türkiye-gürcistan ilişkileri çalıştayı raporu
Transkript
türkiye-gürcistan ilişkileri çalıştayı raporu
seta T Ü R K İ Y E - G Ü R C İ S TA N İ L İ Ş K İ L E R İ Ç A L I Ş TAY I ÇALIŞTAY S E TA | S i y a s e t , E k o n o m i v e To p l u m A r a ş t ı r m a l a r ı Va k f ı | w w w. s e t a v. o r g | Te m m u z 2 0 0 9 TÜRKİYE-GÜRCİSTAN İLİŞKİLERİ ÇALIŞTAYI RAPORU 1 SETA SİYASET, EKONOMİ VE TOPLUM ARAŞTıRMALARI VAKFI S E TA Ç A L I Ş TAY seta ÇALIŞTAY K a f k a s ya Ça l ı ş m a l a rı 3 | Te mmu z 2 0 0 9 TÜRKİYE-GÜRCİSTAN İLİŞKİLERİ ÇALIŞTAYI RAPORU 22-24 TEMMUZ 2009, Conrad Otel, İSTANBUL Hazırlayan: SELİN M. BÖLME İÇİNDEKİLER TAKDİM | 3 AÇILIŞ KONUŞMALARI | 4 TÜRKİYE-GÜRCİSTAN SİYASİ İLİŞKİLERİ | 5 AĞUSTOS KRİZİ’NİN ETKİLERİ VE GÜRCİSTAN’DA SİYASİ DURUM | 8 KAFKASYA BÖLGESEL GÜVENLİĞİ: TÜRKİYE VE GÜRCİSTAN’IN ROLÜ | 10 TÜRKİYE –GÜRCİSTAN İLİŞKİLERİNDE ÜNİVERSİTELER VE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI | 11 SONUÇ | 13 ÇALIŞTAY PROGRAMI | 14 ÇALIŞTAY KATILIMCI LİSTESİ | 16 BASINDA ÇALIŞTAY | 18 2 0 0 9 © Ya y ı n h a k l a r ı m a h f u z d u r T Ü R K İ Y E - G Ü R C İ S TA N İ L İ Ş K İ L E R İ Ç A L I Ş TAY I TAKDİM Zengin enerji kaynakları, önemli ticaret yolları üzerindeki konumu ve çoklu etnik yapısı ile Kafkasya, Soğuk Savaşın sona ermesinin ardından hem kendi içinde hem de global rekabette bir çatışma alanı haline gelmiş durumdadır. Bölge, sunduğu pek çok fırsata karşılık, barındırdığı karmaşık sorunlar nedeniyle güvenlik zafiyeti içindedir. Buradaki ülkelerin dâhil olduğu çatışmalar, belli bir coğrafyada kapalı kalmamakta ve çevre ülkelerdeki istikrar ve güvenliği de tehdit etmektedir. Rusya ile ABD’yi Soğuk Savaş sonrasında ilk kez karşı karşıya getiren, Ağustos 2008’de patlak veren Rus-Gürcü savaşı bu durumun en iyi göstergelerinden biridir. Kafkasya’daki pek çok ülke ile güçlü ticari ve kültürel bağları bulunan Türkiye’nin yakın coğrafyasında yaşanan bu gelişmelere seyirci kalması beklenemez. Nitekim gerek Rus-Gürcü savaşında izlediği politika ile gerekse daha sonra gerçekleştirdiği Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu girişimi ile Türkiye bölgeye yönelik aktif bir dış politika izleyeceğini göstermiştir. SETA, yaşanan tüm bu gelişmeler ışığında Türkiye’nin bölge ülkeleri ile ilişkilerini değerlendirmek amacıyla bir çalıştay serisi başlatmıştır. Serinin ilk çalıştayı 25-28 Mayıs 2009 tarihleri arasında Türkiye-Ermenistan ilişkileri üzerine gerçekleştirilmiş, 25-27 Haziran 2009 tarihleri arasında ise Türkiye-Azerbeycan İlişkileri Çalıştayı düzenlenmiştir.23 Temmuz 2009 tarihinde ise Türkiye-Gürcistan ilişkilerini değerlendirmek üzere, her iki taraftan önde gelen sivil toplum temsilcileri, akademisyenler ve gazeteciler İstanbul’da bir araya gelmişlerdir. Çalıştayın amacı; Türkiye ve Gürcistan ilişkilerinin mevcut durumunu tespit etmek ve karşılıklı beklentiler, bölgesel istikrar ve güvenlik gözetilerek bu ilişkilerin hangi alanlarda ve ne şekilde geliştirilmesinin mümkün ve yararlı olacağına dair bir perspektif sunmak olarak belirlenmiştir. Bu amaçla gerçekleştirilen çalıştayda, dört farklı oturumda Türkiye Gürcistan ilişkilerinin siyasi boyutu, Ağustos krizi ardından Gürcistan’ın durumu, Kafkasya bölgesel güvenliğinde Türkiye ve Gürcistan’ın rolleri ve iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirmede üniversitelerin ve Sivil Toplum Kuruluşlarının üstlenebilecekleri görevler üzerine değerlendirmeler yapılmıştır. Çalıştayda her bir oturumda iki konuşmacı 15’er dakikalık sunumlar yapmışlar, bunu takiben diğer katımcılar kendilerine verilen 3-4 dakikalık süre zarfında konuya ilişkin yorumlarını ve sorularını aktarmışlardır. Çalıştayın sadece açılış bölümü basına ve izleyicilere açık olarak yapılmıştır. Oturumlar sırasında kapalı usul benimsenmiş ve ifade edilen görüşlerin kimlere ait olduğuna dair gizlilik esası (Chatham House kuralı) kabul edilmiştir. Bu çalıştay raporu, SETA’nın kurumsal tutumunu yansıtmaktan öte, çalıştayda katılımcıların ifade ettikleri görüşler ve yapılan tartışmalar çerçevesinde kaleme alınmıştır. 3 S E TA Ç A L I Ş TAY TÜRKİYE-GÜRCİSTAN İLİŞKİLERİ ÇALIŞTAYI RAPORU AÇILIŞ KONUŞMALARI 23 Temmuz 2009 tarihinde gerçekleştirilen Türkiye-Gürcistan İlişkileri Çalıştayı SETA Genel Koordinatörü Taha Özhan’ın açılış konuşması ile başlamıştır. Kafkasya çalıştay serisinin amacını Kafkasya’dan ve Türkiye’den sivil toplum temsilcilerini, akademisyenleri, gazetecileri bir araya getirerek karşılıklı iletişim kanalları oluşturmak olarak açıklayan Özhan konuşmasında Kafkasya’nın önemine değinmiştir. Özhan, zengin enerji kaynakları, ticaret yolları üzerindeki konumu ve çoklu etnik yapısı ile 21. yüzyılın bütün gerilim nedenlerini bünyesinde bulunduran Kafkasya’da, makro ve mikro düzeyde yaşanan çatışmaların, bölgeyi yeni bir istikrar arayışına sevk ettiğini hatırlatmış ve Nabucco gibi uluslararası dengeleri etkileyecek projelerin hayat bulduğu bir dönemde Kafkasya’nın özenle üzerinde durulması gereken bir bölge olduğunu dile getirmiştir. İki ülke arasındaki ilişkilerin sadece ortak enerji çıkarları nedeniyle önemli olmadığının vurgulandığı konuşmada, Türkiye’nin Gürcistan’daki demografik yapının bir benzerini kendi içinde barındırdığı, bu nedenle de bu topraklardan uzak kalmasının mümkün olmadığı ifade edilmiştir. Açılış programında ikinci konuşma Tiflis İlia Chavchavadze Devlet Üniversitesi Uluslararası Kafkas Okulu Başkanı ve Barış, Demokrasi ve İlerleme için Kafkasya Enstitüsü (CIPDD) kurucusu Ghia Nodia tarafından yapılmıştır. Aynı zamanda bir önceki hükümette Milli Eğitim ve Bilim Bakanı olarak görev alan Nodia konuşmasında, Türkiye-Gürcistan ilişkilerini özel olarak ele alan ilk toplantı olması bakımından SETA tarafından düzenlenen çalıştayın önemine değinmiştir. Gürcistan ile Türkiye arasında ticari, askeri pek çok alanda güçlü bir işbirliği olmasına karşın bunun akademik yansımasının olmadığına ve sivil toplum diyalogunda eksikliğe 4 dikkat çeken Nodia, Türkiye’de Gürcistan’ın, Gürcistan’da ise Türkiye’nin politik meselelerinin iyi bilinmemesinin nedenini de bu gerçeğe bağlamıştır. Nodia konuşmasının sonunda, iki ülkeden T Ü R K İ Y E - G Ü R C İ S TA N İ L İ Ş K İ L E R İ Ç A L I Ş TAY I uzmanları ve akademisyenleri bir araya getiren bu tip toplantılar ile bu sorunun aşılabileceğine ve akademik anlamda da işbirliğinin artacağına inandığını belirtmiştir. Kafkasya’yı bir sorunlar ve fırsatlar diyarı olarak nitelendirerek konuşmasına başlayan Başbakan Başmüşaviri Savaş Barkçin, bugün Kafkasya’yı çok özel yapan şeyin ise küresel rekabette bir kırılma noktası haline gelmesi olduğunu dile getirmiştir. Soğuk Savaş sonrası Kafkasya’nın uluslararası güvenliğin sorun alanı olarak çevreden merkeze geldiğine ve kritik bir noktaya oturduğuna değinen Barkçin, bugün Kafkasya’yı konuşmanın dünyanın istikrarını konuşmak anlamına geldiğine dikkat çekmiştir. Barkçin konuşmasında dış politika prensiplerini özetleyerek, Türkiye’nin bugün Gürcistan’a nasıl baktığına dair bir perspektif sunmaya çalışmıştır. Güvenlik ve demokrasi dengesi; komşularla sıfır sorun; işbirliği ve karşılıklı güven; karşılıklı entegrasyon; çok boyutlu dış politika olarak sıraladığı beş dış politika prensibinin Gürcistan ile ilişkilerde uygulandığına değinen Barkçin, Türkiye’nin Gürcistan’ı bağımsızlığından beri desteklediğini vurgulamıştır. Barkçin, “günümüzün Kervan yolları” olarak adlandırdığı BTC boru hattı, BTE doğalgaz boru hattı ve Bakü-Tiflis-Kars demiryolu ve Nabucco ile birbirine bağlanan Türkiye ve Gürcistan’ın stratejik ortaklıklarına vurgu yapmıştır. Türkiye’nin 2001 yılından beri Gürcistan’ın en büyük ticari ortağı olduğuna, yabancı yatırımcı olarak 3. sırada yer aldığına ve 500 Türk KOBİ’sinin Gürcistan’da faaliyet gösterdiğine ilişkin bilgiler veren Barkçin, TİKA’nın bölgeye çok önemli destekleri olduğunu açıklamıştır. Barkçin, iki ülke