“The HUB”: Kapadokya Kültürleri için Modern Bir Ziyaretçi Merkezi
Transkript
“The HUB”: Kapadokya Kültürleri için Modern Bir Ziyaretçi Merkezi
FIRST PUBLISHED IN ENGLISH, 2010. ‘THE HUB ́. A CONCEPT FOR A MODERN VISITOR CENTRE AND MUSEUMMUSEUM FOR CAPPADOCIAN CULTURES. INTERNATIONAL JOURNAL OF THE INCLUSIVE MUSEUM, VOLUME 3, ISSUE 2, S.155-170. COMMON GROUND, ILLINOIS “The HUB”: Kapadokya Kültürleri için Modern Bir Ziyaretçi Merkezi ve Kapadokya Kültürleri Üzerine “Müzeler-Müzesi” Fikri Andus Emge, Göreme-Nevşehir, Türkiye Özet: “The HUB” UNESCO Dünya Mirası Listesinde ve Türkiye’nin ortasında bulunan Göreme-Kapadokya için modern bir dokümantasyon ve ziyaretçi merkezi olarak tasarlanmıştır. “The HUB” modern İnternet Teknolojileri ile donatılacak ve belli başlı turistik noktalardan kolaylıkla erişilebilir olacaktır. Geniş bir yelpazeyi kapsayan bilgi seçeneklerinin yanı sıra, bistro kafe, müze mağazası, IMAX sinema salonu ve farklı odalardaki sunum alanları gibi diğer olanaklar, sınırlı bir süre içinde ziyaretçilere sunulan bilginin miktarının ve niteliğinin en üst seviyede olmasına yardımcı olacaktır. Şu anda bölgede bulunan müzeler geçmiş dönemler üzerine odaklanmalarına rağmen, bu dönemlerin arka planı ve şartları üzerine neredeyse hiç tarihsel ve etnografik bilgi sunmamaktadırlar. “Merkez,” Kapadokya üzerine var olan koleksiyonları ve tarihsel kalıntılar, açık hava mekânları, arkeolojik kazılar gibi konularda araştırma kaynaklarını çağdaş ve iyi sunulmuş bir biçimde bir araya getirerek aynı zamanda akademik bir kurum işlevi görecektir. Modern İnternet Teknolojilerinin yoğun kullanımı ve kablosuz ağ erişimi sayesinde ziyaretçiler kendilerine ait akıllı telefonlar ve portatif aygıtlar aracılığıyla daha fazla bilgi edinebileceklerdir. Bilgi farklı dillerde, kamusal ekranlar ve geniş bant internet/intranet ağı yoluyla sunulacaktır. Yerel paydaşların doğrudan katılımıyla çağdaş ve iletişimsel biçimde sergilenecek ve sunumu iyi yapılmış nesnelerle “The HUB” ayrıca kendi başına “kapsamlı” bir müze işlevi görecektir. Sergiler Kapadokya’nın doğal jeolojik yapısı ve coğrafyasına vurgu yapacak, bölgenin etnografyası, maddi ve maddi olmayan kültürü üzerine derinlemesine bir bakış sunacaktır. Bunu yaparken, İslamiyet ve Hıristiyanlığın tarih içinde uzun yıllar barış içinde yan yana yaşamış olması gibi bölgenin karmaşık ve zengin tarihinin çeşitli yönlerini göz önünde bulunduracaktır. Anahtar sözcükler: Dünya Mirası, Kapadokya, Kültürel Miras, Miras Yönetimi, Müze Yönetimi, Müze Kavramı, Kapsamlı Müze, Bilgi ve Belge Merkezi, Ziyaretçi Merkezi, Dijital Teknoloji, Dijital Müze, İnternet Teknolojileri, Turizm, Turizm Antropolojisi “The HUB” (Merkez) Fikri: Aşağıdaki metin üst düzeyde akademik bir çalışma olmaktan çok, Nevşehir ilinde bulunan ve Orta Anadolu’nun UNESCO Dünya Mirası Listesindeki en önemli varlığı olan “Göreme Milli Parkı ve Göreme Kaya Yerleşimleri” için, teknolojideki son gelişmelere uygun ve kapsamlı bir müze kurulmasına yönelik yeni bir öneridir. Merkez konsepti yerel halkın çıkarları ile gelişmekte olan turizm endüstrisi ve ona bağlı iş kollarının çıkarlarını kaynaştırmanın yanı sıra, giderek artan sayılarda dünyanın her yerinden gelen yabancı ve yerli turistlerin beklentilerini karşılamaya yardımcı olacak biçimde tasarlanacaktır. Bu öneri bir kültür ve müze antropologu olarak son 30 yıldır Göreme’de tanık olduğum hızlı kültürel değişim ve turizmdeki müthiş büyüme üzerine kişisel gözlemlerime dayanmaktadır.1 Uluslar arası turizm Kapadokya’da milyonlarca dolarlık bir sektör haline gelirken, ben de ziyaretçilerle müzeler ve ilgi noktaları arasında yeni, modern ve daha işlevsel bir arabirime duyulan gereksinim üzerine kafa yoruyor ve böyle bir şeyin daha önce neden yapılmadığını merak ediyordum. Yabancı uzmanlar ve ziyaretçilerin yanı sıra yerel halk ve yetkililerin de doğrulayacağı üzere, bölgedeki önemli turistik yerlerin çoğunda, Kapadokya’nın tarihi ve kültürü üzerine güvenilir ve ayrıntılı bilgi bugüne kadar neredeyse hiç sunulmamıştır. Az sayıdaki tabela ve panolardaki bilginin ötesine geçmek için ziyaretçiler ya işinin ehli bir rehber tutmak, ya da yörenin tarih harikalarını ve karmaşık yapısını anlayabilmek için bu eşsiz bölgeyi kendi başlarına çalışmak zorundadırlar. “The HUB” fikri aklıma birkaç ay önce koca makinelerin kazdığı, terk edilmiş bir taş ocağını gezerken geldi. Geniş boş tüneller ve koridorlar arasında dolaşırken, Kapadokya’da zaten iyi tanınan diğer belli başlı ziyaret alanlarına modern dijital yöntemlerle bağlanabilecek ve hem bilgi-belge merkezi hem de müze işlevi görecek çağdaş bir ziyaretçi merkezi hayal ettim. Giderek artan sayıda insan akıllı telefon ve iPad gibi küçük bilgisayarlar kullandığından, modern bir dokümantasyon merkezinin gerek yöreye özgü, gerekse en geniş anlamda Kapadokya üzerine kaliteli dijital bilgiyi nasıl kapsayabileceği üzerine düşündüm. Binayı, hem “yerel” bilgiyi hem de daha derinlikli dijital bilgiyi içerebilecek, bir bilgisayar MERKEZİ gibi iyi yönlü akış sağlayan bir yer olarak hayal ettiğimden, MERKEZ terimini de projemin başlığı olarak seçtim. Gözümde canlandırdığım yer yalnızca bir “müzeler-müzesi” olmayacak, aynı zamanda bilgi teknolojilerinin çağdaş kullanımlarını müze sunumları ile birleştiren, Kapadokya üzerine bir bilgi merkezi, bir “ziyaretçi merkezi+” olacaktı. Projeye dâhil olacak yerel, ulusal ve uluslar arası yetkililerin çeşitliliği düşünüldüğünde, projenin masraflı bir iş olacağı ve koordinasyonla ilgili çözülmesi gereken sorunlar çıkacağı şüphesizdir. Ama modern bir ziyaretçi merkezine kesinlikle gereksinim vardır ve görebildiğim kadarıyla bunun başka bir alternatifi de yoktur. Bu önerinin geliştirilmesinde önemli katkılarını esirgemeyen tüm yerli ve yabacı meslektaşlarıma ve Kapadokyalılara teşekkür etmek istiyorum. Andus Emge, © Ekim 2010 Hedefler Kapadokya esas olarak kültürel Dünya Mirası Listesinde bulunan bir turizm güzergâhı ve Türkiye’nin merkezindeki en önemli turist varış noktalarından biri olarak öne çıkmaktadır. Hızlı ekonomik ve toplumsal değişiklikler ve Kapadokya’ya gelen kültüre meraklı turistlerin sayısındaki artış nedeniyle, yalnızca yörenin hızla yitirilen geleneksel kültürünün belgelenmesine değil kültür turizmini bölgede daha çağdaş ve etkili bir biçimde sunmaya duyulan gereksinim de artmaktadır. Bu çalışmanın amacı UNESCO Dünya Mirası Listesinde bulunan Göreme-Kapadokya bölgesi için modern bir bilgi ve belge merkezi projesi sunmaktır. Bu ziyaretçi ve belge merkezi, konukların bölge hakkında bilgi edinebilecekleri ve çevrede bulunan birçok ören yeri ve küçük müze hakkında