Kurban Bayramınızı Kutlar Esenlikler Dileriz
Transkript
Kurban Bayramınızı Kutlar Esenlikler Dileriz
Yeni Başhemşiremiz Görevine Başladı... Organ Bağışı ve Organ Nakli Diş ve Dişeti Sağlığı ve Gebelik Çocuklarda Gece Yatak Islatma (Enürezis nocturna) Yanık Tenli İnsanlar Ülkesi: ETİYOPYA Balık Bir Kültürdür Nasıl İşitiriz? İnsan Sağlığı ve Etkileyen Faktörler Gözlükleri Kırdım, Ohh Bee Dünya Varmış Kurban Bayramınızı Kutlar Esenlikler Dileriz... Bayrampaşa Devlet Hastanesi Adına Sahibi Op. Dr. Fahrettin ÖZKAN Yayın Kurulu Op. Dr. Ali ÖZER Hatice AKGÜN Zehra Baltacı SELVİ Sümeyye SAYILIR Yayın Koordinatörü Op. Dr. Fahrettin ÖZKAN Tasarım - Grafik www.LimraAjans.com 0532 747 60 60 Baskı - Cilt Mavi Ofset Matbaacılık Yazılarınızla bültene katkıda bulunmak isterseniz hastanemizin web sitesini ziyaret ederek mail yollayabilir yada Hasta Hakları birimine teslim edebilirsiniz. Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. Hastane içi iletişimi sağlamak amacıyla düzenlenen bülten Bayrampaşa Devlet Hastanesinin ücretsiz yayınıdır. Adres: İsmetpaşa Mah. Kenar Sk. No: 22 Bayrampaşa – İSTANBUL Telefon: 0212 5676774 Faks: 0212 5443594 Web Adresi: www.bayrampasadh.gov.tr Bülten tamamıyla reklâm gelirleri ile bastırılmaktadır. Reklâmların sorumluluğu reklâm verene aittir. Sağlıklı olmak, bedensel ve ruhsal bir bütünlük içinde algılanmalıdır. Sağlıklı bir yaşam için pek çok faktörün bir arada olması gerekir. Doğru beslenme, düzenli egzersiz, stresle başa çıkabilmek, hayata umutla ve olumlu bakabilmek sağlıklı bir yaşamın zeminini hazırlar. Bayrampaşa Devlet Hastanesi olarak temel ilkemiz; bilimsel ve teknolojik gelişmeler ışığında elimizden geldiğince, insanlarımızın yaşam kalitesini yükselterek sağlıklı kalabilmelerine katkıda bulunmak ve sağlık sorunlarına en kısa sürede, en doğru çözümü üretmektir. Başarı ancak; bilgili, deneyimli, güler yüzlü, samimi ve işini seven bir ekiple mümkün olmaktadır. Ekip çalışmasına olan inancımız; çağdaş teknolojinin imkanlarını yanımıza alarak, insan sağlığında yüksek standartlara ulaşma amacımıza kolaylık sağlamaktadır. Amacımız; hasta haklarına saygılı ve etik değerleri benimsemiş bir hastane olarak bugüne kadar sağladığımız güvene dayalı iletişimi sürdürmek, teknolojik ve bilimsel gelişmeleri hastalarımızın hizmetine sunmak, hasta memnuniyetini sağlamak, çalışanlarımızla bütünleşerek halkımıza, layık olduğu sağlık hizmetini sunan bir kuruluş olarak yolumuza devam etmektir. Ancak bu hizmetimizi yürütürken sağlığını korumaya çalıştığımız ve hastalıklardan kurtarmaya çalıştığımız insanlardan da şiddet değil saygı beklemek hakkımızdır sanıyorum, unutmayalım tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır. Geçen bir yıllık sürede hastanemizde kurumsal performans ve kalite çalışmalarımız hız kesmeden devam etti. Yine yılan hikayesine dönen inşaatımız, (eski firmanın iflas etmesi sonrasında) yeni ve güçlü bir firma tarafından, nihayet hızlanmış ve A Blok ve prefabrik poliklinik binasının 1 ay içinde, diğer binaların (B ve C Blok) ise, 6 ay içinde bitirilmesi hedeflenmektedir. Yani 2012 yılı ilkbahara girerken hastanemiz inşaatlarının bitmiş olacağını tahmin ediyoruz. Dergimizin 7.Sayısının hazırlanmasında emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür eder, yazı konusunda desteklerinizi bekleriz. Ayrıca ‘Kurban Bayramınızı’ tebrik eder esenlikler dilerim. Sağlıcakla kalın... Op. Dr. Fahrettin ÖZKAN Baştabip Reklâm rezervasyon: 0212 501 58 00 Bayrampaşa Sağlık Hizmetleri Yardımlaşma Derneği 1 Başhemşiremiz Görevine Başladı... Yeni MERHABA; Ben Başhemşire Hatice AKGÜN H astanemize birsüre önce atandım. Florance Nightingale Hemşirelik Yüksek Okulu 1973 yılı mezunuyum. 