REZIDANSKAPAKOCAK:Layout 1
Transkript
REZIDANSKAPAKOCAK:Layout 1
Yeni Yaşam Eviniz Sayı: 5 Mayıs 2011 BAŞKANDAN İz bırakanlar Kimi akademisyen Kimi iş kadını Kimi işadamı Kimi doktor Kimi öğretmen Kimi sanatçı Kimi ülkemizi uluslararası platformlarda başarıyla temsil etmiş Kimi hukukçu Hepsi kendi alanlarında ayrı ayrı başarılara sahip… Onlar, Cumhuriyetin ilk iki kuşağının temsilcileri... Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde her türlü imkânsızlıklara rağmen yoktan var edilen Cumhuriyetin ilk yıllarında güçlükleri göğüslemişler. Ülke yararına hizmet vermişler, fedakârlıklarda bulunmuşlar, geriye baktıklarında kendilerine ve yakınlarına övünecekleri izler bırakmışlar. Ortak özellikleri; hepsinin yolunun Darüşşafaka’da kesişmesi. Yıllar sonra ileri yaşlarında Darüşşafaka hepsinin ortak kimliği haline gelmiş. Adlarını 148 yıllık Darüşşafaka’ya yazdırarak tarihimize mal olmuşlar. “Bir yandan kendi yerlerini alacak Darüşşafakalı öğrencilere yardım elini uzatırken onları iftiharla izliyorlar, adeta kendi gençliklerinin heyecanını bir daha yaşıyorlar. Bir yandan da Darüşşafaka’nın kendilerine sağladığı güvenceyle Rezidansların çatısı altında yeni dostluklar, yeni uğraşılar içerisinde mutlu bir hayat sürüyorlar.” Bir yandan kendi yerlerini alacak Darüşşafakalı öğrencilere yardım elini uzatırken onları iftiharla izliyorlar, adeta kendi gençliklerinin heyecanını bir daha yaşıyorlar. Bir yandan da Darüşşafaka’nın kendilerine sağladığı güvenceyle Rezidansların çatısı altında yeni dostluklar, yeni uğraşılar içerisinde mutlu bir hayat sürüyorlar. Darüşşafaka Rezidanslarındaki sıcak yuvayı paylaşarak, siz de eğitime destek olmak istemez misiniz? Saygı ve sevgilerimle, Zekeriya Yıldırım Yönetim Kurulu Başkanı Darüşşafaka Cemiyeti Y›l: 3, Say›: 5, Mayıs 2011 Mayıs 2011 4 8 HABERLER REZİDANSLARIMIZ Huzurun, konforun, sağlığın ve güvenin adresi: Darüşşafaka Rezidansları ‹mtiyaz sahibi: Darüşşafaka Cemiyeti ad›na Yönetim Kurulu Başkan› Zekeriya Y›ld›r›m Darüşşafaka Cemiyeti, Darüşşafaka Cad. No:14 34457 Maslak-‹stanbul Sorumlu Yaz› ‹şleri Müdürü: M.Talha Çamaş Darüşşafaka Cemiyeti Darüşşafaka Cad. No:14 34457 Maslak-Sar›yer/‹stanbul Yay›n Kurulu: M.Talha Çamaş Arzu Yağmur Mine Yiş Yönetim Yeri: Darüşşafaka Cemiyeti Darüşşafaka Cad. No:14 34457 Maslak-Sar›yer/‹stanbul Tel: 0212 276 50 20 Faks: 0212 275 51 02 www.darussafaka.org Darüşşafaka Rezidans Dergisi'nde yer alan yazılar, Darüşşafaka Cemiyeti'nin resmi görüşünü yansıtmaz. ‹fade edilen görüşler, görüş sahiplerine aittir. Yay›na haz›rl›k Genel Yönetmen: Metin Gülbay Görsel Yönetmen: Murat Kara Editör: Demet Eyi Grafik Tasar›m: Ertuğrul Mürtezaoğlu Düzeltmen Editör: Ersel Ergüz Fotoğraf Editörü: Murat Güney Fotoğraf: Damla Salor, P›nar Yanıkgil Tel: 0216 681 18 22 Bask›: Dünya Yay›nc›l›k A.Ş. Globus Dünya Bas›nevi 100.Y›l Mahallesi 34440 Bağc›lar ‹STANBUL Tel: 0212 629 08 08 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 Mehmet Agah- Nuran Bursalı Semih Ünkan Zehra Ulusoy Dr. Hayrünnisa Üstün Cenap Korkmazoğlu Sevgi-Sencer Divitçioğlu Malike Bayülken Sennur Öztap Feruze Tunalıgil Belğı-Kazım Paksoy Mine Seçkinöz Mübeccel Çadırcıoğlu Bedia Akarsu Semiha Büyüköğüt SAĞLIK Rezidanslarda sağlıklı yaşam 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 Günay Etiman Turhan Ergök Süheyla-Hasan Sinangil Fikri Ertükel Halim Erker Ahmet Sükan Saip Tansuk Elie Hillway Mukaddes Prough Aykut Bagana Ekrem Doğanlı Vasfiye Eriş Fahire Bayur İffet Gürbüzer Zuhal Güveniş Huriser Eliuz Selçuk Gündemir Begüm-Mete Erdem Türkan-Ruhi Bengi Mualla Aruz Gönül Akdağ Neriman Fazilet Özban Fatma Bayındır Paşa-Harun Çay Malike Bayülken Ülkü Bora Gülten Ekinci 8 REZİDANSLARIMIZ Darüşşafaka, 148 yıldır yaktığı ışığın sönmemesi için destek veren bağışçılarının ileri yaşlarını huzurlu, güvenli ve konforlu bir ortamda geçirmelerini sağlamak amacıyla açtığı rezidanslarla on dört yıldır eşsiz bir hizmete imza atıyor. 38 SAĞLIK Darüşşafaka Sağlık Ekibi’nin amacının rezidans üyelerine sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sunmak olduğunun altını çizen Darüşşafaka Maltepe Özel Bakım Ünitesi Kurum Müdürü Dr. Can Bostancı, Darüşşafaka Rezidanslardaki sağlık hizmetini dergimiz için kaleme aldı. NASIL BA⁄IŞ YAPAB‹L‹RS‹N‹Z? Darüşşafaka Cemiyeti’ne üye olsun olmasın herkes bağış yapabilir. Bağış modeli kişiye özgüdür. Bağışlar nakit olabileceği gibi tereke bağışı, gelir temliki, gayrimenkul bağışı, öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik burs bağışı olabilir. Darüşşafaka Cemiyeti’ne her türlü bağış kabul edilmektedir. 1. ONLINE BA⁄IŞ Kredi Kart› ile www.darussafaka.org web sitesinden online bağ›ş sistemi. 2. ‹NTERNET BANKACILI⁄I Bankalar›n internet şubelerindeki “bağ›ş” menüleri arac›l›ğ› ile: -Akbank - Halk Bankası - TEB - Denizbank - HSBC - Tekstilbank - Finansbank - ING Bank - Türkiye İş Bankası - Fortisbank - Şekerbank - Vakıfbank- - Garanti Bankası -T.C. Ziraat Bankası - Yapı Kredi Bankası 3. NAK‹T Darüşşafaka Cemiyeti Merkezi’ne elden yapılacak bağışlar. 4.DARÜŞŞAFAKA CEMİYETİ TL HESAP NUMARALARI Darüşşafaka Cemiyeti’ne yapılan bağışlardan banka havale ücreti alınmamaktadır. BANKA ADI Akbank / Üstbostancı Denizbank / Kavacık Finansbank / Bostancı E5 Fortis Bank / Şenesenevler Garanti Bankası / Sahrayıcedit HSBC Bank / Kozyatağı ING Bank / Kazasker Şekerbank / Kozyatağı Tekstilbank / Kadıköy Türkiye Ekonomi Bankası / Taksim Türkiye Halk Bankası / Sahrayıcedit Türkiye İş Bankası / Kozyatağı Ticari Vakıfbank / Kozyatağı Yapı Kredi Bankası / Bayarcaddesi Ziraat Bankası / Osmanbey ŞUBE KODU 695 2410 1037 163 277 757 198 242 0008 104 874 1386 338 682-5 850 SWIFT AKBKTRIS DENITRIS FNNBTRIS DISBTRIS072 TGBATRIS HSBCTRIX INGBTRIS SEKETR2A TEKBTRISKDK TEBUTRIS104 TRHBTR2AAXXX ISBKTRIS TVBATR2A YAPITRIS TCZBTR2A IBAN TR700004600695888000001863 TR790013400000000186300001 TR810011100000000000001863 TR240007100163304401863TRL TR590006200027700000001863 TR200012300757000186329300 TR870009900413231000100001 TR610005902420588024251529 TR910010900008003257150003 TR680003200010400000001863 TR840001200987400016000001 TR240006400000113860001863 TR510001500158007284865476 TR690006701000000000001863 TR660001000850000018635001 5. 7 GÜN 24 SAAT ATM’LERDEN BA⁄IŞ Garanti Bankası, HSBC Bank, Türkiye İş Bankası ve Yapı ve Kredi Bankası ATM’lerinden "bağış" menüsü aracılığıyla Darüşşafaka Cemiyeti' ne 7 gün 24 saat bağış yapabilirsiniz. 6. 7 GÜN 24 SAAT TELEFON BANKACILI⁄I Akbank, Denizbank, Finansbank, Fortis Bank, Garanti Bankası, HSBC Bank, Şekerbank, Türkiye Ekonomi Bankası, Yapı Kredi Bankası, T.C. Ziraat Bankası, Türkiye İş Bankası, telefon bankacılığı aracılığı ile Darüşşafaka Cemiyeti' ne 7 gün 24 saat bağış yapabilirsiniz. 7. SMS İLE BAĞIŞ TURKCELL, VODAFONE ve AVEA faturalı hatlarından bağış yapmak için 1863'e SMS gönderebilirsiniz. Her bir mesaj bedeli 5 TL dir. Turkcell, Vodafone ve Avea faturalı hat sahipleri 1863’e bir kısa mesaj göndererek bağışlarını yapabilirler. Gönderilen mesaj aboneye, 2 SMS bedeli olarak ücretlendirilmektedir. Tüm sorular›n›z için Darüşşafaka Cemiyeti Kaynak Geliştirme ve ‹letişim Müdürlüğü’nü 0212 276 50 35 nolu hattan arayabilirsiniz. HABERLER Darüşşafaka Rezidansları “Küçük Eller”i ağırladı D arüşşafaka’daki kulüp çalışmaları öğrencilerin içindeki cevheri ortaya çıkarırken, elli yedi kulüp faaliyetinden dilediğini seçebilen Darüşşafakalı öğrenciler, okulda aldıkları eğitimle geliştirdikleri yeteneklerini, "Küçük Eller Darüşşafaka Rezidanslarında" projesi kapsamında eğitim giderlerine katkı sağlayan rezidans üyelerine sergileme olanağı buluyor. Proje kapsamında son olarak İllüzyon Kulübü üyeleri, 19 Aralık 2010 tarihinde Yakacık Rezidans’ı ziyaret ederek hünerlerini rezidans sakinleri için sahneledi. Minik illüzyonistler, öğretmenleri Yasemin Osman ile birlikte gerçekleştirdikleri gösteriyle usta illüzyonistlere taş çıkarttı. Eğlenceli saatlerin yaşandığı gösterinin ardından öğrenciler ile bağışçılar bol bol sohbet etme olanağı da buldu. Minik illüzyonistler, gösterilerini Şenesenevler ve Maltepe Rezidans’ta da sergilediler. Rezidanslarda Kurban Bayramı kutlandı D arüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Yıldırım, Başkan Vekili Davut Ökütçü, Yönetim Kurulu Üyeleri Fırat Tekin, Tunçer Gömeçli, Genel Sekreter Ahmet Buldam, Başhukuk Müşaviri İnci Ercan, Kurumsal İlişkiler Direktörü Rezidanslar Sorumlusu İlknur Kuzgun, Kurban Bayramı vesilesiyle 15 Kasım 2010 tarihinde Darüşşafaka Rezidanslarını ziyaret etti. Sabah kahvesinde Şenesenevler Rezidans’ın sakinleriyle bir araya gelen yöneticiler, öğlen yemeğinde Yakacık Rezidans, ardından da Maltepe Rezidans sakinleriyle buluştu. 4 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 HABERLER Rezidanslarda müzik tınıları yükseldi D arüşşafaka Eğitim Kurumları’nda eğitimöğretim gören öğrenciler, 21 Aralık 2010 tarihinde enstrümanlarıyla Maltepe, Şenesenevler ve Yakacık Rezidans sakinlerine keyifli dakikalar yaşattı. İlk olarak Maltepe Rezidans’ta başlayan müzik dinletisinde, Klasik Batı Müziği ve Türk Sanat Müziği eserlerinden örnekler sunulurken, öğrencilerin sahne performansı ve özgüvenin yanı sıra başarılı bir deneyim kazanmalarına da olanak sağladı. Yakacık Rezidans’ta sonlanan dinletide Darüşşafaka 10. sınıf öğrencisi Mertcan Bilici'nin seslendirdiği solo şarkılara bağışçılar da eşlik etti. Darüşşafaka’nın yeni “kurucu bağışçı”larına ödülleri takdim edildi D arüşşafaka Velilerini Arıyor programı çerçevesinde, on öğrencinin onar yıllık eğitim gideri olan 1 milyon lirayı bağışlayan hayırseverlerin isimleri, Darüşşafaka’nın kurucuları Yusuf Ziya Paşa ve arkadaşlarıyla birlikte anılıyor. Yaptıkları bağışlarla programa ilk desteği veren Dr. Hayrünnisa Üstün ve merhum eşi Prof. Dr. Yusuf Ziyaettin Üstün, Fatımatüzzehra Ulusoy, Nuran- Mehmet Agah Bursalı, Mehmet Semih Ünkan ile Necla Koperler, yeni “kurucu bağışçılar” olarak adlarını Darüşşafaka tarihine yazdırdı. Darüşşafaka’nın yeni kurucu bağışçılarına plaketleri, 7 Aralık 2010 tarihinde Yakacık Rezidans’ta düzenlenen ve Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Yıldırım ile Yönetim Kurulu üyeleri hazır bulunduğu törenle takdim edildi. Törende; bir öğrencinin on yıllık eğitim giderini karşılayarak "mezun bağışçı" payesine hak kazanan Gökhan Özcan (DŞ'81) ile bir yıllık eğitim giderini karşılayarak "veli" belgesini alan Darüşşafaka Yönetim Kurulu Üyesi A. Müge Özacar (DŞ'85) da unutulmadı. Zekeriya Yıldırım ve üyeler, toplantı sonrasında Yakacık Rezidans bağışçılarıyla birlikte akşam yemeğine katıldı. HABERLER Rezidanslarda yeni yıl coşkusu D arüşşafaka Cemiyeti, Darüşşafaka Eğitim Kurumları öğrenci ve öğretmenleri, 26 Aralık 2010 tarihinde yeni yıl kutlaması için rezidans sakinleriyle buluştu. Günler öncesinden yeni yıl kutlama kartlarını hazırlayan 4. sınıf öğrencileri ziyaret sırasında Yakacık, Maltepe ve Şenesenevler Rezidans sakinlerine bu kartları sundu. Keyifli bir öğle yemeğinden sonra rezidansları gezen minik Darüşşafakalılar, üyelerle okul hayatı, yeni yıl dilekleri üzerine sohbet etti. 27 Aralık 2010 tarihinde ise Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu ve yöneticileri rezidans sakinleriyle bir araya geldi. Yeni yıl yemeğini birlikte yiyen Darüşşafaka Cemiyeti yöneticileri ile bağışçılar, Darüşşafakalı öğrencilerin müzik ve dans gösteriyle 2011’e neşeyle “merhaba” dedi. 6 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 REZİDANSLARIMIZ Huzurun, konforun, sağlığın ve güvenin adresi: Darüşşafaka Rezidansları Darüşşafaka, 148 yıldır yaktığı ışığın sönmemesi için destek veren bağışçılarının ileri yaşlarını huzurlu, güvenli ve konforlu bir ortamda geçirmelerini sağlamak amacıyla açtığı rezidanslarla on dört yıldır eşsiz bir hizmete imza atıyor. 8 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 REZİDANSLARIMIZ Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 9 REZİDANSLARIMIZ D arüşşafaka Cemiyeti, dile kolay tam 148 yıldır yetenekli, babasını yitirmiş, olanakları sınırlı çocukların, çağdaş ve kaliteli, bir eğitimle; düşünen, kendine güvenen ve aydınlık bireyler olarak yetişmesini sağlamak için çalışıyor. Aslında Türkiye tarihinin ilk sivil örgütlenmesine örnektir Darüşşafaka... Yusuf Ziya Paşa, Gazi Ahmed Muhtar Paşa, Vidinli Tevfik Paşa, Sakızlı Ahmet Esad Paşa ve Ali Naki Efendi tarafından 30 Mart 1863 günlü padişah fermanıyla “Cemiyet-i Tedrisiye-i İslamiye” adıyla kurulan derneğin temel amacı, yoksul ve yetim halk çocuklarının eğitim ve öğretimine destek olmaktı. Bu amaç doğrultusunda 29 Haziran 1873’te Darüşşafakat’ül İslamiye, parasız yatılı, özel statülü bir okul olarak 54 öğrencisiyle öğretime başladı ve o günden bugüne Türkiye’nin aydınlık geleceğine sevdalı hayırseverlerin desteğiyle binlerce çocuğun hayatını eğitimle değiştirmeyi başardı. Kimler yok ki bu değişimi yaşayanların arasında: Maliyeci Hasan Ferit, tarihçi Osman Nuri Ergin, eğitimci Ali Kamil Akyüz, şair ve yazar Ahmet Rasim, deneysel fizik alanında ultrasonla görüntülemede ilk çalışmaları yapan Prof. Dr. Adnan Sokullu, ressam Mahmut Cûda, yazar Aziz Nesin, tiyatro sanatçısı İhsan Devrim, tiyatrocu Tolga Aşkıner, karikatürist Tekin Aral, ünlü matematikçi Salih Zeki, eski Başbakanlık Müsteşarı Necdet Seçkinöz ve daha niceleri… Hep oradaydı… Türkiye’yi sarsan felaketlerde de Darüşşafaka her zaman yaraları saranlar arasında yer aldı. 1939’da Erzincanlı depremzede çocuklara, 1974’te Kıbrıs Barış Harekâtı’nda şehit olan askerlerin çocuklarına, 1999’da Marmara depreminde ailelerini yitiren çocuklara, 2009’da da Mardin’in Bilge köyünde aileleri katledilen çocuklara, şehit asker ve polis çocuklarına kapılarını sınavsız açtı. Türk aydınlarının göz bebeği Darüşşafaka’nın tarihi misyonuna saygı duyan Namık Kemal’den Ressam Agâh Efendi’ye, Ahmet Mithat’tan Salih Zeki’ye, Yahya Kemal Beyatlı’dan Niyazi Akşit’e, Tahir Nejat Gencan’dan Tahir Sevenay’a 10 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 REZİDANSLARIMIZ Bağışçıların zamanlarını en iyi şekilde değerlendirmesi için tüm ayrıntılar göz önüne alınarak inşa edilen Darüşşafaka Rezidanslarında; her türlü spor aletinin yer aldığı “jimnastik salonu”, bilardodan satranca, okeyden tavlaya, masa tenisinden darta kadar sayısız oyuna ev sahipliği yapan “oyun salonu”, hobi öğretmeni nezaretinde faaliyet gösteren “hobi odası”, yaz kış yararlanılabilen “ısıtmalı havuz” gibi pek çok aktivite alanı bulunuyor. Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 11 REZİDANSLARIMIZ kadar sayısız aydın gönüllü öğretmenlik yaparak bu misyona destek verdi. Darüşşafaka ruhunu yaşatanlar için Darüşşafaka Eğitim Kurumları’nda bugün, yetenekli ancak babası hayatta olmayan, ailelerinin imkânlarının yetersizliği nedeniyle iyi eğitim alma fırsatı bulunmayan 800’ün üzerinde çocuk, Atatürk ilkeleri doğrultusunda ilköğretim dördüncü sınıftan liseyi bitirinceye dek yatılı eğitim görüyor. Üniversiteyi kazanan öğrencilerini de yalnız bırakmayan Darüşşafaka, tüm bunları hayırseverlerin bağışlarıyla 12 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 gerçekleştiriyor. Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’dan edebiyatımızın büyük üstadı Sait Faik Abasıyanık’a kadar Türkiye’nin aydınlık geleceğine sevdalı sayısız ismin bağışlarıyla bir buçuk asırdır yoluna devam eden Darüşşafaka, 1997’de bağışçılarının karşısına yepyeni bir hizmet ve vefa anlayışıyla çıktı: Darüşşafaka Rezidansları… Kurum, 148 yıldır yaktığı ışığın sönmemesi için destek veren bağışçılarının ileri yaşlarını huzurlu ve güvenli bir ortamda geçirmelerini sağlamak amacıyla hazırladığı “huzurevleri” projesinin ilk örneğini 1997’de Darüşşafaka Yakacık Rezidans’ı açarak uygulamaya koydu. Bunu Maltepe, Şenesenevler ve Urla Rezidans izledi. Böylelikle bağışçılarına hem ihtiyaç sahibi çocukları okutmanın huzurunu veren hem de ileri yaşlarında son derece konforlu bir yaşam sürme olanağı sunan Darüşşafaka, Türkiye’de başka örneği olmayan bir hizmete de imza atmış oldu. Dört farklı yaşam durağı: Darüşşafaka Rezidansları Darüşşafaka’nın her rezidansı, kuruldukları lokasyon itibarıyla farklı beklentilere yanıt veriyor. Yakacık REZİDANSLARIMIZ Rezidans, bol oksijenli havası nedeniyle bir zamanlar İstanbulluların tercih ettiği sayfiye yerlerin başında gelen Yakacık’ta konumlanıyor. İstanbul’un en merkezi noktalarından Bostancı’da konumlanan Şenesenevler Rezidans, şehir hayatından vazgeçmeden rezidans konforunu yaşamak isteyenlere hitap ediyor. Hem kent yaşamıyla iç içe olmak hem de yanı başındaki Darüşşafaka Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’nin olanaklarından her an faydalanmak isteyenlerin tercihi ise elbette ki Maltepe Rezidans oluyor. Ege’nin incisi İzmir’de kapılarını açan Urla Rezidans ise, çam ormanlarının ortasında doğayla baş başa olmak isteyenlerin beklentilerine yanıt veriyor. Sizin ikinci baharınız, çocukların yaşamını değiştiriyor Batı standartlarında konfor ve estetiğe bağlı kalınarak inşa edilen ve yönetilen Darüşşafaka Rezidanslarında bireysel yaşam mekânları, “kişiye özel daireler” olarak tasarlanırken, bağışçılar her biri farklı temada 1+1, 2+1 ve süit daire alternatifleri arasından istediğini seçebiliyor. Rezidans üyesi isterse dairesinin dekorasyonunu değiştirebiliyor ya da evindeki eşyaları rezidanstaki dairesine getirebiliyor. Cemiyet, bu konuda da üyelerine yardımcı olurken bağışçılar, dilediklerinde evlerinde dilediklerinde de rezidansta kalabiliyor. Üyelerin emniyetini sağlamak için her türlü önlemin alındığı Darüşşafaka Rezidanslarında 7 gün 24 saat güvenlik ve resepsiyon hizmeti veriliyor. Fitness, bilardo, yüzme havuzu, hobi odası… Bağışçılarının zamanlarını en iyi şekilde değerlendirmesi için tüm ayrıntılar göz önüne alınarak inşa edilen Darüşşafaka Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 13 REZİDANSLARIMIZ Rezidanslarında; her türlü spor aletinin yer aldığı “jimnastik salonu”, bilardodan satranca, okeyden tavlaya, masa tenisinden darta kadar sayısız oyuna ev sahipliği yapan “oyun salonu”, bağışçıların yeni hobiler öğrenmesi ve mevcut hobilerini geliştirmelerine yardımcı olan bir hobi öğretmeni nezaretinde faaliyet gösteren “hobi odası”, yaz kış yararlanılabilen “ısıtmalı havuz”, bağışçıların istedikleri bitkileri yetiştirebilmelerine olanak tanıyan “küçük bahçeler”, sinema ve tiyatro salonları gibi pek çok aktivite alanı bulunuyor. Bunların yanı sıra rezidans kuaförleri, bağışçıların her daim bakımlı görünmesini sağlıyor. Rezidansta güne başlamak Rezidanslarda gün, isteyen için sabah sporu, isteyen için kahvaltıyla başlıyor. Kimi bağışçılar günün ilk ışıklarıyla uyanıp, havuzun keyfini çıkarıyor, kimi her türlü jimnastik aletiyle donatılmış spor salonunda uzman bir fizyoterapist eşliğinde sabah sporunu yapıyor. Rezidans sakinleri açık büfe kahvaltısını yaparken, daireleri temizleniyor, her bağışçının çamaşırları ayrı makinelerde yıkanıyor, kurutuluyor ve ütüleniyor. Kahvaltının ardından rezidans sakinleri, isterlerse odalarında isterlerse insanın içinde oturma isteğini uyandıracak rahatlıkta dizayn edilmiş olan dinlenme salonlarında çay ya da kahvelerini yudumlayarak, günlük gazeteleri okuyabiliyor ya da televizyon izliyor. Sağlıklı hayat, sağlıklı beslenmeden geçer Gerek dekorasyonuyla gerek personeliyle önünde bol yıldız bulunan bir otelin 14 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 REZİDANSLARIMIZ Rezidanslarda gün, isteyen için sabah sporu, isteyen için kahvaltıyla başlıyor. Kimi bağışçılar günün ilk ışıklarıyla uyanıp havuzun keyfini çıkarıyor; kimi her türlü jimnastik aletiyle donatılmış spor salonunda uzman bir fizyoterapist eşliğinde sabah sporunu yapıyor. Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 15 REZİDANSLARIMIZ restoranlarından farksız olan rezidansların restoranlarında menüler uzman diyetisyen kontrolünde hazırlanıyor. Bağışçıların yaş ve sağlık problemlerinin yanı sıra, günlük almaları gereken kalori miktarı göz önüne alınarak oluşturulan menüler, rezidansların mutfağında profesyonel ekipler tarafından hazırlanıyor. Dünya mutfaklarından yemekler, günde üç öğün servis yapılıyor. Salata, zeytinyağlı ve diyet tatlı seçeneklerinin açık büfe olarak sunulduğu restoranlarda, yemek servisi ise garsonlar tarafından yapılıyor. Sağlıklı beslenme ilkesine göre hizmet veren rezidans mutfaklarının temel hedefi ise bağışçılara ev yemeğinin lezzeti ve kalitesini sunabilmek. Doktor tarafından özel bir diyet uygulaması istenen 16 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 bağışçılar için listeye göre yemek hazırlanırken, gerekli durumlarda bağışçıların odasına da yemek servisi yapılıyor. Rezidansların mutfağı gibi kafeteryalarının da menüleri, diyetisyen kontrolünde oluşturuluyor. Bol aktiviteli canlı bir hayat Rezidans sakinlerinin günleri sosyal, kültürel ve sanatsal aktivitelerle dolu dolu geçiyor. Sosyal ve kültürel etkinlikler, bağışçılardan gelen istek ve öneriler doğrultusunda psikososyal servisler tarafından yıllık olarak planlanıyor. Bu nedenle her rezidansta bağışçıların taleplerini kurum yönetimine bildirmek üzere Bağışçı Temsilcileri Kurulu bulunuyor. Rezidanslardaki sinema salonlarında hem vizyondaki hem de klasikleşmiş filmlerin gösterimi yapılırken, rezidans sakinlerini sevdikleri sanatçılarla buluşturan söyleşiler, müzik dinletileri ve konferanslar da organize ediliyor. Gerek dini gerekse milli bayramlarda bağışçıların günü anlamına uygun şekilde geçirmeleri için farklı etkinlikler organize edilirken, Yılbaşı, Anneler Günü, Öğretmenler Günü ve doğum günleri asla unutulmuyor. Bağışçılar, profesyonel hobi öğretmeni eşliğindeki resim, örgü, nakış, filografi, kolye, maket, yemek yapımı gibi farklı uğraşlarla zamanlarını renklendirebiliyor. Geniş bir yelpazede sunulan rezidans içi etkinliklerin yanı sıra Darüşşafaka Rezidanslarında hemen her gün farklı bir dış etkinlik de gerçekleştiriliyor. Sosyal hizmet uzmanı kontrolünde bağışçılar gezilere, konserlere, tiyatroya, sinemaya, REZİDANSLARIMIZ Darüşşafaka Rezidansları üyelerine ömür boyu sağlık güvencesi, beş yıldızlı otel konforu, canlı sosyal aktiviteler, Fizik Tedavi Merkezi ve Özel Bakım Ünitesi’nde hayatlarının ileri safhalarını güvence altına alma olanağı sunuyor. bale ve opera gösterilerine gidiyor. Mevsime bağlı olarak da sabah yürüyüşlerine, pikniğe ya da denize götürülen bağışçılar, Darüşşafaka Eğitim Kurumları’nda düzenlenen törenlere ve Darüşşafaka Spor Kulübü’nün maçlarına da katılıyor. Ayrıca rezidanslarda yaşayan emekli profesör, bilim insanı, öğretmen, hukukçu, doktor, iktisatçı, mühendis, tiyatrocu, diplomat, müzisyen gibi her biri alanında uzman olan bağışçıların bilgi birikimlerinden ve hayat tecrübelerinden faydalanmak için farklı projeler de gerçekleştiriliyor. Bunlardan biri de “Hayat Öğretmenlerim” projesi… Bu proje kapsamında isteyen bağışçı, Darüşşafaka Eğitim Kurumları’ndaki öğrencilerle uzmanlık alanları doğrultusunda söyleşiler yapıyor. Rezidansların kapasitesi Yakacık Maltepe Şenesenevler İzmir Urla Maltepe Özel Bakım Ünitesi Fizik Tedavi Merkezi İzmir Urla Özel Bakım Ünitesi 79 108 62 171 39 16 8 oda/suit oda/suit oda/suit oda/suit oda yatak oda Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 17 REZİDANSLARIMIZ Her işin başı sağlık Uzman doktor ve sağlık ekibiyle bağışçılara 7 gün 24 saat sağlık hizmetinin verildiği rezidanslarda, ihtiyaç duyulduğunda Türkiye’nin önde gelen A1 sınıfı özel sağlık kuruluşlarında tedavi olanağı ile ömür boyu sağlık güvencesi sağlanıyor. Tüm rezidans klinikleri bünyesinde acil müdahale odası bulunurken, her bağışçının dairesinde ve ortak kullanım alanlarında rezidans kliniğine bağlı olan çağrı cihazları mevcut. Bağışçılar, bu cihazları kullanarak, anında doktor ve hemşirelere ulaşabiliyor. Darüşşafaka Ömran ve Yahya Hamuluoğlu Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi ile Özel Bakım Ünitesi de ihtiyaç duydukları her an rezidans sakinlerine hizmet veriyor. Rezidanslarda verilen sağlık hizmetini standardize etmek ve sistematik hale getirmek amacıyla 2009’da uygulamaya konulan Sağlık Hizmetleri Kuruluş Yönergesi, üyelerin sağlık geçmişlerine ulaşımı kolaylaştırırken, yeni yapılacak işlemlerin hızını da artırdı. Son olarak rezidanslarda bağışçıların sağlık durumları ile sosyal etkinliklere katılımlarının sürekli izlenmesine imkân veren “Dr. Plazma” yazılımı da uygulamaya konuldu. Yakacık Rezidans Darüşşafaka Rezidanslarının ilk halkasını oluşturan Yakacık, 1997 yılından beri konuklarına ev sahipliği yapıyor. Osmanlı İmparatorluğu döneminde av alanı olarak kullanılan ve çam ağaçlarından oluşan ormanıyla 18 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 REZİDANSLARIMIZ Sağlık her an yanı başınızda! Darüşşafaka Rezidanslarında ömür boyu sağlık hizmetleri veriliyor. Her rezidansta 24 saat hizmet veren doktor ve sağlık ekibi bulunuyor. İhtiyaç duyulması halinde Türkiye’nin önde gelen sağlık kuruluşlarında tedavi imkânı sağlanıyor. Rezidans bağışçıları ihtiyaç duydukları her an Türkiye’nin en gelişmiş fizik tedavi hastanesi olan Darüşşafaka Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’nden yararlanabiliyor. Rezidans bağışçıları ihtiyaç halinde ülkemizde ikinci bir örneği daha olmayan ve yoğun bakımı konforla birleştiren Maltepe Özel Bakım Ünitesi’nden yararlanabiliyor. İstanbul’un bol oksijenli son duraklarından Aydos’un yakınındaki Yakacık Rezidans, şehre yakın olup geniş alanlarda yaşam sürmek isteyenler için ideal… Adalara nazır manzarasıyla Yakacık Rezidans, istenildiğinde çift kişilik de kullanılabilen 79 süit daireden oluşuyor. Toplam 95 kişi kapasiteye sahip Rezidans, üyelerine 41 personeliyle hizmet veriyor. Yakacık Rezidans’ta, bağışçıların günlerini dolu dolu geçirmelerine katkı sunmak amacıyla 2010’da 155 sosyal etkinlik düzenlenirken, bağışçıların Rezidans içinde yapılan etkinlikleri daha yoğun ilgi gösterdiğinin tespit edilmesinden dolayı, iç aktivitelere daha fazla ağırlık veriliyor. Maltepe Rezidans Kapılarını 2004 yılında açan Maltepe Rezidans, dört farklı tipte toplam 108 daireden oluşuyor. 