arasındaki ticaretin entegrasyonda önemli rol oynadığına ve bunun bir sonucu olarak 2005 yılında Gürcistan ulusal strateji belgesinde, Gürcistan için stratejik ülke olarak tanımlanan üç ülkenin içinde ABD ve Ukrayna ile birlikte Türkiye’nin yer aldığını hatırlatmıştır. TÜRKİYE-GÜRCİSTAN SİYASİ İLİŞKİLERİ Türkiye’nin Gürcistan ile siyasi ilişkilerinin ele alındığı ilk oturumda, Türkiye’nin Gürcistan’ın en önemli siyasi ve ticari ortaklarından biri olduğu ve iki ülke arasında çok boyutlu ilişkilerin Gürcistan’ın bağımsızlığını kazanmasından itibaren gelişerek devam ediyor olması önemle vurgulanan konuların başında gelmiştir. Bu görüşü destekler şekilde, Gürcistan’ın ticaretten eğitime, bilimden havacılığa kadar pek çok farklı alanda, en çok anlaşmayı Türkiye ile yaptığı ve 2000-2008 yılları arasında 108 milyon dolar olan ticaret hacminin 1 milyar 100 milyon dolara çıktığı dile getirilmiştir. Ayrıca 2003 sonrası Gürcistan’ın Batı yanlısı bir dış politika benimsemesi ile savunma alanında da ciddi bir işbirliği içine girildiğine dikkat çekilmiştir. İki ülke arasındaki ilişkilerin sadece ticaret ile sınırlı kalmadığı, oldukça fazla sayıda üst düzey ziyaretin karşılıklı olarak gerçekleştirildiği, bunun yanı sıra iki ülkenin, uluslararası örgütlerde de benzer politikaları izliyor olmasının ve karşılıklı olarak birbirlerinin toprak bütünlüklerine saygı duymalarının yakınlaştırıcı etkenler olduğu söylenmiştir. 5 S E TA Ç A L I Ş TAY Türkiye-Gürcistan arasındaki bağları güçlendiren bir unsur olarak enerji boru hatlarının önemi oturum sırasında sıklıkla dile getirilmiştir. Her iki ülkeden de geçen enerji boru hatlarının, geçtikleri ülkelere sağlayacağı siyasi ve ekonomik gücün üzerinde durulurken, bunun hem Türkiye’nin hem Gürcistan’ın stratejik önemini artıracağına ve gelişimlerine katkı sağlayacağına değinilmiştir. Rusya’nın enerji üzerindeki tekelinin ve bu tekel ile kurduğu baskının kırılacak olması, Türkiye ve Gürcistan açısından ortak bir avantaj olarak sayılmıştır. Ayrıca bölgede bir enerji hatları geçiş merkezi olmayı hedefleyen Türkiye açısından bu hatların orta noktasında yer alan Gürcistan ile iyi ilişkileri sürdürmenin önemli olduğu ve bu ülkede yaşanan gelişmelerin Türkiye’yi de yakından etkileyeceğine ilişkin değerlendirmeler yapılmıştır. Toplantıda, Gürcistan’ın içinde bulunduğu siyasi durum, güvenlik kaygıları ve benimsediği dış politika hedefleri ortaya konarak, bunun Türkiye ile ilişkileri nasıl etkilediği üzerine değerlendirmelere yer verilmiştir. Gürcistan’ın en büyük sorunlarından birinin uluslararası sistemde yerinin ne olacağına dair belirsizliğin devam etmesi olduğunu söyleyen katılımcılardan biri, bunun bağımsızlığı da ciddi şekilde tehdit ettiğini dile getirmiştir. Gürcistan’ın dünyada yerini ararken, önünde sadece Rusya veya Batı yanlısı olmak gibi iki seçenek olmadığını söyleyen katılımcı, tarafsızlığın da bir seçenek, hatta doğru seçenek olduğunu, buna karşın, güvenliğinin böylesine tehdit edildiği bir ortamda Gürcistan’da Batı yanlısı dış politikanın güç kazandığını, halkın %70’nin bugün NATO’yu desteklediğini söylemiştir. Çalıştayda dile getirilen iddialardan bir diğeri ise Gürcistan’ın dış politika hedefini Batı dünyası ile entegre olmak üzerine kurmuş olmasının Türkiye ile Gürcistan’ı yaklaştırdığı yönündedir. Gürcistan’ın NATO’ya ve ileriki bir hedef olarak AB’ye üye olmasının kısa vadede mümkün olmadığı göz önüne alındığında, NATO üyesi, AB ile görüşme sürecinde olan ve Avrupa’ya komşu Türkiye’nin Batı ile bağlantı sağlayacak ülke olarak hayati önemde olduğu vurgulanmıştır. Türkiye açısından Gürcistan’ın önemine ve Türkiye’nin bölgeye yönelik politikalarına ilişkin değerlendirmelere çalıştay boyunca yer verilmiştir. Türk dış politikasında özellikle 1990 sonrası benimsenen aktif ve çok boyutlu politika ile birlikte kazanılan özgüvenin, artık belirli bir vizyon ve çerçeveye oturduğu ve dış politika prensiplerinin oluştuğu dile getirilmiştir. Gürcistan ile ilişkileri geliştirmede, komşularla sıfır problem, yakın bölge ile iyi ilişkiler kurmak, maksimum işbirliği, herkes için güvenlik şeklinde özetlenebilecek bu prensiplerin başarıyla uygulandığı vurgulanmıştır. Türkiye’nin herkes için güvenlik, yani birinin güvenliğini kurgularken, diğerine zarar vermeme ilkesini benimsemesinin Gürcistan’ın Türkiye’ye güven duymasını sağlayan önemli etkenlerden biri olduğu konusu üzerinde durulmuştur. Gürcistan’ın istikrarının Türkiye için öneminin dile getirildiği değerlendirmelerde, Gürcistan’da istikrarın bozulmasının önce Kafkasya’daki, sonra Avrasya’daki güvenlik ve istikrarı 6 etkileyeceği, hatta Ağustos Savaşı’nda olduğu gibi NATO ve Rusya’yı karşı karşıya getirebileceği dile getirilmiştir. Ayrıca, hem çok boyutlu ticari ilişkiler hem de aynı enerji rotası üzerinde yer T Ü R K İ Y E - G Ü R C İ S TA N İ L İ Ş K İ L E R İ Ç A L I Ş TAY I alan iki ülke olarak Gürcistan’daki istikrarın doğrudan Türkiye’nin çıkarlarını etkileyeceği görüşü katılımcılar tarafından paylaşılmıştır. Bu nedenle, Türkiye’nin Gürcistan’daki etnik sorunları da yakından izlediğine, ayrıca Gürcistan’daki etnik gruplara mensup çok sayıda insanın Türkiye’de yaşamasının da Türkiye’nin Gürcistan’a yönelik politikalarını etkilediği tespitine yer verilmiştir. Yapılan yorumlardan iki ülke arasında ilişkileri etkileyen en önemli unsurlardan biri olarak Türkiye’nin Rusya ile ilişkileri ön plana çıkmıştır. Türk katılımcılar tarafından, Türkiye’nin dış politikasında Rusya ve Gürcistan arasında bir denge kurmak zorunda olduğu, bu dengenin aynı zamanda, Rusya-AB, Rusya-ABD denklemlerinde de korunmasının gerektiği önemle vurgulanmıştır. Rusya’nın da Türkiye’nin önemli bir ticari ortağı ve komşusu olduğu, nitekim benimsediği dış politika prensipleri açısından da Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerini bozmadan, Gürcistan ile ilişkilerini düzenlemek zorunda olduğu Türk katılımcılar tarafından dile getirilmiştir. Bununla birlikte, Rusya ile Gürcistan arasında Türkiye’nin dengeyi somut şekilde nasıl sağlayacağı konusu sorgulanmıştır. Türkiye’nin Rusya’yı kaybetmemek için Gürcistan politikasında hangi fedakârlıkları yapabileceğine ilişkin sorular üzerine, Türkiye’nin bu konuda keskin hatları olan politikalar izlemeyeceği, Türkiye’nin zaman zaman Rusya ile gerilimi de göze alabileceği belirtilmiştir. Türkiye’nin bölgesel işbirliği ile güçlenen konumunun, kendisine Rusya ile ilişkilerde hareket alanı sağlayacağına, bununla birlikte, Türkiye’nin Rusya’yı dışlayacak her hangi bir politikayı da desteklemeyeceğine işaret edilmiştir. Türkiye’nin bu dengeleri gözeterek, Ağustos Savaşı’ndan sonra Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu çatısı altında sorunun taraflarını bir araya getirerek, Kafkasya’da her an patlak verebilecek krizlere bir çözüm platformu oluşturmayı amaçladığı söylenmiştir. Türkiye’nin sorun çözülemiyorsa bile sorunun kuşatılmasından ve bölge içinde tutulmasından yana olduğu, nitekim bu nedenle Ağustos Savaşı sırasında, Gürcistan’a yardım için gelen ABD gemilerinin Karadeniz’e Montrö çerçevesinde girişine izin vermediğine ve bağımsız bir politika izleyerek, NATO-Rusya geriliminin Karadeniz’de bir savaşa dönüşmesini önlediğine dikkat çekilmiştir. Türk katılımcılar tarafından dile getirilen bir diğer görüş ise, Türkiye’nin buradaki azınlıklar ile doğrudan iletişim kurmasının Gürcistan için de faydalı olacağı yönünde olmuştur. Müslüman ortak kimliğini de kullanarak, Türkiye’nin azınlıklarla iletişime geçmesinin buradaki Rus etkisini kıracağı ve Gürcistan’a da dolaylı olarak iletişim kuracağı bir imkân sağlayacağı ileri sürülmüştür. Bununla birlikte, Gürcü katılımcılar, Türkiye’nin buradaki ihtilafın çözülmesine katkı sağlayacağına inandıklarını ancak Abhazya ve Güney Osetya ile ilişki kurulacaksa bunun Tiflis üzerinden olması gerektiğini belirtmişlerdir. Ayrıca buradaki sorunu bir kimlik sorunu olarak görmemek gerektiği, sorunun Rusya ile Gürcistan arasındaki ihtilaflardan kaynaklandığı, dolayısıyla Türkiye’nin soruna bu açıdan yaklaşması gerektiği de Gürcü tarafınca dile getirilen görüşler arasındadır. 