8 yıl Okmeydanı E.A.H ‘de ameliyathane sorumlu hemşiresi ve başhemşire yardımcısı olarak görev yaptıktan sonra 28 yıl Şişli Devlet Hastanesinde başhemşire olarak görev yaptım. Başhemşirelik olarak, çalışma ortamında; iletişim, karşılıklı saygı ve sevginin önemini bilerek; huzurlu ve kaliteli bir hizmet ortamını yaratmaya hedefliyoruz. Bir sağlık çalışanının işte geçirdiği zaman oldukça uzun olmaktadır. Mesleğimizin vicdani durumu nedeniyle iş dışında da hastane ortamı gibi yaşamak durumundayız. Birbirini anlayarak dayanışma içinde çalışılan bir ortamda, birbirimize destek vererek, sorunların üstesinden daha rahatlıkla gelebileceğimiz kanaatindeyim. Bunun için karşılıklı iletişim kurabileceğimiz fırsatlar yaratmalı, sorunlarımızı birbirimize destek olarak halletmeliyiz. Hastanemizin kalite politikası ve hedeflerine uygun olarak en iyi hemşirelik bakımını sunmak durumundayız. Hem hastalarımız, hem de diğer çalışanlarımız ile sağlıklı iletişim kurarak, sorunları doğru tespit etmemiz, kaliteli bir hizmet için çok önemlidir. Bu sorunların çözümü, içinde bulunduğumuz sistemin doğru işlemesi ile çalışma ortamında kuracağımız iletişimin sağlıklı ve güvenilir olmasına bağlıdır. Çalışma arkadaşlarımızın oturmuş bir kalite sisteminin getirdiği huzuru hissedebilmesi, onların çalışma şevkini artıracaktır. Bunun yanı sıra; çalışanlara yönelik; sağlık dışı ortak bazı sosyal aktivitelerin düzenlemesinin de (gezi, piknik, konser vs.) iş ortamındaki sıkıntılarımızı azaltacağı kanaatindeyim. Böylece daha sağlıklı dostluklar kurulacaktır ve çalışma ortamımız daha sevimli bir hal alacaktır. Bunun için de hayatımızın her anının değerli olduğunu bilerek, her dakikayı en güzel şekilde değerlendirmeliyiz. Bir hastayı dinlerken gülümsemek, bazen elini tutmak, bir çay molasında arkadaşlarımızla dertleşmek, sorunu olan bir arkadaşımızın sorunu ile ilgilenebilmek, çalışma ortamımıza da, yaşantımıza da renk katacaktır. Hastanemizin genel hastane standartlarının üzerinde olduğunu görmekten, bir aile havasını sezinlemekten mutluluk duyuyorum. Yenilenen birimlerimiz, yeni açılacak ünitelerimizle, ilimizin en iyi hastanelerinden olacağımız kanaatindeyim. Böylece sağlıklı, kaliteli, üretken bir sağlık hizmeti sunacağımıza ve hedeflerimize bir bir ulaşacağımıza inancım tamdır. Tüm görev arkadaşlarıma, sağlıklı, neşeli, huzur dolu günler ve mutlu bayramlar diliyorum. Saygılarımla. Başhemşire Hatice AKGÜN 2 Op. Dr. Ali ÖZER / Başhekim Yardımcısı Organ Bağışı ve Organ Nakli O rgan Bağışı; organ yetersizliği olan kişilere; sağlıklı bağışçıların kendileri tarafından veya beyin ölümü gerçekleşmiş hastaların yakınları tarafından bağışlanan organların naklidir. Organ nakillerine ilk olarak 1960’lı yıllarda karaciğer ve böbrek nakilleri ile