Doksorubisin Nedenli Sıçan Hepatotoksisitesine Nikotinaiıdin
Transkript
Doksorubisin Nedenli Sıçan Hepatotoksisitesine Nikotinaiıdin
ANADOLU ÜNİVERSİTESİ BİLİM VE TEKNOLOJİ DERGİSİ ANADOLU UNIVERSITY JOURNAL OF SCIENCE AND TECHNOLOGY Cilt/Vol.:10-Sayı/No: 1 : 229-238 (2009) ARAŞTIRMA MAKALESİ /RESEARCH ARTICLE DOKSORUBİSİN NEDENLİ SIÇAN HEPATOTOKSİSİTESİNE NİKOTİNAİIDİN (KORUYUCU) ETKİSİ Şule AYLA1, Hüseyin OKTAR1, Gamze TANRIVERDİ1, Müjgan CENGİZ 2 Anıl Çağla ÖZKILIÇ2, Günay CAN3, Berke ÖZÜCER4, Mediha ESER1 Sibel DEMİRCİ5, Şebnem BATUR6 ÖZ Bu çalışmada, antineoplastik bir ajan olan doksorubisinin yol açtığı akut karaciğer hasarı ve bu hasara karşı nikotinamidin ne ölçüde koruma sağlayacağının histolojik ve biyokimyasal olarak araştırılması amçlanmıştır. Çalışmada 30 adet Wistar- Albino erkek sıçan, bir grup 6, diğer gruplar 8’er hayvandan oluşan 4 gruba ayrıldı. 1. gruba (kontrol); 7 gün serum fizyolojik, 2. gruba; 7 gün 200mg/kg/gün Nikotinamid (NAD), 3.gruba; tek doz 20mg/kg/gün Doksorubisin (Dox), 4.gruba; 7 gün Dox + NAD kombinasyonu intraperitoneal olarak verilmiştir. Deney sonunda, tüm deneklerin karaciğer örnekleri alınarak ışık ve elektron mikroskopisi ile incelendi, dokuda katalaz (CAT), glutatyon(GSH), glutatyon-S-tranferaz (GST), aktivitelerine bakılmıştır. Kontrol ve NAD grubu deneklerde normal yapıda karaciğer dokusu gözlenmiştir. Üçüncü grupta hepatosit kordonlarında düzensizleşme, sinüzoidlerde genişleme, portal sahalarda ise mononükleer iltihabi hücre infiltrasyonu görülmüştür. Dördüncü grupta morfolojik hasarın azaldığı, çoğu portal sahada mononükleer hücre infiltrasyonunun ortadan kalktığı gözlenmiştir. Antioksidan olarak kullandığımız NAD’ın Dox hepatotoksisitesinin azalmasına yardımcı olduğu ve ileride yapılacak geniş kapsamlı çalışmalarla klinik uygulamalara katkıda bulunabileceği düşünülmüştür. Anahtar Kelimeler : Antineoplastik ajan, Antioksidan doksorubisin, Hepatotoksisite, Nikotinamid (PROTECTIVE) EFFECT OF NICOTINAMIDE ON DOXORUBICIN- INDUCED HEPATOTOXICITY IN RATS. ABSTRACT In this study, the (acute) doxorubicin- induced hepatocellular changes and protective effect of nicotinamide on this damage in rats were investigated. Thirty Wistar albino male rats were randomly assigned to four groups: group 1; %0.9 NaCl for 7 days, group 2; NAD 200mg/kg/day for 7 days, group 3; single dose injection of Dox (20mg/kg), group 4; Dox and Nad combination were administered intraperitoneally. At the end of the experiment, the livers were removed for light and electron microscopic examinations. Tissue activites of catalase, glutathione-S-transferase, glutathione 1, İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Histoloji ve Embriyoloji A.D, İstanbul. İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji ve Genetik A.D, İstanbul. 3, İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Halk Sağlığı A.D, İstanbul. 4, İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, İngilizce Tıp, İstanbul. 5, İ. Ü Fen- Edebiyat Fakültesi, İstanbul. 6, İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Avrasya Hospital, Patoloji, İstanbul. Bu çalışma İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde gerçekleşmiştir. İletişim adresi: Dr. Şule Ayla. İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı, Fatih/ İstanbul. Tel:0212-4143027 Fax: 0212-4143026 e-posta: suleayla@istanbul.edu.tr 2, Geliş: 29 Ağustos 2007; Düzeltme: 3 Aralık2007; Kabul: 15 Ağustos 2008 230 Anadolu Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Dergisi, 10 (1) were determined. Control and NAD rats showed a normal liver tissue structure. Group 3 rats exhibited disorganization of the hepatocyte chords, dilatation of the sinusoids, and mononuclear cell infiltration in the portal areas. In the group 4 rats, there was a significant decrease in morphological damage, with disappearance of mononuclear cell infiltration in the portal areas. The results suggest that the use of antioxidants of NAD may help reduce Doxorubicin induced hepatotoxicity, thus contributing to clinical applications. Keywords: Antineoplastic agents, Antioxidant, doxorubicin, Hepatotoxicity, Nicotinamide. 