şubat 2010 - Ege Bölgesi Sanayi Odası
Transkript
şubat 2010 - Ege Bölgesi Sanayi Odası
1 şubat 2010 2 Halka arzda nasıl başarılı olunur Biliyor musunuz? Deloitte Kurumsal Finansman ekibinin uzman olduğu sahalardan biri de halka arzın en doğru şekilde gerçekleştirilmesinde şirketlere yardımcı olmaktır. Farklı sektörlerdeki başarılı hisse senedi satışları ile ilgili kapsamlı deneyimlerimiz sayesinde, şirketinizi halka arza hazırlama konusunda en doğru önerileri verebilecek ideal bir konumdayız. Daha fazla bilgi için: tr.corpfinance@deloitte.com www.deloitte.com.tr şubat 2010 3 şubat 2010 şubat gündemi Ege Bölgesi Sanayi Odası, Şubat ayına Denizli’de Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan başkanlığında 7 bakanın katılımıyla gerçekleştirilen Ekonomi Koordinasyon Kurulu Ege Toplantısı’ndaki etkinliği, yatırım teşviklerinin KOBİ’lere yönlendirilmesi, sektörel toplantılar ve 320 milyonluk Arap dünyasının kapılarını İzmirli sanayicilere açan Suriye iş gezisi ile damgasını vurdu. Denizli’deki toplantıya oldukça hazırlıklı giden EBSO, sanayici üyelerinden derlediği ve reel sektörün tamamını ilgilendiren konularla çözüm 4 önerilerini içeren dosyaları Başbakan Yardımcısı Babacan başta olmak üzere toplantıya katılan tüm bakanlara sundu. EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar da, toplantıda yaptığı konuşmada 2010 yılında ekonomik istikrarın önemine dikkat çekti. Suriye’ye gerçekleştirilen 3 günlük iş ve inceleme gezisinde ise sırasıyla Şam, Humus ve Halep kentlerindeki ticaret ve sanayi odalarıyla işbirliği protokolleri imzalayarak üyelerine yeni dış ticaret kapıları açan EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, iki ülke arasındaki dış ticarete ilk aşamada 5 milyar dolarlık hedef koydu. 4 Başkan Zirve ile gelen umut 6 Kapak Hep beraber daha iyiye 14 22 Haber Türkiye ekonomisi toparlanmaya başladı 26 Forum Kriz ve sanayimizin geleceği 28 Uzman Dünya 16 34 Yatırım indiriminde son durum Davos’ta hükümetlere sıkı önlemler uyarısı Haber Uluslararası 18 46 Dünya 2010’a iyi başladı Haber Sanayide üretim artıyor EBSO Arap dünyasının ticaret kapılarını açıyor Haber 2010 Dış finansmanda zorlu bir yıl olacak şubat 2010 şubat gündemi Şubat / YIL: 26 SAYI: 309 48 Haber Teşviklerin adresi KOBİ’ler olmalı 58 Kent 68 Meclis Yorgancılar: 2010 ekonomide verimli olmalı 72 Meclis EBSO sanayi sitelerinin de yanında Sanayicinin gündemi sektörler ve ekonomi 60 78 Proje Haber 64 80 “Kadınlar üç misli daha fazla çalışmak zorunda” EBSO Vakfı Sevinin çocuklar 66 Meclis Tiryaki: Üretim ve istihdama dayalı model şubat 2010 5 Endülüs Basım Yayın İnş. San. Tic. A. Ş. M. Kemal Atatürk Bulvarı No: 74 A.O.S.B Çiğli - İzmir Tel: (232) 376 87 76 Fax: (232) 328 09 66 İktisat Kongresi gibi sempozyum Çevre Ambalaj atıkları ve tehlikeli atıklarda milat 82 Çevre 50 bin yeşil yakalı aranıyor 25 Şubat 2010 başkan Zirve ile gelen umut E 6 Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Babacan’ın “Daha iyiyi ve güzeli hep beraber yapacağız. Birbirimize inandığımız sürece bunu başarırız. Türkiye’nin daha iyi noktalara geldiğini de dünya aleme gösteririz” demesi, sağlanan birliktelik adına önemlidir. konomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın başkanlığında yapılan Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısı 13 Şubat Cumartesi, Denizli’de gerçekleştirilmiştir. Şanlıurfa ve Uşak’tan sonraki 3’ncü bölge toplantısı olması, Sayın Mehmet Şimşek ve Sayın Zafer Çağlayan’ın Başbakanla birlikte yurtdışında olması sebebiyle Hükümetin 7 Bakanla temsil edilmesi toplantıya ve Bölgemize verilen önemi göstermektedir. Ülkemiz sanayi üretiminin yüzde 11’ini gerçekleştiren Bölgemize olan bu duyarlılığın devamını diliyor ve istiyoruz. Ege’deki illerin vali, belediye başkanı ve oda başkanlarının da hazır bulunduğu zirve niteliğindeki toplantıda; bakanlık müsteşarları, BDDK, KOSGEB, TSE gibi ilgili kurumların karar vericileri, sivil toplum örgütleri ve birliklerin de katılım sağlaması, özel sektör ve hükümet arasındaki diyaloğun güçlendirilmesi açısından önemli bir gelişmedir. Türkiye’nin sadece Ankara’dan yönetilmemesi gerektiğini, çiftçinin, sanayicinin ve tüccarın da sorunlarının birebir dinlenmesinin zaruriyetini her zaman savunduk. İzmir’deki odaları temsilen İZTO Başkanı Sayın Demirtaş ile birlikte konuşmacı olarak katıldığımız toplantı, bu açıdan oldukça verimli geçmiştir. İzmir il ve ilçelerdeki Oda ve Borsaların 9 Bakanlık ve TOBB nezdinde iletmek istediği konular, Odamızca derlenmiş ve hazırlanan dosyalar, toplantıda bizzat Bakanlara takdim ve makamlarına teslim edilmiştir. Bizler söylenmesi gerekenleri söyledik. Aktarılması gereken konulara dosyamızda geniş yer verdik. Dün olduğu gibi bundan sonra da, konuların takipçisi olmaya devam edeceğiz. Toplantıda tarım ağırlıklı olmak üzere, sanayi, turizm ve ulaşım konularında yaşanılan sorunlar dile getirilmiştir. Oda ve Borsa başkanları özellikle, Bölgedeki jeotermal enerjinin değerlendirilmesi, sanayicinin yüklenmek zorunda olduğu maliyetlerin indirilmesi, hızlı tren ve demiryolu ağları ile İzmir’e bağlantının sağlanması, tarım ve hayvancılığın desteklenmesi, teşvik politikalarının yarattığı haksız rekabetin önlenmesi ve yerli malı ile yerli üretimin yasalarla desteklenmesi konularına değinmiştir. Her ilin temsilcilerinin sıkıntılarını paylaştığı toplantıda, ilgili bakanlarımızın, müsteşarlarımızın, müdürlerimizin aldıkları notlara şahit olduk. 8 saat süren istişare toplantısının elbetteki bizlere geri dönüşü olumlu olacaktır. Şanlıurfa toplantısında görüşülen konuların sadece yüzde 16’sına, Uşak toplantısında görüşülen konuların da sadece yüzde 26’sına olumsuz yanıt verilmiş olması, Bölgemiz adına oldukça umut vericidir. Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın toplantıda “Daha iyiyi güzeli, hep beraber omuz omuza yapacağız. Birbirimize inandığımız sürece bunu başarırız. Türkiye’nin daha iyi noktalara geldiğini de dünya aleme gösteririz” demesi, sağlanan birliktelik adına oldukça önemlidir. Bu tür toplantılarla uzlaşma ve istişare imkanlarımızın geliştirilmesi, ülkemizin ihtiyaç duyduğu mesajların verilmesi, özlenen Türkiye tablosu için önemli bir gelişmedir. şubat 2010 7 şubat 2010 kapak Ekonomi Koordinasyon Kurulu Ege Toplantısı Denizli’de yapıldı 8 Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nun Denizli’de gerçekleştirdiği Ege Toplantısı, bakanların katılımı, sorunlar ve çözüm önerilerinin ayrıntılarıyla ele alınmasıyla Türkiye’ye moral oldu. Toplantıya başkanlık eden Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “Daha iyiyi, güzeli hep beraber yapacağız. Birbirimize inandığımız sürece bunu başarırız” dedi. Hep beraber daha iyiye şubat 2010 9 şubat 2010 kapak E 10 konomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye ekonomisinin iyiye gittiğini belirterek iş dünyasına “Daha iyiyi güzeli, hep beraber omuz omuza yapacağız. Birbirimize inandığımız sürece bunu başarırız. Türkiye’nin daha iyi noktalara geldiğini de dünya aleme gösteririz” dedi. Vergi indirimlerinin sonuna gelindiğini artık uygulama konusunda daha ısrarcı olacaklarını haber veren Babacan, gelişmiş ülkelerin de yakın bir süreçte Türkiye’nin kriz döneminde aldığı önlemleri almak durumunda kalacaklarını ileri sürdü. Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nun Ege’yi kapsayan 39. Toplantısı, Denizli’de gerçekleştirildi. Denizli Valisi Yavuz Erkmen’in ev sahipliğinde, Anemon Otel’de Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan başkanlığındaki toplantıya, Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz, Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, TOBB adına Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, Manisa Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Koşmaz, bakanlık müsteşarları ve ilgili kurumların en üst düzey temsilcileri katıldı. Ege’deki illerin vali, belediye başkanı ve oda başkanlarının da hazır bulunduğu toplantıda İzmir’i Vali Cahit Kıraç, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Candeğer Yılmaz, Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Füzün, EGEV Başkanı Yılmaz Temizocak, ESİAD Başkanı Sıtkı Şükürer, BASİFED Başkanı Hüseyin Porsuk, EİB adına Sinan Kızıltan ile çevre ilçelerdeki Oda başkanları temsil etti. Türkiye ve dünya ekonomisindeki gelişmeleri anlatan Babacan, TBMM’de bir çok yasanın geçmesine engel olduğunu ileri sürdüğü muhalefet partili liderlerine de yüklendi. Konuşmasında geleceğe dönük Türkiye’nin hedeflerinden söz eden ve dünyanın 10 büyük ekonomisi içinde yer alacağını özellikle vurgulayan babacan, “Biz kriz döneminde Nasrettin Hoca’nın tavsiyesine uyarak testi kırılmadan önlemlerimizi aldık. İşler iyiyken kötü günler için tedbir almak gerekiyor. Bankacılık ve finans sektöründe reformlarımızı daha önce yapmıştık. Bizim o günlerde yaptıklarımızın dörtte birini ABD ve İngiltere yapsaydı. Bugün böylesine küresel krizle karşı karşıya kalmazdık. Biz iyi günde kötü günlerin tedbirini aldık. OECD ülkeleri arasında finans krizi yaşamayan tek ülke Türkiye ise, bu, aldığımız tedbirlerin sonucudur” dedi. Ege ihracatı patlayacak Ege Bölgesi ekonomisinin Türkiye’nin lokomotifi olduğunu belirten Babacan, bölgedeki 8 ilin yaratılan her yüz katma değerden 14 lirasını sağladığını söyledi. Sanayi üretiminin yüzde 11’inin Ege Bölgesinden gerçekleştiğini ifade eden Babacan şöyle konuştu: “Türkiye ihracatının da yüzde 10’undan fazlası bölgeden yapılıyor. Son üç aydır bir toparlanma görüyoruz. 2009 ylının son üç ayında Ege’nin 8 ilinde ihracatta bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 5’lik artış var. TİM verilerine göre ocak ayında toplam ihracatı yüzde 15 artarak, 855 milyon dolardan 984 milyon dolara çıktı.” 237 yeni yatırım Gerçekleştirdikleri teşvik uygulamasıyla kriz döneminde 237 yatırım için teşvik belgesi düzenlediklerini belirten Babacan, bunun sonucunda 1 milyar 700 milyon lira tutarında yatırım yapıldığını söyledi. Ekonomide güven ve istikrarın sağlanması için gayret gösterdiklerini hiçbir zaman popülizme prim vermediklerini dile getiren Babacan, “Doğru neyse onu yaptık. Ülkede güven ve istikrarı oluşturduk. Yapısal reformları yapmaya çalıştık. Bu sayede enflasyonu ve faiz oranlarını tek haneli rakamlara indirdik. Bütçe disiplinini sağladık. Krizi döneminde de bizim toparlanmamız Avrupa’dan daha şubat 2010 11 şubat 2010 çok daha hızlı olacak. İç piyasadaki düzelmeyi görüyoruz. Takipteki alacak oranı düştü. Merkez Bankası’nın verilerine göre karşılıksız çek oranı son 2-3 yılın en iyi düzeyinde” dedi. 12 Muhalefet partilerine çağrı yapın Konuşmasında muhalefet partilerine de yüklenen Babacan, yaptıkları çalışmaların Ak partinin başarısı olacak gibi değerlendirerek destek verilmediğini savundu. Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’ndan örnek veren Babacan, Türk iş dünyasının önünü açacak 1600 maddelik kanun görüşmelerinin muhalefet tarafından engellendiklerini bu yüzden görüşmelerin yapılamadığını açıkladı. Babacan, “Bunlar Türkiye’ye zaman kaybı demektir. Türkiye’ye yazık etmek demektir. Bizim kaybedecek bir hafta, bir günümüz yok. Türkiye’nin ilerlemesine izin vermezseniz bunda 72 milyonun hakkı vardır. Sivil toplum örgütü liderlerine ve sanayicilere sesleniyorum. Biz iktidardayız, sizden gelecek talep ve istekleri alıyoruz. Bu toplantılarda onun için düzenleniyor. Ancak sizde bunları muhalefet partilerine istediğiniz reformların Meclis’te engellenmemesi için çağrı yapın” dedi. Denizli, Diyarbakır’dan ayrı tutulamaz Türkiye’nin cesur adımlar atması ve korkularını yenerek, yeni ufuklar çizmek zorunda olduğunu belirten Babacan, sorunları kendi haline bırakarak ekonomideki çıtanın yükselemeyeceğini vurguladı Milli Birlik projesine bu nedenle önem verdiklerini anlatan Babacan, “Bir bölgenin çözülemeyen sorunu diğer bölgeleri de etkiler. Doğu illerindeki işsizlik ve yoksulluk terörü tetikliyor. Denizli’yi Diyarbakır’dan ayrı tutmak mümkün değil. Türkiye’nin üniter yapısı tartışma konusu olamaz. Ama yaşanan sorunlarında çözüme kavuşması gerekiyor” dedi. Vergi denetimi sıklaştırılacak Üretim ve ihracatta en kötü dönemin geride kaldığını ifade eden Babacan, “Bizim toparlanmamız Avrupa’dan çok daha hızlı olacak. İç piyasadaki düzelmeyi görüyoruz. Takipteki alacak oranı düştü. Merkez Bankası’nın verilerine göre karşılıksız çek oranı son 2-3 yılın en iyi düzeyinde. Kayıtdışılığın çok olduğunu biliyoruz. o konuda daha tavizsiz bir durum göreceksiniz. Yüzde 10’luk kurumlar vergisi dünyada yok. Vergi indirimin sonuna gelindi. Bundan sonra daha sıkı takip başlayacak” diye konuştu. Açılış konuşmalarının ardından basına kapalı olan bölümde, katılımcılar bölgeleri ve ekonomide yaşanan sıkıntılar hakkında Bakanlara sorunlarını anlatarak, önerilerini sundular. Denizli’nin gücü Toplantının açılışında Denizli Belediye Başkanı Nihat Zeybekci, ile Denizli Valisi Yavuz Erkmen de şehir ve ekonomisi hakkında kısa bilgilendirme yaptı. Denizli’nin ülke ekonomisine önemli katkılar sağladığını belirten Zeybekçi, 2023 yılında 500 milyar dolar ihracat hedefi içinde Denizli’nin 15 milyar dolarlık payı olmasını hedeflediklerini kaydetti. Vali Erkmen de bir çok projeyi hayata geçirdiklerine dikkat çekerek, turizm potansiyelinin değerlendirilmesi için çalıştıklarını vurguladı. 22.5 milyar liralık yatırım Ekonomi Koordinasyon Kurulu Toplantısı’nda özel sektörün imalat sanayinin rekabet gücünün sürdürülmesi için için yapılaması gerekenler ile turizm, kalkınma ajansları, lojistik, ulaştırma, tarım ve sulama yatırımları, kentsel ve şubat 2010 bölgesel kalkınma gibi konuların gündeme geldiğini dile getiren Babacan, gazetecilerin soruları üzerine ise yeni teşvik sistemini illerin sosyo gelişmişlik düzeylerine göre yaptıklarını belirterek, her ile gelişmişlik düzeyine göre teşvik verildiğini söyledi. İzmir’in de Denizli’nin de teşvik aldığını anlatan Babacan, İzmir’in 1’nci, Denizli’nin 2’nci bölgede yer aldığını, bu nedenle teşvik miktarlarının farklı olduğuna dikkat çekti. Sistemin eksikliklerine de olabileceğini ifade eden Babacan, son 6 ayda 1523 teşvik belgesi ile 22.5 milyar liralık yatırım yapıldığını vurguladı. Babacan kayıtdışının azaltılması ile ilgili olarak da vergi oranlarının yeterli miktarda indirildiğine işaret ederek bundan sonra denetim ve yaptırım konusunda daha etkin bir döneme girildiğini söyledi. İzmir Limanı önerisi ile ilgileniyoruz Enerji maliyetleri ile ilgili olarak da dışa bağımlı olduklarını ancak maliyetlerin yükselmemesi için bu yükü göğüsleyebildikleri kadar göğüslediklerini ifade etti. Babacan İzmir Limanı ile ilgili olarak başta EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar olmak üzere İzmirli işadamlarının yatırımı yapıp bir süre işlettikten şubat 2010 Başta İzmir olmak üzere Ege illerinin valileri, belediye başkanları, Oda başkanları kentlerinin durumlarını içeren dosyalarıyla Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısına koştu. Bakanlar da Müsteşarlarının yanısıra kendilerine bağlı kuruluşların genel müdürleri ve ilgili daire başkanlarıyla toplantıya geldikleri için konular bütün teknik ayrıntılarıyla ele alındı. sonra devredecekleri önerisi ile ilgili soruya ise “Şu anda ihalede hukuki süreç devam ediyor. Bu süreç tamamlandıktan sonra Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bu teklifi değerlendirecektir” dedi. Turizme destek Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ise bölgenin turizm potansiyelinin değerlendirilmesi için her türlü desteği sağladıklarını belirterek, bölgeye daha çok turist çekmek için arkeolojik kazılar ve kaliteli yatak kapasitesinin artırılması için çalıştıklarını anlattı. Tarım Bakanı Mehdi Eker ise tarım ve hayvancılıkta da Ege Bölgesi’ne teşvik verdiklerini belirterek, hayvancılıktan başka yapacak bir şeyi olmayan Doğu Anadolu Bölgesi’ne ise daha fazla destek olduklarını kaydetti. Tekel işçilerini belediyeler alabilir Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Tekel işçilerini İzmir ve Diyarbakır Belediyeleri işe alsın” önerisi ile ilgili soruyu yanıtlayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer ise belediyelerin işçileri istihdam etme imkanlarından memnuniyet duyacaklarını kaydetti. Dinçer, “Bunda herhangi bir hukuki engel yok. Tekel işçileri 1 ay içinde müraacat ederlerse 4/C statüsünde çalışacaklar. Sonrasında ise bu haktan yararlanamayacaklar. Belediyelerin bu işçilere fırsatı vermeleri yararlı olur. Yerelde de işsizlik sorunları giderek artıyor. Belediyelerin çoğu da işçi çıkartmaya başladı. Benim tavsiyem bu konuda popülist tavırlar koymak yerine önce işten çıkarılanları işe almaları.” 13 kapak Yorgancılar: 2010’da gündem ekonomi olmalı 14 E ge Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, ekonominin siyasi istikrarla beslendiğine dikkati çekerek 2010 yılında kısır siyasi çekişmeler yerine TBMM çalışmalarında ekonominin birinci önceliğe alınmasının Türkiye’nin 2023 hedefleri açısından önemli olduğunu bildirdi. Denizli’de gerçekleştirilen Ekonomik Koordinasyon Kurulu Ege Bölge Toplantısı’nda sanayicilerin beklentilerine ilişkin bir konuşma yapan Yorgancılar, sanayileşmenin kalkınmanı temeli olduğunu vurgularken, “Ülkelerin geleceğine yön veren bu sözün gereğini yapmak bizlerin elindedir” dedi. Dış etkenlerden kaynaklanan krizin inkar edilemeyeceği gibi toparlanma eğiliminde görünen sanayide de işlerin yolunda gitmediği gerçeğinin gözardı edile- meyeceğini söyleyen Yorgancılar, ekonominin dinamiği niteliğindeki KOBİ’lerin içinde bulunduğu en önemli sıkıntının finansman olduğunu bildirdi. Ender Yorgancılar, “Türkiye`de üretim yapan, katma değer yaratan, istihdam sağlayan KOBİ’lerin kredi hacminden yararlanma oranları, ekonomiye katkıları ile karşılaştırılamayacak seviyelerde düşük kalmaktadır. 2008 Ekim’inde uygulamaya geçen istihdam paketi önemli bir mikro reform niteliğinde olmakla birlikte, özellikle 2010 yılında desteklenmesinin gerekliliğine inanıyoruz. Bu nedenle; SSK primlerinin düşürülmesi ve kıdem tazminatında çözüme gidilmesi, Merkez Bankası zorunlu karşılık oranlarının aşağı çekilerek, sanayiciye kredi imkanının tanınması, Eximbank’ın, daha uygun vade, faiz ve teminat koşulları ile finansman sağlaması ve sektörel bazda vergi indirimleri uygulamasına tekrar başlanmasını talep ediyoruz” dedi. Kasım 2009 tarihinden önce vadesi gelen ve bu tarihe kadar ödenmemiş kamu alacakları için uygulanan yüzde 1.95 oranındaki gecikme zammının günümüz ekonomik koşullarında fahiş denecek kadar yüksek kaldığını ve aşağı çekilmesi gerektiğini belirten Yorgancılar, prim borcu olanların banka hesaplarına SGK tarafından el konulmasının engellenmesini de istedi. Yorgancılar, gümrük müşavirlerinin hizmet için belirlenen asgari ücret tarifesinde yapılan indirimi yeterli bulmadıklarını anlattı. Zorlu koşullarda üretim EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, yatırımcının baz aldığı ilk üç kriterin işçilik, hammadde ve enerji fiyatları olduğu- şubat 2010 kapak nu söylerken, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Küresel rekabet gücü sıralamasında ilk sırada yer alan ülkelerin, işgücü maliyetlerinin düşük olduğu ülkeler olduğunu unutmamalı ve bu alanlarda mutlaka radikal çözümlere gidilmelidir. Ayrıca, 2023 hedefinde yer alan 500 milyar dolar ihracat için, Türkiye’nin yeterli enerji kaynağının olmadığı gerçeğini dikkate aldığımızda, nükleer enerjinin devreye girmesinin zaruriyeti de ortaya çıkmaktadır. Küresel ekonomik sistemde enerji kaynaklarının önemi her geçen gün artarken, sahip olduğu jeotermal kaynakları, güneş ve rüzgar enerjisi avantajını kullanabilmesi için İzmir’de gerekli koşulların oluşturulmasını talep ediyoruz. Üretim yapmak isteyen sanayicimizin önünde akaryakıt, elektrik, doğalgaz fiyatları ciddi engel oluşturmakta ve rekabetçi yapımızı zayıflatmaktadır. Son iki senedir karlılıkları büyük oranda düşen sanayicimiz, mevcut maliyetlerini karşılama noktasında oldukça zorlanmaktadırlar. Bugün ihracatımızdaki payı yüzde 53 olan OECD ülkeleri ile sanayiye uygulanan elektrik fiyatlarını karşılaştırdığımızda, 2009’da en yüksek artış sıralamasında Türkiye ikinci sırada yer alırken, doğalgaz fiyat artışında listede ilk sırada yerini almıştır. Özellikle sanayi için elektriğe Ocak 2008’de yüzde 12, Temmuz 2008’de yüzde 22, Ekim 2008’de yüzde 9, arada yüzde 1’lik indirimlerin ardından Ekim 2009’da yüzde 10 ve Ocak 2010’da yüzde 1 zam gelmiştir. Ve biz bu koşullarda bugün üretim yapmaya, ürettiğimizi ihraç etmeye çalışıyoruz.” Çözüm yolu girişimcilikten geçiyor Üretemeyen toplumların en büyük sıkıntısının işsizlik olduğunu vurgulayan Ender Yorgancılar, küresel ekonomik krizin başında Türkiye’de yüzde 9.9 olan işsizli- şubat 2010 ğin kriz sürecinde 16.1’e çıktığını, bugün de yüzde 13’lük oranla Türkiye için yine önemli bir risk unsuru haline geldiğini anlattı. Her yıl işgücüne katılan 700 bin civarındaki gencin bu oranların dışında kaldığını belirten Yorgancılar, “İstihdam yaratıcı ekonomik programlar uygulayarak, girişimcilik ruhunu destekleyerek, kadın girişimci sayımızı artırarak, mesleki eğitimin kalitesini yükselterek ve özel sektörün önünü açarak işsizliğe çözüm bulabiliriz” diye konuştu. Ege’nin ihracatını da olumsuz yönde etkileyen Uzakdoğu mallarının yarattığı haksız rekabetle ilgili devletin yaptığı çalışmalar sürmesine rağmen çok kan kaybedildiğini söyleyen Yorgancılar, bu anlamda AB’de uygulanan gizli kota sisteminin Türkiye’de de uygulanabilir hale getirilmesini, AB’nin karşı çıkmasına rağmen ayakkabıda getirilen ek vergi uygulamasının ürün bazında genişletilmesini ve Kamu İhale Kanunu’nda yerli malı için yüzde 15 olan oranın yüzde 25’e çıkarılmasını, yasadaki “kullanılabilir” ifadesinin de “kullanılacaktır” olarak düzeltilmesini istedi. EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, İzmir İktisat Kongresi heyecanına ve çabasına Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile hükümete teşekkür ederken, “Ekonominin siyasi istikrarla beslendiğini dikkate aldığımızda, 2010 yılında siyasi kısır çekişmeler yerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında yapılan meclis çalışmalarında ekonominin birinci önceliğe alınmasını, 2023 hedefleri olan Türkiye açısından son derece önemsiyoruz” dedi. 15 uzman YATIRIM İNDİRİMİNDE SON DURUM B 16 ilindiği üzere Gelir İdaresi Başkanlığı yapılan düzenleme ile ticari ve zirai kazançlarda yatırım indirimi istisnasını öngören 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 19’uncu maddesini 01.01.2006 tarihinden geçerli olmak üzere kaldırmıştır. İptali istenen düzenleme ile kazanılmış yatırım indirimi hakkı olanlara 3 yıl süre tanınmış, diğer bir anlatımla indirilemeyen yatırım indiriminin 2006, 2007 ve 2008 yıllarına ait kazançlardan indirilmesi mümkün kılınmış, sonraki yıllarda indirim imkanı ortadan kaldırılmıştır. Yapılan bu düzenleme 2006 yılından bu yana tartışma ve eleştirilere konu olmuş nihayetinde Anayasa Mahkemesi de 2006-2007 ve 2008 yıllarında indiremediği için devreden yatırım indirimi hakları kaybının hukuka aykırı olduğu yönünde karar alarak Gelir İdaresi Düzenlemesini iptal etmiş bulunmaktadır. Bu ve benzeri konulardaki Anayasa Mahkemesinin kararlarında ana hareket noktası, her zaman “kazanılmış haklara saygı” olmuştur. Zira bu kararında da Anayasa Mahkemesi, Sosyal hukuk devletinin, toplum ve çalışma yaşamında adalete ve eşitliğe dayalı bir hukuk düzeni kurmak durumunda olduğunu, böyle bir hukuk düzenin ise, her alanda olduğu gibi, sosyal güvenliğe ilişkin düzenlemelerde de, eşitlik, hukuk istikrarı, hukuk güvenliği ve kazanılmış hakların korunması ilkelerinin gözetilmesini zorunlu kıldığını vurgulamış bulunmaktadır. Bu anlayış ve bakış açısı ile iptal edilen düzenlemeler sonucunda aşağıda özetlenen tablo ortaya çıkmış bulunmaktadır; 1- İptal kararı çerçevesinde, Gelir Vergisi Kanunu’nun 69 ncu maddesi kapsamında 31.12.2005 itibariyle hak şubat 2010 uzman kazanılan ancak kazancın yetersiz olması nedeniyle indirilemeyen devreden yatırım indirimi tutarları ve 1.1.2006 tarihinden sonra yapılan 193 sayılı Kanunun mülga Ek 1, Ek 2, Ek 3, Ek 4, Ek 5 ve Ek 6 maddelerine göre yatırım teşvik belgesi kapsamında başlanılmış yatırımlarla ilgili yatırım harcamaları ile Mülga 19. madde kapsamında yapılmakta olan yatırımlarla iktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arzeden yatırım harcamaları 2009 yılı IV. Geçici Vergi döneminden itibaren 2009 ve sonraki yıllara ilişkin Gelir ile Kurumlar Vergisi’ne tabi kazançlardan indirilebilecektir. 2- 31.12.2008 itibariyle devreden yatırım indirimi tutarının 2009 yılında, 24.04.2003 tarihinden önce yapılan müracaatlara istinaden düzenlenen yatırım teşvik belgesi kapsamında 193 sayılı Kanunun mülga Ek 1, Ek 2, Ek 3, Ek 4, Ek 5 ve Ek 6. maddeleri çerçevesinde yapılan yatırımlarla ilgili olması halinde yeniden değerleme oranı ile (%2,2), GVK’nın mülga 19 ncu maddesi şubat 2010 kapsamında yapılan yatırımlarla ilgili olması halinde ÜFE endeksi (%5,93) ile endekslenerek dikkate alınması gerekmektedir. 3- Anayasa Mahkemesi tarafından “…(vergi oranına ilişkin hükümler dahil)…” ibaresinin iptal talebi reddedilmiş olduğundan, yatırım indirimi istisnası kullanıldıktan sonra kalan matrah üzerinden yüzde 20 oranı yerine yüzde 30 oranında kurumlar vergisi hesaplanması gerekmektedir.. Özetle belirtmek gerekirse Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı akabinde 2009 yılı 4. dönem geçici vergi beyanında yatırım indiriminin düşülmesi önünde yasal bir engel gözükmemektedir. Ancak pratikte Gelir İdaresi Başkanlığı’nın e-beyanlarda yatırım indiriminin gösterileceği ilgili satıra yer vermemesi nedeniyle, mevcut yatırım indiriminin geçici vergi beyanında düşülmesi mümkün bulunmamaktadır. Konuyla ilgili olarak, Gelir İdaresi Başkanlığınca yapılan değerlendirmede, Anayasa Mahkemesi Kararının 08.01.2010 itibariyle Resmi Gazetede yayımlanmış olmasına nedeniyle 2009 hesap döneminde (Geçici Vergi dönemleri de dahil) yatırım indirimi istisnasından yararlanılmasının mümkün olmadığına karar vermiş bulunmaktadır. Yasal durum Anayasa Mahkemesi yatırım indirimi ile ilgili iptal kararının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihten itibaren yürürlüğe girmesini öngörmüş, bu nedenle bize göre de 08.01.2010 tarihinden itibaren verilecek tüm beyanlarda daha önce indirim imkanı bulanamamış yatırım indirim haklarının indirimi önünde yasal bir engel kalmamıştır. Bu aşamada mükelleflerin önünde sadece bir seçenek kalmaktadır. Geçici vergi ile Kurumlar ve Gelir Vergisi Beyanları Gelir İdaresi Başkanlığının istediği gibi yatırım indirimi düşülmeksizin verilecek, ancak beyanlara ihtirazi kayıtla verildiğine dair şerh düşülerek dava yoluna gidilecektir. 17 haber Dünya 2010’a iyi başladı E konomik canlanmanın talebi güçlendirmesi dünyada üretim hacmini artırdı. Global imalat sanayi Ocak ayında 2004 ortalarından bu yana en hızlı artışı gösterdi. ABD, Çin, Fransa, İngiltere ve Brezilya gibi ülkelerde imalat faaliyetlerini gösteren endeksler yükselirken sektörde 22 aydır ilk kez istihdam yaratıldı. 18 Amerikan ekonomisinin yüzde 5.7 büyümesiyle artan küresel ekonomiye ilişkin iyimserlik dünya genelinde imalat faaliyetlerinin Ocak ayında büyük bir hızla arttığını gösteren verilerle pekişti. Talebe bağlı olarak üretim hacmi ve yeni siparişlerde yaşanan artışla birlikte global imalat sektörü 2010 yılına iyi bir başlangıç yaptı. Dünyanın hemen hemen bütün bölgelerinde imalat endeksleri yılın ilk ayında yükselirken, sanayide çarkların daha hızlı dönmeye başlaması borsaları yükseltti. Emtia piyasalarına da alım gelmeye başladı. ABD’de endüstriyel faaliyetler için gösterge niteliğindeki Arz Yönetim Enstitüsü Endeksi 54.9’dan 58.4 puana çıktı. Ekonomistlerin beklentilerinin üzerinde gerçekleşen artışla endeks Ağustos 2004’ten bu yana en yüksek seviyeye çıktı. Rahatlatıcı ABD verilerinin yanında Asya ve Avrupa’dan gelen veriler de üretimin artan talebi karşılayabilmesi için çarkların daha fazla döndüğünü gösterdi. Çin, ihracat siparişlerinin artması ve enflasyon baskılarının yükselmesiyle üretim genişlemesini sürdürdü ve HSBC tarafından hazırlanan satınalma yöneticileri endeksi rekor seviyeye yükseldi. Aynı şekilde Hindistan’da da satınalma yöneticileri endeksi 55.6 puandan 57.7 puana yük- İmalat sanayi ABD, Avrupa ve Asya’da yeni yıla iyi bir başlangıç yaptı. Türkiye’de de artış sürdü. selirken, Güney Kore ve Tayvan da imalat faaliyetlerinde hızlı bir artış bildirdi. Ekonomik görünümle ilgili kaygıların giderek arttığı Euro Bölgesi’nde Ocak ayı imalat faaliyetleri Aralık ayına göre 0.8 puan arttı. Satın Alma Yöneticileri Endeksi Aralık ayındaki 51.6 puandan 52.4’e yükseldi. Euro bölgesinde imalat sektöründe arka arkaya 4 aydır artış kaydedilirken, endüstriyel büyümenin itici gücü imalat faaliyetlerinin 10 yılın en yüksek hızıyla arttığı Fransa gibi daha sağlıklı ekonomiler oldu. Almanya’da endeks 52.7’den 53.7’ye çıkarken, İtalya’da üretim hacmi Ağustos 2007 yılından bu yana en hızlı yükselişi gösterdi, endeks 50.8 puandan 51.7 puana çıktı. Sterlin’in zayıf olmasının yardımıyla İngiltere’de imalat faaliyetleri son 15 yılın en büyük artışını gösterdi. Avrupa’da en kötü veri ise İspanya ve Yunanistan’dan geldi. Ekonomideki bozulmanın işareti olarak İspanya’daki endeks Aralık’taki 45.3’ten 45.2’ye inerken, Yunanistan’da Mayıs 2009’dan bu yana en düşük seviye olan 46.8’e geriledi. Krizin en fazla hasar verdiği büyük ekonomilerden Rusya’da da endüstriyel faaliyetlerde bir iyileşme var. Ülkede üretim yeni siparişlerin Ekim 2009’dan bu yana ilk kez artmasının yardımıyla üst üste 6’ncı ay ve eskisine oranla daha hızlı bir çıkış gösterdi. İmalat endeksi son 18 aydır ikinci kez 50.0 seviyesindeki yerini korudu. Brezilya’da endeks 57.8 puana çıkarak Şubat 2006’dan bu yana en yüksek seviyeyi gördü. Yurtdışı talebi Türkiye’de endeksi yükseltti HSBC Türkiye PMI İmalat Sanayi Endeksi de yükseldi. Türkiye’de endeks Ocak’ta 53.0 olarak hesaplandı. Konuya ilişkin olarak açıklanan raporda “Genişleme oranı 2009 Aralık ayından bu yana hızlanarak içinde bulunduğumuz dört aylık dönemin en Çin, 5 yıl sonra imalatın da lideri olacak Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından açıklanan Çin raporunda, devasa boyuttaki devlet teşvikleri yardımıyla dünya ekonomisinin resesyondan çıkmasına liderlik eden dünyanın ikinci büyük ekonomisi Çin’in gelecek 5-7 yılda ABD’yi geçerek dünyanın en büyük imalatçısı haline geleceğini bildirdi. Çin’in halen uygulamakta olduğu canlandırma tedbirlerini devam ettirebileceğini, ekstra kamu harcamalarında bulunabileceğini belirten OECD, Çin’in kamu finansmanının güçlü olmaya devam ettiğini, 2008 yılında kamu borcunun GSYİH’e oranının yüzde 28 seviyesinde bulunduğunu ve veriler teşviklerin bunu sadece 3 puan artırdığına dikkat çekti. şubat 2010 haber yükseğine ulaşmış oldu. Türk imalatçıların aldığı yeni işler Ocak ayında güçlü bir artış gösterdi ve 2009 yılının sonundan beri yaşanan ivmede yavaşlama eğilimini tersine çevirdi. Küresel ekonomik göstergeler iyileşmeye devam ederken, özellikle yurtdışından olmak üzere yeni siparişlerde görülen artış, artan talep ile desteklenmektedir” denildi. Raporda şu üç noktaya dikkat çekildi: Denizaşırı ülkelerden yeni sipariş alımları sektörün genişlemesine katkı yapmaya devam etti. İstihdamda büyüme güçlü kaldı. Girdi maliyetlerindeki enflasyon artışı fabrika çıkış fiyatlarını daha da yükseğe taşıyor. Yeni istihdam Ocak ayında dünya genelinde çarkların daha hızlı dönmeye başlaması, imalat sektöründe istihdamı arttırdı. JP Morgan Satın Alma Yöneticileri Endeksi’ne göre 2004 yılı ortalarından bu yana en hızlı artışın görüldüğü imalat sektöründe istihdam 2008 yılının Mart ayından bu yana ilk kez arttı. 