sayfa 2
Transkript
sayfa 2
BirGünPAZAR FİKİR Sméagol ve Gollum aslında birdir. Yani Gollum diye bildiğimiz karakterin ismi Sméagol’dur. Sméagol, bir cins Hobbit, Orta Dünya’nın en barışcıl halkından… Kendi halinde bir yaşantısı vardır Sméagol’un, ta ki doğum gününde ‘Tek Yüzük’ karşısına çıkıncaya kadar. Gördüğü andan itibaren büyüsüne kapıldığı bu yüzük onun kıymetlisi olur. Sméagol, kıymetlisini kaybetmemek için birçok şeyi yapabilecektir. Kuzeni Deagol’u öldürür. Yüzüğün elinden gitmemesi için azami tedbirli olmalıdır. Çok korkak, bir o kadar da dirençlidir. Köyünden ayrılıp tek başına dağların altında bir mağarada yaşamaya başlar. Yalnızdır, artık insanlıktan (Hobbit’likten) çıkmıştır. Yüzüğe sahip olmak, içindeki kötüyü canlandırır, yıllar içersinde başkalaşım geçirir, ve konuşurken çıkardığı yutkunma sesi yüzünden ismi artık Gollum’dur. Yani Sméagol, Gollum’a dönüşür. Yüzüklerin Efendisi’nin başkahramanlarındandır. Yüzük de başkahramandır. Yüzük, mutlak gücü simgeler; her kimin eline geçerse, ona neredeyse sonsuz hayat verir. Hüküm Dağı’nın ateşlerinde dökülmüş bu yüzük, “her şeye hükmedecek tek yüzük”tür. Yüzüğü Sauron dökmüştür; mutlak kötülüğün temsilcisi. Ama Sauron ancak yüzükle cisimleşir; yani mutlak güce sahip değilken mutlak kötü tam fark edilemez. Varlığı devam eder, ama eksik ve görünmezdir. Mutlak kötülük tamamlanabilmek için mutlak güce ihtiyaç duyar. Güç, aslında her zaman kötü de değildir. Örnegin, Galadriel, Elflerin kraliçesidir ve elbette güç ve iktidar sahibidir. Ama mutlak iktidar peşinde değildir Galadriel. Ona yüzüğe sahip olma fırsatı sunulduğunda, bunu istemez. Mutlak gücün onu nasıl değiştireceğini bilir. Mutlak güç, sınırsız iktidar demektir. Ve Elflerin kraliçesi bilgelik göstererek, sınırsız iktidarı reddeder. Bu, bize şu mesajı da verir: Demek ki, güç ile mutlak güç farklıdır, ve mutlak güç hırsından sakınabilen liderler vardır. Ama çoğu kişi bunu yapamaz, yüzüğü reddedemez. Kitapta, yüzüğe sahip olan altı kişiden hiçbiri yüzüğün cazibesinden kendini alamaz. Yüzüğün sahipleri üstündeki etkisi çok kuvvetli ve kötüdür, ama bu kötü etki kendini herkeste farklı şekilde gösterir. Yüzüğü, asıl sahibi Sauron’un elinden alan İnsanların kralı Isildur, yarı-Elf kral Elrond’un tüm ısrarına rağmen, yüzüğü yok etmeye yanaşmaz. Hırsına yenik düşer; yüzüğü iktidarı için kullanmak ister. Ama Gollum, mesela, Isildur’dan farklı olarak, elin- deki bu mutlak gücü kullanmaya hiç niyet etmez. Yüzüğü, ne Orta Dünya hükümdarlığı, ne servet, ne daha iyi bir yaşam için kullanmaz. Kıymetlisini kaybetme korkusu onu en zavallı hayatı yaşamaya iter. Tek istediği, kendi başına, bir mağarada, ama ilelebet mutlak güce sahip olduğu bilgisiyle yaşamaktır. Bu bize şunu anlatır: İktidarını hiçbir şey için kullanamayacak kişilikte olanlar bile elindeki iktidardan vazgeçemez; kendi başına çürümek pahasına. Frodo Frodo’nun yüzükle ilişkisi de çok dikkate değerdir. Keza Frodo’nun önemli bir misyonu vardır; Sauron’un yüzüğü ele geçirmemesi için yüzüğü yok etmek. İnsanlığın kurtuluşu için mutlak gücün sonsuza kadar ortadan kaldırılması gerekir. Çünkü mutlak kötünün eline mutlak güç geçtiğinde sonuç felakettir. Bunu ancak çok güvenilen biri yapabilir, yakınlarının gözetimi, desteği ve yardımıyla. Bu, Frodo’dur. Frodo önce yüzüğü -yani mutlak gücü- bulmalı, onu yok edebileceği yere kadar taşıyabilmeli ve ortadan kaldırmalıdır. Bu, kötülüğün bitişi olacaktır. Ama o an geldiğinde, Frodo ele geçirip, parmağına takmadan o kadar yol boynundaki zincirde taşıdığı yüzüğü çıkarıp ateşe atacağına, parmağına geçiriverir. Yüzükten vazgeçemez. Ve, işin doğrusu, yüzük için hayatından zaten vazgeçmiş olan Gollum’un saldırısı olmasa, Frodo yüzükten hiç kurtulamayacaktır. Yüzük, Gollum ve Frodo arasındaki