Sayı 4 / 2011 - Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi
Transkript
Sayı 4 / 2011 - Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi
Sayı 4 / 2011 Başkent Üniversitesi Hastanesi yayınıdır. BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ HASTANELERİNE BAĞLI ORGAN NAKLİ MERKEZLERİ Başkent Üniversitesi Hastanelerine Bağlı Organ Nakil Merkezlerimize nakil olmak için sağlık güvencesi ile başvuran SGK hastalarından, (SSK, Emekli Sandığı, Bağ-kur) hem alıcının hem de vericinin nakil hazırlık aşamasında, nakil sırasında ve sonrasında gerekecek tedavileri de kapsayacak şekilde herhangi bir ek ücret talep edilmemektedir. Başkent Üniversitesi İstanbul Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Adres :Oymacı Sok. No:7 Altunizade 34140 İstanbul Telefon:+90 216 554 15 00 Faks :+90 216 651 98 58 Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi Adres :Fevzi Çakmak Cd. 10. Sk. No:45 Bahçelievler/Ankara Telefon:+90 312 212 68 68 Faks :+90 312 223 73 33 Başkent Üniversitesi Adana Uygulama ve Araştırma Merkezi Adres :Dadaloğlu Mah. Serin Evler 39.Sokak No:6 Yüreğir/Adana Telefon :+90 322 327 27 27 Faks :+90 322 322 72 45 İÇİNDEKİLER 04 06 08 10 12 14 18 24 30 34 36 42 44 48 1 “İkinci Hayatını Yaşayan Organ Nakilli Hastalarımız” 2 Editörden Sağlık ve Magazin Dergisi Sahibi Başkent Üniversitesi Hastanesi Adına Başhekim Prof. Dr. Ali HABERAL Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Melek ALKAN ÇAKMAK Tasarım Uygulama Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi İletişim Tasarımı Bölümü Baskı Can Matematik Limited Şirketi İvedik Organize Sanayi Ağaç İşleri Sitesi, 21.Cadde 524. Sokak, No: 30 İvedik/ANKARA Tel: (0312) 395 06 70 Yayın Türü Yerel Süreli Yayın Basım Tarihi 08/12/2011 İdare Adresi Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi 10.Sokak, No:45 Bahçelievler/ANKARA Tel: (0312) 212 68 68 Faks: (0312) 223 73 33 www.baskent-ank.edu.tr Prof. Dr. Mehmet HABERAL’a; yetiştirdiği yüzlerce bilim insanı ve hayat verdiği binlerce hastası adına sonsuz şükran ve saygılarımızla… 3-7 Kasım arası tarihlerin Organ Nakli Haftası olarak kutlanılması ve bu konunun hayati önem taşıması nedeniyle, üç ayda bir yayınladığımız “Sağlıkta Adres Başkent” dergimiz kapsamında özel bir sayıyla sizlere Organ Nakli hakkında bilgiler vermek istedik. Türkiye’de Organ Nakli denildiğinde önemli bir kilometre taşı olan kurucu rektörümüz Prof. Dr. Mehmet HABERAL’ın önderliğindeki tecrübelerimizi hastalarımızın objektifinden bakarak yansıtmaya çalıştık. Yayın tarihimizi 8 Aralık olarak belirlememizin nedeni ise elinizde tuttuğunuz bu özel sayının; 23 yıl önce bugün ilk karaciğer naklini gerçekleştiren, şu an fiziki bir ayrılık yaşadığımız, değerli bilim insanı Prof. Dr. Mehmet HABERAL’a saygı duruşu niteliği taşımasıdır. Tüm dünyada en fazla 36 saat saklanabilen kadavra böbreklerin saklanma süresini 111 saate kadar uzatılmasını sağlayan özel solüsyonun bulunmasından, konu hakkında yasal düzenleme yapan ilk ülkeler arasında olmamızı sağlamasına kadar, organ nakli alanındaki bir çok aşamada ülkemize ve dünyaya katkısı yadsınamaz bir gerçektir. Dergimizin sayfalarını karıştırırken, hocamızın bu alandaki çalışmalarını detaylı olarak görebileceksiniz. Temelini 1982 yılında kurulan “Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavi Vakfı”nın oluşturduğu Başkent Üniversitesi Hastanesi, bugün tam teşekküllü bir hastane olarak hastalarına şifa sunarken, bünyesindeki Organ Nakil Merkezleriyle Türkiye’de aranılan merkez durumuna gelmiştir. Bugün Başkent Üniversitesi Hastaneleri sadece hayat verdiği hastalar değil, ayni zamanda bu alandaki hekimlerin yetiştirildiği bir okul konumundadır. Ülkemizdeki sayılı nakil merkezlerine bakıldığında, HABERAL’ın yetiştirdiği başarılı hekimlerin başta olduklarını görmek, üniversitemiz ve hastanemiz adına büyük bir övünç kaynağıdır. Ülkemizde hala kadavradan yapılan organ bağışlarının milyon nüfus başına düşen oranının sadece 3 olduğu bilgisi ışığında; Organ Nakli Özel Sayı’sında altını çizmek istediğimiz temel gerçeğin; konunun sadece hastalıkla savaşanlar tarafından değil, tüm toplumuzun ilgilenmesi gereken bir mesele olmasıdır. Sizlere; kollarında o kocaman iğnelerle kanları değişip, hayata bağlanmayı umut eden diyaliz hastalarını ya da bir annenin, tek çarenin organ nakli olduğu kalp hastası çocuğu için yüreği ağzında beklediği o anları gösterebilsek ya da aslında başka birinin ölümüyle gelecek hayatı istemenin yaşattığı ikilemi hissettirebilsek organ bağışı hakkında söylenecek onca söze gerek kalmazdı. Bu yüzden 1980’lerden beri devam eden Organ Nakli çalışmalarımızı sizlere aktarırken, bu deneyimi yaşayan hastalarımızın seslerine kulak vermenizi istedik.Umutsuzluğu değil ümidi aşılamak istedik. Bir hayatın son bulduğu yerde başka hayatların yeşereceğini göstermek istedik. Çünkü; bu konu hakkında söyleyeceğimiz hiçbir söz,hayatlarının hiç beklemedikleri bir anında hastalığa yakalananların yada daha yaşama ilk merhabasını derken hastalıkla doğanların gerçek deneyimlerinden daha etkili olamazdı.Bu hikayelerde; organ nakli olduktan sonra yaşadıkları hayatın sizden, bizden farksız olmadığını göreceksiniz. İşe girenler, mesleğini devam ettirenler,evlenip yuva kuranlar, doğum yapanlar, olimpiyatlara katılanlar, üniversiteye başlayanlar… Fakat; aynı zamanda bu hikayeler organlarıyla savaştıkları mücadeleyi kazananlara ait. Organ beklerken yaşamını yitirenler okuduklarınızın sonunda aklınızda kalanlardan ibaret olacak. Maalesef; ülkemizde hala diyaliz tedavisi olan hastalarımızdan böbrek nakli gibi bir alternatiften haberdar olmayanların bulunması,organ nakli tedavisini umut tacirliği olarak algılayan zihin yapılarının olması, organ bağışının hala dinen uygun olmadığının düşünülmesi, organlarını bağışlayan bir insanın ölmeden organlarının alınacağına dair inançların olması ve daha birçok yanlış inanış, bu konunun hala yeterince anlatılamamış olmasından kaynaklanmaktadır. Tüm Organ Nakil Merkezlerinin olduğu gibi, bizler de organlarınızı bağışlamanın; bedenin yok olup, ruhun ölümsüzlüğe kavuşurken, başka bir bedene can vermenin yüceliği demek olduğunu anlatmak istedik. “Çorak topraklara sunulan bir avuç tazelik” demek için kapak sayfamızı hazırladık. Birkaç yıl önce hayatını kaybeden bir kişinin bağışladığı organlarla yaşama tutunan gazeteci Buket AŞÇI’nın konuya dair şu cümlesiyle yazıma son vermek istiyorum. “Bir insanın en acılı anında, bir başkasının yaşamını düşünebilmesinin bir sonucuyum.” Melek ALKAN ÇAKMAK 3 8 Aralık 1988 Gecesinin Heyecanından Bugüne… 4 3 Kasım 1975’de ilk canlıdan canlıya böb- transplantasyonu ve 1982 yılında 2594 sayılı lunmaktadır. Bu gelişmelerle beraber diyaliz im- rek transplantasyonu, 10 Ekim 1978’de yasayla ölen vatandaşlarımızdan organ alımının kanlarının da artması kronik böbrek hastalarının Eurotransplant’tan getirttiğim böbrekle ilk ka- kolaylaştırılması gibi çalışmalarla Transplantas- çağın gerektirdiği imkanları yakalamasına sebep davradan böbrek transplantasyonu, 3 Haziran yon alanında ekip olarak ilklere imza attık. Tabi oldu. 1979’da yasalaşan 2238 sayılı Kanuna takiben ki; bu başarıların ardında, çok değerli hocalarım 27 Temmuz 1979’da yine Hacettepe’de bizim merhum Prof. Dr. İhsan DOĞRAMACI’nın ve Fakat; o dönemde ülkemizde Kronik ve Akut ekibimizle yapılan Türkiye’de ilk kadavra böbrek Prof. Dr. Mithat ÇORUH’un değerli katkıları bu- Karaciğer hastalıkları ve de tümörleri de olduk- ça yüksek oranda olmasına rağmen, bu grup hastalara ilaç tedavisi dışında fazla bir şey yapamıyorduk. Halbuki bu hastalar için en etkin tedavi belliydi: Karaciğer Transplantasyonu. İşte bunun için bir konsey oluşturduk ve Gastroenteroloji Bilim Dalı’nda toplanmaya başladık. Başta değerli hocalarımız Prof. Dr. Hasan TELATAR, Prof. Dr. Nevzat BİLGİN, Prof. Dr. Nebil BÜYÜKPAMUKÇU, zaman zaman Prof. Dr. Yılmaz SANAÇ ve diğer arkadaşlarımız… Konuşmalar arasında “kara” ile başlayan bir kelime olunca özellikle Hasan Bey bana bakar ve “karaciğer demedik” diyerek benim bu konudaki heyecanıma ve hayallerime adeta tercüman oluyordu. Tüm gücümüzle bu konu üzerinde çalışıyorduk. Cerrahi Ekibimize de parola olarak; “Hareket Başlıyor” cümlesini belirlemiştik. Bu parolayı alan yarım saat içinde Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavi Hastanesi’nde olacaktı. İşte 8 Aralık 1988 gecesi, Hacettepe Hastanesi Beyin Cerrahisi yoğun bakımında beyin tümörü nedeniyle tedavi edilen bir hasta bütün uğraşılara rağmen kurtarılamadı. Nükleer Tıp departmanında yapılan beyin sintigrafisi Prof. Dr. Günaydın ERBENGİ ve Prof. Dr. Aykut ERBENGİ tarafından değerlendirilerek teşhis konuldu ve bana haber verildi. Hastayı Beyin Cerrahisi Yoğun Bakımda değerlendirdim, saat 23.00 sıralarında da Doç. Dr. Gülnaz ARSLAN’ı arayarak, “Hareket başladı, yarım saat içinde bütün arkadaşlar Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavi Hastanesi’nde olsun” dediğimi dün gibi hatırlıyorum. Yarım saat sonra gittiğimde Prof. Dr. Mualla KARAMEHMETOĞLU, Doç. Dr. Gülnaz ARSLAN, Prof. DR. Nevzat BİLGİN, Prof. Dr. Nebil BÜYÜKPAMUKÇU, ve Gastroenterolog Halis ŞİMŞEK başta olmak üzere herkes ordaydı. Hemen ardından daha önce programa aldığımız Kronik Karaciğer hastası Fuat KOÇ çağrıldı. Hastayı muayene ettik. Ben bir ekiple Hacettepe Hastanesine bağışlanan organı almaya giderken, diğer ekip de Fuat’ı ameliyata aldı. Hacettepe hastanesindeki organı alarak Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavi Hastanesi’ne geldim, ameliyat devam ediyordu. Nevzat ve Nebil Beylerle birlikte ben de girdim ameliyata. Hastanın kendi karaciğerini uzun bir uğraştan sonra çıkararak yeni karaciğerin transplantasyonunu yaptık. Hastamızı yoğun bakıma aldıktan kısa bir süre sonra ekstube ettik. Fuat konuşmaya başlamıştı. Çok şükür Allah’a ki; kronik karaciğer hastaları için de yeni bir kapı açılmıştı. Bu sadece bizim ülke- miz için değil, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve yakın Asya için de bir ilk oluyordu. 9 Aralık 1988’de TRT bu olayı saat 20.00 haberlerinde “kronik karaciğer hastalarına müjde” olarak ilk haber şeklinde dünyaya duyuruyordu. İşte bu heyecanladır ki; daha sonra 15 Mart 1990’da Çocuklarda Kısmi Karaciğer, 24 Nisan 1990’da erişkinde kısmi karaciğer(Dünyada ilk)ve 16 Mayıs 1992’de aynı vericiden hem kısmi karaciğer hem de böbrek transplantasyonu(Dünyada ilk) yaparak birçok hastaya tedavi imkanı sağlanmıştır. Başarı ekip işidir. Her başarının altında ekibin imzası vardır. Bu ekibin içinde bütün Türk Milleti vardır. Yani ülkemiz; demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti, bir bakıma “odun ateşinin ışığından lazere” gelmiştir. Yani Atatürk ve arkadaşlarıyla, aziz şehitlerimizin özlediği, asrın medeniyet düzeyine en azından Tıp ve bazı konularda ulaşabilmişiz. Elbette ki bunlar yetmez. Aslında Türk Milleti olarak, hafta 7 gün, gün 24 saat çalışmak durumundayız ki bir çok konuda medeniyete ulaşalım. Aksi halde medeniyet ateşi her an bizi yakabilir de yıkabilir de. Bu konuda üniversiteler öncü olmak zorundadır. Atamızın mirası “Akıl ve Bilim’dir” 5 Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Ankara Hastanesi Organ Nakli Merkezi Hastanemizde kan bağı olan veya eşlerden olmak kaydıyla, kan grubu uyan, sağlık durumu uygun, gönüllü kişilerden alınan organlarla nakil programlarımız deneyimli ekibimizle başarı ile sürdürülmektedir. Bugüne kadar Ankara hastanemizde toplam 380 karaciğer, 1647 böbrek nakli gerçekleştirdik. 6 Başkent Üniversitesi Hastanesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı. Prof. Dr. Gökhan MORAY’ın Bölüm Başkanlığında; (Sol Baştan) Uzm. Dr. Murat GARGOURİ, Uzm. Dr. Mahir KIRNAP, Prof. Dr. Gökhan MORAY, Uzm. Dr. Sema AKTAŞ , Uzm. Dr. Aydıncan AKDUR, Organ Nakli Koordinatörü Hatice AKKOÇ Karaciğer nakli olmuş 380 hastanın 168’ü çocuk, 212’i erişkin iken böbrek naklinde 1645 hastanın 162’si çocuk 1483’si erişkindir. Maalesef Türkiye’de organ bağışının azlığı nedeni ile birçok hastanede olduğu gibi merkezimizde de kadavraya göre canlıdan karaciğer ve böbrek nakli daha fazla sayıda yapılmaktadır. Organ bağışının azlığına paralel olarak 1647 böbrek naklinin 1337’ü canlı, 308’sı kadavra; 380 karaciğer naklinin 100’sı kadavra 282’si canlıdır. Transplantasyonun başarısı; Yasa, Eğitim ve Koordinasyon konularının uyumuna bağlıdır. Temel amacımız; kadavradan organ bağışını artırmak olmalıdır, milyonlarca insan ölmekte ve transplant bekleme listelerinde yaşamlarını kaybeden binlerce hastayı kurtarabilecek sağlıklı organlar toprağa gömülmektedir. Merkezimizde; •Kadavradan böbrek nakli için hastaların değerlendirilmesi ve uygun hastaların kadavra listesine kaydı ve kadavradan böbrek nakli, •Canlı böbrek vericisi olan hastaların verici ve alıcı tetkik ve muayeneleri sonucu uygun hastalarda canlı vericili böbrek nakli, •Canlı vericisi ile kan grubu ve doku uyuşmazlığı olan hastaların çapraz nakil listesine alınarak benzer sorun yaşayan alıcı verici çiftleri ile eşleştirilmesi sonucu çapraz böbrek nakli, •Kadavradan karaciger nakli için hastaların değerlendirilmesi ve uygun hastaların kadavra listesine kaydı ve kadavradan karaciger nakli, •Canlı karaciger vericisi olan hastaların verici ve alıcı tetkik ve muayeneleri sonucu uygun hastalarda canlı vericili karaciger nakli, •Kalp nakli, •Kornea nakli uygulamaları yapılmaktadır. Hazırlık sürecindeki tetkik, muayene ve nakil sonrası takip işlemlerinden SGK kapsamında fark ücreti alınmadan gerçekleşmektedir. 7 Uzm. Dr. Aydıncan AKDUR Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Neden Korkuyoruz; Bilinmeyen Yönleriyle Organ Bağışı ‘Bırakın toprak üzerinde bir parçanız kalsın ve bir insana hayat versin...’ 8 Organ Nakli; (yabancı dildeki adıyla Transplantasyon) günümüzde başka hiçbir tıbbi çözüm olmadığı için, bir insanın organ ya da dokularının ihtiyacı olan başka bir insana, tedavi amacıyla nakledilmesi işlemidir. Bu sayede ölümcül durumdaki ya da beden işlevlerinin bir kısmını yerine getiremeyen hastanın sağlıklı bir yaşama kavuşması sağlanır. Organ bağışı; kişi hayatta iken, serbest iradesi ile tıbben yaşamı sona erdikten sonra doku ve organlarının başka hastaların tedavisi için kullanılmasına izin vermesidir.Yasalara göre 18 veya üstünde bir yaşta olup akli dengesi yerinde olan herkes, Sağlık Müdürlükleri veya hastanelere ve organ nakliyle ilgili dernek ve kuruluşlara başvurarak, iki tanıkla birlikte, kendisi öldükten sonra organlarını bağışladığını belirten bir belgeyi doldurarak imzala- masıyla ve bu belgeyi yetkili kurumlara teslim etmesiyle organ bağışı yapmış olur. Bu belgeler yetkili kurumlarca hazırlanmış olabileceği gibi, kendilerinin hazırladığı bir belge de olabilir. Ayrıca sürücü belgesi alan kişiler, belgede “organlarımı bağışlıyorum” bölümünü işaretlemiş olmakla, organlarını bağışlar. Organlarının tümü, biri ya da birkaçı bağışlanabilir. Bu seçenekler bağış belgelerinde vardır. Bağış Belgesi, yetkili sağlık kuruluşlarının kayıtlarına geçer. Kişi bu belgeyi yanında bulunduracak olursa, ölümü halinde bağış vasiyeti yerine getirilir. Kişi bağış kararı aldıktan sonra vazgeçebilir, bunun için belgesini imha etmesi veya yanında organlarını bağışlamadığını beyan eden bir belge taşıması yeterlidir. Organ bağışı yapmak istemediğini bir belge ile belirten kişiden hiçbir koşul altında organ alınması mümkün değildir. Organ bağışlamak tam anlamıyla kişinin iradesiyle ve gönüllü biçimde yapılan bir insani davranıştır. ileri olanakları içerisinde laboratuar tetkikleri yaparak beyin ölümü olduğuna karar verir ve bunu bir belge ile resmileştirir. Bu resmi belge hazırlanmadıkça beyin ölümü kesinlik kazanmamış sayılır ve kişinin organları asla alınamaz. Toplumda her ölen kişiden organ nakli yapılabilir diye bilinir ama bu durum sanıldığı gibi değildir. Kadavradan organ nakli; genellikle trafik kazası, kurşunlanma, beyin kanaması vb. nedenlerle yoğun bakımda tedavisi devam ederken, beyin ölümü denilen geri dönüşümsüz beyin hasarı gelişmiş hastaların organları bağışlandığı takdirde yapılabilir. Kişi hastanenin herhangi bir kliniğinde bile ölmüş olsa, solunum cihazına bağlı değilse ve beyin ölümü olmamışsa bu kişilerden organ nakli yapılamaz. Beyin ölümünde komadan farklı olarak beyin fonksiyonları geri dönüşümsüz olarak kaybolmuştur ve yapılacak tüm tıbbi tedaviye rağmen kısa süre içinde tüm organlar işlevini yitirecektir. Bu kişiler artık tıbben ölüdürler ve bir daha hayata dönmeleri mümkün değildir. Kalbi ve akciğerleri solunum cihazlarına ve başka makinelere bağlı olduğu sürece çalışabilir. Organ bağış kartı olmasına rağmen aileden izin alınıyor olması ‘neden organ bağış kartı dolduralım?’ sorusunu akıllara getirmektedir. Bu kartın önceden doldurulmasının en önemli sebebi hiç beklenmedik bir anda yakınını kaybettiğini öğrenen bir kişinin organ bağışı için karar vermesini beklemek zordur. Yakınlar ancak hayatta iken organlarını bağışladığını belirten kişiler için hızlı karar verebilmektedir. Aslında, organ bağış kartlarının, organ bağış kampanyaları gibi çalışmaların asıl amacı toplumu organ nakli hakkında bilinçlendirip, bir yakınımızı kaybettiğimiz anda onun organları ile kurtulabilecek hayatların var olduğunu daha önceden öğrenmemizi ve gerektiğinde de bu kararın daha hızlı alınabilmesini sağlamaktır. Beyin Ölümü Nedir? Bir uzman heyet tarafından karar verilir. Bu kurulda beyin cerrahi, anestezi ve reanimasyon, nöroloji ve kardiyoloji uzmanı yer alır. Dört kişilik ekipten hiçbiri, hastayı yatıran, durumunu takip eden doktorlardan değildir. Organ nakli yapan ekibin içinden bir doktor da bu dört kişilik ekipte yer alamaz.Bu ekip, fizik muayene ile ve o ülkede o merkezde tıbbın en ‘Beyin ölümü tanısı konulan her hastanın organları alınabilir mi?’ sorusu kafaları karıştıran bir konudur. Organ nakli ile ilgili çıkartılmış yasalarda bu durum açıkça belirtilmiştir.Ölen kişinin üzerinden organlarını bağışlamadığına dair bir belge çıkarsa hiçbir şekilde organları alınamaz. Kişinin üzerinden organlarını bağışladığına dair belge çıkması halinde veya herhangi bir belge çıkmazsa yakınlarının beyanı esas alınacaktır. Hayatta iken yakınlarına yapmış olduğu sözlü vasiyete göre yakınları organ bağışında bulunur veya bulunmaz. Bu durumda yakınları olumsuz yanıt verirse hiçbir şekilde o hastanın organları alınamaz. İnsanları organ bağışından korkutan bir başka konu ise bağış yapan bireyin hastane dışı ortamda hayatını kaybettiği zaman organlarının kullanılıp kullanılamayacağıdır. Örneğin; bir trafik kazası sırasında eğer organlarımı bağışlarsam bana gerekli müdahaleyi yapmazlar ve organlarımı alırlar korkusu çok yaygındır. Teknik olarak bu durum mümkün değildir. Kalbi durmuş kadavraların organları, kalp durduktan çok kısa bir süre sonra (yarım saat, bir saat) çıkartılmış ya da özel tıbbi önlemler alınmış olmaz ise kullanılamaz hale gelir. Bu durum hastanede yatan hastalar için bile güçlük yaratmaktadır, hastane dışındaki benzer durumlar pratik olarak alınmasını imkânsız hale getirmektedir. Birçok insan bağışladığı organların öldükten sonra para ile veya bir menfaat karşılığında nakil edileceğinden korkmaktadır. Bu durum 2238 sayılı yasaya göre yasaktır ve yapanlar çok ciddi bir şekilde cezalandırılırlar. Kadavra donörlerden elde edilen organlar Sağlık Bakanlığının Ulusal Koordinasyon Sistemi aracılığı ile ülkemizdeki tıbben acil ve doku uyumuna göre en uygun alıcıya nakledilir. Görsel medyaya yansıyan organ ticareti haberleri tek organını para ile satan canlı donörleri kastetmektedir. Bu durumun organ bağışı ile bir ilişkisi yoktur ve ülkemizde yasal değildir. Organ bağışının ‘dinen bir sakıncası var mı?’konusunda birçok kişi farklı yorumlar yapmıştır. Ancak büyük dinlerin tamamı organ bağışını onaylamakta hatta desteklemektedir. Kuran-ı Kerim’de de “kim bir insana hayat verirse onun tüm insanlara hayat vermişçesine sevap kazanacağı” beyan olunmaktadır (Maide suresi, ayet32). Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın 1980 yılında yaptığı başvuru üzerine, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu 3 Mart 1980 tarihinde bu konu ile ilgili bir karar almış ve bu karada organ naklinin caiz olduğu vurgulamıştır. Bu karar tüm islam alemine öncülük etmiştir.Karara göre; • Zaruret (İnsanın elinde olmayarak hâsıl olan sebep) halinin bulunması, • Hastalığın bu yolla tedavi edileceğinin doktor tarafından onaylanması, • Doku ve organ veren kişinin bu işlem sırasında ölmüş olması, • Verilen doku ve organ karşılığında hiçbir ücret alınmamış olması, • Tedavi edilen hastanın da yapılacak nakle razı olması durumunda caizdir, denmiştir. Kadavra vücuduna saygı; organlarını bağışlayan kişinin organları alındıktan sonra kadavranın vücut bütünlüğü ameliyat ekipleri tarafından korunmaktadır. Ameliyat izi haricinde vücudunda her hangi bir bozukluk oluşmaması için özen gösterilmektedir. 