başlanmıştır. Transplantasyonda tıbbi etik sempozyumu ilk olarak 1966 yılında Londra da yapılmış ve yoğun tartışmalara neden olmuştur. Zaman geçtikçe nakillerin de hızla artması ile toplumun bu konuda bilinçlenmesi, genel ve dini etik aynı oranda bir paralellik göstererek; nakillerin çeşitlerinde ve sayıların artmasında etkili oldu. Bu konu üzerinde, ülkemizde ve tüm dünyada titizlikle durulmakta ve yaşama imkanı olmayan hastaların sağlam organlarıyla bir başkasına hayat vererek, adeta, ölen kişinin bir başkasının vücudunda yeniden yaşaması kalanlarına da büyük bir onur vermektedir. Ayrıca bu konuda; Diyanet İşleri Başkanlığımızca yapılan açıklamada da, organ bağışı ve naklinin dini yönden hiçbir mahzuru olmadığı belirtilerek, hatta bu durumun oldukça hayırlı bir iş olduğu da belirtilmiştir. Beyin, tüm organların birbirleriyle uyum içinde çalışmasını sağlar. Beyin ölümü beyin ve beyin sapının fonksiyonlarının geri dönüşümsüz olarak kaybolmasıdır. Bu nedenle beyin ölümü gerçekleştiğinde kişi tıbben ölü kabul edilir. 72 saat içinde organ bağışında bulunulmazsa hasta destek cihazlarından ayrılır. Dünyanın her yerinde hukuki uygulama böyledir. Bitkisel hayatta beyinin tüm üst merkezleri harap olduğundan, beyin ölünce öncelikle konuşma ve istemli kas hareketleri işlevlerini yapamaz. Ancak hasta tıbbi olarak hayattadır. Bu hastalar böylece aylarca ya da yıllarca yaşayabilirler. Bitkisel hayattaki insanların organları asla organ naklinde kullanılmaz. Yani beyin ölümü bitkisel hayat değildir. En Çok Nakli Yapılan Dokular: Kalp Kapağı - Kornea - Kemik - Kemik İliği - Deri En çok Nakli Yapılan Organlar: ORGAN BAĞIŞI ÜÇ TÜRLÜ YAPILIR. a) Canlıdan Organ Bağışı: Kişinin vücutta iki tane olan organlardan birini ( böbrek ) ya da bir organın yarısını (karaciğer) 1. Derece akrabalarından birine bağışlamasıdır. b) Beyin Ölümü Gerçekleşen Kişiden Organ Bağışı: Kişiler organlarının bağışlanması için organ bağış kartı doldurmuşlar ise 1. derece yakınlarınında onayı alınarak beyin ölümü gelişen trafik kazası veya beyin kanaması gibi ani gelişen ve yoğun bakım gerektiren hastalarda kalp durmadan önce organların alınarak, başka hayatlara can verilmesidir. c) Ölüden Organ Bağışı: Gözün kornea tabakası gibi kan ile beslenmeyen organlar hasta öldükten sonra da hasta yakınlarının rızası ile alınabilir. ORGAN BAĞIŞI İÇİN BAŞVURULMASI GEREKEN YERLER : a) İl Sağlık Müdürlükleri b) Sağlık Grup Başkanlıkları c) Tüm Hastaneler d) Organ Bağışı İle ilgilenen Dernekler KİMLER BAĞIŞTA BULUNABİLİR? 1979 tarih ve 2238 sayılı yasa gereği organ bağışı yapılabilmesi için 18 yaşını doldurmuş olmak ve bu dileği iki tanık huzurunda sözlü olarak yapmak, ayrıca bunun bir hekim tarafından tasdiki yeterli olacaktır. Beyin ölümü sonrasında organ nakli için “Doku ve Organ Bağış Belgesi” yanında 1. Derece hasta yakınlarının onayı da mutlaka zorunlu ve gereklidir. ORGAN ALIMI NASIL GERÇEKLEŞTİRİLİR? Beyin ölümü kararı 4 uzman hekim ( Kardiyoloji, Nöroloji, Beyin Cerrahisi, Anesteziyoloji) tarafından verilir ve buna dair rapor hazırlanır. Yakını yanında olmadan ölmüş birinin cebinden organ bağışı kartı çıksa bile organları bağış olarak alınamaz ve kullanılamaz. Böbrek - Karaciğer - Kalp ve Akciğer - Barsak - Pankreas 3 Dt. Mehmet Nedim GÜRSEL / Diş Hekimi Diş ve Dişeti Sağlığı ve Gebelik Hamilelik bir hastalık hali değil aksine sağlıklı olmanın göstergesidir. Nasıl sağlıklı bir kişinin durup dururken dişini kaybetmesi beklenmezse; anne adayı da basit kurallara uyduğu takdirde diş kaybı ya da diş eti sorunları yaşamayacaktır. Dişler son derece kalsifiye olmuş dokulardır. Hamilelik sırasında halk arasındaki yanlış inanışın aksine; bebek için gerekli olan kalsiyum alışverişi dişlerden değil kemiklerden olur. Tüm bunlara rağmen anne adaylarının hamilelikleri süresince diş çürüklerinden ve özellikle diş eti sorunlarından yakındıkları bilinir. Hamilelik planlayan kişilerin hamilelikten önce varsa diş çürüklerini ve tedavilerini yaptırmaları gereklidir. Hamilelikte çürük dişler, erken doğuma, bebeğin düşük kilolu doğmasına neden olur. Ağız ve diş sağlığı bozuk olan hamilelerde erken doğum ve düşük yapma oranı, sağlıklı bireylere göre daha fazla bulunmuştur. Diş bakımı Diş çürüklerini ve diş eti hastalıklarını önlemek için yapılması gereken en önemli iş dişleri fırçalamak, dişlerin arasını temizlemek ve çalkalamaktır. Hamile olunması, ekstra bir diş bakımı gerektirmez. Hamilelikte Diş ve dişeti problemleri Gebelik sırasında anne dişlerinden kalsiyum kaybı ve her hamilelikte annenin bir dişini kaybedeceği yanlış bir inanıştır. Fakat hamilelik sırasında ağız sağlığında bazı değişikliklerin olacağı da bir gerçektir. En önemli değişiklik östrojen ve progesteron hormon düzeylerindeki değişmeler olup, bu durum da dişler üzerindeki plak birikiminin artması ile bağlantılıdır. Eğer plak uzaklaştırılmazsa dişeti iltihabına (gingivitis) neden olur. Bu durum “hamilelik gingivitisi” adını alır. Bu tablo daha çok gebeliğin 3. ayından sonra hamile kadınların çoğunluğunu etkiler. Eğer gingivitis zaten 4 mevcutsa hamilelik sırasında şiddeti artabilir ve tedavi edilmezse ilerleyebilir. Hamile kadınlarda aynı zamanda diş eti büyümesi riski de vardır. Dişeti büyümelerinin irritasyonu sonucu iltihabi lezyonlar oluşabilir. Genellikle kendi haline bırakılmakla beraber, hastaya rahatsızlık veriyorsa veya çiğneme, fırçalama ve diğer ağız bakımı işlemlerini engelliyorsa diş hekimi tarafından alınmalıdır. Dişler gebelik sırasında daha çabuk mu çürür? Gebelik döneminde annenin dişlerinden kalsiyum çekildiği ve bu nedenle “her bebeğin anneye bir diş kaybettireceği” inancı kesinlikle doğru olmamakla birlikte. Hamilelik döneminde vücuttaki dengenin bozulması dişlerin çabuk çürümesine uygun bir ortam yaratabilir. Bu dönemde dişlerin daha çabuk çürümelerinin nedenleri şunlardır; hamilelikte abur cubura aşırı istek belirmesi ve bunlar yendikten sonra diş fırçalamanın ihmal edilmesi, ilk aylarda görülen kusmalardan sonra ağız bakımına yeterince özen gösterilmemesi, gebelik hormonlarının etkisi ile dişetleri daha hassas olan ve çabuk kanayan annenin bu nedenle dişlerini fırçalamaktan kaçınması. Bebeğin diş sağlığı için alınması gereken önlemler var mıdır? Bebeğin diş gelişimi anne karnında başlar. Bu dönemde anne; hem kendi sağlığı hem de bebeğinin diş gelişimi için dengeli beslenmeye dikkat etmelidir. Diş sağlığı için protein, A vitamini (et, süt, yumurta, sarı sebze ve meyveler), C vitamini (narenciye, domates, çilek), D vitamini (et, süt, yumurta, balık) ve kalsiyumdan (süt ve süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler) zengin gıdaların yeterince alınması gerekir. Bunun yanı sıra, bilinçsiz ilaç kullanımından da kaçınılmalıdır. Kullanılan ilaçlar bebeğin diş sağlığının yanı sıra genel vücut gelişimini de olumsuz yönde etkileyebilecektir. Bebeğin diş sağlığı konusunda bilgili olmak; çocuğunuzun ömür boyu sağlıklı dişlere sahip olmasında ilk basamaktır. Hamilelik sırasında diş tedavisi yapılabilir mi? Hamilelikte bebeğin organ gelişim evresi olan ilk üç ayında büyük çaplı diş tedavisinden özellikle kaçınılmalıdır. Tedaviler mümkünse ertelenmelidir. Diş ya da diş eti iltihabı gibi acil durumlarda, var olan iltihabın bebeğin gelişimini dental tedavinin olumsuzluklarından daha fazla etkileyebileceği düşüncesi ön plana alınmalı ve zorunlu durumlarda kadın doğum uzmanlarının önerileri doğrultusunda tedavi yapılmalıdır. Son üç ayda tedavi için gerekli olan pozisyonları rahat alamaması ve koltukta uzun süre oturamaması nedeni ile diş tedavisi yaparken anne rahatsız olabilmektedir. Bu nedenle mecbur kalınmadıkça bu tedaviler doğum sonrasına bırakılabilir. tedavisi gibi acil olarak tedavi edilmesi gereken durumlarında, çekinmeden diş hekimine gidilmelidir. Diş hekimi, bebeğe zarar vermeyen ilaçlarla tedaviyi sağlayacaktır. Hamilelikte ikinci üç aylık dönem: Bu dönem, hamilelik sonuna kadar ertelenmesi uygun olmayan diş çekimi, dolgular, kanal tedavileri vb. pek çok tedavinin yapılması için en uygun olan dönemdir. Hamilelikte üçüncü üç aylık dönem: Bu dönemde bebek anne karnında oldukça büyümüştür ve doğum yaklaşmıştır. Aynen ilk üç aylık dönemde olduğu gibi, acil tedaviler dışında diş hekimi müdahale etmeyecektir. Hamilelikte ilk üç aylık dönem: Bu dönem bebeğin çok hassas olduğu bir dönemdir. Gereksiz müdahaleler düşüğe sebep olabilir. Fakat ağrıya sebep olmuş ve/ veya müdahale edilmediği takdirde daha çok zarara neden olabilecek durumdaki dişlerin çekim, kanal Astım ve Bronşite Karşı Tuz Mağarası Tedavisi Nahçivan’da 1974’ten beri faaliyette bulunan Tuz Mağarası, Sovyetler Birliği döneminde ülkenin tuz ihtiyacını karşılamak için kullanılırken bugün tuz dağının altında oluşturulan rehabilitasyon merkezi bölgede şifa kaynağı. Türk işadamları sağlık turizmi kapsamında bölgeye gelerek hem bu ülkeyi yakından tanıyor hem de yıllardır yaşadıkları astım, alerji ve bronşit gibi hastalıklara çare arıyor. Üst solunum yolları rahatsızlığı, astım, bronşit ve alerjisi olan hastalara hizmet veren merkezin içinde bölümlere ayrılmış çok sayıda mağara mevcut. Azerbaycan-Rusya-İran-Türkiye ve Avrupadan hastalar geliyor. Türkiye’den çoğunlukla gelenler ise işadamları. Tuzdağı Rehabilitasyon Merkezinde astım, bronşit gibi hastalıklara ilişkin tedavi uygulandığını belirtti. YILDA 2 BİN HASTA Birkaç ülkede tuz dağı mağarasının bulunmakla birlikte dünyanın tek yatay tuz mağarası olan Nahçıvan’daki bu mağaraya yılda yaklaşık 2.000 hasta gelmektedir. Ancak mağaraya bir kere girmekle tedavi olunamaz elbette. Ancak kısmi rahatlama olur. Verilen zaman dilimine uyan hastalarda iyi sonuç alınabilir. Mağaraya her astımlı alınmıyor. Böbrek taşı olanlar, tansiyon hastaları gibi hastalar bazı tetkikleri yapıldıktan sonra doktor gözetiminde alınıyor. 