Şeker-İş Dergisi 127.Sayı Okumak İçin Tıklayınız.
Transkript
Şeker-İş Dergisi 127.Sayı Okumak İçin Tıklayınız.
başyazı SOMA FACİASI, İŞ CİNAYETLERİNE KUCAK AÇAN BİR ZİHNİYETİN ESERİ... Türkiye’nin en büyük, dünyanın ise en hazin maden kazaları arasında yerini alan Soma maden faciası, ekmeğinin peşinde koşan 301 kardeşimize mezar oldu, tüten 301 ocak tütmez oldu. Bu acı, sadece bu olayda yaşamını yitiren yüzlerce emekçinin yakınlarının acısı değil, 76 milyonun ortak kederidir. İsa GÖK 2 şeker-iş dergisi • ocak 2011 Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı başyazı Sözün bittiği, yüreklerin dağlandığı acı bir gerçeğin ortasındayız. Soma’da yüzlerce canımızı yitirdik.. Derin hüznün ardında yatan gerçeklerin su üstüne çıkmasıyla; insan hayatına karşı duyulan sorumluluk ve anlayışın neresinde yer aldığımız, çalışma koşullarının barındırdığı ya görmezden gelinen ya da sözde tasarılarla yıllardır ertelenen çarpık uygulamaların içine nasıl itildiğimiz, canımız yanarak bir kez daha tescillendi. Türkiye’nin en büyük, dünyanın ise en hazin maden kazaları arasında yerini alan Soma maden faciası, ekmeğinin peşinde koşan 301 kardeşimize mezar oldu, tüten 301 ocak tütmez oldu. Bu acı, sadece bu olayda yaşamını yitiren yüzlerce emekçinin yakınlarının acısı değil, 76 milyonun ortak kederidir. Tek gayeleri, sofralarına bir lokma aş, çocuklarına daha iyi bir gelecek hazırlamak olan yerin metrelerce altında ekmeğini taştan çıkaran Soma maden emekçilerinin yaşadığı bu iş cinayetinde hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, başta aileleri olmak üzere yakınlarına sabır ve başsağlığı, yaralılara ise acil şifalar dilerim. Ne yazıktır ki bu büyük felaket; ne bir ilk, ne de son olacağa benzemektedir. Özelleştirme, taşeronlaşma ve sendikasızlaştırmadır ki sermayeye yeni rant alanları açarken, çalışma ilişkilerini güvensizleştirir. Yasaların dışında denetimsiz işçi çalıştırmanın yolunu açan istihdam politikaları ile bu ülke çalışanlarını işsizlik ve yoksulluğa mahkum eden ekonomi politikalarını içeren bir çalışma sistemi kurar. İstihdam politikaları çerçevesinde gerek kamu gerekse de özel sektör, denetimsizliği ve yasal boşlukları fırsat bilerek kölelik koşullarında işçi çalıştırmaya devam eder. Dün olduğu gibi bugün de, çalışanın emeğini yok sayarak kendini tayin edici olarak gören, cirosunu hiç durmadan katlayan işveren ve işveren temsilcilerinin iş ve istihdam yarattıkları söylemlerine paralel, inisiyatiflerine kalmış bir düzeni oturtma anlayış ve çabası; emeği hor gören zihniyetin değişmediğini, işveren kesiminin emeğin kutsal bir değer olduğunu hala kavrayamadığını gözler önüne sermektedir. İşte, Soma’da olduğu gibi ülkemizin bir çok yerinde yaşanan bu tam teşekküllü iş cinayetlerinin temel nedeni, milyonlarca işçinin açlıkla, işsizlikle tehdit edilerek, kölelik koşullarında ve denetimsiz çalıştırılmasıdır. Çalışan hak ve güvenliğini en üst düzeyde tutan Sendikamız, örgütlü bulunduğu işyerlerinde özellikle alt işveren kaynaklı sorunların önüne geçmek adına çalışmalarına hız kazandırarak, yaşanması muhtemel hak ve hukuk ihmallerini ortadan kaldırmak adına gerekli olan hukuki mücadeleyi tüm hassasiyetiyle sürdürecektir. www.sekeris.org.tr 3 başyazı Kuşku yoktur ki, özelleştirme ve taşeron sistemi devam ettiği sürece bu katliamlar da devam edecektir. Nitekim, Türkiye’nin üretim gücünü, taşeronlaşma, özelleştirme gibi politikalarla kuşatmaya çalışmak, çıkar gruplarına rant aktarma kaynağı olarak görmek, bu ülkeye karşı yapılan en sorumsuz davranıştır. Sendikalar tarafından yürütülen mücadelenin sonunda, bugün siyasi iktidar, taşeron çalıştırılmasının hukuk ve hakkaniyete aykırı olduğunu kabul etmektedir. Buna rağmen son günlerde kamuoyunda yer alan; özellikle kamuda çalıştırılan taşeron işçilerinin ve geçici işçilerin durumlarının iyileştirilmesi, toplu pazarlık ve örgütlenme haklarının sağlanması ile asıl işyerindeki kadrolara geçirilmesi konularını içeren alt işveren ilişkisi ve iş kanununun bazı hükümlerinde değişiklik yapan kanun tasarısı beklentilerin gerisinde kalmıştır. Bu çerçevede, Sendika olarak yaptığımız değerlendirme çalışmasını kamuoyu ile paylaşmış bulunuyor; emeğin istismarını önleyecek, çalışma ilişkilerini güçlü bir çatı altında toplayacak düzenlemelerin biran önce hayata geçirilmesini ümit ediyoruz. Diğer taraftan da, küresel iş kazaları istatistiklerine göre dünyada üçüncü sırada olan Türkiye, birinci sırada yerini almaya adaydır. Bu konuya ilişkin olarak ülkemizde gerçek manada iş kazaları ve meslek hastalıklarını en aza indirgemek istiyorsak, önceliği insan sağlığı ve güvenliğine veren bir üretim anlayışını egemen kılacak düzenlemeleri yapmamız gerekmektedir. Üstelik henüz 30 Haziran 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun ardından yaşanan uygulama sorunları bir yana; düzenlemeler uzun vadeli strateji ve somut hedefler koyan bir takvime bağlanamamakta; yasaların, kuralların ve standartların oluşturulmasında sendikalara etkin bir görev verilememektedir. Aynı şekilde işyeri ve bölge düzeyinde işçi sağlığı ve güvenliği denetiminde işçilerin doğrudan ve güçlü denetimi güvence altına alınamamaktadır. Altını çizmek gerekir ki, iş güvenliğinde en gerçekçi önlem; insan hayatına karşı ahlaki ve vicdani sorumluluk bilinci ve davranış kültürünü yerleştirmektir. Yasal, teknik ve eğitim önlemleri, risk değerlendirmeleri ile kamu denetimlerinin etkin, sürekli ve düzenli yapılması alınacak hayati önlemler anlamında oldukça önemlidir. İş güvenliği zafiyetini de barındıran Soma faciasında yitirdiğimiz canlar unutulmayacaktır, insan onuruna yaraşır çalışma hayatının oluşumuna katkı sağlayacak her türlü girişimin Sendika olarak takipçisi olacağımızın altını çizmek isterim. Zira, Soma faciasının unutulması veya unutturulmaması, tarihe iz bırakmak ve yeni faciaların önlenmesi adına son derece mühimdir. başyazı Ülkesel Stratejinin Oluşumu Yolunda 3. Etap Ülkemizi derinden sarsan ana gündem maddesinin aslında çok da uzağında olmayan, yine ülkemiz sanayisini yakından ilgilendiren, şeker sektörünü masaya yatıran, pancar şekeri sanayi ve şeker pancarı tarımının geleceğini tüm yönleriyle irdeleyen şeker sempozyumuna geçtiğimiz günlerde ev sahipliği yaptık. Sendikamız Şeker-İş, nihai sonuca ulaşma yolunda hızla ilerleyen başarılı ve etkin çalışmalarına 08-09 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirdiği Şekerin Geleceği 3, Uluslararası Şeker Sempozyumu ile bir yenisini daha eklemiştir. Özelleştirme ve taşeronlaşma uygulamalarından nasibini alan ülkemiz şeker sektörünün geldiği noktadan yarınlara uzanan bir oturum portföyünün yer aldığı Şekerin Geleceği 3 Sempozyumu, uluslararası katılımlı bir platformda gerçekleşmiştir. Türkiye’de şeker sektörünün yeniden yapılandırılması, şeker rejimi ve nişasta bazlı şekerler, gıda ve şeker sektörlerinde sendikal örgütlenme; Türkiye ve Dünyadan İyi Uygulama örnekleri oturumları yurtiçi ve yurtdışından gelen akademisyen, araştırmacı, tıp dünyasının önemli isimleri, Sendika yöneticileri ve siyasilerin de katılımı ile “ülkesel bir strateji” nin oluşturulmasına kaynak sağlamıştır. Nitekim, milyonları içine alan şeker ailesinin sesini duyurmak ve kamuoyunu aydınlatmak adına çıktığımız yolu, aydınlık bir geleceğe kavuşturmak için Türkiye Şeker Fabrikaları’nın kamu gözetiminde yeniden yapılanma modeli ile kalkınması, Sendikamız önerilerini referans alan bir Şeker Kanunu’nun yürürlüğe girmesi Türk şekerini yüceltecek; uluslararası lobilerin yahut rejimlerin esiri olmaktan kurtaracaktır. Sendikamız Şeker-İş; yürüttüğü mücadele ve kararlılık ekseninde gerek pancar üreticisi gerek çalışanlar gerekse kamunun korunması, daha açık bir ifadeyle kamu yararının ön planda tutulması amacına hizmet etmeye devam edecektir. Saygılarımla, Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa GÖK içindekiler 8 10 ŞEKER-İŞ SENDİKASI ADINA İMTİYAZ SAHİBİ İsa GÖK Genel Başkan Haber Korkutan Kanser Raporu Sempozyum Şeker-İş Sendikası’ndan, Şekerin Geleceği Sempozyumu Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Hasan Basri GÜZEL Editör Önsel ÜNAL Yönetim Yeri Şeker-İş Sendikası Genel Merkezi Karanfil Sk. No: 59 Bakanlıklar/ANKARA Tel: 0.312 418 42 73-74 Faks: 0.312 425 92 58 www.sekeris.org.tr info@sekeris.org.tr Organizasyon ve Hazırlık Aren Tanıtım Hizmetleri Tic.Ltd. Şti. Dr. Mediha Eldem Sok. 38/15 Kızılay / ANKARA Tel: (0.312) 430 70 81 www.arentanitim.com.tr info@arentanitim.com.tr Baskı: Aydoğdu Ofset Matbaacılık Ambalaj San. ve Tic. Ltd. Şti. İvedik Organize Sanayi Ağaç İşleri Sitesi 21. Cad. 598 Sk. No: 20 Yenimahalle/ANKARA Tel: 0.312 395 81 44 Faks: 0.312 395 81 45 www.aydogduofset.com aydogduofset@hotmail.com Baskı Tarihi: 09.06.2014 Yayın Türü: Yaygın süreli Ücretsiz Dağıtılmaktadır. (3 aylık dergi) Şeker-İş Dergisi Basın Meslek İlkelerine Uyar 24 > Haber Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa GÖk: “Sendikal Hareketi Canlandıracak Çalışmalarımız Devam Edecektir.” Haber “1 Mayıs İşçinin Kabusu Değil, Bayramı Olmalıdır...” Haber Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök: “Soma’da Yüreklerimiz Yandı” < 28 < 29 içindekiler 30 34 > 38 > Haber Türk-İş: “Yaşananlar Bir İş Kazası Değil, Cinayettir” Basın Toplantısı Şeker-İş ve TZD Yeni Şeker Kanunu Tasarısını Değerlendirdi Haber Şeker-İş’den Compass Grup Komitesine Obasan Uyarısı Sağlık Korkutan Kanser Raporu BM Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) raporuna göre, dünya genelinde kansere yakalanma sayısının gelecek 20 yılda yaklaşık iki kat artarak yıllık 22 milyona, kanser nedeniyle ölüm sayısının da yıllık 13 milyona ulaşması öngörülüyor. WHO’nun kanser konusunda uzman birimi Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı’nın (IARC) 40’tan fazla ülkeden 250 bilim adamının önderliğinde hazırladığı ‘Dünya Kanser Raporu 2014’ açıklandı. Rapora göre, yıllık kansere yakalanma vakaları ve kanser nedeniyle ölüm oranlarında önemli bir artış eğilimi göze çarpıyor. Raporda kanser vakalarının artış eğiliminin çözümü içinse önleyici çalışmalara hız verilmesi ve etkin önlemlerin uygulamaya geçirilmesi gerekiyor. Raporda 2012’de tahmini olarak dünya genelinde 14 milyon olan yeni kanser vakasının gelecek 20 yıl içinde neredeyse iki katı olan 22 milyona ulaşması bekleniyor. Kanser nedeniyle gerçekleşen ölümlerde de benzer bir artışın beklendiği raporda, 2012’de 8,2 milyon ölüm oranının da 20 yıl içinde yıllık 13 milyona çıkacağı öngörülüyor. Rapora göre, 2012 yılında en fazla akciğer, göğüs ve kalın bağırsak kanseri tanıları konuldu. Kanserden ölüm oranlarında da birinci sırayı akciğer kanseri alıyor. 8 şeker-iş dergisi • haziran 2014 Kanser tedavilerinin gittikçe yükselen maliyeti nedeniyle tedavi masraflarının ekonomiler üzerinde büyük yük oluşturmasını ve yoksul ülkelerdeki hastaların tanı ve tedavi imkanlarına ulaşımını olumsuz etkiliyor. Raporda, 2010 yılında kanserin dünya genelindeki maliyeti 1.16 trilyon dolar olarak tespit ediliyor. Obezitenin Sırrı Sağlık Tükürükte Tükürükteki bir enzimin eksikliğinin obeziteyi tetikleyebileceği belirlendi. İngiliz ve Fransız bilim adamlarının araştırması, tükürükte bulunan, nişastayı parçalayarak şekere çeviren ‘amilaz’ adlı enzimin az olmasının obeziteye yol açabileceğini gösterdi. Farklı kilolarda İsveçli kız ve erkek kardeşlerin gen haritasını inceleyen bilim adamları, amilaz geni kopyasının kişiden kişiye değiştiğini (1-20 kopya), kopyaya çok az sahip olanların obeziteye yakalanma riskinin 10 kat arttığını vurguladı. Tarım faaliyetlerinin başlamasının ardından bu yana (yaklaşık 10 bin yıl önce) nişastanın sindirilebilmesi için AMY1 geninin kopyalarının arttığını belirten bilim adamları, her kopyasının obezite riskini yüzde 20 azalttığına dikkat çekti. Limon Asidi Hücreleri Gençleştiriyor Bilim dünyası Japonya’da yapılan bir araştırmayı konuşuyor. Japon araştırmacılar farelerden alınan kan hücrelerinden limon asidi yardımıyla kök hücre ürettiklerini duyurdu. Laboratuvar ortamında kök hücre üretmek için bilim insanları şimdiye kadar gen teknolojisi ve komplike biyokimya yöntemlerinden yararlanıyordu. Japon araştırmacıları ise bu işlemin limon asidi yardımıyla da gerçekleştirilebileceğini iddia ediyor. Japonya’nın Kobe kentindeki RIKEN Araştırma Merkezi’nde çalışan gelişimsel biyoloji uzmanı Haruko Obokata deneylerinde genç farelerden aldığı kan hücrelerini kullanmış. Japon bilim kadını, hücrelerin yüzmekte olduğu sıvının pH-değerini (sertlik derecesini) biraz sitrik asit (limon asidi) kullanarak 5,8’in altına düşürdüğünü belirtiyor. Haruko Obokata limon suyu ya da limonata kadar ekşi olmayan bu sıvıda bazı hücreler sağ kalmayı başaramazken, varlıklarını sürdürebilenler ise kök hücrelere dönüştüğünü kaydediyor. Çok yönlü hücrelerin dönüşmesi Kök hücreler deri, kas, karaciğer ve sinir hücreleri gibi her türlü vücut hücresine dönüşebiliyor. Normal olarak embriyonik kök hücrelerde bu çok yönlülük mevcut. Ancak son dönemde araştırmacılar, laboratuvarlarda insanlardaki normal, erişkin hücrelerden de bu tür çok yönlü hücreler geliştirmeyi başardılar. www.sekeris.org.tr 9 Sempozyum Şeker-İş Sendikası’ndan ‘Şekerin Geleceği Uluslararası Sempozyumu’ Şeker-İş Sendikası, bu yıl üçüncüsünü gerçekleştirdiği Şekerin Geleceği Uluslar arası Sempozyuma bir kez daha damgasını vurdu. Ankara Hilton Oteli’nde gerçekleştirilen Sempozyum, ilk olarak saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından şeker ile ilgili kısa bir slayt ve kamu spotunun izlenmesiyle başladı. Açılış konuşmalarının ardından Şeker-İş Genel Başkanı İsa Gök, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik adına Bakan Yardımcısı Halil Etyemez’e ve 10 şeker-iş dergisi • haziran 2014 TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay’a teşekkür hediyesi verdi. İki gün süren ve dört oturum yapılan sempozyum da “Türkiye’de Şeker Sektörünün Yeniden Yapılandırılması, Şeker Rejimi, Nişasta Bazlı Şekerler ve Sağlık Boyutu ile Gıda ve Şeker Sektöründe Sendikal Örgütlenme ile Türkiye ve Dünyadan İyi Uygulama Örnekleri” adlı konular konuşuldu. Sempozyum konuşmalarının ardından konuşmacılara sempozyum anısına teşekkür plaketleri verildi. Sempozyum Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök: “Zaman, Türkiye’nin Şeker Stratejisini Belirleme Zamanıdır” Sempozyuma Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik adına Bakan Yardımcısı Halil Etyemez, CHP İzmir Milletvekili ve TBMM Sanayi Komisyonu Üyesi Erdal Aksünger, CHP Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, Türkiye Şeker Fabrikaları Genel Müdürü Bülent Üzümcü, Adapazarı Şeker Fabrikası Genel Müdürü Dr. Rüstem Keleş, Türkiye Şeker Fabrikaları eski Genel Müdürü Azmi Aksu, Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, Pankobirlik Genel Müdürü Taner Taşpınar, Türk-İş eski Genel Başkanı Salih Kılıç, TEKSİF Genel Başkanı Nazmi Irgat, Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı İbrahim Yetkin, Avrasya Metal İşçileri Federasyonu Genel Sekreteri Mehmet Soyupek, Gazi Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Vedat bilgin, Gazi Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aydın Başbuğ, İstanbul şişli Memorial Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmek, Ankara Numune Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Münevver Moran, İstanbul Üniversitesi Radyasyon Onkolojisi Bölümü Uzmanı Dr. Yavuz