1 BÖLÜM 1 GİRİŞ İnsanoğlunun yaşamında tarihin ilk çağlarından
Transkript
1 BÖLÜM 1 GİRİŞ İnsanoğlunun yaşamında tarihin ilk çağlarından
1 BÖLÜM 1 GR nsanolunun yaamında tarihin ilk çalarından itibaren yerini almı olan at, tarihi serüveni içinde birçok deiik maksatlara hizmet etmitir. Balangıçta bir av hayvanı olarak beslenmek amacıyla kullanılan at, insanların onun dier özelliklerini fark etmeye balamaları ve bunlardan faydalanmak üzere evcilletirmeleri ile tarih boyunca birey ve toplum hayatında vazgeçilmez bir unsur olarak görev almıtır. Atın sahip olduu imkân ve kabiliyetleri birer birer kefeden insanolu, en hızlı ulaım vasıtası olarak hep onu kullanmı, müteakip dönemlerde tarımda, taımacılıkta ve posta hizmetlerinde onun gücünden ve süratinden istifade etmitir. Binlerce yıl boyunca savalarda bir harp vasıtası olarak insanlık tarihinin dönüm noktalarını belirleyen muharebelerde hep son sözü atlar ve atlı birlikler söylemitir. Bu saygın birliktelik içerisinde her ne kadar atın ilevsellii ön planda ise de aslında atın, insan ve toplum maneviyatı üzerinde pek çok youn etkileri olduu antropologlar ve sosyologlar tarafından dile getirilmitir. At, insan için her zaman sadakat ve güvenin sembolü olmakla kalmamı aynı zamanda yaradılıındaki ihtiamdan dolayı, zenginlik ve asaleti de temsil etmitir. Sükûnetli yapısı ve çevresiyle olan uyumundan dolayı insan üzerinde her zaman güven oluturan ve sakinletiren bir etkiye sahip olmutur. Birçok farklı dil ve kültürlerde atın kaba ve genel tanımlamaları birbirlerine çok benzerlik gösterirken Necip Fazıl’ın “At, ebediyet fatihi insanın göz ve estetik planında bütün çizgileri, hareketleri ve kabiliyetleri ile en ihtiamlı kahramanlık sembolüdür” (Kısakürek, 2000, s.10) ifadesi atın, en seçkin biçimde tasvir edilmi edebi bir tanımlaması olarak kabul edilebilir. 2 Tarih boyunca tüm medeniyetlerin, yeryüzünün en soylu varlıklarından biri olan at ile binicisinin, aralarındaki uyum ve estetii, çeitli yarımalar aracılıı ile seçkin bir zafer cokusu ile sonuçlandırdıkları sportif uygulamalara, oldukça geni bir biçimde yer verdiklerini görüyoruz. Atın sahip olduu hünerler aratırıldıkça bir bir ortaya çıkmakta ve günümüzde binicilik sporu adı altında, birçok farklı branta binicisi ile birlikte hünerlerini sergileyen yaantısı, insanlar ve toplumlar tarafından büyük bir keyifle takip edilmektedir. Olimpizm, beden gücü ve becerisi ile birlikte insan aklının gelimesini amaçlayarak, insanın tüm niteliklerinin bir uyum içinde geliimini hedef alan felsefedir. Çaımızın en önde gelen sosyal vakalarından olan olimpizm, ayırt etmeden tüm dünyayı kucaklar, karılıklı saygıyı, ibirliini ve tüm insanlar arasında arkadalıı, karılıklı anlayıı amaçlar. Eit koullar altında dürüst ve eit rekabeti hedefleyen olimpizm, uluslar, ırklar, renkler, politik sistem ve sınıflar arasında hiçbir ayırım kabul etmeyerek insan gayretine en yüce deeri verir (TMOK, 1985, s.9-10). Modern olimpiyatların oluumuna bir bakıma esas tekil etmi olan antik olimpiyatlar, Yunanistan’ın Pellopones yarımadasının güneybatısındaki eski Olimpia’da yaklaık olarak 1200 yıldan fazla devam etmitir. M.Ö. 776 yılında balayarak her dört yılda bir yapılan oyunların devam ettii bir ay süresince Yunan kavimleri arasında her türlü kavga ve dümanlıın yasak edildii antik olimpiyatlardaki spor dallarından birisi de hipodromlarda binlerce seyirci tarafından büyük bir coku ile izlenen at ve atlı araba yarımaları olmutur. Yunanistan’ın Romalılar tarafından fethedilmesi ve özellikle Hıristiyan dininin yayılmasına paralel olarak kilisenin spor üzerindeki baskıcı tutumu, olimpiyat oyunlarının gerçek anlam ve önemini yitirmesine sebep olmutur. M.S. 393 yılında Roma imparatoru I. Theodosius’un, oyunlar ve bu oyunların beraberinde temsil ettii deerleri din dıı yaklaımlar olarak deerlendirerek yasak etmesiyle nihayet bulan antik olimpiyatlar, 1896 yılında yeni bir yapılanma ile “Modern Olimpiyat Oyunları” adı altında tekrar balayana kadar bir daha yapılmamıtır. 3 1912 Stockholm Olimpiyat Oyunlarından itibaren modern olimpiyatlar ile yeniden bütünleen binicilik sporu, yeryüzünde yöresel olarak geçmiten bugüne devam etmekte olan onlarca bran içerisinden, Uluslararası Binicilik Federasyonu (FEI) tarafından resmi olarak kabul edilmi 7 farklı bran ile geliimini sürdürürken, bunlardan sadece 3 bran olimpik olarak kabul edilmitir. Temelinde barındırdıı doa ve hayvan sevgisi sayesinde bir yaam biçimi olan binicilik, bireyin yeryüzünün en soylu varlıklarından biri olan at ile birbirlerini tanıyarak, etkileyerek ve nihayette tamamlayarak oluturdukları uyumu, kendilerini izleyenlere en estetik biçimde sundukları bir sanat olarak tarif edilebilir. Binicilii aynı zamanda, at ve binicinin sahip oldukları kudret ve maharetleri sanatsal bir gösteriye dönütürme süreci içerisinde, evrensel dorulardan azami suretle istifade eden ve sürekli kendini gelitirme gayreti içerisinde olan bir bilim olarak da tanımlamak mümkündür (Ünver, 2003, s.1). Tüm dünyada olduu gibi ülkemizde de binicilik sporu farklı branlarda uygulanmakta olup, tarihte bazı dönemlerde bu sporda söz sahibi ülkeler ile rekabet edebilmi Türk binicilii, bu alanda uluslararası düzeyde hak ettii yeri alabilmek için gayretlerine devam etmektedir. Ülkemizde daha geni kitleler tarafından yapılmakta olan bazı spor dalları ile kıyaslandıında binicilik sporu, tarihin birçok dönemlerinde ve özellikle Cumhuriyetin ilk yıllarında at ve atlı tekilatların yaygınlıından ötürü ülkemizde bir halk sporu olarak tanımlanabilmekteydi. Zaman içerisinde çada ve milli sportif politikaların üretilememesi ve uygulanamaması, at ve atlı sporların tarihi süreç içerisindeki sosyal ve kültürel deerlerinin nerede ise tamamen yitirilmesine neden olmu, günümüzde binicilik, gerek Türk biniciliinin olimpik geliiminin gerekse olimpik binicilik branları ve uygulama esaslarının neler olduu konusunun, Türk halkının büyük bir çounluu tarafından bilinmedii bir spor dalı haline gelmitir. Literatürde birçok olimpik spor dalına ait bilgilere ulaılabilirken, binicilik sporunun olimpik geliimine yönelik yeterli oranda kaynak mevcut deildir. 4 Ülkemizde binicilik sporunun tarihsel ve olimpik geliimi hakkında, yayınlanmamı iki kitap çalıması olan, Alb.Özkan TEMURLENK’in “Türk Biniciliinin Dünü ve Bugünü” ve Cem ATABEYOLU’nun “Türk Binicilik Tarihi-Altın Nal zleri” dıında yayının bulunmaması, çalımayı kaynak açısından sınırlamıtır. Çalımada yöntem olarak tarama modeli uygulanmı olup bata Milli Kütüphane olmak üzere, Babakanlık, Gn.Kur.ATASE Bakanlıı, K.K.K.lıı ve Harp Akademileri arivleri, Milli Olimpiyat Komitesi ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi arivleri, Gazi Üniversitesi, ODTÜ, Bilkent ve Ankara Üniversitesi kütüphaneleri taranmı, konu ile ilgili ile bir çok yerli ve yabancı kaynaa ulaılmıtır. Ayrıca 1956 Stockholm Olimpiyatlarına katılan ve hayatta olan Kemal ÖZÇELK ile döneme ait mülakatlar yapılmıtır. Bu çalımanın amacı, antik çadan günümüze kadar olan süre içerisinde atın sportif amaçlı kullanıldıı dönemlere younlaarak, modern olimpiyat oyunlarının balangıcı ile birlikte binicilik sporunun olimpik branlarını açıklamak ve aynı dönemde Türk biniciliinin olimpik geliimini incelemektir. Bu çalıma, Atatürk’ün gösterdii hedef dorultusunda tarihini bilen, koruyan ve ondan aldıı güçle yalnızca evrensel dorulardan hareket ederek, aklın ve pozitif bilimlerin aır bastıı çada bir spor eitim ve öretim anlayıını benimsemi, disiplinli ve istikrarlı bir çalıma ile uygarlık düzeyinde hak ettii yeri alma idealine yönelik bir milli binicilik vizyonunun oluturulabilmesi için, binicilik sporunun ulusal ve evrensel geliiminin doru olarak kavranabilmesi açısından önem taımaktadır. 5 BÖLÜM 2 ANTK OLMPYATLARDA BNCLK VE BNCLN MODERN OLMPYATLARA GEÇ SÜREC 2.1. Antik Olimpiyatlarda Binicilik 2.1.1. Antik Olimpiyatlar Öncesi Dönem: Atın evcilletirilmesi, insanlıın uygarlık alanında attıı en ileri adımlardan biri olmutur. Bu aama Fransız bilgin Buffen tarafından “insanlıın en soylu fethi” (Türkmen, 1983, s.60) olarak adlandırılmı ve bu en soylu fethin çeitli belge ve bulgulara dayanarak yaklaık M.Ö. 4000 yıllarında Türklerin ataları tarafından yapıldıını ifade edilmitir (Eberhard,1947, s.17). Atın evcilletirilmesiyle ilgili W. Koppers’in iddiası ise “Atın evcilletirilmesi ve atlı çoban kültürünün ortaya konması ilk Türklere balanabilir. nsanlık tarihinde ulaılan bu baarı, kavimlerin ve dier kültürlerin gelimesinde fevkalade gelimeler dourmutur. Atı ve umumi olarak çoban kültürünün esas unsurlarını ilk ndo–Germenler, eski Türklere borçludurlar” (Koppers, 1983, s.471) eklindedir. Atın Türkler tarafından ehliletirildii, aynı dönem kültürüne ait alp mezarlarından çıkan at kemiklerinden de anlaılmaktadır (Ögel, 1984, s.17). Çok eski çalara ait insan iskeletleri arasında rastlanan at iskeletleri, at ile insan arasındaki tanııklıın insanlık tarihi kadar önceye dayandıını ortaya koymaktadır. Balangıçta atların sadece bir besin kaynaı olarak kullanılmasına karın, aralarındaki iletiimin gelimesi sonucu onun dier özelliklerini fark eden insanolu, çok ilkel de olsa gelitirdii bazı araç ve yöntemlerle onu evcilletirmeye balamıtır. 6 Kuzey Avrasya’nın geni bozkırlarında doarak atlı göçebe kültürü veya bozkır kültürü olarak adlandırılan Türk kültürü, Ural ve Altay daları arasında uzanan step bölgesini merkez edinmi ve buradan çevreye yayılmıtır. Atı çekme ve taıma aracı durumundan kurtararak binek hayvanı haline dönütüren bu kültür, ok ve mızrak taıyan atlı savaçılarıyla M.Ö. 800’lerde çevre kültürlerin atlı araba savaçılıı hâkimiyetine tamamen son vermitir (Yıldıran, 1996, s.49). Atın bir harp aracı olarak kullanılmasının yanında, ondan sportif amaçlı yararlanma gayretlerine de, bu kültüre dier toplum ve kavimlerden çok daha önce erimi olan Türklerde rastlamaktayız. Tibet’te bulunan ve M.Ö.1000 yılına ait olduu bilinen, kayalara ilenmi bir fresk üzerinde, ellier metre aralıklarla dizilmi olan hedef levhalarına dörtnala koan atlarının üzerinde cepheden, yandan ve geriye dönerek ok atmak suretiyle isabet ettirmeye çalıan Türkler resmedilmilerdir. Binicilik sporunun ilk izlerine, tarihte ilk Türk devleti olarak bilinen ve Çin’de yaamı olan Chou “Çu”sülalesinin hâkimiyeti döneminde rastlanmaktadır. Türk asıllı imparator Hiao’dan (M.Ö. 900) söz eden kronikler, kendisinin mükemmel bir at ustası (binici) olduunu yazmaktadırlar (Alpman, 2001, s.97). lk olimpiyatların organize edildii M.Ö.776 yılından daha eski bir tarihi geçmie sahip olan bu sportif faaliyetler, Orta Asya Türk kültürü içinde vücut kültürünün önemini göstermektedir. Türklerin, eski Yunanlıların tarih sahnesine çıkmalarından çok önce spor faaliyetlerinde bulunmaları, hangi gayeye yönelik olursa olsun yarımalar düzenlemeleri ve bunların eski maddi kültür kalıntılarında açıklıkla tezahürü, Yunan spor mucizesi olarak adlandırılan olgunun temelinde, Türk kültür ve medeniyetinin bulunduu tezini kuvvetlendirmektedir (Yıldıran, 1986, s.15). Milattan önce bin yıllarında yapılan milletlerarası yarımalardan sonra, M.Ö.776 yılında antik olimpiyat oyunlarını düzenleyen Yunanlıların, bu konuda Orta Asya Türklerinden esinlendikleri söylenmektedir (Karaküçük, 1986, s.6). 7 Antik olimpiyat oyunlarının M.Ö.776 yılında baladıı düünülürse, Türklerin M.Ö. 1000 yıllarında Çinlilerle okçuluk ve binicilik yarımaları yapmaları ilk milletlerarası ikili yarımalar olarak ortaya çıkmaktadır. Kaldı ki antik olimpiyatlar M.Ö. 776 dan M.Ö.146 yılına kadar 630 yıl boyunca sadece Yunanlıların katıldıı yarımalar olarak devam etmi, Romalıların Yunanistan’ı ele geçirmesiyle barbar atletler olarak adlandırılan Giritli ve Sicilyalı yabancılar da yarımaya zorla katılmaya balamılardır (Fiek, 1985, s.13). Antik olimpiyat oyunlarında, sadece Yunanlı sporcuların yarıtıı, köle, esir ve Yunanlı olmayan nice sporcuların yarıma dıı bırakıldıı bilinmektedir (Koryürek, 1976, s.4). 2.1.2. Antik Olimpiyatlar: Olimpiyat Oyunlarının, Eski Yunan’da, Olimpia olarak bilinen yerde, Zeus adına ina edilmi ve kutsal duvarlarla çevrilmi tapınaın hâkim olduu bir düzlükte yapıldıı bilinmektedir. Oyunların balamasından önce birçok dinsel törenlerin düzenlenmesi ve tanrılara kurbanların adanmasından sonra spor karılamalarına balanırdı. Halkın çok büyük bir ilgisini çeken bu müsabakaların baında da at yarıları geliyordu. M.Ö.700’lere doru at arabası savataki önemini tamamıyla yitirmi ve araba yarıları Eski Yunanlıların ata yer verdikleri tek alan olarak kalmıtır, fakat araba yarıları birçokları için hayatın çevresinde döndüü bir tutkudur. Yerel festivalleri saymazsak yarıçıların buluma yeri olimpiyatlardır (Emirolu, 2002, s.72). Balangıçta, ilk 13 olimpiyat boyunca, oyunlar yalnızca koudan oluuyordu. Daha sonra, uzun mesafe kousu, pankration, boks, atlı arabayla yarı, güre ve zırhlı yürüyü yarımalara dâhil edildi. 25. Olimpiyat Oyunlarından balayarak önce dört daha sonra iki atlı araba yarıları, 33. Olimpiyat Oyunlarından itibaren de at yarımaları düzenlenmeye balanmıtır. Araba yarııyla ilgili ilk kayıtlara ise Homeros'un lyada’sındaki cenaze oyunlarında rastlanır. Sava ya da av için araba donanımı ve bakımına gücü yeten tek kesim aristokratlardı. Bu soylu uraı ahrette 8 sürdürebilmeleri için, araba ve atları da genellikle sahipleriyle birlikte gömülüyor ya da yakılıyordu. Kazılar, bu uygulamanın Miken döneminden beri yapıldıını göstermektedir. Bu arabaların hem iki atın koulu olduu küçük olanları hem de dört atlı büyük olanları mevcuttu. Sürücüler arabanın içinde ayakta dururlar, ellerinde dizginler, rakiplerine meydan okuyarak, nal sesleri, kinemeler, koum takımlarının göz alan parıltıları ve rengârenk süsler arasında tozu dumana katarlardı. Yarı boyunca birbirine giren atların yerlere yuvarlandıı, arabaların devrildii, sürücülerin altında kaldıı çok olurdu. zlemeye gelenler de bu kıyasıya görüntüler karısında, sonsuz bir heyecanla kendilerinden geçerlerdi (Tutel, 1998, s.10). At ve atlı araba yarımaları Olimpiyat Oyunlarında u kronolojik sıralamayla yapılmaya balanmıtır: Dört atın çektii “Tethrippon” yarıları M.Ö.680 (25nci Olimpiyatlar), yetikin at yarıları “Keles” M.Ö.648 (33ncü Olimpiyatlar), iki katır tarafından çekilen “Apene” M.Ö.500 (70nci Olimpiyatlar), iki atın çektii “Synoris” M.Ö.408 (93ncü Olimpiyatlar), dört tayın çektii “Tethrippon” M.Ö.384 (99ncu Olimpiyatlar), iki tayın çektii “Synoris” M.Ö.268 (128nci Olimpiyatlar), tay ve kısraklar için düzenlenen “Kalpe” ise M.Ö.384 (99ncu Olimpiyatlar) yıllarında yapılmıtır (Yalouris, 1979, s.84). Antik olimpiyatlar boyunca Eski Yunanda atlı araba yarımalarının dıında atın üzerine binilerek yapılan genel olarak üç çeit at yarıı daha vardı. Bunlar sırasıyla 33ncü olimpiyatlardan itibaren balayan binek atlar yarıı, 131nci oyunlardan itibaren uygulanan tay yarıları ve iki at ile (biri yedekte) yapılan çifte yarılardır. At yarıları, bir binici ve yetikin atlarla yapılan “Keles” ile tay ve kısraklar için düzenlenen “Kalpe”den olumaktaydı. Atlı araba yarımaları ise dört atın çektii “Tethrippon”, iki atın çektii “Synoris”, iki katır tarafından çekilen “Apene” ve yine taylar tarafından çekilen “Tethrippon ve “Synoris” yarımaları olarak düzenlenmekteydi. Yarıların türüne göre mesafeler ve atılan tur sayısı deimekte, Tethrippon 12, Synoris 8, taylardan oluan Tethrippon 8 ve Synoris 3 turdan olumaktaydı (Yalouris, 1979, s.239). 9 Hipodromlarda alanın iki ucunda, biri balangıç ve biti, dieri de dönü noktası olan iki sütun bulunuyordu. Arabalar tahtadan, küçük ancak iki kiinin ayakta durabilecei büyüklükte yapılıyor, fakat hem dört atlı hem de iki atlı araba yarılarında arabayı sadece bir kii kullanıyordu. En hızlı ve güçlü at, arabayı dönü noktalarında daha rahat çevirmek için sa baa yerletiriliyordu. Yarımacılar yarı boyunca arabayı, daha az mesafe kat edip zaman kazanmak için, hipodromun iç tarafında tutmaya çalııyorlar, bu yüzden de sürekli kazalar meydana geliyordu. Olimpia’daki yarı yerleri, günümüzdekiler gibi ovaldi. Arabalar, yarıına göre, pistte birkaç tur yaparlardı. Viraj hayli keskin olup bir iaret taıyla belirlenmiti, ancak çok gözü kara sürücüler, hem mesafeden hem de zamandan kazanmak için bu taın elden geldiince yakınından dönmeye çalıırlardı. Ama bu, baarılması gerçekten çok zor bir iti. En gözü pek olanlarının gösterdikleri cesurca bir dalı, çou zaman tehlikeli, hata sonu ölümle biten müthi düülere yol açardı (Tutel, 1998, s.10). Antik çalarda at yarıları, en az bugünkü kadar heyecanlı ve çok daha tehlikeliydi. Olimpik festivallerde at yarıları araba yarılarından sonra yapılıyor, böylece zemin zaten fazlasıyla bozulmu ve oyuklarla dolmu oluyordu. Bu bozuk zemin üzerinde atların tökezlenmesi sonucu binicilerin yerlerinden fırlayıp anında ölüme burun buruna kalması veya çok ciddi sakatlıklar yaaması, yarımalar boyunca sık karılaılan bir durumdu. Atlı dallar en gösterili ve muhteem karılamalardı ve propaganda için bol fırsat çıkıyordu. Kimi zaman arabalar, bireyler deil devletler tarafından finanse ediliyordu. Örnein M.Ö. 472'de Argives’ın “kamu arabası” Olimpiyat ampiyonu olmutu. Yatırım, at yetitirmekle ünlü bir devlet için iyi bir tanıtım fırsatıydı. Argos, Euboea ve Thessaly’deki geni ovalar ve Atina civarındaki bölge, yetitirdikleri atlarla ünlüyse de, en ünlüleri Sicilya ve güney talya'dakilerdi. O bölgelerde, atlı sporlar yerel prenslerin tutkusuydu. Oyunlara atlı ekipler gönderip, çeitli adaklar adayarak, balıca festivallerdeki kalabalıkları etkilemeye çalııyorlardı. Galibiyeti garantilemek için bir kiinin, aynı yarıa birden fazla araba sokması olaandı. M.Ö. 416 yılında, Atinalı 10 politikacı Alkibiades, Olimpiyat Oyunları'na yedi arabayla katıldı. Hem birinci ve ikinci, hem de üçüncü ya da dördüncü oldu, Aristophanes atlara bir servet harcayan, atcıl isimlerden holanan (her biri “Hipp” ile balayan) ve bütün gün atlardan baka bir eyden bahsetmeyen genç ve ık Atinalıları alaya alırken, aklından onu geçirmi olabilir. Alkibiades'in dümanları onu, aralarında baka bir yarımacının atlarını almanın da bulunduu birçok eyle itham etmilerdi. Sicilya'nın fethinde general olmayı ümit eden Alkibiades ise Yunanlılar, Atina’nın Pellopones Savaıyla zayıfladıını düünürken, imdi de kendisinin Olimpiyat Oyunları’ndaki olaanüstü performansı yüzünden ehrin gücünü abarttıklarını iddia ederek misilleme yaptı. Siyasi propaganda Modern Olimpiyatlara hiç de yabancı deildir (Swaddling, 1999, s.91). Hem çok tehlikeli hem de en çok heyecanla izlenen dier bir yarıma ise, gençlerin taylara binerek yaptıkları yarıtı. Gençlerin baarılı olabilmesi için oldukça çevik ve atletik olması gerekmekteydi. Yarımaya katılan her genç iki atı kontrolünde bulunduruyor, birisine binerken dierini yedeinde koturuyordu. Yarı boyunca gerektiinde sıçrayarak bir taydan dierine geçiyor, sonra bunu tekrar ederek yine ilkine geçiyordu ki, bu at deitirmeler kou boyunca devam edip gidiyordu. Ama en büyük ilgiyi, her zaman olduu gibi kıyasıya at sürülen araba yarıları çekiyordu. Ünlü filozof Sophokles’in “......Ve, bronz boru çalındıında, hepsi fırladı, hepsi atlarına baırıyor, kamçılayıp dürtüyorlardı. Takırdayan arabaların patırtısı bütün arenayı doldurdu ve youn bir kütle halinde hızlanan arabaların ardındaki toz bulutu arasında, her arabada, buharlaan nefesi ve teri, her eik sırıı ve uçan tekeri birbirine sırılsıklam yapıtıran rakip aks ve nefes nefese küheylanlardan sıyrılmak için ekibini acımasızca dürtüyordu......” (Sophokles, M.Ö. V. yüzyıl, Elektra 698-760) eklindeki tasviri, araba yarımalarının izleyiciler üzerinde nasıl bir etki bıraktıının örneini sergilemektedir. Olimpia'daki hipodromun gerçek görünüüyle ilgili baka kanıt olmadıından, günümüze ulaan yazılı kayıtlara güvenmek zorundayız; bu da Pausanias' ın pek de 11 tatminkâr olmayan tanımlarına ve stanbul'daki eski Saray'da bulunan XI. yüzyıldan kalma el yazmasındaki ölçüler gibi daınık referansları bir araya toplamayı gerektiriyor. Hipodromun, alıılandan daha büyük ve karmaık bir ölçekçe olduu ortadadır. Pistin toplam uzunluunun 600metre (bir milin üçte birinden uzun), eninin ise, standart yarı balama çizgisinde yer alan kırk arabanın sıabilecei kadar, yani 200 metre civarında olduunu tahmin ediyoruz. Bu bizim ölçülerimize göre bu dev bir alandır. Bu durumda ortalama bir tur 1200 metre (neredeyse 3/4 mil) tutuyordu (Swaddling, 1999, s.91). Jokeylerin eyer ve üzengi kullanmaksızın bindikleri yarımalar ile çeitli kategorilerde yapılan atlı araba yarımalarının düzenlendii hipodromlar, aynı zamanda at ve atlı araba sahiplerinin ödüllerini aldıı (ödüller binici veya sürücülere verilmezdi) tören alanlarıydı. Tüm binicilik yarımaları özellikle dört atlı araba yarıları (tethrippon), sahipleri için oldukça masraflı bir tutkuydu. Bu yüzden oldukça varlıklı kimseler binicilik yarımaları ile ilgilenebiliyorlardı (Milns, 2000, s.5). 25nci Olimpiyat Oyunları ile balayan atlı araba yarımaları, seyircilerin ilgisi göz önüne alındıında ve oyunların giderek artan önemi içerisinde, en saygın ve en soylu yarımalar olarak kabul edilirdi. Araba yarıını kazanan veya at yarıında birinci gelen atı yetitiren ailelere büyük bir saygı duyulurdu. Xenophon’a göre atlı araba için at yetitirenler dünyanın en saygın ve en önemli iini yapmaktaydılar (Jensen, 1948, s.14). Antik Olimpiyat Oyunlarında binicilerin ata binerken üzengi kullanmamalarının sebebi ise henüz o dönemde ne Yunanlıların ne sonraki dönemde Romalıların üzengiyi bilmediklerindendi. Üzengi de daha birçok ey gibi yine Türkler tarafından yaratılmı bir atçılık kültürünün ürünü olarak ortaya çıkmıtır. Üzengi de M.Ö. III. yüzyılda Türkler tarafından icat edilmitir. Avrupa’da VI. yüzyılda Avarlar tarafından yaygınlatırıldıı, Çin’e M.S. 200-400 yılları arasında ç Asya’dan getirildii, binicilikte uzun bir tecrübeye sahip ranlıların dahi 12 slamiyet’ten önce üzengiyi kullanmadıkları anlaılmaktadır. Son Sasani hükümdarları ile ilgili kabartmalarda üzengi görülmedii gibi ranlıların kendi öz dillerinde de üzengiyi ifade eden bir kelime yoktur. Cahiliye devri Araplarının üzengiyi kullanmadıkları, Müslüman Arapların ise VIII. yüzyılda Türklerden aldıkları bilinmektedir (Sümer, 1983, s.90). Arabaların kendileri o kadar narindi ki yaylanma olmadan delik deik zeminde devamlı zıplamalar, sürücünün bedenindeki her kemii yerinden oynatıyordu. Dört atlı yarı arabası, Homeros'un iki atlı sava arabasının bir uygulamasıydı, ama hızı arttırmak için hafifletilip, sadece bir kii taıdıından daha küçültülmütü. Orta sıradaki bir çift at (zygi-oi) koumlanmı, bir diree sonra da arabanın kenarına balanmıtı. Dıtaki bir çift at (seiraphoroi) ise takipçi arlardı. Arabacı kırbaç taıyor, kimi zaman ellerinde ufak metaller ıngırdayan uzun sopalar bulunuyordu. Atlar dizgin ve gemlerle ya da kimi zaman burun bantlarıyla denetleniyordu. Atinalılar, sürücünün oturabildii, arkası ve yanları açık çerçeveli, ayak koyma yeri olan bir cinsini de kullansalar, iki atlı arabalar genellikle dört atlılara benziyordu. Bu, katır arabası yarıında kullanılan arabalara da benziyordu. Arabalar genellikle ahaptan ya da parlak renklere boyanmı hasırdan yapılıyor, deri sırımlı ve kimi zaman gümü kakmalı bronz kaplama ve dier süslerle bezeniyordu (Swaddling, 1999, s.79). Sportif festivallerde, arabacılar nadiren araba ve atların sahibi oluyordu. Genellikle günümüzde yarı atı sahiplerinin jokeylerle olan ilikisi gibi bir ilikileri vardı. Araba sürücülüü son derece tehlikeli bir iti, bu spora tutkuyla balı olmayanların hayatlarını tehlikeye atmasına demezdi. Zafer kazanıldıında, bütün an ve erefi at sahibi kazanıyor, tacın ve habercinin azından zafer kazandıı dört bir yana duyurulurken, adı ampiyonlar listesine giriyordu; arabacı ise zafer kurdelesiyle yetiniyordu. stisnai durumlarda arabacı, at sahibiyle beraber özel olarak bu olay için ısmarlanmı bir kasideyle kutlanıyor ya da kimi zaman zafer anıtında yer alıyordu. Kendi arabalarını sürmek çok erefli bir durumdur. Pindar'ın Kasidelerinden birinde Thebesli Herodoros'u bunu yaptıı için kutladıı görülür. .Ö. V. yüzyılda Spartalı Damonon bir yazıtta, olu Enymakraridas'la beraber, sekiz farklı festivaldeki at ve araba yarılarında toplam altmı sekiz zafer kazanmıtı (Swaddling, 1999, s.81). Yarıma sona erip oluan toz bulutunun daılmasından sonra hakemler kararlarını verirler ve yarımayı kazanan atlı arabanın ismini anons ederlerdi. Seyircilerin arasında oturan atlı arabanın sahibi büyük bir gururla yerinden kalkar, ileriye doru yürür ve arabayı çeken atlardan öndekini tutarak hakem heyetinin önüne gelirdi. Baına zeytin dalından yapılmı tacı takılan atlı araba sahibi, sanki arabanın sürücüsüymüçesine tebrik ve kutlamaları kabul ederdi (Poole, 1963, s.89). Hakemlere hellanodices derlerdi, bunlar lal renginde giyinirler, sonuçları ilan eder, ödülleri daıtırlardı. Aslında, verilen ödüller zeytin ve palmiye dallarından örülmü basit taçlardı, ama bunların kazanılan zaferin en somut simgesi olması 13 bakımından büyük manevi deeri vardı. Biniciler kendilerini para kazanma hırsına kaptırmazlar, zafer elde etmek amacıyla girerlerdi. Bu nedenle, Eski Yunanistan’da ünlü kiiler Olimpiyat Oyunları’na hiç kukusuz yalnızca atlı sporlardaki hünerlerini göstermek için katılmaktaydılar. Zafer kazananlar, ehirlerine an ve eref kazanmı olarak dönerlerdi ki, onlar için asıl önemli olanı da buydu. Pindaros gibi airler onların zaferlerini terennüm eder, adlarına zafer taçları kurulur, kalabalık alanlara gerçek boylarından daha büyük boyutlarda heykelleri dikilirdi. En büyük mükâfat para ve menfaat deil an ve öhreti simgeleyen zeytin dalından bir taç olup, galipler omuzlara alınarak taınır ve zafer alayları ile memleketlerine dönerlerdi. Onlar da kendilerine böylesine eref kazandıran atlarına gözleri gibi bakarlardı (Tutel, 1998, s.11). Atlar Kafkasya’dan, ran’dan, Mısır’dan ve Arap illerinden getirilmi ilk numunelerin verdii karıık nesiller halinde Yunanistan’ın muhtelif bucaklarına ait yerli tiplerdi ve herhangi bir kan ve soy tasnifi söz konusu deildi. Böylece Eski Yunanda, Arap atının ilk pırıltıları çakmaya balamısa da atın yükselen manası yanında tam bir soy yükseklii elde edilememiti (Kısakürek, 2000, s.53). Olimpiyat Oyunları, yüzlerce yıl boyunca yalnız at yarılarının yapıldıı gösteriler haline geldi. Ama sürekli yanlı giden bir eyler vardı ki tamamen barı, dostluk ve coku üzerine kurulu Olimpiyat felsefesi, hızla eski deerlerinden uzaklaıyor ve oyunlara rabet giderek azalıyordu. 2.1.3. Roma ve Bizans Dönemi: Bütün bunlar olup biterken, antik uygarlıın merkezi giderek Batıya doru kayıyordu; öyle ki, Truva’nın yerini Latium almı, at yarıları tutkusu denizleri aarak Roma’ya yerlemiti. “Yalı” Traguinnius (M.