1. GİRİŞ Doksorubisin Streptomyches peucetius’un fermantasyonu ile elde edilen antrasiklin antibiyotiklerdendir (16). Tümör tedavisinde geniş spekturumlu bir ajan olması nedeniyle önemli olmakla beraber, organa toksik yan etkileri ilacın terapötik kullanımını kısıtlamaktadır (10). Doksorubisin nedenli toksisitede serbest radikallerin rolü olduğu gösterilmiştir (29). Doksorubisinin kimyasal yapısı oksidatif stresi artırarak serbest radikallerin oluşmasını ve hücre hasarına yol açmaktadır (30). Normal koşullarda, aerobik metabolizmanın ürettiği reaktif oksijen türleri sürekli olarak inhibe edilir. Bu işi, organizmada yer alan antioksidan savunma sistemleri gerçekleştirdiğinden patolojik bir durum gözlenmez. Serbest radikallerin oluşum hızı ile savunma sistemlerinin gücü arasındaki denge bozulmadığı sürece, organizma oluşan radikallerden etkilenmez. Bu denge, antioksidan sistemlerin aleyhine bozulduğu zaman, potansiyel bir hasar meydana gelir ki buna ‘oksidatif stres’ adı verilir. Oksidatif hasar, DNA, lipid, protein ve karbonhidrat gibi tüm biyolojik moleküllerde ortaya çıkabilir. Bu radikal saldırısından, başta lipidler olmak üzere tüm biyolojik yapılar zarar görebilir (3,15,18). Doksorubisin serbest oksijen radikalleri ve antioksidanlar arasındaki dengesizlik nedenlerinden biridir (30). Oksidan ve antioksidan sistemlerdeki bu karmaşa doku hasarı ile sonuçlanır ki, bu da dokuda protein oksidasyonu ve lipid peroksidasyonu ile görülür (30). Lipid peroksidasyonu ile oluşan membran hasarı geri dönüşümsüzdür ama antioksidan reaksiyonlar ile sonlandırılabilir (3). Doksorubisine bağlı toksisitenin patogenezinde serbest radikal ve antioksidan enzimlerin rol oynadığına ait bulguların belirlenmesi, antioksidan tedavi denemelerini gündeme getirmiştir (28). Nikotinamid, B vitaminleri ailesinden niasinin iki temel formundan biridir. Niasinin diğer önemli formu ise nikotinik asittir. Nikotinamid ya da diğer bilinen adı ile niasinamid; aynı zamanda nikotinik asid amid, vitamin B3 ve de vitamin PP olarak da adlandırılır. Yapısal formülü ise C6H6N2O ‘dur (25). Nikotinamid, organizmada pek çok biyolojik reaksiyonun gerçekleşmesi için (nikotinamid adenin kullanılan NAD++ dinükleotid)’ın majör metabolitidir. Enerji üretiminde, kolesterol ve steroid sentezinde, sinyal transdüksiyonunda ve genom bütünlüğünün sağlanmasında önemli görevleri olup, antioksidan, antiinflamatuar ve antikarsinojenik aktiviteye sahiptir. Antidiabetojenik bir ajan olarak kullanılabilir (20). İn vitro ve in vivo çalışmalarda antioksidan etkisinin, membranlarda süperoksit ve hidroksil radikallerini, lipid peroksidasyonunu ve protein oksidasyonunu inhibe ettiği bulunmuştur (6,7,25). Çalışmada, antioksidan bir madde olduğu bilinen nikotinamidin, kemoterapide kullanımına devam edilen doksorubisinin yol açtığı akut karaciğer hasarında koruyucu etkisininin var olup olmadığını görmeyi amaçladık. 2. GEREÇ VE YÖNTEM Çalışmamız, İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalında, Deney Hayvanları Üretim ve Araştırma laboratuvarında gerçekleştirildi. Günlük içme suyu ve %21 ham protein içeren pelet yemlerle (Purina) beslenen, ağırlıkları 200-300 gr arasında değişen üç aylık, 30 adet Wistar albino cinsi erkek sıçan (*) bir grup altı, diğer gruplar sekizer hayvandan oluşan dört gruba ayrıldı. 