22 aydır ilk kez istihdam artarken büyük ekonomiler ara- şubat 2010 Tüketici güveninde artış var GFK Türkiye’nin araştırmasına göre Tüketici Güven Endeksi 6.7 puan artarak 80.1 olarak gerçekleşti. GFK Türkiye’nin araştırmasına göre, Tüketici Güven Endeksi, Ocak ayında bir önceki aya göre 6,7 puan artarak 80,1 olarak gerçekleşti. Avrupa Komisyonu tarafından AB’ye üye ve aday ülkelerin ekonomik konjonktürlerini takip etmek amacıyla yürütülen “İşyerleri ve Tüketici Araştırmaları Ortak Uyumlu AB Programı”nın Tüketici Araştırması’nı Avrupa Komisyonu adına yürüten GFK Türkiye, Ocak ayına ilişkin Tüketici Güven Endeksini açıkladı. Buna göre, 2009 yılı Aralık ayında 73,4 olan tüketici güven endeksi, Ocak ayında 6,7 puan artarak, 80,1 oldu. Endeksin alt kalemlerine ve değişim oranlarına bakıldığında da Ocak ayında, gelecek 12 ay için hanenin maddi durumuna yönelik beklenti 7,5 puan (yüzde 8,3) artarak, 98,3’e, genel ekonomik duruma yönelik beklenti 8,1 puan (yüzde 8,4) artarak 96,3’ten 104,4’e yükseldi. İşsizlik oranına yönelik beklenti de 5,5 puan (yüzde 8,3) artarak 65,9’dan 71,4’e, tasarruf eğilimi ise 5,7 puan (yüzde 14,1) artarak 46,2’e çıktı. sında ABD, İngiltere ve Çin, işe alımların en fazla olduğu ülkeler. Analistler sipariş/stok rasyosundaki artışın, imalat sektöründeki canlılığın süreceğine işaret ettiğini söylüyor. Borsalar ve emtia fiyatları yükseldi Olumlu imalat verileri, dünya genelinde borsaları da yükseltti. Emtia piyasalarına da alım gelmeye başladı. ABD’de imalat verisinin etkisiyle Dow Jones yükselişle kapanırken, Asya, Avrupa ve ABD vadeli işlemlerinde yükseliş vardı. İmalatın artmasının emtia talebini destekleyeceği beklentisiyle hammadde fiyatları da yükseliyor. 19 haber 20 Sanayide üretim artıyor A ylık Sanayi Üretim Endeksi 2009 Aralık ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 25.2, Kasım ayına göre ise yüzde 8.7 artış gösterdi. Bir önceki yılın aynı dönemine göre en yüksek artış yüzde 33.2 ile ara malı imalatında görüldü. Sanayi üretim endeksinin 2009 yılı ortalamasına bakıldığında ise üretimin yüzde 9.6 azaldığı belirlendi. TÜİK, Aralık ayı Aylık Sanayi Üretim Endeksi sonuçlarını açıkladı. Aylık Sanayi Üretim Endeksi, 2009 yılı Aralık ayında 2008 yılının aynı ayına göre yüzde 25.2 artarak 117.1’e yükseldi. Sanayi üretimi Kasım ayına göre ise yüzde 8.7 artış gösterdi. Takvim Etkisinden Arındırılmış Endeks 2009 yılı Aralık ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 8.3 artış gösterirken, bir önceki aya göre yüzde 0.7 arttı. Ekim ayındaki yüzde 6.5 ile beklentilerin üzerinde artış gösteren Aylık Sanayi Üretim Endeksi, Kasım ayında yüzde 2.2 azalmıştı. Endeks 2009 yılının 7 aylık döneminde yaşanan toparlanmanın ardından, Ağustos ayında düşüşe geçmişti. Ağustos’ta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6.3, bir önceki aya göre ise yüzde 5.7 azalış gösteren endeks, Eylül ayında ise sanayi üretim endeksi geçen yıla göre yüzde 8.6 azalırken, bir önceki aya göre 0.2 azalmıştı. İmalat sanayinde yüzde 28’lik artış Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde, 2009 yılı Aralık ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre Madencilik ve Taşocakçılığı sektörü endeksi yüzde 15.4 artarak 108’den 124.7’ye, İmalat Sanayi sektörü endeksi yüzde 28 artarak 90’dan 115.2’ye, Elektrik, Gaz ve Su sektörü endeksi ise yüzde 10.9 artarak 117.6’dan 130.4’e yükseldi. Aramalı imalatında yükseliş trendi Ana Sanayi Grupları (MIGs) Sınıflamasına göre, 2009 yılı Aralık ayında bir önceki yılın aynı ayına göre en yüksek artış yüzde 33.2 ile Ara Malı İmalatında görüldü. Diğer gruplar incelendiğinde ise, Dayanıklı Tüketim Malı İmalatının yüzde 30.1, Sermaye Malı İmalatının yüzde 28.5, Dayanıksız Tüketim Malı İmalatının yüzde 22.5, Enerjinin ise yüzde 10.1 oranında arttığı dikkati çekti. Üretim 2009’da yüzde 9.6 azaldı Sanayi üretiminin 2009 yılı ortalamasına bakıldığında ise üretimin yüzde 9.6 azaldığı görüldü. Ara malı imalatı geçen yıl yüzde 9.9, dayanıklı tüketim malı imalatı yüzde 3.9, dayanıksız tüketim malı imalatı yüzde 3.3, sermaye malı imalatı yüzde 25.3 azaldı. şubat 2010 haber Yorgancılar: Rakamlar aldatıcı olmasın Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, rakamların büyüklüğünün aldatıcı olmaması gerektiğini söyledi. 2008 yıllık toplam sanayi üretiminin binde 9 azalırken, 2009’da yıllık bazda sanayi üretiminin yüzde 9.6 oranında daraldığını hatırlatan Yorgancılar, “25,2 oranındaki yüksek artışın ana sebebi baz etkisidir. 2008 aralık ayında açıklanan %17,8’lik daralmaya göre gelen bir artıştır. O nedenle de çok da gerçeği yansıtmamaktadır. Rakamın büyüklüğü aldatıcı olmasın. İşgünü sayısının da geçen yıla göre fazla olması rakamın daha şişkin çıkmasına sebep olmuştur. Ayrıca, 2009 Aralık ayında ihracatın %30 artmış olması da rakamın büyümesine etken olmuştur. Sadece Diğer ulaşım araçları büro makineleri ve radyo tv sektörleri daralma gösterirken diğer sektörlerde artış gerçekleşmiştir. Yıllık bazda incelediğimizde en fazla daralmanın, motorlu kara taşıtları, diğer ulaşım araçları ve kok kömürü, petrol sektörlerinde yaşandığını görmekteyiz” dedi. Ergün: İyileşme 2010’da istikrarlı şekilde sürecek Çağlayan: İhracata dayalı büyüme ihtiyacı var Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, 2009 Aralık ayı sanayi üretim endeksini değerlendirirken, “Sanayi üretimindeki iyileşme, 2010 yılında da istikrarlı bir şekilde sürecektir” dedi. Üretimdeki bu artışın sürpriz olmadığını, önümüzdeki dönemde hem mevcut yatırımlar hem de yeni yatırımlar açısından olumlu bir sürece girildiğinin görüldüğünü ifade eden Ergün, küresel konjonktürde gerçekleşen olumlu seyir kadar yeni pazarlara olan yönelimle artış sürecine giren ihracatın, üretimin de artacağına işaret ettiğini vurguladı. “Büyümenin öncü göstergesi sanayi üretimindeki bu olumlu gelişme, 2010 yılında hedeflerimizin daha da ilerisine ulaşacağımızın sağlam bir göstergesi niteliğindedir. Sanayi üretimindeki iyileşme, 2010 yılında da istikrarlı bir şekilde sürecektir” diyen Ergün, şunları kaydetti: “Küresel kriz nedeniyle birçok ülkenin özellikle kamu maliyesi ve finans alanında hala yoğun sıkıntılar yaşadığı bir dönemden geçiyoruz. Krizin ortaya çıktığı 2008 sonundan itibaren, kredi derecelendirme kuruluşları çok az sayıda ülkenin notunu artırdılar, birçok ülkenin notunda da düşüşler gerçekleşti. Küresel kriz ortamında tüm dünyada ticaretin azaldığı, ihracat kanallarının daraldığı bu dönemde, kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’nin kredi notunu ise arka arkaya artırmıştır. Bu not artışları, Türkiye ekonomisinin sağlam bir makroekonomik yapıya sahip olduğunu, Türkiye’nin yatırım yapılabilir ülkeler arasında üst sıralarda yer aldığını göstermektedir.” Bakan Ergün, bu noktada Türkiye’nin üzerine düşenin, gerçek gündemi teşkil eden, ekonomiye odaklanmak olduğunu bildirdi. Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan sanayi üretimi endeksinin, Türk ekonomisinin ihracata dayalı büyüme ihtiyacında olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya koyduğunu kaydetti. Çağlayan, “Keşke bankalarımız da krizde reel sektöre daha fazla destek olsaydı, o zaman krizden daha hızlı çıkardık” dedi. Açıklanan verilerin sanayideki, üretimdeki toparlanmanın devam ettiğini gösterdiğini belirten Çağlayan, “Sanayi üretimi verileri, ihracatla paralel bir eğilim gösteriyor ki, bu da normaldir. Biliyorsunuz daha önce açıklanan Aralık ayı dış ticaret verileri, ihracatımızın Aralık ayında yüzde 30,3 artarak 10 milyar 62 milyon dolara ulaştığını göstermişti” dedi. İhracattaki artışın sanayi üretimindeki artışın öncü göstergesi, tetikleyicisi olduğunu ifade eden Çağlayan, genel sanayi üretimi endeksi yüzde 25,2 artarken, imalat sanayindeki artışın yüzde 28’e ulaşmasının da bunu destekleyen bir unsur olduğunu bildirdi. Üretim ve ihracat artışının Türkiye’nin döviz kazanması anlamına geldiğini belirten Çağlayan, “Üretim artmalı ki, ihracat artsın ve Türkiye döviz kazansın. Küresel krizin en önemli mirası olan işsizlik sorununu başka türlü aşamayız. Keşke krizin derin olduğu günlerde, krizden en az etkilenen, burnu bile kanamayan finans sektörümüz de, özellikle bankalarımız da reel sektörümüze daha fazla destek olsaydı. İhracatçımıza, sanayicimize üretimini, ihracatını devam ettirecek desteği verebilseydi, çok daha farklı bir noktada olabilirdik” diye konuştu. şubat 2010 21 haber 22 İhracat Ocak’ta arttı T ürkiye’nin Ocak ayı ihracatı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 12.52 artışla 7 milyar 912 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti. Son 12 aylık ihracat önceki döneme göre yüzde 21.6 azalışla 97 milyar 955 milyon dolara geriledi. Ocak ayında en fazla ihracat yapan sektörler ise 1 milyar 433 milyon dolar ile otomotiv ve yan sanayii, 1 milyar 171 milyon dolar ile hazırgiyim ve konfeksiyon ve 850 milyon dolar ile kimyevi maddeler ve mamulleri oldu. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) 2010’nun ilk ihracat oranlarını Erzurum’da açıkladı. TİM’in verilerine göre, Ocak ayı ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 12.52 artışla 7 milyar 32 milyon dolardan 7 milyar 912 milyon dolara yükseldi. Son bir yıllık dönemde ise ihracat bir önceki döneme göre yüzde 21.6 azalışla 124 milyar 949 milyon dolardan 97 milyar 955 milyon dolar seviyesine geriledi. Sanayi ihracatında artış Sanayi ihracatı yılın ilk ayında Türkiye Ocak ayını ihracat başarısıyla kapattı. 2009’un Ocak ayına göre yüzde 12.52’lik artış umut verdi. Ege’nin ihracatı da yılın ilk ayında yüzde 12 yükseldi. yüzde 12.98 artarak 6 milyar 450 milyon dolara ulaştı. 2009 yılının Ocak ayında sanayi ihracatı 5 milyar 753 milyon dolar düzeyinde gerçekleşmişti. Sanayi mamulleri ihracatı da aynı dönemde yüzde 7.84 artışla 4 milyar 648 milyon dolardan 5 milyar 13 milyon dolara yükseldi. Taşıt araçları 1.4 milyar dolara çıktı Ocak’ta Sanayi mamullerinde en yüksek artış yüzde 42.82 ile taşıt araçları ve yan sanayi ürünlerinde görüldü. Taşıt araçları ve yan sanayi ihracatı 1 milyar 433 milyon dolar olarak gerçekleşti. Hazır giyim ve konfeksiyon ihracatı da yüzde 2.29 artışla 1 milyar 145 milyon dolardan 1 milyar 170 milyon dolara ulaştı. Elektrik ve elektronik ihracatı yüzde 14.46 artışla 624.5 milyon dolara çıkarken, çimento ve toprak ürünleri ihracatı yüzde 16.69 artarak 236.5 milyon dolar oldu. Demir çelik ürünleri ihracatı ise yüzde 29.4 azalışla 683.5 milyon dolara gerilerken, makine ve aksamları ihracatı yüzde 1.52 azalarak 402.6 milyon dolara düştü. Madencilik ihracatı yüzde 73.67 arttı Kimyevi maddeler ve mamulleri ihracatı Ocak ayında yüzde 49.23 artarak 569.9 milyon dolardan 850.5 milyon dolara yükseldi. Tarıma dayalı işlenmiş ürünler ihracatı da yüzde 18.99 artarak 636.7 milyon dolar, tekstil ve tekstil hammaddeleri ihracatı yüzde 21.14 yükselişle 482 milyon dolar oldu. Madencilik ihracatı aynı dönemde yüzde 73.67 artarak 270.4 milyon dolara çıktı. Tarımda kısmi artış Tarım ihracatı yılın ilk ayın- şubat 2010 haber da yüzde 1.68 artarak 1 milyar 122 milyon dolardan 1 milyar 141 milyon dolara ulaştı. Bitkisel ürünler ihracatı yüzde 0.85 azalışla 852.8 milyon dolara gerilerken, ağaç ve orman ürünleri ihracatı yüzde 12.9 artışla 208.4 milyon dolara, hayvansal ürünler ihracatı da yüzde 3.02 artarak 80 milyon dolara yükseldi. Hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamulleri ihracatı yüzde 2.62 azalarak 298.9 milyon dolara, yaş meyve ve sebze ihracatı yüzde 6.41 azalışla 182.5 milyon dolara, tütün ihracatı ise yüzde 15.24 azalışla 92.8 milyon dolar seviyesine geriledi. Bir yılda sanayi ihracatı yüzde 24.2 azaldı Son oniki aylık dönemde ise sanayi ihracatı yüzde 24.2 azalışla 108 milyar 255 milyon dolardan 82 milyar 53 milyon dolara düştü. Sanayi mamulleri ihracatı yüzde 25.17 azalışla 64 milyar 341 milyon dolara, kimyevi maddeler ve mamulleri ihracatı yüzde 24.54 azalarak 9 milyar 945 milyon dolara, tarıma dayalı işlenmiş ürünler ihracatı ise yüzde 14.6 düşüşle 7 milyar 767 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti. Madencilik ihracatı yüzde 17.88 azalarak 2 milyar 622 milyon dolar olurken, tarım ihracatı ise aynı dönemde yüzde 1.64 azalışla 13 milyar 279 milyon dolara geriledi. Ege’nin ihracatı Ocak’ta yüzde 12 arttı Ege Bölgesi’nde 2009’da yüzde 20 daralan ihracat, bu yılın ilk ayında ortalama yüzde 12 yükseldi. Sanayi ürünlerindeki artışın yüzde 40’a çıkması da umutları canlandırdı. Ege İhracatçı Birlikleri verilerine göre 2009’un son aylarında başlayan yükselişin 2010 yılında da devam etmesi umutları çoğalttı. Mevsim şartlarının da etkisiyle tarım ürünleri ihracatında yüzde 9’luk azalma yaşandı. Zeytinyağı ve kuru meyve, ihracatı en istikrarlı ürünler oldu. Zeytin ve zeytinyağı ihracatı her iki dönemde de 15 milyon, kuru meyve ve mamulleri ise 48 milyon dolarlar seviyesinde gerçekleşti. Tarımdaki en sert düşüş, yüzde 35’le su ürünleri ve hayvansal mamullerde yaşandı. Onları, yüzde 17’lik oranla tütün takip etti. Tarım sektöründeki en yüksek ihracat artışı ise yüzde 28’le ağaç ve orman ürünlerinde oldu. 23 Ocak ayında en fazla ihracat yapan sektörler ise 1 milyar 433 milyon dolar ile otomotiv ve yan sanayii, 1 milyar 171 milyon dolar ile hazırgiyim ve konfeksiyon ve 850 milyon dolar ile kimyevi maddeler ve mamulleri oldu. şubat 2010 haber Türkiye ekonomisi toparlanmaya başladı 24 D ünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich Zachau, Türkiye ekonomisinin 2010 yılındaki görünümüyle ilgili olarak “olumlu” düşündüğünü vurgulayarak, Türkiye ekonomisinin toparlanmaya başladığını söyledi. TEPAV ve Dünya Bankası tarafından düzenlenen “Küresel Ekonomik Beklentiler 2010 – Kriz, Finans, Büyüme” konulu panel Ankara’da yapıldı. Türkiye ekonomisindeki toparlanmanın geçen yıl başladığının altını çizen Zachau, kesin resmi rakamların henüz açıklanmamasına rağmen, “2009’un dördüncü çeyreğindeki büyüme oranı ‘geçen senenin aynı dönemiyle karşılaştırıldığında’ neredeyse artıya geçti. Türkiye ekonomisinin temelleri hala sağlam” şeklinde konuştu. Küresel krizin, tüm dünya ekonomisini ve Türkiye ekonomisi etkilediğini belirten Zachau, ancak Türkiye ekonomisinin, geçen yılın son çeyreğinde topar- lanmaya geçtiğini vurgulayarak şunları söyledi: “Küresel ekonomik belirsizlik hala yüksek düzeyde ve aynı durum Türkiye için de geçerli. Öte yandan, Türkiye ekonomisinin 2010 yılındaki görünümüyle ilgili olarak olumlu düşünüyorum. Ekonomi toparlanmaya başladı. 2009’un dördüncü çeyreğindeki büyüme oranı (geçen senenin aynı dönemiyle karşılaştırıldığında) neredeyse artıya geçti. 2010 yılında ekonomik büyümenin, iç tüketimdeki hafif bir artışla yüzde 3-4 gibi olmasını bekliyoruz. Şirketler ve hanehalkları arasında yapılan son anketlerin sonuçları birçok şirketin 2010 yılındaki toparlanma konusunda iyimser olduğunu ortaya koyuyor.” 2010’da işsizlikte çok küçük azalma İstihdamdaki iyileşmenin, ekonomik büyümeyi arkadan takip ettiğinin altını çizen Zac- hau, istihdamın artmasında özel sektördeki toparlanmayla 2010 bütçesi ve Orta Vadeli Programın güçlü bir şekilde uygulanmasının da önemine dikkat çekerek, işsizlikte çok küçük bir azalma olacağını vurguladı. Zachau, sözlerine şöyle devam etti: “Genellikle istihdam büyüme başladıktan birkaç ay sonra kendini gösterdiğinden dolayı, 2010 yılında işsizlikte çok küçük bir azalma olacak. En önemlisi, özel sektörün güveni ve sağlıklı bir toparlanma 2010 bütçesinin ve 2010-2012 Orta Vadeli Programının güçlü bir şekilde uygulanmasına bağlıdır. İşsizlik, ekonomik durgunluk sonucunda ailelerin karşı karşıya kaldığı en büyük zorluklardan birisidir. Kısa vadede, büyüme bu yıl tekrar başlayacak, ancak işsizlik hemen azalmayacaktır. Dolayısıyla, özellikle gençler arasında olmak üzere Türkiye yüksek işsizlik oranları görmeye devam edecektir. Çıraklık, mesleki eğitim ve iş şubat 2010 haber arama yardımı gibi aktif işgücü piyasası politikaları, iş arayanlara yardımcı olmanın iyi yollarıdır. Yakın bir işbirliği içerisinde çalıştığımız İŞKUR, burada önemli bir role sahiptir. Türkiye, genç bir işgücüne sahip olduğundan dolayı, uzun vadede artan beceriler ve işletmelere daha fazla istihdam yaratma esnekliğinin sağlanması işsizlikle mücadelede anahtar rol oynayacaktır. Yaptığımız analizler ‘işlerin korunmasından’, ‘çalışanların korunmasına’ doğru bir geçiş göstermektedir; örneğin bir yandan işverenlerden talep edilen yüksek kıdem tazminatlarının düşürülmesi, diğer yandan işsizlik sigortasının çalışanlar arasında daha fazla yaygınlaştırılması.” IMF anlaşmasının iki etkisi olur Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yapılacak bir stand-by anlaşmasının etkilerinin, anlaşmanın ayrıntılarına bağlı olacağını vurgulayan Zachau, anlaşmanın iki etkisinin olacağını belirterek, şunları söyledi: “Hükümet’in ve IMF’nin olası bir yeni düzenleme üzerindeki görüşmeleri devam ediyor; şu ana kadar bir anlaşma imzalanmadı. Eğer yeni bir düzenleme olursa, bunun etkileri anlaşmanın ayrıntılarına bağlı olacaktır. Esas olarak bunun iki potansiyel etkisi olacaktır. Bu düzenleme ilave dış finansman sağlayabilir ki bu da ülkenin uluslararası rezervlerini artıracaktır ve Hükümet’in iç piyasadan borçlanma ihtiyacını azaltacaktır. Ayrıca, yatırımcılar anlaşmayı ekonomik politika için yararlı bir çıpa olarak yorumlayabilir.” Emekli maaş zamlarının etkisi 2010 yılı için açıklanan emekli maaş zamlarının sosyoekonomik etkilerinin olacağını belirten Zachau, bu zamlarla maaş farklarının biraz kapanaca- şubat 2010 Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich Zachau, “Türkiye ekonomisinin temelleri sağlam” dedi. ğını, maliyetinin de, telafi edici önlemlerle karşılanacağını kaydetti. Ulrich Zachau, “En düşük emekli maaşı ile en yüksek emekli maaşı arasındaki fark biraz kapanacaktır. Ayrıca memurların emekli maaşları ile özel sektör çalışanlarının emekli maaşları arasındaki fark da biraz kapanacaktır. Elbette ki bu önlemin bir maliyeti olacaktır. Yapılan açıklamadaki en önemli unsur, Orta Vadeli Programın geçerliliğini koruyacak olması ve başka alanlardaki harcamaların kısılması ya da gelirlerin arttırılması yoluyla bu maliyetin telafi edici önlemlerle karşılanacak olmasıdır. Ayrıca, Ekim 2008’de kanunlaşan sosyal güvenlik reformuyla getirilen kurallara dayalı yaklaşımı güçlendirmeye devam etmek de önemlidir” dedi. Potansiyel riskler Türkiye ekonomisini etkileyebilecek potansiyel risklerin esas itibarıyla dış kaynaklı olabileceğinin altını çizen Zachau, potansiyel riskler ve bu risklerin telafi edilmesinde Orta Vadeli Program’ın güçlü bir şekilde uygulanmasına dikkat çekerek, şunları söyledi: “Türkiye’nin temelleri hala sağlam. Temel riskler dünya ekonomisindeki yeni bir durgunluk ile ilgilidir. Örneğin finans sektöründe yeni bozulmalar yoluyla. Bir başka risk ise, Türkiye’deki yatırımcı güveninin iç siyasi veya ekonomik faktörler sebebiyle azalması olabilir. Hükümetin orta vadeli programı ile mali planının ve reform gündeminin güçlü bir şekilde uygulanmasının çok önemli olduğunu tekrar vurgulamak istiyorum. Bu, istihdam ile birlikte tekrar güçlü ekonomik büyümenin temellerini atacaktır ve bundan tüm Türk halkı faydalanabilecektir.” Yeni bir büyüme hikayesi lazım TEPAV Direktörü Prof. Dr. Güven Sak, Türkiye’nin büyüme oranını yükseltmesi gerektiğini, bunu için de yeni bir büyüme hikayesine ihtiyaç bulunduğunu söyledi. Sak, bu çerçevede olmazsa olmaz koşulun mali disiplin olduğunu belirtti. Sak, aynı çerçevede, kurumsal altyapının yenilikçi bir ekonomi için ne kadar elverişli olduğunun sorgulanması gerektiğini belirterek, Türkiye’de ekonomik büyüme performansı artırmak için üzerine rol düşen çok sayıdaki kurumun bu sürecin bir parçası haline gelmesi gerektiğini kaydetti. Kurumların ortak hedefler için çalıştıklarının farkında olması ve Türkiye’nin artık nasıl büyüyeceği ve rekabet gücünü nasıl koruyabileceğine ilişkin gündeme geri dönmesi gerektiğini vurgulayan Sak, özel sektörün politika tasarım sürecine aktif olarak katılması gerektiğini kaydetti. Sak, Türkiye’nin bir önceki yıla göre daha iyimser bir tablo gösterdiğini ifade ederek, gelişmekte olan ülkelere bakıldığında ekonominin bir an önce düzelebileceği bir ortamda olmadığını aksine ülkelerin ayrışma döneminde olunduğunu kaydetti. Türkiye’nin gelişmekte olan bir ülke olmasının geçişi yavaşlatan bir faktör olduğunu belirten Sak, “Türkiye’nin büyük bir ekonomi olması, ihtiyaçlarının yayılmış olması Türkiye’nin teknolojik gelişmelere sıçramasının önünde engel oluşturmaktadır” dedi. Yenilikçi bir ekonomiye geçişin önünü tıkayan piyasa aksaklıklarının, etkin ve yaratıcı biçimde tasarlanmış bir kamu müdahalesi çerçevesi gerektirdiğini belirten Sak, ikinci nesil reformların bu kapsamda acilen ele alınması gerektiğini vurguladı. 25 26 JCR da not artırdı, sıra S&P’de TÜRKİYE’NİN KREDİ NOTLARINDAKİ SON DEĞİŞİM T ürkiye’nin kredi notundan son iki aydaki üçüncü artış Japon kredi derecelendirme kuruluşu JCR’dan geldi. JCR notu BB’ye yükseltti. Türkiye’nin spekülatif düzeyden çıkmasına tek kademe kaldı. Şimdi tüm gözler notu artırmamakta direnen S&P’ye çevrildi. Japon kredi derecelendirme kuruluşu JCR, Türkiye’nin kredi notunu, BB(-)’den, BB’ye yükseltti. Moody’s: Ba2 (Durağan) (2010 Ocak’tan Ba3’ten tek kademe yükseltildi) Fitch: BB (+) (Durağan) (2009 Aralık’ta BB (-)’den iki kademe yükseltildi. JCR: BB (Durağan) (2010 Şubat’ta tek kademe yükseltildi) S&P: BB (-) (Durağan) (2009 Eylül’de görünümü negatiften yükseltti) Kuruluş, kredi notu artırımına esas olarak, Türkiye’nin, küresel mali krizde, dış şoklara karşı gösterdiği dayanaklılığı gösterdi. JCR, Türkiye’nin kredi notuna ilişkin ekonomik görünümünü ise durağan olarak açıkladı. Japon kredi derecelendirme kuruluşu JCR, Türkiye’nin, küresel kriz ortamında dış mali yardım almaksızın idare edebildiğini ve krizin üstesinden gelebildiğini de kaydederken, Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yeni bir stand-by anlaşmasının, uluslararası güveni daha da artırabileceğini bildirdi. Türkiye’nin kredi notunu BB (-)’den, BB’ye yükselten JCR, Türkiye ekonomisinin dayanıklığını güçlendirmesi açısından, önceki yıllarda kamu maliyesi ve mali sistemin iyileştirilmesinin, küresel şubat 2010 haber mali krizde Türkiye ekonomisini destekleyen unsurlar olduğunu ifade etti. Reyting kuruluşu, ekonomik büyümenin, ekonomideki baz etkisinin de yardımıyla, bu yıl yüzde 5’in üstünde olabileceğini kaydetti. Yeni artırım için 3 kriter JCR Eurasia Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Ökmen, kredi notu artışının Türkiye’nin kesinlikle ayrıştığının bir göstergesi olduğunu söyledi. Yunanistan, Portekiz gibi ülkelerin notunun düşürüldüğü bir dönemde Türkiye’nin notunda gerçekleşen artışın bir tabuyu da kırdığını söyleyen Ökmen, “Türkiye hep krizlere karşı kırılgan bir ülke olarak nitelendirilirdi. Bu not artırımlarıyla ya bu tanımlamanın yanlış olduğu, ya da bahsedilen bu kırılganlığın artık düzeldiği ortaya çıktı. Not artırımında Türkiye’nin kriz döneminde hiçbir dış destek (IMF gibi) almadan, sadece kendi imkanlarıyla krizi başarılı bir şekilde atlatmış olması önemli rol oynadı. Fakat Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde attığı adımların da not artırımında önemli etkisi oldu” dedi. Türkiye’nin yatırım yapılabilir ülke seviyesine çıkması için önünde sadece tek bir not artırımı kaldığına dikkati çeken Ökmen, bunun için JCR’ın üç önemli kriteri yakından izleyeceğini belirtti. Ökmen “IMF ile yapılacak bir anlaşma, 2000’lerin başından beri süregelen ekonomik reform sürecine sosyal, hukuki ve siyasi reformların da eklenmesi ve Türkiye’de siyasi tansiyonların oynaklığının azaltılması, AB ile hareketlenen müzakerelerin daha da hareketli hale gelmesi, Türkiye’nin kredi notunun önce görünümünde sonra da kademesinde yeni bir artış getirebilir” dedi. İki ayda üç artırım Böylece Türkiye, iki ay içerisinde dört büyük kredi derece- şubat 2010 lendirme kuruluşunun üçünden 4 adet not artırımı elde etmiş oldu. Türkiye’nin kredi notunu 2009 yılının aralık ayında Fitch iki kademe, 2010’un ilk ayında ise Moody’s tek kademe artırmıştı. Bu iki not artırımının ardından tüm gözler öncelikle Standard&Poors’a (S&P) çevrilmişti. S&P’nin not artırımının ne zaman geleceği tartışmaları sürerken, dün bir sürpriz de Japon kredi derecelendirme kuruluşu JCR’dan geldi. Zachau: S&P de artırabilir JCR’ın kararının ardından Türkiye’nin kredi notunu artırmayan tek derecelendirme kuruluşu olarak S&P kaldı. S&P, en son 2008 yılında Türkiye’nin kredi görünümünü negatiften durağana yükseltmiş, kredi notunu ise BB (-) seviyesinde sabit bırakmıştı. Fitch ve Moody’s’in not artırımından sonra ocak ayı ortasında S&P yetkililerinin Ankara bürokrasisine ziyaretlerini sıklaştırdığı dikkati çekmiş, bu da özellikle kamu yönetiminde bir not artırımının geleceği beklentilerini artırmıştı. Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich Zachau da, bankanın hazırladığı Küresel Ekonomik Beklentiler 2010 raporunda, Türkiye’nin kredi notunun S&P tarafından da artırılabileceğini belirtti. Eğer S&P tek kademe not artırımı yaparsa, Türkiye’nin S&P’den aldığı not, Fitch ve JCR’ın BB kademesine, Moody’s’in ise Ba2 kademesine denk gelen notlarına eşit olacak. Enflasyon ve kur beklentisi arttı Merkez Bankası’nın Şubat ayının ilk anketine göre, 2010 yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 7,50’ye yükseldi. Cari yıl sonu yıllık gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) büyüme beklentisi, Şubat ayının ilk anketinde, bir önceki ankete göre değişiklik göstermedi ve yüzde 3,9 düzeyinde kaldı. Merkez Bankası, mali ve reel sektörde karar alıcı ve uzman kişiler ile profesyonellerin beklentilerini saptamaya yönelik her ay iki kez düzenlediği Beklenti Anketinin Şubat ayı ilk dönem sonuçlarını açıkladı. Buna göre, Ocak ayının ikinci dönem anketinde yüzde 1,33 olan cari ayın tüketici fiyatları endeksi (TÜFE) beklentisi, Şubat ayının ilk anketinde yüzde 0,80’e geriledi. Gelecek ayın TÜFE beklentisi ise söz konusu dönemde yüzde 0,60’tan yüzde 0,70’e yükseldi. İki ay sonrasının TÜFE beklentisi ise yüzde 0,65’ten yüzde 0,70’e çıktı. 2010 Ocak ayının ikinci döneminde yüzde 7,15 olarak belirlenen yıl sonu yıllık TÜFE beklentisi, Şubat ayının ilk anketinde yüzde 7,50’ye, 12 ay sonrasının yıllık yüzde 6,79 olan TÜFE beklentisi yüzde 6,91’e, 24 ay sonrasının yıllık TÜFE beklentisi de yüzde 6,54’ten yüzde 6,60’a yükseldi. Gelecek 3. ayın 5 yıl vadeli, 6 ayda bir sabit kupon ödemeli TL cinsi Devlet Tahvili ihalesi yıllık bileşik faiz oranı beklentisi, yüzde 10,18’den yüzde 10,45’e, gelecek 12. ayın 5 yıl vadeli, 6 ayda bir sabit kupon ödemeli TL cinsi Devlet Tahvili ihalesi yıllık bileşik faiz oranı beklentisi ise yüzde 11,40’dan yüzde 11,52’ye çıktı. Cari ay dolar kuru beklentisi 1,4646’dan 1,5003’e yükseldi. Yıl sonu dolar kuru beklentisi de 1,5412 liradan 1,5513’e, gelecek 12 ay sonundaki dolar kuru beklentisi de 1,5712’den 1,5749 liraya çıktı. 27 forum Ankara Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Özdebir EBSOhaber için yazdı Kriz ve sanayimizin geleceği 28 Ekonomik kriz, en derin etkisini reel kesimde özellikle sanayi üretiminde göstermiştir. 