9 Uzm. Dr. Mahir Kırnap Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Organ Bağışında Ne Durumdayız? Dünyada, organ nakli yapılmazsa yaşamı ölümcül tehlike altında olan 1 milyara yakın insan yaşamaktadır. Sağlık Bakanlığı’nın son verilerine göre, bu sayının 30 binini ülkemiz yurttaşları oluşturmaktadır. Organ bağışı ise her geçen yıl bir önceki yıla göre yaklaşık 1.52 katı artış göstermesine ragmen bu artış halen çok yetersiz durumdadir. sağlanırken sadece %30’u kadavradan sağlanmaktadır. Dünya rakamlarına bakacak olursak Karaciğer naklinde canlı vericiden yapılan nakil sayısı; milyonda nüfus başına İspanya’da 0.6, İtalya’da 0.3 iken, Türkiye’de 5.5 oranındadır. Kadavra karaciğer nakil sayısı ise; milyon nüfus başına İspanya’da 23, İtalya’da 17 iken Türkiye’de sadece 5.5 düzeyindedir. Ülkemizde yılda maksimum 2500-3000 kişiye kadavra ve canlı vericiden organ nakli yapılırken, geri kalanlar maalesef kaderlerine terk edilmektedir. Yapılan nakillerin ise %70’i canlı vericiden Böbrek nakillerinde dünyada canlı vericiden böbrek nakli sayısı; milyon nüfus başına İspanya’da 3.4, İtalya’da 2.2 iken, Türkiye’de 17.7’dir. Kadavra böbrek nakli ise milyon nü- 10 fus başına İspanya’da 45, İtalya’da 27, iken Türkiye’de sadece 5.7’dir. Bu rakamların bize gösterdiği veri şudur ki; gelişmiş ülkelerdeki nakillerde kadavradan yapılan nakiller ön plana çıkarken ülkemizde maalesef kadavra bağış oranının çok yetersiz olması sebebiyle nakiller canlı vericilerden yapılmaktadır. Eldeki verilere göre; bugüne kadar dünya genelinde yaklaşık 470.000 böbrek, 74.000 karaciğer ve 54.000 kalp nakli yapılmıştır. Dünya’da Organ Nakli Eldeki verilere göre; bugüne kadar dünya genelinde yaklaşık 470.000 böbrek, 74.000 karaciğer ve 54.000 kalp nakli yapılmıştır. Organ nakli olmayi bekleyen hasta sayisi ise 1 milyara yakındır. Bu artış hızında, ölümcül trafik kazalarından sadece organ nakli ile iyileşecek insanların kurtulması ve tıptaki teknolojik gelişmelere bağlı olarak daha çok hastalığa organ nakli yapılabilir olması rol oynar. Türkiye’de Organ Nakli Türkiye’de organ nakli ile ilgili çalışmalar 1970’li yılların başlarında, Prof. Dr. Mehmet Haberal tarafından, Hacettepe Üniversitesi’nde deneysel çalışmalar ile başlatıldı. 1969 yılında biri Ankara, biri de İstanbul’da olmak üzere 2 adet kalp nakli ameliyatı gerçekleştirilmiş, ancak istenilen sonuçlar alınamamıştı. 3 Kasım 1975’te, Dr. Haberal ve ekibinin Hacettepe Üniversitesi’nde, Türkiye’de ilk başarılı canlı akrabalar arası anneden oğluna yaptıkları böbrek nakliyle, Türkiye’de gerçek anlamda organ naklinin başladığı gün olarak tarihe geçti. Aynı ekip, 10 Ekim 1978 tarihinde “Eurotransplant” aracılığı ile yurt dışından getirtilen bir kadavra böbrek ile ilk kadavra kaynaklı organ nakli ameliyatını gerçekleştirdi. 3 Haziran 1979 yılında Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkındaki 2238 sayılı kanun yasalaştı. Kanunun çıkmasından yaklaşık 2 ay sonra, 27 Temmuz 1979’ da, Dr. Haberal ve ekibi, trafik kazasında ölen bir vatandaşımızın böbreğini alarak Türkiye’de ilk yerli kadavra kaynaklı böbrek nakli ameliyatını gerçekleştirdiler. Dr. Mehmet Haberal 1980 yılında, Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavi Vakfı’nı kurdu; 1985’te de Organ Nakli Hastanesi hizmete girdi. Dr. Haberal, bu tarihten sonra ekibi ile birlikte organ nakli çalışmalarını, Başkent Üniversitesi’nin temelini oluşturan bu vakıf hastanesinde sürdürdü. Bu tarihlerde kadavradan alınan böbreklerin en fazla 48 saat muhafaza edilebileceği düşünülüyordu. Dr. Haberal Eurotransplant aracılığı ile Türkiye’ye gelen ve soğuk iskemi zamanı, yani saklanma süresi 111 saat olan bir böbreği başarı ile nakletti. Bu uygulama dünya organ nakli alanında geniş yankı uyandırdı. Böylece böbreklerin ülkeler, hatta kıtalar arasında, uygun alıcıya ulaşmak üzere, rahatlıkla gönderilebilmesinin yolu açıldı. Türkiye’nin de içinde bulunduğu Orta Doğu ülkeleri arasında organ nakli alanında bilimsel anlamda bir işbirliği yapılması, bu ülkelerde organ nakli faaliyetlerinin gelişmesine, Orta Doğu ülkelerinin seslerini tüm dünyada duyurabilmelerine yardımcı olacağını düşünen Dr. Haberal ve arkadaşları 1987 yılında MESOT’u, “Orta Doğu Organ Nakli Derneği’ni kurdular. Dernek, 1988 yılında başlamak üzere her 2 yılda bir, yalnızca Orta Doğu ülkelerinden değil, tüm dünyadaki organ nakli ile ilgilenen bilim adamlarının katıldığı bilimsel kongreler düzenledi. Karaciğer nakli Dünyada 1967 yılından bu yana karaciğer nakli uygulamaları başlamıştı ve her geçen yıl daha iyi sonuçlar elde edilerek devam etmekteydi. Türkiye’de de çok sayıda karaciğer nakli bekleyen ve karaciğer yetmezliği sonucu hayatını kaybeden vatandaşlarımız vardı. Dr. Haberal ve ekibi, 8 Aralık 1988 tarihinde Türkiye’nin ilk karaciğer nakli ameliyatını, Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavi Vakfı Hastanesi’nde gerçekleştirdi. Artık Türkiye’de organ nakli uygulamaları hız kazanmış ve bağışlanan kadavra organlar hangi kentte olursa olsun, uygun merkezlere ulaştırılarak hastalara nakledilmeye başlamıştı. 1990 yılında Dr. Haberal başkanlığında, Türkiye Organ Nakli Derneği kuruldu. Bu dernek, her 2 yılda bir uluslararası katılımlı kongreler düzenledi, 7.’si geçen yıl yapılan kongrelerin dışında bir çok panel ve sempozyum da derneğin bilimsel faaliyetleri arasında yer aldı. Derneğin temel amacı halkı bilinçlendirmekti. Konu hakkında televizyon ve radyo programları düzenlenmesini ve bu programlara konunun uzmanı bilim adamlarının katılmasını sağladı. Okullarda paneller düzenledi, belirli aralıklarla organ nakli kampanyaları yapılmasını sağladı. Bu arada Türkiye’nin değişik illerinde organ nakli merkezleri kurulmuş ve uygulamalar başarı ile devam etmekteydi, ancak tüm dün- yada olduğu gibi organ bekleyen hasta sayısı çok, ancak bu hastalara nakledilebilen organ sayısı yetersizdi. Böbrek hastalarına kadavra böbrek naklinin yanı sıra canlı akrabalar arası böbrek nakli seçeneği de sunulabiliyordu. Böyle bir seçenek karaciğer hastaları için de çok önemliydi, üstelik bu hastaların böbrek hastalarında olduğu gibi, hemodiyaliz ya da periton diyalizi şeklinde alternatif bir tedavi şansları da yoktu. 1988 yılında dünyada canlı donörden kısmi karaciğer nakli uygulamaları başladı ve bundan 1.5 yıl sonra Türkiye’de de ilk kez Mart 1990’da anneden çocuğa karaciğerinin bir kısmı alınarak Dr. Haberal ve ekibi tarafindan nakledildi. Bu ameliyat Türkiye için önemli bir dönüm noktasıydı, artık karaciğer hastaları da sağlıklarına kavuşabilmek için sadece kadavradan bağış beklemeyeceklerdi. Yani, hastalara canlı akrabalar arası kısmi karaciğer nakli seçeneği de sunulmaya başlandı. Bir ay sonra aynı ekip erişkin hastada da bu ameliyatı gerçekleştirdi. Dünyada ilk kez, 1992 yılında karaciğer ve böbrek yetmezliği bir arada bulunan bir hastaya annesinden hem kısmi karaciğer hem de böbrek nakli ameliyatı yapıldı. Dr. Haberal ve ekibinin yaptığı bu ameliyat dünya literatüründe bir ilk olarak yer aldı, daha sonra benzer uygulamalar dünyanın çeşitli ülkelerinde yapılmaya başlandı. Bugüne kadar, toplam 1647 böbrek, 380 karaciğer hastası Dr. Mehmet Haberal ve ekibince ameliyat edildi. Bu süreç zarfında Türkiye’de böbrek nakli yapılan merkez sayısı 59’a, karaciğer nakli yapılan merkez sayısı 35’e, Kalp ve Akciğer nakli yapılan merkez sayısı ise 16’ya ulaştı. Ülkemizde 2010 yılı sonunda toplamda yaklaşık 10500 böbrek, 1025 karaciğer nakli ameliyatı başarı ile gerçekleştirildi. Türkiye, şu aşamada organ nakli konusunda bilimsel anlamda, gelişmiş ülkelerle boy ölçüşebildiği gibi, belirli konularda onların önüne geçmiş durumdadır. Ancak bu ülkelerde de sorun olan bir olgu, ülkemizde de karşımıza çıkmaktadır. Organ nakli ihtiyacı duyulan son dönem organ hastası çok fazladır ve her geçen yıl bu hastalara yenileri eklenmektedir. Başka bir deyişle, hasta çok fakat yeteri kadar organ yok. Bu sorun da ancak toplumumuzun yakın ilgisiyle çözülebilecektir. 11 Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinasyon Sistemi Hatice Akkoç BÜTF Ankara Hastanesi Organ Nakli Koordinatörü Türkiye’de ilk Böbrek Nakli 3 Kasım 1975 de Sayın Hocam Prof. Mehmet HABERAL tarafından yapıldığında, henüz ülkemizde organ nakli yasası yoktu. Konu hakkındaki yasal boşluk organ nakline engel olabilirdi. Bu nedenle Prof. Dr. Mehmet HABERAL 1979’da 2238 sayılı organ nakli yasasının çıkmasına öncülük etmiştir. Bununla birlikte Türkiye; İtalya’dan sonra, organ nakli yasası olan 2. ülkedir. Bu kanundan özetle bahsedersek; ve nakli ile kan transfüzyonu bu kanun hükümlerine tabi olmayıp, yürürlükte bulunan sağlık yasaları, tüzükleri, yönetmelikleri ve tıbbi deontoloji kuralları çerçevesinde gerçekleştirilir. Madde 3 - Bir bedel veya başkaca çıkar karşılığı, organ ve doku alınması ve satılması yasaktır. Madde 4 - Bilimsel, istatistiki ve haber niteliğindeki bilgi dağıtımı halleri ayrık olmak üzere, organ ve doku alınması ve verilmesine ilişkin her türlü reklam yasaktır. Organ Ve Doku Alınması, Saklanması Ve Nakli Hakkında Kanun II. Bölüm: Yaşayan Kişilerden Organ Ve Doku Alınması Kanun Numarası: 2238 Kabul Tarihi: 29/05/1979 Yayımlandığı Resmi Gazete Tarihi: 03/06/1979 Yayımlandığı Resmi Gazete Sayısı: 16655 I. Bölüm: Genel Hükümler Amaç: Madde 1 - Tedavi, teşhis ve bilimsel amaçlarla organ ve doku alınması, saklanması, aşılanması ve nakli bu kanun hükümlerine tabidir. Kapsam: Madde 2 - Bu Kanunda sözü edilen organ ve doku deyiminden, insan organizmasını oluşturan her türlü organ ve doku ile bunların parçaları anlaşılır. Oto - grefler, saç ve deri alınması, aşılanması 12 Yaş Ve Nitelik: Madde 5 - Onsekiz yaşını doldurmamış ve mümeyyiz olmayan kişilerden organ ve doku alınması yasaktır. Muvafakat: Madde 6 - Onsekiz yaşını doldurmuş ve mümeyyiz olan bir kişiden organ ve doku alınabilmesi için vericinin en az iki tanık huzurunda açık, bilinçli ve tesirden uzak olarak önceden verilmiş yazılı ve imzalı veya en az iki tanık önünde sözlü olarak beyan edip imzaladığı tutanağın bir hekim tarafından onaylanması zorunludur. Bilgi Verme Ve Araştırma Yükümlülüğü: Madde 7 - Organ ve doku alacak hekimler: a) Vericiye, uygun bir biçimde ve ayrıntıda organ ve doku alınmasının yaratabileceği tehlikeler ile, bunun tıbbi, psikolojik, ailevi ve sosyal sonuçları hakkında bilgi vermek; b) Organ ve doku verenin, alıcıya sağlayacağı yararlar hakkında vericiyi aydınlatmak; c) Akli ve ruhi durumu itibariyle kendiliğinden karar verebilecek durumda olmayan kişilerin vermek istedikleri organ ve dokuları almayı reddetmek; d) Vericinin evli olması halinde birlikte yaşadığı eşinin, vericinin organ ve doku verme kararından haberi olup olmadığını araştırıp öğrenmek ve öğrendiğini bir tutanakla tespit etmek; e) Bedel veya başkaca çıkar karşılığı veya insancıl amaca uymayan bir düşünce ile verilmek istenen organ ve dokuların alınmasını reddetmek; f) Kan veya sıhri hısımlık veya yakın kişisel ilişkilerin mevcut olduğu durumlar ayrık olmak üzere, alıcının ve vericinin isimlerini açıklamamak; Zorundadırlar. Alınamayacak Organ Ve Dokular: Madde 8 - Vericinin yaşamını mutlak surette sona erdirecek veya tehlikeye sokacak olan organ ve dokuların alınması, yasaktır. Tahlil Ve İnceleme Yapma Zorunluluğu: Madde 9 - Organ ve doku alınması, aşılanması ve naklinden önce verici ve alıcının yaşamı ve sağlığı için söz konusu olabilecek tehlikeleri azaltmak amacıyla gerekli tıbbi inceleme ve tahlillerin yapılması ve sonucunun bir olurluluk raporu ile saptanması zorunludur. Organ Ve Doku Almaya, Saklamaya, Aşılamaya Ve Nakline Yetkili Sağlık Kurumları: Madde 10 - Organ ve doku alınması, saklanması, aşılanması ve naklinin, bu işler için gerekli uzman personele, araç ve gerece sahip sağlık kurumlarınca yapılması zorunludur. III Bölüm: Ölüden Organ Ve Doku Alınması yaptığı 9 tane bölge koordinasyon merkezi vardır ve Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri’ne bağlı olarak çalışmaktadır. Ulusal Organ Ve Doku Nakli Koordinasyonunu oluşturanlar; • • • • • • • • • • Sağlık Bakanlığı Kanun ve Yönetmenlik Ulusal Koordinasyon Sistemi Ulusal Koordinasyon Merkezi Bölge Koordinasyon Merkezi Nakil Hastaneleri Donör Hastaneleri Organ ve Doku Nakli Bilgi İşlem Merkezi Bilgisayar Programı Ulusal Organ Bekleme Listesi Ölüm Halinin Saptanması: Madde 11 - Bu Kanunun uygulanması ile ilgili olarak tıbbi ölüm hali, bilimin ülkede ulaştığı düzeydeki kuralları ve yöntemleri uygulanmak suretiyle, biri kardiyolog, biri nörolog, biri nöroşirürjiyen ve biri de anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanından oluşan 4 kişilik hekimler kurulunca oy birliği ile saptanır. Hekimlere ilişkin yasak işlemler: Madde 12 - Alıcının müdavi hekimi ile organ ve doku alınması, saklanması, aşılanması ve naklini gerçekleştirecek olan hekimlerin, ölüm halini saptayacak olan hekimler kurulunda yer almaları yasaktır. Organ naklinin yasal bir zemine oturtulmasından sonra, amaç kadavradan yapılan organ bağışlarını artırmaktır. Kadavradan organ nakli sayısı bir gelişmişlik göstergesidir. Amerika ve Avrupa ülkelerine baktığımızda milyon nüfus başına düşen organ bağışı Amerika’da 22, Avrupa’da 33 tür. Oysa ülkemiz de bu oran yani milyon nufüs başına düşen organ bağışı sadece 3 tür. Ülkece canlıdan yaptığımız nakil sayısı kadavranın dört katıdır. Organ bağışlarını artırmak için diğer ülke modellerinde de olduğu gibi, bir sisteme ihtiyacımız vardı. İşte bunun için Sağlık Bakanlığı 1 Haziran 2000 tarihinde çıkardığı Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmeliği ile Doku ve Organ Nakli Ulusal Koordinasyon Sistemi’ni kurmuştur. Bu sistemin işlemesi için de Doku ve Organ Nakli Ulusal Koordinasyon Merkezi kurulmuştur. Bu merkeze bağlı, doktor ve hemşirelerden oluşan Organ Nakli Koordinatörlerinin görev Nakil Merkezleri doku ve organ nakli bekleyen hastaların tüm bilgilerini Ulusal Bekleme Listesine kaydetmek zorundadır. Ulusal bekleme listesinde kaydı olmayan hastaya kadavradan nakil yapılamaz. Organ nakli olmak isteyen hasta istediği nakil merkezine kaydını yaptırabilir ve istediği zaman da nakil merkezini değiştirme hakkına sahiptir. Organ Dağıtımı Neye Göre Yapılır? Organ ve doku dağıtımı, Ulusal Koordinasyon tarafından Hazırlanan ve Bakan Onayı ile yürürlüğe giren bir Organ ve Doku Dağıtımı Yönergesi’ne göre yapılır. Her organın dağıtım kuralları belirlenmiştir. Ulusal doku ve organ nakli koordinasyon merkezinde alıcı bilgileri ile donör (verici) bilgileri eşleştirilir, organ en uygun kişiye gider ve organ nakli gerçekleşir. Donör merkezinden alıcı merkezine ulaştırılmasında gerekli ulaşım aracının temini Ulusal Koordinasyon Merkezi’nin sorumluğundadır. Organ naklinin koordinasyonu ise başından sonuna kadar Organ nakli Koordinatörlerinin sorumluluğundadır. Organ Nakli Koordinatörünün Görevleri 28/05/2008 tarihli Ulusal Doku ve Organ Koordinasyon sistemi yönergesine göre; Beyin ölümü tespiti yapabilecek yoğun bakım servisine sahip her hastanede bir organ ve doku nakli koordinatörü ile bir yardımcısı bulunması zorunludur. Görevleri; • Ulusal Koordinasyon Sistemi içinde yer alan birimler arasındaki koordinasyonu sağlamak • Potansiyel vericiler için 24 saat icapçı olarak hazır bulunmak ve verici adaylarını tespit etmek • Kendi merkezinde tespit edilen verici adayının yoğun bakım ünitesinde destek tedavinin sürdürülmesini sağlamak • Beyin ölümü şüphesi halinde, Beyin ölümü kurulunu oluşturan hekimlerin vaka başına intikallerini ve beyin ölümü tanısının kesin olarak konmasını, beyin ölümü tutanağının beyin ölümü kriterlerine göre ve kurallara uygun biçimde düzenlenmesini sağlamak • Verici adayının ailesiyle görüşe, kanuna göre gerekiyorsa, verici ailesinden izin almak, organ ve doku bağış belgesinin onaylamasını sağlamak, • Organ ve dokunun çıkarılmasını ilgili cerrahlarla işbirliği yaparak organize etmek. • Alınan organ ve dokunun ilgili alıcı merkeze naklini sağlamak, oradaki ilgili personele ulaşarak organ ve doku ile alıcının kolayca buluşturulmasını sağlamak, • Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinasyon Merkezinden kendi merkezine teklif edilen organ ve dokuları değerlendirmek amacıyla ilgili transplantasyon hekimleriyle iletişim kurarak doku veya organı kabul veya reddetmek, • Organ nakli merkezinde bekleme listelerini oluşturmak, güncellemek ve Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinasyon Merkezine bildirmek, • Organ ve Doku kaynağı merkezlerinde beyin ölümü oluşan her hastayı Bölge ve Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinasyon Merkezlerine bildirmek, • Potansiyel verici tespitini arttırıcı faaliyetlerde bulunmak, • Organ bağış kampanyaları düzenlemek, • Hastane personeline ve halka eğitim vermek, • Organ ve doku nakli koordinatör yardımcısına organ ve doku nakli ile ilgili yaptığı planlarda görev vermek ve kontrol etmek, • Bakanlık tarafından organ ve doku nakli konusunda düzenlenecek her türlü eğitim ve kampanyalara bölgesinde iştirak etmek ve destek vermek, ile görevli ve sorumludur. 