bir şeyler öğrenebilecekleri bir mekân işlevi görebilir. Çeşitli sergiler aracılığıyla ve örneğin belki bir IMAX sinemasını da içeren çağdaş bir sunum yaklaşımıyla, çeşitli yabancı dillerde Kapadokya hakkında kapsamlı bilgi verebilir. “The HUB” Kapadokya’nın kendine özgü doğası, jeolojisi, tarihi, kültürü ve geçirdiği toplumsal değişimler hakkında ziyaretçilerin genel bir fikir edinmesini sağlayacaktır. Önerdiğimiz ziyaretçi merkezi, şu anda bölgeyi kısa süreli ziyaret edenlerin ulaşamadığı çeşitli genel bilgileri sunacaktır. Şu anda Kapadokya’da hali hazırda bilinen ziyaret noktaları ve ören yerleri daha önce olduğu biçimde bireysel ve bağımsız rollerini sürdüreceklerdir. Ancak bazen aralarında epeyce mesafe bulunan tüm bu uzak yerler, çağdaş Bilgi Teknolojileriyle “The HUB” dediğimiz bilgi merkezine bağlanacaktır. Bunun sonucunda, bu uydu mekânlar ana merkezin uzaktaki bireysel organları olarak işleyecek ama bağımsız yapılarını koruyacaklar ve ana ziyaretçi merkezinde kendileri hakkında yapılacak tanıtımın yararını göreceklerdir. Genel konsept açısından bu öneri Amerika Birleşik Devletlerindeki Yellow Stone ve Grand Canyon gibi Milli Parklarda bulunan ziyaretçi merkezleriyle, ya da dünyadaki diğer benzerleriyle kıyaslanabilirse de, “The HUB”in planlaması sıfırdan yapılacağından ve Bilgi Teknolojisiyle bağlanacağından, benzerlerine kıyasla biraz daha güncel ve çağdaş olmalıdır. Turizm Güzergahı ve Dünya Mirası olarak Göreme-Kapadokya 1985 yılında Kapadokya’nın merkezindeki bölge “Göreme Milli Parkı” olarak tanımlanmış ve UNESCO’nun hem Kültür hem de Doğa Mirası listelerine girmeye hak kazanmıştır. Kapadokya her zaman doğu ve batı arasındaki birçok kültür için önemli bir köprü rolü oynamıştır. Yaklaşık 15.000 yıl önce, Neolitik dönemlerde, “Aşıklı Höyük”te ve Kapadokya’nın içinde ve çevresinde insanlar yerleşmişlerdi. Daha sonraki dönemlerde, bölge sürekli olarak farklı kültürlerin ve politik sistemlerin karşılaşma alanı olmuştur. Zaman içinde Hititler, Persler ve Zerdüştler Kapadokya’da egemen olmuşlar, en sonunda da Selçuklu Türkleri 12. Yüzyılda Anadolu’yu fethetmişlerdir. Günümüz Türkiye’sinin başkenti Ankara’nın iki yüz kilometre güneydoğusunda bulunan Göreme-Kapadokya bölgesi ay yüzeyine benzer manzarası, tüf kaya oluşumları, tarihi mağara evleri ve Bizans dönemine ait kayaya oyulmuş yüzlerce kilise ve manastırıyla ünlüdür. Göreme-Kapadokya Milli Parkı’nın çevresindeki merkezi alan yaklaşık 80 km2 olmasına rağmen, ay yüzeyini andıran bu ana bölgenin dışında bile turistlerin düzenli olarak günübirlik ziyaret ettikleri çok sayıda güzel yer bulunmaktadır. Ihlara Vadisi, Aşıklı Höyük Neolitik kazı alanı, Derinkuyu ve Kaymaklı’daki meşhur yer altı şehirleri, Soğanlı Vadisi, eski bir Rum kasabası olan Mustafa Paşa/Sinasos, Kayseri’nin doğusunda eski bir Asur ticaret merkezi olan Kültepe’nin bitişiğindeki Gölü Dağı’ndaki Hitit kalıntıları, Göreme merkez bölgesi dışında bulunan en önemli turistik yerlerden yalnızca bazılarıdır. Arazinin büyük bölümü özel mülkiyet olup, yalnızca kaya oluşumları ve tarihi kalıntılar yetkililerin kontrolü altındadır. Kapadokya ayrıca yerel tarihin önemli bir özelliği olan ilkel mağara mimarisiyle ünlüdür. İnsanlar özel barınma gereksinimleri yüzünden asırlar boyunca yumuşak volkanik tüf kayaya oyulmuş mağara evlerde yaşamışlardır. 6. ve 8. yüzyıllarda en önemli gereksinim saklanmak iken, daha sonra Osmanlı-Türk döneminde alanın daha güvenli ve açık kullanımı ihtiyacı öncelikli hale gelmiştir. İlk dönemlerde mağara evleri keşişlerin kalabalıktan uzak ve yalıtılmış biçimde yaşayabilmeleri için oyulmuşsa da, ana ve geç Bizans döneminde giderek artan sayıda Hıristiyan toplulukları bu gözden uzak Kapadokya vadilerine gizlice yerleştikçe, bölge çok popüler hale gelmiştir. Hem güvenli bir sığınak hem de kapalı depolama alanı olarak kullanılmak üzere yakındaki ovalarda büyük ve gizemli yeraltı mağara sistemleri oyulmuştu. Bizanslı askerlerin Arap ve Perslerin sürekli akınlarını durdurmak üzere birkaç kuşaktır bu eski Doğu Roma sınırına yerleştirildikleri düşünülürse, bu yeraltı mağaralarının bir tür “Truva Atı” rolü oynamış olmaları da olasıdır. Bizanslı askerlere genellikle para yerine erzak olarak ödeme yapıldığından, bu yeraltı kalelerinin birçoğu ordu yığınağı görevi görmenin yanı sıra büyük saklama siloları olarak da kullanılmış olabilirler. “Yeraltı Şehirleri” denilen bu yerlere girmek insanda klostrofobi uyandırsa da, yine de günümüzde turistler arasında popülerdir. Daha sonraki Türk egemenliği altındaki huzurlu dönemlerde, daha önceki korunma ve saklanma kaygıları artık birincil öncelik olmadığından, gündelik yaşam gereksinimlerine yönelik, ya da depo ve güvercin evleri olarak kullanılmak amacıyla birleştirilmiş ve birbirine eklenmiş yeni tüf mağaralar oluşturulmuştur. Canlı Bir Manzara Kapadokya’nın doğal manzarası bölgenin en önemli zenginliklerinden biridir. Yüzyıllar boyunca yöre çiftçileri verimli topraktan yararlanarak, doğrudan geleneksel yaşam biçimleri ve mağaralarda saklama yöntemleri ile uyumlu tarımsal teknikler geliştirmişlerdir. Milli Park’ın etrafındaki alanlarda geleneksel tarım ve bahçe tekniklerinin çoğu kaybolmuş ve yalnızca traktörlerle kolayca ulaşılabilen tarlaların bakımı günümüze kadar sürdürülmüştür. Asmalar, kayısı ağaçları ve kabaklar ile rengârenk bir sürü bahçe giderek vahşi doğayla karışsa da, bu durumun da kendine özgü bir çekiciliği olduğu inkâr edilemez. Ama yaşayan kültür manzarası da Dünya Mirasının bir parçası olarak görülmelidir. Göreme-Kapadokya milli parkı eşsiz kayalardan ya da eski Bizans kaya manastırları ile kiliselerinden daha fazla bir şeydir. Gerçek manzara yalnızca jeoloji ve erozyon ile değil, kültür ve geleneğin birçok yönü tarafından da oluşturulur. Bu nedenle, eğer kadim kültürel manzara korunmak isteniyorsa, kamu yatırımlarının bölgesel işbirliği girişimleri ile ilintilendirilmesi gerekir. Var olan Müzeler ve Ören Yerleri Tüm Kapadokya bölgesi bizzat bir “müze” olarak görülebilir. Bölge boyunca, ören yeri tabelası konulmamış yerlerde bile aniden karşınıza dünyanın en eşsiz jeolojik biçimleri çıkar. Elbette, T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı bölgedeki çok önemli yerleri özel turistik ziyaret noktası olarak tanıtmaktadır ve ziyaret edilebilecek bir kaç müze bulunmaktadır. Kapadokya bölgesi 100 km’yi bulan geniş bir alana yayıldığından, bu görülecek yerlerin çoğu birbirinden oldukça uzak ve ulaşımı güçtür. Ne yazık ki, değişik ülke ve yaş gruplarından gelen ziyaretçilerin çoğunun Kapadokya’yı gezmek için iki ya da üç günü geçmeyen kısıtlı bir zamanları olduğundan, uzaktaki