Ö.615–578) ki aslen bir Yunan göçmeninin oluydu, halkı elendirmek amacıyla balatacaı Roma Oyunları için Palatium Tepesi ile Aventinus arasında kalan dar ve boyu eninden çok uzun küçük vadide “Circus Maximus” yani “Büyük Sirk” adını verdii bir gösteri alanı ina ettirdi. Bu sirk yüzyıllar sonra yeniden yaptırıldı. Neron ile Traianus döneminde de hayli geniletildi. Bu iki imparator da halkı oyalamak ve kendine balamak için burada günlerce süren görkemli gösteriler düzenlediler. Traianus zamanında bu Büyük Sirk 670 metre uzunluunda, 170 metre geniliinde, üstü açık atafatlı bir gösteri merkezi haline gelmiti; 385.000 izleyiciye seyir imkânı verebilecek kadar büyüktü. Orada deiik gösterilerle birlikte certamina eguestria denen at yarıları da yapılıyordu (Tutel, 1998, s.11). 14 Roma’da at arabası yarıı merakı Eski Yunalılara göre daha da kuvvetlenmi, bugünün futbol fanatikleri gibi toplumsal kimlik ve siyasal örgütlenmelere yansımıtı. Binicilik örenme merkezleri olarak balayan hipodromlar kısa sürede yarı ve bahis alanları haline geldiler. Augustus zamanında günde on iki yarı varken bu sayı zamanla otuz dörde çıkmı, Flavians zamanında yüz araba yarıı yapılır olmutu (Emirolu, 2002, s.73). Balangıçta, günde on iki adet yarı programlanırdı, fakat sonraları bu sayı iki katına çıktı. Atlı arabaların yerlerini belirlemek üzere kura çekilir, atlar yerletikten sonra mappa denen beyaz bayrak yarımayı düzenleyen tarafından indirilerek yarıma balardı.Bu iaretle on iki takımın atları parkur izinde büyük bir gürültü ile koarlardı. Genel prensip ilk yedi tur boyunca bariyere yakın bir pozisyon muhafaza ederek çok hızlanmadan beklemek ve sonra ataa kalkmaktı (McManus, 2003, s.18). Kırmızılar… Beyazlar… Yeiller… Maviler… Önceleri yalnız çift atlı araba yarıları yapılmaktaydı. Bu yarılar russati denen kırmızı formalılar ile albati denen beyaz formalı iki rakip takım arasında geçerdi. Ama yan yana dört atın birden koulduu arabalarla birlikte prasini denen yeil ve de vaneti denen mavi formalı takımlarda ortaya çıktı. Daha sonraları Domitianüs, aurati dedikleri altın sarısı ile purpurati denen lal renkli takımları da bunlara kattı. Yarıları düzenlemekle görevli kiiye editör spectaculorum, yarıı balatan görevliye designatör deniyordu. Atların çalıtırılması, bu ilerden iyi anlayan agitatores denen kiilerin iiydi. Cursores denen yarıçılar ise basit birer köleydiler, ama zaman zaman yerlerini amatör binicilere bırakırlardı. Olimpiyat oyunlarındaki sıkı kuralların aksine, Roma’da yapılan at yarılarında kazananlara büyük meblalar ödendii ya da çok deerli eyalar verilirdi (Tutel, 1998, s.12). Binicisiz at yarıları, Neron devrinde ve mparator tarafından icat edilmitir. Atları tahrik etmek için yanlarına tahta toplar asılıyor ve üzerinde sivri demir parçaları bulunan bu topların oynamasıyla atlar kudurmu gibi kouyordu. Fakat, ancak üzerinde bir insan bulunmasıyla tamamiyetini elde eden at ve insan hesabına güzel olmayan bu yarı türü, marazi ekilde zevkine dükün Romalının ne yaptıını ve ne yapacaını bilmemesinden doan mahsuldür (Kısakürek, 2000, s.56-57). Zamanla ve asırlar sonra cemiyetin geliimi; Kalos Kaghatos düüncesinde meydana gelen deiiklikler; sanat, edebiyat ve felsefenin geliimi; Makedonyalıların 15 savaçı tutumları; dounun mistizmi; katılanlarda balayan menfaat salama arzuları; Romalılar tarafından Yunanistan’ın fethi ve nihayet Hıristiyan dininin yayılması, olimpiyat oyunlarını ve eski Olimpia’yı geriletti ve düüünü hazırladı. M.S. 394 yılında da Olimpiyat Oyunları Roma imparatoru I. Theodosius tarafından yasak edildi ve 1896 yılında tekrar balayana kadar Olimpiyat Oyunları bir daha yapılmadı (TMOK, 1985, s.9-10). M.S. 395 yılında imparator Theodosius’un ölümüyle, at yarılarının da Roma imparatorluu gibi sonu geldi. Ama yarılar bu seferde Bizans’ın bakentinde ortaya çıktı; hem de Roma’dakinden daha büyük bir heyecan fırtınasının odaını oluturarak. Ne var ki Roma’daki gibi düzenlenen at ve araba yarıları, Bizans halkının üzerinde daha tehlikeli, daha kıkırtıcı atılımlara ortam hazırladı. mparator Constantinus, M.S. 330 tarihinde stanbul’u Roma mparatorluu’nun yeni bakenti olarak ilan ettiinde, Roma’ya özgü kurumların yanı sıra geleneklerin bu kente taınmasını uygun görmütü. Bu sıralarda stanbul’da Septim Severus’un (146-211) yapımına balattıı büyük bir Hipodrom bulunuyordu. Romalıların Roma’da balattıkları, atlar tarafından çekilen iki tekerlekli araba yarıları burada yapılmaktaydı. Eski Romalıların belli balı gelenekleri arasında araba yarıları ve onların yapıldıı hipodromların da büyük önem ve deeri vardı. Kısacası atlı araba yarılarıyla hipodromlar, Roma geleneklerinin vazgeçilmez bir parçasıydı (Atabeyolu, 1998, s.26). stanbul’daki hipodromun mparator Constantinus tarafından daha da genilettirilmesiyle devam etmekte olan yarımalar, daha büyük önem ve deer kazanıyordu. stanbul’un 1204 yılında Latin istilasına uradıı ana kadar Hipodrom, kentin en önemli elence merkezi haline gelmi, bakentin bayram, yıldönümü, dini ve milli günleri hep burada kutlanmı, bata atlı araba yarıları olmak üzere çeitli gösterilere sahne olmutu. Roma’daki “Circus Maximus’’ta olduu gibi stanbul Hipodromunda da dört atın çektii ve “Quadriga” adıyla anılan iki tekerlekli arabalar arasındaki yarılarda, 16 araba sürücülerinin giydikleri kıyafetlere göre adlarla anıldıkları görülürdü. Beyazlar, Yeiller, Maviler ve Kırmızılar olmak üzere bunlar dört takım tekil ederlerdi. Bu takımların en az sürücüler kadar ateli olan taraftarları da hipodromun tribünlerinde kendilerine ayrılan yerlerde otururlardı. Bu takımlar arasındaki rekabet büyük bir hızla artmı ve dört takım arasında en güçlüleri olan Yeiller ile Maviler arasındaki rekabet ise büyük boyutlara varmıtı. Bu rekabet sosyal, politik ve dinsel alanlara kadar yayılmı ve adeta partizanlık ekline dönümütü. Ve ite stanbul Hipodromu bu büyük rekabetin bir arenası haline gelmiti (Atabeyolu, 1998, s.26). Bizans’ta at ve araba yarıları, bugünkü Sultan Ahmet Parkı’nda at meydanı olarak bilinen alanında yapılıyordu. zleyenler tarafından büyük bir keyif alınan bu yarılar, zamanla gelien fanatik duygular, maviler ile yeiller arasındaki büyük kazanç beklentileriyle oluan öldüresiye rekabet, taraflar arasında çok büyük kavgalara, kanlı çatımalara ve önemli sayıda can kayıplarına yol açtı. Halkın özellikle büyük ilgi gösterdii at ve atlı araba yarılarında türlü renkte giysili yarımacılar için bahis tutuuluyordu. Bu suretle birbirine rakip partiler meydana gelmi, çou zaman bu tutkular grupların çatımalarına, hatta binici ve sürücülerin öldürülmelerine sebep olmutur (Alpman, 2001, s.169). “Maviler” ile “Yeiller” arasında ilk çatıma 493 yılında tiyatroda çıkmı, bunu be yıl sonra hipodromda çok daha büyük boyutlara ulamı dier bir çatıma izlemi, çatımalarda iki taraftan da çok kiiler öldüü gibi hipodromdaki “Kathisma” adıyla anılan mparator Locası ta yamuruna tutulmu, pek çok kii tevkif edilerek zindanlara atılmıtır. Kentin sokaklarında da süren kanlı kavgalar ancak “Yeiller”in hamisi olan Plato’nun kentin valisi olarak atanmasıyla durdurulabilmitir. Bizans’ta ise yarı tekilatını tamamıyla sistemli ve kâıt üzerinde kayıtlı buluyoruz. Programlar, listeler, atların isimleri, donları, sahipleri vs. bunlar yarı günü görülmemi bir heyecanla bahse giren Bizanslılara daıtılırdı. “Yeil” ve “Mavi” eklinde giriilen bahisler çok defa iki tarafı birbirine düürür, adeta harp 17 veya isyan sahneleri doururdu. Altıncı asırda Bizans’ta her ey gibi yarılarda çıırından çıktı ve hırs vesilesi olmaktan baka bir ie yaramadı ve 40.000 ölüye mal oldu. Manasını mparatoriçenin hafifliinden alan bu devir, Bizans’ta yarıların ölmesine sebep tekil etti. Nefsani hırs ve gayz vesilesi haline getirilen yarılar neticesinde birkaç münferit saltanat atından baka Bizans’ta ata merak kalmadı (Kısakürek, 2000, s.56-57). Ancak bu rekabetin dourduu elektrikli hava bir türlü izale edilememiti. 514 yılında çıkan olaylarda askerlerin kanlı müdahalesiyle ayaklanmalar bastırılabilmi ve mparator Anastasius at yarılarını yasaklama kararını vermiti. Qadriga adıyla anılan; dört at tarafından çekilen iki tekerlekli araba yarıları, bu ayaklanmadan sonra tekrar yasaklanmı ve “Hipodrom” ancak bayram günlerinin kutlanma yeri haline getirilirken eski önem ve deerinden de çok eyler yitirmiti. Bizans’ın en kanlı olaylarına ve de yarımalarına sahne olan tarihi hipodromun yerinde bugün Sultanahmet Parkı bulunmaktadır. Kentin en önemli bir yerinde; Ayasofya mabedi ile mparatorluk Sarayı yakınındaki bu hipodrom, Latin istilası sırasında yakılıp yıkılmı ve yerle bir edilmiti. Enkazın üzeri de doldurulmutu. Bugün Sultanahmet Parkı’nın ortasında yükselen dikili talar, tarihi stanbul Hipodromu’ndan kalan son anılardır (Atabeyolu, 1998, s.28). Hıristiyan dininin batı âlemi üzerinde giderek artan biçimde sürdürdüü olumsuzluklar neticesinde oluan karanlık dönem, insanolunun geçmite büyük bedeller ödeyerek elde ettii bilimsel ve sanatsal deerlerin yitirilmesine neden olmutur. Yaklaık olarak bin yıl süren olan bu dönemde at ve atçılık kültürü, hem birey hem de toplumlar için taıdıı kıymeti yitirmitir. VII. yüzyıldan itibaren at, douda slamiyet’in douu ile yeni bir önem ve deer kazanarak tarihi serüvenine devam ederken batıda, her ikisinin de üzeride taıdıı demir zırhlarla kaba, ruhsuz ve hantal bir görünüme bürünmü at ve binicisinin temsil ettii övalyelik dönemine girilmitir. Daha uzun bir tarihi perspektif içinde, Kerç fresklerinde Alan-Sarmat savaçılarıyla Bosforus mezar talarında görülen sava figürleri ve atlı düellosunun 18 yerine geçen turnuva gelenei, gelecekteki Ortaça atlısının habercisi niteliindedir. Dinsel temalar dıında bu Ortaça atlısının deerler sistemi Roma’dan çok Barbar çizgiler taır ve steplerden gelen topluluklara çok ey borçludur (Kuznetsov, 2000, s.53). Eski Yunan’da olimpik, Roma’da sirk oyunları olarak yaamsal alan bulan binicilik, Ortaçada “övalyeler müsabakaları”na dier bir tanımlama ile turnuvalara (Turnoi-Turnua) dönümütür. Balangıçta, sonu çou kez ölümle neticelenen teke tek atlı muharebe eklinde süren övalyelikte “Turnua”lar zamanla, tüm aristokrasi sınıfının izleyici olarak tribünleri doldurduu, övalyelerin ak, kahramanlık, an, öhret ve mevki, her eyini attan bekledii gösteriler haline gelmitir. Turnuva, övalyelerin sportif yarımalarının bata gelenidir. Herhangi bir vesile ile yapılan büyük bayramlarda, enliklerde bir de turnuva tertip edilir, bu suretle o günler ayrı bir özellik kazanırdı. Genç övalyeler, yıllar süren emekleri sonunda kuvvet, cesaret ve maharetlerinin derecesini göstermek fırsatını turnuvalarda elde ederler, çevrenin ilgisini çekerler, öhret kazanırlardı. Turnuvalar aynı zamanda övalyelerin ahsi zenginlik ve ihtiamlarının tehirine, dolayısıyla halk üzerindeki nüfuslarının artmasına da vesile tekil ederdi (Alpman, 2001, s.178). Aynı dönemde slamiyet’in yayılması amacına bir araç olarak hizmet edecek olan atların yetitirilmesine ve eitimlerine verilen önem giderek arttıından, slam devletinin kuruluu ile oluturulan Arap orduları, VII. ve VIII. yüzyıl boyunca bu ulvi varlıklar sayesinde ran, Hindistan, Çin, stanbul, spanya ve Toulouse’ye kadar ilerleyebilmilerdir. Batı uygarlıının iri, hantal ve soukkanlı atlarının Haçlı Seferleri sırasında zarif, kıvrak, süratli, cesur ve sıcakkanlı Arap atları ile karılaması sonucunda Ortaçadan sıyrılmak üzere olan Hıristiyan âlemi, yeni bir at ve atçılık kültüründen esinlenerek, sonu hep yaralanma ve ölümlerle biten övalye turnuvalarının yerine Türklerin ve Arapların atlı harp oyunlarından olan “Carrousel- Karusel”i tercih etmeye balamıtır. 19 Spor tarihi ile ilgili batılı kaynaklar, gerek Turnuvaları gerekse aynı artlar içinde iki kiinin karılıklı vuruması demek olan “Jut”ları, sportif faaliyetler olarak telakki etmilerdir. Aslında eski Roma yarımalarının tarihi, övalyelerin aralarındaki anlamazlıkları halletme, hesaplama ve kabadayılıkları göstermelerinin kanlı tarihinden ibarettir. Nitekim 1177’de Saksonya’da yapılan bir turnuvada 16, 1251’de Kolonya’da yapılanda ise 60 övalye ölmütür. Hatta 1559’da Fransa Kralı II. Henri’de böyle bir vurumaya kurban gitmitir (Yıldıran, 1986, s.19). Turnuvalardaki aır yaralanmalar ve ölümler, kilise çevrelerinde fena tesirler bıraktıı için buna karı, çok defa iddetli yasakları ihtiva eden beyannameler yayınlanmıtır. 1130 tarihinde Papa II. nosan, turnuvalarda ölen övalyelerin Hıristiyan adetlerine göre dini törenle gömülmesini bile menetmilerse de bu faaliyetler XVII. yüzyıla kadar bütün ihtiamı ile devam etmitir (Alpman, 2001, s.181-182). XVII. yüzyılda turnuvalar gözden dütü ve yerini, Türklerin atlı spor oyunlarından meydana gelen, at sırtında kılıç ve mızrak kullanılıını safha safha gösteren, “Karusel” denilen oyunlar aldı (Kısakürek, 2000, s.59). 2.2. Biniciliin Modern Olimpiyatlara Geçi Süreci 2.2.1. At ve Binici Eitimindeki Gelimeler Tarihi aratırmalar unu açık ve net olarak ortaya koymutur ki binicilie ait ilk kitabi çalıma M.Ö. XIV. yüzyılda Anadolu’da yapılmıtır. Hitit kralının, bölgesinde çok güçlü bir ordu yaratma istei sonucunda çok sayıda at almı, bu atları eitmek üzere görevlendirdii Kikkuli, at eitimine yönelik olarak bir sistem gelitirmi ve yaklaık olarak be aylık eitim planını kapsayan bir planlama gerçekletirmitir. Kikkuli’nin at eitim yöntemini anlattıı dört tablet üzerine yazılmı metin Hattua’ta (Boazköy) 1930’da arkeolog Bedrich Hrozny tarafından bulundu. Bugün Kikkuli’nin At Kitabı olarak bilinen metin, tarihin ilk at kitabıdır ve dönemin 20 tarihi ve dilbilim için olduu kadar atların kullanımı ve at eitimi konusunda da önemli bilgiler vermektedir (Emirolu, 2000, s.63). Yine M.Ö. 434-359 yılları arasında yaamı olan ünlü Yunan hipolojisti Xenophon tarafından yazılan binicilik kitabı, içerik olarak günümüzde hala kullanım yeri olan ve at eitiminde çok önemli hususları içeren kıymetli bir klasik olarak yerini muhafaza etmektedir. Xenophon’un kitabının en önemli özellii; Antik Ça binicilik kültürünün seviyesini ortaya koymakla beraber, Avrupa’da Reform hareketleri ile birlikte büyük at terbiyesi (Dresaj) ustalarının at ve binicilie yeni bir estetik ve zarafet kazandırma çabalarına kadar, “ata güzel davranılarak at ruhuna egemen olunabilecei” düüncesinden hareketle “dansçı zorlandıı zaman deil, zevk aldıı zaman dans eder” tanımlamasıyla, binicilik eitiminin ana prensibini ortaya koymasıdır. Xenophon’un binicilik kitabı, teknik içerii yanında alanında hala yegâne eserdir. 2400 yıl sonra mükemmel bir yol gösterici olarak yerini muhafaza etmektedir (Allen, 2004, s.1). slamiyet’in yayılmaya balamasıyla birlikte douda yeniden önem kazanmaya balayan at ve binicilik ile ilgili bilimsel çalımalara rastlamaktayız. Emeviler ve Abbasilerin döneminde at yetitirip terbiye etmeye büyük ehemmiyet verilirdi. Arap bilginleri bu dönemde at ve atçılıkla ilgili çeitli eserler verdiler. Abbasi halifesi Mütevekkil’in ahırlarına ve onlarla ilgili gereçlere bakmakla görevli olan bn Ebi Hazzam-ı Hattai’nin, lm-ül Hayl (At bilgisi) ile Fürusiye (Atçılık) adlı eserleri bunların baında gelir (Tutel, 1998b, s.87). Kavimler göçü sonrası Avrupa’da feodalizm oluurken, XI. yüzyıldan itibaren Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya gelileri, at ve atçılık kültürünün anayurt olarak kabul edilen corafya üzerinde yeni bir yapılanma sürecine girdiinin balangıcı olarak kabul edilebilir. Zira her türlü atlı sporlar ve binicilik kültürü, bu dönemden itibaren daha zengin, daha kalıcı ve daha yaygın bir uygulama alanı bulacaktır. Aynı yüzyılda Kagarlı Mahmut’un “Divan-ı Lügat-it Türk” adlı eseri ile 21 Yusuf Has Hacib tarafından yazılan “Kudatgu Bilig”, içerisinde binicilik kültürünü barındıran terim ve tanımlardan oluan, dönemin en önemli bilimsel çalımaları olarak kabul edilebilir. Divan-ı Lügat-it Türk’te, “At Türk’ün kanadıdır” sözü ile Türklerin hedeflerine atlarıyla ulatıını belirtilmitir. Ayrıca eser, atla ilgili 115 kelimeyi içermektedir. Eski Türklerde atlı oyun ve yarılar yapılmıtır. Bu yarılar yaz ortalarında ya da sonbahar aylarında yapılmı, biti noktasına ip gerilmi bu noktaya ilk varan birinci sayılmı ve önceden belirlenen ödül verilmitir. O dönemde en deerli ödül attır (Çınar, 1995, s.147-151). Olimpiyatların yasaklandıı M.S. 394 yılı ile tekrar baladıı 1896 yılı arasında atların, savata ve sporda kullanım yerleri gelierek deiim gösterdi. Farklı tarzlarda süvari birlikleri kuruldu ve bu tarzlara uygun atlar yetitirildi. Manevra yeteneini artırmak isteyen milletler daha hızlı ve çevik atlar, övalyeler gibi ezici gücü yüksek birlikler isteyen milletler ise daha büyük ve kuvvetli atlar beslediler. Sava taktik ve tekniklerinin gelimesiyle birlikte eski tarz binicilik yetersiz kalınca birçok ülkede at ve binici eitimine yönelik arayılar baladı. Savaların deimesiyle, zırha olan talep azaldı ve süvariler, komutanın ani saldırı unsuru olarak tercih edilmeye balandı. Bunlar çounlukla Arap kanı, çok az da kuzeyin souk ırkının karıımıydı. deal birleim, zeki ve hızlı, engellerden atlayabilen fakat sakin ve sava için uygun olmalıydı. Bu aırlıktan çeviklie dalgalanma sürecinde modern anlamda dresaj yani at terbiyesi kendi anlamını buldu. Ülkeler hem binicileri hem de atları için okullar kurdular ve kendi at ırklarını gelitirmeye büyük önem vermeye baladılar. Avrupa’da kuramsal binicilik eitimi, övalyeler için yetitirilen büyük atları kullanabilmeleri amacıyla açılan at okullarıyla baladı. övalyeliin büyük atları yerine sava kou ve taktiklerinin deimesi nedeniyle hafif atlar kullanılmaya balanınca, soylulara yönelik olan binicilik eitimi de deiti. Artık soyluların tören ve gösteri atı haline gelen büyük at biniciliinde de temel amaç turnuva tarzı saldırı 22 deil, binicilik yeteneini sergilemek ve gösteriydi. Binicilik okulları bu dönemde Batı Avrupa ülkelerinin at ve araba ihtiyaçlarını da karılayan talyan ehirlerinde kuruldu. lk okul Napoli’de Giovan Battista Pignatelli tarafından açıldı. Pignatelli’nin örencileri Avrupa’ya yayıldılar. talyan hocalar, Fransız ve Alman soylulara binicilik dersi verdiler. Avrupa merkezli binicilik okullarının açılmaya balaması, beraberinde binici ve hocaları at terbiyesinde yeni metotlar arayıına sevk etti. Büyük manejlerde hummalı çalımalar yapılıyor, yerde ve atın üzerinde atlara dizgin, baldır, aırlık gibi doal uyarı ve yardımların yanı sıra kamçı, mahmuz ve ses yardımları ile çeitli hareketler yaptırılmaya çalıılıyordu. Bazen atları istenileni yapmaya mecbur etmek için kuyruuna dikenler balanıyor, sarısına sivri demirler batırılıyordu. ç tarafı keskin üzengiler, sivri mahmuzlar, can acıtacak ekilde yapılmı özel kamçılar, kırbaçlar da kullanılmaktaydı. XV. ve XVI. yüzyıllarda, Rönesans talya ve Fransa’sında binicilik bir bilim hatta bir sanat dalı olarak büyük önem kazandı. O kadar ki ata binmeye, at terbiye etmeye neredeyse resim, müzik, edebiyat gibi güzel sanatların dalı gözüyle bakıldı. Soylu biri teorik de olsa binicilikten fazla anlamıyorsa, onun soyluluundan üphe edilir oldu. Napoli’de Fiaschi adlı binicilik hocası ata fazla acı vermeyen ve dilini serbest bırakan yeni bir gem icat edip atlarda denedi. Onun en parlak örencisi Federico Grisone, ki “Grand Ecuyer” unvanını alan ilk büyük binicidir, 1550’de yazdıı Gli Ordini di Cavalare (At binmenin kuralları) adlı eserde modern biniciliin esaslarını yeniden ortaya koydu. Onun yetitirdii biniciler Avrupa’ya daılarak bu yeni tarz kurallarını gençlere öretmeye koyuldular. Grisone’den sonra Giovanni Baphista Pignatelli de ustasının koyduu yöntemleri daha gelitirerek binicilik sanatında önemli bir adım daha attı. Pignatelli, sirklerdeki binicilerin atlarını eitmek için ikencelere, sert hareketlere bavurmadıklarını görmü, onlar gibi yaparak atlara daha yumuak yöntemler uygulamaya balamıtı. Daha hafif, daha hareketli olan spanyol atları bu dönemde büyük rabet gördü. Bunun sonucu olarak da haralarda spanyol atı yetitirilmesine aırlık verildi. Örnein 9 aygır ve 24 kısrakla bugün 23 lipizzan atları olarak bilinen beyaz gösteri atlarının yetitirilmesine o dönemlerde, 1590’da balandı (Tutel, 1998b, s.89-90). Biniciliin bu yeni ekli, ilk kez bu okulda, Frederico GRSONE ve Pignatelli gibi ustaların önderlii ile öretilmi ve deerli eiticiler yetitirilmitir. Fransa'da, yine bu dönemde, hara ve ahırlar çoaltılarak at nesli gelitirilir. Ayrıca, Fransız Francois Robichon da LA GUERNERE (1688-1751 )'in, “Atçıların ncili” diye adlandırılan “Binicilik Eitimi” adlı eseri, tüm ülkelerde, at severlerin elinden düürülmez. Bu arada, Fransız Kralı XIII. Ludwingin'in binicilik öretmeni Pluvinel gibi uzmanlar, lk klasik binicilik büyükleridir. Bu dönemlerde Choureui, Saumur Binicilik Okulu ile Paris Askeri Binicilik Okulu'nu kurar. Aynı yüzyıl, Almanya'da Hannover ile Avusturya'nın Viyana ehrinde ( Fischer V. Erlach'in çok güzel barok stili yapısıyla) dünyanın en güzel okulu "spanyol Binicilik Okulu" açılır. XVIII. yüzyıl da Versay, Fransa'da sanatın merkezi durumunda ve ngiltere ile birlikte ilk klasik binicilik çalımalarının ilgi gördüü, uzmanlarının yetitirildii bölgedir (Temurlenk, 2000, s. 13). Tarihi süreç içerisinde en köklü ve en gelimi binicilik okullardan ikisi hâlihazırda varlıını devam ettirmektedir. Ulusal Binicilik Okulu (The Cadre Noir of Saumur)/Fransa ve spanyol Binicilik Okulu/Avusturya, günümüzde de kültürel miraslarına sıkı sıkıya sahip çıkmaktadırlar. Yüzlerce yıl önce kralı elendirmek ve keyiflendirmek amacıyla gelitirilen gösterilerin içinde atlar, binicisi üzerinde ve gözle görülür bir hareket yapmadan, kendi isteiyle dans ediyormu gibi hareket ederek, müzikal koreografiler eliinde sanatsal gösteriler sunmaya devam etmektedirler. Bu gösteriler halen günümüzde dresaj yani at terbiyesinin en yüksek stilidir. 2.2.2. Klasik Binicilik Okulları Fransa Ulusal Binicilik Okulu (Ecole Nationale D’equitation). XVI. yüzyılda Fransızlar tarafından talyan savaları sırasında kefedilen binicilik sanatı, 24 Antoine de Pluvinel’in 1654 yılında Paris’te kurduu binicilik akademisi ile bilimsel alt yapıya kavuturulmutur. 1666 yılında yazdıı ilk binicilik kitabı, müteakip yüzyıllarda sürekli gelitirilen binicilik ilminin esası olmutur. 1680 yılında Versailles’a taınan kraliyet binicilik merkezi XVIII. yüzyıl boyunca Fransız binicilik modeli olarak Versailles Okulu adı altında yaamını sürdürmütür. Versailles okulunda eitilen subayların atın muharebeye yönelik eitim teknikleri yerine daha çok atın daha estetik ve özel yanlarını kefederek birbirlerini etkilemelerini amaçlayan binicilik hissiyatlarını gelitirmeyi tercih etmeleri Fransız generallerini telalandırmı ve Versailles sarayında “Kraliyet Muhafızları” adı altında bir okul açılarak eitimler devam ettirilmitir (L’equitation, 1997, s.4-6). 1763 yılında Saumur’a hareket ederek orada yerleen Fransa Süvari Okulu dier tüm binicilik okulları etkisini yitirirken dünyanın en güzel okulu olarak yeni bir döneme girer. Fransız ihtilali sonrası sürekli gelien ve büyüyen okul 1824 yılında “Kraliyet Süvari Okulu” adı altında askeri binicilik ve akademik binicilik olarak iki kolda geliimini sürdürmütür. 1830 yılından itibaren Fransa’nın tek binicilik okulu olan Saumur, Francois Baucher ve Count d’Aure ile Fransız binicilik doktrini gelitirilmi, at terbiyesi ve havaya hareketlerin uygulama metotlarını yaratmılardır. “Bir Süvari Subayı” (1905), “Binicilik Soruları” (1906) adlı kitaplar Baucher metodu olarak at terbiyesi eitiminin temellerini oluturmutur. XX. yüzyılın balarında Fransız binicilerin uluslararası yarımalara katılması amacıyla gelitirilen eitim teknikleri Albay Danloux’un engel atlamada binicinin at üzerindeki dengeli ve estetik pozisyonunu öretmesi ile daha da hız kazanan Fransız ekolü, 1932 Los Angeles olimpiyatlarında kazanılan altın madalya ile sportif alanda da meyvelerini vermeye balamıtır. 1972 yılında Ulusal Binicilik Okulu adını alarak 1984 yılında günümüzdeki modern tesislerine kavuan okul; 400 yıllık binicilik kültürlerini muhafaza ederek gelitirmek, bilimsel yapısı ile Fransız biniciliinin geleceini yönlendirmek ve Fransız ekolünü dünya ülkelerine ihraç etmek amacına yönelik çalımalarını sürdürmektedir. Gençlik ve Spor Bakanlıı, Tarım Bakanlıı ve Milli Savunma 25 Bakanlıı tarafından yönetilen Fransa Ulusal Binicilik Okulu’ndaki atlar her yıl Tarım Bakanlıı tarafından ortalama 35 atla bütünlenmekte olup, yılda yaklaık 600 örenci (400 öretmen) yetitirmekte ve her yıl ortalama 50.000 kii tarafından ziyaret edilmektedir. 1814 yılından bu yana süvari subaylarının eitimlerini yaptıran öretmenler Cadre Noir olarak adlandırılmaktadırlar. “Öretmenlerin öretmeni” olarak tanımlanan bu seçkin eitmenler binicilik okulundaki eitim ve öretim faaliyetlerinin yanı sıra geleneksel binicilik kültürlerini her yıl yaptıkları sınırlı sayıdaki gösteriler (Carousel) ile yaatmaktadırlar (D’esperey, 1999, s.27). 300 hektarlık yerleim alanı içerisinde, 400 at kapasitesi, 200 çalıanı ve 40 öretmeni (Cadre Noir) ile faaliyet gösteren Fransa Ulusal Binicilik Okulu’nda, 10 olimpik açık manej, 5 olimpik kapalı manej, 40 km.lik eitim pistleri, modern at hastanesi ve nalbanthane, aratırma ve gelitirme departmanı, simülatör dershanesi, amfi tiyatro, kütüphane, fotoraf ve kayıt laboratuarları bulunmaktadır. 1991’den bu yana Angers Üniversitesinde, binicilik sporundaki eitim ve öretimi akademik kariyerle bütünletiren Fransa Ulusal Binicilik Okulu, günümüzde olimpik branlar (at terbiyesi, engel atlama, üç günlük yarıma) ile atlı jimnastik, atlı araba ve atlı dayanıklılık branlarında sporcu ve öretmen yetitiren, hakem, nalbant, seyis vs. eitimi veren, verdii uluslararası belgeler ile dünya çapında geçerlilii olan en gelimi binicilik okuludur. spanyol Binicilik Okulu. “Beyaz Atların Klasik Okulu” olarak bilinen ve tanınan Viyana Holfburg’daki spanyol Binicilik Okulu ile ilgili belgelenmi ilk kayıtlara 1572 yılında rastlanır. Bu okul klasik eitimin Rönesans geleneini yaatmakla birlikte uygulayan tek klasik binicilik sanatı enstitüsüdür ki ismini spanya orijinli Romalılar zamanında da bilinen at yarılarından alır. 1580 yılından itibaren Triastın yakınındaki bir ahır olan “Marstall und Stuttery Lipiza”nın ruhuyla yetitirilmi atlara verilen ortak isimdir. 1562’de mparator II. Maximillian, Avusturya’ya spanyol atları getirir. Arkasından Bohemya’da bir Kraliyet Ahırı kurar. Viyana Binicilik Okuluna getirilen bu atlar 26 Rönesans stili ile yeniden ina edilmi olan Holfburg’un en eski bölgesi Stallburg’a yerletirildiler. Aynı zamanda Stallburg’un yakınında eski imparatorluk bahçesinde “Ross-Tumbplatz” adlı yarılar düzenlemeye baladılar ve Josefplatz’ın günümüzdeki yerine ahap bir binicilik okulu binası yapılır. Bu okul 1572’de belgelenmi olan okuldur. II. Maximillian’ı örnek alan kardei Archduke Karl da 1580’de Lipizanner ırkının ana yurdu olacak bir ahır kurar (Wolfgang, 1998, s.17). mparatorluun yaylımcı devrini Biedermeier zamanının polis devleti ve aynı zamanda sivil devrimi takip eder. Netice olarak Kı Binicilik Okulu, Avusturya demokrasisinin en önemli sahnesi olur. 14 Mart’ta Vienneses halkı Akademik Legion ile burada bir araya gelir ve 22 Temmuzdan itibaren, seçilmi Avusturya Parlamentosu burada toplanır. Gründerzeit (ulusal büyüme yılları) birkaç yıl sonra balar, Viyana kozmopolit bir ehir gibi yeniden ina edilir, endüstrisi, makine sanayi ve ulaımı gelitirilir. Zaman içerisinde, dokunulmamı ve belki de fark edilmemi bir sonsuzluk adası olarak bilinen spanyol Binicilik Okulu imparator ve onun önemli konukları için hizmet veren, saraya ait bir binicilik okulu olarak varlıını sürdürür. 