1. Grup (Kontrol, n=6): yedi gün süre ile her gün, %0,9’luk NaCl (Serum fizyolojik), intraperitoneal (i.p.) olarak; 2. Grup (Nikotinamid, n=8): yedi gün süre ile her gün, %0,9’luk NaCl içinde çözündürülmüş 200mg/kg NAD (Nikotinamid) (Sigma) i.p. olarak; 3. Grup (Doksorubisin, n=8): Deney başlangıcında tek doz 20mg/kg/gün Dox (Doksorubisin) (Adriablastina, Pharmacia) i.p olarak; 4. Grup (Doksorubisin + Nikotinamid, n=8): Deney başlangıcından bir gün önce 200mg/kg/gün dozunda NAD, deney başlangıcında tek doz 20mg/kg/gün Dox verilen hayvanlara yedi gün süre ile NAD aynı dozda i.p. olarak verildi. Anadolu University Journal of Science and Technology, 10 (1) Deney süresi sonunda hayvanlara sodyum pentobarbital (6,5 mg/kg) (Na pental İ.E. Ulagay) anestezisi altında alınan karaciğer dokularının bir kısmı ışık mikroskobu incelemeleri için % 10’luk formaldehit içerisinde fikse edilip parafin inklüzyonu yapıldıktan sonra bloklama işlemi gerçekleştirildi. Elde edilen bloklardan 5µm kalınlığında alınan kesitlere Hematoksilen+ Eosin (H+E) boyası uygulandı. Elektron mikroskobik incelemeler için; 1mm³’lük parçalar, Soransen’in pH=7,4’lük fosfat tamponu ile hazırlanan %4’lük glutaraldehit ile 1 saat fikse edildi. Fosfat tamponunda 1 saat yıkanan parçalar, daha sonra Millioning tamponu ile tamponlanmış pH=7,2 olan %1’lik OsO4 ile 1 saat ikincil olarak fikse edildi. Yükselen alkol serilerinde suyu giderilen parçalar, araldit gömme ortamına alındı. Bu parçalardan Reichert UM2 ve UM3 ile 500700Aº’luk kesitler alındı. Bakır gridler üzerine alınan kesitlere uranil asetat ve Reynold’un kurşun sitrat boyaları ile ikili boyama uygulandı. Bu kesitler Jeol marka elektron mikroskobu ile incelendi ve fotoğraflandı. Doku enzimlerini incelemek üzere alınan parçalar GSH, GST ve CAT düzeyleri çalışılmak üzere -70ºC’ de saklandı. Doku GSH aktivitesi Beutler ve arkadaşlarının (4), GST aktivitesi Habig ve arkadaşlarının (13), CAT aktivitesi ise Aebi’nin (2) metodu ile tayin edildi. Tüm ölçümler spektrofotometri ile okundu.Verilerin istatistiksel analizleri SPSS 10.0 paket programı kullanılarak yapıldı. Ölçüm değerleri homojen dağılım göstermediği için non-parametrik testlerle çalışıldı. Gruplar arası farkın anlamlılığını değerlendirmede KruskalWallis Varyans analiz testi kullanıldı. Anlamlı bulunan varyans analiz sonuçları Mann-Whitney U testi ile sorgulandı. Anlamlılık sınırı p< 0,05 olarak kabul edildir. Çalışma için Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deney Hayvanları Etik kurul onayı alınmıştır. 3. BULGULAR 3.1. Işık Mikroskobik Bulgular Kontrol ve NAD grubu sıçanlardan hazırlanan preperatlar H+E ile boyanıp incelendiğinde doğal görünümde karaciğer parankimi gözlendi. Hepatositler santral ven etrafında ışınsal hücre kordonları tarzında izlendi. Sinüzoidler ve sinüzoid duvarını döşeyen Kupffer hücreleri normal yapıda idi. Hepatosit çekirdekleri geniş, yuvarlak ve düzgün yüzeyliydi . Santral ven ve etrafında ise herhangi bir değişiklik gözlenmedi (Şekil 1A,B). 231 Sadece Dox verilen grupta karaciğer parankimi genel yapısında bozukluklar gözlendi. Hepatositlerin oluşturduğu hepatosit kordonlarının düzensizleştiği, santral vene yakın sinüzoidlerde genişlemelerin olduğu görüldü. Hücreler arasında boyut farklılıklarının olduğu, bazı portal sahalarda mononükleer hücre infiltrasyonu gözlendi (Şekil 1C,D). Dox+NAD grubunda; Hepatosit kordon düzeninin büyük oranda korunduğu, sinüzoidlerdeki genişlemenin gerilediği, çoğu portal sahada mononükleer iltihabi hücre infiltrasyonunun belirgin olarak azaldığı gözlendi (Şekil 1E). 