müzeleri ve ören yerlerini ziyaret etmek her zaman olanaklı olmamaktadır. Kapadokya’da şu anda var olan müzelerin ve ören yerlerinin çoğu T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kurulmuş ve işletilmekteyken (“Göreme Açık Hava Müzesi,” “Zelve Açık Hava Müzesi,” “Yeraltı Şehirleri,” “Nevşehir Arkeoloji Müzesi”, vb.), diğer çeşitli ören yerleri Çevre ve Orman Bakanlığı’nın ya da yerel belediyelerin sorumluluğu altındadır. Bu yerlerin bir kısmında giderek daha çok sayıda ve daha iyi hazırlanmış bilgi panoları görsek de, hükümet ya da belediye sorumluluğundaki birçok yerde, Dünya Mirası olan söz konusu mekânın karmaşık tarihi ve doğal çevresi hakkında hiçbir bilgi yoktur. Kısacası, ziyaretçiler kültürel ve tarihsel bilgiye hasrettir. Gerçekten de, birçok ziyaretçi tek tek ören yerlerindeki sunumun kültür turizminin çağdaş gereklerini karşılayamadığından şikâyet etmekte, bu yerlerdeki tabelalarda konuyla ilgili genel bilgiler ve iyi sunulmuş sergiler beklemektedirler. Bu nedenle, Kapadokya’ya kültür amaçlı gelen ziyaretçi sayısı arttıkça, bölgeyle ilgili nitelikli bilgiye duyulan gereksinim artmaktadır. Turistin tutumu yalnızca turistler için değil, kamu sektörü yöneticileri ve çeşitli ticari çıkarlar için de önemlidir. Mirasın yönetimi düşünüldüğünde bu konuyu, mirası yönetenlerin bu değerli tarihi çevreleyen karmaşık ilişkiler ağını, birçok paydaşın değerlerini ve çıkarlarını karşılayacak bir biçimde anlamak için çaba sarf ettikleri bir süreç olarak görmemiz gerekmektedir.2 Ancak şu anda bu eşsiz Dünya Mirasının farklı kültürel yönlerini kapsamlı ve kolaylıkla sindirilebilir bir biçimde sunan çağdaş bir konsept ne yazık ki bulunmamaktadır. Birçok durumda Kapadokya üzerine açık seçik anlaşılır bir genel bilgi eksikliği söz konusudur. Birçok ziyaretçi bölgeden Kapadokya’nın tarihi, yerel kültürü ya da doğası üzerine yanlış izlenimlerle olmasa bile yanıtlanmamış sorularla ayrılmaktadır. Bu nedenle, Dünya Mirası Listesindeki bu bölgeye ilgi duyan ziyaretçilere temel bilgileri vermek genellikle yalnızca profesyonel eğitim almış resmi turist rehberlerine kalmaktadır. Ancak birçok durumda, tek düşündükleri halı mağazalarından alacakları yüksek komisyonlar olan ve kendilerini turistlere pazarlayan eğitimsiz ve bilgisiz rehberler yanlış bilgiler de vermektedirler. Açıkça görüleceği üzere, bölgenin zengin kültürel ve tarihi mirası bugünkü durumu hak etmemektedir. Kapadokya’yı Keşfetmek Her yıl Kapadokya’yı ziyaret eden bir milyondan fazla insanın çoğu iki ya da üç günlük organize paket turlar yoluyla otobüslerle gelirler. Başka bir ziyaretçi türü de kültür ve doğa meraklısı, bağımsız seyahat eden ve Kapadokya’daki konaklamasını yerel seyahat acenteleri ya da ev sahipleri aracılığıyla ayarlayan bireylerdir. Göreme-Kapadokya Milli Parkının ana bölümünü keşfetmenin en iyi yolları arasında yürüyerek, bisikletle, at sırtında ve giderek artan biçimde balonla dolaşmak sayılabilir. Biraz daha uzakta kalan ören yerlerine yalnızca bisikletle, mobiletle, arazi araçlarıyla, araba ya da minibüs turlarıyla ulaşılabilir. Araç kiralamak ya da tura katılmak için çok sayıda yer bulunduğundan, “kendi Kapadokya’nızı keşfetmek” söz konusu olduğunda ziyaretçilerin birçok seçeneği bulunmaktadır. Ancak Kapadokya’nın büyük bölümü turistler tarafından hâlâ ziyaret edilmeyi beklemektedir ki, bu bölümde, Türkiye’deki hızlı gelişme nedeniyle yakında kaybolabilecek olan günümüz Anadolu’sunun geleneksel tarım ve basit yaşam biçimi sürdürülmektedir. Ekonomik Gelişme ve Yerel Bilginin Kayboluşu Kapadokya yalnızca son 25 sene içinde önemli bir turist çekim merkezi haline gelerek bölgede müthiş bir ekonomik büyümeyi hareket geçirmiştir. Bu bölgeyi kendi başlarına ziyaret eden turistler kendi deneyimlerine önem verdikleri ve her ziyaretlerini en iyi biçimde değerlendirmek istedikleri için,3 Kapadokya gerçeküstü bir manzara içinde dolaşmak ve tarihin geniş bir dilimine tanık olmak açısından dünyadaki en iyi yerlerden biridir. Ama Dünya Mirası deyince hemen akla gelen alanların sınırlandırılması ve “anıtlaştırma” eğilimi sıklıkla yerel toplulukların haklarını yitirmelerine ve kıyıya itilmelerine neden olabilir. Bu bir yana, kültür turizminin gelişmesinin ve Dünya Mirası Listesinde olmanın bölgedeki insanlar, özellikle de daha bir kuşak önce turizmin önemli bir etkisini hissetmeden geleneksel biçimde geçimlerini sağlayan yöre halkı için önemli sonuçları vardır.4 Miras insanların temiz havadan doğaya, maddi ve gayrı maddi kültüre kadar korumak istediği her şeyi kapsayan bir terim olarak yorumlanabileceğinden, kuşkusuz ki Dünya Mirası statüsünde olmak bölgenin anlamını güçlendiren yeni bir coğrafi kimlik de yaratır.5 Modernleşme hız kazandıkça ve Kapadokya’yı ziyaret edenlerin sayısı arttıkça, tipik topluluklardaki “yerel bilgi” hızla kaybolmaktadır.6 Bu değişiklikleri anlamak için, günümüz Türkiye’sindeki genel modernleşmenin ve kentleşmenin sonucu olan Kapadokya’daki toplumsal değişiklikleri ve geleneklerin yitirilmesini de göz önünde bulundurmalıyız. Ama kayda değer bir köy kültürünün yanı sıra kaybolmakta olan yöresel kültürün önemli sayıda kalıntıları hâlâ mevcut olduğundan, yitirilmekte olan geçmişi mümkün olduğunca farklı biçimlerde belgelemek acil bir gereksinimdir. Bir merkez kurulacak olursa, insanlar bu bilgiye erişebilecekler ve ortak bir geçmişte kendi köklerini bulmak geleceğe dönük kapsayıcı bir kimliğin yaratılmasını bile sağlayabilecektir.7 Çeşitli Paydaşlar Kapadokya’da değişik işlevleri ve statüleri olan çeşitli kuruluşları bir araya getirerek eşgüdümü sağlayacak gerçek anlamda tek bir yapı bulunmadığından, “The HUB” çalışma grupları yoluyla bu özerk kuruluşların etkinliklerini ve çıkarlarını birleştirecek bağımsız bir ara birim işlevi görebilir. Bu işlev yerel yöneticilerle yakın işbirliğini de içermelidir. Ayrıca, köy bazında yerel toplulukların sorunları dikkate alınmalıdır. Koruma ve kültürel turizm meraklılarına tanıtım üzerine yapılan vurgu, genellikle mekânların yerel topluluklar tarafından gündelik kullanımı konusuna yeterince önem verilmemesi anlamına gelmektedir.8 Bu proje dünyanın dört bir yanından gelerek ya Kapadokya’da yaşayan, ya da bölgeyi ziyaret eden çeşitli paydaşlar ve turistler bulunduğunu da göz önüne alacaktır. Bu nedenle, eğer “The HUB” gibi bir proje öneriyorsak, yabancı ziyaretçilerin yanı sıra yöre halkını, yerli turistleri hesaba katmak, öğrencilere ve çocuklara ulaşmak zorundayız. “The HUB”in bir hedefi de, dünyanın her yerinden gelen değişik yaş gruplarından ziyaretçilerin kendilerine özgü ihtiyaç ve ilgilerine yönelik bilgi ve hizmet olanakları sunmak