Dizdar, Şeker Kurumu Eski Genel Sekreteri Aysın Ünal, Şeker-İş Sendikası Hukuk Danışmanı Av. Gökhan Candoğan, Şeker-İş sendikası Örgütlenme Müdürü Bahri Topçu, Pankobirlik Yatırım www.sekeris.org.tr 11 Sempozyum Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, “Türkiye AB’nin şeker sektöründe şekillendireceği tablonun neresinde yer alacağı sorususunu kendisine sorması gerekir. Ya AB’nin parlayan yıldızı olacağız ya da bölgenin açık pazarı haline geleceğiz” dedi. durdurulduğunu kaydederek, “Nedenini, niçinini, hatta sonucunu ortaya koyan, araştıran ve belli bir yol haritası çerçevesinde ilerleyen sendikamız nihai olmasa da başarıya ulaşmıştır. Üçüncü sempozyumumuzu gerçekleştireceğimiz bugün ise artık Türkiye’nin şeker stratejisini belirleme zamanıdır ve dolayısıyla da hedefimiz nihai amaca ulaşmaya yöneliktir” dedi. Proje Müdürü Turgut Ağırnaslıgil, Uluslararası Gıda İşçileri Federasyonu Küresel Şeker Koordinatörü Jorge Chullen, Avrupa Gıda, Tarım ve Turizm İşçi Sendikaları Federasyonu Tarım Sektöründen Sorumlu Politika Sekreteri Ard Spahn, Avrupa Uluslararası Pancar Üreticileri Konfederasyonu Genel Sekreteri Elisabeth Lacoste, Türkİş’e bağlı sendikaların yönetimlerinden çok sayıda yönetici ile Şeker-İş Sendikası Şube Başkanları katıldı. Şekerin Geleceği 3 Uluslararası Sempozyumu’nun açılış konuşmasını yapan Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, “Toplumda sosyal, ekonomik, kültürel, sağlık ve demokrasi alanındaki yanlış politikaları engellemek ve kabul edilebilir, rasyonel ve adil politikalar oluşturmak, sendikaların ana gündem maddesi haline gelmiştir. Üstelik sendikaların ideolojik, siyasi, etnik, dini ve kültürel farklılıklara tarafsız bir şekilde yaklaşan, hatta bunları birer zenginlik olarak gören ‘çoğulcu’ yapısı, toplumun değişik gruplarında çıkabilecek kaygıları en aza indirgemektedir” diye konuştu. “Zaman Türkiye’nin şeker stratejisini belirleme zamanıdır” “Tarımsal üretimin yıldızı olan pancarın ve milyonları bulan şeker ailesinin sesini duyurabilmek, toplum yararına hareket sendikacılığı misyonu çerçevesinde kamuoyunu aydınlatmak ve karar vericileri yönlendirmek için başlatılan girişimimiz, yabancı konuklarımızın da katılımıyla uluslararası bir boyuta taşınmıştır” diyen Gök, şeker fabrikalarının özelleştirme cenderesinde ne olacağı belirsizken ikici sempozyum sonucu özelleştirmenin 12 şeker-iş dergisi • haziran 2014 “Türk şeker sanayi güçlendirilmelidir.” Özelleştirme mücadelesinde çok şey öğrendiklerini kaydeden Gök, “Birileri için belki siyaset, birileri için slogan, birileri içinse rakamlardan ibaret bir tablo olan özelleştirme, bizim için ekmek ve gelecek demekti. Sizlerin emek ve özveri ile çalıştığınız, yöresinin belki de tek, tek olmasa da en büyük sanayi kuruluşu, istihdam ve katma değer kaynağı olan şeker fabrikalarımız, gerçek dışı rapor ve söylemlerle, kapatılmak için, bir kez daha söylüyorum, kapatılmak için, özelleştirilmek istendi” ifadelerini kullandı. Kamu gözetiminde üretici ve çalışan ortaklığında, bugün olduğu gibi, kamuya yük olmadan üretime yeniden yapılanma modeli ile devam edilmesi gerektiğini belirten Gök, şöyle devam etti: “Türkiye Şeker Fabrikaları toplum için istihdam, ülkemiz için katma değer yaratmaya devam etmelidir. Bu aşamada hükümetimiz ve siyasilerimizden beklentimiz, yeniden yapılandırma modelinin hayata geçirilmesi noktasında verecekleri destekle, Türk şeker sanayini güçlendirmektir. Avrupa Sayıştay’ı yaptığı değerlendirme ile AB şeker reformunun başarısızlıkla sonuçlandığını, AB’nin dışa bağımlılığının arttırdığını duyurmuştur.” “AB’nin parlayan yıldızı olabiliriz.” İsa Gök, AB şeker rejimi çerçevesinde şeker üreticisi ülke sayısının kademeli olarak altı ülkede sabitlenecek olmasının, rekabet gücü zayıf ülkeleri şeker sektörünün dışına iteceğini belirterek, “AB üyeliğimiz gerçekleştiği taktirde, uygulanacak politikalarla ülkemiz ya AB’nin şekerde rekabetçi yedinci yılldızı olacak ya da kotası transfer edilmiş, bölgenin açık pazarı haline gelecektir. İşte bu nedenle AB’nin şeker sektöründe şekillendireceği tablonunn neresinde yer alacağımız sorusunu kendimize sormamız elzemdir. Uygulamaya geçecek politikalar neticesinde ülkemiz özel şeker fabrikaları ile üretici kooperatifleri açısından bu önemli argümanların masaya yatırılması zorunlu görülmektedir” dedi. Şeker sektörünün geleceği pancar şeker sektörüne emanet edilmedikçe, tıpkı NBŞ cenneti Amerika’da olduğu gibi, Türkiye’de de uygulanacak yanlış kararlar büyük bir siyasi başarısızlığa dönüşecektir. Bu nedenledir ki, gerek Özelleştirme İdaresi’nin finansal yönetim anlayışı gerekse de varlığını pancar üreticileri ile Sendikamıza borçlu olan Şeker Kurumu’nun lobiye teslim olmuş yönetimi, toplumumuz açısından son derece tehlikeli karar yahut kanun tasarılarını ülke gündeminden uzaklaştırmalıdır.” “Sendikalar güç kaybediyor” Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sendikaların güç kaybettiğine dikkat çeken İsa Gök, sözlerine şöyle devam etti: “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yayımlanan 2014 yılı verilerine göre, örgütlenme hakkını kullanabilen işçi oranı yüzde 10’a dahi ulaşamamıştır. Sendikamızın örgütlü olduğu gıda iş kolunda da, çalışan toplam 538 bin 237 işçinin sadece 68 bin 781’i sendika üyesidir. Çalışanın en temel haklarından olan toplu sözleşme hakkından yararlanabilen işçi sayısı ise çok daha düşüktür. Sendikaların bugün yaşadığı güç kaybı, giderek daralan bir bakış açısının, içe kapanışın eseridir. Elde edilen görece güç ve mali kaynaklar ile geçirilen dönemde gelecek iyi okunamamış, ne yazık ki sendikalar örgütlenmeye gerekli önemi vermemişlerdir. Sendikal aidiyeti ve örgütlülüğün gücünü kabul ettirebilme şansı değerlendirilememiştir. İşte burada da, zoru başarmak durumundayız.” İsa Gök, Şeker-İş Sendikası’nın sektörde çalışan alt iş veren işçilerinin toplu sözleşme hakkından yararlanması için mücadele eden ve işçileri örgütleyen ilk sendikalardan olduğunu belirterek, “Sendikamız gıda iş koluna geçtiği 2012 yılından bu yana örgütlenme çalışmalarını hız kesmeden sürdürmektedir. Daha yolun başında olmakla birlikte, biliyoruz ki, yakın bir zamanda sendikamız gıda iş kolunun en etkin sendikal gücü olacaktır” diye konuştu. www.sekeris.org.tr 13 Sempozyum “NBŞ tüketimi ciddi bir tehdittir” “Sendikalar, özellikle üretim alanlarında, toplumun sesi ve sözcüsü, güvenilir bir kaynağı olmalıdır” diyen Gök, “Bunun içindir ki, Şeker-İş Sendikası, kamusal sağlığımızı doğrudan etkileyen NBŞ üretim ve tüketim konusunda ciddi kampanyalar yürütmektedir” dedi. Şeker Sanayinin ekonomik boyutu kadar sosyal boyutuyla da stratejik bir konu olduğuna dikkat çeken Başkan Gök, “Şeker Sanayinin birbirini destekler fabrikaları parçalanmak istendi. Bu gayretler karşısında bizler ne yaptık? Çalıştık, iddiaları ve raporları değerlendirdik, eksiklikleri ve hataları tüm yönleriyle ortaya koyduk. Bıkmadan, usanmadan, ayırmadan, herkese; başta Hükümetimiz temsilcilerinden siyasi partilere; sivil toplum örgütlerinden basın ve üniversitelere; pancar üreticinden şeker işçisine, taşımacısına, besicisine; yöre esnafından halkına ve meslek odalarına kadar her kesime Türk Şeker Endüstrisinin içinde bulunduğu durumu ve çizilen olumsuz senaryonun akıbetini anlattık. Bir gün Özelleştirme İdaresi önünde isyanımızı dile getirirken, ertesi gün Danıştay’da davamızı açtık. İmza topladık, sempozyum yaptık, dünya ne yapıyor diyerek Polonya’ya, Hollanda’ya gittik. Başkanından en yeni üyesine kadar tüm teşkilatımızı sürece dahil etmeye çalıştık” dedi. Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, NBŞ tüketiminin artışıyla ortaya çıkabilecek risklerin, ülkeler açısından ciddi bir tehdit unsuru olabileceğini de vurgulayarak, şöyle konuştu: “Amerika’da son 35 yılda sadece fruktozca zengin mısır şurubu tüketimi kişi başına yılda 200 gramdan 34 kg’a kadar yükselmiştir. 20 yıl içerisinde Amerikalıların yüzde 95’inin şişman ya da obez olacağı, bizzat Amerikalı yetkililer tarafından tüm dünya kamuoyuna duyurulmuştur. Bugün Amerika yediğini ve içtiğini sorgular durumdadır. Gelinen noktada ülke, alınacak önlemlerle, kamu sağlığını kurtarma planlarını hayata geçirmeye hazırlanmaktadır. Alınması gereken mesaj oldukça açıktır. Sempozyum Şeker-İş Sendikası olarak bir masa ve bir sandalye ile yola çıktıklarını ifade eden Gök, “Sendikamız, çalışmaları ile nihai başarıya ulaşma gayreti içerisindedir. Sahip olduğumuz inanç ve dayanışmanın gücü ile yarına umutla bakan Şeker-İş ailesi, geçmiş ile geleceği, gelenek ile çağdaşlığı harmanlayan sendikal mücadelesini sonuna kadar sürdürecektir” dedi. “Bu ülkede uyuyanlar ve uyuma numarası yapanlar var” Sempozyum açılışında konuşan Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) Genel Başkanı Ergün Atalay da bugün Türkiye’nin önüne nişasta bazlı şeker belasını koyduklarını belirterek bunun zararlarını Türk halkına anlatmaya gayret ettiklerini söyledi. Atalay, “Bu ülkede ‘uyuyanlar var, uyuma numarası yapanlar’ var. Uyuyanı uyandırırsınız. Fakat uyuma numarası yapanları uyandırmak zor. Sayın vekillerimiz başta olmak üzere yüksek sesle anlatmaya çalışalım. Yoksa bunun bedelini çocuklarımız ödemeye devam eder” şeklinde konuştu. TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, Şeker-İş ve Türk-İş’e bağlı sendikaların sosyal sorumluluk projeleri üretmeye devam edeceğini belirtti. Sözleri sık sık alkışlarla kesilen Atalay şöyle devam etti: “Biz genelde işçi ücretleri ve işçilerin içinde bulunduğu sıkıntıları kamuoyuyla paylaşan sendikalar olarak biliniyoruz. Bugün Şeker-İş ve diğer sendikalarımız çeyrek asırdır TÜRK-İŞ’e bağlı olarak böyle projeler yapmaya devam ediyorlar. Bugün yapılan sempozyum Türkiye’de sosyal sorumluluk projesi kapsamında değerlendiriliyor ve bunu salondaki değerli davetlilerin büyük bir bölümü biliyor. Çünkü bu insanlar çiftçi kökenli veya eğitimini bu konu üzerinde almış insanlar. Burada konuşulacak olan pancar konusu 74 tane vilayetimizde, 250 bin çiftçimiz ve 10 milyon insanı ilgilendiriyor. Genelde bakıldığı zaman ise Türkiye’yi ilgilendiriyor. Dikkat ederseniz son 10 yıldır Türkiye’nin değişik bölgelerinde yöresel ürünlerde mağazalar arttı. Bundan önce böyle mağazalar yoktu. Yurtdışına gittiğimiz zaman afedersiniz domatese, salataya baktığım zaman sanki tornadan çıkmış gibi gördüm. Türkiye’deki yetişen domatese salataya benzer domatesler yurtdışında da var. Maalesef aynısı son yıllarda ülkemizde hızla artmaya başladı. Biz bunu şu anda fark etmiyoruz ve bunu çocuklarımız ödüyor. Bunun bir bölümünü görenlerimiz var ama bu ülkede zaman zaman bu ifadeyi kullanıyorum ‘uyuyanlar var, uyuma numarası yapanlar’ var. Uyuyanı uyandırırsınız. Fakat uyuma numarası yapanları uyandırmak zor.” “NBŞ’nin bedelini çocuklarımız öder” 1 Mayıs İşçi Bayramı’nda nişasta bazlı şekerler konusunu dilinin döndüğünce ifade etmeye çalıştığını kaydeden Atalay, “Uluslararası Haliç Kongre Merkezinde’ki İşçi Sağlığı ile alakalı kongrede orada anlatmaya çalıştım. Bir Et-Balık Kurumumuz vardı bu ülkenin sigortasıydı ve özelleştirme furyasından oda nasibini aldı. Şimdi ülkeyi yönetenler “yanlış yaptık” diyor. Bu Et Balık Kurumu et sektörünün sigortasıydı. Biz o zamanlar inanın dilimiz döndüğünce derdimizi anlattık. Maalesef kamuoyuna derdimizi anlatmaya gücümüz yetmedi. Özelleşme furyasının öncülüğünü patronlar, televizyonlar gazeteler yapıyordu. Şimdi geldiğimiz nokta hiç iç açıcı değil. Amerika ve Fransa bu sevdadan vazgeçti. Hiç gerçek pancarla sahtesi bir olur mu? Hiç tarlada yetişenle laboratuvardan geçen ürün bir olur mu? Ama maalesef bugün Türkiye’nin önüne nişasta bazlı şeker belasını koydular. Ama bunu anlatmaya gayret ediyoruz, İsa kardeşim ve onun arkadaşları bunu anlatmaya gayret ediyor. Sayın vekillerimiz başta olmak üzere yüksek sesle anlatmaya çalışalım. Yoksa bunun bedelini çocuklarımız ödemeye devam eder” dedi. “Onu kapat, bunu kapat anlayışı var” Türkiye’de yirmi dört tane Bakanlığın olduğunu ve bu Bakanlıklarda iki tanesine Beyaz Türkler ismini verdiğini ifade eden Atalay, “Bunlar genellikle Hazine ve Maliye Bakanlığı’dır. Öbür bakanlıklara da bir şey götürdüğün zaman oda diyor ki ya bu ülke bundan zarar ediyor. Çünkü adam hayatında pancarı bilmiyor ki adam hayatında ma- 14 şeker-iş dergisi • haziran 2014 dene inmemiş. Madeni anlatıyoruz Maliye Bakanlığı’na, Hazine Bakanlığı’na ‘kapatın’ diyor. Onu kapat bunu kaldır ne olacak bu işin sonu? Bir ülkede su yoksa sıhhat yoktur. Ama biz bir günden bir güne erozyon nedir, su nedir, bu ne getiriyor, ne götürüyor? Bir derin araştırmak gerekiyor. Bakın çeşmeler akıyor akmadığı zaman ne olacağını anlarsınız. Ben 1999 depremini yaşadım. Bizim her tarafımız su fakat depremden dolayı on gün hiç su görmedik ve bunun kıymetini elli yaşında anladım. Su konusu çok önemli. Çünkü bunlar hayat ve pancar da buna bağlı bir iş. Özelleştirme ile alakalı az öncede bahsettim onu kapat bunu satın anlayışının bir versiyonunu Yatağan’da yaşıyoruz” dedi. Atalay, konuşmasına şöyle devam etti: “Bundan 4 sene evvel Sayın Başbakana şeker ile ilgili raporu götürdüm ve “Sayın Başbakanım bu sattığınız fabrikaların fiyatları, şu arsa bedeli, getirdiği ve götürdüğü bunlar” dedim. Biz bu konuyu Hazine’ye, Maliye’ye ve Özelleştirme Yüksek Kurulu’na anlatamadık. Benim bu söylemlerime Sayın Başbakan “İncelettireceğim” dedi ve inceletti. Ve özelleştirme durdu. Şimdi Yatağan’da ihalesi satılan ücret şu, orada ki taşınmazlar ve liman, mal varlığının inanın beşte biri. Aynı raporu geçen hafta Sayın Başbakana sunduk. Başbakanı ikide bir nasıl bulacağız? Ondan evvel bu ülkede sekeri idare edenler var ve bunu onlara anlatmamız gerekiyor. Maalesef biz onları bulmakta zorluk çekiyoruz. Bu ülkede Türk-İş 62 yıldır var. 450 şubesi, 35 tane genel merkezi ve 770 bin üyesi var. Son yıllar da her ne kadar bazı siyasiler sendikaları zorlasa da biz örgütlü çalışanların dörtte üçü Türk-İş’i oluşturuyoruz. Türk-İş bu ülkede bir markadır. 