7 S E TA Ç A L I Ş TAY Oturumda, Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkileri geliştirmek amacıyla son dönemde atmış olduğu adımlar da ele alınmıştır. Gürcü katılımcılar, Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin düzelmesi halinde bu durumun her iki ülke ile de iyi ilişkilere sahip Gürcistan’ı memnun edeceğini ve bunu desteklediklerini belirtmişlerdir. Her ne kadar Ermenistan sınır kapısının açılmasının Gürcistan üzerinden ticareti etkileyeceği açık olsa da, Türkiye ile Gürcistan arasındaki ticari ilişkilerin anlaşmalarla garanti altına alınabileceği dile getirilmiştir. Enerji geçiş rotası olarak ise Ermenistan’ın Gürcistan’ın bir alternatifi olamayacağı, sadece yeni bir seçenek sunacağı tespiti yapılarak, bu açıdan Gürcistan’ı kaygılandıran bir durumun söz konusu olmadığına değinilmiştir. Gümrü sınır kapısının açılmasının Gürcistan açısından yaratacağı tek sorunun, Rusya’nın Trabzon üzerinden çeşitli şekillerde Ermenistan’a askeri personel, araç ve mühimmat sokma ihtimalinin ortaya çıkması olacağı dile getirilmiştir. Türkiye’nin gerekli önlemleri almaması halinde, böyle bir durumun Bakü kadar Tiflis’i de zor durumda bırakacağı ve Türkiye ile ilişkileri etkileyeceği vurgulanmıştır. AĞUSTOS KRİZİ’NİN ETKİLERİ VE GÜRCİSTAN’DA SİYASİ DURUM 8 Ağustos 2008 günü Gürcistan’ın Güney Osetya’da başlattığı askeri operasyonun ardından, Rusya’nın Gürcistan’ı bombalaması ile patlak veren savaş bölgedeki statükoyu sarsarken, üzerinden bir yıl geçen savaşın Gürcistan’daki siyasi, ekonomik ve toplumsal hayatı nasıl etkilediği çalıştayın ikinci oturumunda değerlendirilmiştir. Savaşa ilişkin Gürcü katılımcılar tarafından yapılan çarpıcı değerlendirmelerden biri, yaşananların çok acı olmasına karşın, bu savaşın aslında Gürcistan açısından tahmin edildiği kadar olumuz sonuçlar doğurmadığı şeklindedir. Bu doğrultuda, Gürcistan’ın bu savaşta dış politikada ve ekonomide egemenliğini ortaya koyabildiği, Rusya’nın belki askeri açıdan kazandığı ancak siyasi açıdan kaybettiği söylenmiştir. Her ne kadar uluslararası arenada hâkim olan görüş Saakaşvili’nin çılgınca bir iş yaparak, Güney Osetya’ya saldırdığı yönünde olsa da aslında Gürcistan’ı böyle bir savaşın içine çeken şeyin Rusya’nın müdahaleleri olduğu savunulmuştur. Gürcistan’ın buradaki hatasının Rusya’nın savaşa çekme oyunları karşısında gerekli önlemeleri alamaması olduğu ileri sürülmüştür. Rusya’nın bu savaşı isteme nedenlerini, Gürcistan’daki batı yanlısı rejimi yıpratmak ve Rus yanlısı bir iktidar oluşturmak, enerji hatlarının kontrolünü ele geçirmek, komşu ülkeleri korkutmak olarak sıralayan bir katılımcı, bu hedeflerden hiç birine ulaşılamadığını dile getirmiştir. Batı yanlısı rejim ve Saakaşvili’nin hala görevde olduğu, çok yakın zamanda Nabucco’nun imzalandığı, kimsenin Güney Osetya ve Abhazya’yı tanımadığı, Ukrayna gibi komşu ülkeler 8 üzerinde Rusya’nın başarı elde edemediği hatırlatılarak Rusya’nın siyasi anlamda yenilgiye uğradığı ileri sürülmüştür. T Ü R K İ Y E - G Ü R C İ S TA N İ L İ Ş K İ L E R İ Ç A L I Ş TAY I Bununla birlikte, Gürcistan için “ne kazandı, ne kaybetti” olarak tanımlanan bu durumun her hangi bir güvenlik garantisi de getirmediği vurgulanmıştır ve Gürcistan için yeni bir Rus askeri müdahalesinin hala geçerli olduğu değerlendirmesi yapılmıştır. Ancak, Gürcistan içinde, Rusya’nın savaş yoluyla hedeflerine ulaşmayacağını gördüğünü, bu nedenle yeni bir savaştan kaçınacağı görüşünü savunanların olduğu da ifade edilmiştir. Gürcistan açısından bu savaşın ne gibi etkileri olduğuna bakıldığında savaşın, Gürcistan’ı daha gerçekçi bir dış politika çizgisine çektiği dile getirilmiştir. Buna göre, daha önce bölge içindeki sorunları okumada hata yapan ve çözümünde gerçek dışı beklentiler üzerine politika oluşturan Saakaşvili Hükümeti, Rusya’nın Gürcistan’a bakış açısını da doğru değerlendirmemiştir. Savaş öncesi askeri bir söylem benimseyen Saakaşvili Hükümetinin çok keskin bir dil kullanarak Rusya’yı kışkırttığı ileri sürülmüştür. Gürcistan’ın bugün gerçekleri daha iyi gördüğüne, uzun vadeli ve daha gerçekçi politikalar üzerine bir dış politika oluşturma gayretinde olduğuna dikkat çekilirken, bu nedenle bugün Abhazya ve Güney Osetya’nın durumunda kısa vadede bir değişiklik beklentisinin olmadığı dile getirilmiştir. Sorunun çözülmediği, bu bölgenin tamamen kaybedilmemekle birlikte, kısa vadede kazanılamayacağının da ortada olduğu, bu nedenle konunun şimdilik iç politika gündeminin bir parçası olmadığı tespiti yapılmıştır. Saakaşvili Hükümetinin henüz açık bir dış politika ortaya koymamasına karşın, uzun vadeli bir politika üzerinde çalıştığı belirtilmiştir. Öte yandan hükümetin öncelikli hedefinin Abhazya ve Güney Osetya’nın tanınmasını önlenmek ve daha sonra bu bölgeler ile iletişim kurmanın yollarını bularak Rus etkisini kırmak ve Gürcistan ile ilişkilerini güçlenmesini sağlanmak olduğu ileri sürülmüştür. Ayrıca Gürcistan’ın demokratikleşmesi yönünde atılacak adımların ve bu yönde içeride izlenecek politikanın daha gerçekçi bir dış politika oluşturmada etkili olacağına değinilmiştir. Savaş sırasında AB ve ABD’den yeterince destek alınmamasına karşın Gürcistan’da NATO’ya üyelik konusunda halk desteğinin ve hükümetin bu konudaki politik tavrının devam ettiği vurgulanmıştır. Bununla birlikte diğer dış politika hedefleri gibi bunun da kısa vadeli bir beklentiden, uzun vadeli bir politikaya dönüştüğü, Gürcü katılımcılar tarafından ifade edilmiştir. NATO’ya karşı herhangi bir tepkinin oluşmaması ise, her şeye rağmen savaşın NATO ve ABD desteği sayesinde kısa sürede sona ermesine ve Rusya’nın saldırı tehdidinin varlığını koruduğu bir ortamda, Gürcistan’ın daha iyi bir alternatife sahip olmamasına bağlanmıştır. Başka bir katılımcı ise bu ortamda, Gürcistan’ın tarafsız kalamayacağını, oluşan güç boşluğunun Rusya tarafından anında doldurulacağını belirterek, NATO’ya verilen desteğin bir tercih olmaktan çok, bir zorunluluk olduğunu iddia etmiştir. Savaş sonrası Saakaşvili hükümetinin ülke içindeki desteğine ilişkin yapılan yorumlarda, Saakaşvili’nin ilk göreve geldiğinde bir halk kahramanı olarak görülmesine karşın, aslında bunun zaten savaş öncesinde darbe aldığı, bu nedenle kendisine verilen desteğe bakıldığında, savaş öncesi durumun korunduğu dile getirilmiştir. Tiflis’te Saakaşvili’ye verilen desteğin çok güçlü olmamasına karşın, ülkenin geri kalanında önemli bir tabana sahip olduğuna değinilmiştir. 9 S E TA Ç A L I Ş TAY Gürcistan’da savaşın ciddi bir erken seçim talebi yaratmadığı, sadece sonbahar’da yapılması gereken yerel seçimlerin 30 Mayıs’a alınması için Meclise bir öneri getirildiği, bunun ise henüz oylanmadığı belirtilmiştir. Savaşın ekonomik sonuçlarına bakıldığında, ekonominin ciddi zarar gördüğü, özellikle yabancı yatırımları etkilediği, ancak savaş sonrası yapılan yardımların ekonomik dar boğazı aşmada yardımcı olduğu dile getirilmiştir. Gürcistan’ın ekonomisini zora sokan sınır kaçakçılığı konusu oturumda ayrıca ele alınmıştır. 