olacaktır. Ziyaret edenin kim olduğuna bağlı olarak bir serginin nasıl farklı biçimlerde “görülebileceğini” ve kullanılabileceğini deneyimlemek çığır açıcı olacaktır. Bir mültimedya arabirimi olarak “The HUB” ziyaretçilere kendi dillerinde, kişisel gereksinimlerini karşılayacak bilgi sunacaktır. Müze Oteller ve Birleştirilmiş Modeller Günümüzde önemli tarihsel ve doğal miras mekânlarını ve geleneksel köyleri gayet gayrı resmi bir biçimde, mahalle düzeyinde bile pazarlamaya yönelik giderek yükselen bir akım göze çarpmaktadır. Bizzat Kapadokyalılar uygulamalı pazarlama stratejilerinden ve genel modernleşme yöneliminden etkilenmekte ve böylece sayıları giderek artan “butik oteller,” restoranlar ve barların yanı sıra, yöre insanının sahip olduğu ve profesyonel biçimde işlettiği çok sayıda diğer turistik işletmeyi de görmekteyiz. Hatta bunun sonucunda şimdilerde, Dünya Mirası Göreme-Kapadokya “markasını” yöre halkına ait “butik” sınıfı işletmelerle birleştirme yönünde yeni ve kayda değer bir eğilim vardır. Özel lüks sınıf turistik işletmelere “Müze Otel” ya da “Miras Turları” adı verilmektedir. Özel sermayeye ait ve devlete karşı bir sorumluluğu olmayan bu “müze oteller” ve “miras işletmeleri” iyi seçilmiş yüksek nitelikli nesnelerle küçük sergiler düzenleyebilmektedirler. Bizzat müze kavramının “butik” hale geldiğini görmek ilginçtir; öyle ki, ortaya yeni bir seçkin turist işletmesi türü çıkmıştır. Bir “müzede” uyumak konsepti yalnızca “havalı” olmayıp aynı zamanda iyi de satan bir fikirdir. Ancak bir sürü güzel nesne “müze otellerde” şık biçimde sergilenmesine rağmen, sergilenen bu şeyler genellikle Kapadokya’nın gerçek kültürüne ait şeyleri temsil etmez, zira bu parçalar sıklıkla yöreyle ilgisi olmayan başka bölgelere ve kültürlere aittir. Bu durumun, Kapadokya’ya turist akınından önceki geleneksel yaşama ilişkin tipik etnografik koleksiyonlar sergileyen “Ortahisar Folklor Müzesi” gibi az sayıda istisnaları vardır. Ama müzenin amacı ile uyumsuz plastik mankenlerin kullanıldığı diyoramalarıyla, söz konusu müzenin sergileme tarzının modası geçmiştir. Yine de bu müze, ziyaretçilere bazı eski objeleri görme ve bu objelerin çevredeki köylerde eskiden (bazı durumlarda hâlâ) kullanılma biçimi hakkında bir fikir edinme olanağı sunar. Ama bu müze yerel maddi kültürü tanıtmaya çalışmasına rağmen, müzenin mülkiyeti ve yönetimi özel şahsa aittir ve giderlerini karşılamak için esas olarak bünyesindeki lüks restoranın gelirine muhtaçtır. Başka bir saklı müze örneği de, eski Rum köyü Sinasos/Mustafapaşa’daki küçük “Bebek Müzesi”dir. Güzelce onarılmış eski bir Rum evindeki bu müze, pansiyon olarak kiraya verdiği odalardan da gelir elde eder. Böylelikle, yıllar geçtikçe, kültürel ve ticari yaklaşımların birlikte sunulduğu birleşik modellerle daha sık karşılaşılmaktadır. Bu durum kültüre ilgi duyan turiste daha nitelikli bir seyahat deneyimi sağlamakta, bunun sonucunda bu birleşik modellerde genellikle herkes kazançlı çıkmaktadır. Kapadokya’da konaklanabilecek yerler çok çeşitlidir. Hatta bunlardan bazıları “Babayan Kültür Evi” gibi, ya da bölgeye yerleşmiş yabancıların yerel ortaklarıyla birlikte sanat ve kültürü bir arada sundukları “Fairy Chimney Inn” adıyla bilinen “Kapadokya Akademisi”nin otantik misafir odaları gibi modern sanat galerileri ya da sanat misafir evleridir.9 Şimdilerde bir müzenin eğitici imgesi ile açıkça ticari odaklı bir hizmeti kaynaştıran ve markalaştıran yerel özel yatırımcıların öncülük ettiği, kendi yağıyla kavrulan işletme modellerini görmek oldukça ilginçtir. Bunun sonucunda, turizm piyasasına tam zamanında yanıt veren ve ayakta kalabilmek için kendi gelirini yaratan, marka haline gelmiş miras ve müze otel kavramı ile karşı karşıyayız. Ama bu birleşik modeller kültür ve sanata kendi başlarına katkıda bulundukları için, bu işletmelerin tümü sonuçta kültürel kaygılarla hareket etmekten çok ancak yalnızca ticari düşündükleri sürece işleyebilirler. Bu nedenle, modern bir bağımsız kültür merkezine hâlâ ihtiyaç vardır. Kapadokya için bir “Ziyaretçi Merkezi+” olarak “The HUB” “Merkezin” ana fikri, aralarında yüksek düzeyde bir karşılıklı etkileşimi sağlayabilmek için, şu anda Kapadokya’da var olan çeşitli müzeleri ve ören yerlerini tek bir bilgi dağıtım ve değişim merkezine bağlamaktır. “The HUB” esas olarak bağımsız ve hiyerarşik olmayan, bilgi verme amaçlı bir ilgi noktası olacaktır. Ancak “The HUB”in, şu anda hali hazırda var olan diğer ören yerleri ve müzelerin özerkliğine saygılı, kendi başına bir tür “müzeler-müzesi” olması da amaçlanmaktadır. Düşüncemiz Kapadokya’daki çeşitli ilgi noktalarını, “The HUB”in bir Kapadokya bilgi merkezinin “anabilgisayarı” işlevini görecek biçimde Bilgi Teknolojileri yoluyla mantıklı bir biçimde birbirlerine bağlamaktır. Bilgi sürekli olarak çok yönlü olarak yayılacak ve değişik yerlerdeki insanlar bireysel terminaller ve WIFI aracılığıyla birbirlerine eşit biçimde erişebileceklerdir. “The HUB” UNESCO Dünya Mirası Listesindeki Göreme-Kapadokya’nın özellikle doğası ve kültürü üzerine çağdaş bir yöntemle bilgi sağlayacaktır. Yöredeki müzeler tarihi bina örnekleri sunmasına rağmen, Kapadokya tarihinin çeşitli dönemlerinin arka planı ve şartları ile ilgili neredeyse hiç tarihsel ve etnografik bilgi verilmemektedir. Bu nedenle “The HUB” varolan her çeşit yerel materyalin, maddi ve maddi olmayan kültürel bilginin bulunacağı bir akademik kurum, belge merkezi ve bilgi-arabirimi olarak işlev görebilir. Etnografik koleksiyonlar, tarihsel fotoğraflar, belgeler, öyküler ve maddi olmayan kültür hem arşivlenecek hem de dijital olarak ulaşılabilir olacaktır. Bölgenin en önemli arkeolojik kazı alanları ve ören yerlerine de haritalandırılmış bir rehberlik sistemiyle dijital olarak ulaşılabilecektir. Böylece, “The HUB” esas olarak rahat ve dinlendirici bir atmosferde yüksek nitelikli bilgi sağlayan modern bir “ziyaretçi merkezi+” işlevi görecektir. Açık alanların yanı sıra farklı dillerde ulaşılabilen geniş kapsamlı bilgi bir bistro kafe, müze mağazası, IMAX sinema salonu ve değişik odalardaki sergi alanlarının tümü her çeşit ziyaretçiye Kapadokya hakkında nitelikli bilgi sağlamaya yardımcı olacaktır. Sanal Kapadokya Teknolojik seçeneklerin hızlı gelişimi ve dijital sistemlerdeki etkileşimli tasarım güncel medya ile tarihsel mirası birleştirmenin yeni olanaklarını sunmaktadır.10 “The HUB” yüksek hızlı bir dâhili ağ aracılığıyla dijital geniş bant ulaşımıyla donatılacaktır. Modern İnternet Teknolojileri ile görsel-işitsel ağ olanaklarının ve donanımının yoğun kullanımı ziyaretçilere yüksek düzeyli etkileşim olanakları sağlayacaktır. Son yıllarda