1 Mayıs’ta biz çıktık dedik ki Türk-İş, işçinin sorununu tek başına Kadıköy’de anlatacak. Biz kürsüden derdimizi sıkıntımızı anlatalım. Türk-iş 62 yıl evvel işçinin, Türkiye’nin yanındaydı. Şimdide işçinin ve Türkiye’nin yanındadır”. “Şeker sanayinin ülkeyi kalkındırıcı etkisi vardır” Şeker sanayisinin ülke ekonomisi için çok önemli bir yere sahip olduğunu belirten PANKOBİRLİK Genel Müdürü Taner Taşpınar ise “Şeker sanayisinin ülke ekonomisine katkısı çok yüksektir. Bu katkılar doğrudan ve dolaylı olarak örgütlenmekte tarım sanayi ittifakı üzerinden tüm ülke ve bölgeleri saran çok etkin bir düzeye yükselmektedir. Bu katkı pancar üreticisinden nakliye, devlet hazinesinden memur ve işçi ücretlerine değin doğrudan gelir yaratan mekanizmanın örgütlenmesi anlamına gelmektedir. Dolayısıyla etkisi tüm bu doğrudan gelir ka- Sempozyum PANKOBİRLİK Genel Müdürü Taner Taşpınar, “Ülkenin menfaatleri doğrultusunda fabrikalarımızın ve çiftçilerimizin verimliliğini artıracak politikalar geliştirmeliyiz,” dedi. lemleri ülke ekonomiden katlanarak yarattığı katma değer oranına eşittir. Bu sayede bölgesel ve hukuksal kalkınma için temel bir araç organize edilmekte ve işletilmektedir. Şeker fabrikaları ülkenin şeker ihtiyacının karşılamasının ötesinde şeker sanayinin ülkeyi kalkındırıcı, bölgeler arası eşitliği sağlayarak birçok kesimi gelir yaratıcı etkisi de ön plana tutulmuş olduğu söylenebilir. PANKOBİRLİK şu anda şeker sektöründe üretilen şekerin yüzde kırkını karşılamaktadır. Dolayısıyla şeker fabrikalarının aslında baktığınız zaman ciddi anlamda katkılar yaptığını görmek mümkündür” dedi. “Şeker Stratejik bir ürün olarak kabul edilmelidir” Şeker fabrikalarında yapılacak olan özelleştirmenin sadece fabrika çalışanları ve sendikaları değil, alınan kararın bütün toplumu ilgilendireceğini ifade eden PANKOBİRLİK Genel Müdürü Taner Taşpınar, “Özelleştirmede amaç rekabetin yeniden tesisidir. Aynı zamanda özelleştirme tüm toplumu ilgilendiren bir karardır. Ancak özelleştirme fikri uygulama sürecince birçok problemi beraberinde getirmektedir. Sağlam ve temel kurallara oturtulmamış, özelleşme ruhunun tersine yapılan uygulamaların sonucu bir takım sosyal sorunların ortaya çıkması kaçınılmaz olmuştur. Sonuçta özellikle tarıma dayalı sanayi özelleşmesinde yaşandığı gibi hem ilgili sektörlerde üretim olumsuz etkilenmiş, hem de yapısal dönüşüm getirdiği sancılar ve işsizlik artmıştır” şeklinde konuştu. Özelleştirme konusunda önümüzde iki seçeneğin bulunduğuna vurgu yapan Taşpınar, şöyle konuştu: www.sekeris.org.tr 15 Sempozyum “Ya fabrikaların bir kısmını arsa spekülasyonuna konu edeceğiz, kalanları ise küresel fabrika kurumumuzda çalıştırıp işçilerimizi yoksul bir şekilde yaşamaya mahkûm edeceğiz ya da fabrikalarımız ve çiftçimizin verimliliğini ve karlılığını artıracak ülkenin menfaatleri doğrultusunda üretim yapacağız. Bizce doğru sadece tek bir seçenek vardır; oda ikinci seçenektir. Şeker stratejik bir ürün olarak Türkiye halkına ve ulusal çerçevede her yere hizmet etmelidir. Özelleştirme mal varlığı satışı şeklinde değil mutlak bağlayıcılık yoktur. Mülkiyet hakları kalması kaydıyla işletme haklarıyla kurumlara devredilebilir. Nitekim mülkiyet kamuda kalma kaydıyla mal ve hizmet üretim işletmesinin özel sektöre devredilmesi hükmü yürürlükte olan “2983 Sayılı Tasarruflar Teşviki Ve Yatırımların Hızlandırılmasına Dair Kanun’da” yer almaktadır. Özelleştirme örneklerine bakacak olursak bunun en kötü örneği Et Balık Kurumu’dur. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ise çok önemli sorunlar ortaya çıkartabilecektir.” Tarıma dayalı KİT’lerin kendi faaliyet alanı dışında başka sektörlere etki ederek ülke ekonomisine katkı sağlayan yapılar olduğuna da dikkat çeken Taşpınar, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Devletin de içinde olduğu işçi, çiftçi modeli olmalı” “Et Balık Kurumu ve Süt Kurumu özelleştirmesinden 16 şeker-iş dergisi • haziran 2014 sonra bu sektörlerde ciddi problemler ortaya çıktığı için devletimiz bu kritik sektör üzerinden etki sağlayarak kurumu yeniden hayata geçirmek zorunda kalmışlardır. Diğer ülkelere bakarsak Rusya’da devlet şeker fabrikalarını özelleştirmiş yüzde 50’sini devlet yüzde 50’sini özel sektöre devretmiştir. Kooperatiflerin şeker sektöründe ki yerine bakarsak buna ABD örneğini verebiliriz. Antitröst yasalar sayesinde sektör çiftçiye geçebilecek şekilde düzenlemeler içeriyor. Yani fabrikalar önce özelleştirilmiştir sonra da kooperatifleştirilmiştir. Dolayısıyla bu güzel örneklerin Türkiye’de de PANKOBİRLİK’i örnek verebiliriz. Tabana yayılmış çiftçi sermayesi 1 milyon 564 bindir. Aslında sermaye yapısı sayesinde bu kendisini göstermiştir. Bunun en güzel örneği olarak Konya Şeker verebiliriz. Bu modellerin hepsi bizim bünyemizde mevcut. Türkiye’de ki ethanolün yüzde elli dördünü karşılıyoruz. Şeker rekabetine Türk Şekerin özelleşmesine en güzel model çalışanlar ve PANKOBİRLİK’tir. Önerimiz; özelleştirme sürecinde rekabetin ve fiyatların optimum düzeyde çalışmasıyla hedefleniyorsa tarımsal üretimde, rekabette ve fiyat aralığında optimum koşullar oluşturulmalıdır. Kanaatimize göre uluslararası alanda rekabet etmemizi sağlayacak olan fabrikaların üreticilerle kuracağı sağlıklı bir ilişki fiyat ve maliyet düzeyinde olacaktır. Bu niteliklere ait bir yapıda fabrikanın işletme hakkı yöntemi düşünülmelidir. Sonuç- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bakan Yardımcısı Halil Etyemez, Türkiye’nin hedefinin tarımsal ekonomik büyüklük açısından 2023 yılında ilk beş ülke arasında yer almak olduğunu söyledi. Etyemez: “Gıda sektörü küresel önem taşımaktadır” Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bakan Yardımcısı Halil Etyemez de, dünyada, gıda sektörünü sadece ulusal ve bölgesel önem taşımadığını, aynı zamanda küresel bir öneme de sahip olduğunu belirterek, “Ülkemiz açısından gıda sektörü, diğer sektörlerin içerisinde farklı bir öneme sahiptir. Bu açıdan, Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan önemli yatırımların, gıda üretiminin devamlılığını sağlayacak şekilde planlanmış olması, bunun önemli göstergelerinden biridir” diye konuştu. Hükümetin son yıllarda tarıma verdiği teşvik ve gerçekleştirdiği reformlar hakkında da bilgiler veren Etyemez, ‘Hükümetimiz döneminde gıda sektörünün yaşam alanını oluşturan tarım sektöründe büyük reformlar yapmamız, verdiğimiz teşvikler ve gerçekleştirdiğimiz yatırımlar bu konuya bakış açımızın en önemli göstergesidir. Verilen teşvik ve yapılan yatırımları, rakamlarla somutlaştırmak gerekirse; tarım sektörüne yapılan teşvikler 2002 yılında 1,868 Milyar TL iken, bu teşvikleri 2013 yılında yaklaşık 9 Milyar TL’ye çıkardık. Son 12 yılda çiftçilerimize verilen nakit destek miktarını yüzde 365 arttırdık. 2003 ila 2013 yılları arasında çiftçilerimize 60 Milyar TL nakit destek verdik. 2014 yılında ise üreticilerimize; 9,7 Milyar TL tarımsal destek vereceğiz. 2003-2013 döneminde toplam 4 Milyar 657 Milyon TL mazot desteği ödemesi yaptık” dedi. Etyemez ayrıca, Türkiye’nin, tarımsal ekonomik büyüklük açısından; 2002’de Avrupa’da 4. dünyada 11. Sırada yer aldığını, bugün ise Avrupa’da 1. dünyada 7. Sırada yer aldığını söyledi. Etyemez, bu konudaki hedeflerinin 2023 yılında dünyanın ilk 5 ülkesi arasında yer almak olduğunu kaydetti. www.sekeris.org.tr 17 Sempozyum ta fabrikaların verimli çalışması durumunda ekonomiye, sosyal politikaya, bölgesel kalkınmaya, toplumsal barışa olumlu katkılarının yanında devlet bütçesine de özelleştirmesinden elde edeceği gelir sekiz on yıllık bir sürede sağlayabilecektir.” Şeker fabrikalarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili de PANKOBİRLİK’in görüşlerini dile getiren Taşpınar, “Fabrikaların işletme alanı dışında ki arazilerin satışı fabrikaların ise o sürede devlete ait olması işletme hakkı devretme yöntemi ile devrinin bu dönem içerisinde verimlilik artışının gerçekleşmesi durumunda da mülkiyetiyle birlikte birliğimize ve çalışanların içerisinde bulunduğu bir oluşuma devredilmesini önermekteyiz. Bu model hammadde üreten çiftçinin ve çalışanın elini taşın altına koyacağı üretici işletme devri modelinin hayata geçirilmesi projesidir. Bu projeyle orta ve uzun vade de bu sektörde geçimini sağlayan tüm kesimler kazanacak, sosyal barış korunmuş olacak devlet hazinemiz masraf yapmadan bir özelleşme gelirinin çok üzerinde bir gelir elde etmiş olacak. Bu önerimiz kazan kazan anlayışının üzerindedir” ifadelerini kullandı. Sempozyum Oturumlar İlgi Odağı Oldu Açılış konuşmalarının ardından öğleden sonra oturumlara geçildi. 1. Oturumda ‘Türkiye’de Şeker Sektörünün Yeniden Yapılandırılması’ konusu ele alındı. Oturum Başkanlığını Gazi Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Vedat Bilgin yaptı. Oturumda, Gazi Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişikleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof Dr. Aydın Başbuğ, ‘Şeker Sanayi’ için önerilen modelin mali ekonomik ve idari yanlarını ele alan bir sunum gerçekleştirdi. Başbuğ’un ardından söz alan Avukat Gökhan Candoğan, özelleştirmeye ilişkin davaların hukuki boyutunu değerlendirdiği bir konuşma yaptı. PANKOBİRLİK Genel Müdürü Taner Taşpınar da yeniden yapılandırma modeli üzerinde pancar üreticilerinin görüşlerini dile getiren bir sunum gerçekleştirdi. İkinci oturumun ana konusu ise ‘Şeker Rejimi ve Nişasta Bazlı Şekerler’ oldu. 2. Oturumun başkanlığını Şeker Kurumu eski Genel Sekreteri Aysın Ünal yönetti. Katılımcılardan Avrupa Uluslararası Pancar Üreticileri Konfederasyonu Genel Sekreteri Elisabeth Lacoste, ‘AB ölçekli Şeker Rejimi Politikaları, Topluluk Pazar Üreticileri Açısından’ başlığı altında 18 şeker-iş dergisi • haziran 2014 bir sunum yaparak, işin uluslar arası boyutta geldiği nokta hakkında bilgiler verdi. İlk oturumda olduğu gibi Avukat Gökhan Candoğan, konunun Türkiye boyutunu değerlendirdi. Yapılan sunumlar, AB pancar üreticilerinin, AB Komisyonunun ve ülkemizin konumunun anlaşılması açısından eşsiz bir fırsat yarattı. Üçüncü oturumda ise Gıda ve Şeker sektörlerinde Sendikal Örgütlenme Türkiye ve Dünyadan verilen örneklerle masaya yatırıldı. Oturum Başkanlığını Türk-İş Genel Eğitim Sekreteri Teksif Genel Başkanı Nazmi Irgat yaptı. Konu, Uluslar arası Gıda İşçileri Sendikaları Federasyonu Küresel Şeker Koordinatörü Jorge Chullen ve Avrupa Gıda, Tarım ve Turizm İşçi Sendikaları Federasyonu Tarım Sektöründen Sorumlu Politika Sekreteri Ard Spahn tarafından küresel perspektifte ele alındı. Şeker-İş Sendikası Örgütlenme Müdürü Bahri Topçu da konunun Türkiye ayağını değerlendirerek, Türkiye’de örgütlenmenin önündeki engelleri anlatan bir sunum gerçekleştirdi. Sempozyumun 4. konusu ise Nişasta Bazlı Şekerlerin Sağlık Boyutu oldu. Sözkonusu oturumun başkanlığını Ankara Numune Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Münevver Morgan yaptı. Konu hakkında İstanbul Üniversitesi Radyasyon Onkoloji Bölümü Uzmanı Dr. Yavuz Dizdar, yaptığı kapsamlı araştırmalardan örnekler sundu. Dizdar’ın özellikle hormonlu gıdalar hakkındaki açıklamaları büyük bir ilgi topladı. İstanbul Şişli Memorial Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez de, Mısır Şurubu Şerbetinin insan sağlığına olumsuz etkilerini anlatan bir sunum gerçekleştirdi. Sönmez, konu hakkında görsel basında kamu spotu yapılmasının etkili olacağına değinerek, bu konuda tavsiyelerde bulundu. Sempozyum www.sekeris.org.tr 19 Sempozyum Sempozyumdan Kareler 20 şeker-iş dergisi • haziran 2014 Sempozyum www.sekeris.org.tr 21 Şeker Özel Sempozyuma Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, AKP Erzurum Milletvekili Adnan Yılmaz, MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof Dr. Mevlüt Karakaya kutlama telgrafı gönderdiler. Şekerin Geleceği 3 Sempozyumuna yoğun işleri sebebiyle katılamayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bir kutlama telgrafı gönderdi. Başbakan Erdoğan’ın telgrafı şöyle: “Şekerin geleceğinin bütün yönleriyle ele alınacağı sempozyuma nazik davetiniz için teşekkür ediyorum. Düzenlenen bu önemli buluşmaya iştirak etmek üzere ülkemizde bulunan değerli konuklarımıza ve tüm katılımcılara sempozyuma katkılarından dolayı teşekkürlerimi iletiyor, başarılar diliyorum. Uluslar arası Katılımcı Şeker Sempozyumu’nun şeker üreticilerimizin sıkıntılarının dile getirilmesi ve çözüme kavuşması noktasında verimli sonuçlara sahne olmasını temenni ediyor, size ve tüm katılımcılara sevgilerimi selamlarımı sunuyorum. Recep Tayyip Erdoğan.” 22 şeker-iş dergisi • haziran 2014 Başbakan Erdoğan’ın dışında davetli olup programları sebebiyle sempozyuma katılamayarak, kutlama ve başarı telgrafı gönderen diğer isimler ise şöyle: • TBMM Başkanı Cemil Çiçek • Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker • Sağlık Bakan Yardımcısı Agah Kafkas • Ak Parti Erzurum Milletvekili Adnan Yılmaz • Ak Parti Burdur Milletvekili TBMM Başkanlık Divanı Üyesi Bayram Özçelik • Ak Parti Kayseri Milletvekili Prof Dr. Pelin Gündeş Bakır • AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil • MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mevlüt Karakaya • İzmir Milletvekili MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural • Türk-iş Genel Sekreteri Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak • Kristal İş Sendikası Genel Başkanı Bilal Çetintaş Ayrıca çok sayıda sivil toplum kuruluşu da sempozyum dolayısıyla tebrik telgrafı gönderdiler. Şeker Özel Şeker-İş’in Sempozyumu Dünya Gıda İşçileri Federasyonu’nun Web Sitesinde Dünya Gıda İşçileri Federasyonu (IUF) Şeker-İş tarafından bu yıl 3 üncüsü gerçekleştirilen Şekerin Geleceği 3 Uluslararası Şeker Sempozyumu’na önemli bir yer ayırdı. Konuyla ilgili olarak hazırlanan haberde özetle; sempozyumun temel politika konularının şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ve NBŞ kotalarının arttırılmasından oluştuğu belirtilerek, Şeker-iş Sendikasının özelleştirmenin durdurulması konusundaki başarısına da özel vurgu yapıldı. Yazıda ayrıca Şeker-İş Sendikasının IUF üyesi olmamasına rağmen konuya ilişkin olarak IUF’dan da katılımcı istediğine dikkat çekildi. Bu bağlamda IUF Şeker Sektörü Koordinatörü’nün de Sempozyuma katıldığı belirtilerek, Koordinatörün özelleştirme süreci ile birlikte çalışanların iş sağlığı ve güvenliği koşullarının bozulduğuna ve ayrıca çok uluslu şirketler, taşeronlaşma ve istikrarsız işler ile birlikte sektördeki çalışma koşullarının gittikçe kötüleştiğine dikkat çektiği ifade edildi. Yine aynı yazıda Çumra Şeker fabrikası ziyaretinden de bahsedildi ve fabrikanın üretimleri ile Şeker-İş’in bu işyerinde akdettiği toplu iş sözleşmesinden övgüyle bahsedildi. Son olarak ülkemizde Soma’da meydana gelen elim maden kazasına temas edilerek bu kazada ölen vatandaşlarımız için taziyeleri sunularak hazırlanan raporlara göre bu ölümlerin özelleştirme ile kötüleşen iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin yetersizliğinden kaynaklanan sorunlara işaret edildi. İsteyenler bu yazının orijinaline aşağıdaki linki tıklayarak ulaşabilirler. http://www.iuf.org/sugarworkers/turkey-sekerinternational-sugar-symposium-8-9-may-2014/ www.sekeris.org.tr 23 Şeker Özel Şeker-İş Sendikası Başkanı İsa Gök: “Sendikal Hareketi Canlandıracak Çalışmalarımız Devam Edecektir” Şeker-İş Başkanlar Toplantısı Şeker-İş Sendikası Genel Merkezi’nde gerçekleştirildi. Genel Başkan İsa Gök, toplantıda yaptığı konuşmada, çalışma hayatını ilgilendiren konularda yapılacak yasal düzenlemelerle alakalı olarak Şeker-İş Sendikası’nın haklı mücadelesine devam edeceğini söyleyerek, “Sendikal hareketi canlandıracak çalışmalarımız devam edecektir” dedi. Türkiye’nin 2014 yılına iki olumsuz rüzgarın etkisinde girdiğini belirten Başkan Gök, “Biri küresel piyasalarda hissedilen şiddetli rüzgarlar, diğeri ise iç siyasette yükselen tansiyondu. Bu dönem içerisinde; siyasi arenadaki çalkantının etkisinden kurtulamayan ülkemiz, 30 Mart seçimlerini geride bıraktı. Bu noktada, yeni yerel seçim sonuçlarının milletimize ve ülkemize hayırlı olmasını dilerim” diye konuştu. “Eldeki fırsatlar iyi değerlendirilmelidir” Başkan İsa Gök, Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada lider ülke olabilmesi için sürdürülebilir üretim politikaları yürütmesi gerektiğini ifade etti. Ülkemizin lehine politika üretme ve geliştirme sürecinde, ekonomik büyümeyi sağlamak adına eldeki fırsatların iyi değerlendirilmesi gerektiğini belirten Gök, 24 şeker-iş dergisi • haziran 2014 “Dünyada her yıl yaklaşık 77 trilyon dolar üretim yapıldığı göz önünde bulundurulduğunda, bu üretim pastasından olabildiğince pay almak şarttır. Ancak bu şekilde; ekonomik büyümemizdeki ivme kaybından, yüksek enflasyona, artan işsizliğe ve bozulan dış finansman yapısına çare bulunacaktır. Türkiye için siyasi iradenin etkili bir eylem planı hazırlığına