2008 Ağustos’unda düşmeye başlayan sanayi üretimi Şubat 2009’da dibe vurmuştur. Yaz sonlarına doğru toparlanma eğilimindeki sanayi üretiminde bunun niteliği ve sürdürülebilirliği konusunda endişelerimiz devam etmektedir. Küresel ekonomiyle entegre olmuş, mal ve sermaye akımlarına açık bir ekonomi olan Türkiye de küresel krizden derin bir biçimde etkilenmiştir. Başta AB olmak üzere gelişmiş ülkelere yaptığımız ihracat, o ülkelerdeki ekonomik daralma nedeniyle sert bir biçimde düşmüştür. Küresel kriz, içeride de beklentileri olumsuz bir biçimde etkilemiş, tüketici ve reel kesim güven endeksleri hızlı bir biçimde gerilerken özel tüketim ve yatırım harcamaları hızla düşüşe geçmiştir. Tüm bu gelişmeler sonucunda 2009 yılında ekonominin yaklaşık yüzde 6 küçüleceği ve işsizlik oranının yüzde 15’lere yaklaşacağı tahmin edilmektedir. Bu rakamlar küresel krizin Türkiye’ye maliyetinin ne kadar yüksek olduğunu göstermektedir. Ekonomik kriz en derin etkisini reel kesimde, özellikle sanayi üretiminde göstermiştir. 2008 Ağustos’unda düşmeye başlayan sanayi üretimi Şubat 2009’da dibe vurmuştur. Sanayi üretimindeki düşüş yaz aylarında yavaşlamış, ve yıl sonuna doğru bazı toparlanma emareleri göstermiştir. Ancak, sanayi üretimindeki toparlanmanın niteliği ve sürdürülebilirliği konusundaki endişelerimiz devam etmektedir. Bu endişelerimizin temelinde kredi kanallarının hala tıkanık olması yatmaktadır. Ban- şubat 2010 forum kalar, büyük işletmelere düşük faizlerle kredi verirken KOBİ’lere kredi vermemekte, kredi verseler bile çok yüksek faizler talep etmektedirler. Ayrıca Kredi Garanti Fonunun etkili bir biçimde çalışmaması da finansman sıkıntısı içindeki KOBİ’lerin sorunlarını ağırlaştırmaktadır. KOBİ’lerin finansman kanalları açılmadıkça, sanayide güçlü ve yaygın bir toparlanma beklemek aşırı iyimserlik olur. Bu nedenle bankacılık kesiminin KOBİ’lere kredi açmak için öne sürdükleri şartları yumuşatmaları ve KOBİ kredilerinin yeniden yapılandırılmasında daha esnek bir tavır sergilemeleri gerekmektedir. Aksi takdirde sanayimizdeki kan kaybı 2010 yılında da hızlanarak devam edecektir. Türkiye ekonomisinin 2010 yılındaki performansı esas olarak dünya ekonomisindeki gelişmelere bağlı olacaktır. Eğer dünya ekonomisi 2010 yılında toparlanmaya başlarsa Türkiye ekonomisinin de buna paralel bir gelişme sergileyeceğini tahmin ediyoruz. Ancak, küresel krizden çıkışın nasıl olacağı ekonomistler arasında da tartışma konusudur. Bazı ekonomistler krizden çıkışın yavaş ancak sürdürülebilir olacağını düşünürken bazı ekonomistler krizin çift dipli olacağını yani ekonomideki toparlanmanın geçici olduğunu ve küresel ekonominin yeniden resesyona gireceğini ifade etmektedir. Eğer çift dipli bir kriz yaşayacaksak işlerin yeniden nasıl ve ne zaman bozulacağını kestirmek güçtür. Dubai ve Yunanistan örneklerinde görüldüğü gibi önümüzdeki dönemde finansal piyasalarda yeni sürprizler yaşayabiliriz. Ama biz, çift dipli resesyon olasılığını göz ardı etmemekle birlikte ihtiyatlı iyimserliğimizi koruyor ve küresel ekonomideki toparlanmanın, yavaş olmakla birlikte devam edeceğini düşünüyoruz. Ekonomi yönetimi, kanımızca, küresel krizin Türkiye şubat 2010 Ekonomi yönetimi ekonomik toparlanmayı hızlandırmak ve işsizliğin sosyal maliyetlerini düşürmek için ekonomik politikalarda reel sektöre öncelik vermelidir. Ancak daha da önemlisi gerçekleştirilecek yapısal reformlarda reel sektör üzerine yoğunlaşılmasıdır. Kriz sonrası dünyada likidite eskisi kadar bol olmayacaktır. İç tasarrufları artırıcı tedbirler alınmalıdır. üzerindeki etkilerini teşhis ve tedavide geç kalmış, ekonomik tedbirlerin alınmasındaki gecikme krizin maliyetinin yükselmesine neden olmuştur. Ekonomi yönetimi, ekonomik toparlanmayı hızlandırmak ve işsizliğin sosyal maliyetlerini düşürmek için ekonomik politikalarda reel sektöre öncelik vermelidir. Ancak, daha da önemlisi, gerçekleştirilecek yapısal reformlarda reel sektör üzerinde yoğunlaşılmasıdır. Reel sektörün rekabet gücünü artıracak, ülkemizde iş yapma ortamını iyileştirecek, üretim, yatırım, istihdam ve ihracatın önünü açacak yapısal reformlar mutlaka gerçekleştirilmelidir. Bunun yanı sıra kriz sonrası dönemde sanayimizin finansman ihtiyacının nasıl karşılanacağı da önemli bir belirsilik içermektedir. Kriz sonrası dünyada likidite eskisi kadar bol olmayacak ve yurtdışı kredi imkanları önemli ölçüde daralacaktır. Bu nedenle iç tasarrufları artırıcı tedbirlerin alınması gerekmektedir. Üzerinde durmamız gerekn diğer bir konu da ihracattır. Kriz sonrasında dünya pazarlarında rekabet yoğunlaşacak ve ihracatımız bu yoğun rekabetten olumsuz etkilenebilecektir. Bu nedenle sanayimizin iç pazardaki konumunu güçlendirecek tedbirler üzerinde yoğunlaşılmalıdır. Ekonomik büyümede iç talebin rolü uzunca bir süre gözden kaçırılmıştır. Önümüzdeki dönemde bu eksikliğin telafi edileceğini umuyoruz. Sanayimizin temel sorunları bir sanayileşme stratejisinin olmayışından kaynaklanmaktadır. Bu eksiklik birbiriyle çelişen ya da çatışan kararların alınmasına yol açmakta, ekonomik politika değişikliklerinde zamanlama hatasına yol açarak sanayimizin rekabet gücünü olumsuz etkilemektedir. Önümüzdeki dönemde bu eksikliklerin giderileceğini ve sanayimizin önündeki engellerin temizleneceğini umuyoruz. 29 dünya Davos’ta hükümetlere Davos’taki ekonomiye yön veren toplantılara katılan iş dünyasının liderleri, finans sektörüne yönelik sıkı önlemler alma konusunda popülist davranmamaları için hükümetleri uyardı. Bu uyarıların gerisinde ABD Başkanı Barack Obama’nın büyük bankaları küçültme ve vergilendirme planı bulunuyor. İ ş ve siyaset dünyasının liderleri İsviçre’nin Davos kasabasında gerçekleştirilen Dünya Ekonomik Forumu’nun 40’ıncı toplantısında bir araya geldi. “Dünyanın Durumunu İyileştirme: Yeniden Düşünme, Yeniden Tasarlama, Yeniden İnşa Etme” sloganı doğrultusunda başlayan toplantılarda küresel ekonomik kriz masaya yatırılırken krizden çıkış aşamasında belirlenecek stratejiler konusunda fikir alışverişinde bulunuldu. 90 ülkeden 2 bin 500’ü aşkın kişinin katıldığı zirvede, ele alınan konu başlıkları arasında, “ekonomik ve sosyal refah, küresel riskleri azaltma ve sistemik sorunlara yönelme, sürdürülebilirliğin sağlanması, de- ğerler çerçevesi oluşturmak, etkin kurumları inşa etmek” yeraldı. Davos’ta toplantılara katılan iş dünyasının liderleri 1930’lardan bu yana görülen en kötü resesyondan kırılgan bir çıkışın yaşandığı bu dönemde, finans sektörüne yönelik sıkı önlemler alma konusunda popülist davranmamaları için hükümetlere 30 şubat 2010 dünya sıkı önlemler uyarısı uyarılarda bulundu. Bu uyarıların gerisinde ABD Başkanı Barack Obama’nın büyük bankalara kısıtlama getirme ve vergilendirme planının yarattığı endişeler bulunuyor. Zirve öncesinde bankacıların bu düzenlemelere karşı lobi yapacakları ancak, Obama’nın “Savaş istiyorlarsa ben savaşa hazırım” açıklamasını dikkate alarak bu konuda çok fazla zorlayıcı olmayacakları yorumları yapılmıştı. PricewaterhouseCoopers kuruluşunun küresel başkanı Dennis Nally, “Düzenlemeye ilişkin reformların popülist bir mesaj ver- me kaygısından kaynaklanması durumunda büyük bir talihsizlik yaşanacağını belirterek “ABD, İngiltere ve bazı Avrupa ülkelerinde bu tür girişimler görüyoruz. Bu, şaşırtıcı bir durum değil. Çünkü bu konuda çok tepki var ve halk harekete geçilmesini istiyor” dedi. Barclays Başkanı Bob Diamond da dün katıldığı bir oturumda Obama’nın bankaların büyüklüklerini sınırlama planını eleştirerek “Ben bu konuda bir kanıt görmüyorum. Eğer büyüğün kötü olduğunu söyleyip geri adım atarsanız, bu durum küresel ticaret ve ekonomiler üzerinde çok büyük olumsuz etkiler yaratır” diye konuştu. Trichet’den küresel işbirliği mesajı Avrupa Merkez Bankası (AMB) Başkanı Jean-Claude Trichet, The Wall Street Journal gazetesine verdiği demeçte, ABD’de bankacılık alanında tasarlanan reformaların doğru yönde atılmış bir adım olduğunu, ancak uluslararası işbirliği gerektirdiğini söyledi. ABD’deki bankaların büyüklük ve işlem faaliyetlerine getirilmesi planlanan sınırlamaları “tutarlı ve ilginç” olduğunu belirten Trichet, AMB’nin de bunları büyük bir dikkatle incelemekte olduğunu ifade etti. Standard Chartered CEO’SU Peter Sands de düzenlemelere ilişkin farklı girişimlerin büyük bir karmaşa yaratabileceğini dile getirdi. ABD’li girişim sermayesi şirketi Providence Equity Partners’ın CEO’su Jonathan Nelson ise hükümetlerden ve finans sektöründen birbirlerini hedef göstermekten vazgeçmelerini istedi ve yönetimin iyileştirilmesine odaklanma çağrısı yaptı. Yaşananların sorumluluğunun herkes şubat 2010 31 32 tarafından paylaşılması gerektiğine değinen Nelson “Suçlama oyunundan vazgeçmeliyiz. kriz öncesinde dünyayı umursamaz bir şekilde borç alınıp veriliyordu” diye konuştu. Aralarında Goldman Sachs CEO’su Lloyd Blankfein ve JPMorgan Chase’in CEO’su Jamie Dimon’un da bulunduğu bazı yüksek profilli yöneticiler bu yıl Davos’a katılmadı. Yılmaz: Tünelin ucundaki günışığı Türkiye’den kamu kesimini temsilen Davos’ta bulunan tek yetkili olan Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, “Yeni Normal” başlıklı panele katılarak kriz sonrası ortama ilişkin görüşlerini açıkladı. Krizin neresinde olunduğunu anlatan ve “tünelin ucundaki ışığın günışığı” olduğunu söyleyen Yılmaz, “Aydınlığa doğru çıkıyoruz. Ben burada temkinli bir iyimserlik gördüm” dedi. Harvard Business School’dan Josh Lerner’in yönettiği panelde konuşmacı olarak Durmuş Yılmaz’ın yanı sıra, Almanya Merkez Bankası Başkanı Axel A.Weber, Fransa Merkez Bankası Başkanı Christian Noyer, Japonya Dış Ticaret Örgütü Başkan ve CEO’su Yasuo Hayashi, İngiltere’den Apax Partners CEO’su Martin Halusa, ABD’li Accel Partners’ten Jim Breyer ve ABD’li Highbridge Capital Managament yöneticisi Scott Kapnick yer aldı. Daha az risk daha çok ihtiyat Yatırımcıların “Daha az risk”, “daha çok ihtiyatın” aranacağı, finansal krizden sonra risk algılamalarının aynı olmayacağı yeni küresel mali sistemde “yeni normal”, daha çok düzenleyici ve denetleyici önlem içeriyor. Davos Zirvesi’nde, küresel krize neden olan eski standart ve sistemlerin yerine, yeni normalleşmenin kuralları tartışılıyor. 1929 Dünya Ekonomik Buhranı’ndan bu yanaki en büyük krizin ortaya çıkmasında katkıda bulunan Bretton Woods Sistemi sorgulanırken, “Yeni Bir Bretton Woods” için küresel risk ve sistemik hataların araştırıldığı panellerde, çözüm yolları da tartışıldı. Denetim artacak Yeni normalin prensipleri belirlenirken, yeni küresel mali sistemde, “yeni normal” daha çok düzenleyici ve denetleyici önlem içeriyor. Bankacılık sistemindeki ihtiyatların artırılmasını da öngören sistem, ekonomistlere göre, bir anlamda “ak akçe kara gün içindir” prensibiyle hareket edecek. Ekonomistler, örneğin eski düzende, bankaların riskli yatırım alanlarına yönelerek bankacılık ana faaliyet alanı dışında hareket ettiklerini, ihtiyat bulundurmanın kârlı bir hareket olarak görülmediğini; ancak “yeni normal” düzeninde, ihtiyatın önemli olacağını vurguluyorlar. Yeni normallerin temelinde daha az risk, daha çok ihtiyat olacağını belirten ekonomistler, eskiden tamamıyla piyasanın kendi mekanizmasıyla düzelmesine bırakılan mali sistemin, yeni düzende, genel ekonomideki tüm resmi görebildikleri için ulusal ve uluslararası resmi mali kurumların da sisteme daha etkin katılarak, gözetleyeceklerini ifade ediyorlar. Ekonomistler, Davos toplantılarının da ana teması olan, yeniden düşünerek, yeniden tasarlayarak inşa edilecek yeni normalin belirlenmesiyle, yatırımların önünü açacak öngörülebilirliğin de güçleneceğine işaret ediyor. şubat 2010 33 şubat 2010 dünya Borç krizi Davos’un da kâbusu Davos Zirvesi’nin üçüncü gününde de gündem krizden çıkış ve yeni riskler oldu. Küresel Riskler Raporu’nda ise borç krizine sürüklenen hükümetlere vurgu yapıldı. Yüksek borcun ekonomik büyümeyi de yavaşlatacağının altı çizildi. D 34 ünya genelindeki iş ve siyaset dünyasının önde gelen isimleri küresel krizi masaya yatırdıkları Davos’ta bir yandan ekonomik canlanma için belirlenmesi gereken stratejiler üzerinde fikir alışverişi yaparken, diğer yandan da ortaya çıkabilecek yeni risklerin neler olabileceği konusunda tahminlerde bulundu. Dünya Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan “Küresel Riskler Raporu”na göre 2010 için en önemli endişe kaynağı ekonomilerini canlandırmaya çalışan ve resesyonla mücadele eden hükümetlerin borç krizine doğru sürüklenmeleri. G-20 ülkeleri arasında yalnızca Avustralya, Çin, Suudi Arabistan ve Rusya’nın dev borç yükü altına girmekten kaçınabilecekleri öte yandan Japonya’nın toplam borcunun ise ekonomisinin iki katını aştığı belirtiliyor. Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) Mali İlişkiler Direktörü Carlo Cottarelli’ye göre ekonomiler bir kaç on yıl boyunca daha yüksek borçla yaşayacak ve bunun bedeli de düşük oranlı ekonomik büyüme olacak. Daha önceki krizlerde etkili olan varlık fiyatlarındaki düşüşün devam etmesi, dünya ekonomisinin krizden çıkıştaki lokomotifi olanak nitelendirilen Çin’in büyümesinin yavaşlaması olasılığı, ortaya çıkabilecek mali krizler, bazı ülkelerin korumacı önlemlere dönme ihtimali, altyapı yatırımlarının azalması ve mali sektöre yönelik sıkı denetleme ve düzenleme planlarının oluşturacağı maliyet de gözardı edilmemesi gereken risk unsurları olarak öne çıkıyor. Harvard Üniversitesi’nin ekonomi profesörlerinden Kenneth Rogoff’a göre küresel ekonomik büyüme yavaş olacak. Bu durum döviz kurları üzerinde aşağı, enflasyon üzerinde ise yukarı yönlü bir baskıya neden olabilir. Bu süreçte merkez bankalarının izleyeceği politikalar, düşük faiz ve gevşek para politikalarında çıkışın zamanlaması büyük önem kazanacak. Enflasyon tehdidi Birçok ülkede krizden çıkış işaretlerinin artmasıyla birlikte tırmanışa geçen fiyatlar merkez bankası yöneticilerinin uykularını kaçırmaya başladı. Hükümetlerin harcamaları dizginleme konusunda başarılı olamamaları halinde enflasyonun daha da hızlanacağı ve tüketicilerin harcama gücünü azaltacağı belirtiliyor. Böyle bir durumda merkez bankası yöneticileri faizleri yükseltme silahına sarılmaktan başka çare bulmakta şubat 2010 zorlanacak. Bu da ekonomik canlanmanın sürmesi için faiz oranlarının düşük kalmasını isteyen hükümet yetkilileriyle merkez bankası yönetimlerinin karşı karşıya gelmesine neden olacak. Arjantin’de yaşanan kriz bunun son örneklerinden biri oldu. Devlet Başkanı Cristina Fernandez borçların ödenmesi için merkez bankasının kaynaklarının bir kısmını kullanılması önerisine karşı çıkan Merkez Bankası Başkanı Martin Redrado’yu görevden aldı. Öte yandan, küresel krizle birlikte, dünya ekonomisinin yönlendirilmesinde, G-7’nin yerini alan ve Türkiye’nin de üyesi bulunduğu G-20 grubunun krizden çıkmak için daha çok gayret göstereceği belirtildi. G-20 Dönem Başkanı Güney Kore’nin Devlet Başkanı Lee Myung-bak, Davos’ta yaptığı açıklamada, küresel ekonomik toparlanma için işbirliği gayretlerini iki katına çıkaracaklarını söyledi. Lee Myung-bak, G-20’nin, kriz sonrası için bir gündem hazırlayacağını da vurguladı. Reformlar not artışı getirebilir Küresel ekonomik krizi ilk tahmin eden ünlü ekonomist Prof. Nouriel Roubini, Türkiye ekonomisi için ılımlı bir iyimserlik içinde olduğunu belirterek, büyümenin sağlanacağını ancak, hızının Türkiye’nin uygulayacağı reformlara ve küresel toparlanmaya bağlı olacağını kaydetti. Türkiye’nin, ticaretinin önemli bir kısmını Avrupa ülkeleriyle yaptığını hatırlatan Roubini, bu nedenle, Avrupa ülkelerinin toparlanmasının, Türkiye ekonomisinin de büyümesini hızlandıracağını söyledi. İhtiyati önlemler açısından, IMF ile anlaşma yapılıp yapılmamasının da büyüme hızını belirleyici unsurlardan biri olduğunu kaydeden Roubini, sağlam para ve maliye politikası uygulamasına devam edildiği, ayrıca ekonomik-mali şubat 2010 35 reformlar gerçekleştirildiği sürece kredi derecelendirme kuruluşlarının, gelecek yıllarda Türkiye’ye “Yatırım Yapılabilir” notu verebileceğini de vurguladı. Bu arada “Ortadoğu’da Güç Dengesini Yeniden Düşünmek” isimli bir panelde Türkiye’nin bölgede ve “Ortadoğu’nun Avrupa ile ilişkilerinin geleceğinde” çok önemli bir role sahip olduğu belirtildi. Bankacılıkta yeniden yapılanma şart Nobel Ekonomi Ödülü sahibi ünlü ekonomist Joseph Stiglitz, yetkililerin bankalara yeni bir düzenleme rejimi getirilmesine ihtiyaç bulunduğu konusunda geniş ölçekli bir uzlaşıya varmaları gerektiğini söyledi. Yeni düzenlemeler ya da vergilerin duyurulmasıyla birlikte banka- ların başka bir ülkeye taşınma tehdidinde bulunduklarını kaydeden Stiglitz, bu nedenle temel sorunların çözülmeden kaldığını dile getirdi. Stiglitz, “Eğer geniş bir uzlaşı sağlansaydı, bizi dibe doğru götüren ve büyük karışıklığa yol açan bu yarış durabilirdi” diye konuştu. Bankaların riskli yatırımlarda kullanmak için teşvik aldıklarını kaydeden Stiglitz, onları sınırlamanın yollarından birinin de kullanabilecekleri kaldıraçları azaltmak olduğunu ifade etti. Bankacılar için “Kazandıkları zaman kârlarını ceplerine koyuyorlar, kaybettikleri zaman ise ise vergi mükellefleri ödüyor” diyen Stiglitz, düzenleyici yetkililerin siyasi baskılardan bağımsız olmaları gerektiğini ancak kuralları uzmanların yardımıyla hükümetin koymasının uygun olduğunu vurguladı. uluslararası EBSO Arap dünyasının 36 Türkiye ile Suriye arasında vizenin kaldırılmasından sonra bu ülkeye İzmir’den ilk iş ve inceleme gezisini gerçekleştiren Ege Bölgesi Sanayi Odası, üyelerinin 320 milyonluk Arap dünyası pazarına girişlerine öncü oldu. EBSO, Şam, Humus ve Halep’teki Odalarla işbirliği anlaşmaları imzalarken, Türkiye ile Suriye arasında 5 milyar dolarlık dış ticaret hedefi koydu. E ge Bölgesi Sanayi Odası, ekonomik işbirliği imkanlarının artırılması ve İzmirli sanayicilerin dış pazar paylarında artış sağlanması amacıyla Suriye’ye iş ve inceleme gezisi gerçekleştirdi. Türkiye ile Suriye arasında vizelerin kaldırılmasından sonra bu ülkeye İzmir’den ilk iş gezisini düzenleyen EBSO, üyelerinin 320 milyonluk Arap pazarına girişlerine öncü olurken, Şam, Humus ve Halep’teki Odalarla imzaladığı işbirliği anlaşmalarıyla bu ülkedeki varlığını perçinledi. Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, Türkiye ile Suriye arasındaki dış ticarete ilk aşamada 5 milyar dolarlık hedef koydu. Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar’ın başkanlığında Yönetim Kurulu Üyesi Berkay Eskinazi’nin koordinatörlüğünde gerçekleştirilen Suriye iş ve inceleme gezisi, İzmirli sanayicilere yeni fırsat kapıları açtı. Sanayicilerden oluşan 53 kişilik heyetle gerçekleştirilen gezinin ilk durağı Şam oldu. EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, Şam’da Ekonomi ve Ticaret Bakanı Lamyaa Assi ile biraraya geldi. Şam Ticaret Odası ve Şam Sanayi Odası ile EBSO arasında işbirliği protokolleri imzalanırken, İzmirli sanayiciler de Suriyeli meslektaşlarıyla yaptıkları ikili görüşmelerde önümüzdeki süreçte meyvelerini verecek anlaşmaların temellerini attı. EBSO Heyeti, Şam temasları kapsamında Şam Uluslararası Fuarı’nı da gezdi. şubat 2010 uluslararası ticaret kapılarını açıyor 37 İlk olan kazanır ilk gelen EBSO EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, Suriye iş ve inceleme gezisi kapsamında Ekonomi ve Ticaret Bakanı Lamyaa Assi’yi ziyaret etti. Türkiye’nin Şam Büyükelçisi Ömer Önhon’un da katıldığı ziyarette konuşan Bakan Assi, iki ülke arasındaki ilişkilerin üst seviyeye çıkabilmesi için ülkelerin karşılıklı çıkarlarına dayalı ilişkiler geliştirmek gerektiğini söyledi. EBSO heyetine “Suriye’ye hoş geldiniz” diyen Bakan Assi, bu seyahatin Suriyeli iş adamlarıyla yapıcı bir işbirliğine dönüşmesini istedi. Assi, “İki ülke arsındaki ilişkiler 2007 yılındaki serbest ticaret anlaşmasıyla önemli mesafeler katetti. Türkiye ve Suriye arasında, siyasetteki güzel ilişkiler eko- şubat 2010 nomik ve kültürel işbirliğine de yansımalı” dedi. Assi, ticarette yaşanan mevcut sorunların giderilmesi için ellerinden geleni yapacaklarını, varsa önerileri de dinlemeye hazır olduklarını aktardı. Daha sonra söz alan Ender Yorgancılar, Türkiye’nin, ekonomik anlamda dünyanın parlayan yıldızlarından biri olduğunu kaydetti. Türkiye’nin son iki yılda komşularıyla olan ticaretinde büyük gelişmeler yaşandığını, bu ülkelerle ticaretin son iki yılda yüzde 30-40 oranında artış gösterdiğini anlatan Yorgancılar, Türkiye’nin Çin’den sonra dünyanın ikinci büyük müteahhitlik hizmeti veren ülke durumuna geldiğini, turizm alanındaki tecrübelerini de artık yurt dışına taşıdığını belirtti. Ender Yorgancılar, Türkiye’nin Suriye ile yaşadığı sorunlarıysa, kamu ihalelerinin sonuçlanmasının uzun sürmesi, teminat mektuplarının incelenmesinin zaman alması, ürünlere uygulanan referans fiyatın yüksekliği olarak sıraladı. Yorgancılar daha sonra Bakan Assi’ye çini bir tabak hediye ederek, kendisini İzmir’e davet etti. Büyükelçilik ziyareti EBSO heyeti, Türkiye’nin Şam Büyükelçiliğini de ziyaret etti. Büyükelçi Ömer Önhon’a ziyarete ilişkin bilgi veren Yorgancılar, Suriye’deki yatırım imkanları hakkında da bilgi aldı. Suriye’deki potansiyeli nasıl değerlendirebileceklerini öğrenmek için bu geziyi düzenlediklerini kaydeden Yorgancılar, he- uluslararası 38 yette plastik, gıda, metal, makine, inşaat ve tekstil sektörlerinden temsilciler bulunduğunu anlattı. Büyükelçi Önhon da, Suriye’deki yeni açılım süreciyle birlikte ilişkilerde canlanma yaşandığını belirterek, şöyle devam etti: “Suriye’de komşu ülke olmamızdan kaynaklanan bizimle ilgili bir korku var. İtalya’dan, Fransa’dan, bizden çekindikleri kadar çekinmiyorlar. ‘Türkiye’nin bu kadar güçlü hale gelmesi bizim ekonomimizi yutar mı’ diye düşünüyorlar. Bu tür ziyaretler sosyal ve kültürel içerikten çok somut bir işbirliği projelerine dönüşmeli. Buraya ilk gelen kazanır. Türk firmalarının gelip yer kapmasını istiyoruz.” Heyette bulunan EBSO Meclis Üyesi Salih Esen de, ülkede yatırım yapmadan önce ürünlerinin nasıl ses getireceğini bilmek istediklerini, bunun için önce pazar payını görerek yatırım yapmayı düşündüklerini söyledi. İşbirliği anlaşmaları Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO), ticari ve ekonomik işbirliği imkanlarının artırılması amacıyla Şam Ticaret Odası ve Şam Sanayi Odası ile işbirliği anlaşması imzadı. EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar başlığındaki heyet, Şam’daki temasları kapsamında, Şam Ticaret Odası’nı ziyaret etti. Şam Ticaret Odası Başkanı Ghassan Al-Qallaa burada yaptığı konuşmada, EBSO heyetini Suriye’de görmekten çok mutlu olduklarını dile getirerek, “Umarım bu görüşmelerden olumlu sonuçlar alınır” dedi. Al-Qallaa, EBSO ve İzmir’in, gıda, tekstil, otomotiv ve demirçelik sektörlerinde ilerlemiş olduğunu, bu sektörlerin Suriye için de önem taşıdığını belirterek, “Özellikle Ege Bölgesi’ndeki girişimcilerle turizmle ilgili işbirliği yapmak istiyoruz” dedi. Suriye ve Türkiye’nin ortak bir uygarlığın uzantısı olduğunu ifade eden Al-Qallaa, iki ülke arasında ticaret konusunda önemli adımlar atıldığını, Türk ürünlerini Suriye’nin tüm pazarlarında görebilmenin mümkün olduğunu, Suriye mallarının da özellikle Türkiye’nin güneyindeki illerde yaygın olarak bulunduğunu anlattı. Al-Qallaa, “Biz yabancı yatırımcı için bütün imkanları sağla- maya hazırız ve Türk iş adamlarının buraya yatırım yapmasından daha çok memnun oluruz” diye konuştu. Yıllar önce Türkiye’de başlatılan ekonomik reformların bugünlerde Suriye’de yapılmaya çalışıldığını dile getiren Al-Qallaa, bu nedenle iki ülkenin ortak çalışmasının kaçınılmaz olduğunu vurguladı. Al-Qallaa, “Bölge insanı olarak karşımıza çeşitli engeller çıkmaktadır. Bunların üstesinden gelmek için işbirliği yapmalıyız. Türkiye’de üretilen ürünleri ve ortak yatırımlarla üretilen ürünleri diğer Arap ülkelerine Suriye üzerinden verebiliriz” görüşünü aktardı. Türkiye’deki siyasi iktidarın Suriye ve Arap ülkelerinin sorunlarıyla ilgili tutumlarını da unutmamak gerektiğini belirten Al-Qallaa, “Özellikle, Davos’ta sırtını İsrail Başbakanı’na dönerek söyledikleriyle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, tüm İslam aleminin kahramanı olmuştur” dedi. Türkiye ile dostluğumuz önemli Şam Sanayi Odası Başkanı Imad Ghreiwati de iki ülkenin tarihini Osmanlılar dönemiyle şubat 2010 uluslararası sınırlamanın doğru olmadığını belirterek, dostluk ve kardeşliğin çok daha önceden başladığını kaydetti. Sultan Abdülhamit döneminden bugüne kadar ortak pek çok unsur bulunduğunu dile getiren Ghreiwati, Beşar Esad, Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan görüşmesinden sonra, iki ülke ilişkilerinin çok daha sıkı bir şekilde geliştiğini bildirdi. Ghreiwati, iki ülke arasındaki dostluğu Churcill’in bir sözüyle örneklendirerek, “Churcill, ‘Dostluklar değil, çıkarlar önemlidir’ demiş. Oysa Türkiye ile bizim dostluğumuz çok daha önemlidir” dedi. Sanayi, turizm ve hizmet sektörlerinde iki ülkenin yapacağı işlerin karşılıklı mal alıp-verme esasına dayanmaması gerektiğini dile getiren Ghreiwati, Suriye’de yatırım için elverişli bir ortam bulunduğunu, yapılacak ikili görüşmelerde ortak projelere daha çok önem verilmesi gerektiğini vurguladı. Suriye Deniz Ticaret Odası Başkanı Abdul Kader Sabra da Büyük Arap Serbest Bölgesi’nin üyesi olan Suriye’nin Türk firmalarının tecrübelerinden yararlanmak istediğini söyledi. Sabra, “Rekabet değil, bütünleşmek istiyoruz. Bu bütünleşme Suriye ve Türk halkı için olmalıdır” diye konuştu. Sorunlar çözülürse yatırımlar daha da artar EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, her iki ülkenin kendi işlerinde bölgesel bir güç haline geldiğini anlatarak, geçmişten gelen birlikteliğin, ekonomik ve ticari ilişkilerin öne Humus’ta Türk - Suriye Fuarı kurulacak Humus Ticaret Odası Başkanı Mohammed Adel Tayara, Humus’ta bir Türk- Suriye Fuarı kurmak istediklerini bildirdi. İzmir Enternasyonal Fuarı gibi değişik sektörlerin bir arada yer alacağı bu fuarla ilgili konferans düzenleyeceklerini kaydeden Tayara, “Bu fuarı düzenlerken Şam Ticaret ve Sanayi Odaları’ndan da destek alacağız. Yakın bir tarihte Türkiye’ye gelerek sizin deneyimlerinizi de yerinde görmek istiyoruz” dedi. Mobilya, rüzgar enerjisi ve mücevherat Humus Sanayi Odası Başkanı Labeeb Al-Ikhvan da, Suriye’nin ortasında yer alan Humus’un, Lübnan ve Irak gibi ülkelere yakın olduğunu belirterek “Bu amaçla Hasyaa Sanayi şehrini kurduk. Bölgede değişik sektörlerde firmaların faaliyet gösteriyor. 5 milyon metrekarelik alanı Humus’ta yatırım düşünen Türklere tahsis edebiliriz” diye konuştu. Al-Ikhvan, Humus ve Halep’te mücevharat sektörünün Türk ve Suriyeli işadamlarının bu şubat 2010 alanının yanı sıra rüzgar enerjisi ve mobilya konusunda birlikte çalışabileceğini kaydetti. Ikhvan, “Humus’ta beş yıldızlı bir otel inşa ediliyor. Bunun teşrifatıyla ilgilelen mobilya firmaları bize başvursun” dedi. Büyük hedeflere doğru EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar da, Türkiye’nin komşu ülkelerle başlattığı siyasi-politik ilişkilerin geliştirilmesine yönelik dış politikasının ekonomik ilişkilere de yansıdığını vurguladı. Suriye ile turizm ve sanayi alanlarında ortaklıklar kurulabileceğini bildiren Yorgancılar, ortak yatırım öncesi Türk ürünlerinin Suriye’de ne kadar pazar payı alacağını görmek istediklerini de sözlerine ekledi. Ender Yorgancılar, “Geçtiğimiz yıl iki ülke arasındaki ticaret hacmi yüzde 20 artışla 1.8 milyar dolar oldu. Ancak bu yeterli değil. Ticaret hacmi 5 milyar dolar olmalı” dedi. 39 uluslararası 40 çıkmasıyla pekişeceğini söyledi. Türkiye’nin komşu ülkelerle ticaretinin gelişmesinin önemine işaret eden Yorgancılar, en çok ihracatı AB ülkeleri ile ABD’ye yaptıklarını, bunun sebebinin kaliteli mal üretmek olduğunu belirtti. Yorgancılar, şöyle devam etti: “İkili ilişkilerimizi geliştirmek için bu tür ziyaretlerimizi çoğaltacağız. Ayrıca İzmir Liman’ından Laskiye’ye direkt seferlerin olması, mal alıp-verme konusunda da sorun teşkil etmemektedir. Ancak ticarette bazı aksamalar olabilmektedir. Özellikle Suriye’de ihalelerin geç sonuçlanması, ihale sonuçlanmasına rağmen akreditif açıklanmaması, referans fiyat uygulaması gibi sorunları Büyükelçilik vasıtasıyla ilgili bakana ilettik. Bu sorunlar da çözülürse iki ülke arasındaki yatırımlar daha da artacaktır.” Yorgancılar, daha sonra, günün anısına iki Oda başkanına birer gümüş tabak hediye etti. Şam Ticaret Odası’ndaki toplantıda, EBSO sunumuyla İzmir ve İzmir ekonomisi hakkında bilgi verildi. Konuşmaların ardından EBSO ile iki oda arasında işbirliği anlaşması imzalandı. Daha sonra Türk ve Suriyeli iş adamları ikili görüşmelerde bulundular. Suriye’de yatırım imkanları sunuluyor EBSO heyeti, temasları kapsamında Şam Uluslararası Fuarı’nı da ziyaret etti. Şam Ticareti Geliştirme Merkezi Müdürü Wael Ashraf Orfahli tarafından karşılanan heyet, fuarı gezerek, yetkililerden bilgi aldı. Orfahli, ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi için yapılacak yatırımlar konusunda her türlü yardıma hazır olduklarını söyledi. Orfahli, iki ülkenin cumhurbaşkanlarının yaptıkları görüşmeler ve özellikle Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyareti sonucu karşılıklı alınan kararlar gereği, Türk yatırımcılarla ticaret ve ihracatta birlikte çalışmak istediklerini vurguladı. Orfahli, iki ülkenin kardeşlik ve dostluğunu pekiştirmek istedikle- şubat 2010 uluslararası rini de dile getirdi. El Cezire bölgesinde yatırım yapmak isteyen firmalara ücretsiz arazi verildiğini, 10 yıl vergiden muafiyet sağlandığını anlatan Orfahli, iş adamları için Suriye’de genel bir kurul oluşturulduğunu, Halep ve Şam’daki serbest bölgelerde yatırım yapılabileceğini kaydetti. Türk heyeti adına konuşan EBSO Meclis Üyesi Ateş İlyas Demirkalkan da oda üyeleri olarak ağırlıkla sanayi ve ihracat yaptıklarını, Suriye’ye de buradaki yatırım olanaklarını yerinde görmek ve tespit etmek için geldiklerini aktardı. Komşu ile iyi ilişki ekonomiye yarar Suriye’deki temasları kapsamında Şam’dan Humus’a geçen EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar başkanlığındaki heyet, Humus Ticaret Odası’nı ziyaret etti. Burada düzenlenen toplantıda konuşan Humus Ticaret Odası Başkanı Adel Tayara, Humus’un Suriye’nin üçüncü büyük şehri olduğunu belirterek, kentin sanayide gelişme gösterdiğini belirtti. İki ülke arasındaki siyasi ilgi ve alakanın, ticari ilişkilere de yansımasını arzu ettiklerini ifade eden Tayara, “Her zaman anlaşmak ve sizlere yatırımlarınızda yardımcı olmak istiyoruz” dedi. şubat 2010 Tayara, iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari iş hacmini en yüksek seviyeye çıkarmak için bir fuar düzenlemeyi planladıklarını, bunun hazırlıklarına 2 ay içerisinde başlayacaklarını da bildirdi. Humus Sanayi Odası Başkanı Labib Al-Akhvan da Suriye’nin ortasında yer alan Humus’un, Lübnan ve Irak gibi ülkelere yakın olduğunu söyledi. Humus’taki Hasyaa sanayi merkezinde Türk yatırımcılar için uygun yatırım imkanları olduğunu, bu bölgede 5 milyon metrekarelik bir alanın yatırım düşünen Türk iş adamlarına ücretsiz verileceğini dile getiren Al-Akhvan, “İki ülke iş adamları, yapılacak ikili görüşmelerle güzel ortaklıklara imza atabilirler” dedi. Al-Akhvan, Humus ve Halep’te mücevherat sektörünün oldukça geliştiğini, Türk ve Suriyeli iş adamlarının bu alanda ve rüzgar enerjisi konusunda birlikte çalışabileceğini kaydederek, Humus’ta beş yıldızlı bir otel inşa edildiğini, bunun mobilya sektörü için iş imkanları yaratabileceğini dile getirdi. Türkiye stratejik konumda EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar da Türkiye’nin, komşu ülkelerle başlattığı siyasipolitik ilişkilerin geliştirilmesine yönelik dış politikasının, yavaş yavaş ekonomik ilişkilere de yansımaya başladığını kaydetti. İki ülke liderlerinin görüşmeleri sonucu vizenin kaldırıldığını hatırlatan Yorgancılar, bunun Türkiye ve Suriye arasındaki ekonomi ve turizm sektörleri için önemli olduğunu vurguladı. Yorgancılar, Türkiye’nin doğu ve batı arasında çok önemli bir stratejik konumu bulunduğunu belirterek, “Türkiye komşularıyla ne kadar iyi ilişki geliştirirse, komşularının da bundan pay alma imkanı o kadar artar” dedi. Ender Yorgancılar, geçen yıl iki ülke arasındaki ticaret hacminin yaklaşık 1 milyar 800 milyon dolar olduğunu ifade ederek, bu rakamı 2012 yılına kadar 5 milyar dolara çıkarmayı hedeflediklerini kaydetti. Türkiye’nin 130 milyar dolarlık ihracatında sanayinin payının yüzde 92 olduğunu hatırlatan Yorgancılar, sanayi ve turizm alanlarında ortaklıklar kurulabileceğini belirtti. Yorgancılar, Türk ürünlerinin Suriye’de ne kadar pazar payı alacağını görmek istediklerini de sözlerine ekledi. Konuşmaların ardından EBSO ile iki oda arasında işbirliği anlaşması imzalandı. İzmir ve Türkiye ekonomisinin anlatıldığı sunumun ardından, firma temsilcileri ikili görüşmelerde bulundu. 