birçok modern gezgin kendilerine ait modern akıllı telefon aygıtlarıyla yolculuk yapmaktadır. Bu aygıtlar yalnızca GPS ve dijital harita seçenekleri değil video, mp3, WIFI, UMTS (G3) ve hatta bugünlerde piyasaya çıkacak olan NGMN (4G) erişimi seçenekleri de sağlamaktadır. Bu nedenle “The HUB” ziyaretçiler için büyük ölçüde aygıtları ile uyumlu, çeşitli düzeylerde dijital bilginin (rehberlik dosyaları, GPS temelli görülecek yerler hakkında bilgi, WIFI ya da internet yoluyla diğer müzeler ve yöre hakkında tarihsel ve genel bilgi sunacak özel uygulamalar) ulaşılabildiği modern bir arabirim işlevi görebilecektir. “Merkezin” planlanmasında özellikle dikkat edilmesi gereken bir tehlike, görsel-işitsel donanımın ve yazılımın ziyaretçinin deneyim sürecinin önüne geçmesidir. “Merkezin” amacı mekânın sahici deneyimiyle günümüzün dijital Bilgi Teknolojilerini birleştirecek seçenekleri sunmak ve böylece ziyaretçilerin tarihsel bilgilerini çağdaş bir biçimde derinleştirmektir. Tur rehberlerinin sunduğu klasik analog bilgiye ek olarak, ziyaretçiler çeşitli yerleri gezerken Kapadokya hakkında modern dijital bilgiye de erişebileceklerdir. Bu dijital bilgi, çeşitli paydaşların o anki gereksinimlerine yanıt verecek biçimde ulaşılabilir olmalıdır. Yurtdışından gelen konuklar halka açık sunumlar ve ister kendi portatif aygıtlarıyla ister kiralık kulaklık ve diğer portatif araçlarla erişilebilen geniş bant internet/dâhili ağ yoluyla, Kapadokya’nın doğası ve tarihi, bölgede yürütülmekte olan projeler, kazılar ve sergiler hakkında genel bir bilgi edinebileceklerdir. Günümüzde Web 2.0 teknolojisi bile mekânları birbirine bağlamak için tek bir görselişitsel düzeyden daha fazla seçenek sunmaktadır; böylelikle “The HUB” aynı zamanda özel bloglar, Facebook, Flickr, Youtube, wikis ve gelecekte ortaya çıkacak olan diğer ağlar ve bilgi websiteleri yoluyla kendini tanıtmak üzere kullanılacaktır. Yakında piyasaya çıkacak olan Semantic Web 3.0 ve HTML 5’in teknik özellikleri, kullanıcıların özel yazılım uygulamalarını ağın kendi web tarayıcısı aracılığıyla çalıştırmak için ağı bir platform olarak kullanmalarına olanak tanıyacaktır. Kapadokya gibi bir Dünya Mirasını çağdaş bir biçimde çekip çevirmek için belki de en önemli buluş, kullanıcısı ile daha pratik bir biçimde iletişebilen ve böylece kişisel gereksinimlere yönelik bilgiyi aramayı çok daha akıllıca yapabilen Semantic Web’dir. Anlaşılacağı üzere “Merkez,” benzer donanım ve Netware birbirine bağlı ve erişilebilir olan diğer alt- bölgelerdeki ören yerleri ile çift taraflı bağlantılı bir tür dijital arabirim görevi görecektir. Kapadokya’da uzak mekânlardaki kullanıcı terminalleri ve kablosuz bağlantı alanı geniş bantlı ağ yoluyla “The HUB”e bağlanacağından, Kapadokya’nın dört bir yanındaki diğer müze ve ören yerleri internet ana sayfaları yoluyla (örneğin www.asiklihoyuk.org) ulaşılabilir olacak, web kameraları ve diğer görsel-işitsel yöntemler sayesinde bir yerdeki ziyaretçi uzaktaki başka bir yere gerçek zamanlı olarak erişebilecektir. Yunanistan’ın kuzeyindeki Nea Kavalis’te bulunan “Kapadokya Çalışmaları Merkezi” gibi Kapadokya dışındaki önemli yerlere ve kurumlara da bağlantı kurulacaktır. “The HUB”in önemli bir bölümü de, anabilgisayarda her gün güncellenecek bir web sayfası olacak ve bu sayfa uyumlu bir http protokolüne dayanan dijital bilgi ağının ana hattı olacaktır. Bu web sayfası yoluyla her çeşit dijital bilginin yanı sıra uzaktaki ören yerleri, sergiler ve görülecek ya da yapılabilecek diğer etkinlikler hakkındaki bilgiler çeşitli dillerde ziyaretçilere sunulacaktır. Ziyaretçilerin çoğu İngilizce konuşulan ülkelerden, Almanya’dan, Fransa’dan, Japonya’dan, Kore’den, Yunanistan’dan, İtalya’dan, İspanyolca konuşulan ülkelerden, hatta bugünlerde giderek artan sayıda Çin ve Rusya’dan geldiği için, ziyaretçilerin ilgi duyduğu kültürel konularda sunulan bilgiler için özel çeviri yapılacaktır. “The HUB”in Bölümleri Ziyaretçilerin ilk ve son izlenimlerini edinecekleri yer olarak “The HUB”in lobisi ziyaretçilere Kapadokya’yı gezerken görülecek ve öğrenilecek şeyler hakkında anlaşılır temel bilgiler sağlayacaktır. Danışma masasındaki özenle hazırlanmış bilgi ve broşürler “The HUB”in nasıl kullanılabileceği hakkında yol gösterecektir. Lobi alanındaki çeşitli noktalarda ziyaretçilerin bireysel kullanımı için kişisel bilgisayarlar bulunacaktır. Kapadokya’daki tüm önemli ören yerleri geniş ağ aracılığıyla birbirine bağlanacak, böylece uzak yerlerdeki web kameraları başka bir yerdeki görsel durum hakkında bir fikir verebilecektir. Ziyaretçiler ihtiyaç duyduklarında farklı ekranlarda slayt ve video film gösterimleri yapılabilecektir. “The HUB”deki müze-mağazası çağdaş sanat ve el sanatı ürünlerini sergileyecek ve bu ürünlerin ticari açıdan hak ettikleri değeri bularak yok olmamalarına katkıda bulunacaktır. “Göreme Açık Hava Müzesi”nde bulunan zincir mağaza dışında da, ziyaretçiler turistlerin bölgedeki deneyimlerini temsil eden tipik objeler11 satın alabileceklerdir. Rozetler, çantalar ve diğer hediyelik eşyalardan çeşitli el yapımı ürünlere kadar satılacak her şey kaliteli olacaktır. Özel bir kitapçıda değerli yerel yazın örnekleri, haritalar, nitelikli CD-ROM’lar, DVD’ler ve yöreyle ilgili bilgiler içeren taşınabilir bilgisayar bellekleri satın alınabilecektir. Müze mağazası aynı zamanda online mağaza işlevi görecek, böylece ziyaretçiler yurtdışından alışveriş yapabilecekler ve Kapadokya ziyaretlerine ait anıları yaşatabileceklerdir. Yöreye ait restorasyon maketlerinin yanı sıra posterler, bilgilendirici materyaller ve sunumu iyi yapılan önemli etnografik nesneler ziyaretçiye Kapadokya’nın mimarlık tarihi, sanatları ve el sanatları hakkında kabataslak bir fikir verecektir. Bir bilgi arabirimi olarak “The HUB”e bağlanmak için çok çeşitli seçeneklerin yanı sıra, rahatlamak ve düşünmek için ayrılmış geniş alanlar bulunacaktır. Bu alanlarda konuklar ziyaretlerinden beklentileri üzerine düşünebilecekler, gruptaki diğer arkadaşlarını beklerlerken dinlenebilecek, kendilerine ait aygıtlarla (Netbook, iPad, akıllı telefon, mp3 çalar, vb.) yerel ağa bağlanabilecekler ya da yalnızca geleneksel biçimde postaya vermek üzere kartpostallarını yazabileceklerdir. “The HUB”deki bistro insanların düşünürlerken ya da müzeyi gezmeye hazırlanırken bir şeyler atıştırıp kahve içecekleri dinlendirici ve rahatlatıcı bir mekân olacaktır. Burası ziyaretçilerin bir şeyler içmek üzere bir araya gelip oturacakları, müze ziyaretine hazırlanacakları ya da gördükleri sergiler ve edindikleri bilgiler üzerine düşünebilecekleri bir yerdir. Müze bölümü Kapadokya’nın tarihi, doğası ve yörenin