1894’te son atlıkarınca gösterisi yapılır. Bundan sonra binicilik okulu klasik okul disiplini çerçevesinde binicilerin ve atların eitimine odaklanır. Birinci Dünya Savaının sonunda 1918’de Lipizza baka bir ülkenin topraklarına katılır. Dolayısıyla damızlık atların beslendii yer ve bazı atları talya topraklarında kalır. Lipizzanerlerin büyük bir çounluu kendilerini ülkelerinde hissettikleri Viyana’nın yakınındaki Laxenburg ve bilahare Styria’daki Stud Piber’e yerletirilirler. spanyol binicilik okulu kinci Dünya Savaını müteakip, müttefiklerin igalinden 10 yıl sonra, Avusturya’nın tüm egemenlik haklarını geri aldıı 15 Mayıs 1955’deki Devlet anlamasının sonuçlanmasına kadar, Wels’deki sürgünde yaamak zorunda kalır. Avusturya Cumhuriyeti spanyol Binicilik Okulunun idaresini üzerine alır ve çalımalarını halka açık hale getirir. Bu durum Avusturya halkı ve dier Avrupa ülkelerinden gelen binicilerin katılımı ile bütün Avrupa ülkelerinde zarif biniciler, binlerce güzel beyaz at dostu ve binicilie âık kimseler yaratır. spanyol Binicilik Okulu halen havaya hareketler ve dresaj eitimi vermekte ve yılın çeitli dönemlerinde halka açık gösteriler düzenlemektedir (Podhajsky, 1962, s.67). 27 spanyol Binicilik Okulu bugünkü tanıdıımız eklini XIX. yüzyıl baında alır. Binicilerin imparatorluk üniformaları, altın örgülü apka, kuyruklu kahverengi ceket, sarı tonlarda güderi pantolon ve parlatılmı yüksek kalite çizmeden olumaktadır. 1814-1815 yıllarında yapılan Viyana Kongresi spanyol Binicilik Okuluna yeni bir akım getirir ve bu da yüksek sınıf at meraklısı uluslararası seyirci önünde yapılan muhteem at yarıı turnuvalarıdır. Bununla beraber bu akım Kı binicilik okulunda sadece halka açık bir Lipizanner dresaj gösterisi deil, Beethoven idaresindeki yüzlerce müzisyenin katıldıı muhteem konserler ve binlerce kiinin yer aldıı mükemmel maskeli baloları da kapsamaktadır. 28 BÖLÜM 3 BNCLK SPORUNDA TEMEL TANIMLAR, OLMPK BRANLAR VE MODERN OLMPYATLARDA BNCLK 3.1. Binicilik Sporunda Temel Tanım ve Kavramlar Binicilik; atı iyi durumda kullanma sanatı olup bu iyi durum, atı tam yerinde, sakin, zamanında, güven içinde ve olabildiince ie uygun kuvvet sarf ettirerek kullanma becerisidir. Dolayısı ile her sanat, spor ve bilim gibi devamlı gelime durumundadır (Temurlenk, 2000, s.1). At; bilimsel adı Equus Caballus’tur. Çok eski çalardan beri insanolu ile beraber yaayan atın geçmii günümüzden yaklaık 55 milyon yıl öncesine dayanır. En eski ekli ile atın insanolundan 50 milyon yıl önce var olduu kabul edilir. Erkek ata aygır, dii ata kısrak, yavrusuna tay, kastre edilene idi, baıbo dolaana hergele ya da yılkı denir. Yük iinde kullanılan atlara beygir adı verilir (Temurlenk, 1996, s.1). Atların bölümleri üç balık altında incelenebilir. Bunlar: Ba, gövde ve bacaklardır. Ba bölgesinde tepe, alın, burun, aız ve dudaklar bulunur. Gövde bölgesinde; boyun, cidaı, sırt, bel, sarı, karın ve kalçalar bulunur. Bacaklar ön ve arka bacaklar olarak ikiye ayrılır. Ön bacaklarda omuzlar, pazu, kestaneler, topuklar, bukaılık ve tırnak bulunur. Arka bacaklarda ise, uyluklar, baldırlar, hanep, incik, topuk ve tırnak bulunur. Don; atın vücut, yele ve kuyruundaki tüy ve kılların rengine denir. Don, tay büyümesini tamamlayıncaya kadar deiebilir. Ancak büyüme çaının sonunda 29 tüylerinin rengi gerçek donu oluturur ve yalılık çaına kadar devam edebilir. Atların alın ve yüzlerindeki nianelere akıtma, ayaklarındakilere ise seki adı verilir. Donlar bir renkli, iki renkli, üç renkli ve müzdeviç olarak dörde ayrılır. Bir renkli donlar: al, yaız, beyaz ve izabel’dir. Iki renkli donlar: doru, kula, boz ve kır olarak dörde ayrılır. Üç renkli donlar ise; ahreç, kızıl kır ve üveyik kır’dır. Müzdeviç donlar; hayvanın üzerinde balı baına iki donun bölümler eklinde bulunası ile olur ve bu donlardan birisi genellikle beyazdır (Temurlenk, 1996, s.11-20). Donatım; Binicilik sporunda at ve binici tarafından kullanılan teçhizat ve malzemelerdir. At donatımındaki temel teçhizat ve malzemeler: Balık; atın sevk ve idaresi için kullanılan temel donatımdır. Kullanım maksatlarına göre bir çok çeidi bulunan balıın ana parçaları; tepe kayıı, yanak kayıı, burunsallık, çene altı kayıı, alınsallık, boaz altı kayıı, dizgin, aızlık demiri (Gem, kantarma vb.) ve yanak lastikleridir. Eyer; binicinin ata oturması için deri, tahta ve demirden yapılmı teçhizata eyer denir. Parçaları; ön hane, orta hane, arka hane, üst tepindirik, alt tepindirik, çeki kayıları, kolan, üzengi kayıları ve üzengilerdir (Temurlenk, 1996, s.151-208). Ayak koruyucuları, at örtüleri ve kuyruk koruyucuları’dır. Binici donatımındaki malzemeler: Koruyucu balık (Tok), çizme, pantolon, ceket, gömlek, kravat, eldiven, mahmuz ve kamçı bulunur (Temurlenk, 1996, s.274). Tımar; solunum organı olan derinin, normal beden ısısını koruması ve vücutta biriken toz, kir, kepek ve çamur vb. zararlı cisimlerin dıarı atılması için yapılan temizlik çalımasıdır (Temurlenk, 1998, s.19). Manej; binicilerin ve atların binicilik eitimini yaptıkları, yarımaların düzenlendii, kapalı ve açık olarak ina edilebilecei gibi, zeminde kum, çim veya çeltik (pirinç kabuu) kullanılan genellikle dikdörtgen eklindeki alandır. Uyarı ve Yardım; binicinin ata isteklerini bildirdii tesirlerin hepsine birden denir. Temel yardımlar; baldır, aırlık ve dizgin yardımıdır. Yardımcı uyarı ve yardımlar ise mahmuz, kamçı ve sestir (Ünver, 2003, s.27). 30 Yürüyü kararları; atın belirli bir tempo ile yürürken adımlarının ve sıçramalarının eit uzunluk ve eit zamanda atılmasıdır. Atın doal olarak üç yürüyü ekli vardır. Adeta; dört zamanlı bir yürüyü ekli olup, atın her ayaını farklı zamanlarda atmasıyla yaptıı en yava yürüyü eklidir. Süratli; iki zamanlı bir yürüyü eklidir ve at çapraz ayaklarını aynı zamanda atar. Dörtnal ise üç zamanlı ve en hızlı yürüyü eklidir (Temurlenk, 1998, s.57-73). FEI; Uluslararası Binicilik Federasyonu’dur. FEI’nin resmi olarak kabul ettii branlar; at terbiyesi, engel atlama, üç günlük yarıma, atlı dayanıklılık, atlı araba ve atlı jimnastiktir (FEI, 1985, s.6-12). At Terbiyesi (Dressage, Dresaj); atın fiziinin ve yeteneinin uyumlu olarak gelitirilmesini amaç edinmi, binici ile at arasında mükemmel bir uyum olumasını salayan brantır. Engel Atlama (ShowJumping, Concurhippique, Konkurhipik); çeitli konumlarda hazırlanmı engelli bir parkur üzerinde, yarımacı ve at ikilisinin denendikleri yarımadır. Üç Günlük Yarıma (3Days Event, Concurcomplet, Konkurkomple); tüm olimpik branlarını içeren bir yarıma olup, bir binicinin aynı atla üç gün üst üste bu dallardaki bini tecrübesini ortaya koymasını salamak amacı ile düzenlenmektedir. Atlı Dayanıklılık (Endurance); atın sürat ve dayanma yeteneinin test edildii bir yarıma türüdür. Atlı Araba (Driving, Attelage); arazide yapılan aheste bir sürüten, kısa mesafe yarılarına veya arazide yapılan büyük yarılara kadar herkes için bir eyler içeren ve sürekli gelien bir spordur. Dünyanın dört bir yanında tek atın, çift atların veya grup atların çektii atlı araba yarıları, günümüzde de tüm heyecanıyla yapılmaya devam etmektedir. Atlı Jimnastik (Vaulting,Voltige,Voltej); Çılbır ipi ile bir daire üzerinde ve atın doal yürüyü kararlarında, bireysel veya ekip olarak at üzerinde zorunlu veya serbest jimnastik hareketlerin icra edildii bir bran olup deerlendirmeler hakemler tarafından hareketlerin artistik ve zorluk derecelerine göre yapılmaktadır. 31 3.2. Binicilik Sporunda Olimpik Branlar 3.2.1. At Terbiyesi (Dressage, Dresaj) Dresaj kelimesi, Fransızca “dresser” fiilinden gelmi olup yetitirme, eitme anlamına gelmektedir. Bu geni anlamda binicinin hareketlerini ve iaretlerini, rahat, istekli, dikkatli ve en önemlisi ortaından karılık alıcı bir ekilde ina etmeye niyetli olması anlamına gelir. Bu terim genellikle resmi yarımalar ve gösteriler ile birletirilmi olmasına ramen, temel dresaj teknikleri bütün yarıma branları ve elence amaçlı binilerde kullanılmaktadır. Doru dürüst bir dresaj eitimiyle atınız aır ve hantal bir traktörden güçlü ve kıvrak bir binicilik spor arabasına ve ufak dokunulara cevap veren bir spor atına dönüecektir (Fisher, 1989, s.14). At Terbiyesi biniciliin esasını tekil eder. Maksadı, atın muvazene ve yumuaklıını, binicinin yardımlarına karı itaatini meydana çıkarmaktır. Atın yürüyülerindeki serbestiyet, hareketlerindeki ahenk, yumuaklık, sevk ve idaredeki kolaylık, atın doru vaziyetini muhafaza etmesiyle kendisini gösterir. Bunlarda ancak at terbiyesi hareketleriyle mümkündür (Süvari Yarıma Grubu Talimatı, 1965, s.14). Eer edebiyat bir güzel sanatsa, konumakla güzel konumak, yazmakla güzel yazmak arasındaki fark sanatı oluturuyorsa, biniciliin sanatsal yönünün en üstünde dresaj bulunmalıdır. Atla iletiimin en üst seviyede olduu, binicisi üzerinde ve gözle görülür bir hareket yapmadan, atın kendi isteiyle dans ediyormu gibi yürüdüü dresaj, dengenin yumuaklıın ve uyumun, hepsinin üzerinde biniciliin temelini oluturmaktadır. At terbiyesi, binicinin ata isteini iletmek, bunu seri bir ekilde icra etmenin kendi hesabına faydalı olacaını ona anlatmak ve nihayet bunu ona kendi isteiyle kabul ettirmekten ibarettir ( Taton, 1935, s.13). Sonuçta, atı sakin, esnek, gevek ve de kendine güvenli, dikkatli, duyarlı kılar ve böylece de binici ile mükemmel bir uyum salar. At kendinden emin ve binicisinin kontrolünde dikkatlidir. Düz hatlarda dosdoru, eri hatlarda ise uygun bir biçimde eilir. Bütün çalımasında, hatta duruta at daima “dizginde”, yürüyüü 32 düzenli, serbest ve hiçbir ekilde tutuk deildir. Binicinin en ufak uyarısına cevap verir. Böylelikle atın tüm gövdesi canlanır ve ruh kazanır. Bir ata kendisinden istenilen hareketleri yapabilmesini öretmek sanatına “At Terbiyesi” denir. Dier bütün binicilik dalları için vazgeçilmez bir eitim türüdür. Bu eitimden geçen atlar hem yetenek hem de fiziki özelliklerine göre ya engel atlama. Ya at terbiyesi ya da üç günlük yarıma (konkur komple) dallarına ayrılırlar (Tutel, 1998, s.103). Kayıtlara göre at terbiyesi hareketleri Antik Yunanlara kadar gitmektedir. Antik çada, sava öncesi atları yumuatmak ve binicinin isteklerine cevap verecek duruma getirmek amacıyla yapılıyordu. Bütün bunlar eyer ve üzengi olmamasına ramen ilkel bir balık yardımıyla yapılmaya çalıılıyordu. O dönemde Xenophon tarafından yazılan ilk binicilik kitabı, aslında tam anlamıyla bir at terbiyesi eitimine yönelik bir çalıma olarak kabul edilebilir. Zira kitap tamamen binicinin at üzerindeki derin, dengeli ve hafif oturuunun at ile bütünleerek ondan istenilen hareketleri yapmasının temel artı olarak gösterilmekte ve bu alıveriin doal ve estetik olmasını savunmaktadır. Zaman içerisinde at terbiyesi, övalyelerin, atlara savata gerekli manevraları tam olarak öretebilmek amaçları sonucunda gelimitir. Fakat atların savataki yerini kaybetmesiyle birlikte gelitirilen teknikler soylular tarafından binicilik yeteneklerini sergilemek amacıyla devam ettirilmitir. Modern at terbiyesi, Federico Grisone’nin 1532 yılında Napoli’de bir binicilik akademi kurması ile balamıtır. 1572 yılında kurulan spanyol Binicilik Okulu ve 1654 yılında Paris’te kurulan Binicilik Akademisi tarafından bu teknikler üst seviyelere taınmı ve bu okullar at terbiyesi eitim ve gösterilerinin merkezi olmulardır. XVIII. yüzyılın sonlarına doru süvari atında bulunması gereken özellikleri, harp esasları dâhilinde sürat, topluluk ve bozuk arazilerden emniyetle geçi olarak tespit ettiler. Bu becerileri atlara kazandırmak üzere yapılan çalımalar günümüzün modern at terbiyesi hareketlerine ulaılmasını salamıtır (Loch, 1990, s.19). 33 lk resmi at terbiyesi yarıması 1912 Stockholm Olimpiyat Oyunları ile balamıtır. At terbiyesi yarımalarına 1950 yıllarına kadar sadece asker binicilerin katıldıını, bu tarihten itibaren de hem sivil hem de bayan binicilerin katılmasına izin verildiini biliyoruz (Davis, 2005, s.11). At terbiyesi yarımaları düzenlenirken amaç, binicilik sanatının bozulmasını önlemek, temizliini, salıını ve prensiplerini dier nesillere bir paket içinde iletmektir. At Terbiyesi Yarımalarının sınıfları u ekildedir; • lk Sınıf (A ve B) • Hafif Sınıf • Orta Sınıf • Yüksek Sınıf • Zor Sınıf • Müzikli Serbest Sitil Yarımalar 20 x 60 ebadında, dikdörtgen eklinde ve tam anlamıyla düz bir alanda yapılmalıdır. Yarımalar üç ayrı hakem tarafından deerlendirilir. Tüm yarımacılar yarımadan önce belirtilen izi takip ederler. zde yapılan her hata cezalandırılır. -lk Hata: 2 ceza puanı -kinci Hata:4 ceza puanı -Üçüncü Hata:8 ceza puanı -Dördüncü Hata:Elemineyi gerektirir. Aynı zamanda binici test hatası yaparsa (Süratlide derin oturu yerine sportif oturuta binerse, selamlamada dizginleri tek eline almazsa vb.) veya yarıma alanını gösterilen yerden terk etmezse iz hatası gibi cezalandırılır. At ve/veya binicinin dümesi halinde ise bu dümenin yapmakta olduu harekete olan etkisi cezalandırılır. Atın sakat olması halinde, yarıma alanına A noktasından balanmazsa, çan iaretinden sonraki 60 sn. içerisinde girilmezse, alana çan çalmadan önce girilirse, 34 yarıma sırasında ikinci bir harekete 20 sn. içerisinde geçilmezse ve atın dört ayaı da yarıma alanı dıına çıkarsa binici elenir. Ceza puanları, her hakemin listesinde binicinin aldıı puanlardan ayrı ayrı çıkartılır. Tüm hareketlere ve geçilere hakemler tarafından, hakem puantaj listelerindeki numaraları karılıına puan verilir. Yarıma alanında belli bir noktada yapılması gereken hareket, binicinin bu nokta üzerine geldii zaman yapılmalıdır. Ayrıca yarımanın tamamlanmasından sonra, hakemler aaıdaki hususlarda, aynı ölçülerle (0-10) genel puan verirler. 1-Adımlar 2-Empülsiyon 3-taat 4-Binicinin oturuu ve binii, yardımların doruluu. Her yarımadan sonra, her binici için hakemler tarafından tutulan puantaj listeleri ve genel puanlar puantörlere verilir. Puanlar gerekli katsayı ile çarpılır (eer katsayı verilmise) ve toplanır. Hatalar için verilen ceza puanları her hakemin listesindeki puanlardan çıkartılır. Toplam netice puanı, o binici için tüm hakemler tarafından verilen puanların toplamıdır. Bireysel sıralama toplam netice puanlarına göre yapılır. Puan eitlii halinde sıra ortak olarak paylatırılır. Ekip yarımalarında ekip elemanı binicilerin netice puanlarının toplamı sıralamaya esas olur. (FEI, 1997, s.19-30). 1912 yılından günümüze kadar yapılan olimpiyatlarda bu branta alınan neticeler EK-A’da sunulmutur (Baryant, 2000, s.225-229). 3.2.2. Engel Atlama (Show Jumping, Concurhippique, Konkurhipik) Modern engel atlamanın kökeni geleneksel tilki avlarına dayanır. Bu avlarda atlar çitlerden, nehirlerden ve doal engellerden geçerlerdi. Amerika ve ngiltere’deki av meraklıları, atlarının kabiliyetlerini daha sistematik bir ekilde test 35 etmenin yollarını arıyorlardı. Bu amaçla belli bir noktaya en kısa yoldan ulamak için bazı çitlerin üzerinden atlıyorlar, dik yamaçlara tırmanıyorlar ve ekili tarlalardan geçiyorlardı. lk zamanlarda yarılar köyden köye, kuleden kuleye yapılırdı, fakat daha sonra, belli bir noktadan balayıp yine aynı veya yakınındaki bir noktada biten yarılar açık arazide düzenlendi (Türkgenci, 2000, s.36). O zamana kadar çit ve duvarların geniliine atlanmasına önem veren biniciler, Dovenshire Dükü’nün hayli yüksek bir duvarı amasıyla birlikte, atın bu yeteneini sergileme yarıana giritiler. 1800’lü yıllara kadar binicilik bir engel atlamadan ibaretti. At ve binicinin yüksek engeli aması baarı sayılıyordu. 1865 yılında kurulan Dublin Kraliyet Dernei atlama yarıları düzenledi. Yüksek ve geni engellerden oluan parkurda yapılan bu yarılar yaygınlatı, Fransa ve Rusya’da benzerleri düzenlendi. 1866 yılında Grand Prix engel atlama yarımaları ilk olarak Paris’te dodu. Daha sonra Fransa’nın askeri binicilik okulu Saumur’da engelli parkurlar kuruldu. Engelli yarılar bir yandan panayır gösterileri, askeri eitim, bir yandan da aristokratların becerilerini sergileme yarıı olarak geliti. Fransızlar ilk engel atlama yarımalarının 1788’de kendi ülkelerinde düzenlendiini ileri sürerken ngilizler, atla engel atlamaya ülkelerinde XVIII. yüzyılın ortalarında konan özel arazilerin parmaklıklarla çevrilmesi mecburiyetini getiren yasayla balandıını iddia ederler. Belirttiklerine göre, atlarıyla ava çıkan soylular, arazide karılarına çıkan bu parmaklıkları amak için atlarını daha o zamandan engel atlatmaya alıtırmılardır. ngiltere’de engel atlama yarımalarının, balangıçta tarım amaçlı etkinliklerin arasında bir panayır gösterisi olarak yer aldıı görülüyor. lk olarak 1876’da Londra’da, Islington Tarım enlikleri’nde be gün süren, az çok günümüzdekilerini andıran bir engel atlama yarıması düzenlendi (Tutel, 1998, s.96). 1901-1902 yıllarında talyan Ütm.Federrico Caprilli, eski Türklerin sava biniini inceleyerek, Pinerolo Tordo Quinto Binicilik Okulu’nda atlama oturuunu kefederek, sportif ilk uygulayıcısı oldu ve engel atlamanın gelimesine büyük katkıda bulundu (Temurlenk, 2000, s.10). 36 Engel atlama yarımaları, ilk kez Olimpiyat Oyunları çerçevesinde ikinci oyunlarda yer aldı. 1890’ de Paris’te yapılan oyunların programında üç ayrı engel atlama yarımasına yer verilmitir: önce yüksek engellerden oluan bir yarıma, sonra geni engellerden oluan bir baka yarıma, son olarak da karma bir final. Bu yarımalarda, yüksek engellerde atıyla 1.85’i aan Fransız binici Dominique Maximien Garderés birinci, yine aynı yükseklii atlayan talyan rakibi de ikinci oldu. Geni engellerden oluan parkurda da Belçikalı Constant ven Langhendonck atıyla 6.1 metre atlayarak birincilii kazandı. Ferdi atlama yarımasının birincisi yine bir Belçikalı binici Aimé Haegemann oldu. Ertesi yıl, 1901’de talya’nın Torino kentinde yapılan yarımalara ilk olarak deiik ülkelerden gelen asker biniciler katıldı; engel atlama yarımalarında ngiliz, talyan rakiplerinde daha usta olduklarını kanıtladılar (Tutel, 1998, s.96). 1905’te Hollanda’nın La Haye kentinde yapılan bir toplantıda ilk uluslararası engel atlama yarımalarının 1907 yılında, Londra’da Olympia’da yapılması kararlatırıldı. Lonsdale Kontu’nun yönetiminde yapılan bu önemli yarımalarda, deiik milletlerden, bu arada Birleik Amerika’ dan da davet edilen danımanlar ve yöneticiler hazır bulundu, ödüller de tevik amacıyla gerçekten çok yüksek tutuldu. Bu yarımalarda biniciler hem yüksek, hem de uzun engellerin yer aldıı bir parkur alanında yarıtılar. Belçikalı ve Hollandalı binicilerin büyük baarılar kazandıı yarımalarda ngiltere’de engel atlama sporunun gelimesinde büyük katkısı bulunan ünlü birincilik kazanıldı. 1904 yılında, Birleik Amerika’nın St.Louis kentinde yapılan Üçüncü Olimpiyatlarda atlı sporlara yer verilmemesi, binicilik meraklılarını çok üzmütü. veçli Kont Von Rosen harekete geçerek, 1906’da, Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne, atlı sporların da düzenli olarak Olimpiyat Oyunlarında yer alması için bir öneride bulundu, ama nedense önerisi fazla bir ses getirmedi. Yine de modern Olimpiyat Oyunları’nın kurucusu Baron Pierre’de Coubertin, Von Rosen’den 1907’de toplanacak kongrede ele alınmak üzere daha ayrıntılı bir rapor hazırlamasını istedi. Hazırlanan yeni rapora göre atlı yarımaların at terbiyesi, atlı pentatlon ve “Jeu de la Rose” adı verilen atlı bir oyundan oluması öneriliyordu. Olimpiyat Komitesi’nin ngiliz üyeleri, 1908’de Londra’da yapılması kararlatırılan oyunlarda atlı sporlara yer vermeyi kabul ettiler. Uluslararası Komite ise ancak atlı deiik ülkeden en az 24 binicinin katılmayı kabul etmesi halinde kararı onaylayacaklarını bildirdiler. Ama sekiz ülkeden, hem de 88 binicinin adlarını kayıt listesine kaydettirmelerine ramen, atlı sporlar nedense son anda programdan çıkartıldı. Kont Van Rosen, buna ramen cesaretini kaybetmedi; 1912’de 5. Olimpiyat Oyunları’nın sveç’te yapılacak olmasından da kuvvet alarak Prens Karl’ın da desteiyle oyunların programına atlı sporları koydurmayı baardı. Program At terbiyesi, Askeri Yarıma adı altında bir Konkur Komple ve bir de Engel Yarımasından oluuyordu (Tutel, 1998, s.97-98). 37 Binicilik sporları arasında bu bran olimpiyatlardaki en popüler olanıdır. Engel atlamada gerçek ampiyonlar, büyük engelleri dokunmadan ama çabası içinde olan atlardır. Bir engel atlama yarıması, çeitli konumlarda hazırlanmı bir engelli parkur üzerinde, yarımacı ve at ikilisinin denendikleri bir yarımadır. Yarımanın amacı, atın engele karı olan dikkati, becerisi, gücü, gidicilii ve itaati gibi nitelikleriyle binicisinin becerisini ortaya çıkarmaktır. Engel atlama parkurları geni bir alan etrafında ve içinde, birçok çeidi olan kesin izleri takip eder. Parkurlar, parkur düzenleyicilerin kontrolünde hazırlanır. yi hazırlanmı bir parkur, atı iini yaparken cezalandırmadan zevk alarak mücadele etmesini salar. Manej içerisinde engeller, binicinin en fazla zamanı amadan parkuru tamamlayabilmeleri için aralarındaki mesafeler dikkatle ölçülerek yerletirilir. Parkurda genellikle 15-20 engel ve atlayı adedi olur. Engellerin ekil ve görünümleri cezbedici olmalıdır. Uluslararası Binicilik Federasyonu engellerin maksimum genilik ve yüksekliklerini kurallarla belirler. Buna göre “Kudret”, “Güç ve Maharet Yarımaları” veya “Yüksek Atlama Yarıması” dıında hiçbir engel 1.70 m. yükseklii ve 2.00 m. genilii amamalıdır. Resmi olarak kabul görmü 6 çeit engel vardır: Dik Engel: Atın atlayıa kalktıı taraftaki tüm elemanlarının aynı düey düzlemde olduu, önünde yer sırıı, çalı, yıınak ve apel gibi tanzim edici bir eyin bulunmadıı engellerdir. Geni Engel: Atın belirli bir yükseklii ve de genilii aynı anda atlamak için çaba harcayacaı biçimde düzenlenmi engellerdir. Sulu Hendek (Havuz):Ne önünde, ne ortasında ne de arkasında herhangi baka bir engel bulunmayan içi su dolu engellerdir. Kombine Engeller: Birbiri ardına iki, üç veya daha fazla atlayı gerektiren ve her biri arasında en az 7 m. ve en fazla 12 m. mesafe bulunan ikili, üçlü veya daha fazla gruplu engellerdir. 38 Banket, Tepecik ve Rampalar. Kapalı Kombineler (Engeli sınırlayan elemanların ancak atlamak suretiyle geçilebilen engellerdir). Yarı Kapalı Kombineler ve Yarı Açık Kombineler (Bir tarafı açık dier tarafı kapalı olan kombine engellerdir) (FEI, 1996, s.24-30). Bu engeller ve atlayılar tekli ve birkaç safhalı, düz veya kavisli hatlarda olabilirler. Engeller arasındaki mesafelerin farklı olması, atın engeli hatasız aması için gerekli olan hız, tempo ve adım uzunluunu salayıp salayamadıını belirler. Amaç parkuru hatasız ve zamanında bitirmektir. Uluslararası Binicilik Federasyonu tarafından belirtilen kurallara göre aaıdaki durumlarda binici elenir.; -Yarımaya balamadan önce sahadaki bir engeli atlamak veya atlamaya teebbüs etmek, -Balama iaretinden önce balamak ve parkurun birinci engelini atlamak, -Balangıç veya biti hatlarını fanyonlar arasından geçmeyi veya mecburi geçi noktalarını ihmal etmek, -Yarıma süresince parkur izine ait olmayan bir engeli atlamak ve atlamaya teebbüs etmek, -Parkurun bir engelini atlamayı ihmal etmek, -Bir engeli yanlı sırada atlamak, -En fazla zamanı amak, -Devrilmi bir engeli tekrar düzeltilmesini beklemeden atlamak, -Bir inkıta sonrası çan sesini beklemeden bir engeli atlamak, -Bir ret, kaçma veya düme sonrası kombine bir engelin tüm elemanlarını tekrar atlamamak (Bir kombine engelin kapalı kısmında olursa bu hariçtir), -Kombine bir engelin her elemanını ayrı ayrı ve sırasında atlamamak, -Balangıç hattını geçmeden bir yarımanın ilk engelini atlamak, -Sahayı terk etmeden önce biti hattını at üzerinde geçmemek, -Parkura balama öncesi dahil hakem heyetinin izni olmadan yarımacı/veya atın sahayı terk etmesi, 39 -Serbest kalmı bir atın parkura balama öncesi dahil parkurun bitiminden önce sahayı terk etmesi, -Tok ve/veya gözlük hariç yarıma süresince at üzerinde iken herhangi bir cismi almak, kabul etmek, -75 cm. den uzun veya ucunda aırlık olan bir kamçıyı sahada, çalıma ve ısıtma alanlarında veya yarıma sahasının hemen civarında kullanmak, -Yarımacı veya atın yarımayı tamamlamasına engel olacak bir kazanın vuku bulması, -Kapalı kombine bir engelin yerini deitirmek veya doru yönde atlayarak terk etmemek, -Yarıma süresince iki kez itaatsizliin olması, -Yarıma süresince birinci veya ikinci düü, -Bir kaçma sonrası hatanın vuku bulduu engeli tekrar atlamaya teebbüs etmemek, -Hakem heyeti herhangi bir sebepten yarımacı ve atın yarımaya devam edemeyeceine karar veriyorsa (FEI, 1996, s.53-55). Yarıma sonrasında bireysel sıralamada en düük ceza puanına sahip yarımacı birinci olur. Cezalardaki eitlik durumunda en kısa zamanda parkuru bitiren yarımacı birinci olur. Eer yarımanın artlarında var ise her yarımacının kendi atına bindii bir baraj yapılır. Tekrar eitlik olursa herhangi bir madalya için yarımacıların sırası eit olur. Ekip yarımalarında ise her ekibin en az ceza puanına sahip üç yarımacısının ceza puanları toplamı ekibin toplam netice puanlarını verir.Birincilik için baraj koulması art olursa ilgili ekiplerin tüm yarımacı ve atları baraja katılabilirler. Ekiplerin eitlii halinde her ekibin en iyi üç yarımacısının parkur zamanları toplamına göre sıralama yapılır. Tüm engel atlama yarımalarının hep aynı tipte olması tabi ki düünülemez. Bu yarımaların deiik türlerde yapılması yarımacı ve seyircilerin ilgisini artırmak açısından önemli bir etkendir. Gerek bireysel gerekse ekipler için birçok deiik engel atlama yarıması vardır. Bunlar; 40 Normal Yarımalar ve Grand Prix Yarımaları: Esas ilke olarak engel atlama maharetinin ölçüldüü, herhangi bir eitlik halinde birincilik için, bir veya en fazla iki barajla, parkur zamanının da dikkate alındıı yarımalardır. Kudret: Sınırlı sayıdaki büyük engellerle atın kabiliyetini ortaya çıkaran yarımalardır. Av Yarımaları veya Sürat ve Maharet Yarımaları: zlerin mutlaka virajlı, engellerin alıılandan deiik, daha zor engelleri atlayarak iz kısaltmaya izin veren, atın itaatini, sevk ve idare kolaylıını ve süratini ortaya çıkaran yarımalardır (FEI, 1996, s.81-83). 1912 yılından günümüze kadar yapılan olimpiyatlarda bu branta alınan neticeler EK-B’de sunulmutur (Baryant, 2000, s.181-185). 