kavgada yok olur. Her ikisi de başlangıçta iyilerdir aslında. Ama mutlak güç hırsı ruhlarını ele geçirdiğinde canları pahasına mücadele ederler. Yüzük, Frodo’nun parmağı ve Gollum’la beraber Hüküm Dağı’nın ateşine düşer ve ilelebet kaybolur. Gollum da, Sméagol de artık yoktur; Frodo ise bir uzvunu yitirmiştir. ‘Dokuz parmaklı kahraman Frodo’, canı pahasına, dünyadaki zulmü bitirmek için yola çıkmıştır. Bunun için çok uğraşmış, içinde ve dışında çok savaş vermiştir. Yüzüğün, yani mutlak gücün yok olması aşamasında nefsine yenilse ve yüzüğü ortadan kaldıracak hareketi kendisi yapamasa da, amaç hasıl olmuştur. Frodo bağıra basılır. Ama yüzük onda olduğu süre boyunca epeyce örselenmiş, hem ruhsal, hem bedensel olarak çökmüştür. Aslında kısa da süren bu yolculukta en yakınlarına güvenini kaybetmiş, yalan söylemiş, etrafındakileri kırmıştır. Ve üstüne, gücün cazibesine yenik düşmüştür. (Peki ya Gollum? 500 yıl bu cefaya bir mağarada katlanan Gollum, sahi, ne kadar kötüdür?) Yüzük o mücadelede yok olmasa, Frodo’nun yüzükten kurtulması mümkün olmayacaktır ve dönüşeceği şey Gollum’dur; bunu biliriz. Çünkü mutlak güç, insanı ele geçirir ve yozlaştırır. Fakat burada fark etmemiz gereken bir şey daha: mutlak gücün yaratıcısı Sauron dışında mutlak kötü yoktur kitapta. Herkesin içinde iyi ve kötü vardır, ve koşullara göre biri veya diğeri ortaya çıkar. Gollum’un içindeki Sméagol de aslında hiç yok olmamıştır. Sauron Gollum’un içinde iyi bir taraf hep vardır; ona, arkadaşlığı, sevgiyi hatırlatır. Gollum ve Sméagol birbiriyle tartışır; bitmeyen bir çatışma yaşarlar. Ona iyi davranan biri olduğunda (Frodo gibi) bundan etkilenir, yumuşar; içindeki kötünün başkasına zarar vermesine engel olmaya çalışır. Ama sahip olduğu mutlak iktidar gücü o kadar büyüktür ki, büyüsünden kurtulamaz. Ara ara yüz üstüne çıkan bu iyi taraf ve çatışan iç seslere rağmen, mutlak gücün getirdiği kötülük ağır basar. Sauron, Saruman, Solucandiller ve Jung Gollum, hiç kullanılmayacak olsa bile o mutlak güce sahip olmanın insanı nasıl zedelediğinin bir simgesidir. Ama Gollum, Sauron değildir. Sauron, bütün Orta Dünya’ya sahip olacak, her şeyi yakıp yıkacak, özgür halkları yok edecek ve geriye kalan tüm halkları köleleştirecek bir yarı tanrıdır. İhtiyacı olan tek şey mutlak iktidardır. Yani Sauron, görüp görülebilecek en büyük felakettir. Sauron’un kudretini fark edip, hizmetkarı olan ama yüzüğün kendisine yar olmayacağını bilip peşinde koşmayanlar da vardır; Saruman gibi. Saruman gibiler sadece iktidara biat ederler. Bir önemli nokta daha: Yüzük Gollum’la beraber yer altındayken bile aslında hep vardır, sadece biz görmeyiz. Bazen bir acizin elinde, bazen bir kahramandadır. Dönem dönem el değiştirir... Ama yüzük yer altında olsa da, bu dünyada olduğu sürece Saruman’ın eline geçme ihtimali her zaman vardır. Bunları bilip de Dr. Çiftçi’nin yaptığı teşbihe katılmak bana güç geliyor. Mutlak güç ve mutlak kötülüğün gölgesi Orta Dünya’dan çıkıp buralara kadar yayılırken, bunu mağarasından çıkamayan ve yüzüğü kendisi için hiç kullanmayan Gollum garibine bağlamak mümkün mü? Bunları düşünmeyi ve konuşmayı ben de Dr. Çiftçi gibi severim. Kişilik gelişimi dersinde Jung’u anlatırken Star Wars’tan, Yüzüklerin Efendisi’nden ve hatta Simpsonlardan söz etmeden, Jung, Joseph Campbell ve George Lucas bağlantılarını kurmadan olur mu? Anayı, çocuğu, bilgeyi, üç kağıtçı dalavereciyi, tamlığı, uyumu, içimizdeki kadını erkeği, iyiyi kötüyü düşünmeden, olur mu? Olmaz. Sadede gelirsek; Sauron’u görmezden gelip, Saruman’ları atlayıp, Solucandillerin medyayı esir alan fısıltılarını duymayıp, İsengard zindanlarında beslenen Orklar memleketi darmaduman ederken, Gollum’a yüklenmek ayıp olur. Ama teşbihte hata da olmaz. Kusurumuz varsa affola. 6Aralık2015PAZAR 13