kültürü üzerine her tür bilgiyi sunacaktır. Bir belge merkezi olarak, öyküleri ve yöreye ait maddi olmayan kültürün arşivlenebilir öğeleri de dâhil olmak üzere toplama ve saklama işlevini yerine getirecektir. Amaca uygun yerel kültürün ve bilginin merkezi bir veritabanı yoluyla en geniş anlamda arşivlenmesi ve dijital ortama aktarılması sonucunda Kapadokya’ya dair gideren gelişen bir “bellek” yaratılacak ve bu belleğe “The HUB” aracılığıyla doğrudan bağlanılabilinecek ve erişilebilecektir. Böylelikle “The HUB” sergideki “klasik” etnografik iletişim nesneleri ile modern bir görsel-işitsel sistemi birleştirerek, birçok farklı düzeyde etkileşimli bir deneyim sağlayacaktır. Bir Kapadokya “Müzeler-Müzesi” “The HUB”in ana özelliklerinden bir tanesi, ziyaretçilerin Kapadokya’daki diğer yerel müzeler ve ilgi noktalarına İnternet Teknolojileri yoluyla doğrudan gerçek zamanlı olarak erişebilecekleri bir mekân işlevi görecek olmasıdır. Uzakta bulunan önemli ören yerlerinin tümü en azından veri kablosu ya da WIFI yoluyla birbirlerine bağlanacaklarından, bu yararlı yerel müze-ağı kendi başına sanal bir “müzeler-müzesi” yaratacak, bu müzede Kapadokya’daki çoğu müze ve ören yeri kendilerini mültimedya ortamında tanıtabileceklerdir. “The HUB”in sergi konsepti şu anda Kapadokya’da var olan yerel müzelerin ve ören yerlerinin ticari fuarlardaki standlara benzer, birbirinden bağımsız bölmelerle temsil edilmesidir. Her bölmede ziyaretçiler alt-bölgelerin temsilcilerini bulabilecek, kendi bölgelerinden sorumlu olacak bu temsilciler ziyaretçilerin sorularını yanıtlayacak ve bölgelerine ait turistik ürünlerle ilgili önerilerde bulunacaklardır. Sunumu iyi yapılmış önemli etnografik nesnelerle birlikte fotoğraflar, broşürler, posterler ve diğer bilgilendirici materyaller, bu bireysel bölmelerin modern ve işlevsel bir biçimde temsiline yardımcı olacaktır.12 Yassı ekranlar özel konularda (geleneksel ekmek yapımı, pekmez üretimi, vb. gibi) görsel-işitsel bilgi sağlayacaktır. “The HUB”in içinde tüm bölümlerin kendi İnternet Teknolojisi terminalleri ve ekranları bulunacaktır. Bu şekilde tüm bilgi birimlerinin tamamıyla bütünleşmesi ve etkileşimi sağlanacaktır. Çağdaş ve iletişime yönelik bir biçimde sergilenen ve başarılı bir biçimde sunulan nesnelerle “The HUB” ayrıca bir “Kapadokya Kültürleri Müzesi” işlevi de görecektir. Özel sergiler Kapadokya’nın doğal jeolojisi ve coğrafyasına ait örnekleri açıklayabilir ve hepsi de Kapadokya coğrafyasına kök salmış eski Pers, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait dikkate değer eserleri sunabilirler. Müzedeki sergilerin bir başka önemli bölümü, yüzlerce yıl boyunca yan yana barış içinde yaşamış, eski yerel Türk ve Rum kültürlerinin etnografik, maddi ve maddi olmayan kültürlerine ayrılacaktır. Diğer sergiler Bizans kilise sanatı ve bunların restorasyon sürecine odaklanabilir. Kapadokya Neolitik dönemden itibaren neredeyse 15.000 yıl boyunca kesintisiz olarak erken kültürlerin yaşam alanı olduğu için, bu kültürlerin her biri bir zaman çizelgesi üzerinde temsil edilecek ve bu yapılırken politik ve dini konuların sunumunun en tarafsız biçimde olmasına dikkat edilecektir. Bir Akademik Kurum ve Belge Merkezi Olarak “The HUB” “The HUB” akademik bir kuruluş işlevi de göreceğinden, ilgi duyanlar için atölye çalışmaları ve eğitim seminerleri düzenlenecektir. Sıklıkla düzenlenecek atölye çalışmaları kaybolmakta olan el sanatları, gelenekler, yerel sanatlar ve yerel bilgi üzerinde durabilir. Diğer yerel müze okulları ve “Aşıklı Höyük”deki erken Neolitik kazı alanı, Şahinefendi yakınındaki Roma kazı alanı, Güzelyurt’taki restorasyon okulu ve “Eski Göreme Restorasyon Fonu” gibi daha küçük organizasyonlarla ve diğer benzer kuruluşlarla yapılacak işbirliği, Kapadokya üzerine bilgileri en uzun soluklu ve kapsayıcı biçimde paylaşma ve birleştirme yönündeki akademik çabanın önemli bir odak noktası olacaktır. Kurulacak bir idari birim yalnızca akademik, belgeleme, teknolojik, finansal ve hizmet yönetiminden oluşmayacak, aynı zamanda nitelikli meslektaşlardan oluşan iyi yapılandırılmış bir çalışma alanını da içerecek ve bu meslektaşlar “The HUB”in bünyesinde ama önemli ölçüde bağımsız olan kendi birimlerini idare edeceklerdir. Yetki ve sorumluluk verilmiş personel ve gönüllüler “The HUB”in asıl belkemiğini oluşturacaktır. İyi yetiştirilmiş çalışanlar bir marka yaratmak için el ele çalışacaklar ve bu süreç yüksek standartlı bir temel bilgilenme ve iyi işleyen bir hizmet bölüm ile desteklenecektir. “The HUB”in bizzat kendisi, personelin kendilerini sorumlu ve kurumun bir parçası olarak hissedecekleri ve katkıda bulunacakları bir tür kurumsal kimlik yaratmak için çağdaş bir biçimde markalaşmalıdır. Yerel halkın yanı sıra gönüllüler ve stajyerlerin de pilot proje olarak kendi atölye çalışmaları yoluyla katkıda bulunmaları istenmeli ve teşvik edilmelidir. Ayrıca, çocuklar için atölye çalışmaları ve İngilizce/Türkçe düzenlenecek günlük konuşma kampları gençlere korunaklı bir ortamda oyun oynama seçenekleri sunarken ebeveynlere de kendi başlarına çevreyi keşfetme olanağı verecektir. Bunun yanı sıra çocukların eğitimli personelle yürüyerek etrafı keşfedecekleri bir “ayaklı okul” kurulacaktır.13 Kültürel Temsilcilik Kapadokya’ya gelen yabancı turistler resmi programları sırasında bir akşam bir Derviş “Sema” gösterisine, ya da başka bir akşam “Türk Gecesine” katılabilirler. Ancak şu anda resmi olarak organize edilen konserler çok nadirdir ve belediye düzeyinde düzenlenen festivaller iyi pazarlanmamaktadır. “The HUB” ayrıca kültürel bir organ işlevi görerek atölye çalışmaları, konuşmalar ve çeşitli sunumlar, konserler ve festivaller, film gösterimleri ya da peri masalı vadilerde “Dolunay Gecesi, 2001” gibi özel etkinlikler düzenleyecektir. Markalaşma, Pazarlama ve Eşgüdüm Kapadokya turizminin gelişmesinde, sürdürülebilir bir politikaya olan ihtiyaç giderek artmaktadır.14 “The HUB” gibi modern bir konsept kendisini ancak sürdürülebilir bir biçimde ortaya koyabilir. Buna ek olarak, ekonomik anlamda markalaşmanın çeşitli yönlerinin tüm ekolojik ve alt-kültürel konular çerçevesinde düşünülmesi gerekir. Bu durumda markalaşma esas olarak merkezin kamuyla olan tüm etkileşimi olarak anlaşılabilir. Markalaşma müzenin her yönüne işleyecek ve merkezi bölgenin önde gelen koleksiyon, koruma ve bilgilendirme/yorumlama kurumu haline getirecektir.15 Böylece “The HUB” Kapadokya ile özdeşleşecek ve bölgenin çağdaş imgesi olacaktır. Kamunun yüzü olarak “The HUB” yalnızca bilgilendirici ve akademik bir yaklaşımı temsil etmeyecek, aynı zamanda farklı paydaşların ve uluslararası ziyaretçilerin