3.2.3. Üç Günlük Yarıma (3Days Event, Concurcomplet, Konkurkomple) Üç günlük yarıma, ilk olarak süvari atlarını test etmek amacıyla baladı. Süvari atlarının, uzun mesafeler kat etmeye, arazideki doal engelleri atlamaya ve eitimlerde manevraları tam manasıyla yapmalarına ihtiyaç duyuluyordu. Bu amaçla ilk yarımalar Avrupa’da 1902 yılında yapıldı ve hala devam etmektedir. Bu yarıma, hakikaten iyi bir süvari veya av atının antrenmanın ve vaziyetin en iyi zamanında verebilecei dayanıklılık derecesini ispat için yapılır. Aynı zamanda binicinin atını arazide kullanma ve yürüyü bilgisini gösterir (At Dergisi, 1936, s.5). Üç günlük yarımanın kendine özgü farklılıı, bu branta kullanılacak atın kalitesinde farklı özelliklerin bir arada bulunmasını zorunlu kılmaktadır. At terbiyesinde binicinin isteklerine tam bir itaat ve izlenme keyfi vermeli, arazideki kros parkurunun stibli ve dier yollarında dayanıklılık ve çeviklik, engel atlamada ise dikkat ve cesaret gerektiren doru teknie sahip olmalıdır (Meade, 1990, s.111). 41 Dier branlarda olduu gibi ulusal ve uluslararası federasyonlarca zorluk derecelerine göre çeitli kategorilerde gerçekletirilen üç günlük yarıma, bir binicinin aynı atla, üç gün üst üste ve birbirinden tamamen ayrı olarak icra edecei, ilk gün at terbiyesi, ikinci gün arazideki doal engeller üzerinde çeitli fasıla ve bölümlerde yapılacak kros ve nihayette aynı atla son gün yapılacak engel atlama yarımalarından ibarettir. Her bir günde yapılan yarımalar kendi branları ile ilgili ulusal veya uluslararası yarıma yönetmeliklerine göre icra edilirler. At Terbiyesi (Dresaj):Yarımacı sayısına balı olarak birbirini izleyen iki güne yayılabilir. Kurallar tarafından özellikle belirtilmemi her hangi bir durumda “At Terbiyesi Yarıma Yönetmelii” uygulanır. Arazi (Dayanıklılık):Arazi yarıması 4 bölümden oluur. -A ve C bölümleri: Süratli veya yava dörtnalla koulan yollar ve izler. -B bölümü: Dörtnalla koulan engelli stibli -D bölümü: Dörtnalla koulan engelli arazi parkuru. Bu bölümdeki engeller sabit, ekil ve görünü olarak cezbedici olmalıdır. Doal engeller kullanıldıında, eer gerekiyorsa yarıma boyunca aynı durumda kalmalarını salamak için salamlatırılmalıdır. Atın düüp engellerin arasında sıkıması veya kendini yaralaması olasılıına karı arazi engelleri, bir bölümünün kolayca sökülüp, kolayca geri takılabilecei ekilde ina edilmelidir. Bu tip kolaylık engelin salamlıını bozmamalıdır. Engel Atlama: Bir engel atlama yarıması yapılır. Engel atlama yarıması parkurunun uzunluu, hızı, engellerin boyutları, Üç Günlük Yarımanın genelde zorluuna, katılan binicilerin özelliklerine ve dier at terbiyesi ve arazi yarımalarının zorluuna balıdır. Kurallar tarafından özellikle belirtilmemi her hangi bir durumda “Engel Atlama Yarıma Yönetmelii” uygulanır (FEI, 1995, s.13). Yarıma boyunca toplam 5 kontrol yapılır; 1.Atların Gelilerindeki Kontrolü: Atların yarıma bölgesine varılarında yapılır. 2.lk At Kontrolü: At Terbiyesi Yarımasından normalde bir gün öncesinde yapılır. 42 3.kinci At Kontrolü: C bölümünden sonra ve D bölümünden önce verilen 10 dk.lık dinlenme sırasında yapılır. 4.D Bölümünden Sonraki Muayene: Yarımacı D bölümünü bitirdikten sonra yapılır. 5.Üçüncü At kontrolü: Engel Atlama Yarımasından önce yapılır. Arazi bölümünde aaıdaki durumlarda elemine yetkisi Hakem Kuruluna aittir: -Aynı engelde 3ncü itaatsizlik, kaçma veya daire -Atın ve/veya binicinin ikinci düüü -Kural dıı yardım almak -Balama iareti verilmeden yarımaya balamak -Kendini geçmekte olan bir biniciyi kasıtlı engellemek -Baka bir biniciyi geçerken kasıtlı tehlike yaratmak -aret verildiinde durmamak u durumlarda ise kesin elemine olunur: -kinci at muayenesinde yorgunluk veya sakatlık -Ata zalimce davranmak -Uygun olmayan teçhizatla yarımak -Zorunlu geçi veya bir engeli geçmemek -Engeli tersinden atlamak veya zorunlu geçi noktasını tersinden geçmek (FEI, 1995, s.28-71). Birinci gün “At Terbiyesi” yarımasında, yarımacıların hakemler tarafından aldıkları puanlar ceza puanlarına dönütürülür. Bu sonuçlar sıralamayı tespit etmek üzere kaydedilirler ve yayınlanırlar. kinci gün “Arazi” yarımasında, her yarımacının engellerden aldıı ceza puanları, dört bölümün herhangi birinde belirli zamanı amak sureti ile alabilecei ceza puanlarına eklenir. Bunlar da kaydedilir ve yayınlanır. Üçüncü gün yapılan “Engel Atlama” yarımalarında, her yarımacının engellerden aldıkları ceza puanları, belirli zamanı aması durumunda alabilecei ceza puanlarına eklenir ve tüm sonuçlar sıralama için kaydedilir ve yayınlanır. 43 Bireyseli kazanan yarımacı, her bir yarımacının aldıı ceza puanları toplandıktan sonra, en düük toplam ceza puanı alan binicidir. Toplam ceza puanları eitliinde, krostaki puanlar sıralamayı belirler, eitlik bozulmazsa stibli puanları, yine bozulmazsa krosta belirli zamana en yakın parkur zamanı esas alınır. Takım yarımalarında ise, en iyi üç yarımacının sonuç puanları toplandıktan sonra en düük toplam ceza puanını alan takım birinci olur. 1912 yılından günümüze kadar yapılan olimpiyatlarda bu branta alınan neticeler EK-C’de sunulmutur (Baryant, 2000, s.143-147). 3.3. Modern Olimpiyatlarda Binicilik Modern Olimpiyatların baladıı 1896 yılı öncesinde XVIII. yüzyılın sonlarından itibaren özellikle ngiltere merkezli birçok Avrupa ülkesi ve Amerika’da, bata atletizm olmak üzere sportif yarımalar yapılmaya balanmıtı. Olimpiyat Oyunları kavramı her ne kadar bu dönemde konuulmaya balanmısa da uygulamaya geçme konusunda ülkeler henüz kendilerini hazır hissetmiyorlardı. 1859, 1870, 1875 ve 1889 yıllarında yapılan yarımalar ilk olimpiyat öncesi denemeler olarak kabul edilebilir ve binicilik sporları da bu yarımalara 1859 yılında dahil edilmitir (Messinesi, 1973, s.51-55). Modern Olimpizm felsefesinin babası Baron Pierre de Courbetin, kendi eitim anlayıı uyarınca, sporun yaratıcı, iyiletirici, birletirici ve eitici öneminin tüm dünyaya benimsetilmesini amaçlayarak, Antik Yunan dünyasında düzenlenen ve arka planında bir tür kutsallıın bulunduu, hem bedene, hem de ruha yönelik olan Olimpiyat Oyunlarını yeniden canlandırmayı tasarladı lk uluslararası karılamayı 1892 yılında Fransa’da ngiltere’nin de katılımıyla yapan Coubertin, müteakip yıllarda farklı ülkelerden gelen kafileleri tören ve kutlamalarla karılayarak modern oyunların antik zamanda olduu gibi ziyafet ve enliklerle sonlandırılması gerektiini hisseti (Kristy, 1995, 37-38). 44 1892 yılında “Modern Dünyada Beden Eitimi” konulu bir konuma yapan Pierre de Coubertin ilk defa olarak “Olimpik Oyunları ihya edelim” dedi. 1894 yılında Oaris Kongresi’nde Amerika ve Avrupa’nın 12 ülkesinden gelen delegeler oybirlii ile Modern Olimpiyat Oyunlarının yapılmasını ve Baron Pierre de Coubertin’in tezini onaylamılar ve böylece OLMPZM düünce ve felsefesi ortaya çıkmı, Uluslararası Olimpiyat Komitesi kurulmutur. Bundan sonraki iki yıl olimpiyat oyunlarının hazırlıkları ile geçti ve 5 Nisan 1896’da Atina’da 14 ülkeden yaklaık 245 erkek sporcunun 43 branta yarılara itiraki ile ilk Modern Olimpiyat Oyunları baladı (TMOK, 1985, s.31). Bayan sporcuların tarihte katıldıkları ilk olimpiyat oyunları ise 1900 yılında Paris’te yapılan II.Olimpiyat Oyunları olmutur (Wheeler, 1995, s.34). Modern Olimpizm Felsefesinin babası Baron Pierre de Coubertin, binicilikle ilgili olarak: “Ruh, yani zihin ve karakter kendisinden daha güçlü olan hayvan bedeni üzerinde duran bir binicidir ve ruh eitip yönetmek için bu kendisinden üstün gücü ustalıkla yönlendirdiinde, bedeni aracılııyla kendisini bulur. Yetkin bir at eitimcisi, temel ilkelerini sıralarken “at” ve “binici” terimlerini “beden” ve “ruh” olarak deitirseydi ne kadar güzel bir ahlak kitabı yazmı olurdu” diyerek biniciliin önemini belirtmitir (Coubertin, 1906, s.125-126). 1901-1903 yıllarında talyan Ütm.Frederrico Caprilli, eski Türklerin sava biniinden de esinlenerek “binici, at üzerinde bir engeli atlarken pozisyonunu nasıl muhafaza temeli ki at ile binici arasındaki denge ve uyum engelin baarıyla atlanmasına yardımcı olsun” ana fikrine yönelik olarak yaptıı çalımalar neticesinde, Pinerolo Tordo Quinto Binicilik Okulu’nda “Engel Atlama” oturuunu kefederek bu branın gelimesine büyük katkı saladı. Binicilik tarihinin bugünkü anlayıa temel oluturan deiimi talya’da gerçekleti. Caprilli 1902 yılında öne yatarak atlama stilini gelitirdi. Caprilli’nin, atın psikolojisi ve hareket yeteneini dikkate alan modern atlayı teknii, 1903–1907 yıllarından itibaren talya Süvari Okulu’nda benimsendi ve uluslararası temaslarla 45 atlı spor yarımalarının gelitii yüzyıl baında da hızla yayıldı (Emirolu, 2002, s.181-182). Bu gelimeler olurken, biniciliin farklı branlarında çeitli ülkelerde ulusal ve uluslararası yarımalar düzenlenmeye balamıtı. 1896 yılında düzenlenmeye balanan olimpiyatlara binicilik dâhil edilmedi. Ve ilk olarak 1900 yılında Paris’te düzenlenen olimpiyat oyunlarında yapılan engel atlama yarımalarıyla birlikte binicilik olimpiyatlardaki yerini almı oldu. Fakat her üç binicilik branı birden 1912 yılında SVEÇ/Stockholm’deki olimpiyatlarda resmi olarak olimpik spor kabul edildi. lk defa bu olimpiyatlarda 7 ülkeden 27 yarımacı her üç branta da (Engel Atlama, Üç Günlük Yarıma ve At Terbiyesi) yarıtılar. Bu yarımalar 5 günlük bir sürede tamamlandı. II.Dünya Savaından sonra modern sporlardaki gelime çok hızlı oldu, fakat uluslararası binicilik yarımalarına katılım beklenenin altındaydı. Hepsi birbirlerini ve hakemleri tanıyorlar ve neredeyse aynı olan yöresel kuralları kabul ediyorlardı. Üç binicilik branının olimpik spor olarak kabul görmesiyle birlikte uluslararası kuralların gereklilii art oldu. Böylece Mayıs 1921’de 10 ülkeden binicilik örgütleri Lozan’da uluslararası bir federasyon kurmak için toplandılar. FEI (Uluslararası Binicilik Federasyonu) 1921 yılında Belçika, Danimarka, ABD, Fransa, talya, Japonya, Norveç ve sveç tarafından sviçre’nin Lausanne kentinde kuruldu. FEI’nin en önemli amacı, binicilik sporunun tüm disiplinleri için tek otorite olarak kurallar koymak ve programlar yapmak, bu sporu az gelimi ülkelerde de yaygınlatırmak ve özel olarak atın sıhhatinin korumaya yönelik düzenlemeler getirmektir (Bryant, 2000, s.33). Bugün her binicilik branı kendi kuralları ile varlık gösteriyorlar. Uluslararası Binicilik Federasyonun kurallarına göre; olimpiyatlarda her ülkeden 4 binici bir takım oluturuyor ve en iyi üç puan hesaplamaya dâhil ediliyor. At terbiyesinde alınan puanların ortalaması hesaplanıyor ve en yüksek puanı alan takım birinci 46 oluyor. Engel atlamada ve üç günlük yarımada ise ceza puanları ve hatalar toplanıyor, en düük puanı alan takım birinci oluyor. Binicilik sporunun, bir harp aracı olarak kullanılmasından oluan tarihi birikim sonucunda ilk olarak askerler tarafından yapılmaya balaması doal bir tespit olarak görülecektir. Bu sebepledir ki II.Dünya Savaı sonrasına kadar Olimpiyat Oyunlarına katılan binicilerin tamamına yakını asker ve dolayısıyla erkek binicilerden olumaktaydı. 1952 yılında bu kısıtlama kaldırıldı ve binicilik branlarında bayanlar ve erkekler olimpiyatlara katılmaya baladı. Binicilik Olimpiyatları yıllarca erkeklerin katıldıı bir kulüp havasındaydı. 1950’li yıllarda spor sivillemeye balayınca öncelikle bireysel disiplinlerde bayan binicilerin de 1952 Helsinki Olimpiyatlarından itibaren oyunlara katılmalarına izin verildi. En zor ve sıkıntılı bran olan Üç Günlük Yarıma (Konkur Komple) dalında ise ilk bayan binici 1964 Tokyo Olimpiyat Oyunlarında yer almıtır (Lechenberg, 1964, s.369). 1912 yılından 2004 yılına kadar yapılan tüm olimpiyat oyunlarında yer alan binicilik sporu sadece 1956 Melbourne Olimpiyat Oyunlarında Avustralya hükümetinin canlı hayvanlar için koyduu 6 aylık karantina uygulamasında sürenin kısaltılması talebine olumlu cevap vermemesi üzerine Binicilik Olimpiyat Oyunları aynı yıl Haziran ayında Stockholm/sveç’te yapıldı (Kindersley, 2004, s.93). I.Dünya savaı nedeniyle 1916 yılında Berlin’de yapılması planlanan 6ncı Olimpiyat Oyunları ile II.Dünya savaı nedeni ile 1940 yılında Helsinki ve 1944 yılında Londra’da planlanan 12 ve 13ncü oyunlar iptal edilmi olup (Lucas,1980, s.19,135), bu oyunlar haricindeki tüm olimpiyatlarda binicilik sporu her üç branta yer almıtır. Olimpiyat Oyunlarına katılmak için gerekli koullar, Uluslararası Binicilik Federasyonu (FEI) her dört yılda bir yapılan Genel Asamble sonrası yayımlanan “Olimpiyat Oyunlarında Binicilik Yarımaları Yönetmelii”nde açıkça 47 belirtilmektedir. Oyunların düzenlenmeye baladıı ilk yıllarda sporun çok yaygın olmaması sonucu uluslararası yarımalarda boy gösteren ülkelerin hemen hemen hepsi ev sahibi ülke tarafından olimpiyatlara davet edilmekteydi. Ancak tüm spor branlarında olduu gibi binicilik sporunda meydana gelen çok önemli gelimeler, özellikle biniciliin ekonomilerine katkı salayan devasa bir endüstri haline gelmekte olan ülke sayılarındaki sürekli artı, at ile binici üretimi ve eitimindeki nicelik ve nitelikteki yükselen kalite, bu sporun olimpik yarımalarına katılımına da bir sınırlama ve bir yeterlilik artı koyma gerekliliini zorunlu kılmıtır. FEI tarafından ilgili yönetmeliin ekinde yayınlanan “FEI Olimpik Seçim Grupları” ülkelerin, zorluk derecelerine göre tespit edilmi uluslararası ve bölgesel yarımalar ile Avrupa ve Dünya ampiyonaları dâhil olmak üzere her bir resmi uluslararası yarımada elde edecekleri puanların toplamına göre olimpiyat oyunlarına katılabilecekleri açıkça belirtilmitir. 48 BÖLÜM 4 TÜRKYE’DE BNCLK SPORUNUN TARHSEL VE OLMPK GELM 4.1. Türk Kültüründe At, Atlı Sporlar ve Binicilik At ve Türk, tarih boyunca iki karde, iki arkada, iki yaren gibi olmulardır. Günümüzdeki at kültürünü ve atçılıı anlayabilmek ve daha doru deerlendirebilmek maksadıyla kısaca tarihi birliktelik hakkında bilgi edinmek gerei vardır. Türkler ata çok kıymet vermilerdir. At Türklerin alâmetifarikaları haline gelmitir. At, kahramanlıın, centilmenliin bir sembolüdür. Türkler ata çok kıymet verip ondan tam manasıyla faydalanmasını bildikleri için geni tarih yapmılardır. Zaruri tabiat artları karısında göç eden Türkler, gittikleri her yerde medeni devletler kurmular, kahramanlıklarını ve civanmertliklerini ata balılıklarıyla mütenasip olarak devam ettirmilerdir (Türker, 1971, s.5). Tarihte büyük bir yeri olan at, Türkler için çok daha fazla anlam ifade eder. nsanlık tarihi atı bir spor ve sava aracı olarak yıllarca kullanmıtır. Türk tarihinin tüm dönemlerinde at, günümüzde de olduu gibi Türk Ulusu'nun sevgi, güven ve ilgisini toplamı, kutsal olarak görülmü, saygınlık kazanmı, sanattan edebiyata, müzie kadar geni yer almıtır. Atın Türkler tarafından evcilletirilmesiyle kurulan bu ba; “Ku kanatsız, Türk atsız olmaz” sözü çok güzel anlatır. Eski Türklere ait at kültürü ile ilgili bulgular bugün çeitli müzelerde sergilenmektedir. Orta Asya'da Yenisey Bölgesi'nde kayalar üzerine yapılmı at resimleri ve çok eski dönemlere ait mezarlardan çıkan eyaların üzerinde süsleme sanatı olarak at figürlerine 49 rastlanmaktadır. Eski Türk destanları ve efsanelerinde atın ayrı bir yeri vardır. Ouz Destanı at ile balar ve Dede Korkut'ta at, insanla özdelemitir. Dede Korkut Destanı’nda “Yayan erin umudu olmaz” sözü sık sık söylenerek, atın Türkler için deeri baka bir ekilde fakat aynı ehemmiyetle ifade ediliyor. Ouz Türkleri, devletlerini at üstünde kurdular ve Anadolu’ya da at üstünde geldiler. Tarihçi E.Marcelin, Hunlara dair yazdıı eserinde, “...Türkler süvari muharebesinde zayıf, cılız fakat yorgunluk nedir bilmezler. imek gibi süratli olan atları üzerinde çakılı gibi dururlar ve hayatlarını at üzerinde geçirirler.....” demektedir (Güven, 1999, s.195). At, Eski Türklerde insan ruhunu okayan u iki beeri imkânı salamıtır. Biri at üstünde insanın kendisini bakalarından daha üstün hissetmesi, yani üstünlük duygusu, dieri atın sürati sebebiyle kısa zamanda istenilen yere ulaabilme itiyakının tatmini. Menghin’e göre ilki, Eski Türklerde “beylik gururu”nu uyandırıyor, ikincisi ise geni ufuklara hükmetme “hakimiyet ve cihangirlik” duygusunu kamçılıyordu (Sertkaya, 1995, 2-3). Bu noktadan hareketle at ile Türkün binlerce yıldır devam eden birlikteliinde atın Türkler için bir hayvan olmaktan çok, deerli bir varlık ve ulvi bir sembol haline geldiini görmekteyiz. nsanlık tarihinde yer alan on altı Türk Devleti’nin birçounun bayraında, at figürüne rastlamak mümkündür. Eski Türkler devlet yönetimi için en önemli gördükleri üç kavram at, avrat ve silahtı. At; Türkler için kuun kanadı ne kadar önemliyse o kadar önemliydi, avrat; devletin temelini oluturan aile kavramını, silah ise devletin askeri gücünü temsil etmekteydi. lk tarihsel belgemiz olan Göktürk yazıtlarından bu mücadeleci ve korkusuz insanların hayatlarının çok zaman at, ok ve yay ile geçtii anlaılmaktadır. Dahası, bu metinlerde atların ölümlerinden erlerin ölümleri gibi söz edilir. Bu da atı uysallatıran Türklerin at ile bütünletiklerinin bir anlatımıdır (Güven, 1999, s.11). 50 Tarihin parlak geçmiini anlatan at, Türk’e armaandır. Armaanlar ise kutsaldır. Türk’e bu kutsal armaanı hak ettiren, onun ata olan ilk hâkimiyeti, iyi huylu ve sevimli bir canlı duruma getirme hakkıdır. Bunun içindir ki; Türk’ler atı dövmez, kötü söz söylemez, sert davranılardan kaçınır, karde ve yoldatan daha yakın bulur, oynamasını ve kinemesini uur sayarlardı. Turan hükümdarı Alp Er TUNGA der ki; “Ay gök için ne ise, Türkler için at da odur.” En eski çalardan beri Türklerin siyasi, dini, iktisadi ve sosyal hayatında atın oynadıı merkezi rol meseleye açıklık kazandıran önemli bir nokta olarak görülmektedir. W. Schmidt, “Türkler çok eskiden beri sürüler halinde at yetitirirler, atın etini yer, sütünü içer, onu kurban olarak sunar ve her sene özellikle sava atlarından binlercesini yabancı ülkelere ihraç ederek ekonomisini salarlardı” (Schmidt, 1946, s.322) demektedir. Atı ilk evcilletiren Türklerin ilk düzenli atlı süvari birliklerini oluturdukları ve dünyaya sava atı çaı açtıkları görülecektir. Batılı aratırmacılardan M.Brion “OUZ Han’ın ordusu bile dünyanın dört cihetine göre dört ayrı renge ayrılır; imal fırkasının atları yaız, cenup fırkasının atları kula, garp fırkasının atları kır, ark fırkasının atları da bakla kırı rengindedir” demektedir (Durmu, 1993, s.141). Türkler geni otlaklara sahip oldukları için en çok ve en iyi atları beslemilerdir. Avrupalılar Türkler kadar çok kaliteli atlara sahip olamadıkları için Türklere daima yenilmilerdir. Jean Paul Roux’un yazdıı “Türklerin Tarihi” isimli kitapta “Türkler isteselerdi bütün dünyayı fethedebilirlerdi. Ancak onlar atlarını besleyebilecek otlakların bulunmadıı ülkelere gitmediler” demitir (Güleç, 1996, s.49). slam öncesi Türk toplumlarının yaayılarında atı her yönüyle görmek mümkündür. Çin kaynaklarında yer alan Göktürk çaına ait deiik 11 at türü olduu bildirilmektedir. Aslında o devre ait yunan kaynakları Türk–at beraberliini “....Henüz ayakta durabilecek Hun çocuunun yanında eyerlenmi at hazır bulunur…. Hun Türkleri at üstünde yerler, içerler, alı-veri ederler, sohbet ederler 51 ve uyurlar …. At baka bir kavmi yalnız sırtında taıdıı halde, Hunlar at üstünde ikamet ederler…” eklinde tarif eder (Homeyer, 1951, s. 91). Eski Türk toplumlarında hangi sebeple yapılmı olursa olsun uygulanan spor türlerinde ana unsur “At”tır. Atın semavi bir meneiden geldiine olan inançları Türklerin bu hayvana verdikleri deer ile yakından ilgilidir. Tarih boyunca atı kutlu saymı, bir “At Kültü” meydana getirmi, ayinlerde kurban edip, merasim ve ölende yemilerdir (Eröz, 1983, s.35). Ata balı kültür, at kültürüne dayalı sportif aktiviteleri de ortaya çıkarmı, günümüzde Türkiye’de ve Türk dünyasında halen uygulanmakta olan Beyge, Olak kapmaca(Gökbörü/Buzkai), Gümü kapma, Atlı Güre, Kız Kovalama, Cambı Atma, Cirit ve Yorga/Rahvan at yarıları gibi çok sayıda atlı sporu miras bırakmıtır (Yıldıran, 1999, s.44). Orta Asya Türklerinde çevgan ve gökbörü youn oynanırken, Anadolu Selçukluları ve Osmanlı mparatorluu dönemlerinde görülen cirit, ovalık ve dalık kesimlerin oyunudur. Mısır’a da Osmanlı Türkleri tarafından götürülmütür. Ciridin anlamı kabuu soyulmu hurma ya da aaç dalıdır. Ciritteki denek ve sopalara “ok” ya da “tahme” denir. Cirit hızlı koturulan at üzerinden, rakibin fırlattıı ciritlere hedef olmaktan kaçınmak, onları havada yakalamak ve eldeki çöen denen sopalarla savunmak eklinde oynanır. Türkler, Türklüün yüksek vasıflarından birisi olan atıcılık hünerini, at üzerindeki binicilik hüneriyle bütünletirmi, atı ile olan uyumlu birliktelii ile çeviklik becerilerini cirit oyunuyla sergilemitir. Binlerce yıl boyunca devam ederek günümüze kadar gelen ve su ciridi, menzil ciridi, düün ciridi, deri ciridi, ilkbahar ciridi gibi çeitleri ile hala memleketimizde oynanan cirit, folklorumuzun çok önemli bir kültürel deeri olarak kabul edilebilir. Eski Türklerin “ata sporu” sayılabilecek branlardan biri de polo oyunu idi. Poloya “çöen” adını veren Türkler, tahta çıkma törenlerinde bu oyunu oynardı. 52 Göktürkler’in “gökbörü” adlı oyunlarını gelitirerek “atlı hokeye” çevirdii “polo”nun “atası”, ismini atlıların elindeki “çöen” adlı sopalardan almıtı. Çöen’e bazı yörelerde Çöan, çevgan, çevgen, bandal, tubuk ya da tepik denilmitir. Tibetçe “pulu” “top” anlamına gelirken Türkler ise topa “tepük” demekteydi (Ülkütaır, 1967, s.663). Çöen, ekseriya altıar veya dörder kiilik karılıklı iki ekip halinde ve at üzerinde geni ve düz bir meydanda oynanır. Çöen denilen ucu eri, çengelli ve sapı 1.30 cm. civarında olan bir denekle oynanır. Oyundaki amaç, hakemin saha ortasında yere koyduu topu (tepük), yarımar saatlik devreler içinde karı takımın kalesine sokarak veya muayyen hedefe isabet ettirerek fazla sayı yapabilmektir. ngilizler, çöen (polo) oyununu XIX. yüzyılın ortalarında Hindistan’dan örenip, 1871 tarihinde ülkelerine götürmülerdir. Avrupa’da ilk defa 1872 tarihinde, ngiliz Ordusunda askerler tarafından oynanmıtır. Türkistan’da, Kırgızlar ve Türkmenler arasında çok bilinen ve oynanan bu oyuna “gökböri”, “Kök-Börü”, ”Köp kûri”, “olak/ulak”, Afganistan’da “buzkai”, Kazaklarda “kökbar, kökpar” gibi adlar verilmektedir. Gökbörü oyunu, tüm Türk devletlerinde farklı bir ekilde oynanırsa da esas itibariyle kesilmi ve içi temizlenerek dikilmi bir olaı yerde veya havada yakalayıp bacakları ile onu eeri arasına sıkıtırarak komaya balayan oyuncuya rakip oyuncuların yetierek olaı elinden almaya veya turunu tamamlamasını önlemeye çalıtıı bir atlı oyundur. Atlı sporların en güzellerinden olan cirit ve çöen, Türk sporcularının senelerce kanını kaynatan, büyük müsabakalarda halkın zevkle seyrettii birer oyun olmutur. Bu oyunlar Osmanlı ve Selçuk Türklerinde olduu gibi Memlüklerde, Orta Asya ve Hint Türklerinde de çok sevilmi ve yayılmıtır. Atlı ve hatta müzikli bir spor olan cirit, oynayanlara ve seyredenlere çok yüksek evk ve heyecan veren son derece zor, yüksek idmana ihtiyaç gösteren bir oyundur. Bu vasıflar itibarıyla çöen de ciritten aaı kalmaz. Orta Asya Türklerinde beyge ve kökböri atlı spor nevilerinin en çok sevilenlerindendir (Kunter, 1938, s.49-50). 53 4.2. Cumhuriyet Öncesi Dönemde Binicilik Sporu Binicilik sporu Osmanlı mparatorluu’na XX. yüzyılın balarında Avrupa’dan gelmitir. Avrupa’da binicilik sporunun douu ise XV. yüzyılın sonlarına dein uzanır. Fransız saraylarında sava talimi yapan övalyeler arasında yapılan oyunlar ve yarımalar bugünkü modern biniciliin temelini atmıtır ve hızla bütün Avrupa’ya yayılmıtır. Türkiye’ye modern anlamda biniciliin gelii ise, 1911 yılında Mahmut evket Paa tarafından açılan binicilik okulu ile olur. 1908 Merutiyet’inden sonra, ordumuzun hayvan ihtiyacını gidermek ve yurdumuzdaki yerli at soyunu iyiletirmek amacıyla, Harbiye Nazırı Mahmut evket Paa’nın istei dorultusunda bazı giriimlere balanır. stanbul li’ndeki, at neslinin iyiletirilmesine yardımcı olmak amacıyla, “stanbul Islah-ı Nesl-i Fürs Cemiyeti” adıyla bir dernek kurulur. Bu dernek, at soyunu iyiletirmek için depolar açıyor ve bu arada koularda yaptırıyordu. Bu at yarılarını/koularını genelde stanbul’da Veli Efendi Çayırı’nda düzenlerdi. 1916 yılında stanbul’da kurulan “Sipahi Ocaı” da atçılıı kalkındırmak için çeitli konularda çalımıtır (Kahraman, 1995, s.644-655). Mahmut evket Paa, Fransa’ya yaptıı bir ziyaret esnasında Saumur Binicilik Okulu’nu görür, bu okulun benzerini kurmak için stanbul’a dönüp çalımalara balar. Bu çalımaların sonucunda 1911 yılında Bakırköy’de kiralanan bir binada “Süvari Binicilik ve Tatbikat Okulu” (Sv.Bnc.Tatb.Ok.) adı altında bir okul açar. lk dönemde okul müdürlüüne Almanya’dan Yb. Bob isminde bir binicilik uzmanı getirir. Bu okulda ilk yıllar sportif binicilikten çok, askeri amaca yönelik bir binicilik sistemi uygulaması yapılır (Sv.Bnc.Tatb.Ok.Br., 1943, s.59). Fakat bu okul ilk kurulu yılındaki birçok noksanlıkları nedeniyle hedefine ulaamaz. Okuldaki araçların noksan oluu ve okulun birinci devresini tamamlayarak ikinci devre hazırlıklarıyla uraırken, Balkan Harbi’nin balaması, doal olarak çalımaların durmasına neden olur. Balkan Harbi’nden sonra, okul yeniden kurularak canlanmaya balar. Müdürlüüne Alman Yb. BOB’un yardımcısı olan süvari Bnb. MAHMUT 54 getirilir. Okul, pek az süre Davutpaa Kılası'nda kaldıktan sonra, Orhaniye'de ki pavyonlara taınır. Burası da amaca uygun olmadıından, iyi bir okul binasının yapılması için, okul müdüriyetinin isteine bavurulur. Ancak bu sırada Bnb. MAHMUT’un okul müdürlüünden ayrılması üzerine, yerine Bnb. ESAT tayin edilmitir. Daha sonra, stanbul Valisi olan merhum General ESAT, ilk i olarak okulu Haydarpaa'da, yeni ina edilmi olan imendifer Taburu Kılası’na naklettirir ve büyük uralarla okulun gereksinmelerini gidermeye çalıır. Bu arada, Çifteler tay deposundan birçok genç (remont) at, terbiye için okula getirilmi ve eitimlerine balamıtır (Temurlenk, 2000, s.11). Okulu ziyaret eden, Heyet-i slâhiye Reisi Alman General Liman Von SANDERS’in önerileri üzerine, süvari Yb. Fon LAVFER’in Okul Müdüriyetine tayini yapılır. Bnb. Esat ise okul müdür yardımcısı olarak kalır. LAVFER, Alman ordusunda sportif binicilikten çok askeri binicilik alanında uzmanlamı, deerli bir subay olarak bilinir. At bakımı fikrinin yerletirilmesi için de, ahır komutanı olarak Almanya’dan Koter isminde bir astsubay uzman getirilir. Böylece ahırlarda ki salık, temizlik, bakım ve düzen yüksek bir duruma çıkartılmaya çalıılır. Okul birkaç devreden sonra düzenli ve iyi çalımaları sonucu Binicilik Okulu denebilecek duruma gelmek üzereyken Birinci Dünya Savaı seferberlii balar. Bu nedenle, binicilik okulunun bu iyi duruma gelen yaamına son verilir. Bu devrede temel ve iptidai binicilik üzerinde durulduundan yüksek binicilie geçilememi, eldeki atlar da genç olduundan, atların yetitirilmesiyle binicilerinin oturularının düzeltilmesi ile yetinilmi ve Birinci Dünya Savaının balaması ile personeli kıtalara gönderilen okul, 1914 yılında kapanmıtır (Süvari Yarıma Gr. Br, 1967, s.5). 1914-1918 Yılları arasında kapanan okul, 1919-1921 yılları arasında Abidinpaa (ANKARA) sırtlarındaki askeri tesislerde, Sakarya Muharebesi için süvari talimgahı olarak görev yapar. 