1994 yılında Abhaz-Gürcü ateşkes hattı olarak belirlenmiş olan Kodori ve Engüri bölgesinin ve Güney Osetya sınırının yıllar içinde Rusya’dan gelen kaçak malların pazarı haline dönüştüğü ve tarafsız olarak bölgede görev yapması gereken Rus barış gücü askerlerinin de bu kaçakçılık ağının bir parçası haline geldiği ifade edilmiştir. Yapılan değerlendirmede, devrimden sonra Gürcistan’ın buna karşı başarılı şekilde mücadele ettiği, ancak savaş sonrasında durumun tekrar kötüye gittiği ve yapılan kamuoyu araştırmalarına göre bu tespitin, bölgede yaşayan halkın %80’ni tarafından paylaşıldığı aktarılmıştır. Savaş sırasında Türkiye’nin izlediği politikanın Gürcü halkı tarafından nasıl karşılandığına ilişkin yapılan değerlendirmelerde özellikle Karadeniz’e Amerikan gemilerinin geçişine Türkiye’nin izin vermemesi üzerine oluşan olumsuz hava üzerinde durulmuştur. Türkiye’nin bu kararının halk arasında tepki yarattığına değinen Gürcü katılımcılar, Türkiye’nin öncülük ettiği Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu’nun Gürcistan’da yeterince heyecanla karşılanmamasının bir nedeninin de bu karar olduğunu belirtmişlerdir. Türkiye’nin bu politikasının uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan bir tutum olmaktan çok, Rusya ile ilişkileri gözeten siyasi bir tavır olarak yorumlandığı, özellikle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bu sırada gerçekleştirdiği Moskova ziyaretinin bu kanaati güçlendirdiği vurgulanmıştır. Bununla birlikte bu tepkinin daha çok duygusal olduğu ve hükümetin Türkiye’nin uluslararası anlaşmalardan doğan yükümlülüklerini nispeten anladığı ve bugün Kafkasya platformunun önemli bir diyalog ortamı olarak görüldüğü belirtilmiştir. KAFKASYA BÖLGESEL GÜVENLİĞİ: TÜRKİYE VE GÜRCİSTAN’IN ROLÜ Ağustos 2008 Savaşı, Kafkasya’daki güvenliğin ne kadar kırılgan olduğunu gösterirken, istikrarlı bir ortamın sağlanmasının bölge ülkelerinin geleceği açısından ne kadar önemli olduğuna bir kez daha dikkat çekmiştir. Çalıştayın üçüncü oturumunda katılımcılar, bölgesel tehditlerin Türkiye ve Gürcistan üzerinde yaratabileceği etkiler, Kafkasya güvenliğinin sağlanmasında Türkiye ve Gürcistan’ın oynayabilecekleri roller üzerine değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Öncelikle bölge güvenliğini tehdit eden sorunlara değinilmiştir. Sovyetler Birliği döneminden beri bölgede varlığını koruyan, ancak geçmiş dönemde dondurulmuş olan sorunların her birinin artık bölge güvenliği için birer tehdit olduğu ve Ağustos Savaşı’nın da bunun bir 10 ispatı olduğu dile getirilmiştir. Yakın çevresinde gerçekleşen bu savaşın Türkiye’yi RusyaGürcistan ikileminde bıraktığını söyleyen bir katılımcı, bu hassas dönemde Türkiye’nin çok taraflı T Ü R K İ Y E - G Ü R C İ S TA N İ L İ Ş K İ L E R İ Ç A L I Ş TAY I bir güvenlik ve istikrar politikası benimseyerek dengeyi muhafaza etme gayreti gösterdiğini söylemiştir. Bölgede güvenliğin sağlanmasının, gerek Rusya gerekse Gürcistan ile ticari ilişkilerini sürdüren ve bölgedeki enerji dağıtım merkezi olmayı hedefleyen Türkiye için önemli olduğu vurgulanmıştır. Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu’nun Türkiye’nin denge gözeten dış politikasının bir uzantısı olduğu belirtilerek, bu girişimin ölçeğinin genişletilmesinin ve ortaya çıkabilecek ihtilaflarda her türlü bölgesel aktörün çözüme dâhil edilmesinin önemi üzerinde durulmuştur. Ağustos Savaşı’nın en ciddi sonuçlarından birinin bölgedeki statükonun tehlikeli bir şekilde bozulması olduğu ifade edilirken, Abhazya ve Güney Osetya’ya yeni üsler kuran Rusya’nın her an yeniden askeri müdahalenin gerçekleşebileceği Gürcü katılımcılarca ileri sürülmüştür. Azerbeycan’ın ikinci bir hedef olabilecekken Rusya’ya bağlılığını göstererek bu tehlikeyi şimdilik bertaraf ettiği, oysa Gürcistan’ın hala bu tehdit altında olduğu dile getirilmiştir. Aslında Gürcistan ile Rusya arasındaki savaşın henüz bitmediği, ekonomik krizden etkilenen Rusya’nın sadece beklemede olduğu, kendisi için uygun bir tarihte yeniden saldıracağı savunulmuştur. Gürcü katılımcılar tarafından Rusya, bölgede güvenlik ve istikrar açısından en büyük tehdit olarak tanımlanmıştır. Rusya’nın güçlü bir imparatorluk algısını hala koruduğuna ve bunun rejimin ideologları tarafından güçlendirildiğine dikkat çekilmiştir. Bölgede hâkimiyetini devam ettirmek ve enerji koridorlarını kontrol altında tutmak isteyen Rusya’nın, bölge ülkelerinde iç dengelerle oynadığı, baskı yaptığı, dondurulmuş sorunları kaşıdığı ileri sürülmüştür. Bu nedenle her an patlayacak bombalar gibi duran dondurulmuş ihtilafların çözümünün önem kazandığına değinilmiştir. Türkiye’nin sorunların çözümü için attığı adımların göz ardı edilemeyeceği, bununla birlikte Gürcistan’ı bölgede güvenli kılacak şeyin Batı ile bağlarını güçlendirerek, gerçek bir demokrasi haline gelmesi olduğu söylenmiştir. Bu nedenle bölge güvenliği açısından Batı’nın izleyeceği politikaların da son derece belirleyici olduğu ifade edilmiştir. AB ve NATO’nun, ateşkes şartlarını yerine getirmesi için Rusya’ya karşı herhangi bir yaptırım uygulamamasının Rusya’yı cesaretlendirdiği, eğer bu şekilde davranılmaya devam edilirse Rusya’nın bölge için tehdit olmayı sürdüreceği ileri sürülmüştür. Bununla birlikte, Batı’nın ciddi şekilde Rus enerji kaynaklarına bağımlılığının ve Rusya’nın bölge üzerindeki hâkimiyetinin altı çizilerek, Batı’nın bölgede Rusya’ya sırtını dönerek bir politika izlemesinin mümkün olmadığı da dile getirilmiştir. TÜRKİYE –GÜRCİSTAN İLİŞKİLERİNDE ÜNİVERSİTELER VE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI Çalıştayda ilişkilerin sadece siyasi boyutu ele alınmamış, ayrıca iki toplum arasında ilişkilerin nasıl geliştirileceği üzerine de konuşulmuştur. Bu çerçevede, çalıştayın son oturumunda, Türkiye ile Gürcistan arasındaki ilişkiler sivil toplum kuruluşları ve üniversiteler boyutunda ele alınarak, ilişkilerin mevcut durumu ve işbirliğinin artırılması için nelerin yapılabileceği konusunda değerlendirmelere yer verilmiştir. 11 S E TA Ç A L I Ş TAY Konuya ilişkin yapılan tespitlerden ilki, Türkiye ile Gürcistan arasında eğitim, bilim, kültür ve spor alanlarında işbirliğinin 1992’de imzalanan anlaşma ile erken bir tarihte başlamasına karşın, ilişkilerin bugün henüz istenilen düzeye erişmediği yönündedir. Üniversiteler arası ilişkilere bakıldığında, toplam 9 adet üniversitelerarası ikili anlaşma olduğu belirtilerek, bunun önemli bir rakam olduğu ancak artırılması gerektiği ifade edilmiştir. Son 9 yıl içinde giderek artan sayıda Gürcü öğrencinin Türkiye’de eğitim aldığı, 2009 yılı itibari ile bu sayının 277 olduğu, bunun diğer ülkelerde öğrenim gören Gürcü öğrenci sayısına bakıldığında oldukça yüksek bir rakam olduğu bilgisi çalıştaydaki katılımcılarla paylaşılmıştır. Bu sayının umut verici olmasına karşın, Gürcü öğrencilerin pek çok yabancı öğrenci gibi bir takım sorunlarının olduğunun altı çizilerek, bunun olumsuz etkileri üzerinde durulmuştur. Özellikle burs bulma güçlüğü, verilen burs miktarlarının düşüklüğü ve öğrencilerin kendileri ile ilgilenecek yetkili merci bulamaması gibi sıkıntılarla karşı karşıya kalan Gürcü öğrencilerin, Türkiye’deki üniversitelerde eğitim görme seçeneğinden uzaklaşması önemli bir sorun olarak dile getirilmiştir. Gürcistan’da eğitim gören Türk öğrencilerin durumuna ilişkin yapılan değerlendirmede, bu ülkede değişik kaynaklara göre yaklaşık 280 ila 335 Türk öğrencinin eğitim gördüğü bilgisi verilerek, bunun Türkiye’de Gürcü öğrencilerden fazla olduğuna dikkat çekilmiştir. Ancak Türk öğrencilerin de başka bir takım sorunlarla mücadele etmek durum kaldığı ifade edilmiştir. Gürcistan’daki çoğu üniversite ve programın YÖK tarafından tanınmamasının ciddi bir sorun olarak varlığını sürdürdüğü, hatta ÖSYS Kılavuzunda üniversitenin ismi yer aldığı halde, ÖSS ile bu üniversitelere yerleştirilmedikleri takdirde bu üniversitelerden mezun olanların da diplomalarına denklik verilmediği dile getirilmiştir. Bununla birlikte, özellikle son yıllarda yapılan çalışmalarla, Türkiye’nin bu sorunların çözümü için bir takım olumlu adımlar attığı ve denklik sorununun çözümü için 2008-2009 yılları arasında önemli yönetmelik değişiklikleri yapıldığı bilgisi verilmiştir. İlişkilerin üniversiteler kanalıyla daha etkin bir şekilde geliştirilebilmesi için Kafkas ülkeleri ile Türkiye arasında kapsamlı bir öğrenci ve öğretim üyesi değişimine ilişkin bir strateji belgesi oluşturulması çalıştayda getirilen öneriler arasındadır. Bunun yanı sıra, Gürcü Dili ve Edebiyatı bölümlerinin Türkiye’deki üniversitelerde kurulmasının ve üniversitelerarası işbirliği protokollerinin sayısının artırılmasının da faydalı olacağı ifade edilmiştir. Ayrıca, Gürcistan’daki üniversitelerde verilen eğitimin, Sovyet döneminden kalma bir etki ile fen bilimlerinde ileri, ancak sosyal bilimlerde geri olduğuna dikkat çekilerek, bu dezavantajın iki ülke arasında işbirliği ile avantaja dönüştürülebileceği dile getirilmiştir. Bu yönde yapılan önerilerden biri de ortak teknoloji parkları kurularak, iki ülkeden bilim adamlarının ortak projelerde çalışması yönünde olmuştur. Bölgesel bir fakülte veya enstitü kurulması yönünde yapılan önerilere ilişkin verilen cevapta bunun, YÖK’ün iznine tabi olduğu ve YÖK’ün bu konularda oldukça tutucu olduğu hatırlatılarak ve izin prosedürünün güçlüğüne dikkat çekilerek, öncelikle bunun aşılması gerektiği ifade edilmiştir. 