41 personelle hizmet veren Maltepe Rezidans’ta bağışçıların boş zamanlarını verimli geçirmeleri için psikososyal servis tarafından çok sayıda etkinlik organize ediliyor. 2010 yılında üyelerinden gelen talepler de göz önüne alınarak Rezidans içinde 418, Rezidans dışında 256 olmak üzere toplam 674 etkinlik gerçekleştirildi. Bağışçılardan gelen talepler doğrultusunda Rezidans dışında gerçekleştirilen kültür-sanat etkinliklerini çeşitlendiren Maltepe Rezidans’ın en yoğun ilgi gören etkinliği Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 19 REZİDANSLARIMIZ ise deniz kıyısında yapılan sabah yürüyüşleri… Hobi salonunu en aktif kullanan rezidansların başında gelen Maltepe’de filografi, maket yapımı, yemek yapımı gibi yeni hobi alanları oluşturulurken, her sene üyelerin yıl içinde yaptığı ürünlerden oluşan bir kermes de düzenliyor. 20 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 Şenesenevler Rezidans 2005 yılında kapılarını açan Şenesenevler Rezidans, Bağdat Caddesi’ne beş, Kadıköy’e 15 dakikalık mesafede bulunuyor. Kent yaşamından kopmayanların tercih ettiği Şenesenevler Rezidans, 62 süit odadan oluşuyor ve üyelerine 30 personelle hizmet veriyor. Rezidans, bünyesindeki psikolog ve sosyal hizmet uzmanları tarafından planlanan 108 etkinliği 2010 yılı içinde gerçekleştiren Şenesenevler, üyelerinden gelen talepler doğrultusunda özellikle kış aylarında alışveriş merkezlerine, kafetaryalara, restoranlara ve kent dışına geziler organize ediyor. muhteşem ezgisi geliyor kulağınıza… Tüm börtü böcek şarkıya durmuş sanki… Rengârenk çiçekler ve çam ağaçlarının gölgesinde ilerleyenleri, beş yıldızlı otel konforuyla karşılıyor Urla Rezidans… Darüşşafaka’nın en büyük rezidansı olan ve 2007’de kapılarını açan Urla, standart odaların yanı sıra 1+1, 2+1 ve 80 metrekare büyüklüğünde süitler olmak üzere toplam 171 odadan oluşuyor. 44 personelle bağışçılarına hizmet veren Urla Rezidans’ın Ara Bakım Ünitesi ile Fizik Tedavi Ünitesi de uzman kadrosu ve son teknoloji cihazlarıyla ihtiyaç duydukları her an bağışçıların hizmetinde… Urla Rezidans Önce zamana meydan okuyan zeytin ağaçları arasından geçiyorsunuz Urla Rezidans’a ulaşmak için, ardından da yaz kış yeşilliğini koruyan çam ormanları karşılıyor sizi… Bol oksijenli havayla ciğerleriniz bayram ederken, büyük kentlerde yaşayanların artık unuttukları doğanın seslerinin Maltepe Özel Bakım Ünitesi (Nursing Home) Alzhemier, demans, MS gibi hastalıklar ile ameliyat sonrası geriatrik hastaların bakımlarını Darüşşafaka şefkati ve güveniyle sağlayan Maltepe Özel Bakım Ünitesi, rezidans bağışçılarının özel bakım ihtiyaçlarını 24 saat ücretsiz karşılıyor. Maltepe Özel Bakım Ünitesi, REZİDANSLARIMIZ konfor ve en son teknolojiyi bir arada sunuyor. Darüşşafaka Maltepe Özel Bakım Ünitesi’nde her hastanın odası, yatağından nakle gerek kalmadan birkaç dakikada yoğun bakım merkezine dönüşebilen bir altyapıya sahip. Özel yıkama sedyesi ile odalarından alınıp özel banyo odasında yıkanan konuklar, gerektiğinde gezgin röntgen cihazlarıyla bu hizmeti yataklarında alabiliyor. Tüm odalarda özel üretim, yara yapmayan ortopedik yataklar, gezgin röntgen cihazları ve hastaları sürekli gözlem imkânı sağlayan merkezi monitör sistemi bulunuyor. Merkezdeki enterkonnekte (interconnect) sistem aracılığıyla hastaların hayati fonksiyonları 24 saat gözlem ve kontrol altında tutulurken, hasta yakınları alacakları özel şifreyle dünyanın her yerinden kendi hastalarını internet üzerinden izleyebiliyor. Özel Bakım Ünitesi’nde rehabilitasyon ve iyileşme sürecinde hastaları yormayan küçük eğlenceler düzenlenerek, hayata daha sıkı sarılmalarına destek de veriliyor. Nasıl rezidans bağışçısı olabilirsiniz? Darüşşafaka Cemiyeti’ne yapacağınız bir kereye mahsus toplu bağışla; ömür boyu sağlık güvencesi, beş yıldızlı otel konforu, canlı sosyal aktiviteler, Fizik Tedavi Merkezi ve Özel Bakım Ünitesi’nde hayatınızın ileri safhalarını güvence altına alabilirsiniz. Rezidansların üyelik standartlarına göre, 65 yaşını geçmiş, tek seferlik bir bağışta bulunan kişiler, Darüşşafaka üyesi ve rezidans sakini olabiliyor. Bağışın tamamı nakit olabileceği gibi bir kısmı nakit, kalanı mülk ve arsa gibi taşınmaz varlıklar da olabiliyor. Rezidans işlerinin yürütülmesi, denetimi ve organizasyonu rezidans yönetimleri tarafından yerine getiriliyor. Darüşşafaka Rezidanslarının bağışçısı olarak geleceğini emniyete almak isteyen 65 yaş altındaki kişiler için de alternatifli sözleşmeler ve opsiyonlar var. Örneğin, 65 yaşın altındakiler geleceğe yönelik sözleşme yapabiliyor. Bunun en basit yolu vasiyet bağışı şeklinde olabiliyor. Vasiyet bağışında bulunan kişiler eğer rezidansta yaşamayı isterlerse, bunu tam mülkiyet bağışına çevirerek rezidansa gelebiliyor. Rezidans bağışçıları sağlık, yeme-içme, temizlik, çamaşır, ütü, kuaför gibi tüm hizmetlerden ömürlerinin sonuna kadar ücretsiz yararlanıyor. Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 21 REZİDANSLARIMIZ Yeni bir hayat her zaman mümkün… İleri teknoloji ile beş yıldızlı konaklama konforunu bir arada sunan Darüşşafaka Ömran Yahya Hamuluoğlu Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi, Prof. Dr. Tunç Alp Kalyon’un başkanlığındaki uzman kadrosuyla hem rezidans sakinlerine hem de SGK güvencesi olanlara hizmet veriyor. İ leri teknoloji ile beş yıldızlı konaklama konforunu bir arada sunan Darüşşafaka Ömran ve Yahya Hamuluoğlu Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi, Prof. Dr. Tunç Alp Kalyon’un başkanlığındaki uzman kadrosuyla hizmet veriyor. Spinal kord (omurilik hasarı) yaralanması, kafa travmaları, stroke (inme sonucu felç), post-polio sendromu, multipl skleroz ve diğer nörolojik, romatolojik ve ortopedik durumların neden olduğu fiziksel engelli kişilerin tedavisinde uzman olan merkezden, Darüşşafaka Rezidanslarının bağışçıları ihtiyaç duydukları her an ücretsiz olarak yararlanabiliyor. Fizik tedavi ve rehabilitasyon alanında örnek gösterilen merkez, Türkiye’de ender bulunan cihaz donanımına sahip. Felçli, yürüme problemli hastalar ile denge ve koordinasyon problemi olan hastaların yeniden yürümeyi öğrenmelerini sağlayan “Lokomat” da bunlardan biri... Merkezde, dünyada sadece on dokuz 22 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 REZİDANSLARIMIZ hastalıkları, kardiyak gibi akla gelebilecek bütün rehabilitasyonların uzman terapistler tarafından yapıldığı merkezde bel, boyun, omuz, diz gibi ayakta tedaviler de yapılıyor. örneği bulunan Lokomat sayesinde pek çok hastayı yeniden yürüterek ya da hiç yürümeyecek hastaların destekle yürümesini sağlayarak mucizeler yaratılıyor. Hidroterapi alanındaki tüm tedavi yöntemleri bir arada “Hidroterapi” tedavisinde de Türkiye’nin en gelişmiş kliniklerinden biri olan Darüşşafaka Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi, yürüme ve denge problemli hastaların hem denge kurmasına hem de su içinde yaptırılan egzersizlerle kaslarının güçlenmesine yardımcı oluyor. Hidroterapi alanındaki bütün tedavi yöntemlerini bir arada sunan Türkiye’nin tek kliniği merkezin Hidroterapi Ünitesi’nde Elektro Kombine Banyo, Kelebek Banyo, Dört Hücre Banyo ve hidro masaj özellikli dünyanın 80'inci “ARJO Axona” tedavi havuzu yer alıyor. Hayata Dönüş Ünitesi, tek başına yaşama becerisi kazandırıyor Fizik tedavi branşında en iyi marka cihazla donatılmış olan merkezde, hastaların tedavi süreci sonrası taburcu edilmeden önce ev ve çevre yaşantılarına uyum sağlayabilmeleri için de “Hayata Dönüş Ünitesi” bulunuyor. Burası, hastaların rehabilitasyon tedavisi bittikten sonra tek başına yaşayabilir hale gelmeleri için tasarlanmış bir klinik... Büfe, market, kafe gibi mekân modellerinin yanı sıra İstanbul’un kaldırımlarının birebir tasarlandığı Hayata Dönüş Ünitesi’nde rehabilitasyonu tamamlanan hasta, tekerlikli sandalyesini kaldırımlarda kullanmayı, büfeden veya marketten alışveriş yapmayı, kafede oturmayı öğreniyor. Böylelikle tedavisi biten hastalara tek başına yaşama becerisi kazandırılıyor. Nörolojik, ortopedik, sporcu sakatlıkları, çocuk, göğüs Günde 100 kişi yararlanabiliyor Hem fizik tedavi profesörü hem de Türkiye’nin ilk spor hekimlerinden Prof. Dr. Tunç Alp Kalyon’un yönetimindeki merkez, ciddi sporcu sakatlıkları rehabilitasyonunda da bir numara… Örneğin, sporculardaki çapraz bağ yaralanmalarının ve zedelenmelerinin tedavisinde kullanılan su içi koşu bandı Darüşşafaka Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’nde bulunmaktadır. Günlük ortalama 100 kişiye hizmet verme kapasitesi olan merkez, randevu sistemiyle çalışıyor. Çağrı Merkezi 0212 444 1863 Kurumsal İlişkiler Direktörü Rezidanslar Sorumlusu İlknur Kuzgun Gsm: 0532 264 86 58 ikuzgun@darussafaka.org Urla Rezidans Kurum Müdürü Ahmet Çakaloz Tel: 0232 754 73 80 ahmet.cakaloz@darussafaka.org www.darussafaka.org darussafaka@darussafaka.org Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 23 BAĞIŞÇIMIZ “Yaşlılığımızı rahatça geçiriyoruz” Mal varlıklarını Darüşşafaka’ya bağışlayan Mehmet Agah-H. Nuran Bursalı çiftinin çocuklara karşı beslediği engin sevgiyi, Nuran Hanım’ın “Yavrulara yardım edebiliyorsak ne mutlu bize… Onlar buraya geldiği vakit burnumun direği sızlıyor” cümlesinden ve Agah Bey’in “Odamdaki ışık yandığı zaman bile sanki çocukların parasını boşa harcıyormuşum gibi geliyor” demesinden anlamak mümkün…. Y akacık Rezidans’ın ilk bağışçılarından Mehmet Agah ve Nuran Bursalı, çocukların ve gençlerin iyi bir eğitim alabilmesi için çabalayan, duyarlı, aydın ve sevgi dolu bir çift… Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin yanı sıra Bodrum ve Mudanya’da birer çocuk yuvası yaptıran çift, babası hayatta olmayan yetenekli çocukların eğitimine destek olmak için de tüm mal varlıklarını Darüşşafaka’ya bağışladı. Bursalı çifti, ayrıca Darüşşafaka’da eğitim gören on öğrencinin onar yıllık eğitim giderine karşılık gelen 1 milyon lirayı bağışlayarak adlarını Darüşşafaka tarihçesine “kurucu bağışçı” diye yazdırdı. Bursalı Ailesi’nin tarihi müze olacak Bursa’nın köklü ailelerinden birine mensup olan Agah Bey, 1925 doğumlu. Bursa'nın efsanevi yöneticilerinden Tahir Paşa ile ilk Bursa milletvekili Şeyh Bahaddin, Bursalı Ailesi’nin 400 yıllık geçmişinde yer alan ve tarihe mal olmuş şahsiyetlerden sadece ikisi… Tahir Paşa’nın Osmanlı Dönemi’nde sürre emini yani padişahların her yıl Mekke ve Medine’ye gönderdiği para ve armağanları götürmekle görevli alaydan sorumlu olduğunu, ardından da Meclis-i Mebusan’da milletvekilliği yaptığını anlatan Agah Bey, Bursa’nın bir diğer köklü ailesi ve aynı zamanda akrabaları olan Gökçen Ailesi’yle birlikte aile tarihlerini sergilemek amacıyla bir müze açmaya karar verdiklerini belirtiyor. “Okumayı hiç sevmedim” İlk ve ortaokulu Bursa’da tamamlayan, ardından da İstanbul’da Özel Hayriye Lisesi’ne devam eden Agah Bey, yüzünde kocaman bir gülümseyle “Okumayı hiç sevmezdim. Bütün derdim liseyi bitirip yedek subay olmaktı” diyor ve ekliyor: “Öyle ki o yıllarda özel lisede okuyanlar diploma alabilmek için resmi bir lisede bitirme imtihanına girmek zorundaydı. Bu imtihanı verememekten korktuğum için 24 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 lise son sınıftayken yeni açılan bir devlet lisesine gitmeye karar verdim. Afyon Lisesi o yıl ilk mezunlarını verecekti. Kaydımı oraya aldırdım.” Agah Bey’in Afyon Lisesi’ndeki sınıf arkadaşlarından biri de gelecekte Türk siyasi tarihine adını yazdıracak olan Süleyman Demirel’dir. Agah Bey, sınıf arkadaşını şöyle anlatıyor: “Nerelerden geldik bugünlere. Türkiye genelinde yirmi yedi lise vardı. Bunların on beşi İstanbul’daydı. Isparta’da lise olmadığı için Süleyman Demirel de Afyon’a gelmiş, parasız yatılı olarak okuyordu. Çok akıllı ve zeki bir öğrenciydi. Öyle bir zeka görmedim.” Birinci sömestirin sonunda Ayfon Lisesi’nden ayrılarak Haydarpaşa Lisesi’ne geçen Agah Bey, bunun nedenini ise şöyle açıklıyor: “Baktım orada yapamayacağım. İstanbul’a alışmışım, o zamanın modasına göre giyiniyorum. Tabii dikkat çekiyor. İnanılmaz bir yoksulluk var. Düşünün hocalar benden kravat istiyordu.” Önce İstanbul, ardından da Bodrum’da müteahhitlik yapan Agah Bey, 1950 yılında akrabası olan Nuran Hanım ile hayatını birleştiriyor. 1928 doğumlu olan Nuran Hanım, gerçek bir İstanbul hanımefendisi… Kadıköy’de doğup büyüyen Nuran Hanım, her zaman güzel sanatlara ilgi duyduğunu belirtiyor. Bu sevgisini Yakacık Rezidans’ın hobi odasında yaptığı birbirinden güzel tablolar ve seramik eşyalarla icra eden Nuran Hanım, “Resim ve seramik çalışmaları beni çok dinlendiriyor” diyor. Nuran Hanım, Yakacık Rezidans’ta yaşamayı neden seçtikleri yolundaki sorumuza şu yanıtı veriyor: “1999’da eşimle birlikte burayı gezdik ve hayran kaldık. Eşim deniz tutkunudur, yazları genelde Bodrum’da geçirir ama ben Rezidansta yaşamayı tercih ediyorum. Çünkü burada her şeyimiz temin ediliyor; doktorumuz, ilacımız, yememiz, içmemiz, temizliğimiz, eğlencemiz… Şaşkınbakkal’da da evimiz var. Fakat orada da kalmıyoruz, çünkü gittiğimiz vakit yoruluyorum. Rezidansa gelince dinleniyorum. Burada yaşlılığımızı rahat bir şekilde geçiriyoruz.” “Hayırlı evlatlar yetiştiyor” Mal varlıklarını Darüşşafaka’ya bağışlayan Bursalı çiftinin çocuklara beslediği engin sevgiyi, Nuran Hanım’ın, “Yavrulara yardım edebiliyorsak ne mutlu bize… Onlar buraya geldiği vakit burnumun direği sızlıyor” cümlesinden ve Agah Bey’in “Odamdaki ışık yandığı zaman bile sanki çocukların parasını boşa harcıyormuşum gibi geliyor” demesinden anlamak mümkün…. Darüşşafaka gibi bir irfan yuvasının yaşatılmasının önemi üzerinde duran Agah Bursalı, sözlerini şöyle noktalıyor: “Darüşşafaka bir irfan ve hayır müessesisidir. Çocukların hangi koşullarda eğitim aldığını görüyoruz. Varlığı olan herkesin bu köklü irfan yuvasını yaşatmaya katkı sunması gerekiyor. Eğer bizim de küçük bir katkımız varsa çok mesut oluruz.” BAĞIŞÇIMIZ “Dinçliğimi ve zindeliğimi Yakacık Rezidans’a borçluyum” 2004’ten beri Yakacık Rezidans’ta yaşayan, Darüşşafaka’nın “kurucu bağışçı”larından emekli askeri doktor Mehmet Semih Ünkan, “Rezidansın o kadar güzel bir havuzu var ki, bu yaşımda bu kadar dinç kalmamı biraz da ona borçluyum. Her gün yemek yer gibi muntazaman otuz dakika yüzüyorum. On beş dakika da havuzun jakuzisinde masaj yapıyorum. Hayatımın bu kadar sağlıklı geçmesini Darüşşafaka Rezidans’a borçluyum” diyor. D arüşşafaka Yakacık Rezidans sakinlerinden emekli askeri doktor Mehmet Semih Ünkan, aynı zamanda Darüşşafaka’nın “kurucu bağışçı”ları arasında yer alıyor. Darüşşafaka’dan desteğini hiçbir zaman esirgemeyen Ünkan, zindeliğiyle de gençlere taş çıkartıyor. Doksan iki yaşına inat her sabah en az yarım saat yüzüyor, ardından da jimnastik yapıyor. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1944 yılında mezun olan Ünkan, askeri hekim olarak Türkiye’nin pek çok ilinde görev yapmış. Emekli olduktan sonra ticarete atılan Ünkan, ardından da bir süre yurt dışında yaşamış. Monte Carlo’da ikamet ederken gazetede okuduğu bir haber neticesinde Darüşşafaka Rezidansları öğrenen Ünkan, sonrasında yaşanan süreci şöyle anlatıyor: “Yaşlandığım zaman daha disiplinli bir hayat yaşamak için böyle bir yer arıyordum. 2002 yılında Yakacık Rezidans’a ilişkin gazetede bir haber okudum, ardından da irtibata geçtim. O zaman Monte Carlo’da yaşıyordum. Bu nedenle üye olmayı erteledim. 2004 yılında tekrar Yakacık Rezidans’a geldim ve hayatımın geri kalanını burada geçirmeye karar verdim.” “Buradaki intizamı, düzeni ve disiplini başka hiçbir yerde bulamam” Ünkan verdiği karardan ötürü duyduğu memnuniyeti ise şu cümlelerle ifade ediyor: “Buraya girerken çok düşündüm ama girdikten sonra çok memnun kaldım. Evim de var. İstesem evimde kalabilirim ya da ömrümün geri kalanını Türkiye’nin en lüks otellerinden birinin süitinde geçirebilirim. Fakat ben burada yaşamayı tercih ediyorum. Çünkü buradaki intizamı, düzeni ve disiplini başka hiçbir yerde bulamam. Burada muntazam bir hayat var. Mesela Yakacık Rezidans’ın o kadar güzel bir havuzu varki, bu yaşımda bu kadar dinç kalmamı biraz da ona borçluyum. Her gün yemek yer gibi muntazaman otuz dakika yüzüyorum. On beş dakika da havuzun jakuzisinde masaj yapıyorum. Yani her gün en az 45 dakika suda kalıyorum. Hayatımını bu kadar sağlıklı geçmesini Darüşşafaka Rezidans’a borçluyum.” “Darüşşafaka, toplum için çok önemli bir hizmeti yerine getiriyor” “Dinçliğimin ve zindeliğimin sebeplerinden biri de Darüşşafaka’nın bir rezidansında yaşamam” diyen emekli askeri doktor Ünkan, Darüşşafaka’nın tarihi misyonuna da dikkat çekiyor: “Darüşşafaka bir buçuk asırdır babası hayatta olmayan yetenekli çocukları imtihanla seçerek, onlara mükemmel bir eğitim veriyor. Toplum için çok önemli bir hizmeti yerine getiriyor. Bu açıdan da Darüşşafaka’yı çok takdir ediyor ve elimden gelen yardımı yapıyoruz.” Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 25 BAĞIŞÇIMIZ Darüşşafaka’nın Zehra annesi “Darüşşafaka çok büyük bir hayır müessesesi. Darüşşafaka’da okuyan çocuklar hepimizin gururu. Babası vefat etmiş, maddi durumu iyi olmayan başarılı çocukları alıyor ve en iyi şekilde yetiştiriyor. Türkiye’deki başarılı kişilerin araştırmasını yaparsak pek çoğunun Darüşşafaka’dan yetişmiş olduğunu görürüz.” T üm servetini Darüşşafaka’ya bağışlayarak örnek bir davranış sergileyen Zehra Ulusoy, sekiz yılı aşkın bir süredir Yakacık Rezidans’ta yaşıyor. Isparta’nın köklü ailelerinden birine mensup olan Ulusoy, ömrünü başkalarına yardım etmeye adamış, sosyal sorumluluklarının bilincinde, aydın bir hanımefendi. Ulusoy ve ailesinin bağışlarıyla bugüne kadar Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Zehra Ulusoy Onkoloji Merkezi gibi sağlık komplekslerinin de içinde bulunduğu sayısız tesis yaptırılmış. Üniversite eğitimini Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Türkoloji Bölümü’nde tamamlayan Ulusoy’a mesleği sorulduğunda,“Ben, bir iş kadınıyım” diyor. Örnek bir iş kadını ve hayırsever Zehra Ulusoy, Merkez Bankası’nda yönetici olan bir yakınının tavsiyesiyle girdiği kurumda ilk iş deneyimini edinir. Merkez Bankası’nda çalıştığı dönemde yeni kurulan Emekli Sandığı’na idare başkan yardımcısı olarak davet edilir ve uzun yıllar yönetim kadrosunda çalışır. Bir yandan aile servetini de idare eden Ulusoy, Kuşadası ve İstanbul’da çeşitli yatırımlar yapar. Hayırseverliği bir yaşam felsefesi olarak kabul eden Ulusoy, Darüşşafaka bağışçısı olmakla gurur duyduğunu her fırsatta dile getiriyor. “Bağış yaptığım için bana 18 şeref madalyası verildi” diyen Ulusoy, olanağı olan herkesi başkalarına yardım etmeye çağırıyor. Darüşşafaka’nın 148 yıldır devam ettirdiği eğitim misyonunu destekleyen Ulusoy, “Türkiye’de serveti olanlar, zeki çocukların eğitimi için Darüşşafaka’ya hayırda bulunmalı. Bizim ailede bağış yapmak adeta bir miras. Anneannemin dedesi, Isparta’nın bir mahallesinin fakirlerini beslermiş. Ben de mülkiyetlerimin gelirlerini, bir kuruşunu bile harcamadan biriktirip, çocuklar için Darüşşafaka’ya veriyorum. Öldükten sonra da adımın yaşamasını isterdim ve ne mutlu ki sağlığımda bunu gördüm” diyor. Neden Darüşşafaka? Zehra Ulusoy, neden tüm servetini Darüşşafaka’ya bağışlamayı tercih ettiğini sorduğumuzda şu yanıtı veriyor: “Darüşşafaka en büyük hayır müessesesi. Darüşşafaka’da okuyan çocuklar hepimizin gururu. Babası vefat etmiş, maddi durumu iyi olmayan başarılı çocukları alıyor ve en iyi şekilde yetiştiriyor. Türkiye’deki başarılı kişilerin araştırmasını yaparsak pek çoğunun Darüşşafaka’dan yetişmiş olduğunu görürüz. Çocuklar, daha ilkokuldan başlayarak, İngilizce ve Almanca öğreniyor. Her bakımdan çok iyi şekilde yetişiyorlar. Darüşşafakalı öğrencilerle sık sık bir araya geliriz. Onların beni ‘Zehra anne’ diye kucaklamaları var ki, beni en çok mutlu eden şey de bu. Her yıl Darüşşafaka Eğitim Kurumları’na 120 yeni öğrenci geliyor. Onların ihtiyaçlarını karşılamak kolay değil. İstiyorum ki serveti olan herkes Darüşşafaka’ya yardım etsin, eğitimi desteklesin.” “Burada sultanlar gibi yaşıyorum” Yakacık Rezidans’ın ileri yaştaki kişilere sağladığı olanakları bir ahbabından öğrenen Ulusoy, gelip kendisi de o olanakları görünce Rezidansa yerleşme kararı vermiş. Sekiz yıldır Yakacık Rezidans’ta yaşayan Ulusoy, kaldığı süit odayı aile yadigarı antika mobilya ve objelerle, duvarlarını da fotoğraflar ve şiltlerle süslemiş. Rezidansta bağışçılara sağlanan olanaklardan çok memnun olduğunu vurgulayan Ulusoy’un her halinden kendine özen gösteren bir hanımefendi olduğu belli oluyor. Kişisel bakımı ihmal etmeyen Ulusoy, “Parası olup da bu olanakları değerlendirmeyenleri anlamak zor. Rezidansta sultanlar gibi yaşıyorum” diyerek Rezidansta sürdürdüğü konforlu yaşamdan dolayı duyduğu mutluluğu ifade ediyor. Aktif yaşamına devam eden Ulusoy, diğer bağışçılarla birlikte düzenlenen gezilere katılıyor, konser, tiyatro gibi kültürel aktiviteleri de kaçırmıyor. 26 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 BAĞIŞÇIMIZ “Rezidansta pek çok eski alışkanlığımı devam ettirebiliyorum” Y akacık Rezidans’ın bağışçıları arasında yer alan emekli kadın doğum uzmanı Dr. Hayrünnisa Üstün sorularımızı yanıtladı. Hayrünnisa Hanım, öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz? Altı çocuklu bir ailenin üyesiyim. Babam kaymakamdı. Türkiye’nin pek çok yerini dolaştık çocukluğumuz boyunca. Sonra ablalarım ve abilerimin tahsilleri yarım kalmasın diye babam emekli oldu ve İstanbul’a yerleştik. Ben de o sırada okula başlamıştım. İlkokulu, İstanbul’da Laleli taraflarında okudum. Okula başladığımda duvarlarda ilk okuduğum şey, “Bu bina Darüşşafaka’nın malıdır” yazısı olmuştu. Onları okuya okuya okula gider ve onları okuyarak eve dönerdim. Tabii o zaman hiç aklıma gelmezdi hayatımı Darüşşafaka’da geçireceğim, zaten o zaman tam olarak manasını bile anlayamıyordum bu cümlenin. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdikten sonra doktor olarak Almanya’ya gittim ve orada ihtisasımı tamamladım. Türkiye’de ilk olarak Alman Hastanesi’nde vazife aldım, ardından da benim gibi kadındoğum mütehassısı olan eşimle birlikte hususi muayenehanemizde çalıştık. Buraya yerleşmeye nasıl karar verdiniz? Bir gece yarısı karar verdim. Hatta bayramdı ve ben hemen gelmek istedim. Bayram olduğu için herhangi bir işlem gerçekleştirilemedi ve iki gün beklemek durumunda kaldım. Ama bayram dönüşü hemen muamelelere başlandı. Almış olduğum karardan dolayı çok da memnunum. Uzun zamandan beri Darüşşafaka’yı tanıyor ve biliyordum. Ayrıca eşimin Darüşşafaka hakkındaki olumlu düşünceleri de benim bu kararı almamda etkili oldu. Burada bir gününüz nasıl geçiyor? Etiler’de büyükçe bir evde yaşıyordum. Şu anda ise alışmış olduğum hayattan İlk “kurucu bağışçımız” olan emekli kadın doğum uzmanı Dr. Hayrünnisa Üstün, “Burada her şey profesyonelce yapılıyor ve sağlık hizmetlerini de profesyonel eller tarafından alabiliyorum. Gelir gelmez bir tetkikten geçtim ve kemik erimesi rahatsızlığıma karşı tedavim başladı” diyor. çok farklı bir ortamdayım. Sabah kalkıyorum, kahvaltıya iniyorum. Bunları evde de yapabiliyordum ama bana hizmet eden birileri vardı. Onlarla uğraşmak da benim için ayrı bir zorluktu. Buraya geldikten sonra bir sürü arkadaşım oldu. Hepsi de oldukça kibar, zarif ve nazik insanlar. Sabah kalktığımda etrafımdaki insanlardan, samimi “günaydın” selamlarını alıyorum. Burada hem sakin hem de güler yüzlü bir hayat geçiriyorum. Jimnastik yapıyoruz her gün. Yüzmekten de çok keyif alıyorum. Evinizdeki rahatı ve güveni burada hissediyor musunuz? Tabii ki. Hatta daha rahat hissediyorum burada kendimi. Çünkü evde çalışanlarla uğraşmak bana oldukça zor gelmeye başlamıştı. Burada her şey profesyonelce yapılıyor ve sağlık hizmetlerini de profesyonel eller tarafından alabiliyorum. Gelir gelmez bir tetkikten geçtim ve kemik erimesi rahatsızlığıma karşı tedavim başladı. Oysa bunu evde yaptırabilmek çok zor. Son zamanlarda sokağa yalnız başıma çıkamaz olmuştum. Bana refakat edebilecek uygun birini bulabilmem de zor oluyordu. Çünkü herkesin kendi hayatı ve uğraşları vardı. Darüşşafaka Rezidansları buna uygun olarak düzenlenmiş ve her türlü ihtiyacımı rahatlıkla karşılayabiliyorum. Bunların yanında Darüşşafaka bana sadece bakım sunmuyor, Rezidansta pek çok eski alışkanlığımı da devam ettirebiliyorum. Şöyle ki; eskiden sinema, tiyatro ve konser gibi sanatsal etkinlikleri hiç kaçırmazdım. Ama dediğim gibi son zamanlarda evden yalnız çıkamadığım için hiçbir aktiviteye katılamıyordum. Burada talep ettiğim sürece istediğim etkinliğe gidebilme olanağım var. Çocukların eğitimine de katkıda bulunuyorsunuz. Bu nasıl bir duygu? Ben okuyan insanı çok severim ve herkes okusun isterim. Eğer buna bir katkım oluyorsa mutlu olurum ancak. Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 27 BAĞIŞÇIMIZ “Renksiz yaşantınıza renk katabilirsiniz” Darüşşafaka Rezidanslarında sağlığa verilen önemin üzerinde duran emekli sigortacı A. Cenap Korkmazoğlu, “Yakacık Rezidans’ta oldukça büyük bir kliniğimiz var. Ufacık bir rahatsızlığımızı dahi hemen doktora intikal ettirebiliyoruz. Odalarımızda, banyo ve dinlenme salonlarında çağrı cihazları var ve kullandığımız an sağlık ekibi yanımıza geliyor” diyor. D okuz senedir Yakacık Rezidans’ta yaşayan A. Cenap Korkmazoğlu, 1926 İstanbul Samatya doğumlu. O yıllardaki adıyla Yüksek Ticaret Mektebi’nden mezun olan Korkmazoğlu, ardından da dünyada zorunlu reasürans devirlerini yürütmek amacıyla kurulan ilk ve tek özel şirket olan Millî Reasürans’ta çalışmaya başlıyor. Uzun yıllar orada çalıştıktan sonra Birlik Sigorta’ya geçen Korkmazoğlu, 1978’de emekli oluyor. Emeklilikten dokuz gün sonra tekrar iş başı yapan Korkmazoğlu, Emek Sigorta, Halk Sigorta ve Commercial Union Hayat Emeklilik AŞ’de çeşitli görevlerde bulunuyor. Commercial Union’da çalışırken eşini yitiren Korkmazoğlu, ardından yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “İki sene ağlamaktan işe gidemedim. İngilizler, iki sene işe başlamamı bekledi ama düzelemedim ve işten ayrıldım. Böylelikle emekliliğimden sonra 21 sene daha çalıştım.” Yakacık Rezidans’ta yaşamaya nasıl karar verdiniz? Kırk bir yıllık eşimi kaybettikten sonra depresyona girdim. Ardından hayatımı yeniden nasıl tanzim edebileceğimin yollarını araştırmaya başladım. Bu süre zarfında Darüşşafaka Rezidanslarında yaşanacak bir hayatın, alışılagelmiş hayat standardımı düşürmeyeceğini öğrendim. 28 Nisan 2002’de Yakacık Rezidans’a geldim. Aynı gün Büyükada’daki yazlığıma gitmek için tüm hazırlıkları yapmıştım. Amacım yazlığa gitmeden önce Rezidansı gezip, görmekti. En azından yazı adada geçirmeyi ardından Rezidansta yaşamayı düşünüyordum. Beni birkaç gün burada misafir ettiler. Çok beğendim. Her şey hazırdı. Burası o kadar rahattı ki, bana sadece gezmek kalıyordu. Yazlığa gitmekten vazgeçip, hemen buraya yerleştim. Dokuz senedir de buradayım. Bu kararınızdan ötürü hiç pişmanlık duydunuz mu? Hayır. Buraya yerleştikten sonra, bir de ev 28 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 kiraladım, dayayıp, döşedim. On dört ay kaldım, baktım olmuyor. Çünkü buradaki rahatlık evde bulunmuyor. Burada bahçemiz, doktorlarımız, hemşirelerimiz, sıcak havuzumuz var. Rezidans yönetimi tarafından sürekli farklı etkinlikler, geziler organize ediliyor. Eğer evde olsaydım yatak odası ile salonun arasında gidip gelmekten, pencereden gelip geçenleri seyretmekten öte hayatım olmayacaktı. Bence ileri yaştaki herkes, Darüşşafaka Rezidanslarında yaşamayı seçerek yeni bir hayata başlamalı. Böylelikle renksiz yaşantılarına renk katacaklardır. Rezidansta günleriniz nasıl geçiyor? Eğlenceli ve güzel… Burada onlarca çalışan var. Hepsi evlatlarımız, torunlarımız gibi. Onlarla beraber olmak, saygı ve sevgi görmek ruhumuzun gıdası... Bu da hayatımızı etkileyen, bize mutluluk veren unsurlardan biri... Hobi odamız ve öğretmenimiz var. Herkes yeteneğine göre kendine bir uğraş ediniyor. Ben resim yapıyordum, fakat son zamanlarda gözlerim iyi görmediğinden bıraktım. Oyun odamızda kâğıt oyunlarından tutun da satranca, tavlaya, okeye kadar ne ararsanız var. Arkadaşlarımızla oyunlar oynuyoruz. Rezidans yönetimi, bizleri kafelere, lokantalara, sinemaya, tiyatroya götürüyor. Tombala tertip ediliyor. İstediğimiz zaman çıkıp gezebiliyoruz. Ben, her gün Kartal sahil yolunda bir saat yürüyorum. Ondan sonra biraz dinleniyorum, derken çay saati geliyor. Akşam yemeği, televizyon izleme gibi çeşitli faaliyetlerle günümüz dolu dolu geçiyor. Kadın olsun erkek olsun ileri yaştaki herkese burayı tavsiye ediyorum. Eğer mal varlıklarını Darüşşafaka’ya bağışlarlarsa, hem hayatlarını güzel bir şekilde devam ettirmeyi garantiler hem de bine yakın yetim çocuğun tahsilinin teminini sağlarlar. Bir yandan sevap işler, diğer yandan da rahatlarını temin ederler. Rezidanstaki sağlık sistemini nasıl buluyorsunuz? Burada oldukça büyük bir kliniğimiz var. Ufacık bir rahatsızlığımızı dahi hemen doktora intikal ettirebiliyoruz. Odalarımızda, banyo ve dinlenme salonlarında çağrı cihazları var ve kullandığımız an sağlık ekibi yanımıza geliyor. Buranın tedavi imkânlarıyla giderilemeyecek düzeydeki rahatsızlıklarda ise, bir hemşire refakatinde ambulansla hastaneye sevk ediliyoruz. Rutin olarak tetkiklerimiz yapılıyor. Tedavilerimiz takip ediliyor. BAĞIŞÇIMIZ “İyi bakılacağımıza eminim, çünkü anneme nasıl bakıldığını gördüm” İlk Türk kadın fotoğrafçı Naciye Hanım’ın (Suman) torunu, Ankara’nın simgelerinden Hitit Güneşi’nin yaratıcısı heykeltıraş Prof. Dr. Nusret Suman’ın yeğeni, ünlü iktisatçı Prof. Dr. Sencer Divitçioğlu’nun hayat arkadaşı ressam Sevgi Divitçioğlu da, 103 yaşında Maltepe Özel Bakım Ünitesi’nde vefat eden annesi Nedret Ekşigil gibi eşiyle birlikte rezidans bağışçısı oldu. bürokrat eşleri anneme kıyafet diktiriyordu. Annem, babamdan ayrılıp İstanbul’a yerleşti. Büyük bir cesaretle Vehbi Koç’un yeni yaptırdığı Yeni Han’dan bir yer kiraladı. Hatta Vehbi Koç, ‘Bunu yapan Türk kadını kim?’ diye sormuş ve annemle tanışarak tebrik etmiş. Çünkü o vakitler kadının çalışması hoş karşılanmıyordu. Annem İstanbul’da bomba gibi patladı. Çünkü dayım Nusret Suman’ın müthiş bir sanatçı çevresi vardı. Bedri Rahmi Eyüboğlu, Adalet Cimcoz, Peride Celal, Nazım Hikmet’in eşi Münevver ve daha niceleriyle ahbap olduk. Orhan Veli’yi, Sait Faik’i, Abidin Dino’yu tanıdım. Onuncu sınıftayken kolejden ayrılarak akademiye girdim. Bedri Rahmi’nin öğrencisiydim. 1950’de evlendim, ardından eşimle Paris’e gittik. Orada sanat tarihi öğrenimi aldım.” İ lk Türk kadın fotoğrafçı Naciye Hanım’ın (Suman) torunu, Ankara’nın simgelerinden Hitit Güneşi’nin yaratıcısı heykeltıraş Prof. Dr. Nusret Suman’ın yeğeni, ünlü iktisatçı Prof. Dr. Sencer Divitçioğlu’nun hayat arkadaşı ressam Sevgi Divitçioğlu’nun aile ağacı birbirinden ilginç yaşam öyküleriyle yoğrulmuş adeta… Babası Hidayet Demirkuşak, Atatürk’ün isteğiyle Ankara Devlet Konservatuvarı’nın müzik dalını kuran, bugünkü adıyla Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın ikinci kemanı… Annesi Nedret Ekşigil ise tıpkı Naciye Hanım gibi hayatın iplerini hep kendi elinde tutmuş. Darüşşafaka Maltepe Özel Bakım Ünitesi’nde 103 yaşında hayata veda eden Ekşigil, pek çok insana nasip olmayacak bir hayat sürmüş… İlk kadın fotoğrafçı Naciye Hanım 1930 Ankara doğumlu Sevgi Divitçioğlu, ilk olarak çocukluğunu ve gençliğini yanında geçirdiği anneannesi Naciye Hanım’ı anlatarak söze başlıyor: “Büyükbabam İsmail Hakkı Bey, bir süre yaşadığı Viyana'da fotoğrafçılığı öğrenir. İstanbul’a dönerken fotoğraf malzemelerini de beraberinde getirerek, o zaman yaşadıkları Beşiktaş Yıldız'daki Sait Paşa Konağı’nın çatı katını adeta bir stüdyoya çevirir. Büyükbabam sayesinde tüm aile fotoğrafçılığı öğrenir. Fakat büyükbabam, uzun süre İstanbul'da kalamaz. Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla, yeniden cepheden cepheye koşar. Devlet askerlerin maaşlarını ödeyemediğinden sürekli evden bir şeyler satılarak, ailenin geçimi sağlanır. Anneannem yaman bir kadındı. Bu duruma isyan eder. ’Neden ben çalışıp evin geçimini sağlayamayayım?’ der. Ertesi gün yaşadıkları konağın kapısına “Kadınlar Fotoğrafhanesi-Naciye” tabelasını asar. Anneannem bu işten çok para kazanır. Çünkü kadınların fotoğrafını çeken başka bir yer yoktur.” Meşhur terzi Nedret Ekşigil Kızı Nedret’in evlenip Ankara’ya yerleşmesi, ardından da doğum yapması üzerine Naciye Hanım, 1930’da fotoğrafhanesini kapatır, kendini torunu Sevgi’ye adar. Anneannesinin 1970’te vefat ettiğini söyleyen Sevgi Hanım, annesi Nedret Ekşigil’in ise döneminin en ünlü terzilerinden biri olduğunu kaydediyor: “Ankara’da doğdum. İlkokulu orada okudum. Sonra feryat figan Bağlarbaşı’ndaki Amerikan Lisesi’ne yatılı olarak geldim. Tek çocuktum, çok sevilirdim, bu yüzden ayrılık herkes için zordu. Kolejdeyken bir gün annem ziyaretime geldi ve bana ‘Babandan boşanırsam ne dersin?’ diye sordu. Annem, artık Ankara’da meşhur bir terziydi. Bütün sefaretler, vekil ve Darüşşafaka’da kesişen hayatlar Darüşşafaka Rezidanslarından ilk kez şimdi Yakacık Rezidans bağışçısı sınıf arkadaşı Nesrin Yılmaz’ı ziyarete gittiğinde haberdar olan Sevgi Divitçioğlu, ardından yaşadığı süreci şöyle anlatıyor: “Nesrin’le birlikte Rezidansı gezdik. Çok beğendim. Aklıma hemen annemin yakın arkadaşı Adnan Bey (Damcı) geldi, çünkü o çok yalnızdı. Her şeyiyle annem meşgul olurdu. Onun için broşür aldım. Adnan Bey, ilkin istemedi ama sonra beni arayarak, Rezidansı görmek istediğini söyledi. Ben de götürdüm. Gittiğimiz an hemen Maltepe Rezidans’ta kendine bir daire aldı. Ardından annem istedi. Çünkü muhtaç olduğu zaman bana yük olmak istemiyordu. Hakikaten de öyle oldu. Maltepe Rezidans’ta iki seneye yakın yaşadı. Bakıma ihtiyacı olunca da Maltepe Özel Bakım Ünitesi’ne nakledildi. Çok iyi bakıldı. Orada olduğu için içim hep rahattı. İnternetten annemi her zaman izliyordum.” Ardından eşiyle birlikte Yakacık Rezidans’ta daire satın aldıklarını kaydeden Sevgi Hanım, “Gider miyiz, bilmiyorum. Ancak annem gibi hasta olursak tabii ki gideceğiz. Çok iyi bakılacağımıza da eminim, çünkü anneme nasıl bakıldığını gördüm” diyor. Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 29 BAĞIŞÇIMIZ “148 yıllık bir müesseseden destek görmek insanı rahatlatıyor” Eski İstanbullu, hukukçu ve noter emeklisi Malike Bayülken, kırk yıllık hayat arkadaşı M. Selçuk Bayülken ile birlikte faaliyetlerini hep takdirle izledikleri Darüşşafaka’nın vasiyet bağışçısı oldu. E ski İstanbullu, hukukçu ve noter emeklisi bir isim Malike Bayülken… 1917’de İstanbul’da doğan Bayülken,“Annem de babam da İstanbul doğumludur. Onun için kendimizi eski bir İstanbullu olarak farz ederiz” diye başlıyor yaşam öyküsünü anlatmaya… Çocukluğu Çengelköy’de geçmiş Bayülken’in: “Çok güzeldi oralar… Evlerimiz hep bahçe içindeydi. Meyve ağaçlarımız vardı. Kışları İstanbul’a inildiğinde anahtar bekçiye bırakılırdı, o bakardı evlere. Bu kadar emniyetli idi. İstanbul artık, eski İstanbul değil ve şimdiki İstanbul’u tanıyamıyorum.” İlkokulu Çengelköy’de okuyan Bayülken, ardından bir Fransız mektebine gitmiş, ortaokulun son sınıfındayken de Kandilli Kız Lisesi’ne geçmiş. Doktor olmak isteyen Bayülken tıp fakültesine müracaat etmiş: “Fakat kadavralarla çalışma fikri bana fena geldi. O nedenle hiç başlamadım ve hukuk fakültesine gitmeye karar verdim.” Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde 1942’de mezun olan Bayülken, genç bir avukat olarak çalışma hayatına atılmış: “Ceza ve boşanma davalarını hiçbir zaman sevmedim, bu nedenle hep hukuk davalarına baktım ve bazı müesseselerin avukatlığını yaptım.” 1967'’de Varşova’da toplanan Uluslararası Hukukçu Kadınlar Federasyonu Yönetim Kurulu’nun bir sonraki toplantılarını İstanbul’da yapmak istemesi üzerine harekete geçerek, Türk Hukukçu Kadınlar Derneği’ni kuranlar arasında yer alan Bayülken, “Hukukçu kadınlar her zaman bir araya geliyor, çeşitli etkinlikler yapıyorduk. Federasyondan böyle bir teklif gelince yedi arkadaş bir ay içinde derneği kurduk ve onları davet ettik. Çok muvaffak bir toplantı oldu. Derneğimiz başlangıçta çok zayıftı, evlerimizde toplanıyorduk. Şimdi 30 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 "Dalkavuk", "Akla Kara", "Yeni Zengin" gibi tiplerin yaratıcısı ünlü karikatürist Cemal Nadir Güler ile iki buçuk yıl evli kalmış. 1971’de şimdi ki eşi Selçuk Bayülken ile evlenen Malike Hanım, kırk yıldır hayatı paylaştığı eşiyle birlikte faaliyetlerini hep takdirle izledikleri Darüşşafaka’nın vasiyet bağışçısı olmaya karar vermiş: “Ailemde Darüşşafaka ile irtibatı olanlar vardı, Darüşşafaka’dan yetişmiş hukukçu arkadaşlarım oldu. Mesela Fettah Aytaç’ı tanıdım. Erkek kardeşim Seyfettin Öcal, bir ara Darüşşafaka’da fahri öğretmenlik yaptı. Yüksek makine mühendisiydi, Amerika’da okumuştu, geri döndüğünde Darüşşafaka’da öğretmen eksiği varmış, o dönemki okul müdiresi ağabeyime teklif getirmiş. Ağabeyim memnuniyetle kabul etti. Eşim de Darüşşafaka’ya gönül vermiş bir insan. Her zaman Darüşşafaka’ya destek olmamız gerektiğini söyler. Müessese ile yakınlaştıktan ve başta nazik, zarif ve mütevazı bir beyefendi olan Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Yıldırım olmak üzere bütün emeği olanları tanıdıktan sonra Darüşşafaka’nın değeri daha iyi anlaşılıyor. 148 yıllık bir müesseseden destek görmek insanı rahatlatıyor.” bir lokalimiz var, orada toplanıyoruz. Atatürk’ün ölüm yıldönümü, kadın haklarının kabulü gibi muayyen günlerde bir araya geliyoruz” diye anlatıyor. “Ağabeyim, Darüşşafaka’da fahri öğretmenlik yaptı” On beş sene serbest avukatlık yapan Bayülken, yorulduğunu hissedince mesleki kariyerine noter olarak devam etmiş. İki kez evlenen Malike Bayülken, ilk eşi, “Amcabey”, "Efruz Bey", Cemal Nadir’in orijinal karikatür çalışmalarını, çizimlerini içeren arşivini Darüşşafaka’ya bağışlayan ve Darüşşafaka Velilerini Arıyor kampanyasına da destek veren Malike Hanım, “Her zaman ‘Bir tasarrufum kalırsa Darüşşafaka’ya bırakayım’ diye düşündüm. Şimdi bunu gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyorum. Darüşşafaka çok güvendiğim bir müessese… Çünkü verdiğiniz şeyin karşılığını görüyorsunuz. Bu nedenle araştırma gereği bile duymadan bağışçı oldum” diye sözlerini sonlandırıyor. BAĞIŞÇIMIZ “Mal varlığımızı Darüşşafaka’ya bıraktığımızdan ötürü içimiz çok rahat” Darüşşafaka Cemiyeti’nin hem vasiyet hem de rezidans bağışçısı olarak babası hayatta olmayan, yetenekli çocukların kaliteli eğitim almalarına destek veren Sennur Selçuk Öztap çifti, verdikleri kararın huzurunu yaşıyor. S ennur-Selçuk Öztap, Türkiye’nin eğitim alanındaki sorunlarına duyarsız kalmayarak, bu sorunların giderilmesi için çabalayan hayırsever bir çift. Darüşşafaka Cemiyeti’nin hem vasiyet hem de rezidans bağışçısı olarak babası hayatta olmayan, yetenekli çocukların kaliteli eğitim almalarına destek veren Öztap çifti, 2008 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Kampüsü’nde kız öğrenci yurdu, ardından da İstanbul Sultanbeyli’de ilköğretim okulu yaptırmış. Sennur Hanım, 1940 İstanbul doğumlu… İstanbul Kız Lisesi’nden mezun… Hayatını 1959’da eczacı Selçuk Bey ile birleştirmiş. Şenesenevler Rezidans’ın bağışçısı olmalarına karşın evlerinde yaşamayı tercih eden çiftin Darüşşafaka ile yollarının nasıl kesiştiğini öğrenmek için kapılarını çaldık. Selçuk Bey rahatsızlığı nedeniyle söyleşimize katılamazken Sennur Hanım, sorularımızı içtenlikle yanıtladı. Eğitim alanındaki duyarlılığınızın sebeplerini bizimle paylaşır mısınız? Tabii… Ben, Türkiye’nin en önemli sorununun eğitimsizlik olduğunu düşünüyorum ve bu duruma gerçekten çok üzülüyorum. Bu nedenle eşimle elimizden geldiğince bize iletilen sorunların çözümü için çaba gösteriyoruz. Önce Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) ile birlikte Yıldız Teknik Üniversitesi’nde ÇYDD Selçuk-Sennur Öztap Kız Yurdunu yaptırdık. Çünkü ÇYDD, İstanbul dışından gelen kızların barınma konusunda zorluk çektiğini bana iletti. Ardından da anaokulu sorunu yoğun olan Sultanbeyli’de yine adımızı taşıyan bir ilköğretim okulu yaptırdık. Okulun, çok güzel bir ana sınıfı ve kütüphanesi de var. Her ay anneleri eğitmek için uzman konukların katılımıyla toplantılar düzenliyoruz. Peki, Darüşşafaka ile yolunuz nasıl kesişti? Darüşşafaka, çocukluğumdan beri bildiğim bir müessesedir. Lise yıllarımda Darüşşafaka Lisesi ile beraber münazaralar yapardık. Darüşşafaka’nın babası hayatta olmayan, ihtiyaç sahibi çocukların geleceğini eğitimle değiştirmesini her zaman takdir etmişimdir. Bunun yanı sıra göz hastalıklarına yönelik çalışmaları bilimsel çevrelerce hâlâ takdir gören amcam Ord. Prof. Dr. Hasan Ziya Gün’ün de Darüşşafaka’ya bağış yaptığı aile içinde konuşulurdu. Amcam, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göz Ana Bilim Dalı’nın kurucuları arasında yer alıyor. Rahatsızlığından kısa süre önce Atatürk’ün göz muayenesi için Almanya’dan çağrılan iki hekime başkanlık yapmış. Onu 1941’de kaybetmişiz. Darüşşafaka’nın bağışçısı olmanın benim için böyle özel bir anlamı da var. Tüm mal varlığımızı Darüşşafaka’ya bıraktığımızdan ötürü içimiz çok rahat… Çünkü orada eğitim gören çocukların her hallerinden çok iyi bir eğitim aldıklarını görüyoruz. Bundan sonra da sahip olacağımız her şeyi Darüşşafaka’ya bırakacağız. Şenesenevler Rezidans’ın da bağışçısısınız. Bu tercihinizin nedenlerini bizimle paylaşır mısınız? Tabii… Dört sene önce eşimle beraber daha ileriki yaşlarımızı güvence altına almak için bu kararı verdik. Şu an kendi ihtiyaçlarımızı karşılayabiliyoruz ama gelecekte ne olacağını kimse bilemez. Eğer gün gelir de kendimize yetemezsek yaşantımıza Şenesenevler Rezidans’ta devam edeceğiz. Yani benim için orası bir güvence olarak duruyor. Fevkalade güzel bir yer. Öyle ki bütün arkadaşlarıma tavsiye ediyorum, hatta götürüp gezdirdiğim iki arkadaşım da üye oldu. Eşim on iki senedir Parkinson hastası olduğu için rezidanslardan sağlık hizmeti alıyoruz. Zaman zaman Maltepe Fizik Tedavi Merkezi’nden de yararlanıyoruz. Çok modern bir tesis… Görevli personel çok ilgili ve şefkatli… Bu noktada da Darüşşafaka’yı kutluyorum. Aynı zamanda da ressamsınız. Resme olan yeteneğinizi nasıl keşfettiniz? Halam Jale Gün, ressamdı. Yakın oturduğumuz için onun resim çalışmalarını izleme şansım oldu. Babam da güzel resim yapardı. Sanırım biraz aileden gelen bir kabiliyetim var. Evlendikten sonra önce Devrim Erbil’in atölyesine gittim. Ardından da Mahir Güven ile İnci Eviner’le çalıştım. Şu an ise Mahir Güven atölyesine devam ediyorum. Bugüne kadar “Köprüler”,“Maskeler” ve “Kelebekler” adı altında dört sergi açtım. Son sergimin tüm gelirini de Darüşşafaka’ya bağışladım. Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 31 BAĞIŞÇIMIZ “Ne Amerika’da ne de Avrupa’da böyle bir yer gördüm” çocukların hepsi memleketine dönerek, faydalı görevler üstlenirdi. Eşim de alakası olmadığı halde Petrol Ofisi’ni kurdu. Hükümet ona bu görevini verdiğinde eşim, “Petrol, dünyada hükümetleri deviren bir güçtür. Onun için bana yüzde yüz emniyet edecekseniz, bu görevi kabul ediyorum. Çünkü bütün şirketler aleyhimde çalışacaklardır” dedi. Eşim, bir Türk petrol şirketinin kurulmasını istemeyenlerle verdiği mücadele sonunda ülser oldu ve genç yaşta hayatını kaybetti. Otuza varmadan, iki çocuğumla dul kaldım. Uzun yıllar evlenmedim. Ardından Daniş Bey (Tunalıgil) karşıma çıktı. Çocuklarım yüksek tahsil için Avrupa’ya gitmişti. Onlar da evlenmemi istiyordu. Böylece Daniş Bey ile evlendim. Y edi yıldır yaşamını Maltepe Rezidans’ta sürdüren Feruze Tunalıgil, Darüşşafaka misyonuna yürekten inanlardan... “Darüşşafaka Velilerini Arıyor” programı çerçevesinde yaptığı bağışlarla Daçkalıların velisi olan Tunalıgil, piyanist Gülsin Onay’ın Darüşşafaka yararına konser vermesine de ön ayak oldu. Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz? 1917 İstanbul doğumluyum. Nüfusta adım Feruze ama herkes beni Ferzane olarak tanır. Ankara’da Atatürk’ün lisesinden mezun oldum. Bizim kuşak, liseyi bitirdiğinde bir üniversite mezunu gibiydi. Bugünkü gibi değildi. Şimdiki gençlere bir ülkenin merkezi hükümetini sorsam bilmez ama ben hâlâ dünyadaki tüm merkezi hükümetleri biliyorum. Liseden sonra hemen evlendim. Birinci zevcem çok kıymetli bir zattı. Petrol Ofisi’ni kuran Talha Sabuncu… Anadolulu bir genç adam… Bizim sevdiğimiz o ilk zamanlarında Amerika’da okumuş, ardından da memlekete dönmüştü. Atatürk’ün döneminde yurt dışında okuyan 32 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 Daniş Tunalıgil, 1975’te Viyana Büyükelçisiyken ASALA tarafından öldürüldü. O süreci bizimle paylaşır mısınız? Tabii… ASALA’yı hiç affetmiyorum, sadece eşimi öldürdükleri için değil, eşimin öldürüldüğü yıl boyunca on altı hariciye memurunu öldürdüler. Bunların altısı büyükelçi… Eşim, 22 Ekim’de öldürüldü. Ben, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı için alışverişe çıkmıştım. Sefarette davet verecektik, hazırlıkları yapıyordum. Geri geldiğimde kapıda Müsteşar bey, beni karşıladı. Gayritabii buldum. Müsteşar bey, “Hanımefendi, sizinle biraz konuşabilir miyiz?” deyince, “Daniş’e bir şey mi oldu” dedim, çünkü o sıralar öldürülmeler başlamıştı. Evet, korktuğum gibi olmuştu. Müsteşar bey, bana durumu anlattı. “Burada mı?” diye sordum. “Evet” dedi. “Müsaade ederseniz gidip elini öpeyim” dedim. Çocuğumun babasına böyle veda ettim. Daniş Bey’den bir kızım vardı. Biz, mesut bir aileydik. Çok yazık oldu. Sonra ne yaptınız? Avusturyalı yetkililer, ülkelerinde işlenen bu cinayeti kendilerine büyük bir günah olarak kabul etti. Dönemin reisicumhuru ve eşi beni hiç yalnız bırakmadı. Eşim öldürüldükten sonra sefaretten ayrılıp, küçük bir apartman dairesine taşındım. Daniş Bey’den olan kızım mektebe gidiyordu. Kızımın o yılı bitirmesini ardından da Türkiye’ye dönmeyi düşünüyordum. Bir gün telefonum çaldı. Bizzat reisicumhurun kendisi… Dedi ki, “Sizin kızınız artık bizim kızımızdır. Müsaade ederseniz, dört senelik üniversite öğrenimini biz üstlenmek istiyoruz.” Kızım da okulundan memnun olduğundan bu teklifi kabul ettim. Kızım oradan mezun oldu, sonra Amerika’ya gitti. Altı lisan bilirdi. Üç yıl önce vefat etti. Maltepe Rezidans’ta yaşamaya nasıl karar verdiniz? İlk eşimden iki çocuğum var. Biri New York, diğeri de Lozan’da yaşıyor. Onların yanında yaşamayı düşündüm ilk önce… Sonra burayı gelip gezdim. Ben, dünyayı görmüş bir kadınım. Hem kendim çok seyahat ettim hem de sefirelik hayatımda büyük sefaretlerde bulundum. Ne Amerika’da ne Avrupa’da böyle bir yer gördüm. Olsa bile bizim yaptığımız bağış miktarıyla dünyanın hiçbir yerinde böyle bir hizmet alamazdık. Bir sefire olarak bunu söylüyorum. Rezidansta günlerim huzurlu geçiyor. Yaşımdan ötürü düzenlenen etkinliklere artık çok fazla katılamıyorum ama çok iyi briç oynarım. Arkadaşlarımla briç oynuyorum. Bol bol film izliyorum. Darüşşafakalı öğrencileri nasıl buluyorsunuz? Fevkalade… Ne kadar terbiyeli yetiştiriyorlar. Geçtiğimiz günlerde bir öğrenci buraya geldiğinde yanıma oturdu. Ne olmak istediğini sordum. “Hariciyeci” dedi. Tam yerine oturduğunu söyledim. Ne yapması gerektiğini sordu. Ben de ona fazla abartmadan Türkiye’nin güzel hareketlerini ve taraflarını anlatmasını tavsiye ettim. BAĞIŞÇIMIZ Üreterek değerlenen yaşamlar Belğı ve Kazım Paksoy çifti, Maltepe Rezidans’ta yaşamaya karar verince yaşadıkları evlerini kapattılar, kendileri için çok önemli olan kitaplarını Darüşşafaka Kütüphanesi’ne bağışladılar. Şimdi bağışlarının doğru yerlere harcandığından, kitaplarının da okunduğundan emin keyifle yaşamlarını sürdürüyorlar. B elğı Paksoy, 1938 yılında Ankara’da doğmuş. Ankara Kız Lisesi’nden sonra, Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde okumuş. 1958-1959 yıllarında da Tiyatro Enstitüsü’ne devam etmiş. 1963 yılında Kazım Paksoy’la evlenen Belğı Hanım ve Kazım Bey’in iki çocukları olmuş. Belğı Hanım çocuk sahibi olduktan sonra da çalışmalarına ara vermeden devam etmiş. Çeviriler yapmış. On yıl öncesine kadar Gösteri ve Milliyet Sanat dergileri için Rus tiyatrosuyla ilgili Rus sanatçılarla söyleşiler yapmış. Bu söyleşileri yedi yıl öncesine kadar da TRT 2 için yapmaya devam etmiş. Eşi Kazım Paksoy ize uzun yıllar Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’nda Anlaşmalar Genel Müdürü olarak görev yapmış. Rus edebiyatı ve tiyatrosunda sizi çeken neydi? Her şeyden önce daha az ulaşılır olmasıydı. İkincisi çocuklarımı belli bir yaşa getirdikten sonra daha çok boş zamanım oldu ve bu nedenle de bulunduğum ülkeyle daha fazla haşir neşir olma fırsatı yakaladım. Her gittiğim ülkede tiyatro merakımı tatmin ediyordum çünkü gittiğim ülkelerin dilini biliyordum. Moskova’ya tayin olmadan önce Türkçeden İngilizceye şiirler çevirmiştim. Ayrıca 1976 yılında dilimizden İngilizceye çevirdiğim, “Ölümsüzlük Otu” adlı şiir Amerika’nın 200. kuruluş yıldönümünde Dünya Ozanlar Kongresi’nde açılış bildirgesi olarak okundu. Bu bana çok değişik, çok ulaşılmaz bir şeyin içine düşmüşüm hissi verdi. Çok büyük bir fırsattı benim için. Başarılı bir diplomat: Kazım Paksoy Kazım Paksoy, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’nda Anlaşmalar Genel Müdürü olarak uzun yıllar görev yapmış ardından da Moskova Büyükelçiliği’nde Ekonomi ve Ticaret Başdanışmanlığı görevinden emekli olmuş. Paksoy, 1928 yılında Bursa Gemlik’te doğmuş. Yurt dışına ilk kez doktorasını yapmak üzere Fransa’ya gitmiş. Ülkeye döndüğünde Dış Ticaret Müsteşarlığı’nda çalışmaya başlamış. Bir dönem özel sektörde de görev almış. “Çok ülke gezdim” diyen Kazım Paksoy bu ülkelerde iyi iletişim kurabilmek için dil bilmek gerektiğini söylüyor. Rusçayı edebi anlamda değerlendirmenizi istesem, neler söyleyebilirsiniz? Edebiyat edebiyattır aslında. Dünya şaheserleri her dilde yaratılmıştır. Edebi anlamda herhangi bir ayrıcalık söylemeyeceğim ama Rus klasiklerini ve Rus çağdaş yazarlarını, kişisel olarak üstün tutmaktayım. Elbette ki Çehov’la Shakespeare’i edebi anlamda karşılaştırmak hem bana düşmez hem de böyle bir şey yapılamaz. Yurt dışında yaşadıklarınızı ve gördüklerinizi Türkiye ile kıyasladığınızda ortaya sizce ne çıkıyor? Avrupa’da yaşamak insana çeşitli kazanımlar sağlıyor elbette. Oradaki yaşam koşullarını görünce, keşke bunlar bizde de olsa diyorsunuz. Avrupa Birliği’ne girmeyi istememizin temel nedeni de zaten bu. Darüşşafaka Eğitim Kurumları’nı nasıl buluyorsunuz? Okul gerçekten çok güzel. Öğrencilerin oradaki pırıl pırıl hallerini görünce çok sevindim açıkçası. Aldıkları eğitim oldukça kaliteli. Çok kabiliyetli ve bir o kadar da başarılı çocukların Darüşşafaka’da eğitim alıyor olmaları, ülkemiz için büyük ve önemli bir hizmet. Bunu düşündükçe manevi haz duyuyorum. Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 33 BAĞIŞÇIMIZ M Güzelliğin sırrı huzurda… ine Seçkinöz, 81 yaşında, Ankara doğumlu ve emekli öğretim üyesi. Ankara Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi’nden resim öğretmeni olarak mezun olmuş. Yaklaşık otuz yıl çalıştıktan sonra, 1988 yılında emekli olmuş. Mine Hanım’ın Darüşşafaka camiası içinde ayrı bir yeri var. Çünkü Mine Hanım, 2004 yılında vefat eden Türkiye bürokrasisinin kilometre taşlarından Darüşşafakalı Necdet Seçkinöz’ün elli yıllık hayat arkadaşı... 1927’de İstanbul’da doğan Necdet Seçkinöz, orta ve lise öğrenimini Darüşşafaka’da tamamladı. Ardından İTÜ İnşaat Fakültesi’ni bitirdi. Kırk yıllık devlet hizmeti hayatında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarlığı, Başbakanlık Müsteşarlığı ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği gibi görevler üstlendi. “Bürokratların bürokratı”, “Bürokrasinin piri”, “9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in sağ kolu”, “Devlet geleneğini en iyi bilen bürokrat” sıfatlarıyla anıldı. Eğitimle kendi hayatını değiştiren Darüşşafaka ile bağlarını hiçbir zaman koparmayan Necdet Seçkinöz, tüm mal varlığını Darüşşafaka’ya bağışlayarak başka çocukların hayatının değişmesi için ışık yaktı. Necdet Seçkinöz, ömrünün son yıllarını da Darüşşafaka Rezidanslarında geçirdi. Eşinin vefatından sonra Yakacık Rezidans’ta yaşamayan Mine Hanım, Rezidansta huzur bulduğunu söylüyor. Sağlığınız için neler yapıyorsunuz? Rezidansta yaşamanın bu anlamda size kattığı faydalar nelerdir? Şanslıyım ki burada her tür yemeği istediğimiz zaman bulabiliyoruz. Spora hep önem verirdim. Her sabah eğitmen eşliğinde düzenli egzersizler yapıyoruz. Ben ayrıca her gün yarım saat yürürüm. Yapılan tüm gezilere de katılıyorum. Eğitiminiz için akademiyi seçişinizde neler etken oldu? Bu mesleğe biraz tesadüfen de girmiş olsam, sonrasında çok sevdim. Çünkü gençleri ve öğrencileri çok değerli 34 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 Sağlıklı bir yaşamın sırrını spor, sanat ve dostlukta bulduğunu söyleyen Mine Seçkinöz, Yakacık Rezidans’ın pozitif simalarından birisi... buluyordum. Bunu güzel sanatlarla birleştirince benim için ortaya çok keyifli bir hayat çıktı. Siz halı desenleri konusunda uzman birisiniz. Bugünkü modern motifli halıları nasıl buluyorsunuz? Bugünküler biraz fabrikasyon, açıkçası onları çok beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Bir halı her şeyden önce mobilyanın altında yer alır. Bu nedenle o bir fondur. Hem mobilyayı hem de mobilyanın ihtişamını ortaya çıkartmalıdır. Renkleriyle mobilyaları geride bırakmamalıdır. Gerçek Türk halıları çok özenlidir, desenleri çok büyük ve çok parlak değildir. Çünkü desen gözünüze çok çarparsa, gözünüz yorulur. Hâlbuki Türk halıları çok ince, zarif ve uyum içindeki desenlere sahiptir. Bütün Türk halıları çok renklidir ama geçişleri de çok yumuşaktır, halının kaç renkten yapıldığını bile fark etmezsiniz. Bu gözü yormamak ve estetik adına düşünülmüş önemli detaylardandır. Ne yazık ki günümüzde estetik değerleri kaybetmiş durumdayız. Umarım bu çöküntüden mümkün olan en kısa sürede ve en az hasarla çıkabiliriz. Darüşşafaka Eğitim Kurumları hakkında neler düşünüyorsunuz? Emekli bir öğretim görevlisi olmanız, bu alanda bir duygusal bağ yaşamanıza neden oldu mu? Evet, bu nedenle çok mutluyum. Öğrencilerin en son teknolojiyi kullanarak eğitim gördüğünü bilmek, bizi çok gururlandırıyor. Hem yabancı dil öğrenmeleri hem de güzel sanatlar alanında aldıkları eğitim beni mutlu ediyor. Burada yetişen öğrenciler başarılarını hayatta daha kolay ispat edebiliyor. Darüşşafaka bu nedenle takdir ettiğim bir kurum. İlerleyen yıllarda yoluna aynı ivmeyle devam edeceğine de inanıyorum. BAĞIŞÇIMIZ “Hep yaşlanınca ne olacağım korkusu içindeydim” Darüşşafaka’nın vasiyet bağışçısı Mübeccel Çadırcıoğlu, “Bir şarkı vardır bilir misiniz? ‘Titrerim mücrim (suçlu) gibi baktıkça istikbalime…’ Ben de hep yaşlanınca ne olacağım korkusu içindeydim. ‘İhtiyarlayınca ne yaparım?’ diye düşünürdüm. Çünkü çok paranız olsa bile o parayı kullanacak insanınız yoksa para işe yaramıyor. İşte Darüşşşafaka Yakacık Rezidans’ı gördüğümde bu korkum sona erdi” diyor. D arüşşafaka’ya bağış yapmanın bir yolu da vasiyet bağışında bulunmak… Kişinin vefatı durumunda geçerlilik kazanan bir bağış türü olan vasiyet bağışında; vasiyetçi yaşadığı sürece mallarını dilediği şekilde değerlendirebiliyor, satabiliyor veya vasiyetinden vazgeçebiliyor. Hayırsever Mübeccel Çadırcıoğlu da Darüşşafaka’nın vasiyet bağışçıları arasında yer alıyor. Önce rezidans bağışçısı olan Çadırcıoğlu, Darüşşafaka’nın rezidanslarda verdiği hizmeti o kadar takdir ediyor ki ardından vasiyet bağışında da bulunuyor. Şenesenevler Rezidans’ta dairesi olan Çadırcıoğlu, istediği zaman orada kalsa da evinde yaşamayı sürdürüyor. Rumeli’den İzmir’e göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak 1937’de dünya gelen Mübeccel Hanım’ın adını, 1930 yılında Türkiye güzeli seçilen Mübeccel Namık’tan aldığını öğreniyoruz, sohbetimizin başında: “O yıllarda Mübeccel isminde biri Türkiye güzeli seçilmiş. Babam da kızım olursa adını Mübeccel koyacağım demiş.” Babasını üç yaşındayken yitiren Mübeccel Hanım, “O nedenle Darüşşafaka’nın babası hayatta olmayan çocuklara verdiği hizmet benim için ayrı bir anlam taşıyor” diyor. İlk ve ortaöğrenimini İzmir’de tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’ne devam eden Mübeccel Hanım, “Fakat o alanda hiç çalışmadım. Eşim inşaat yüksek mühendisi idi. 1960’lı yıllarda birlikte Ereğli Demir-Çelik Fabrikası’nda çalıştık. Ardından da İstanbul’a yerleştik” diye özetliyor yaşam öyküsünü… Mübeccel Hanım, Darüşşafaka’nın yolunun uzun yıllar yönetim kurulunda bulunduğu Darülaceze Vakfı için huzurevlerine yönelik incelemeler yaparken kesiştiğini anlatıyor: “1990’lı yıllardan 2000’li yılların başına kadar Darülaceze Vakfı’nın yönetim kurulundaydım. Vakıf olarak bir huzurevi yapmaya karar verdik. Ardından da ben, Türkiye’deki mevcut huzurevlerini etüt etmekle görevlendirildim. Darüşşafaka ile o zaman tanıştım. Yakacık Rezidans, yeni hizmete açılmıştı, etüt için oraya gittim, çok beğendim. Bizim neslimiz büyüklerine çok saygılıydı. Aslında iki arada kalmış bir nesiliz biz... Hem çocuklarımız hem de annelerimiz için çok fedakârlık yaptık. Vefat edene kadar annem benimle yaşadı. Benim çocuğum yok. Bir şarkı vardır bilir misiniz? ‘Titrerim mücrim (suçlu) gibi baktıkça istikbalime…’ Ben de hep yaşlanınca ne olacağım korkusu içindeydim. ‘İhtiyarlayınca ne yapacağım?’ diye düşünürdüm. Çünkü çok paranız olsa bile o parayı kullanacak insanınız yoksa para işe yaramıyor. İşte Yakacık Rezidans’ı gördüğümde bu korkum sona erdi. Harika bir yerdi, orada rahat rahat yaşabilirdim. Eşimle beraber düşündük ve her şeyimizi Darüşşafaka’ya bırakmaya karar verdik. Böylelikle hem yaşlandığımızda ne olacağımız korkusundan kurtulduk hem de çocuklarımıza, dolayısıyla da memleketimize bir hayrımız olsun istedik.” Darülaceze Vakfı’ndaki görevi nedeniyle pek çok huzurevini inceleme fırsatı bulan Mübeccel Hanım, Darüşşafaka’dan daha iyi hizmet verenini görmediğini vurguluyor: “Darüşşafaka’ya bir kere bağış yapıyorsunuz ve bu yaptığınız bağış karşılığında bir daha ne su ne elektrik ne ısınma için para ödüyorsunuz. Çamaşırınız yıkanıyor, ütüleniyor, yemeğiniz önünüze geliyor. Sağlık konusunda ömür boyu güvence altına alınıyorsunuz. Türkiye’de daha iyisi yok.” Darüşşafaka Eğitim Kurumları’nı da gezen ve çok etkilenen Mübeccel Hanım, şu görüşleri dile getiriyor: “Mükemmel çocuk yetiştiriyorlar. Her çocukla bire bir ilgileniyor. Sanki orada her çocuk tek kişilik eğitim alıyor. Öğrencilerin bir vals gösterisini izledim, hüngür hüngür ağladım ve dedim ki; ‘Çok rahat öleceğim, çünkü çok güzel bir şey yaptım, dünyaya boşu boşuna gelmiş olmayacağım. Hiç değilse çalışıp kazandıklarım iyi bir yerde, iyi bir şekilde kullanılacak.’ Orada okuyan çocukları her gördüğümde helal olsun diyorum, neyim var neyim yok hepsi Darüşşafaka’ya helal olsun.” Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 35 BAĞIŞÇIMIZ Hocaların hocası Bedia Akarsu: “Darüşşafaka, örneği olmayan nadide bir okul” “Öğrencilerimin arasında Darüşşafaka’da öğretmenlik yapanlar oldu. Onlar vasıtasıyla Darüşşafaka’yı yakından tanıyorum. Bütün çocuklar pırıl pırıl. Darüşşafaka’da gerçekten aydın bireyler yetişiyor.” B edia Akarsu, 27 Ocak 1921'de İstanbul’da dünyaya geldi. Yükseköğrenimini 1943’te mezun olduğu İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde yaptı. Aynı bölümde gerçekleştirdiği dil, kültür ve ahlak felsefesi alanlarındaki akademik çalışmalarıyla düşünce ve bilgi dünyamıza büyük katkıda bulundu. Akarsu, 1960’ta “Max Scheler’deki Kişilik Problemi” adlı çalışmasıyla doçent, 1968’de ise profesör oldu. Ahlak Felsefesi, Çağdaş Felsefe Akımları, Felsefe Tarihi Semineri gibi dersler veren Akarsu, İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölüm Başkanlığı yaptı ve 1984’te emekliye ayrıldı. Emekli olduktan sonra da bilgi ve deneyimlerini aktarmaya devam eden Akarsu, Çukurova Üniversitesi Felsefe Grubu Öğretmenliği Bölümü’nün kurucuları arasında yer aldı. 1990-1996 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Atatürk Enstitüsü’nde doktora öğrencilerine ders veren Akarsu’nun çalışma enerjisini hiç yitirmediği şu sözlerinden anlaşılıyor: “Öğrencilerimin çoğu felsefe bölümlerinde ya başkan ya da profesör oldu. Birkaç yıl öncesine kadar onlara katılıyordum. Kütüphanemi Muğla Üniversitesi’ne bağışladım. Bütün ömrüm gençler arasında geçti. Gençler arasında olmayı seviyorum. Artık bildiri veremiyorum ama çağırdıkları zaman gidip, yardımcı olmaya çalışıyorum.” Şenesenevler Rezidans’ta kalmayı neden tercih ettiniz? Darüşşafaka’yı oldu bitti yakından takip ederdim. Öğrencilerimin arasında Darüşşafaka’da öğretmenlik yapanlar oldu. Onlar vasıtasıyla Darüşşafaka’yı yakından tanıyorum. Bütün çocuklar pırıl pırıl, gerçekten aydın bireyler yetişiyor. Bana göre dünyada örneği olmayan nadide bir okul. On yedi yıl önce Darüşşafaka’ya vasiyet bağışı yapmıştım. Vefatımdan sonra tüm varlığım Darüşşafaka’nın olacaktı. Zaten o dönemde Darüşşafaka’nın böyle bir hizmeti yoktu. Yakacık Rezidans yapılırken zamanın müdürü beni orada kalmaya davet etti, gezdim ve bayıldım. İstanbul tarafında, okulun yakınında olsaydı hemen giderdim. Ama o dönemde üniversitede dersler veriyordum ve sürekli gidip geliyordum. Şenesenevler Rezidans yapılınca hemen geldim. Geldiğime de çok memnunum. Çok isabetli 36 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 bir karar verdim. Her zaman dinlenmeye Gökova’ya gider, bildiğimiz bir otelde kalırım. Oradayken burayı özledim. “Artık burası evim” diye düşündüm. Biraz da yazı yazmaya devam edebilmek için Darüşşafaka’ya geldim, çünkü daha rahat olacaktım. Belli bir yaşa geldik ve pek fazla kimsem de kalmadığı için yalnızlık hissettim. Rezidansın personeli en büyüğünden en küçüğüne kadar çok iyi. Bir kere hepsi genç, güzel ve sevimli. Yaşlılar için bu çok önemli. Herkese aynı muameleyi yapıyorlar. Ayrımcılık yok. Herkesle aynı şekilde ilgileniyorlar ve herkesle güler yüzlü konuşuyorlar. Candan çalışıyorlar. Rezidansı tercih etmenizde Darüşşafaka’nın hangi yönü etkili oldu? Darüşşafaka babası hayatta olmayan çocuklara eğitim vermek için kurulmuş köklü bir kurum. Çocukları küçük yaşta alarak, çok kaliteli bir eğitim veriyor. Türkiye’de en kaliteli eğitim veren kurumlar arasında yer alıyor. Eğitim sistemi ülkemizde ne yazık ki çok ilerleme kaydetmemiş durumda. Bence tümden değişmeli. Darüşşafaka, eğitim seviyesini hiçbir zaman düşürmedi. Darüşşafaka’nın eğitim sisteminin güzel oluşu resme, müziğe ve spora önem vermesinden kaynaklanıyor. Ezbere dayalı değil. Sanat da eğitimin içine girmiş. Türkiye’deki okullarda en az resim ve müzik derslerine önem verilir. Ben, Atatürk’ün döneminde liseyi bitirdim. Benim öğrenci olduğum yıllarda sanata okullarda önem verilirdi. Sistemler gittikçe değişti ve ezbere dayalı bir sistem oluştu. Darüşşafaka’da yetişen gençler, her sanatla ilgililer. Zaten içinde sanat olduğu zaman eğitimin de kalitesi artıyor. BAĞIŞÇIMIZ Darüşşafaka’da öğretmendi, şimdi Rezidans sakini S emiha Büyüköğüt, Darüşşafaka’nın yetiştirdiği öğrencileri dünyanın en saygın isimleri haline getirdiğine inananlardan. Seksen yedi yaşında olan Büyüköğüt, Darüşşafaka Lisesi’nden emekli olmuş bir öğretmen. 1950 yılında İstanbul Üniversitesi Türkoloji Bölümü’nden mezun olan Büyüköğüt, ardından Darüşşafaka’ya geçmiş. Büyüköğüt’e neden öğretmen olmayı seçtiğini soruyoruz. “Benim yaradılışımda çocuk sevgisi var. Hâlâ eski öğrencilerimle görüşüyorum, onlar benim nazarımda hiçbir zaman büyümüyor. Hâlâ yıllıklara bakar eski günlerimi yâd ederim.” Darüşşafaka Lisesi’nde geçirdiğiniz günleri ve bir öğretmen olarak Darüşşafaka Lisesi’ni anlatır mısınız? Darüşşafaka Lisesi’nde öğrencilerimle beraber gerçekten de çok güzel günler geçirdik. Her öğretmenin ders dışında bir görevi vardı. Ben tiyatroyu çok sevdiğim için tiyatro koluna bakardım. Çocuklarla beraber güzel oyunlar Darüşşafaka’ya yıllarını vermiş bir eğitimci Semiha Büyüköğüt... Küçük yüreklere yıllarca umut aşılayan Büyüköğüt, emekliliğin keyfini Yakacık Rezidans’ta sürüyor. Yaşam alanını hobi salonunda yaptığı birbirinden keyifli ürünlerle zenginleştiren Büyüköğüt, “Bence Darüşşafaka sadece İstanbul’un ve Türkiye’nin değil, dünyanın en iyi okullarından biridir” diyor. sergilerdik ve oyunlarımız çok başarılı olurdu. Darüşşafaka bambaşka bir okuldur, çok mükemmel öğrencilere sahiptir. Son sınıfta en iyi nota sahip olan öğrenci, Amerika’ya gönderilirdi. Bence Darüşşafaka sadece İstanbul’un ve Türkiye’nin değil, dünyanın en iyi okullarından biridir. “Duygusal bağ benim için önemli” Darüşşafaka’da öğretmenlik yapmamın yaşamak için burayı seçmemde etkisi çok büyük. Darüşşafaka ile aramda zaten yıllardır süregelen duygusal bir bağ var. Ayrıca biz artık kendimize bakacak durumda değiliz. Samimi olarak söylüyorum, Allah tüm yaşlılara burada yaşamayı nasip etsin. Rezidansta bir gününüz nasıl geçiyor? Benim ziyaretçilerim çok fazla. Arkadaşlar, akrabalar hep beni görmeye gelirler. Mesela geçen gün ziyaretçilerimle birlikte on sekiz kişiydik. Seyahat etmeyi de çok severim. Hiç boş durmazdım, çok faaldim eskiden. Eşim hep, “Otur da yüzünü göreyim” derdi. İyi bir arkadaş ortamımız var, çok memnunum burada olmaktan. Yirmi dört saat doktor ve hemşire hizmeti mevcut. Bu yüzden Darüşşafaka bambaşka. Bol bol kitap okuyor, yürüyüşler yapıyorum. Bacaklarım çok ağrıdığı için yürüyüşler iyi geliyor. İyi ki buradayım. Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 37 SAĞLIK Rezidanslarda sağlıklı yaşam Darüşşafaka Sağlık Ekibi’nin amacının rezidans üyelerine sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sunmak olduğunun altını çizen Darüşşafaka Maltepe Özel Bakım Ünitesi Kurum Müdürü Dr. Can Bostancı, Darüşşafaka Rezidanslarındaki sağlık hizmetini dergimiz için kaleme aldı. D arüşşafaka Cemiyeti, hayırsever insanların bağışlarıyla babası hayatta olmayan, maddi olanakları yetersiz ve yetenekli 800’ü aşkın çocuğun eğitimini temin ederken, bağış yapanlara da sağlık güvencesi, kaliteli bir yaşam ve huzurlu bir birliktelik sağlamak amacıyla Yakacık Rezidans, Maltepe Rezidans, Şenesenevler Rezidans, Urla Rezidans, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi ile Özel Bakım Ünitesi’ni faaliyete geçirmiştir. Bunun sonucunda hayırsever bağışçılarımız yaptıkları bağışla Darüşşafaka Cemiyeti’nin açtığı rezidanslarda sağlık hizmeti alıyor. Bu hizmet doktor, başhemşire, hemşire, fizyoterapist, laborant, psikolog, diyetisyen, sosyal hizmet uzmanı, sertifikalı bakım elemanı, teknik personel, güvenlik ve idari kadroyla bir ekip ruhu içinde veriliyor. En yeni tedavi olanakları rezidanslarda Yakacık Rezidans’ta 1997 yılından beri 89 üyemize, Maltepe Rezidans’ta 2004 yılından beri 109 üyemize, Şenesenevler Rezidans’ta 2007 yılından beri 78 üyemize, Urla Rezidans’ta ise 2007 yılından beri 75 üyemize hizmet veriyoruz. Rezidanslarımızın her birinde dört doktor, bir başhemşire, bir sorumlu hemşire, sekiz hemşire, altı sertifikalı bakım elemanı, bir fizyoterapist, bir diyetisyen, bir psikolog, bir sosyal hizmet uzmanı, bir konsültan dahiliye ve bir konsültan psikiyatri ile hizmet sunuyoruz. Rezidanslarda yaşayan üyelerimize, doktor, hemşire ve sağlık personelinden oluşan ekibimiz, 7 gün 24 saat hizmet veriyor. Her gün doktor ve hemşirelerimiz, üyelerimizin sağlık muayenelerini yapıyor, düzenli aralıklarla kan tahlillerini alıyor ve gereğinde röntgen filmleri çekilerek, kontrollerini gerçekleştiriyor. Her yıl üyelerimize başta grip olmak üzere gerekli tüm aşılar uygulanıyor. Rutin olarak her hafta dahiliye ve psikiyatri uzmanı tarafından 38 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 konsültasyonları yapılıyor. Darüşşafaka Sağlık Ünitesi olarak Türkiye’nin en iyi özel hastane ve laboratuvarlarıyla çalışıyoruz. Konsültan doktorlarımız, alanlarında uzman, saygınlık kazanmış isimlerden oluşuyor. Gerekli görülen durumlarda rahatsızlanan üyelerimiz, anlaşmalı olduğumuz özel hastanelerin ilgili bölümlerine bir hemşire gözetiminde muayeneye gönderilerek SAĞLIK tetkik ve tedavileri yaptırılıyor. Hastaneye yatması gereken üyelerimize, özel hastane bakımına ilaveten yanına 24 saat hemşire refakati veriyor ve sağlık durumlarını yakından takip ediyoruz. Her üyemizin sağlık bilgileri bilgisayar ortamında kayda alınarak, dosyalanıyor, diş, göz ve kulak burun boğaz doktoruna gönderilerek, rutin muayeneleri yaptırılıyor. Gerektiğinde gözlük, işitme cihazı, diş protezi ve yardımcı protezler temin ediliyor. Türkiye’de bir eşi daha yok! Darüşşafaka Ömran ve Yahya Hamuluoğlu Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezimiz, 2004 yılından beri hem üyelerimize hem de halkımıza hizmet veriyor. Merkezimizde; bir profesör fizik tedavi uzmanı, bir fizik tedavi uzmanı, bir başhemşire, sekiz hemşire, beş bakım elemanı, bir diyetisyen, bir konuşma terapisti, altı fizyoterapist, beş yardımcı personel, bir konsültan dahiliye uzmanı ve bir konsültan psikiyatri bulunuyor. Türkiye’nin en yetkili isimlerinden Prof. Dr. Tunç Alp Kalyon başkanlığında kendi dallarında uzman fizyoterapistler ve sağlık ekibiyle üyelerimizin fizik tedavi ve rehabilitasyonları yapılıyor. Türkiye’nin ilklerinden olan Robotik sistem Lokomat cihazıyla yürüme, özel havuz terapisi, özel banyolar ve birçok rehabilitasyon aletliyle üyelerimizin tedavileri, uzman ekip tarafından bire bir gerçekleştiriliyor. 24 saat bakım ve gözetim Özel Bakım Ünitesi, 2003 yılından beri 39 üyemize; dört doktor, bir başhemşire, bir sorumlu hemşire, 26 hemşire, dokuz sertifikalı bakım elemanı, bir diyetisyen, bir psikolog, bir sosyal hizmet uzmanı, bir konsültan dahiliye uzmanı ve bir konsültan psikiyatri ile hizmet veriyor. Felç, demans, alzheimer, Parkinson gibi hastalıklar neticesinde yatağa bağlı fonksiyon bozukluğu olan veya 24 saat bire bir bakım gerektiren hastalığı olan bağışçılarımız için, son derece gelişmiş tıbbi aletler ile yetenekli, eğitimli profesyonel sağlık ekibimizle, 24 saat yoğun bakım hizmeti sunuyoruz. Nezih ve kaliteli bir ortamda, hijyenik şartlarda üyelerimizin bakımını sağlıyoruz. Her oda yoğun bakım verebileceğimiz bir hastane odası olmakla birlikte, görünüş itibarıyla lüks döşenmiş ev odasına benzetilmiştir. Odalarımız özel kamera sistemiyle 24 saat doktor ve hemşire gözetimi altındadır. Hasta yakınları, internet üzerinden 24 saat hastasını takip edebiliyor Kalan bağışçılarımızın yakınları da sadece kendi hastalarını, internetten şifreli olarak 24 saat görebilme imkânına sahip. Özel Bakım Ünitesi’nin diğer bir hizmeti ise merkezi monitör sistemidir. Acil durum, kardiyak takip gerektiğinde hastabaşı monitörleri sayesinde hasta odasında monitörize ediliyor. Aynı zamanda tele-metrik sistem sayesinde hasta mobilize iken de yatağa bağlı kalmadan, bina içi ve bahçesinde dolaşırken kardiyak yönden izleniyor. Gerekli hallerde hastanın kardiyak ve hayati fonksiyonları, dışarıdaki konsültan kardiyolog, iç hastalıkları uzmanı ve kendi özel doktoru tarafından, internet üzerinden canlı olarak takip edilebiliyor. Bağışçılarımıza en iyi kalitede hizmet sunabilmek için, tıbbi, psikoloji, sosyoloji, mesleki ve iletişim konularında sürekli kendimizi ve personelimizi eğitiyoruz. Bilgili ve ilgili sağlık personeli tıbbi başarının anahtarıdır. Bu da sürekli hizmet içi eğitimlerle sağlanır. Darüşşafaka Cemiyeti Sağlık Ekibi’nin öncelikli ve temel prensiplerinden birisi de budur. Darüşşafaka Sağlık Ekibi olarak amacımız; tüm üyelerimize sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sunabilmektir. Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 39 BAĞIŞÇIMIZ “Titizlikle yürütülen sağlık hizmetleri, bana büyük güvence veriyor” G hatırladı. Yarım asra yakın bir zaman sonra onlarla buluşmak benim için büyük mutluluk oldu. ünay Etiman, emekli bir eğitimci… İstanbul Üniversitesi İngiliz Filolojisi Bölümü’nden mezun olduktan sonra Darüşşafaka Eğitim Kurumları’nda İngilizce öğretmeni olarak göreve başlayan Etiman, bu görevini beş yıl sürdürmüş. O yılları, “Öğretmenlik yaşantımın en zevkli günleri” diye tanımlayan Etiman, dört yıl önce de Maltepe Rezidans’ta yaşamaya karar vermiş. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? 1933 yılında İstanbul’da eğitimci bir baba ile ev hanımı bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldim. İngiliz Kız Ortaokulu’nu, ardından da Üsküdar Amerikan Kız Koleji’ni bitirdim.Yükseköğrenimimi İstanbul Üniversitesi İngiliz Filolojisi Bölümü’nde tamamladım. Öğrencilik yıllarım boyunca İngilizceden çeviri işleri yaptım. Ardından da bir eğitimci olarak hayata atıldım. 1960-1965 yılları arasında Darüşşafaka’da İngilizce öğretmenliği görevinde bulundum. O seçkin okulda çok çalışkan öğrenciler arasında öğretmenlik yaşantımın en zevkli günlerini geçirdim. Özel hayatımdaki bazı değişiklikler ve küçük yaşlardaki oğlumla ilgili işler, evime daha yakın okullarda görev almam gerektirdi. Bu nedenle Darüşşafaka’dan ayrılarak İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ve çeşitli yüksekokullarda uzun süre İngilizce okutmanlığı yaptım. 1980’de İTÜ’den kendi isteğimle emekliye ayrıldım. Şu an OECD’nin Türkiye ve Avusturya Masası Başkanı olan oğlum Rauf Gönenç yurt dışında çalışmaya başlayınca evimden ayrılarak Darüşşafaka Maltepe Rezidans’ta yaşamaya karar verdim. Dört yıldır Rezidansta yaşıyorum ve verdiğim bu karardan ötürü de çok memnunum. Öğretmenlik yaptığınız yıllarda Darüşşafaka’daki eğitimi nasıl buluyordunuz? Çok iyi bir eğitimci kadrosu vardı. 