1922 yılında ise BÜYÜK TAARRUZ’dan önce Konya Ilgın’da smet nönü’nün emri üzerine Bnb.Kurtcebe NOYAN komutasında, 55 üstün baarılar kazanmı subaylar yetitiren bir binicilik okulu açılmıtır. Fakat bu okul da sava sonrası kapatılır (Temurlenk, 2000, s.11). Her ne kadar bir okul açılsa da Osmanlı mparatorluu’nun içinde bulunduu durum Balkan Harbi, Birinci Dünya Savaı ve takip eden yıllardaki Kurtulu Savaı nedeniyle okul defaten kapatılıp yeniden açılır, fakat sportif anlamda binicilikten çok süvari talimgâhı olarak hizmet eder. Dolayısı ile Cumhuriyet döneminden önce modern anlamda binicilik sporunun temelleri yurdumuzda atılmaya çalıılmı fakat o an için Osmanlı mparatorluu’nun içinde bulunduu siyasi durum ülkenin sürekli savalara sürüklenmesine sebep olmutur. Binicilik sporu orduya balı süvari birliklerinde yerletirilmeye çalııldıı için, bu birliklerin savaa yönelik talimleri ve bizzat katılımları nedeniyle istenilen seviyeye ulaılamamıtır. Birbiri ardına gelen savalar, sadece binicilik eitiminin istikrarlı bir ekilde yapılmasını engellememi aynı zamanda binicilik sporunun ana unsurlarından olan at üretimi, neslin korunması ve ıslahını da olumsuz olarak etkilemitir. Yüzyıllar boyunca tüm dünyaya at ihraç eden Türk devletleri, Osmanlının çöküe balamasıyla birlikte at üretiminde önce durgunluk dönemine girmi, bilahare ihtiyaca binaen at ithalatına balamıtır. Cumhuriyet devrine Türk atçılıı, muhtelif sebeplerle pek fena bir durumda girmiti. Milli ekonomimizde önemli rolü olan hayvan servetimizin bu sahadaki kalkınmada oynayacaı önemli vazifeyi takdir eden milli hükümet, Cumhuriyetin ilanından önce intihabat esnasında yayımladıı dokuz umde arasında hayvan yetitirme ve ıslah ilerine önemli bir yer ayırmıtır. Bu suretle Cumhuriyetin kurulu anlarından itibaren Devlet programı arasında at yetitiriciliinin ilk temeli bu suretle atılmıtır (Akdoan, 1958, s.41). Ülkemizde modern anlamada binicilik sporunun fikri hazırlıkları bu dönemde atıldıı için yeterli seviyede olmasa da mevcut bilgi birikimi ile at ve binici yetitirilmesi salanmıtır. Bunlar, Cumhuriyet Dönemi biniciliinin altyapısını oluturma açısından büyük önem arz eder. 56 4.3. Cumhuriyet Sonrası Dönemde Binicilik Sporu ve Olimpik Geliimi Balkan Savaı, 1nci Dünya Savaı, arkasından Kurtulu Savaı nedeniyle, Türkiye'de atlarda görülen azalma, Cumhuriyet döneminde atçılıı ve binicilii olumsuz yönde etkilemi, dolayısıyla zorunlu olarak dıarıdan at alımları her yıl düzenli yapılmıtır. Ancak, "Türk Binicilik Ekibi'nin Türk kanı atlarla yarımalara katılması" ile ilgili çalımalara, dönemin Babakanı Sayın smet NÖNÜ’nün direktifleriyle büyük bir hız verilmiti. "Dünya Biniciliinde baarılı olmak için nasıl atlar gerekiyor?" sorusuna çözüm için 1924 yılında kurulan Karacabey Harasının aratırmalarına, 1941 yılında Fransa Askeri Ataesi ve yıllardır Türkiye'de öretmenlik yapan Alb. F. Albert TATON'nun da katılımlarıyla devam etmitir. Sert, cesur, akıllı, ancak küçük ve eski iyi Türk kanı atların, iri Macar Nonnius, Arap ve ngiliz safkanlarıyla karıtırılmasından çada binicilie elverili "Karacabey Yarım Kan" ırk çalımaları meyvelerini 1970 yıllarında vermeye balamıken bazı acele ve olumsuz raporlar nedeniyle ne yazık ki bu çalımalar bırakılmıtır. Dolayısıyla yeniden dıa baımlılıımız söz konusu olmutur (Temurlenk, 2000, s.13). Karacabey harasının açılmasını müteakip, 1927 yılında Bavekil smet Paa’nın yardımları ile Yarı ve Islah Encümeni tarafından açılan Karacabey Binicilik Mektebi, haralar, aygır depoları için mütehassıs seyis binici, hayvan mürebbisi, tekilat memuru, ahırcıbaı ve jokey adayları yetitirme çalımalarına balamıtır (Halil, 1933, s.5). Süvari Binicilik ve Tatbikat Okulu, 1925 yılında stanbul Orhaniye’ye taınmı, müdürlüüne Kurtulu Savaı’nda 1.Sv.Tüm.K.Alb Mehmet Ali Menkü getirilmitir (Emirolu, 2003, s.235). Bu dönemlerde okulun noksanlıklarını gören süvari müfettii General Sami SABT'in raporlarıyla Fransa Saumur Le Cadre Noir Binicilik Okulu'na 1925 yılında Yzb. Tahsin YAZICI ve Yzb. Avni BANA, talyan Binicilik Okulu'na (Pinerolo Tordo Quinto) ise 1928 yılında Yzb. Ömer Vehbi SAVAER ve Ütm. Avni Bey (talyan Avni) kursa gönderilir. Ayrıca Saumur Binicilik Okulu'na Ahmet NUR Bey, Hannover (Almanya) Binicilik Okulu'na 57 Yzb. Ziya BORA (1937-1939) gönderilerek, bu okullarda eitim ve öretim görürler. Bunlar yurda döndüklerinde uzun süre Binicilik Okulu'nda öretmenlik yaparak çok deerli binici subaylar yetitirmilerdir. stenilen gerçek binicilik okul yaamı ve sportif binicilik bu dönemlerde balar (Sv.Bnc.Tatb.Ok. Br., 1943, s.21). 1927 yılının sonlarında Orhaniye’deki binicilik okulu Pangaltı’daki Harbiye Okulu Binasının Hünkâr Dairesine nakledilmi, kapalı ve açık manejlerle Sipahi Ocaı’nın bir kısmı da okula verilmitir. Bu arada yüksek at terbiyesi ve konkurhipik çalımalarının temeli atılmı, Türk biniciliinin namını dünyaya tanıtan binici ve atlar bu dönemde yetimilerdir (Süvari Yarıma Gr. Br, 1967, s.5). 1927 yılında Fransa'dan Bnb. FAVUER adında bir binicilik uzmanı getirtilir. Ülkesinde deerli ve deneyimli bir öretmen olmasına karın oldukça yalı olan FAVUER, engel atlayıları ve zorlu arazi binileri gibi, günün binicilik isteklerine uygun öretim ve eitim yaptıramaz. Ancak, süvari gösteri çalımalarına büyük katkısı olmutur. FAVUER, Binicilik Okulu'nda iki yıl kaldıktan sonra 1928 yılında ülkesine döner. Açılan kurslarda Bnb. Esat CAN, Yzb. Tevfik KILIÇ, Tavap TARZ, Bnb. Behzat BEY, Alb. Ekrem RECEP ve Feyzullah DOAN gibi subaylar yüksek binicilik bilgisi alarak, Binicilik Okulunda yüksek at terbiyesi ve atlama çalımalarının temelini atarlar. Bnb. FAVUER'den sonra yüksek seviye binicilik öretmeni arayıına giren okul, Saumur/Fransa Binicilik Okulu ile temasa girmi ancak sonuç alamamıtır. O dönemde Suriye'de görev yapan Ütm. F. Albert TATON Türkiye’de çalımaya gönüllü olmutur.1928 yılında göreve balamıtır (Hiçyılmaz, 1974, s. 149). Bu dönemde yetien subaylar arasında özellikle yüksek yetenek gösteren, Türk Bayraını uluslararası yarı alanlarında dalgalandıran ve Türk Biniciliinin adını dünyaya tanıtan Yzb. Kılıç TEVFK, Ö.Vehbi SAVAER, talyan Sarı Avni, Sami YANARDA, Ziya BORA, Avni BANA, Cevat KULA, Tm. Saim POLATKAN, Sadettin EROKAY, Eyüp ÖNCÜ, Cevat GÜRKAN ve daha birçok 58 deerli biniciler yetimitir. TATON Uluslararası binicilik yarılarına katılma amacıyla yukarıda sözü edilen ekip subayları ile birlikte Tm. Fahri LHAN, Hamdi BARLAS, Avni KARACA, hsan AKAL, Kudret KASAR ve daha birçok binici adayını 2nci Dünya Savaı balamasına kadar çalıtırır. Süvari Okulu’nda çalıtıı dönemde hem kendisini, hem de Türk süvari subaylarını yetitiren TATON, 1941 yılında Alb. Olana dek Süvari Okulu’nda çalımı, aynı zamanda Fransa Ataesi görevini de yürütmütür. Yabancı öretmenlerin en iyisi olarak ve yıllarca ülkemizde görev yapan TATON, Saumur Le Cadre Noir Binicilik Okulundan mezun ve okulun gösteri takımıyla gösterilere çıkan sıradan bir binici iken Suriye'ye öretmen olarak gider, Türkiye'nin Fransa Binicilik Federasyonu aracılııyla öretmen istemesi ve hiç bir uzman öretmenin istekli olmamasını iyi deerlendirerek Suriye'den Türkiye'ye gelir. Biniciliin atlama branını kitaplardan okuyarak ve ülkemizde salanan geni olanaklardan yararlanarak burada örenmitir. At alımı için ikna edilemeyen büyüklerin, TATON'a güvenerek rıza göstermeleri ekibe en büyük yararı salamıtır. Fransız çalıtırıcı TATON ve yurt dıına binicilik kurslarına gönderilen subaylarımızın geliiyle birlikte sportif binicilik çalımalarına balanan okulda, Kur.Yb.Cevat BLGN komutasında yarımalara katılmak üzere bir takım oluturulur. 1930 YILI SÜVAR OKULU BNCLK TAKIM KADROSU OKUL KOMUTANI : Kur. Yb. Cevat BLGSN KOMUTAN YRD. : Kur. Yb. Saim ÖNHON EMR SUBAYI : Bnb. Sami YANARDA ÖRENC GR. A. : Bnb. Esat CAN GENÇ AT BL.K. : Yzb. Tevfik KILIÇ ÇEVRMEN : Yzb. Tavap TARZ ÖRETMENLER : Ütm. Avni BANA (Fransa Saumur Binicilik Okulu Mezunu) Ahmet Nuri Bey (Aynı zamanda binici) (Fransa Saumur Binicilik Okulu Mezunu) 59 Yzb. Tahsin YAZICI (Fransa Saumur Binicilik Okulu Mezunu) Yzb. Ömer Vehbi SAVAER (talya Binicilik Okulu Mezunu) Ütm. Avni Bey Yzb. Ziya BORA AYRICA : Feyzullah DOAN BNCLER : Yzb. Cevat KULA (talya Binicilik Okulu Mezunu) (Almanya Binicilik Okulu Mezunu) Tm. Cevat GÜRKAN (Cum. Bk. Mhf. A. dan atandı) Tm. Eyüp ÖNCÜ (Cum. Bk. Mhf. A. dan atandı) Tm. Saim POLATKAN Tm. Cevat MUSTAFA Tm. Selahattin SALH Tm. Cevat BESNEL Bu kadro, 1936 Berlin Olimpiyat Oyunlarına gelene kadar hazırlık amacıyla birçok yarımalara itirak etmitir. 1931 yılında Bulgaristan’dan gelen bir davet Türk binicilerini hayli heyecanlandırmıtı. O tarihlerde henüz Uluslararası Binicilik Federasyonuna üye bulunmadıımız için uluslararası yarımaların dıındaydık. Ancak ne var ki; Balkan Oyunları ile Balkan Paktı’nın en hareketli bir döneminde Bulgaristan’dan alınan davet haklı olarak heyecana yol açmıtı. Bulgarlar, çeitli spor temasları arasında Türk binicileriyle bir dostluk karılaması yapmak istemilerdi ve Türk binicilik ekibini Sofya’ya çaırıyorlardı. Bu Türk binicilik tarihinin ilk uluslararası teması olacaktı (Atabeyolu, 1998, s.53). 1931 Balkan Olimpiyatı Üç Günlük Yarımaları: 2–4 Ekim 1931 tarihlerinde gerçekleen üç günlük yarıma müsabakalarında Türk binicileri, bu ilk uluslararası temasta tahmin edilenden daha baarılı olmulardır. Yzb. Cevat KULA ferdi sıralamada “Akın” isimli atıyla üçüncülüü kazandıından uluslararası bir yarımada Türk bayraını eref direine çektiren ilk Türk süvarisi olmutur (Temurlenk, 2000, s.105-106). Aynı yarımalarda ekibimiz ikinci olutur. Türkiye, 1932 yılında Uluslararası Binicilik Federasyonu’na üye kabul edildikten sonra binicilik dünyasının bütün uluslararası yarımalarının kapıları da Türk atlarına açılmıtı. Binicilik tarihimizde pek önemli bir yeri olan bu ilk döneme giri, binicilerimizi daha sıkı ve daha sistemli bir çalıma temposuna sokmutu. Cevdet BLGN Bey, yurt dıında bir varlık gösterebilmemiz için, yurt dıındaki en son metotlarla çalımamız gerektiine inanan kimseydi. Modern binicilik 60 metotlarını Türkiye’ye sokan kii olarak da tanınan öretmen Albert TATON da bu konuda okul müdürünü içtenlikle desteklemekteydi (Atabeyolu, 1998, s.57). Atatürk’ün 1931 Sofya yarımalarını kastederek “Balkanlara sıkııp kalmamalı, hedef Balkanlar deil, Avrupa ve Dünya olmalıdır” direktifleri dorultusunda, Uluslararası Binicilik Federasyonu’nun yarımalar takvimi dikkate alınarak binicilik ekibimizin olimpiyatlar hedefine yönelik Avrupa ülkelerini kapsayan müsabaka programlarına itirak etmeye baladıını görüyoruz. 1932 Nice (Fransa) Uluslararası Engel Atlama Yarımaları: Tm. Saim POLATKAN, 17 Nisan’da balayan müsabakaların ilk günü “Büyük Oteller Mükâfatı” yarımasında “Kısmet” isimli Karacabey Harası’nın yetitirdii Türk Atı ile 36 yarımacı arasından 2ncilii elde etmitir. “Belçika Süvarisi Armaanı” yarımasında aynı atla 3ncü olmutur “Milletler Mükâfatı” takım yarımasında Yzb. Tevfik KILIÇ “Goliat” ile, Yzb. Ziya BORA “Aina” ile, Yzb. Cevat KULA “Akın” ile, Tm. Saim POLATKAN “Ceylan” ile 8 takım içerisinden 7nci olmutur (Temurlenk, 2000, s.98-107). Binicilerimizin önemli rakiplerle yaptıı bu ilk karılamasında böylesine parlak sonuçlar alması yurtta bir bayram havası estirdi. Bata Gazi, ordu mensupları ve bu asil spora gönül veren bir avuç atsever, genç binicilerimizi yere göe koyamıyorlardı. Hele Gazi, kazanılan baarılara ve alınan sonuçlara o kadar çok sevinmiti ki, Tm.Saim POLATKAN’a kendi tavlasında yetitirilmi “Çankaya” adlı yarımkan ngiliz tayını, hem de iki yıllık yem masrafıyla birlikte hediye etmiti. Böylece Tm.Saim POLATKAN, bizzat Atatürk’ün ödüllendirdii ilk Türk sporcusu olarak spor tarihimize geçmi oluyordu (Tutel, 1998c, s.18). 1933 stanbul Uluslararası Üç Günlük Yarımaları: Bulgaristan ve Türkiye arasında yapılan bu yarımalarda, Yzb.Cevat KULA, Tm.Saim POLATKAN, Ütm.Eyüp ÖNCÜ, Bnb.Sami YANARDA’dan oluan Türkiye Üç Günlük Yarıma Milli Takımı, takım halinde 1ncilii elde ederken bireysel sıralamada 2, 4, 5 ve 6.lık derecelerini kazanmıtır. 61 1934 Viyana (Avusturya) Uluslararası Engel Atlama Yarımaları: 1934 yılında Türk Binicilik Ekibi üçüncü yurt dıı sınavını Viyana’da vermitir. Eylül ayında yapılan müsabakalara Kafile Bakanı: Tümgeneral Mürsel BAKÜ, Ekip efi: Kurmay Yb. Cevdet BLGN, Antrenör: Albert TATON, Yarımacılar: Yzb. Cevat KULA, Tm. Saim POLATKAN, Ütm. Cevat GÜRKAN, Tm. Sadettin EROKAY, Ütm. Eyüp ÖNCÜ eklinde itirak edilmitir. 30 Eylül 1934 tarihinde icra edilen Viyana Konkurhipiklerinde, genel sıralamada Türk ekibi 4üncü sırada yer almı, Ütm. Cevat GÜRKAN “Güdük” isimli atıyla ferdi 6ncılık elde etmi, “Milletler Mükâfatı” yarımasında aynı binici, aynı atıyla oldukça baarılı bir yarıma çıkartmı ve takım 5inciliinde büyük payı olmutur (At Dergisi, 1934, s.11-13). 1935 Nice (Fransa), Aachen (Almanya), Budapete (Macaristan), Viyana (Avusturya) Uluslararası Engel Atlama Yarımaları: 1935 yılında Milli Binicilik Ekibi sırasıyla Nice, Aachen, Budapete ve Viyana Engel Atlama yarımalarına katılmıtır. Bu yarımaların bir özellii, Milli Binicilik Ekibinde bir bayan binicinin yer almasıdır. Bu binici, Süreyya (lmen) Paa’nın kızı Melahat (Aksel) Hanım’dır. Bu büyük turneye Melahat Hanım kendi maddi imkânlarıyla katılmı, sadece Budapete’deki müsabakalara dâhil olmutur. Türk ekibi bu yarımalara; Kafile Bakanı: Kurmay Alb. Cevdet BLGN, Ekip efi: Kur. Yb. Saim ÖNHON, Antrenör: Yzb. Albert TATON, Yarımacılar: Yzb. Cevat KULA, Ütm. Saim POLATKAN, Ütm. Cevat GÜRKAN, Ütm. Eyüp ÖNCÜ eklinde katılmıtır. lk müsabakalar Nice Uluslararası Engel Atlama yarımaları olmutur. Bu turnuvada, “Pierre Gautier Ödülü” yarımasında Ütm. Saim POLATKAN “Yalçın” ile ferdi 2ncilik kazanmıtır. “spanya Süvarisi Mükâfatı” takım yarımasında takım halinde 3üncülüü, Türk ekibi kazanmıtır. “Milletler Ödülü” takım yarımasında Türk takımı 11 ekip arasında 4üncü olmutur. Ütm. Saim POLATKAN ve mehur atı “Kısmet” önemli bir müsabaka olan “Nice Büyük Oteller Mükâfatı” yarımasında, 94 atın arasında 6ncı sırada yer alması 62 Türk binicisi ve Türk atı için oldukça mükemmel bir baarıdır. “Portekiz Süvarisi” yarımasında Ütm. Saim POLATKAN “Yalçın” ile Ütm. Cevat GÜRKAN “Ceylan” ile beraber 7nci olmulardır. “Belçika Süvarisi Ödülü” müsabakasında Ütm. Saim POLATKAN “Kısmet” isimli atıyla 8inci olmutur (Temurlenk, 2000, s.114-122). kinci müsabakalar Almanya’da Aachen Uluslararası Konkurhipikleridir. “Rhin Ödülü” müsabakasında Ütm. Saim POLATKAN ve atı “Kısmet” 66 atın katıldıı yarımada 1ncilii alması büyük bir baarıdır. “Laurensberg Ödülü” yarımasında Yzb. Cevat Gürken “Çapkın” isimli atıyla 42 yarımacı arasında 3üncülüü “Akın” ile 6ncılıı almıtır. “Milletler Mükâfatı” takım yarımasında Türk akımı be millet arasından 4üncü olmutur (Hiçyılmaz, 1974, s. 149). Üçüncü müsabakalar Budapete Uluslararası Konkurhipikleri olmutur. Yarıma gününden bir gün önce kafilenin Budapete ulaması, biniciler ve atların yol yorgunu olmasına neden olmutur. Buna ramen 51 atın katıldıı 1.50 m yüksekliinde engellerden oluan parkur ile koulan “Tuna Mükâfatı” müsabakasında Ütm. Eyüp ÖNCÜ “Serke” isimli atı ile 1ncilii alırken, Ütm. Saim POLATKAN “Çakal” isimli atıyla 3üncü olmutur. “Atlı Sırık Müsabakası”nda Yzb. Cevat KULA “Çapkın” ile 25 binici arasından 6ncı olmutur. “Milletler Mükâfatı” yarımasında Türk takımı dört takım arasından 4üncü olabilmitir. Milli takım ile kafilede bulunan Melahat Aksel isimli binicimiz Budapete müsabakalarında yarımı, ancak önemli bir derece elde edememitir (Temurlenk, 2000, s.131-135). Budapete’den sonra Viyana Uluslararası Engel Atlama Yarımalarına katılmak maksadıyla binicilik ekibi Viyana’ya gitmitir. Bu müsabakalarda elde edilen en iyi derece, Ütm. Saim POLATKAN’ın “Yalçın” isimli atıyla 2.00m.lik derecesi ile Yüksek Atlama ampiyonluudur. “Arkadalık Mükâfatı” yarımasında “Atınıza Bir ans Verin” isimli kitabın yazarı Macar binici Ütm A.L.D’ENDRODY’ün Türk atı “Akın” ile 1nci olması Türk Ekibi için baka bir gurur kaynaıdır. “Viyana Büyük Mükâfatı” yarımasında Ütm Eyüp ÖNCÜ 63 “Serke” ile 3üncü, Ütm Saim POLATKAN “Yalçın” ile 9uncu olmulardır. “Milletler Mükâfatı” takım yarımasında Türk takımı be millet içerisinden 4üncü olabilmitir (Temurlenk, 2000, s.136-141). 4.3.1. 1936 Berlin Olimpiyat Oyunları Berlin Olimpiyatı öncesi hazırlıklarını sürdüren Milli Binicilik Ekibinin çalımalarını kontrol maksatlı Birinci Ordu Müfettii, Kurtulu Savaı’nda Beinci Süvari Kolordusu Komutanı Orgeneral Fahrettin Altay, Harbiye’deki çalımalarını izlemi, gördüklerini T.B.M.M. Bakanlıına, Babakana, Ordu Müfettiliklerine ve Cumhurbakanlıı Ba Yaverliine bir mektupla anlatmıtır. Çalımada yarımaya gidecek biniciler ve atlar kendi aralarında bir müsabaka yapmı, bu müsabakanın sonuç belgesi de gönderdii mektuba eklenmiti. 1 – 16 Austos 1936 tarihleri arasında Almanya’nın bakenti Berlin’de yapılan olimpiyat oyunlarına katılan kafilemiz (Atabeyolu, 1998, s.59-68) ve alınan neticeler aaıda sunulmutur: KAFLE BAKANI : Kur.Alb.Cevdet BLGN EKP EF : Kur.Yb.Saim ÖNHON ANTRENÖR :Yzb.F A. TATON ENGEL ATLAMA TAKIMI :Yzb.Cevat KULA Ütm.Saim POLATKAN Ütm.Cevat GÜRKAN ÜÇ GÜNLÜK YARIMA TAKIMI :Ütm.Sadettin EROKAY Ütm. Saim POLATKAN AYRICA :Ütm.Eyüp ÖNCÜ Ütm.Bedri LHAN Tm. Behiç ASLAN Tm. Avni KARACA 64 18 ülkenin katıldıı müsabakalar sonucunda engel atlama ve 3 günlük yarıma branlarında her iki takımımız elemine olmu, fakat Yzb. Cevat KULA “Çapkın” ile ferdi 6ncı, Ütm. Saim POLATKAN “Çakal” ile ferdi 27nci olmutur (Bericht, 1936, s.917-918). Türk Milli Takımı’nın 1936 Berlin Olimpiyat Oyunları Toplu Sonuçları BNC Yzb.Cevat KULA Ütm.Saim POLATKAN Yzb.Cevat KULA Yzb.Cevat GÜRKAN Ütm.Saim POLATKAN Ütm.Saadettin EROKAY Ütm.Saim POLATKAN ATI ÇAPKIN ÇAKAL YARIMA ADI YÜK. Engel Atlama (Bireysel) 160 cm. ÇAPKIN GÜDÜK ÇAKAL Engel Atlama Uluslar ampiyonluu (Takım) KISMET KATILIM 12 DERECE 6 54 28 27 12 160 cm. E (21) 18 TAKIM E 28 AKIN 3Günlük Yarıma (Bireysel) CEZA 120 cm. Atlama E Kros E E 49 E Olimpiyatlarda yarıan binicimiz Saim POLATKAN bu yarımalara yönelik anılarında unları yazmıtır: “Uluslar Engel Atlama Yarımasında Ütm. Cevat GÜRKAN “Güdük” ile son engelden önce ki üçlü kombine engele (Tribli) geliinde ikinci elemanda durur. O dönem kural gerei birinci elemanın arkasında, yani iki eleman arasındaki mesafeden ikinci elemana yeniden gelerek atlaması gerekmektedir. Döner ve bir daire yaparak ikinci elemanı da geçer ve yarımayı 21 ceza puanıyla bitirir. Ancak uzun süre sonuç açıklanmaz. Hakemlerden ikisi yapılan dairenin volt (yani ikinci duru), dier iki hakem ise atını yeniden engele gelmek için ve engele dorultmaksızın bir hazırlık olduunu ileri sürerek hata olmadıını ileri sürerler. Sonuçta Bahakemde aleyhte karar verince 3 karılık 2 hakem kararıyla elemine edilir. Dolayısıyla Türk takımı, dördüncü olabilecei Olimpiyat Oyunlarından elemine edilmi olur” (Polatkan, 1965, s.2). Üç Günlük Yarımada ise, Ütm. EROKAY "Akın" ile çok iyi yarımalar çıkararak son günkü Engel Atlama Bölümünde iyi bir parkur yaparak alandan çıkar; ancak, biti çizgisinden geçmeden alanı terk ettii için. Olimpiyat ödülü alacaı bir yarımadan böylece elenmi olur. 65 Netice itibarıyla binicilerimizin olimpiyat müsabakalarındaki muvaffakiyetleri böylece sınırlı kalmıtır. Bunun da sebebi atlarımızın fiziksel ve zihinsel olarak yetersiz oluudur. Takımın Berlin’de iki atının apansızın ıskartaya çıkması ve sonra da atların zaten kıymetsiz bulunuu subaylarımızın daha iyi neticeler almalarına mani olmutur (Hemehri, 1936, s.88). 1936 Viyana (Avusturya), Aachen (Almanya) Uluslararası Engel Atlama Yarımaları: Berlin Olimpiyatından sonra Binicilik Ekibi, Viyana ve Aachen’daki Engel Atlama yarımalarına katılmak maksadıyla yurtdıına çıkmıtır. Binicilik Ekibinin kadrosu u ekildedir: Ekip efi: Kurmay Yb. Saim ÖNHON, Antrenör: Albert TATON, Biniciler: Yzb. Cevat KULA, Yzb. Cevat GÜRKAN, Ütm. Sadettin EROKAY, Ütm. Bedri LHAN, Ütm. Eyüp ÖNCÜ. lk gidilen yer, Viyana Uluslararası Engel Atlama Yarımalarıdır. Yzb. Cevat KULA “Çapkın” ile “Viyana ehri Ödülü” ferdi 2ncilii, Yzb. Cevat GÜRKAN “Güdük” ile “Stephansturm Ödülü” ferdi 3ncülüü kazanmılardır. Türk binicileri takım olarak “Uluslar Kupası Ödülü” yarımasında 6 yarımacı ülke arasında 4üncü olmutur. Almanya Aachen’da ise “Aachen ehri Mükâfatı” yarımasında Ütm. Saim POLATKAN “Çapkın” ile 8nci, “Laurensberg Mükâfatı yarımasında Ütm. Saim POLATKAN “Yalçın” ile 11nci Yzb. Cevat GÜRKAN “Güdük” ile 12nci olmulardır. Bu yarımalarda Türk binicileri takım olarak “Milletler Mükâfatı” yarımasında on yarımacı ülke arasında 6ncı olmutur. 1937 Roma (talya), Paris (Fransa), Londra (ngiltere) Uluslararası Engel Atlama Yarımaları: Yarımalara katılan kafilemiz; Kafile Bakanı: Tümg. emsettin TANER, Ekip efi: Kur. Yb. Saim ÖNHON, Çalıtırıcı: Yzb. Albert TATON, Biniciler: Ütm. Saim POLATKAN, Yzb. Cevat GÜRKAN, Ütm. Eyüp ÖNCÜ, Yzb. Cevat KULA, Veteriner: Bnb. Saadettin KARAKA eklindedir. 66 Roma ve Paris’te yapılan yarımalarda takım halinde 5ve 7ncilik elde eden ekibimiz çeitli ferdi dereceler almı, Londra’da ise takım halinde 7nci olmasına karın ferdi yarımalarda Ütm. Eyüp ÖNCÜ “Ünal “ile “Kral V. George Ödülü 1. Ayak” 1ncilii, “ahin” ile 2.10m. atlayarak “Yüksek Atlama Ödülü” ferdi 2nciliini kazanmıtır. 1938 Nice (Fransa), Roma (talya), Varova (Polonya) Uluslararası Engel Atlama Yarımaları: 1938 yılında yapılan bu yarımalara Kafile Bakanı: Kur. Alb. Saim ÖNHON, Çalıtırıcı: Albert TATON, Biniciler: Yzb. Cevat GÜRKAN, Yzb. Eyüp ÖNCÜ, Yzb. Cevat KULA, Ütm. Saim POLATKAN, Ütm. Avni KARACA, Ütm. hsan AKAL, Ütm. Hamdi BARLAS, Ütm. Kudret KASAR, Veteriner: Bnb. Saadettin KARAKA eklinde katılmılardır. Nice’de yapılan yarımalara Yzb. Cevat GÜRKAN, Yzb. Eyüp ÖNCÜ, Yzb. Cevat KULA, Ütm. Saim POLATKAN itirak etmi olup, takım halinde “Polonya Ordusu Uluslar Ödülü” nü kazanmılar, bata 2, 3 ve 4üncülük olmak üzere birçok ferdi derece elde etmilerdir (Tutel, 1998c, s.19). Roma Uluslararası Engel Atlama Yarımalarının 13. yılının en önemlisi olan Mussolini Uluslar Altın Kupası yarımalarında, Türk süvarilerinin rakipleri, dünya biniciliinde söz sahibi Almanya, talya, rlanda ve Romanya idi. Otoritelerce Almanya, talya ve rlanda arasında birincilik için büyük bir çekime olacaı düünülürken Türk ekibi, on binlerce seyirci önünde mükemmel bir yarıma çıkararak Mussolini Uluslar Altın Kupası’nı, ikinci dünya savaı öncesi tüm Akdeniz kıyılarında gözü olan talya cumhurbakanı Duçe Mussolini’nin elinden bizzat alarak, hem ona iyi bir ders vermi, hem de yüce önder Atatürk tarafından “Beni bahtiyar ettiniz. Hepinizin gözlerinden öperim.” ifadesinin yer aldıı tebrik telgrafını alma onuruna erimilerdir. 67 Türk binicilik tarihinin muhakkak ki en parlak sayfasını 1938 yılında Roma (talya) ehrinde yapılan “Mussolini Uluslar Altın Kupası” tekil eder. Hala hatıraları yankılar yapan bu kupanın baarılı ekibi ve atları u ekildedir (Süvari Yarıma Gr. Br, 1967, s.11): EKP EF : Kur.Alb.Saim ÖNHON YARIMACILAR : Yzb. Cevat KULA, GÜÇLÜ isimli atı ile Yzb. Cevat GÜRKAN, YILDIZ isimli atı ile Yzb. Eyüp ÖNCÜ, ÜNAL isimli atı ile Ütm. Saim POLATKAN, ÇAKAL isimli atı ile Yarımalarda ayrıca Yzb. Cevat KULA “Güçlü” ile “Kral Büyük Ödülü” ferdi 2ncilii, Ütm.Cevat GÜRKAN “Yıldız” ile ferdi 3ncülüü kazanmılardır. 3 Mayıs 1938 günü Ulus Gazetesi bu zaferi okuyucularına öyle duyurmutur: “Mussolini Uluslar Altın Kupası yarımasında Türk ekibi adını tarihe yazdıracak bir baarıya imza atmıtır. Türk Binicilik camiasının günümüzde elde ettii en büyük baarıdır. Yzb. Cevat KULA “Güçlü” ile, Yzb. Cevat GÜRKAN “Yıldız” ile, Yzb. Eyüp ÖNCÜ “Ünal” ile, Ütm. Saim POLATKAN “Çakal” ile bu baarıyı elde etmitir Yarımada Mussolini de hazır bulunmu ve kendi elleriyle adını taıyan Altın Kupayı Türk Ekip efi Albay Cevdet BLGN'e vermitir. eref direine Türk Bayraı çekilmi ve iddetle alkılanmıtır. Ekibimizin bu güne kadar katıldıı bütün yarımalarda elde ettiimiz en büyük sonuç. Bununla ne kadar onur duysak azdır. Dünyanın en büyük binicileri ve atların katıldıı bu yarımada Türk ekibinin büyük farkla elde ettii baarıyı iletirken ölçüsüz onur duyuyoruz. Bu yıl Roma yarımalarına en fazla katılan ülke Türk ekibidir. Türkler 16 atla yola çıkmılardı, Almanlar 39, dier ülkelerden de en azı 27 atla gelmiti. Bütün alçak gönüllü kadrosuna ve vasat atlarına karın Türk subaylarının parlak sonucu, biniciliin Türklerin ulusal sporu olmasına balayabiliriz. Bu Türk Subaylarının yabancı ülkede, özellikle uluslararası yarımalarda Bayraklarının erefini korumak ve direkte dalgalandırmak için ne büyük bir azimle çalıtıklarını eklemek gerekir” (Ulus Gazetesi,1938, s.1). 68 Alman Gazetesi Frankfurter ZEITUNG, 30 Mayıs 1938 tarihli "ALTIN KUPA VE TÜRK ZAFER" balıklı yazısında “Bu zaferin hiç beklenmeyen bir sonuç olduu iddia edilemez. Çünkü Türk binicileri girdikleri bütün yarımalarda her zaman en önde gidenlerin arasında yer almı ve Berlin Olimpiyatları’ndan beri ilerlemi olduklarını göstermilerdir. Bu sonuçtan önceki kanı, asıl savaın Almanya ile rlanda arasında geçecei eklindeydi. Alman binicileri kazanamadı, ancak tertemiz bir yarı oldu. Cesur Türkleri bu çok baarılı yarı dolayısıyla kutlamak gerekir” derken, Fransız L’eperon Dergisi’nin1938 yılı 19ncu sayısındaki "Roma Engel Atlama Yarımaları Hakkında" balıklı yazısında; “Büyük zaferin sahipleri Türkler, yarımaların baından iyi izlenim bırakmılardır. Almanlar da yarımaya giriyordu. Çok iyi hazırlanmılardı. Bunu imdiden söyleyebiliriz ki, Türk takımı ileride ciddi rakip olacaktır. Atların hepsi Fransız, çok iyi yetitirilmilerdi. Yzb. KULA, GÜRKAN, ÖNCÜ ve Ütm. POLATKAN tarafından biniliyorlardı. Çok iyi parkurlar yaptılar. Çok düzenli, akıcı ve gidiciydiler. Hemen hemen bütün parkurlarda ön sıralarda yer aldılar. Deneyimsizliklerine karın ki ikinci kez ROMA’ya geliyorlardı, bu sonuç çok baarılıdır. Çünkü uluslararası büyük atlarla yarııyorlardı. Bu sonucun en büyük payı Fransız yetitiricisi Yzb. TATON'un atlarını iyi seçmesine de balıdır. Kazananlardan baka, “Ünal” çok iyi parkurlar çıkardı. “Akıncı”, “Akın”, “Rüzgâr” iyiydi. Ancak “Güçlü” hepsinin iyisiydi. "Kral Kupası Yarıması”nda Limrikleyslin önünde ikinci oldu. Mussolini Kupası'na giren Türk takımdan “Yıldız”ın parkuru ilk hatasız parkurdu. Türk subayları bu büyük ve zor engeller üzerinde çok güzel atlayılar yaptılar. Bütün parkurları düzgün ve görülmeye deerdi. Bu sükseyi yapmayı çok hak etmilerdi. Bu baarı Fransa içinde büyük süksedir. Bugünkü ekibin bütün atları Fransızdır. Roma yarımalarının sonucu, bizim takımın katılmamasına karın, bizim lehimize olmutur, onur duyacaımız bir sonuç” yorumuna yer vermilerdir (Temurlenk, 2000, s.178-179). Bu yarımalardan sonra talyanlar, Mussolini Uluslar Altın Kupasını kazanan binicilerimize “ATATÜRK’ÜN SÜVARLER” ismini takmılar ve bu ad daha sonra tüm Avrupa’da benimsenmitir (Ulus Gazetesi, 1938, s.1). Daha sonra Varova’da yapılan uluslararası yarımalarda, Ütm. Saim POLATKAN “Ok” ile “Açılı Yarıması Ödülü” ferdi 1ncilii, Ütm. Kudret KASAR “Rüzgar” ile ferdi 2ncilii kazanmı, takım halinde ise 4ncülük elde edilmitir. Nice, Roma ve Varova Uluslararası Binicilik Müsabakalarına katılan Türk Ekibi yurda dönüünde Tophane Rıhtımı’nda oldukça kalabalık bir halk kitlesi tarafından karılanmıtır. Yzb. Cevat GÜRKAN bir konuma yapmıtır. 