12 Katılımcılardan biri Türkiye ile Kafkas ülkeleri arasındaki yüksek öğretim ilişkilerinin her iki taraf açısından da bir dış politika perspektifi ve stratejisi çerçevesinde kurgulanmadığını ifade T Ü R K İ Y E - G Ü R C İ S TA N İ L İ Ş K İ L E R İ Ç A L I Ş TAY I etmiştir. Bu görüşe göre, Kafkas ülkelerindeki öğrenciler daha kaliteli bir eğitim imkanı için Türkiye’ye gelirken, Türk öğrenciler ise yüksek öğretime giriş sınavının zorlukları nedeniyle Kafkas üniversitelerini tercih etmektedirler. Yüksek öğretimde bireysel nedenlerin beslediği ilişkiler doğal sınırlarına ulaşmıştır. Oturumda, bu alanda ilişkilerin geliştirilmesi için, Türkiye’nin yeni dış politika pradigmasına uygun olarak yüksek öğretim meselesinin dış politika perspektifine oturtularak yeniden kurgulanması gerektiği ifade edilmiştir. Çalıştayda sırasında, Gürcistan’da sivil toplum kuruluşlarının durumuna ilişkin bilgilere de yer verilmiştir. Gürcistan’da çok gelişmiş bir sivil toplumun olmadığı belirtildikten sonra pek çok sorunla karşı karşıya olan sivil toplum kuruluşlarının mali kaynak sıkıntısı çektiğine ve bu nedenle uluslararası desteklerle ayakta kaldığına değinilmiştir. Ancak bu durumun, başka bir takım sorunlar yarattığı ve hükümet politikalarına karşı oldukları düşünülen STK’lar ile hükümet arasında iletişimin oldukça kopuk olduğu dile getirilmiştir. Gül Devrimi’nden önce STK’ların çok daha aktif olduğunu belirten katılımcı, yeni dönemde ne yazık ki bunun değiştiğini, STK’ların bu etkinliğini yitirdiğini savunmuştur. Gürcü ve Türk halkları arasındaki bağları güçlendirmede STK’ların önemli rol oynayabileceği ve bunun politik yansımalarının da olacağı katılımcılar tarafından paylaşılan ortak görüşlerden biri olmuştur. Bununla birlikte, mevcut duruma bakıldığnda STK’lar arasında oldukça az iş birliğinin olduğuna, çok taraflı projelerin zaman zaman hayata geçirilmesine karşın, bunların süreklilik arz etmediğine dikkat çekilmiştir. AB’nin, German Marshall Fund gibi örgütlerin bu bölgeyi içeren araştırmalara ilgi duyduğu ifade edilerek, Türkiye’deki ve Gürcistan’daki STK’ların bu yöndeki ortak çalışmalara eğilmesi gerektiği vurgulanmıştır. SONUÇ Türkiye-Gürcistan İlişkileri Çalıştayı, her şeyden önce iki ülke arasındaki ilişkileri özel olarak ele alan ilk toplantı olması bakımdan önemli olmuştur. Çalıştay iki ülke arasındaki ilişkilerde mevcut durumun görülmesi, eksikliklerin ve sorunları tespit edilmesi bakımından yarar sağlamıştır. Bunun yanı sıra, iki ülkeden çalıştaya katılan temsilciler arasında kurulacak işbirliklerine de vesile olarak, akademik etkileşimin artmasına katkıda bulunmuştur. Çalıştayda, başlıklar halinde ele alınan konulara ilişkin katılımcıların görüşlerini birbirleriyle paylaşmaları hedeflenmiştir. Bununla birlikte, üzerinde mutabakata varılan bir sonuç bildirgesinin yayınlanması, bir başlangıç olarak düşünülen toplantının amaçları arasında yer almamaktadır. Kafkasya bölgesindeki ülkelerle ile Türkiye’nin ilişkilerini analiz etmek için ve Türkiye’nin bölgeye yönelik dış politikasında hangi noktada olduğunu görebilmek için düzenlenen çalıştaylar serisinin bir parçası olan Türkiye-Gürcistan İlişkileri Çalıştayını Eylül ayında düzenlenecek Türkiye-Rusya İlişkileri Çalıştayı izleyecektir. Bütün bu çalıştay serisinde sunulan katkılar ışığında düzenlenecek bir Kafkasya Konferansı ile serinin tamamlanması planlanmaktadır. 13 S E TA Ç A L I Ş TAY TÜRKİYE –GÜRCİSTAN İLİŞKİLERİ ÇALIŞTAYI PROGRAMI 22–24 Temmuz 2009, Conrad Otel– İstanbul 22 Temmuz 2009 Konukların Otele Girişi 20:30 – 22:00 Akşam Yemeği 23 Temmuz 2009 10:00 – 10:30 Protokol Konuşmaları Taha Özhan, SETA Genel Koordinatörü Savaş Barkçin, Başbakan Başmüşaviri 10:30 – 11:00 Çay/Kahve Arası 11:00 – 12:15 1. Oturum: Türkiye-Gürcistan Siyasi İlişkileri Oturum Başkanı: Hakan Fidan, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Konuşmacılar: Bülent Aras, SETA Dış Politika Koordinatörü Zurab Davitashivili, Tiflis Devlet Üniversitesi 12:15 – 14:00 Öğle Yemeği 14:00 – 15:15 2. Oturum: Ağustos krizi ardından Gürcistan’ın durumu Oturum Başkanı: İbrahim Kalın, Başbakan Başmüşaviri Konuşmacılar: Ghia Nodia, CIPDD Aleksandre Kukhianidze, Tiflis Devlet Üniversitesi 15:15 – 15:45 Çay/Kahve Arası 15:45 – 17:00 3. Oturum: Kafkasya Bölgesel Güvenliği: Türkiye ve Gürcistan’ın Rolü Oturum Başkanı: Nuh Yılmaz, SETA-DC Konuşmacılar: Emre İşeri, Kadir Has Üniversitesi Tornike Sharashenidze, Gürcistan Halkla İlişkiler Enstitüsü Thornike Gordadze, Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü 14 17:00 –17:30 Çay/Kahve Arası T Ü R K İ Y E - G Ü R C İ S TA N İ L İ Ş K İ L E R İ Ç A L I Ş TAY I 17:30 – 18:45 4. Oturum: Türkiye –Gürcistan İlişkilerinde Üniversiteler ve Sivil Toplum Kuruluşları Oturum Başkanı: David Aphrasidze, Ilia Chavchavadze Devlet Üniversitesi Konuşmacılar: Bekir Gür, YÖK George Tarkhan Mouravi, Siyaset Çalışmaları Enstitüsü 20:00 – 21:30 Akşam Yemeği: Park Fora Restaurant, Kuruçeşme 24 Temmuz 2009 Konukların Otelden Ayrılması 15 S E TA Ç A L I Ş TAY TÜRKİYE-GÜRCİSTAN İLİŞKİLERİ ÇALIŞTAYI KATILIMCI LİSTESİ 22-24 TEMMUZ 2009, Conrad Otel, İSTANBUL 16 Adı ve Soyadı Kurum/Unvan A. Birol Çabuk Gürcistan ve Kafkas Göçmenleri Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Aleksandre Kukhianidze Tiflis Devlet Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü Ali Arapoğlu Gürcistan-Kafkasya Göçmenleri Yardımlaşma ve Kültür Derneği Ali Rıza Altunel Gürcistan Dostluk Derneği Başkanı Alparslan Akkuş Sabah Gazetesi Andro Barnovi Strateji ve Kalkınma Enstitüsü Başkanı, Gürcistan Aybars Görgülü TESEV Aylin Şeker Görener Kadir Has Üniversitesi Barçın Yinanç Hürriyet Gazetesi Bekir Gür YÖK Berivan Oruçoğlu Star Gazetesi Burhanettin Duran Sakarya Üniversitesi Bülent Aras SETA David Aphrasidze Tiflis Ilia Chavchavadze Devlet Üniversitesi Efe Çaman Yalova Üniversitesi Emre İşeri Kadir Has Üniversitesi Fatih Acar İstanbul Büyükşehir Belediyesi Dış İlişkiler Müdürlüğü Fatih Mehmet Sayın Uluslararası Karadeniz Üniversitesi Fatih Özbay Bilgesam Gamze Demirtola Avustralya Büyükelçiliği George Tarkhan-Mouravi Siyaset Çalışmaları Enstitüsü, Tiflis Ghia Nodia Tiflis Ilia Chavchavadze Devlet Üniversitesi Hakan Fidan T. C. Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Hatem Ete SETA Irakli Nikoleishvili Gürcistan Ekonomik Kalkınma Bakanlığı Kemal İnat Sakarya Üniversitesi Koba Liklikadze Gazeteci, RFE/RL Mehmet Özkaya İHH Mert Bilgin Bahçeşehir Üniversitesi Mesut Özcan İstanbul Ticaret Üniversitesi Mitat Çelikpala TOBB ETÜ Muharrem Ekşi SETA Muhittin Ataman Abant İzzet Baysal Üniversitesi Murat Alakel İstanbul Aydın Üniversitesi Mücahit Küçükyılmaz T.C. Cumhurbaşkanlığı Nuh Yılmaz SETA DC Oktay Tanrısever ODTÜ Özdem Sanberk Emekli Büyükelçi T Ü R K İ Y E - G Ü R C İ S TA N İ L İ Ş K İ L E R İ Ç A L I Ş TAY I TÜRKİYE-GÜRCİSTAN İLİŞKİLERİ ÇALIŞTAYI KATILIMCI LİSTESİ 22-24 TEMMUZ 2009, Conrad Otel, İSTANBUL Adı ve Soyadı Kurum/Unvan Paata Gurgenidze Proje Koordinatörü, Kafkasya Barış, Demokrasi ve Kalkınma Enstitüsü Recep Keskin Başbakan Müşaviri Sadık Ünay TİKA Samet Günek SETA Sami Kohen Milliyet Gazetesi Savaş Barkçin Başbakan Başmüşaviri Savaş Genç Fatih Üniversitesi Selin Bölme SETA Taha Özhan SETA Talip Küçükcan SETA Tea Basadze Gürcistan Dışişleri Bakanlığı Thornike Gordadze Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü Tornike Sharashenidze Gürcistan Halkla İlişkiler Enstitüsü Ufuk Ulutaş SETA DC Ümare Yazar SETA Vügar İmanov İstanbul Şehir Üniversitesi Yılmaz Ensaroğlu SETA Yonca Poyraz Doğan Today’s Zaman Gazetesi Zurab Davitashivili Tiflis Devlet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü 17 S E TA Ç A L I Ş TAY BASINDA TÜRKİYE-GÜRCİSTAN İLİŞKİLERİ ÇALIŞTAYI Gürcistan gerçe÷i Caucasus still needs more attention, say experts Thursday, July 23, 2009 LACEY GONZALES SAMø KOHEN 25 Temmuz Cumartesi 2009 DÜNYANIN ve Türkiye’nin hareketli gündemi arasnda, arka plana düúen -hatta unutulan- konulardan biri de Gürcistan sorunu... Rusya’nn bu ülke topraklar içindeki Güney Osetya’ya saldrmasnn birinci yldönümü (7 A÷ustos) yaklaúrken, østanbul’da Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araútrmalar Vakf (SETA) tarafndan düzenlenen bir konferans, bu meselenin halledilmemiú haliyle, her an patlama potansiyeline sahip oldu÷unu ortaya koydu. Geçen yl, 5 günlük Rus-Gürcü savaú haftalarca, hatta aylarca bütün dünyay meúgul etmiúti. Olay, Kafkasya snrlarn aúmú, ABD baúta olmak üzere Bat ile Rusya’y karú karúya getirmiúti. Bir ara “So÷uk Savaú’a dönüú” tehlikesini yaratan gerginlik, yo÷un diplomatik çabalar sonunda yatút. Ancak bu arada olan oldu: Gürcistan, Güney Osetya’y ve de Abhazya’y Ruslara kaptrd. Yani Gürcistan Cumhuriyeti toprak bütünlü÷ünü kaybetti. Bu ayrlkç iki bölge, Rusya’nn askeri varl÷ ve kontrolü altnda “ba÷msz” devletçikler oluverdi... Sonuçta Rusya (Gürcistan Cumhurbaúkan Mihail Saakaúvili’nin tarihi gaf sayesinde) bu iúten kazançl çkt. Gürcistan oldu-bitti’yi kabullenmek zorunda kald. Bölgesel ve küresel güçler de, ulusal çkar ve hassas denge hesaplar içinde, olaylara fazla bulaúmamaya özen gösterdi... ISTANBUL A workshop on Turkey-Georgia relations took place in Istanbul on the eve of the anniversary of Russia’s August war with Georgia – a conflict that sent shockwaves through the South Caucasus and sparked outcry among the international community. Although Georgia and Turkey have historically close ties, the Caucasus region still needs more attention and focus, conference organizers and participants said Thursday. The workshop was organized by the Foundation for Political, Economic and Social Research, or SETA, a Turkish nongovernmental organization that researches regional, national and international issues and proposes policy recommendations. Delegates from NGOs, universities, government and the media attended the conference aimed at looking more closely into the Turkish-Georgian relationship. Building bridges The Caucasus is a meeting point of opportunities, Savaú Barkçin, chief adviser to the prime minister, said, adding, “If we look at the horizon that unites both countries, this meeting will be fruitful and we will be able to build bridges.” During the opening speech, he emphasized Turkey’s close proximity to the Caucasus region, a region that is, he said, at a crossroads. “When we look at today, [the Caucasus region] is an area of global competition in energy and security. The Caucasus region was at the periphery of world politics, but it is now coming to the center of world politics,” Barkçin said. Yardm yerine nasihat! PEKø, mesele kapand m? ùimdiki fiili (de facto) durum hep böyle mi devam edecek? Yoksa bu oldu-bittiden önceki duruma (statu quo ante) dönme olasl÷ var m? SETA çalútaynda bu ve buna benzer birçok sorunun yant Taha Özhan, SETA director-general, said the main focus arand. Toplantnn “isim açklamama” kurallarna uyarak, of the workshop was to question the status quo in the Gürcistan’dan gelen akademisyen ve diplomatlarn Caucasus and to try to bring solutions to the region. söylediklerinden bizim çkard÷mz sonuç úu: Gürcistan’n G. Osetya ve Abhazya’y tekrar kazanma úans -özellikle ksa, In addition to diplomacy and stability, the Nabucco hatta orta vadede- yok denecek kadar az. Gürcistan’n dev project, a natural gas pipeline project from Central Asia Rusya karúsnda bunu sa÷layabilecek askeri ve diplomatik to Austria, was mentioned several times during the gücü yok. Saakaúvili’nin hâlâ umutlarn ba÷lad÷ ABD ve introductory speeches. “The Nabucco energy pipeline Bat dünyasnn ise, Rusya ile çatúmaya girmek pahasna, system brought forward all the relations between the açk bir müdahalede bulunmaya ise hiç niyeti yok... Bülent ARAS Caucasus countries,” Özhan said. “It means that we need østanbul’daki SETA toplantsnda bunlar konuúulurken, ABD 29 Temmuz 2009 to focus our attention more on that region.” Baúkan Yardmcs Joseph BidenÇarúamba de, Tiflis’te Saakaúvili ile görüúüyordu. Gürcistan lideri, ABD’den daha aktif destek ve organized two similar conferences prior to this askeri yardm istedi. Buna karúlküçüncüsünü Biden’den moral SETA Kafkasya çalútaylarndan 23destekle Temmuz'da Türk ve SETA Gürcühad akademisyenler, gazeteciler ve dú politika workshop in Istanbul. Within the past three months, it nasihat ald! Baúlca tavsiye de úuydu: Topraklarnz geri bürokratlarnn katlmyla gerçekleútirdi. Türkiye-Gürcistan iliúkileri ve Gürcistan'n durumu masaya yatrld. Nabucco also held a Turkey-Armenia workshop and a Turkeyalmak için askeri seçene÷i unutun ve Ruslar provoke edecek anlaúmas Gürcistan'da olarakworkshop. de÷erlendiriliyor. Ancak heyecan Azerbaijan Hatem Ete, oneNabucco of the workshop davranúlardan kaçnn...sevinç uyandrmú ve Rusya'ya karú bir kazanm A÷ustos 5 gün süren Rusya-Gürcistan savaúndan bu yana tek olumlu geliúme olmuú. SETA2008'de toplantsnda dinledi÷imiz Gürcüler, “kaybedilen organizers, said SETA hopes to organize a Turkey-Russia topraklar”n yenidenBaúkan kazanlmas konusunun -en azndan workshop, with a culminating Gürcistan Devlet Saakaúvili'nin savaúa yol açan tepkisinin abartl oldu÷u ve international süreci iyi workshop úimdilik- gündemden düútü÷ü” kansndalar. Bir following that would bring together the bu ideas discussed in yönetemedi÷ine dair genel kanya çok fazla itiraz yok. Bununla birlikte Gürcü uzmanlar Saakaúvili provokasyona akademisyenin deyiúiyle, “bu artk bir hayaldir ve Gürcü halk all four workshops between Turkey and members of the gelmese bilefarkndadr”... Rusya'nn Gürcistan'a müdahale konusunda kararl oldu÷unda hemfikirler. da bunun Caucasus region and Ülkenin Russia. 2003 Gül Devrimi'nden Gürcistan'a dikkat 18 sonra hzla Bat eksenine kaymas, NATO, AB ve ABD'nin korumas altna girme giriúimlerini bu korku ile açklyorlar. Saakaúvili yönetiminin Acara bölgesinde askeri operasyonla kontrolü ele almas güçlü merkezi yönetim kurulmas yönünde özgüveni artrd. Ancak ayn baúar Abhazya ve Güney Osetya'ya karú söz konusu olmad. 