13 Doç. Dr. Feza Y. KARAKAYALI Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Organ naklinde verici ameliyatı “Canından can verenler” 14 Değişik nedenlerle hayati öneme sahip organları işlev göremez duruma gelmiş hastalarda organ nakli, hastanın hayatını kurtaracak tek tedavi yöntemidir. Diğer tarafta, maalesef birçok insan hergün trafik kazası, beyin kanaması vs gibi nedenlerle hayatını kaybetmekte ve vücutlarında bulunan sağlam organlar ile birlikte toprağa gömülmektedir. Burada ideal olan tartışmasız, ölen insanların bağışlamış olduğu organların kullanılarak hastaların sağlıklarına kavuşturulmasıdır. Ancak gelişmiş ülkelerde bile organ bağış oranları, organ bağışına gereksinim duyan hastaların sayısına yetişememektedir. İşte bu nedenle canlı donörlerin(vericilerin) kullanımı bir zorunluluk olarak kabul edilmistir. Dünyada ilk canlı donörden başarılı böbrek nakli ameliyatı 1954 yılında Joseph Murray tarafından ABD’de gerçekleştirilmiştir. Henüz bağışıklık sistemini baskılayacak etkin ilaçların olmadığı o dönemde yapılan bu böbrek nakli, başarısını alıcı ve vericinin eş yumurta ikizleri olmasına borçludur. Dünyada ilk başarılı canlı donörden karaciğer nakli ameliyatı ise 1989 ylında Rai tarafından gerçekleştirilmiştir. Türkiye’de ilk başarılı organ nakli 3 Kasım 1975 tarihinde Prof. Dr. Mehmet Haberal tarafından, anneden alınan bir böbreğin oğluna nakledilmesi ile gerçekleşti. Prof. Haberal, ülkemizdeki ilk başarılı karaciğer nakli ameliyatını 1988 yılının Aralık ayında gerçekleştirmiş ve bundan yaklaşık 1.5 yıl sonra Mart 1990’da Türkiye’de ilk kez canlı donörden karaciğer nakli ameliyatını yapmıştır. Prof. Haberal’ın Nisan 1990 tarihinde gerçekleştirdiği erişkin hasta için canlı donörden kısmi karaciğer nakli ameliyatı ise sadece ülkemizde değil, Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’daki ilk olma özelliğini taşımaktadır. Günümüzde canlı donörden yapılan organ nakilleri özellikle böbrek ve karaciğer için rutin bir uygulama halini almıştır. Ancak kalp, akciğer gibi bazı organların canlı donörlerden naklinin mümkün olmadığı ve bu organları bekleyen hastaların tek şansının ölümden sonra yapılan organ bağışları olduğu gerçeği asla unutulmamalıdır. Aslında hekimlerin hastalarını tedavi ederken öncelikli kurallarından birisi “primum non nocere”, yani “ilk olarak, zarar vermemek” ilkesidir. Canlı donörden yapılan organ nakillerinde ise tamamen sağlıklı bir kişiye majör bir cerrahi işlem uygulanmaktadır. Yapılan ameliyat o kişinin değil, bir başka kişinin sağlığı ile ilgili olmakta ve bir başka kişiyi tedavi edebilmeyi amaçlamaktadır. Bu yönüyle, organ nakilleri, özellikle de canlı donörden yapılanlar tıp alanında yer alan tüm tedavi uygulamalarından önemli bir farklılık göstermektedir. İşte bu nedenle organ nakli kendine özel yasaları olan, farklı etik kuralların da işin içine girdiği özel bir alandır. Burada amaç donöre mümkün olan en az riski yüklemek olmalıdır. Canlı vericili böbrek naklinde donörün 2 böbreğinden birisi, karaciğer naklinde ise donörün karaciğerinin sağ yada sol lobu, alıcıya nakledilmek üzere çıkarılmaktadır. Burada donörlerin seçimi ve ameliyat aşamasına kadar yapılan hazırlıklar çok önem taşımaktadır. Canlı karaciğer ve böbrek donörü olabilmenin ortak bazı özellikleri olmakla birlikte, her organ için titizlikle üzerinde durulması gereken farklı özellikler de bulunmaktadır. Böbrek Donörü Sonuç olarak bu ameliyata maruz kalan böbrek vericisi hayatının geri kalan kısmına tek böbrek ile devam edecektir. Canlı vericili böbrek nakli ameliyatlarının çok uzun zamandır uygulanıyor olması nedeniyle bu konuda bir bilgi birikimi oluşmuştur. Bugüne kadar yapılan çalışmalar tek böbrek ile kalmanın kişinin hayatında bir risk faktörü olmadığını göstermektedir. Sağlıklı bir kişiden alınan sağlıklı bir böbrek, eş zamanlı olarak ameliyata alınan ve daha önceden yapılan çalışmalarla uygun ve uyumlu olduğu belirlenmiş olan alıcıya nakledilmekte, böbrek nakledilene kadar sadece dakikalarla sınırlı sürelerde bekletilmekte, bu nedenlerle de canlı donörlerden yapılan böbrek nakillerinin sonuçları kadavra donörlerle kıyaslandığında çok daha yüz güldürücü olmaktadır. Bu ameliyatlarda genellikle böbrek alıcının vücuduna nakledildiğinde aynı anda çalışmaya başlamakta, idrarın gelişi daha ameliyat masasında iken gözlenmektedir. Oysa kadavra donörlerden yapılan nakillerde hastanın idrar çıkarmaya başlaması günler hatta haftalar sonrasına kadar gecikebilmekte, hastanın bu dönemde diyaliz tedavisine devam etmesi gerekebilmektedir. Mevcut organ nakli yasamız, canlı donörden yapılan ameliyatları akrabalar arasında sınırlamıştır. Ancak 4. dereceye kadar kan ve kayın akrabalığı olması durumunda kişiler organlarını yakınlarına verebilirler. Aslında burada oldukça geniş bir akrabalık bağı ilişkisi tarif edildiğinden, hasta ve hasta yakınlarının birçok seçeneği değerlendirme şansı doğmaktadır. Bunun dışında eşler, evliliklerinde 2 seneyi tamamladıktan sonra birbirlerine organ donörü olabilmektedir. Bunların ötesinde akrabalık bağı olanlar ya da akrabalık bağı olmamasına karşın organını bağışlamak isteyenler, örneğin çok yakın arkadaş gibi, için de Sağlık Bakanlığı denetiminde oluşturulmuş olan etik kurullara başvurulması gerekmektedir. Etik kurulun uygun görmesi durumunda akraba olmayanlar arasında da organ bağışı mümkün olabilmektedir. Böbrek naklinde önemli kuralların başında kan grubu uyumu gelmektedir. Her ne kadar kan grubu uyumsuz nakiller ile ilgili çalışmalar ve uygulamalar olsa da, bu durumda organı reddetmemesi için alıcıya normalin çok üzerinde tedavi uygulanması gerekmektedir. Bu tedaviler çok yüksek maliyetli olmasının yanı sıra alıcıya yüklenen bazı riskleri de beraberinde getirmektedir, üstelik sonuçlarda kan grubu uyumlu nakillere göre daha kötüdür. Kan grubu dışında bakılan diğer bir özellik doku uyumudur, alıcı ve vericinin doku uyumu ne kadar fazla ise transplantasyonun özellikle uzun dönem başarısı da o kadar iyi olmaktadır. Günümüzde geliştirilen immünsupresif ilaçlar ile doku uyumu eskiye göre önemini büyük ölçüde yitirmiştir. Böbrek nakli donör adayı olarak başvuran hastada kan grubu uyumu var, akrabalık bağı kanunlara uygun düzeyde ise çok detaylı bir araştırma başlatılır. Burada kritik karar ve15 rilmesi gereken noktalardan birisi de kişinin bu kararı tamamen kendi özgür iradesi ile hiçbir etki ve baskı altında kalmadan vermiş olduğuna ikna olunmasıdır. Donör adayı, tıbbi özgeçmişinin detaylı sorgulanmasından sonra (geçirdiği hastalıklar, ameliyatlar, bilinen hastalıkları, kullanmakta olduğu tedaviler, ailesinde bilinen hastalıklar, alkol, sigara gibi alışkanlıkları) ayrıntılı olarak tüm organ ve sistemlerini kapsayacak şekilde muayene edilir. Muayenenin normal olması ve hastanın geçmişinde donör olmaya engel olacak bir hastalığının olmaması durumunda, alıcı ile arasında doku uyumsuzluğu olup olmadığının anlaşılması için “cross match“ adı verilen tetkik yapılır, burada donörün kanında bulunan lenfositler alıcının serumu ile laboratuar ortamında karşılaştırılır ve oluşacak reaksiyona bakılır, pozitif sonuç alınması transplantasyon için kontrendikasyon oluşturur. Kan ve idrar tahlilleri yapılır, elektrokardiyografi ve akciğer grafisi çekilir. Böbrek fonksiyonlarını daha iyi değerlendirebilmek amacı ile 24 saat idrarı toplanır, kreatinin klerensine ve idrarda protein kaçağının olup olmadığına bakılır. Adım adım devam edilen bu testlerde aday sağlıklı bulunursa daha ileri tetkiklere geçilir, sintigrafi ile her 2 böbreğin süzme fonksiyonu ayrı ayrı değerlendirilir. Kontrastlı çekilen karın bilgisayarlı tomografisi (BT) ile hem karın içi diğer organlar değerlendirilirken, hem de böbreklerin yapısı, damarları, boşaltım sistemleri ile ilgili ayrıntılı bilgilere ulaşılmış olunur. Son yıllarda BT anjiyografi, hem konvansiyonel anjiyografinin, hem de intravenöz pyelografinin yerini alan tetkik olmuştur. Gereken durumlarda daha ayrıntılı bir değerlendirme için donör adayı kardiyoloji, göğüs hastalıkları, kadın doğum hastalıkları, üroloji, psikiyatri uzmanları tarafınca da muayene edilir. Sayılan tüm bu tetkik ve incelemelerin normal olması durumunda kişinin böbrek nakli donörü olabileceği kabul edilir. Canlı donör olabilmek için 18 yaşını doldurmuş olmak ve zeka düzeyinin kendi kararlarını verebilecek düzeyde olması gerekmektedir. Üst yaş sınırı ise tartışmalıdır, yukarıda sayılan tüm tıbbi incelemelerden sorunsuz olarak geçmiş tüm erişkinler canlı donör adayı ola16 rak kabul edilebilirse de, artan yaş ile birlikte organların da yaşlanacağı gerçeği göz ardı edilmemelidir. Böbrek fonksiyonları tamamen normal olsa da diyabetik olmak kişinin böbrek donörü olması için kontrendikasyondur. Eskiden kesin kontrendikasyon olarak kabul edilen hipertansiyon varlığı, böbrekte taş varlığı günümüzde belli şartlarda kabul edilebilir özellikler arasında kabul edilmektedir. Bunların dışında donör adayında enfeksiyonların varlığı, özgeçmişinde malignansi tanısı almış olması, yine donör olmasını engelleyecek faktörlerdir. İlk laparoskopik donör nefrektomi ameliyatı 1995 yılında Ratner ve ark tarafınca gerçekleştirilmiş, aradan geçen yıllar içinde birçok merkezin uyguladığı bir ameliyat yöntemi olarak kabul görmüştür. Bu yöntemi benimseyen merkezler, ameliyat sonrası ağrının daha az olduğunu, hastanede yatış ve kişinin işine dönüş süresinin kısaldığını ve özellikle de kozmetik sonuçların çok daha iyi olduğu iddiaları ile yöntemi savunmuştur. Ancak bizim de genel olarak uyguladığımız, küçük insizyon ile yapılan açık donör nefrektomilerde de sayılan bütün bu avantajlar geçerli olmakla birlikte, gerek donör gerekse çıkarılan böbrek açısından daha güvenli bir cerrahi prosedür uygulanmış olmaktadır. Karaciğer Donörü Karaciğer nakli bekleyen hastaların böbrek hastalarına göre önemli bir dezavantajı vardır, bu hastalar için hemodiyaliz ya da periton diyalizi gibi alternatif bir tedavi yöntemi olmadığından kendilerine uygun bir organ bulunup nakil yapılmazsa, yaşamlarını kaybetme gerçeği ile karşı karşıya kalmaları kaçınılmazdır. Kadavradan karaciğer nakli bekleyen hastaların büyük çoğunluğu bekleme döneminde hayatlarını kaybetmektedir, bu sorun organ bağışı oranlarının çok düşük olduğu ülkemizde büyük önem kazanmaktadır. Yani burada canlı donörlerin varlığı gerçek anlamda hayat kurtarıcı olmaktadır. Bu yöntemle alıcının genel durumu çok bozulmadan, planlı ve hazırlıklı bir ameliyat yapılması da sağlanmış olacağından ameliyatın başarı şansı artmaktadır. Canlı vericili karaciğer naklinde böbrek donörlerinde sayılan genel prensiplerin hepsi geçerlidir, ancak karaciğer nakli ameliyatı çok daha majör ve komplike bir cerrahi işlemdir. Karaciğer donörlerinde de kan grubu uyumu aranmakla birlikte, doku grubu uyumu aranmaz. Böbrek nakli donörlerinden farklı olarak, burada 2 adet organın birisinin alınması söz konusu değildir, tek olan organ ikiye bölünerek bir kısmı nakledilmek üzere çıkarılmaktadır. O nedenle hacimsel bazı hassas hesaplamalar devreye girer, çıkarılan ve nakledilecek karaciğer dokusu, alıcının vücud ağırlığına göre hesaplanmalıdır, olması gerekenden daha küçük hacimde greftin çıkarılması ve nakledilmesi, alıcıda “small for size sendromu” gibi hayatı tehdit edebilecek komplikasyonları beraberinde getirebilir. Tabi alıcıya yeterli hacimde greft çıkarılırken daha önemlisi, donörü riske sokmayacak düzeyde karaciğer dokusunun geride bırakılmasıdır. Bu hacim ölçümleri BT eşliğinde gerçekleştirilir. Genel kabul edilen oranlar alıcıya kendi vücud ağırlığının en az %1’i kadar greftin nakledilmesidir, yani 70 kg bir alıcı varlığında 700 gr kadar karaciğer greftinin nakledilmesi gerekmektedir. Donörün riskinin azaltılması içinde karaciğerin en az %35’inin geride bırakılması gerekir. Ayrıca karaciğerin vasküler ve biliyer anatomisinde de çok çeşitli varyasyonlarla karşılaşmak mümkündür, bu anatomik varyasyonların bazıları kişinin karaciğer donörü olarak kullanılmasını engelleyecek düzeyde olabilir. Karaciğer donörü olarak başvuran hastaların büyük çoğunluğu bu detaylı tetkikler sırasında elenmektedir. Bütün bu aşamalardan geçen donör adaylarına son olarak karaciğerin histopatolojik yapısını değerlendirmek amacı ile karaciğer biyopsisi yapılır. Her ne kadar bazı transplant merkezleri bu aşamayı sadece şüphelenilen olgularda yapmayı tercih etse de, viral hepatitlerin, kronik hastalıkların çok görüldüğü Türkiye gibi ülkelerde biyopsinin rutin yapılmasının daha doğru olduğunu düşünüyoruz. Edindiğimiz tecrübelerde bu düşüncemizin doğruluğunu kanıtlamaktadır. Karaciğer donör cerrahisi ciddi morbidite hatta mortalite riski taşıyan majör bir cerrahidir. Karaciğer donör cerrahisinin öngörülen mortalite riski %0.5 kadardır, ameliyat sonrası komplikasyon riski ise %20-30 kadar ola- BÜTF’de şu ana kadar 1337 canlı donörden böbrek nakli, ayrıca 280 canlı donörden karaciğer nakli ameliyatı gerçekleştirilmiştir. bilmektedir. Potansiyel donör adayları bu ameliyat sonrası görülebilecek komplikasyonlar ve riskleri açısından çok detaylı bir şekilde aydınlatılmalıdır. Verici adayları hazırlık tetkiklerinin herhangi bir aşamasında bu kararlarından vazgeçme hakkına sahiptir ve böyle bir durumda kararlarına saygı göstererek kendileri desteklenmelidir. BÜTF’de şu ana kadar 1337 canlı donörden böbrek nakli, ayrıca 280 canlı donörden karaciğer nakli ameliyatı gerçekleşti- rilmiştir. Canlı donörlerin yaklaşık %75’i alıcının 1. derece akrabası, çoğunluklada anne yada babası oldu. Donörlerin hastanede kalış süresi ortalama 7 gündü ve ortalama ameliyat süreleri 325 dakikaydı, %93 donörde ameliyat sırasında kan transfüzyonu gereksinimi olmadı. Donörlerin hiçbirinde mortalite gözlenmemiş olmasına karşılık, canlı karaciğer donörlerimizde %9,8 oranında ameliyat sonrası dönemde morbidite saptanmıştır. Canlı donör cerrahisinde ödün verilmemesi gereken ilke donörün asla riske atılmamasıdır. Hazırlık aşamasında saptanan en ufak sorun, eğer donöre yüklenen riski artırma ihtimali taşıyorsa ameliyat tereddütsüz iptal edilmelidir. Amaç canlı donörlerden yapılan organ nakillerini değil, beyin ölümü gerçekleşen kadavra donörlerden organ bağışı oranlarını artırmak olmalıdır. Ancak canlı donör organ nakli seçeneğinin hayat kurtarıcı bir tedavi yöntemi olabileceği de unutulmamalıdır. 17 şumunu önlemek bize yardımcı olacaktır. Hepatit B veya C; uyuşturucu bağımlıları arasında enfekte iğnelerin paylaşılmasıyla, kan transfüzyonu, nadiren diğer salgılarla ya da cinsel yolla virüslü kişilerden bulaşır. Tüm bunlara dikkat etmemizin yanında Hepatit B için tüm yeni doğan bebeklerin ve Hepatit B olmayan kişilerin aşılanması bize bu konuda yardımcı olacaktır. Karaciğer Sirozu Siroz, yaşamı tehdit eder nitelikte karaciğerin geri dönüşümsüz hasarlanmasıdır. Yukarıda bahsettiğimiz nedenler zamanında giderilmez veya tedavi edilmezse, siroz ortaya çıkar ve hastalığın seyrini değiştirmek için genellikle çok geç kalınmış olunur. Yorgunluk, uykuya eğilim, gözlerde sararma, idrar renginde koyulaşma, ayaklarda şişkinlik, kaşınma genellikle başlangıç belirtileridir. Hastalığın daha ileri dönemlerinde, kan kusma, karında su toplanması nedeniyle (asit), bilinç durumunda bozulma ve koma, yoğun sarılık ve böbrek fonksiyonlarında bozulma, kanamaya eğilim gibi yaşamı tehdit eden birçok komplikasyon ortaya çıkabilir. Sirozun erken döneminde olan bir kişi, gastroenteroloji uzmanları tarafından başlanan uygun bir tedaviyle ve düzenli kontrollerle (1-3 ayda bir) uzun yıllar boyunca yaşamını sürdürebilir. Bu aşamada sağlıklı beslenme çok önemli bir yer teşkil etmektedir. Sirozun çok ileri evresi dışında yağlı gıda ve proteinlerden tamamen kaçınma gerekliliği kilo kaybı ve sağlığın daha hızlı bozulmasına sebep olduğundan oldukça zararlıdır. Aşırı fiziksel aktiviteden kaçınılmalıdır. Karaciğer Nakli Karaciğer nakli, hayat kurtarıcı bir girişimdir. Hasta karaciğerin sağlam bir karaciğer ile değiştirilmesi anlamına gelir. Sağlam Bir Karaciğer İçin Elimizdeki Kaynaklar Nelerdir? Nakil için karaciğer, iki tip kaynaktan (kadavra ve canlı) alınabilir. Kadavradan karaciğer nakli, bir kaza sonucu veya hastalık nedeniyle beyin ölümü kesin olarak saptanmış hastaların varlığında gündeme gelir. Bu kişilerin ailesiyle görüşülerek organ bağışı için izin alındıktan sonra karaciğer takılmak üzere kullanılabilir. UKS (Ulusal Koordinasyon Sistemi) ile koordine sürdürülen çalışmalar sonucunda en uygun alıcılar (kan grubu uyumu, bekleme listesinde geçen süre ve gereksinimin aciliyetine göre) belirlenerek karaciğerin ilgili merkeze gönderilmesi sağlanır. Maalesef ülkemizde kadavradan organ bağışı son derece az olduğu için uzun bekleme listeleri vardır. Canlıdan karaciğer nakli, karaciğerinin bir kısmının alınmasında sağlık ve hukuki açıdan mahsur olmayan kişilerin varlığında gündeme gelir. Bu işlemin gerçekleştirilebilmesi için alıcı ve verici (donör) arasında 4. dereceye kadar kan ve hısım akrabalığı olması gerekir. Akrabalığın olmadığı ancak uzun süreli tanışıklık ve dostluk hallerinde durumun değerlendirilebilmesi için Sağlık Müdürlükleri bünyesinde yapılandırılan etik kurulların onayının alınması zorunludur.Organ, hiçbir şekilde para ile alınıp satılamaz. Bu kanunen yasaktır. Karaciğer Hastasının Nakil Öncesi Değerlendirilmesi Karaciğer sirozu olan ve ömrünün bir yıldan daha az kaldığı tahmin edilen her hasta nakil için değerlendirilmelidir. Nakil kararı alınan bir hastanın ameliyat öncesi durumu ne kadar iyiyse, cerrahi o kadar iyi sonuç verir. Bu nedenle, doğru zamanda yapılan bir nakil iyi sonuçlar elde etmede esastır. Bu şartlarda yapılan bir ameliyat ile yaklaşık %80 başarı oranı elde etmek mümkün olacaktır. Karaciğer nakli kararı alınan bir hastanın değerlendirilmesi genellikle hastanede 5-7 gün sürer. Hastanın nakil için uygun olup olmadığının belirlenmesi için kalp, akciğerler, böbrekler ayrıntılı kan tahlilleri ve radyolojik görüntüleme yöntemleri ile değerlendirilir. Tıbbi değerlendirme dışında psikiyatri uzmanı tarafından da onay alındıktan sonra hasta ve ailesi ameliyat, hastanede kalma, cerrahiden sonraki muhtemel seyir, izlem ve hastalık sonrası bakım ile ilgili olarak bilgilendirilir. Ameliyat Süreci Başarı oranı yüksek olmasına rağmen yine de oldukça zor bir ameliyat olup ortalama 6-12 saat arası sürer. Hasta karaciğer tamamı ile çıkarılıp yerine sağlam karaciğer konulur. Ameliyattan sonra yoğun bakım ünitesine alınan hasta eğer her şey iyi giderse 1-2 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra servise alınırlar ve burada da ortalama 10-15 gün kalıp taburcu edilirler. Karaciğer Nakli Sonrası Hastayı Neler Bekliyor? Hem canlıdan hem kadavradan yapılan nakillerde takılan karaciğeri vücut yabancı madde olarak algılamaktadır. Bu nedenle bağışıklık sistemimiz takılan bu karaciğeri reddetmeye çalışacaktır. Bu nedenle ömür boyu bağışıklık sistemimizi baskılayan ilaçlar kullanmamız gerekecektir. Düzenli aralıklarla yapılan kontrollerde bu hastaların almaları gereken ilaç dozları kendi doktorları tarafından ayarlanır. Aksi söylenmedikçe hiçbir ilaç kesilmemeli ve dozu değiştirilmeden kullanılmalıdır. Ancak bağışıklık sistemini baskılayan bu ilaçlar kişiyi enfeksiyonlara karşı biraz daha duyarlı hale getirebilir. Gribal durum veya yeni başlayan ishal gibi hafif şikâyetlerde bile bu yüzden doktorunuza danışılması gerekecektir. Nakil Sonrası Yaşantınız Nasıl Olacak? Karaciğer naklinin temel amacı, kişiyi normal, aktif, üretken hayatına geri çevirmektir. Organ nakilli hastalar kendilerini yeniden doğmuş olarak nitelendirirler ve yepyeni bir hayata başladıklarını düşünürler. Birçoğu ameliyat gününü ‘Transplant Doğum Günü’ olarak kutlarlar. İyileşmenin haftalar süren bir süreç olduğunu anlamak büyük önem taşır. Yaklaşık üç ay süren ilk hassas devrenin son bulmasıyla neredeyse bütün karaciğer nakilli hastalar hastalık öncesi yaşamlarına (iş veya okul) geri dönerler. Karaciğer nakli sonrası hamilelik ve doğum mümkündür. Transplantasyon Ekibinizle İletişim !!! Bu sizin ana sorumluluğunuzdur. Siz ve nakil ekibiniz ile diğer doktorlar arasındaki iletişim daima iyi olmanız için zorunludur. Bütün size bakan doktorların nakil ameliyatınızın, aldığınız ilaçların ve sağlıklı kalmak için almak zorunda olduğunuz önlemlerin bilincinde olduğundan emin olun. Vücudunuzda meydana gelen her tür yeni belirti ya da yan etki mutlaka kaydedilmelidir. Vücudunuzu iyi tanıyın ve değişiklikleri doktorunuza söylemeyi unutmayın 19 ÇAĞIN SIĞIN 30 yaş Karaciğer Nakli Yaşamın Kıyısından Olimpiyat Şampiyonluğuna 24 yıllık meslek hayatımda inanılmaz yaşam öykülerine tanık oldum. Her biri apayrı bir yaşam öyküsü sizlere aktaracağım. Yıllar önce kimi, kronik böbrek hastası kimi, kronik karaciğer hastası, kimi lise öğrencisi kimi doktor. Kimi başarılı bir öğrenciyken, kimi başarılı bir bilim adamı idi. Ama Hepsinin ortak bir özelliği vardı, o da organ nakline olan ihtiyaçları. Bu yüzden yolları Başkent Üniversitesinde kesişti. Hepsi de yitirdikleri sağlıklarına Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın sihirli parmaklarında kavuştular. Sadece sağlıklarına kavuşmadılar okullarına, işlerine geri döndüler. Kaldıkları yerden yaşama döndüler. Yıllar geçti hepsinin yolu tekrar Başkent Üniversitesinde kesişti. Bu sefer kavuştukları sağlıklarını ispatlarcasına, Transplantasyon olimpiyatlarında buluştular. İlk olimpiyat serüveni 1999 Eylül’de başladı. Türkiye adına sadece Başkent Üniversitesi’nden hastalar katılmakta idi. Daha doğrusu hasta değil organ nakli olmuş sağlıklı kişilerin katıldığı olimpiyat oyunlarıydı.’’Dünya Transplant Oyunları’’ yıl 1999, Macaristan (Budapeşte). Daha sonra yine Türkiye’den sadece Başkent Üniversitesin katıldığı 2000 Şubat 1. Ortadoğu Transplant Oyunları, 2001’de Dünya Transplant Oyunları (Cobe), 2001 Kasım da BÜTF Transplant Oyunları (Ankara), 2002 Avrupa Trasplant oyunları(Macaristan ) ve en son , savaşlar yüzünden ara verilen ve 2007 Ekim’de Kuveyt 2. Ortadoğu Transplant Oyunları. Katıldığımız tüm olimpiyatlarda hemen hemen her dalda yarışmacımız vardı. Atletizm (uzun atlama, maraton) gülle atma, yüzme, tenis, masatenisi ve bowling. Kiminde derecemiz oldu kiminde olmadı. Ama asıl derecemiz, bu olimpiyatlardaki dayanışma ve başarı öyküleri olmuştur. İşte buna bir örnek; 20 Tanıdığımda henüz 17 yaşında, yakışıklı bir genç idi. Yerinde duramayan sosyal ve sportmen bir çocuktu. Çağın ailesiyle Bursa’da yaşamaktaydı. Maalesef hastalığı nedeniyle öğrenimine ara vermek zorunda kaldı. Annesi ve babasının gözünün nuru olan, her şeyden sakındıkları evlatları Çağın’ın karaciğerini, “Allagille sendromu” denilen bir hastalık bitirmişti. Bir an önce karaciğer nakli olması gerekiyordu. Anne baba yıkılmıştı hayatları birden altüst olmuştu. Ne demekti karaciğer nakli? Anne baba hemen bu ameliyatın nerde nasıl yapılmakta olduğunu araştırmaya başladılar. Araştırma sonucunda yurtdışına gitmeye gerek olmadığına karar verdiler. Bu ameliyatları başarıyla yapan, Türkiye’de ve Dünya’da ilk’leriyle ünlü biri vardı, o da Türkiye’de ilk defa karaciğer naklini yapan ve bu işi dünyaya öğreten Prof. Dr. Mehmet Haberal’dı. Ve yolları 1999’un Ocak ayında Başkent Üniversitesi’ne başvurdular. Prof. Dr. Mehmet Haberal anne-babaya bilgi verdi; ya kadavradan ya da canlıdan karaciğer nakli olması gerekiyordu. Maalesef ülkemizde şimdi olduğu gibi, o zaman da kadavradan bağış yeterli olmadığı için kadavrayı bekleyemezlerdi. Yapılan tetkikler annenin karaciğerinin uygun olduğunu gösterdi. Anne Nursun Sığın ve baba Esat Sığın önce Allaha sonra Prof. Dr. Mehmet Haberal ve ekibine (o zaman uzman olan şimdi prof. olan Gökhan Moray da vardı bu ekipte ) emanet ettiler biricik oğullarını. Ve 7 Ocak 1999’da annesinin karaciğerinden kısmi karaciğer nakli yapıldı. Kısa süre sonra sağlığına kavuşan Çağın tüm hastanenin sempatisini kazandı. Hastaneden taburcu olurken bir yıldız olarak taburcu oldu. Yarım kalan öğrenimine devam etti liseden dereceyle mezun oldu. Nakil olalı henüz 9 ay olmuştu ki Budapeşte’ de Dünya Transplantasyon Oyunlarına katıldı. Yüzme dalında hem ülkemizi hem de Üniversitemizi temsil etti. Tabi ben onların koruyucu annesi gibi gittiğimiz ülkelerde mutlaka yedikleri içtiklerine bakarım ilaçlarını alıp almadıklarını kontrol ederdim. Çağın uyarılarım nedeniyle benden bıkmıştı (!) 