KUTLU DOĞUM GECESİ: MEVLİD KANDİLİ VE İNSANLIĞIN
Transkript
KUTLU DOĞUM GECESİ: MEVLİD KANDİLİ VE İNSANLIĞIN
KUTLU DOĞUM GECESİ: MEVLİD KANDİLİ VE İNSANLIĞIN KAVUŞTUĞU BÜYÜK NİMET: HZ. MUHAMMED (S.A.V.) Miladi tarih 571’i gösteriyordu. Fil yılı denilen, Ebrehe’nin büyük ordusuyla , Allah’ın yeryüzüne koyduğu ilk mabed Kâbe’yi yıkmaya gelip ancak büyük bir hezimetle, Kâbe’ye yaklaşamadan dersini aldığı yıl… İnsanlığın beklediği Son Kurtarıcı’ya hamile olan Hz. Amine, diğer anne adayları gibi sıkıntılar yaşamıyor ve tatlı bir meltem gibi kendisini kucaklayan rahmet esintileri altında bir hamilelik süreci geçiriyordu. Ayrıca zaman zaman kulağına fısıldanan müjdeli haberler duyuyordu. Bir gün şunları duydu: “Şüphesiz ki sen ümmetin efendisine hamilesin. Onu dünyaya getirdiğin zaman, “ O’nu her türlü hasetçinin şerrinden, Bir olanın korumasına havale ediyorum” de ve adını da ‘Muhammed’ koy. Amine anne, işittiği bu sözden oldukça etkilenmişti. Kendisi yetim bir çocuk dünyaya getirecekti. Amma bu yetimin, ümmetin efendisi olması ne demekti? Hem şimdiye kadar ‘Muhammed’ diye bir isim duymamıştı. Karnında taşıdığı emanet onun rüyalarına giriyor, bu sayede yükü de biraz hafifliyordu. Bir gün bir rüya gördü. Bu rüyada, vücudundan büyük bir nur çıkıyor, bu nurun aydınlatmasıyla, Basra ve Şam yöresinin sarayları aydınlanıyordu. Bu olaylar öyle bir zamanda oluyordu ki, yeryüzünü büyük bir manevi karanlık kaplamış, insanlık ve bütün mevcudat, bu manevi karanlığı; zulüm ve haksızlığın, batıl mabutlara tapınan insanlığın ağır vebalini çekemez hale gelmişlerdi. Bu durumda, karanlıkları dağıtıp, zulüm ve zulümatı ortadan kaldıracak bir kurtarıcıyı bekleyen yalnızca insanlar değil, bütün mevcudattı. Tarih, 20 Nisan 571’ di. Fil hadisesinin üzerinden yaklaşık elli gün kadar bir zaman geçmişti. Kameri aylardan Rebiülevvel ayının 12’si idi. Süleyman Çelebi Hz.’lerinin ifadesiyle, ‘ol Rebiülevvel ayın nicesi, on ikinci gece isneyn gecesi’ günler pazartesini, saatler ise sabahın seher vaktini gösteriyordu. Gecenin yavaş yavaş aydınlığa dönüşmeğe başladığı bu demde, bütün karanlıkları aydınlığa kavuşturacak bir doğum gerçekleşiyordu. Hz. Amine’nin yanında Abdurrahman b. Avf’ın annesi Şifa hatun ile Osman b. Ebi’l Âs’ın annesi Fatıma hatun vardı. Derken, insanlığın asırlardır beklediği son Sultan, insanlığın hidayet rehberi, olanca kolaylık içerisinde dünyayı şereflendirdi. Âmine anne, yetim olarak Muhammedini dünyaya getirmişti ama O başka çocuklara hiç benzemiyordu. Dudakları kıpırdıyordu. Belli ki bir şeyler söylüyordu. O, ümmetim, ümmetim’ diyor ve ‘Allah sana merhamet etsin’ şeklinde dua ediyordu. Odanın içi bir anda aydınlanıvermiş, doğu ile batı, bu aydınlıkla nura gark olmuştu. Hatta bu nurla, Rum diyarının sarayları görünür olmuştu. Kutlu evin her köşesi adeta nur kesilmiş, gökteki yıldızlar adeta salkım salkım uzanmış, üzerlerine dökülecek gibi olmuştu. Hemen Abdulmuttalib’e haber gönderildi. Zira o, bu durumu tenbih etmiş, torunu doğar doğmaz kendisine getirilmesini emretmişti. Kâbe’de ibadetle meşgul iken haberi alan Abdulmuttalip, hemen eve geldi. Âlemlerin beklediği Nûr bebeği kucağına aldığında, sevinç gözyaşları sakalını ıslatıyordu. Oğulları arasında en çok sevdiği Abdullah’ın yetimi dünyaya gelmiş, manalı