40 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 Maltepe Rezidans’ta yaşamayı tercih etmenizde Darüşşafaka’da öğretmenlik yapmış olmanızın etkisi oldu mu? Tabii ki… Rezidanslara ilişkin dostlarımdan duyduklarıma ilaveten Darüşşafaka gibi köklü bir müessesenin, böyle seçkin bir kurumun iyi bir organizasyon yürüteceğini tahmin ettim. Darüşşafaka’da 1960-1965 yılları arasında İngilizce öğretmenliği yapan Maltepe Rezidans bağışçısı Günay Etiman, “Huzur verici bir ortamda yaşıyoruz. Burada titizlikle yürütülen sağlık hizmetleri, bana büyük güvence veriyor. Ayrıca öğrencilerin çağdaş koşullarda eğitim gördüğünü ve yetiştirildiğini görmekten de büyük kıvanç duyuyorum” diyor. Öğrencilerin hepsi seçilmiş, çok zeki ve çalışkandı. Amerikan Kız Koleji’nden mezun biri olarak o yıllarda Darüşşafaka’da aynı seviyede İngilizce eğitimi olduğunu söyleyebilirim. Öğrenciler, İngilizce sınıflarında iyi bir şekilde hazırlanıyordu. O çalışkan öğrenciler arasında çok zevkli günler geçirdim. Rezidansa yerleştikten sonra çeşitli toplantılar vesiyesiyle bir araya geldiğimizde bazı eski öğrencilerim beni Rezidansta günleriniz nasıl geçiyor? Rezidansın organize ettiği gezi, sinema, tiyatro, konser gibi etkinliklerin bazılarına katılıyorum. Odamda müzik dinliyor ve bir kitapsever olarak bol bol okuyorum. Huzur verici bir ortamda yaşıyoruz. Burada titizlikle yürütülen sağlık hizmetleri, bana büyük güvence veriyor. Bunların yanı sıra Darüşşafaka Cemiyeti yöneticilerinin çabasıyla okuldaki öğrencilerin çağdaş koşullarda eğitim gördüğünü ve yetiştirildiğini görmekten de de büyük kıvanç duyuyorum. Vurgulanmasını istediğiniz bir nokta var mı? Öncelikle tüm talebelere bir mesaj vermek istiyorum. Onların fırsat buldukça kitap okumalarını, özellikle de manevi değerleri benimsemelerine yardımcı olacak eserleri okumalarını çok arzu ediyorum. Öğrencilere önermek istediğiniz kitaplar var mı? Elbette… Örneğin; Tolstoy’un güçlü bir adalet duygusunu sergileyen eseri Diriliş’i, Reşat Nuri Gültekin’in aile dayanışmasının ve ailenin manevi değerleri benimsemesinin önemini gösteren eseri Yaprak Dökümü’nü, Albert Camus’nün Yabancı’sını, Turgenyev’in birbirini anlamayan kuşaklar arasındaki lüzumsuz çatışmaları sergileyen Babalar ve Oğullar romanını mutlaka okumalarını öneririm. BAĞIŞÇIMIZ Sanatla iç içe yaşayan bir mühendis: Turhan Ergök Turhan Ergök bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi ve yaşama sevinciyle gençlere taş çıkartıyor. Uzun yıllar makine mühendisliği yapan Ergök, Darüşşafaka Urla Rezidans’a taşıdığı atölyesinde bir yandan mesleğine hobi olarak devam ederken, bir yandan da sağlıklı ve huzurlu bir yaşamın keyfini sürüyor. K endisini 39 yaşında bir delikanlı gibi hissediyor Turhan Ergök. Neden Rezidanslarımızı tercih ettiğini sorduğumuzda ise, “96 yaşındayım. Prostat ameliyatı olmak için ameliyathaneye girdiğimde, doktorlar beni ameliyat edemeyeceklerini çünkü kalbimin teklediğini söylediler. Beni kardiyoloji bölümüne götürüp tedavi etmek istediler. Ama kabul etmedim, kendi kendimi tedavi edeceğimi söyledim. Karşı çıktılar ve bunu nasıl yapacağımı sordular. Ben de onlara çamlık bir yere gideceğimi, burada güzel yemekler yiyeceğimi, çam ağaçlarının temizlediği havayı soluyacağımı söyledim ve işte şimdi burada, Urla’dayım. Karşılaştığım manzaraya hayran oldum. Her taraf çamlıktı. Yemekler de çok güzeldi. Buraya gelmeden önce gülmesini unutmuştum. Şimdi gülmeyi tekrar öğrendim” diyor Turhan Ergök. Bir yandan keman çalan, diğer yandan keman üreten Ergök ile Urla’da yaşadığı ikinci baharı konuştuk. Rezidansın en faal üyelerindensiniz, burada bir gününüzü nasıl geçiriyorsunuz? Atölyemi buraya kurdum. Makinelerimi getirdim. Oyma işlerime burada devam ediyorum. 75 yıllık meslek hayatıma tam olarak devam edemesem de, hobi olarak uğraşmak keyifli geliyor. Burada günlerimiz çok iyi geçiyor. Mutluyuz. Aradığım her şeyi burada buldum. Dertli konuşmak yok. Yaşım 96 olmasına karşın, 39 yaşında bir delikanlı gibi hissediyorum kendimi. Beni buraya yeğenlerim getirdi, “Bu işi sağlama bağlayalım” diyerek, bağış yaptım ve burada kalmaya başladım. Uzun yıllar keman ve isteka imal etmişsiniz. İkisi de üretimi gerçekten zor olan aletler. Neden özellikle keman ve isteka? İsteka imal etmeye bir arkadaşımın vesilesiyle başladım. Atölyeme gelip bir numune gösterdi ve “Bu istekayı yapabilir misin” diye sordu. Ben de denedim ve başardım. Dokuz sene boyunca isteka ürettim. Daha sonra da keman yapabilir miyim diye düşündüm ve onda da başarılı sonuçlar almaya başladım. Şu ana kadar sekiz tane keman yaptım. Aynı zamanda keman da çalıyorsunuz. Peki, keman çalmak size ne hissettiriyor? Keman çalmaya ortaokul çağlarımda başladım. O zamanlar Alman bir hocadan Batı müziği ve keman dersleri aldım. Sonrasında yetmiş yaşında bir hoca tutup Türk müziği nazariyesi öğrenmeye başladım. Böylece hem Batı hem de Türk müziğini öğrendim. Ben keman çalarken büyük zevk alıyorum ama sevdiğim, beğendim parçaları çalmam lazım. Keman çalarken bütün derdimi, tasamı unutuyorum, tüm sıkıntımı atıyorum. Keman çalmaktan vazgeçmedim, geçmeyeceğim de. İşin en güzel yanı, burada keman çalmak için bol vaktimin olması. Notayla çaldığım için de bu yaşıma kadar çalmayı unutmadım. Bazen arkadaşlarıma resital veriyorum. Keman dışında, ut ve Batı müziği enstrümanı olması nedeniyle mandolin de çalıyorum. Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 41 BAĞIŞÇIMIZ Ailece Rezidanslılar Sinangil çifti Maltepe Rezidans’ta yaşıyor. Öyle memnunlar ki H. Süheyla Sinangil’in ablası Necla Özalpay kapı komşuları olmuş. Dayısı Bahattin Özyazıcı da Şenesenevler Rezidans’ın sakinlerinden. S üheyla ve Hasan Sinangil kelimenin tam anlamıyla ikinci baharlarını yaşıyor. Süheyla Sinangil, Hasan Bey ile 26 yıl devlet memurluğu yaptıktan sonra evlenmiş. Dışarıdaki huzurlu atmosferlerini Maltepe Rezidans’taki sıcak yuvalarına taşıyan çift, odalarını Süheyla Hanım’ın hobi odasında yaptığı birbirinden güzel aksesuarlarla bezemiş. Maltepe Rezidans’a geliş hikâyenizi öğrenebilir miyiz? Çalışma yaşamım boyunca çevremden duyduklarım ve işimin yoğunluğu nedeniyle evlenmeyi ertelemiştim. Kısmetmiş, 1980’de Hasan Bey ile evlendik. Son derece mutlu bir evliliğimiz oldu. Son zamanlarda burası aklımıza düştü. İleriki yaşlarda ne yaparız diye düşündük. Yaş ilerledikçe insanların geleni gideni de azalıyor. Gazetede çıkan ilan üzerine burayı keşfettik. Gelip gözmeye karar vererek de son derece akıllı bir adım atmış olduk. Ardından da yaşamımızın bundan sonraki kısmını burada geçirmeye karar verdik. Rezidansta hemen yan kapımızda ablam Necla Özalpay kalıyor. Ayrıca dayım Bahattin Özyazıcı da Şenesenevler Rezidans’ta yaşamını sürdürüyor. Amerika’da ikamet eden dayımı da burada yaşaması için ikna etmeye çalışıyoruz. Kısacası ailece tam bir “Rezidanslı” olduk. Darüşşafaka ile olan bağlantınızdan bahseder misiniz? Darüşşafaka’yı biz çocukluk yıllarımızdan beri yakından tanıyoruz. İstanbullu kültürlü aileler o yıllarda Darüşşafaka’yı yakından tanırdı. Darüşşafaka Rezidansları, sakinlerine huzur, güven ve sağlıklı bir yaşamı bir arada sunan bir yapıya sahip. Sizin burayı tercih etmenizde özel bir neden var mı? Burası bizim yaşam standartlarımız için 42 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 en uygun yer. Buraya gelmeden önce uzun süre araştırma yaptık ve Maltepe Rezidans’ın en uygun yer olduğu konusunda karar kıldık. Evimizi bağışlarken biraz tereddüt ettik ancak, burada yaşamaya başladıktan sonra evimizden daha rahat bir aile ortamı içerisinde bulduk kendimizi. İnsanları güler yüzlü ve hizmeti çok iyi. En önemlisi de sağlık hizmeti vermesi. Rezidansların size sağladığı olanaklardan faydalanıyor musunuz? Senelerden beri gece dışarı çıkma alışkanlığımız yoktu. Özellikle eski evimizde kaldığımız son yıllarda büsbütün geceleri dışarıya çıkmaktan çekinir olmuştuk. Burada hemen hemen her hafta bir etkinlik düzenleniyor. Biz de etkinliklere elimizden geldiğince katılmaya özen gösteriyoruz. Spor hocamız düzenli aralıklarla herkesin vücut yapısına ve rahatsızlıklarına göre program hazırlıyor. Burada her türlü imkânımız mevcut. Bir yere gitmek istediğimiz zaman personelimiz aile sıcaklığında karşılıyor ve hiç itiraz etmeden bizi istediğimiz yere götürüyor. İstanbul’da yaşamak günden güne zorlaşırken burada yaşamak bizim için önemli fırsatlar sunuyor. Rezidansın sağladığı olanaklarla hem sosyal bir ortama kavuştuk hem de ihtiyaçlarımızı gidermekte hiçbir güçlük çekmiyoruz. İleri yaştaki insanların en büyük sıkıntıları şüphesiz ki sağlık sorunları… Sağlığımızla ilgili sıkıntı yaşadığımızda, burada anında müdahale ediliyor. Eğer yalnız olsaydık bu konuda tedirgin olurduk. Rezidansın bizce en önemli yanı kendinizi hiçbir zaman yalnız hissetmemeniz. Rezidans personelinden her türlü hizmeti alıyor ve yardımı görüyoruz. BAĞIŞÇIMIZ “Her bakımdan emniyet altındayız” Şenesenevler Rezidans’ta hayatına huzur içinde devam ettiğini belirten emekli elektrik yüksek mühendisi Fikri Ertükel, “Buraya gelerek, bir taşla iki kuş vurdum. Hem kendi geleceğimi garantiye aldım hem de geleceğin evlatlarının eğitimine bir katkım oldu” diyor. E mekli elektrik yüksek mühendisi Fikri Ertükel, uzun yıllar ABD’de hidroelektrik, termik ve nükleer elektrik santral projeleri ve inşaatlarında çalıştıktan sonra ülkesine geri dönerek, Şenesenevler Rezidans’ta yaşamayı seçen bir isim… Sizi tanıyabilir miyiz? 1919 doğumluyum. İstanbul Lisesi’nde dokuzuncu sınıftayken Kuleli Askeri Lisesi talebe almaya başladı. Ailemin iznini almaksızın Kuleli’ye girdim. 1939’da istihkam subayı olarak hayata atıldım. İkinci Dünya Harbi nedeniyle Trakya’da görevlendirildim. Harp sonunda Genelkurmay’ın kurmay subayları ABD’de tahsile göndermek için düzenlediği imtihana girdim. O imtihanda başarılı olan yedi kişiden biri de bendim. Ardından Kaliforniya’da Stanford Üniversitesi’ne gittim. Eğitimim sürerken evlendim. Eşim Kazan Türklerindendi. Müstakbel eşimle Amerika’ya ablasını ziyarete geldiğinde tanıştık ve tanıştıktan üç hafta sonra evlenme teklif ettim. Birlikte çok mutlu 55 sene geçirdik. Türkiye’deyken ABD’nin en fakir eyaleti Tennessee’de nehirlerin üzerine baraj ve santraller yapmak için kurulan bir iktisadi devlet teşekkülünün bölgeyi nasıl zenginleştirdiğini anlatan ilginç bir makale okumuş ve bunun Türkiye için çok uygun olduğunu düşünmüştüm. İhtisasımı bu alanda yapmaya karar verdim ve State University of Iowa’dan master derecemi aldım. Ardından da bir yıl o devlet teşekkülünde staj yaptım. Türkiye’ye döndüğümde subay olduğum için Savunma Bakanlığı’nda teknik bölüme atandım. O sırada Amerikalıların Marshall Planı kapsamında ülkemizde barajlar yapılması yönünde karar alındığını öğrendim. Daha yararlı olabileceğimi düşündüğüm için Savunma Bakanlığı’ndan orada çalışmama müsaade edilmesini istedim. Talebim kabul edildi. Sakarya Nehri üzerinde Sarıyar Barajı ve Elektrik Santrali’nde sorumlu kademe dahil önce elektrik başmühendisi, ardından da işletme müdürü olarak beş sene çalıştım. Ancak o dönem iktisadi devlet teşekküllerinde çalışanlar üzerinde yoğun siyasi baskı vardı. Partizan bir insan değildim. Demokrat Parti, “Vatan Cephesi” diye bir şey çıkarmış, herkesi oraya yazılmaya zorluyordu. Bunu kabul etmedim. O sırada askeri ihtilal oldu. Bunun üzerine istifa ettim. Amerika’da staj yaptığım organizasyondan iş teklifi gelince de pılımı pırtımı toplayıp oraya taşındım. ABD’de neler yaptınız? Her zaman eğitimin yaşı olmadığına inandım. Bir de insan karşısına çıkan fırsatlardan istifade etmesini ve yükselmesini bilmeli. Amerika’ya gittiğimde, bana yeni bir mühendismişim gibi davranıldı. Bu moralimi bozmadı, çalışmaya devam ettim. İktisadi devlet teşekkülünde çalışırken, yükselme ihtimalimin zayıf olduğu görünce dünyanın her tarafında elektrik santralleri yapan Bechtel’e geçtim. Orada on sekiz yıl boyunca hidroelektrik, termik ve nükleer elektrik santralleri üzerinde çalıştım. Nükleer santral sahasında sorumlu görev alabilmem için 50 yaşında University of California Berkeley’de işletme masterı aldım. Bir Türk mühendisi olarak sorumlu kademelerde de görev aldığım Bechtel’den 1981’de emekli oldum. Stanford Üniversitesi’nin yakınına yerleştim. Zaten oranın hayat boyu azasıyım. Emekliliğim süresince pek çok konferansa, seminere ve aktiviteye iştirak ettim. Washington bölgesinde bulunan Türk-Amerikan Derneği’nin kurucularındanım. Eşim de çok faaldi. 2004’te Türkiye’ye döndük, bir yıl sonra da eşimi kaybettim. Birkaç sene Suadiye’deki evimde bakıcımla kaldım. Ardından da buraya geldim. Rezidanslardan nasıl haberdar oldunuz? On sene evvel gazetede rezidanslara ilişkin bir haber okumuş, ardından da Yakacık Rezidans’la temasa geçmiştim. Onlar da bana katalog göndermişti. Eşimle birlikte kataloğu incelemiş fakat “daha zamanı değil” diyerek ertelemiştik. Keşke o zaman gelseymişiz. Burada hayatıma huzur içinde devam ediyorum. Ayrıca buraya gelerek, bir taşla iki kuş vurdum. Hem kendi geleceğimi garantiye aldım hem de geleceğin evlatlarının eğitimine bir katkım oldu. Rezidansta günleriniz nasıl geçiyor? Bol bol kitap okuyorum, müzik dinliyorum. Bilgisayarla çalışıyorum, internet üzerinden arkadaşlarımla mesajlaşıyorum. Bir de kızım ve kardeşimle senede en az bir defa gemi turuna çıkıyorum. Personel güler yüzlü, tatlı sözlü ve nazik. Bunu bir iltifat kabul etmeyin, samimi olarak söylüyorum. Ellerinden geleni yapıyorlar. En mühimi bizler burada her bakımdan emniyet altındayız. Darüşşafaka aşağı yukarı bir buçuk asırlık tarihi olan teşkilat. Bir garantisi var ve bizler de o garantiye inanıyoruz. Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 43 BAĞIŞÇIMIZ “Darüşşafaka’nın gelişmesi memlekete hizmettir” Lisesi’ne tayinim çıktı. Ardında da İzmir Namık Kemal Lisesi, Karşıyaka Ortaokulu, İzmir Kız Muallim Mektebi, Karşıyaka Lisesi ve son on sekiz yılda da Numune Kız Koleji’nde müdürlük yaptım. “Öğretmenlik yaptığım yıllarda Darüşşafaka’nın anlamı gibi gerçek bir “şefkat yeri” olduğunu duyuyordum. Yıllardır adının anlamına layık olan, Türk eğitimine büyük destek veren ve alanının en güzide müesseselerinden biridir Darüşşafaka… Onun gelişmesinin her yönüyle memlekete büyük hizmet olduğunu düşünüyorum. Rezidanslarıyla yaşlılara da önem verdiğini gösterdi ve bu hizmetten elde ettiği geliri yine eğitim için kullanılması ise ayrı bir güzellik.” Urla Rezidans’ı seçmenizde Darüşşafaka’nın tarihi misyonunun etkisi oldu mu? Tabii… Öğretmenlik yaptığım yıllarda Darüşşafaka’nın anlamı gibi gerçek bir “şefkat yeri” olduğunu duyuyordum. Yıllardır adının anlamına layık olan, Türk eğitimine büyük destek veren ve alanının en güzide müesseselerinden biridir Darüşşafaka… Onun gelişmesinin her yönüyle memlekete büyük hizmet olduğunu düşünüyorum. Rezidanslarıyla yaşlılara da önem verdiğini gösterdi ve bu hizmetten elde ettiği geliri yine eğitim için kullanılmasıi se ayrı bir güzellik. H alim Erker, 1915’te Manastır’da doğdu. Mübadele döneminde ailesiyle birlikte İzmir’e geldi. Ana vatandaki ilk durağı Urla’daki Karantina Adası oldu. Orada on beş gün kaldıktan sonra ailesiyle Bergama’ya yerleştirildi. İzmir Erkek Muallim Mektebi’ni yatılı olarak bitirdi, 1937’de matematik öğretmenliğini sınavını verdi. Sayısız öğrenci yetiştirdi, öğrencileri öyle mevkilere geldi ki; “hocaların hocası” unvanıyla anıldı. Hazırladığı kitaplar, 2005 yılına kadar ilk ve ortaokullarda matematik ders kitabı olarak okutuldu. Bir öğrencisi tarafından hayatı “İzmir'de Bir Manastır Çınarı” adlı kitapta toplandı. Şimdi Urla Rezidans’taki odasında okul öncesi çocukların eğitiminde kullanılması amacıyla hazırladığı matematik kitaplarının basılması için harıl harıl çalışıyor. Doksan yedi yıllık ömrünün en unutulmaz anısının, 1934 yılının Mayıs ayında Atatürk’ü gördüğü gün olduğunu anlatan Halim Erker, sorularımızı yanıtladı. Yaşam öykünüzden kesitleri bizimle paylaşır mısınız? 1915’te Manastır’da doğdum. 1924’ün Mayıs ayında İzmir’e geldik. Urla’daki 44 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 Karantina Adası’na yerleştirildik, on beş gün orada kaldık. Ana vatandaki ilk durağım da son durağım da Urla oldu. Karantina Adası’ndan plana göre hepimiz değişik yerlere dağıtıldık. Biz de Bergama’ya yerleştirildik. İlkokulu Bergama’da bitirdim. 1927’de babam vefat edince annem, iki kardeşim ve ben yalnız kaldık. Annem bize hem annelik hem babalık yaptı. İlkokulu bitirince imtihanla İzmir Erkek Muallim Mektebi’ne yatılı olarak girdim ve altı yıl orada okudum. Hangi okullarda görev yaptınız? İlk görev yerim Vali Kazım Paşa İlkokulu’ydu. 1935-37 yılları arasında orada ilkokul öğretmenliği yaptım. Matematiğe ilgim vardı ama annem ve iki kardeşim yanımda olduğundan yükseköğretime gitme şansım yoktu. İzmir Erkek Lisesi’nden hocalarımın da yardımlarıyla 1937’de matematik öğretmenliği imtihanını verdim ve aynı yıl matematik öğretmeni olarak İzmir Erkek Rezidansta hayat nasıl gidiyor, gün içinde neler yapıyorsunuz? Şahsen ben, çok memnunum. Sağlık yönünden rahatım, herhangi bir müşkülümüz olduğunda hemen Dokuz Eylül Üniversitesi’ne götürülüyoruz, yemek açısından hiçbir şey düşünmüyorsunuz her şey önünüze geliyor. Her sabah ben kahvaltı ederken odam tertemiz oluyor, geri döndüğümde her yeri düzenlenmiş buluyorum. Biraz titiz biri olduğum için temizlikçi kızlar daha fazla dikkat ediyor, “Hocam, hiç merak etme her şey yerli yerinde” diyorlar. Sabah kalktığım zaman tıraş olup, günün havadislerini izliyorum, sonra kahvaltıya gidip gazetemi okuyorum. Çay salonuna her türlü gazete geliyor. Ben günümü boş geçirmeyi sevmeyen bir insan olduğum için şimdi de anaokulları için kitaplar hazırlıyorum. Rezidansta arkadaşlıklar nasıl? Burası çok kalabalık değil ama çok iyi insanlar var. Mesela, Karşıyaka Ortaokulu’ndan talebem Gönül Akdağ da burada... BAĞIŞÇIMIZ “Türkiye’deki tek kurumsal huzur ve rehabilitasyon evi” Emekli Albay Ahmet Sükan, eşi biyolog Emel Sükan ile birlikte Urla Rezidans’ın bağışçıları arasında olmalarında Darüşşafaka’nın tarihi ve kurumsal misyonunun önemli bir etken olduğunu belirterek, “Darüşşafaka’da 800’ü aşkın, babası vefat etmiş, yetenekli çocuk eğitim görüyor. Bir bakıma yüzlerce ailenin istihdamına katkı sağlanıyor. Biz de hem bu misyona destek olmak hem de geleceğimizi kimseye yük olmadan güvence altına almak istedik” diyor. U rla Rezidans’ın bağışçıları arasında yer alan Emekli Albay Ahmet Sükan ile biyolog eşi Fatma Emel Sükan’ın yolu Darüşşafaka ile ilk olarak dört yıl önce doğuştan özürlü çocukları için bakımevi araştırması yaparken Maltepe Özel Bakım Ünitesi’ni bulmalarıyla kesişmiş. Maltepe’den aldıkları hizmetten çok memnun kalan çift, gelecek planlamalarını yaparken de Darüşşafaka’yı tercih etmiş. Bunda Sükan çiftinin yıllarca eğitim hayatının içinde görev alması ve Darüşşafaka’nın misyonuna duydukları saygı da etken olmuş. 1926’da Karaman’da doğan Ahmet Sükan, ortaöğrenimini de orada tamamlamış, ardından ise askeri liseye devam etmiş: “Çünkü bizim soyumuz hep askerdir, soyadımız da zaten buradan gelir; sükan, ‘asker kanı’ demektir.” Türk siyasi tarihine damga vurmuş bir ismin, 1961-1980 yılları arasında beş dönem Konya milletvekilli seçilen, Sağlık ve Sosyal Yardım, İçişleri bakanlıkları, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılığı görevlerinde bulunan Dr. Faruk Sükan’ın kardeşi olan Ahmet Sükan’ın Darüşşafaka ile yolu ilk kez dört yıl önce kesişmiş: “Doğuştan özürlü bir oğlum var. Çocuğum on iki yaşına kadar yürüyordu ama sonra yürüyemedi. İngiltere’de, Almanya’da özel bakım ünitelerine yatırdım fakat olmadı. Türkiye’de araştırdım, bulduğum birkaç özel bakımevine yatırdım ancak çok yetersiz kaldılar. En son Darüşşafaka’nın Maltepe’deki Özel Bakım Ünitesi’ni buldum. Dört sene önce oğlumu oraya yatırdık. Hakikaten çok memnun kaldık, çok iyi bakılıyor. Maltepe Özel Bakım Ünitesi’ndeki dostlarımızın mutlaka Urla Rezidans’ı görmemiz yönündeki tavsiyelerine uyarak 2009’da gelip Urla Rezidans’ı gezdim. Rezidansın konumunu, inceledim. Buradaki günlük yaşam uygulamalarının içeriğini, verilen yaşamsal hizmetleri gözlemledim ve ciddi sağlık hizmetlerinin yapıldığını gördüm. Uzman fizyoterapist nezaretinde yaptırılan jimnastik hareketlerine katıldım ardından aletli jimnastik ünitesini, aletli fizyoterapi ünitesini, fizik tedavi ünitesini, fizyoterapist kontrolünde girilen kapalı yüzme havuzunu, özel bakım ünitesini, resim, sinema, masa tenisi, bilardo, masa oyunları ünitelerini gezdim. Resmi ve özel kliniklerle yapılmış anlaşmalarını, çevre düzenlemelerini gözlemledim. Ben, gerek kişisel gerek görev nedeniyle uzun yıllar Almanya, İngiltere ve ABD’de bulundum. Oradaki benzer kurumlarla kıyasladığım da Urla Rezidans’ın pek çok üstünlüğü olduğunu mutlulukla gördüm. Böylece gönül huzurluyla eşimle bağışçı olmaya karar verdik.” Darüşşafaka Rezidansların çok özel müesseseler olduğunu vurgulayan Sükan, “Bu müesseselerin yaşaması Türkiye için büyük önem taşıyor. Çünkü Türkiye’de yaşlı insanların başka şansı yok. Ne kadar serveti olursa olsun yaşlı bir insan, yatağa düştüğünde ne yazık ki bakım şansı çok fazla mümkün olmuyor. Oysa Darüşşafaka’da bu bakımın mümkün olduğunu gördüm. Yaşlılarla bu kadar ilgili bir başka müessesenin olduğunu sanmıyorum. Burası, Türkiye’deki tek kurumsal huzur ve rehabilitasyon evi…” diye konuşuyor. Darüşşafaka’nın tarihi ve kurumsal misyonunun da rezidans bağışçısı olmalarında önemli bir etken olduğunu belirten Sükan, “Darüşşafaka’da 800’ü aşkın, babası vefat etmiş, yetenekli çocuk çok iyi koşullarda eğitim görüyor. Bir bakıma yüzlerce ailenin istihdamına katkı sağlanıyor. Biz de hem bu misyona katkı sağlamak hem de geleceğimizi kimseye yük olmadan güvence altına almak istedik” diyor. Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 45 BAĞIŞÇIMIZ “Kendim olma olanağını veren yerdeyim” Yakacık Rezidans bağışçılarından Saip İhsan Tansuk, “Okumayı çok sever ve her tür kitabı okurum. Okumaya doymam. Odamda çok sayıda da çiçeğim var. Onlarla ilgilenir ve spor yaparım. Bu benim kendi olma hakkım. Rezidansta yaşamak bana bunu veriyor” diyor. S aip İhsan Tansuk, çevresindekilere minik ama çok anlamlı hediyeler dağıtıyor. Özellikle Atatürk’ün altın kaplama rozetini önemsiyor. Atatürk rozetini hediye ettikten sonra, “Atatürk sağa koyardı, sola koymazdı” diyerek karşısındakini yönlendiriyor. Rozetten başka el yapımı camdan ve rengârenk filler dağıtıyor. İyi şansı ve mutluluğu dağıtarak ve paylaşarak çoğaltıyor. Tansuk, altı yıldır Darüşşafaka Yakacık Rezidans’ta kalıyor. Kayıtlara göre yaşı 98 ama ona sorarsanız 103 yaşında. Anılarla ve çiçeklerle dolu bir yuva Yaşadığı alanı güzelleştiren, kendine has kılan kişilerden Saip İhsan Tansuk. Kaldığı odanın kapalı balkonunu çiçek bahçesine çevirmiş. Nefis orkideler yetiştiriyor ve her gün onların bakımlarıyla ilgileniyor. Kendisini bu konuda övünce de “Çiçekleri severim” diye karşılık veriyor. Rezidanslarda kalan kişiler odalarını, daha doğrusu yaşamlarını sürdürecekleri evlerini kendileri seçiyor. Tansuk’un kaldığı yeri seçiş hikâyesi çok etkileyici ama biraz da hüzünlü. Eşi Zübeyde Hanım vefat ettikten sonra Rezidansa yerleşen Tansuk, kararını vermeden önce Yakacık Rezidans’ın tüm katlarını tek tek dolaşmış. Şu an kaldığı odayı gezerken pencereden manzarayı görmüş: “Beşinci kata geldiğimde, baktım karşıda Heybeliada ve bizim mezarlığımızın tepesi.” Tansuk odasını hatıralarıyla anlamlı bir yaşam alanına dönüştürmüş. Duvarlarda kendisine verilen sertifikalar, ailesiyle, dostlarıyla çekilmiş fotoğraflar ve süsler var. Elbette, en güzel köşede eşi Zübeyde Hanım’ın farklı zamanlarda çekilmiş portre fotoğrafları… Eşini anlatırken gözleri ışıldıyor ve onu “Eşim Zübeyde Hanım, Cengiz Han’ın son torunuydu” diyerek tanıtıyor. Rezidansta yaşam Kendisine bir gün içinde neler yaptığını 46 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 sorduğumuz Saip İhsan Tansuk “Sabahleyin beşte kalkarım, havuza gidip, yüzerim” diye söze başlıyor. Her sabah kahvaltıyı odasında yapıyor ve sağlığına çok dikkat ediyor. Hem düzenli hem de sağlıklı beslenen Tansuk, spor yapmayı da ihmal etmiyor: “Her gün yürüyüş yapıyorum, yüzüyorum ve yoga yapıyorum ama baş aşağı duramıyorum artık.” Odasında çalışma masası ve bilgisayarı da bulunan Saip İhsan Tansuk’un bir gün içinde olmazsa olmazlarından birisi de kitap okumak: “Çok kitap okurum, her tür kitabı okurum. Doymam ki ona, yemek gibi değil o. Bilgiye duyulan açlık doyurulamaz.” “Yaşamda ‘Tesadüf’ diye bir şey yoktur” Saip İhsan Tansuk, yaşamda hiçbir şeyin tesadüfi olmadığına inanıyor. Onun anlattıkları, bugün verdiğimiz kararların veya yaptıklarımızın mutlaka gelecekte karşımıza çıkacağına ilişkin düşünceleri kuvvetlendirir nitelikte. Soyadını seçiş hikâyesi de böyle: “Bakın, ekseriya tesadüflere inanılır. Tesadüf diye bir şey yoktur benim için. Soyadı Kanunu çıktığı zaman Atatürk, modern soyadlar almamızı istiyordu. Maarif makamı küçük bir kitapçık çıkarttı. Bizim eski soyadımız, “t” ile başladığı için “t”lere baktım, “Tansuk” hoşuma gitti, aldım.” Uzun yıllar Etibank’ta çalışan Tansuk, bu yılları “Barajlar yapmaya başladım çünkü su eksikliğini ilk hisseden insandım. Ankara’daki Sarıyar Barajı başta olmak üzere başka barajlar da yaptım” diyerek özetliyor. Daha sonra otuz beş sene Tayland’ın İstanbul’da fahri konsolosluğunu yapan Saip Bey, soyadının Tayland dilinde “saadet” anlamına geldiğini de belirtiyor. BAĞIŞÇIMIZ “Darüşşafaka’da bir aile gibi yaşıyoruz” İki kez dünyayı dolaşan ve Darüşşafaka Urla Rezidans’ta yaşamayı seçen Profesör Elie Hillway, Türkiye’nin çok farklı bir ülke olduğunu vurgulayarak, “İnsanlar duygusal, birbirlerine karşı sevgi dolu. Darüşşafaka’da bir aile gibi yaşıyoruz ve birbirimize önem veriyoruz. Türk olmamama ve çok az Türkçe konuşmama karşın kendimi yabancı hissetmiyorum, çünkü insanların benimle ilişkileri çok çok iyi…” diyor. U rla Rezidans’ın bağışçıları arasında yer alan Prof. Elie Hillway için kullanılacak en doğru tabir her hâlde “dünya vatandaşı” olsa gerek. 