girişmesi gerekmektedir. Bu eylem planının ana konularından biri de mutlaka tarım ve gıda sektöründe yaşanan sıkıntıya çare oluşturabilecek çözüm önerileri olmalıdır” dedi. “Acil bir eylem planına ihtiyaç var” Tarım ve gıda güvenliği açısından acil bir eylem planı oluşturacak güçlü bir siyasi iradeye ihtiyaç olduğunu belirten Gök, “Ülkemiz tarım ve sanayisinin can damarı pancar şekeri sanayisinin önünün açılması adına geç kalan adımlar biran önce atılmalıdır. Bir sonraki aşamada ise pancar ve şeker üretimimiz Avrupa Birliği standartlarına yükseltilmelidir” yorumunda bulundu. Şeker pancarı tarımı ve pancar şeker sanayisinde yaşanması muhtemel bir kırılganlığa dur demenin bu alanda hizmet verenlere düştüğünü anlatan Gök, konuşmasına şöyle devam etti: “Nüfusumuz sağlıklı beslenmelidir” Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, 77 milyonu bulan nüfusun sağlıklı beslenmesinin önemine atıf yaparak, sözlerine şöyle devam etti: “Türk pancar şekeri sanayisi, şahıs tekeline hizmet eden nişasta bazlı şekerlere kurban edilmemelidir. Çünkü ülkemiz, Avrupa Birliği ülkeleriyle karşılaştırıldığında Almanya ve Fransa’nın ardından üçüncü büyük şeker üreticisi ülkedir. Fransa’da NBŞ oranı yüzde 0, Almanya’da ise yüzde 1,9 olarak seyretmektedir. Bir başka önemli şeker üreticisi İngiltere ve Hollanda da bu oran yüzde 0’dır. Bu temel kıstas çerçevesinde ülkemizdeki NBŞ oranının da yüzde 1-2 civarında olması gerektiği açıktır. Dünya ülkelerinde olduğu gibi milli menfaatleri gözeten ülke politikaları şeker sektörünü pancar şekeri üzerinden yö- netirken, ülkemizde NBŞ oranının yüzde 15’e kadar çıkıyor olması düşündürücüdür. Keza, şeker sektörünün çiftçi ayağı olmadan idame ettirilmesi mümkün değildir.” Başkan İsa Gök, bu konuda açılan davaların büyük bir kararlılıkla sürdüğünü de belirterek, “Mücadelemiz, şeker pancarı üretimi ile üretimde çeşitlilik sağlanarak katma değerin arttırılması, NBŞ ve yapay tatlandırıcı lobisinin sınırlarının giderek azaltılması içindir. Önümüzdeki süreçte, belirlenen özelleştirme yönteminin terk edilerek, Sendikamızın 2005 yılından bu yana sürdürdüğü hukuk mücadelesi ve kamuoyuyla paylaştığı araştırmaların yeni politika oluşumlarında yerine oturacağına inanıyor, şeker sektörünün geleceğine yönelik kaygıların artık son bulmasını yürekten temenni ediyorum” şeklinde konuştu. “Çalışma hayatı yeniden şekilleniyor” Başkan Gök, konuşmasının son bölümünde ise örgütlenme konusuna değindi. Şeker-İş’in önümüzdeki döneme etkin ve güçlü bir sendikal örgütlenme tavrı ile hareket edeceğini belirten Gök, “Zira Sendikamız, üyelerinin insan onuruna yaraşır çalışma hakları ile sektörün üretim gücünün artması arasında doğrudan bir bağ olduğunu düşünmektedir. Ekonomide kamu ağırlığının olduğu dönemde işçilerin belirli bir kısmını kapsayan örgütlenme modeli, özelleştirme ile kamu işletmelerinin özel işyerlerine dönüşmesi sürecinde ciddi şekilde sekteye uğramıştır. Sendikaların toplumsal ve siyasi yaşamda etkili olmalarını engelleyen gidişat, toplum yararına hareket sendikacılığı olgusunu zayıflatarak sivil toplumun gücünü azaltmaktadır. Bu nedenle günümüzde tüm dünya ülkeleri sendikalar örgütlülüğü artırmayı ve sendikal hareketi canlandırmayı gündemlerinin birinci maddesine yerleştirmişlerdir. Kısaca çalışma hayatı yeniden şekillenmektedir. Sendikal hareketi canlandıracak çalışmalarımız kararlılıkla sürdürülecektir” diye konuştu. Şeker-İş Sendikası Şube Başkanları da, bölgelerinde gerçekleştirdikleri örgütlenme çalışmaları başta olmak üzere üyelerin çeşitli beklentileri hakkında açıklamalarda bulundular. Toplantı iyi temennilerin ardından son buldu. www.sekeris.org.tr 25 Şeker Özel “Şeker özelleştirmesiyle büyük bir bedel ödettirilmeye çalışıldığı aşikardır ve bu tablo karşısında, NBŞ lobisiyle çıkarları ortak bir grup şeker ihraç eden ülkenin muhatabı olacağımız da kesindir. Bu nedenle Sendikamız, tarladaki pancar üreticisinden hayvan yetiştiricisine, süt ve et üreticilerine, alkol, maya, ilaç sanayine ve dünya pazarında her geçen gün giderek artan payıyla biyoetanol üretimine değin uzanan üretim zincirini koruyan ve teşvikini içeren alternatif bir model hazırlamıştır. Bu alternatif model, şeker sektörünün tüm paydaşlarını temel bir çatı altında toplayarak, dünya ülkelerinin benimsediği, çağdaş, rekabet edebilir rasyonel bir üretimi sürdürmenin şartlarını ortaya koymaktadır. Bu yeniden yapılanma modelinin hayata geçmesiyle özelleştirme girişimleri de son bulacaktır. Ülkemiz şeker sanayinin en büyük kuruluşu olan Türkşeker’de yaşanan kadro eksikliği sorunumuz artarak devam etmektedir. Üretim sürecimiz neredeyse durma noktasına gelmiştir ki sektörümüz; 2014-2015 kampanya döneminin gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceği konusunda ciddi bir soruyla karşı karşıyadır.” Başkan Gök, 2000 yılında Türkiye Şeker Fabrikaları bünyesinde memur, sözleşmeli ve işçi olmak üzere toplam 30 bin 612 personel çalışmakta iken; bugün bu sayının yaklaşık yüzde 60 oranında azalarak 12 bin 557 kişiye kadar düştüğünü ifade etti. Başkan Gök, taşeron işçi sorununun ise çığ gibi büyüdüğünü de vurguladı. Şeker Özel 26 şeker-iş dergisi • haziran 2014 10 Altın Öneri Yoğunluk yüzünden öğünlerini masa başında yemek zorunda kalan çalışanlar; beslenme konusunda daha dikkatli olmalılar. Obezite ile ilgili çalışmalar yapan Dr. Fevzi Özgönül konu hakkında bilgiler verdi. Aşırı spor vücudun dengesini bozuyor Genelde masa başında çalışanların kilo problemi mutlaka olur diye düşünülür. Yediğiniz yemekleri hareket edemezseniz yakamazsınız, böylece bu yemekler sizde göbek, basen veya kalça olarak kalır zannedilir. Aslında yediğimiz yemekler vücudun ihtiyacı olan besinleri içerir ve harcanmasına gerek yoktur. Harcamak adına aşırı spor yapmak aksine vücudun enerji dengesini bozar. Aslında masa başında çalışanlarında, çok kolay birkaç öneri ile kilo almaması, hatta kilo vererek ideal bedene dönmesi bile mümkündür. www.sekeris.org.tr 27 Sağlık Masabaşında Çalışanlar Dikkat!.. 1- Masa başında çalıştığımız, bedenen çalışmadığımız için, yemek yerken ekmekten uzak duralım, gerekirse daha çok yemek yiyelim fakat doymak adına ekmek yemeyelim. Yaklaşık 3 gün içinde vücudunuz bu duruma alışacaktır. 2- Hareketsiz kaldığımızda çalışması yavaşlayan organımız sindirim sistemimizdir. Bağırsakların içerisindeki yiyecekleri vücut içine emebilmek için, bizim az da olsa hareket etmemize ihtiyaçları vardır. Bu nedenle hastane koridorunda yürüyen hastalar aklımıza gelsin ve yavaş da olsa bağırsakların hareketlenmesi için biraz olsun yürümeye gayret edelim. 3- Gün içerisinde masa altında bacaklarımızı karnımıza doğru çekip bıraksak bile hiç yoktan iyidir. Ara sıra da yerimizden kalkıp 2-3 adım atabiliriz. 4- Sabah kahvaltımızı ve öğlen yemeğimizi asla atlamayalım. Kahvaltı ve öğlen yemeği arasında en az 5 saat aralık bırakalım. Her iki öğünde de, az da olsa yiyelim. 5- Akşam yemeği için iyice acıkmayı bekleyelim, Akşam eve döndüğümüzde sanki yemeye mecburmuşuz gibi davranmayalım. 6- Eğer masa başında çalışıyorsak saat 17:00 - 18:00 civarı acıkırız ama bu acıkma yemek isteği değil hareket isteğidir. İkisini karıştırmayalım. Akşam eve giderken yürümeye özen gösterelim saat 17:00 - 18:00 civarında acıkma hissedersek süt, ayran, yoğurt gibi sıvı ve hazmı kolay bir yiyeceği tercih edelim. Acıkmamız geçtiyse tekrar iyice acıkıncaya kadar bekleyelim. 7- Akşam, hazmı zor olduğu ve sabaha kadar sindirim sistemimizi meşgul edeceği için, meyve, salata ve kuruyemişlerden uzak duralım, bu tür yiyecekleri yemeyelim. Hazmı kolay pişmiş bir sebze yemeği, çorbayı veya pişmiş bir yemeği tercih edelim. 8- Bütün gün masa başında oturduğumuz için akşam da uzun saatler TV karşısında oturmayalım, aralarda hiç olmazsa ev içinde tur atalım. Kendimizi çok yormadan ama en az 10 dakika sürecek bir ritmik yürüyüş yapalım veya bisiklet çevirelim. Hastane koridorunda yürüyen hastaları örnek alalım. 9- Akşam yatmadan hemen önce 3-5 dakika vücudumuzu silkeleyelim, ayaklarımız yerden kesilmeden zıplıyormuş gibi yapalım. Bu hareket gece uyuduğumuzda bağ dokusunda sallanan ve gevşemiş bölgelerde kolajen oluşmasını uyarır kaça ve göbek bölgesinden sıkılaşırız. 10-Gece çok geç uyumamaya çalışalım. Vücudun tekrar yapılanabilmesi için, gece 23:00 -02:00 arasında en az 1 saat uyuyor olmamız gerekiyor. Bu önerileri gerçekleştirmeye çalışan kişiler ağır spor yapmasalar bile yavaş da olsa sıkılaşıp kilo vermeye başlarlar. Şeker Özel “1 Mayıs İşçinin Kabusu Değil, Bayramı Olmalıdır…” Şeker-İş Sendikası 1 Mayıs İşçi Bayramı münasebetiyle bir mesaj yayınladı. Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök imzalı mesaj şöyle: “İşçi kesiminin dünya çapında coşkuyla kutladığı, birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günü olarak anılan, ülkemizde de gerçek manada coşkuyla kutlanmasına her yıl özlem duyulan 1 Mayıs İşçi Bayramı’na bu yıl da buruk bir şekilde girmekteyiz. Bir ülkenin kalkınma yolundaki en büyük gücü, fedakarca çalışan emekçilerinin varlığı ve onların döktüğü kutsal alın terlerinin karşılığı olmalıdır. Ülkelerin gelişmesinde ve ekonomilerinin yapılanmasında büyük emeği bulunan işçi sınıfının hak arayışlarının mücadelesini simgeleyen bu önemli gün, ancak onların her türlü sosyal hak ve emeklerinin karşılığını aldığı, açlık ve yoksulluk sınırının üzerine çıktığı bir günde işverenlerle omuz omuza bayram havasında kutlanacak bir gün olduğunda kendisini bulabilecektir. Geçmişten günümüze bakıldığında ise işçi sınıfının hakları konusunda uzun yıllardan beri öngörülen uygulamaların, ne kadar iyimser olsa da yeterli seviyede olmadığı görülmektedir. Varlığımızı insanca yaşayarak sürdürebilmenin en önemli ayağı her ne kadar sendikalı olmak ve insan ilişkilerini kurallarına uygun olarak geliştirmek gibi olsa da asgari ücretin halen dramatik bir seviyede olduğu günümüz Türkiye’sinde kanayan yaralardan biri haline dönüşen, işsizlik rakamlarını kabartan ve sendikaların kan kaybetmesindeki en büyük etkenlerden biri olan sendikal nedenden dolayı işten atılmalar her seferde işverenlerin kuraldışı uygulamalarıyla karşımıza çıkmaktadır. Ülkemizde sadece Anayasal hakkını kullanarak sendikalı olan ve bu sebeple işten atılan işçilerimizin sayısı bugün on binlerle ifade edilebilecek rakamlara ulaşmıştır. Hal böyle iken, çağdaş ve modern devletlerin vazgeçilmez ödevlerinden biri olan vatandaşlarının yarınından emin olmasını sağlayacak bir yaşam olgusu nasıl oluşturulabilecektir? Özellikle kayıt dışı çalışma bireysel düzeyde haksız 28 şeker-iş dergisi • haziran 2014 rekabet ve düşük ücret düzeyinden başlayarak adil olmayan gelir dağılımı, sosyal dışlanmayla karşı karşıya kalan büyük bir nüfus ve mali kaynak yaratma sıkıntıları şeklinde toplumun her bir kesimini doğrudan etkilemektedir. Ülkemizde milyonlarla ifade edilen kayıt dışı çalışmanın hem sosyal hem de ekonomik olarak kabul edilebilir tarafı yoktur. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde küreselleşme süreci tersine işlememeli, haklar geriye gitmemeli, çalışanlarımız açlık tehlikesiyle burun buruna gelmemelidir. Bu haliyle her yıl işçilerin bayramı olarak ifade edilen 1 Mayıs, özellikle işini kaybeden emekçiler için bayramdan ziyade, kabus gününden başka bir anlam ifade etmekten öteye gidemeyecektir. Bugün, ülkemizin ekonomik ve siyasi olarak içinden geçtiği son derece duyarlı süreçte, her zamankinden daha fazla demokrasiye ve insan haklarına saygıya ihtiyaç duyulduğu kesindir. Bu konuda siyasal iktidarların, işçi sınıfının kazanılmış haklarına yönelik toplumsal barışa katkı için daha fazla duyarlı olmaları gerekmektedir. Bu itibarla, siyasi sorumluluk taşıyanlar, emeğin gerçek değerinin yalnızca ücretle değil, insan olmanın da gerektirdiği her türlü imkana kavuşabilecek şartların oluşmasıyla sağlanabileceğini iyi bilmelidirler. Bu sebeple zar zor iş bulabilen, buna rağmen esnek ve kuralsız çalışma şartlarında ömür törpüleyen işçilerimizin gelecek kaygılarının önüne geçilmesi sosyal devletin en büyük görevlerinden biri olmalıdır. Son sözle; Bundan sonraki süreçte 1 Mayıs’ın sözde değil, gerçek manada kutlanacağı, işçinin varlığıyla vücut bulan işverenlerin Anayasal çerçevede işçi haklarına saygı göstereceği, sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılacağı, taşeronlaşmanın önüne geçileceği, geçici işçilerin kadro sorununun çözüleceği, yarınlara uyanmanın temennisiyle tüm fedakar işçilerimizin 1 Mayıs’ını en içten dileklerimle kutlarım. SOMA’DA YÜREKLERİMİZ YANDI Manisa’nın Soma İlçesi’ndeki kömür ocağında meydana gelen patlama sonucu bir çok işçinin yaşamını yitirmesi ülkede derin bir üzüntüye neden oldu. Olayın ardından bir açıklama yapan Şeker-İş Genel Başkanı İsa Gök, başta özelleştirme, taşeronlaştırma gibi yanlış uygulamalara dikkat çekerken, denetimlerin yeterince yapılmamasının bir kez daha acılar ile yüzleşmemize neden olduğunu kaydetti. İsa Gök’ün açıklaması şu şekilde: Manisa Soma’da özel bir maden ocağında meydana gelen kazada çok sayıda işçimizin hayatını kaybetmesi ve çok sayıda yaralının olması hepimizi derin üzüntüye sevketmiştir. Halen madenin 1-2 kilometre altında mahsur kalan işçilerimiz bulunmaktadır. Sayıları net olarak bilinmemekle birlikte kendilerine ulaşmak için azami çaba sarf edilmektedir. Umudumuz sözkonusu işçilerimizin sağsalim kurtarılması yönündedir. Başta özelleştirme, taşeronlaştırma gibi yanlış uygulamalar ve kamusal denetimlerin yeterince yapılmaması bizlere bir kez daha facia ile acı yüzünü göstermiş, iş kazalarının artışının en önemli nedenleri arasına girmiştir. Artık yaşananlardan ders çıkartılmalı, yaklaşık 15 bin maden çalışanının bulunduğu Soma’da ve tüm maden ocaklarında maden kazalarını azaltmak için denetim etkin kılınmalı, yaptırımlar caydırıcı hale getirilmelidir. Maden ocaklarında özellikle taşeron sistem kaldırılmalı, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 176 sayılı madenlerde iş sağlığı ve güvenliği sözleşmesi uygulanmaya konulmalıdır. Yaşanan facianın gerçek nedeninin bir an önce araştırılarak sorumluların cezalandırılması ise en büyük temennimizdir. Şeker-İş Sendikası olarak yaşanan faciada hayatını kaybeden işçilerimize Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı ve sabır, yaralı işçilerimize de acil şifalar dileriz. Milletimizin başı sağolsun. www.sekeris.org.tr 29 Şeker Özel Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök: Haber Türk-İş, Soma’da yaşanan ve milletimizi yasa boğan elim olayı değerlendirdi: “Yaşananlar Bir İş Kazası Değil, Cinayettir” TÜRK-İŞ Genel Sekreteri Pevrul Kavlak, Soma’da yaşanan maden faciasıyla ilgili olarak, TÜRK-İŞ Genel Merkezi önünde kitlesel bir basın açıklaması yaptı. Önce Güven Park önünde toplanan Türk-İş’e bağlı sendikalar daha sonra Türk-İş Genel Merkezi önüne yürüdüler. Yol boyunca çeşitli sloganlar atarak yürüyen sendikalara vatandaşlar da alkışları ile destek verdiler. Şeker-İş Sendikası Genel Mali Sekreteri Eyüp Şen, Ankara Şeker Şube Başkanı Murat Taşlıyurt, Ankara şeker üyeleri ve Türk-İş’e bağlı diğer sendikaların şube temsilcilerinin de hazır bulunduğu basın açıklamasını Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Genel Başkanı Pevrul Kavlak yaptı. Kavlak, açıklamasında, ülkemizin ve sendikal hareketin tarihindeki en acı olaylardan birini yaşadığımızı vurgulayarak, “Şu anda tam sayısını bilemediğimiz, ancak açıklananın