69 1939 Nice (Fransa) ve Roma (talya) Uluslararası Engel Atlama Yarımaları: 1939 yılında yapılan bu yarımalara Kafile Bakanı: Tug. emsettin TANER, Ekip efi: Kur. Alb. Saim ÖNHON Çalıtırıcı: Albert TATON, Biniciler: Yzb. Cevat GÜRKAN, Yzb. Eyüp ÖNCÜ, Yzb. Cevat KULA, Yzb. Saim POLATKAN, Veteriner: Bnb. Saadettin KARAKA eklinde katılmılardır. Nice’de yapılan yarımalarda Yzb. Saim POLATKAN “Avar” ile “Pierre Gautier Ödülü” ferdi 1ncilii, Yzb. Cevat GÜRKAN “ane” ile ferdi 2ncilii, Yzb.Cevat KULA “Çulban” ile ferdi 3ncülüü elde etmi, takım yarımasında ise 5nci olmulardır. Roma’da yapılan yarımalarda ise Yzb. Saim POLATKAN ”Yıldız” ile “Kral Kupası Ödülü” ferdi 3üncülüünü kazanmı, takım halinde 6ncı olunmutur. II. Dünya Savaının balaması, sadece savaa katılan ülkelerdeki sportif faaliyetlerin durmasına sebep olmamı, aynı zamanda Türkiye’de bundan olumsuz olarak etkilenmitir. Alb. Saim ÖNHON komutasındaki Süvari Okulu Fransız hocanın ayrılmasıyla Yb. Nazım AKINCI, Yb. Avni BEY (talyan Avni), Bnb. Vehbi SAVAER, Bnb. Sami YANARDA, Bnb. Cevat KULA, Bnb. Hüsnü, Ön Yzb. Ziya BORA gibi öretmenlerin gözetiminde binicilik çalımalarını sürdürmüler ve 1948 Londra Olimpiyatlarına kadar, sadece ulusal yarımalara itirak ederek yeteneklerini gelitirmeye çalımılardır. 1947 yılında yerli atçılıın, uluslararası düzeye çıkabileceini ve yerli kaynaklarımızı ekonomik bir ekilde nasıl kullanabileceimizin aratırması maksadıyla Süvari Okulu’na Karacabey Harası ve Prens Sait Halim’in çiftliinden 18 genç at (10 yarım kan ngiliz, 8 yarım kan Arap) alınmıtır. Bu genç atların çalıtırılması görevini Almanya Süvari Okulu’nda 1937–1939 yılları arasında iki yıl süre ile kurs görmü Yb. Ziya Bora üstlenmitir. Ziya Bora iki yıl süre ile yapılan eitim sonrası gelinen noktayı 1953 yılında “Memleket Atlarının Konkurhipiklere Hazırlanması” isimli kitabında anlatmıtır (Bora, 1953, s.3-9). 70 1948 Londra (ngiltere), Rotterdam (Hollanda) Uluslararası Engel Atlama Yarımaları: Uzun bir aradan sonra ilk kez yapılan bu uluslararası yarımalara katılmak üzere oluturulan kafilede Bakan: Cevdet BLGN, Ekip efi: Bnb. Eyüp ÖNCÜ, Çalıtırıcı: Bnb. Saim POLATKAN, Biniciler: Yzb. Kudret KASAR, Bnb. Saim POLATKAN, Yzb. Kemal ÖZÇELK, Yzb. Ziya AZAK, Yzb. Selim ÇAKIR, Yzb. Tevfik YÜCEL, Yzb. Salih KOÇ, Yzb. Eyüp YTTÜRK’tür. Londra’da yapılan yarımalarda önemli bir derece elde edilememi, Rotterdam’da ise Yzb. Ziya AZAK “Rüzgar” ile “Bireysel Büyük Ödülü”, “Arda” ile de ”Kosolasion Ödülü” ferdi 1nciliini kazanmıtır. Ayrıca Yzb. Kemal ÖZÇELK “ahin” ile 2ncilik, Bnb. Saim POLATKAN “Yıldız” ile 3üncülük, Yzb. Eyüp YTTÜRK “Güçlü” ile 4üncülük, Yzb. Kudret KASAR “Avar” ile 5incilik, Yzb. Selim ÇAKIR “Baak ile 6ncılık kazanmılardır. Takım halinde ise 4üncü olunmutur (Konuksever, 2003, s.22-25). 4.3.2. 1948 Londra Olimpiyat Oyunları Sava sonrasının bu ilk olimpiyatı, 27 Temmuz – 14 Austos 1948 tarihleri arasında ngiltere’nin bakenti Londra’da yapılmı olup Olimpiyatlarına katılan kafilemiz öyledir: EKP EF :Tümg. Cevdet BLGN (Binicilik Fed.Bk) ANTRENÖR : Bnb. Saim POLATKAN ENGEL ATLAMA TAKIMI : Bnb. Eyüp ÖNCÜ Yzb. Selim ÇAKIR Yzb. Kudret KASAR ÜÇ GÜNLÜK YARIMA TAKIMI :Yzb. Salih KOÇ Yzb. Eyüp YTTÜRK Yzb. Ziya AZAK AYRICA :Yzb. Tevfik YÜCEL Yzb. Kemal ÖZÇELK 71 Bu olimpiyatta Türk Ekibi her iki branta da elemine olmutur. Kayıtlara geçen ferdi bir baarı yoktur (Jensen, 1948, s. Ek-3). Türk Milli Takımı’nın 1948 Londra Olimpiyat Oyunları Toplu Sonuçları BNC Yzb.Selim ÇAKIR Yzb.Kudret KASAR Bnb.Eyüp ÖNCÜ Yzb.Salih KOÇ Yzb.Eyüp YTTÜRK Yzb.Ziya AZAK ATI GÜÇLÜ SYOK YILDIZ YARIMA ADI YÜK. Engel Atlama Uluslar ampiyonluu (Takım) RÜZGAR KATILIM DERECE E 160 cm. E 14 TAKIM E E CESUR ÖZBEK CEZA E 3 Günlük Yarıma (Takım) 120 cm. E 15 TAKIM E E Bu dönemde, Kara Kuvvetleri Süvari Dairesi Bakanı olan eski Okul Komutanı Tümgeneral Cevdet BLGSN, aynı zamanda Binicilik Federasyonu Bakanlıı görevini de yürütmektedir. 1948 yılında yapılacak savatan sonraki ilk olimpiyatlara Türk Binicilik Ekibinin de katılması için okula talimat verir. Amaç, yeni kurulan takıma deneyim salamak ve yeni rakiplerini tanıma olanaı vermektir. Ancak, Binicilik Okulu böyle bir yarıma için ellerinde yetimi at olmadıı, savatan önceki yalı atların bir kısmının arızalı ve bir kısmının çok yalı oluları nedeniyle er binek atı veya kurs kariyer (öretmen) atı olarak kullandıkları, yeni genç atların böyle kısa sürede olimpiyat düzeyinde yarımalar yapacak duruma gelemeyecekleri dolayısıyla Avrupa'dan at alınması önerisini ileri sürerler. Ancak, savatan yeni çıkılmıtır ve at alımı içinde bir deneyim gereklidir. Önce yarılara girecek ülkelerin tanınması gerei nedeni ile General BLGSN talimatında ısrar eder. Ekibi daha kuvvetli tutmak içinde, Kara Kuvvetleri Süvari Dairesinde görev yapmakta olan deerli binicilerimizden Bnb. Saim POLATKAN'dan da yararlanmak üzere, bir takımında Ankara'da, Cumhurbakanlıı Muhafız Alayının, Çankaya'da bulunan smet nönü kapalı maneji ve ahırlarından yararlanarak hazırlanmasını ister. Bunun için, Binicilik Okulu Ekibinin yararlanmadıı, er binek ve örenci kariyer atı olarak kullanılan (rok ve yalı) atları Ankara'ya getirtir. Ayrıca, 1nci takımda yer almayacak binicilerden de isteyenlerinin Ankara'da çalımalarına izin verir. Böylece, kısa sürede hazırlanan iki ekip, 1948 yılında LONDRA (ngiltere) Olimpiyat Oyunları ve yine Londra ile Rotterdam (Hollanda) uluslararası yarımalara katılır. Ancak, Ankara'da çalımalara katılan Bnb. Cevat GÜRKAN rahatsızlanarak ekipten ayrılır. Yine Bnb. Saim POLATKAN'ın atı “UYGUR", çok iyi bir durumda iken, çalımada ayaı kırılınca götürülemez. Yine Bnb. Saim POLATKAN'ın çalıtırdıı "YILDIZ" isimli ata, Rotterdam ve Londra’da kendi binmesine karın Olimpiyatlarda yıllarca ekip arkadalıı yaptıı Bnb. Eyüp ÖNCÜ'nün olimpiyatlara katılma isteine 72 özveri göstererek atını verir ve katılmasını salar. Bu ansızlıklara karın Takım dönüünde Cumhurbakanı smet nönü tarafından kabul edilir ve; "Her ne kadar olimpiyatlarda baarılı olmadıksa da baarılı olanları gördünüz, deneyim kazandınız ve bundan sonraki çalımalarınızı buna göre yapacaksınız. Ayrıca olimpiyatlarda yalnızca kazanmak deil katılmak ve yapmakta baarı sayılır." diyerek kutlar (Temurlenk, 2000, s.216). 1951–1953 yılları arası binicilik spor açısından bir duraklama dönemidir. Bu dönemde istenilen kalitede atların olmayıı, ülkenin içinde bulunduu ekonomik darboaz, disiplinli bir çalımaya balamak için iyi bir çalıtırıcı ihtiyacı gibi nedenlerle biniciliimiz sadece yurt içinde faaliyet göstermitir. 1952 yılında Taton’un tekrar Türkiye’ye gelmesi, yeni at alımlarının yapılması yerli kana yönelik çalımaların rafa kaldırılmasına neden olmutur. 1954–1960 yıllarında Türk Binicilik Ekibi bu yeni atlarla oldukça baarılı müsabakalar icra edecektir. 1949-1954 yılları, takımın yeniden kurulma ve eitimi ile geçer. Bu arada, 1951 yılında Kahire ve skenderiye (MISIR) uluslararası yarımalarına, Yb. Ziya BORA'nın eittii yerli atlarımızdan “Saanak”, “Güzel”, “Romans” ve “Alço” ile birlikte, üç yalı yurtdıı alımı atlarımızla katılınır. "Güzel" bu yarımalarda bir dördüncülük kazanır. Bu dönemde Okul Komutanı Albay Hakkı SOKULLU'dur. Böylece yeniden kurulan takım, yukarıdaki ara dönemde, çalımalarını her yönüyle gelitirmi, ancak iç çekimeler ve çekemezlikler nedeniyle, öretmen olarak yeniden, Fransa'dan emekli olan Alb. F.A.TATON (1952-1956) getirtilmitir. TATON'un gelii ile Fransa'dan yeni at alımları yapılarak, IInci Dünya Savaı ile birlikte dı at alımlarının kesildii ve öz kaynaklarımıza dönülen acemi at eitimi çalımalarına da son verilmitir. Takım, uluslararası yarımalara, yurt dıından alınan bu eitilmi atlarla, 1954–1960 yıllan arası Avrupa'da kendisinden söz ettirmeye yeniden balamıtır. Avrupa' da en iyi takımlarıyla yanan, 1956 ve 1960 yılları Olimpiyat Oyunlarına da katılan binicilerimiz üstün baarılar kazanarak korkulan rakip olur. 1951 Kahire ve skenderiye (Mısır) Uluslararası Engel Atlama Yarımaları: 1951 yılında Karacabey Harasında yetitirilen yerli kan atları denemek maksadıyla ilk kez Afrika kıtasında müsabakaya giden Türk Ekibi, Ekip efi: Alb. 73 Cevat KULA, Biniciler: Bnb. Eyüp ÖNCÜ, Yzb. Mennan PASNL, Yzb. Bedri BÖKE, Yzb. Ziya AZAK’tan olumaktadır. Tamamı yerli kan 8 atla itirak edilen Mısır Kahire Uluslararası Engel Atlama yarımalarında en iyi derece Yzb. Mennan PASNL’nin “Güzel” ile elde ettii “Furusiye Mükâfatı” yarımasında 3üncülüktür (Temurlenk, 2000, s.220). 1954 Marsilya ve Nice (Fransa), Roma (talya), Luzern (sviçre) Uluslararası Engel Atlama Yarımaları: Fransız antrenör Albert TATON’un 1952 yılında Albay rütbesinde yeniden okula dönmesiyle çalımalarına devam eden binicilik ekibi bu yarımalara, Kafile Bakanı: General Hakkı SOKULLU, Ekip efi: Alb. Necati ZLEL, Çalıtırıcı: Alb. F. Albert TATON, Biniciler: Yzb. Salih KOÇ, Ütm. Alparslan GÜNE, Yzb. Cevdet SÜMER, Yzb. Bedri BÖKE, Yzb. Kemal ÖZÇELK eklinde katılmıtır. Marsilya’da Yzb. Bedri BÖKE “Akın” ile “Du Conseil General Yüksek Atlama Yarıması Ödülü” ferdi 1ncilii, Yzb. Kemal ÖZÇELK “Domino” ile “Saint Georges” Ödülü (210 cm.)” ferdi 1ncilii, Ütm.Alparslan GÜNE “Siyok” ile “Galipler Kupası” ferdi 1ncilii elde edilmitir(Özçelik, 2004, s.10). Nice’de yapılan yarımalarda ise Yzb.Salih KOÇ “Baak” ile “Cote D’Azur Ödülü” ferdi 1ncilii kazanmı olup, yarımalara katılan tüm biniciler oldukça baarılı sonuçlar alarak yurda dönmülerdir. “Marsilya'da büyük bir kadro ile ilk kez katılan Türk takımı NCE ve ROMA yarımalarına da geldiler. General SOKULLU'nun Bakanlıında Yzb. Salih KOÇ, Cevdet SÜMER, Kemal ÖZÇELK ve Ütm. Alparslan GÜNE 13 atla katıldılar. Atların hepsi Fransız idi. Bu ilk yarımalar aırtıcı bir sonuçla bitti. ki birincilik, üç ikincilik, üç üçüncülük ve be dördüncülük aldılar. te stanbul Binicilik Okulunun verdii sonuç. Atlar kadar binici subayların da baarısı ve takımın gelimesi dikkate deerdi. Uluslararası yarımalara katılmayacak vasıfta hiç bir atları yoktu. Biniciler sabit oturulu ve enerjiktiler. Deneyimleri henüz azdı. Özellikle hız parkurlarında bazen engellerle kucaklaıyorlardı. Bundan önceki yarımada, beincilie kadar ödül alanlar ve kazananlar arasında sekiz atlarının bulunması kuvvetlerinin bir göstergesiydi” (L’Eperon, 1954, s.6). 74 1955 Belgrat (Yugoslavya), Pinerolo (talya) Uluslararası Engel Atlama ve Torino (talya) Üç Günlük Yarımaları: Yarımalara Ekip efi: Kur.Alb. Orhan LTER, Çalıtırıcı: Alb. F. Albert TATON, Biniciler: Bnb. Salih KOÇ, Yzb. Alparslan GÜNE, Yzb. Cevdet SÜMER, Yzb. Bedri BÖKE, Yzb. Kemal ÖZÇELK, Yzb. Nail GÖNENL, Yzb. Fethi GÜRCAN katılmılardır. Belgrat yarımalarında Ütm. Alparslan GÜNE “Esmeraltın” ile “Plitvice Ödülü”, Yzb. Nail GÖNENL “Domino” ile “Trepça Ödülü”, Ütm.Alparslan GÜNE “Esmeraltın” ile “Titograd Ödülü”, Bnb.Salih KOÇ “Bahadır” ile “Skoplje ampiyonlar Ödülü”, Bnb.Salih KOÇ “Baak” ile “Belgrat Galipler Kupası Ödülü” ferdi 1nciliklerini kazanmılardır. Takım yarımasında ise 6 takım arasında 3ncülük elde edilmitir. Pierolo’daki yarımalarda ise Ütm.Alparslan GÜNE “Esmeraltın” ile “Yzb.Frederico CAPRLL Ödülü” ferdi 2nciliini kazanmı, takım halinde ise talya’nın ardından ikinci olunmutur. Torino’da yapılan üç günlük yarımalarda ise kayda deer bir netice elde edilememitir. 1956 Viyana (Avusturya), Aachen (Almanya), Londra (ngiltere) ve Dublin (rlanda) Uluslararası Engel Atlama Yarımaları: Yarımalara Ekip efi: Bnb. Salih KOÇ, Çalıtırıcı: Alb. F. Albert TATON, Biniciler: Bnb. Salih KOÇ, Bnb. Mennan PASNL, Yzb. Alparslan GÜNE, Yzb. Cevdet SÜMER, Yzb. Bedri BÖKE, Yzb. Kemal ÖZÇELK, Yzb. Nail GÖNENL, Yzb. Fethi GÜRCAN, Yzb. Selim ÇAKIR katılmılardır. Viyana’da yapılan yarımalarda Bnb. Salih KOÇ “Siyok” ile ve Yzb.Kemal ÖZÇELK “Haydi” ile “Kudret Yarıması Ödülü”, Yzb.Fethi GÜRCAN “Rih” ile “Birleik Yarıma Ödülü”, Yzb.Kemal ÖZÇELK “Haydi” ile ve Yzb.Nail GÖNENL “Siyok” ile “Kudret Ödülü” ferdi 1inciliklerini kazanırken, takım halinde “Uluslar Ödülü” 1ncilii elde edilmitir. Aachen’da “çileri Bakanlıı Uluslar Ödülü” takım yarımasında (Bnb. Salih KOÇ, Yzb. Alparslan GÜNE, Yzb. Bedri BÖKE) 1ncilik elde edilmitir (Sankt Georg Almanach, 1956, s.174). Londra’da yapılan yarımalara ise Bnb. Salih KOÇ, Bnb.Bedri BÖKE, Yzb.Kemal ÖZÇELK ve Yzb.Fethi GÜRCAN katılmı olup, Yzb.Kemal ÖZÇELK “Eskimo” ile 75 “Metropolitan Stakes Ödülü” ferdi 1nciliini kazanmıtır. Dublin’de Yzb. Bedri BÖKE “Atıl” ile “Yüksek Atlama Ödülü” ferdi 1nciliini kazanırken takım halinde 2ncilik elde edilmitir (Temurlenk, 2000, s.215-272). 4.3.3. 1956 Stockholm Olimpiyat Oyunları 22 Kasım–8 Aralık 1956 tarihleri arasında yapılan Stockholm Olimpiyat oyunlarının Binicilik Olimpiyatları ayaı, yasalara göre yurtdıından Avustralya’ya at sokulması yasak olduundan, Melbourne yerine Stockholm’de yapılmıtır. Bu olimpiyatlara katılan kafilemiz ve elde edilen sonuçlar aaıda sunulmutur: KAFLE BAKANI : Kur. Alb. Hamdi GÜNSAY MUTEMET : Yzb. Cavit CONKER ANTRENÖR : Alb. F. A. TATON AT BAKIM SUBAYI : Ütm. Hikmet HARLIOLU ENGEL ATLAMA TAKIMI : Bnb. Salih KOÇ Yzb. Bedri BÖKE Yzb. Alparslan GÜNE ÜÇ GÜNLÜK YARIMA TAKIMI : Yzb.Nail GÖNENL Yzb. Kemal ÖZÇELK Yzb. Fethi GÜRCAN Olimpiyat sonucunda Atlama Ekibi takım halinde derece elde edememi olup, ferdi olarak Bnb. Salih KOÇ “Baak” isimli atıyla 30ncu, Ütm. Alpaslan GÜNE “Esmeraltın” isimli atıyla 38nci olmutur. 3 Günlük Yarıma dalında Yzb. Nail GÖNENL ve Yzb.Fethi GÜRCAN’ın sakatlanarak elenmeleri üzerine yarımayı tek baına bitiren Yzb.Kemal ÖZÇELK, ferdi sıralamada 18nci olmutur (Ammann, 1976, s.241-242). 76 Türk Milli Takımı’nın 1956 Stockholm Olimpiyat Oyunları Toplu Sonuçları BNC Bnb.Salih KOÇ Yzb.Bedri BÖKE Yzb.Alpaslan GÜNE Yzb.Alpaslan GÜNE Bnb.Salih KOÇ Yzb.Kemal ÖZÇELK Yzb.Nail GÖNENL Yzb.Fethi GÜRCAN Yzb.Kemal ÖZÇELK ATI BAAK DOMNO E.ALTIN YARIMA ADI YÜK. Engel Atlama Uluslar ampiyonluu (Takım) 160 cm. RIH ESKMO DERECE Engel Atlama (Bireysel) 160 cm. E 20 TAKIM E E ESKMO TEMEL KATILIM E E.ALTIN BAAK CEZA 33,25+32 65,25 24+29,25 53,25 38 60 30 186,21 3 Günlük Yarıma (Takım) 3 Günlük Yarıma (Bireysel) 120 cm. 120 cm. Atlamaya Girmedi Kros E 22 TAKIM E -186,21 56 18 Bnb.Nail GÖNENL, At Terbiyesi Yarımasında “Temel” isimli atıyla 26ncı oldu. Arazi Yarımasında en zor engelde düerek kalçasını kırdı, ancak tekrar ata binerek bu zorlu engeli atı ve yarımayı tamamladı. Acıdan bayılan GÖNENL helikopterle hastaneye kaldırıldı. sveç Kralı ve yarımayı izlemeye gelen ngiltere Kraliçesi hastaneye gönderdikleri çiçeklerle kendisini hem kutladılar hem de geçmi olsun dileklerinde bulundular. Yzb. Fethi GÜRCAN At Terbiyesi Yarımasında “Rih” isimli atıyla 17nci oldu, arazi yarımasında bir engelde düüp sakatlandı ve çekildi. Yzb. Kemal ÖZÇELK, At Terbiyesi Yarımasında “Eskimo” isimli atıyla 52nci oldu. Arazi Yarımasında GÖNENL ve GÜRCAN’ın sakatlanmaları üzerine yarımayı tek baına bitirdi ve ferdi 18nci oldu (Atabeyolu, 1997, s.101-104). 1956 Stockholm (sveç) Uluslararası Engel Atlama Yarımaları: Olimpiyatlardan sonra yine Stockholm’de yapılan uluslararası yarımalara Bnb. Salih KOÇ, Yzb. Alparslan GÜNE, Yzb. Bedri BÖKE, Yzb. Kemal ÖZÇELK katılmılardır. 16 ülkenin katıldıı bu yarımalarda Bnb. Salih KOÇ “Baak” ile ferdi 6ncılık elde ederken, takım halinde 8ncilik kazanılmıtır. 77 1957 Viyana (Avusturya), Paris (Fransa) ve Aachen (Almanya) Uluslararası Engel Atlama Yarımaları: 1957 yılında yapılan bu yarımalara Kafile Bakanı: Tümg. Hayati ATAKER, Çalıtırıcı: Alb. Eyüp ÖNCÜ, Biniciler: Yzb. Nail GÖNENL, Bnb. Mennan PASNL, Yzb. Kemal ÖZÇELK, Yzb. Fethi GÜRCAN, Ayrıca: Bnb. Selim ÇAKIR, Yzb. Ramis EGEL, Veteriner: Alb. lhami, Mutemet: Alb. Memduh DNÇER, Gözlemci: Yzb. efik TETK katılırlar. Viyana’da yapılan yarımalarda “Uluslar Kupası” takım 1ncilii (Bnb. Mennan PASNL, Yzb. Nail GÖNENL, Yzb. Kemal ÖZÇELK) kazanılırken, Bnb. Mennan PASNL “Baak” ile ferdi 1ncilik, Yzb. Kemal ÖZÇELK “Domino” ile “Uluslar Kupası Bireysel Binicilik Ödülü” ferdi 1ncilii, Yzb. Fethi GÜRCAN ise “Serez” ile “Kapanı Yarıması Ödülü” ferdi 1nciliini elde etmilerdir. Paris’ten sonra yapılan Aachen yarımalarında Yzb. Nail GÖNENL, “Esmeraltın” ile “Son ans Ödülü” ferdi 2nciliini elde ederken, takım yarımasında (Yzb.Fethi GÜRCAN, Yzb.Nail GÖNENL, Yzb.Kemal ÖZÇELK) 3ncü olunmutur (Temurlenk, 2000, s.285). 1958 Nice (Fransa) Uluslararası Engel Atlama Yarımaları: Kafile Bakanı: General Hakkı SOKULLU, Çalıtırıcı: Alb. Eyüp ÖNCÜ, Biniciler: Bnb. Mennan PASNL, Bnb. Salih KOÇ, Yzb. Nail GÖNENL, Yzb. Kemal ÖZÇELK, Bnb. Ramis EGEL eklinde itirak edilen yarımalarda Yzb. Nail GÖNENL “Esmeraltın” ile “Askeri Bireysel Büyük Ödülü” ferdi 1nciliini kazanırken, takımımız (Bnb. Mennan PASNL, Yzb. Nail GÖNENL, Yzb. Kemal ÖZÇELK) 6 takım içerisinde 4üncü olabilmitir. 1958 yılında Türk binicilik sporunda önemli bir olay gerçekleti. 1932 yılından itibaren Türk Silahlı Kuvvetleri Süvari Daire Bakanlıınca yürütülen, Türkiye Binicilik Federasyonu Bakanlıı görevine ilk kez bir “sivil” getirildi. Ünlü sanayici ve iadamı Dr.Nejat ECZACIBAI Binicilik Federasyonu Bakanlıına ve bir baka ünlü iadamımız Vehbi KOÇ da, Federasyon kinci Bakanı oldular. 1932 yılında stanbul Taksim Stadında Binicilik organize edilen Türkiye-Bulgaristan milli binicilik karılamasını saymazsak 1932’den 1958 yılı sonuna kadar geçen çeyrek yüzyılı akın zaman dilimi içinde parkurlarımıza yabancı bir binicinin atının ayaı dememiti. 78 Dr.Nejat ECZACIBAI bu konuya en geni açıdan bakmayı yelemiti. Planlamı olduu “stanbul Enternasyonal Konkurhipikleri”ni kentin en büyük stadyumu olan nönü Stadyumunda yapmayı düünmütü. Böylece hem geni bir seyirci kitlesi tribünlere çekilmi olacak hem de davet edecei Avrupa’nın en seçkin binicilerinin karısına güzel bir tesisle çıkılmı olacaktı. Ve nitekim öyle oldu ve Eylül 1959 yılında bu unutulmaz yarımalar gerçekleti (Atabeyolu, 1998, s.152). 1959 NCE (FRANSA), ROMA (TALYA) Uluslararası Engel Atlama Yarımaları: Kafile Bakanı: General Hakkı SOKULLU, Biniciler: Bnb. Salih KOÇ, Yzb. Nail GÖNENL, Bnb. Kemal ÖZÇELK, Ütm Orhan GÜNDAY, Ütm. Selahattin TELL’den oluan kafilemizin katıldıı yarımalardan Nice’de Yzb. Nail GÖNENL “Temel” ve “Esmeraltın” ile ferdi 2ncilik ve 3üncülük, Roma’da ise Ütm. Selahattin TELL “Domino” ile ferdi 4üncülük elde etmilerdir. Bu arada Süvari Okulu, 1959 yılında Tugeneral Cevat KULA’nın komutanlıında Ankara’ya nakledilerek, aynı yıl lavedilmitir. stanbul Ayazaa’da “Uluslararası Yarıma Grubu” adı altında kalan ekip, 1960 yılında “Atlı Yarımalar Grubu”, 1965 yılında da “Süvari Yarıma Grubu adını alır (Süvari Yarıma Gr. Br, 1967, s.3). 1959 stanbul 1nci Uluslararası Engel Atlama Yarımaları: 18-20 Eylül 1959 yılında stanbul’da, Türkiye, Fransa, Hollanda ve Avusturya'nın katılmasıyla gerçekletirilen ve bu düzeyde yapılan ilk ve son uluslararası en büyük organizasyondur. nönü Stadyumunda yapılan bu yarımalara Türk Halkı büyük ilgi duymu ve futbol maçlarından daha fazla seyirci ve hâsılat toplanmıtır. Almanya, Kuzey Afrika Birlii, A.B.D. de çarılmı ve son güne kadar gelmeleri beklenirken gerçeklememitir. Türk Milli Takımında Biniciler: Yb. Salih KOÇ, Bnb Kemal ÖZÇELK, Yzb. Nail GÖNENL, Ayrıca: Bnb. Bedri BÖKE, Bnb. Cevdet SÜMER, Bnb Ahmet ENER, Bnb. Ramis EGEL, Ütm. Selahattin Telli, Ütm. Sabri SARIYER, Ütm. Nebi AKSAL, Yzb. eref SOLEY, Ütm. Cemalettin ZORLU, Erdoan ARSAL, Asil DOKTOROLU, Edward ARIÇOBAN, Engin MREL eklindedir. Yarımalarda Bnb. Bedri BÖKE “ Yıldız” ile “Puro Sabunu Ödülü”, 79 Bnb.Kemal ÖZÇELK “Domino” ile ve Yzb.Nail GÖNENL “Temel” ile “Cumhuriyet Gazetesi Ödülü” ferdi 1nciliklerini kazanırken, takım yarımasında Fransa’nın arkasından 2nci olunmutur. 1960 Hamburg (Almanya), Ostende (Belçika) ve Rotterdam (Hollanda) Uluslararası Engel Atlama Yarımaları: Yarımalara Kafile Bakanı: Alb. Kemal AVMAN, Çalıtırıcı: Alb. Eyüp ÖNCÜ, Biniciler: Yb. Salih KOÇ, Yzb. Nail GÖNENL, Bnb. Cevdet SÜMER, Ayrıca: Bnb. Ramis EGEL, Yzb. Muhittin ÜRÜNDÜL, Mutemet: Yzb. Fethi GÜRCAN itirak etmilerdir. Hamburg’da yapılan yarımalarda Yzb. Nail GÖNENL bir adet 1incilik ve iki adet 2ncilik elde etmi, Ostende’de Bnb. Salih KOÇ “Eskimo” ile “Ostende Binicilik Kulübü Eleme Ödülü” ferdi 1ncilii kazanmılardır (Yıldız, 2002, s.249). Rotterdam yarımalarında “Uluslar Kupası Ödülü” takım 1ncilii (Yzb.Nail GÖNENL, Bnb.Salih KOÇ, Bnb.Cevdet SÜMER) elde edilmi, Bnb.Salih KOÇ “Eskimo” ile “Meusu Ödülü”, Yzb.Nail GÖNENL “Domino” ile “Port Kudret Yarıması Ödülü” ferdi 1ncilik ödülleri kazanılmıtır (Drapper, 1987, s.103). Ayrıca “Binicilik Klübü Ödülü” yarımasında Yzb. Nail Gönenli “Domino” ile ikinci olmutur. “Marais De Kralingen Ödülü” yarımasında Yb. Salih Koç “Dedal” ile üçüncü, Yzb. Muhiddin Üründül “Zambak” ile beinci olmulardır. Bu yarımada yedincilii iki Türk binicisi de paylamıtır. Bunlar: Bnb. Cevdet Sümer ve atı “zma” ve Yb. Salih Koç ve atı “Polat”tır. “Rotterdam Büyük Ödülü” yarımasında Bnb. Cevdet Sümer “zma” ile ikinci, Yzb. Nail Gönenli “nka” ile onuncu olmulardır (Özçelik, 1998, s.46-47). 4.3.4. 1960 Roma Olimpiyat Oyunları 25 Austos – 11 Eylül 1960 tarihleri arasında talya’nın bakenti Roma’da düzenlenen olimpiyat oyunlarını talya Cumhurbakanı M.G.Grancgi açmıtır. Bu Olimpiyatlara katılan kafilemiz ve elde edilen sonuçlar aaıda sunulmutur: 80 KAFLE BAKANI : Alb. Kemal AVMAN ÇALITIRCI : Alb. Eyüp ÖNCÜ BNCLER : Yb. Salih KOÇ Yzb. Nail GÖNENL Bnb. Cevdet SÜMER AYRICA : Bnb. Ramis EGEL Yzb. Muhittin ÜRÜNDÜL MUTEMET : Yzb. Fethi GÜRCAN Olimpiyat sonucunda engel atlama takımı olarak Bnb. Salih KOÇ “Eskimo” ile Bnb. Cevdet SÜMER “mza” ile elenmi, Bnb. Nail GÖNENL ise müsabakaya girmemitir. Bireysel olarak ise Bnb. Cevdet SÜMER “Zambak”ile 15nci, Yzb. Nail GÖNENL “nka” ile 31nci olmulardır (Temurlenk, 2000, s.45). Türk Milli Takımı’nın 1960 Roma Olimpiyat Oyunları Toplu Sonuçları BNC Bnb.Cevdet SÜMER Yzb.Nail Gönenli Bnb.Salih KOÇ Bnb.Cevdet SÜMER Yzb.Nail Gönenli ATI YARIMA ADI YÜK. ZMA DOMNO ESKMO KATILIM DERECE 18 TAKIM E 33 Engel Atlama Uluslar ampiyonluu (Takım) 160 cm. Engel Atlama (Bireysel) 160 cm. E 48,75 ZAMBAK NKA CEZA 37,50 15 60 63,25 31 4.3.5. 1960 Sonrası Dönemde Türk Biniciliinin Geliimi 1960 Roma olimpiyatlarından sonra binicilik sporu uzun bir duraklama dönemine girmitir. Bu duraklamanın nedenleri: 27 Mayıs askeri müdahalenin sonrasında bazı subayların emekliye sevk edilmesi olmutur. Bu dönemde 81 Atatürk’ün Süvarileri namına sahip Cevat GÜRKAN ve Cevat KULA Tugenerallikten, Saim POLATKAN ve Eyüp ÖNCÜ Alb.lıktan emekliye sevk edilmitir. Orduda Süvari sınıfın kaldırılması, ardından Avrupa basınında Türkiye’de at vebası görüldüüne ilikin haberlerin yayılması sonucunda Türk binici ve atlarının Avrupa ülkelerine alınmaması ve yabancı binicilerin ve atların Türkiye’ye gelememesi ciddi olumsuzluklar, Türk binicilii için oldukça kötü bir dönemin balangıcı olmutur. Binicilik sporunda yaanan bu durgunluk dönemi, 1964 yılına dek devam etmitir. Bu arada 27 Mayıs 1960 döneminde emekli olan süvari subayların sivil binicilik kulüplerinde öretmenlik yapmaya balamalarının, binicilik sporunun toplumda sivil kesim tarafından daha youn olarak yapılmasına direkt olarak etki ettiini deerlendirebiliriz. Bu dönemde yetien milli binicilerimiz arasında Kemal ÖNCÜ (Eyüp ÖNCÜ’nün olu), Edward SARIÇOBAN, Engin MREL, Asil DOKTOROLU, Celal BARLAS, Y. SARIÇOBAN, Aldo BALDN, Levin OKÇUOLU, Kerami MEK, Celal ALKAN, Erdoan ARSAL, Çetin KUTMAN, Melahat AKSEL, ro KAPLANGI, Olga SAVÇ, Esin ZEMBLC, Gülümser KERMEN, Tunç ÇAPA, Fevzi ATABEK gibi isimler bulunmaktadır. 1964 yılında Ankara’da yapılan ve sadece Lübnan’ın katıldıı 1nci Ankara Uluslararası Engel Atlama Yarımalarına sadece sivil binicilerimiz itirak etmiler ve Kemal ÖNCÜ iki adet 1ncilik, Edward SARIÇOBAN ise birer adet 1ncilik ve 2ncilik elde etmilerdir. 1964 yılında Milli Binicilik Ekibi talya’ya giderek Napoli ve Roma Uluslararası Engel Atlama yarımalarına itirak etmitir. Ekip kadrosunda Ekip efi/Çalıtırıcı olarak Alb. Salih KOÇ ve binici olarak Alb. Salih Koç, Bnb. Nail GÖNENL, Yzb. Selahattin TELL, Yzb. Cemalettin ZORLU bulunmaktaydı. Napoli’de yapılan özel mahiyetteki yarımalar ise bir gösteri havası içerisinde geçmitir. Roma’daki müsabakalarda ise beklenen baarı gösterilemedi. Son gün yapılan “Milletler Mükâfatı” takım yarımasında dokuz ekip arasından Türk Ekibi yedinci oldu (Temurlenk, 2000, s.338-339). 82 1965 yılında 22–26 Eylül tarihlerinde yapılan II.stanbul Uluslararası Engel Atlama yarımalarına ve yine aynı yıl Ekim ayında yapılan II.Ankara Uluslararası Engel Atlama yarımalarına Türk Ekibinde asker binici katılmamıtır. Yapılan yarımalara MREL, (E)Alb. Salih Koç, Kemal ÖNCÜ, Edward SARIÇOBAN, Engin Asil SARIÇOBAN, DOKTOROLU, Celal BARLAS, Erdaoan ARSAL, Y. Aldo BALDN, Levin OKÇUOLU ve Kerami MEK gibi binicilerimiz katılmılar ve baarılı sonuçlar elde etmilerdir. Bu tarihten itibaren sivil biniciliin baarılarının arttıı görülür. 18 Eylül 1965 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanan bir yazıda Binicilik Federasyonu Bakanı Emekli Alb. Saim POLATKAN’ın “Bu i artık sivillerin eline geçiyor” cümlesi balık olarak verilmi, yazıda Uluslararası yarımalar hakkında bilgi verilmitir. Atlı Yarımalar Grubu 1965 yılında tekrar isim deiiklii ile “Süvari Yarıma Grubu” olarak ismini alır. Bu dönem beklenen baarıların elde edilememesi sonucu yabancı çalıtırıcı aranır. 1966 yılı Temmuz ayında getirilerek 1969 yılında tekrar ülkesine dönen Alman çalıtırıcı Von ZEIGNER’den sonra, okulda kıdemli ve tecrübeli hocalar nezaretinde çalımalarını sürdüren biniciler, 1972 Münih Olimpiyat Oyunlarını gözlerine kestirseler de bunda muvaffak olamazlar. 1966 yılında Bulgaristan’ın Rusçuk ve umnu ehirlerinde yapılan uluslararası yarımalara ekibimiz, (E)Alb. Eyüp ÖNCÜ antrenörlüündeki binicilerimiz Kemal ÖNCÜ, Kerami MEK, Engin MREL, Celal BARLAS ve Edward SARIÇOBAN ile katılmı, hem takım 1ncilii kazanılmı hem de Kemal ÖNCÜ, Engin MREL, Celal BARLAS ve Edward SARIÇOBAN tarafından ferdi 1ncilikler elde edilmitir. Aynı yıl stanbul’da 3üncüsü yapılan Uluslararası Engel Atlama Yarımalarına aynı kadroya ilaveten Asil DOKTOROLU, Levin OKÇUOLU, Celal ALKAN, Aldo BALDN, Erdoan ARSAL, Melahat AKSEL ve Çetin KUTMAN katılmılar, Kemal ÖNCÜ ile Levin OKÇUOLU ferdi 1ncilikler elde etmilerdir. Ankara’da 3üncüsü yapılan uluslararası yarımalarda ise yine Kemal ÖNCÜ ile Levin OKÇUOLU ferdi 1ncilikler kazanmılardır. 83 1967 yılında yine tamamı sivil binicilerimizden (E.Alb. Salih Koç, Kemal ÖNCÜ, Engin MREL, Levin OKÇUOLU, Kerami MEK ve Tunç ÇAPA) oluan milli takımımız, Yugoslavya’da katıldıkları turnuvalardan ilkinde (Velden) Levin OKÇUOLU 7 millete mensup 57 binici arasından “En yi Yabancı Binici” seçilmitir. Aynı yıl asker ve sivil binicilerden oluan milli takımımız, o yıl dördüncüsü tertiplenen stanbul ve Ankara Uluslararası Yarımalarına itirak etmiler ve oldukça parlak neticeler almılardır (Atabeyolu, 1998, s.172-177). 