1922’de Filistin topraklarında doğan Prof. Hillway, İsrail, İngiltere ve Avustralya vatandaşı… Uzun yıllar Avustralya’daki Western Australia Üniversitesi’nde ders veren, Orta Doğu üzerine kitaplar kaleme alan Prof. Hillway, İngilizce, İbranice ve Arapça biliyor. Rezidanstaki odasında ziyaret ettiğimiz Prof. Hillway, bize önce zengin kütüphanesini, sonra da en sevdiği sanatçı olan İbrahim Tatlıses’in kasetlerini gösterdi. Ardından da neden Türkiye’de ve Darüşşafaka’nın bir rezidansında yaşamayı seçtiğini anlattı. Öncelikle sizi daha yakından tanıyabilir miyiz? İngiltere’nin egemenliği altında olduğu dönemde Filistin’de 1922’de doğdum. İsrail’de eğitim aldım. İngiliz bir diplomat olan eşimle evlendikten sonra İngiltere’ye gittik ve altı yıl Londra’da yaşadık, İngiliz pasaportum da vardır. Ardından Avustralya’ya göç ettik. Avustralya’da Western Australia Üniversitesi’nde siyasi bilimler dersleri verdim. Uzmanlık alanım Akdeniz ve Orta Doğu. On yıl orada çalıştım. Ardından Kıbrıs Rum Kesimi’ne gittim ve Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanı (Spiros) Kipriyanu’ya Araplarla ilişkiler alanında danışmanlık yaptım. Sonra eşimle Girit Adası’na geçtik ve yedi yıl adada yaşadık. Yirmi beş yıl önce tatil için Türkiye’ye geldik, ülkeyi ve halkını o kadar çok sevdik ki bir daha ayrılmadık. Doğruyu söylemek gerekirse en uzun kaldığımız ülke Türkiye oldu. Yakın zamanda eşim vefat etti. Yaşadığım her ülkede çok iyi ilişkiler kurdum ve çok iyi arkadaşlarım oldu. Ama Türkiye’de çok daha fazla arkadaşım var. Bu ülke, bana göre diğer ülkelerden daha farklı. Özellikle Avrupa’dan farklı. İnsanlar duygusal, birbirlerine karşı sevgi dolu. Darüşşafaka’da bir aile gibi yaşıyoruz ve birbirimize önem veriyoruz. Türk olmamama ve çok az Türkçe konuşmama karşın kendimi yabancı hissetmiyorum, çünkü insanların benimle ilişkileri çok çok iyi… Darüşşafaka ile nasıl tanıştınız? Çok sayıda arkadaşım olduğu için oldukça şanslıyım. Hepsi iyi eğitimli, akıllı insanlar. İş Bankası’nda çalışan ve aynı zamanda yakın arkadaşım Coşkun Gülhan, Darüşşafaka Urla Rezidans’ı bana buldu. Ne yazık ki İzmir’de birçok insan Darüşşafaka’yı bilmiyor. Pek çok arkadaşım, “Darüşşafaka neresi?” diye soruyor, onlar için burası yeni bir yer. Beni ziyarete gelen arkadaşlarıma Rezidansı gezdirdiğimde hayran kalıyorlar ve yaşlı insanlara verilen hizmetten dolayı burayla gerçekten gurur duyuyorlar. Bu yaşlı insanlara yapabileceğiniz en hayırsever iş. Ülkenize hiç gidiyor musunuz? Benim ülkem burası. Burada yaşayıp, burada öleceğim. Bütün dünyayı iki kez dolaştım. Avustralya’da profesör olarak çalışırken, rotasyonla bir yıllığına Avustralya dışındaki üniversitelere çalışmak için gidebiliyordum. Pek çok ülkede ziyaretçi öğretim görevlisi olarak çalıştım. Rezidansta günleriniz nasıl geçiyor? Siyasetle ilgileniyorum, çünkü özellikle Orta Doğu üzerine siyasi bilimler öğrettim. Her ay en az iki kitap okurum. Televizyon seyrediyorum. Ayrıca iktisat ve finans da ilgi alanıma giriyor. Çünkü yatırım yapıyorum. Ayrıca Türkçe şarkıları çok seviyorum, birçok kasetim var. En sevdiğim şarkıcı ise İbrahim Tatlıses. Onun yanı sıra Emel Sayın, Seçil Heper ve Coşkun Sabah’ı da severek dinliyorum. Bunların hepsi birinci sınıf sanatçılar... Türk müziğini ve şarkılarını büyük zevk alarak, dinliyorum. Bir de Yunan müziğini beğeniyorum. Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 47 BAĞIŞÇIMIZ “Bütün dünyayı gezdim şimdi yuvamdayım” 1 928 yılında İstanbul’da doğan, Darüşşafaka Maltepe Rezidans sakinlerinden Mukaddes Prough; özgüveni, yaşama sevinci ve farklı kültürlere olan ilgisiyle tam “bir dünya insanı”. Yaşamı öğütmek yerine özümsemeyi seçen Prough’nun öyküsü, henüz yirmili yaşlarının başındayken tanıştığı, NATO’da görevli bir asker olan William Prough’la evlendikten sonra çok daha zengin ve farklı bir anlam kazanır. Türkiye’de farklı kültürden biriyle yapılan evliliğin ya da kadının özgür iradesiyle evleneceği kişiyi seçmesinin radikal bir tavır olarak nitelendirildiği 1950’lerde, Mukaddes Prough, eşini ve yeni yaşam çizgisini belirleyerek duruşunu ortaya koyar. Prough, hayatının en ciddi kararını ve ailesinin konuyla ilgili bugün bile örnek alınması gereken yaklaşımını şu sözlerle anlatıyor: “Memur bir ailenin çocuğu olarak ben ve iki kardeşim mütevazı şartlarda yetiştirildik ve çok güzel bir gençlik dönemi yaşadık. Hem annem hem de babam son derece açık fikirli ve medeni insanlardı. Ben de kardeşlerim de evliliklerimizi kendi kararlarımız doğrultusunda belirledik. Babam hiçbir zaman bize muhalif olmadığı gibi daima bir tek şeyi öğütledi: ‘Hayat, sizin hayatınız. Her zaman iyi düşünün. Ve şunu da hiçbir zaman unutmayın: Bir zorluğa düştüğünüzde bu evin kapısı size daima açık’ ”. Sekiz yıl önce Türkiye’ye dönen Mukaddes Prough, Amerika’nın bazı eyaletlerinin yanı sıra, eşinin görevi nedeniyle yakın tarihin en hareketli ülkelerinde Almanya’da, İran’da ve Çin’de de bulunur. Bu muazzam bir yaşam deneyimidir Prough çifti için. Yeniden İstanbul’da… Yurt dışında yaşadıkları dönem boyunca İstanbul ile bağlarını hiç kopartmayan Mukaddes-William Prough çifti yaklaşık sekiz yıl önce, acı tatlı pek çok anıyı da bavullarına doldurup onları tanıştıran 48 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 Yaklaşık altı yıl önce eşi William Prough ile birlikte Maltepe Rezidans’ta yaşamayı seçen fakat altmış yıllık hayat arkadaşını yakın tarihte yitiren Mukaddes Prough, özgüveni, yaşama sevinci ve farklı kültürlere olan ilgisiyle tam “bir dünya insanı”... Merhum eşinin görevi nedeniyle Amerika, İran, Almanya ve Çin’de bulunan Mukaddes Hanım, artık yuvasında olduğunu söylüyor. kente, İstanbul’a dönerek İdealtepe’deki evlerine yerleşirler. Yaklaşık iki yıl yaşadıkları bu evin bakımı özellikle de William Prough’nun sağlık problemleri baş gösterince daha da zorlaşır. “Her anlamda güvenilir ve kaliteli” İşte Darüşşafaka Maltepe Rezidans ile tanışmaları da tam bu döneme denk gelir. Rezidanstaki bakım ve konforun methini bir arkadaşından duyan Mukaddes Prough, detaylı bir araştırma yaptıktan sonra eşiyle buraya yerleşmeye karar verir. Hayatlarında yeni bir sayfa açma kararını hızlandıran ise Mukaddes Prough’nun Yakacık Rezidans’ta edindiği şu izlenimlerdir: “Darüşşafaka Rezidanslarını araştırdıktan sonra, detaylı bilgi edinebilmek için bir gün öğle yemeğine konuk oldum. Burayı her anlamda çok güvenilir ve kaliteli buldum. Temizlik ve intizam beni çok etkiledi. İnsanlara gerek beslenme gerekse sağlık ve sosyal etkinlik anlamında pek çok seçenek sunuluyordu.” Eşini yakın bir zamanda kaybeden Mukaddes Hanım, “Merhum eşimle her zaman buraya gelmekle çok doğru bir karar verdiğimizi konuşurduk” diyor. Haftada iki gününü hobi odasındaki el işlerine ayıran Mukaddes Hanım, Rezidanstaki dayanışma ruhunun ve arkadaşlık ilişkilerinin farkına da değinmeden geçemiyor: “Darülaceze’deki çocuklar için 45 kazak örüp, gönderdik. Arkadaş grubumuz burada çok iyi. Mesela ‘haydi şunu yapalım’ dediğimizde birkaç kişi toplanıp hemen o işi hallederiz. Burası sosyal ilişkiler anlamında gerçekten çok kaliteli bir yer.” BAĞIŞÇIMIZ Aykut Bagana: “Hayatımın en pozitif kararı” U rla Rezidans’ta yaşamayı seçenler arasında kırk yedi yıl turizm sektöründe çalışmış, gerek ulusal gerekse uluslararası büyük otellerde yöneticilik yapmış bir isim de var: Aykut Bagana… Yetmiş üç yaşında… Çok dinç… Zindeliğini hayat sevgisine ve spora bağlıyor. Yılın altı ayında Urla Rezidans’ta, altı ayında ise İtalya’da yaşıyor. Rezidanstan ayrılıp, İtalya’ya gideceği zaman hep içinin sıkıldığını söylüyor. Darüşşafaka’nın babası hayatta olmayan ve maddi durumu yetersiz çocukları okutarak, onların hayatında yarattığı değişime ortak olma isteğinin rezidansta yaşamayı seçmesinde etkili olduğunu belirtiyor. “Ben, Türkiye’nin okullu ilk turizmcisiyim” diye söze başlıyor Aykut Bagana ve ekliyor: “Turizmciliği seçtiğimde Türkiye’de bırakın turizm otelcilik okulu, otel bile yoktu. Sadece İstanbul’da Hilton Oteli vardı. Hukuk fakültesini üçüncü sınıfta bırakıp, turizm Darüşşafaka’nın babası olmayan ve maddi durumu yetersiz çocukları okutarak, onların hayatında yaptığı değişime ortak olabilme isteğinin Urla Rezidans’ta yaşamayı seçmesinde etkili olduğunu ifade eden Türkiye’nin ilk turizmcilerinden Aykut Bagana, Urla Rezidans’ta yaşama kararının meslek seçiminden sonra hayatındaki en pozitif karar olduğu belirtiyor. eğitimi almaya karar verdiğimde babam karşı çıkmıştı. Buna rağmen Almanya’da iki yıl turizm meslek yüksekokulunda eğitim gördüm, ardından da Frankfurt’ta Intercontinental Otel’de sekiz yıl çalıştım. Orada en son genel müdür muavinliği görevinde bulundum. Almanya’da uluslararası bir Amerikan şirketinde bu kadar yükselmek tabii ki hiç kolay olmadı.” Türkiye’de ise Büyük Ankara Oteli’nde müdürlük, Emek İnşaat’ta işletme müfettişliği görevlerini üstlendiğini ve bir süre de kendi turizm acentesini işlettiğini anlatan Bagana, “En sonunda kendi kendimi turizm sektöründen emekli ettim” diyor. “Urla Rezidans’ı görür görmez bundan sonra yaşamam gereken yer olduğunu anladım” Eşi İtalyan olduğu için yılın yarısını İtalya’da, diğer yarısını da Türkiye’de geçiren Bagana, Darüşşafaka Urla Rezidans’la tanışma öyküsünü ise şöyle anlatıyor: “Antalya’da çiftliğim vardı, personeli, bahçesi, kedisi, köpeği, tavuğu, ördeğiyle uğraşmak her geçen yıl zorlaştı. Bu nedenle yeni arayışlar içine girdim. Darüşşafaka Eğitim Kurumları’nı çok eskiden bu yana biliyordum hatta Darüşşafaka Basketbol Takımı’nın eski bir sempatizanıyım. Bir arkadaşımın vasıtasıyla da Darüşşafaka Rezidansları öğrendim. Son birkaç yıldır zihnimde vardı, şartlarını öğrendim. Urla Rezidans’ı görür görmez de bundan sonra yaşamam gereken yer olduğunu hemen anladım. Meslek seçimimden sonra hayatımın en pozitif kararını verdiğimi gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.” “Burada kelimenin tam anlamıyla huzur var” Bagana, Urla Rezidans’ı tercih etme nedenlerini ise şöyle açıklıyor: “Farz edelim ki İstanbul’da yaşamayı seçtim, canım Boğaz’da bir kadeh rakı içmek istedi. Başıma gelecek maceraları düşünebiliyor musunuz? En az bir buçuk saat toz-toprak, egzoz gazları arasında yol sürecek. İstanbul artık çok büyük bir şehir, buradaysa kelimenin tam anlamıyla huzur var. Personelin hepsi kibar ve mesafeli… Hepsi samimi ama nerede duracaklarını bilen insanlar… Burada kendimi evimde gibi hissediyorum. Eşim beni Türkiye’den ben de onu İtalya’dan koparamadığım için yılın altı ayını İtalya’da geçiriyorum. İtalya’ya döneceğim zamanlar açıkçası buradan ayrılacağım için içim sıkılıyor.” Bagana, Urla Rezidans’ta günlerin nasıl neşeli ve hareketli geçtiğini ise şöyle anlatıyor: “Burada isteyen için yapacak çok şey var. Her türlü spor imkânı, bilardodan masa tenisine, satrançtan tavlaya kadar tüm oyunlar, yüzme havuzu, temiz hava, yemyeşil bir doğa, yürüyüş parkurları, deniz kısacası ‘yok’, yok. Her şeyden önemlisi de huzur var. Bunu eski bir otel müdürü olarak ben söylüyorsam inanın ki vardır.” Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 49 BAĞIŞÇIMIZ İlk kez Urla Rezidans’ta fırça tuttum Urla Rezidans’a yerleştikten sonra resim yapmaya başladığını ifade eden Ekrem Doğanlı, ”Geçen sene Darüşşafaka sergisine tablolarımla katıldım. Tablolarımın hepsi satıldı” diye anlatıyor. U rla Rezidans’ın sakinlerinden Ekrem Doğanlı, 67 yaşında... Doğma büyüme İzmirli olan Ekrem Bey, İktisat Fakültesi’nden mezun olduktan sonra İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı ESHOT’ta müfettiş olarak uzun yıllar çalışmış. Emekli olunca da İzmir Foça’da bir ev tutmuş. Ancak evin sorumluluklarıyla yeteri kadar ilgilenemeyen Doğanlı, bunun üzerine Urla Rezidans’a yerleşmiş. Rezidansta yaşamaya yedi dakika içinde karar verdiğini söyleyen Doğanlı’nın en önemli tutkusu ise resim yapmak. Resme her zaman merakı olduğunu ifade eden Doğanlı, “Ancak babam ne resim yapmayı ne enstrüman çalmayı ne de top oynamayı sevmediğinden bizi de ‘fakülte bitirip devlet memuru olacaksınız’ diye yetiştirdi. Buraya yerleşince, halk eğitim merkezine müracaat ettim. Bu dördüncü yılım. Resim yaptıkça ustalaşıyorsun. Şimdi ilk yaptığım tabloları beğenmiyorum. Hayatımda ilk fırçayı burası sayesinde dört sene önce tuttum. Geçen sene Darüşşafaka sergisine tablolarımla katıldım. Tablolarımın hepsi satıldı. Yeni yapılan atölyemizde de kendi başıma müziğimi dinleyerek çalışabiliyorum. Resmin yanında şimdi de zeyrek kurslarına başladım. pazartesileri de ahşap boyama ve ebru çalışıyoruz. Burada 24 saatin artık bana yetmediğini düşünüyorum” diyor. Bir deniz tutkunu Doğanlı, rezidanstaki konfor ve kendisine sağlanan şartlardan çok memnun olduğunu şu sözlerle ifade ediyor: “Rezidansta verilen hizmet kalitesi, 24 saat sağlık ekibinin olması çok değerli imkânlar. Ayrıca spor alanlarının ve sosyal aktivitelerin kalitesi de tartışılmaz. Kısacası evimdeymişçesine rahat ettiğim bir yerdeyim. Aynı binanın içinde pek çok kolaylık var. Örneğin, Foça’da yüzmek için 4 km yol gitmem lazımdı. Burada havuz var. Yağmur çamur da olsa yüzebiliyorsunuz. Kısacası çok rahat. Yalnız yaşayan bir insan için burası dört 50 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 dörtlük bir yer.” Özellikle spor tesislerinin çok profesyonel biçimde yapılandığını belirten Ekrem Doğanlı, güne sporla başlamayı tercih edenlerden. Sporun sürdürülebildiği müddetçe fayda sağlayacağının bilincinde olan Doğanlı, Urla Rezidans’taki bir gününü ise şöyle anlatıyor: “Saat 7’de havuza gider, yarım saat yüzerim ve deniz jimnastiği yaparım. Sonra, duşumu alıp kahvaltıya çıkarım. Kahvaltı bitiminde, buraya gelen tüm gazeteleri okurum. Bazen öğlene kadar gazete okuduğum olur. Öğle yemeğinden sonra, bilgisayarın başında vakit geçiriyorum. Daha sonra ise ya yarım saatlik yürüyüş yaparım ya da yine yüzmeye giderim. Bazen arkadaşlarımızla masa tenisi maçı da yapıyoruz. Bu da çok faydalı. Sporum bittikten sonra, genellikle çay saatinde vakit geçirmeyi tercih ediyorum.” Sağlıklı yaşama giden yol İlk zamanlar, iki sporu, yani yüzmeyle yürüyüşü bir arada yaptığını söyleyen Ekrem Doğanlı, daha sonra doktorun önerisi üzerine yalnızca yüzme sporuna yönelmiş. Bu tercihinde deniz tutkusunun belirleyici bir rol oynadığını belirten Doğanlı, Urla Rezidans’ta yaptığı düzenli sporun, sağlığını gözle görülür biçimde etkilediğini ve kendisini bu sayede çok iyi hissettiğini söylüyor. Sporla iç içe yaşamanın faydalı olduğunu ancak tek başına yeterli olmadığını da söyleyen Doğanlı, sağlığı için beslenmesine de çok dikkat ettiğini kaydediyor. Urla Rezidans’a yerleşmenin bu konuda da kendisine fayda sağladığına değinen Ekrem Bey,“Her şeyden önce hayatımdan üç beyazı, yani tuzu, şekeri ve unu çıkardım. Rezidansta aşçımız gerçekten çok güzel yemekler yapıyor ama ben dikkatli tüketmeye çalışıyorum. Sabahları bir dilim ekmek yerim, öğlen ise hiç ekmek yemem. Ben buraya geldiğimde 93 kiloydum, şimdi 86 kiloyum. Kısacası, burada çok daha sağlıklı olduğumu söyleyebilirim”diyor. Doğanlı, rezidanstaki sosyal ilişkilerin de son derece nezih olduğunu belirtiyor. BAĞIŞÇIMIZ Her şey kızların okuması için Y akacık Rezidans’ta yaşayan Vasfiye Eriş, Türkiye’nin sessiz sedasız hayır işleyen isimlerinden biri… On iki Yunan adasından Kos’ta (İstanköy) dünyaya gelen Eriş, çok uluslu, çok kültürlü bir ortamda büyümüş. “Ben üç lisan birden öğrenerek büyüdüm. İtalyanca, Yunanca ve Almancayı ana dilim gibi konuşuyorum. Bütün arkadaşlarım Yunan, İtalyan idi” diye anlatıyor özlemle o günleri Eriş. Adada Türk okulu olmadığından İtalyan Koleji’ni bitirmiş. Üniversite eğitimi için Atina’ya gitmek gerektiğinden eğitimine devam edememiş. Kos’ta evlenmiş: “Kayınpederim adanın ünlü tatlıcılarındandı. Tahin, helva, baklava yapardı. Bugünkü Hacı Bekir Tatlıcısı gibi kayınpederim de adada Hasan Çavuş olarak ünlüydü. Eşim, İstanbul’da üniversite okumuştu ama adaya dönerek, babasının yanında çalışmayı seçmişti. Adada hayat çok güzeldi. Herkes birbirini tanırdı, asla kapılarımızı kilitlemezdik, hırsızlık nedir bilmezdik.” Ancak On İki Ada’nın Yunanistan’a verilmesinden sonra her şey değişmeye başlamış: “Hayat Türkler için zorlaşmıştı. Eşimin ailesinin mağazaları vardı, onlara saldırılar oldu. Adada yaşayan Rumlar değil ama sonradan gelen fanatik Rumlar yüzünden huzurumuz kalmadı. Bunun üzerine 1954’te İstanköy’den göç ettik. Önce Bodrum’a, ardından da İstanbul’a geldik.” “En büyük hayalimi gerçekleştirdim” Kız öğrencilerin barınma sorununun yoğun olduğu Kars’ta, ilk önce lisede okuyan kızlar için 140 kişi kapasiteli, ardından üniversite öğrencileri için 200 kişi kapasiteli ve son olarak da Çıldır’da ilköğretim öğrencileri için 70 kişi kapasiteli kız öğrenci yurdu yaptıran Eriş, neden özellikle kız öğrenci yurdu yaptırdığını şöyle açıklıyor: “Annem, on dört yaşında Bodrum’dan İstanköy’e gelin gelmiş. Tabii on dördünde evlenince ancak Kuran okumasını, imza atmasını öğrenmiş. Sekiz kardeştik. Biz büyüyüp okula gitmeye başladığımızda annemiz bize yardım edemezdi, karne aldığımızda Yakacık Rezidans’ta yaşayan Vasfiye Eriş, kız öğrencilerin barınma sorununun yoğun olduğu Kars ve Ardahan’da ilköğretim, lise ve üniversite öğrencileri için üç ayrı yurt yaptırdı. Tüm mal varlığını eğitime bağışlayan Eriş, yaptırdığı yurtlarla 400’ü aşkın kız öğrencinin barınma sorununu çözdü. hiç sormazdı, geçtiniz mi kaldınız mı, diye. Çünkü bilmiyordu. İşte ben o zamandan beri hep okumak istedim. Keşke kültürlü bir annem olsaydı da bana derslerimde yardım edebilseydi, derdim. Benim bugün yaptığım bağışların temelleri o zamandan atılmıştır aslında…” 400 kız öğrencinin barınma sorununu çözen Eriş, “Çocukluğumdan beri en büyük hayalim annelerin kültürlü, bilgili olması ve çocuklarının güzel bir eğitim almalarına destek olmalarıydı. Ben açtığım bu yurtlarla en büyük hayalimi gerçekleştirdim” diyor. Yakacık Rezidans’ın üyesi 1999’da eşini yitirince yalnız yaşamak istemeyen Vasfiye Hanım, bu süreçte Darüşşafaka Rezidanslarından haberdar olmuş: “Komşum, Darüşşafaka Rezidansları duymuş, bana rezidansları tanıtan çok güzel bir katalog getirdi. İnceledim, araştırdım, gidip gezdim ve çok beğendim. Netice itibarıyla Yakacık Rezidans’a üye oldum. Rezidansa üye olduktan sonra geleceğe dair hiçbir kaygım kalmadı. Zaten o nedenle tüm mal varlığımı hayır işlerine bağışlayabildim.” Yakacık Rezidans’ın bağışçısı olarak da çocukların eğitimine destek olmanın kendisine ayrı bir huzur verdiğini ifade eden Eriş, “Darüşşafakalı öğrencilerle de zaman zaman bir araya geliyoruz, onlarla sohbet ediyorum, hepsi de inanılmaz güzel, zeki çocuklar” diyor. Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 51 BAĞIŞÇIMIZ Fahire Bayur: “Urla Rezidans’taki hizmet beş yıldızlı otelde yok” C umhuriyetin ilanından bir yıl sonra Mudanya’da doğdu Fahire Bayur… Yatılı okuduğu Ankara Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’ndan mezun olduğunda takvimler 1945’i gösteriyordu. Genç cumhuriyetin, genç bir öğretmeni olarak aynı sene Diyarbakır’da göreve başladı. İlk görev yerinde dört ay çalıştıktan sonra mezun olduğu okula yani Ankara Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’na bu kez çiçek öğretmeni olarak geri döndü. Tam otuz iki yıl orada görev yaptı ve binlerce öğretmen adayını yetiştirdi. Atatürk’ün naaşının Etnografya Müzesi’nden Anıtkabir’e taşınması esnasında Anıtkabir’in çiçek düzenlenmesini yapma görevi Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’nun çiçek öğretmeni Fahire Bayur’a verilmiş. Belki de bu nedenle 10 Kasım 1953 tarihi Bayur’un hafızasında bugünmüş gibi taptaze… O günü anlatmasını istediğimizde “Güneşli, pırıl pırıl, çok güzel bir gündü, insanlar huşu içindeydi, sanki başka bir dünyadasınız, Atatürk’ün huzurunda…” diye söze başlıyor Bayur ve şöyle devam ediyor: “Atatürk’ün naaşının Etnografya Müzesi’nden Anıtkabir’e naklinin hazırlıkları için bizim okuldan iki öğretmen vazifelendirilmişti. Nakış hocası bir arkadaşım ve çiçek hocası olarak ben… Nakış öğretmeni arkadaşım atölyesinde katafalkın üzerine örtülmesi için altın simlerle işli bir bayrak hazırladı. Ben de nakil olmadan bir gün önce Anıtkabir’in tüm çiçek düzenlemesini yaptım. Ertesi gün Ata’nın naaşı Etnografya Müzesi’nden Anıtkabir’e nakledildi. Protokole dâhil olmadığımdan töreni Anıtkabir’in yakınındaki bir binadan seyrettim. Muhteşem bir şeydi o an… Bütün sefaretler, protokol yavaş yavaş Anıtkabir’e geldi. Önce protokol Anıtkabir’i gezdi, daha sonra halka açtılar. Tabii ben de töreni izlediğim binadan indim ve halkın arasına katıldım. Beni en çok etkileyen, Anıtkabir’in her bir 52 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 Atatürk’ün naaşının Etnografya Müzesi’nden Anıtkabir’e taşınması esnasında Anıtkabir’in çiçek düzenlenmelerini yapan emekli çiçek öğretmeni Fahire Bayur, o günü “Anıtkabir’in her bir sütununa yüzlerce çelenk konulmuştu. Tasavvur edebiliyor musunuz? Anıtkabir’i gezdiğimde kendimi başka bir âlemde, çiçek cennetinde hissettim” diye anlatıyor. sütununa yüzlerce çelenk konulmuş olmasıydı. Tasavvur edebiliyor musunuz? Anıtkabir’i gezdiğimde kendimi başka bir âlemde, çiçek cennetinde hissettim.” “Evimizden çok daha rahat yaşıyoruz” “Darüşşafaka’nın çok iyi bir müessese olduğunu hep duyardım. Ankara’da mesela vekâletlerde devlet memurlarıyla bazen temaslarımız olurdu, çoğunun Darüşşafakalı olduğunu öğrenirdim. Darüşşafaka’yı bitiren kişilerin daima iyi mevkilerde olduklarını bilirdim” diyen Bayur’a Urla Rezidans’la tanışma hikâyesini sorduğumuzda ise şu yanıtı veriyor: “Bir arkadaşım Maltepe Rezidans’ta kalıyordu. Mudanya’da bir rahatsızlık geçirdim. Yalnız yaşadığım için hastaneden çıkıp, eve gittiğimde kendimi boşlukta hissettim. ‘Bir şey olsa ne yaparım?’ diye düşünmeye başladım. Aklıma Maltepe Rezidans’ta yaşayan arkadaşım geldi. Onun aracılığıyla rezidanslarla iletişime geçtim. İstanbul’daki rezidansların dolu olduğunu ama Urla’da yeni bir rezidansın açıldığını öğrendim. Buraya gelip, bir gece misafir oldum. Tabii, hayran kaldım. Gerekli muameleleri hemen başlattık. Her şeyden çok memnunum. Güzel arkadaşlıklar var, eski arkadaşlarımı buldum, yeni arkadaşlar edindim. Güzel bir hayat, bu beni çok memnun ediyor.” “Anahtarınız cebinizde” Urla Rezidans’taki günlerini “muntazam bir yaşantı” diye tanımlayan Bayur şöyle devam ediyor: “İstediğiniz önünüzde istemediğiniz arkanızda diye bir tabir var ya, o şekilde muntazam bir hayatımız var. Her sabah gazetemiz geliyor. Buranın en çok hoşuma giden yönü bağlı değilsiniz. Canınızın isteği yere istediğiniz zaman gidiyorsunuz ve istediğiniz zaman geri gelebiliyorsunuz. Kendi eviniz gibi… Anahtarınız cebinizde… Buradaki bütün personel artık bizim çocuklarımız gibi. Hiçbir eksiğimiz yok, bilakis evimizden çok daha rahat yaşıyoruz. Sağlık açısından kendimizi daha güvende hissediyoruz. Doktorumuz, hemşirelerimiz yardım edebilmek için parçalanıyorlar. Böyle komple bir hizmet, beş yıldızlı otelde bile yok.” BAĞIŞÇIMIZ İffet Gürbüzer: “Ağabeyim de dayım da Darüşşafaka’dan mezun” mekli öğretmen İffet Gürbüzer, “Darüşşafaka’nın ağabeyim ve dayıma yaptığı o büyük yardıma teşekkür etmek ve yeni çocukların eğitimine destek olmak için buradayım” diye söze başlıyor ve şöyle devam ediyor: “Çok eskiden beri Darüşşafaka’yı biliyorum, çünkü benim ağabeyim de, dayım da Darüşşafaka’dan mezundur. Onlardan ötürü Darüşşafaka’yı çok yakından tanıma fırsatı buldum, hatta ağabeyim son sınıftayken Darüşşafaka’nın mezuniyet balosuna gitmiştim. Ağabeyim doktor oldu, dayım Darüşşafaka’nın son sınıfındayken askeri liseye geçti ve general rütbesine kadar yükseldi.” E Bir cumhuriyet öğretmeni İstanbul’da doğan İffet Gürbüzer, annesinin memuriyetinden ötürü çocukluğunun Anadolu’yu dolaşarak geçtiğini belirterek, o günleri ve meslek hayatını şöyle anlatıyor: “İlkokulu birkaç yerde okudum. Aslında çocukluğumdan beri dikiş-nakış işlerine ilgim vardı, oyuncak bebeklerime elbiseler dikerdim. Annemin bulunduğu yerlerde ortaokul bile yoktu, bu nedenle ailemden ayrı, Bursa’da okudum, Bursa Necatibey Kız Enstitüsü’nü bitirdim, sonra açılan imtihanla Ankara Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’nu kazandım. İç giyim ve nakış öğretmeni olarak üç yıl çalıştım. O zaman okulumuz üç yıldı, sonradan dört yıla çıkarıldı. Çalışmaya başladığım yıl bir kurs açıldı, oraya devam ettim ve yüksek teknik öğretmen diplomasını aldım. İlk tayinim 1944’te Tokat’a çıktı. Üç yıl orada çalıştıktan sonra Beyoğlu Akşam Kız Sanat Okulu’na atandım, sekiz yıl da orada erkek iç çamaşırı öğretmeni olarak görev yaptım. Ardından Ankara’ya gittim ve üç yıl bakanlıkta çalıştım. Ankara’da Olgunlaşma Enstitüsü açılınca müdür yardımcılığı görevini üstlendim ve 1974’te İzmir Olgunlaştırma Enstitüsü’nden emekli oldum.” “Kızların okutulmasına daha fazla önem veriliyordu” “Biz, Cumhuriyet çocuklarıyız” diyen Gürbüzer şu görüşleri dile getiriyor: “Bizim dönemimizde kızların okutulmasına daha fazla önem veriliyordu. Benim annem, babam öldükten sonra okuma-yazma bile bilmezmiş. Yeni alfabeye geçilince gece kursları açılmış, o kurslara giderek okuma-yazma öğreniyor, ilkokul imtihanına giriyor, sonra ebe mektebinin imtihanını veriyor. Annem ebe hemşire olarak çalıştı ve bize baktı. Ben maddi manevi çok zor şartlarda okudum ama annem de ben de bu duruma katlandık.” “Huzurlu, rahat günler geçiriyoruz” Darüşşafaka Eğitim Kurumları’nı ağabeyi ve dayısından ötürü çocukluğundan bu yana bildiğini tekrarlayan Gürbüzer, buna karşın rezidanslardan geç haberdar olduğunu anlatıyor: “Eşimi kaybettikten sonra yalnız yaşamak zor geldi. Arayış içine girdim, derken Darüşşafaka’nın Rezidanslarını öğrendim. Buraya geldim, gördüm, çok beğendim. Hemen karar verdim, bir hafta içinde de Urla Rezidans’a yerleştim. Yaklaşık üç yıldır burada yaşıyorum ve çok memnunum. Ömrümüzün bu son döneminde burada huzurlu, rahat günler geçiriyoruz.” Zuhal Güveniş’le Bursa Necatibey Kız Enstitüsü’nde, ardından Ankara Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’nda birlikte öğrenim gördüklerini ve Ankara Olgunlaştırma Enstitüsü’nde birlikte görev yaptıklarını anlatan İffet Gürbüzer, “Zuhal’in buraya gelmesine biraz da ben vesile oldum” diyor. Urla Rezidans’ta yaşayan emekli nakış ve iç giyim öğretmeni İffet Gürbüzer, “Benim ağabeyim de dayım da Darüşşafaka’dan mezun. Ağabeyim doktor oldu, dayım Darüşşafaka’nın son sınıfındayken askeri liseye geçti ve general rütbesine kadar yükseldi. Darüşşafaka’nın ağabeyim ve dayıma yaptığı o büyük yardıma teşekkür etmek ve yeni çocukların eğitimine destek olmak için buradayım” diyor. Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 53 BAĞIŞÇIMIZ Zuhal Güveniş: “Kızım nerede istersen orada oku…” Urla Rezidans’tan arkadaşı İffet Hanım sayesinde haberdar olduğunu anlatan emekli dikiş öğretmeni Zuhal Güveniş, Rezidansta yaşamaktan mutluluk duyduğunu belirterek şöyle konuşuyor: “Odam çok rahat, bir insanın ihtiyaç duyacağı her şeye yanıt verecek şekilde tasarlanmış. Dinlenme ve çay salonunuz, gerçekten insanı dinlendiriyor. Burada olmaktan ötürü gerçek anlamda mutluyum.” Z uhal Güveniş,”İffet Gürbüzer Hoca sağ olsun, onun sayesinde buradan haberdar oldum” diye söze başlıyor ve Darüşşafaka Urla Rezidans ile tanışma öyküsünü şöyle anlatıyor: “İstanbul’da yaşıyordum. Eşimi kaybedince yalnız yaşamaya başladım ama ne yapacağımı şaşırdım. Ayvalık’ta yeğenlerim var ama onlarla oturmak imkânsız, alışmışım evimin rahatlığına. Ayvalık’a gittim, orada ayrı bir ev tutmayı düşünürken İffet Hoca’nın vasıtasıyla buradan haberdar oldum. Yeğenimle birlikte geldik, Rezidansı gezdik. Çok beğendim, kararımı verdim, hemen işlemleri başlattık. Yaklaşık üç senedir de burada yaşıyorum.” Muğla’dan Ankara’ya uzanan eğitim yolculuğu 1928’de Muğla’da doğmuş Zuhal Güveniş, ilk ve ortaokulu Muğla’da bitirmiş, ortaokuldan sonra iki yıl Bursa Necatibey Kız Enstitüsü’ne devam etmiş, oradan da imtihanını kazandığı Ankara Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’na gitmiş. Sonraki süreci de şöyle anlatıyor Güveniş: “Dikiş üzerine önce üç sene, bir sene de ilaveden dört sene Ankara Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’nda okudum. Mezun olduktan sonra ilk tayinim Samsun’a çıktı ama gitmedim. Sonra tayinim İzmir’e çıktı. İzmir’de bir sene çalıştım, ardından Manisa’ya tayin oldum. Ankara Olgunlaşma Enstitüsü kurulunca da oraya atandım.” Bugün bile pek çok kız çocuğu okutulmazken, kız çocuklarının okula gönderilmesi için kampanyalar düzenlenirken o dönemde ailelerin kızların okuması konusundaki yaklaşımını sorduğumuzda ise şöyle konuşuyor Güveniş: “Annem çok açık fikirli bir kadındı, okumam için hep beni teşvik etti. Rahmetli babam da derdi ki: ‘Kızım nerede istersen orada oku…’ Hatta Ankara Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’nu burslu kazanmıştım ama babam kabul etmemişti ve hiç unutmam şöyle demişti: Senin yerine bir başkası okusun, benim seni okutacak durumum var.” “Burada çok güzel tabiatın içinde yaşıyoruz” Urla Rezidans’taki günlerinin nasıl geçtiğini sorduğumuzda ise şu yanıtı alıyoruz emekli öğretmen Güveniş’ten: “Bir kere odamın müstakil oluşu çok güzel. Odam çok rahat, bir insanın ihtiyaç duyacağı her şeye yanıt verecek şekilde tasarlanmış. Dinlenme ve çay salonumuz, gerçekten insanı dinlendiriyor. Burada olmaktan ötürü gerçek anlamda mutluyum. Bir kere çok güzel tabiatın içinde yaşıyoruz.” “Atatürk’ün ismini anınca bile gözlerimiz yaşarırdı” Yıllarca eğitime hizmet veren ve rezidans bağışçısı olarak bu hizmetine devam eden neredeyse cumhuriyetle yaşıt emekli öğretmene Türkiye’nin bugününü nasıl gördüğünü soruyoruz: “Bizim, Atatürk’ün ismini, yaptıklarını duyduğumuz zaman gözlerimiz yaşarırdı. Gençlik yıllarımda talebelerimi bu mevzuda aydınlatmayı istedimse de maalesef bizim duygularımızı onlarda göremedim.” 54 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 BAĞIŞÇIMIZ Sabırla gelen başarı Başarıyı şansa bırakmayan, fırsatları kendi çabalarıyla yaratan birisi Huriser Eliuz. Türkiye’nin ilk kadın polisi olan Eliuz, emekliliğinin tadını şimdilerde Yakacık Rezidans’ta çıkarıyor. H uriser Eliuz 84 yaşında. Üç kardeşin en büyüğü. Bulgaristan doğumlu ama çok küçük yaşta Türkiye’ye gelenlerden. Türkiye’ye geldiklerinde ailece kendilerini çok mutlu hissettiklerini hatırlıyor ve bir anısını paylaşıyor: “Şapka Devrimi’nin ardından annem gidip bir şapka aldı ve o şapkayı başından hiç çıkarmadı.” Çalışma hayatına büyük bir travma sonrası başladığınızı biliyoruz. Bundan biraz söz eder misiniz? Liseyi bitirdikten hemen sonra babamı kaybettik. İki kardeşim, ben ve annem yalnız kalmıştık. İçinde bulunduğumuz durum çok zordu. Annem, Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gitmiş ve benden söz etmiş. Lise mezunu olduğumu ve müdürlükte bana göre bir iş varsa çalışmaya hazır olduğumu söylemiş. Aldığı olumlu cevaptan sonra, o dönem Fatih Cami’nin avlusunda yer alan bir okulda öğretmen vekilliğine başladım. Bu ilk iş deneyiminde neler yaşadınız, zor oldu mu sizin için? Başta zordu. O sıralar çocuk psikolojisi bilmiyorum, nasıl ders vereceğim diye bir korku vardı içimde. Ama bir gün öğrencilerimden birinin velisi geldi. Başta şaşırdım ve merak ettim. Ama daha sonra bu şaşkınlığım yerini gerçek bir mutluluğa bıraktı. Çünkü o veli çocuğuna çok iyi eğitim verdiğimi düşünerek bana teşekkür etmek için gelmişti. Türkiye’nin ilk kadın polisisiniz. Polis okuluna girişiniz nasıl gerçekleşti? Polis Okulu’nda öğrencilere ders veriyordum. O sırada da polislik sınavına girmiş, sınavı kazanmıştım ama bir türlü tayinim gelmiyordu. Sonunda tayinim geldiğinde öğretmenliği bıraktım ve 1947 yılında polis olarak göreve başladım. Çok canla başla çalıştım, işimi bitirmeden eve dönmezdim. Gerçekten de polislik mesleğine âşıktım. Bu süreci biraz anlatır mısınız? Ben gözümü Emniyet Müdürlüğü’ne dikmiştim. Emniyet Müdürü olmak için de üniversite mezunu olmak gerekiyordu. Ben, Pasaport Kabul’de çalışıyordum. Ardından önemli insanların korumalığını yapmaya başladım. İyi derecede İngilizce biliyor, üniversite okumayı da çok istiyordum. Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Aygün’ün yanına gidip, üniversite okumak istediğimi söyledim. O da bazı şartlar koyarak kabul etti. Sabahları erkenden kalkıp okula gidip, ardından da işe geliyordum. Bu hızlı tempoyla üniversiteyi dört senede bitirdim. 30 yıl boyunca polis olarak çalıştım çünkü ben insanlara yardım etmeyi seviyorum. Neden Yakacık Rezidans’ta yaşamayı tercih ettiniz? Bir gün annem hastalandı. İşte o zaman, yaşlanınca bana kim bakacak endişesi yaşamaya başladım. O dönem yaşlanınca nerede yaşayabileceğime dair araştırma yaptım. Kimseden yardım almadan yaşlandığımda hayatımı nasıl idame ettirebilirdim? Annemin hastalığından sonra ben de bir rahatsızlık yaşadım. Hasta yatarken de gazetede Yakacık Rezidans’ın açılış ilanını gördüm. Hemen gelip baktım. Darüşşafaka’nın hem günlük hizmetleri hem de sağlık garantisini sağlaması çok hoşuma gitti, çok cazip geldi bana. Hiç düşünmeden yerleştim buraya. On üç yıldır buradayım ve iyi ki de gelmişim diyorum. Geldiğimden beri çok huzurlu ve mutlu bir yaşantım var. Burada yaşamanın bana verdiği hazzı başka hiçbir şeye değişmem. Burada günleriniz nasıl geçiyor? Burada bize sağlanan olanaklar günümüzü kaliteli geçirmemiz için yeterli. Hem kendi odalarımızda hem de Rezidansın çeşitli bölümlerinde iyi vakit geçirebiliyoruz. Mesela gezilere gidebiliyorsunuz. Geçtiğimiz dönemde İzmir’e, Urla Rezidans’a gezmeye gittim. Urla daha sakin yaşamak isteyenler için uygun ve doğası muhteşem bir yer bence. Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 55 BAĞIŞÇIMIZ “Her çocuk bir ışıktır” Darüşşafaka’nın üstlendiği tarihi misyonun, Urla Rezidans’a bağışçı olmasında büyük etken olduğunu kaydeden Prof. Dr. Selçuk Gündemir, “Yaptığım bütün araştırmalar sonucunda Darüşşafaka’nın başlangıcından bugüne kadar son derece pürüzsüz bir çizgisi olduğunu gördüm. Türkiye için bu büyük bir gurur kaynağı… Darüşşafaka’nın babası hayatta olmayan, maddi durumu yetersiz çocuklara verdiği desteğe el uzatmak için bu girişimde bulundum ve çok mutluyum” diyor. 1 931’de müzikle iç içe bir ailede doğan Selçuk Gündemir, Ankara Devlet Konservatuvarı’ndan birincilikle mezun oldu. 1956’da konservatuvardan arkadaşı ve Türkiye’nin dahi çocuklarının eğitmeni Prof. Dr. Kamuran Gündemir’le hayatını birleştirdi. Ömürlerini yetenekli çocukların eğitimine adayan çiftin bu idealizmi olmasaydı, belki de Fazıl Say, Muhiddin Dürrüoğlu Demiriz, Emre Elivar ve Emrecan Yavuz “bu ülkenin işlenmemiş cevherleri” olarak kalacaktı. Kamuran Gündemir, yetiştirdiği onlarca çocuğu bu ülkeye miras bırakarak, 2006’da aramızdan ayrıldı. Urla Rezidans’ın bağışçısı olma nedenlerini öğrenmek için kapısını çaldığımız Gündemir, alçak gönüllüğüyle yüreğimizi ısıttı. Piyano çalmaya ne zaman başladınız? Piyano çalmaya ne zaman başladığımı hatırlamıyorum bile, çünkü kendimi bildim bileli evde piyano ve çello vardı. Babam hem keman hem piyano çalıyordu. Annem de öyle… Annem Çapa Kız Muallim Mektebi’nde tahsil görürken, babamla evleniyor… Piyanoya babam vasıtasıyla başlasam da profesyonel olarak 1943’te Ankara Devlet Konservatuvarı’nda başladım. Öğrenci olarak her yıl resital verdim. Sonra 1952’de Milletlerarası Modern Müzik Festivali kapsamında Türk bestecilerini icra etmek üzere Almanya’ya gittim. Türk ve yabancı şefler yönetiminde Bach, Mozart, Beethoven, Saint Seans, Ravel Sol Majör konçertolarını çaldım. Merhum eşiniz Kamuran Bey’le nasıl tanıştınız? Konservatuarda tanıştık. İkimizin de piyanoda oluşu daha bir yakınlaşmamızı sağladı. 1956’da evlenip tahsil için burslu olarak Paris’e gittik, beş yıl kaldık ve orada çok kıymetli hocalarla çalışma 56 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 arkadaşım oldu. Çok kıymetli insanların Darüşşafaka’dan mezun olup, yaşamlarında verimli çalışmalara imza attıklarını bildiğim için Darüşşafaka her zaman ön plandaydı. Urla Rezidans’ı da eğitim açısından Darüşşafaka’yla iş birliği yapmak için tercih ettim. Yani, Darüşşafaka’nın üstlendiği tarihi misyon, rezidans bağışçısı olmanızda önemli bir etken oldu… Hem de çok büyük etken oldu. Yaptığım bütün araştırmalar sonucunda Darüşşafaka’nın başlangıcından bugüne kadar son derece pürüzsüz bir çizgisi olduğunu gördüm. Türkiye için bu büyük bir gurur kaynağı… Darüşşafaka’nın babası hayatta olmayan, maddi durumu yetersiz çocuklara verdiği desteğe el uzatmak için bu girişimde bulundum ve çok mutluyum. Çünkü rezidanslar hem işlevi hem orada yaşayan kişiler hem de oluşturulan uygun yaşam koşulları açısından son derece mutluluk verici bir mekân. imkânı bulduk. Devletin eğitimimize yaptığı bu katkıyı biz de hayatımız boyu çocukları yetiştirmeyi görev edinerek ödemeye çalıştık. Görev bitmez hayatın sonuna kadar devam eder. Her çocuk bir ışıktır çünkü… Ülkemize döndükten sonra eşimle eğitimciliğe başladık, ayrıca özel resitallerin yanında piyano konserleri verdik, sahneyi, hayatı paylaştık. Öğrencilerimizin hepsi birer evlat oldu. Fazıl Say, Muhiddin Dürrüoğlu Demiriz, Emre Elivar, Emrecan Yavuz ve daha nice kıymetli öğrencilerimiz yetişti, bizim gurur kaynağımız oldu. Darüşşafaka’ya yakınlığım da ezelden beri eğitime verdiği önemden kaynaklanıyor. Eğitimde çok önde gelen bir kurum. Oradan mezun olan birçok Rezidanslardan nasıl haberdar oldunuz? Dost sohbetlerinde... İnsan böyle güzel rezidanslar olduğunu duyduğu zaman normal olarak ilgi duyuyor. Kendiniz için olmasa bile, “bir başkası için yardımcı olabilir miyim?” diye düşünüyorsunuz. Bir de bakıyorsunuz ki, kendiniz de orada yaşamayı seçmişsiniz. Urla Rezidans’a dair görüşlerinizi alabilir miyiz? Huzur ve güven verici bir ortam. Son derece güzel bir yer. Her dost sohbetinde herkese tavsiye ediyorum. Ankara Devlet Konservatuvarı’ndan arkadaşım Begüm Hanım (Erdem) da Rezidansta yaşıyor. Ayrıca yeni dostlar, değerli, aydın insanlar tanıdım. Çok mutlu oldum orada. BAĞIŞÇIMIZ “Keşke, Darüşşafaka’nın misyonuna daha fazla katkı yapabilsek” E mekli Devlet Opera ve Balesi sanatçısı Begüm Erdem, eşi Hakkı Mete Bey ile birlikte Urla Rezidans’ta yaşıyor. Dünyaca ünlü opera gösterilerinde rol almış, aralarında Aynur Doğan, Nilüfer Akbal gibi sanatçıların da bulunduğu sayısız genç yeteneği yetiştirmiş bir isim Begüm Erdem… 74 yaşında… Doğma büyüme İzmirli… İki yılı aşkın süredir Urla Rezidans’ta kalıyor. Rezidanstaki odasının kapısını çaldığımız Begüm Erdem, eşi ve gülen yüzüyle bizi karşıladı. Hayatının en rahat günlerini Urla Rezidans’ta geçirdiğini vurgulayan Erdem, sorularımızı yanıtladı. Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz? İzmir doğumluyum. Sonradan konservatuvar olan İzmir Müzik Okulu’nu, ardından da Ankara Devlet Konservatuvarı’nı bitirdim. Doktora yapmak için 1966’da Viyana’ya gittim, eşimle orada tanıştık. Nikâhımız da Viyana Konsolosluğu’nda güle oynaya kıyıldı. 1970 yılında İstanbul’a geldik. İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde solist olarak çalışmaya başladım. “Çardaş Fürstin”, “Figaro’nun Düğünü” ve “La Boheme” gibi dünyaca ünlü eserlerde oynadım. “Urla Rezidans, özel bir şahsın ya da şirketin olsaydı güvenemezdik, ama arada Darüşşafaka olduğundan gönül rahatlığıyla geldik. Darüşşafaka’nın 1800’lü yıllardan gelen bir kuruluş olması, babasız çocukları okutması bizi etkiledi. Keşke imkânımız olsa da bu misyona daha fazla katkı yapabilsek.” Urla Rezidans ile nasıl tanıştınız? Rezidansın üyesi olan bir arkadaşımız vasıtasıyla… Bir gün onunla birlikte rezidansa geldik, bizi gezdirdi, çok hoşumuza gitti ve burada yaşamaya karar verdik. Daha önce Emekli Sandığı’nın yaşlılar yurdu var, orayı düşünmüştük fakat içimize sinmemişti. Ancak burayı görür görmez eşimle birlikte yaşamamız gereken yer olduğunu anladık. Rezidansta hayat nasıl gidiyor? Rezidansta hayat her şeyden önce inanılmaz rahat… Burayı hakikaten çok seviyoruz ve son derece memnunuz. Daha önce yapmayı istediğim fakat yapmaya bir türlü fırsat bulamadığım her şeyi burada gerçekleştirme imkânı buldum. Örneğin, resim yapmaya başladım. Resim yapıyorum, kitap okuyorum, örgü örüyorum. Kısacası, bütün saatlerimi kendime ayırabiliyorum. Çünkü yemek, temizlik, faturaları ödeme gibi dertler burada yok. Bu noktada benim İzmirlilerden bir şikâyetim var. Ben, İzmir’de kız lisesinde bir ara okumuştum. Oradan arkadaşlarım var, maddi durumları da çok iyi… Onlara Rezidansı tavsiye edip dedim ki: “Gelin çok rahat, jimnastik yapıyorum, yüzüyorum, tüm günü kendime ayırabiliyorum.” Heyecanla geldiler ancak evlerine gittiklerinde kızları demiş ki: “Biz, size bakarız.” Ne yapıyorlar biliyor musunuz, anneanne çocuklara bakıyor. Kızların bu egoizmleri beni hem üzdü hem de kızdırdı. Benim kızım hakikaten içi yüce bir çocuk. Biz burada kalmaya karar verdiğimizde dedi ki: “Anneciğim, siz mutlu olun yeter, hem ben de rahat ederim, gözüm arkada kalmaz.” Hakikaten de gözü arkada kalmıyor, çünkü doktor ve hemşireler burada burnumuzun dibinde, etrafımızda dört dönüyorlar. Bizim yaşlarımızdaki insanlar için burası kadar mutluluk verecek başka bir yer olabileceğini düşünemiyorum. Rezidansta yaşamayı seçerek çocukların eğitimine de destek vermiş oluyorsunuz. Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? Bizim burayı seçme nedenlerimizden biri de zaten bu. Özel bir şahsın ya da şirketin olsaydı buraya güvenemezdik, ama arada Darüşşafaka olduğundan gönül rahatlığıyla geldik. Darüşşafaka’nın 1800’lü yıllardan gelen bir kuruluş olması, babasız çocukları okutması bizi etkiledi. Keşke imkânımız olsa da bu misyona daha fazla katkı yapabilsek. Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 57 BAĞIŞÇIMIZ “Türkiye’nin aydınlığına bağış yapıyoruz” “Bir eğitimci olarak Darüşşafaka Eğitim Kurumları’nın yaptığı çalışmaları yıllardır takdirle takip ediyordum. Rezidanslarını ise ablam Parkinson hastalığına yakalanınca öğrendim, doktorumuz burayı önerdi. Rezidansa gelip gezdim, çok beğendim. Ablamı da yalnız bırakmak istemedim çünkü aileden iki kişi kalmıştık. Bunun üzerine eşimle birlikte ablamı da alarak, Urla Rezidans’ta yaşamaya karar verdik.” E mekli öğretmen ve yazar Türkan Gedik Bengi, eşi Ruhi Bey ve ablasıyla birlikte Urla Rezidans’ta yaşıyor. Öğretmenliğe 1967’de başlayan Bengi, Çiçek Açan Ağaç Bir Annedir, Yaşam Kavgası, Atatürk’ten Cumhuriyet’e Şiirler, Çocuklar Mızıkçı Değildir, Mart Ayına Direnen Ağaç, Mermiler Çiçek Açtı, Kır Çiçeklerim adlı kitaplarının da bulunduğu yirmi civarında çocuk kitabı kaleme aldı. Hayatı boyunca eğitim sistemindeki yanlışlıkları düzeltmek için çaba gösteren ve kitaplarında da ağırlıklı olarak eğitim sistemindeki çarpıklıkları kaleme alan Bengi, Urla Rezidans’ta yaşamayı seçerek, eğitime desteğini yine sürdürüyor. Hem eğitimci hem de yazarsınız. Her iki kimliğinizle sizi daha yakından tanıyabilir miyiz? İstanbul’da doğdum, ilk ve ortaöğrenimimi Üsküdar’da tamamladım. Önce Edirne Kız Öğretmen Okulu’nu, ardından da Edirne Yüksek Eğitim Fakültesi’ni bitirdim ve İzmit Yetiştirme Yurdu’na öğretmen olarak atandım. İzmit Yetiştirme Yurdu’nda mahkeme kanalıyla alınmış, anne babası olmayan ya da Çocuk Esirgeme Kurumu’nda kalan çocuklar eğitim görüyordu. İçler acısı bir yerdi. O çocuklardan o kadar etkilendim ki onları yazmaya karar verdim. İşte Umut Çocukları adlı kitabımda onların hayatını yazdım. Orada iki yıl öğretmenlik yaptım. Düşünün o çocuklar sıcak yataklarını bırakıp sokakta yaşamayı seçiyor, sonra polis onları alıp 58 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 yurda getiriyordu. Çok üzülüyordum, onlara “kır çiçeklerim” derdim, çünkü onları kendiliğinden kırlarda biten çiçeklere benzetirdim. Kır Çiçeklerim adlı kitabımda da onları anlattım. Yetiştirme yurdunda daha fazla kalamadım, tayinimi İstanbul’a istedim ve Yeşilköy İlkokulu’na atandım. Yeşilköy İlkokulu daha yüksek gelir düzeyine sahip ailelerin çocuklarının eğitim gördüğü bir okuldu ama orada da çocuklar çarkın içinde üzülüyordu. Aileler çocuklarını iyi eğitim almaları için sürekli sınavlara sokuyordu ve anladım ki ülkemizdeki çocukların kimi iyi eğitim adına kimi başka nedenlerden ötürü çocukluğunu yaşayamıyor. Ardından Yaşam Kavgası adlı kitabımı kaleme aldım ve onun yüzünden Yeşilköy’den Zeytinburnu’na sürüldüm. Son görev yeriniz Zeytinburnu mu oldu? Hayır, orada da iki yıl çalıştım. Oradaki çocuklara da “bahçe çiçekleri” diyordum. Çünkü onlar iki kesim arasında kalmıştı. Ne yetiştirme yurdundaki çocuklar kadar kimsesiz ne de Yeşilköy’deki çocukların maddi düzeyindeydiler. Örneğin; Yeşilköy’de çocuklar için doğum günü kutlaması yapılırken Zeytinburnu’ndaki çocukların doğum günü akıllarına bile gelmiyordu. Bütün çelişkileri gördüm. Urla Rezidans’la nasıl tanıştınız? Bir eğitimci olarak Darüşşafaka Eğitim Kurumları’nın yaptığı çalışmaları yıllardır takdirle takip ediyordum. Rezidanslarını ise ablam Parkinson hastalığına yakalanınca öğrendim, doktorumuz burayı önerdi. Rezidansa gelip gezdim, çok beğendim. Ablamı da yalnız bırakmak istemedim çünkü aileden iki kişi kalmıştık. Bunun üzerine eşimle birlikte ablamı da alarak, Urla Rezidans’ta yaşamaya karar verdik. Rezidansta günleriniz nasıl geçiyor? Burada insan bütün hobilerini gerçekleştirebiliyor, her şey ayağınıza geliyor. Ablam biraz daha iyi olduğunda tekrar yazmaya başlayacağım. Ayrıca buraya yaptığımız bağışların çocukların eğitimi için kullanılması da çok güzel bir durum. BAĞIŞÇIMIZ Mualla Aruz: “Hayatımın en lüks devrini burada yaşıyorum” “Çamaşırlarım yıkanıyor, ütüleniyor, düşünebiliyor musunuz herkesin çamaşırı ayrı ayrı yıkanıyor, yemeklerimiz hem sağlıklı hem lezzetli, odam her gün temizleniyor. Burası çok kısa süre içinde evim ve ailem oldu.” M ualla Aruz, gencecik bir öğretmen olarak ilk görev yeri Bitlis’e gitmek için yola çıktığında takvimler 1943’ü gösteriyordu. Elinde, İkinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde Çapa Öğretmen Okulu’ndaki eğitiminin ardından burslu girdiği Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden aldığı beden eğitimi ile Türk dili ve edebiyatı öğretmenliği diploması… Cumhuriyet yirmi, Aruz ise yirmi bir yaşındaydı, mecburi görevini yerine getirmek için Bitlis’e yola çıktığında. Bitlis’ten sonra Bolu Öğretmen Okulu’na tayini çıkan Aruz, üç-dört sene orada görev yapmış ve orada evlenmiş. Ardından kendisi gibi öğretmen olan eşiyle birlikte tayinini Edirne’ye aldırmış ve on dört sene orada görev yapmış. Aynı zamanda milli atlet olan Aruz, “On sene spor yaptım. Çok iyi 100 metre, 1000 metre koşardım ve mânialı koşular yapardım. Erkek arkadaşlarımdan daha iyi kasalardan atlar ve her hareketi yapardım. İyi bir atlet ve öğretmendim. Başarılarımdan ötürü Kıbrıs’a gönderildim. Yaklaşık dört sene Kıbrıs’ta Öğretmen Koleji’nde öğretmenlik yaptım. Ardından Ankara’da Yüksek Öğretmen Okulu’na atandım” diye anlatıyor o yılları... Genç cumhuriyetin yetiştirdiği ilk öğretmenlerden Aruz, o yıllardan beri Darüşşafaka’nın faaliyetlerini gıptayla izlediğini belirterek, “Darüşşafaka uğurlu bir müessesedir. Atatürk’ün annesi bile buraya teberruda (bağış) bulunmuş. Bu müessese Türkiye’de iyi, donanımlı çocuklar yetiştirdi” diyor. Kırk sene eğitime hizmet ettikten sonra Urla Rezidans’ta yaşamayı seçerek, eğitime hizmetini sürdüren Aruz, Darüşşafaka Rezidanslarıyla tanışma öyküsünü şöyle anlatıyor: “Çeşme’de deniz kenarında güzel bir evim vardı, otuz sekiz sene orada yaşadım. Birkaç yıl önce bir kaza geçirdim ve kalça kemiğimi kırdım. Ardından da çok zor günler yaşamaya başladım, evim üçüncü kattaydı ve asansör yoktu. Merdivenleri inipçıkmak, yemek yapmak, iş yapmak, iş yaptırmak, o evi çekip çevirmek artık mümkün değildi. O sırada bir arkadaşımın vasıtasıyla Urla Rezidans’ı öğrendim. Bunun üzerine işlemlere başladık, evimi Darüşşafaka’ya bağışladım, helal olsun. Keşke birkaç tane daha evim olsa da Darüşşafaka’ya bağışlasam. Çünkü bu müessese Türkiye’de ilk defa modern eğitim veren, asrın şartlarına uygun çocuklar yetiştiren, başarılı ve babası olmayan çocuklara kucak açan, örnek bir müessese. Böyle bir müesseseye verilen para helal.” “Hayatımın en güvenli günleri” Rezidansta hayatının en iyi, güvenli günlerini yaşadığını vurgulayan Aruz, “Yatağımda rahat uyuyorum, kendimi emniyette ve mutlu hissediyorum. Tüm personel çok nazik, hepsi çok iyi, herkes hanımefendi, beyefendi ve hep sevgiyle muamele ediyor” diyor. Emekli öğretmen Aruz, Rezidanstaki günlerini ise şöyle anlatıyor: “Çeşme’deki evimde misafirim hiç eksik olmazdı. Burada da misafirim hiç eksik olmuyor. İzmir’de öğretmenlik yapan ve 1956’da mezun ettiğim on beş kızım var. Geçenlerde ziyaretime geldiler. Hayatımın en lüks devrini burada yaşıyorum. Çamaşırlarım yıkanıyor, ütüleniyor, düşünebiliyor musunuz herkesin çamaşırı ayrı ayrı yıkanıyor, yemeklerimiz hem sağlıklı hem lezzetli, odam her gün temizleniyor. Burası çok kısa süre içinde evim ve ailem oldu.” Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 59 BAĞIŞÇIMIZ “Biliyorum ki başıma ne gelirse gelsin çok iyi bakılacağım” İzmir’de eğitim ve sağlık alanındaki hayır işleriyle tanınan ve Darüşşafaka Urla Rezidans’ın ilk bağışçıları arasından yer alan Gönül Akdağ, “Burada insan gelecek kaygısına kapılmadan yaşabiliyor. Biliyorum ki başıma ne gelirse gelsin çok iyi bakılacağım” diyor. İ zmirlilerin aşina olduğu bir isim Gönül Akdağ… Ailesinin mübadeleyle yerleştirildiği ilk yer olan Menemen’e ve uzun yıllar yaşamını sürdürdüğü Karşıyaka’ya üç okul yaptıran Akdağ, eğitim alanında kendisine iletilen şikâyetlere hiçbir zaman duyarsız kalmamış, eksikliği gidermek için elinden geleni yapmış. Urla Rezidans’ın da ilk bağışçılarından olan Gönül Akdağ, iki yıldır düzenli olarak Rezidansta yaşıyor. 