çok üstünde olacağını tahmin ettiğimiz madenci kardeşlerimiz şehit oldu.1992 yılında Zonguldak Kozlu’da yaşanan grizu patlamasıyla şehit olan 270 arkadaşımızdan sonra yaşadığımız en büyük felaket budur. Acımız, kederimiz tarif edemeyeceğimiz kadar büyüktür. Madenci kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz” dedi. “Sorumlular Cezalandırılmalıdır” Yaşanan elim olayı iş kazası değil, cinayet olarak yorumlayan Kavlak, “Bu yaşanan bir kader değildir. Planlayıcıları, uygulayıcıları, sorumluları vardır. Bunu 30 şeker-iş dergisi • haziran 2014 Haber planlayanlar, bu ülkede kölelik düzeninde çalışmayı dayatanlardır. Sendikasız, kuralsız, güvencesiz çalışmayı egemen kılmak isteyenlerdir. Taşeronlaşmayı ülkemizde temel çalışma biçimi haline getirenlerdir” diye konuştu. “Zongultak’da, Tuzla’da, OSTİM’de bir çok iş cinayeti yaşanmıştır” diyen Kavlak, şöyle konuştu: “Biz hep kazalara kurban gittik. Hep öldük. Merdiven altı imalat yapan işyerlerinde, kayıtdışı, kaçak işçi çalıştıran işyerlerinde, madenlerde, hep öldük, sakat kaldık. Ancak bunların sorumlularına hiçbir şey olmadı. Birkaç kişi dışında hiçbiri ceza almadı. Ancak bu kez böyle olmamalı. Sorumlular cezalandırılmalı. Biz TÜRK-İŞ olarak, bu facianın sorumlularının bulunup hak ettikleri cezaları alana kadar konunun takipçisi olacağız.” Taşeron Yasası Yeniden Düzenlenmeli Taşeron sistemiyle ilgili bir takım düzenlemeleri içeren yasa tasarısının ülkemizin gündeminde olduğunu da hatırlatan Kavlak, bu tasarıya ilişkin, TÜRK-İŞ topluluğu olarak çok ciddi eleştirileri bulunduğunu belirtti. Gündemdeki bu tasarının, emek örgütlerinin uyarıları ve talepleri doğrultusunda yeniden düzenlenmesini isteyen Pevrul Kavlak, “Başka iş cinayetlerine meydan vermeden, taşeronlaşma konusu ülkemizin gündeminden çıkarılmalıdır” uyarısında bulundu. Kavlak sözlerini şöyle tamamladı: “Bu iş cinayetinin meydana geldiği ilk saatlerde, Genel Başkanımız Ergün Atalay ve Genel Eğitim Sekreterimiz Nazmi Irgat, olay yerine hareket ettiler. Genel Mali Sekreterimiz Ramazan Ağar da olay yerine geçti. Gece geç saatlerde toplanan TÜRK-İŞ Yönetim Kurulu, yaşanan bu iş cinayetine tepki olarak bazı kararlar aldı. Yönetim Kurulumuz tüm TÜRK-İŞ topluluğunda 1 hafta süreyle yas ilan etti. Ülkemizin her yerindeki teşkilatını harekete geçirme ve olayı geniş bir biçimde protesto etme kararı aldı. Bu amaçla, örgütlü olduğumuz tüm işyerlerinde, bugün vardiya değişimlerinde TÜRK-İŞ topluluğu üyeleri şehit olan madenci arkadaşlarımız için saygı duruşunda bulunuyorlar. 81 ilde, bölge ve il temsilciliklerimizde, kitlesel basın açıklamaları yapılıyor. Toplantımızda, bu andan geçerli olmak üzere, tüm üyelerimizin, çalıştıkları işyerlerinde, bir hafta süreyle her gün 3 dakika işbaşında işi durdurarak saygı duruşunda bulunacakları kararlaştırıldı. Bu kararımız geçerliliğini koruyor, bu eylem bir hafta süreyle işyerlerinde yapılacak. Yönetim Kurulumuz yaptığı toplantıda, olayın boyutları, vahameti ve Cumhuriyet tarihimizin bu en büyük iş kazası nedeniyle, bir gün süreyle çalışmama hakkımızı kullanma kararı aldı. TÜRK-İŞ üyeleri, işe gidecek ama tam gün çalışmama haklarını kullanacaklardır. Bu esnada, ülkemizdeki taşeronlaşma, sendikasızlaştırma ve iş cinayetleri protesto edilecektir.” www.sekeris.org.tr 31 Şeker Özel Ergün Atalay’dan Şeker-İş Ziyareti Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası’nı ziyaret etti. Atalay’ı sendikaya gelişinde Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök ve yönetimi karşıladı. Sıcak bir havada gerçekleşen sohbette, özellikle sendikaların örgütlenmesi önündeki engeller ve bunların nasıl aşılacağı konusu değerlendirildi. Şeker-İş Sendikası’nın bu anlamda son dönemde yaptığı çalışmalar hakkında bilgi veren Genel Başkan İsa Gök, tüm zorluklara rağmen sendikanın kararlı bir şekilde örgütlenme faaliyetlerine devam ettiğini vurguladı. Türk-İş Başkanı Ergün Atalay da, Şeker-İş’in gösterdiği gayretli çalışmaların mutlaka neticeye ulaşacağına inancının tam olduğunu belirterek, Genel Merkezin Şeker-İş’e her anlamda desteklerinin süreceğini ifade etti. Örgütlenme Çalışmalarını Değerlendirdiler Türk-İş Eğitim ve Teşkilatlandırma Toplantısı Antalya’da Yapıldı TÜRK-İŞ’e bağlı sendikaların genel eğitim ve teşkilatlandırma sekreterlerinin katıldığı “TÜRK-İŞ Genel Eğitim ve Teşkilatlandırma Sekreterleri Toplantısı” 21-22 Nisan 2014 günü Antalya Kemer’de Grand Haber Hotel’de gerçekleştirildi. Toplantıya TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, TÜRK-İŞ Genel Eğitim Sekreteri Nazmi Irgat, TÜRK-İŞ Teşkilatlandırma Sekreteri Eyüp Alemdar’ın yanı sıra Haber-İş Sendikası Genel Başkanı Veli Solak, Basın-İş Sendikası Genel Başkanı Yakup Akkaya, 32 şeker-iş dergisi • haziran 2014 Genel Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Eyüp Alabaş ve Güvenlik-İş Sendikası Genel Başkanı Bolat ile sendikamızı temsilen Genel Teşkilatlandırma Sekreteri ilhan Özyurt ile eğitim ve örgütlenme uzmanları katıldı. Toplantının ardından hazırlanacak olan sonuç bildirgesi önümüzdeki günlerde tüm sendikalara iletilecek. Büyüledi Şekerin Geleceği 3. Uluslararası Şeker Sempozyu, başarılı bir organizasyonunun ardından sona erdi. Çok sayıda değerli katılımcıya ev sahipliği yapan Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası olarak gelen konuklarımızdan Uluslar arası Gıda İşçi Sendikaları Federasyonu Küresel Şeker Koordinatörü Jorge Chullen’i sempozyum sonrasında Konya’da ağırlama şansına eriştik. Konya Şeker Fabrikasını gezen ve Mevlana’yı ziyaret eden Chullen, yapılan sempozyumu olağanüstü bir organizasyon olarak değerlendirdi. Türkiye’de kendisine gösterilen ilgiden son derece memnun kaldığını ifade eden Chullen, başarılı bir sempozyumun ardından Konya’yı görmesinin kendisini ayrıca mutlu ettiğini söyledi. Konya Şeker Fabrikası’nın çok başarılı işlere imza attığını belirten Jorge Chullen, bu tip organizasyonların vatandaşların bilgilenmesine büyük katkılar sağlayacağını, ülkesine döndüğünde federasyonda burada edindiği deneyimleri paylaşacağını kaydetti. Chullen, ayrıca Şeker-İş Sendikası’nın yürütmekte olduğu ‘Toplum yararına sendikacılık’ anlayışının ülkemizde başka sendikalar tarafından da uygulanıp uygulanmadığı sorusunu sordu. ‘Hayır’ yanıtı üzerine, ‘Tahmin etmiştim’ diyen Chullen, “Benim tek bildiğim örnek Kanada Otomotiv Sanayi İşçileri Sendikasıdır” yorumunu yaptı. Chullen, Şeker-İş’in yaptığı çalışmaların sendikal litaratüre yeni bir bakış açısı sağlayacağını da vurguladı. Chullen, Çumra Şeker Fabrikası ziyareti sırasında işçilerin toplu iş sözleşmesinde yer alan haklarını sordu ve iş sağlığı-güvenliği önlemlerini tek tek inceleyerek, bunları fotoğrafladı. Şeker-İş’in çalışmalarından son derce etkilenen Jorge Chullen, yaptığı incelemelerin ardından toplu iş sözleşmelerinin örneklerini istedi. Mevlanayı ziyaretinde de “Çok etkileyici” yorumunu yapan Chullen, ilk fırsatta tekrar Türkiye’yi ziyaret etmekten büyük mutluluk duyacağını kaydetti. Chullen, ülkeden ayrılmadan önce Şeker-İş Sendikası’nın başarılarının devamı temennisinde bulunmayı da ihmal etmedi. www.sekeris.org.tr 33 Şeker Özel Konya, Jorge Chullen’i Şeker Özel Şeker-İş ve TZD Yeni Şeker Kanunu Tasarısını Değerlendirdi Şeker-İş Genel Başkanı İsa Gök: “Tasarı Türkiye’de Pancar Şeker Sektörünü Bitirmenin Son Aşamasıdır” Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı İbrahim Yetkin, ortaklaşa düzenledikleri basın toplantısında, Şeker Kanunu Tasarısı ile nişasta bazlı şeker kotasına ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundular. Ortaklaşa hazırlanan basın açıklamasının okunmasının ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, söz konusu tasarı hakkındaki olumsuz görüşlerini birçok kez kamuoyuyla ve yetkililerle paylaştıklarını belirterek, “Tasarıyı, ‘Türkiye’de pancar şeker sektörünü bitirmesinin son aşaması diye yorumlamak mümkündür” değerlendirmesinde bulundu. Gök, NBŞ kotasının, şeker sektörüne verdiği zarar- 34 şeker-iş dergisi • haziran 2014 ları da çeşitli çalışmalarla ortaya koyduklarını belirterek, sektörü korumak için mücadelelerine devam edeceklerini kaydetti. Türkiye Ziraatçiler Derneği (TZD) Genel Başkanı İbrahim Yetkin de Türkiye’nin şekerini, şeker pancarından üretmesi gerektiğini belirterek, “Sadece gıda dışı sektörlerin ihtiyacını karşılamak amacıyla nişasta bazlı şekerlerin kotası yüzde 1 veya 2’lere düşürülmelidir” dedi. Yetkin, bugüne kadar şeker sektörü hakkında Şeker-İş Sendikası ve TZD olarak birçok rapor oluşturduklarını ve araştırma yaptıklarını ifade etti. Araştırmalarda nişasta bazlı şekerlerin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine işaret ettiklerini anlatan Yetkin, her yıl söz konusu ürü- Şeker Özel ne uygulanan kota oranlarında görülen artışın pancar tarımına büyük zarar verdiğini savundu. Yetkin, Şeker Kurumu tarafından hazırlanan Şeker Kanunu Tasarısı’nın başta şeker sektörü olmak üzere, tüm vatandaşların aleyhine işleyecek bir süreç olduğunu öne sürdü. Türkiye’de şeker piyasasını düzenleme ve denetleme yetkisinin Şeker Kurumuna ait olduğunu anımsatan Yetkin, kurumun başta kotalar olmak üzere, üretim, tüketim, kayıp kaçak şekerlerin takibi gibi geniş bir yetki alanı bulunduğunu kaydetti. Şeker sanayinin, stratejik konumda olduğunu belirten Yetkin, sektörün Türkiye’ye yılda 2,5 milyar dolar katma değer yarattığını ve yaklaşık 10 milyon kişinin geçimini doğrudan veya dolaylı şekilde etkilediğini dile getirdi. Türkiye’nin üretim potansiyelini değerlendirebilmek amacıyla ihracata imkan tanıyacak altyapının oluşturulması gerektiğini anlatan Yetkin, şunları kaydetti: “Türkiye’de şeker sektörü için uygulanacak politikalar, AB ülkelerinde uygulamaya konulan şeker rejimiyle eşdeğer bir statüye getirilmelidir. Kamu fabrikalarında yeniden yapılandırma ile rekabet gücü artırılmalıdır. Merdivenaltı tatlandırıcı imalatının önüne geçilmelidir. nişasta bazlı şeker kotaları, lobilerin etkisinde kalınarak artırılmamalıdır. Bugün içecekten çikolataya, şekerleme ürünleri, unlu mamuller ve hamur tatlılarına kadar uzanan pek çok şekerli üründe kullanılan nişasta bazlı şekerler bir yandan toplum sağlığını olumsuz yönde etkilerken, diğer yandan da çiftçilerinin önemli bir geçim kaynağı olan şeker pancarı tarımının gerilemesine neden olmaktadır. Türkiye, şekerini şeker pancarından üretmeli, sadece gıda dışı sektörlerin ihtiyacını karşılamak amacıyla nişasta bazlı şeker kotası yüzde 1 veya 2’lere düşürülmelidir.” Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, yeni şeker kanunu tasarısının pancar sektörünü bitirme aşamasına taşıyacağını belirterek, “Sektörü korumak için mücadelemiz devam edecektir” dedi. Şeker Özel Şeker-İş Vakfı’nın 7. Olağan Genel Kurulu Yapıldı Ölüm ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı 7. Olağan Genel Kurulu 25 delegenin katılımıyla 14 Mart 2014 tarihinde Şeker-İş Sendikası Genel Merkezi Toplantı Salonu’nda gerçekleştirildi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın ardından Divan Kurulu seçimi yapıldı. Divan Kurulu Başkanlığına Şeker-İş Sendikası Ilgın Şube Başkanı Yusuf Yazır, Katipliğe Eskişehir Şube Başkanı Cengiz Ünder seçilirken, Kastamonu Şube Başkanı Ali Çufadaroğlu da üyeliğe kabul edildi. Genel Kurulun açılış konuşmasını Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök yaptı. Başkan Gök, yaptığı konuşmada vakıfsız bir sendika düşünemediğini söyleyerek, 1996 yılında kurulan vakfın günahıyla sevabıyla bugünlere taşındığını vurguladı. Vakfın gelişmesi için elinden gelen gayreti sarf edeceklerini ifade eden Gök, üç, dört yıl sonra vakfı iyi bir konuma taşıyabileceklerini söyledi. İktisadi işletme olarak vakfın hayatiyetini sürdürmesi için samimiyetle çalıştıklarını belirten Gök, “Vakıfın anlamını Yönetim Kurulu Başkan Genel Sekreter Mali Sekreter Yönetim Kurulu Üyesi Yönetim Kurulu Üyesi Yönetim Kurulu Üyesi Yönetim Kurulu Üyesi ifade edecek şekilde ben ve yönetimim aidatımızın tamamını vakfa bağışlıyoruz” dedi. Vakfı daha iyi bir noktaya taşımak adına her türlü eleştiriye açık olduklarını da kaydeden Başkan Gök, “Toplum olarak değişmeliyiz. Gerçeklerle yüzleşmeliyiz. Gelişime açık olmalıyız. Doğru tespit ve stratejiler üretmeliyiz. Bu manada vakfımızı bugünlere getiren tüm yöneticilerimize teşekkür ederim” diye konuştu. Başkan Gök’ün konuşmasının ardından bilanço gelir gider raporları Şeker-İş Sendikası Genel Mali Sekreteri Eyyup Şen tarafından okundu. Rapor, oy birliği ile kabul edildi. Ardından Denetim Kurulu Raporu Çorum Şekerİş Şube Başkanı Sefer Kahraman tarafından okunurken, Yönetim ve Denetim Kurulu’nun ibraları da oy birliği ile kabul edildi. Son olarak dilek ve temennilerin okunmasının ardından yeni yönetim ve denetim kurulunun asil ve yedek üyelerin seçimi yapıldı. Yeni yönetim şu isimlerden oluştu: Denetim Kurulu İsa Gök Fevzi Şengül Eyyup Şen Hasan Basri Güzel İlhan Özyurt Yüksel İlaslan Saim Çetinkaya 36 şeker-iş dergisi • haziran 2014 Denetim Kurulu Üyesi Genel Sekreter Mali Sekreter Kenan Pıynar Sefer Kahraman Nuri Murat Aktüel Modern Kölelik Ne Kadar Kazandırıyor? Uluslararası Çalışma Örgütü’nün rakamlarına göre güç patronları zorla altında çalıştırdığı işçiler (tabiri caizse göre modern köleler) sayesinde dünya genelinde yılda 150 milyardan fazla gelir elde ediyor. Bu rakam daha önceki tahminlerin oldukça ötesinde. ILO, hükümetleri sorunla mücadele etmeye çağırıyor. Dünya çapında yaklaşık 21 milyon kişi zorla çalıştırılıyor. Yıllık Döküm • 99 milyar dolar- ticari cinsel istismar • 34 milyar dolar- inşaat, imalat, maden ile su, elektrik ve ulaşım hizmetleri • 9 milyar dolar - tarım, ormancılık ve balıkçılık • 8 milyar dolar - Eviçi işçilik Göçmenler, zorla çalıştırılanlar arasında en mağdur olanlar olarak dikkat çekiyor. BBC’nin Cenevre’deki muhabiri Imogen Foulkes yeni verilerin ILO için bile şok edici olduğunu söyledi. ILO Genel Direktörü Guy Ryder, “Rapor modern köleliğin yeni bir evreye girdiğini gösteriyor” dedi. ILO’nun rakamlarına göre güç patronları, modern köleler sayesinde dünya genelinde yılda 150 milyardan fazla gelir elde ediyor. ILO’nun raporuna göre zorla çalıştırılan işçiler sayesinde elde edilen kar çalışanların cebine gitmiyor ya da kârdan vergi ödenmiyor. Rapora göre zorla çalıştırılan işçilerin üçte ikisi seks endüstrisinde çalışıyor. Geri kalanlar ev içi işçilik, tarım ve inşaat sektöründe çalışıyor. Raporda çoğu zorla çalıştırılan işçilerin organize suç örgütlerinin baskısı altında olduğu ve bunlarla mücadele etmenin zor olduğu belirtiliyor. ILO, hükümetleri sorunun köküyle mücadele etmek için yoksulluk, iş fırsatları ve eğitim eksikliği gibi konularda adım atmaya çağırıyor. memurlar.net www.sekeris.org.tr 37 Haber Şeker-İş’den Compass Grup Komitesine Obasan Uyarısı Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası Şeker-İş, gıda iş kolu kapsamında faaliyet gösteren Türkiye’nin en büyük yemek üretim ve dağıtım fabrikalarından olan ve bu işyerindeki örgütlenme çalışmalarını işten atmalarla engellemeye çalışan İngiliz Compass Gruba bağlı Obasan’ın Türkiye sorumlularına karşı harekete geçti. Obasan’ın Sendikamıza yeni üye olan işçileri sendikadan istifa etmeye zorlayarak ya da baskıya direnenlerin işine son vererek başlattığı sendika karşıtı eylemlerine karşı işten atılan on işçi için Gebze ve Bursa İş Mahkemeleri’nde dava açılırken, Obasan’ın bağlı bulunduğu Compass Grubu Şirket Sorumluluğu Komitesi Başkanlığı’na da şikayet dilekçesi gönderildi. Şeker-İş Sendikası Hukuk Danışmanı Avukat Gökhan Candoğan tarafından kaleme alınan ve Obasan’ın sendika karşıtı tehdit ve işten çıkarma eylemleriyle, ulusal ve uluslar arası hukukça tanınmış olan sendikaya üye olma hakkını ihlal ettiğinin altının çizildiği dilekçede, herkesin dilediği sendikaya üye olabilmesi, TC Anayasası, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile garanti altına alındığı vurgusu yapılarak yetkililerden harekete geçmeleri konusunda uyarıda bulunuldu. 