gereksinimlerini de karşılayacaktır. Pazarlama ve tanıtım stratejileri ile modern ve her zaman güncellenen bir İnternet platformu bir zorunluluk olacak, böylece ziyaretçiler iyi hazırlanmış veritabanlarına ve kendi ihtiyaçlarına uygun bilgiye doğrudan erişebileceklerdir. Temiz ve modern bir “imgenin” yaratımı ve markalaşması yoğun kurumsal ortaklıklar ile yerel idareler ve belediyeler düzeyinde işbirliğinin yanı sıra yerel ve bölge dışındaki VIP ağı ile de iyi bir diyalog kurulması anlamına gelir. “The HUB” büyük ve masraflı bir proje olacağından, söz konusu Dünya Mirası için UNESCO ve diğer uluslar arası örgütlerle ve ülkelerle işbirliği yapmadan başarılı olamaz. Karar alma süreçlerinde bağımsız bir yapı ile personelin çoğu devlet ya da yerel düzeyde kadrolu olarak istihdam edilecektir. Böyle bir projenin gerçekleştirilmesi için mantıklı bir yöntem, projeyi katılımcı bir biçimde yerel/bölgesel düzeyde de örgütleyerek yalnızca ilgi duyan yerli halkı işe katmak değil, aynı zamanda yerel belediyelerle hatta yerel Kapadokya Rotary Kulübü ve bölgenin turistik tanıtımı için zaten sorumluluk alan ve bölgedeki turisti yerleri tanıtan Kapadokya “Peri Bacası” Kültür ve Tanıtım dergisiyle de işbirliği yapmaktır. Bir Mağarada “The HUB”: Olası Mekânlar Bölgeyle ilgili çeşitli bilgilere erişmek için ana bağlantı görevi görecek “The HUB”in kurulması için bölgede ideal mekân olabilecek çeşitli yerler vardır. Bu projeye de ilham kaynağı olan ve merkezin kurulması için özellikle uygun bir yer, Kapadokya’daki ana turistik noktalarına en iyi durumda altyapı bağlantılarına sahip olup, Kapadokya’nın kalbi Avanos kasabasına yakındır. Söz konusu yer anayola yakın olup, Kapadokya’nın merkezindeki önemli ören yerlerinin çoğuna 15 kilometre ya da otobüsle 15 dakika mesafededir. Otopark ve hizmet binaları için geniş arazi bu yeri “The HUB” projesi için biçilmiş kaftan kılar. Bir zamanlar taş ocağı olarak kullanılan bu mekân şimdi terk edilmiş durumdadır. Elbette, burası olası seçeneklerden yalnızca bir tanesidir. “The HUB”in şu anda var olan “Göreme Açık Hava Müzesi”nin yakınına kurulması da düşünülebilir. Böyle bir durumda, bu klasik müzenin ünlü Bizans kaya oyma kiliselerini ve iyi korunmuş fresklerini ziyaret eden bir milyondan fazla turist bölgeyi ve tarihini daha iyi anlamak için kesinlikle “Merkezi” de gezeceklerdir. Kurulacağı yer neresi olursa olsun, tasarlanan “The HUB” müzenin modern mimarisi, tüf” kayaların oyulmasıyla yaşama alanlarının yaratıldığı Kapadokya mağara mimarisinin özgün özelliklerini dikkat almak durumundadır. Önerilen yer zaten kendi başına peyzaj mimarisinin önemli bir örneği olduğundan, tasarlanacak mimari konsept şu anda var olan mekânı yeni yüksek teknolojinin kullanıldığı ve ayrı ayrı üretilmiş parçalarla birleştirmelidir. Kapadokya’nın ekolojik mimari geleneği düşünüldüğünde, düşük enerji tüketimine hatta yumuşak enerji kaynakları yoluyla (güneş, termal, rüzgar) enerji üretimine yönelik yaklaşımlar geleneksel ve modern kavramsal mimarinin doğrudan bir bileşiminin önemli örnekleri haline gelebilir. Eskiden insanlar, “yazın serin, kışın sıcak” olmasıyla mükemmel iklime sahip mağara evlerini günlük yaşam için kullanıyorlardı ve bu gözenekli tüf mekânlar sabahları ve akşamları küçük bir ateşle ısıtılabiliyordu. Yüzyıllar boyunca insanlar geleneksel mağara evlerinin enerji verimliliğini yalnızca kendileri için değil erzak depolamak için de kullanmışlardır. Modern bir tasarım, yaşam alanının bu geleneksel ama gelişkin ve sürdürülebilir kullanım biçimlerine duyduğu saygıyı göstermelidir. Finansman Stratejileri “The HUB”in finansal ticari konsepti, Birleşmiş Milletler gibi kuruluşlar aracılığıyla kamu finansmanı, diğer ülkelerden destek, sponsorluk ve sınırlı miktarda da kendine yeterlilik yaklaşımı olarak planlanacaktır. Bu kaynakların bir araya gelmesi merkezin işletilmesi için gerekli finansmanı sağlayacaktır. İşletme hedefleri, ulusal ve uluslararası yatırımcılardan gelecek katkılar ve giriş ücretleri gibi diğer katılım paylarıyla bir gelir havuzu yaratacaktır. “The HUB”in akademik ve belge bölümünün özerkliği için bağışlar ve güçlü kuruluşlar aracılığıyla desteklenmesi gerekmektedir. “The HUB”in yüksek işletme masraflarına katkı yapmak için, özel sermaye yatırımları ve satışlardan elde edilecek gelirin yanı sıra ciddi bir kaynak yaratma ve tanıtım stratejisi de çok gereklidir. Ama ortada bir ihtiyaç olduğuna göre bir çözümün de bulunabileceğini varsayabiliriz. Sonuç ve Görüşler Son otuz yıldır, Kapadokya’daki turizm sektörünün milyonlarca dolarlık bir endüstri haline geldiğini gözlemlemekteyim. Aynı hızla gerçekleşen toplumsal ve kültürel değişiklikler sonucu Kapadokya birkaç yıl içinde benzersiz kültürel kimliğini kaybetme tehlikesi karşı karşıyadır. Gün geçtikçe bölgenin “disneyland” türü bir yer haline gelme tehlikesi büyümektedir. Şu andaki zorluk, öncelikle turistleri buraya çeken yörenin kendine özgü doğal ve kültürel kimliğini korurken, aynı zamanda insanların ekonomik yararlarını görmeye devam edeceği bir biçimde turizm endüstrisinde büyümenin nasıl sürdürüleceğidir. “The HUB” kavramı bu iki zorluğun her ikisi üzerinde de düşünmeyi ve çözüm üretmeyi amaçlamaktadır. Yabancı ziyaretçiler bölgenin karmaşık doğal ve kültürel tarihi hakkında güvenilir ve tutarlı bilgiden neredeyse tamamen yoksun oldukları gibi İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Japonca ve diğer önemli dillerde de bilgi kıtlığı vardır. Turizm sektöründe sürdürülebilir büyüme, bölge bazında turistlerin ihtiyaçlarına yanıt veren daha profesyonel bir yaklaşımı gerektirmektedir. Şu anda Kapadokya’nın kültürü ve tarihi hakkında, bölgenin bir zamanki kendine özgü yaşam biçimini korumaya yardım edecek bir mükemmeliyet merkezi bulunmamaktadır. “The HUB” hali hazırda var olan müzeler (ve üniversiteler) ve ören yerlerinin en önemlileri hakkındaki bilgileri, son derece gelişmiş İnternet Teknolojilerinin kullanımını da içeren çağdaş ve iyi bir sunumla bir araya getirerek her iki gereksinime de yanıt verecektir. “The HUB” turistlere bölge hakkında eksiksiz ve doğru bir bakış açısı sağlamak için bir bilgilendirme ve eğitim merkezi görevi görecek, bölgenin dört bir yanına dağılmış müzelerini ve üniversitelerini birbirlerine bağlayacak, bölgesel etnografi üzerine ve diğer konulardaki sergilere ev sahipliği yapacak ve yeni kuşaklara Kapadokya’nın zengin tarihi ve kültürü öğretmek için önemli bir eğitsel ve kültürel toplumsal sorumluluk üstlenecektir. “The HUB” aynı zamanda bölge hakkındaki akademik sempozyumlara ve seminerlere de ev sahipliği yapacaktır. Bu öneri ütopik ve fazla iddialı