ara dönem din politikaları
Transkript
ara dönem din politikaları
şullarda yeni roller üstlenmesi ARA DÖNEM DİN POLİTİKALARI beklenmiştir. Aslında bu reform, Necdet ŞUBAŞI İslâm’ın çağdaşlaştırılması ve ulusallaştırılmasında bir basamak olarak da görülebilir. İstanbul: Küre Yayınları, 2005, 189 sayfa, ISBN: 975-6614-26-9 Tanıtım: Mahmut ZENGİN* Türkiye’de din konusunun he- de durulmakta, ara dönemlerin men hemen bütün tartışmalarda hem yön hem de kalıcı yapıların yer aldığı bilinen bir gerçektir. tayini açısından, toplumsal biri- Dinin toplum nezdindeki belir- kimin istenilen düzeye çekilme- leyiciliği, onu siyaset açısından sinde oynadığı belirleyici role üzerinde durulması gereken bir vurgu yapılmaktadır. argüman haline getirmektedir. Bu bağlamda toplumsal hayata bir denge ayarı çekme olarak ifade edilebilecek muhtıra ve darbe dönemlerindeki din politikaları önemli bir boyut olarak karşımızda durmaktadır. Bu kitapta modern Türkiye’nin din politikaları ara dönemler üzerinden tartışılmaktadır. İlk bölümde modernleşme bağlamında tecdit, ihya ve ıslah kavramları, dinin mutlak otoritesini yeniden canlandırma çabalarının birer parçası olarak konu edinilmektedir. Tecdit, ihya ve ıslah çabalarının modernleş- me sürecindeki İslâm dünyası içinde yeni reformcu taleplerin tarihsel öncülleri ilan edilmesi- Devlet ile toplumun kesiştiği iz ne değinen yazar, reform yeri- bırakan buluşma noktaları ara ne daha içeriden olan “tecdit”, dönemlerdir. dönemlerin “ihya” ve “ıslah” kavramlarının bıraktığı miras ve meşruiyeti kullanıldığını, dinde tecdit, ihya takviye eden uygulamalar, yeni ve ıslah olarak tanımlanan deği- bir kriz dalgasına kadar etkin şim taleplerinin modernleşme olmuştur. Bütün bu konular sürecinde kendi esas bağlamın- kitabın ana çerçevesini oluştur- dan çıkarılmış ve çağdaşlaşmacı maktadır. önerilerin meşruiyet engellerini Bu Giriş bölümünde genel olarak, 1960 öncesi tek partili ve çok partili hayatın ve ara dönem din politikalarının ele alındığı ikinci bölümde, öncelikle 60 öncesinin İslâmi neşriyatı ve bu neşriyata yön veren genel eğilimler üzerinde durulmuştur. Nurculuk ve Süleymancılığın Türkiye’nin değişme arzusu karşısında, kabuğuna çekilmek zorunda kalan dinin geleneksel reflekslerini yansıttığını belirten yazar, ayrıca Diyanet’in bu dönemde modern devletin dillendirdiği ve kurumsallaşmasında gayret gösterdiği bir hayat tarzını besleyecek dinsel argümanları kullanmaya hazır bir kurum olarak görüldüğünü, ancak bu beklentilerin çok az gerçekleştiğini ifade etmektedir. İslâmi neşriyat ile ilgili olarak; Eşref Edip’in Sebilü’r-Reşad dergisine, Said Nursi’nin Risale-i Nur kitaplarına, Nurettin Topçu’nun Hareket Dergisi’ne ve Necip Fazıl’ın Büyük Doğu Dergisi’ne yer verilmektedir. gidermede bir kavramsal araç lirleyicilerinden olan dinin de Yazara göre; modern Türk dev- değiştirilebileceği düşüncesi letinin dinde reform çabası, ge- tartışılmaktadır. Din alanındaki leneksel ihya, tecdit ve ıslah dü- düzenlemelerin dinden duyu- şüncesinin açtığı kulvarda Pro- lan bir çekinceye mi, yoksa din testan reformun kazanımlarını üzerinden işletilecek bir açılımın yeniden ele almayı kapsar. Bu yaratacağı huzursuzluklardan bağlamda din reformuyla toplu- Çok partili döneme geçiş ile ilgili değerlendirmede CHP’nin 1945-50 arasında din politikasında ortaya koyduğu yaklaşımın, kuruluşundan beri Türkiye’de ilk kez resmi olarak “dini inkişaf”ı gerçekleştirecek düzlemleri