1990'l yllardan itibaren Gürcistan'n bu iki bölge ile iliúkilerinin en iyi düzeyi sorunun ksa süreli dondurulmas oldu. Güney Osetya ve Abhazya Gürcistan yönetimi altnda elde ettikleri geniú özerklikten, Rusya kontrolündeki ba÷mszl÷a geçiú yaptlar. økilemleri her iki durumda da kontrol altnda olmalar. ølginç olan Gürcistan yönetimi ve Abhazya ve Güney Osetya yönetimleri karúlkl sorunlar yüzünden dúardan aktörlere ba÷ml hale geldiler. A÷ustos savaú sonras durumda sorunun çözümü için en makul yol Gürcistan'n Abhazya ve Güney Osetya ile bir uzlaúma ortam oluúturmas. Üzücü olan, bu diyalogun yakn gelecekte gerçekleúebilece÷ine dair hiç ümit kalmamas. T Ü R K İ Y E - G Ü R C İ S TA N İ L İ Ş K İ L E R İ Ç A L I Ş TAY I BASINDA TÜRKİYE-GÜRCİSTAN İLİŞKİLERİ ÇALIŞTAYI T06-27-07-09.qxd 26.07.2009 16:48 Page 1 06 TODAY’S ZAMAN M O N D AY, J U LY 2 7 , 2 0 0 9 INTERVIEW Georgýan expert says Caucasus Platform should ýnclude US, EU TODAY’S ZAMAN, TURGUT ENGÝN ‘From the Georgian perspective, the main thing is security from Russia, and it can only come from the US, NATO and the EU, which have some weight with Russia. Any moves to weaken NATO or EU influence in the region are considered bad for Georgia’ PROFILE A professor of politics and a director of the International School of Caucasus Studies at Ilia Chavchavadze State University in Tbilisi, Ghia Nodia is also a founder and member of the board of the Caucasus Institute for Peace, Democracy and Development (CIPDD), a Tbilisi-based independent public policy think tank. He has published extensively on regional security, state-building and democratization in the Caucasus, as well as on theories of nationalism and democratic transition in the postCold War context. He served as the Georgian minister of education and science from February to December 2008. PHOTOS Ghia Nodia, a professor and advocate of democratization in the Caucasus, has said the Caucasus Stability and Cooperation Platform, created by Turkey following the brief war between Georgia and Russia, should include Western institutions to be successful. “From the Georgian perspective, the main thing is security from Russia, and it can only come from the US, NATO and the EU, which have some weight with Russia. Any moves to weaken NATO or EU influence in the region is considered bad for Georgia,” he said, speaking with Monday Talk for Today's Zaman. He added that Georgian experts think the Caucasus Stability and Cooperation Platform is too general. “We have had lots of initiatives for the South Caucasus dialogue, but we know that it never works because Armenians and Azeris start to quarrel over Karabakh, and Georgians just listen. Dialogue should be about achieving results, not just talking.” Under Turkey's initiative, the Caucasus Stability and Cooperation Platform will have its fourth meeting in September with technical experts from Russia, Georgia, Armenia and Azerbaijan. Turkish officials have maintained that the platform will facilitate the resolution of frozen conflicts in the region, including Nagorno-Karabakh. The initiative was welcomed by Azerbaijan, Armenia and Russia. Georgia later participated, even though it had initial reservations about being at the same table as Russia. The Georgian offensive into South Ossetia and Abkhazia escalated into a five-day war in August of last year with Russia emerging the victor. The question of which side started the war has always been hotly debated. The Georgian president, Mikhail Saakashvili, had claimed that Russian tanks advanced into South Ossetia on the evening of Aug. 7. While some experts say Russia's invasion of Georgia had been planned in advance, others say the Russian army did not enter South Ossetia until Aug. 8. In the meantime, Russia has repeatedly accused Washington of fueling the conflict with its military support for Georgia. For Monday Talk, Professor Nodia elaborates on the topic. Monday Talk spoke with the professor when he came to Ýstanbul to participate in the Turkey-Georgia Relations Workshop organized by the Foundation for Political, Economic and Social Research (SETA) from July 22 to 24. What is the political situation in Georgia one year after the war? We have had internal political tensions which have not been directly linked to the war. First of all there is a general legitimacy problem within the political institutions. The opposition did not accept the results of the presidential and parliamentary elections in 2008, so a part of the opposition does not recognize Saakashvili as the legitimate president. Some of the opposition refused to enter the parliament. Those problems were there before the war. What has the war changed in Georgia? The war had an impact in two ways. One thing was that immediately after the war it was considered unpatriotic to be active against the government because Russia obviously wanted to replace Saakashvili. Oppositional activities were suspended. But on the other hand, Saakashvili has lost some support from the West because of the war, and that has given the opposition an argument to force Saakashvili to resign, so the opposition resumed demonstrations in March demanding his resignation. Do you think it will happen? No. The assumption was that Saakashvili would respond in a violent manner and his support from the West would erode further. But Saakashvili responded in a calm and moderate way, so the West did not support the opposition and eventually the opposition lost the support of the public. They are divided and there are more than 10 parties forming the opposition. As a result, they stopped protests. How do you think the Europeans view Saakashvili in relation to the war? He was criticized by the West a lot. He was more criticized in Western Europe, where he is seen as too pro-American. Western Europeans were also annoyed by the American pressure to support Georgia's accession. For many Western European leaders the war was a good pretext to say that Saakashvili is hot headed and immature for NATO. Does Saakashvili think that he made some mistakes? I don't think he thinks he made grave mistakes. Some Georgian moves were not good, but Georgia was forced to do them. They did not have any other options. Georgia did not like attacking South Ossetia, but it was self-defense against Russia. That is how the Georgian government sees it, but there was a miscalculation. Before the war, there was some hope that Russia would not enter the war so openly and directly and occupy places outside South Ossetia. That was not expected. We saw Russia's readiness to go to war with Georgia. Russia asserted itself militarily. Professor Ghia Nodia, expert and advocate of democratization in Caucasus Turkey-Armenia rapprochement and Georgia's reaction Is there a possibility for a similar conflict? In this war Russia was successful in creating this perception: Georgia started the war, Russia intervened later but overreacted. But if Russia attacks Georgia again, it will be an open aggression against Georgia without this kind of pretext. The presence of the European observers in Georgia is important because Russia cannot blame any provocations on Georgians. How long are the European observers going to be there? I don't know about their mandate. Americans are expected to join them, and even Turkish observers. Now everybody understands that some threat -- it may not be at a high level at the moment -- of Russian aggression is there. The observers are very important so as not to allow the Russians to invent some kind of pretext for invasion. Does the Georgian political establishment still favor Georgia's membership in NATO? Yes, absolutely. The Saakashvili government never had doubts about that. But some of the opposition has expressed some doubt. For example, the Labor Party supports Georgian neutrality, but it is a small party. Recently, radical opposition parties came together and signed a memorandum on their values. In the memorandum they included their support for Georgia's NATO membership. The parliamentary opposition also supports NATO membership. So a large majority of the political establishment continues to support Georgia's NATO membership. That's the best available guarantee against Russian threat. But at the same time isn't it a further aggravating factor, considering Russia? No, because even before Georgia's official application to [join] NATO, we had bad relations with Russia. The main thing is that Russia wants to dominate Georgia because Georgia is the gateway to the Caucasus. Russia would like Georgia only as its satellite state. ‘Turkey has strong image in Georgia’ In the last year Georgia has been nervous about Turkey's moves and intentions. How much of this uneasiness still continues today? Since the independence of