38 şeker-iş dergisi • haziran 2014 Dilekçenin tam metni şöyle; 25.03.2014 Sn. Sir Roy Gardner, Compass Grubu Şirket Sorumluluğu Komitesi Başkanı Gönderen : Avukat Gökhan Candoğan Konu : Compass Grup Üyesi Obasan Gıda İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin (“Obasan”) insan hakları ihlalleri Sayın Sir Roy Gardner, Compass Grup üyesi Obasan Gıda İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi (Obasan) tarafından örgütlenme çabaları engellenmiş olan Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası’nın (Şeker-İş) hukuk danışmanı olarak size sesleniyorum. Şeker-İş, 1963’ten beri şeker işkolunda örgütlü tek Sendika olup, bu durum, yasal düzenlemelerle birlikte Şeker işkolunun gıda iç kolu tarafından içerildiği 2012 yılına kadar sürmüştür. Şeker-İş, gıda iş kolu kapsamında faaliyet gösteren Obasan Bursa ve Gebze Serbest Bölge Fabrikalarında örgütlenmeye çalışmaktadır. İşyerlerindeki sendikal örgütlenmeden haberdar olan İşveren (Obasan) derhal sendikalaşmayı engellemeye yönelik harekete geçmiştir. Obasan’ın Sendikaya yeni üye olan işçileri sendikadan istifa etmeye zorlamak ve bu baskıya direnenlerin ise işine son vermek şeklindeki sendika karşıtı eylemleri, Gebze ve Bursa İş Mahkemeleri’nde mağdur işçileri temsilen açmış bulunduğumuz işe iade davalarına konu edilmiştir: - Berna Şahin, Obasan Bursa Fabrikası’nda 21.07.2010’dan beri “servis elemanı” olarak çalışmaktayken 11.02.2014 günü Şeker-İş Sendikası’na üye olmuştur. İşveren temsilcisi tarafından sendika üyeliğinden istifaya zorlanan Berna Şahin, işverenin talebini reddetmiş ve bunun sonucunda da 13.02.2014 tarihinde, Sendika üyesi olduktan iki gün sonra işine son verilmiştir. - 19.12.2012’den beri Obasan Bursa Fabrikası’nda tatlı ustası olarak çalışan Yunus Kaymakçı, 05.02.2014 günü Sendika’ya üye olmuştur. Berna Şahin gibi, Yunus Kaymakçı da işveren temsilcisi tarafından sendika üye- Obasan yukarıda anlatılan sendika karşıtı tehdit ve işten çıkarma eylemleriyle, ulusal ve uluslar arası hukukça tanınmış olan sendikaya üye olma hakkını ihlal etmiştir. Herkesin dilediği sendikaya üye olabilmesi, TC Anayasası, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile garanti altına alınmış bir temel haktır. Compass Grubu Etik Kodu, Şubat 2011 tarihli İş Etiği Tüzüğü, Aralık 2013 tarihli Satın Alma ve Tedarik Zincirine İlişkin Politika Bildirgesi, Ahlaklı Ticaret Girişimi (ETI) Temel Yasası madde 2 hükümlerinin ışığında, Grubunuzun insan hakları ilkelerine bağlılığını takdir ediyor, Obasan’ın yukarıda belirtilen tutumunun sizce de kabul edilemez olduğunu biliyoruz. Bu doğrultuda, sizleri Obasan’ın Bursa ve Gebze tesislerinde devam etmekte olan ihlallere karşı harekete geçmeye, ve konuyla ilgili özen yükümlülüğünüz (due diligence) çerçevesinde aldığınız önlemler ile işleteceğiniz tazminat/eski hale getirme prosedürleri hakkında bizlere güncel bilgi sağlamaya davet ediyoruz. Lütfen konuya ilişkin bilgi ve belge talepleri için benimle iletişime geçmekten çekinmeyiniz. Saygılarımla, Avukat Gökhan Candoğan Şeker-İş Sendikası Hukuk Danışmanı www.sekeris.org.tr 39 Haber liğinden istifaya zorlanmış, reddi üzerine de 11.02.2014 günü işine son verilmiştir. - Erseven Tora, 05.03.2012’den beri Obasan Gebze Fabrikasında sevkiyat elemanı olarak çalışmaktayken 06.02.2014 günü sendikaya üye olmuş, sendikadan istifa etmeyi kabul etmemesi üzerine de 18.02.2014 günü işine son verilmiştir. - 25.04.2000’den beri Obasan Bursa Fabrikası’nda önce sevkiyat elemanı daha sonra da garson olarak çalışmış olan Abit Genç 22.10.2013’te sendikaya üye olmuştur. Bu durumdan haberdar olan işveren temsilcisi kendisinden sendika üyeliğinden derhal istifa etmesini istemiş, reddi üzerine de herhangi bir gerekçe göstermeden 12.12.2013 günü Abit Genç’in işine son vermiştir. - Bursa Fabrikası’nda çalışmış olan Bilal Başdemir, Oğuz İçel, Lokman Küçükoğlu ve İsmail Güner ile Gebze Fabrikası’nda çalışmış olan Sait Özdemir’in işlerine de, sendikadan istifa etmeyi reddetmeleri üzerine, aynı şekilde son verilmiştir. - 08.11.2012’den beri Obasan Bursa Fabrikası’nda depo personeli olarak çalışmış olan Aydın Yacan, 22.10.2013 günü Sendika’ya üye olmasının hemen ardından işveren temsilcisinin yoğun tehditleriyle karşılaşmış, işini kaybetme korkusuyla sendikadan istifa etmiştir. Buna rağmen, sendikal faaliyetlere katılımı nedeniyle, 06.12.2013 günü işine son verilmiştir. Altı çizilmesi gereken önemli bir nokta da işçilerin sendikaya üye olma saiklerinin halihazırdaki olumsuz çalışma koşullarını düzeltmek ile ekonomik ve sosyal haklarından yararlanabilmek olmasıdır. Şöyle ki; sendikalaşmanın öncesinde; işçilerin büyük bir çoğunluğunun fazla mesai/aşırı çalışmanın fabrikalarda olağan bir uygulama haline gelmesi ile fazla mesai ücretlerinin ödenmemesinden mağdur oldukları tespit edilmiştir. İş sağlığı ve güvenliği konusundaki eksikliklerin de işçiler açısından bir diğer huzursuzluk nedeni olduğu 11.08.2011’den beri Bursa Obasan Fabrikası’nda garson olarak çalışmış olan Bilal Başdemir örneğinden anlaşılmaktadır. Bilal Başdemir’in işine son verilmesine giden süreçte, sendika üyeliğine ek olarak, sonucunda ciddi bir sakatlık geçirdiği bir iş kazası nedeniyle işveren aleyhine Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na meşru ve yasal yollardan şikayette bulunmuş olması etkili olmuştur. Obasan’ın sendika karşıtı faaliyetlerine devam ediyor olduğu düşünüldüğünde, Obasan işyerlerinden yukarıdakine benzer daha bir çok vakanın çıkması muhtemel görünüyor. Bu noktada vurgulanması gereken bir diğer önemli nokta da işverenin sendikal nedenle gereçekleştirdiği fesihleri “işletmesel nedenler” gibi uydurma gerekçelerin arkasına saklıyor olmasıdır. Ancak, Obasan’ın işten çıkarılan işçiler yerine yeni işçi istihdam etmek niyetinde olduğu gazetelere vermiş olduğu ilanlardan anlaşılmakta ve Obasan’ın yeni işçi istihdam etme çabaları işletmesel nedenler gibi sözde gerekçeleri de temelsiz kılmaktadır. İşten çıkarmalardaki niyetin bu şekilde gizlenmesi, Compass Grubu’nu Şirket Sorumluluğu çerçevesinde iddialarımızı derinlemesine değerlendirmekten alıkoymamalıdır. Sağlık Kulak Çınlamasına Dikkat! Pek dikkate alınmayan kulak çınlaması ciddi hastalıkların habercisi olabiliyor. Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Operatör Dr. Dilek Sınmaz kulak çınlamasının ciddi hastalıkların belirtisi olabileceğini ifade ederek, “Bu durum, kulak tümörlerinin ilk belirtisi de olabilir” dedi. Gençlerde, tek taraflı kulak çınlamasıyla birlikte işitme kaybı olmasının, tümör şüphesini artırdığını belirten Sınmaz, “Yıllar içerisinde büyümüş bir tümörü o bölgeden çıkartırken kişinin işitmesini kaybetmesi, yüz felcine neden olması gibi bazı arazlar bırakabilir. O yüzden erken teşhis çok önemli oluyor” şeklinde konuştu. Çınlamadan şikayeti olanların yüzde 75’inde, depresyon ve anksiyete bozukluğu tespit ediliyor. İnsan Ömrü Uzuyor DSÖ’nün BM Cenevre Ofisi’ndeki basın toplantısında duyurulan Dünya Sağlık İstatistikleri 2014 yılı raporuna göre, 2012 yılında dünyaya gelen bir kız çocuğunun 73, erkek çocuğunun ise 68 yaşına kadar hayatını sürdürmesi bekleniyor. Rapora göre, bu konuda düşük gelir düzeyli ülkeler büyük ilerleme kaydetti ve Liberya’da 1990 ile 2012 yılları kıyaslandığında 20 yıllık bir yaşam süresi beklentisi ortaya çıktı. Liberya’yı Etiyopya, Maldivler, Kamboçya, Doğu Timor ve Ruanda izledi. Araştırma, yüksek gelir düzeyli bir ülkedeki erkeklerin düşük gelir düzeyli ülkelerde yaşayanlara oranla 16 yıl fazla yaşadığını, kadınlarda ise bu rakamın 19 yıl olduğunu ortaya koydu. Raporda, ortalama olarak 2012 yılında doğan bir insanın, 1990’da doğanlara göre altı yıl daha fazla yaşayacağı bildirildi. Araştırmaya göre, 2012 yılında doğan erkekler en uzun İzlanda, İsviçre ve Avustralya’da, kadınlar ise Japonya, İspanya ve İsviçre’de yaşayacaklar. 40 şeker-iş dergisi • haziran 2014 Kadınlar daha fazla yaşıyor Araştırmaya göre, kadınlar dünyanın neresinde olursa olsun erkeklerden fazla yaşıyor. Yüksek gelir düzeyli ülkelerde kadınlar erkeklerden altı, düşük gelir düzeyli ülkelerde ise üç yıl fazla yaşıyor. Basın toplantısında konuşan DSÖ Sağlık İstatistikleri ve Enformasyon Sistemleri Bölümü Başkanı Ties Boerma, yüksek gelir düzeyli ülkelerdeki yaşam süresi artışının temel nedeninin, bulaşıcı olmayan hastalıklarla mücadeledeki başarı olduğunu söyledi. Artık kalp krizi dolayısıyla 60 yaşından önce ölen insan sayısında önemli bir düşüş yaşandığını dile getiren Boerma, yüksek kan basıncı ölçümü ve değerlendirilmesi konusunda ilerlemeler kaydedildiğini ifade etti. Raporda, tütün tüketimindeki azalmanın da insanların uzun yaşamasında önemli bir etken olduğu kaydedildi. Hürriyet Uykusuzluk Sağlık Beyin Hücrelerini Öldürüyor ABD’de yapılan bir araştırmaya göre yeterince uyumamak sanılandan daha ciddi sonuçlara yol açabiliyor ve beyin hücrelerinde daimi kayba neden olabiliyor. Nöroloji Dergisi adlı bilimsel yayında yayımlanan çalışmada fareler üzerinde yapılan araştırmada uzun süre uykusuz kalmanın beyin belli yerlerinde hücrelerin yüzde 25’inin ölümüne yol açtı. ABD’li uzmanlar aynı durumun insanlarda da geçerli olacağını vurgulayor. Uzmanlar bir gün beyni uyku kaybının yarattığı hasara karşı koruyacak bir ilaç geliştirmenin de mümkün olduğunu düşünüyor. Pennyslvania Tıp Fakültesi’nde yapılan araştırmada, günümüzde gece mesaileri ve uzun çalışma saatleri gibi insanlarda en sık görülen uyku kaybı nedenleri laboratuvar ortamında fareler üzerinde uygulandı. Gece çalışanlarda sık görülen uyku düzeni, üst üste üç gece mesaisi ve 24 saat içinde dört ya da beş saat uyku, farelere uygulandı ve farelerin beyin saplarındaki hücrelerin yüzde 25’ini kaybettiği görüldü. Uzmanlar bu araştırmanın uykusuzluğun beyin hücresi kaybına neden olabileceğine dair ilk kanıt olduğunu söylüyor. Uyku sağlığı ve Nöröloji Uzmanı Prof Sigrid Veasey BBC’ye yaptığı açıklamada, “Uyku kaybının geri döndürülemez hasara yol açtığına dair kanıt var” dedi ve şimdi bir sonraki adımın farklı mesailerde çalışan işçilerde de beyin hücresi kaybı olup olmadığının araştırılması olduğunu söyledi. Bu Test Yaşam Sürenizi Söylüyor Uzmanlar, kişinin beş yıl içinde ölüp ölmeyeceğini belirleyen bir kan testi geliştirdi. Ancak bu “ölüm testi”nin kullanılmaya başlaması için henüz uzun araştırmalar gerekiyor. Geliştirilen test, kandaki dört protein ve metabolizmaya ait biyolojik risk faktörlerini ölçüyor. Bu faktörlerin oranlarını ve seviyelerini ölçen uzmanlar, kanser, şeker hastalığı, kalp rahatsızlığı ve diğer doğal sebeplerden meydana gelebilecek ölüm risklerine ait sayısal bir değer belirliyor. Ölüm testini ilginç kılan bir nokta da bu biyolojik risk faktörlerinin kısa vadede sağlıklı kişilerde ölüm riski tespit etmesi. Finlandiya ve Estonya’dan 17 binden fazla kişinin katıldığı deneyde kan örneklerini değerlendiren uzmanlar, kanında bu biyolojik risk özelliklerini barındıran kişilerin beş yıl sonra ölüm riskinin daha yüksek olduğunu tespit etti. Johannes Kettunen, Finlandiya’daki Helsinki Üniversitesi’nde araştırmacı. PLoS adlı tıp dergisine yazan Kettunen, testin “ölüm testi” olarak tanımlanmaması gerektiğini, çünkü bunların sadece risk belirleyici faktörler olduğunu belirtiyor. Profesör şunları ekliyor: “Eğer yüksek risk taşıyan kişiler için bir şey yapamazsak, ben bile bu risk grubunda olduğumu bilmek istemem, çünkü tıbbi olarak bu konuda yapılabilecek birşey yok.” www.sekeris.org.tr 41 Gezi Tuz Gölü’nden Fırat Nehri’ne Kadar Uzanan Şehir: Kayseri Türkiye’nin beşinci en büyük dağı Erciyes, Kayseri’nin önemli noktalarından biridir. Erciyes Dağı hem kış turizmi hem de yayla turizmi bakımından yılın her döneminde konuk ağırlamaktadır. Kayseri ili düz alana kurulu modern bir şehir olarak karşılar sizi. Geniş yolları bir şehirde trafiğin rahat akabilmesi için bir cevap niteliğindedir. Kentin şehir planlaması 1945 yılında Alman şehir plancı Prof. Dr. Gustav Olelsner ve Doç. Dr. Kemal Ahmet Aru tarafından yapılmıştır. Anadolu Selçukluları ve Osmanlıdan izler taşıyan şehrin Cumhuriyet Meydanı şehrin en geniş meydanı olarak dikkat çeker. Ortasında bronzdan yapılmış Atatürk heykeli ve saat kulesi ile sizleri karşılayan alan, bir yanında tarihi Kayseri Kalesi, diğer yanında Kapalı Çarsısı ve tarihe uygun bir dokuyla inşa edilmiş Valilik Binası ile ilgi çeken bir konsepte sahiptir. Hunat Hatun Cami, Ulu Cami ve Bürüngüz Cami aynı alanda toplanmış camileridir. Kayseri Kalesi son dönemde yapılan restorasyon çalışmaları neticesinde varlığını çok çok uzun yıllar muhafaza edecek bir görüntüye kavuşturuldu. İlk bakışta dış sur burçlarının heybeti ilgi çekerken, iç kalenin tamamen ayrı bir unsur olarak kurulduğu gözlenir. Türkiye’nin 5.inci en büyük dağı Erciyes yine Kayseri’nin önemli noktalarından biridir. Erciyes Dağı hem kış turizmi hem de yayla turizmi bakımından yılın her döneminde konuk ağırlamaktadır. Burada 4 otelle misafirlerine konaklama imkanı veren bölge, aynı zamanda otantik kilim ve eşyaların satıldığı bir Pazar özelliğini de taşımaktadır. Önemli bir ticaret merkezidir Kayseri’nin sanayi ticareti bölge halkının katkıları ile büyük bir gelişme yaşamış, nihayetinde de Türkiye’nin önemli bir sanayi kenti olmasını sağlamıştır. İl topraklarının verimli olması nedeniyle tarım sanayinde de büyük aşama kaydeden şehirde nüfusun yüzde 25’i tarımla uğraşmaktadır. Meraların çok verimli olması hayvancılığa da yansımış olup, sığır, koyun, kılkeçisi ve manda türleri bölgede üretilen hayvanlardır. İlde ayrıca zengin maden yatakları da bulunmaktadır. Şehirde, krom, demir, çinko, kurşun, barut ve linyit işlenmektedir. Türkiye’nin 500 büyük sanayi kuruluşunun 10’u Kayseri ilinde bulunmaktadır. Şeker Fabrikası’nın da bulunduğu ilde 320 civarında büyük sayılacak sanayi kuruluşu üretim yapmaktadır. Gezi Kayseri’den bahsedince mutfağının zenginliğini hatırlatmamak olmaz tabii. Özellikle mantısı ile ün yapan şehrin pastırma ve sucukları ile olan tanınmışlığı bir çok Avrupa ülkesinde bilinmektedir. Cumhuriyet Meydanı’nın ortasında yer alan saat kulesinin ise Sultan 2. Abdülhamit zamanında tüm büyük şehirlerde birer saat kulesi bulunması emrine istinaden 1906’da inşa edildiği bilinmektedir. Kayserinin kapalı çarşısı ise İstanbul’dan sonra en büyük ikinci kapalı çarşı olarak anlatılır. 