samples were then electrophoresed on agarose gel to determine the cry gene profiles. Results revealed that 88 of the isolates yielded the expected-size PCR band. Among them, 63 isolates produced more than one PCR band. With the use of cry1C, cry1Ac, cry1Ad, cry1Ab/Ac, cry1Aa/Ad, cry1D, cry1B, cry2 and cry5 primers, 18, 2, 5, 42, 34, 2, 5, 28 and 26 isolates produced relevant PCR bands, respectively. Similarly, with the primers cry4A, cry3-7-8 and cry11A/B, 1, 4 and 7 isolates also yielded the relevant sized PCR bands. It was clear that the cry gene spectrum of isolates were quite different from each other. Frequency of cry1C, cry1Ad, cry1Ac, cry1Ab/Ac, cry1Aa/Ad, cry1D, cry1B, cry2, cry3-7-8, cry4A,cry5, cry9A, cry9C and cry11A/B were respectively estimated as 20.68, 5.75, 2.27, 47.72, 37.50, 2.27, 5.68, 31.82, 4.55, 1.14, 28.41, 4.55, 27.27 and 7.95% Keywords: Bacillus thuringiensis, cry gene, cry gene frequency, isolate [PS-018] Bazı ticari uçucu yağların biyosidal kapasitelerinin belirlenmesi Meral Yılmaz1, Serap Melike İçöz1, Süleyman Kavak2, Ömür Baysal3 1 Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü 2 Süleyman Demirel Üniversitesi, Bahçe Bitkileri Bölümü 3 Sıtkı Koçman Üniversitesi, Fen Fakültesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Günümüzde yaklaşık 100 adet bitki türünden ekonomik anlamda uçucu yağ elde edilmektedir. Uçucu yağlar doğada hızlı dekompoze olmakta ve içerdikleri farklı bileşenler nedeni ile biyosidal etkilere sahiptirler. Bu çalışma ile, domateste tohumla taşınan bir fitobakteri olan Clavibacter michiganensis subsp. michiganensis (Cmm)’e karşı yapılan tohum uygulamalarında toplam 52 adet ticari uçucu yağın biyosidal etkinliği araştırılmıştır. Denemelerde ticari bakır uygulaması ve saf su uygulamaları kontrol uygulamalar olarak değerlendirilmiştir. İn vitro ve in vivo koşullarda yürütülen denemelerin sonuçlarına göre, toplam 18 adet uçucu yağın biyosidal etkiye sahip olduğu tespit edilmiştir. Özellikle 5 farklı uçucu yağın ise geliştirilerek tohum uygulamalarında ve biyosidal etkili ürünler ile eşdeğer olarak kullanılabileceği tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Biyosidal, Tohum uygulamaları, Clavibacter michiganensis subsp. michiganensis (Cmm), Uçucu yağlar [PS-019] Tohuma uygulanan nanobakırın fitopatojen bakterilere (Clavibacter michiganensis subsp. michiganensis ve Xanthomonas vesicatoria) ve sebze (domates ve biber) fide kalitesi üzerine etkisi Meral Yılmaz1, Serap Melike İçöz1, Abdullah Ünlü1, Süleyman Kavak2, Ömür Baysal3 1 Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü 2 Süleyman Demirel Üniversitesi, Bahçe Bitkileri Bölümü 3 Sıtkı Koçman Üniversitesi, Fen Fakültesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Bakırlı preparatlar başta bakteriyel etmenler başta olmak üzere sıklıkla kullanılan biyosidal bitki koruma ürünleridir. Son yıllarda nanoteknoloji ile geliştirilen nanopartikül düzeyindeki bakırlı ürünlerin daha sistemik ve yüksek etkili olduğuna dair birçok çalışma yapılmaktadır. Bu çalışmada da, Nanobakırın tohumla taşınan bazı fitobakterilere (Clavibacter michiganensis subsp. michiganensis (Cmm) ve Xanthomonas vesicatoria (Xcv)’ye karşı tohum uygulamalarında kullanılabilirliği ve sebze (domates ve biber) fide kalitesi üzerine etkileri