1968 yılı içerisinde Ordu mensubu sadece Ütm. brahim MURAT’ın bulunduu Türk Binicilik Ekibi Viyana Uluslararası Engel Atlama Müsabakaları için Avusturya’ya gitmitir. Ütm. brahim MURAT oldukça parlak bir baarı ile yurda dönmütür (Temurlenk,2000, s.400-406). 1Aralık 1968 tarihli Cumhuriyet Gazetesi yarımalar hakkında verdii bilgide Ütm. brahim MURAT’ın final yarımasında 1967 yılı dünya ampiyonu Winkler’i birinci ayakta geçtiinden bahsetmitir (Cumhuriyet Gazetesi, 1968,s.13). 2 Aralık 1968 tarihli Günaydın Gazetesi ise Ütm. brahim MURAT’ın, Engin MREL’in ardından ikinci olduunu yazmıtır. Avusturya Gazeteleri, Türk Binicileri “eytan Biniciler” ile isimlendirmi, “Türkler Viyana Kapılarında” diye balık atmı ve “Türk bincilerin baarısını 12bin kii ayakta alkıladı” yazılarıyla duyurmutur (Günaydın Gazetesi, 1968, s.7). 5 Aralık 1968 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Avusturya basınında Ütm. brahim MURAT’ın yarattıı yankıdan bahsetmitir. Kurier Gazetesi Ütm. brahim MURAT’ın cesaretli ve yeteneiyle tekniini birletirip dünya ampiyonu yarımacıların önünde derece alıını hak ettiini söylemitir. Express Gazetesi, “Gözlerimize inanamıyoruz. Winkler, D’Inzeo, Pessoa size sesleniyoruz, ne oldunuz?” eklinde duyurmutur. Neue Zeitung Gazetesi, Ütm. brahim MURAT’ın baarısında ya hep ya hiç sloganıyla yarıtıının payı olduunu, Kleine Zeitung Gazetesi ise Ütm. brahim MURAT’ın tekniini beendiklerini ve geç tanımalarına ramen hiç unutmayacaklarını yazmılardır (Cumhuriyet Gazetesi,1968, s.14). 84 1969 yılında Viyana (Avusturya)’da icra edilen Askeri Takımlar Uluslararası Binicilik Yarımalarına (CISM) Alb Nail GÖNENL’nin çalıtırdıı binicilik takımı kadrosu, Kafile Bakanı: Kur. Alb. Habip ALPAY, Çalıtırıcı: Alb. Nail GÖNENL, Biniciler: Yzb. Sait BEYKOZ, Ütm. Ate DALI, Ütm. brahim MURAT, Ütm. Atilla NOLU ve Ütm. Minal DZDAROLU eklindedir. Açılı yarımasında Ütm. brahim MURAT “Yüksel” ile birinci, “Bireysel Büyük Ödül” yarımasında Ütm. Atilla NOLU “Yen” ile üçüncü olmutur (Temurlenk, 2000, s.412). 1968 yılı Türk biniciliinin aslında bir basamak olarak deerlendirdii ancak giderek en hedef haline dönümeye baladıı Balkan ampiyonalarının baladıı tarih olarak kabul edilebilir. 1968-1978 yılları arasında hemen hemen her yıl bir dönüüm içerisinde binicilik sporunun her üç dalında sınırlı 3-5 ülkenin katılımıyla yapılan Balkan ampiyonaları günümüze kadar devam etmi, bu dönem içerisinde bir çok takım ve bireysel ampiyonluklar elde edilmitir. 1978 yılında, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Kenan EVREN’in talimatıyla Süvari Yarıma Grubu kapatılmıtır. Kapatılan okuldan bazı biniciler Ankara’daki Cumhurbakanlıı Muhafız Alayı Süvari Birlii’ne atanmı dierleri ise farklı birliklere tayin edilmilerdir. Bu kapatma kararı, Türk biniciliinin olimpik geliimine verilen en büyük zarar olarak deerlendirilebilir. 1960 yılından itibaren pe pee gelen olumsuz gelimeler, Türk biniciliini olimpiyat hedeflerinden giderek uzaklatırmı, bir zamanlar Avrupa’ya çıkı için sadece basamak olarak kullanılan Balkanlarla sınırlandırmıtır. Böylece Yüce Atatürk’ün 1931 yılında verdii “Balkanlara sıkııp kalınmamalı, hedef Avrupa ve Dünya olmalıdır” vizyonu yitirilmitir. 1960 Roma Olimpiyatları ülkemizin binicilik sporunda katıldıı son olimpiyatlar olurken, Avrupa’da söz sahibi olunan birçok turnuvalara artık gidilememektedir. Türkiye’de binicilik çalımaları 1978 yılında Süvari Yarıma Grubu’nun lavolması bazı subayların tayiniyle ciddi yaralar almıtır. Daha önceleri Alaylarda çalıan subayların ordu atı müsabakalarında aldıkları parlak dereceyle stanbul Süvari Yarıma Grubuna milli takıma çaırılıyordu. Milli takımda parlak dereceler 85 aldıkları vakit Gruba tayin oluyorlardı. Grup kapatılınca bu görevi Ankara Kirazlıdere’de bulunan Muhafız Alayı Atlı Merasim Birlii almıtı. 1978 yılında Ayazaa’dan tayin edilen subaylar ile Muhafız Alayı Atlı Merasim Birlii, bünyesinde bir Binicilik Ekibi kurma gerei duymutur (Temurlenk, 2000, s.450). 05 Ekim 1984 günü, “Muhafız Alayı Süvari Birlii”, isim ve kurulu deitirerek “Kara Kuvvetleri Atlı Spor Eitim Merkezi” adını almıtır. 1996 yılında, okul olma yönünde yeniden yapılanma içerisine giren Atlı Spor Eitim Merkezi bünyesinde, eitim ve öretim faaliyetlerinin bilimsel bir altyapıya dayandırılarak yürütüldüü Öretim Bakanlıı tekil edilmi, Ar-Ge, Plan-Program, ÖlçmeDeerlendirme ve Kurs Kısımları oluturulmutur. Binicilik sporunun olimpik branlarında uzmanlamak maksadıyla bu tarihten itibaren Binicilik Ekip Komutanlıı üç kısma bölünmütür. Bunlar; At Terbiyesi, Engel Atlama ve 3Günlük Yarıma kısımlarıdır. Mevcut birikimi ve altyapısıyla ülkemizde binicilik okulu statüsünde faaliyet gösteren yegâne kurum olan K.K.Atlı Spor Eitim Merkezi, son 10 yıldır sportif binicilik gayretlerini yeniden olimpiyat hedefine yönelterek çalımalarına devam etmektedir. 4.4. Ülkemizde Binicilik Sporunun Uygulanmasında Karılaılan Temel Sorunlar Ülkemizde binicilik sporunun en önemli sorunları arasında sporun tanıtılamaması ve halk tabanına yaygınlatırılamaması, eitimsizlik, üretimsizlik ve sporun yönetilememesi gibi hususlar sıralanabilir. Aslında her birinin dierini etkiledii veya birinin dierinin sonucu olduunu rahatlıkla söyleyebileceimiz bu sorunların esas nedeninin, binicilik sporunun ülkemizde ne devlet ne de özel kii ve kurumlarca gerçekten gelitirilmesi istek ve iradesinin henüz olumadıından ileri geldiini ifade edebiliriz. Özellikle ATATÜRK ve smet NÖNÜ’nün Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren binicilik sporunun gerek geliimine gerekse kendi atımızı üretme konusunda gösterdii ilgi ve verdii destek sayesindedir ki 1960’lı yıllara kadar uluslararası alanda rekabet edilebilmitir. 86 4.4.1. Tanıtım ve Yaygınlatırma Günümüzde binicilik sporunun, Türkiye’de yapılan dier olimpik spor dalları ile mukayese edildiinde, halkımızın büyük bir kesimi tarafından tanınmadıı ifade edilebilir. At ve atlı tekilatların yaygınlıından kaynaklanan atlı spor kültürünün en yaygın olarak yaandıı Cumhuriyetin ilk dönemlerinde, Türk halkının en çok tanıdıı, ilgi duyduu ve takip ettii spor dallarından birinin binicilik olduunu ifade edebiliriz. Zira kitle iletiim araçlarının günümüzdekine oranla oldukça kısıtlı olmasına ramen o dönemde biniciliin, gerek ulusal gazetelerde ve gerekse spor dergilerde sürekli yer bulabildiini elimizdeki arivler açıkça ortaya koymaktadır. Ancak günümüzde binicilik sporu ne yazılı ne de görsel medyada yeterince yer bulamamakta, ulusal ve uluslararası organizasyonlar ile sonuçları hakkında haberlere ulamak çou zaman mümkün olmamaktadır. Binicilik sporunun bir ülkedeki gelimiliinin en önemli göstergesi, o ülkedeki lisanslı yaygınlııdır. sporcu Binicilikte sayısı ile gelimi sosyal ülkeler, kesimlerdeki bunu daılımları ve gerçekletirebilmilerdir. Ülkemizde ise, belirli bir çevre dıında, bu sporla ura verenlerin sayısı azdır. Çünkü halkın ilgisini çekse bile, pahalı bir spordur. Bunun toplum tabanına kadar indirgenmesi gerekmektedir. Ancak bu ekilde, binici arzı fazla olur ve yetenekli biniciler ortaya çıkabilir. Türkiye’de binicilik tabanının çok yetersiz olduu açıktır. Baarı için tabanın geni olması önem arz etmektedir. Biniciliin gelimesi ve binici yetimesi, binicinin ilmi esaslara göre yetiecei tam bir binicilik ortamı oluturulmadıında, baarılı olması mümkün görülmemektedir. Dünya binicilii incelendiinde, ne yazık ki, tarihimize yakımayacak ekilde, birçok ülkeden geri olduu görülmektedir. Binicilikte ura verenler veya ilgi duyanlar, yer, malzeme, at, beslenme ve barınma ile veteriner hizmetleri gibi masraflı olan bu spor dalında, ne yazık ki, zaman zaman çaresizlik içerisinde uzaklamaktadır. Türk binicilik ve atçılıını gelitirme, yayma ve yaatma olanaı salanarak, ibirlii içine girilmesi, her kuruluun yararına dolayısıyla ülkenin yararına olacaktır. 87 30 yılı akın bir süre Türk binicilik sporuna yarımacı, eitici, öretmen ve yönetici olarak hizmet etmi olan Özkan TEMURLENK, 6 Temmuz 2006 tarihinde yapılan mülakatta görülerini u ekilde ifade etmitir: “Binicilik uzun süreli bir çalımayı gerektirmektedir. Ülkemizde, özellikle bu sporu yapabilecek ekonomik gücü olan toplumdaki bayan ve çocukların, büyük bir yüzdesinin, i yaamı olmadıı göz önüne alınırsa, özellikle bunlara yönelik özendirme yapılmalıdır. Gerçekte bu özendirme, biniciliin kendisinde vardır. Üstün fizik gücünün genelde ters etki ettii binicilik sporu, bayan ve çocuklara, yetikinlerle yarıma olanaı verdiinden, doal olarak ilgi duyacakları ve kendilerini kanıtlayacakları en iyi spordur. Dünyada pek az bayan, güre, boks, halter, futbol gibi daha çok erkeklerin yaptıkları spordan holanır. Dolayısıyla aile çekirdeinin yarısı olan annenin etkisi veya zorlanmasında kalacak çocuk, spor branını da ona göre seçecektir. Bugün binicilik, jimnastik, buz pateni vs. gibi sporları izlemekten holanmayacak bayan ve çocuk sayısı pek azdır. Yarımalardaki izleyicilere bakarak, her ülkede bunun kanıtlanması yapılabilir. Ancak, çocuk ve bayanların balangıçta attan korktukları da bir gerçektir. Onları korkutan, atın fiziki yapısının büyüklüüdür. Dolayısıyla eitimin balangıcında, küçük, uysal ve terbiyeli atların seçilmesi gerekir. Bunun için Türk yerli atları veya Arap Yarım kan atların kullanılması doru olur. Özellikle Arap atlarının sıcakkanlı oluları dolayısıyla doasında bulunan canlılık, belki de bu özellikte olmayabilir; fakat yerli atlarla melez üretimi hiçte zor olmasa gerek”. Ülkemizde 1994 yılına kadar, birçok faal kulüp (K.K.Binicilik Ekibi dıında) stanbul, zmir, Ankara ve Bursa'daki Beden Terbiyesi ve Spor Genel Müdürlüü ile Atatürk Orman Çiftliine balı tesislerde çalımalarını sürdürmekte idi. Kendilerine ait özel tesisleri bulunmadıı gibi, 2098 Sayılı Dernekler Kanunu gereince dernek adı ile hizmet vermektedirler. Bu kulüplerin tüzüklerindeki ortak amaçlarından biri, binicilikle uraan herkese olanak salamak ve bu alanda kendilerine hizmet götürmektir. Ayrıca; genç yalardan balamak üzere binici ve at yetitirmek, dolayısıyla ülke binicilik sporunun yürütülmesi ve gelimesine katkıda bulunmayı hedef gütmek ortak amaçları arasındadır. 1994 yılından balayarak, çada özel binicilik tesisleri (Kemer Atlı Spor Kulübü-stanbul, Bakent Binicilik Kulübü-Ankara, Classis Binicilik Tesisleri-stanbul ve Sabancı Uluslararası Binicilik Merkezi-stanbul vb.) binicilik sporunun ilerisi için büyük yatırımlar yapılacaının ilk belirtileridir. Yine Adana, Mersin, Eskiehir, Kocaeli, Antalya ile dier ehirlerimizde var olan kulüplere ilave pek çok kulüp kurularak 2000'li yıllara 20'nin üzerinde kulüple girilmitir. 88 Son dönemde binicilik kulüplerinin sayısı giderek artmakta ve binicilik sporuna duyulan ilgi at ve atlı tekilatların yeniden yaygınlamaya balamasıyla doru orantılı olarak çoalmaktadır. Türkiye Binicilik Federasyonunun kayıtlarına göre 2006 yılı baı itibarıyla ülkemizde 30 adet binicilik kulübü, 469 lisanslı binici ve 659 tescilli at bulunmaktadır (Türkiye Binicilik Federasyonu, 2006, s.13). Bu rakamlar gelimi ülkeler ile mukayese edildiinde, o ülkelerin ortalama bir ehrindeki ortalama bir kulübün rakamlarına tekabül etmektedir ki bu konuda daha çok yol almamız gerektii ortadadır. 4.4.2. Okullama, Eitim ve Öretim Faaliyetleri Ülkemizde askeri biniciliin bir türlü okullaamaması, okullamaya çabaladıı dönemlerde istikrar ve gelimeyi yakalayamaması, bu sporda söz sahibi ülkelerdeki sürecin ülkemizde yaanmamasına neden olmutur. Süvari Okulunun 1959 yılında Tugeneral Cevat KULA’nın komutanlıında Ankara’ya nakledilerek aynı yıl lavedilmesi, stanbul Ayazaa’da “Uluslararası Yarıma Grubu” adı altında kurulan birliin 1978 yılına kadar çeitli ad ve tekilatlarla istikrarı yakalayamaması ve nihayette, özellikle mevcut fiziki altyapısı ile dönemin Avrupa’sındaki ender tesislerden biri olan Ayazaa/stanbul’daki Süvari Yarıma Grubu’nun 1978 yılında kapatılması Türk biniciliinin olimpik geliimini durdurmu ve evrensellikten tekrar yöresellie seyahatini zorunlu kılmıtır. Bir harp aracı olan atın spor alanında kullanılmaya balamasıyla, binicilik sporunun ilk uygulayıcıları tüm dünyada olduu gibi Türkiye’de de askerler olmutur. Mesleklerinden ayrılan deerli asker binici ve binicilik öretmenlerinin, bugün yapılan ekliyle çada biniciliin uygulama esasları ile kendi deneyimlerini, bu spora ilgi duyan sivil gençlere aktarma çalımalarıyla toplumda yaygınlamaya balamıtır. Binicilik sporunda gelimi ülkeler yakından incelendiinde, sporun askerlerden sivillere geçiindeki doal ve salıklı süreç maalesef ülkemizde 89 yaanmamıtır. Zira özellikle Avrupa ve Amerika’da sivil toplum binicilik sporuna ilgi duymaya baladıında, zaten bilimsel bir altyapıya kavuturularak çada bir okullama sürecini tamamlamı askerlerin tesislerinden istifade etme imkânına kavumulardır. Sporun kuramsal ve uygulamalı eitiminin tüm inceliklerini ehil öretmen ve sporculardan almı olan sivil kesimin sayısı giderek artmaya baladıında, açılan sivil kulüp ve iletmelerde ihtiyaç duyulan öretmen, veteriner, nalbant ve seyis gibi ihtiyaçlar yine askerler tarafından karılanmı ve ulusal bir dayanıma sergilenmitir. Bu yüzdendir ki II.Dünya savaından sonra tüm Avrupa’da sivil kesimde yaygınlamaya balayan binicilik sporunda, özellikle 1960 Roma Olimpiyatlarından itibaren ülkelerin asker binicileri olimpiyatlarda taıdıkları milli bayraklarını kendi ülkelerinin sivillerine yine olimpik seviyede teslim etmeyi baarmılardır. Binicilik sporunun ülkemizde en çok sıkıntı çektii konulardan birisi olan, binicilerdeki hissiyat ve ustalıın geliimine önemli oranda etki eden eitici ve öretmen ihtiyacı hala çözülememitir. Bu ihtiyaç çok büyük paralar karılıında yabancı hocalar ile karılanmaktadır. yi öretmen, çok para karılıında da olsa, binicilikte çok ileri ülkeleri bırakarak, kendine bir ey vermeyecek ve sesini duyuramayacak bir ülkeye gitmesi düünülmez. Yine, dünyanın neresinde olursa olsun, bu sporu yapanların ekonomik güçleri düünülürse, iyi öretmeni parayla getirmenin zorluu anlaılır. Temurlenk(2006)’e göre: “Türk öretmenleri ise zaman zaman yabancı öretmenler düzeyinde baarı gösterdikleri tarihe ve bugüne bakıldıında görülecektir. En kuvvetli dönem Alb. Eyüp ÖNCÜ (1956-1960) çalıtırıcılıı dönemidir. Türk Takımı 1960 Olimpiyat Oyunlarında favori gösterilen takımlar arasında sayılmıtır. Ancak binicilikteki kesintiler, balangıçtaki yurt dıı kursların devam etmemesi ve yabancı öretmenlerin çok pahalı olmaları, Dünya Biniciliindeki iletiim kopuklukları ve yakından izlenme olanaı bulunmaması binicilikte gerilemeye neden olmutur. Yurt dıı temasların Balkan düzeyine indirgenmesi bir çeit kendi kabuumuza çekilme sonucunu dourmutur. Yeni teknikler ve gelimelerden yoksun öretmenlerimiz, kendilerini yenileme ve ama olanaı bulamayarak ve buna gereksinimde duymayarak elde edilenlerle yetinmilerdir. Tüm bunlara karın, biniciliimizin gelimesini yabancılara balamaktansa 1925-1930 yılları arasında örneini gördüümüz kurslar sonunda Türk biniciliini, karakter yapısını, kültürünü yakından tanıyan, kendi anadillimizle 90 konuan, sorunlarımızı bilen ve giderebilecek olan öretmenlerimizin çok daha yararlı olacaı kanısını vermektedir. Oysa tarih tekerrür etmektedir ve yurt dıı at alımları ile yabancı öretmenlerle elde edilen küçük baarılar binicilikte ilerlediimizin göstergesi olarak gösterilme çabası görülmektedir. Zaman zaman tarihte görüldüü gibi, bir kaç çok yetenekli binicinin küçük baarıları binicilikte gelimenin olduuna iaret olamaz. Top yekûn ülkede binicilik sevgisi aılayacak ve öretecek, öretmen ve çalıtırıcılara gereksinim vardır. Bugün yurdun pek çok bölgesinde kulüpler açılmakta ancak ne yazık ki bilgili öretmen yokluundan ve binilecek atın eiticisi bulunmadıından pek çou da kapanmaktadır veya dı kaynaklı eitime yönelinmektedir. Ancak, çok pahalı olan dı kaynak eitim ve öretimiyle uzun süre binicilik yapmanın ve yaygınlatırmanın olanaksızlıı ise kısa zamanda görülmütür. Bu kez ucuz fakat bilgi birikimi ve deneyim olarak Türkiye'nin çok altındaki ülkelerin binicileri ve yetersiz eitimli atlarında umut aranır olmu, bir türlü ortasını bulamayan Türk binicilii böylece kendini bunlara emanet etmitir. Ancak tarihimiz bunu hak etmiyor ve binicilik toplumu buna üzülüyor. 4.4.3. Kitap ve Yayın At ve binici eitiminin bilimsel bir çerçevede sürekli gelien bir spor dalı olarak algılanmaya baladıı günden bu yana birçok kitap yazılmı olup bunların bazıları binicilik eitiminin temelinde birer klasik eser olarak yer almı ve hala günümüzde geçerliliini sürdürmektedir. Binicilik sporunda gelimi ülkeler yakından incelendiinde, at ve binici eitiminin temel esaslarının neler olduuna ve aralarındaki ibirlii ve uyumun nasıl gelitirilmesi gerektiine yönelik ciddi oranda bir literatüre sahip olduklarını söyleyebiliriz. Türkiye'de ise atı ilk kullanan olmasına karın geçen süre içerisinde; Türkiye'de çalıan bir kaç yabancı öretmenin ders notları, birkaç özel meraklı süvari subayının çevirileri, Alman talimnamesinin çevirisi (1935) ve binicilik sporunda dünya klasiklerinden sayılabilecek “Give Your Horse A Chance” (A.L.D.ENDRODY) ve “Training Show Jumpers” (Anthony PAALMAN) adlı eserlerin 1986 ve 1987 yıllarında Ütm. Yavuz TÜRKGENC tarafından yapılan çevirisi dıında, yazılan ve basılan her an her binicinin elde edebilecei çoklukta Türkçe eserler yoktu. Alb.Özkan TEMURLENK tarafından 15 yıllık bir çalıma 91 sonucunda hazırlanan ve 1996 yılında yayınlanan BNCLK SERS kitapları, hali hazırda ülkemizdeki en doyurucu ve en geni içerie sahip yegane eserdir. Yine binici toplumunda, yabancı kaynaklı ve çounluu çocuklar için ticari amaçlı ve bilimsellikten yoksun olsalar da pek çok kitap bulunmaktadır. Çounlukla yabancı dil bilmelerine ve yararlanma olanakları bulunmasına karın ne yazık ki, ya zaman bulamama, okuma veya bu ii bilimsel olarak yapma alıkanlıının olmaması; ya da okuduunu anlayacak yeterli binicilik bilgi düzeyinde olmayıından veya bilimsellie gereksinim duyulmamasından yeterli ölçüde yararlanılmamaktadır. Kitap ve yayın konusunda ülkemizde ilk ve en nitelikli çalımaya sahip olan Özkan Temurlenk, bu konuya ilikin görülerini öyle ifade etmitir: “Binicilik kitapları, at ve binicinin, fiziki ve zihni özellikleriyle bilgi ve deneyimlerin aktarılmasından oluur. "Eer kitap okumakla binicilik örenilseydi, u anda Dünya da bugünkünden çok daha fazla binici olurdu," diyenler çıkacaktır. Ancak unutulmamalı ki, hangi konuda olursa olsun, ie balamadan önce kurumsal bilgi (nazariyat) önde gelmektedir. Eer tüm biniciler sıfırdan balasaydılar, yaamları sonunda birbirine yakın veya aynı noktaya gelirlerdi. te bu durumda kitaplar deneyimli binicilerin deneyerek elde ettikleri ve yararlandıkları konuları, aynı ölçüde ura vermeden yeni nesillere bilgi salanmasına yardımcı olur. Kitaplarda yazılanları anlayarak okuyan ve hissederek uygulayanlar, sonunda baarıya ulaacaklardır. "Kitap okumakla binicilik örenilmez" sözü, genelde en sert tartımaların bile sonucunu balamak için kullanılır. Özellikle, binicilikteki sözü geçenlerce kullanılması, inandırıcılıını artırmaktadır. Doaldır ki, binicilik belirli kas ve becerilerle, belirgin uyarı ve yardımların zenginlii, binicinin atla iletiim kurmasını salayan, yeteri kadar esnek ve güvenli bir oturuun gelitirilmesi, yine koltukta oturma yerine atın üzerinde elde edilmesinin gereklilii bilinmektedir. Yalnızca, binicilik ustalıından çok, binicilik sanatını yapmakla ilgilenirsek; yetenek, beceriklilik ve kas gücü gibi fiziki ustalıkların yeterli olmayacaı bir gerçektir. Temel binicilik dıındaki eitim, öretmeden çok, örenme ilemidir. yi örencilerin iyi öretmenleri olur. Örenme, öretmen olmadan da sürdürülmelidir. Söz ve yazı ile iletilen önerilerden, bakalarının özümlenmi deneyim ve gözlemlerinden örenebilecek çok ey vardır. Yaam zamandır, zaman bulamamaktan yakınılabilinir; fakat gerçekten zamanı ekonomik kullanmanın tek yolu bakalarının deneyimlerini ödünç almada yatar. Bakalarının daha önce bulduu bir sorunun çözümünü ura vermeden elde etmekten daha iyi zaman kazanmanın yolu yoktur”. 92 4.4.4. Yerli At Üretimi Yerli at üretimi ve eitiminin, binicilik sporunda baarıya ulama konusunda en önemli girdi olduu, bu sporda söz sahibi olan ülkelerin yıllık at üretimlerinin çok yüksek olmasından rahatlıkla anlaılmaktadır. Kendi atını üretemeyen ülkeler, uluslararası alanda rekabet edememekte ve at üretimini bir endüstri haline getiren ülkelere baımlılıklarını sürdürmek zorunda kalmaktadırlar. Hollanda, Almanya, Fransa, ngiltere gibi gerek at üretiminde gerekse yarımalarda söz sahibi ülkeler uzun yıllardır bilimsel bir altyapıya oturtarak sürdürdükleri at ırkı çalımaları sonucunda elde ettikleri nitelikli damızlıkları ve çok kaliteli spor atı adaylarını dıarıya satmamakta ve muhafaza etmektedirler. Cumhuriyet öncesi dönemde at ıslah çalımalarına zaman zaman yer verildiini görmekteyiz. 1908 Merutiyet’inden sonra, ordumuzun hayvan ihtiyacını gidermek ve yurdumuzdaki yerli at soyunu iyiletirmek amacıyla, dönemin Harbiye Nazırı Mahmut evket Paa’nın istei dorultusunda bazı giriimlere balanır. Balkan, 1nci Dünya ve Kurtulu Savaları, Türkiye'de at sayısının önemli oranda azalmasına neden olmutur. Bundan en çok etkilenen de Cumhuriyet dönemi atçılıı ve binicilii olmutur. Bu olumsuzluu ortadan kaldırmak ve binicilik sporunda baarıa ulamak amacıyla uzun yıllar dıarıdan at alımları yapılmıtır. Aynı zamanda, Türk Binicilik Ekibi'nin Türk kanı atlarla yarımalara katılması ile ilgili çalımalara, dönemin Babakanı Sayın smet NÖNÜ'nün direktifleriyle büyük bir hız verilmitir. 1924 yılında kurulan Karacabey Harasının aratırmalarına 1941 yılında Fransa Askeri Ataesi ve yıllardır Türkiye'de öretmenlik yapan Alb. F. ALBERT TATON'nun da katılımlarıyla devam etmitir. Sert, cesur, akıllı, ancak küçük ve eski iyi Türk kanı atların, iri Macar Nonnius, Arap ve ngiliz safkanlarıyla karıtırılmasından çada binicilie elverili "Karacabey Yarım kan" ırk çalımaları meyvelerini 1970 yıllarında vermeye balamıken bazı acele ve olumsuz raporlar nedeniyle ne yazık ki bu çalımalar bırakılmıtır. Dolayısıyla yeniden dıa baımlılıımız söz konusu olmutur. 93 Binicilik sporunda, insan unsuru (binici, öretmen, çalıtırıcı, veteriner, nalbant, at bakıcısı, yönetici, hakem vs.) ne kadar önemli ise, atta aynı ölçüde belki de biraz daha önemli yer tutmaktadır. Ülkemiz bir tarım ülkesi olmasına karın, birçok konuda olduu gibi at üretiminde de “yurt dıından hazırı almak varken neden uraalım” kolaycılıı yerli at üretmi çabalarının önünü tıkamıtır. Yarı atçılıında, bir dönem çok iyi olan yetitiriciliimiz, Ortadou Ülkelerine at ihraç eder durumda iken, bu pazarlarını da yitirmitir. Oysa tarım ülkesinde at üretmek daha ucuza mal olması gerekir. Ancak, bu konunun uzun vade de düünülerek, sabırla uygulanması gerekmektedir. 1947 yılında balatılan, yerli atlarımızın yarımalara hazırlanması çalımaları, bilimsel olarak günümüze kadar sabırla devam etseydi, bugün binicilik sporunun icrasında çok daha farklı bir konumda olacaımız muhakkaktır. u anda dıa baımlı at kaynaımız, ne yazık ki; "Taıma suyla deirmen dönmez" sözündeki gerçein ııında bulunmaktadır. Oysa yurt içinde kaynak aramak ve aratırmak gerekmektedir. Bu konuda, yine 1965-1983 yılları arasındaki yerli at yetitiriciliimiz ve baarılarımız göz önünde tutulmalı ve sabırla üzerine gidilmelidir. Yurt dıı alımlarında, 1960 yıllarına kadar olduu gibi, uluslararası yarımalara katılabilecek yetenekli ve eitim düzeyinde olanlar seçilmelidir. Son on altı yılda yapılan yaklaık 1000 at alımı ücretiyle 20-30 at alınsaydı, bunu gerçekletirebilecek potansiyele erimi olunacaktı. Dünyada yedi yaındaki bir at; deil orta, yüksek, uluslararası zor sınıf yarımaları, son büyük hedef olan, Dünya ve Olimpiyat ampiyonalarını baarıyla bitirerek alkılanması çok az da olsa görülmektedir. Oysa yurt dıından büyük paralarla alınan 9-10 yaından büyük atların, bölgesel ve kulüp yarımalarında balangıç sınıfı (90-100cm. yüksekliinde) parkurlarda koturulmaya çalıtırılması, bitiremeyenlerin de çounlukta olması, atçılıımızı temelden yıkma uraısından baka ne ile deerlendirilebilir. Yine yabancı atların bu kadar kolay yurt içine getirilemedii dönemlerdeki yerli atlarımızdan; Hidalgo, Temerer, Kongo, ahlan, Kazanova-I, Cyrus, Dama, Kamer, Hanlı, Fair Coıırt, Tunca, Silverstar-I, Uvava, Ceylan, Güzelkız, Benek, Flitner, rma, Fool-Espir, Çakul-II, Dıtglas, King, Gnstın, Zuhal, Peîerpan, ilknur, Miranda, Hakan, Kimo, Ayen, Bikini, Clıopen, Biritania, Capricio, Arı, Bozkurt, Ronsard, Onder-II, Binboa, Twigy, Yarıteınposu, Askot, Spitfire, Noel, Firesong, Cupiton, Mendüllü, Impayable, Nillıan, Hermes, Emrah, Tarkan, Abdal Kader, Turulbey, Napolyon, Alberto, Alkoz-I, Amazon-I, Bonanza, Rainlover, Alkım, Spark, Aymer, Vaubon, Marilonza, Sülün, Sapmaz, Denizhan, Leyla, Sn-eetsulian, Akdoan, Ttıdor-Cron'rim bugün yurt dıında ithal edilenler kadar i yapmadıklarına mı inanıyoruz? Özellikle, Viyana'yı ayaa kaldıran Balkan ampiyonu Uvava'yı, her yıl Milli Takımdaki yerini alan bir Peterpan, Ares'i; Balkan ikincisi Ronsard'\, Gençler Balkan ampiyonu Twigy ve Bonanza'yı; Balkan ampiyonu takımımızı birinciliklere sürükleyen Kazanova, Silvester-I, Önder-I ve Tunca'yı, Balkan üçüncüsü Kimo'yu ve son 1992 Balkan ampiyonu Topaz’ı ve hatta Martel, Murat ve Demirhan’ı unutmak mümkün mü? Bunları yetitiren ve eiten at kaynaklarımız kurudu mu ki, bunların çou düz yarı yerlerinde sakatlanmı, ie yaramaz duruma geldikten sonra eitime 94 alınmılardır. Özel binicilik yarımaları için ele alınsalardı, bugünkü durumlarından daha iyi yerlere gelebilirlerdi ve dıardan alınan at paralarıyla bu atlar sakatlanmadan alınabilirlerdi (Temurlenk, 2000, s.83). Yerli at üretimi ve eitiminin Türk binicilik sporunun geleceini yakından ilgilendirdii asla göz ardı edilmemeli ve geçmi dönemde yapılan çalımalardan ve bu konuda ülke ekonomilerine ciddi katkılar yapan birer endüstri yaratmı ülkelerden esinlenerek bilimsel ve çada üretim politikaları oluturulmalıdır. 