1987-91 yılları arasında Osmanlı mimarisi esas alınarak yeniden inşa edilen çarşı, ticareti ile meşhur Kayseri’de her gün yoğun insan kalabalığına ev sahipliği yapmaktadır. Kayseri’nin Türkleşmesi Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan’ın 1071 tarihinde Malazgirt’te Bizans ordularını yenmesiyle Anadolu kapıları Türklere açıldı. Bu tarihten 15 sene sonra 1085 yıllarında Kayseri’yi artık bir Türk ve Müslüman şehri olarak görmekteyiz. Müslüman Türklerin hakimiyetinde Kayseri’nin eski halkı olan Rum ve Ermenilerin bu dönemin akabinde Çarşı Pazar ve ticarette yavaş yavaş hakimiyetlerini kaybettikleri görülmüştür. www.sekeris.org.tr 43 Makale Yargıtay’dan Çalışması Devam Ederken Sendikal Ayrımcılığa Uğrayan İşçiye Tazminat Hakkı Av. Gökhan CANDOĞAN Şeker-İş Sendikası Hukuk Müşaviri Anayasamız ve başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) olmak üzere uluslararası sözleşmeler ile eşitlik ilkesini ihlal eden, ayrımcılık oluşturan fiil ve eylemler yasaklanmıştır. Bu temel kuralın çalışma yaşamına yansıması ise, işverenin, çalışanlar ve işyerinde örgütlü sendikalar arasında ayrımcılık yapmasının tazminat yaptırımına bağlanması olmuştur. Nitekim, mevcut 6356 sayılı “Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu”nun “sendika özgürlüğünün güvencesi” başlıklı 25.maddesinde, işverenin, “bir sendikaya üye olan işçilerle sendika üyesi olmayan işçiler veya ayrı sendikalara üye olan işçiler arasında, çalışma şartları veya çalıştırmaya son verilmesi bakımından herhangi bir ayrım yapamayacağı”, hükme bağlanırken, bu hükme aykırılık halinde, işçinin bir yıllık ücret tutarından az olmamak üzere sendikal tazminat ödeme yükümlülüğünün doğacağı, ifade edilmiştir. Aynı şekilde, 6356 sayılı yasadan önce yürürlükte olan 2822 sayılı Kanun’un 31.maddesinde de, “İşveren, bir sendikaya üye olan isçilerle sendika üyesi olmayan işçiler veya ayrı sendikalara üye olan isçiler arasında işin sevk ve dağıtımında, işçinin mesleki ilerlemesinde, işçinin ücret, ikramiye ve primlerinde, sosyal yardım ve disiplin hükümlerinde ve diğer hususlara ilişkin hükümlerin uygulanması veya çalıştırılmaya son verilmesi bakımından herhangi bir ayırım yapamaz.” denilerek sendikal ayrımcılık açıkça yasaklanırken, bu hükmün ihlalinin sendikal tazminatı doğuracağı belirtilmiştir. Yargıtay 7.Hukuk Dairesinin 2014/347-5042 K. sayılı 04.03.2014 tarihli yeni bir kararı ile; yukarıda anılan hükümlere dayalı olarak, iş sözleşmesi devam 44 şeker-iş dergisi • haziran 2014 ederken sendikal ayrımcılığa uğrayan çalışanın sendikal tazminat hakkının doğduğu, hükme bağlanmıştır. Uzun yıllar boyunca Çelik-İş Sendikasının örgütlü olduğu Kardemir’de Türk Metal Sendikası tarafından başlatılan örgütlenme çalışmaları sırasında, Türk Metal Sendikasına üye olan çalışanlara yönelik işveren uygulamaları pek çok davanın konusu olmuştur. Bu çerçevede; Türk Metal sendikasının örgütlenmeye başlamasından sonra, işveren ile Çelik İş Sendikası arasında imzalanan bir protokol ile Çelik-İş Sendikası üyesi işçilere 15.07.2010-15.12.2010 tarihleri arasında aylık 350,00 TL ödenmesinin kararlaştırılması ve başlangıçta bu ödemeden Türk Metal Sendikası üyesi işçilerin yararlandırılmaması, sendikal ayrımcılık temelinde dava konusu yapılmıştır. Yerel İş Mahkemesinin davayı reddetmesi üzerine temyiz aşamasında dosyayı inceleyen Yargıtay 7.Hukuk Dairesi, sendikal ayrımcılığı yasaklayan, işlem tarihinde yürürlükte olan 2821 sayılı Kanunun 31.maddesi hükmünü esas alarak; .. davacı iş sözleşmesinin devamı sırasında sendikal ayrımcılığa maruz kaldığını, sırf sendikal faaliyetleri nedeni ile Çeliş iş Sendikası ile yapılan protokole göre bu sendika üyesi işçilere ödenen aylık 350,00 TL’sının kendisine ödenmediğini, dava açması üzerine ödendiğini ileri sürerek iş sözleşmesinin feshinden öncekş süreçte yaşanan bu olay nedeni ile sendikal tazminat talep etmektedir. Davacının iş sözleşmesinin devamı sırasında işverenin yaptığı bu uygulama nedeni ile sendikal ayrımcılığa maruz kaldığı davacı işçinin açtığı ve dava sırasında yapılan ödeme nedeni ile konusuz kalan Makale alacak davasında verilen mahkeme kararını avukatlık ücreti ve yargılama giderleri yönünden düzelterek onayan 9.Hukuk Dairesinin ilamı ile sabittir. Hal böyle olunca davacının sendikal tazminatı talep hakkı oluştuğu ve alınan bilirkişi raporu bir değerlendirmeye tabi tutularak talebin kabulü gerektiği halde yanılgılı değerlendirme ile davanın reddi hatalı olmuştur.. gerekçesi ile, sendikal ayrımcılık değerlendirmesini yapmıştır. Yargıtay, örgütlenme sonrasında, işveren ile mevcut sendikanın sadece mevcut sendika üyelerine ödeme yapılmasına dair protokolünü sendikal ayrım- cılık olarak değerlendirirken, diğer işçilerin dava açmalarından sonra anılan ödemeden yararlandırılmalarını da kanıt olarak kullanmıştır. Bu ve benzeri içerikteki kararlar, örgütlenme hakkının özünü oluşturan, işçinin istediği sendikaya üye olabilmesi, herhangi bir sendikaya üyeliğe zorlanmaması ilkelerinin yaşama geçmesi açısından son derece etkili olacaktır. İşverenin sendikal örgütlenmeye müdahalesi ve gerçek bir hak mücadelesi uğraşında olmayan sendikaların varlığını anlamsızlaştıracak bu yargısal yaklaşım, Sendikalar tarafından da güçlü bir şekilde desteklenmelidir. www.sekeris.org.tr 45 Şubelerden Şeker Ailesine 61 Yeni Üye Etimesgut Halk Ekmek Fabrikası ile toplu iş sözleşmeleri imzalandı. Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, “Fabrikada görevli 61 arkadaşımız aramıza dahil oldu. Her iki taraf içinde hayırlı olsun” temennisinde bulundu. Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası (Şeker-İş) ile Ahikent Taahhüt. Tic. Tek. Yat. Ltd. Şti. Genel Müdürlüğü arasında, Etimesgut Halk Ekmek Fabrikası İşyeri için 28.03.2014 tarihinde başlayan Toplu İş sözleşmesi müzakereleri mutlu sona ulaştı. Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerine Ahikent Genel Müdürü Niyazi Kantar, Fabrika Müdürü Hamit Altuntaş, Mali Müşavir Telat Çelik, Şeker-İş Sendikası Genel Sekreteri Fevzi Şengül, Genel Mali Sekreter Eyyüp Şen, Genel Teşkilatlandırma Sekreteri İlhan Özyurt, Ankara Şube Başkanı Murat Taşlıyurt ve AR-GE’de görevli Serhan Telmen katıldılar. 23.05.2014 tarihinde atılan imzalarla resmileştirilen sözleşme kapsamında Etimesgut Halk Ekmek Fabrikası’nda çalışan 61 üye, Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası’na dahil oldular. 1.Dönem Toplu İş Sözleşmesi’nin imzalanması kapsamında bir değerlendirmede bulunan Etimesgut Belediye Başkanı Enver Demirel ve Şeker-İş Genel Başkanı İsa Gök, toplu sözleşmenin her iki tarafa da hayırlı olmasını dilediler. Başkan İsa Gök, Türkiye’de sivil toplum kuruluşlarının daha etkin bir hale gelmesi için üye sayılarının maksimum düzeye çıkması gerektiğini belirterek, “Bu gün burada Şeker ailesine yeni arkadaşlarımız dahil oldu. Sendika olarak bundan sonraki dönemlerde de örgütlenme çalışmalarımız olanca hızıyla devam edecektir. Yeni katılan arkadaşlarımıza hoş geldiniz diyorum” diye konuştu. 48 şeker-iş dergisi • haziran 2014 Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası örgütlenme faaliyetlerine aralıksız devam ediyor. Son olarak Etimesgut Halk Ekmek Fabrikası da şeker ailesine katıldı. Şubelerden Gıda İş Kolunda Üyelik Çalışmaları Sürüyor Konya Şeker A.Ş. iş yerleri yöneticileri Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök ve yönetimini makamında ziyaret ettiler. Yapılan görüşmeler sonrası toplantı ile ilgili olarak şu açıklama yapıldı: “6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu kapsamında gıda iş koluna dahil olan sendikamız Konya Şeker A.Ş.’nin gıda iş koluna dahil iş yerleri için üyelik çalışmalarına başlamıştır. Genel Başkanımız İsa Gök’ün başkanlığında sürdürülen çalışmalarda yönetim kurulumuz ve hukukçularımız görüşmeleri sürdürmektedir.” Kayseri Şeker’den 18 Mart Özel Çanakkale Menüsü Kayseri Şeker 18 Mart 2014 Salı günü Çanakkale’de ebediyete intikal etmiş tüm şehit ve gazilerimizi anmak için bir etkinlik düzenledi. Etkinliklerin ardından çalışanlarına Çanakkale’de askerlerimize hizmet veren 40.Piyade Alayının yemek menüsünü olan Yağlı buğday çorbası, üzüm hoşafı ve ekmek ikram edildi. Programda ayrıca Kuran’ı Kerim tilaveti gerçekleştirildi. İşçiler adına Orhan Erhan Çanakkale Şehitleri şiirini, çalışanlardan Faruk Canbaz’ın kızı Beyza da İstiklal Marşı’nın tamamını ezbere okudu. Kayseri Pancar ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay, 18 Mart ile ilgili yaptığı konuşmada, “18 Mart 2014’te bundan 99 yıl önce Türk Milletinin en şerefli ve anlamlı zaferlerinden biri yaşanmıştır. Bu zafere ‘Çanakkale Geçilmez’ diyerek imza atan atalarımızı rahmet ve dua ile yad ediyoruz. Kurtuluş Savaşı’nın temellerinin atıldığı Kuvayi Milliye ruhunun canlandığı, Türk milletinin esir edilemeyeceğinin tüm dünya tarafından anlaşıldığı büyük bir mücadeleyi kelimelerle anlatmak, tabi ki imkansızdır. Ancak böylesine şanlı ve muhteşem bir ecdadın torunları olarak bu zaferi çocuklarımıza, torunlarımıza aktarmak bir vatan borcudur” dedi. Çanakkale menüsünün yağlı buğday çorbası ve üzüm hoşafı olduğunu hatırlatan Akay, şöyle konuştu: “Japonların gelip Ülkemizde yaptıkları incelemeler sonundaki söyledikleri ve bizler için ibret olacak şu sözler var. Japonlar olarak bizler niçin başarılı olmamız gerektiğini anlatabilmek için çocuklarımızı ilk okulda Hiroşima’ya götürür ve Hiroşima’yı anlatırız ve nesillerimizin çalışkan ve başarılı olmasına bu vesile ile katkı sağlarız diyor. Sizde çocuklarınıza Çanakkale’yi anlatabilirseniz onlar için güzel bir hayat dersi verirsiniz tavsiyesinde bulunuyorlar. Yapmamız gereken de budur. Bu güzel topraklarda hür ve bağımsız yaşamamızı sağlayan, tüm dünyanın vermiş olduğu mücadele ile takdirini kazanan ecdadımızı asla unutmayacak ve onlara layık olmak için var gücümüzle çalışacağız. Şehitlerimizi anma ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 99. yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve dünden bugüne ebediyete intikal etmiş şahadet şerbetini hiç düşünmeden içen tüm şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz” diye konuştu. www.sekeris.org.tr 49 Şubelerden Soma’daki İşçiler Dualarla Anıldı Kastamonu Şeker-İş Şube Başkanı Ali Çufadaroğlu ve şeker işçileri, Soma’da yaşanan ve milletimizi yasa boğan faciada yaşamını yitiren işçilerimizi dualarla andılar. Yaşanan facianın tüm ülkemizi tarifsiz bir üzüntüye boğduğunu belirten Şeker-İş üyeleri, “Soma’da yaşamını yitiren maden işçisi kardeşlerimizi rahmetle anıyoruz. Acımız büyük. İşçilerimizin ailelerine Allah sabır versin. Hepimizin başı sağolsun” diye konuştular. Malatya Şeker-İş Soma İçin Dua Etti Manisa Soma’da yaşanan kömür madeni faciası için Şeker İş Sendikası Malatya Şubesi dua ile basın açıklaması yaptı. Şeker Fabrikası’nda düzenlenen basın açıklamasında önce kömür madeni faciasında ölenler için bir dakikalık saygı duruşu yapıldı. Daha sonra konuşan Şeker-İş Sendikası Malatya Şube Başkanı Nuri Murat, iş güvenliğine uyulmadan taşeron firmalara işlerin verilmesini eleştirdi. İşlerin taşeron firmalara verildiği sürece ileride daha büyük sosyal patlamalar ve iş kazalarına sebep olabileceğini savunan Murat, kömür madeni faciasında ölenler için Allah’tan rahmet, yaralı olarak kurtulanlara da şifalar diledi. “Soma kalbimizdesin” yazısını yakalarına takan işçiler, kömür madeni faciasında hayatlarını kaybedenler için önce Kur’an-ı Kerim okundu. Sonra ise Şeker Cami din görevlisi Osman Demirkan tarafından dua edildi. Yozgat, Soma İçin Yürüdü Yozgat’ın Sorgun İlçesi’nde toplanan 150 işçi, Soma’daki maden faciasında ölen işçileri yürüyüşle andı. Sorgun Hükümet Caddesi’nde toplanan Havza Madencilik Maden-İş Sendikası ve Yozgat Şeker Fabrikası Şeker-İş Sendikası çalışanı 150 işçi, Hükümet 50 şeker-iş dergisi • haziran 2014 binası önüne çelenk koyup, poşetle getirilen kömürü çelenkin dibine döktü. Bir dakikalık saygı duruşunda bulunan işçiler, İstiklal Marşı’nı okudu. İşçiler daha sonra caddede yürüdü. Yeni Cami’nin avlusunda toplanan işçiler, Kuran-ı Kerim okunması ve dua edilmesinin ardından dağıldı. Şubelerden Erzurum Şeker-İş İş Bıraktı, Dua Etti Erzurum Şeker Fabrikası çalışanları, bir günlük iş bırakma eylemine katılarak, Soma’daki maden faciasında hayatını kaybedenler için saygı duruşunda bulundu. Aziziye ilçesindeki fabrikanın bahçesinde toplanan yaklaşık 100 işçi, olayda hayatını kaybeden işçilere Allah’tan rahmet, yakınlarına da başsağlığı diledi. Şeker-İş Sendikası Şube Yönetim Kurulu adına konuşan şube başkanı Metin Keskin, Soma’da kömür ocağında meydana gelen yangında çok sayıda işçinin hayatını kaybettiğini ve yaralandığını anımsattı. Keskin, çok sayıda işçiden de haber alınamadığına dikkati çekerek, “Ocakta ulaşılamayan kardeşlerimize ulaşılmasını ve hayatlarının kaybetmeden sağ salim çıka- rılmalarını, şehit sayısının daha fazla artmamasını Cenabı Allah’tan diliyoruz. Dualarımız onlarla birlikte” dedi. İlan edilen 3 günlük milli yasa yürekten katıldıklarını dile getiren Keskin, “Soma’da yaşanan iş cinayeti nedeniyle Türk-İş ve Şeker-İş Genel Merkezimizin almış olduğu karar doğrultusunda rahmetli olan kardeşlerimiz için bir dakikalık saygı duruşu ve bugüne ait olmak üzere bir gün işe gelinip çalışmama kararı alınmıştır” diye konuştu. Açıklamanın ardından ölen işçiler için dua okuyan ve saygı duruşunda bulunan işçiler, daha sonra dinlenme bölümlerine geçerek Soma’da yaşanan olayları televizyondan takip etti. Muş Şeker Fabrikası Çalışanları İş Bıraktı Manisa’nın Soma ilçesinde meydana gelen elim olay sonucu hayatını kaybeden Maden işçileri için üzüntülerini belirten işçiler çalışma hayatındaki olumsuz şartların düzeltilmemesi, taşeronlaşma, ucuz işçilik ve gündeme getirilen kiralık işçilik, esnek çalışma gibi düzenlemelere dikkat çekmek için tam gün iş bıraktı. İş yerine gelen işçiler iş elbiselerini giyerek çalıştıkları kısımlarda çalışmama eyleminde bulundular. Bu süre zarfında maden şehitleri için Kuran-ı Kerim okundu. Dualarda bulunuldu. Yapılan açıklamada “Böyle büyük acıları Rabbimiz bir daha göstermesin sadece kadere sığınarak yasla taziyelerle geçiştiremeyiz. Meselenin özüne inilmeli çalışma hayatındaki sıkıntılar irdelenmelidir” denildi. www.sekeris.org.tr 51 Şubelerden Burdur Belediye Başkanı’na Hayırlı Olsun Ziyareti Şeker-İş Sendikası Burdur Şubesi Başkanı Mustafa Onay ve yönetimi, Şeker Fabrikası birim müdürleriyle birlikte, Burdur’un yeni belediye başkanı Ali Orkun Ercengiz’i ziyaret ettiler. Onay, beraberinde, Sendika İdari Sekreteri Osman Çelik, Baş Temsilci Hakan Bostancı, İş yeri Temsilcisi H.Fatih Can ve beraberinde Şeker Fabrikası birim müdürlerinden, Ziraat Müdürü Mehmet Avşar, Muhasebe Müdürü Hasan Ali Yıldırım, İşletme Müdürü Yaşar Alkan ile birlikte, Burdur’un çiçeği burnunda Başkanı Ali Orkun Ercengiz’i makamında ziyaret ederek, başarı dileklerini ilettiler. Başkan Ercengiz de yeni dönemin tüm Burdurlular adına hayırlı olması dileklerini paylaştığını söyledi. Ercengiz, önümüzdeki dönemde, ilin, tüm unsurlarıyla uyum içinde hizmete odaklı bir yönetim göreceğini söyleyerek, daha çok yeni olan bir seçim sürecinden çıkılmış olduğunu, dolayısıyla değişikliklere karşı duygusal tepkilerin gösterildiğini ve tepkilerin zamanla yerini sağduyuya bırakacağına olan inancını dile getirdi. Kayseri Şeker’den Boğazlıyan’da Kutlu Doğum Etkinliği Kültürel etkinlikler kapsamında Boğazlıyan Şeker Fabrikası çalışanları Kutlu doğum haftası dolayısıyla bir etkinlik düzenledi. Kayseri şeker çalışanlarından bir kısmı da programa iştirak ederek katkıda bulundular. Boğazlıyan Şeker Fabrikası toplantı salonunda düzenlenen Kutlu doğum programına, Kayseri Pancar Ekicileri Kooperatifi Başkanı Hüseyin Akay, Başkanvekili Avni Hokkaömeroğlu, Yönetim Kurulu üyeleri Harun Halıcı, Nizamettin Çatak, Denetim kurulu üyesi Menderes Baran, Kayseri Şeker Genel Müdürü Levent Benli, Özel Kalem Müdürü Alper