Georgia, relations with Turkey have been excellent. Not only the Georgian political establishment but the general public also considers Turkey an important ally. We have a lot of joint projects, including the Baku-TbilisiCeyhan pipeline. Turkey has a stable, strong image in Georgia. Against that image, there was some disappointment during the war. The Georgian public expected Turkey's support, but although Turkey did not do anything particularly antiGeorgian, it was not clearly supportive of Georgia, either. And the decision to suspend the passage of the American ships through the Bosporus and Turkish Prime Minister [Recep Tayyip] Erdoðan's visit to Moscow created some uneasiness. But Georgia recognizes that all countries have their own interests. Georgians did not expect that the whole world would become the enemy of Russia because of the Georgian-Russian conflict. How does Georgia approach the Caucasus Stability and Cooperation Platform set up after the war? Georgian experts do not attach great importance to the platform because it is too general and there is no specific substance attached to it so far. Initially, there were some suspicions that the platform implied some kind of exclusion of NATO and the European Union from the region. The Georgian public does not know much about it, but the Georgian experts and the political community want to know what it really means. The Turkish side apparently is of the idea that the conflict needs to be addressed regionally first and that building trust at the regional level is a must. Does the Georgian side think it is absolutely necessary to include the US and/or the EU to do that? In practice, yes, because dialogue is a nice word and everybody is for it. But we need to now what it means specifically. We have had lots of initiatives for the South Caucasus dialogue, but we know that it never works because Armenians and Azeris start to quarrel over Karabakh and Georgians just listen. Dialogue should be about achieving results, not just talking. From the Georgian perspective, the main thing is security from Russia and it can only come from the US, NATO and the EU, which have some weight with Russia. Any moves to weaken NATO or EU influence in the region are considered bad for Georgia. What does Georgia really expect from Turkey, then? Georgia expects a lot from Turkey. We have a lot of energy and other projects. I mean in political terms… Turkey is a NATO member. Any intermediary roles? An intermediary role between Russia and Georgia would not be of any interest. Why not? It would not be practical because Russia would not accept it. Russia would not see Turkey as a great enough power. In addition, a Turkey less oriented toward the West would be in Russian interests. When it comes to Abkhazia and South Ossetia, one could think of an intermediary role for Turkey, but then Georgia would be concerned about the Russian involvement, and in that case Turkey's intermediary role would have to go through Russia. Then Turkey would be concerned about not annoying Russia because anything you do with Abkhazia and South Ossetia, which is de facto Russian territory, would be a challenge to Russia. So Georgia does not expect Turkey to take that role. What about Abkhaz and Circassian diasporas in Turkey? Georgia is interested in having better relations with them. In that sense, Turkey can play a role, and that would be very welcomed. CM Y K “Officially, Georgia will never object to Turkish-Armenian relations in any way. But this is my expert opinion: Georgia has a monopoly over transit routes from Azerbaijan to Turkey. If Armenian-Turkish relations improve, Georgia would lose that monopoly; economically, that is not so desirable. However, there are already pipelines built and agreements signed, so I don't expect a dramatic change in that regard. But there will be some negative impacts on the economy considering that the transit routes of trucks currently pass through Georgia,” Professor Ghia Nodia said. “There are also fears that the Armenian diaspora groups living in Georgia will become extremely nationalistic, similar to the Dashnaks [the Armenian Revolutionary Federation [ARF] because Armenia will be less dependent on Georgia.” “On the other hand, there are also pluses in the sense that the Armenian dependence on Russia will reduce. Now Armenia has no other strategic partner but Russia. It has an overdependence on Russia militarily. Armenia has this mentality of being squeezed between enemies. If Armenia does not see Turkey as an enemy, that will be a big change in the Armenian psyche. Then tensions will diminish as Russia will have less leverage in the region,” he said. “The visit of Saakashvili to Yerevan was quite notable. He was lavishly received, and Russia considers that a kind of offense. Russia is quite displeased with this demonstration of friendship by Armenia so personally to Saakashvili.” ‘Turkey's EU accession would encourage Georgians' “We have EU aspirations, but we also know there is enlargement fatigue. We also see how Turkey is treated by the EU, so we do not have illusions about it. [If the EU treated Turkey better] it would not only encourage Georgia, but it would also be a strategic change. It would make Georgia's aspirations much more realistic. Georgia has a strong interest in Turkey's accession to the EU. … President Saakashvili said several times that Atatürk is an inspiration for him in relation to modernization and leadership. It is good for Georgia to have democratic countries around us. Turkey is the only democratic country around us right now.” 19 S E TA Ç A L I Ş TAY Zengin enerji kaynakları, önemli ticaret yolları üzerindeki konumu ve çoklu etnik yapısı ile Kafkasya, Soğuk Savaşın sona ermesinin ardından hem kendi içinde hem de global rekabette bir çatışma alanı haline gelmiş durumdadır. Rusya ile ABD’yi Soğuk Savaş sonrasında ilk kez karşı karşıya getiren, Ağustos 2008’de patlak veren Rus-Gürcü savaşı bu durumun en iyi göstergelerinden biridir. Kafkasya’daki pek çok ülke ile güçlü ticari ve kültürel bağları bulunan Türkiye’nin yakın coğrafyasında yaşanan bu gelişmelere seyirci kalması beklenemez. Nitekim gerek Rus-Gürcü savaşında izlediği politika ile gerekse daha sonra gerçekleştirdiği Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu girişimi ile Türkiye bölgeye yönelik aktif bir dış politika izleyeceğini göstermiştir. SETA, yaşanan tüm bu gelişmeler ışığında Türkiye’nin bölge ülkeleri ile ilişkilerini değerlendirmek amacıyla bir çalıştay serisi başlatmıştır. Serinin ilk çalıştayı 25-28 Mayıs 2009 tarihleri arasında Türkiye-Ermenistan ilişkileri üzerine gerçekleştirilmiş, 25-27 Haziran 2009 tarihleri arasında ise TürkiyeAzerbeycan İlişkileri Çalıştayı düzenlenmiştir. 23 Temmuz 2009 tarihinde ise Türkiye-Gürcistan ilişkilerini değerlendirmek üzere, her iki taraftan önde gelen sivil toplum temsilcileri, akademisyenler ve gazeteciler İstanbul’da bir araya gelmişlerdir. Çalıştayın amacı; Türkiye ve Gürcistan ilişkilerinin mevcut durumunu tespit etmek ve karşılıklı beklentiler, bölgesel istikrar ve güvenlik gözetilerek bu ilişkilerin hangi alanlarda ve ne şekilde geliştirilmesinin mümkün ve yararlı olacağına dair bir perspektif sunmak olarak belirlenmiştir. Bu amaçla gerçekleştirilen çalıştayda, dört farklı oturumda Türkiye Gürcistan ilişkilerinin siyasi boyutu, Ağustos krizi ardından Gürcistan’ın durumu, Kafkasya bölgesel güvenliğinde Türkiye ve Gürcistan’ın rolleri ve iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirmede üniversitelerin ve Sivil Toplum Kuruluşlarının üstlenebilecekleri görevler üzerine değerlendirmeler yapılmıştır. Bu çalıştay raporu, SETA’nın kurumsal tutumunu yansıtmaktan öte, çalıştayda katılımcıların ifade ettikleri görüşler ve yapılan tartışmalar çerçevesinde kaleme alınmıştır. 20 w w w.setav.org