oluşturduğuna vurgu yapılmakta, 1950 seçimlerinin dini hayatın yeninden can- duyulan kaygıyı mı yansıttığı mun yeninden yapılandırılması lanmasında bir adım olduğuna noktasındaki kapalılık üzerin- amaçlanmış, dinden de bu ko- değinilmektedir. gündelik hayatın değiştirile- bilirliği, gündelik hayatın be- olarak kullanılmaya başlandığını belirtmektedir. * Değerler Eğitimi Merkezi. mahmutzengin@dem.org.tr YIL 1 S AY I 2 | D E M D E R G İ 127 İkinci bölümde ara dönem din politikaları da ele alınmaktadır. Bu kısımda genel olarak TSK’nın 12 Eylül 1980’de “sivil yönetim”e müdahalesiyle birlikte başlayan üç yıllık süreç içinde ortaya koyduğu din politikaları, bu bağlamda ortaya çıkan farklı iddialar da dikkate alınarak tartışılmakta, yönetimin, dinden toplumu birleştirici bir güç olarak yararlanma politikası güttüğüne ilişkin iddiaların genel bir değerlendirmesi yapılamaktadır. 12 Eylül Harekatı’nın gerekçelerine de yer verilen bu bölümde, devletin organlarının işlemez hale gelmesi, irticai fikirler ile sapık ideolojilerin devlet kurumlarını, işçi örgütlerini ve partileri etkisi altına alması ve iç savaşın eşiğine gelinmesi müdahalenin gerekçeleri arasında zikredilmektedir. 1980 darbesi ve 1983’te demokrasiye geçişe kadar ki sürecin aslında kemalizmin restorasyonu için hemen her düzeyde bir seferberlik ilan edilmesini de ifade ettiğinin altı çizilmektedir. Ara dönemin din konusundaki politik göstergeleri arasında en dikkat çekici olan hususun, din eğitimine ilişkin taleplerin anayasal bir zorunluluk içinde hayata geçirilmesi olduğuna atıfta bulunulmakta ve süreci destek- 128 DEM DERGİ | YIL 1 S AY I 2 leyen kurumlara dair önemli ayrıntılar zikredilmektedir. Ankara İlahiyat, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Aydınlar Ocağı’nın kası, karşıt görüşler açısında da ele alınmıştır. Kemalist yaklaşımlarda 12 Eylül din politikası, Atatürk’ün gösterdiği çizgiden açık bir sapma olarak değerlendirilmekte ve suçlanmakta, hatta bu tutum “tamamlanmış bir ihanet” olarak da tasvir edilmektedir. Özellikle din dersleri konusu bu kesimin ciddi eleştirisine konu olmuştur. Dindar kesimin tezlerine de yer verilen kitapta, rejimin açık bir şekilde “İslâmizasyon” programı uyguladığı, bu projenin parçası olarak gündeme gelen dinin, gerçekte asla İslâm olamayacağı, böyle bir tasavvurun Kemaliz’le İslâm’ı sentezleyen bir “devlet İslâmı” projesi olduğuna yer verilmektedir. bu kurumlar arasında olduğunu belirten yazar, özellikle Aydınlar Ocağı’nın Türk-İslâm Sentezi bağlamında 12 Eylül yönetimine sağladığı en pratik “yararlılığın” İslâm’ın resmi ideolojiye eklemlenmesi olduğuna vurgu yapmakta, 1982 Anayasası ile 12 Eylül yönetiminin din politikasının kalıcı hale getirildiğine, laikliğin, anayasal bir güvence altında ele alınarak korunmak istendiğine ve dinsel fenomenlere ise bir uyum stratejisi içinde yaklaşıldığına değinilmektedir. Kitapta 12 Eylül’ün din politi- Son bölümde ise, müdahalelerin dünyasında şekillenen kimi göstergelere toplu bir şekilde bakma denemesi yapılmaktadır. İmam Hatip Okullarının ve başörtüsü konusunun, 1980 sonrasındaki dini-politik yapılanmanın başat öğeleri arasında yer aldığına ve birer sorun üretici olarak hala tartışıldığına değinilmektedir. Son olarak AKP, dini hayata sürekli çekidüzen verişlerin bir bakiyesini hatırlatacak şekilde biçimlenen, potansiyel bir kaygı envanteriyle varlığını inşa eden yeni bir oluşum olarak ele alınmaktadır.