Hasta, Boğazlıyan’dan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Bilal Karaköse, Genel Müdür Yardımcısı Osman Canıtez, Pancar Kooperatif Müdürü İsmet Aksoy, Şeker-İş Sendika Başkanı İsmail Yücel de katılarak Boğazlıyan Şeker Fabrikası çalışanlarının tamamına gül dağıttılar. Gül bahçesine dönen toplantı salonunda Boğazlıyan ve Kayseri Şeker çalışanlarına hitaben konuşan Başkan Hüseyin Akay, “Milli ve Manevi değerleri yaşatmak için 52 şeker-iş dergisi • haziran 2014 önemli günlerde Kayseri Şeker olarak örnek uygulamalar yapmaktayız. İlk örneğini 18 Mart Şehitler günüde yaptık. Şimdi de Alemlerin Efendisi Peygamber Efendimiz adına düzenlenen Kutlu Doğum Haftası kapsamında Boğazlıyan Şeker Fabrikamızda Kutlu Doğum etkinliği düzenlemiş bulunmaktayız. Bundan sonra yine Kültürel etkinliklerimiz çeşitli Bölgelerimizde devam edecektir” dedi. Bahattin Özalp Hoca efendi tarafından yapılan sohbet ve dua, Boğazlıyan Şeker Fabrikası çalışanlarından Mesut Karaca, Gökhan Öztürk, Yusuf Göktekin’ den oluşan ilahi ekibinin okudukları eserler ve fabrika çalışanlarından Mehmet Bıyıklı’nın kızı Gökçen Bıyıklı’nın okuduğu naat ile devam etti. Program sonrasında Boğazlıyan Şeker ilahi ekibi ve Gökçen Bıyıklı’ya Başkan ve Yönetim Kurulu üyeleri tarafından Kur’an-ı Kerim hediye edildi. Fabrika girişinde çalışanlar tarafından yöneticiler ve Başkan Hüseyin Akay’a uygulamadan dolayı teşekkür ederek, topluca hatıra fotoğrafı çektirdiler. Çarşamba’da Trafik Semineri Çarşamba Şeker-İş Sendikası öncülüğünde fabrika yemek hanesinde trafik ile ilgili bir seminer verildi. Yoğun ilginin olduğu seminerde emeği geçen Fabrika Müdürü Nurettin Örgül ve Trafik Büro Amiri Adem Keskin’e Şeker-İş Sendikası teşekkür etti. Şubelerden Adapazarı Şeker Fabrikası Şeker-İş Sendikası üyeleri grup terfi sınavları Nisan ayında Adapazarı Şeker fabrikası işçi yemekhanesinde yapıldı. Şeker-İş Sendikası Şube Başkanı Oğuz Kalay, sınav öncesinde tüm sendika üyelerine başarılar diledi. Adapazarı Şeker’de Grup Terfi Sınavları Yapıldı Şeker-İş Eskişehir’den Tükoder’e Teşekkür Tükoder Derneği Başkanı Sülahi Özalp , Esnaf Odaları Başkan Yardımcısı ve Tuhafiyeciler Odası Başkanı Ali Sefa Şen ve Avukat Dilek Gündoğan Şeker Fabrikasında Tüketici Hakları ve Bankalardan çekilen kredi masraflarının geri iadesi ile ilgili bilgilendirme toplantısı düzenledi. Yoğun katılımın sağlandığı toplantıda Şeker-İş Sendikası Şube Başkanı Cengiz Ünder Tükoder’e verdikleri güzel ve aydınlatıcı bilgilerden dolayı teşekkür etti. www.sekeris.org.tr 53 Şubelerden Burdur’da 27 Yıl Aradan Sonra Pancar Ekimi Yapıldı Burdur ili merkeze bağlı köylerinden Yassıgüme, Yazıköy, Yarıköy, köyleri, 27 yıl aradan sonra tekrar pancar ekimi gerçekleştirdi. Sulama sorunu, kota sıkıntısı gibi problemler başta olmak üzere, tarımsal desteklemelerden de yeterince nasibini alamayan pancar bitkisinin uzun yıllar merkeze bağlı köylerde ekimi yapılamamaktaydı. Bu bölgelerde son olarak 1986 yılında yapılan pancar ekimi, özellikle bol sulamaya ihtiyaç duyması ve yeterli sulama kaynaklarının olmaması sebebiyle hak ettiği ilgiyi görmüyordu. Karaçal Barajı ve sulama altyapılarının tamamlanıp, Yassıgüme, Yazıköy, Yarıköy, arazilerine su vermeye başlamasıyla birlikte 25 yıl aradan sonra Burdur’da pancar bitkisinin ekimine yeniden başlandı. Şeker-iş Sendikası Burdur Şube Başkanı Mustafa Onay, gerek doğaya gerekse ülke ekonomisine olan katkısı dolayısıyla stratejik öneme sahip olan pancar bitkisinin 27 yıl aradan sonra bu bölgelerde tekrar ekiliyor olabilmesinin dikkate değer bir gelişme olduğunu dile getirerek şunları söyledi: “Millet olarak kurtuluş savaşı yıllarında yokluğunu derinden hissettiğimiz şekerin hammaddesi olan pancar bitkisi, bir hektarlık alanda, on hektarlık çam ormanın açığa çıkardığı oksijen salınımıyla eşdeğer olması sebebiyle de doğaya katkısını ortaya koymaktadır. Ayrıca, küspe ve melas üretimiyle de, hayvan yetiştiriciliğine katkı sağlamakta, ekicisiyle, nakliyecisiyle, işçisiyle bir çok kesime gelir kaynağı olmakta ve ekonomiyi sürekli taze tutmaktadır. Bazı gelişmiş ülkelerde, geçmişte özelleştirilen şeker sektörünün bu gün tekrar kamulaştırılmaya başlandığını da dikkate alırsak, şeker pancarının ve şeker sanayisinin stratejik öneme sahip olduğunu daha net anlayabiliriz. Bu denli öneme sahip pancar bitkisinin, ilimiz merkez köylerinde ekiminin tekrar gerçekleştiriliyor olmasının, şeker sanayisinin bir ferdi olan bizleri gururlandırdığını belirtmek isterim” Burdur Şeker Fabrikası Ziraat Müdürü Mehmet Avşar, Ziraat Müdür Yardımcısı Mehmet Kılınç, Merkez Bölge Şefi Meltem Biçer de, uzun yıllar sonra gerçekleştirilen bu ekime katılarak olayın önemine dikkat çektiler. Turhal Şube’den Siyasilere Geçici İşçiler İçin Dosya Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası Turhal Şube Başkanı Mehmet Elvan Yılmaz, bir dizi temaslarda bulunmak üzere bu şehre gelen Adalet Bakanı Bekir Bozdağ,Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’a Turhal Şeker Fabrikası’nın yöre ekonomisine katkısı ve 1998 den bu yana Fabrikaya işçi alımı olması sebebiyle yaşanan sıkıntıları dile getiren bir dosya sundu. 54 şeker-iş dergisi • haziran 2014 Şubelerden Erentürk Öz Adına Hatıra Ormanı Muş Şeker Fabrikası’nda 2013 Yılında Trafik Kazası sonucu Vefat Eden İşletme Müdürü Erentürk Öz Adına Hatıra Ormanı oluşturuldu. Törenle ağaç dikimi yapılan alana 6 bin civarında değişik türde fidan dikildi. Törene İl Valisi Vedat Büyükersoy ve İl Belediye Başkanı Feyad Asya ile Şeker-İş Sendikası Muş Şube Başkanı ve yönetimi de katıldı. Vefat ve Başsağlığı Muş Şeker Fabrikası’nda 2013 Yılında Trafik Kazası sonucu Vefat Eden İşletme Müdürü Erentürk Öz Adına Hatıra Ormanı oluşturuldu. Törenle ağaç dikimi yapılan alana 6 bin civarında değişik türde fidan dikildi. Törene İl Valisi Vedat Büyükersoy ve İl Belediye Başkanı Feyad Asya ile Şeker-İş Sendikası Muş Şube Başkanı ve yönetimi de katıldı. Adapazarı Şeker Fabrikaları Ham Fabrika Şerbet Tasfiye Koyulaştırma Ustası 21.10.1958 doğumlu Musin Göçoğlu, yakalandığı amansız hastalık sonucu 21.03.2014 günü hakkın rahmetine kavuşmuştur. Değerli üyemize yüce Allah’tan rahmet, ailesine ve tüm yakınlarına başsağlığı dileriz. Mekanı cennet olsun. Değerli üyemiz Ertuğrul Çalışır, yakalandığı amansız hastalık neticesinde 27.02.2014 tarihinde yaşamını yitirmiştir. Kendisine yüce Allah’tan rahmet, ailesi ve tüm yakınlarına başsağlığı dileriz. Mekanı cennet olsun. www.sekeris.org.tr 55 Gezi Güney Amerika’nın gizemli ve bir o kadar da heyecan verici ülkesi Peru, Kasım ve Aralık aylarında okyanus ötesini keşfetmek isteyenleri ağırlar. 56 şeker-iş dergisi • haziran 2014 Peru, kuzeyde Ekvador ve Kolombiya, doğuda Brezilya, güneydoğuda Bolivya, güneyde Şili ve batıda Büyük Okyanus ile sınırlı bir coğrafyada yer alır. Nüfusu Bugün, 30 milyon civarında nüfusu olan Peru, Bolivya ve Guatemala’nın yanında nüfus çoğunluğu kızılderili halkın olduğu üç ülkeden biridir. Nüfusun yüzde 45’i kızılderili kökenlidir. % 37’si melez olan halkın, % 15 kadarı Avrupa kökenli, geri kalan % 3 ise kısmen Afrika kısmense Asya kökenlidir. Kırsal kesimden kaçış ile oluşan ve nüfüsun yaklaşık üçte birinin yoğunlaştığı başkentinde yüksek sayıdaki göç, beraberinde büyük sosyal problemler getirir. Yerli halkın hatırı sayılır bir kesmi Lima’da, yoksulluk sınırının altında ya da kıyısında yaşar. Etnik kültürlerin zıtlıkları ve sosyo-politik eşitsizlik sebebiyle, halkın yetersiz geçim ve temin şartları meydana gelir. Bunu, temel ihtiyaç maddelerinin ithalatı ve döviz harcamaları takip eder. İkibuçuk milyon Perulu sürekli olarak göçmen vaziyette başta ABD, Avrupa ve Japonya olmak üzere yurtdışında yaşar. Gezi Güney Amerika’nın Gizemli Ülkesi Ancak bu olumsuzluklara rağmen Peru’nun farklı bir yüzü daha vardır. Güney Amerika’nın gizemli ve bir o kadar da heyecan verici ülkesi Peru, Kasım ve Aralık aylarında okyanus ötesini keşfetmek isteyenleri ağırlar. Çünkü bu aylarda kavurucu sıcak yerini hafif esintilere bırakır. And Dağları’nın büyüleyici manzarası başta olmak üzere doğal güzellikleri ve zengin tarihiyle göz kamaştıran Peru, binlerce yıllık bir geçmişe sahiptir. İnka Krallığı’nın mirası olan Peru’nun yaklaşık 300 yıl boyunca İspanyol sömürgesi olduğu ve kültüründeki İspanyol izlerini devam ettirdiği gözlenir. 1821’de ülke José de San Martín ve Simón Bolívar tarafından kurtarılır ve bağımsızlığını kazanır. Bununla birlikte isyanlar ve iç savaşlar modern bir devletin gelişmesine engel olurlar. Girişte konumunu kısaca açıkladığımız Peru iklim ve coğrafya olarak üç bölgeye ayrılır. Ülke, Pasifik Okyanusu boyunca uzanan kıyı şeridinde tropikal iklime sahiptir. Kuzeyde Ekvador ve Kolombiya, doğuda Brezilya, güneydoğuda Bolivya, güneyde Şili ve batıda Büyük Okyanus’la sınırlı olan ülkenin başkenti ise yılın neredeyse tamamında hiç yağmur almayan Lima’dır. İklimi, coğrafyası, tarihi ve gizemli yüzüyle Peru, Güney Amerika’ya seyahat düşleyenlerin mutlaka görmeleri tavsiye edilen ülkelerin başında gelmektedir. www.sekeris.org.tr 57 Gezi Sempozyum Konuğumuz Sıcak Kanlı bir Perulu Şeker-İş Sendikası tarafından düzenlenen ‘Şeker’in Geleceği Sempozyumu’nda Perulu konuklarımızdan Uluslar arası Gıda İşçi Sendikaları Federasyonu Küresel Şeker Koordinatörü Jorge Chullen’i ülkemizde ağırlamamız sebebiyle ülke tanıtımını köşesinde kendine yer bulan Peru’nun insanının iklimi gibi sıcak olduğunu Jorge Chullen’nin karakterinden anlamamız mümkün odu. Türkiye’yi çok beğenen ve Şeker-İş Sendikasının sosyal sorumluluk projelerine verdiği destekten çok etkilenen Perulu konuğumuz, özellikle Konya Mevlana’yı ziyaret etme şansını yakalamaktan dolayı duyduğu memnuniyeti bizlerle paylaştı. Peru’nun da tarihi bir çok özelliği olduğunu anlatan Jorge Chullen, kendisinin bir fırsat daha bulursa Türkiye’ye tekrar gezmek için geleceğini belirtti. Tanıtımımıza dönecek olursak, Lima şehrinde bulunan San Francisco Manastırı ve Altın Müzesi görülmesi gereken yerlerden. Yine Lima Ulusal Müzesi, İnka öncesi ve sonrası tüm Peru uygarlıklarının izlerini taşıdığı için görülmeli. Unesco’nun Dünya Mirası Listesine aldığı, And Dağları’nın eteklerinde konuşlanan gizemli kent, Machu Picchu’yu da mutlaka görmelisiniz. Tarihi 1450 yılına dayanan antik kent, Peru’nun en önemli kültürel mirasları arasında yer almaktadır. Doğa ile içli dışlı olmak istiyorsanız yağmur ormanlarına gidebilir, görkemli dağların eteklerinde safari yapma imkanını da yakalayabilirsiniz. Peru’da özellikle Başkent Lima’da görülen mimarinin çok etkileyici olduğunu vurgulamakta fayda var. Neoklasik ve Barok tarzın öne çıktığı yapılar ve özellikle d e görkemli kiliseler dikkat çekici. Evlerin tepelerinde bulunan yarım kat yüksekliğindeki kuleler de kente ayrı bir mimari karakter katıyor. Turistlerin gözde mekanı ise Lima’nın İstiklal Caddesi olarak tarif edebileceğimiz Kennedy Meydanı. 58 şeker-iş dergisi • haziran 2014 Yürüyüş için Pasifik Sahiline gidin Peru’nun görkemli tarihine hakkını vermek için mutlaka tarihi, turistik yapı ve binalarını görün. Mesela başkent Lima’yı gezerken mutlaka 16. yüzyıla ait en önemli yapılar arasında yer alan San Francisco Kilisesi ve bugün bir müzeye dönüştürülen Engizisyon Mahkemesi’nin bulunduğu binayı gezin. Ayrıca Pasifik sahili, çok taşlı da olsa, kısa bir yürüyüş için çekici olabilir. Peru, tüm Güney Amerika ülkeleri içinde insana en çok alışveriş yapma hissi veren ülkedir de diyebiliriz. Hediyelik eşya alışverişi için Pisaq ve Chinchero kasabaları ilk tercihler olarak dikkat çekiyor. İnkalarca ‘gökkuşağının doğum’ yeri olarak kabul ettikleri Chinchero’da ise Lama yününden yapılan ürünler bulunmakta. Peru’da ülkenin olduğu gibi sosyal hayatın da başkenti Lima’dır. Özellikle Plaza de Armas isimli semt çok hareketlidir. Burada herkese hitap edecek çeşitlilikte birçok bar, gece kulübü ve restoran bulunmaktadır. Modern mimarisiyle Lima’nın en dikkat çeken konaklama seçenekleri arasında Estelar Apartamentos Bellavista, The Cliffford Hotel bulunmaktadır. Daha ekonomik bir tatili planlayanlar ise Hostal Pukara ile Daniel’s Apart Hotel’i tercih edebilirler. Peru’ya ABD üzerinden transit gidilebilir ya da Frankfurt ya da İspanya üzerinden transit geçişle ulaşabilirsiniz. Kalp, kanser, diyabet, obezite ve solunum hastalıkları savaştan beter 4 hastalık arasında yer alıyor. Harvard Üniversitesi Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil, genetik hastalıklar ve obezitenin insanlığın geleceğine tehdit eden en önemli sorun olduğunu söyledi. Milliyet’in haberine göre, Prof. Hotamışlıgil, “Böyle giderse önümüzdeki 25 yılda dünyadaki toplam milli gelirin en az yarısının bu hastalıkların tedavi için ayrılması gerekecek” tespitini yaptı. Savaştan beter 4 hastalık Kalp, kanser, diyabet, solunum ve obeziteyi dünyayı tehdit eden en önemli sorun olarak nitelendiren Hotamışlıgil, bu meselenin savaş, küresel ısınma, açlık veya susuzluk kadar önemli olduğunu söyledi. Hotamışlıgil, şunları söyledi: “Bu kronik hastalıkları yok edebilmek için bütün dünya kaynaklarını tüketmek gerekiyor. Önümüzdeki 25 yılda bu hastalık-larla mücadele için dünyanın toplam gelirinin yüzde 50’si kadar bütçe ayırmak gerekecek. Böyle bir kaynak olmadığı için de, yüz milyonlarca insan hastalanacak ancak tedavi edilemeyecek.” Türkiye’de hastalıklar patlayacak Türkiye’nin durumunu da değerlendiren Gökhan Hotamışlıgil, ülkedeki kronik hastalık ivmesinin çok hızlı arttığına işaret etti. Genç nüfusta bu riskin çok anlaşılamadığını vurgulayan Hotamışlıgil, Türkiye ile ilgili önemli uyarılar yaptı: “Tedbir alınmazsa bir sonraki nesilde obezite ve kronik hastalıklar patlayacak. Bizim genetiğimizde kalp hastalıkları, diabet ve obezite riski çok yüksek. Orada fokurdayan bir durum var.” Hotamışlıgil, “Aileden, devlete; sivil kuruluşlardan üniversitelere herkesin bu işin içinde olması gerekiyor. Önce hasta olunur sonra hastalık tedavi edilir zihniyeti var. Halk Sağlığı okulumuz yok. Kamu sağlığı kuruluşu yok. Bunlara doğru kayış olmalı.” www.sekeris.org.tr 59 Sağlık Türkiye İçin ‘Savaştan Beter 4 Hastalık’ Uyarısı Basından 60 şeker-iş dergisi •mayıs 2014 Basından www.sekeris.org.tr 61 Basından 62 şeker-iş dergisi •mayıs 2014 Basından www.sekeris.org.tr 63 Şiir SOMA MADEN İŞÇİ KARDEŞLERİME (AĞIT) Beyaz şekerden, kara elmasa Saadet çiçekleri açıyorken başında, Kara toprağa girdin işçi kardeşim genç yaşında, Bu amansız ölümlen kalplerimizi yaktın, Sen gittin fakat bize ıztıraplar bıraktın, Gök yaşlı, tabiatın toprağın özü yaşlı, Bütün arkadaşların bağrı kan gözü yaşlı, Bir daha değmiyecek elimize ellerin, Seninle gömülecek kurduğun emellerin, Yandı yüreklerimiz Soma tutuştu yandı, Elinle su getirdin lakin ölün yıkandı, Göklere yükseliyor feryadımız ahımız, Kimseye iş kazasında ölümü verme ey Allahımız. Soma’da yetimler titrer. Bu derde ben ağlarım, Bir dul gelincik feryad eder de ben ağlarım, Bir günde yok olurda koca Allah yapısı, Kapkara bir kilitle kapanır da kapısı, Söyleyin buna dostlar söyleyin kim ağlamaz, Böyle Soma’da genç ölümüyle kim bağrını dağlamaz. Herkesin gözü yaşlı, herkesin gönlü kara, Kapanmaz bir yaradır Soma açtığın yara, Anlatamam hissimi ne söylesem ne desem, Didinsem, parçalansam, hatta kendimi yesem, Cümle Türk işçisi hep birden Amin desin, Allah Soma’da ölenlerin yattığı yeri nur eylesin, Murat Bulut Erzurum Şeker Fabrikası 64 şeker-iş dergisi • haziran 2014