araştırılmıştır. Denemelerde ticari bakırlı bir preparat ve saf su uygulamaları kontrol olarak değerlendirilmiştir. Çalışılan fitobakterilere (Cmm ve Xcv) karşı nanobakırın %50.2-89.5 oranında etkili olduğu tespit edilmiştir. Fide kalitesi ile ilgili çalışmalarda ise ümit var sonuçlar elde edilmiştir. Bu amaçla geliştirilen Nano biyosidal ürünlerin tohum uygulamalarında ve bitki koruma alanında kullanılabileceği tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Biyosidal, Tohum uygulamaları, Clavibacter michiganensis subsp. michiganensis (Cmm), Xanthomonas vesicatoria, Nanobakır [PS-020] Borun domates tohum uygulamalarında kullanılabilirliğinin belirlenmesi Meral Yılmaz1, Serap Melike İçöz1, Süleyman Kavak2, Ömür Baysal3 1 Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü 2 Süleyman Demirel Üniversitesi, Bahçe Bitkileri Bölümü 3 Sıtkı Koçman Üniversitesi, Fen Fakültesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Türkiye bor rezervleri açısından zengin bir ülkedir. Bor bitkilerde birçok metabolik olayda önemli rolü bulunan bir besin elementidir. Çok önemli bir mikro besin elementi olmasının yanı sıra, bazı kimyasal ilaçların içeriğinde yer almaktadır. Bor kaynak olarak çok olmasına karşın özellikle bitki koruma alanında kullanımına yönelik sınırlı sayıda araştırma yapılmıştır. Bu çalışma ile borun domates tohum uygulamalarında kullanılabilirliği araştırılmıştır. Domates tohumuna uygulanan farklı bor dozlarının domateste tohumla taşınan en önemli etmen olan Clavibacter michiganensis subsp. michiganensis (Cmm) ve tohum kalitesi üzerine etkisi belirlenmiştir. Denemelerde saf su ve ticari bakır, Potasyum nitrat (KNO3) kontrol uygulamalar olarak değerlendirilmiştir. Çalışmanın sonunda, borun Cmm ve domates tohum kalitesi üzerine etkisine dair ümit var sonuçlar elde edilmiş ve biyosidal ürün kapsamında kullanılabileceği tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Bor, Biyosidal, Tohum uygulamaları, Clavibacter michiganensis subsp. michiganensis (Cmm), Potasyum nitrat [PS-021] Bazı fitopatojen bakteri izolatlarının bakıra dayanıklılığının belirlenmesi Serap Melike İçöz, Meral Yılmaz, Abdullah Ünlü Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Ülkemize yayılış nedeni tohumlar olduğu düşünülen bakteriyel benek, bakteriyel kanser ve solgunluk hastalığı ve karpuz bakteriyel meyve lekesi hastalığı, yetiştiricilikte fide aşamasından hasat dönemine kadar sıkça karşılaşılan hastalıklar içerisinde sayılmaktadır. Bu hastalıklar, üretim alanlarında ciddi verim kayıplarına neden olmaktadır. Bitki korumada yoğun olarak kullanılan bakırlı preparatların kimi zaman gereksiz ve bilinçsiz kullanımı ile bu hastalık etmenleri bakıra dayanıklı hale gelmekte ve bu durum kimyasal pestisitlerin etkisini gittikçe azaltmaktadır. Yapılan çalışmalar, fitopaten bakterilerin bakıra dayanıklılık geliştirdiğini göstermektedir. Bu çalışma ile laboratuarımızda mevcut olan bazı fitopatojen bakteri izolatlarının (Pseudomonas syringae pv. tomato, Clavibacter michianensis subsp. michiganensis, Acidoworax avenae subsp. citrulli ) bakıra dayanıklı olup olmadığı araştırılmıştır. Denemelerde kontrol uygulaması olarak saf su kullanılmıştır. Yapılan çalışmalar sonucunda, bazı Pst ve Cmm izolatlarında bakıra dayanıklılık tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Biyosidal, Bakır, Pseudomonas