4.4.5. Yönetim ve Planlama Binicilik sporunun baarısı için gerekli olan unsurlardan, binicilik yaantısındaki süreklilik, tesis, at üretimi ve eitimi, alımı, bakımı, beslenmesi ile veteriner, nalbant, seyis giderleri için gerekli bütçe ihtiyacı, sportif yaam içerisinde risk alma, karar verme ve uygulama ile ilgili gerekli inisiyatife sahip olma vb. bireysel imkân ve kabiliyetlerin, üretim ve ekonomide serbest piyasa koullarının egemen olduu sivil toplumda önem kazanırken, askeri kurumlarda aynı oranda hayat bulamaması binicilik sporunun uygulayıcılarının el deitirmesinde esas rolü oynamıtır. Bu hızla deien ekonomik ve sporun çada ihtiyaçlarına refleks gösterebilme üstünlüünün, bilgili ve kabiliyetli gençlerle birlemesiyle, olimpiyatlarda yaklaık olarak 50 yıldır milli takımları dört askerden oluan ülkelerin, bir kaç sonraki olimpiyatlarda üç asker-bir sivil, daha sonraki olimpiyatlarda iki asker-iki sivil, 80’li yıllarda üç sivil-bir asker ve nihayette 90’lı yıllardan itibaren dört sivil binici ile yollarına devam ettiklerini gözlemlemekteyiz. Son iki olimpiyattan beri sahalarda asker binici göremeyiimizin sebebi, artık binicilik sporunun ülkelerin sivil tabanında oldukça yaygınlatıı ve kök saldıından, askeri biniciliin ise yukarıda belirtilen ekonomik ve bürokratik yeteneklerinin spordaki serbest piyasa koullarıyla rekabet edememesinden kaynaklandıı rahatlıkla söylenebilir. Bu ülkelerin, spor yönetiminde gösterdii çada ve ulusal yaklaımlar neticesinde, Askeri Binicilik Okullarını 80 ve 90’lı yıllarda Ulusal Binicilik 95 Okullarına çevirip buradaki asker-sivil geçiini de salayarak geliimlerini devam ettirdiklerini görüyoruz. Günümüzde askerler, sahip oldukları tüm tarihi ve kültürel zenginliklerini sergiledikleri halka açık müzeleri, kütüphaneleri, icra ettikleri göz kamatıran tören ve gösteriler ile sürdürmekte ve ülkelerine hizmet etmenin haklı gurur ve ayrıcalıını yaamaya devam etmektedirler. Türkiye Binicilik Federasyonu 1958 yılına kadar K.K.Süvari Dairesi Bakanlıı’nca temsil edilmi, 1958 yılında ilk sivil yönetici olan Nejat ECZACIBAI yönetimi ile devam etmi ve günümüze kadar birçok deerli bakan ve yönetim kurulları tarafından sevk ve idare edilmitir. Bu dönem içerisinde, ülkemizdeki spor yönetimi tekilatlarının deiimine göre Binicilik Federasyonu bakan ve yönetim kurulları ilgili mevzuata göre atanarak veya seçilerek oluturulmu ve 2005 yılında özerk federasyonlar arasına katılmıtır. Günümüzde binicilik sporunun ülkemizde uygulanmasında karılaılan tüm sorunların, bir takvim içerisinde milli ve çada bir planlama ile çözülebilmesi için yeniden yapılanma çabalarına devam etmektedir. Geçmi dönemde planlama ve uygulama faaliyetleri konusunda istikrarlı bir sistem oluturulamamı ve özellikle orta ve uzun vadeli ulusal ihtiyaca yönelik planlamalar yapılamamıtır. Planlama ile ilgili olarak Temurlenk’in görüleri ise öyledir: “Biniciliimizde planlamaya pek deer verilmemekte. Yapılan planlar ya sık sık deitirilmekte veya çok az bölümlerine sadık kalınmaktadır. Planlama yasak savmak için, hazırlıksız ve aceleyle yapılmakta dolayısıyla plan önemi kalmamı bir dokümana dönütürülmektedir. Biniciliimiz kalıcı bir binicilik yönetmelii yapma aamasına bile gelememi, her federasyonların deiiminde deiik yönetim ve ani kararlarla amaçsız, plansız, programsız ve bazı çevrelere yaranmak için, yarımalar düzenlemek için yenilenmekte ve deitirmektedir. Dolayısıyla da binicilik toplumu ile yönetim arasındaki devamlı iç çekimelerle uramaktan sporu yönlendirecek ortam oluturulamamaktadır. Bu iç çekimelerin, federasyon yönetim kadroları, teknik ve eitim vb. kurallarını oluturmada da olumsuz etkileri olmakta, bu görevler çounlukla amacı dorultusunda binicilik politikası yapabileceklerle deil, yasak savmak veya göstermelik ve ilgisiz kiilere verilmektedir. Çounlukla kurullarda görevlendirilenlerin kiisel ileri dolayısıyla konularıyla ilgili yeterli çalımayı yapamamakta ve hatta kurulda olduklarından haberleri bile olmadıı zaman zaman görülmektedir. Tüm yaamını binicilie adamı, bilgili, ilgili ve yetenekli olanların ise özellikle binicilik toplumda pek çok bulunan sözü geçenlerce, yıpratılarak, küstürülmekte veya huzursuz olacaını düünerek hizmet vermekten kaçınmaktadır. Binicilikte 96 parlak dönemlerin yaandıı 1960 yıllarına kadar yarımalar sonrası gerçekçi ve incelikle hazırlanan raporlara, ilgililerin olumlu tutumları ve kısmen de olsa doru yaklaımlarıyla azda olsa atılım yapılabilmitir. Daha sonraki yıllar ise, i olsun için istenen, düzenlenen, incelenmeye alınmaya dahi gerek duyulmayan ve eksiklerin üzerine etkin olarak gidilmeyen raporları verenler ye tutulduundan, gerçeklerden korkulmu ve rahatsız olunmu dolayısıyla bu tür raporları yazanlar benimsenmitir”. 97 BÖLÜM 5 SONUÇ VE ÖNERLER Antik ça boyunca farklı yarımalar ile devam eden binicilik sporunun tarihi serüveni, 1912 Stockholm Olimpiyat Oyunlarından itibaren modern olimpiyatlar ile bütünleerek yoluna devam etmektedir. Tüm dünyada olduu gibi ülkemizde de binicilik sporu farklı branlarda uygulanmakta olup, tarihte bazı dönemlerde bu sporda söz sahibi ülkeler ile rekabet edebilmi Türk binicilii, bu alanda uluslararası düzeyde hak ettii yeri alabilmek için gayretlerine sürdürmektedir. Yaklaık altı bin yıldır insanlık âlemine birçok alanda hizmet veren at, insan emrindeki ilk ilevini, ikinci ve asıl ilevini de bini haline getirmesiyle yüklenmitir. Yakın tarihe kadar her toplum için önemli bir vasıta olan bu hayvana, toplumların sava, ulaım, taıma vb. ortak eylemlerinde bile farklı tarzlar uygulanmıtır. Örnein; Hitit, Mısır, ran, Grek ve Çin gibi medeniyetlerde at sadece veya daha ziyade çekme ilevi için arabalarda kullanılırken; Türklerde bu ve buna benzer eylemlerin hemen hepsinde binicilik faktörü tarihin her döneminde ön planda olmutur (Atalay, 2005, s.66). Modern cumhuriyetin kuruluu ile birlikte binicilik sporu da büyük bir yükselie geçmi ve 1960’lı yıllara kadar uluslararası arenada kendimizi ifade ettiimiz ve baarılı olduumuz bir kaç spor branından biri olmutur. Türk ulusu ise binicilerine ulusal bir kahraman gözüyle bakmı ve binicilik sporu hem devletin hem de milletin büyük ilgisine ve sevgisine mahzar olmutur. Yani 1960’lı yıllara kadar binicilik Türkiye de en popüler bir kaç spor dalından biridir. 98 Kronolojik geliimini yukarıda açıkladıımız binicilik sporu, aslında bir anlamda modern cumhuriyetin sporcu yüzünü temsil etmektedir. Dikkat çekecei gibi bizzat cumhuriyet hükümetlerinin direktifleri ile çalımalarını yürüten ve özellikle askeri ve resmi erkân içerisinde youn bir ilgi gören binicilik sporu bir yönden de sporda modernleme sürecinin en baarılı örnei olarak kabul edilebilir. Atatürk’ün 1931 Sofya yarımalarını kastederek; “Balkanlara sıkııp kalmamalı, hedef Balkanlar deil, Avrupa ve Dünya olmalıdır” direktiflerine uygun olarak ve uluslararası binicilik federasyonunun yarımalar takvimi dikkate alınarak, binicilik ekibimizin olimpiyatlar hedefine yönelik Avrupa ülkelerini kapsayan müsabaka programlarına itirak etmeye baladıını görüyoruz. Genç Türkiye cumhuriyetinin Avrupa’da komaya balayan süvarileri katıldıkları tüm müsabakalarda ilgi odaı olmu, uluslararası alanda pek tecrübesi olmayan ancak gerek atları ile olan uyumları gerekse at üzerindeki zarif görüntüleri ile dönemin otoriteleri tarafından yakın takibe alınmılar ve hayranlıkla izlenmilerdir. 1932 Nıce (Fransa), 1934 Viyana (Avusturya), 1935 Viyana (Avusturya), Nice (Fransa), Aachen (Almanya), Budapete (Macaristan) uluslararası yarımaları ile tecrübe kazanmaya balayan binicilik ekibimiz, bu güne kadar toplam dört olimpiyat oyununa itirak etmitir. Bunlar 1936 Berlin, 1948 Londra, 1956 Stockholm ve 1960 Roma Olimpiyatlarıdır. 1923–1960 yılları arsında bugün çok popüler olan futbol, basketbol, voleybol gibi birçok spor dalı, henüz gelime aamasında veya birkaç kulüp vasıtası ile halkın belirli bir kesiminin ilgi gösterdii spor dalları iken, bu dönemde güre, binicilik gibi halkın daha iyi bildii ve yurt geneline yayılmı olan spor dalları en popüler branlardır. Milli binicilik ekiplerimizin yurt dıına çıkıları, yarımaları ve yurda dönülerinin ayrı ayrı manetlere taınmaları ki bunu dönemin en önemli siyasi gazeteleri yapmaktadır, o dönemde halkın binicilik sporuna olan ilgisini göstermektedir 99 Türk milleti bu süreçte, tarihsel anlamda ata ve binicilie olan youn ilgi ve sevgisini binicileri ile atlarından esirgememilerdir. 1938 yılında Mussolini Kupası’nı alarak yurda dönen Türk binicilerini limanda maheri bir kalabalık karılamı ve süvari subayları halkın övünç kaynaı haline gelmilerdir. Aynı zamanda bu baarı Avrupa’da youn ilgi görmü ve özellikle Fransız, Alman ve talyan basını haberi günlerce manetlerine taımılardır. Yine dönemin gazete ve mecmuaları incelendiinde 1940’lı yıllar ile 1960’lı yıllar arasında atlarımız ve binicilerimiz defalarca haber olmulardır. Bugünkü nönü Stadı’nda yapılan binicilik müsabakaları onbinlerce taraftarı tribünlere çekebilmi ve binicilik sporu ülkemizdeki en popüler birkaç spor dalından birisi olmayı baarabilmitir. Yine o dönemde Türkiye’de binicilie olan ilgiyi açıkça gözler önüne sermesi açısından dikkat çekicidir ki 1965 yılında milli binici Kemal ÖNCÜ yapılan anketler neticesinde Türkiye’de yılın sporcusu seçilmitir (Yıldız, 2000, s.249). 1959 yılında Ankara’ya nakledilerek aynı yıl lavedilen birlik, 1960 yılında “Uluslararası Yarımalar Grubu” adı altında kurulan birliin yurt dıındaki yarımalara katılamamasından dolayı “Atlı Yarımalar Grubu” adını alması üzücü bir durumdur. Bu ad deiikliinin nedenleri ile 1960–1964 yılları arasında biniciliin bir durgunluk dönemine girmesinin nedenlerinin paralel olduu düünülebilir. Çünkü bu dönemde 27 Mayıs askeri müdahalesi sonucu önemli binici general ve üst rütbedeki subayların emekli edilmesi nedeniyle tecrübeli binicilerden çalıtırıcı olarak yararlanılamaması, ayrıca hiçbir bilimsel dayanaı olmayan “at vebası” söylentileri nedeniyle, Türk binicilerin yurt dıı yarımalara katılamaması üzücü bir durum olarak karımıza çıkmaktadır. Ne yazık ki bu yasak 1968 yılında tekrar gündeme gelmi ve 1991 yılına kadar devam etmitir. Süvari sınıfının kaldırılması son süvari birlii olan 43. Süvari Alayı’nın lavı ile gerçeklemitir. 1965 yılında okul “Süvari Yarıma Grubu” adını almıtır. Çalımalar 1978 yılına kadar devam etmi, 4 Temmuz 1978’de dönemin Genelkurmay Bakanı Org. Kenan Evren tarafından imzalanan emirle bu birlik de lavedilmi, baarılı asker binicilerimiz Ankara’ya tayin edilmi ve binicilik okulu rolü üstlenen son birlie veda edilmitir (Uur, 2006, s.39). 100 Toplum kültürünün kuaktan kuaa devamının salanması, kültürünü dolayısıyla kendisini dier toplumlara tanıtabilmesi bakımından, özellikle geleneksel sporlar büyük önem taımaktadır. Milletimizin en eski ata sporlarından olan binicilikte ülkemizin baarıya ulaabilmesi için, izlenecek tek yol, biniciliin ülke genelinde yaygın olarak yapılmasının salanması ve tedbirler alınmasıdır. Alınacak tedbirlerin baında, kaliteli eleman yetitirmek, gerekli binicilik tesis ve alanların yapımı yanında, üniversitelerimizin Veteriner Fakültelerinde de iyi bir atlı spor programı uygulanması gerekmektedir. Ülkenin kalkınması, salıklı ve eitilmi insanların çokluuna balıdır. Çünkü eitim; görevlerini en iyi ekilde yerine getirecek insanlar yetitirir. Binicilik ise, dier sporlar gibi, genel eitimin ayrılmaz ve bütünleyici bir parçası olup; organik, sosyal, zihinsel, duygusal ve beceri yönünden gelimi, salıklı insanların yetitirilmesinde etkin ve cazip bir araçtır. Binicilik, bugün bir bilim, sanat ve endüstri dalıdır. Bir sosyal olay olarak, ülke içinde insanların kaynamasını saladıı gibi, ülkeler arasında da yakınlamayı salayabilmektedir. (Temurlenk, 2000, s.90). Gelimi ülkelerin hemen hemen tamamında emniyet ve asayi görevlerinde kullanılmak üzere, gerek metropoller gerekse turistik bölgelerdeki at ve atlı tekilatların yaygınlıı hemen fark edilmektedir. Bu ülkelerin polis ve jandarma tekilatlarındaki atlı birliklerin emniyet ve asayi hizmetlerini yürütürken ülke insanları üzerinde oluturduu güven duygusu, dier hizmet araçları ile kıyaslandıında maliyet ucuzluu, hareket kabiliyeti, asayi olaylarında tepkide çabukluk, önleme ve koruma kolaylıı vb. hususlar, atın saladıı avantajlar olarak dikkat çekmektedir. Ankara’da kurulan Atlı Polis Eitim Merkezi ile Nevehir’de bulunan Atlı Jandarma Eitim Merkezi, tarihimizde oldukça yaygın olan atlı kolluk kuvvetlerinin yeniden kurulmaya balamasının ilk emareleri olarak gözükmektedir. At ve atlı tekilatların sayısının özellikle metropol ve jandarma bölgelerinde artmasının, dolaylı olarak binicilik kültürünün tanıtımı, geliimi ve yaygınlamasına hizmet edecei muhakkaktır. Zira atın insanlar üzerindeki etkisinin toplumsal barıa, uyum ve estetie saladıı katkı sosyolojik bir kazanım olarak deerlendirilebilir. 101 Son yıllarda, Türkiye genelinde, binicilik tesisi ve kulüplerin sayısının artmasıyla, binicilikte önemli bir hareketlilik ve tabana yöneli gözlenmektedir. Bursa, Konya, zmit, Mersin, Kocaeli, Adana, Antalya, Ankara, stanbul, zmir ve Eskiehir’e ek olarak yeni kulüpler kurulmutur. Bunun yanında stanbul, Antalya, Bodrum, Kapadokya, Marmaris gibi turistik yerlerde atlı turizm gibi bir sektör olumu ve hem yerli hem de yabancı turistlere hizmet vermeye balamıtır. Bunlar biniciliin popülaritesinin artmasında olumlu gelimelerdir. Binicilik, endüstri olarak da iyi bir gelir kaynaı olup güçlü bir istihdam, reklâm ve propaganda aracıdır. nsanın her yönüyle gelimesini, güçlü ve salıklı olmasını salayan, modern çaın hastalıklarına karı direnci artıran, etkili bir vasıtadır. Binicilik yapana ve izleyene zevk, heyecan ve coku veren, gençlerin enerjilerini olumlu yönde kanalize ederek onları zararlı faaliyetlerden koruyan, bireyi sosyalletirici, bütünletirici kültürel yabancılamayı önleyici, güçlü bir eitim aracıdır. Binicilikte uluslararası alanda kazanılan baarılar, milletin ortak sevinç ve moral kaynaıdır. Ülkede biniciliin gelimesi, ülkenin ekonomik gelimesiyle doru orantılıdır (Temurlenk, 2000, s.91). Günümüzde Fransa, talya, Hollanda, Belçika, Almanya, ngiltere gibi ülkelerde atlar, sosyal yaam içerisinde çok büyük bir yeri ve deeri olan varlıklardır. Her birinde yıllık ortalama 800 bin-1.2 milyon kayıtlı spor atı doumunun gerçekletii bu ülkelerde, atın birçok kullanım alanı mevcuttur (Haras Nationaux De France, 2000,s.11). Ülkelerinin teknolojik gelimiliin neticesinde yaamlarında daha fazla kültür, sanat ve spor faaliyetlerine yer veren batılılar, bir bilim ve sanat olarak deerlendirdikleri binicilii, hem ülke ekonomilerine katkıda bulunan bir sektör, hem de toplumsal yaamın parçası olan bir deer olarak kabul ederek, sistematik bir yaklaım ile bilimsel bir altyapı üzerine oturtturmulardır. Ülkemizde ise; bize ait olan paha biçilmez 6000 yıllık at ve binicilik kültürünü, tarihi süreç içerinde yitirdiimizden dolayı yabancılatıımız, onunla karılatıımızda korktuumuz, hatta yanına bile yanaıp dokunamadıımız, sevemediimiz atlarımızla yeniden tanımak ve onları tekrar kefetmek için salıklı 102 ve bilimsel bir eitim sistemine ihtiyaç duyulmaktadır. Kulaktan dolma bilgilerle, bilimselliin olmadıı bir eitim anlayıla hiçbir gelime elde edilemedii gibi, bu spora gönül veren birçok genç, aynı eksiklik yüzünden belirli bir seviyenin ötesine geçemediinden bir daha dönmemek üzere binicilik sporunu daha balamadan bırakmak zorunda kalmaktadır. Kurumsallama adına tarihinde yaanan tüm olumsuzluklara ramen, 1996 yılında bilimsel bir alt yapıya kavuturularak yeni bir tekilatlanma ile çalımalarını sürdüren ve ülkemizde binicilik sporunun okul niteliine sahip yegâne kurumu olarak çada ve milli politikalar üretmeye çabalayan Kara Kuvvetleri Atlı Spor Eitim Merkezi, Türk biniciliinin olimpik geliimi için çok büyük bir umut vaat etmektedir. Binicilik sporunun ülkemizde tıpkı tarihinde olduu gibi bir halk sporu olarak tanımlanabilmesi ve popülerliini yeniden kazanabilmesi için her türlü bilimsel, kültürel ve sportif aratırma-gelitirme faaliyetlerinin sürdürülecei, dünyada hiçbir ülkeye nasip olmamı tarihi bir kültürün yaatıldıı, Türk biniciliinin kısa, orta ve uzun vadeli planlarının yapıldıı, gerek üretim gerekse eitim kurumlarının uyum içerisinde çalıarak ülke biniciliinin geleceinin yönlendirildii, biniciliimizin ulusal ve uluslararası arenada hak ettii yeri alabilmek üzere çada ve milli politikaların üretilip istikrarla uygulanacaı bir “Ulusal Binicilik Okulu” yaklaımının, vakit kaybedilmeksizin gündeme alınmasının hayati bir önemi mevcuttur. Ülkemizde bulunan binicilik kurum ve kuruluları incelendiinde mevcut alt yapısı, tekilatı, kadrosu ve Cumhuriyet’ten bu yana sahip olduu tarihi birikimiyle, ülkemizde binicilik sporunda böylesine çada ve ulusal bir vizyon sorumluluunu üstlenme konusunda en hazır ve en uygun yegane kurum, K.K.Atlı Spor Eitim Merkezi’dir. Her alanda olduu gibi bu alanda da Türk halkına ve dolayısıyla Türk biniciliine hizmet etme kararını tercih ederek, ilgili kurum ve kurulular ile ibirlii içerisinde mevcut yapının, çada ve ulusal yeni bir vizyona sahip kılınması, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin katkılarıyla mümkün olabilecektir. 103 Binicilik sporun yaygınlatırılması ve yerli at üretimi konusunda devletin çada ve milli politikalar üretememesi, “zengin sporu bırakalım zenginler yapsın” eklinde bir kanaatin olumasına neden olmutur. Bu nedenle içerideki üretimsizlik, son 20 yılda binicilik sporunun sadece ithal atlarla yapılabilir izlenimini yaratmıtır ki bu gelime sporun yaygınlamasını engelleyen en önemli faktör olarak karımıza çıkmaktadır. Yerli at üretim ve eitimine getirilecek tevik ve korumalarla Anadolu atlarının yok oluunu seyretmek yerine gençleri, çocukları at sevgisine alıtırmak ve tarihimizde olduu gibi birçok atlı spor ve oyunlar ile ilgiyi artırmak, gelecekte büyük kazanımlar olarak deerlendirilebilir. Atı yeryüzünde ilk olarak kefeden ve onu eiterek insanolunun emrine sunan biz Türkler, birçok alanda olduu gibi binicilik sporunda da bilimsellii, aratırmagelitirmeyi göz ardı ettiimizden, bize ait olan binicilik kültürünü, bu kültürü bizden alan ama bilimsel bir alt yapıya kavuturarak sürekli gelitiren batılılardan tekrar örenme durumunda kaldık. Kendi öz kaynaklarımızın, bilimsel bir altyapı üzerinde bir araya getirilerek sabır ve istikrarla kullanılması ana ilke olarak deerlendirilmelidir. Uluslararası platformda hak ettiimiz yeri alabilmemiz için, ata sporumuz binicilii gelitirmeye yönelik daha çok sayıda bilimsel aratırmaya ihtiyacımız olduu kesindir. Tanıtım ile ilgiyi çekmek ve talep oluturmak, yerli at üretimi ile fiyatları aaıya çekerek daha çok sayıda insanı at ile buluturmak, diplomalı ve ehil öretmenler tarafından doru ve evrensel bilgiler ile onları eitmek, bu sporda söz sahibi olmu tüm ülkelerin hareket noktalarını tekil etmitir. Türk biniciliinin çada uygarlık düzeyinde, tarihine yakıır biçimde hak ettii yeri alması, ulusal bir görev olarak kabul edilmelidir. 104 KAYNAKÇA 1. KTAP VE MAKALELER AKDOAN, E. (1958). Türklerde Atçılıa Umumi Bir Bakı. Yarı ve Yetitiricilik. No:5. stanbul: Türkiye Jokey Kulübü Yayınları ALAGÜN, F. (1968). Türkler Viyana’yı gal Etti. Cumhuriyet Gazetesi.(1.12.1968). ALLEN, J.A. (2004). Xenophon:The Art of Horsemanship. Translated By. M.H.Morgan. Great Britain: Rober Hale Limited ALPMAN, C. (2001). Eitimin Bütünlüü çinde Beden Eitimi ve Çalar Boyunca Geliimi. stanbul: GSB Yayınları AMMANN, E. (1976). Buchers Geschichte des Pferde-Sports. Frankfurt: Verlag C.J.Bucher AT DERGS. (1934). Viyana Konkurları. Ankara: Hakimiyet-i Milliye Matbaası AT DERGS. (1936). Konkurkomple. Ankara: Hakimiyet-i Milliye Matbaası ATABEYOLU, C. (1998). Türk Binicilik Tarihi: Altın Nal zleri. Yayınlanmamı Kitap Çalıması. (Teksir) ATABEYOLU, C. (1997). Olimpiyat Oyunlarının 100. Yılında Türkiye. stanbul:TMOK Belgesel Yayınları ATALAY, K. (2005). Geçmiten Günümüze Geleneksel Türk Sporları. Ankara 105 BERICHT, A. (1936). XI. Olympiade Berlin 1936. Berlin: Wilhelm Limpert-Verlag BORA, Z. (1953). Memleket Atlarının Konkurhipiklere Hazırlanması. stanbul: K.K.K. Basımevi COUBERTIN, P. (1906). L’equitation Et La Vie. Essais de Psychologie Sportive. Revue Olympique ÇINAR, A.A. (1995). Divanu Lügati’t Türk’te At Kültürü. Türk Kültüründe At ve Çada Atçılık. Emine Gürsoy Naskali. stanbul:TJK Yayınları DAVIS, K. (2005). Deciphering Dressage. United Kingdom: Peter J. Hadley Bookseller D’ESPEREY, F. (1999). Le Cadre Noir de Saumur. France: Arthaud DRAPPER, J. (1987). Show Jumping: Records, Facts and Champions. Buckingham Palace: Guinnes Books DURMU, ., ÇAY, A.(1993). Ön Asya Dünyasında lk Türkler: Kimmerler ve skitler. Ankara: Türk Kültürünü Aratırma Enstitüsü Yayınları EBERHARD, W. (1947). Çin Tarihi. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları EMROLU, K., YÜKSEL, A. (2002). Yoldaımız At. stanbul: Yapı Kredi Yayınları ERÖZ, M. (1983). Milli Kültürümüz ve Meselelerimiz. stanbul FEI (Uluslararası Binicilik Federasyonu). (1996). Engel Atlama Yarımaları Yönetmelii. Çeviren: A.Fuat ÜNVER. Ankara:Bimel 106 FEI (Uluslararası Binicilik Federasyonu). (1985).Genel Yönetmelik FEI (Uluslararası Binicilik Federasyonu). (1997). At Terbiyesi Yarımaları Yönetmelii. Çeviren: Atilla AKBIYIK FEK, K. (1985). 100 Soruda Türkiye Spor Tarihi. stanbul:Gerçek Yayınevi GÜLEÇ, E. (1996). Türkiye’deki Vahi At Yılkıları. Ankara: Anadolu At Irklarını Yaatma ve Gelitirme Dernei GÜVEN, Ö. (1999). Türklerde Spor Kültürü. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Bakanlıı Yayınları HARAS NATIONAUX DE FRANCE. (2000). Le Cheval de Sport Français. Paris: HNF HALL, N. (1933). Cumhuriyet Atçılıı ve Binicilik Mektebi. At Dergisi.5. HÇYILMAZ, E. (1974). Türk Spor Tarihi. stanbul: Demet Yayınları HEMEHR, M.T. (1936). Berlin Olimpiyatlarında Türk Bayraı: Binicilik. stanbul: 19 Mayıs Matbaası HOMEYER, Z. (1951). Atilla der Hunnenkönig. Berlin JENSEN, S. (1948). Equestrian Olympic Games:Ancient and Modern. London: Welbecson Press Ltd. KAHRAMAN, A. (1995). Osmanlı Devletinde Spor. Ankara: Kültür Bakanlıı Yayınları 107 KARAKÜÇÜK, S. (1986). Milletlerarası Politikadaki Önemi Açısından Olimpiyat Oyunları. Yayınlanmamı Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü KISAKÜREK, N.F. (2000). At’a Senfoni. stanbul: Türkiye Jokey Kulübü Yayınları KINDERSLEY, D. (2004). The Olympic Games: Athens 1896-Athens 2004. Londra:Penguin Company KONUKSEVER, E. (2003). Türk Binicilik Tarihinde Bir Marka:Kemal ÖZÇELK. At Dünyası Dergisi. 12. s.22-25 KOOPERS, W. (1983). lk Türklük ve lk ndo–Germenlik. Belleten (5-522) KORYÜREK, C. (1976). Olimpiyatlar. stanbul:Akbank Yayınları KRISTY, D. (1995). Coubertin Olympics: How The Games Began. A.B.D.:Lerner Publications Company KUNTER, H.B. (1938). Eski Türk Sporu Üzerine Aratırmalar. stanbul: Cumhuriyet Matbaası KUZNETSOV, V. (2000). Alanlar: Step Atlıları, Kafkas Beyleri. Çeviren:Demiralp SEREZL. stanbul:Alan Kültür ve Yardım Vakfı L’EPERON. (1954). Competitions Internationale. Paris:Media Publication L’EQUITATION. (1997). L’ecole National D’equitation Et Son Historie. Saumur: Ene LECHENBERG, H. (1964). Olympic Games 1964:Tokyo. Newyork: A.S. Barnes 108 LOCH, S. (1990). Dressage: The Art of Cllasical Riding. North Pornfrest: Trafalgar Publishing LUCAS, J. (1980). Modern Olympic Games. A.B.D.:Thomas Yoseloff Ldt. MESSINESI, L. (1973). A Branch of Wild Olive: The Olympic Movement And The Ancient And Modern Olympic Games. New York: Exposition Press MCMANUS, B. (2003). The Circus:Roman Chariot Racing. Newyork: College of New Rochelle MEADE, R. (1990). World Equestrian Sport. London: Whsmity Exclusive Books MILNS, B. (2000). The Ancient Olympic Games. Laussanne: Department of Classic and Ancient History ÖGEL, B. (1984). slamiyet’ten Önce Türk Kültür Tarihi. Ankara:TTK Yayınları ÖZÇELK, N. (1998). Milletler Kupası. Küheylan Dergisi. 14. s.46-47 ÖZÇELK, N. (2004). Yüksek Atlama Performansı ve Dayanıklılık Üzerine. At Dünyası Dergisi. 14. s.10 PODHAJSKY, A. (1962). The Spanish Riding School of Vienna. Avusturya: Vienna POLATKAN, S. [1965]. 1936 Berlin Olimpiyat Oyunları Hakkında. Yayınlanmamı Anı Kitabı. (Teksir) POOLE, L. (1963). History of Ancient Olympic Games. New York: Ivan Obolensky Inc. 109 SANKT GEORG ALMANACH. (1956). Weltmeisterschaft Der Springreiter Aachen. Düsseldorf: Verlag Sankt Georg Gmbh. SCHMIDT, W. (1946). Haustiere und Hirden Kultur. Luzern SERTKAYA, O.F. (1995). Eski Türk Kültüründe At. Türk Kültüründe At ve Çada Atçılık. Gürsoy-Naksali, E. stanbul: Resim Matbaacılık SÜMER, F. (1983). Türklerde Atçılık ve Binicilik. stanbul: Türk Dünyası Aratırma Vakfı Yayınları SÜVAR DARES. (1965). Süvari Yarıma Grubu Talimatı. Ankara: Genel Kurmay Basımevi SÜVAR YARIMA GRUBU BROÜRÜ, (1967). Süvari Yarıma Grubu Hakkında. Ankara: Zırhlı Birlik Dairesi SÜVAR BNCLK VE TATBKAT OKULU BROÜRÜ. (1943). 1923-1943 20.Yıl Hatırası SWADDLING, J. (1984). The Ancient Olympic Games. North Yorkshire: The British Museum Press TATON, F.A. (1935). Binicilik Notları. stanbul: Matbaacılık ve Neriyat Türk Anonim irketi TEMURLENK, Ö. (1996). At, Bakım ve Donatım. Ankara: Öün Kitapevi TEMURLENK, Ö. (1998). Binicilik Terimleri Sözlüü. Yayınlanmamı Kitap Çalıması. (Teksir) 110 TEMURLENK, Ö. (2000). Türk Binicilii Dünü ve Bugünü. Yayınlanmamı Kitap Çalıması. (Teksir) TEMURLENK, Ö.(2006). Ülkemizde Binicilik Sporunun Uygulanmasında Karılaılan Temel Sorunlar.(06.07.2006 Tarihinde Yapılan Mülakat). TMOK(Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi). (1985). Olimpik Hareket. stanbul: Gül Matbaası TMOK(Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi). (1994). Olimpik Hareket. stanbul: Gül Matbaası TUTEL, E. (1998). At ve Atçılık. stanbul:efik Matb. TUTEL, E. (1998b). At Yarıları ve Atlı Sporlar. stanbul:letiim Yayınları TUTEL, E. (1998c). Atatürk’ün Dört Atlısı. Tarih ve Toplum.173. s.18 TÜRKER, H.A. (1971). Türklerde Atçılık: Dün-Bugün. Ankara:Güzel stanbul Matbaası TÜRKGENC, Y. (2000). Engelli Kou. Temel Binicilik Eitimi. Ankara: Türk Binicilik Spor Vakfı Eitim Yayınları TÜRKYE BNCLK FEDERASYONU. (2006). Özerklie Geçi Faaliyet Raporu. stanbul TÜRKMEN, . (1983). Türklerde At Sevgisi. Yıllar Boyu Tarih TÜRKMEN, M. (1996). Türklerde Geleneksel Atlı Sporların Yapılıı, Kaynaı ve Bilinmeyen Yeni Boyutları.Yayınlanmamı Doktora Tezi. stanbul: Marmara Üniversitesi, Salık Bilimleri Enstitüsü 111 UUR, V. (2006). Cumhuriyet Dönemi Türk Ordusunda Atlı Spor. Yayınlanmamı Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Atatürk lkeleri ve nkılap Tarihi Enstitüsü ÜLKÜTAIR, M.. (1967). Çevgan ve Gökbörü. Türk Kültürü Dergisi 57:5. Ankara ÜNVER, A.F. (2003). Binicilik Sporunda Doru Oturu, Uyarı ve Yardımların Binicilik Hissiyatının Geliimine Etkileri.Yayınlanmamı Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi, Salık Bilimleri Enstitüsü WHEELER, E. (1995). A Century of Modern Olympic Games. Atlanta: Heatrow Press WOLFGANG, R. (1998). The Lipizzaners and The Spanish Riding School. Innsburg: Pinguin-verlog YALOURIS, N. (1979). The Eternal Olympics:The Art and History of Sport. New York: Caratzas Brothers Publishers YILDIRAN, . (1986). Tarihi Kaynakları Açısından Türk Spor Kültürü. Yayınlanmamı Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi, Salık Bilimleri Enstitüsü YILDIRAN, . (1996). Uygulama Nedenleri ve Fonksiyonları Bakımından Türk Kültürünün Erken Devirlerinde Bazı Sportif Aktivitelerin Görünümü. Gazi Beden Eitimi ve Spor Bilimleri Dergisi. I, 2. s.49 YILDIRAN, . (1999). Kavramsal ve Fonksiyonel Açıdan Türklerde Yorga/Rahvan Biniciliin Tarihsel Geliimi ve Türkiye’de Gelitirme Perspektifleri. Gazi Beden Eitimi ve Spor Bilimleri Dergisi. IV, 2. s.44 112 YILDIZ, D. (2002). Çalarboyu Türklerde Spor. stanbul: Telebasım Yayıncılık 2. GAZETELER Binicilerimizin Yeni ve Parlak Zaferi. Ulus Gazetesi. (3.5.1938). Gözlerimize nanamıyoruz. Cumhuriyet Gazetesi. (5.12.1968). Viyana’da Engin Mirel Birinci. Günaydın Gazetesi. (2.12.1968).