2000 1.Ortadoğu Transplant Oyun’larında Kuveyt’te yüzme performansında gösterdiği başarıyla altın madalya almayı hak kazandı. Çağın 1. Kulvarda yüzerken ben kendimi kaybetmiş vaziyette, “hadi Çağın!, hadi Çağın” diye bağırdığımı Çağın da bende hiç unutmayız. Der ki “Hatice abla yüzerken derinden bir ses geliyordu hadi Çağın, hadi Çağın! o sen miydin?” Ve o heyecanın sonunda Çağın altın madalyayı aldı. Nerden nereye… İşte bu nedenle yazımın başlığını ‘’Yaşamın Kıyısından Olimpiyat Şampiyonluğuna’’ koydum. yor, sık saık hastaneye yatmak zorunda kalıyor. Giderek güçlü psikolojisi de fire vermeye başlıyor, manik- depresif ataklar geçiriyordu. Herkes Çağın için çok endişeleniyordu. Umutlar yitirilmişti. Derken 24 Eylül 2002 de Adana Çukurova Üniversitesinden gelen bir haberle umutlar tekrar yeşerdi. Çukurova Üniversitesi’nde beyin ölümü gerçekleşen bir vatandaşımız organlarını bağışlamıştı. Hayat öyle bir çelişkiydi ki; kiminin yaşamının son bulduğu nokta, başkaları için yeniden yaşamın başlangıcı olmaktaydı. Organlarını bağışlayan bu değerli insan sayesinde, tekrar nakil oldu. Çağın ikinci kez sayın Hocam Prof. Dr. Mehmet HABERAL ve ekibi sayesinde sağlığına kavuştu. Artık Çağın eski Çağın olmuştu. Hem fizyolojik hem de ruhsal olarak artık iyiydi. Artık hayatında karamsarlığa hiç yer yoktu. Çağın için yaşama dair ne kadar güzel şeyler varsa hepsini gerçekleştirmeliydi. Öylede oldu. Önce yarım kalan eğitimini tamamladı.2004 yılında İzmir Ekonomi Üniversitesi Bankacılık Bölümünü kazandı. Mezun olur olmaz 2007 de bir özel şirket de işe başladı. Sıra evlenmekteydi. 2008’de dünyalar güzeli Merve’ye aşık oldu. Çağın zamanın değerini çok iyi biliyordu o yüzden hiç vakit kaybetmeden 2008 de aşklarını evlilikle pekiştirdiler. 2009’da da Çağın için her şey her zaman yolunda gitmedi. 2000-2001 yıllarında Üniversite okumak için Kıbrıs’a gittiğinde sağlığında bozulmalar oldu. Bu nedenle Kıbrıs’tan öğrenimini tamamlamadan geldi. Anneden aldığı karaciğer artık kronik sürece girdiğinden Çağın’ın tekrar karaciğer nakli olmak zorunluluğu ortaya çıktı. Ama ailede başka karaciğer vericisi bulunmadığından, çare kadavradan karaciğer nakliydi. Hiç unutmuyorum değerli hocam Sayın Mehmet Haberal, Çağını karşısına aldı “ Bak Çağın önemli olan sensin, karaciğerini düşünme artık sana yeni karaciğer takacağım, ancak bana söz ver hiç moralini bozmayacaksın”dedi.Ve Çağın söz verdi. “Ben size inanıyorum” dedi. Tam bir yıl sürdü Çağın’ın kadavradan karaciğer bekleyişi. Hiç kolay olmadı. Çağın’ın sık sık sağlığı bozulu- dünyalar güzeli ARES adında bir oğulları oldu. Çağın’ın yaşadıklarına en yakın tanık olarak hala inanamıyorum. Çağın’ın yaşama sevinci ile Değerli Hocam Mehmet Haberal‘ın bu işe olan inancı birleşince ortaya bu başarı öyküsü çıkıyor. Küçücük yaşından itibaren çok bedel ödeyen Çağın iki kez yaşamın kıyısından ölüme meydan okudu. Artık üç kişilik bir aileydi onlar. Kendi deyimiyle’’ Mucize Çocuk Çağın’’ şimdi ikinci çocuğun planlarını yapmakla meşgul. ‘’Yaşamak Güzel Yaşatmak Sonsuz’’ Hatice AKKOÇ BÜTF Ankara Hastanesi Organ Nakli Koordinatörü 21 Organ Nakli Bölümü’müzde Sağlık Kanıtı Bir Çalışan SABAHAT ÖZDEMİR 42 yaş Karaciğer Nakli Organ Nakli Bölümü’müzde Sağlık Kanıtı Bir Çalışan Sebahat Başaran Haymana’da yaşayan, Bahar ayı yeniden doğuşunun simgesi oldu. mekten daha kötü olamazdı diye düşünüyor- çiftçilik yapan bir ailenin 7 çocuğundan 1990 yılının bir nisan günü hastanemi- du. Sebahat yaklaşık 6,5 saat sürecek olan beşincisiydi. İlkokul üçüncü sınıfa giderken ze gelen kadavradan alınmış bir karaciğer ameliyata girdi. Ardından yoğun bakıma alın- karnı şişmeye başladı. Bulantı, kusmalar, Sebahat’ın son şansıydı. Babası Hamdi Bey dı. Hızla iyileşme belirtileri gösterdi. Beşinci burun kanamaları, karın ağrıları baş göster- bir süre düşündükten sonra tüm olasılıkları gün yoğun bakımdan çıkartıldı. Transplantas- di. Getirildiği Hacettepe Üniversitesi Has- gözden geçirdi ve bu son şansı denemeye yon servisinde bugün bile anımsadığım 407 tanesinde “sarılık “ tanısı konuldu ve 1989 karar verdi. no’lu odaya yatırıldı. karaciğer biyopsisi ile kesin tanı konuldu: Babası kızını zaman yitirmeden hastanemize 53 gün boyunca Sebahat’a çok özenli bir “Wilson Sirozu”. Yani tedavisi olmayan ve getirdi. Karaciğer naklinin ne olduğunu bilme- gözlem, bakım ve tedavi uygulandı, refakatçi tek çarenin karaciğer nakli olduğu bir has- yen bilmek de istemeyen Sebahat, kendisine ve ziyaret yasaktı. Sebahat buna karşın tüm talık. yapılacak şey ne olursa olsun, ölümü bekle- kurallara tedaviyi reddetmeden büyük bir yılında Hacettepe Üniversitesi’nde yapılan 22 ölümün eşiğinde olduğunu bildiği bir kızla evlenme cesareti gösteren Cevdet Özdemir ile evlendi ve ikinci mutluluğunu 10 Kasım 1993 tarihinde yaşadı. Üç kilo ikiyüz gram ağırlığında bir oğlan dünyaya getirdi. Adını Ogün koydular. Ogün şimdi 18 yaşında. hal doktorlarımıza donör bilgilerini aktardım. Ekip hemen karar verdi ve karaciğeri alıp Sebahat’e nakledeceklerdi. Yıllardır Organ Nakli Koordinatölüğü yapmaktayım o kadar çok organ nakli organizasyonu yaptım ki; ama her halde en heyecanlı ve duygulusuydu Sebahat’in karaciğer nakli. Uzun ve meşak- uyum gösterdi. Farklı düşünüyordu, Sebahat. Çünkü ameliyat öncesi yaşadığı sıkıntıların hiç biri kalmamıştı. Artık iyileşeceğine inanıyordu. Geleceğe yönelik planlar yapmaya başladı. Biz ise Sebahat’ı ödüllendirmek için yasak olmasına karşın sıkı bir izolasyonla nişanlısını ona on dakika da olsa gösterdik (Bunu Sebahat’la benden başka kimse bilmiyordu). Sebahat taburcu olduktan bir süre sonra, 16 Ocak 1991’de hastanemizde sekreter olarak işe başladı. Dokuz ay kendisine ayrılan lojmanda yaşantısını sürdürdükten sonra, Ancak 21 yıl sonra yani 2011 de sağlığında problemler olmaya başladı. Artık karaciğerindeki sorun maalesef kronik bir sürece girmişti. Medikal tedavilerle geçen bir yıldan sonra ikinci kez karaciğer nakli olması gerekmekteydi. Önce canlıdan verici araştırıldı ancak tüm kardeşler tarandı yeğenlere bakıldı. Hiç biri olmadı. Sebahat hiç umudunu yitirmedi. O gülen yüzü hiç asılmadı. Aslında beklediği biri vardı. Gözyaşını hep içine akıttı. Derken bir gün Sebahat’i yoğun bakıma aldık, durumu iyi değildi, elimi tuttu: “Hatice abla beni bırakma, ben iyi değilim” dedi. Dışarıya çıktım yüksek sesle ağlamaya başladım. Beraber çalıştığı doktor arkadaşları, hemşireler, personeller… Hep beraber ağlıyor ve dua ediyorduk. O gün (3 Haziran 1911) saat 18.30 da hastaneden çıkıp eve giderken, telefonum çaldı. Arayan Bölge Doku ve Organ Nakli Koordinasyon Merkezi’ydi. Ankara Numune Hastanesinde beyin ölümü gerçekleşen bir vatandaşın yakınları organlarını bağışlamıştı. Sebahat için beklenilen karaciğer bu olabilirdi. Allah’ım bu bir mucizeydi. Der- katli bir ameliyattan sonra nakil gerçekleşti. Sebahat hızla iyileşmekteydi ve ikinci kez hayata merhaba demişti. 13 Temmuz’da Taburcu olan Sebahatimiz 26 ekim 2011 de tekrar Transplantasyon katında görevine başladı. Takılarını taktı eski süsüne kavuştu. Sebahat, Cevdet ve oğulları Ogün, şimdi birlikte sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürdürüyorlar. Bu mutluluk Sebahat ve ailesini de içine alan bir ekibin zaferiydi. Zaferin gizi ise bilim ve namuslu bilim insanlarına inanmak ve güvenmekti. Sebahat ve ailesi hekimlerine inanarak, güvenerek savaşım vererek bunu başardılar. Çehov’un dediği gibi: “Hayatınızın sonuna dek yaşamadıkça şansınızdan şikayet etmeyin.” Hatice AKKOÇ BÜTF Ankara Hastanesi Organ Nakli Koordinatörü 23 Başkent Üniversitesi Hastanesi Nefroloji Bilim Dalı: Prof. Dr. Siren SEZER’in bölüm başkanlığında; oturanlar sol baştan; Uzm. Dr. Mehtap ERKMEN UYAR, Prof. Dr. Siren SEZER, Doç. Dr. Emre TUTAL, ayaktakiler sol baştan; Hemşire BedriyeERTEN, sekreter Gülsevin YURTKULU, Uzm. Dr. Ayşe Zeynep BAL, Uzm. Dr.Bahar GÜRLEK DEMİRCİ Son Dönem Böbrek Yetersizliği, Nedenler ve Tedavi Seçenekleri 24 Böbreklerin ana görevleri vücudun su, elektrolit ve mineral içeriğini düzenlemek, metabolizma sonucu ortaya çıkan atık maddelerle yabancı maddeleri vücuttan uzaklaştırmak ve bir takım enzimleri ve hormonları üretmek ve salgılamaktır. İnsan vücudunda, normalde iki böbrek bulunur, ancak sağlıklı olan ve yeterli çalışan tek bir böbrek de vücudun tüm gereksinimlerini rahatlıkla karşılayabilir. Böbreklerin çok çeşitli hastalıklara bağlı olarak bu görevlerini kısmen veya tamamen yapamaz hale gelmesi böbrek yetersizliği olarak tanımlanır. Son dönem böbrek yetersizliği nedir? Kronik böbrek yetersizliği uzun süreli, ilerleyici ve kalıcı böbrek hasarına neden olur. En çok şeker hastalığına, tansiyon yüksekliğine ve nefrit denilen böbreklerin çoğunlukla nedeni belli olmayan bağışıklık sistemiyle ilişkili iltihabi hastalıklarına bağlı olarak gelişir. Böbrek yetersizliği çok ilerlediği zaman ise son dönem böbrek yetersizliği olarak isimlendirilir. Bu dönemde hastalarda aşırı yorgunluk ve iştahsızlık hali, ellerde, yüzde ve ayaklarda şişlik, ciddi tansiyon yüksekliği, bulantı ve kusma, nefes darlığı, uyuma güçlüğü meydana gelir. Bu belirtiler ortaya çıktığı zaman hızla böbreğin görevlerini yerine getirecek tedavi yöntemleri uygulanmalıdır. Bu dönemdeki hastalar için, başlıca 3 tedavi seçeneği vardır: 1. Sürekli, düzenli hemodiyaliz 2. Sürekli periton diyalizi 3. Canlı ve kadavra donörlerden (vericilerden) yapılan böbrek transplantasyonu Hemodiyaliz Tedavisi Hemodiyaliz tedavisi bir hemodiyaliz merkezinde haftada 3 kere 3 ila 5 saat uygulanmaktadır. Bu süre içinde hastanın kanı bir filtreden geçirilerek zararlı atıklar ve fazla su vücuttan uzaklaştırılmakta veya gerekli mineraller vücuda verilmektedir. Tedavi süresinin göreceli olarak kısa olması, atıkların etkin bir şekilde vücuttan uzaklaştırması ve merkezin hastalar için bir sosyal ortam oluşturması başlıca avantajlarıdır. Damar erişim yoluna ihtiyaç olması, tedavi sırasında kanın pıhtılaşmasını engelleyen ilaçların kullanılması, kan basıncında oynamalar olması, diyet ve tedaviye sıkı uyum gerektirmesi başlıca dezavantajlarıdır. Hemodiyaliz sırasında görülebilen sorunlar ise tansiyon düşmesi, kramp, bulantı, kusma, baş ağrısı, göğüs ağrısı, sırt ağrısı, kaşıntı, ateş ve titremedir. Periton Diyalizi Tedavisi Öncelikle karına kateter adı verilen silikon bir tüp yerleştirilir. Kateterin bir kısmı karın dışında, orta kısmı karın cildi altında ve üzerinde çok sayıda küçük deliklerin olduğu kıvrık son kısmı ise karın içinde bulunur. Hasta, işlemi kendi başına ve emniyetli bir şekilde yapacak duruma geldiğinde tedavi başlatılır. Karın boşluğu periton adı verilen bir zar ile kaplıdır. Bu zar vücutta biriken atık maddelerin, çeşitli toksinlerin ve fazla sıvının diyaliz sıvısına geçişine olanak tanıyan özelliktedir. Bunu sağlamak için günde birkaç kere karın boşluğu diyaliz sıvısı ile doldurulur, bu sıvı belirli bir süre karında bekletilir ve bu süre sonunda karın boşaltılır. Doldurma ve boşaltma işlemi değişim olarak isimlendirilir ve yaklaşık olarak 30-40 dakika alır. Karında bekletilme süresi de değişmekle birlikte örneğin tipik bir günde 4 değişimlik diyalizde gündüz 3 kere 4-6 saat gece ise bir kere 8-10 saattir. Periton diyalizi hemodiyalizden farklı olarak her gün uygulanır. En önemli avantajı kansız bir yöntem olduğu için damar giriş yoluna ihtiyaç olmamasıdır. Periton diyalizi aynen kişinin kendi böbrekleri gibi aralıksız bir şekilde atık madde ve sıvı uzaklaştırılması sağlamaktadır. Bu durum daha serbest gıda ve su alımına olanak sağlamaktadır.Periton diyalizi kişinin günlük aktivitesini daha az kısıtlar. Hastalar daha özgürdür. Merkeze gitmek zorunda kalmazlar. En önemli dezavantajı enfeksiyonlardır. Başta karın zarı infeksiyonları (peritonitler) olmak üzere çıkış yeri ve tünel infeksiyonları oluşabilecek önemli sorunlardır. Beslenmeyle ilgili komplikasyonlar diğer dezavantajlardır. Bir yandan periton sıvısına atıkların yanı sıra vücut proteinlerinin de atılması ve karın içi basıncının artmasına sonucu gıda alım kapasitesinin azalmasına bağlı protein ve enerji beslenme bozukluğu olur. Böbrek Nakli Hakkındaki Genel Bilgiler Günümüzde böbrek yetmezliğinin en başarılı tedavi yöntemi böbrek naklidir. Böbrek nakli canlı veya kadavra donörlerden (vericilerden) yapılır. Gerek canlı vericiden, gerekse kadavradan yapılan başarılı böbrek nakillerinde diyaliz tedavilerinde olduğu gibi böbrek fonksiyonlarından bazıları değil, tamamı yerine getirilir ve hastaların yaşam kalitesi artar. Tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de sağlık bakanlığı ilk aşama tedavisi olarak hastalara böbrek nakli konusunda bilgi verilmesini ve her hastanın bir organ nakli merkezinde kaydının bulunmasını gerekli görmektedir. Ülkemizde 60 bini aşkın böbrek yetmezliği hastası vardır ve bu hastaların yarısı kadavra bekleme listesinde beklemektedir. Bu hastaların her yıl ancak % 3 ’üne böbrek nakli yapılmaktadır. Nakil sayısının bu kadar düşük olmasının en önemli nedeni, verici bulmaktaki zorluklarla birlikte nakil merkezlerinin yetersizliğidir.Türk Nefroloji Derneğinin verilerine göre Türkiye’de yapılan böbrek nakillerinin yaklaşık 1/3’ü kadavra kaynaklıdır. Kadavra kaynaklı böbrek nakli oranı Batı ülkelerinde yaklaşık % 80’dir. Bunun nedeni ülkemizde organ bağışlarının henüz istenilen seviyeye ulaşamamasıdır. Böbrek naklinde önemli olan bir böbreğin yerleştirilmesi değil, nakledilen böbreğin uzun yıllar boyunca çalışmasını sağlamaktır. Canlıdan böbrek nakli sonrası böbreğin kadavra nakilde olduğundan çok daha uzun süre çalışmasını sağlamak mümkündür. Bunun en önemli sebebi kadavradan nakilin aksine canlıdan böbrek naklinde sağlıklı olduğu önceden detayla tetkik edilmiş olan bir 25 böbrek nakledilir. Alıcı ve vericinin önceden iyice tetkik edilerek en iyi sağlık durumunda kontrollü bir şekilde ameliyat olmasının da başarıya katkısı vardır. Canlıdan böbrek nakli sonrası birinci yıla gelindiğinde hastaların %95’i sağlıklı ve diyalizden uzak yaşamını sürdürür. Kadavra böbrek nakli sonrası bu oranlar %80-85 düzeylerindedir. Canlı böbrek nakli sonrası hastaların yarısı 25 yıla sağlıklı girerken kadavra böbrek nakilli hastaların yarısı 10 yıla diyalizden uzak ve sağlıklı girer. Nakil olan hastaların %80’i eski işlerini sürdürmektedir. Nakil olan özellikle genç hastalar çalışabilmekte, evlenebilmekte ve çocuk (hem kadın hem de erkek hastalar) sahibi olabilmektedir. Hastanın yaşam ömrü ortalama üç kat uzamaktadır. Ameliyat sırasında nakledilen böbrek kasığın hemen üzerine, sağ veya sol tarafa yerleştirilir. Cerrahi ekip yeni böbreği karnınızın alt bölgesine yerleştirecektir, bu işlem sırasında böbreğe giden atar ve toplardamarın da uygun şekilde vücuttaki atar ve toplardamara birleştirilmesi gerekmektedir. İdrar borusu ise mesaneye ağızlaştırılır. Böylece kanınız yeni takılan böbreğe ulaşacak, böbrekten süzülen kan ile idrar oluşacaktır. İşlem sırasında özel bir durum yoksa sizin kendi böbrekleriniz yerinde bırakılacaktır. Ancak bazı durumlarda (enfeksiyon veya yüksek tansiyon gibi) çıkarılmaları gerekebilir. Böbrek nakli, görevli cerrahi ekibin 2-4 saat çalışmalarını gerektirecek bir ameliyattır. Her ameliyatın kendine göre riski olduğu gibi böbrek nakli ameliyatının da riski vardır. Fakat gelişen yeni teknikler sayesinde ameliyat sırasında ölüm oranı %1’in altına inmiştir.Bu ameliyatta ölüm riski 3.000’de 1 ‘dir. %5 yara yeri enfeksiyonu ve %4 idrar yolu enfeksiyonu riski vardır. Bu riskler herhangi bir batın (apandisit, safra kesesi ameliyatı gibi) ameliyatındakinin aynısıdır.Ufak da olsa cerrahi operasyona bağlı kanama riski vardır ve yeni bir operasyonla kanamanın durdurulması gerekebilir. İdrar yolun, mesane bağlantısından kaçak olabilir ve bunu düzeltmek için yeni bir operasyona 26 gerek olabilir. Ameliyat sonrası en sık şikayet ameliyat bölgesinde ağrı hissedilmesidir. Ameliyat sonrasında, genellikle canlı vericilerden alınan böbrekler hemen çalışmaya başlar ve bir daha diyalize girme gereksinimi kalmaz. Kadavra vericilerden yapılan nakillerden sonra ise, yeni böbreğin çalışmaya başlaması bazen 2-3 hafta kadar gecikebilir. Bu süre içinde destekleyici diyaliz tedavileri uygulanabilir. Ameliyattan sonra hastanede kalma süresi her şeyin normal geliştiği ve sürdüğü koşullarda, ortalama 1 hafta kadardır. Çapraz nakil nedir? Bazı böbrek hastaları vericileri olmasına rağmen kan ve doku uyuşmazlığı nedeniyle kendi vericilerinden böbrek alamamaktadırlar. Aynı durumdaki iki çift arasında birinin vericisinden diğerinin alıcısına böbrek nakli yapılabilmektedir. Bu uygulamanın yaygınlaştırılabilmesi için canlı vericisi olan ancak kan grupları uyuşmayan hastaların nakil merkezine başvurmaları gerekir ki, hasta havuzu genişlesin ve nakil için organ bulunması sorunu çözülebilsin. Çapraz nakilde her iki verici ameliyatı aynı anda başlamakta ve böbrekler aynı anda çıkartılarak nakil yapılmaktadır. Çapraz nakil işlemleri, ilgili mevzuat gereğince etik kurul kararları ile yapılmaktadır. Böbrek Vericileri (Donörleri) İçin Bilgiler Son dönem böbrek yetmezliğinin en iyi tedavisi böbrek naklidir. Diyalize başlama aşamasına gelen hastaların diyaliz tedavisinde 6 ay – 1 yıl gibi bir süre geçirdikten sonra nakil olması böbrek nakli tedavisine ulaşmak için vakit kaybetmek olur. Nakil şansı olan bir kişiyi diyalizde bekletmek doğru bir yaklaşım değildir. Diyaliz tedavisine başlayacak bir hastanın böbrek bağışlayabilecek yakınları başlangıçta ilgili ve istekli olurlar. Ancak diyaliz tedavisi başladığında hastalarının yaşamını sürdürebildiğini görerek böbrek bağışlamak fikrinden uzaklaşabilirler. Oysa ki sevdikleri diyalizde geçen her senede iki – üç sene yıpranmaktadır. Bu sebeple sevdiklerinin diyalizde geçireceği on yıl onları 20 -30 yıl yıpratacaktır. Bu sürecin kaybından sonra nakil olmak kaybedilen zamanı geri kazandıramaz. Bu sebeple nakil şansı olan hastaların uzun yıllar kaybetmeden mümkünse diyalize başlamadan önce nakil olması en uygun tedavi seçeneğidir.Vericinin, hastanın ve ailenin yaşamını rahata kavuşturma şansı vardır. Canlıdan böbrek nakli güvenli ve başarılı bir tedavi yöntemidir. Canlıdan Böbrek nakli sonrası birinci yıla gelindiğinde %95, sağlıklı ve diyalizden uzak bir yaşam sağlanmaktadır. Düşünülenin aksine böbrek bağışlayan kişilerde böbrek yetmezliği gelişmesi riski artmaz. Canlı organ naklinde en önemli ana prensip; hiçbir sağlık problemi olmayan ve gönüllü olarak bir yakınına hayat kazandırmak için önemli bir fedakarlık yapan böbrek vericisinin zarar görmemesi üzerine kurulmuştur. Organ nakli merkezinde uygun olarak değerlendirilen kişiler böbrek bağışladıktan sonra hayatlarında bir değişiklik olmadan yaşamlarını sürdürebilirler. Böbrek bağışına karar verdiğinizde öncelikle sizin sağlığınızın zarar görmemesi için çok ayrıntılı incelemeler yapılacak, ancak daha sonra organ bağışını kabul edilecektir. Bunun incelemeler sırasında en küçük bir tereddüt oluşursa, durum size ve hastanıza bildirilerek başka bir donör aranması yoluna gidilecektir.Ameliyat ile ilgili kararınızı her hangi bir zamanda değiştirebileceğiniz unutmayınız. Canlı vericiden böbrek nakli için alıcı ve verici hazırlık aşaması merkezimizde bir hafta içerisinde tamamlanmaktadır. Canlı vericiden böbrek nakli için yasal olarak gerekli akrabalık derecesi 4 kuşak içermektedir. 