41 uluslararası 42 Halep’te EBSO ağırlığı Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, Suriye’nin Halep kentinde imzaladıkları anlaşmaların ana amacının, mevcut ilişkileri geliştirmek, yatırım olanakları sağlamak ve Türkiye’deki teknoloji bilgi birikimini çevre ülkelerle paylaşmak olduğunu söyledi. Suriye’deki temasları kapsamında EBSO heyeti, Halep Ticaret Odası’nı ziyaret etti. Burada bir konuşma yapan Halep Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mohammed Mustafa Nasır, Suriye’nin dünyada ve Arap ülkeleri arasında önemli bir coğrafi konuma sahip olduğunu belirtti. Suriye’deki yeni açılımın, ekonomik ve ticari faaliyetlere yansıdığını dile getiren Nasır, bunun iki ülke arasındaki ticari işbirliği ve ortak yatırımları teşvik ettiğini söyledi. Nasır, Suriye’nin Türkiye için diğer Arap ülkelerine, Türkiye’nin Suriye için Avrupa’ya açılan bir kapı olduğunu ifade ederek, “Türk ve Suriyeli iş adamları olarak görevimiz ticari ilişkilerin gelişmesi için daha fazla çaba göstermektir. Tüm Türk girişimcileri yatırım için ülkemize davet ediyoruz” dedi. Halep Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mohammed Sayem Al-Dahar da Suriye ile Türkiye arasındaki politik ilişkilerin iyi yansımaları olduğunu dile getirerek, bunun sanayi yatırımlarıyla desteklen- EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar: İmzaladığımız anlaşmaların ana amacı, mevcut ilişkilerimizi geliştirmek, yatırım olanakları sağlamak ve Türkiye’deki teknoloji birikimini çevre ülkelerle paylaşmaktır. mesi gerektiğini vurguladı. Al-Dahar, “Türkiye ile Suriye yalnızca iki komşu değil, aynı tarihi ve gelenekleri paylaşan, aynı kültür ve sosyal bölge içinde yaşayan iki dost ülkedir. Halep’te gelecek vaat eden yatırım alanları bulunuyor. Yeni sanayi bölgemiz, yeni projeler gerçekleştirmek isteyen girişimcilere çok iyi fırsatlar sunmaktadır” diye konuştu. Arap ülkeleriyle ortak projeler EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar da 2007 yılında yürürlüğe giren serbest ticaret anlaşmasıyla iki ülke arasındaki ticaret hacminin yüzde 50 artarak 2008’de 1,8 milyar dolara ulaştığını hatırlatarak, “Bu ziyaretimiz kapsamında imzaladığımız anlaşmaların ana amacı mevcut ilişkilerimizi geliştirmek, yatırım olanakları sağlamak ve Türkiye’deki teknoloji bilgi birikimini çevre ülkelerle paylaşmaktır” dedi. İzmir ile Suriye arası uzak gibi görünse de hem kara yolu, hem şubat 2010 uluslararası de İzmir Limanı’ndan Lazkiye’ye yapılan düzenli deniz yoluyla çok kolay ulaşım sağlanabildiğini belirten Yorgancılar, İzmir’den yapılan ihracatın büyük kısmının AB ülkeleri ABD’ye yapıldığını, bunun nedeninin yüksek kaliteli üretim olduğunu söyledi. Yorgancılar, imzalanacak anlaşmanın her iki ülke için de hayırlı olmasını diledi. Daha sonra söz alan Türkiye’nin Halep Başkonsolosu Adnan Keçeci, ülkeler arasında ticari ilişkilerin kısa bir süre öncesine kadar istenen düzeyde olmadığını ifade ederek, buna rağmen sınır illerdeki halklar arasında yakın bir dostluk ilişkisi bulunduğunu, ticaretin de mütevazı da olsa belli bir miktarda devam ettiğini bildirdi. Keçeci, Suriyeli iş adamlarının, Türkiye’den beklentisinin Suriye’de somut yatırım yapmaları olduğunu belirterek, “Böylece diğer Arap ülkelerine yönelik ortak projeler geliştirilebilir. Bu anlamda sizlerden katkı bekliyoruz” dedi. Konuşmaların ardından EBSO ile iki oda arasında işbirliği anlaşması imzalandı. İzmirli ve Suriyeli firmalar da ikili iş görüşmelerinde bulundu. Sanayici memnun Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın ticari ve ekonomik işbirliği im- şubat 2010 kanlarının artırılması amacıyla Suriye’ye düzenlediği iş ve inceleme ziyaretine katılan sanayiciler geziden memnun döndü. Suriye’nin Şam, Humus ve Halep kentlerinde 300’den fazla ikili iş görüşmesi gerçekleştiren sanayiciler, bunların somut projelerle sonuçlanacağından ümitli. İkili görüşmeler sonrası pek çok iş adamı iş bağlantıları gerçekleştirirken, bazıları da önce distrübütörlük şeklinde başlayacakları ticareti ilerleyen dönemde ortak üretime taşımayı hedefliyor. Ziyareti değerlendiren EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, çevre ülkelerle ilişkilerin artırılması politikası neticesinde, Suriye’deki potansiyeli değerlendirmek amacıyla bu ziyareti gerçekleştirdiklerini kaydetti. Genel olarak, gelen Türk iş adamlarından olumlu geri dönüşler aldığını dile getiren Yorgancılar, “Seyahatimiz bence çok başarılı geçti. Suriye’den memnun ayrılıyoruz” dedi. Ender Yorgancılar, tekstil, gıda, plastik sektörlerinin iş bağlantıları yaptıklarını belirterek, “Bunların artacağını düşünüyorum. Türkiye’de de mal satmaya gittiğiniz zaman ‘Al kartı, benim böyle bir malım var’ deyince adam sana hemen sipariş vermiyor. Neticede bu bir süreç. Çim büyütmek gibi. Tohumu atacak- sın, iyi bakacaksın, sonra yeşerecek, ondan sonra verim verecek” dedi. Halep’in BMC’den 140 adet otobüs alma talebi bulunduğunu, bunu BMC yetkililerine bildirdiklerini anlatan Yorgancılar, “İnşallah o da BMC açısından iyi sonuçlanır. Bu arada mobilya sektöründen kimse yoksa da mobilya sektöründen gelen talepler var. Döndüğümüzde ilgili komitelere bunları sunacağız” diye konuştu. EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, dünya petrol ve doğal gaz rezervlerinin yüzde 70’inin Türkiye’nin doğusunda, bu rezervlerin yüzde 40’lık kullanım alanının da Türkiye’nin batısında olduğunu belirterek, “Türkiye, bu lojistik konumunu komşu ülkelerle geliştirebildiği takdirde, sadece Türkiye değil, çevremizdeki tüm ülkeler de kazanacak. Onun için Türkiye’nin konumu çok önemli” dedi. Firmaların yüzü güldü Üç gün boyunca Suriyeli iş adamlarıyla görüşen Türk iş adamları bu görüşmelerden memnun ayrıldı. Görüşmeleri gazetecilere değerlendiren iş adamları burada gördükleri ilgiden oldukça umutlu olduklarını dile getirdiler. Tekpan Elektro Montaj Yönetim Kurulu Başkanı Davut Yanık, 43 uluslararası 44 2009 yılında Suriye’de bir un fabrikasının elektrik trafo ve montaj kumanda panolarıyla ilgili 800 bin dolarlık bir iş aldıklarını, bunun tamamlanmak üzere olduğunu belirtti. Bu ziyaret kapsamında üç şehirde yaptığı görüşmelerin olumlu geçtiğini, bir başka un fabrikasıyla anlaşmak üzere olduklarını belirten Yanık, “Önümüzdeki yıllarda sanıyorum bize daha çok iş çıkacak” dedi. Kumsal Tıbbi Cihaz İlaç Su Arıtma AŞ Genel Müdürü İbrahim Alkan da ilaç sektöründe faaliyet gösteren bir iş adamının, Başkonsolosluk aracılığıyla kendisiyle görüştüğünü belirterek, “Beraber çalışmak için ortam oluşturmaya çalışacağız” dedi. Ülkede sağlık sektöründe neler yapıldığını öğrenmek iste- diklerini dile getiren Alkan, yurt dışında hemodiyaliz solüsyon fabrikaları kurulmasını sağladıklarını, bununla ilgili Suriye’de de iş yapmak istediklerini söyledi. Esen Plastik yönetim Kurulu Başkanı Salih Esen, bu pazarda daha önce de çalıştığını ifade ederek, Suriye seyahati kapsamında gezdikleri üç şehirde 20’ye yakın görüşme yaptığını anlattı. Adana’daki fabrikalarının yıl sonunda devreye girmesiyle buraya yapılan iş hacminin 10 katına çıkacağını ön gördüğünü bildiren Esen, “Ticaret hacminin 50 milyon avrolar seviyesine ulaşacağını tahmin ediyorum. Bu temaslar, bunun gerçekleşmesinde yardımcı olacak” diye konuştu. İM Makine Sanayi ve Ticaret Yönetim Kurulu Başkanı, EBSO eski yönetim kurulu üyesi Müjdat Şahan da Suriye’ye büyük beklentilerle gelmediğini kaydederek, “Ama umduğumun üstünde bir ilgiyle karşılaştım” dedi. Daha Suriye’ye gelmeden iki firmanın kendisiyle bağlantı kurduğunu anlatan Şahan, ısıtma, soğutma işleriyle uğraşan aynı zamanda bir mühendislik firması olan Al Afes Group ile toplantı yaptıklarını, bunun güzel sonuçları olacağını söyledi. Şahan, “Kuvvetle muhtemel müşterimiz olacaklar. Belki birlikte spesifik bir imalatımız da olacak. Bazı firmalarla da distribütörlük, temsilcilik gibi çalışmalarımız olabilir. Burası 10 yıl içinde Türkiye için çok iyi bir pazar olacak” diye konuştu. şubat 2010 uluslararası Yorgancılar: Söz sahibi olabileceğimiz sektörler var E ge Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Yönetim kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, İzmir’deki geniş sanayi mozaiği içinde, Suriye’de mutlaka söz sahibi olunabilecek sektörler bulunduğunu bildirdi. EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, üç gün süren iş gezisini değerlendirdi. Gaziantep, Antakya ve Adana’nın kara yoluyla Suriye’ye çok yakın olduğunu, ancak İzmir Limanı’ndan Laskiye’ye sürekli konteyner taşımacılığı yapıldığını belirten Yorgancılar, “Dolayısıyla aynı ucuz maliyetle ürünleri teslim edebiliriz. İzmir’deki geniş sanayi mozaiği içinde Suriye’de mutlaka bizim söz sahibi olabileceğimiz sektörler var” dedi. Yorgancılar, ziyaret kapsamında yapılan ikili görüşmelerde Türk firmalarına yoğun ilgi gösterildiğini ifade ederek, ziyaretin çok başarılı olduğunu, verimli toplantılar gerçekleştirildiğini söyledi. Bu tür yerlere mal satmanın birden bire mümkün olamayacağına değinen Yorgancılar, “Gelir gelmez ‘Malı alıyorum-satıyorum’ demek zaten hayalden başka bir şey değil. Önemli olan bu ilişkilerin sürdürülmesi. Gelişme potansiyeli olan bir ülkede, gelişmiş Türkiye’nin avantajlarını burasıyla paylaşmak istiyoruz” diye konuştu. Yorgancılar, Suriye’nin ardından Libya, Azerbaycan, Kuzey Irak gibi ülkelere gitmeyi planladıklarını da bildirdi. Türkiye’nin bulunduğu ortamda doğu ile batı arasındaki lojistik merkez olmasıyla hem enerji, hem ekonomi alanında 21. yüzyıla damgasını vuracak bir ülke olduğunu dile getiren Yorgancılar, “Bu da ekonominin gelişmesiyle şubat 2010 oluyor. Daha çok üretip, daha çok istihdam yaratıp dünyanın 10. büyük ekonomisi haline gelmemiz için hiçbir eksiğimiz yok” dedi. İki gün gönce birinci yılını dolduran yönetimin birlik içinde çalıştığına değinen Yorgancılar, “Biz artık iş için, icraat için varız” dedi. Kazan-kazan mantığı EBSO Yönetim Kurulu Üyesi Haluk Tezcan da İzmir sanayisinin boyutunu dış dünyayla birleştirmek istediklerini belirterek, bu anlamda ilk gezinin Suriye’ye düzenlendiğini söyledi. İki ülke arasındaki vizenin kaldırıldığını hatırlatan Tezcan, bu gelişmenin sıcaklığından geri kalmamak adına böyle bir çalışma başlattıklarını dile getirdi. Tezcan, şöyle devam etti: “İlk seyahatte sonuç almak kolay olmayabilir. Birkaç kere gidişgeliş olduktan sonra, gerek İzmirli sanayiciler Suriyeli iş adamlarıyla ortaklık anlaşmaları, gerekse Suriyeli sanayiciler İzmir’de yatırım anlaşmaları yapacaktır diye düşünüyorum. Çünkü her iki tarafın da karşılıklı iş yapma anlayışı, kültürü var. Bu birliktelikten mutlaka meyveler oluşacaktır. Ve bizlerin de bu meyvelerin sonuçlarını hep beraber toplayacağımızı düşünüyorum.” Antakya, Gaziantep, Mersin gibi illerin kendilerinden daha avantajlı gibi göründüğünü belirten Tezcan, İzmir’in de buraya gelmesinin kentin iş yapma konusunda istekli olduğunu ortaya koyduğunu söyledi. İstanbul ve pek çok ilden Suriye’ye gelen Türk iş adamları olduğunu anlatan Tezcan, henüz sonuca giden bir çalışma olmadığını dile getirdi. Tezcan, ikili görüşmeler, gazete ilanları, yazışmalar ve firma tanıtımlarıyla kendilerini anlatmaya çalıştıklarını ifade ederek, bu şekilde niyetlerinin hedefe ulaşmak olduğunu, bu gezinin turistik bir seyahat gibi düşünülmemesini ortaya koymaya çalıştıklarını kaydetti. Tezcan, “Onlar da işin sonuçlanmasına önem verdikleri için çabalarımızı sevinçle karşıladılar. Her iki taraf da kazan-kazan mantığına bakıyor” dedi. Bu arada Suriye Ulusal Kanalı, Ender Yorgancılar ile ziyarete ilişkin bir röportaj gerçekleştirdi. EBSO heyetinin Suriye temasları ülke gazetelerinde de yer buldu. 45 uluslararası Kazakistan ile ticaret daha da gelişecek EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar’ı ziyaret eden Kazakistan Büyükelçisi Bagdad Amreyev, ülkesi ile İzmir arasındaki ekonomik ilişkilerin geliştirilmesine özel bir önem verdiklerine dikkat çekti. 46 K azakistan, İzmir ile ekonomik ilişkilerini güçlendirmek amacıyla fahri konsolosluk açtı. Kazakistan Büyükelçisi Bagdad Amreyev ile İzmir Fahri Konsolosu Mevlüt Özkişi, EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar’ı ziyaret ederek ülkesi ile İzmir arasındaki ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi konusunda fikir alışverişinde bulundu. EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, İzmir’de açılan yeni fahri konsolosluğun, Türkiye ile Kazakistan arasında ilişkilerin gelişmesine önemli katkı sağlayacağına inandığını belirtti. Türkiye ile Kazakistan arasında halen 1.5 milyar dolar civarında bir dış ticaret hacmi bulunduğunu, ancak bunun daha da artması gerektiğini kaydeden Yorgancılar, Antalya ve Konya’dan sonra İzmir’de açılan fahri konsolosluğun da desteğiyle Kazakistan ile İzmir ve Ege arasındaki ekonomik ilişkilerin çok daha kolay gelişeceğini söyledi. Büyükelçi Amreyev de, Türkiye ile Kazakistan arasında siyasi ve kültürel ilişkilerin son derece iyi olmasına karşın ekonomik ilişkilerde istenilen seviyenin yakalanamadığını ifade etti. Ülkeler arasındaki ticareti mutlaka daha ileri seviyelere taşımak istediklerini dile getiren Amreyev, “İki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi için bölgeler arasında ilişki kurulmasına önem veriyoruz. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nı ziyaretimde İzmir ile Almatı arasında ‘kardeş şehir’ ilişkisi kurulmasını teklif ettim. Almatı, Kazakistan’ın en büyük bölgelerinden biri. İzmir’de aynı şekilde Türkiye’nin çok güçlü bir bölgesi. Bu iki şehir arasında doğrudan ilişki kurulması, iki ülke arasındaki ilişkilerin de gelişmesini sağlayacaktır. Benim büyükelçi olarak öncelikli amacım, İzmir’den iş adamlarını Almatı’ya götürmek, sonra da Almatı’dan iş adamlarını İzmir’e getirmek. Bu şekilde bölgeler arasında iyi irtibat kurulursa ilişkilerin de çok daha iyi olacağını düşünüyoruz” dedi. şubat 2010 uluslararası İzmir Hollanda ilişkileri tarımsal alanda derinleşiyor H ollanda Büyükelçisi Jan Paul Dirkse, İzmir Hollanda Fahri Konsolosu Karel F. Dutilh ve Hollanda Tarım Bakanlığı yetkilileri, Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclis Başkanı Mehmet Tiryaki’yi makamında ziyaret etti. Ziyarette tarım ve hayvancılık sektörünün İzmir ve Hollanda da karşılıklı gelişimi ve etkileşimi ele alındı. EBSO Meclis Başkanı Tiryaki’nin işbirliği önerisi Hollanda heyeti tarafından da kabul gördü ve EBSO organizatörlüğünde İzmirli gıda sanayicileriyle Hollanda Tarıma Dayalı Ticaret Destek Ofisi’nin işbirliği yapması konusunda prensip anlaşmasına varıldı. Hollanda Büyükelçisi Jan Paul Dirkse, “2012’de TürkiyeHolanda ilişkileri 400. yılına giriyor. Bugün ilk adımını attığımız İzmir Tarım Destekleme Merkezi’nin bu anlamda Türkiye ve Hollanda arasındaki köprüyü daha da güçlendireceğini düşünüyorum” dedi. Hollanda’da süt ve süt ürünlerinin büyük bir sektör olmasına rağmen son yıllarda bahçeciliğin onu geride bıraktığını belirten Büyükelçi Dirkse, tüketicilerin talepleri doğrultusunda tarım şubat 2010 yapıldığını, seracılığın geliştirilip tüm Avrupa’ya ürün sağlandığını söyledi. İzmir’in de bahçecilik potansiyelinin yüksek olduğuna dikkat çeken Jan Paul Dirkse, “Hollanda ve Türkiye’nin karşılıklı ithalat ve ihracatından ziyade bahçeciliğin gelişmesinin üstünde durmalıyız. Türkiye’de bahçecilik konusunda çok elverişli koşullar var. Öncelikli olarak kentin deniz kenarında ve yumuşak bir iklime sahip olmasını örnek gösterebiliriz. Bizim hayalimiz burada ürettiğimiz ürünleri öncelikle yerel iç piyasamıza sunmak. Bu bölge ileride bütün dünyaya dağıtım yapan bir yer olabilir. Tarım destekleme ofisini bu amaçla burada hizmete sokuyoruz. Türkiye ile Hollanda arasındaki tarım sektöründeki ilişkileri geliştirmek için yapılması gereken halen birçok çalışma vardır. Bu nedenle Hollanda Tarım Bakanlığı temsilcisi olarak Tarıma Dayalı Ticaret Destek Programı Koordinatörü Jop Kipp İzmir’de kalacak” diye konuştu. Hollanda’nın tarım alanlarını sınırlı olduğuna dikkat çeken Hollanda Tarım Endüstrisi Bölümü Müdürü Marcel Vernooji de, açılışı yapılan tarım destek ofisi aracılığıyla İzmir’in tüm dünyaya dağıtım yapan bir merkez haline dönüşeceğini ifade etti. Vernooji, ülkesindeki üniversitelerde sağlıklı gıdalar konusunda çalışan yenilik merkezinin İzmir’deki üniversitelerle işbirliği yapabileceğini de bildirdi. Helva yapma zamanı EBSO Meclis Başkanı Mehmet Tiryaki, tüm dünyada hissedilen kriz ile birlikte Türkiye’de para kazanan sektörlerin sekteye uğradığını hatırlatırken, krizin en az hissedildiği sektörlerin arasında tarım ve hayvancılığın geldiğini söyledi. EBSO’da et ve süt ürünleri anlamında 121, yaş sebze ve meyve işlemede 88, kuru meyve ve gıda sanayi konusunda da 63 firmanın üye olduğunu bildiren Tiryaki, “Un var şeker var neden helva yapmıyoruz? Tarım ve gıda sektöründeki üyelerimizle Hollandalı firmaların yüz yüze görüşmelerinin sağlanarak işbirliğine gitmesi konusunda çalışma yapabiliriz. Eğitim konusunda İzmir’deki 9 üniversitemiz işbirliği yapabilir. Sektörlerin istihdama katkıları nedeniyle ortak çalışmaların destekçisiyiz” diye konuştu. 47 haber 2010 Dış finansmanda zorlu bir yıl olacak D 48 eloitte’un, üç ayda bir yayınladığı Ekonomik Görünüm raporunun 2010 Ocak sayısında Türkiye’nin 2009 yılını yaklaşık 14 milyar dolarlık cari açıkla kapatmasına karşılık, rakamın bu yıl ikiye katlanmasının beklendiği belirtildi. Deloitte, Ekonomik Görünüm 2010 – Ocak raporunu “Yeni yıla temkinli girerken...” altbaşlığı ile yayınladı. Deloitte Ekonomi Danışmanı Dr. Murat Üçer tarafından hazırlanan raporda 2009 yılını küresel gelişmelere bağlı olarak reel ekonomide ciddi daralma ile kapatan Türkiye ekonomisinin özellikle dış finansman ihtiyacının karşılanması açısından çeşitli risklere açık olduğu ifade ediliyor. 2009’da özellikle piyasalar tarafında yaşanan bazı olumlu gelişmelere karşılık 2010’da dış ve iç finansmanda sıkışmanın devam etmesi bekleniyor. Uzmanlar, baz etkisi ağırlıklı olarak yeniden büyüme sürecine girecek Türkiye ekonomisinde cari açığın tekrar artacağını tahmin ediyor. Mevcut finansman ihtiyacının ise ekonomiyi zorlayacağı, kalıcı ve güçlü bir iyileşmeyi geciktirebileceği öngörülüyor. 2010 cari açık beklentisi 30 milyar dolar Türkiye ekonomisi 2009 yı- lında 14 milyar dolar civarında bir cari açık ve 48 milyar dolara yaklaşan bir borç servisi ile toplam 60 milyar doların üzerinde bir finansman ihtiyacını karşıladı. Buna karşılık, rapora göre cari açığın 2010 yılında 30 milyar dolara yaklaşacağı tahmin ediliyor. 2010 yılında cari açığın yanı sıra 40 milyar doların üzerinde borç servisi için de ayrıca finansman ihtiyacı doğacağını belirten rapora göre bu yıl toplam 70 milyar doların üzerinde bir sermaye girişine ihtiyaç duyulacak. Ayrıca yaklaşık 25 milyar dolarlık kısa vadeli kredi borcunun da bu yıl içinde çevrilmesi gerekiyor. Deloitte Yönetici Ortağı Hüseyin Gürer, Deloitte Ekonomik Görünüm 2010 - Ocak raporu hakkında şunları söyledi: “2010 yılına girerken hem dünya, hem de Türkiye ekonomisi belli bir istikrar kazanmış gibi görünüyor. Kalıcı bir iyileşmeye yönelik veriler cesaret verici olmakla birlikte, Türk ekonomisini zorlu bir yıl bekliyor. Gelişmiş ülkelerde kamu sektörünün artan borç yükü, kriz esnasında uygulanan aşırı genişleyici para ve mali politikaların bir noktada yavaşlaması gereği, finansal sistemin regülasyonu konusundaki belirsizlikler, korumacılığın artma tehlikesi gibi birçok sorun, önümüzdeki dönem ortaya çıkması olası risklerin kaynağı olabilir. En geniş kabul gören senaryo, global büyümede gelişmekte olan piyasa ekonomilerinin baskın olduğu, buna karşılık gelişmiş ülkelerde sorunların devam ettiği bir dünya ekonomisi tablosu çiziyor. Bizler de bu senaryoyu makul bulmakla birlikte olgulara Türkiye açısından temkinli yaklaşılması gerektiğini düşünüyoruz”. Doğrudan yabancı yatırımda daralma Türkiye’nin bu yıl için ihtiyaç duyduğu finansmanı, geçmişte çok rahat bularak büyümeyi finanse edebildiği, ancak mevcut konjonktürde koşulların farklı olduğu belirtiliyor. En önemli finansman kaynaklarından doğrudan yabancı yatırımın (DYY) 2009’u 7,5 milyar dolar (net 6,5 milyar dolar) ile bitirmesi, 2010’da ise bu kalemin brüt 10 milyar dolara (net 8,5 milyar dolar) yakın bir büyüklüğe ulaşması bekleniyor. Bu rakam 2006-2007 döneminde net bazda yılda 20 milyar dolar, 2008’de ise 16 milyar dolar civarındaydı. Doğrudan yabancı yatırımlar, geçen yıl, gayrimenkul ve küçük çaplı özel sektör birleşmelerinin yanı sıra bir önceki senenin 3G, İzgaz ve elektrik dağıtım bölgelerinden sağlanan gelirlerden oluştu. 2010’da ise DYY’nin elektrik dağıtım bölgeleri ve üretim santralleri, Başkentgaz, İDO, şubat 2010 haber 2009 yılını küresel gelişmelere bağlı olarak reel ekonomide ciddi daralma ile kapatan Türkiye ekonomisinin özellikle dış finansman ihtiyacının karşılanması açısından çeşitli risklere açık olduğu belirtiliyor. otoyollar, ve Milli Piyango ihalesi gibi başlıca özelleştirme varlıklarından 2,5 milyar dolar civarında bir sermaye çekmesi beklenirken, gayrimenkul dahil 7 milyar dolar civarı bir özel sektör katkısı ile yılı 9,5-10 milyar dolar civarında tamamlaması öngörülüyor. Kamu borçlanması sinyal veriyor Finansman tarafındaki olası sıkışıklığın ikinci bacağını kamu finansmanı oluşturuyor. 2010 Finansman Programı’yla yıl için öngördüğü iç borç çevirme oranını yüzde 99,5 olarak açıklayan Hazine, 138,4 milyar TL’si anapara, 44,2 milyar TL’si faiz olmak üzere toplam 182,6 milyar TL iç borç servisi öngörürken, toplam 181,6 milyar TL’lik bir iç borçlanma öngörüyor. 2008 sonunda yayınlanan programda yüzde 77,8 olarak açıklanan iç borç çevirme oranının, 2009’da faiz dışı dengedeki sapmaya bağlı olarak yüzde 103,5 olarak gerçekleşeceği tahmini yer alıyordu. 2010’da da benzer bir borçlanma kaçınılmaz gibi görünüyor. Hükümetin enflasyon hedefi aşılacak Son aylarda gösterdiği yükselişle geçen yılı yüzde 6,5 düzeyinde kapatan enflasyonun önümüzdeki dönemde gerek ağırlıklı olarak enerji fiyatlarından doğan baz etkisi, gerek ekonomideki hafif canlanma ve mali tarafta gelirleri artırmak amacıyla yapılan fiyat ve vergi uyarlamaları yüzünden, yüzde 8 - 9 aralığına kadar yükselmesi kaçınılmaz gözüküyor. Dış finansman açısından sıkıntılı geçmesi beklenen 2010 yı- şubat 2010 lında TL’nin reel bazda çok fazla değerlenmeyeceği öngörülüyor. Geçen yıl da benzer bir eğilim izleyen TL’de reel bazda ciddi bir değerlenme yaşanmamış olmasına karşılık paritedeki oynamalar liranın dolar ve euro karşısındaki seyrini doğal olarak etkiliyor. Deloitte Türkiye iş dünyasının yanında Denetim, vergi, yönetim danışmanlığı ve kurumsal finansman hizmetlerinde dünyanın en büyük kuruluşlarından biri olan Deloitte, 140’tan fazla ülkede, 168 bini aşkın personeli ile faali- yet gösteriyor. Deloitte’un dünya çapında cirosu 26,1 milyar dolar. İleri teknoloji kullanan, değişik alanlardaki bilgi ve becerilerini bir araya getiren Deloitte, dünya çapındaki tüm müşterilerine aynı yüksek kaliteli hizmeti sunmayı ilke edindi. Dünyanın en büyük şirketlerinin yarıdan fazlasına ve büyük ulusal teşebbüslere, kamu kurumlarına, ulusal devlere ve küresel çapta hızla büyüyen şirketlere hizmet veren Deloitte, birçok gelişmekte olan pazarda da lider. Türkiye’de çalışmalarına 1986 yılında başlayan Deloitte faaliyetlerini İstanbul, Ankara ve İzmir’de 900’ü aşkın çalışanıyla sürdüren Deloitte, Türkiye’de denetim, vergi, yönetim danışmanlığı, kurumsal finansman ve kurumsal risk alanlarında hizmet veriyor. 49 haber Teşviklerin adresi KOBİ’ler olmalı E 50 ge Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, içinde bulunduğumuz dönemde teşviklerin yeni ve büyük yatırımlar yerine kriz ortamında ekonominin yükünü çeken KOBİ’lere verilmesi gerektiğini savundu. Yatırımların durma noktasına geldiği ve krizin etkilerinin yatırımcıları derinden etkilediği şu günlerde kriz sonrası döneme hazırlıklı olmak için yarım kalan veya planlanmış fakat ertelenmiş yatırımları devreye alınması, yeni yatırımlara girişilmesi, işletmelerin sürekliliği için hayati önem taşırken, Ege Bölgesi Sanayi Odası üyelerini yeni teşvik sistemi hakkında bilgilendirdi. Hazine Müsteşarlığı Teşvik Uygulama Daire Başkanı Mehmet Yurdal Şahin, Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğü Devlet Malları Uzmanı Haluk Göğüş, EBSO Mali Müşaviri Tayfun Şenol ile Halkbank Anafartalar Şube Müdürü Tahsin Eliş’in konuşmacı olarak katıldığı toplantıda, devletin yatırımcılara sağladığı avantaj ve teşviklerin yakından takibi, desteklerden sonuna kadar yararlanılmasının, yatırım maliyetlerinin minimize edilmesi ve yatırımın rantabilitesi açısından önemine dikkat çekildi. EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, hükümet tarafından bölgesel farklılıkları gidermek amacıyla verilen teşviklerden KOBİ’lerin yeterince faydalanamadığını, yeni ve büyük yatırımların tercih edildiğini söyledi. Ender Yorgancılar, “Mevcut yatırımlar yerine yeni yatırımların teşvik edilmesi hususu, bizce konuşulması gereken en önemli başlıktır. Kriz ortamında gelen paket ile mevcut şartlarda üretimlerini devam ettirmeye çalışan, istihdamlarını korumakta zorlanan KOBİ’lerimiz değil de yeni ve büyük yatırımların destekleniyor olmasını anlamakta zorlanıyoruz” dedi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) bünyesinde kayıtlı olan 1.3 milyon firmanın yüzde 99’unun KOBİ olduğu bilgisini veren Yorgancılar, “Tüm ekonomilerde kalkınmanın, istihdamın ve refahın dağılımının KOBİ’lerin desteklenmesi ile mümkün olduğu unutulmamalıdır. En iyimser tahminle 2 sene içinde etkilerini görebileceğimiz teşvikler konusunda zamanlama hatası yapıldı- şubat 2010 haber ğı inancındayım” diye konuştu. Yorgancılar, paketin istihdam ayağının eksik kaldığını, gerçek işsiz sayısının 6,5 milyona yaklaşması nedeniyle aktif işgücü programlarının bir an evvel devreye sokulması gerektiğini dile getirerek, şunları kaydetti: “Türkiye her yıl iş gücüne katılan 700 bin gence iş sağlamak zorundadır. O nedenle yeni yatırımlar zaruri olmakla birlikte, kriz ortamında atıl kalan mevcut yatırımlara da destek verilmesi şarttır. Hazırlanan bir raporda, son 10 yılda 29,5 milyarlık teşvikli yatırımlarla, sadece 121 bin kişiye istihdam yaratıldığı ortaya çıkmıştır. Bu sonuç, hedeflenen 500 bin istihdama nasıl ulaşılacağı sorusunu akıllara getirmektedir.” Paketin finansmanı konusunda şeffaf davranılmadığını, illerin bölgelere göre ayrımında “taraflı” davranıldığını, illerde yoğunlaşan sektörlerin desteklenmemesinin büyük eksiklik olduğunu ifade eden Yorgancılar, getirilen teşviklerle 3. Bölgenin yatırımcılar açısından cazip hale getirildiğini, bu nedenle “sosyal ve siyasi” unsurların öne çıktığını dile getirdi. Ender Yorgancılar, yatırımcılar açısından maliyetlerdeki istisnaların büyük önem taşıdığını, hammadde ve işçilik maliyetlerinin yüksek olduğu ülkemizde girdi kalemleri arasında önemli pay sahibi olan enerjinin desteklenmemesinin paketin eksik kalan yönü olduğunu savundu. “Vergi ve ihracat geliri sağlayan İzmir’e bizler yatırımcı çekmeye çalışırken, 36 kilometre uzağımızdaki Manisa teşviklerle desteklenirse, OSB’lerimize nasıl yatırımcı bulacağız?” diye soran Yorgancılar, 3. Bölgede deriye teşvik verilirken, 30. kilometre ötesindeki Menemen Deri Serbest Bölgesinde aynı teşviklerin uygulanmamasının buradaki yatırımların atıl kalmasına ve büyük bir maddi kayba uğramasına yol açacağını söyledi. EBSO Yönetim Kurulu Baş- şubat 2010 kanı Yorgancılar, “Türkiye 12 öncelikli sektörünü tespit ederek önemli bir adım atmış olmakla birlikte, bölgesel teşvikler açısından beklenen faydayı sağlayamayacak gibi görünmektedir. Genel itibariyle yasanın, hem yurt içi hem de yabancı yatırımcıları teşvik edici niteliği olmadığı inancındayım. Daralan pazarlarda rekabet her geçen daha da zorlaşıyor. Türkiye dünya pazarlarında söz sahibi olmak istiyorsa girdi maliyetlerini rekabet edilebilir seviyelere getirmeli ve yüksek katma değer yaratan ürünler üretebilmeli” diye konuştu. Ar-Ge teşvikleri olumlu Eksiklere rağmen teşvik paket ile rekabet gücünü arttıracak teknoloji ile Ar-Ge içeriği yüksek yatırımların teşvik edilecek olmasını olumlu bulduklarını hatırlatan Yorgancılar, kümelenmenin esas alınması ve sektörel teşviklerin de yerinde kararlar olduğunu vurguladı. İzmir’in de içinde olduğu birinci bölgede katma değeri yüksek ürünlerin üretiminin teşvik edilecek olması sanayiye ivme kazandıracağının altını çizen Yorgancılar, “Bugün 81 ile verilen teşvikleri diğerlerinden ayıran en önemli özellik, gelişmiş yörelerin ve sektörel teşviklerin de kapsama dahil edilmesidir. Ancak, hangi bölgede hangi sektör gelişmişse, teşvik sisteminin ona göre hazırlanması hatta daha spesifik çalışılarak, ilçe bazında; örneğin Tire’de-Ödemiş’te hayvancılık ve süt ürünlerinin, Aliağa’da kimya’nın, Bayındır’da çiçekçiliğin desteklenmesi gerekliliğine inanıyoruz” dedi. Herkesi mutlu etmek zor Teşvik sistemi ile bilgi veren ve bir sunum yapan Hazine Müsteşarlığı Teşvik Uygulama Daire Başkanı Mehmet Yurdal Şahin, verilen teşviklerle herkesi memnun etmenin mümkün olmadığını savundu. Şahin, Türkiye’de uygulanan devlet desteklerinin kalkınma ve yıllık planlara uygun olma, AB’nin devlet yardımları normlarına uygun olma ve uluslar arası anlaşmalarla üstlenilen yükümlülüklere uygun olma kriterleri baz alınarak verildiğini vurguladı. Şahin, verilen teşvik belgelerinin de bölgelere ve yatırım miktarına göre değiştiği bilgisini vererek, “Teşvik belgesi alabilmek için 1’nci bölgede yatırım tutarının 1 milyon TL olması gerekirken; 3’üncü ve 4’üncü bölgede sabit yatırım tutarının en az 500 bin TL olması gerekiyor. Bu durumda destek veriliyor” diye konuştu. 