3.2. Elektron Mikroskobik Bulgular Kontrol grubuna ait karaciğer kesitlerinde, hücreler poligonal şekilde olup, çekirdek yuvarlak ve düzgün yüzeyli olarak izlendi. Belirgin bir yada iki tane çekirdekcik görüldü. Sitoplazmalarında lamellar tarzdaki mitokondriye bol miktarda rastlandı. Bunların arasında nükleusa yakın yerleşimli ve yine lamellar tarzda olan granüllü endoplazma retikulumu (GER), glikojen granullerinin dağılımı normaldi. (Şekil 2A). Sadece NAD uygulanan grupta, kontrol grubuna yakın bulgular gözlendi (Şekil 2B ). Sadece Dox uygulanan grupta, çekirdek yuvarlak görünümlü olup genellikle düzgün yüzeyini kaybetmişti. Çekirdek membranında porların arttığı görüldü (Şekil 2C). Mitokondrilerde belirgin genişleme, krista ve matriks kaybı gözlendi. GER membranlarında genişlemeler mevcut olup, sitoplazma glikojen dağılımı düzensiz olarak izlendi. (Şekil 2D). Dox + NAD kombinasyon grubunda, elektron mikroskobik bulguların kontrol grubu ile paralellik gösterdiği gözlendi. Çekirdek yapısının korunduğu, GER yapılarının normale döndüğü izlendi (Şekil 2E ). 3.3. Biyokimyasal Parametreler Doku GSH, GST ve CAT değerleri kontrol, NAD, Dox ve Dox + NAD gruplarında incelendi ve bu parametrelerin gruplar içindeki değerleri birbirleri ile kıyaslandı. GSH (Glutatyon), GST (Glutatyon S transferaz) ve CAT (Katalaz) değerleri kontrol grubuna göre incelendiğinde, Dox grubunda enzim değerinin anlamlı ölçüde azaldığı gözlendi (p< 0.05) (Tablo 1). 232 Anadolu Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Dergisi, 10 (1) A B h SV SV s h s P.A. C D mnh s SV h E SV Şekil 1. (A) Kontrol grubu normal K.C. yapısı SV: Santral ven, s: sinüzoid, h: hepatosit H+E, x 40. (B) NAD grubu kontrol grubuna benzer görünüm H+E, x40. (C) Dox grubunda portal alanda mononükleer iltihabi hücre infiltrasyonu P.A: Portal alan, mnh: mononükleer hücre H+E, x40. (D) Dox grubunda santral ven çevresindeki hepatositlerde dejenerasyon, sinüzoidlerde genişleme H+E, x10. (E) Dox+NAD grubu kontrol grubuna yakın bir görünüm H+E, x10. 233 Anadolu University Journal of Science and Technology, 10 (1) A B GER N N Gl GER mit C D p mit mit GER N Gl E GER N mit Şekil 2. (A) Kontrol grubuna ait K.C. mikrografı normal hepatosit yapısı. N: Nukleus, m: mitokondri, G.E.R: Granüllü endoplazmik retikulum, G.l: Glikojen x5000 (B) NAD grubuna ait hepatosit mikrografı, kontrol grubuna benzer görünüm x10.000 (C) Dox grubuna ait hepatosit nüvesi düzgün membran yüzeyini kaybetmiş, porlar artmış. P:por x15.000 (D) Dox grubuna ait mikrograf mitokondri ve GER’de genişleme x40.000 (E) Dox + NAD grubuna ait hepatosit mikrografı x10.00 234 Anadolu Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Dergisi, 10 (1) Tablo 1. Grupların, Glutatyon (GSH), Glutatyon S transferaz (GST), Katalaz (CAT) enzim aktiviteleri (ortalama ± Standart Sapma) Gruplar GSH (µmol/mg protein) GST (µmol/ µg) CAT (µmol/µg ) Kontrol(n=6) 13,05 ± 6.02 0,73 ± 0,17 62,33 ± 15,71 NAD(n=8) 3,99 ± 1,83 1,30 ± 0,32 19,72 ± 5,04 DOX(n=8) 1,11 ± 0,15 0,18 ± 0,09 10,98 ± 2,13 DOX+NAD(n=8) 2,52 ± 0,63 1,12 ± 0,12 20,01 ± 7,40 P Değerleri (p<0.05) Kontrol-NAD Kontrol-DOX 0,002 0,002 0,002 0,002 0,002 0,002 Kontrol-NAD+DOX 0,002 0,002 0,002 4.TARTIŞMA Kalender ve arkadaşlarının 2005 yılında yaptığı bir çalışmada Dox’un sıçanlarda yaptığı hepatotoksisite gösterilmiştir (14). Doksorubisine bağlı toksisitenin patogenezinde; serbest radikal oluşumunun, antioksidan enzimlerde azalmanın ve lipid peroksidasyonunda artmanın rol oynadığı düşünülmüştür (16,23,28). Patogenezde sorumlu tutulan serbest radikaller süperoksit, hidroksil radikalleri ve nitrik oksittir (NO). Serbest radikallerin indüklediği malondialdehit (MDA) gibi lipid peroksidasyon ürünlerinin de olaya katkısı olduğu gösterilmiştir (22,23). Doksorubisin, serbest radikal oluşumuna neden olması yanında; GSH-Px, GSH, CAT gibi antioksidan enzimleri azaltarak da toksisiteye neden olduğu gösterilmiştir (23). Bu maddelerin en önemli özelliği, zar yapısında bulunan lipidleri peroksidasyona karşı korumaktır. Bunu da peroksidasyon zincir reaksiyonlarını engelleyerek ve reaktif oksijen türlerini toplayarak yapmaktadır (9). Karaciğer toksik kimyasal maddelerin ve diğer materyallerin atılım ve detoksifikasyonunda önemli rolü olan bir organdır ve aynı zamanda toksinlerin ilk hedefidir (5,27). Eksojen yollarla vücuda