1. Derece akraba: Anne,baba,çocuk 2. Derece akraba: Kardeş,dede,nine,torun 3. Derece akraba: Amca,dayı,hala,teyze, 4. Derece akraba: üçüncü derecedekilerin çocukları Yeğen-Kuzen (kardeş çocuğu) Eş akrabaları da aynı şekilde derecelendirilir. Dördüncü derece dışındaki başvurular İl Sağlık Müdürlüğünde kurulan Etik Kurulca da değerlendirilir.Etik kurulda iki haftada bir kez toplanarak hastaları değerlendirir. Kurulda onaylanan hastaların operasyonları planlanarak hastaya bildirilir. Hekiminiz organ bağışlamanızda sakınca görmüyorsa bir böbreğinizi gönül rahatlığıyla hastanıza verebilirsiniz. Bu durum sizin normal yaşam sürenizde hiç bir değişiklik yapmayacaktır. Böbreğinizi bağışlamanız için herhangi bir üst yaş sınırı yoktur. 65 yaş üzerinde genelde tüm organlar ile beraber böbrekler de yaşlanır ve kısmi fonksiyon bozuklukları daha sık görülür. Yine de çoğu kez bu yaşın üzerindeki kimselerin böbrekleri de tamamen sağlıklı bulunarak organ bağışlamalarına izin verilir. Hepatit B veya C hastaları ileri karaciğer hastalıkları yok ise böbrek nakli olabilirler. Yapılacak incelemeler sonucunda, o an için böbrek fonksiyonlarınız yeterli bulunsa bile, daha önceden ciddi bir böbrek hastalığı geçirmiş olmanız, şeker hastalığı saptaması durumunda uygun bir donör olmadığınız size bildirilecektir. Böbrek nakli yapılabilmesi için alıcı verici arasında, ABO kan grubu sisteminde uyum olmalıdır; uyum kuralları kan naklindeki gibidir. Rh kan grubu tipi organ nakli sırasında önem taşımaz; yani Rh negatif bir kişi Rh pozitif bir kişiden böbrek alabilir. Alıcı ile verici arasında uyum aranan ikinci sistem, doku grubu olarak bilinen HLA sistemidir. İki bireyin dokuları birbirine ne kadar benziyorsa nakledilen organın hastanın vücudu tarafından reddedilmesi olasılığı da o kadar azdır. Tek yumurta (birbirinin tıpatıp aynı olan) ikizlerin arasında yapılan organ nakillerinde red söz konusu değildir. Genellikle anne ve babaların dokuları, çocukları ile kısmi bir uyum gösterir. Kardeşler arasında ise; tam uyum, veya orta derecede uyum gözlenebilir, bazen de tam bir uyumsuzluk ile karşılaşılabilir. Günümüzde canlı vericisi olan bir hasta doku uyumu olmasa da başarılı sonuçlarla nakil olabilir. Canlı veya kadavra nakillerindeki önemli testlerden biri de Cros testidir. Bu testte alıcı ve vericinin kanları karıştırılır bu şekilde organı red riski değerlendirilir. 27 Organ nakli planlanan hastalara çok gerekli olmadıkça “kan ve kan ürünü transfüzyonu” yapılmaması çok önemlidir. Çünkü kan ve kan ürünü transfüzyonu sırasında bağışıklık sisteminiz başka insanların dokuları ile karşı karşıya gelir ve bu sebeple gelişebilecek aşırı duyarlılık sebebiyle nakledilecek böbreğin hemen red olması problemi gelişebilir. Bu durumdaki hastaların böbrek nakli olması çok problemli olabilir. Bütün bu tetkik ve incelemelerin, sonuçlarının uygun olması durumunda nakil gerçekleştirilecektir. Organ naklinde en önemli amaç hasta bireyi sağlıklı birey haline getirmektir ve tüm bu çabalar alıcı ve vericinin risksiz operasyonunu sağlamak içindir. Organ bağışından önce vericilerde (donörlerde) yapılan incelemeler; çeşitli kan ve idrar 28 tahlilleri, sağlığınızı genel anlamda gözden geçirmek ve ameliyat esnasında herhangi bir sorunla karşılaşmamanızı sağlamak için Kardiyoloji, Göğüs hastalıkları, Psikiyatri ve bayan vericiler için Kadın Doğum hastalıkları bölümlerinde detaylı muayeneleri ve böbrek sintigrafisi ve anjiografiyi içerir. süre ile hastalığın tekrarlanmadığını saptanması gereklidir. Nakil Adayı Hastalar İçin Bilgiler Yakın zamanda kalp krizi veya kısmi felç geçirilmiş olması da ameliyatın ertelenmesini gerektirir. Söz konusu hastalıkların yeterince tedavi edilmesinden sonra böbrek nakli tekrar gündeme gelebilir. Böbrek nakli yapılacak hastalar için kesin bir üst yaş sınırı yoktur. Nakilden sonra takılan böbreğin reddini önlemek için verilecek ilaçlar vücut direncinizi ve savunmasını azaltacaktır. Bu nedenle yakın zamanda geçirilmiş bulaşıcı bir hastalık söz konusu ise bu hastalık tamamen iyileşene kadar ameliyat olmanız sakıncalıdır. Kanser olan kişilere de böbrek nakli yapılabilir. Ancak bunun için önceden yeterli bir tedavi uygulanmış olması ve en azından 1 yıl Böbrek yetersizliğine yol açan bir kısım hastalıklarda takılan böbrekte de aynı hastalık nüksedebilir. Bu nedenle bazı diyaliz hastalarında nakil bir süre için geciktirilir. Kadavra böbrek denildiğinde geçirilmiş bir kaza veya hastalık sonucu beyine kan akımının tamamen kesildiği ve geri dönüşü mümkün olmayan beyin hasarı geliştiği tespit edilen, yani tıbben ölmüş olduğu kabul edilen kişilerden kazanılan böbrek kastedilmektedir. Ancak bu kişinin solunum cihazı ve yoğun bakım tedavisi desteği ile solunum fonksiyo- nu ve organlara kan dolaşımının devamı sağlanır. Kadavra böbrek vericisinin tüm organlarının hasar görmemesi için kan dolaşımının bozulmamasına özen gösterilir. Böbrekler çıkarıldıktan sonra doku hasarının azaltılması için soğuk ortamda bekletilerek metabolizması yavaşlatılır. Soğuk ortamda saklanan böbreğin çıkarıldıktan 24 saat içerisinde alıcıya nakledilmesi gereklidir. Sadece 18 yaş altı beyin ölümü gerçekleşen kişilerden bağışlanan organların paylaşımı, yine aynı yaş grubu çocuk hastalar için yapılır.18 yaş üstü bekleyen hastalar, öncelikle aciliyet durumlarına daha sonra bağışlanan organa olan doku uyumlarına, organ yetmezliğine girme ve listede bekleme sürelerine göre sıralanır. 30/01/2011 tarih ve 950 sayılı Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinasyon Sistemi Yönergesi’ne göre her organ ve doku için dağıtım ilkeleri belirlenmiştir. Bekleme listelerinin oluşturulması ve güncel tutulması ilgili organ nakil merkezinin ve merkezin organ nakli koordinatörünün sorumluluğundadır. Kadavra listesine kayıt olmak için; öncelikle Nefroloji muayenesi için randevu alacaksınız. Nefroloji muayenesi sonrasında ileri tetkik ve uzman konsültasyonları yapılacaktır. Dosyanız konsey toplantısında incelendikten sonra uygun bulunduğunuzda Doku ve PRA (Panel Reaktif Antikor) tetkikleriniz yapılarak kadavra listesine alınacak ve Sağlık Bakanlığı Ulusal Bekleme Listesine kayıt olduğunuz size bildirilecektir. Bekleme listesinde iken altı ayda bir PRA, Nefroloji muayenesi, hepatit B, hepatit C taşıyıcısı iseniz Gastroentroloji bölümü tarafından muayenenizin tekrarlanması gereklidir. Nakil ekibimiz, en iyi şartlarda en uygun böbreği size nakletme prensibi ile çalışmaktadır. Sizin de aynı hassasiyetle başarılı olunması için destek olmanız gereklidir. Bu sebeple bize bildirmeniz gereken durumlar şunlardır: • Herhangi bir sebeple hastaneye yatarak tetkik veya tedavi gördüyseniz • Herhangi bir enfeksiyon hastalığınız var ise • Kan veya kan ürünü aldıysanız • Adres veya telefon numarası değişikliği olmuş ise • Uzun süreli şehir dışında olacaksanız Bekleyen hasta sayısına karşın, organ bağışı yeterli sayıda olmadığı için, hastaya aylar içinde böbrek çıkabileceği gibi yıllarca beklemesi de gerekebilir. Bir hastanede kadavra böbrek bağışı olduğunda, o merkezde sorumlu olan koordinatör tüm bilgileri bölge koordinasyon merkezine(BKM) bildirir. Ankara, İzmir, İstanbul, Antalya, Adana, Kayseri olmak üzere 6 bölge koordinasyon merkezi Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinasyon Merkezine(UKM) bilgileri ulaştırır. Böbrek dağıtımı UKM tarafından Ulusal Organ Nakli Bekleme Listesinde yapılan eşleştirme ve puanlamaya göre yapılır. Sağlık Bakanlığı Ulusal Bekleme Listesinin kriterlerine göre alıcının tespitinde kan gurubu, doku tipleri uyumu, yaşı, diyalize girme süreleri ve listede bulunduğu süre önemli belirleyici faktörlerdir. Bu bilgisayar programı böbreğin çıkmış olduğu bölgedeki hastalar arasında bir listeleme yapar. Bu listeleme sonunda böbreğin en uygun olduğu hastaya takılmak üzere böbrek hastanın kayıtlı olduğu merkeze organı gönderir. Kadavradan Organ Nakli İçin Çağırıldığınızda; -En kısa sürede merkezimize ulaşmanız gerekmektedir. -Size haber verildikten sonra yemek yemeyiniz,su içmeyiniz. -Sosyal güvenceniz ile ilgili evraklarınızı ve kimliğinizi yanınıza alınız. -Kullandığınız ilaçları ve evinizde var ise son yapılan tetkiklerinizi yanınıza alınız. -Unutmayınız ki; kadavra için çağırıldığınızda böbreğin size takılacağı konusunda bir söz verilmemiştir. Ulusal Organ Nakli Bekleme Listesi puan durumunun yüksek olması ve tıbbi uygunluğun olması durumunda nakil gerçekleştirilecektir. Böbrek nakli sonrası özellikle ilk aylarda oldukça fazla sayıda ilacı yüksek dozlarda kul- lanmanız gerekecektir. Bu yoğun ilaç kullanımı pratikte bazı hataların yapılmasına neden olmaktadır. Bu ilaç sayılarının çokluğu ve alınması gereken miktarların fazlalığı sizleri endişelendirebilir. Ancak ilk aylarda zorunlu olarak kullanılan bu ilaçların sayısı ve miktarları giderek azalacaktır.İlaçların her birisinin kullanım amacı farklıdır. Bu nedenle ilaçları kesmekten kaçınmanız, ilaçların kullanımıyla ilgili olarak endişeye düştüğünüzde hekiminize danışmaktan çekinmemeniz gerekir. Nakil sonrası bakım Bağışıklık sisteminiz yeni takılan böbreği de yabancı olarak görecektir ve onu atmaya (reddetme, rejeksiyon) çalışacaktır. Bu nedenle bağışıklık sisteminizi baskılayan bir takım ilaçları düzenli olarak kullanmanız gereklidir. Genellikle üç çeşit bağışıklık baskılayıcı ilaç almanız gerekmektedir. Diyet konusunda diyaliz tedavilerine göre daha serbest olabilirsiniz. Ancak yine de çok fazla kilo almanız istenmemekte ayrıca fazla tuzlu yememeniz gerekmektedir. Rejeksiyon (Böbrek reddi) İlaçlarınızı düzenli alarak, düzenli kontrollere gelerek ve diyetinize uyarak rejeksiyon gelişmesini önlemeye yardımcı olabilirsiniz. Ayrıca idrar miktarında azalma, nakilli böbrek bölgesinde ağrı, ateş gibi durumlarda hemen doktorunuza başvurmanız gereklidir. Nakil sonrasında bakımınızı düzenli yapsanız da yine de böbrek reddi (rejeksiyon) meydana gelebilir. Bu durum, nakilden yıllar sonra ortaya çıkabileceği gibi, bazen de daha erken dönemde oluşabilir. Böyle bir durumda tekrar diyaliz tedavisine başlamanız gerekebilir. Ayrıca tıbbi açıdan uygun bulunursanız yeni bir böbrek nakli de yapılabilir. Böbrek Nakli Merkezimiz’e başvuran hastalarımız Böbrek Nakline uygunluk açısından yakın izlem altına alınmaktadır. Gerekli Tetkikleri yapılan hastalarımıza Kadavradan Nakil, Canlıdan nakil ve Çapraz Nakil seçenekleri sunularak gerekli takipleri ve hazırlıkları yapılmadır. 29 Başkent Üniversitesi Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı. Prof. Dr. Sait AŞLAMACI’nın Bölüm Başkanlığında; (Sol Baştan) Araş. Gör. İzzet HAFES, Araş. Gör. Sarp BEYAZPINAR, Uzm. Dr. Göktan AŞKIN, Prof. Dr. Atilla SEZGİN, Doç. Dr. Tankut AKAY, Prof. Dr. Sait AŞLAMACI, Yrd. Doç. Murat ÖZKAN, Araş. Gör. Oktay KORUN. 30 Kalp Nakli Nedir? Kalp nakli; ileri derecede hasarlanmış, fonksiyonlarını yapamayan kalbin göğüs boşluğundan çıkarılarak yerine bir başkasından alınan fonksiyonları normal olan “kalp” konulmasıdır. Diğer kalp çıkarılmadan, mevcut kalbin yanı sıra ikinci kalbin konularak yapılan kalp nakli tekniği çok kısıtlı durumlarda yapılabilir. Günümüzde yaygın olarak kullanılan yöntem hasta kalbin çıkarılıp yerine vericiden alınan fonksiyonları iyi olan kalp konulmasıdır. İnsandan insana ilk kalp nakli 3 Aralık 1967’de Christian Barnand tarafından Güney Afrika’da yapıldı. 53 yaşındaki bir hastaya 25 yaşındaki bir vericinin kalbi nakledildi. 18 gün yaşadı. Ülkemizde ilk kalp nakli 1 yıl sonra Kasım 1968’te Yüksek İhtisas Hastanesi’nde yapıldı. Hasta, 18 saat sonra kanamadan dolayı hayatını kaybetti. Hastanemizde ilk kalp nakli Şubat 2003’te yapıldı. Kalp nakli, son dönem kalp yetmezliği olan hastalara yapılır. Bir başka deyişle maksimum tedaviye rağmen kalbe ait şikayet ve semptomların geçmediği ve diğer organlarla ilgili şikayeti olmayan hastalara yapılır. Kalp nakli olmadığı durumda bu hastalarda 1 yıllık beklenen yaşam süresi %50’nin altındadır. ğuna yerleştirilmemesine neden yol açabilir. ve çoğunlukla organın fonksiyonlarının kay- Bununla birlikte alıcı ve verici arasında cinsi- bolmasına neden olur. Bu nedenle kalp nakli yetin bir önemi yoktur. yaptığımız hastalara vücuda koyduğumuz yeni kalbi vücudun kabul etmesi için, “im- Kalp nakli için yaş sınırı kesin olarak olma- munsupressif” dediğimiz vücudun savun- makla birlikte sıklıkla tercih edilen 1-50 yaş ma mekanizmasını kıran ilaçlar veririz. Bu arasıdır. Dünyada yeni doğan döneminde de kalp nakli yapılabilmektedir. Türkiye’de en küçük kalp nakli yapılan ilk hasta, Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi’nde yapılan 11 aylık hastamızdır. Nakil sonrası 2,5 yıl olmasına rağmen hastamız, sorunsuz bir yaşam sürdürmektedir. İleri yaşta sınırlayıcı faktörler yaştan çok ek hastalıklarının olup olmadığıdır. Genelde verici az olması nedeniyle 50 yaşın üzeri tercih sağlayıp, normal fonksiyonlarını yapmasına olanak sağlar. Ancak bu ilaçların istenmeyen etkileri de vardır. Kalp nakli yapılan kişiyi bir takım enfeksiyon hastalıklarına karşı hassas duruma getirir. Böbrek problemlerine, kan basıncının, kan şekerinin ve kan yağının yükselmesine, ellerde titremeye, aşırı kıllanmaya, kemik dokusunda erimelere neden edilmemektedir. olabilir. Bu nedenle hastaların yakın takibi Kalp Naklinde zaman önemlidir. Alıcıdan leri gözlenilmeli ve ilaç düzeyleri ayarlanma- kalbin durdurularak çıkartılması ve vericiye lıdır. Ayrıca; Kalp nakli sonrası doku reddini takılıp çalıştırılması için geçen süreye Total takip edebilmek amacıyla program dahilinde İskemi Süresi (Dolaşımın Durduğu Süre) belli aralıklarla kalpten biyopsi alınması, ge- denir. Bu sürenin emniyet sınırı kalp için 4 rekirse koroner anjıyografi yapılması, eko- saattir. Bu nedenle alıcıdan kalp çıkartıldık- kardiyografik olarak kalbin değerlendirilme- tan sonra hızlı davranılmalıdır. Şehirler arası sinin yapılması gereklidir. yapılıp,takiplerde kullanılan ilaçların yan etki- alınacaksa en uygun ulaşım vasıtası kullanılmalıdır. Bu sürenin üzerinde kalbin beklenen performansında azalma olacaktır. Bu da kalbin nakil yapıldığı kişide hayati sorun oluşturabilir. Kalp nakli olması gereken hastaların belirli bir bekleme süreleri bulunmamaktadır. Hastanın yapılan muayene ve tetkikleri sonucu kalp nakli olması gerekliliği varsa, adaylar normal sıraya konulur. Eğer hayati tehlikesi fazla ise; acil sıraya yazılır. Bu veri Sağlık Bakanlığı’nın oluşturduğu sisteme kaydedilir. Verici sayısı az olması nedeniyle hasta bazen uzun süre Alıcı(recipient) ve Verici(donör) aşamasında dikkat edilmesi gereken en önemli parametre kan grubudur. Kan grubunun genelde aynı gruptan olması tercih edilir. Ancak çok özel durumlarda kan naklindeki gibi genel alıcı genel verici formu çalıştırılabilir. Önemli olan diğer bir parametre ise vücut ağırlığıdır. Verici alıcının artı/eksi %20’si olmalıdır. Kalbin daha küçük olması kalbin naklinden sonra alıcıda performansın yeterli olmamasına neden olur. Daha büyük olması göğüs boşlu- ilaçlar vücuda yabancı olan kalbin kabulünü bekler,i bazen de çok kısa sürede uygun kalp çıkar. Maalesef, uzun süre bekleyip kalp nakli şansını yitiren hastalarda mevcuttur. O nedenle kalp nakli olmayı planlayan hastanın nakil için bir garantisi yoktur. Vericinin vücuduna, farklı bir kişinin kalbinin konulmasıyla, vücudun savunma mekanizması çalışmaya başlar ve vücuda dışarıdan giren bu maddeyi atmaya çalışır. Organ nakillerinde bu olaya “rejeksiyon” diyoruz Kalp nakli ileri derecede kalp yetmezliği olan hastalara yapılır. Nakil yapılmadan önce bu hastaların efor kapasiteleri çok düşük, kardiyak şikayetleri fazla ve yaşam kaliteleri düşüktür. Nakil sonrası bu hastalarda yaşam kalitesi hastanın yaşına uygun olarak hiç kalp problemi olmayan bireylerle aynıdır. Yani okula gidebilir, işini yapabilir. Hatta sporunu yapmalıdır. Ancak genel açık kalp ameliyatları sonrası dikkat gösterilmesi gerekli olan kurallara uymalıdır. 31 ECRİN ÜSTÜNBAŞ 3 yaş Kalp Nakli Türkiye’de en küçük kalp nakli yapılan ilk hastamız olan Ecrin ve ailesi ile buluştuk. Ecrin’in annesi bizlere, yaşanan zorlu süreç sonundaki duygularını anlattı: Ecrin 10 aylıkken hızla kilo vermeye başladı. Biz ilk çocuğumuzu benzer şikayetlerle başlayan bir hastalıktan kaybettik. Bu yüzden hiç vakit kaybetmeden hemen Adana Çukurova Hastanesi’ne gittik. Maalesef doktora gittiğimizde korkularımızın haklı olduğunu anladık. Kalp yetmezliği tanısı konuldu. Bunun anlamının kalp nakli olduğunu sonradan anladık. Oradaki doktorlarımız bize Ankara Başkent Üniversitesi Hastanesine gitmemizi önerdi. Ecrin 12 aylıkken Başkent Hastanesi’ne yatışımız yapıldı. Biz çok şanslıydık ki; yattıktan 4 gün sonra kalp bulundu. Yaşamını kaybeden bir kişinin bağışlanan kalbi bizim umudumuz oldu. Bizim yavrumuzun hayatı kurtulacaktı belki, o yüzden sevincimiz çok büyüktü fakat bizi daha da duygulandıran olay; kızımın yattığı serviste çalışan tüm hastane personelinin neredeyse bizden çok sevinmesiydi. 32 Ecrin için bulunan kalp 8 yaşında bir çocuğa aitti. Doktorlarımızın en büyük korkusu 8 yaşındaki bir çocuk kalbinin 12 aylık bir çocuğa olup olmayacağıydı. Fakat biz bütün riskleri kabul ederek bu şansı denemek istediğimizi söyledik. Doktorlarımızdan, özellikle Atilla Bey’den Allah razı olsun, bize kızımızı tekrar verdi. Kalp nakli bizim için mucizeden farksızdı. Hiç umut yokken hayat yeniden başladı. Ecrin nakilden önce çok zayıftı, o kadar zayıftı ki ayakta duramıyordu. Yemek bile yiyemiyordu. Ama yeni kalbinin takılmasından 20 gün sonra yürümeye başladı. Yemek yemesi normale döndü. Buradan herkese söylemek istediğimiz en önemli şey şudur: Ecrin’in hastalığının ancak kalp nakli ile düzeleceğini söylediğimiz yakınlarımızın neredeyse tamamı bizi tedavi için Ankara’ya gitmekten vazgeçirmeye çalıştığıdır. Tanıdıklarımız bize bunun boş bir iş olduğu, doktorların bizi kandırdığını söylediler, “kalp nakli de ne demekmiş” diyerek motivasyonumuzu kıranlar oldu. Fakat biz herkese kulaklarımızı tıkayarak, doktorlarımızın dediklerini yaptık. Ve birbirimize söz verdik: Sonuç kötü bile olsa asla verdiğimiz karardan pişman olmayacaktık. Doktorlarımız bize canımızı verdi. Tabi ki organları bağışlanan 8 yaşındaki çocuk ve ailesi olmasaydı, şimdi bu mutluluğu yaşayamayabilirdik. Bunun bilincindeyiz. Ve her zaman söylüyoruz, onlara duyduğumuz minnetin ölçüsü yok. Bunun yanında nakil işlemini gerçekleştiren Dr. Atilla Hoca bize cep telefonu da dahil olmak üzere tüm iletişim bilgilerini verdi. O’nu gecenin 2’sinde, 3’ünde aradığım günler oldu. Fakat bir kere bile beni terslemedi, kalbimi kırmadı. Tüm sorularıma, Ecrin’in tüm sorunlarına çare buldu. Atilla Hoca, nakilden önce bize bilgi verirken yaşanabilecek tüm süreçleri anlattı. Nakilin başarılı olması halinde Hatay’dan Ankara’ya taşınmamızın şart olduğunu da söylemişti. Çünkü Ecrin’in nakil olduktan sonra yaşayabileceği herhangi bir sıkıntıda müdahale edebilmek için kolay ulaşabileceğimiz bir yerde yaşamamızı istiyordu. Dedim ya, eşimle bir kere bu yola baş koymuştuk, ve doktorlarımıza inancımız tamdı. Biz de üzerimize düşen görevi yerine getirdik. Nakilden sonra evimizi Hatay’dan Ankara’ya taşıdık. Eşim ve çocuklarımla yeni bir yaşam kurduk kendimize Ankara’da… ERKAN EROĞLU 41 yaş Kalp Nakli 2004 yılında polis memuru olarak Van’da görev yaptığım esnada kalp krizi geçirdim. İlk tedavinin ardından Bursa’ya gittim. Fakat burada kalp yetmezliği tanısı konuldu ve acil halde Ankara Başkent Hastanesi’ne getirildim. Kalp nakli olmam gerektiği aksi takdirde 6 aylık ömrüm olduğu söylenildi bana.Fakat ben çok şanslıydım, 3 ay hastanede kaldım ve bir vatandaşımızın bağışladığı bir kalp sayesinde hayata döndüm. Yaşamayanın bilemediği bu sıkıntıyı kimselere anlatamam. Fakat çevremdekiler, organ bağışının ne kadar önemli olduğunu görenler daha doğrusu, organlarını bağışladılar. Bence insanlar hala organ bağışının ne kadar önemli olduğunu bilmiyorlar. Bunu halka anlatmak, bu konuyu özendirmek Basın’ın işi. Bir de bizim gibi ikinci hayatını yaşayanların, yaşadıkları tecrübeleri herkesle paylaşması gerektiğini düşünüyorum. KENAN AKDAĞ 06/06/2006’da hem kalp hem böbrek naklini bir arada olarak ikinci kere doğdum. Önce böbrek hastalığım başladı. Artık haftada 4 gün diyalize girmem gerekiyordu. O kadar büyük bir eziyetti ki diyaliz iğneleri, Allah düşmanımın başına bile vermesin. Yiyemezsin, içemezsin, her şeyi ölçerek tartarak yemek zorundasın. Çünkü yediklerimiz ancak bu makine sayesinde vücudumuzdan atılıyor. Nakilden 1 ay önce çok hastalandım ve acile kaldırıldım. O kadar kötüydüm ki, sesim soluğum çıkmıyordu. Kağıt kalem istedim, beni acile götüren biraderime, “Hakkınızı helal edin, ben ölüyorum” dedim ve kendimden geçmişim. Kalbim durmuş, elektroşok ile beni döndürdüler. Etraftaki sesleri, biraderimin ağlamalarını çok derinden de olsa duyabiliyordum. Bir kere daha kefeni yırtmıştık. Ama kalbim ve böbreklerim artık beni taşıyamıyordu. Nakil olmak zorunluydu. Neyse ki, bu olaydan 1 ay sonra telefonum çaldı, arayan Dr. Atilla beydi. “Sana hem kalp hem de böbrek bulduk, hemen hastaneye gel.” deyince bir an kaldım, ben biraz düşüneyim dedim. O an Atilla Bey’in sesiyle kendi- me geldim. “Ne düşünmesi, ben bu organları bulabilmek için ne kadar uğraştım sen biliyor musun?” O zaman anladım olayın 38 yaş Aynı Anda Kalp ve Böbrek Nakli gerçekliğini ve hemen hastaneye geldim. Mehmet Haberal hocam önce böbreği taktı. Ameliyatını bitirdiğinde yanağıma dokunup, “böbreğini taktım, sıra da kalbin var, hadi geçmiş olsun” dedi ve ben de tekrar derin bir uykuya daldım. Atilla Sezgin hocam da kalbimi verdi bana… Ameliyatın ardından yeni bir hayat başladı benim için. Önce yoğun bakımda sonra serviste günden güne iyileşiyordum. O kadar ki artık sıkılmış, evime dönmek istemiştim. Bu isteğimi hemşiremle paylaştım. O da doktorlarıma açtı konuyu. Doktorlarım bana küçük bir test yaptı, kendime güvenip güvenmediğimi sordu. Ben de bunu yapabileceğimi söyleyince 1 günlüğüne izinli olarak evime gitmeme izin verdiler. Hemşire gözetiminde arabaya binmiş, eve doğru giderken heyecandan mı yoksa 1 aydır yatmaktan mı bilmem, tansiyonum düşüp, bayılır gibi olunca tekrar hastaneye dönmek zorunda kaldık. Ancak 2 hafta sonunda sevdiklerime kavuştum. 