2009 yılında yürürlüğe giren yeni teşvik sistemi hakkındaki ayrıntılı bilgilere Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın internetteki kurumsal web sitesi ebso.org.tr’de Temel Hizmetler kategorisinde sırasıyla belgeler – raporlar – sanayi hizmetleri bölümünden ulaşılabilir. 51 sektörlerimiz Sütün patronu İzmir olmalı 52 T ürkiye’de süt üretiminin yüzde 10’unun gerçekleştirildiği İzmir’in sütte söz sahibi olması gerektiği ifade edildi. Ege Bölgesi Sanayi Odası Süt ve Süt Ürünleri Sanayi Meslek komitesi ile İzmir Tarım İl Müdürlüğü işbirliğiyle “Süt Mamüllerinde Kullanılan Katkı Maddeleri, Ürün İçeriğinin Ambalaj Üzerine Açıkça Yazılması ve Süt Toplama Koşullarının İyileştirilmesi” konulu toplantı, insanlar için vazgeçilmez gıda maddesi konusunda bilinmeyenleri ve bilinmesi gerekenleri ortaya koydu. İzmir Tarım İl Müdürü Ahmet Güldal, Türkiye süt üretiminin onda birinin İzmir’de gerçekleştirildiğini dile getirdi. Güldal, İzmir’de yıllık 1 milyon 85 bin ton süt üretimi yapıldığını, günlük üretimin ise 3 bin ton olduğunu aktararak, “Bu rakamlar, sütün patronunun İzmir olması gerektiğini gösteriyor” dedi. İzmir’de süt ürünlerinin fazla üretilmesinin, ancak sanayiyle sağlıklı ilişkinin kurulmasıyla anlamlı olacağını, ancak bu zincir- EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar: Ülkemizde üretilen sütün sadece yüzde 40’lık bölümü modern süt tesislerinde gerçekleştiriliyor. Bu oran AB’de yüzde 95’tir. de sorunlar yaşandığını belirten Güldal, “Bin 700 ton süt soğuk zincirle sanayiye ulaştırılıyor. Bu da günlük üretimin yüzde 57’sine tekabül ediyor. Geri kalanı soğutulmadan mandıra ya da uygun olmayan işletmelere gidiyor. Bunu öncelikle yüzde 80-90’lara, nihai olarak da yüzde 100’e yakın hale getirmek istiyoruz” diye konuştu. Ahmet Güldal, sorunları aşma yönünde önümüzdeki dönemde sektör temsilcileriyle toplantılar yapacaklarını, yol haritası belirleyeceklerini sözlerine ekledi. şubat 2010 sektörlerimiz İhracatın yarısı kadar ithalat EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar da, Türkiye’nin 12 milyon ton yıllık süt üretimiyle 642 milyon tonluk dünya üretiminde 16. sırada, inek başına süt veriminde ise 72. sırada yer aldığını söyledi. Sağılan inek sayısında 10. sırada yer alan Türkiye’nin süt sığırı başına düşen ortalama yıllık süt veriminde hem dünya ortalamasının hem de Bulgaristan ve Romanya gibi komşu ülkelerin çok gerisinde bulunduğunu dile getiren Yorgancılar, “Pazarın ana merkezi başta Fransa ve Hollanda olmak üzere Avrupa’dır. Süt ürünlerine talep AB’nin ihracatını ve pazar payını artırmaktadır. Bu büyüyen pazardan Türkiye’nin daha fazla pay alamamasını üzülerek görmekteyiz” dedi. Yorgancılar, Türkiye süt ve süt ürünleri ihracatının 2009 yılının 11 ayında 239 milyon dolar iken, ithalatının 101 milyon dolara ulaştığını belirterek, “Yani neredeyse ihracatımızın yaklaşık yarısı kadar da ithalat gerçekleştiriyoruz, ki bu tarım ülkesi olmakla övünen Türkiye için hiç de iyi bir şubat 2010 gelişme değildir” diye konuştu. Türkiye’de üretilen sütün yalnızca yüzde 40’lık bölümünün modern süt tesislerinde gerçekleştirildiğini dile getiren Yorgancılar, “Oysa bu oran AB’de yüzde 95’tir” dedi. Yorgancılar, merdiven altı üretim ile standartlara uygun olmayan, kalite ilkeleriyle bağdaşmayan bazı katkı maddeleri kullanılarak yapılan üretimin büyük tehlike arz ettiğini vurgulayarak, “Katkı maddeleriyle üretilenleri, sizin de aileniz, çocuklarınız yiyor. Parayı bir kere kazanıyorsunuz ama onun vicdan azabı ömür boyu sürer” şeklinde konuştu. EBSO Süt ve Süt Ürünleri Sanayi Meslek Komitesi Başkanı Serhan Sakıpağa da, üreticilerin de katıldığı bu toplantıyı düzenlemekteki amaçlarının gerekli kamuoyunu oluşturmak, İzmir ve çevresindeki süt üretimini ve buna bağlı sanayiyi daha iyi noktalara götürmek olduğunu söyledi. Beslenmede önemli yer tutan süt ürünlerinin tüketiciye ulaşana kadarki zincirinin sağlıklı işlemesinin önemine dikkati çeken Sakıpağa, “Doğru ile yanlış aynı potada eriyerek haksız rekabet oluşturuyor. Bu durum da tüketicilerin sağlığını tehlikeye atıyor” dedi. 53 vizyon TÜRKİYE EKONOMİSİ VE İNŞAAT SEKTÖRÜ 54 Murat Demirer EBSO Geçmiş Dönem Yönetim Kurulu Başkanı 2 008 yılının sonlarında başlayan ve Türkiye yi de ciddi boyut da etkileyen ekonomik kiriz etkisini halen sürdürmektedir. İnşaat sektörü ve özelliklede inşaatın alt sektörü olan konut yatırımları ekonomik krizlerden en çok etkilenen, sektörler dendir. Ayrıca inşaat sektörü 300‘ün üzerinde ki girdileri ile de çok sayıda sektörü, direk ve en direk olarak etkiler. Örneğin toprak sanayin den, demir çelik sanayine, ahşap işleri sanayinden, mobilya sanayine, plastik sanayinden, otomatik sanayine, elektrik sanayinden, tekstil sanayine ve finans sektörüne kadar uzanan direk veya en direk etki alanı vardır. İstihdam ağırlıklı sektör yapısıyla da ülkemizdeki işsizliğin azaltılmasına önemli katkılar sağlar. İnşaat sektörü ve Konut yatı- rımları ekonomik krizlerden en çok ve çabuk etkilenip, duran ve kriz kalktığında da yavaş, hareket kazanıp krizden en son çıkan sektördür. Sektör tıpkı bir ağır vasıtaya benzer. Ağır vasıta ani frende dururken, araca nasıl ağır hasar verirse sektör de ani duruşlarda kaçınılmaz ve telafisi zor hasarlar alır. Kriz kalktığında da inşat sektörü ve konut yatırımları tıpkı bir ağır vasıta gibi hemen harekete geçemez. Sektörün ivme kazanması, sektörün etkilediği ve etkilendiği sektörlerle uyuma geçmesi, zaman alır ve ciddi bir ek finansman kaynağı gerektirir. Diğer taraftan ekonomik krizden çıkmanın ve ekonomiyi yeniden rayına oturtmanın yollarından biri de, İnşaat sektörünü hareketlendirmek ve konut yatırımlarını özendirmektir. Burada hükümetin ve ekonomi kurmaylarının yapacağı işler ve alacakları kararlar önem arz etmek dedir. Bunu birçok ülke ve özellikle ABD, sektörün hareketlenmesi için tedbirler almakta ve teşvikler uygulamakta, altyapı yatırımlarına hız kazandırmakta, Konut (mortgage) kredilerini teşvik etmekte, bunları yaptıktan sonra da, inşaat sektörünü günü gününe izlemektedirler. Bu tedbirler Amerika Birleşik Devletinin, 1929-1930 yıllarındaki ekonomik kiriz de ve ABD Cumhurbaşkanı Ronald Reagen’ın görev yaptığı 1981-1989 dönemindeki krizde de titizlikle uygulanmıştı. Bu dönemlerde inşaat sektörünün durumu ve gelişmesi ABD ekonomisinin göstergesi olarak algılanıp takip edilmiştir. Ülkemizde de ekonomik krizden çıkış, istihdamı arttırmanın önemli yollarından biri de, inşaat sektörü ile konut yatırımlarının arttırılmasını sağlamaktır. Bu bağlamda kamunun ve ekonomiyi yönlendiren kurmaylarımızın alacağı yönlendirici kararlar ve kamu ile yerel yönetimlerce yapılacak yatırımlar vardır. Gerek yatırımcı kamu kuruluşları ve gerekse yerel yönetimler kaynağı bulunmuş altyapı şubat 2010 vizyon yatırımlarına hız kazandırmalıdır. Bunlar ülkemize sosyal ve ekonomik katkıları olan kamunun veya yerel yönetimlerin yapmakla sorumlu oldukları ve halk dan toplanan vergilerle finanse edilen işlerdir. Örneğin ulaşım tesisleri, hidroelektrik ve tarım yatırımlarının gerçekleşmesini sağlayacak barajlar ve sulama tesisleri, gerekli kamusal tesisler v.b. Bu tür altyapı yatırımlarına ekonomik kriz dönemlerinde daha çok yönelmek, ekonomik krizden çıkışın tetikleyicisi olmaktadır. Bu yatırımlar özel sektörün önünü açmakta ve piyasalarda güven oluşturmaktadır. Ekonomiye olumsuz etkisi olacak ve kaynağı bulunmamış yatırımlara kesinlikle başlanılmamalıdır. Ekonomik krizden çıkışın bir diğer yolu da konut yatırımlarına hız kazandırmaktır. Bunun yapılabilmesi için alınması gerekli tedbirler, kamu ve yerel yönetimlerce yapılması gerekli çalışmalar ve teşvikler vardır. Bu çalışmalar ekonomiyi olumlu etkilerken, diğer taraftan da ülkemizin yıllık yeni konut ihtiyacı olan yaklaşık 600 000 adet konutun yapılmasını sağlayacaktır. Bunun için öncelikle kent planları çağdaş ölçülerde yeniden ele alınmalı, yeni arsa üretimi sağlanmalıdır. Bu çalışmalar yapılırken de gecekonduların şehirlerimize getirdiği olumsuzlukları giderici tedbirler alınmalı, kentlerimizin yeni planları yapılmalıdır. Kentlerimizin ekonomik hayatının canlandırılması ve kentsel yaşam kalitesinin yükseltilmesi için kentlerimizin yenilenmesi gerekmektedir. Kentlerimizin dönüşümü ve yenilenmesi için kamu, yerel yönetimler ve özel sektörün uzlaşı içinde, katılımcı ve kararlı bir yaklaşım göstermesi esas tır. Projeler hazırlanırken ve uygulanırken sonuçlarının cevre ile uyumu sağlanmış, sürdürülebilir olması için gerekli yasal düzenlemeler önceden yapılmalıdır. şubat 2010 İmar planlarının yapılması, onaylanması ve uygulanması sürecindeki karmaşa giderilmeli, yetki sınırları kesin hatlarıyla belirlenmeli ve işlemler basitleştirilerek zaman kaybı önlenmelidir. Uzun vadeli ve gelişmelere uyum sağlayabilecek pratik çözümler içeren çağdaş planlara yönelmelidir. Ucuza üretilmiş bu arsalar üzerinde özel kesimce yapılacak projelerden, konut sahibi olacak kesimin bir bölümü, konutunun bedelini ödeyebilecek gelir düzeyine sahiptir. Önemli bir bölümü ise kredi taksitlerini ödeyebilecek gelir seviyesindedir. İşte burada konut kredilerinin devreye girmesini sağlayacak tedbirlerin, kamunun yönlendirici kararlarıyla ve finans sektörünce alınması, kamuca; teşviklerin devreye sokulması, kredi faizlerinin ve şartlarının cazip hale getirilmesi gerekmektedir. Orta ve dar gelirli vatandaşlara yönelik konut projelerinin geliştirilmesi özendirilmeli ve teşvik edilmelidir. Bunun için, kamu kesimi ve belediyelerce alt yapısı yapılmış ucuz arsa üretilmeli, damga vergisi kaldırılmalı, KDV oranları düşürülmeli, dolaylı vergi ve harçlar kaldırılmalıdır. 55 meslek komitelerimiz Kuyumculuk sanayileşiyor 56 D ünyada kuyumculuk teknolojisinin gelişmesi ve talep artışı sektörde sanayileşmeyi gerekli kılıyor. Türkiye’de ise 1985 yılından sonra külçe altın ithalatının serbest bırakılması seri üretimi, dolayısıyla da sanayileşmeyi teşvik etti. Ege Bölgesi Sanayi Odası Kuyumculuk ve İmitasyon Ürünleri Sanayi Meslek Komitesi, sektörü mercek altına aldı. İzmir’de özel bir yeri olan grubun EBSO çatısı altında toplam 45 üyesi yeralırken, 2009-2012 dönemi Meslek Komitesi’nde sanayicileri Doğan Reşitoğlu (Komite Başkanı), Ali Uslu (Başkan Yardımcısı), Kamil Porsuk (Meclis Üyesi ve Yönetim Kurulu Üyesi), Ümit Karakaş (Meclis Üyesi) ile V. Yalım Temizocak (Üye) temsil ediyor. pırlanta işleme kapasitesine sahip. Yaklaşık 300 bin kişi istihdam ediliyor. 2001 – 2008 yılları arasında yıllık ortalama işlem hacmi 285 ton olurken, 2008 yılında ihracatın ithalatı karşıma oranı da yüzde 82’ye yükseldi. Sayıları 2 bin 500 civarındaki işletme genellikle atölye düzeyinde olan sektör, her yıl üretilen mücevherin ortalama yarısını ihraç ediyor. Türkiye külçe altın ithalatında dünyada ilk 5 ülke arasında yeralıyor. Satış mağazaları İstanbul başta olmak üzere büyük kentlerde yoğunlaşıyor. Ege ve Akdeniz’de turistik satışlar ağırlıkta. Türkiye’de yaklaşık 30 bin perakende satış yapan mağaza ve 15 civarında modern tekno- Değerli üretim Komitenin yaptığı çalışmaya göre; Türk kuyumculuk sektörü yıllık 400 ton altın, 300 ton gümüş, 1.2 milyar dolar değerinde şubat 2010 meslek komitelerimiz loji kullanan büyük üretim tesisi bulunuyor. Girişimcilik ruhu Kuyumculuk ve imitasyon ürünleri sanayindeki işletmelerin sahip olduğu kişisel girişimcilik ruhu sürekli büyüme isteğini de beraberinde getiriyor. İşletmelerin KOBİ olmasının üretimde uzmanlaşmaya yol açıyor ve kaynak verimliliğinde önemli artışlar sağlıyor. Sektör faaliyet alanı düşük sabit sermaye gerektirdiği için yeni firmalar kolaylıkla pazara girebiliyor. Ancak firmaların küçük ölçekli olması nedeniyle profesyonel yönetici ve uzman çalıştırma ile ideal makine parkı oluşturma, üretim metodu, finansman ve pazarlama teknikleri ile mali mevzuattan yararlanma imkanları sınırlı durumda. Türkiye’de kuyumculuk sek- törünün daha çok aile şirketi niteliğinde olması değişimlere daha hızlı adapte olabilme imkanı da sağlıyor. sektörün güçlü yanları kültürel miras, ürün çeşitliliği, üretimde esneklik, kaliteli ürün, rekabet edebilir esnek fiyatlar olarak sıralanıyor. Kurumsallaşma şart Kuyumculuk sektörünün kurumsallaşma ile sektörü temsil edecek planlayıcı ve sözcü kurumsal yapının oluşturulması yolunda zaman kaybetmemesi isteniyor. Sektörün öncelikleri; ortak çıkarların belirlenmesi, sektörün ulusal pazarda orta ve uzun vadede beklenen talep daralmasına kendisini hazıraması, büyüme stratejisinin ulusal pazardan uluslararası pazara dönüştürülmesi, sürdürülebilir bir büyüme temel hedef olarak alınıp bu yönde stratejik planlama yapılması, finans sektörü ile işbirliği geliştirilerek kıymetli madenlere dayalı türev ürünlerin sektörün riskten korunması için önemi, katma değeri artıracak markalaşma sürecinin desteklenmesi, yetişmiş işgücünün artırılması için sektöre yönelik eğitimin 4 yıllık yüksek okul seviyesine çıkarılmasının sağlanması olarak sıralanıyor. Kuyumculuk sektöründe ihracatın artması için öncelikle Gelir ve Kurumlar Vergisi, kıymetli taşlarda ÖTV, ihracat bedellerinin altınla ödenmesi, Ata Karnesi sorunlarının çözülmesi istenirken, TOBB Kıymetli Maden ve Mücevher Sektörü Master Planı, Envanter Çıkarılması, Türkiye Hane Halkı Tasarruf ve Yatırım Eğilimleri, İhracat Strateji Planı çalışmaları yürütülüyor. Çin ile Hindistan’a yönelik mücevher pazar potansiyeli ve rekabet analizleri de sürdürülüyor. 57 Plastik sektörüne nitelikli eleman E geplasder, AB projesi ile 156 genci plastik sektörüne kazandırdı. Plastik sektöründe duyulan nitelikli eleman ihtiyacına cevap vermek, artan işsizliğe çözüm bulmak, işgücü talep ile arz taraflarının diyalog kurmasını sağlamak amacıyla; Ege Plastik Sanayicileri Dayanışma Derneği’nin (EGEPLASDER) hazırlayıp yürüttüğü AB destekli “Plastik Sektöründe Bölgesel Mesleki Eğitim ve İstihdam Projesi” son etap plastik mesleki eğitim kursu ile tamamlandı. şubat 2010 10 ay süreli ve yaklaşık 120 bin euro bütçeli olan proje kapsamındaki mesleki eğitimler Mazhar Zorlu Anadolu Teknik Lisesi Plastik Endüstri Meslek Lisesi’nin plastik uygulama atölyelerinde ve laboratuarlarında üç alanda gerçekleştirildi. Proje çerçevesinde plastik mesleki eğitimlerinin kalitesini artırmak için meslek lisesine gerekli makine, ekipman ve sarf malzemeleri alınıp hibe edildi. Katılımcıların mesleki eğitim sürecindeki ihtiyaç duydukları tüm masrafları yürütülen projeden karşılandı. Bugüne kadar üç dönemde toplam 156 işsiz genç plastik operatörlüğü mesleki eğitim kursunu tamamladı. Kursiyerlere sertifikaları Egeplasder Yönetim Kurulu Üyeleri, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Mazhar Zorlu Anadolu Teknik Lisesi Plastik Endüstri Meslek Lisesi’ndeki Japon profesörler ve öğretmenlerin katıldığı törenle verildi. Eğitimini tamamlayan gençlerden başarılı olanlar sektördeki firmalarda istihdam edilmeye başlandı. meslek komitelerimiz Ekmekte hijyen ve kalite çabası 58 Ege Bölgesi Sanayi Odası Unlu Mamüller Sanayi Meslek Komitesi, ekmek üretiminde hijyen ve kaliteyi ön plana çıkarırken, kayıtdışı faaliyetlerin de sona erdirilmesi için çaba gösteriyor. Ege Bölgesi Sanayi Odası Unlu Mamüller Sanayi Meslek Komitesi, insanların en temel ihtiyacı beslenme konusunda oldukça hassas çalışmalara imza atıyor. İzmir’de sanayi niteliği taşıyan 120 işletmenin üye olduğu meslek komitesini bu dönem Abit Eser (Komite Başkanı), İsmail Daşçı (Komite Başkan Yardımcısı), Soner Çelik (Meclis Üyesi), Faik Dalgıç (Meclis Üyesi), Halil Bektaş (Üye) temsil ediyor. “Değişim, değişmeyen tek gerçektir” düşüncesini desteklercesine sürekli değişen ve gelişen unlu mamüller sektöründe atılan her adımda hijyen ve kalite konusunda ilerleme artarak devam ediyor. Tüm pozitif ilerlemeye rağmen, fırın sayısının talebe göre fazla olması, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı piyasa denetimlerinin düzenli yapılmaması ve ilgili kanunların uygulanamaması nedeniyle kayıtdışı faaliyet gösteren korsan fırınların, araçlı seyyar satıcıların, cami önleri ve pazar yerlerinde açıkta satış sayısının artması; mevcut işletmelerde de denetim yetersizliği nedeniyle ötürü sigortasız işçi çalıştırma gibi haksız rekabete yol açacak hareketlerin olması işletmelerin üretim kapasitelerinin çok altında çalışmasına ve maliyetlerinin birim üründe yükselmesine neden oluyor. AB standartlarında, sağlıklı ve kaliteli bir üretim yapmak üzere hijyen kurallarını üretim, dağıtım ve satış birimlerinin tümünde sağlamaya çalışan kurumların karşısında bu kuralları yerine getirmekten çok uzak işletmelerin, üretim ve çalışma izni almadan, zorunlu olduğu halde mühendis istihdam etmeden ve sağlıksız şartlarda üretimi yapılmış hammadde kullanarak düşük maliyetle ve kalitesizce üretimini sürdürmesi, sektörde haksız bir rekabet oluşturuyor. Nerede, hangi şartlarda ve hangi hammaddeleri kullanarak üretildiği belli olmayan ekmeklerin şehir dışından da getirilerek semt pazarlarında, cami önlerinde açıkta satışının yapılması da bu konuya bir örnek oluşturmaktadır. Bu tip üretim ve satış yerlerinin ilgili kurumlarca kesinlikle kapatılması, açıkta satış yapılmasına da müsaade edilmemesi gerekiyor. Basında ekmek hakkında çıkan bazı yanıltıcı haberlerin tüketicinin yanlış bilinçlenmesine ve ekmeğe karşı önyargılı yaklaşmasına neden olduğunu belirten EBSO Unlu Mamüller Sanayi Meslek Komitesi, sosyal proje olarak işe başlayıp daha sonra ticari boyuta dönüşen belediyelerin ekmek üretimi oluşumu da sektöre ciddi yıkıcı bir darbe vurduğuna dikkat çekiyor. Komite, sağlık ve beslenme açısından son derece büyük önem taşımasına rağmen sürekli fiyatla gündeme gelen sektörün sorunlarının hem tüketici hem de üretici açısından en kısa zamanda çözüme kavuşturulmasını istiyor. şubat 2010 eğitim EBSO Teknik Eğitim Çalışma Grubu ve ASAD’dan sanayicilere ağır ve tehlikeli iş eğitimi E şubat 2010 Bayram Talay 59 Nadir Erdir ge Bölgesi Sanayi Odası Teknik Eğitim Çalışma Grubu ile Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Sanayici ve İşadamları Derneği (ASAD), İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren sanayicileri Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği kapsamında alınacak eğitim ve sertifikalar konusunda bilgilendirdi. Aynı zamanda EBSO Yönetim Kurulu Üyesi de olan ASAD Başkanı Bayram Talay’ın ev sahipliği yaptığı toplantıda, Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği kapsamında düzenlenecek eğitimler sonunda verilecek sertifikaların mutlaka Milli Eğitim Bakanlığı onaylı olması gerektiği bildirildi. EBSO Yönetim Kurulu Üyesi ve ASAD Başkanı Talay, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, göreve geldiklerinden itibaren İAOSB’ye ve sanayiye nitelikli eleman yetiştirmeyi öncelikleri arasına aldıklarını söyledi. Bu kapsamda Çiğli Kaymakamlığı, Çiğli Halk Eğitimi Merkezi ve İşkur ile protokol yaptıklarını ve 3 bin 470 kişiye eğitim verdiklerini hatırlatan Bayram Talay, “Bu sayı her geçen gün artmaya devam ediyor. Sanayiciler için önemli olan ağır ve tehlikeli iş protokolu bilgilendirme semineri ile amacımız firmalarda çalışan insan gücü potansiyelini niteliğini arttırmak ve daha kaliteli hizmet verilmesini sağlamak açısından önemlidir. Ayrıca bireylerin kendilerini yenilemelerine fırsat vermek, iş sağlığı ve güvenliği konusunda bilgilerini ve becerilerini geliştirmektir” dedi. EBSO Meclis Üyesi ve Teknik Eğitim Çalışma Grubu Başkanı Nadir Erdir de, ağır ve tehlikeli işlerde çalışan personelin eğitiminde mutlaka Milli Eğitim Bakanlığı onaylı sertifika alınması gerektiğini vurguladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla yayımlanan genelgede; Bakanlıkça onaylanmamış sertifikaların geçersiz olması nedeniyle kursiyerlerin mağduriyetlerine neden olduğunun bildirildiğini hatırlatan Nadir Erdir, “EBSO okullarla işbirliği yaparak İzmir’de şu anda ağır ve tehlikeli iş eğitimlerinin sonunda MEB onaylı sertifika verilmesini sağlayan tek kurum” diye konuştu. EBSO Meclis Üyesi Muin Altın ile yine EBSO Teknik Eğitim Çalışma Grubu içinde yeralan Sadettin Dumlu ve Şuayip Kurt da yönetmeliği içeriği hakkında katılımcıları bilgilendirdi. kent 60 EBSO sanayi sitelerinin de yanında E ge Bölgesi Sanayi Odası, İzmir’deki sanayi sitelerinin de sorunlarını çözüme kavuşturmak için çalışmalarını sürdürüyor. Küçük işletmelerin finansman ve istihdam açısından desteklenmesi amacıyla KOSGEB ile İşkur’un sağladığı olanaklardan yararlanmalarının yollarını açmaya çalışan EBSO, ayrıca yerel yönetimleri ilgilendiren konulara da ağırlık veriyor. Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İbrahim Gökçüoğlu’nun başkanlığındaki toplantıda İzmir’deki sanayi sitelerinin yöneticileri finans kuruluşlarından belediyelere kadar çeşitli yönetim kademelerini ilgilendiren konularına EBSO’nun verdiği destek sayesinde yaklaşım görüldüğünü ifade etti. EBSO Sanayiciler Kulübü’ndeki toplantıda 2. Sanayi Sitesi’ni Erol Çamkıran, 3. Sanayi Sitesi’ni Sedef Tabakoğlu ile Besim Gür, 5. Sanayi Sitesi’ni Turgay Avcı ile Mustafa Dibek, Kısıkköy Metal İşleri Sanayi Sitesi’ni Engin Uğurlular, Işıkkent Ayakkabıcılar Sitesi’ni Güngör Evcimen ve Turgut Türker, Ata Sanayi Sitesi’ni Temel Peken ile Nejat Öztürk, Ulukent Sanayiciler Derneği’ni Taner Telcioğlu ile Mustafa Kemal Oral temsil etti. EBSO Meclis Üyesi Yıldıray Yalınız ile Genel Sekreter Yardımcısı Galip Kokulu’nun da katıldığı toplantıda, sanayi sitelerinde faaliyet gösteren işletmelerden pek çoğunun KOBİ kredilerinden faydalanamadıkları ve kredisini ödeyemeyen kuruluşların bankaların eline geçmesi, temizlik başta olmak üzere yerel yönetim hizmetlerinden yararlanamama, vergi ve harçların yüksekliği, nitelikli eleman ihtiyacı ve mesleki eğitim gündeme damgasını vuran konular oldu. Girişimlerin etkisi Sanayi Siteleri yöneticileriyle daha önce gerçekleştirilen toplantıda dile getirilen konularla ilgili yapılan girişimleri ve sonuçlarını katılımcılarla paylaşan EBSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Gökçüoğlu, 2010 yılında daha aktif bir çalışma atmosferi içinde olacaklarını bildirdi. EBSO’nun sanayi sitelerindeki konuları yerinde incelemek, yönetimlerle ortak çalışma yolları geliştirmek amacıyla küçük sanayi sitelerine ziyaretler gerçekleştireceğini hatırlatan İbrahim Gökçüoğlu, pilot uygulamaların ESTİM ve 4. Sanayi Sitesi’nde başlatılacağını söyledi. Sanayi sitelerinin sorunlarının çözümü amacıyla EBSO’nun yaptığı girişimlerin bir hareket yarattığının anlaşıldığını belirten Gökçüoğlu, çözüm üretmenin uzun süre alması nedeniyle konuların yılmadan takip edilmesi gerekliliğini dile getirdi. Mesleki eğitim ve işletmelerin ihtiyaç duyduğu nitelikli eleman temini konularında İşkur’da açılan kursları örnek gösteren Gökçüoğlu, “Bu eğitimler ve toplantılar küçük sanayi sitelerinde de gerçekleştirilebilir. Kurslardan yararlananlar küçük sanayi sitelerinde istihdam edilebilir” dedi. İbrahim Gökçüoğlu, bankaların küçük işletmelerin desteklenmesine yönelik finansman uygulamaları konusunda KOSGEB, temerrüt faizleriyle ilgili olarak da Bankalar Birliği nezdinde şubat 2010 kent Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın İzmir’deki sanayi sitelerinin sorunlarını çözüme kavuşturma yolunda site yönetimleriyle başlattığı birliktelik, EBSO’nun girişimlerinin sonuçlarını göstermeye başladığını ortaya koydu. Site yöneticileri, bürokrasi ve yerel yönetimlerin ilgisine dikkat çekti. girişimlerde bulunabileceklerini bildirirken, işletmelerin de maliyet muhasebesini öğrenmedikleri sürece sıkıntıların yaşanmaya devam edeceğini, bu nedenle EBSO’daki eğitimlerin önem kazandığını anlattı. Eğitim önemli EBSO Meclis Üyesi Yıldıray Yalınız da, sanayi sitelerinin sorunları konusunda Oda’nın devreye girmesiyle özellikle yerel yönetimlerin ilgisinin arttığına dikkat çekti. Önümüzdeki süreçte önem taşıyan özellikle finansman, çevre ve mesleki eğitim konularında sanayicilerin bilinçlendirilmesi amacıyla EBSO’daki eğitimlere katılım konusunu gündeme getiren Yalınız, sivil toplum örgütlerine daha çok görev düşeceğini, bu nedenle EBSO’nun güçlü bir yapıya kavuşmasının büyük önem taşıdığını vurguladı. Birlikte güçlenelim EBSO Genel Sekreter Yardımcısı Galip Kokulu ise, sanayi sitelerinde faaliyet göstermelerine rağmen Oda’ya üye olma şartını taşıyan işletmelerin zaman kaybetmeden üyelik işlemlerini yapmalarını istedi. Sanayicilerin hem EBSO hem de İTO’ya kayıtlı olmalarının ek bir mali külfet yaratmayacağına, üyelik aidatlarının bölünerek ödeneceğine işaret eden Kokulu, “Üretim yapanların ait oldukları Odaya kayıtlı olmaları hem kendileri hem de faaliyet gösterdikleri sektörler açısından Türkiye’nin üretim yapısından sorunların çözümüne kadar büyük önem taşıyor” diye konuştu. şubat 2010 Çözüm için çalışma İzmir 3. Sanayi Sitesi Temsilcisi Sedef Tabakoğlu, mesleki eğitim konusunda destek vermeye hazır olduklarını belirterek kendilerinin de Mesleki Yeterlilik Kurumu’nun tespit ettiği dallarda eğitim vermeyi planladıklarını, sınıflarının ve kadrolarının hazır olduğunu söyledi. Tabakoğlu ayrıca, büyük üretici firmaların çok önemli olduklarını, ürettikleri yedekparçaların sanayi sitelerindeki garaj ve tamircilerde kullanıldığını hatırlatarak, after-marketin alternatif ve eşdeğer yedekparça kullanımına hazır oldunu dile getirdi. Manda Çayı’nın taşıdığı kirliliğin 3. Sanayi Sitesi’nde biriktiğini anlatan Sedef Tabakoğlu, su sirkülasyonunun metronun altına kadar gerçekleşmesi halinde kokunun önleneceğini, betonlama yapıldığında da kirlilik yaratan unsurların temizlenebileceğini ifade etti. Kısıkköy Metal İşleri Sanayi Sitesi temsilcisi Engin Uğurlular, Tabela-Reklam Vergileri, Ruhsat Harçları, Emlak Vergileri gibi konularda Menderes Belediyesi’nin diğer belediyelerden daha yüksek rakamlar uyguladığını, ayrıca bankaların temerrüt faizlerinin birçok firmayı zor durumda bıraktığını söyledi. Ulukent Sanayicileri Derneği temsilcisi Taner Telcioğlu da, Ulukent’te 850 dönüm arazi üzerinde 50 metrekareden 25 bin metrekareye kadar değişen büyüklüklerde 60 fabrika ve 3 bin çalışanın bulunduğu, 12 milyon euroluk yatırım barındıran ve “konut harici kentsel kullanım amaçlı alan” olarak tanımlanan bölgenin yasal statüsünü değiştirmek için çok çaba harcamalarına rağmen başarılı olamadıklarını ifade etti. Kimlik arayışı sonucunda 7 yıl önce dernek kurarak bölgeyi geliştirmye çalıştıklarını söyleyen Telcioğlu, “İşletmelerin sanayi ruhsatları var, imar ile ilgili yasal problem yok, hatta 25 binlik plana sanayi sitesi olarak geçtik. Ancak Menemen Belediyesi ciddi bir gelir kaynağını kaybetmemek adına bölgenin sanayi sitesi olmasını istemiyor” dedi. Taner Telcioğlu, finans sektörünün reel sektöre olan yaklaşımının olumsuzluğundan yakınırken, Türkiye’yi üreticilerin ve katma değer yaratanların kurtaracağının her ortamda dile getirilmesi gerektiğini vurguladı. Finansman ve yerel yönetim sorunları Ayakkabıcılar Küçük Sanayi Sitesi temsilcisi Turgut Türker, ekonomik krizin etkileri nedeniyle sitedeki işyerlerinin yaklaşık yüzde 35’inin bankaların eline geçtiğine dikkat çekti. Güvenlik önlemi olarak kendi imkanlarıyla sitenin çeşitli yerlerine alarmlar taktıklarını, çöplerini bile kendi kamyonlarıyla topladıklarını belirten Türker, EBSO’nun girişimleriyle merkezi ve yerel yönetimlerin sorunlarına ilgi göstermeye başlamasından duydukları memnuniyeti de dile getirdi. Güngör Evcimen de, KOSGEB destekleri için bürokrasi ve istenilen teminatların ağırlığını anlattı. 