SHERLOCK HOLMES Okulun merdivenlerinden son hız inerken
Transkript
SHERLOCK HOLMES Okulun merdivenlerinden son hız inerken
SHERLOCK HOLMES Okulun merdivenlerinden son hız inerken Sherlock Holmes’u görmüştüm, köstekli saatine bakarken. Bibi ile açlığımızı bastırmak için rutin olarak indiğimiz kantine doğru ilerliyorduk. Sıradaki ders psikolojiydi, ders zili çoktan çalmıştı. Kapı açıldı ve içeri Sherlock girdi. Kısa bir süre şaşkınlık yaşadık, sonra anlamlandırabildik. Psikoloji hocamız Sherlock Holmes’tu. Hadımköy Örfi Çetinkaya Anadolu Lisesi’ndeyseniz, bu şaşırtmazdı sizi. Dersi anlatmaya başladığında, ağzından dökülen kelimeler ile büyüyordu. Bir anda psikoloji derslerini sabırsızlıkla bekler olmuştuk. Alice Harikalar Diyarında’yı, Alis adında bir kız çocuğunun bir tavşan deliğinden geçerek girdiği fantastik bir dünya da başlayan hikâyesini bilmeyeniniz yoktur. Okuldaki küçük felsefe grubunun fantastik hikâyesi de harita odasında başlıyordu. Küçük felsefe grubunun önderi, psikoloji hocamız Bülent Uçar’dı. Bu grup bir anda belirmişti, Hadımköy’ün soğuğunun içerisinde. Bir saatlik öğle arasında gitmediğimiz yüzyıl, izlemediğimiz film, konuşulmayan psikolojik tahlil kalmazdı. Harita odasının değişik bir gizemi vardı. Bize dünyanın ne kadar küçük bir yer olduğunu gösterirdi ve bir o kadar da büyük. O yüzden burayı gizli bir sığınak olarak betimliyordu. Geçmişe küçük bir yolculuk yapalım; kompozisyon ortaokul kâbusumdu, benim için kalıplara sıkışıp kalmak demekti. Verilen konuyu giriş, gelişme, sonuç bölümlerine bağlı kalarak oluşturmak, yazı yazmaktan nefret ettirmişti. Ta ki Bülent Hoca’yla karşılaşana kadar. Her insanın özel bir yeteneği olurmuş hayat içerisinde; kimileri farkına varır kimileri ise ne kadar arasa da gerçeğe ulaşamazmış. O kompozisyon yazmaktan nefret eden kızın, bir gün en sevdiği şeyin kelimelerle oynamak olacağını söyleseler inanmazdım. Eminim Freud yaşasaydı o da inanmazdı. Hatta bir kitap çıkaracakları akıllarının ucundan geçmezdi. 'İKİ', evet kitabımızın ismi buydu. “Gerçek tek olsa da bundan onun bir olduğu anlamı çıkmaz, bakış açısı çokluğu onu çoğaltacaktır. ” adlı Bülent Uçar felsefesiyle hareket ederek bu isim seçilmişti. 7 ayrı yazar, 7 ayrı hikâye. Ölü Ozanlar Derneğinden bir replik gerçeğe dönüşüyordu. ''Kim ne derse desin, dünyayı kelimeler ve fikirler değiştirebilirdi.'' İkinci kitap, “Sekizci Tepe: Aşk” kitabının yapım ekibi içerisinde yer aldım ve bir şiir yazdım. ‘’O kelimelerle dokunmuştu hayatımıza, biz de o kelimelerle iz bırakıyorduk hayata.’’ 21 yıllık kişisel yaşantımın içerisindeki kaçış noktam, kelimeler olmuştu. Ne zaman zorluğa düşsem, hayatın monotonluğundan kaçmaya çalışsam kelimelere sığınır olmuştum. O kelimeler her geçen gün büyüyordu ve 36 sayfalık bir hikâyeye dönüşüyordu: “Zemin Kahverengi.” Onun da bir gün kitap olacağını biliyorum hatta filminin çekileceğine inanıyorum. Bu inancımsa o psikoloji dersine ve Bülent Uçar’a dayanıyor. İyi ki tanımışım, iyi ki Bülent Uçar hocam olmuş. Her şey için teşekkür ederim, Sherlock Holmes. Merve AYGÜN