33 KORNEA NAKLİ Göz nakli olarak bilinen ameliyat sadece saydam kornea tabakasının naklidir, göz tümüyle nakledilmemektedir. Kornea nakli, şeffaflığını yitirmiş ya da şekli bozulmuş kornea dokusunun çıkarılarak yerine ölüden alınan sağlıklı kornea dokusunun yerleştirilmesi ameliyatıdır. Kornea nakli dünyada yaklaşık her yıl 40000’in üzerinde yapılan bir ameliyattır. Yapılan nakil ameliyatlarının tümü içerisinde kornea nakli en sık uygulanan ve başarılı olan grubu oluşturmaktadır. Kornea Nedir? Kornea gözün dış tabakasının en önünde yer alan, gözün renkli kısmı olan irisin önünde yer alan şeffaf yapıda ve kubbe şeklinde bir dokudur. Gözün en yüksek kırıcılığa sahip tabakası olan kornea dışarıdan gelen ışığı kırarak retina 34 ödem veya başka bir nedenle oluşan düzensizlik ışığın yansımasına, dağılmasına, bulanık görmeye ve görme kaybına neden olur. Hangi Hastalıklarda Kornea Nakli Ameliyatı Gereklidir? üzerinde odaklanmasını sağlar. Bu şekilde görmemizi sağlayan korneadaki bulanıklık veya şekil bozuklukları görmeyi ileri derecede bozar. Sağlıklı Olmayan Kornea Görmeyi Nasıl Etkiler? Kornea hasar gördüğünde ödem(şişme) veya skar(leke) oluşumu meydana gelir. Kornea düzenliliği ve saydamlığı bozulur. Korneada skar, - Göz cerrahisi sonrası korneanın şeffaf kalmasını sağlayan hücreler hasar görürse ve kornea bulanıklaşırsa - Keratokonus (kornea tabakasının konikleşmesi) - Kalıtsal geçiş gösteren bazı kornea hastalıklarında - Kornea enfeksiyonları sonucu yara dokusu ve yeni damarlanma olursa (örneğin, Herpesuçuk virüsü- keratiti sonrası) - Yaralanma sonrası korneada leke oluşması - Kornea nakli sonrası nakledilen korneanın vücut tarafından reddedilmesi ve bulanıklaşması durumlarında kornea nakli ameliyatı gereklidir. Nakil Yapılacak Kornea Dokusu Nasıl ve Nereden Temin Edilir? Göz Bankası Nedir? Ülkemizde Ankara ve İstanbul’da göz bankaları vardır. Göz bankaları kornea dokusunu ölüden almak, uygun besleyici ortamlarda saklamak, alınan dokunun nakile uygun olup olmadığını belirlemek ve doku nakli yapılacak merkezlere ulaştırmak ile yükümlüdür. Kornea, çeşitli nedenlerle ölen ancak korneası sağlıklı yapıda olan kişilerden alınır. Nakil yapılacak kişiye herhangi bir hastalık geçmemesi için vericinin ölüm nedeninin bilinmesi gerekir. Vericinin kanında AIDS, bulaşıcı hepatit ve frengi gibi hastalıklara yol açan mikroorganizmaların varlığı araştırılır. Kornea damarsız bir doku olduğu için kan grubu uyumu gerekli değildir. İdeal olarak ölümden sonraki ilk 12 saat içinde kornea alınır. Gelişen teknoloji ve uygun doku saklama yöntemleri ile ölüden yalnız kornea dokusu (gözün önündeki şeffaf tabaka, yaklaşık 15 mm çapında, 0.6 mm kalınlığında) alınır ve gözün tümünün alınması gerekmez. Bu nedenle kornea alımı, ölen kişide görünen bir değişikliğine yol açmaz. Ölüden alınan ve özel besleyici solüsyonlarda saklanan korneaların hücre özellikleri ve nakil için yeterli olup olmadıkları göz bankalarındaki özel mikroskoplarla incelendikten sonra belirlenir. Uygun olanlar, ideal olarak 7 gün içinde bekleyen hastalara nakledilir. Korneası Bulanıklaşan Herkes Kornea Naklinden Fayda Görür mü? Kornea naklinden fayda görebilmek için gözün kornea dışındaki yapılarının normal olması gerekir. Retina tabakasında bir hasar varsa kişi yapılan nakilden fayda görmez. Göz doktorunun yapacağı ayrıntılı muayene ve göz ultrasonografisi ile kişinin ameliyattan fayda görüp görmeyeceğine karar verilir. Kornea Nakli Ameliyatı Nasıl Yapılır? Kornea nakli ameliyatı çoğunlukla lokal anestezi altında yapılır. Hasta uyutulmaz, yalnız gözü ve çevresi uyuşturulur. Çocuklarda, lokal anestezi ile duramayacak hastalarda veya cerrah tercihi ile genel anestezi altında yapılabilir. Göz kapakları ve çevresi uygun şekilde temizlendikten sonra küçük bir alet takılarak göz kapaklarının açık kalması sağlanır. Cerrah kornea nakli için kullanılacak kornea çapını belirler. Korneadaki hasarlı kısım dikkatli bir şekilde çıkartılır. İlave katarakt ameliyatı yapılması planlanıyorsa önce katarakt alınır ve göz içi merceği yerleştirilir. Saydam verici kornea alıcı yatağa yerleştirilir ve mikrocerrahi yöntemlerle alıcı yatağa dikilir. Ameliyatın sonunda göze antibiyotikli pomad sürülerek koruyucu bir kapak ile göz kapatılır. bilir ve sonuçlar iyidir. Ameliyat sonrası kornea düzensizliği görmenin düzelmesini yavaşlatabilir. Ancak görme ameliyattan sonraki 1 yıl içinde giderek artar. Doku reddi ne demektir? Doku reddi, vücudun bağışıklık sisteminin, bir yabancıdan nakledilen dokuyu tanıması ve ondan kurtulmaya çalışma çabasıdır. Doku reddi ile yeni kornea dokusunda bulanıklaşma ve damarlanma olur, görme azalır ancak nakledilen doku yok olmaz. Kornea dokusu damarsız olduğu için, diğer organ ve doku nakillerine nazaran red riski daha azdır. Nakil yapılan bir hastada doku reddi nasıl anlaşılır? Nakil yapılan bir hastada, gözde kızarıklık, ışığa hassasiyet, görmede azalma ve ağrı doku reddinin ilk belirtileridir. Bu şikayetlerden herhangi biri ortaya çıktığında hemen doktorunuza başvurmanız gerekir. Doku reddi tedavi edilebilir mi? Ameliyat Sonrası Dikkat Etmeniz Gereken Noktalar -Verilen ilaçları dikkatli bir şekilde kullanmanız çok önemlidir. -Gözünüze bastırmamaya ve kaşımamaya dikkat etmeniz gerekir. -Göz doktorunuzun tavsiye ettiği şekilde koruyucu kapak veya gözlük kullanmanız gerekmektedir. -Ameliyat sonrası dikişlerin ne zaman alınacağına doktorunuz karar verecektir. Bu süre en erken ameliyattan birkaç ay sonradır. Kornea nakli ameliyatının riskleri var mıdır? Hiç bir cerrahi girişim risksiz değildir. Kornea nakillerinin %5-30’unda ameliyat sonrası doku reddi (rejeksiyon) ortaya çıkar. Ameliyat sonrası nadir de olsa ortaya çıkabilecek diğer sorunlar şunlardır: -İnfeksiyon -Kanama -Glokom (Göz tansiyonu) -Retina Dekolmanı (gözün iç tabakalarının ayrılması) Kornea nakli ameliyatı gerekirse tekrar yapıla- Doku reddi çoğu hastada (%90) steroidli damlalarla tedavi edilerek ortadan kaldırılır. Steroidli damlalar, alıcının bağışıklık sistemini baskılar, ve yeni dokuyu reddedmesini önler. Damlalar yeterli kalmazsa, damardan yüksek doz steroidli ilaçlar vermek gerekebilir. Kornea naklinden sonra gözün rengi değişir mi? Hayır değişmez. Gözün rengini veren iris dokusu korneanın arkasında yer aldığından cerrahiden etkilenmez. Kornea Bağışı Kornea naklinde toplumda bilinenin tersine gözün tamamı değil öndeki kornea tabakası alınmaktadır. Göz küresi yerinde kalmaktadır. Kornea bağışları sayesinde görme yeteneği olmayan hastalar yaşamlarını iyi bir şekilde sürdürebilecek görme düzeyine kavuşmaktadırlar. Organ-doku bağışı yapmak isteyen gönüllüler, nakil yapılan üniversite ve devlet hastanelerinden temin edebileceğiniz organ ve doku bağışı kartlarını doldurabilirsiniz. Yasalarımıza göre kornea bir - organ değil- doku olduğu için, aksi beyan edilmedikçe, alınabilir. Biz 10 yıl içerisinde ortalama 250 adet kornea nakli yapmış bulunmaktayız. 35 Başkent Üniversitesi Hastanesi Çocuk Nefroloji Bilim Dalı. Prof. Dr. Esra BASKIN‘in Başkanlığında; (Sol Baştan) Hemşire Hilal ASLAN, Uzm. Dr. Kaan GÜLLEROĞLU, Prof. Dr. Esra BASKIN, Doç. Dr. Umut Selda BAYRAKÇI ve Hemşire Makbule DOĞAN. 36 Çocuklarda Kronik Böbrek Yetmezliği ve Böbrek Nakli Kronik böbrek yetmezliği her yaş grubunda olarak böbrekle ilgili değildir ancak vücudun ve çocuklarda da görülebilen ciddi bir has- değişik bölümlerine ve de böbreklere hasar talıktır. Yapılan çalışmalar her bir milyon verebilen hastalıklardır. çocuktan 3’ünde kronik böbrek yetmezliği muzun sağlıklı olabilmesi için pek çok görev Çocuklarda kronik böbrek yetmezliğinin belirtileri nelerdir? üstlenmişlerdir. Böbreklerimiz süzgeç görevi Kronik böbrek yetmezliği son derece sinsi bir görerek kanımızda biriken zararlı maddeleri hastalık olup, özellikle ilk dönemlerinde pek temizler ve vücudumuzdan uzaklaştırırlar. bir belirti vermeyebilir. Hastalarda öncelikle Bunun yanı sıra vücudumuzun su ve tuz den- halsizlik, iştahsızlık başlar ve bu aşamada gesini sağlar, kan basıncını düzenler, kan ya- hastalık çoğu zaman atlanır. Daha ileri aşa- pımına yardım eder ve hatta kemik gelişimini malarda baş ağrısı, tansiyon yüksekliği, göz düzenleyerek kemiklerimizin güçlü ve kuvvetli kapaklarında ve bacaklarda şişme, gece id- olmasını sağlarlar. Vücudumuzdaki kalsiyum rar kaçırma, çok su içme, kemiklerde ağrı, ve fosforun denge içinde olmasından da bacaklarda eğrilik ve idrar miktarında azalma böbreklerimiz sorumludur. Böbreklerimizin görülebilir. Hastalık çok daha ilerlediğinde üstlendiği bu görevleri yerine getiremediği ise hastalar havale geçirebilir, komaya gi- duruma “böbrek yetmezliği” denilmekte ve rebilir, akciğer sorunları ve kalp yetmezliği tahmin edileceği gibi böbreklerimizle birlikte gelişebilir ve hatta hasta aniden hayatını daha pek çok organ sistemimizin çalışama- kaybedebilir. olduğunu göstermiştir. Böbrekler vücudu- masına neden olmaktadır. Çocuklarda kronik böbrek yetmezliğinin nedenleri nelerdir? Kronik böbrek yetmezliği çocuğun gelişimini etkiler mi? Böbrek öyle bir organdır ki, yetmezliğe gir- Böbreklerin çalışmasına engel olabilecek bir- mesi ile vücudumuzun bütün dengeleri alt üst çok olay vardır. Bunlar arasında en önemli olur. Sadece böbrekler değil neredeyse tüm olanları doğumsal kusurlardır. Bunların ara- organlarımızın çalışması bozulur. Özellikle sında en sık rastladığımız durum “vezikoü- çocuklar büyüme çağında olduklarından böb- reteral reflü” dür. Vezikoüreteral reflüde id- rek yetmezliğinden çok ciddi bir şekilde zarar rar, idrar torbasından böbreklere geri kaçar. görürler. Büyümeleri ve cinsel gelişim basa- Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonlarının eşlik makları geri kalır, öğrenme kapasiteleri azalır. ettiği bu durum uzun vadede böbreklerde ya- Çocuklar uymaları gereken özel bir diyetleri ralar oluşmasına ve böbreğin çalışamayacak olması ve iştahlarının da azalmış olması ne- hale gelmesine neden olur. Diğer doğumsal deniyle kilo alamaz, dengeli beslenemezler. kusurlar arasında böbreklerin veya idrar tor- Ayrıca içe kapanma ve depresyon da böbrek basının henüz anne karnında iken yeteri ka- yetmezliğine sıklıkla eşlik eder. dar gelişememesi, böbreklerimizin içinde yer ra geçebilen hastalıklar da önemli bir yetmez- Kronik böbrek yetmezliğinin çocuklarda tedavi yöntemleri nelerdir? İlaçla tedavisi mümkün müdür? lik nedenidir. Bunlara örnek olarak polikistik Böbrek hastalıklarının tedavisinde uygulanan böbrek hastalığını veya Alport Sendromu’nu yöntemler; ilaçlarla destek tedavisi, doğru ve verebiliriz. Nefritler de böbrek yetmezliğinin düzenli beslenme, büyüme ve gelişmenin sür- önemli nedenlerinden biridir. “Nefrit” adı ve- dürülmesi, DİYALİZ ve BÖBREK NAKLİ olarak rilen böbrek hastalığının farklı türleri vardır ve sıralanabilir.Kronik böbrek yetmezliğinin ma- bunların bazıları böbrek yetmezliği ile sonuç- alesef ilaçla tedavisi henüz mümkün değildir. lanabilir. Bunun yanı sıra lupus ya da diyabet Ancak ilaçlar sadece böbreğin fonksiyonları- gibi bazı sistemik hastalıklar da böbrek yet- nı desteklemek, yapamadığı işleri kısmen de mezliğine neden olabilir. Bu hastalıklar direkt olsa yerine getirmek için kullanılabilir. alan kanallarda veya idrar yollarında tıkanıklıklar meydana gelmesi sayılabilir. Ayrıca bazı kalıtımsal yani, anne ya da babadan çocukla- Kronik böbrek yetmezliği olan bir çocuğun beslenmesi nasıl olmalıdır? Kronik böbrek yetmezliği olan bir çocukta beslenmeye dikkat etmek çok önemlidir. Bir yandan çocuğun büyümesi ve gelişmesi için gereken besin öğelerini uygun miktarlarda çocuğa vermek zorundasınız. Bir yandan da böbrekleri çalışmadığı için vücutta birikecek olan zararlı maddeleri atamayacağından diyetini kısıtlamanız gerekmektedir. Sonunda bu iş iki ucu keskin bıçağa benzer. Dengeyi çok iyi ayarlamak gerekir. Bazı yiyeceklerin özellikle kısıtlanması gerekmektedir. Bunlar, ağızdan alınan sıvılar, tuzlu yiyecekler, fosfor içeriği ve potasyum içeriği yüksek yiyeceklerdir. Diyaliz nasıl bir işlemdir, çocuklara da uygulanabilir mi? Kronik böbrek yetmezliği görülen çocuklarda kesin tedavi yöntemi organ nakli olup uygun organ bulunana kadar belirlenen aralıklarda diyaliz adı verilen özel bir cihaza girmek gerekir. Bu cihaz yapay bir böbrek görevi üstlenir ve kanı temizlemeye yarar. Elbette çocuklara da uygulanabilir. İki farklı diyaliz yöntemi vardır: hemodiyaliz ve periton diyalizi. Sağlık ekibi, çocuk için hangi diyaliz biçiminin uygun olduğuna karar verecektir. Periton diyalizi iki şekilde uygulanmaktadır: SAPD (sürekli ayaktan periton diyalizi) ve APD (aletli periton diyalizi). Bizim merkezimizde her iki yöntem de başarıyla uygulanmakta, hastalara özel bir eğitim verildikten sonra evlerine gönderilmekte ve çocuğun evinde diyaliz yapması sağlanmaktadır. Bu yöntemde karın içine bir katater aracılığı ile diyaliz sıvısı verilmekte belli bir süre beklendikten sonra karın içindeki sıvı boşaltılmakta, bu uygulama günde 4-5 kez tekrarlanmaktadır. Okula devam edebilmek, daha dengeli beslenebilmek açısından çocuğun evinde periton diyalizi yapılması aslında çok daha uygun olmaktadır. Hemodiyaliz kanın vücut dışında bir makine aracılığıyla temizlenip (suni böbrek) vücuda geri verilmesi işlemidir. Normalde hastanelerin böbrek diyaliz ünitelerinde yapılır. Hastanın sağlık durumuna göre haftada 2-3 kez uygulanmalıdır. Her seans yaklaşık 4-5 37 saat sürmektedir. Hemodiyaliz atık maddeleri vücuttan hızla ve başarıyla uzaklaştırır. Ancak kesinlikle işinde uzman hemşireler ve hekimler tarafından yapılmalıdır. Özellikle söz konusu çocuklar olunca bu konuda daha ciddi bir hassasiyet ve uzmanlık gerekmektedir. Hastanemizde çocuk hastalara hem hemodiyaliz hem de periton diyalizi etkin bir şekilde ve çok deneyimli bir ekip tarafından uygulanmaktadır. Çocuklara böbrek nakli yapılabilir mi? Çocuklar aslında böbrek nakli için gerçekten en uygun adaylardır. Önlerinde uzun bir yaşam vardır ve bunu diyaliz ile sürdürmek olanaksızdır. Ayrıca sağlıklı bir şekilde gelişip büyümeleri, okula gidip, eğitimlerine devam edebilmeleri gerekmektedir. Bu nedenle böbrek nakli çocuklar için en ideal tedavi yöntemidir. Çocuklarda Böbrek Nakli Son dönem böbrek yetmezliği nedeniyle periton diyalizi ya da hemodiyalize giren hastalar pek çok sağlık problemi ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Büyüme ve gelişmelerinin geride kalması, cinsel gelişimlerini tamamlayamamaları, kalp, beyin gibi diğer organlarda ve sistemlerde ortaya çıkan ciddi sorunlar bunların başında gelmektedir. Ayrıca sosyal anlamda ciddi kısıtlanmalar yaşayan bu çocuklarda okula devam edememe en önemli sosyal sorunu oluşturmakta, bunu sosyal hayata aktif olarak katılamama, içe kapanma ve depresyon gibi ciddi sorunlar izlemektedir. Bu gurup hastaların normal yaşamlarına dönmelerini sağlayabilen, en uygun tedavi seçeneği böbrek naklidir. Çocuklara özgü cerrahi teknik, ameliyata uyum veya çocukların bağışıklık sistemindeki farklılıklar gibi sorunlar böbrek nakli işlemini erişkin hastalara göre daha da zorlu ve farklı kılmaktadır. Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Organ Nakli merkezinde Prof. Dr. Mehmet Haberal başkanlığında şu ana kadar yaklaşık 2000 hastaya böbrek nakli yapılmış olup bunların da 170’i çocuk hastadan oluşmaktadır. Merkezimizde şu anda 100’ü aşkın böbrek nakli yapılmış olan çocuk hasta düzenli olarak izlenmek38 tedir. Ayrıca son birkaç yıl içinde Başkent Üniversitesi’nin Adana, İstanbul ve Konya hastanelerinde de böbrek nakilleri yapılmaya başlanmıştır. Sonuçlar çok yüz güldürücü olup, çocuklarımızın nakil sonrası hızla büyümelerini izlemek, gözlerinin yaşama sevinci ile tekrar parladığını görmek bizleri çok mutlu etmektedir. Diyet yapmak zorunda kalmamanın, onlarca ilaç içmek yerine sadece birkaç ilaçla hayatını devam ettirebilmenin, halsizlik, yorgunluk ya da ağrı hissetmeden koşup, oynayabilmenin hem çocukların hem de ailelerinin hayatında nasıl da yepyeni bir sayfa açtığını gözlemlemek tüm ekibimize ayrı bir şevk ve heyecan vermektedir. Ancak unutulmaması gereken asıl konu çocuklarda böbrek naklinin erişkinlere göre çok daha özel bir hassasiyet gerektirdiği, alanında son derece uzmanlaşmış bir ekip ile bu yola çıkılmasının olmazsa olmaz bir kural olduğudur. Çocuklara böbrek nakli yapmak cerrahi olarak başlı başına zor bir işlemken, başarılı bir cerrahi nakil sonrasında bu çocukların yine aynı hassasiyetle, alanında uzman kişiler tarafından izlenmesi gereklidir. Çocuklara böbrek nakli yapılan bir kurumda mutlaka bu konuda yeterli eğitimi ve tecrübesi olan bir çocuk nefroloji uzmanı bulunmalıdır. Operasyon sonrasında ve sonraki hayatı boyunca hastayı bir çocuk nefroloj uzmanı takip etmeli, hasta olası komplikasyonlar, gelişebilecek sorunlar ve ilaçların düzenlenmesi açısından organ nakli ekibi tarafından yakın izlemde olmalıdır. Çocuklarda organ nakli gerektiren durumlar nelerdir? Böbreklerin %10-15’den daha az çalışması son dönem böbrek yetmezliği olarak tanımlanır. Bu dönemde böbrekler artık fonksiyonlarını yürütemez hale gelirler. Bu durumda hastaların artık ya diyalize alınması ya da organ nakli olması gerekir. Diyaliz tedavisi geçici bir tedavi yöntemi olup, organ nakli oluncaya kadar hastaların hayatını sürdürmesini sağlar. Böbrek yetmezliğinin kesin ve tek tedavisi böbrek naklidir. Çocuklarda yapılan nakiller erişkinlerde yapılanlara göre farklılık gösteriyor mu? Küçük çocuklarda yapılan böbrek naklinin cerrahi tekniği farklılıklar gösterir. Küçük çocuklara erişkinlerden organ alınarak nakil yapmakta bazı güçlükler vardır. Ayrıca çocukların yapısal özellikleri, böbrek yetmezliğine yol açan hastalıkların farklılıkları çocuk hastaları daha riskli ve zor bir gruba sokmaktadır. Bu nedenle çocuklar konusunda deneyimli bir ekip tarafından organ naklinin yapılması son derece önemlidir. Böbrek nakli yapılan bir çocuğun hayatında nelere dikkat edilmelidir? Organ nakli sonrasında nakil yapılan organın reddinin önlenmesi için bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar kullanılmaktadır. İlaçların düzenli kullanılması böbrek naklinin uzun vadede başarısını etkileyen en önemli faktördür. Ailenin ve çocuğun bu konuda bilinçlendirilmesi gereklidir. Ayrıca çocuğun yaşamında dikkat etmesi gereken durumlar, özellikle enfeksiyonlardan korunma yöntemleri çocuğa ve aileye anlatılmalı ve uyumu takip edilmelidir. Özellikle nakil sonrasındaki ilk 3 aylık dönem en riskli dönemdir. Bu çocuklar diğer nakil hastaları gibi ömür boyu ilaç kullanmak zorundadırlar. Ancak ilerleyen dönemlerde ilaç miktarı ve dozları giderek azaltılır ve bazı ilaçlar doktor kontrolünde kesilebilir. Nakilden sonra hastaların günlük aktiviteleri nasıl olmalıdır? Hangi sporları yapabilirler? Çocuklar nakilden yaklaşık üç ay sonra gerekli önlemler alınarak okula başlayabilirler. Nakilden sonra çocuklar diğer sağlıklı çocuklar gibi her türlü aktiviteyi yapabilir, her türlü oyunu oynayabilirler. Ancak hem fiziksel, hem de psikolojik açıdan büyüme ve gelişmeleri yakından takip edilmelidir. Mutlu ve sağlıklı bir geleceğe hazırlanmalıdırlar. Transplantasyon sonrası çocuklar diğer sağlıklı bireyler gibi hayatlarına devam edebilmekte, büyümeleri hızlanmaktadır. Okullarına devam edebilen çocuklar kendi geleceklerini kurma şansını yakalamaktadırlar. Hastalarımız arasında üniversiteyi bitiren ve iş sahibi olan pek çok hasta bulunmaktadır. 