bakışlarla kendini süzüyordu. Nûr bebeğin kürek kemikleri arasındaki işaret herkesin dikkatini çekmişti. Tabi bu, din bilginlerinin tarif ettikleri üzere, gelmesi beklenen son Peygamberin ‘Risalet Mührü’ idi. Sıra isim koymaya gelince, Âmine anne görüp duyduklarını Abdülmüttalib’e anlattı. Böylece güzel ve övülmüş İsim, sahibini buluyor, insanlık Muhammed’ine kavuşuyordu. ‘Muhammed’ , ‘Övülmüş’ demekti. Zira O’nu Rabbi övmüş yaratmıştı. Gökte melekler; yerde, önceden gelmiş peygamberler O’nu övmüşler, Peygamberliğini ilan ettiğinde de kadr u kıymetini takdir edecek olan ümmeti O’nu kıyamete kadar övecek ve seveceklerdi. Dede Abdülmuttalip, hemen Nûr torununu alıp Kâbe’ye götürdü. Böylece Kâbe, ilk olarak İmamı ile buluşuyor, üzerinde bulunduğu dünyanın, içinde bulunduğu kâinatın yaratılışının vesilesi ve kendisinin dünyaya konulmasının da sebebi olan istikbalin Hz. Muhammed Mustafa’sına kavuşuyordu. Kâbe etrafındaki insanlar Abdülmuttalib’i tebrik ettikten sonra, çocuğun ismini ne koyduğunu sordular. O da, ‘Muhammed’ deyince, niçin böyle bir isim koyduğunu ve bu ismi nereden aldığını sordular. Abdülmuttalip; “ Rüyamda gümüşten bir silsile gördüm. Ortasından bir direk çıkmış, direk dört kola ayrılmış, bir tarafı semaya, bir tarafı yerin derinliklerine, bir tarafı doğuya, diğer tarafı da batıya doğru yönelip yükseliyordu. Daha sonra sanki bu bir ağaç oluverdi. Her yaprağı nur doluydu. Doğu ve batıdaki herkes bu ağaca yönelmiş, onun dallarından tutunma yarışına girmişlerdi” şeklinde anlattıktan sonra, bu rüyayı tabircilere yorumlattığında, kendisinin bir torunun olacağını, O’nun, göktekilerin ve yerdekilerin övgü ve rağbetine mazhar olacağını söylediklerini, bu yorumun Hz. Âmine’nin söyledikleriyle de uyuştuğunu gördüğünden, torununa bu ismi koyduğunu ifade etmiştir. Peygamberimizin doğduğu gecede, insanları hayrette bırakan bir takım harika ve mucize olaylar meydana gelmiştir. Bunları özetleyecek olursak: 1- Bir yıldızın doğması. O güne kadar görülmemiş parlak bir yıldız, Peygamberimizin doğduğu gece ilk olarak görülmüştür. 2- Kâbe’nin çevresinde yerleştirilmiş putlar, o gece tamamen yüz üstü yere düşmüşlerdir. 3- Sasani imparatoru Kisra’nın sarayının on dört sütunu çatlamış ve saray çürük hale gelmiştir. 4- Mecûsilerin (Ateşe tapanlar), İstahrabat denilen yerde bin yıldan beri hiç söndürmeden yaka geldikleri ve tapındıkları ateş, o gece kendiliğinden sönmüştür. 5- Save gölü denilen ve etraftaki insanların ilah gibi tapındıkları göl, o gece yere batmış ve kaybolmuştur. 6- Büyük bir nur, doğudan batıya tüm alemi kaplamış ve aydınlatmıştır. Bütün bunlar, şuna alamet sayılmıştır ki; Bu gecede doğan bu çocuk, alemi manevi nuruyla aydınlatacak, zulüm ve zulümatı ortadan kaldıracaktır. Yine tüm batıl mabutları ortadan kaldıracak, tevhid inancını insanlığa hakim kılacaktır. Batıl peşinde olan kralların saltanatı yıkılacak ve yerine hak hakim olacaktır. Nitekim, Peygamberimizin getirdiği dini ve daveti ile bütün bunlar gerçekleşmiştir. Allah’ın binlerce salât ve selâmı, sevgili peygamberimizin üzerine olsun. Dünyamızı bu gün de Onun getirdiği dinin saadetiyle saadetlendirsin ve bizleri O’nun büyük şefaatine mazhar buyursu. Tüm Müslümanların Mevlit Kandilini tebrik ediyorum. 21.12.2015 Mehmet ŞAHİN Kırşehir İl Müftüsü