syringae pv. tomato, Clavibacter michianensis subsp. michiganensis, Acidoworax avenae subsp. Citrulli [PS-022] Biyosidal Ürün Analizi için Örnek bir Proses Akış Sistemi Zehra Yılmaz,Fikrettin Şahin, Mustafa Çulha, Bayram Yılmaz, Mustafa Hasöksüz, Gökçe Kaya, İsmail Demir, Sadık Kalaycı, Şaban Kalay, Şahin Yılmaz, Yeditepe Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü Böcekler, akarlar, rodentler, bakteriler, mayalar, funguslarve virüsler gibi halk sağlığını olumsuz etkileyen biyolojik faktörler ile mücadele etmek amacıyla kullanılan kimyasallar ve preparatlara biyosidal ürün denilmektedir. Biyosidal ürünler birçok firmanın üretmiş veya ithal etmiş oldukları geniş bir pazarı olan, canlı varlıkların yaşam koşullarını iyileştiren formülasyonlardır. Biyosidal ürünlerin ülkemiz piyasasında satılabilmeleri için 31 Aralık 2009 tarih ve 27449 (4. Mükerrer) sayı numarası ile resmi gazetede yayımlanan yönetmeliğe göre ruhsatlandırılmaları gerekmektedir. Yeditepe Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü, Biyosidal Ürün Değerlendirme Merkezi 03.10.2009 tarihinden itibaren bilimsel ve teknolojik alt yapısıyla kimyasal analiz, potens testleri, toksikoloji, irritasyon, antiviral, rodentsitlerin biyolojik etkinlikleri ile kısa ve uzun süreli stabilite testlerini yapan, bu alanda geniş çapta hizmet veren kurumların başında gelmektedir. Türkiye Halk Sağlığı Kurumu (THSK) Çevre Sağlığı Daire Başkanlığı’na ön başvurusunu tamamlayan firmalar elektronik ortamda kurumumuza başvurularını yapmaktatır. Daha sonra bu başvurular ürün tipi ve talep edilen analizlere göre değerlendirilerek mühürlü numune miktarı ve gerekli belgeleri içeren teklif, firmaya iletilmektedir. Firma tarafından teklif kabul edildiği taktirde, ilgili İl Halk Sağlığı Müdürlüğü’nden bir üst yazı ve tutanak ile birlikte mühürlü olarak gönderilen numuneler bölümümüz biyosidal ürün değerlendirme merkezi numune kabulü tarafından imza karşılığında teslim alınmaktadır. Teslim alınan numuneler talep edilen testlere göre ilgili laboratuarlara sevk edilmek üzere ilgili İl Halk Sağlığı Müdürlüğü’nün üst yazısının sayı ve tarihi ile kaydedilerek depolanır. Analiz zamanı gelen numuneler ilgili laboratuaraorjinalambalajında sevk edilir. Mevzuata uygun şekilde ulusal ve uluslararası test metotlarına göre analiz edilir. Sonuçlar, konusunda uzman bilim insanları tarafından değerlendirilir. Mevzuat limiti çerçevesinde uygun çıkan sonuçlar raporlama sürecine koyulur ve üç nusha halinde raporlanır. Raporlardan biri ilgili firmaya, biri THSK’ya biri de arşivlenmek üzere bölümümüzde kayıt altına alınır. Biyosidal Ürün Değerlendirme Merkezimiz 2009 yılından günümüze donanımlı altyapısı ve uzman personeli ile yaklaşık 400 farklı ürünün ruhsatlandırma aşamasında talep edilen testleri başarı ile tamamlamıştır. Bu poster sunumunda analiz için kabul edilen bir numeninkabul edilişinden raporunun hazırlanmasına kadar gecen süreç şematik olarak gösterilmiş ve önemli noktalar vurgulanmıştır. Bu akış şeması ülkemizde yerleştirilmeye çalışılan analiz sureci için iyi bir örnek teşkil edecektir. Anahtar kelimeler:Biyosidal analizleri, Biyosidal ürün, Kimyasal analiz, Etkinlik testleri, Stabilite testleri, İrritasyon testleri, Antiviraltestler, Antimikrobiyal testler