39 Gökhan İNÖNÜ TUĞBA GÜRÇAY Böbrek Nakli Suyun Özgürlüğü Herkesin bir bedeni var içine dünyaları sığdırdığı… İki gözümüz var mesela yaratılanları gördüğümüz, yüreğimiz var mesela hissedebildiğimiz. Eksiklikleri hayatımıza mal olan, parayla satın alamadığımız organlarımız. Günlük hayatımızda sağlıklı bir insanın varlığından bile habersizce taşıdığı böbreklerimiz… Bazılarımız var her ikisine de sahip olmasına rağmen kıymetini bilmezler, Bazılarımız var biriyle bile idarenin ne olduğunu iyi bilirler, Bazılarımızsa tekini bile yıllarca beklerler… Günlerimi bir makineye bağlı yaşamak zorunda kaldığım yıllarım var geride bıraktığım. Haftanın dört günü, dört saat ayırarak tüm çocukluğumu, gülüşümü, direncimi bıraktığım o makine… Şimdi olmazsa olmazdı belki, ama onu her hafta defalarca görmenin ağırlığını atmış değilim üzerimden hala. Evet bir böbreğim var şimdi bağlanmaktan kurtardı beni nakil oldum birkaç yıl önce. Bir böbrek; farkındalığımın artışı, suyun özgürlüğü… Çocukluğumu geri alamasam da, gençliğim ellerim arasında, özgürüm şimdilerde. Nakil olmanın rahatlığını kader arkadaşlarımın da yaşaması için başlatıyorum seferberliğimi… El ele verip organ bağışını güçlendirelim, kimse çocukluğunu mahkum etmesin diyalize… Tuğba GÜRÇAY 40 23 yaş Böbrek Nakli Bir Böbrek İstiyorum Bir böbrek istiyorum Çektiğim acılardan kurtulmak için Bir böbrek istiyorum Yaşama daha umutla bakmak için Bir böbrek istiyorum İnsanlığa faydalı olmak için Bir böbrek istiyorum Ailemin gururu olmak için Hep ağladım, hiç gülmedim Umutsuzluk diyarlarında gezdim Bir böbrek bulabilmek için ben Yüce dağları delerdim Yüce Allah feryatlarımı duydu sonunda Bu hastalıktan kurtuldum sonunda Allah’tan dileğim bütün hastalara Bu illetten kurtulması sonunda Gökhan İnönü Böbrek Nakli, 23 yaş PELİN ÖZSOY Böbrek Nakli Benim artık iki doğum günüm var 1997 yılında, 5 yaşındayken, İdrarın böbreğe geri kaçışı olarak teşhis edilen bir hastalık böbrek fonksiyonlarımın bozulmasına sebep oldu. Geçirdiğim bir operasyonla geri kaçış sorunu çözümlendi fakat böbrek fonksiyonlarımdaki kayıpların telafisi mümkün olmadı. Bu sürede doktorlarımın ve ailemin titiz tedavisi sayesinde18 yaşına kadar sağlığımda herhangi bir problem olmadı. Fakat sonuçta; ya diyaliz ya da böbrek nakli gerekliliği ortaya çıktı. Beni dünyaya getiren annem bir kez daha yüceliğini gösterdi, 30.06.2009’da Ankara Başkent Üniversitesi Hastanesi’nde yapılan başarılı bir operasyonla böbreğini hediye ederek bana ikinci kez hayat verdi ve beni yeniden dünyaya getirdi. Ben şanslıyım canım annem hayatıma hayat kattı. Bildiğim kadarı ile ülkemizde on binlerce kişi organ nakli için beklemekte. Bu bekleyişin acılarla, sıkıntılarla dolu olduğunu biliyorum. Esasen millet olarak acılar karşısında yaşadığımız bütünleşmeye ve acıları paylaşmaya en son örnek Van depremi. Bu paylaşım bizim genlerimizde var. Bir düşkünü gördüğümüzde içimizin burkulmaması, duygulanmamamız mümkün değildir. Halkımız aynı hassasiyeti; organ bekleyen gözü kulağı her an gelecek haberde olan insanlarımız için de gösterecektir. Yeter ki; bu konular sürekli gündemde tutulsun, her platformda bıkmadan usanmadan anlatılsın ve çevremizi bu konulara daha duyarlı olma konusunda teşvik etmeliyiz. “Organlarımızın Toprakta Yokolmadan Bir Cana Can Katmanın” gerekliliğini vurgulamalıyız. Başkent Üniversitesi Hastanesi’nde nakil olarak sağlığıma kavuştuğum, sonrasında kaderin bir cilvesi olarak bu sefer de Başkent Üniversitesi’nde eğitimime başlamam tarifi mümkün olmayan duygu yoğunluğu oluşturdu. Hastanesi ve üniversitesi ile bu tesisleri bugünlere getirdiği ve bu imkanları bize sağladığı için, organ nakli ile ülkemiz sınırlarını aşan hizmetleri için şahsına sonsuz şükranlarımı arz ederken, bir an önce aramıza dönmesi dileğimi belirtmek isterim. İnşallah onu ilk karşılayanlar arasında ben de olurum. Pelin ÖZSOY Başkent Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Öğrencisi Böbrek Nakilli Hastalarımız; (Sol Baştan) Serkan Kalın, Yasir Baki, Zeliha Naz Demir, Zehra Çakır 41 Başkent Üniversitesi Hastanesi Çocuk Gastroenteroloji Bilim Dalı. Prof. Dr. Figen ÖZÇAY’ın Başkanlığında; (Sol Baştan) Hemşire Neslihan ADAM, Prof. Dr. Figen ÖZÇAY, Uzm. Dr. Oya BALCI, Hemşire Aynur ŞİMŞEK Çocuklarda Karaciğer Nakli Bebeklikte veya sonrasında başlamış ve kronik duruma gelmiş; ya da sağlıklı bir çocukta birdenbire gelişmiş karaciğer yetmezliği tablosunda günümüzde bilinen en etkili tedavi yöntemi karaciğer naklidir. Ülkemizde çocuklukta daha çok canlı vericiden karaciğer nakilleri yapılmakta, yetişkin karaciğerinin bir kısmı bir çocuğun hayatının kurtulmasını sağlamaktadır. 42 Çocukluk çağı kronik karaciğer hastalıkları yenidoğan döneminden ergenliğe her yaşta görülebilir. 15 günden uzun süren yenidoğan sarılığı ve açık krem rengi kaka yapma ile kendini gösteren doğuştan safra yolu yokluğu (bilier atrezi) hastalığı küçük çocuklarda karaciğer nakli nedenlerinin başında yer alır. Ülkemizde akraba evliliklerinin sık olması nedeniyle genetik nedenlere bağlı birçok karaciğer hastalığı da karaciğer nakli ile tedavi edilebilir. Bunlardan Wilson hastalığı, alfa-1 antitripsin eksikliği, tirozinemi, kaşıntıyla ve sarılıkla giden diğer genetik hastalıklar başta gelir. Çocuk hastalıkları alanında çalışan hekimler, bu özelliklerdeki hastaları karaciğer nakli yapılabilen merkezlere yönlendirirler. Hastalar karaciğer nakli alanında deneyim sahibi olan çocuk gastroenteroloji uzmanları tarafından izleme alınırlar. Bu izlem sırasında önemli noktalar, hastanın aşılarının geciktirilmemesi, iyi kilo alması için beslenmesinin düzenlenmesi, enfeksiyonlarının tedavisi, mineral ve vitamin eksikliklerinin karşılanması, varis kanamalarının önlenmesi ve tedavisi , kalpakciğer-kemik-hormon sistemlerinde gelişecek komplikasyonların erken fark edilmesi , karaciğer kanseri gelişmesi yönünden uyanık olunması, ameliyat zamanlamasının iyi yapılması ve karaciğer nakli kararı alınmasında ne çok erken ne de çok geç davranılmasıdır. Çocuklarda esas olarak her yaş ve ağırlıkta karaciğer nakli yapılabilir. Yaş küçüldükçe ve düşük kilolu bebeklerde teknik güçlükler ve ameliyat sonrası problemler artar, ancak deneyimli merkezlerde bu güçlüklerin üstesinden gelinir. Karaciğer nakli alanında deneyimli hekimler ilaçlarla takibin artık sonuç vermeyeceği düşüncesinde oldukları hastalarını, yaş ve ağırlık ne olursa olsun bekletmeden ameliyat kararını alır. Çünkü karaciğer çalışmadığında çocuğun büyümesi durur, enfeksiyonlarala savaşma gücü azalır, iştahsızlık belirginleşir. Kısır döngüye giren bebeği, hastalıklı karaciğeri ile daha iyi bir duruma getirmek hatta yaşatmak artık mümkün değildir. Çeşitli virüslere ya da ilaçlara, zehirli maddelerin ya da bitkilerin yenilmesine bağlı ani gelişen karaciğer yetmezliğinde ise, çok hızlı ve doğru karar alıp transplant cerrahlarına hastanın mümkün olduğunca az problemle iletilmesi de deneyimli çocuk gastroenteroloji uzmanının sorumluluğundadır. Hasta çocuğa zamanında ( bazen 1-2 gün içinde) karaciğer bulunamazsa toksik maddelere bağlı olarak beyinde şişme ve geriye dönüşümsüz hasar meydana gelebilir. Bu durum herkesin başına gelebilecek bir durumdur ve beyin ölümü gerçekleşmiş kişilerden yapılan organ bağışlarının önemi bu tabloda çok daha iyi anlaşılır. Ülkemizde ani gelişen (akut) karaciğer yetmezliği hastaları eskisine göre daha erken fark edilip, kısa sürelerde nakil merkezlerine ulaştırılmaktadır. Bu hastalara canlı vericilerden de karaciğer nakli yapılmakta, %70 oranında ölümle sonuçlanan bu tabloda sağ kalım sağlanabilmektedir. nakli öncesi aile aydınlatılır, cerrahi doktorlarına sordukları ya da soramadıkları konuların üstünden bir kez daha geçilir. Ailelerin bilmedikleri konular arasında; karaciğer naklinde kan nakli esaslarına uyulduğu, kan grubu uygunsa doku uyumunun aranmadığı başta gelir. Böylece Verici olabilecek yakınların belirlenmesi sağlanır. Canlı vericiden nakillerde verici karaciğerinin hacminin damar ve safra yolu yapısının önemli olduğu vurgulanır. Sağlıklı bir insanın hayatının hiçbir zaman tehlikeye atılamayacağı, bunun için vericilere birçok inceleme yapıldığı anlatılır. Nadir olguların dışında çocuğun hasta karaciğeri çıkarılır. Yerine yeni karaciğer yerleştirilir. Karaciğer nakli sonrası çocuğun ömür boyu immünsupresif (bağışıklık sistemini baskılayıcı) ilaçlar kullanması gerektiği; ilk 3 ayda çok ilaç ve çok sık takip gerektiği; daha sonra doktorun belirlediği aralıklarla takipler yapıldığı; bunlar yapılmazsa her türlü çabanın boşa gideceği hakkında aile bilinçlendirilir. İlaçlarının saatinde verilmesi, fazla ya da eksik miktarda verildiğinde karaciğer reddi ya da özellikle böbrek olmak üzere çeşitli organlarda zedelenme oluşacağı anlatılır. Karaciğer nakli sonrası çocukların izlemi erişkinlere göre farklılık gösterir. Büyüyen çocuğun farklı dönemlerinde farklı ilaç gereksinimleri olur, nakil sonrası birçok çocukluk dönemi hastalığı ile karşılaşılır. Bunların önlenmesi ve tedavisinde çocuk gastroenteroloji uzmanı yine yer alır. Beslenmelerini düzenler, ilaçlarını planlar. Gelişimde beliren aksaklıkları erken fark eder ve girişimde bulunur. Okuleğitim ihtiyacı ilgili gerekli yönlendirmeleri yapar. Çocuklarda karaciğer nakli yoğun emek sarf edilmesini gerektiren bir durumdur. Çocukların hayatını geçici bir süre için kurtarmak Ahmet, karaciğer nakili yapılan son hastamız değil, onların sağlıklı erişkinler olmaları ve Çocuk hastalıklarında ailenin doktora güveni esastır. Karaciğer nakil merkezlerinde ameliyat öncesi hekim- aile- hasta işbirliğinin gelişmesi nakil sonrası bu hastaların düzgün takibini de mümkün kılar. Karaciğer ması teknik olarak iyi bir ameliyat ve sonra- günlük yaşamlarına her sağlıklı çocuk gibi devam etmeleri hedeftir. Bu hedefin başarılsında yakın izlem ve yönlendirme ile mümkün olur. Sonuçta hem çocuk, hem aile, hem emek veren hekim-hemşire, hem toplum mutlu olmaktadır. 43 (Sol Baştan) Uzm. Dr. Yusaf GÜNAY, Uzm. Dr. Özlem CİĞERLİ, Doç. Dr. Eyüp KÜLAH, Doç. Dr. Ali İNAL, Prof. Dr. Alp DEMİRDAĞ, Prof. Dr. Nurhan ÖZDEMİR ACAR, Uzm. Dr. Gökçen GÖKCAN, Uzm. Dr. Ergün PARMAKSIZ, Uzm. Dr. Nida ÇEKİL. Başkent Üniversitesi İstanbul Uygulama ve Araştırma Hastanesi Organ Nakli Merkezi Üniversitemiz İstanbul Araştırma ve Uygulama Merkezi Hastanesi’nde, 7 Temmuz 2010 tarihinde nakil ruhsatı alınmasından sonra, 8 Ekim 2010 tarihinde, akrabalar arası böbrek nakli ile başlayan böbrek nakli programı o tarihten bu yana kesintisiz olarak devam etmektedir. Başkent Üniversitesi İstanbul Hastanesi Organ Nakil Merkezi’mizde, tecrübeli bir cerrahi ekip ve konusunda uzmanlaşmış kadro ile ileri teknolojik donanım kullanılarak böbrek nakilleri gerçekleştirilmektedir. Başkent Üniversitesi İstanbul Araştırma ve Uy44 gulama Merkezi Hastanesi bir vakıf üniversitesi hastanesi olarak İstanbul Anadolu yakasında hizmet vermekte olup hastanemize sağlık güvencesi ile böbrek nakli için başvuran SGK hastalarına (SSK, Emekli Sandığı, Bağ-kur) hem alıcının hem de vericinin nakil hazırlık aşamasından, nakil sırasında ve sonrasında gerekecek tedavileri de kapsayacak şekilde herhangi bir ek ücret talep edilmemektedir. hemşire ve sağlık personeli ekibinin deneyimi sayesinde organ nakli ameliyatları organ nakli merkezimizde yerleşmiş protokollerle rutin olarak yapılan bir ameliyat haline gelmiştir. Hastanemizin sahip olduğu gelişmiş teknolojiye ilave olarak doktor ekibimizle birlikte, ameliyathane, yoğun bakım ve serviste çalışan Tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de T.C. Sağlık Bakanlığı böbrek yetersizliği tanısı konan her hastanın tedavisi planlanırken Diğer branşlarda olduğu gibi tıbbın en önemli konularından biri olan organ naklinde de değerli hastalarımıza en iyi hizmeti vermek temel anlayışımızdır. için başvuran SGK hastalarına (SSK, Emekli Sandığı, Bağ-kur) hem alıcının hem de vericinin nakil hazırlık aşamasından, nakil sırasında ve sonrasında gerekecek tedavileri de kapsayacak şekilde herhangi bir ek ücret talep edilmeyecektir. Böbreklerimizin Görevleri ve Yapısı Böbreğin başlıca görevleri vücut su, tuz, kalsiyum dengesinin sağlanması, idrar aracılığı ile zararlı maddelerin ve ilaçların vücuttan atılması ve hormon, şeker metabolizmasına olan katkılarıdır. Böbrek yetmezliği ani (akut) veya sinsi (kronik) seyirli olmak üzere iki şekilde gelişebilir. Böbrek yetmezliği geliştiğinde diyaliz ve böbrek nakli gibi iki farklı tedavi yöntemi bulunmaktadır. ilk aşamada böbrek nakli konusunda bilgilendirilmesini ve her diyaliz hastasının eğer uygun sağlık koşullarını sağlıyor ise bir organ nakli merkezinde kaydının bulunmasını gerekli görmektedir. Böbrek nakli hazırlık polikliniğimize ilk kez başvurduğunuzda, sizi güler yüzlü ve profesyonel sağlık ekibimiz karşılayacaktır. Muayeneniz sonrasında gerekli kan tetkikleri ile radyolojik tetkikler istenecek ve birçok bölümde kısa sürede kontrolleriniz gerçekleştirilecektir. Size böbrek vermek isteyen bir akrabanız var ise canlıdan böbrek nakli, böyle bir şansınız yok ise kadavra böbrek nakli için cerrahi ekibimiz, nefroloji uzman doktorlarımız tarafından değerlendirileceksiniz. Organ Nakli Koordinatörü ve uzman ekibimiz tarafından böbrek nakli hakkında ayrıntılı bilgilendirmeniz yapılacaktır. Kadavra böbreği bekleme listesine kabulünüz sonrasında düzenli aralıklarla (6 ayda bir) kontrollere gelmeniz önerilecektir. Hastanemize sağlık güvencesi ile böbrek nakli Soru: Böbrek hastası böbrek nakline neden ihtiyaç duyar? Böbrek yetmezliği olan kişi hayatta kalabilmesi için kanındaki zehirli maddelerden kurtulması gerekmektedir. Bu amaçla kişiye ya diyaliz ya da böbrek nakli yapılmalıdır. Diyaliz iki şekilde yapılmaktadır. Hemodiyaliz yani hastanın bir makineye haftada 3 kez en az 4-5 saat süre ile bağlanarak bu zehirli maddelerden temizlenmesi yada periton diyalizi denilen karından su verip almaya bağlı yapılan ve her gün uygulanması gereken diyaliz yöntemleridir. Her iki diyaliz yönteminde de kişi sosyal yaşamından, işinden, gücünden olur ve tamamen bağımlı olarak yaşamaya başlar bu kişi kendisi ve toplum için üretici halden çıkıp tamamen tüketici bir duruma bürünür. Ülkemizde ne yazık ki böbrek naklinin hayat kurtarıcı bir tedavi yöntemi olduğunu bilmeyen diyaliz hastaları mevcuttur. Bu sorunları aşmada devletin yanında diyaliz hastalarına ve medyaya görev düşmektedir. Hastalar organ nakli merkezlerine başvurarak bekleme listelerine girmeli eğer canlı vericileri varsa organ nakli için gerekli işlemleri yaptırmalıdırlar. Soru: Diyalize giren ve böbrek nakli uygulanan hastaları yaşamda neler beklemektedir? Bir kere en önemli hadise yaşam süresidir. Böbrek yetmezliği olan ve diyalize giren bir kişinin yaşam süresi böbrek nakli yapılan kişiye göre oldukça kısadır. Yeni diyalize başlamış bir hastanın 5 yıl sonra hayatta kalma şansı %30 civarında iken böbrek nakli yapılan kişide bu oran %80-90 civarındadır. Yaşam süresi açısından bu inanılmaz fark bütün Dünya’yı organ nakline yöneltmiş durumdadır. Fark sadece yaşam süresi ile sınırlı kalmamakta kişinin yaşam kalitesini de belirlemektedir. Diyaliz hastası iş göremez ve sosyal yaşamında çöküntüye uğrar buna karşın böbrek nakli yapılan kişi eski sağlığına hızla kavuşur ve işine, yarıda kalan sosyal yaşamına geri dönüp kendi ve toplum için üretici hale geçer. Böbrek Nakli Ameliyat Tekniği Nedir? Çalışmayan kendi böbrekleriniz genellikle çıkarılması için özel bir neden yok ise vücudunuzda bırakılır. Ameliyat sırasında nakledilen sağlıklı böbrek, batında kasığın hemen üzerine, sağ veya sol tarafa yerleştirilir. Bu böbreğin atardamarı karın alt kısmında bulunan büyük bir atardamara, toplardamarı da yine karnın bu kısmında bulunan büyük bir toplardamara birleştirilir. İdrar borusu ise idrar torbasına (mesane) bağlanır. Gelişen ameliyat teknikleri ile tecrübeli cerrahi ekibimizin gerçekleştireceği ameliyat genelde 3-4 saat sürecektir. Soru: Böbrek nakli başarı ile uygulanan bir operasyonmudur.? Evet. Tıpda meydana gelen ilerlemeler sonucunda organ ve doku nakilleri günümüzde başarı ile uygulanmaktadır. Böbrek nakli en sık ve uzun süreden buyana başarı ile uygulanan bir nakildir. Oragn bağışı ile listelerde bekleyen hastalara yeni bir yaşam hediye edilebilir. Ameliyat Sonrası Süreç Nasıldır? Ameliyattan sonra hastanede kalma süresi her şeyin normal geliştiği ve sürdüğü koşullarda, ortalama 1-2 hafta kadardır. Bu sırada hastanın sağlığının takibi ve hastanın konforu için en uygun koşullar sağlanmıştır (Odalarımızda hastaya özel monitör sistemi, kişisel hijyen ve bakım için en iyi koşullar ve hastanın konforu için özel koşullar sağlanmıştır) bağışlamasına izin verilmez. Soru: Akrabasına böbrek veren kişide ameliyat sonrası kısa ve uzun vadede herhangi bir tıbbi problem görülür mü? Canlıdan böbrek nakilleri 1954 yılından buyana başarı ile uygulanmaktadır. O tarihten buyana yapılan birçok çalışmada bu sorunun cevabı aranmış ve varılan sonuç akrabalar arası böb45 rek nakillerinde kısa ve uzun vadede böbreğini bağışlayan kişide ciddi herhangi bir probleme rastlanılmamıştır. Ancak biz böbrek vericisi olan kişileri yıllık olarak ünitemizde muayene ve tetkiklerini yaparak bu kişileri daimi olarak gözlem altında tutmaktayız. Soru: Böbreğini bağışlayan kişi hastanede ne kadar süre kalmakta ve işine ne zaman dönebilmektedir? Hastanede kalış süresi 2-3 gün civarında olup 15-20 gün içerisinde iş başı yapabilirler. Ev hanımlarının yaklaşık 6-8 hafta boyunca ev işleri esnasında ağır yük kaldırmamalarına özen göstermelerini istiyoruz. Benzer şekilde spor aktivitesi olarak ilk 6-8 hafta boyunca hafif egzersizleri önermekteyiz. Ağır fiziki iş yükü olan kişilerde ameliyat sonrası iş başı süresi işin cinsine göre 1 aya kadar uzamaktadır. Soru: Canlıdan böbrek naklinde böbrek vericisi için bir yaş sınırı varmı? Evet. 18 yaş alt sınır olarak tespit edilmiştir. Ancak sağlıklı ve gönüllü olan her 18 yaşını tamamlamış kişilerin verici olabilmesini belirleyen bir takım sosyal durumlarında verici için uygun olması gerekmektedir. Üst sınır genelde 65 yaş olarak belirlenmiş olmakla birlikte vericinin genel sağlık durumu ve yapılan tıbbi testlerin uygun olması halinde bu sınır çok daha yukarılara 70-75 yaşa kadar çekilebilir. Soru: Böbrek vericisi olmaya karar vermiş olan bir bayanın böbreğini bağışladıktan sonra gebe kalmasında engel bir hal varmıdır? Hayır yoktur. Böbreğini bağışlamış olan bir kişi ameliyatı takiben bir kaç ay içerisinde hamile kalabilir. Böbrek vericisi olmak kişinin hamile kalmasına engel bir durum teşkil etmez. Soru: Ameliyat böbrek vericisine mali yükümlülük getirir mi ? Hayır. Ameliyatın vericiye hiçbir maliyeti yoktur. Soru: Tek böbrekli kalmak sorun yaratır mı? Hayır. Toplumda tek böbrekli doğan insan mevcuttur. Bu kişiler tek böbrekle yaşamlarını normal biçimde sürdürürler. Her hangi bir nedenle tek böbreği alınan kişide geride kalan diğer böbrek büyüyerek alınan böbreğin görevini de yerine getirir. Tek böbrekli kişiler hiçbir sorun yaşamadan hayatlarını sürdürebilirler. 46 Soru: Doku ve organ bağışı nasıl yapılır? Akrabalar arası böbrek vercisi olamayan böbrek hastalarına organ temini ancak organ bağışı yolu ile olmaktadır. İnsanların organlarını bağışlamamaları en doğal hakkıdır ama böyle düşünen insanların, organ yetmezliği gelişince organlarını bağışlamış kişilerden organ naklini kabul etmesi dürüst bir davranış değildir. Ülkemizde ne yazık ki bir çok kişi organ bağışının önemini organa ihtiyacı olduğunda takdir etmektedir. Bu sorunun aşılması tek başına sağlıkçıların sorunu değil toplumun bütün katmanlarını ilgilendirmektedir. Organ bağışını arttırmak amacı ile muhtarların, öğretmenlerin, camide hocaların halkı her gün bilinçlendirmeleri gerekmektedir. Organ bağışı yapmak isteyen kişinin yakınında bulunan bir sağlık merkezine ya da sayıları giderek artan organ bağış kampanyalarında yapılabilir. 