görünebilir ama bölgenin turizm ve kültürel bir merkez aracılığıyla ekonomik gelişimi ihtiyacıyla uyumludur. Projenin gerçekleştirilmesi için güçlü bir lobi grubuna, hükümetin, yerel yöneticilerin ve kurumların, ikili ya da çoklu Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibi güçlü uluslar arası ortakların, uluslararası derneklerin ve sivil toplum örgütlerinin iyi niyetine ve işbirliğine ihtiyaç vardır. Proje güçlü bir yerel ve “kapsayıcı” katılımı gerektireceği gibi, özel sektörden de çok büyük maddi ve manevi desteğe ihtiyaç duyacaktır. Merkez için önerilen mekân, bölgenin en önemli turistik cazibe merkezi olan Göreme Açık Hava Müzesine yalnızca birkaç dakikalık bir mesafededir. Kapadokya’da çok çeşitli grupların ve dini toplulukların tarihte uzun yıllar boyunca nasıl barış içinde yan yana yaşadıklarını göstererek, “The HUB” Kapadokya’ya gelen her ziyaretçiye Türkiye’nin yeni ve saygıdeğer bir imgesini sunacaktır. Kaynakça 1. Emge, A. (1990). Wohnen in den Höhlen von Göreme – Traditionelle Bauweise und Symbolik in Zentralanatolien. Ph.D. Dissertation, Berlin, Dietrich Reimer Verlag. Emge, A. (1992) Old Order in New Space. Change in the Troglodytes Life in Cappadocia. In Change in Traditional Habitat. Traditional Dwellings and Settlements Working Paper Series, Vol. 37, Berkeley, University of California. pp 1-40. Emge, A./Sheikh. S. (1992). Göreme. Zuhause in den Höhlen. Alman televizyonu için 45 dakikalık, Göreme’deki geleneksel yaşam ve kültürel değişim üzerine belgesel bir film. SWF III –Länder Menschen Abenteuer. Baden-Baden. Emge, A. (2003). The Cappadocia Academy. A Project on Documentation, Planning and Development in Göreme, Anatolia. In New Perspectives to save the Cutural Heritage. The CIPA International Archives for Documentation of Cultural Heritage. Vol XIX. Emge, A., Suess, J. et. al. (2004) Cappadocia. Land of Rock-cut Churches and Volcanoes. CD-Rom in English & German. Media Cultura. (www.mediacultura.de) 2. Hall, C.M./ McArthur, S. (1996). The Human Dimension of Heritage Management: Different Values, Different Interests, Different Issues, Oxford University Press, Oxford (19f.) 3. Pearce, P.L. (2005). Tourist Behaviour – Themes and Conceptual Schemes, Channel View Publications, Clevedon, Buffalo, Toronto (6f) 4. Tucker, H./ Emge, A. (2010). Managing a World Heritage Site. The Case of Cappadocia, in: Anatolia, An International Journal of Tourism and Hospitality Research, Vol 21, Ankara (44) 5. Howard, P. (2003). Heritage. Management, Interpretation, Identity, Continuum, London – New York. (147f.) 6. Antropolog Hazel Tucker Kapadokya’da turizm ile birlikte yaşamak konusunda önemli araştırmalar ve yayınlar yapmıştır. Bkz.: Tucker, H. (2003). Living with Tourism. Negotiating Identities in a Turkish Village, Routledge, London, New York. Tucker, H. (2007). Undoing Shame: Tourism and Women’s Work in Turkey, Journal of Tourism and Cultural Change, 5(2). 87-105 7. Müze bilgi-belge merkezinin güzel bir örneği Yunanistan’ın kuzeyinde, Neas Kavalis’deki “Kapadokya Çalışmaları Merkezi”dir. Bu köy mübadeleden sonra Kapadokya’dan (Kavala/Güzelyurt) göç eden Rumlar tarafından kurulmuştur. Bu insanlar kendilerini hâlâ “Kapadokyalı” hissettikleri için, Kapadokya dışında doğmuş olan bugünkü köy sakinleri için “Stegi Politismou” vakfının bilgi-belge merkezi çok önemlidir (www.stegi-karvalis.gr) 8. Ayrıca bkz. Garrod, B. / Fyall, A. (2000) Managing Heritage Tourism, Annals of Tourism Research, 27(3): 682-708 9. Babayan Culture House: (www.xs4all.nl/~boumanbk/turky_en.html) Fairy Chimney Inn, Göreme: (www.fairychimney.org) 10. Kalay, Y. E./ Kvan, T./ Affleck, J. ed. (2008). New Heritage. New Media and Cultural Heritage, Routledge, London; New York. Bu kitapta yeni medyanın kültürel mirasa uygulanmasından doğan yeni olanaklar ve zorluklar üzerine eğilen çeşitli temaları görmekteyiz. 11. Önemli nesneler Kapadokya kültürüne ait, yalnızca belli bir tarihsel dönemi değil ama çeşitli tipik işlevleri temsil eden objeler örnekleri olabilir. 12. The “Manual of Museum Exhibitions” edited by Lord, B. & Lord, G.D. in 2001 and published by Altamira Press: Lanham, New York, Toronto, Oxford. Bu kitap çağdaş sergileme süreçlerinin çeşitli yönleri üzerine mükemmel bir giriş sunmaktadır. 13. Bu fikir Alman sanatçılar Kurt Link and Almut Wegner tarafından da tartışılmış ve daha sonra ‘platform_c’ atelye çalışmaları sırasında daha da geliştirilmiştir. 14. Tosun, C. (1998). Roots of Unsustainable Tourism at the Local Level. The Case of Ürgüp in Turkey, Tourism Management, 595-610 15. Wallace, M.A. (2006). Museum Branding. How to create and maintain Image, Loyalty, and Support, Altamira Press. Lanham, New York, Toronto, Oxford 16. Örneğin Koç ya da Sabanc Vakfı modern bir IMAX sinema salonuna ya da planlanan merkezin diğer bölümlerine sponsor olabilir. Yazar Hakkında: Dr. Andus Emge’nin Kapadokya üzerine çalışmaları, 1983 yılında, mağara evleri ile ünlü Göreme köyünde değişen geleneksel yaşam ve doğal ortam üzerine yürüttüğü etnografik alan çalışmasıyla başlamıştır. Emge çalışmasının bulgularını Almanya’da Heidelberg Üniversite’ne doktora tezi olarak sunmuş ve 1989 yılında doktor unvanını almıştır. Emge daha sonra Heidelberg Üniversitesinde ders vermiş ve Köln’de bulunan ‘RautenstrauchJoest” Etnoğrafya Müzesi’nde bilimsel asistan olarak görev yapmıştır. 1997 yılında Göreme’ye dönen Emge, eski bir mağara evi satın alarak geleneksel haline uygun biçimde restore etmiştir. Söz konusu mekan şu anda “Cappadocia Academy” ve ‘Fairy Chimney Inn’ adıyla konukevi olarak kullanılmaktadır. Uygulamalı Antropolog olan Emge Dünya Mirası Listesindeki yerler ve koruma konuları üzerine çalışmakta ve maddi ve gayri maddi kültür müzesi projeleri üzerine odaklanmaktadır. “Cappadocia Academy” aracılığıyla çeşitli küçük ölçekli pilot projeler başlatmış olan Emge, yarı zamanlı olarak Koç Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Bilkent Üniversitesinde ders vermektedir. Avrupa Kültür Mirası örgütü olan “EUROPA NOSTRA”nın üyesi olan Emge “Eski Göreme restorasyon Vakfı”nda da sekreter görevini de yürütmektedir. Emge Kapadokya’da alternatif büyüme stratejilerini desteklemekte ve bunların nasıl en iyi biçimde hayata geçirilebileceğinin yollarını araştırmaktadır. Diğerleri ile birlikte 2000 yılında, Kapadokya hakkındaki bilgiyi arttırmak ve bölgenin sürdürülebilir gelişimine katkıda bulunacak pilot projeleri gerçekleştirmek amacıyla bağımsız bir platform ve uzmanlar ağı olan “platform_c”yi kurmuş, “platform_c” daha şimdiden, sürdürülebilirlik konusunda yerel yöneticilere bir fikirler “manifestosu” sunmuştur.