2. Sanayi Sitesi temsilcisi Erol Çamkıran ile 5. Sanayi Sitesi temsilcisi Turgay Avcı, sitede terkedilmiş araç sorununa yerel yönetimlerin dikkatini çekti. Ata Sanayi Sitesi temsilcisi Nejat Öztürk herkesi birlik ve beraberlik içinde iş yapmaya davet ederken, Temel Peken de EBSO’nun yaptığı girişimler üzerine yetkililerin sitede incelemelerde bulunduğunu anlattı. 61 proje “Kadınlar üç misli daha fazla çalışmak zorunda” İzmir’in Girişimci Kadınları Projesi’nde deneyim paylaşımı toplantısına katılan Yeni Asır Genel Yayın Yönetmeni Şebnem Bursalı, çalışan kadınların aynı anda ailesine, evine, çocuğuna ve kocasına zaman ayırmak zorunda olduğuna dikkat çekti. 62 ‘İzmir’in Girişimci Kadınları Projesi’ kapsamında düzenlenen Deneyim Paylaşım Toplantısı’na katılan Yeni Asır Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Şebnem Bursalı, “İş hayatında başarılı olmak isteyen kadınların erkeklere göre 3 misli daha fazla çalışması gerekiyor” dedi. İzmir Valiliği, Ege Bölgesi Sanayi Odası, İzmir Sanayici ve İşadamları Derneği tarafından yürütülen ve İzmir Kalkınma Ajansı’nın desteklediği projede deneyim paylaşım toplantısı gerçekleştirildi. Cesaret önemli Toplantıya konuşmacı olarak katılan Bursalı, kadınların erkek- lere oranlara çok daha iyi sosyal ilişkiler kurabildiğine, daha gözlemci ve ayrıntıcı olduğuna dikkat çekti. Bursalı, “İşini sev, doğru hedefler koy, zamanı iyi kullan, doğru ve hızlı kararlar ver. Başarının tarifi özetle bu kriterler” dedi. Kadınların duygusallıkları nedeniyle başarısızlığa mahkum oldukları gibi yanlış algılamaların olduğunu ifade eden Bursalı, duygusal önsezilerin bazen en önemli fizibilite çalışmasından bile daha fazla artı sağlayabildiğine dikkat çekti. Başarının cinsiyetten bağımsız olduğunun yavaş yavaş da olsa anlaşılmaya başlandığının altını çizen Bursalı, “Girişimciliğin bence en önemli unsuru cesaret. Bunun yanında da vizyon, dayanıklılık, detaycılık ve duygu zenginliğinden doğan önseziler çok önemli. Mesleklerine görev bilinci ile bağlı oluşları kadınlara iş dünyasında önemli bir değer katıyor” diye konuştu. Hayatın patronu Kadınların hayatın patronu olduğuna işaret eden Bursalı, alışverişin, tüketim kültürünün, çocuk yetiştirme ve organizasyon ile birlikte pek çok etkinlikte kadınların hep önde olduğunu kaydetti. Bursalı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hayatın patronları olan kadınların iş dünyasının da patron şubat 2010 proje olmaması için hiçbir sebep yok. Dünyanın en büyük şirketlerinin başında çok başarılı kadın yöneticiler var. Girişimcilik için eğitim de çok şart değil. Bugün çeşitli nedenlerle eğitimini tamamlayamamış birçok kadının çok başarılı olduğunu görüyoruz. Kadınların aynı anda ailesine, evine, çocuğuna ve kocasına yeteri kadar zaman ayıramaması düşüncesi de var. Bu nedenle kadınlarda zaman zaman suçluluk duygusu oluyor. Ama her şeye rağmen ben yaşadığımız kent gibi dünyanın da dişi olduğuna inanıyorum.” Kadın girişimcilerin sorularını da yanıtlayan, iş yaşamındaki tecrübelerini de anlatarak, başarı sırlarını paylaşan Şebnem Bursalı, “Çalışma yaşamında birbirinizi destekleyin” önerisinde de bulundu. Güçlü kadın güçlü toplum Proje Koordinatörü ve EBSO Yönetim Kurulu Üyesi Berkay Eskinazi de, kadınların iş gücüne katılım oranının artmasının hem birey olarak güçlenmelerini hem şubat 2010 de toplumsal refahı ve kalkınmayı olumlu yönde etkileyeceğini söyledi. Eskinazi, “Kız çocukların eğitime erişimlerinin artırılması, kadın girişimciliğinin geliştirilmesi çalışma ve aile yaşamını dengelemeyi destekleyici olanakların sağlanması önem taşıyor” dedi. Sürdürülebilir büyüme kavramının önem kazandığı günümüzde bu istikrarın yakalanmasındaki en önemli adımlardan birini kadın girişimciliğin oluşturduğuna dikkat çeken Eskinazi, işsizlik oranının aşağı çekilmesi için izlenecek politikalar kapsamında özel sektörde girişimciliğin geliştirilmesinin zorunluluğunu gündeme getirdi. Berkay Eskinazi, “Türkiye nüfusunu oluşturan 70 milyon insandan 50 milyonu çalışabilir iş gücünü, bu gücün yarısını da kadınlarımız teşkil ediyor. Fakat 25 milyon kadınımızdan sadece 6 milyonu çalışıyor. 19 milyon kadın her türlü sosyal güvenceden yoksul şekilde evde oturuyor. 1 milyon 300 bin girişimci erkeğe karşılık ne yazık ki 80 bin kadın girişimci bulunuyor. Kadın girişimci sayısının azlığına sebep aile ve eş baskısı temel oluştursa da bir o kadar da finansal ve bürokratik engeller, ekonomideki istikrarsızlık ve ağır vergi yükleri etkili oluyor” diye konuştu. Fikri, bilgisi olan kadınların girişimciliğinin desteklenmesi amacıyla bütün dünyada bazı uygulamalar başlatıldığını hatırlatan Berkay Eskinazi, kadın girişimci sayısının artırılması için seferberlik gerçekleştirilmesi gerektiğini, bu konuda devletin de üzerine sorumluluk düştüğünü vurguladı. Denizli: Önümüzdeki 10 yıl kadınların yılı olacak İZSİAD Başkanı İlknur Denizli ise, kadın girişimci olmanın zorluklarına işaret ederek, yılmadan çalışılması gerektiğinin altını çizdi. Girişimciliğin bir ruh hali olduğunu savunan Denizli, “Önümüzdeki 10 yıl kadınların yılı olacak. Bütün dünyayı kadınlar yönetecek. Dünyada hep kazananların isimlerini duyarsınız. O yüzden sizde hep kazanın. Sizden bahsetsinler” açıklamasında bulundu. 63 yaşam Kadınlar Günü’nüz kutlu olsun S Berkay Eskinazi EBSO Yönetim Kurulu Üyesi EBSO Vakfı Bayanlar Birliği Başkanı 64 Bu güne kadarki süreçte bilimde, sanatta yerini hakkıyla alamayan kadın, geçmişin açığını kapatmak istiyor. İnsan olma şansını bu dünya için kullanmak üzere daha hızlı adımlar atıyor. ıcak bir gülümsemeyi, yürekte meltem oluveren sevecenliği, çınlamasıyla baharı getiren kahkahayı, evladının elini bırakmadan yeniden yeniden umut etmeyi, göz yaşına rağmen cesareti cömertçe sunuveren kadınlar.. Erkeklerin vaz geçemediği anneleri, kız kardeşleri, gözlerinin bebeği kız evlatları ve uğruna yanıp tutuştukları aşkları. Onlar olmadığında yalnızlaşıvermeleri, öksüzleşivermeleri.. Kimi zaman yaşamın en küçültücü acılarını çekmek zorunda bırakılan, unutulmuş, hırpalanmış çaresiz bırakılmış kadınlar.. Sabah saatlerinde ve akşam saatlerinde bakımlı saçları, zarif makyajlarıyla ellerindeki bilgisayar çantalarıyla caddelerde başı dik yürüyen hayatın getirdiği sorunlara meydan okumaya hazır kadınlar.. İş hayatında biz de varız diyen, geceyi gündüze katan, istihdam yaratan iş kadınları.. Sabah fabrikaya varır varmaz mavi önlüğünü giyen, evine aşını ekmeğini götürmek için çalışan cesur işçi kadınlar.. Kocasını işe, çocuklarını okula yollayan, adı anılmayan ama evine güç ve sağlık olan, sığınacak liman olan evin annesi kadınlar.. Sabahın erken saatlerinde bir hayatı kurtarmak için tüm dikkatiyle ameliyat yapan yeşil önlüklerin içindeki cerrah kadınlar.. Zarif parmaklarıyla gitarın tellerine dokunan, bir kemana can veren; ayaklarıyla estetiğin en güzel halini dansla sunan kadınlar.. Bir köprü inşaatı üzerinde başındaki kaskı, üstündeki tulumuyla projenin parçası olan kadınlar.. Hayattan alacaklarının bilincinde olan, tüm ülke kadınları .için sorumluluk duyan yürüyüşünde rüzgarın gücünü taşıyan İzmir kadınları.. Mart ayının 8’inde kadınlar gününüzü kutlamaktan gurur duyacağım. Değişen yaşamın içinde kadınların kendi gücünün farkına varması; eşitlikçi uygar tutuma sahip aydın erkeklerin sayısının artması ve kadınla el ele vermesi; eğitimli kadın sayısının artması; üretim sürecinde erkekler gibi yer alması; ailede ve iş dünyasında yönetimsel düzeyde kararlara katılması ülkemizin ve dünyamızın kaderini değiştiriyor. Kimi zaman bir resim sergisinin ressamı, kimi zaman sanayi alanda cesur bir girişimci, kimi zaman bankacı, teknik eleman, politikacı, hukukçu, eğitimci.. Bu güne kadarki süreçte bilimde, sanatta yerini hakkıyla alamayan kadın, geçmişin açığını kapatmak istiyor. İnsan olma şansını bu dünya için kullanmak üzere daha hızlı adımlar atıyor. Bu değişimin destekleyicisi olan Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın bir üyesi olmaktan gurur duyuyorum. Kadın meclis üyelerine sahip olan Odamız aynı zamanda Vakfımız bünyesinde kız ve erkek öğrencilerin eğitimini destekleyen Bayanlar Birliğini de bünyesinde barındırıyor. Bunun da ötesinde EBSO, kadın girişimcileri ve sanayideki kadınları destekleyen önemli projeleri gerçekleştiriyor. İşte 8 Martta kadınların emeğinin ve haklarının tartışılacağı bir Kadınlar günü daha kutlanacak. İnsanlar, kadın erkek birlikteliğini düşünecek bir kez daha. Bir kez daha kadının bu dünyadaki yerini düşünecek. Bir kez daha kat edilmesi gereken ne uzun bir yol olduğunu görecek. Umudumuzu kaybetmeyeceğiz. Başladık bir kere. Daha iyi olacak. Sadece kadınlar için değil, tüm dünya için. Ege Bölgesi Sanayi Odamızın değerli kadın meclis üyeleri, sevgili Gülfem Perçin, Işın Yılmaz, Arzu Amirak kadınlar günümüz kutlu olsun. Herkesin Kadınlar Günü kutlu olsun.. şubat 2010 pano 65 şubat 2010 EBSO Vakfı Sevinin çocuklar E 66 ge Bölgesi Sanayi Odası Vakfı, İzmir’in en uzak yerlerinden Kiraz’ın Cevizli köyünde EBSO’nun yaptırdığı ilköğretim okulunda öğrenim gören 366 öğrenciyi tepeden tırnağa giydirdi. EBSO armalı yeni kıyafetlere kavuşan öğrencilerin sevinci yüzlerinden okunurken, okul yönetimi de yardım ve buna öncülük eden sanayicilere teşekkür etti. Türkiye’de zorunlu eğitimin 5 yıldan 8 yıla çıkarılmasıyla birlikte eğitim hamlesi gerçekleştiren Ege Bölgesi Sanayi Odası, İzmir’in en uzak ve vatandaşların gelir düzeyinin en alt derecede olduğu Kiraz’ın Cevizli Köyü ile Bergama Dereköy’de ilköğretim okulu yaptırdı. EBSO’nun çabasını örnek alan İzmirli işadamları da kendileri yine köylerde okul yaptırarak, öğrencilere burs vererek eğitime destek oldu. EBSO, gerek Oda olarak gerekse kurduğu vakıfla okula ve burada okuyan öğrencilere desteklerini sürdürdü. Özellikle EBSO Vakfı Bayanlar Birliği yaptığı yardımlarla öğrencilerin yüzünü güldürmeyi bildi. EBSO Vakfı, Cevizli Ege Bölgesi Sanayi Odası İlköğretim Okulu yönetimi ile yaptığı görüşmelerde genellikle maddi durumu zayıf öğrencilerin kıyafete ihtiyaç duyduğunu saptadı ve geçtiğimiz Eylül şubat 2010 EBSO Vakfı Ege Bölgesi Sanayi Odası Vakfı, başlattığı yardım kampanyası ile Cevizli Ege Bölgesi Sanayi Odası İlköğretim Okulu’nun 366 öğrencisini giydirdi. ayı sonunda “Bir ihtiyaç sahibi öğrenciyi de sen giydir” sloganıyla yardım kampanyası başlattı. EBSO Yönetim Kurulu, Meclis ve Meslek Komitesi üyesi sanayicilerin para ve kumaş yardımlarıyla ayrım yapılmadan okulun 366 öğrencisinin hepsine EBSO armalı okul kıyafetleri kazandırıldı. O köy hiç uzak olmadı Ege Bölgesi Sanayi Odası ve EBSO Vakfı, sosyal sorumluluk bilinci çerçevesinde kurum kültürüne uygun olarak yaptırdığı okulların ofis makineleri ve malzemeleri, kırtasiye, buralarda okuyan öğrencilerin de giyim ve gıda ihtiyaçlarının karşılanmasında her zaman duyarlı oldu. Cevizli Ege Bölgesi Sanayi Odası İlköğretim Okulu yönetimi, bütün öğrencilerin giydirildiği yardımla birlikte bugüne kadar kendilerini yalnız bırakmayan EBSO’ya müteşekkir olurken, “Her alanda EBSO ismini taşımaktan büyük onur duyuyoruz. Bu aidiyet, Atatürk’çü çağdaş ve laik gençler yetiştirmek ve yeni başarılara imza atmak için bizi motive ediyor” dedi. Ege Bölgesi Sanayi Odası Vakfı yönetimi de, bütün sanayici ve işadamlarını eğitime destek vermeye çağırırken, “İzmir’in en uzak ilçesinin en uzak köyünde bulunan okulumuza yaptığımız yardımlarla eğitimde fırsat eşitliğine şubat 2010 bir nebze de olsa katkıda bulunmaktan mutluyuz. Cevizli ve Dereköy’deki okullarımıza yardıma devam edeceğiz. Tek amacımız, EBSO’nun kurum kültürüne uygun olarak sahiplendiğimiz okullarımızın başarılarını daha da artırması, ülkemize faydalı bireyler yetiştirmesidir” görüşünü ifade etti. EBSOV’a vergi muafiyeti yolda Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, EBSO Vakfı’na kamu yararına çalışan vakıf statüsü kazandırılarak yapılan bağışların vergi muafiyeti sağlaması için girişimlerini sürdürüyor. EBSO Vakfı’nın sayıları 500’ü bulan öğrenciye burs verdiğini, EBSO’nun yaptırdığı okulların ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştığını ifade eden Yorgancılar, bu konuda hazırlanan dosyayı da bütün bakanlara sunarak söz aldı. Bürokratik işlemleri tamamlanan dosyanın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın önünde olduğu ve onun imzasını beklediği öğrenildi. Ender Yorgancılar, EBSO yönetiminin geçtiğimiz ay Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü Çankaya Köşkü’ndeki ziyareti sırasında da EBSO Vakfı’na kamu yararına çalışan vakıf statüsü kazandırılarak vergi muafiyeti sağlanmasına ilişkin çalışmalar hakkında bilgilendirerek desteğini aldı. 67 meclis Üretim ve istihdama dayalı model 68 E ge Bölgesi Sanayi Odası Meclis Başkanı Mehmet Tiryaki, 2010 yılının ilk meclis toplantısında her yeni yılın beraberinde umut, iyimserlik ve olumlu beklentiler getirdiğini belirterek, 2010 yılının ülkece daha huzurlu, birlik beraberlik içerisinde ve krizin giderek azaldığı bir yıl olarak gerçekleşmesini, ülkemize, bölgemize hayırlı ve kazançlı olmasını temenni etti. Tiryaki, geçmiş dönem meclis ve yönetim kurulu üyeliği yapan Erdoğan Aracı ve Meclis Üyeliği yapan Saadettin Bakalım’ın vefat ettiğini belirterek, merhumlara Allahtan rahmet, ailelerine ve yakınlarına bir kez daha başsağlığı diledi ve Meclisi bir dakikalık saygı duruşuna davet etti. EBSO Meclis Toplantısı’na katılan Erdoğan Aracı’nın oğlu Fatih Aracı da, babasının 22 sene EBSO’da görev yaptığını, onunla hep gurur duyduklarını, belirterek, babasının şahsına gösterilen yakınlığı gördükten sonra gururlarının bir kez daha arttığını söyledi ve meclis üyelerine teşekkür etti. Mehmet Tiryaki, Meclis Üyesi Ahmet Bilge Göksan’a kayınvalidesinin, Atilla Üner’e de kayınpederinin vefatı nedeniyle başsağlığı diledi. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’nun basında çıkan darbe planı iddialarına ilişkin olarak yaptığı açıklama da EBSO Meclis’nde okunarak üyelerin bilgisine sunuldu. EBSO Meclis Başkanı Tiryaki, İzmir Ticaret Odası, İzmir Ticaret Borsası ve Odamız’ın her yıl ayrı ayrı düzenlemekte olduğu ödül töreninin, bu yıl ilk defa “İzmir Ekonomisi 2008 Ödül Töreni” adı altında birlikte gerçekleştirildiğini, bu projeyi hayata geçiren her üç oda başkanına teşekkür ederek, ödül alan herkesi bir kez daha tebrik ettiğini söyledi. Odamız 40. grup Soğutma Sanayi Meslek Komitesi’nden Meclis Üyesi Kerim Gümrükçüler’in, Meclis Üyeliği görevinden istifa ettiğini, yerine yapılan seçim ile Halit Turgut Salaçin’in getirildi- ğini söyleyen Tiryaki, Salaçin’e yeni görevinde başarılar diledi. Tiryaki ayrıca, İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli’nin 2008 yılının en başarılı kadın girişimcisi ödülünü kazandığını, Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas’ın da son yapılan genel kurulda TUSİAD Yönetim Kurulu’na seçildiğini belirterek, kendilerini tebrik etti ve başarılı bir çalışma dönemi diledi. Mehmet Tiryaki, Cumhurbaşkanı ve bakanlarımıza yapılan ziyaretlere ilişkin izlenimlerini Meclis Üyeleriyle paylaştı. Tiryaki, Cumhurbaşkanı’na iş alemine, sanayicilere, özellikle yurt dışı gezilerinde verdiği destek ve ülkemizin en çok ihtiyacı olan birlik, beraberlik ve diyalog hususunda vermiş olduğu uzlaşmacı katkılarından dolayı teşekkür ettiklerini, Cumhurbaşkanı Gül’ün ise kendilerine, birlik ve beraberliğin her zamankinden daha fazla önem kazandığını, İzmir İktisat Kongresi’nin 2010 yılında yapıl- şubat 2010 meclis masının son derece faydalı olacağını, kendisinin de bu konuda hükümet nezdinde her türlü desteği vereceğini belirttiğini ifadeyle, Yönetim Kurulumuz’a ve Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar’a başarılı geçen bu ziyaretten ötürü EBSO Meclisi adına teşekkür etti. Ülkemizin geleceği Ithalatla kararmasın EBSO Meclis Başkanı Tiryaki, 2010 yılında ülkemiz yöneticilerinin ithalata dayalı büyüme modelinden vazgeçerek, üretimi ve istihdamı arttırmaya yönelik bir model benimseyip ülkemizin geleceği adına çok önemli bir adım atmalarını ümit ettiğini söyleyerek, aşırı değerli Türk lirası ve düşük döviz kurunun yarattığı ucuz ithalatın sanayicileri ve ihracatçıları mağdur ettiğini, ucuz ithalatın bütçe açığını körüklediği gibi ülkemizi üretim üssü olmaktan çıkardığını, katma değer ve istihdam olanakları sınırlı bir ithal malı dağıtım ve lojistik üssü haline getirmeye başladığını belirtti. Kayıt dışılığın ise ülkemizdeki sosyal barışı zedeleyerek, sıkıntıların artmasına neden olduğunu, gerekli önlemler alınmadıkça devletimizin vergi açığını dolay- şubat 2010 lı vergilerle kapatmaya devam edeceğini ifade eden Tiryaki, OECD ülkelerinde ortalaması yüzde 30, ABD’de ise yüzde 17,6 seviyelerinde olan dolaylı vergi oranlarının ülkemizde yüzde 7275 mertebesinde bulunduğunu vurguladı. Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’a yaptıkları ziyarette, Babacan’ın bu krizde kredi notu iki puan artan tek ülkenin Türkiye olduğunu büyük bir memnuniyetle ifade ettiğini söyleyen Tiryaki, diğer taraftan ilimizde “Toplum Yararına Çalışma Prog- ramı” çerçevesinde 1000 kişiye kişi başına 576 TL verilerek okul temizliği, yol bakımı gibi kamu işlerinde çalıştırılması için İzmir İş Kurumuna 5,59 milyon TL gönderildiğini, her ne kadar bu iyi niyetli girişimi takdir etseler de tüm illerde buna benzer ödenekler aktarıldığı düşünüldüğünde rakamların işsiz insanları iş sahibi yapma yönündeki yatırımlarda kullanılmasının daha doğru olacağı kanaatini taşıdıklarını, zira son DPT raporunun iş arayanlar yerine yardımla yaşayan bir kitle oluştuğu bilgisini verdiğini vurguladı. 69 meclis 2010 ekonomide verimli olmalı E 70 ge Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, yılın ilk meclis toplantısındaki konuşmasına Haiti’de yaşanan ve resmi rakamlara göre 200 binden fazla insanın ölümüyle sonuçlanan depremin akıllara 17 Ağustos 1999’da İzmit ve Gölcük’te yaşanan depremi getirdiğini hatırlatarak başladı. Yorgancılar, her ne kadar “depremle yaşamaya alışmalıyız” denilse de bunun gerçekleşebilmesi için öncelikle depreme karşı altyapının oluşturulması, binaların depreme dayanıklı yapılması gerektiğini söyleyen Yorgancılar, depremle yaşamaya alışan Japonya’da gerçekleşen 6-7 büyüklüğündeki depremlerde insanların burnunun bile kanamadığını belirtti. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu için basında yer alan haberlerin tek kelimeyle asılsız iddialar olduğunu söyleyen Yorgancılar, “Ben darbe yapmayı vatana ihanet kabul ederim. İhanete teşebbüs edenlerin de yanında olmam, olamam” diyen ve her platformda sağlıklı demokrasi ve bu demokrasinin de kuralları ile birlikte hareket edildiği takdirde ülkelerin kalkınabileceğini ifade eden biri için daha fazla bir şey söylemeye gerek olmadığını, konunun yargıya intikal ettirildiğini söyledi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın Odamıza yaptığı ziyaretten tüm üyelerin haberdar olduğunu, ziyarette kendisine aktarılan konuların hem Odamız web sitesinde hem de EBSO Haber’de yer aldığını belirten Yorgancılar, şu anda Türkiye’deki işsizliğin buz dağının görünen kısmı olduğunu, görünmeyen kısmın boyutunun ise işverenler tarafından çok iyi bilindiğini söyledi. Her ne kadar işsizlik oranı yüzde 13 olarak açıklansa da iş aramaktan vazgeçenler, mevsimlik çalışanlar, turizm, tarım sektöründe çalışanlar da bu rakamın içine konulduğunda 5 milyonun üzerinde işsizimizin olduğunun tahmin edildiğini, 71 milyonu aşan ülkemiz nüfusuyla işsizlerimizin sayısı kıyaslandığında her 5 kişiden birinin işsiz olduğu sonucunun ortaya çıktığını, buna her yıl 700 bin civarında üniversiteden mezun olanlar da eklendiğinde reel sektörün konumunun ne kadar önemli olduğunun bir kez daha ortaya çıktığını belirtti. Yorgancılar, devlet tarafından gerekli yatırım yapılmıyorsa, reel sektör tarafından yapılacak yatı- rımlar sayesinde işsizliğin önüne geçilebileceğini, onun için de her fırsatta dile getirdikleri işveren üzerindeki maliyetlerinin aşağıya çekilmesi, yatırım ortamının iyileştirilmesi, teşvik sisteminin yeni yatırımlara desteklemesi ve devam eden üretimlere de bir şekilde teşvik uygulamasının yapılması hususlarını bir kez daha ifade etmek istediğini söyledi. EBSO’nun önerisi sonucu İzmir’de EBSO, İZTO ve İTB’nin ortak çalışmasıyla yapılan ödül törenin gerçekten başarılı geçtiğini, amaçlarının bundan sonraki ödül törenlerinin de ortak yapılması olduğunu dile getiren Yorgancılar, İzmir Ticaret Odası ve İzmir Ticaret Borsası Başkanları ile ödül törenini onurlandıran TOBB Başkanına teşekkür ederek, bir teşekkürü de bu kriz ortamında yatırım, üretim, istihdam, Ar-Ge, marka gibi kriterlerde ödül alan firmaların hak ettiğini söyledi. Ortak hareketle yaratılan sinerji ile İzmir’in çözüm bekleyen konularının da üç oda başkanlarının imzası ile Ankara’ya gönderildiğini, bu uyumun bundan sonraki süreçte de devam etmesini temenni ettiklerini dile getirdi. şubat 2010 meclis EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, 2010 yılının verimli değerlendirilmesi, büyümede süreklilik sağlanması için yatırım, üretim ve istihdamın artırılması, KOBİ’lerin finans sorunlarının çözülmesi konularını gündeme taşıdı. Ankara’da olumlu temaslar Göreve geldikleri günden bugüne sürekli olarak, yaşanan sıkıntıları doğru platformlarda, doğru kişilere aktararak, çözüm sağlayabilmek adına, problemlerin kendilerine iletilmesini söylediklerini, bu doğrultuda kendilerine ulaştırılan konuları aktarmak amacıyla Tiryaki’nin de ifade ettiği üzere Cumhurbaşkanı ve bazı bakanlardan randevu alarak makamlarında ziyaret ettiklerini belirtti. Yorgancılar, Cumhurbaşkanımıza “İzmir İktisat Kongresi, İzmir Ziyareti, EXPO çerçevesinde İzmir’e yapılması düşünülen projelerin devamı, İzmir Limanı/ Çandarlı Limanı, turizm, Çeşme Yarımadası’nın ikinci bir Antalya Limanı olarak hayata geçirilebilmesi ve bunun için mutlaka yap-işlet-devret modelinin Çeşme Yarımadası’nda uygulanması, EBSO Vakfı’nın Kamu Yararına Çalışan Vakılar statüsüne alınarak vergi muafiyeti sağlanması gibi konuları arz ettiklerini, Cumhurbaşkanımızın da yurt dışına yapmış olduğu seyahatlerin son derece olumlu sonuçlar doğurması nedeniyle İzmir’den sanayici ve işadamlarının da bu organizasyonlarda yer alması gerektiğini hatırlattığını ifadeyle, yapılacak seyahatlerde yer almak isteyen sanayicilerin kendilerine müracaat etmelerini söyledi. EBSO Vakfı’nın vergiden muaf tutulması konusunu, Cumhurbaşkanına, İzmir Milletvekillerine, Ak Parti İl Başkanı’na, Başbakan Yardımcısı Babacan’a aktardığını, Maliye Bakanı Şimşek’in de yazdığı yazıda her türlü işlemin bittiği, Başbakanlık Müsteşarlığı’nda dosyamızın beklediği haberini şubat 2010 aldıklarını, bu konunun yakın sürede çözüleceğini düşündüğünü, olumlu haberi alır almaz Meclisi bilgilendireceklerini belirtti. Cumhurbaşkanı’nın ziyaretinden sonra kendisinin Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’nden aranarak, Cumhurbaşkanı Gül’ün 25-29 Mart 2010 tarihleri arasında İzmir ve Manisa‘ya iki günlük seyahatte bulunacağının ve Odamızı da ziyaret edeceği bilgisinin verildiğini söyleyen Yorgancılar, bundan büyük bir memnuniyet duyacaklarını ifade etti. Ender Yorgancılar, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Babacan’a yaptıkları ziyarette; 2010 yılının verimli değerlendirilmesi, büyümede süreklilik sağlanması ve buna bağlı istihdamın artırılması, ihracatı artırıcı teşviklerin uygulanması, yeni yatırımların teşvik edilmesi, enerji maliyetlerinin düşürülmesi, finansman sorununa çözüm bulunması, yerli malı kullanımının özendirilmesi, serbest bölgeler, İzmir İktisat Kongresi, İzmir Limanı ve EBSO Vakfı konularının aktarıldığını söyledi. İzmir Limanı ile ilgili olarak Babacan’a yaşanan süreci ve konuyla ilgili oluşturduğu projesini aktardığını projeyle ilgili olarak, Ankara’dan döndükten iki gün sonra Özelleştirme İdaresi Başkanı’nın arayarak kendisini Ankara’ya davet ettiğini, eğer uygun bir yol haritası çizebilirlerse, İzmir Limanı için çaba sarfetmiş olacaklarını belirtti. Hem Cumhurbaşkanı hem de Başbakan Yardımcısıyla görüşme süreleri yarım saat olmasına rağmen bir saat yanlarında kaldıklarını, her ikisinin de oldukça ilgi gösterdiklerini belirten Yorgancılar, bunun için kendilerine bir kez daha teşekkürlerini iletti. Krizin ilacı yerli malı Kamu İhale Kanunu’nda “yüzde 15 yerli malı kullanılabilir” ifadesinin yer aldığını, bu oranın yüzde 20-25 kadar çıkarılması ve ifadenin “kullanılmalıdır“ şeklinde değiştirilmesi taleplerini de Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Babacan’a ilettiklerini belirtti. Görüşmede Babacan’ın da; dünyanın içinden geçtiği kritik sürecin devam ettiğini, bu açıdan da 2010 yılının her şeyin normale döneceği bir yıl olamayacağını, gelişmiş ülkelerde ekonominin büyük hacimli olması sebebiyle, sorunun da büyük olduğunu özellikle vurguladığını, Batı Avrupa’da bankacılık sektöründe sıkıntının devam ettiğini, zarar edecek bankaların olabileceğini, gelişmiş ülkelerde reel sektörün krizden etkilenmesi sebebiyle işsizliğin arttığını ve devam edeceğini, toparlanmanın suni olduğunu, ülkemizde kriz sebebiyle başlatılan önlemlerin geri çekilmesindeki en büyük sebebin kamu dengelerinin yerine oturtulmasından kaynaklandığını, mevduat, kredi ve hazine borçlanma vadelerinin uzatılmasının güven açısından çok önemli olduğunu, bugüne kadar ülkemizde yapılmayan bütçe ve borçlanmada uzun vadeli programı, mali kural ile gerçekleştirme çalışmalarına başlanıldığını, yani bundan önce bir yıllık mali programların yapılırken, artık 3 yıllık mali programların yapılıp, uygulamaya konulduğunu ve bugüne kadar IMF’siz yola devam edilmesine rağmen, uygun şartlar altında ve ülkemiz menfaatleri doğrultusunda alınacak IMF kredisinin yatırım ve büyümeye olumlu yansıyacağı konularını dile getirdiğini söyledi. Ender Yorgancılar, “IMF ile yapılacak anlaşmanın kurlar üzerindeki baskısı ile dolar 1 lira olur mu?” sorusunu sorarak, eğer olursa ihracatçımızın bunun karşısında dayanama- 71 meclis EBSO Meclis Başkanı Mehmet Tiryaki ile Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, Oda’ya makam aracı armağan eden Aliağa OSB Yönetim Kurulu Başkanı Atıl Akkan’a teşekkür plaketi verdi. 72 yacağı ve herhangi bir rekabet şansının kalmayacağını özellikle vurguladıklarını Babacan’ın ise bu paranın herhangi bir şekilde piyasaya yansımayacağını, kamu iç borçlarının ödenmesinde kullanılacağını, dolayısıyla kamu iç borçları ödendikçe Merkez Bankası’nın piyasada herhangi bir paraya ihtiyacı olmadığı için buna karşılık piyasaya sürülecek her bir lira karşılığında bankaların elinde bir buçuk liralık bir kaynak olacağını ve bankalardaki likiditenin artacağını, sanayicinin paraya daha rahat ulaşılabilir bir durumda geleceği görüşünü ilettiğini söyledi. Dış Ticaret Müsteşarı Ahmet Yakıcı’ya; serbest ticaret anlaşmalarında sektörel önceliklerin dikkate alınması, yerli sanayiciye pozitif ayrımcılık uygulaması yapılması konularını ilettiklerini, çünkü yeri geldiğinde AB Üyesi ülkelerin bile AB şartlarını bir kenara bırakıp, resmi olmasa bile gözetme yöntemi, vergi yöntemi veya pozitif ayrımcılık mantığıyla yerli sanayinin üretimini destekle- diğini ifade ettiklerini, şayet Türk sanayisinin de kalkınması isteniyorsa aynı uygulamaların yapılması gerektiğini belirttiklerini söyledi. Yorgancılar, hangi sektöre hangi ülkelerde gümrük vergisi uygulandığını, kota konulduğunu, o sektörün için de olmadan bilinmediğini, onun için kendilerine yaşanan sıkıntılar iletilirse çözüm için, anlaşmaların yeni baştan yapılabilmesi için çaba sarf edebileceklerini vurguladı. Yorgancılar, Ankara seyahatinde yatırım, üretim, istihdamı arttırma, ihracat yapma konuları üzerinde durulduğunu, önlerine çıkan engellerden bahsedildiğini ifadeyle, tüm üyelerden Nisan ayına kadar çevre ile ilgili sıkıntılarını çok iyi irdelemelerini önererek, ciddi cezai yaptırımları bulunduğunu belirtti. Ülkemizde en yüksek rakamı Temmuz ayında gören elektrik tüketiminin, Aralık ayında tekrar 17 milyar kwh seviyelerine yükseldiğini, halen yüzde 36.5’lik oran ile işçilik maliyeti en yüksek ülkelerin içinde bulunduğumuzu, üretim artmadığı sürece önüne geçilemeyecek işsizlik konusu için reel sektörün yatırım yapma gerekliliğini bir kez daha vurgulamak istediğini ifade etti. Aliağa Organize Sanayi Bölgesi’nde sıkıntılı günlerin yaşandığını, herkesin kendince fikrini söyleyip eleştiri yaptığını, netice itibariyle geçen Meclis Toplantısı’nda Akkan’ın da ifade ettiği gibi ALOSBİ’nin güzel günlere ulaştığını söyleyen Yorgancılar, Akkan’ın söz verdiği üzere ALOSBİ olarak Odamız’a bir araba hediye ettiğini, bunun için kendisine teşekkürlerini sunduğunu dile getirdi. Ender Yorgancılar, herkese 2010 senesinin aileleriyle birlikte sağlıklı, huzurlu, kazasız, bol bereketli bir yıl olmasını temenni etti. Yorgancılar üyeleri cevaplandırdı EBSo Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, Meclis üyesi sanayicilerin gündeme getirdiği konuları da cevaplandırdı. Nadir Erdir’in bahsettiği Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği kapsamın- şubat 2010 meclis da, Yönetmelik öncesinde işyerlerinde çalıştırılan meslek lisesi mezunu olmayan çalışanlarına verilecek eğitimlerin, Milli Eğitim Müdürlüğü’nce arzu edildiği takdirde 50-75-100 kişi çalıştırılan fabrikalarda, yerinde uygulamalı olarak eğitim verildiğini dile getiren Yorgancılar, Oda’dan gönderilen yazılara görüş bildirilmediği takdirde yol haritası çizmenin çok zor olduğunu belirtti. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Erdoğan Çiçekçi’nin annesinin rahatsızlığı nedeniyle toplantıdan erken ayrılmak durumunda kaldığını, ancak Aslanlı’nın söz ettiği Çevre Çalışma Grubu ile ilgili konuşmasını not aldığını, konuları Çiçekçi’ye ileteceğini belirten Yorgancılar, ayrıca bir sonraki toplantıda tüm meclis üyelerinin konu ile ilgili bilgilendirileceğini ifade etti. Atıl Akkan’ın ödül kriterlerinin gözden geçirilmesi konusunda haklı olduğunu, Çakmaktepe A.Ş.’nin cirosundan dolayı ödül alması gerektiğini, ATAER şubat 2010 A.Ş.’nin de aynı durumda olduğunu vurgulayan Yorgancılar, ödül verirken Kamu ve KOBİ olarak iki kategori yapıldığını, çünkü aynı kategoride olduklarında KOBİ’lerin ödül alamaz duruma geldiğini ifadeyle, bir sonraki ödül töreni için kriterler belirlenirken daha dikkatli bir değerlendirme yapılacağını söyledi. Mustafa Dirin’in bahsettiği kredilerle ilgili olarak, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcı Ali Babacan ile Dış Ticaret Müsteşarı Ahmet Yakıcı’ya konuyu arz ettiklerini belirten Yorgancılar, yapılan ihracatta özellikle makine imalatçılarına mutlaka ve mutlaka Eximbank’ın kaynak sağlaması gerektiğini, onun için de sermayesini ve yapısını yeni baştan düzenlenmesi gerektiğini dile getirdi. Atilla Üner’in sözlerine teşekkür eden Yorgancılar, en büyük hedeflerinin İzmir’de yakalamış oldukları bu birlik ve beraberliğin devam etmesi olduğunu, bunu kimin yaptığının hiç önemi bu- lunmadığını söyledi. Yakup Özdanon’un dile getirdiği konu için iki kere belediyeye giderek konuyu aktardığını, toplantı sonrasında da belediye başkanını arayarak son gelişmenin ne olduğunu soracağı söyleyen Yorgancılar, kendilerinin de bir noktaya kadar işi götürebildiklerini, ondan sonrasının belediyenin yetkisinde olduğunu, konunun ancak belediyece yapılacak uygulamayla aşılabileceğini dile getirdi. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu ile ilgili basında yer alan haberlerle ilgili olarak, herkesin her şeyi yazabileceğini, ancak Hisarcıklıoğlu’na böyle bir leke atılmasını kabul etmediğini, zaten Hisarcılıoğlu’nun da yapmış olduğu basın bülteni ile bu iddialara yanıt verdiğini söyleyen Yorgancılar, Türkiye’nin gündemi ekonomi olmadığı müddetçe, yatırım ve kalkınmanın hiçbir zaman gerçekleşemeyeceğini, halen suni gündemlerle uğraşıldığını ifade etti. 73 meclis Sanayicinin gündemi sektörler ve ekonomi 74 Ege Bölgesi Sanayi Odası 2010 yılının ilk meclis toplantısına darbe iddiaları ve TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun darbe sürecinde başbakan yapılmak istenmesi tartışmaları damgasını vurdu. Darbe sözcüğü ile Hisarcıklıoğlu isminin yan yana gelemeyeceğini belirten İzmirli sanayiciler, TOBB Başkanı’na büyük destek verdi. Lokomotif sektörlerin ithalat tehdidiyle karşı karşıya kalması, Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği kapsamındaki eğitimler ve çevre konuları da sanayicilerin gündemindeki yerini aldı. Nadir Erdir Ağır ve tehlikeli işlerde mesleki eğitim EBSO Meclis Üyesi Nadir Erdir, Takım Tezgahları İmalat Sanayi Meslek Komitesi’nden meclis üyesi olduğunu, aynı zamanda Yönetim Kurulu’nca oluşturulan Teknik Eğitim Çalışma Grubu’nda başkanlık görevini yürüttüğünü söyledi. Erdir, Çalışma Grubu olarak, Yönetim Kurulu adına İl İstihdam Kurulu toplantılarına katıldıklarını, Valilik, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Ticaret Odası, İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği ve İş-Kur’dan temsilcilerin yer aldığı bu Kurul’da İş-Kur’un sanayiciye sağladığı staj ve kurs konularının görüşüldüğünü, İş-Kur İzmir İl Müdürü Süleyman Boyacıoğlu’nun da bu konularla ilgili detaylı tanıtım ve açıklamaları gerek Meclisimizde, gerekse meslek komiteleri toplantılarımızda yaptığını dile getirdi. Birçok sanayicinin İş-Kur tarafından gerçekleştirilen uygulamadan faydalandığını, ancak uygulama aşamasında bazı sıkıntılarla karşılaştıklarını, Takım Tezgahları İmalat Sanayi Meslek Komitesi olarak, bu konuda kendi komitelerinde yaşanan sorunları tespit ederek, bunu bir rapor halinde hazırladıklarını belirten Erdir, Yönetim Kurulu’na sundukları raporun Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’na yapılan ziyarette iletildiğini ifade etti. Erdir, yaptıkları incelemede staj programı kapsamında İş-Kur’a başvuran 60 sanayiciden 20’sinin, staj programından yararlanabilme kurallarından biri olan; çalıştırılan şubat 2010 meclis işçi sayısının son 6 ayın altında olamayacağı kriterinden dolayı red cevabı aldığını, ayrıca İşKur’un uyguladığı 6 aylık ücretsiz kurs açma konusundan yararlanmak isteyen sanayicilerimizin, kursa katılanların yüzde 50’sini istihdam etme zorunluluğu nedeniyle, kurs açamadıklarını tespit ettiklerini, yapılan uygulamada yüzde 50 oranının çok yüksek olduğu, yüzde 10-20 gibi oranlara çekilmesi konusundaki fikirlerine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’na ilettikleri raporda yer verdiklerini söyledi. Çalıştırılan stajyerlere İş-Kur tarafından 600 lira gibi bir ücret ödenirken sigortalarının sadece kaza sigortası bölümünün ödendiğini, sağlık sigortası primlerinin ödenmediğini, dolayısıyla hastalandıklarında ilaçlarını ceplerinden almak durumunda kaldıklarını belirten Erdir, bu sıkıntıyı yapılan ilk toplantıda İşKur’a ileteceklerini ifadeyle, eğer konuyla ilgili yaşanan sıkıntı varsa çözüm bulunması adına kendilerine iletmelerini istedi. Nadir Erdir, 31 Mayıs 2009 tarih, 27244 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ”Ağır Ve Tehlikeli İşler Yasası”nın çıkmasının en büyük sebebinin Tuzla’da yaşanan ve ölümle sonuçlanan kazalar olduğunu söyleyerek, yaşanan kazaların ardından Bakanlık müfettişlerince yapılan incelemede, çalışılan işin tehlike boyutunun bilinmemesinden kaynaklandığı sonucunun ortaya çıktığını ve çıkarılan kanun ile yapılan işin tehlike boyutunun bilinmesi adına çalıştırılan işçilerin meslek lisesi mezunu olması zorunluluğunun getirildiğini ifade etti. İşe yeni alınan işçiler için bu kriter uygulanabilecekken, meslek lisesi mezunu olmayan ama kanundan önce çalışmaya başlayan işçiler için nasıl bir uygulama yapılacağı konusunda komite olarak bir çalışma yaptıklarında; diğer odaların bu sıkıntıyı, üyelerine kendi bünyelerinde bulunan eği- şubat 2010 tim merkezlerini adres göstererek aştıklarını gördüklerini söyledi. Erdir, bunun üzerine komite olarak bir protokol hazırladıklarını, uygun görülmesinin akabinde Odamız ile Milli Eğitim Müdürlüğü arasında İzmir’deki Endüstriyel Teknik Öğretim Okul ve Kurumlarında Meslek Kursu İle Geliştirme ve Uyum Kursu Açılmasına Ait Esasları Düzenleyen Çerçeve Protokolü’nün imzalandığını, yapılacak çalışma ile meslek lisesi mezunu olmayan 4 bin 700 civarı çalışanın belge alabileceğini belirtti. Yapılması planlanan uygulamanın tüm sanayicilere gönderildiğini, ancak daha iyi duyurulması adına basında yer alması için Yönetim Kurulu Başkanı’ndan ricada bulunan Erdir, OSB’lerden de yardım istediklerini hatta duyurularına cevap veren OSB’lere Milli Eğitim Müdürlüğü’nden görevlilerle giderek sunum da yaptıklarını ifade etti. EBSO Meclis Üyesi Vedat Sabırlı, ”Ağır ve Tehlikeli İşler Yasası”nın getirdikleri konusunda üyelerimizin aydınlatılması ve onlara yol gösterebilmek adına hem Yönetim Kurulu’nun hem de Meclis’in çok daha iyi bilgilendirilmesi gerektiğini, zira 1 Ocak 2010 tarihi itibariyle ceza uygulamalarının başlayabileceğini, hatta bazı meslek odalarınca bu konunun ranta dönüştürülmek istendiğini, büyük firmalarla anlaşma yaparak, çalışanların eğitilmesinin gündemde olduğunu, dolayısı ile konuyla ilgili Odamız’ın daha somut bir adım atması gerektiğini söyledi. Nadir Erdir, Konuyla ilgili detaylı bilginin EBSO Haber’de yer alacağını, bazı meslek odalarının bu durumdan rant elde etmeye çalışacağını, ancak belgelendirme yetkisinin sadece Milli Eğitim Müdürlüğü’nde olduğunu, başka bir kurumun belge vermesinin söz konusu olmadığını, kriterlerin belli olması nedeniyle ders programlarına kadar her şeyin hazır- landığını bu konuda bir sıkıntı bulunmadığını belirtti. Atıl Akkan Hisarcıklıoğlu ismi ve darbe birarada olamaz EBSO Meclis Üyesi Atıl Akkan, bu sene üç odanın ortaklaşa gerçekleştirdiği ödül töreninde Çakmaktepe Enerji A.Ş. olarak, sıfırdan başlayıp, 58 milyon liraya kadar üretim yapmasına rağmen Odamız’dan herhangi bir ödül alamadığını, gerekçesini sormak için Genel Sekreterliği aradığında, Çakmaktepe A.Ş’nin KOBİ ya da büyük şirket statüsünde olmadığı için ödül verilemediği yanıtını aldığını, ancak İzmir Ticaret Odası’nca Kurumlar Vergisi sıralamasında 31. sırada yer alarak ödüle layık görüldüğünü söylerken, EBSO’nun ödül kriterlerinin tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini dile getirdi. Akkan, bazı Yönetim Kurulu Üyelerinin basında yer alabilmek adına, görevleri olmadığı halde, Odamız’ı ilgilendirmeyen konularda basın toplantısı yaptığını ifadeyle, Berkay Eskinazi’nin Seferihisar’ın “Yavaş Şehir” seçilmesi dolayısıyla EBSOV Bayanlar Birliği olarak Seferihisar Belediye Başkanı’nı davet ederek, basına açık bir toplantı gerçekleştirdiğini, katılımı fazla göstermek için de EBSO personelinin toplantıya iştirakinin sağlandığını söyledi. Eğer EBSOV Bayanlar Birliği olarak bir toplantı yapılacaksa apar topar EBSO personelinin toplantıya alınmaması gerektiğini, çünkü çağırılan kişinin yapılan bu davranışla rencide olabileceğini 75 meclis 76 dile getiren Akkan, ayrıca “Yavaş Şehir” seçilen bir yerin sanayiden uzak olan yer anlamına geldiği için Odamız tarafından ödüllendirilmesini de doğru bulmadığını belirtti. Hüseyin Vatansever’in de Enerji Verimliliği Çalışma Grubu olarak basın toplantısı gerçekleştirerek, “Türkiye’nin jeotermal haritasını çıkaracağız” diye beyanat verdiğini, zaten Türkiye’nin çıkarılmış bir jeotermal haritası bulunduğunu, daha önce Meclis toplantımıza katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın bu konudan bahsettiğini söyleyen Akkan, ortada yeni bir çalışma yokken, daha önce yapılmış çalışmalar için basın açıklaması yapılmasını doğru bulmadığını dile getirdi. Akkan, EBSOV Bayanlar Birliği’nin Bergama Dereköy İlköğretim Okulu’na aldıkları destekler ile ek derslik yapılacağını açıkladıklarını ama kimden ne kadar destek alındığı konusunda net bir açıklama yapılmadığını ifadeyle, demokratik ve şeffaf olmak adına her şeyin net olarak ortaya konması gerektiğini belirtti. Atıl Akkan, TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’nu çok iyi tanıdığını, o nedenle Taraf Gazetesi’nde çıkan haberlerle uzaktan yakından hiçbir ilişkisinin olamayacağı gibi, gazetede yer alan bakanlar kurulu listesindeki isimlerle bir arada bulunmasının da mümkün olamayacağını belirtti. Anayasa’nın 135. maddesinde “Amaçları dışında faaliyet gösteren ve siyasetle uğraşan meslek kuruluşlarının sorumlu organlarının görevine, kanunun belirttiği merciin istemi üzerine, mahkeme kararı ile son verilir ve yerlerine yenileri seçtirilir” dendiğini, dolayısıyla eğer bu haber gerçek niteliği taşımış olsaydı Hisarcıklıoğlu’nun görevden alınarak, yeniden seçim yapılması gerekeceğini söyledi. Akkan, tüm bunların yanı sıra Hisarcıklıoğlu’nun TOBB Başkanlığı görevine demokratik yollarla değil kendi kurumundaki sivil otoritenin yaptığı darbe ile geldiğini, 2003 Kasım ayında yapılması gereken Oda seçimlerin 5590 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Kanunu’nun değişeceği gerekçe gösterilerek seçimlerin 1,5 sene uzatıldığını ve yeni çıkarılan 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Kanunu ile TOBB Başkanı’nın Genel Kurul tarafından seçilmesinin ve görev süresi bitmeden düşürülmemesinin sağlandığını belirtti. O dönemki Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun’a, yapılan uygulamanın yanlış olduğunu, zira milletin iradesi ile seçilen Başbakan’ın bile verilen gen soru önergesi ile TBMM’sinin çoğunluğunun sağlanmasıyla görevinden düşürülebilindiğini ifade ettiklerini, ancak karardan döndüremediklerini belirten Akkan, böyle bir demokrasinin olamayacağını, şayet yönetim kurulu, başkanının bir hatasını görüyorsa onu görevinden düşürme yetkisine sahip olması gerektiğini dile getirdi. Akkan, bu fırsattan istifade 5174 sayılı kanunda yer alan TOBB Başkanı’nın düşürülememe maddesinin düzeltilmesini ve kanunun demokratik hale getirilmesinin güzel olacağını söyledi. Akkan, tanıdığı Hisarcıklıoğlu ’nun darbeler ile hiçbir ilgisinin olmayacağının bir kez daha altını çizerek, Hisarcıklıoğlu’nun bu badirenin içinden alnının akıyla çıkacağına inandığını sözlerine ekledi. EBSO Vakfı’na yapacağınız bağışlar; öğrencilerimize burs, geleceğe ışık oluyor. Ege Bölgesi Sanayi Odası Vakfı Tel. (232) 455 29 69 Mustafa Dirin Lokomotif sektörlere ithalat tehdidi EBSO Meclis Üyesi Mustafa Dirin, Haiti’de yaşanan depremin herkesi derinden üzdüğünü, bu tür olayların tekrarı-nın yaşanmamasını ümit ettiğini, ancak bu olay karşısında sadece üzülmekle kalmayıp, ders çıkartarak, gerekli önlemlerin alınması gerektiğini, zira Japonya’da meydana gelen depremlerde kimsenin burnu bile kanamazken, deprem kuşağında yer alan, gerekli önlemleri almayan ülkelerde büyük can kayıplarının yaşandığını belirtti. Dirin, bölgemizdeki organize sanayi bölgelerinin kurucusunun EBSO olduğunu, onun için de OSB’lerin sürekli olarak Odamız’a hizmetleri bulunması gerektiğini düşündüğünü ifadeyle, Aliağa Organize Sanayi Bölgesi’nin Odamız’a katkılarından dolayı Akkan’a teşekkür ettiğini söyledi. Avrupa Birliği’nin Uzak Doğu ülkeleriyle serbest ticaret anlaşmaları yaptığını, en son Güney Kore ile yapılan anlaşmayla AB ülkelerinin sıfırlanmış gümrükle ithalat yapacaklarını öğrendiğini belirten Dirin, ülkemizin Gümrük Birliği Anlaşması’na istinaden sıfır gümrükle ithalat yapmak zorunda kalırken, ne yazık ki sıfır gümrükle ihracat yapamayacaklarını, bu uygulamanın ülke sanayicileri için tehlike boyutuna geldiğini düşündüğünü, konuyu yeni öğrendiği için çok fazla detay bilmediğini, ancak Yönetim Kurulu’nun bilgisine sunmak istediğini belirtti. şubat 2010 meclis Dirin, Türkiye’nin ticaret hacminin 750-800 milyar olduğunu, bunun 100 milyar dolarının ihracatla, 150 milyar doların ise ithalat ile gerçekleştirildiğini, dolayısı ile 500-550 dolarlık bir ticaret hacminin iç piyasada dolaşması gerekirken ne yazık ki lokomotif sektörlerin dahi ancak yüzde 3040 kapasite ile çalıştığını söyledi. Mustafa Dirin, Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar’ın bahsettiği yerli malı kullanımının özendirilmesi konusunda özel bir çalışma yapılmasında fayda olduğunu düşündüğünü, böyle bir çalışma yapılırsa da içinde yer almak istediğini dile getirdi. Atilla Üner Başarılı işlerde EBSO imzası var EBSO Meclis Üyesi Atilla Üner, kayınpederinin vefatı nedeniyle kendisini yalnız bırakmayan tüm dostlarına minnetlerini sunarken, yaşadığı bu üzüntü nedeniyle geçen Meclis toplantısı sonrasında eşli gerçekleştirilen yemekli geceye katılamadığını, ancak dağıtılan CD’den izleme fırsatı bulduğunu, her ne kadar yapılan organizasyona katılamasa da böyle güzel bir organizasyonu gerçekleştiren Yönetim Kurulu’na teşekkür ettiğini belirtti. Odamız’ın, İzmir Ticaret Odası ve İzmir Ticaret Borsası ile ortaklaşa gerçekleştirdiği İzmir Ekonomisi 2008 Yılı Ödül Töreni’nde İzmir’de yıllardır görmeyi arzu ettikleri birlikteliğe tanık olmaktan dolayı büyük bir mutluluk duyduğunu, birlik ve beraberlik adına güzel tohumların şubat 2010 atıldığını ve bunun arkasının da geleceğini düşündüğünü söyleyen Üner, birlikteliğin güzel bir güç gösterisine dönüştüğü bu tabloyu kaçıran arkadaşları adına üzüldüğünü belirterek, böyle güzel bir organizasyon gerçekleştirdikleri için Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar’a teşekkür etti. Ödül töreninin ortaklaşa yapılması fikrinin Yorgancılar’dan çıktığını düşündüğünü, onun için de kendisiyle gurur duyduğunu, bundan sonra bu tip organizasyonların devamını beklediklerini dile getirdi. Yorgancılar’ın konuşmasında Cumhurbaşkanı ve bakanlara gerçekleştirdikleri ziyaretlerde çok büyük ilgi gördüklerini ve güzel mesajlar aldıklarını ifade ettiğini, işte bu ilginin birliktelikten kaynaklandığını, yıllardır bölünmüş sivil toplum örgütleri karşısında bütünleşmiş bir İzmir gören devlet erkanının da yaklaşımının farklı olduğunu ifade etti. Balyoz darbe planında TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’nun adının geçmesinin kabul edilemez bir durum olduğunu, TOBB Delegesi olarak Hisarcıklıoğlu’nu yakinen tanıdığını, böylesine bir karalamanın yapılamayacağını, bunun tüm TOBB camiasına yapılan bir hakaret olduğunu, bu karalamayı yapanların en kısa sürede demokrasi çerçevesinde cezalandırılacaklarına inandığını belirtti. Sezai Aslanlı İZÇEV yönetiminde yeralmalıydık EBSO Meclis Üyesi Sezai Aslanlı, öncelikle, İzmir Çevre Koruma Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliğine ve İZÇEV Çevre Laboratuvarı Yönetim Kurulu Üyeliğine seçilen 9 Eylül Üniversitesi ÇEVMER Müdürü Prof. Dr. Ayşegül Pala’yı tebrik ederek başarılarının devamını diledi. Geçen dönem Çevre Çalışma Grubu Başkanı Halit Şahin’in İzmir Çevre Koruma Vakfı Yönetim Kurulu’ndaki görev süresinin 5 Ocak 2010 tarihinde sona ermesiyle yerine Erdoğan Çiçekçi’nin göreve getirildiğini, ancak Çiçekçi’nin İzmir Çevre Koruma Vakfı Yönetim Kurulu Toplantısı’na katılmaması nedeniyle, o toplantıda yapılacak İZÇEV Çevre Laboratuvarı Yönetim Kurulu üyeliği seçimlerinde Odamız’ın aday olamadığını ve EBSO‘nun yıllardır yönetiminde bulunduğu İZÇEV Çevre Laboratuvarı Yönetim Kurulu’nda yer alamadığını, bizim yerimize İzmir Çevre İl Müdürü Osman Tatar’ın yönetime seçildiğini belirtti. Aslanlı, Çiçekçi’nin Çevre Çalışma Grubu Başkanlığı’na seçimsiz geldiği için, İZÇEV Çevre Laboratuvarı Yönetim Kurulu üyeliğine de seçimsiz gelebileceğini düşündüğünü ama öyle olmadığını, çünkü bu tür ortamlarda aday olmak, kulis yapmak, Vakfın Yönetim Kurulu üyeleriyle iyi ilişkilerde bulunmak gerektiğini belirtti. Bu eleştiriyi yapmaktaki amacının EBSO’nun daha iyi temsil edilmesi için olduğunu, yoksa Çiçekçi’nin şahsıyla ilgili bir sorununu bulunmadığını, Odamız için önem taşıyan bu tip kurumlardaki görevlere aktif ve zaman ayırabilecek kişilerin talip olmasını beklediğini, nitekim daha önceki meclis toplantılarında da aynı anda bir çok görevin bir kişinin üzerinde toplanmaması gerektiğini ifade ettiğini söyledi. Aslanlı, ayrıca Çiçekçi’nin Ocak ayında yapılan Çevre Çalışma Grubu aylık toplantısı sonrasında, toplantıda bulunan beş meclis üyesinden sadece ikisini odasına çağırarak ayrı bir toplantı gerçekleştirdiğini, niye böyle bir ayrımcılık yapıldığını, gizli görüş- 77 meclis meler içerisinde bulunulduğunu anlayamadığını, kendilerine bir mesaj mı verilmek istendiğini ifade ederek, çevre komitesi üyeliği görevinin kendilerine zorla verilmediğini, eğer bir organizasyonda görev alınıyorsa hakkının verilmesi, şeffaf ve paylaşımcı olunması gerektiğini dile getirdi. Yıldıray Yalınız Çevre Çalışma Grubu çalışıyor 78 EBSO Meclis Üyesi Yıldıray Yalınız, Çevre Çalışma Grubu’nun bir üyesi olarak Sezai Aslanlı’nın konuşması üzerine söz aldığını belirtirken Yalınız, şayet Erdoğan Çiçekçi, Odamız’ın temsil edilmesi gereken bir görevde yer almamış ise mutlaka bunun anlamlı bir açıklamasının olacağını ya da Çiçekçi’nin hatası olsa bile, bu hatayı telafi edecek başka güzel bir çalışma sergileyeceğine inandığını belirtti. Yalınız, Aslanlı’nın bahsettiği Çevre Çalışma Grubu toplantısında İZKA projeleriyle ilgili Çevre ve Orman İl Müdürlüğü’nden bir yetkilinin bilgi verdiğini, sponsor bulunması durumunda projelerin hayata geçirilebileceğini, ayrıca çevresel kanunların ve yönetmeliklerin ısrarla dikkate alınması gerekliliğini ifade ettiğini, toplantının çok uzun sürmesi nedeniyle Çiçekçi’nin katılımcıları daha fazla tutmamak adına arzu edenlerle birlikte odasında görüşmelere devam edebileceklerini söylediğini ve kendinin de Hakan Ürün’le birlikte bu görüşmeye dahil olduğunu, ki Ürün’ün çevre yönetmelikleriyle ilgili detaylı bilgi alıp, meslek komitesi üyelerini bilgilendirmek üzere bu görüşmeye katıldığını, kendisinin de çevre yönetmelikleri ile ilgili elinden geldiğince bölgesinde bulunan sanayicileri bilgilendirmeye gayret ettiğini, ancak ciddi bir ekonomik sıkıntı yaşayan üreticinin, değil çevre için, basit bir maliyet hesabı çıkaracak gücünün dahi bulunmadığını belirterek, meclis üyesi olarak üzerine düşen görevi yapmaya gayret ettiğini söyledi. O gün yaptıkları görüşmede, İZKA’nın turizm ve tarım alanındaki projelerini, Odamız’ın karasuyla ilgili bir projede yer alıp, almayacağı konularında görüş alışverişinde bulunulduğunu, herhangi bir karar ya da görevlendirmenin yapılmasının söz konusu olmadığını belirtti. Meclis Üyesi Sezai Aslanlı, Çevre Çalışma Grubu toplantısı sonrasında, Çiçekçi’nin odasında başka bir toplantı daha gerçekleştiriliyorsa alınan kararların, diğer çalışma grubu üyelerine de iletilmesi gerektiğini söyledi. Yıldıray Yalınız, zaten çok fazla uzayan çalışma grubu toplantısında katılımcıların vaktini daha fazla almamak adına Çiçekçi’nin odasında görüşmelere devam edildiğini, bunda başka bir gayenin olmadığını ve alınmış herhangi bir kararın da bulunmadığını ifade etti. Mehmet Karahaliloğlu Yaşananlar kayıkçı kavgası gibi EBSO Meclis üyesi Mehmet Karahaliloğlu, TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu ile ilgili yapılan konuşmalara istinaden Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan “Fırın ağzı kardeşliği” başlıklı yazıyı okuyan Karahaliloğlu, yazıyı yazan gazetecinin Rifat Hisarcıklıoğlu’nu Kayserili bir işadamı olarak 1998 yılında tanıdığını, o dönemlerde Abdullah Gül, Salih Kapusuz, Fehmi Koru, Atilla Koç, Zahid Akman ile bir araya gelerek, Kayseri’ye özgü yemeklerin yendiği gayri resmi toplantılar gerçekleştirdiklerini, o zamandan bu zamana o grupta bulunan Hisarcıklıoğlu’nun bileğinin hakkı ile TOBB Başkanlığı’na, Abdullah Gül’ün ise Cumhurbaşkanlığı görevine seçildiğini, o günlerde gayet samimi oldukları halde bugün “Balyoz Planı” gündeme geldiğinde neden Hisarcıklıoğlu’nun arkasında söz konusu arkadaşlarının bulunmadığını anlayamadığını yazıya döktüğünü söyleyerek, konuyla ilgili herhangi bir yorum yapmayacağını, sadece bunların hepsinin birer kayıkçı kavgası olduğunu dile getirdi. Yakup Özdanon Bürokrasi yatırımcıyı kaçırıyor EBSO Meclis Üyesi Yakup Özdanon, Geçen sene MartNisan aylarında yabancı bir ortakla Torbalı’da 150 kişinin istihdam edileceği bir projeye başlayacakken, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından keyfi bir uygulama ile sürekli olarak farklı plan ölçeklerinin istenmesi ve planların bir türlü hazırlanamaması nedeniyle arazilerinin sanayi parseli olmasına rağmen ne yazık ki halen inşaata başlayamadıklarını, bu nedenle şubat 2010 meclis EBSO iki çınarını kaybetti E Cumhur Kendir ge Bölgesi Sanayi Odası, birbiri ardına iki çınarı, eski yönetim kurulu ve meclis üyelerinden Erdoğan Aracı ile Cumhur Kendir’i kaybetti. Sektörün ve eğitimin öncüsü Aracı EBSO’ya 1963 yılında meslek komitesi üyesi olarak adım atan Erdoğan Aracı, 1967 yılında Meclis ve Yönetim Kurulu Üyesi oldu. Yugoslavya’nın Üsküp bölgesinden Turgutlu’ya göç eden ve ticaretle uğraşan bir ailenin ferdi olan Aracı, 19631978, 1981-1983 yılları arasında Meclis Üyeliği, 1967 yılında Yönetim Kurulu Üyeliği olmak üzere EBSO’da toplam 22 yıllık, İTO’da ise 12 yıllık meclis üyeliği boyunca mesleki başarılarının yanı sıra eğitime verdiği büyük katkılarla da dikkat çekti. Turgutlu’da ailesine ait bakkaliye dükkanının bodrum katında Kurtuluş Matbaası ile ortak olarak basım ve yayın sektörüne giren Erdoğan Aracı, ilerleyen yıllarda İzmir’de Marifet Matbaası’nın ortağı oldu. Daha sonra Kral Matbaası’nı satın alan Aracı, sektörde büyüme trendine girdi. İhracatçıların yurt dışından getirttiği alüminyum etiketleri ilk defa Türkiye’de üretti, davetiyede Türkiye’nin ikinci imalatçısı ve ilk ihracatçısı oldu. Flekso baskı makineleri ve kağıt peçete makineleri üretti, yaş sebze ve meyve ihracatçılarının ithal ettiği ambalaj malzemelerinin yurt içinde ilk imalatını gerçekleştirerek sektörün hizmetine sundu. Sektöründe ilk ofset baskı ve matbaacılıkta kullanılan diğer makineleri getirterek öncü rol oynadı. Erdoğan Aracı, EBSO Meclisi’nde görev yaptığı süre içinde mesleki eğitim çalışmalarıyla dikkat çekti. Sektörlerin nitelikli eleman ihtiyacı için EBSO’nun desteği altında bir okulun (Bugün Alsancak Stadı’nın yanında DEÜ bünyesine dahil edilen bina) kurulması için çalışmalar yaptı, ABD ve Almanya’dan öğretim üyeleri ile makineler getirilmesini sağladı. İTO’da meclis üyeliği sırasında İTO Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi iken İEÜ’nun kurucuları arasında yeraldı. 50 yıldan fazla ticaretin, matbaacılık ve basım sanayinin içinde rol alan Erdoğan Aracı, hastalığına ve vefatına kadar her gün düzenli olarak işyerine gelerek şirketin başındaki iki evladına yardımcı oldu. yabancı ortaklarının, işbirliğinden vazgeçmek üzere olduğunu, kendilerine ruhsat almak için 2010 Şubat ayına kadar mühlet tanındığını dile getirdi. Özdanon, ülkemizdeki işsizlik oranlarının gitgide büyümesinden bahsedilirken istihdam yaratmak isteyen sanayicinin önünün bir takım prosedürlerle kapatıldığını söyledi. Konuyu aktarmak üzere İzmir Büyükşehir Belediyesi ile görüşme sağlayan Yönetim Kurulu şubat 2010 İnşaatın mektepli emekçisi Kendir EBSO’da 1997-2005 yılları arasında Meclis Üyeliği, İTO’da Meclis Başkanvekilliği yapan Cumhur Kendir, İTÜ İnşaat Fakültesi’nden 1963 yılında mezun oldu. Kendir, iş hayatına betonarme-çelik proje bürosu kurarak başladı. Daha sonra yine aynı fakülteden mezun olan Mehmet Tabağ ile Kenet Kollektif Şirketi’ni kurdu. Tariş’in Margarin fabrikası olmak üzere şok sayıda işyeri ve konut projesine imza attı. Ege Bölgesi inşaat sektörünün önde gelen mekteplilerinden olan Cumhur Kendir, EBSO Meclisi’nde görev yaptığı süre içinde özellikle yerel yönetimler, SİT sorunu ve kent yenilemesi, trafik, ulaşım, yollar ve otoparklar gibi şehirde insan yaşamını doğrudan ilgilendiren konuları gündeme getirmesiyle dikkat çekti. Sosyal alanda Zihinsel Özürlüler Yetiştirme ve Koruma Vakfı’nda Mütevelli Heyet Üyeliği görevini de üstlenen Cumhur Kendir, iş ve kişisel ilişkilerinde empati kurabilmesiyle de örnek bir kişiliğe sahipti. Başkanı Ender Yorgancılar’a katkıları için teşekkür eden Yakup Özdanon, ne yazık ki bürokrasiyi aşamadıklarını ve yabancı ortakların şehrimizden gitmek üzere olduğunu Meclis’in bilgisine sunmak istediğini ifade etti. 79 haber İktisat Kongresi gibi sempozyum 80 İ zmir Valisi Cahit Kıraç, 1923 yılında Atatürk’ün emriyle toplanan İzmir İktisat Kongresi’nin iktisat politikalarını batılı ülkelere duyurma görevi üstlenen bir kongre olduğunu, 5. iktisat kongresinin hazırlık çalışmalarının da devam ettiğini söyledi. 1923 İzmir İktisat Kongresi onuruna İsmet İnönü Sanat Merkezi’nde düzenlenen İzmir İktisat Sempozyumu’nun açılışında konuşan Vali Cahit Kıraç, İzmir İktisat Kongresi ruhunun bugünlere aktarılması açısından bu tür sempozyumların büyük önem taşıdığını söyledi. Sempozyum boyunca küreselleşme, ekonomik bağımsızlık, tarım politikaları, turizm, sanayileşme, ekonomik sorunlar ve çözüm önerileri konularındaki toplantılarda önemli sonuçların ortaya konulacağını belirten Vali Kıraç, İzmir’in doğal güzellikleri, insan kaynakları, yetişmiş insan gücü, 5 bin sivil toplum örgütü, dernek, vakıf ve meslek örgütleriyle güçlü bir kent olduğun ve ekonomik politikalara yön verebileceğini vurguladı. İzmir’in 2009 yılında vergi gelirlerinin 18 milyar 617 milyon iken 5 milyar 183 milyon lira İzmir Valisi Kıraç: İzmir İktisat Kongresi iktisat politikalarımızı Batılı ülkelere duyurma görevini üstlenmiş bir kongredir. geri yatırım alabildiğini belirten Vali Kıraç, yenilenebilir enerji kaynakları, yüksek turizm potansiyeli, rüzgar enerjisi, jeotermal kaynakları, güneş enerjisi potansiyeliyle önemli bir kent olduğunu, bu gücünü kullanması gerektiğini kaydetti. 17 Şubat 1923 yılında Atatürk’ün emriyle toplanan İzmir İktisat Kongresi’nde 1135 delegenin katıldığını, bu kongrenin Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Lozan görüşmelerinin kesintiye uğradığı bir dönemde yapıldığını hatırlatan Vali Kıraç, şunları söyledi: “İzmir İktisat Kongresi, iktisat politikalarımızı batılı ülkelere duyurma görevini üstlenmiş bir kongreydi. Bugüne kadar dört iktisat kongresi yapıldı. 5. İktisat Kongresi yapılması talepleri var. Hem Kalkınma Ajansı Yönetim Kurulu’nda, hem Başkanlar Kurulu’nda konu gündeme geldi. İzmir Valisi olarak ben, İzmir İktisat Kongresi’nin belli periyot- larda uluslararası boyutta yapılışına önem veriyor, destekliyorum. En son yapılan İzmir Kalkınma Ajansı’nın mali destek programının açıklanması sırasında, Devlet Bakanları Cevdet Yılmaz ve Mehmet Aydın’ın katıldığı programda, DPT uhdesinde böyle bir kongrenin yapılmasının uygun olacağı tasvip gördü. Sonrasında konu Cumhurbaşkanımıza, Valilerin katıldığı bir toplantıda arz edildi. Cumhurbaşkanımız konunun daha önce EBSO heyetinin ziyareti sırasında kendisine izah edildiğini söyledi, kısa sürede yapılması konusunda beni talimatlandırdı. Ne zaman yaparız araştırıyoruz, gündeme aldık. Öğleden sonra İzmir Kalkınma Ajansı’nın toplantısı var. DPT’nin bir genel müdürünün içinde yer alacağı İzmir sivil toplum örgütlerinde bir değerlendirme komitesini bugün oluşturacağız. Çalışma başlasın, en erken ne zaman yetişeceğiz değerlendirmek lazım. 