alınan toksik maddelerin, organizmada metabolize edilememesi sonucu hücrelerde açığa çıkan serbest radikaller karaciğer hasarına neden olur (24). Yağmurca ve arkadaşlarının çalışmasında doksorubisinin neden olduğu karaciğerdeki doku hasarı biyokimyasal ve mikroskobik olarak değerlendirilmiş ve doksorubisin nedenli protein oksidasyonu ve lipid peroksidasyonu gösterilmiştir (30). Serbest radikal hasarı için en kritik bölgeyi plazma membranı oluşturur. Hücre dışı kompartmanlarda meydana gelen serbest radikaller, hücre içi kompartmanlarla reaksiyona girebilmek için plazma membranını geçmek zorundadırlar. Bu yüzden zararlı etkilerini ilk olarak membranlarda başlatırlar (25). Hücre membranındaki kolesterol ve yağ asitlerinin doymamış bağları, serbest radikaller ile kolayca etkileşirler ve peroksidasyon ürünlerini açığa çıkarırlar. Poliansature yağ asitlerinin (PUFA), bu oksidatif yıkılımı, lipid peroksidasyonu olarak adlandırılır (25). Yine aynı çalışmada Dox uygulanan grupların ışık mikroskobu bulgularında hepatosit dejenerasyonu ve parankim nekrozu gözlenmiş, neden olarak dokuda oluşan oksidatif strese bağlı, protein oksidasyonu ve lipid peroksidasyonu düşünülmüştür (30). Çalışmamızda Yağmurca ve arkadaşlarının bu bulgularına benzer bulgular saptandı. Işık mikroskobu bulgularımızda özellikle, santral ven çevresinde bulunan hepatositlerde dejenerasyon, hepatosit kordonlarında düzensizlik, sinüzoidlerde genişleme, portal alanda mononükleer hücre infiltrasyonu gözlemledik. Yine bizim bulgularımıza benzer olarak el-Shazly ve arkadaşları (9) ile Guinee ve arkadaşlarının çalışmasında (12) cisplatin Anadolu University Journal of Science and Technology, 10 (1) kemoterapisinde hücre infiltrasyon sahalarının olduğu gözlenmiştir. El- Aziz ve arkadaşları 15mg/kg tek doz Dox uygulaması ile karaciğer dokusunda Dox’un neden olduğu lipid peroksidasyonunu göstermiş ve bunun nedeninin artmış serbest radikal oluşumu ve ‘antioksidan defans mekanizmasının’ bozulması olduğu hipotezini savunmuştur (1). Bizim çalışmamızda da bu bulgulara paralel olarak biyokimyasal sonuçlarımızda, Dox grubuna ait sıçan dokularının CAT, GST, GSH enzim analizleri kontrol grubuna göre anlamlı ölçüde azalma tespit edildi (p<0.05). Yine Yağmurca ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada da CAT ve SOD gibi antioksidan enzimlerin aktivitesinde azalma bulunmuştur (30). Deepa ve Varalakshmi (8), Dox grubundaki antioksidan enzimlerin değerlerinin hepatik lipid peroksidasyonu ile beraber kötüye gittiğini göstermişlerdir. Malarkodi ve arkadaşlarının Dox kullanarak oluşturdukları böbrek toksisitesinde de CAT, GSH, GST enzimlerinin kontrol grubuna göre anlamlı ölçüde azaldığı gösterilmiştir (p<0.05) (17). Saad ve arkadaşlarının bir çalışmasında, Dox uygulanmış sıçanlarda, hepatosit nekrozu, bazı hepatositlerde atipi ve mitotik figürler, orta şiddette fokal kronik lobüler inflamasyon gözlenmiştir (21). Yine Kalender ve arkadaşlarının Dox uyguladıkları hayvanlardan aldıkları karaciğer dokusunun elektron mikroskobik incelemesinde, piknotik çekirdek, mitokondride vakuolizasyon ve şişme, hücreler arası boşlukta dilatasyon gösterilmiştir(14). Biz de çalışmamızın elektron mikroskobik incelemelerinde, çekirdeğin yuvarlak görünümlü olup genellikle düzgün yüzeyini kaybettiğini, çekirdek membranında por sayısının arttığı, sitoplazmadaki lipid damlacıklarının sayıları ve büyüklüklerindeki artışın dikkat çekici olduğunu, mitokondrilerde belirgin genişleme, krista ve matriks kaybı gözlendiğini, GER ve SER lümeninde genişlemeler mevcut olup, sitoplazma glikojen dağılımının düzensiz olduğunu gözlemledik. Araştırıcılar oksidatif strese dayalı karaciğer doku hasarının altında yatan hücresel mekanizmaları açıklamak ve bunların önüne geçebilmek için pek çok sitotoksisite modeli ortaya koymuşlardır, antioksidan tedaviler ile de