1957 seçimlerinde Demokrat Parti’den Manisa milletvekili seçilen ve 27 Mayıs 1960 İhtilali ile tutuklanarak, Yassıada’da idam talebiyle yargılanan Sezai Akdağ’ın kardeşi olan Gönül Hanım ile Urla Rezidans’ın çay salonunda bir araya geldik. Bir yandan çaylarımızı yudumlarken bir yandan da geçmişten bugüne uzanan bir yolculuğa çıktık. Öncelikle sizi daha yakından tanıyabilir miyiz? Esas doğum tarihim 1935 ama nüfusta 1933 yazılı. Anne tarafından Rumeliliyiz. Mübadeleyle Türkiye’ye gelmişiz, en son çıkanlardanmışız. İlk ve ortaokulu Karşıyaka’da okudum. Hatta ortaokulda matematik öğretmenim Halim Erker de burada yaşıyor. Ardından Cumhuriyet Kız Enstitüsü’ne gittim, oradan mezun olduktan sonra öğretmen olmayı çok istiyordum ama Ankara’da iki sene yüksekokula gitmem gerekiyordu. O şansım olmadı. Çocukluğum ve gençliğim çok güzel geçti. Hayatımın o mutlu dönemi, 1960 İhtilali ile sona erdi. İhtilal döneminde neler yaşadınız? Çok eziyet çektik. Ağabeyim Yassıada’da yargılandı, iki sene milletvekilliği yapmasına karşın on yıllık icraatları da yüklediler. İdamı istendi, müebbet hapse mahkûm oldu. Bu arada bizim de 60 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 Çıktığımız son yolculukta da “Gönül, döndüğümüzde Karşıyaka’ya bir okul yaptıralım” demişti. Urla Rezidans’la yolunuz nasıl kesişti? Televizyonda reklamını gördüm, çok beğendim, araştırdım. Urla zaten bana yabancı bir yer değil, otuz sene boyunca yazlığa buraya geldik. Hatta ağabeyim Urla’nın fahri hemşehrisi seçilmişti, çok hizmeti vardır buraya… Rezidansa geldim, gezdim, çok beğendim. Burası yeni açılmıştı, ilk bağışçılarındanım ve iki senedir de düzenli olarak yaşıyorum. Ben, Urla’yı severim, çünkü havası, iklimi çok güzel. Rezidansın da böyle çamların arasında olması ayrı bir güzellik. hayatımıza pek çok kısıtlama geldi. Annemin mal varlığı dâhil tüm gelirlerimize bloke konuldu. Kira gelirlerimiz Ziraat Bankası’nda bloke ediliyordu. Askeriyenin izniyle aylık geçim parası alabiliyorduk ama o da yetmiyordu, annem enfarktüs geçirdi. Zaten evin direği yıkılmış… Ağabeyim beş yıl hapiste yattı. En son çıkan oydu. Düşünün rahmetli Celal Bayar bile tahliye olmuştu. Eğitime bu duyarlılığınızın özel bir nedeni var mı? Biz çocukluğumuzdan beri eğitime gönül verdik. Ağabeyim de eğitime çok önem verirdi. Bana her zaman “Gönül, her şey cehaletten gelir. Okullarımız yetersiz, okul yapmamız lazım. Fırsat bulduğumuzda ilk iş okul yapalım” derdi. Rezidansta hayat nasıl? Çok memnunum. Güzel dostluklarımız oluştu burada. Sabah birlikte kahvaltımızı yapıyoruz, sonra ya odamda dinleniyorum ya da saat on buçukta servisle Urla’ya iniyorum. Orada alışveriş yapıyor, geziyoruz. Burada hayat çok kolay ve rahat. Çalışan personelden hakikaten memnunuz. Her şey güzel gidiyor. Burada insan gelecek kaygısına kapılmadan yaşabiliyor. Biliyorum ki başıma ne gelirse gelsin çok iyi bakılacağım. Darüşşafaka Eğitim Kurumları’na ilişkin görüşlerinizi alabilir miyiz? İmkânı olan herkesi Darüşşafaka’ya gönül rahatlığıyla destek vermeli bence. Darüşşafakalı öğrencilerle çok gururlanıyorum. Özellikle 29 Ekim’de burada yaptıkları gösterilerle tüylerimizi diken diken ettiler. Pırıl pırıldı gençler. Hakikaten çok iyi imkânlarda eğitim aldıklarını gördük. Keşke hariçten de böyle talebe alıp yetiştirseler, ilk başta torunlarımı verirdim. BAĞIŞÇIMIZ “Güne pilates ile başlıyoruz” A kademik kariyerine mezun olduğu İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nde devam eden, doçentlik, profesörlük, bölüm başkanlığı görevlerinin ardından oradan emekli olan Prof. Dr. Neriman Fazilet Özban, iki yıldır yaşadığı Şenesenevler Rezidans’taki odasında bizleri ağırladı ve sorularımızı yanıtladı. Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz? 1926’da Çölemerik’te (Hakkari) doğmuşum. Babamın subay olması nedeniyle orada bulunmuşuz. Ben bir yaşındayken, babamın tayini başka bir yere çıkmış. Annemle beni İstanbul’a göndermiş, ancak kendisi dönüş yolunda bir kaza geçirmiş. Çok ilkel bir köprüden atıyla geçerken, köprüden düşerek Zap Suyu’nda hayatını kaybetmiş. Eniştem ve ağabeyimin görevleri nedeniyle, ben ve annem önce Tire’ye ardından Afyon’a, oradan da Bor’a gittik. İstanbul’a geldiğimizde okul müdürü, “Hanımefendi, bu çocuk böyle okumaz. Bu ne kadar gezginci” demişti. İstanbul’da Fatih Kız Ortaokulu ve Cumhuriyet Kız Lisesi’ni bitirdim. 1949’da da İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nden mezun oldum. Hocalarımın ısrarıyla üniversitede kaldım ve oradan emekli oldum. Doçentlik, profesörlük, bölüm başkanlığı görevlerinde bulundum. Çocuklarımın çoğu şimdi emekli oldu ve ekseriyeti profesör. Beni hiç unutmadılar, sık sık ziyaretime gelirler. Darüşşafaka ile nasıl tanıştınız? Darüşşafaka ile tanışmam eskiye dayanır. Çocukluğumda Fatih’teki o büyük Darüşşafaka Lisesi’ni görür, imrenirdim. “Keşke erkek çocuğu olsaydım da beni de alsaydılar” diye düşünürdüm. Ayrıca çok sevdiğim lise hocalarımdan ikisi Hümeyra ve Münevver hanımlar, vefatlarından sonra tüm mal varlıklarını Darüşşafaka’ya bıraktıklarından söz etmişlerdi. Onlarla dostluğum uzun seneler devam etti. Hümeyra Hanım aynı zamanda Yakacık Rezidans’ın bağışçısıydı. Onu ziyaret ettiğimde de Darüşşafaka Rezidanslarla tanıştım. O ziyaretimde kendisine, “Artık içim çok ferah hocam, çünkü burada ev konforundasınız” demiştim. Çok güzel bir odası vardı, denize karşı, Adalar ayak altında… Ayrıca uzun yıllar komşuluk Şenesenevler Rezidans’ın bağışçılarından emekli profesör Neriman Fazilet Özban, “Burada günlerimiz bir hayli dolu geçiyor. Güzel bir pilates grubumuz var. Güne pilates ile başlıyoruz, ardından kahve saatimiz, akşamüzeri de çay saatimiz var. Rezidansta isteyene kalabalık bir ortam, isteyene yalnızlık var” diyor. yaptığım ve şimdi Maltepe Rezidans’ta yaşayan bir dostum var. Eşimin vefatından sonra “Neriman, buraya gel, artık çok yalnızsın. Zaman gelir, kendine yetemeyebilirsin” dedi. O sıra öğrencilerimden biri de, “Hocam, sizi Şenesenevler Rezidans’a götüreyim, görünce çok beğeneceksiniz” diye ısrar etti. Yaklaşık iki yıl önce onunla birlikte buraya geldik. Gerçekten çok beğendim. Verdiğim karardan hiç pişman olmadım. Buraya geldiğimden beri hayatımdan çok memnunum. Çünkü her şey mükemmel. Personel son derece güler yüzlü, bize her konuda yardımcı oluyorlar. Rezidansta günleriniz nasıl geçiyor? Bir hayli dolu geçiyor. Sabahları güzel bir pilates grubumuz var. Güne pilates ile başlıyoruz, ardından kahve saatimiz, akşamüzeri de çay saatimiz var. Rezidansta isteyene kalabalık bir ortam, isteyene yalnızlık var. Sağlık hizmeti açısından nasıl buluyorsunuz? Her bakımdan mükemmel. Son defasında gece yarısını rahatsızlandım. Anında nöbetçi doktorumuz ve hemşireler yanımdaydı. Hemen ilk müdahaleyi yaptılar, ardından da beni ambulansla hastaneye götürdüler. Takiplerimi de çok güzel yapıyorlar. Darüşşafaka Eğitim Kurumları’na dair görüşlerinizi öğrenebilir miyiz? Darüşşafaka Eğitim Kurumları, Türkiye’de tek. Atatürk ilkeleri doğrultusunda ve çok donanımlı çocuklar yetiştiyor. Hepsi harika... Onlarla iftihar ediyoruz. Sık sık ziyaretimize geliyorlar, hepisini gözlerinden zekâ fışkırıyor. Ben de her seferinde onlara, “Çok şanslısınız, bu şansı sonuna kadar devam ettirin” diyorum. Yılbaşlarında bize tebrik kart gönderiyorlar, biz de onlar için tişörtler boyayıp gönderiyoruz. Son bir mesajınız var mı? Çocukların Atatürk ilkeleri doğrultusunda iyi bir şekilde yetişmesini isteyenlerin bağış yapma imkânı varsa tercihleri mutlaka Darüşşafaka olmalı… Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 61 BAĞIŞÇIMIZ “Burada cennette gibiyiz” “Ben, buraya çok yorgun geldim. Otuz sene işçilerimiz sekiz saat çalışırdı, bense on sekiz saat… Şimdi dinleniyorum. Burada hayatınızın tüm saatleri size ait. İstediğiniz her şeyi yapmaya vaktiniz var. El işi yapmaya başladım. Çok güzel goblen işliyorum. Spor yapıyorum, pilatese başladım. Rezidansın havuzunu en çok kullananlardan biriyim.” “Hayatımız tasarrufla, çalışmayla ve mutlulukla geçti” diye özetleyen Fatma Hanım, Şenesenevler Rezidans’taki dairesinde bizi ağırladı ve geçmişten bugüne uzanan hayatından kesitler sundu. B ir yıldır Şenesenevler Rezidans’ta yaşayan Fatma Bayındır’ın hayatı aynı zamanda azmin hikâyesi gibi… Babasını üç yaşında yitirmiş. Çok başarılı bir öğrenci olmasına rağmen maddi olanaksızlık nedeniyle ilkokuldan sonra devam edememiş. Yirmi üç yaşında, üç çocuğuyla dul kalan annesine desteği kendine vazife bilmiş ve çocukluğunu yaşamadan büyümüş. Ardından evlenmiş. Büyük bir aşkla bağlı olduğu eşiyle birlikte otuz sene gece gündüz demeden çalışarak, otel işletmiş. Geçmişi 62 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 Önce sizi daha yakından tanımak istiyoruz. Hayat öykünüzü bizimle paylaşır mısınız? 1938 Bolu doğumluyum. Çocukluğumdan beri çok hırslıydım, okumayı çok istedim ama babamı üç yaşındayken kaybettiğim için, maddi olanaksızlıklar nedeniyle okuyamadım. Beşinci sınıfı bitirdiğim zaman okul müdürümüz anneme, “Azime Hanım, bu çocuk korkunç zeki, gelin onu okutalım” dedi. Fakat annem, 23 yaşında, üç çocukla dul kalmış, şartları bu kadar ağır olunca beni okula gönderemedi. Ayrıca en büyük çocuk olduğumdan dolayı hep annemin arkasında destek olarak kendimi vazifeli hissettim. Çok güzel bir hikâyem vardır: Üçüncü sınıf talebesiyim. Annem çalışıyor. Bahçeden fasulye topladım. Şimdiki gibi ocak falan yok, bayağı ateş yakıp, üstüne de çömleği oturtup yemeği pişiriyorduk. Fasulyeyi pişirmeye başladım, yağı kızdırırken, üstüne su döküldü, alev göklere yükseldi. Tabii o esnada ellerim yandı. Komşular annemi bulup getirdi. Annem bana, “İlahi çocuk kaldıramayacağın tencerelerle neden yemek pişirirsin” demişti. Hasbelkader İstanbul’a geldim, evlendim. Eşim otel işletiyordu. Birlikte otuz sene otel işlettik. Koskoca tencereleri kaldırırken annemin söylediklerini hatırladım. Eşimin daha önceki evliliğinden dört çocuğu vardı. En küçüğü iç mimar şimdi… O, “Ablacığım sana vefa borcum var. Hayatının sonunda kadar yaşayacağın güzel bir ev yapacağım sana” dedi. Öyle de yaptı. Ancak 2008’de eşimi kaybettim, iki buçuk ay sonra da annemi... Evim bomboş kaldı. Burayı gördüğümde “Tanrım, beni cennete gönderdin” dedim. Allah bin kere razı olsun, böyle bir yeri düşünüp de yapanlardan… Peki, Darüşşafaka Rezidanslarından nasıl haberdar oldunuz? Kız kardeşim, bir arkadaşı vasıtasıyla burayı gelip gezmiş ve çok beğenmiş. Ertesi gün bana telefon etti: “Abla, hazırlan seni bir yere götüreceğim” dedi. Ne kadar ısrar ettiysem de nereye gideceğimizi söylemedi. Beni buraya getirdi. O kadar beğendim ki, anında İlknur Hanım’a (Kuzgun), “Hemen bankalara telefon edelim, eve gidip dönünceye kadar yer kalmayabilir” dedim. Olağanüstü mutluyum. Burada cennette gibiyiz. Neler değişti hayatınızda? Buraya çok yorgun geldim. Otuz sene işçilerimiz sekiz saat çalışırdı, bense on sekiz saat… Şimdi dinleniyorum. Burada hayatınızın tüm saatleri size ait. İstediğiniz her şeyi yapmaya vaktiniz var. El işi yapmaya başladım. Çok güzel goblen işliyorum. Spor yapıyorum, pilatese başladım. Rezidansın havuzunu en çok kullananlardan biriyim. Eşimle çalıştığım için, fırsat bulup kimseyle arkadaşlık edememiştim. Burada dostluklarım oluştu. Hatta gelmek isteyen arkadaşlarımı yazlığıma götürüyorum. Darüşşafaka Eğitim Kurumları’na dair görüşlerinizi alabilir miyiz? Ben de babamı küçük yaşta kaybettim. Bu nedenle benim için rezidans bağışçısı olmanın ayrı bir önemi var. Darüşşafaka öğrencilerini gördüğümde “Keşke, anneciğim beni Darüşşafaka’ya gönderseydi” diyorum. Ömrümün sonuna kadar Darüşşafakalı olarak kalacağım ve elimden geldiğince bu müesseseye destek olacağım. Çünkü bu müessesenin payidar kalması gerekiyor. BAĞIŞÇIMIZ “Rezidansta bir anne babanın sıcak yuvasını buldum” İki yılı aşkın süredir eşiyle birlikte Şenesenevler Rezidans’ta yaşayan Paşa Çay duygularını, “Burada bir anne babanın sıcak yuvasını buldum. Artık yaşlandığımda bakımsız kalmaktan korkmuyorum” diye ifade ediyor. P aşa-Harun Çay çifti, iki yılı aşkın süredir Şenesenevler Rezidans’ta yaşıyor. “Burada anne babanın sıcak yuvasını buldum” diye söze başlayan Paşa Hanım’ın dudaklarında bu cümle daha da anlam kazanıyor, çünkü o, 1935 yılında Doğu Türkistan’da Sincan Özerk Bölgesi’nin batısında yer alan Kaşgar’da doğmuş. Uygur Türklerinden… Küçük yaşta evlenmiş, ardından da iki çocuğunu arkasında bırakarak, eşiyle birlikte doğduğu topraklardan ayrılmak zorunda kalmış ve 29 yıl boyunca ülkesine gidememiş. Türkistanlı yazar Mirzahid Kerim, onun hayatından yola çıkarak “Ayrılık” adında bir roman kaleme almış; Şair Nurâlâ Göktürk ise kitabında ona hitaben “O Manalı Gözleriniz” adlı bir şiir yazmış. Hayatıyla yazar Mirzahid Kerim’e ilham veren Paşa Hanım, bu öykünün satır başlarını şöyle anlatıyor: “Türkistan’da çok küçük yaşta evlendim. Öyle ki liseye giderken hamileydim, bu nedenle de liseyi bitiremedim. Ardından eşimle beraber Türkistan’dan ayrıldık. İki çocuğumu orada bıraktım, biri yedi aylık, diğeri bir buçuk yaşındaydı. At üzerinde otuz iki gün süren bir yolculukla Himalaya ve Karakurum dağlarını aşıp, Tibet’e vardık. Ardından Keşmir, Hindistan, Pakistan, Suudi Arabistan ve daha pek çok ülkeyi geçerek, 1957’de Türkiye’ye geldik. Doğduğum topraklara 29 yıl sonra gidebildim. O süre boyunca çocuklarımı hiç görmedim. Eşim İstanbul’da vefat etti. 1986’da Harun Bey ile evlendik.” “Artık yaşlandığımda bakımsız kalmaktan korkmuyorum” Şenesenevler Rezidans’ı inşa edildiği günden beri bildiğini söyleyen Paşa Hanım, “Rezidansın çok yakınında oturuyorduk. Evimizle Rezidans arasında üç dakikalık bir mesafe vardı. Hatta 1999 depreminde buranın bahçesinde yatmıştık” diyor. Paşa Hanım, eşiyle birlikte Rezidansta yaşamaya karar verme süreçlerini ise şöyle anlatıyor: “Ben, yaşlandığımda bakımsız kalmaktan çok korkuyordum. Çin hükümeti yolu açınca memleketime sık sık gitmeye başladım. ‘Çocuklarım bize bakar mı?’ diye düşündüm. Ancak bir kızım vefat etmiş, geride üç çocuk bırakmıştı. Onu en son bir buçuk yaşındayken gördüm. Diğer kızımın altı çocuğu var. Herkes kendi hayat düzenini kurmuştu. Darüşşafaka Rezidans bitişiğimize yapılınca eşimle birlikte gelip gezdik. Harika bir yerdi. İki sene önce de burada yaşamaya başladık. Rezidansta bir anne babanın sıcak yuvasını buldum. Artık yaşlandığımda bakımsız kalmaktan korkmuyorum.” “Dört dörtlük bir hizmet var” Rezidanstaki hayattan çok memnun olduğunun altını çizen Paşa Hanım, “Bizlerin rahatı için tüm ayrıntılar düşünülmüş. Dört dörtlük bir hizmet var” diye konuşuyor. Darüşşafaka Cemiyeti yöneticilerinin ve Darüşşafakalı öğrencilerin kendilerini hiç yalnız bırakmadığını belirten Paşa Hanım “Tüm bayramlarda çocuklar yanımıza geliyor. Hepsi ışıl ışıl… Onların eğitimine destek olduğumuzu bilmek ayrı bir huzur kaynağı. Aynı şekilde Zekeriya Bey başta olmak üzere tüm Darüşşafaka Cemiyeti yöneticileri de bizi hiç yalnız bırakmıyor” diyor. Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 63 BAĞIŞÇIMIZ “Böyle bir sahiplenmeyi başka nerede bulabiliriz?” “Evimde olsam bu kadar rahat edemezdim. Her şeyden öte büyük bir güvence altındayız. Örneğin, hastalanmaktan kaygılanmıyorum, çünkü çok iyi bakılacağımı biliyorum. Düşünün bazen Rezidansa geç geliyorum, anında arayıp, halimi soruyorlar. Böyle bir sahiplenmeyi başka nerede bulabiliriz?” D ört senedir Şenesenevler Rezidans’ta yaşayan Ülkü Bora, aynı zamanda bir seramik sanatçısı… Onun sanatçı kimliğiyle dairesinin bulunduğu koridora girdiğiniz an tanışıyorsunuz, çünkü Ülkü Hanım, Rezidansta yaşamaya karar verdiğinde yıllarca yaptığı seramik vazoları, bibloları, duvar süslerini de yanında getirmiş. Onların bir kısmını da koridorda sergiliyor. Bir tren kazasında oğlunu, ardından da eşini yitiren Ülkü Hanım, bu süreci çalışarak, sanatına ve Mevlana felsefesine sığınarak aşmış. Oğlunun, eşinin ve kendi adına Kartal’da birer okul yaptıran Ülkü Bora, semazen heykelleriyle donatılmış dairesinde, sorularımızı yanıtladı. Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz? 1941 Kocaeli doğumluyum. 1966’da Tatbiki Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun oldum. 1967’de evlenince Ankara’ya gittim. Eşim Devlet Tiyatroları Sanatçısı Gürbüz Bora idi. Ankara’da mimari seramik alanında çalışmalar yaptım. 1969’da, oğlum Burak doğdu. 1971’de İstanbul’a geldik. Kartal’da bir seramik atölyesi açtık. Orayı, fabrika haline getirdik ve “Ülkü Seramik” adıyla senelerce züccaciye imalatı yaptık. Fakat 1986’da oğlumu tren kazasında kaybettim. Ondan sonra her şey allak bullak oldu. Eşimle birlikte oğlumuzun adına okul yaptırmaya karar verdik. Fakat o esnada da eşim rahatsızlandı, ardından kanser ameliyatı geçirdi. Çok zor ve acı yıllardı. Bir yandan eşimin yaşam savaşına destek oluyor, diğer yandan oğlumun adını yaşatacak okulun inşaatıyla ilgileniyor öte yandan da fabrikayı idare ediyordum. Çok şükür ki arkama baktığımda eksik bir şey yapmadığım inancındayım. Ne yazık ki okul bitmeden eşimi de kaybettim. Bu kadar acıdan sonra hayata nasıl tutunduğumu soranlar oldu hep… Sanırım bunu yapıcı olmaya ve üretmeye borçluyum. Ben, üretmeye tutundum bir de manevi güce… 64 Darüşşafaka Rezidans / Mayıs’11 Manevi güç kaynaklarınızdan biri de gördüğüm kadarıyla Mevlana… Burak ortaokuldan mezun olduğunda bir ödev verilmişti, ben de bir semazen panosu yapmıştım. O zamanlar ne Mevlana ne de Mevlevilikle ilgim vardı. Oğlumu kaybettikten sonra uzun bir süre kimseyle görüşmek istemedim ve fabrikadaki odama çekildim. O süreçte bir şeyler yapmak için uğraşırken, elimden bir semazen çıkıverdi. Onlarla acımı unuttum ve bana çok büyük güç verdiler. Semazen heykelleri çoğaldıkça, sergi açma fikri doğdu. Oğlumun anısına Mevlana hazretlerinin türbesinde, 1987’de bir sergi açtım ve yaptığım semazenleri türbeye hediye ettim. Darüşşafaka ile yolunuz nasıl kesişti? Beş yıl önce Yakacık Rezidans’ı gezdim ve çok beğendim. Ancak o zaman annem hayattaydı ve birlikte yaşıyorduk. O nedenle gitmedim. Fakat annemi kaybedince çok yalnız kaldım. Artık yaşamım için akıllı bir seçim yapmam gerekiyordu. Önce Maltepe Rezidans’a gittim. Orayı da beğendim ama ben, şehrin daha fazla içinde olmak istiyordum. Burayı önerdiler, geldim, bu odayı gördüğüm an, “Tamam” dedim. Hemen işlemleri başlattım. Tabii dairemi, evim yapmam lazımdı. Onun için evimi buraya taşıdım, bütün dekorasyonu değiştirdim ve yaşamımı kolaylaştıracak şekilde yeniden dizayn ettim. Buradaki hayatı nasıl buluyorsunuz? Çok güzel... Hele de sosyal yanı güçlü biri olduğum için buradaki hayat bana gerçekten çok güzel geliyor. Çünkü burada hem arkadaşlıklar güzel hem de çok fazla etkinlik var. Bizleri sürekli gezmelere, tiyatroya, sinemaya, konserlere, alışveriş merkezlerine götürüyorlar. Eğer evimde kalsaydım, bunların hiçbirini yapamazdım. Bence burada yaşayanların hepsi çok ama çok şanslı. Çünkü burada bizlere sağlanan olanakları, evimizde asla bulamazdık. Ayrıca tüm personel bizlerin mutluluğu için elinden geleni yapıyor. Son derece iyimser, özverili, güler yüzlü, hiçbir şeyi aksatmadan çalışıyorlar. Her şeyden öte büyük bir güvence altındayız. Örneğin, hastalanmaktan kaygılanmıyorum, çünkü çok iyi bakılacağımı biliyorum. Düşünün bazen Rezidansa geç geliyorum, anında arayıp, halimi soruyorlar. Böyle bir sahiplenmeyi başka nerede bulabiliriz? BAĞIŞÇIMIZ “Yoğun ve tempolu bir yaşam sürüyoruz” “Urla Rezidans’ı düşünen, yaşamında buraya yer açmayı planlayan kişilere sesleniyorum: ‘Benim için daha erken’ diye düşünmeyin. Burası inzivaya çekilme yeri değil; bilakis yaşamı yeniden yakalama yeri. Elden ayaktan düşmeden buranın sefasını sürmek için erkenden gelin. Biz burada büyük bir aile gibiyiz.” E mekli öğretmen Gülten Ekinci, tam bir eğitim gönüllüsü… Bir yıldır Urla Rezidans’ta yaşayan Gülten Ekinci, 1938 doğumlu.. Sırf vatana millete iyi insanlar yetiştirmek için çalıştığını söyleyen Ekinci,"Öğretmenliğin en güzel tarafı yetiştirdiğim çocukların iyi yerlere geldiğini görmek. O yüzden emekli olsam da eğitime katkı koymaya devam ediyorum. Eğitime ve Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı’na yardımda bulunuyorum. Bir senedir Urla Rezidans’ta yaşıyorum. Allah her kuluna böyle bir yer nasip etsin. Dünyayı dolaştım, böyle güzel bir yer yok. Keşke sayısı çoğalsa” diyor. “Burada daha da gençleştim” Bir eğitimci olarak Darüşşafaka’yı yakından tanıdığını vurgulayan Gülten Ekinci, “Darüşşafaka, uzun yıllar boyu benim için sadece başarılı bir eğitim kurumuydu. Çok sonra komşumuzun küçük yaşta babasız kaldığı için sınavla Darüşşafaka’yı kazanıp, sonra da oradan mezun olmuş kızı aracılığıyla İstanbul’daki rezidansları, onlardan da Urla Rezidans’ı öğrendim. Başlangıçta gelecek kaygım ve korkum nedeniyle, sağlık yönünden destek ve bakım almak amacıyla rezidans bağışçısı olmayı seçtim. Fakat Urla Rezidans’ta yaşamaya başladıktan sonra fikrim çok değişti. Çünkü ben, burada daha da gençleştim” diye konuşuyor. Rezidanstaki yaşamının oldukça yoğun ve aktif olduğunu belirten Ekinci, vaktini nasıl geçirdiğini şöyle anlatıyor: “Bilgisayar ve teknolojik yenilikler ile sağlık başlıca ilgi alanlarım. Özellikle sağlık konusunda pek çok bilgiye sahibim ve daima yeni bilgilerin peşinden giderim. Bu nedenle rezidansımızda ayda iki kez rutin düzenlenen sağlık seminerlerini asla kaçırmıyorum. Alanında uzman kişilerin bize verdiği bilgiler, benim için çok kıymetlidir. Bizi daha sağlıklı kılmak adına yapılan sabah egzersizleri gibi, her tür etkinliğe mutlaka katılıyorum. Ayrıca hemen her gün rezidans dışında da bir etkinlik ya da gezi düzenleniyor. Hayatım boyunca gitmediğim kadar konsere, tiyatroya, sinemaya buraya geldikten sonra gittim. Yapılan geziler bize hem anı yaşatıyor hem de şehrimizi tanıtıyor. Rezidans dışanda organize edilen etkinliklere katılamadığım zamanları ise rezidans içindeki etkinliklerle değerlendiriyorum. Hobi kursları, eğitimler, sinema saatleri, kutlamalar... Kısacası, burada bizler çok yoğun ve tempolu bir yaşam sürüyoruz.” “Burası bir tatil sitesi” Ekinci’nin, Darüşşafaka Rezidanslarında yaşama konusunda hâlâ tereddüdü olan yaşıtlarına da bir çağrısı var: “Eski arkadaşlarım,‘Orada sıkılmıyor musun?’ diye sorduklarında şaşırıyorum, çünkü bizim burada sıkılmaya hiç vaktimiz kalmıyor ki... Bu nedenle Urla Rezidans’ı düşünen, yaşamında buraya yer açmayı planlayan kişilere sesleniyorum: ‘Benim için daha erken’ diye düşünmeyin. Burası inzivaya çekilme yeri değil; bilakis yaşamı yeniden yakalama yeri. Elden ayaktan düşmeden buranın sefasını sürmek için erkenden gelin. Biz burada büyük bir aile gibiyiz. Burası bir tatil sitesi. Bulunduğumuz yer doğanın içinde, her tarafımız manzara. Çalışanların saygısı, güler yüzü, dinamikliği bizim için büyük artı.” “Mezunları hep en iyi ve doğru yerlerde” Emekli öğretmen Ekinci, Darüşşafaka Eğitim Kurumları’na ilişkin ise şu değerlendirmeyi yapıyor: “Adını her geçen gün başarıyla daha da büyüten bir kurum. Benim burasıyla tanışmamı sağlayan Darüşşafakalı kızımızdan da bildiğim kadarıyla hiçbir zaman öğrencisinden emeğini, zamanını esirgemeyen, üniversitede bile yardıma desteğe devam eden, mezunları hep en iyi ve en doğru yerlerde olan, bununla da bizlere gurur veren bir eğitim kurumu...” Mayıs’11 / Darüşşafaka Rezidans 65 Türkiye’nin aydınlık yarınlarına yatırımın yolları… Darüşşafaka, ülkemizin önde gelen kurumları ile Türk halkının değerli katkılarıyla sağladığı gelirin tümünü eğitim amacıyla kullanıyor. Bu nedenle, her bağış Türkiye'nin aydınlık yarınlarına yapılan bir önemli bir yatırımdır. 24 saatini Darüşşafaka'da geçiren bir öğrencinin gereksinimleri düşünüldüğünde Darüşşafaka Cemiyeti’ne yapılan her bağış, kuruluşundan bugüne yedi bine yakın öğrencinin geleceği oldu ve olmaya devam edecek. Bağış yöntemleri: Tümü eğitime destek sağlamak amacıyla yapılan bu gelir aktarımlarının hukuki ve maddi olarak farklı yöntemleri bulunmaktadır. bağışlayabilir. Bağışçı, intifa hakkını saklı tutması halinde vefatına kadar gayrimenkulde oturabilir veya onu kiraya verebilir. Bağışçının vefatı halinde, intifa hakkı kendiliğinden sona erer. 1. Bağış: Bağış yapmak isteyen kişi yaşarken, sahip olduğu taşınmaz mallarını (bina, daire, dükkan, arsa gibi gayrimenkuller) veya taşınır mallarını (nakit para, banka mevzuatı, hisse senedi, yatırım fonu gibi menkul kıymetler ile tablo, antika eşya, ziynet, mücevher gibi kıymetli mallarını) veya ekonomik değeri olan bir hakkı (kira, telif hakkı gibi gelir getiren haklar) Cemiyet’e bağışlayabilir. Bağış belirli şartların ve yükümlülüklerin Cemiyet tarafından yerine getirilmesi koşulu ile de yapılabilir. Şartlı bağışa bir örnek, Sait Faik’in Burgazada’daki evini müze olarak kullanılmak üzere bağışlamasıdır. Bağışlama sözleşmesi, hayatta olan kimseler arasında yapılan ve bir kimsenin malının tamamını veya bir kısmını karşılıksız olarak diğer bir gerçek veya tüzel kişiye temlik ettiği bir tasarruf şeklidir. Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip ve sağ olan herkes bağışlama tasarrufunda bulunabilir. Bağışlayan, gayrimenkulün mülkiyet hakkı Cemiyetimize intikal ederken, intifa(kullanım) hakkını saklı tutabilir veya bir başkasına 2. Vasiyet Bağışı: Vasiyet bağışı kişinin vefatı durumunda geçerlilik kazanacak olan bir bağış türüdür. Vasiyetçi yaşadığı sürece mallarını dilediği şekilde değerlendirebilir, satabilir veya vasiyetinden vazgeçebilir. Vasiyet bağışı yapabilmek için kişinin ayırt etme gücüne sahip ve onbeş yaşını doldurmuş olması gerekir. Vasiyetname noter huzurunda resmi olarak veya miras bırakanın el yazısı ile ya da sözlü olarak yapılabilir. Bağışçı, vasiyetnamesine Cemiyet tarafından uygulanacak özel talepler de ekleyebilir. Örneğin, cenazesinin Cemiyet tarafından kaldırılmasını, mezarının bakımını veya her yıl dua okutulmasını vasiyetnamesine şartlar olarak ekleyebilir. Darüşşafaka Cemiyeti tarafından bağışçılara hukuki danışmanlık hizmeti de sunulmaktadır. Sorularınız için: Darüşşafaka Cemiyeti Bağışçı İlişkileri Sorumlusu Nuray Apaydın 0212 276 50 20 nuray.apaydin@darussafaka.org