2011 yılında mutlaka bu vasıfta, çapta bölgenin, Türkiye’nin ulusal, uluslararası, yerel bazda politik konularının ele alınıp tartışılacağı, Türkiye’ye çıkış kapısı gösterecek bir çalışma olmasına önem veriyoruz, başaracağız. Böyle bir şubat 2010 haber kongreyi üniversite, sivil toplum örgütleri, belediyeler başta olmak üzere Kalkınma Ajansı ile gerçekleştireceğimize inanıyorum.” Yerel yönetimlerin iktisat politikası İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, belediyelerin kendilerine kaynak yaratarak ve projelerinde öncelik sıralaması yaparak hareket etmesi gerektiğini söyledi. Kocaoğlu, “2010 yılı başlarında yerel yönetimlerde iktisat politikası ne olmalı” konulu açılış bildirisinde, “Bir belediye başkanı, eğer yapacağı yatırım borçlandığı paranın ana parasını ve faizini ödeyebilecekse, bu projeyi borçlanarak yapabilir. Çünkü karşılığını alacaktır. Yok eğer kaynakları festivallere harcıyorsa, onun işi zordur. Yerel yönetimlerin tahvil çıkarması konuları da şimdi gündemde, ancak bunun için önce belediyenin güvenilir olması lazım” diye konuştu. Bugün İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin vadesi geçmiş tek bir kuruş borcu bulunmadığının altını çizen Başkan Kocaoğlu, “Borç ödeme performansı bakımından Türkiye’de birinci sırada olan bir belediyeyiz. Bizden sonraki dönemde eğer, Kamu İhale Kurulu da sorun çıkarmaz, önümüze taş koymaz ve adil davranırsa, yaptığımız yatırımların karşılığı alınmaya başlandığında, bizden sonra gelecek olan değerli belediye başkanı tahvil satacak güçte olacaktır. Geçtiğimiz 5 sene ve önümüzdeki süreçle birlikte toplam 10 senedeki çalışmalarımız, İzmir’i bu güce ulaşacaktır” dedi. 87 yılda büyük adım Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Erdoğan Çiçekçi, İzmir İktisat Kongresi’nin düzenlenmesinden bu yana geçen 87 yılda Türkiye’nin çok büyük adımlar attığını, dünyanın 17’nci, Avrupa’nın 6’ncı büyük ekonomisi olmayı başardığını söyledi. 17 Şubat 1923’te gerçekleş- şubat 2010 tirilen İzmir İktisat Kongresi’nin onuruna düzenlenen ve tarihi değerlerimize sahip çıkmanın göstergesi olan İzmir İktisat Sempozyumu’nda EBSO adına konuşan Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Çiçekçi, “Pek çok uluslar arası kuruluş ve ekonomist tarafından Türkiye’nin, geleceğin ilk 10 büyük ekonomisi arasında gösterilmesi, bundan sonra yapılması gerekenler açısından oldukça önem taşımaktadır. Böyle bir süreçte 1923 ruhuyla hareket etmemiz gerekiyor” dedi. Ulu Önder Atatürk’ün henüz cumhuriyeti ilan etmeden önce gerçekleştirdiği kongre ile ekonomik bağımsızlığın önemini vurgulamasına dikkat çeken Erdoğan Çiçekçi, İzmir’in bu kongreye ev sahipliği yapmasını da önemsediklerini anlattı. Çiçekçi, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bir milli iktisat kongresi, krizle birlikte sözü edilen yeni dünya düzenine hazırlanma aşamasında bizlere ışık tutacak. 1923 yılındaki kongrede hammaddesi yurt içinde olan endüstri kollarının kurulmasından özel girişimcilerin desteklenmesine, yatırımcılara kredi sağlayacak bankaların kurulmasından sanayiyi teşvik edici yasaların çıkarılması ve yerli malına kadar birçok konu görüşüldü. Ülkemizin ekonomik ve sosyal gelişmesinin daha ileri aşamalara ulaştırılması amacıyla toplanan 4. Türkiye İktisat Kongresi’nde ise istikrarlı büyüme hızının sağlanmasından rekabet gücünün artırılmasına, yoksullukla mücadeleden bölgesel gelişme dinamiklerine kadar birçok konuda karara varıldı. 2002-2007 yılları arasında dünyada esen olumlu rüzgarı da arkasına alan Türkiye’nin önemli gelişmeler kaydettiğini biliyoruz. Ancak günümüzdü bu kararlar hala önemini ve geçerliliğini korumaktadır. Bugün de bunları aynen talep ediyoruz.” Sonuncusu Türkiye İktisat Kongresi adıyla gerçekleşse de 87 yılda sadece 4 kongre organizasyonundan üzüntü duyduklarını, EBSO’nun bu bilinçle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ı makamlarında ziyaret edip yeni bir İzmir İktisat Kongresi yapılmasını talep ettiklerini hatırlatan Erdoğan Çiçekçi, “İzmir için ayrıca tarihi anlamı olan ve marka şehir olma yolunda önemli bir adım olacak İzmir İktisat Kongresi için iktidardan muhalefet partisi temsilcilerine ve sivil toplum kuruluşlarına kadar ortak olumlu görüşün hakim olmasından mutluluk duyuyoruz” diye konuştu. 81 çevre 82 Ambalaj atığında milat 28 Şubat Tehlikeli atıkta 2 Nisan E ge Bölgesi Sanayi Odası, çevre konusunda gerçekleştirdiği 4 ayrı toplantı ile sanayicileri Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği ve Tehlikeli Atıklar konularında bilgilendirdi. Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Erdoğan Çiçekçi’nin başkanlığında İzmir Çevre İl Müdürlüğü ile ortaklaşa düzenlenen toplantılarda sanayicilerin ambalaj atıkları beyannamelerini 28 Şubat, tehlikeli atıklarda ise 2 Nisan gününe kadar vermeleri gerektiği bildirildi. Beyanda bulunmayanlara yaklaşık 32 bin liradan 95 bin liraya kadar değişen miktarlarda para cezaları uygulanacak. EBSO Meclis Salonu’nda 1517 Şubat 2010 tarihleri arasında gerçekleştirilen çevre bilgilendirme toplantılarının ilkinde Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği ele alındı. Ambalaj üreticilerinin; ambalajın malzemesi veya kendisini üretenler, ambalajın doğrudan üretildiği ürünü piyasaya sürenlere tedarik edenleri, piyasaya sürenlerin ise ürünü ambalajlar ile paketleyen üzekrinde adını ve/veya ticari markasını kullanan gerçek veya tüzel kişiyi ifade ettiği hatırlatılan bilgilendirme toplantısında, ambalaj atığı üreticilerin ilgili oldukları belediyeler tarafından hazırlanarak bakanlığa sunulan Ambalaj Atığı Yönetim Planı doğrultusunda belirlenen toplama sistemine uygun olarak biriktirmek ve bedelsiz olarak belediyenin sistemine vermekle yükümlü oldukları ifade edildi. Ambalaj üreticisi veya piyasaya sürenler, Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği ekinde yeralan müracaat formunu internet aracılığıyla doldurabilmek için Çevre Bakanlığı’na başvurarak internet erişim şifresi ile kod numa- rası almakla yükümlü. Kanun ve yönetmeliklerde öngörülen usul ve esaslara, yasaklara veya sınırlamalara aykırı olarak atık toplayan, taşıyan, geçici ve ara depolama yapan, geri kazanan, geri dönüşüm sağlayan, tekrar kullanan ve bertaraf eden gerçek kişilere 31 bin 745, ithal edenlere 790 bin 364, kurum, kuruluş ve işletmelere 95 bin 235 lira para cezası kesilmesinin yanısıra TCK’nın 181 ve 182’nci maddelerine göre de suç duyurusunda bulunulacak. Bilgi ve belge verme yükümlülüğüne aykırı hareket edenler için uygulanan idari para cezası 2010 yılında 7 bin 934 lira olarak belirlendi. EK-4 “Ambalaj Üreticisi Müracaat Formunu” ve Ek-5’te “Piyasaya Süren Müracaat Formu”nu internet aracılığı ile doldurarak bir suretini Şubat ayı sonuna kadar İl Çevre ve Orman Müdürlüğü’ne şubat 2010 çevre iletmek zorundalar. Tehlikeli atıkları lisanslı firmalara verin Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği ve Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmelik konulu bilgilendirme toplantısında tehlikeli atıkların tanımı ve belirlenmesi ayrıntılarıyla açıklanırken, “Tehlikeli atıklar bertaraf için mutlaka lisanslı firmalara verilmelidir” uyarısı yapıldı. Tehlikeli atıkları bertaraf eden lisanslı firma listesi Çevre ve Orman Bakanlığı’nın internet sitesindeki atık yönetimi bölümünden öğrenilebiliyor. Tehlikeli atığı olanlar beyan işlemlerini yapabilmek için Çevre ve Orman il Müdürlüğü’ne başvurarak kullanıcı kodu ve şifre almaları gerekiyor. Tehlikeli atık beyanları http://www.atikyonetimi. cevreorman.gov.tr online işlemler bölümünden yapılabiliyor. Beyan sistemi 2 Nisan 2010 tarihi mesai saati sonuna kadar açık kalacak. Tehlikeli atıkları mevzuata aykırı olarak toplayan, taşıyan, geçici ve ara depolayan, geri kazanan ve bertaraf eden gerçek kişiler için 132 bin 275 TL.’den, kurum, kuruluş ve işletmeler için de 396.815 TL’den başlayan idari para cezası uygulanacak. Çevre denetiminde yeni kavramlar İlk olarak 21 Kasım 2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve revizyon geçirerek 22 Ekim 2009 tarilli Resmi Gazete’de revizyonlu hali ile yayımlanan Çevre Denetim Yönetmeliği konusunda da sanayiciler bilgilendirildi. Çevre Denetim Yönetmeliği; faaliyetleri sonucu çevre kirliliğine neden olan ve/veya neden olabilecek ve Çevre Kanununa göre yürürlüğe konulan düzenlemeler uyarınca denetime tâbi kurum, kuruluş veya işletmelerin çevre görevlisi istihdam etmelerini ve çevre yönetim birimini kurmalarını zorunlu kılıyor. Bunu yapmayan firmalar ise Çevre ve Orman Bakanlığı’nca yetkilendi- şubat 2010 rilmiş firmalardan çevre yönetim hizmeti satın almakla yükümlü olacak. Ek-1 listesinde yer alan tesis veya faaliyetler en geç 18 ay içerisinde, Ek-2 listesinde yer alan tesis veya faaliyetler ise en geç 24 ay içerisinde, Altyapı çalışmalarına başlayan Organize Sanayi Bölgeleri, 11’inci maddede belirtilen tesislere sahip belediyeler ve mahalli idare birlikleri, 12’nci maddede belirtilen sağlık kuruluşları veya hastaneler, 24 ay içerisinde çevre yönetim birimlerini kurmak veya çevre görevlisi istihdam etmek ya da çevre yönetimi hizmeti almak zorundalar. İzin ve lisanslar Çevre Kanunu’nca Alınması Gereken İzin ve Lisanslar Hakkında Yönetmelik, 29 Nisan 2209 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak 2010 yılı başından itibaren yürürlüğe girdi. Olumsuz çevresel etkileri olan faaliyet ve tesisler için bütüncül yaklaşım çerçevesinde; kirliliğin önlenmesi, azaltılması, kontrolü için tek bir çevre izni verilmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemeyi amaçlayan Yönetmelik, Çevre İzni, Çevre İzin Belgesi ve Emisyon konula- rını tanımlarken, her biri için ayrı izin yerine hepsini içeren tek bir çevre izni almayı sağlıyor. Yönetmelik kapsamında çevre iznine veya çevre izin ve lisansına tabi işletmeler, çevresel etkilerine göre; Ek-1 ve Ek-2 listelerinde yer alan işletmelerin, çevre izni veya çevre izin ve lisansı alması zorunlu. Yönetmelik uyarınca verilecek geçici faaliyet belgesi veya çevre izin veya çevre izin ve lisansı; Ek-1 listesinde belirtilen işletmeler için Bakanlık, Ek- 2 listesinde belirtilen işletmeler için İl Çevre ve Orman Müdürlükleri tarafından veriliyor. Mevcut işletmeler, bu Yönetmelik yürürlüğe girmeden önce ilgili mevzuat kapsamında ayrı ayrı almış oldukları izin veya lisanslarından, bu Yönetmelik yürürlüğe girdikten sonra geçerliliği ilk bitecek olanın süre bitiş tarihinden en az otuz gün önce bu Yönetmelik kapsamında çevre izin veya çevre izin ve lisans başvurusunda bulunacak. Çevre izin ve lisansları süresiz olan işletmeler ise, Yönetmeliğin yürürlüğe giriş tarihinden itibaren en geç 2 yıl içerisinde bu Yönetmelik kapsamında çevre izin veya çevre izin ve lisans başvurusunda bulunmakla yükümlü. İZKA projelerine hazırlık Ege Bölgesi Sanayi Odası Çevre Çalışma Grubu Toplantısı gündeminde görüşülen “İZKA’nın açtığı Tarım ve Kırsal Kalkınma-Turizm ve Çevre Mali Destek Programları” ile ilgili neler yapabiliriz konusu ile ilgili olarak toplantıyı takiben Çevre ve Orman İl Müdürlüğü ile ortak toplantılar yapılarak, iki proje konusunda çalışmalar yapılmaya başlandı. EBSO, “Zeytinyağı Üretim Tesislerinden Kaynaklanan Çevre Kirliliğinin Önlenmesi” ile “Bornova 1., 2., 3., 4. Ve 5. Sanayi Sitelerinde Bulunan İşletmelerin Faaliyetlerinden Kaynaklanan Çevre Kirliliğinin Önlenmesi” projelerini taraflarla paylaşırken, taraflar arasında iş paylaşımı belli oranlarda yapıldı. Projelerin İZKA’ya verilmesi için çalışmalar sürdürülüyor. 83 çevre 50 bin yeşil yakalı aranıyor 84 İ nsanoğlunun çevresel felaketleri geri döndürmek için gösterdiği çaba, yeni iş alanları ve çok sayıda yeni meslek ortaya çıkarıyor. “Green jobs” yani yeşil işlerden söz ediyoruz. İnsan kaynakları (İK) uzmanları buna “yeşil yakalı” da diyor. Mavi, beyaz derken, kariyer planları artık yeşil yakalı işleri de kapsıyor. Halen dünyada çokça yeşil iş ve yeşil meslek var. Önümüzdeki dönemlerde daha da yeni yeşil işler ortaya çıkması bekleniyor. Şu anda istihdamı yaygınlaşan meslekler arasında; yenilenebilir enerji danışmanlığı, yenilenebilir enerji mühendisliği, rüzgar enerjisi uzmanlığı, rüzgar enerjisi teknikerliği, yeşil pazarlama danışmanlığı, karbon satış uzmanlığı, yeşil insan kaynakları yöneticiliği, çevre ve enerji huku- ku uzmanlığı, organik tarım mühendisliği, doğal yaşam koçluğu, ekolojik turizm danışmanlığı, ısı yalıtım uzmanlığı, çevre mühendisliği, ekolojik bina tasarımcılığı, şehir planlama mühendisliği, atık su uzmanlığı ve içilebilir su uzmanlığı dikkat çekiyor. Merkezi ABD’de bulunan ve bu alanda istihdam arayışına cevap veren Green Jobs şirketinin araştırmasına göre, halen dünya genelinde yenilenebilir enerji sektöründe çalışanların sayısı yaklaşık 2.5 milyon. En çok yeşil yakalı sırasıyla Çin, ABD, Brezilya ve Almanya’da çalışıyor. 2030’a kadar yeşil iş yaratmada liderliği biyolojik yakıt sektörünün alması ve 12 milyon yeni işin ortaya çıkması bekleniyor. Bunu 6.3 milyon işle güneş enerjisinden elektrik üretme sek- törü izlerken, rüzgar enerjisinden elektrik üretme sektörünün 2.1 milyon iş yaratması bekleniyor. 50 bin yeşil yakalı Türkiye’de de yeşil işler son dönemde yapılan yenilenebilir enerji yatırımları ve AB ile başlayan çevre müzakereleriyle ivme kazanıyor. Şu anda istihdam edilen pozisyonlar arasında; yenilenebilir enerji danışmanlığı, yenilenebilir enerji mühendisliği, rüzgar enerjisi uzmanlığı, organik tarım mühendisliği, doğal yaşam koçluğu, ısı yalıtım uzmanlığı ile çevre mühendisliği başı çekiyor. Hem kamu hem de özel sektörde yeşil işlerle ilgili ilerleyen yıllarda ciddi bir büyüme potansiyeli bulunuyor. İnsan kaynakları uzmanlarına göre, Türkiye’de şubat 2010 çevre daha çok organik tarım ve rüzgar enerjisi alanında yoğunlaşma dikkat çekiyor. Şu anda çoğu büyük şirket de enerji ihtiyaçlarını azaltmak ve yenilenebilir enerji kullanabilmek için çalışmalara başlamış durumda. İlerleyen yıllarda daha çok şirketin yeşil enerjiye yönelmesi bu süreci tetikleyecek. Veriler, Türkiye’de 8 bin 500’ü kamu kurum ve kuruluşlarında olmak üzere 50 bin yeşil yakalının çalıştığını gösteriyor. Birkaç yıl içerisinde bu sayının iki katına çıkması muhtemel görünüyor. Hatta yeni meslekler bile ortaya çıkabilir. Örneğin; yeşil kozmetik veya organik kozmetik, ileride canlanması beklenen sektörlerden. Bu da yeni istihdamlar yaratabilir. alanında sertifika veriyor. Ayrıca endüstri meslek liseleri ve iki yıllık meslek yüksek okullarının elektrik-elektronik bölümleri yeşil enerji alanındaki tekniker açığını kapatabilir. Maaşları daha yüksek Bu alanda yetişmiş eleman azlığı ve artan istihdam ihtiyacı, yeşil işlerde istihdam edilenlerin ücretlerine olumlu yansıyor. Pazarlama uzmanı Cengiz Çatalkaya’ya göre, yeşil yakalıların normal ücretlere oranla yüzde 50, hatta yüzde 100 daha fazla ücret alması mümkün. Çünkü yeşil işler tutkulu ve yetişmiş kişilere ihtiyaç duyuyor ve şimdilik bu alanda eğitim veren fazla kurum olmadığı yok. Bu yüzden yetişmiş personel de çok fazla değil. Bu da ücretlerin yüksek olacağına işaret ediyor. Türkiye’de bu alandaki ilanlar, özellikle rüzgar enerjisiyle ilgili olanlar daha çok kariyer siteleri aracılığıyla duyuruluyor. İşe alım politikasına gelince... Normal işe alım politikası uygulanıyor. Ancak bu alanda çalışacak kişilerin çok yönlü olmasına dikkat edilmeli. Örneğin yenilenebilir enerji danışmanı, mühendislik bilgisinin yanında pazarlama, işletme bilgisine de sahip olmalı. Yeşil insan kaynakları yönetmeni, insan kaynakları haricinde pazarlama, iletişim, reklam, psikoloji, sosyoloji ve çevre; enerji hukuku Okullar yeşil enerjiye yoğunlaşıyor İstihdam ihtiyacı nedeniyle bu alanda eğitim veren kurumların sayısı da gün geçtikçe artıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde bulunan Enerji Enstitüsü, enerji mühendisi yetiştiriyor. Geçmişte bu bölüm, nükleer enerjiye odaklanmışken şu anda yenilenebilir enerji ve konvansiyonel enerjiyle ilgili branşlarda da eğitim veriyor. Bu alanlarda eğitim verilen başka bir bölüm de Bahçeşehir Üniversitesi’nde açılan Enerji Sistemleri Mühendisliği… İK uzmanları, bu bölüm mezunlarını oldukça güzel işlerin beklediğini düşünüyor. Rüzgar enerjisi alanında ülkemizde yüksek lisans ve doktora eğitimi veren bir kurum da var: Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Rüzgar Enerjisi Araştırma Merkezi. Burada rüzgar enerjisi, rüzgar türbinleri ve teknolojileri üzerine eğitimler veriliyor. Mezunları iş bulma konusunda çok şanslı görünüyor. Enerji hukuku alanında çalışan Enerji Hukuku Araştırma Enstitüsü, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü var. Bu kurumlar da enerji hukuku şubat 2010 85 çevre 86 uzmanı ise hukuk haricinde enerji, çevre ve maliye konularında da bilgi sahibi olmalı.. Çatalkaya, yeşil yakalıların ilerleyen yıllarda mesleklerinde uzmanlaştıkça sektörlerinde aranılan kişi haline geleceğini savunuyor. “Bu da çalışma şartları ve maddi olanakları daha yüksek bir işleri olacağı anlamına geliyor” diyor. Çatalkaya’nın bu alanda kariyer yapmak isteyenlere yönelik bir tavsiyesi var: “Geleceğin yeşil meslekleri, karma disiplinlerden, yaratıcılık ve hayat boyu eğitim ve gelişim gerektiren meslekler olacak. Bu yüzden yeşil işlerde çalışmak isteyen kişilerin kendilerini sürekli yetiştirmeleri, alanları dışında pazarlama, iletişim, reklam, psikoloji, sosyoloji gibi disiplinler hakkında da bilgi sahibi olmaları gerekiyor.” Çevre yatırımları tetikleyecek Avrupa Birliği ile çevre faslı için müzakereler geçen yılın sonuna doğru başladı. Bu alanda kamu ve özel sektörün yükümlülüğü, ciddi bir yatırım hamlesine işaret ediyor. Çevre alanında 50 ila 70 milyar euro’luk yatırım ihtiyacı bulunuyor. İK uzmanları, çevre alanında önümüzdeki 2 yıl içinde 20 bin yeni iş yaratılmasını bekliyor. Prometheus Danışmanlık Genel Müdürü Yücel Atış’a göre, lise mezunlarından ekonomist ve mühendislere kadar yeni pozisyonlar doğacak. Mevcut şirketlerin yeşil şirketlere dönüşümü de yeni işler yaratacak. Süreçler yeniden analiz edilecek, standartlar gözden geçirilecek, tüm bölümlerde yeşil şirket sistemlerine uyum süreci yaşanacak. 2 yıl içinde oluşacak 20 bin yeni istihdamın yarısı bu alanda danışmanlık verenler ile mal ya da hizmet üreten şirketlerde sağlanacak. Diğer ülkelerdeki yeşil işlerin başlangıçta hızlı bir artış gösterdiğine dikkat çeken Atış, sonrasında ise yıllık yüzde 10-15 arası dengeli bir büyüme gözlendiğini belirtiyor. Atış’a göre, Türkiye’de bu trendi yakalamak, denetimin etkinliğine bağlı olacak. İlk aşamada kalite bölümleri içinde mühendis düzeyinde pozisyonlar oluşacak. Süreç içinde ise çevre bölümleri oluşacak. Manpower önce analiz ediyor Yeşil yakalı istihdamında uzman İK şirketlerinden biri de Manpower. Şirketin Türkiye Genel Müdürü Ebru Coş’un verdiği bilgiye göre, “yeşil yakalı” pozisyonu henüz terminolojimize girmiş değil. Talep olan pozisyonların hangisinin yeşil yakalı olduğu analiz sürecinden sonra anlaşılıyor. Ve bu anlamda Türkiye’de 8 bin 500’ü kamu kurum ve kuruluşlarında olmak üzere 50 bin yeşil yakalı çalışıyor. Manpower Professional, bu tarz spesifik alanlarda uzmanlaşmış profesyonellerin bulunması ve işe yerleştirilmesi alanında hizmet sunuyor. Manpower Professional’ın portföyündeki enerji, yalıtım, gıda, pazarlama şirketlerinin çoğunun çevresel iyileştirmeye yönelik faaliyetleri var ve bu alanlarda uzmanlaşmış veya uzmanlaşmaya açık adaylar için talep sürekliliği gözleniyor. Yeşil yakalı işlerin çevre dostu ürünleri ve servisleri içerdiğini söylen Coş’a göre, çevreyle ilgili çalışmalarını geliştirmek isteyen firmalar yeni yeşil yakalı meslekler yarattılar. Yeşil yakalı sektör süratle büyüyor ve gelişiyor. Örneğin yeşil işler, ABD’de şu anda beşinci büyük sektör haline gelmiş durumda. Ayrıca yenilenebilir enerji alanında gelinen nokta, bu alandaki uzmanlara duyulan ihtiyacı beraberinde getiriyor. Yenilenebilir enerji danışmanları ilk akla gelen yeşil yaka pozisyonlar. Bugüne kadar enerji mühendisliği olarak adlandırılan mühendislik dalı, günün koşullarına uygun olarak faaliyet alanını güncelliyor. Yenilenebilir enerji mühendisi diye tanımlanmasa da önemli bir yeşil yaka pozisyonunu temsil ediyor. Çevre mühendisliği, sürdürülebilir kalkınma trendiyle birlikte yeniden parlamakta olan mesleklerden biri. Bu eğitimi veren kurumlarda da birtakım inovatif bakış açıları hayata geçirilerek mesleğin değerini yükseltmek mümkün. şubat 2010 çevre Organik tarım ve pazarlama alanı hareketlenen bir başka alan. Bu noktada klasik mesleki bilgilerin ötesinde bir vizyona sahip olan ziraat mühendisleri, yüksekokul mezunları ve pazarlamacılar da değer kazanıyor. Atık yönetimi önem kazanacak AB mevzuatına uyum konusunda şirketlere danışmanlık hizmeti veren CPS AG’nin Yönetim Kurulu Başkanı Tulu Gümüştekin’e göre, AB’nin çevre müktesebatı içerisinde en kapsamlı düzenlemelerden biri sanayi kirliliğinin önlenmesine yönelik atık yönetimi. Dolayısıyla Türkiye’de de sanayi işletmeleri, lisans ve emisyon limit değerleri temelinde sıkı koşullara tabi tutulacak. İşletme izin prosedürlerini yürüten farklı kamu kurumları arasında etkin bir eşgüdüm mekanizması oluşturulacak. Buna ilaveten, atık oluşumu ve bertaraf edilmesi, enerji verimliliği, hammadde kullanımı, gürültü, kazaların önlenmesi gibi hususlar bütünsel bir yaklaşımla ele alınacak. Kirliliğin kaynakta kontrolü, azaltılması, yeniden kazanımı ve geri dönüşümü gibi önlemler yoğunlaşacak. Şirketlerde çok geniş kapsamlı bir geri dönüşüm süreci yaşanacağına dikkat çeken Gümüştekin’e göre, AB çevre politikasına uyum kapsamında yeni arıtma tesisleri çıkacak, bunlar da yepyeni iş sahaları yaratacak. Çevre alanında yapılacak yatırımlar 50 ila 70 milyar euro arasında değişiyor. Altyapı yatırımları en fazla masrafın yapılacağı yatırımlar olacak. Ölçüm sistemleri, yeraltı sularının temizliği, gürültü haritalarının çıkarılması gibi konularda özel sektör için yeni iş sahaları açılacak. Monster: İstihdam 100 bini bulabilir Merkezi ABD’de bulunan ve yeşil işler alanındaki kariyer imkanlarına yer veren Monster, green careers, green MBA ve alt başlıklarda yol gösteriyor. Monster Türkiye’ye göre ulaşım, inşaat, enerji, tarım gibi sektörlerde yeşil işlerin gelişmesi çok daha kolay görünüyor. Bu alanda kamu ve özel sektörün işbirliğine bağlı olarak karbon salımının azaltılması yönündeki çabalar karşılığını bulabilir. Yenilenebilir enerji sektöründe rüzgar ve güneş enerjisine yapılacak yatırımlar kısa sürede yüz binlerce yeni istihdam yaratacak. Yine yenilenebilir enerji sektöründe bulunan jeotermal, hidroelektrik, biyokütle alanlarında da yüksek seviyede istihdam potansiyeli bulunuyor. Kamuda çevresel faaliyetlerde istihdam edilenlere ve özel sektörde rüzgar endüstrisinde, organik tarımda, ekolojik pazarlarda çalışanlara ve çevre mühendislerinin sayılarına bakıldığında, 50 bin kişilik bir istihdam olduğu varsayılıyor. Sadece hidroelektrik santrali, rüzgar santralleri ve jeotermal projelerin hayata geçmesiyle bu sayının 100 binin üzerine çıkması mümkün. YEŞİL MESLEKLER Yenilenebilir enerji mühendisliği: Şu anda İstanbul Teknik Üniversitesi’nde bulunan Enerji Enstitüsü enerji mühendisi yetiştiriyor. Geçmişte bu bölüm, nükleer enerjiye odaklanmışken şu anda yenilenebilir enerji ve konvansiyonel enerjiyle ilgili branşlarda da eğitim veriyor. Buradan mezun olacak kişiler ilerleyen yıllarda yenilenebilir enerji mühendisi unvanını alabilir ve bu alanda oluşacak meslek şubat 2010 87 çevre 88 açığını kapatabilir. Bu alanlarda eğitim veren başka bir bölüm de Bahçeşehir Üniversitesi’nde açılan Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümü. Bu bölüm mezunlarını oldukça cazip kariyer fırsatları bekliyor. Bu bölümden mezun olup MBA veya pazarlama mastırı yapanların önü ise daha da açık. Yenilenebilir enerji danışmanlığı: Son dönemde yenilenebilir enerji yatırımları hız kazandı. Bu şirketler için hem PR ve pazarlama açısından hem de yeni enerji kaynaklarını kullanma açısından önemli bir hamle olabilir. Bu alanda kendini geliştirecek başarılı mühendisler, MBA veya pazarlama mastırı da yaparlarsa ilerleyen yıllarda çok iyi şartlarda rahatlıkla iş bulabilirler. Green marketing danışmanlığı: Şirketlerin çevre politikaları ve çevreyle ilgili sosyal sorumluluk planlarını yürütmek ve duyurmaktan sorumlu. Ürünün üretiminden tüketimine kadar çevre ve doğa dostu olmasını ve doğa- ya katkı yapmasını sağlamak gibi görevleri yürütecek, pazarlama, işletme, endüstri veya çevre mühendisliği bölümlerden mezun, kendini pazarlama odaklı yetiştirmiş kişiler bu alanda çalışabilir. Şirketler, çevre bilinci geliştikçe böyle danışmanlara daha fazla ihtiyaç duyacaklar. Yeşil insan kaynakları yönetmenliği: Çalışanlar arasında çevre duyarlılığı yaratmaya, onların şirket kaynaklarını daha tasarruflu kullanmalarını sağlamaya yönelik bir pozisyon. Gereksiz Günümüzde şirketler için sadece üretim ve pazarlama yeterli olmuyor. Çevreye duyarlı üretim yaptığını ortaya koyanlar dünya piyasasından daha fazla pay alıyor. Çevre ve enerji yöneticileri de öne çıkıyor. kaynak tüketimini engelleyecek, ortak araç uygulaması, personelin çevreyle ilgili projelere katılımı, ofis ve çevrenin doğaya uygun ve doğaya zarar vermeyecek şekilde düzenlenmesi işlerini yapacak; işletme, insan kaynakları, çevre konusunda bilgili insan kaynakları yönetmenlerine ve uzmanlarına ilerleyen yıllarda daha çok ihtiyaç duyulacak. Çevre ve enerji hukuku uzmanlığı: Şirketlerin doğal kaynaklar ve enerji konularını yasal mevzuata uygun şekilde ve çevreyle uyumlu şekilde yönetecek uzmanlara ihtiyaçları var. Bu uzmanlar, kamu ve özel sektör arasındaki hukuksal konuları çözecek, ilerleyen yıllarda AB uyum yasaları çerçevesinde şirketlerin bu yasalara uygun çalışmasını sağlayacak. Bu şekilde çalışacak enerji hukuku uzmanlarına büyük ihtiyaç duyulacak. Bu alanda bir Enerji Hukuku Araştırma Enstitüsü kurulmuş durumda. Doğal yaşam koçluğu: Gıda mühendisliği, ziraat mühendis- şubat 2010 liği, çevre ve ekoloji mühendisliği alanlarından birinden mezun olup sosyoloji, iletişim, psikoloji, sağlık alanında da kendini takviye eden meslek sahipleri doğal yaşam koçu olabilir. Bunlar, hizmet verdikleri kişinin yediği yemeklerden yaptığı sporlara, tatil yapacağı yere kadar her şeyi planlayabilir. İnsanların daha uzun ve kaliteli yaşamasına katkıda bulunabilirler. Ekolojik turizm/tatil uzmanlığı: Önümüzdeki yıllarda doğa ve ekolojik turizm konusunda uzmanlaşmış, kendini yetiştirmiş rehberlere/uzmanlara ve tesislere ihtiyaç olacak. Doğal kaplıcalara sahip yerler, yaylalar, ekolojik tatil köyleri, tatil çiftlikleri, orta yaş üstü tatilcilerin ve sağlıklı tatil isteyen kişilerin çekim merkezi olacak. Organik tarım mühendisliği: Organik ürün yetiştiriciliği son dönemde çok gelişti. Henüz bu alanda eğitim veren bir üniversite yok. Ancak ziraat mühendisleri kendilerini bu alanda geliştirirlerse önemli bir iş imkânına kavuşabilirler. Rüzgar enerjisi uzmanlığı: Rüzgar, en bilinen ve en popüler yenilenebilir enerji kaynaklarından biri. Ülkemizde şu anda çok sayıda şirket, rüzgar türbini yapmaya başladı. Bu meslek açısından da büyük açık var. Rüzgar enerjisi alanında ülkemizde yüksek lisans ve doktora eğitimi veren sadece bir kurum var. O da Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Rüzgar Enerjisi Araştırma Merkezi. Burada rüzgar enerjisi, rüzgar türbinleri ve teknolojileri üzerine eğitimler veriliyor. Mezunları iş şubat 2010 bulma konusunda çok şanslı görünüyor. YEŞİL İŞLERDE ÇALIŞAN SAYISI Kaynak Dünya geneli Rüzgar 300.000 Solar PV 170.000 Solar Thermal 624.000 Biyokütle 1.174.000 Hidroelektrik 39.000 Jeotermal 25.000 Toplam 2.332.000 aynak: Green Jobs K Seçilmiş ülkeler Almanya ABD İspanya Çin Danimarka Hindistan 82.100 36.800 35.000 22.200 21.000 10.000 Çin Almanya İspanya ABD 600.000 35.000 26.449 15.700 Çin Almanya İspanya ABD 600.000 13.300 9.140 1.900 Brezilya ABD Çin Almanya İspanya 500.000 312.200 266.000 95.400 10.349 Avrupa ABD 20.000 19.000 ABD Almanya 21.000 4.200 89 İznik çinileri EBSO’da sergilendi 90 E ge Bölgesi Sanayi Odası, kurumsal sosyal sorumluluk projesi çerçevesinde Türk Kadınlar Birliği’nin düzenlediği ve ünlü sanatçı Mehmet Gürsoy’un eserlerinden oluşan İznik Çinileri Sergisi’ne ev sahipliği yaptı. Türk Medeni Kanunu’nun kabul edilişinin 84’ncü yıldönümünde EBSO Sergi Salonu’ndaki serginin açılışında konuşan Türk Kadınlar Birliği Başkanı Şermin Akman, Medeni Kanun’un 17 Şubat 1926’da kabul edilmesiyle Türk kadınının çok önemli haklarına, Türk ailesinin de çağdaş ve demokratik bir yapıya kavuşturulduğunu hatırlattı. Akman, laik ve çağdaş Türkiye’nin sonsuza kadar yaşaması için eğitimin önemine dikkat çekti. Projelere destek EBSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İbrahim Gökçüoğlu da, anlamlı bir etkinliğe ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyduklarını ifade etti. EBSO’da hanımlara ve çalışmalarına her türlü desteği verdiklerini belirten Gökçüoğlu, “Yönetim Kurulumuzda da bir bayan üyemiz var. Sizlerin yaptığı projeler hayatı anlamlı kılıyor” diye konuştu. Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Teşkilatı UNESCO’nun kendi sanat dalında yaşayan insan hazinesi adayı olarak seçtiği çiniye gönül veren sanatçı Mehmet Gürsoy ise, çini kullanımının tarihsel gelişimi hakkında sergiyi gezenleri aydınlattı. Bugüne kadar pek çok ulusal ve uluslararası sergiye imza atan Mehmet Gürsoy, İznik çinilerinin yeniden doğuşunda önemli rol oynuyor. Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’nde çinicilik sanatını öğreten ve 16’ncı yüzyıldan beri bilinen sanatın günümüzdeki halefi olarak nitelendirilen Gürsoy, İznik yazılarını araştırarak geliştirdiği teknikle İznik çinilerini yeniden yapılandırıyor. şubat 2010 91 şubat 2010 92 şubat 2010