18 yaşını dolduran kişiler hiçbir etki altında kalmadan, iki tanık huzurunda doku ve organ bağış belgesi ve organ ve doku bağış senedini doldurarak organlarını bağışlayabilir. Organ bağış senedi iki nüsha olup bir nüshası kurumda saklanır diğer nüsha ise il sağlık müdürlükleri aracılığı ile sağlık bakanlığına yollanır. Bu senet sayesinde ülkedeki organ bağışının sayısı takip edilebilmektedir. Soru: Organ bağış senedi organ mafyasının eline geçebilir mi? Mafya böyle gönüllülük usulüne dayalı konularla ilgilenmez. Mafya gönüllü olarak organlarını para ile satan kişilerle ilgilenir. bağışçı aileye yüklenmez. Hatta organ bağışında bulanan kişinin defin işlemleri organ bağışı merkezlerince özenle gerçekleştirilmektedir. Soru: Organ bağışında bulunmuş bir kişinin beyin ölümü sonrası organlarının alınması esnasında cenazenin görünüşünde herhangi bir değişiklik meydana gelir mi? Hayır. Beyin ölümü olmuş kişiden organ alınması işlemi diğer tüm ameliyatlarda olduğu gibi çok dikkatli bir biçimde yapılması gerekmektedir. Bu işlemin gerçekleştirilmesi sırasında ölünün vücudu kesinlikle bütünlüğünü korumaktadır. Bu ameliyat oldukça teknik bir ameliyat olup bu işlem ülkemizde ancak 30-40 kadar cerrah tarafından geçekleştirilebilmektedir. Soru: Böbrek bekleme listesindeki hastaların sosyoekonomik durumu listedeki bulundukları sırayı belirler mi? Hayır. Kişinin sosyoekomik durumu listedeki durumunu kesinlikle belirleyemez. Zengin veya güç sahibi olmanın bu sıra üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Kadavra sırasına yazılan bir hasta Ulusal bekleme listesine kayıt olmuş demektir. Ulusal organ paylaşım sisteminde bağışlanan organın dağılımı kan grubu ve doku uyuşması gibi tıbbi kriterlerin yanında listede bekleme süresi, hastalığın şiddeti gibi bir takım kriterlere uygun bir şekilde yapılmak zorundadır aksi takdirde bu koşullara uymadan geçekleştirilecek bir nakil işleminin başarılı olması beklenemez. Soru: Organ bağış kartı tek başına yeterlimidir? Hayır. Organ bağışında bulunduğunuzu mutlak suretle aile yakınlarınız ile paylaşmanız gerekmektedir. Yakınlarınıza organ bağışının vasiyetiniz olduğunu söyleyiniz. Hiçbir doktor sadece organ bağış kartına bakarak, hasta yakınları ile konuşmadan organ nakli yapmak istemez. Organ bağış kartı yakınlarınızın bu zor anında vereceği kararı kolaylaştıracaktır. Soru: Organ bağışında bulunulduktan sonra vazgeçilebilir mi? Evet. Yanınızda taşıdığınız kartı yırtarak ve yakınlarınıza öldükten sonra organ bağışı yapmak istemediğinizi bildirerek vazgeçebilirsiniz. Soru: Organ bağışında bulunan kişiden hastane masrafları alınır mı? Bağıştan doğan masraflar hiçbir zaman Sonuçta listeye giren hastalar bilmelidirler ki organ paylaşımında adeletli bir dağıtım sistemi uygulanmaktadır Soru: Canlı akrabası olmayan kişilerin yurt dışında örneğin: İran, Pakistan, Mısır, Rusya gibi ülkelerde böbrek nakli olması uygun mudur? Hayır. Bunun nedeni adı geçen ülkelerde uygulanan nakillerde maalesef uygun donör seçimi yapılmamakta nasıl olsa yabancı hasta deyip kişilerin canları tehlikeye atılmaktadır. Takılan organın kimden, hangi şartlarda alındığı enfeksiyon veya başka türde bir hastalık taşıyıp taşımadığı tamamen karanlıkta kalan noktalardır. Bu gibi ülkelerde ameliyat olduktan sonra çok ağır durumda hastaneye yatırdığımız birçok hasta mevcuttur ne yazık ki bu hastaların çoğu enfeksiyondan kaybedilmektedirler. konuştuğumuzu ve onun bu konuya olan ilgisini hatırlıyorum. Böbrek Nakli Başkent Üniversitesinin bir mensubu ve on bir yıl önce bir trafik kazası sonucu yaşamı sona eren şansız genç bir insanın böbreği ile yaşayan bir transplantlı olarak, “Organ Nakli Ozel Sayisi” icin deneyimlerimi aktarmam istenildiginde ‘Transplantasyon’ konusunun yaşamımda ne kadar önemli bir yer tuttuğunu bir defa daha ve çarpıcı şekilde idrak ettim. Meğer ben, başarılı bir böbrek nakli sayesinde sağlıklı yaşamak yanında bu konudaki tüm aşamaları bizzat yaşamışım. 1960’lı yılların başında İstanbul Tıp Fakültesi öğrencisi iken Dr. Gürbüz Barlas Cleveland Clinic’te ilk böbrek diyaliz cihazını yapan ve geliştiren Dr. Willem Kolf’un yanında uzun yıllar çalıştıktan sonra ülkesine dönmüş ve getirdiği bir suni böbrek cihazını İstanbul Tıp Fakültesi 2. Cerrahi Kliniğinde çalıştırmaya başlamıştı. Bu cihaz bugünkü cihazlardan çok farklıydı. Litrelerce su ve kilolarca da tuz gerektiren dev bir kazandan ve kocaman bir motordan oluşuyordu. Doğal olarak da bunları taşıyacak ve kazana dolduracak kişilere ihtiyaç vardı, işte bu görevde benim gibi bir çömeze kalıyordu. İlkel şartlarda gerçekleştirilen diyalizler hastaları derinden etkiliyor sıvı ve elektrolit dengelerini düzenlemek için günlerce çalışmak gerekiyordu. Kader kırk yıl sonra 2000 yılı ortalarında beni de bir diyaliz hastası yaptığında bu büyük buluşun değerini ve geçen zaman içinde geçirdiği aşamaları çarpıcı şekilde gördüm. Haftada üç gün akşamları işimden çıktıktan sonra diyalize giriyor ve bittikten sonra kendi kullandığım otomobil ile evime gidebiliyordum. Eski uygulamaları bilen bir kişi için bu adeta bir mucize idi. İşte bu vesile ile ülkemizde bir çok modern diyaliz merkezi açan ve bu yöntemin yaygın olarak kullanımını sağlayan değerlimeslektaşım ve dostum Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın ne denli büyük görüş açılı bir hekim ve vatansever olduğunu bir daha anladım. 1971 yılında NIH’in Immunoloji bölümünde çalışan bir öğrencimin yardımıyla doku uyumunu belirlemekte bir ilk olan Terasaki tablalarını getirttim ancak bütün çabalarıma rağmen bu testleri yapacak hiçbir laboratuar bulamadım ve böylece transplantasyon konusuyla ilgim bitmiş oldu. Böbrek Nakli Olan Doktorumuz Prof. Dr. Cemalettin TOPUZLU 1963 Ekim ayında cerrahi uzmanlık eğitimime devam amacıyla A.B.D ne gittiğimde böbrek transplantasyonu, cerrahları en çok ilgilendiren konuların başında geliyordu. İnsan da ilk başarılı böbrek transplantasyonu 1954 yılında Murray tek yumurta ikizlerinde gerçekleştirilmiş ancak bağışıklık sistemi ile ilgili bilgilerin yetersizliği ve etkin immunosupressif ilaçların yokluğu uygulamanın sınırlı kalmasına yol açıyordu. Teknik sorunların çözümlenmiş olmasına karşın uygulama alanının ikizlerle kısıtlı kalmaya devam etmesi cerrahi camiada büyük bir tedirginlik ve üzüntü yaratıyor hemen hemen her bilimsel toplantıda bu konu açılıyordu. Çalışmalar bağışıklık sistemini daha iyi anlamak, bunu baskılayacak yeni maddeler bulmak, karaciğer, kalp, akciğer gibi organların transplante edilebilmesi için gerekecek cerrahi teknikleri geliştirmek ve organların prezervasyonu üzerinde odaklanmıştı. Ben de kısa bir süre organ prezervasyonunda adeta mucizevi bir kimyasal olarak görülen ancak sonra beklentileri karşılamayan DMSO adlı madde ile kısa bir süre çalışma olanağı bulmuştum. 1969 yılında yurda dönüp Hacettepe Tıp Fakültesi Genel Cerrahi kliniğinde çalışmaya başladığımda o tarihte uzmanlık eğitimini yapmakta olan Prof. Mehmet Haberal ile tanıştım ve onunla birlikte % 0.1 lik gümüşnitrat solüsyonunu yanıklarda başarı ile uygularken, sıklıkla transplantasyon konusunda da 2000 yılında bir süre hemodializ ile yaşamımı sürdürdüm ancak bu şekilde yaşamanın ne kadar büyük bir nimet olduğunun bilincinde olmama karşın, yavaş yavaş belirmeye başlayan fiziksel ve ruhsal yan etkiler yaşam kalitemi olumsuz etkileme ye başladı işte o andan itibaren transplantasyon olanaklarını araştırmaya giriştim. Doğal olarak değerli dostum Prof. Mehmet Haberal’a da başvurdum kimseden esirmediği yakın ilgiyi benden de esirgemedi ve gerekli testlerden sonra beni bekleme listesine aldı. 2 Ocak 2001 gecesi evimin çalan telefonumu açtığımda o anın hayatımın en önemli aşamasının başlamak üzere olduğunu anladım, trafik kazasında yaşamını kayıp eden Çorlu’lu bir gencin ailesinin, organlarını bağışlamış olduğunu ve bu nedenle gerekli testlerin yapılması için İstanbul Tıp Fakültesi’ne çağrılıyordum. Ertesi gün böbrek başarılı bir ameliyatla takıldı ve yaşamımın en büyük mucizesi böylece gerçekleşti. İnanın bu duyguyu şu anda bile tam olarak tanımlamak ta güçlük çekiyorum, insan yaşama ne kadar sıkı bağlı imiş. Sağlıklı olmak doğanın ne büyük bir nimetiymiş. Kendini Tıp bilimine adamış kişiler ne yüce insanlarmış. Eğer hasta olmanın ne olduğunu yaşayarak öğrenmeseydim kendim de bir hekim olmama rağmen kendini insanlara şifa vermeye adamış fedakar meslektaşlarımın insan ırkının en seçkin kişileri olduklarına şu anda inandığım kadar inanmazdım. Prof. Dr. Cemalettin Topuzlu Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı İstanbul Uygulama ve Araştırma Hastanesi 47 Başkent Üniversitesi Adana Uygulama ve Araştırma Hastanesi Organ Nakli Merkezi 26.06.1998 tarihinde kurulmuş olan Başkent Üniversitesi Adana Uygulama ve Araştırma Merkezi kuruluşundan bu güne dek bölgede yapılmayan ve eksikliği olan sağlık hizmetlerini, kaliteden ve bilimsel bilgiden ödün vermeden sunmayı amaç edinmiştir. 48 Ülkemizde kronik böbrek yetmezliği hastalığı landıktan sonra Sağlık Bakanlığı’na müracaat olan hasta sayısındaki belirgin artışa rağmen edilerek gerekli denetimler tamamlandı. Genel hastalığın asıl tedavisi olan böbrek naklinin Cerrahi Bölümü sorumluluğunda olmak üzere aynı oranda artmaması bu önemli sağlık soru- böbrek nakli ruhsatı alındı ve ilk böbrek nakli nunun giderek büyümesine neden olmaktay- ameliyatı 08.02.2010 tarihinde gerçekleştiril- dı. Bu nedenle merkezimizin kuruluş amacı- di. Hastanemizde böbrek nakli merkezine bağ- na uygun olarak böbrek nakli ameliyatlarının lı ayrı bir yataklı servis mevcuttur. Nakil son- başlatılması Başkent Üniversitesi tarafından rasında hastalarımızın takip edildiği bu ünitede hedef olarak belirlendi. Bu hedefe yönelik ola- 6 oda ve 12 yatak bulunmaktadır. Hastanemiz rak Başkent Üniversitesi Adana Uygulama ve Yüreğir ameliyathanesinde bulunan 10 adet Araştırma Merkezinde gerekli klinik ve labo- ameliyat salonundan 2’si organ nakli ame- ratuar çalışmaları yapılarak hazırlıklar tamam- liyatları için ayrılmış olup, alıcı ve vericiyi (Sol Baştan) Doç. Dr. Şule ÇOLAKOĞLU, Doç. Dr. Sedat YILDIRIM, Doç. Dr. Bilkay BAŞTÜRK, Yrd. Doç. Alper PARLAKGÜMÜŞ, Prof. Dr. Aytül NOYAN, Doç. Dr. Kenan ÇALIŞKAN, Doç. Dr. Nurcan CENGİZ. aynı anda ameliyata alabilecek donanım ve böbreğin ultrasonografi ile değerlendirilmesi Hastanemizde canlı vericiden böbrek nakli altyapıya sahiptir. Gerekli durumlarda cerrahi amacıyla radyoloji bölümümüzce üst düzey olacak hastaların organ nakli ameliyatına ha- yoğun bakım ünitesinde nakil olan hastalar Doppler ultrasonografi cihazları ile günün her zırlıkları hastalara istedikleri takdirde organ için kullanılabilecek özel oda şeklinde yapılan- saatinde hizmet verilmektedir. nakli servisine yatırılarak yapılmakta ve bu hazırlık dönemi yaklaşık 5 iş günü içerisinde dırılmış yoğun bakım yatakları da mevcuttur. Hastanemizde böbrek nakli hastalarının nakil Merkezimizde ilk böbrek nakli ameliyatının tamamlanarak hastalar ameliyata hazır hale öncesi hazırlıkları sırasında doku uyumlarının gerçekleştirildiği 08.02.2010 tarihinden bu- getirilmektedir. Böbrek nakli ameliyatı olan belirlenmesi ve takiplerinde gerekli immünolo- güne kadar 81 hastaya böbrek nakli uygulan- hastalar ameliyat sonrası dönemde yaklaşık jik testlerin yapılması amacı ile kurulmuş olan mıştır. Bu hastaların 68’inde canlı vericiden, 7 gün hastanede takip edilmekte ve sorunu bölgenin en kapsamlı immünoloji-doku tip- 13’ünde ise kadavradan sağlanan böbrek kul- olmayan hastalar 7. gün sonunda kontrole lendirme laboratuarı da mevcuttur. Ameliyat lanılmıştır. Bu hastaların 46’sı (%57) erişkin, gelmek üzere taburcu edilmektedir. Böbrek sırasında ve ameliyat sonrası takiplerde nakil 35’i (%43) ise çocuk (pediatrik) hastalardı. nakli için böbreğini bağışlayan hastalar ise 49 genellikle ameliyat sonrası 4 günde hastaneden taburcu edilmektedirler. Böbrek nakli merkezimizde iki doçent ve bir yardımcı doçent olmak üzere 3 genel cerrahi doktoru görev yapmaktadır. Bu doktorlarımız; Doç. Dr. Sedat Yıldırım (Genel Cerrahi Kliniği ve Transplantasyon Bölüm Sorumlusu) Doç. Dr. Kenan Çalışkan Yard. Doç. Dr. Alper Parlakgümüş İmmünoloji – Doku Tiplendirme Laboratuarı İmmünolojik çalışmalar Organ Transplantasyon işlem zinciri önemli bir halkasıdır. Yapılan çalışmalarla, organ alıcı adayı hasta ile verici (donör) adayı arasında doku uyumunun olup olmadığı, verici adayına karşı erken dönemde organ reddine neden olabilecek hücresel ve salgısal bileşenlerin varlığı ve niteliği araştırılmaktadır. Bu tip reaksiyonların gelişmemesi ve azaltılması için nakil öncesi alıcı ve vericinin tüm immünolojik testlerinin güncel ve modern yöntemlerle belirlenmesi ve yorumlanması en uygun vericinin belirlenmesini sağlar. Başkent Üniversitesi Adana Uygulama ve Araştırma Merkezi İmmünoloji-Doku tiplendirme laboratuarı (DTL) 29.11.2009 tarihinde Sağlık Bakanlığı tarafından denetlenerek 18.03.2010 tarihli Doku Tipleme Laboratuarı ruhsatını almış ve Türkiye’ de ki toplam 32 ruhsatlı laboratuardan birisi olarak organ nakli immünolojisi alanında çalışmalarına başlamıştır. Amacımız canlıdan ve kadavradan yapılacak solid organ nakilleri ve hematopoietik kök hücre nakilleri ile ilgili hasta ve verici adaylarına ait testlerin ve ayrıca bilimsel araştırma çalışmaların bilimsel ve teknolojik yenilikler takip edilerek, personel eğitiminin devamlılığı sağlanarak, doğru, hızlı ve güvenilir şekilde yapılmasını sağlamaktır. Bu amaçla laboratuarımızda teknik açıdan yeni, güvenilir ve düzenli olarak kalite kontrolleri yapılan cihaz ve malzemelerin kullanılması sağlanmış, çalışan personelin eğitimi teorik ve pratik olarak dersler, kurslar ve kongrelere katılım ile desteklenmiştir. 50 Laboratuvarımızda çalışılan HLA doku tiplendirme testleri ve panel reaktif antikor (PRA) testleri için NEQAS (İngiltere), Balkan EPT ve Polonya tarafından yapılan üç ayrı dış kalite kontrol programına katılım sağlanmış olup, ayrıca iç kalite kontrol programımız da bulunmaktadır. Sağlık Bakanlığı tarafından, 22 Eylül 2011 tarihinde yapılan denetim sonucu DTL laboratuarımızın gerekli şartları tamamen karşıladığı bildirilmiştir. Doku tiplendirme laboratuvarımız 7 gün 24 saat çalışarak tüm bölgeye hizmet vermektedir Ulusal koordinasyon merkezinden (UKM) gelen istekler vakit kaybetmeden en kısa sürede sonuçlandırılarak UKM’ye bildirilmektedir. Gaziantep Üniversitesi ve Maraş Sütçü İmam Üniversiteleri ile anlaşmalı olarak, gelen istek doğrultusunda, bu merkezlerin canlıdan ve kadavradan yapılacak organ nakilleri için talep edilen tüm testleri çalışılmakta ve en kısa sürede sonuçlandırılmaktadır. Bu çalışma programı içerisinde dış merkezlere 2010-2011( ekim ayına kadar) tarihleri arasında, seroloji (CDC) ve akım sitometri (flow cross-match) yöntemi ile toplam 306 çapraz karşılaştırma (cross-match) çalışması yapılmıştır. Doku tiplendirme laboratuarında çalışılan testler: - HLA doku tiplendirme testleri: SSP ve SSOP yöntemleri ile düşük ve yüksek çözünürlüklü kitlerle çalışılabilmektedir. - Serolojik çapraz karşılaştırma (komplemana bağlı sitotoksisite; CDC cross-match) ve - Akım sitometrik yöntemlerle çapraz karşılaştırma (Flow-cross-match) testleri, - Luminex ile panel reaktif antikor (PRA) tarama ve tanımlama testleri, - Lenfosit alt gruplarının belirlenmesi - Endotel hücre antikorlarının varlığını araştırılması Doku tiplendirme laboratuvarı ekibi Doç.Dr. Bilkay Baştürk (Nakil Merkezi Sorumlusu) Doç.Dr. Şule Çolakoğlu (Uzman doktor) Bio. Nihan Aldırmaz Aslan (İmmünoloji Lab Sorumlu biyoloğu) Bio. Bircan Kantaroğlu (Doku tiplendirme Lab. Sorumlu biyoloğu) Transplantasyonda Girişimsel Radyoloji Transplantasyonda gerek perkütan (dışarıdan), gerekse endovasküler (damar içi) işlemlerin yeri gün geçtikçe artmaktadır. Bu işlemler sayesinde özellikle ameliyat sonrası dönemde ortaya çıkabilen tıbbi veya cerrahi problemler ile mücadele edebilmek kolaylaşmaktadır. Günümüzde en çok uygulanan nakiller olan karaciğer ve böbrek nakli sonrasında girişimsel radyoloji etkin rol almaktadır. Karaciğer naklinden sonra erken veya geç dönemde sıkça sorunlarla karşılaşılır. Safra yolu problemleri en sık ve tedavisi en güç problemlerdir. Bu gibi durumlarda PTK (Perkütan Transhepatik Kolanjiografi), safra yolu drenajı, safra yollarına balon dilatasyonu gibi işlemler girişimsel radyoloji bölümü tarafından uygulanmaktadır. Ayrıca ameliyat sonrası dönemde ortaya çıkabilen damar problemleri ve sıvı koleksiyonlarını tedavisi de yine girişimsel radyoloji ünitesinde yapılmaktadır. Karaciğer ve böbrek nakilleri sonrasında damarsal sorunların tedavisinde balon anjiyoplasti ve stentleme sık uygulanan ve etkin yöntemlerdir. Ameliyat sonrasında gelişebilen böbrek ile ilgili bazı tıbbi problemlerin tanısı için gerekli görülen ultrasonografi eşliğinde uygulanan böbrek biyopsileri, böbrek toplayıcı sisteminde gelişen sorunlarda uygulanan perkütan nefrostomi ve stent yerleştirilmesi de radyolojinin uygulama alanları arasındadır. Bu işlemler hastanemizde Prof. Dr. Levent Oğuzkurt sorumluluğunda yapılmaktadır. Anestezi Ve Reanimasyon Bölümü Böbrek nakli, böbrek yetmezlikli hastanın normal yaşama dönmesi için çok önemli bir fırsattır. Ancak sorunsuz bir yöntem değildir. Her şeyden önce nakil ameliyatı genel anestezi altında bazen de epidural anestezi altında yapılan ciddi bir ameliyattır ve genel anestezi almanın doğal risklerini taşır. Böbrek nakli olacak kronik böbrek yetmezliği hastaların birçoğunda böbrek hastalığı zemininde gelişen kalp, akciğer, sinir sistemi, iskelet sistemleri hastalıkları ile karşılaşılır. Bu durumdan dolayı bu hastaların cerrahi müdahaleleri ve anestezi uygulamaları daha fazla önem ve dikkat gerektirmektedir. Hastanemizde böbrek nakli ameliyatları sırasındaki anestezi uygulamaları, tam donanımlı ameliyathane koşullarında ve bu ameliyatlar konusunda deneyimli anestezi doktorları tarafından yapılmaktadır. Gerekli durumlarda hastalar organ nakli için özel hazırlanmış yoğun bakım ünitelerinde izlenebilmektedir. Bu bölümde Doç Dr. Şule Akın ve Uz. Dr. Pınar Ergenoğlu hastalarımıza hizmet vermektedir. Patoloji Bölümü Böbrek nakli ameliyatları genellikle sorunsuz olarak yapılsa da, uygulanan cerrahi işlemlere veya alıcı ile verici arasında oluşan doku reddine bağlı bazı cerrahi veya tıbbi sorunlar nakil sonrası erken dönemde görülebilmektedir. Nakil yapılan böbrekte vücudun ret yanıtının ne şekilde ve nasıl olduğunun belirlenmesinde nakil yapılan böbrekten alınan kesici iğne biyopsileriyle tanının konması önemlidir. Bu tanıya göre gerekli tedavinin bir an önce yapılması, nakil yapılan böbreğin korunması açısında önem taşır. Böyle durumlarda günün her saatinde hizmet verebilecek, nakil böbrek dokusunda değerlendirme yetisine sahip bir patoloji bölümünün olması nakil merkezleri için mutlak gereklidir. Hastanemizde de günü her saati çalışabilen kapsamlı bir patoloji laboratuarı mevcut olup, böbrek nakli patolojisi konusunda uzman Dr. EmineTuba Canpolat tarafından hastalarımıza hizmet verilmektedir. Böbrek Nakli Olmak İsteyenler Nereye Müracaat Etmeliler? Canlıdan böbrek nakli ameliyatı olmak isteyen yetişkin hastalar aralarında kan bağı olan akrabaları veya evli olan kişiler eşleri ile birlikte organ nakli yapılan merkezlere müracaat etmelidirler. Hastanemizde böbrek nakli olmak isteyen erişkin hastalar ise Başkent Üniversitesi Adana Kışla Yerleşkesinde bulunan Organ nakli polikliniğine, çocuk hastaların ise Başkent Üniversitesi Seyhan Hastanesi Çocuk Nefroloji bölümüne müracaat ederek kan ve doku uyumu tespit edilmeleri halinde böbrek nakli için hazırlıklar en kısa sürede yapılarak organ nakilleri gerçekleştirilecektir. Bu hazırlık dönemi 5 gün içerisinde tamamlanmaktadır. Kadavradan böbrek nakli olmak isteyen hastalarımızda kadavra listesine yazılmak için Başkent Üniversitesi Adana Kışla Yerleşkesinde bulunan organ nakli polikliniğine müracaat etmeleri gerekmektedir. 51 23 NİSAN ETKİNLİKLERİ 19.04.2008 52 25.04.2009 23 NİSAN ETKİNLİKLERİ 24.04.2010 16.04.2011 53 Fransa 2009 Transplantasyon Olimpiyatları Kuveyt 2001 54 Kuveyt 2007 Transplantasyon Olimpiyatları Macaristan 1999 55 Türkiye 2001 Transplantasyon Olimpiyatları Macaristan 2002 56 Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi 10.Sokak, No:45 Bahçelievler/ANKARA Tel: (0312) 212 68 68 Faks: (0312) 223 73 33 www.baskent-ank.edu.tr