bu hasarı önlemeye ya da geri çevirmeye çalışmışlardır. Antioksidan maddelerin en önemli özelliği, zar yapısında bulunan lipidleri peroksidasyona karşı korumaktır. Bunu da peroksidasyon zincir reaksiyonlarını engelleyerek ve reaktif oksijen türlerini toplayarak yaparlar (25). Pek çok araştırmacı 235 NAD’ın IL-12 (İnterlökin-12), TNF-α (Tümör nekrozis faktör-α), MHC-II (histokompatibilite kompleksi-II), ICAM-I (intraselüler adezyon molekülü-1) ve iNOS ( indüklenebilir nitrik oksit sentaz)’ı inhibe edip, serbest radikal yakalayıcısı olarak işlev gördüğünü ve lipid peroksidasyonunu önlediğini çalışmalarında göstermiştir (26). Fukuzawa ve arkadaşları, oksidatif stres sonucu IFN-δ (İnterferon- δ) ve TNF-α’nın β hücrelerinde NO yapımını indüklediğini, NO’in ise nükleer ve mitokondrial DNA’da hasar meydana getirdiğini söylemişlerdir. NAD bir iNOS inhibitörü oluşu ile, NO’in vereceği zararları en aza indirir. Yine aynı çalışmada, NAD’ın TNF-α üretimini baskıladığını ve bu şekilde oksidatif yıkımı engellediğini göstermişlerdir (11). Nazıroğlu ve arkadaşları, yine antineoplastik bir ajan olan cisplatin toksisitesinde gözlenen reaktif oksijen türlerindeki artışı gerek koruyucu enzim kapasitesindeki, gerekse nötral antioksidan vitamin seviyesindeki azalmanın neden olabileceğini öne sürmüşlerdir (19). Biz de ışık mikroskobu bulgularımız arasında yer alan portal alanda yoğun mononükleer iltihabi hücre infiltrasyonunun, NAD ile tedavi edilen grubumuzda azaldığını, bazı portal alanlarda ise yok olduğunu gözlemledik. Dox toksisitesine bağlı patogenezin major komponenti inflamasyondur. Yağmurca ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada Erdostein ile tedavi edilen grupta, inflamatuar hücre topluluğunun azaldığı ve inflamasyona bağlı gelişen doku hasarının engellendiği gözlenmiştir (30). Bizde ışık ve elektron mikroskobu bulgularımızda, NAD ile beraber Dox verilmiş gruplarımızda minimal hasarlı, normale yakın bir morfoloji gözlemledik. NAD’ın serbest radikal yakalayıcısı olarak iş gördüğünü, hücrenin GSH, CAT gibi endojen antioksidanlarını yüksek tutarak lipid peroksidasyonunu engellediğini ve bu şekilde dokuyu Dox’un açığa çıkardığı serbest radikallerin zararlı etkisinden koruduğunu düşünmekteyiz. Sonuç olarak; bu çalışmada biyokimyasal, ışık ve elektron mikroskobu bulguları NAD gibi antioksidanlarla Dox nedenli hepatotoksisitenin azalmasına yardımcı olarak, klinik uygulamaya katkıda bulunabileceğini düşündürmüştür. 236 Anadolu Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Dergisi, 10 (1) KAYNAKLAR Abd El-Aziz, M.A., Othman AI, Amer M. and El-Missiry, M.A. (2001). Potential protective role of angiotensin-converting enzyme inhibitors captopril and enalapril against adriamycin-induced acute cardiac and hepatic yoxicity in rats. J. Appl. Toxicol. 21, 469-473. Aebi, H. (1974). Catalase. In: Bergmeyer H.U, editor. Metods of Enzymatic Analysis. Newyork Academic Press. p.673-677. Akkuş, İ. (1995). Serbest Radikaller ve fizyopatolojik etkileri. Mimoza Ya yınları. Konya. Beutler, E. (1988). Active transport of glutathione disulfide from erythrocytes. In: Lorsen A., vd. Functions of glutathione-biochemical. Physiological, Toxicological and clinical Aspects. p.65. Briz, O., Serrano, M.A., Rebollo, N., Hagenbuch, B., Meier, P.J., Koepsell, H. and Marin, J.J. (2002). Carriers involved in targeting the cytostatic bile acidcisplatin derivates cisdiammine-chlorochoylglycinate-platinum(II) and cisdiammine bisursodeoxycholateplatinum(II) toward liver cells. Mol. Pharmacol. 61, 853-60. Cuzzocrea, S., Riley, D.P., Caputi, A.P. and Salvemini, D. (2001). Antioxidant therapy : A new pharmacological approach in shock, inflamatio, and ischemia/reperfusion injury. Pharmacological reviews. 53, 135-159. Damcı, T. Koruyucu girişimler. Diabetus Mellitus Sempozyumu. p. 151-156. İstanbul. Deepa, P.R. and Varalakshmi, P. (2003). Protective effect of low molecular weight heparin on oxidative injury and cellular abnormalities in adriamycin induced cardiac and hepatic toxicity. Chem Biol Interact. 146, 201-210. El-Shazly, M.O., Afify, M.M. and el-Dieb MK. (1989). Histopathological study into side-effect toxicity of some drugs used in treatment of cancer. Arch Exp Veterinarmed. 43, 319-26. Fadillioglu, E., Oztas, E., Erdogan, H., Yagmurca, M., Sogut, S., Ucar, M. and Irmak, M.K. (2003). Protective effects of erdosteine against doxorubicininduced cardiomyopaty in rats. J. Appl. Toxicol. 23, 71-74. Fukuzawa, M., Satoh, J., Muto, G., Muto, Y., Nishimura, S., Miyaguchi, S., Qiang, X.L. and Toyota, T. (1997). İnhibitory effect of nicotinamide on in vitro and in vivo production of tumor necrosis factor-α. Immunology Letters. 59, 7-11. Guinee, D.G., Jr, Van Zee B. and Houghton, D.C. (1993). Clinically silent progressive renal tubulointerstitial disease during cisplatin chemotherapy. Cancer. 71, 4050-4. Habig, W.H., Pabst, M.J., and Jacob, W.B. (1974). Glutathione-S-Transferase. The first enzymatic step in mercapturic acid formation. J. Biol. Chem. 249, 71307139. Kalender, Y., Yel, M. and Kalender, S. (2005). Doxorubicin hepatotoxicity and hepatic free radical metabolism in rats the effects of vitamin E and catechin. Toxicology 209, 39-45. Kavas, (Özelçi) G. (1989). Serbest radikaller ve organizma üzerine etkileri. Türkiye Klinikleri. 9(1), 1-8. Kayaalp, O. (2000). Rasyonel Tedavi yönünden Tibbi Farmakoloji. Güneş Basımevi. 1011-1013. Malarkodi, P.K., Balachandar, A.V. and Varalakshmi, P. (2003). Protective effect of lipoic acid on adriamycin induced lipid peroxidation in rat kidney. Molecular and Cellular Biochemistry. 247, 9-13. Meram, İ. and Aktaran, Ş. (2002). Serbest radikallerin biyomoleküller üzerine etkileri. Arşiv. 11, 299-304. Naziroglu, M., Karaoğlu, A. and Aksoy, A.O. (2004). Selenium and high dose vitamin E administration protects cisplatininduced oxidative damage to renal, liver and lens tissues in in rats. Toxicology. 195, 221-230. O'Brian, B.A., Harmon, B.V., Cameron, D.P. and Allan, D.J. (2000). Nicotinamide prevents the development of diabetes in the cyclophosphamide-induced NOD mouse model by reducing beta-cell Anadolu University Journal of Science and Technology, 10 (1) 237 apoptosis. Journal of Pathology. 191, 86-92. nephrotoxicity in rats. Clin Chim Acta. Oct; 348(1-2), 27-34. Saad, S.Y., Najjar, T.A. and Al-Rikabi, A.C. (2001). The preventive role deferoxamine against acute doxorubicininduced cardiac, renal and hepatic toxicity in rats. Pharmacol. Res. 43, 211-218. Yagmurca, M., Bas, O., Mollaoglu, H., Sahin, O., Nacar, A., Karaman, O. Songur, A. (2007). Protective Effects of Erdosteine on Doxorubicin-induced Hepatotoxicity in Rats. Archives of Medical Research. May; 38, 380-385. Singal, P.K., Deally, C.M. and Weinberg, L.E. (1987). Subcellular effects of adriamycin in the heart: a concise review. J Mol Cell Cardiol. 19, 817-28. Şule AYLA, 1971 yılında Burdur’da doğdu. 1998 yılında Uludağ Üniversitesi Tıp fakültesinden mezun oldu. 2007 tarihinde İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı’ndan uzmanlığını aldı. Halen Şanlıurfa Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesinde uzman doktor olarak çalışmaktadır. Singal, P.K., Iliskovic, N. and Kumar, D. (1997). Adriamycin cardiomyopathy: pathophysiology and prevention. FASEB J. 11, 931-6. Stehbens, E.W. (2003). Oxidative stress, toxic hepatitis, and antioxsidant with particular emphasis on zinc. Exprimental and Molecular Pathology. 75, 265-276. Tanrıverdi, G. (2005). Karbon Tetraklorür(CCL4) İle Oluşturulmuş Karaciğer Hasarında Değişik Dozlardaki Nikotinamidin protektif Etkisinin Işık Ve Elektron Mikroskobik Olarak İncelenmesi. (Yüksek Lisans Tezi). İ.Ü.C.T.F. Histoloji ve Embriyoloji A.D. istanbul. Ungersted, J.S., Blomback, M. and Söderström, T. (2003). Nicotinamide is a potent inhibitor of proinflammatory cytokines. Clin.Exp. Immunol. 131, 4852. Wang, K. (2002). Advantages of in vitro cytotoxicity testing by using primary rat hepatocytes in comparison with established cell lines. J. Toxicol. Sci. 27, 229-37. Wojtacki, J., Lewicka-Nowak, E. and Lesniewski-Kmak, K. (2000). Anthracycline-induced cardiotoxicity: clinical course, risk factors, pathogenesis, detection and prevention review of the literature. Med Sci Monit. 6, 411-2. Yagmurca, M., Erdogan, H., Iraz, M., Songur, A., Ucar, M. and Fadillioglu, E. (2004). Caffeic acid phenethyl ester as a protective agent against doxorubicine Hüseyin OKTAR, 1944 yılında Isparta’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nden mezun oldu. 1984 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı ‘ndan uzmanlığını aldı. 1989 yılında Doçent 1999 yılında ise profesör ünvanlarını aldı ve halen İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı ‘nda öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır. Gamze TANRIVERDİ, 1979 yılında İstanbul’da doğdu. 2002 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Biyolojik Bilimler Bölümü’nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Histoloji Embriyoloji Anabilim Dalı’nda 2002 yılında yüksek lisansını tamamlayıp aynı yıl doktora eğitimine başladı Halen İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Histoloji Embriyoloji Anabilim Dalı’nda Araş. Gör. Olarak çalışmakta ve doktora eğitimine devam etmektedir. Müjgan CENGİZ, 1959 Mersin- İçel’ de doğdu. 1980 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi ‘nden mezun oldu. 1988 yılında Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi ‘nde uzmanlık eğitimini tamamladı. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı ‘nda 1995 yılında 238 Anadolu Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Dergisi, 10 (1) doçent, 2001 yılında ise profösör oldu. Halen aynı Anabilim Dalında öğretim görevlisi olarak görev yapmaktadır. Anıl Çağla ÖZKILIÇ, 1974 yılında Trabzon’da doğdu. 1996 yılında Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümünden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbı Biyolojik bilimler Anabilim Dalı’nda 2000-2007 tarihleri arasında araştırma görevlisi olarak çalıştı. Halen daha İstanbul Bölge Hıfzıssıhha Enstitüsü Müdürlüğünde çalışmaktadır. Günay CAN, 1966 yılında doğdu. 1991 yılında İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden mezun oldu. 1996 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Halk Sağlığı bölümünden uzmanlığını aldı, halen daha Halk Sağlığı anabilim dalında görev yapmaktadır. Berke ÖZÜCER, 1986 İstanbul doğumlu. Robert Kolej mezunu, eğitimini Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İngilizce Bölümü'nde 5. sınıf öğrencisi olarak devam ettiriyor. Öğrenci Bilimsel Araştırma Klübü aktiviteleri ve bilimsellikten keyif alıyor. Mediha ESER, 1967 yılında Bursa’da doğdu.2006 yılında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Lisans Bölümü’nden mezun oldu.2007 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans’a başladı.Halen aynı bölümde biyolog olarak çalışmakta ve yüksek lisans eğitimine devam etmektedir. Sibel DEMİRCİ, 1984 tarihinde Almanya/Erlenbach'ta doğdu. İlkokulu istanbul'da tamamladıktan sonra 2002 yılında Antalya Anadolu lisesinden ve 2008 yılında İstanbul üniversitesi fen fakültesi biyoloji bölümünden mezun oldu. Halen cerrahpaşa tıp fakültesi histoloji ve embriyoloji anabilim dalında yüksek lisans yapmakta. Şebnem BATUR, 1974 yılında İstanbul'da doğdu. 1998 yilinda Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi"nden mezun oldu. Uzmanlık Eğitimini Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tamamladı. Halen Avrasya Hospital' da görev yapmakta.