5 Op. Dr. Ömer KURT / Üroloji Çocuklarda Gece Yatak Islatma (Enürezis nocturna) Yatak ıslatma, çocuklarda sık görülen bir durumdur ve “enürezis” olarak adlandırılır. Sıklığı 7 yaşındakilerde %510 olan bu durum, çocukluk dönemindeki en yaygın durumlardan birisidir. Yıllık olarak kendiliğinden iyileşme oranı %15 olan bu durumun, nispeten selim bir durum olduğu kabul edilir. olması). Gece vakti idrar üretimi ile gece vakti mesane kapasitesi arasındaki dengesizlikten dolayı, mesane gece vakti kolaylıkla dolabilir ve çocuk ya mesanesini boşaltmak için uyanacaktır, ya da (uykudan uyanma bozukluğu varsa) uykuda altına işeyecektir. Bununla birlikte, 7 yaşında yatak ıslatan 100 çocuktan 7’si bu durumu erişkinlik dönemine taşıyacaktır. Çocuklara ağır bir psikolojik yük bindiren, özsaygısının azalmasıyla sonuçlanan stresli bir durum olduğu için, 6-7 yaşından itibaren tedavi edilmesi önerilir. Kendiliğinden iyileşme oranları küçük yaşlarda daha yüksektir ve tedaviyi gereksiz kılar. Enürezis, gece vakti idrarını tutamama (idrar kaçırma) semptomunu tanımlayan durumdur. Enürezis tanısı konulmadan önce, doktor tarafından eksiksiz bir hasta sorgusu alınması zorunludur. Bu durumla ilişkili herhangi bir idrar yolu şikayetinin varlığı, bu durumun başka bir işeme bozukluğunun sonucu geliştiği anlamına gelir. Aileden çocuğun durumuna ilişkin bilgiler alınarak tanıya ulaşılır. Gece yatak ıslatma gerçekten tek belirti ise, daha başka araştırma yapılmasına gerek yoktur. Bir işeme günlüğünün tutulması, gündüz vakti mesane işlevinin ve gece vakti idrar üretiminin kaydedilmesi tedaviye yol gösterecektir. Sabah vakti bebek bezlerinin tartılması ve sabah vakti boşaltılan idrar miktarının buna eklenmesi, gece vakti idrar üretimine ilişkin bir tahmin sağlar. Gündüz vakti mesane kapasitesinin Kaliteli uyku, çocuğun kaydedilmesi, yaşa göre normal değerlere oranla mesane kapasitesinin tahmin gelişiminde birinci edilmesini sağlar. derecede etkin, doğal bir olaydır. Belirtilerin daima mevcut olduğu ve hasta 6 aydan uzun bir dönemde kuru kalmadığı zaman, bu durum, “primer” olarak tanımlanır. Belirtisiz geçen 6 aylık bir ara dönem olduğu zaman ise durum “sekonder” olarak tanımlanır. Genetik olarak (kalıtsal - ailevi), enürezis, karmaşık bir bozukluktur. Bu durumun oluşumunda üç faktör önemli bir rol oynar: t(FDFƌESBSàSFUƌNƌOƌOZàLTFLPMNBT t(FDFNFTBOFOƌOƌESBSLFTFTƌ LBQBTƌUFTƌOƌOEàǵàLPMNBT ya da idrar kesesi aktivitesinin artması. t6ZBONBCP[VLMVǘVOVOPMNBTVZLVOVOÎPLEFSƌO 6 Çocukların çoğunda, yatak ıslatma ailevi bir problemdir, bu durumun görüldüğü çocukların çoğunun, aileden gelen bir yatak ıslatma öyküsüne sahip olduğu saptanır. Tedavi Gece idrar kaçırma sorunu olan çocukların tedavisinin, aile hekimine danışılarak üroloji uzmanları ve çocuk sağlığı uzmanları tarafından düzenlenmesi gerekir. Destekleyici tedavi önlemleri Yeme ve içme alışkanlıkları gözden geçirilmeli, gündüz vakti normal sıvı alımı vurgulanmalı ve uyumadan önceki saatlerde sıvı alımı azaltılmalıdır. Islak ve kuru geceleri belirten bir çizelge tutulmasınında başarı sağladığı gösterilmiştir. İlk önce, danışmanlık, bilgilendirme, olumlu pekiştirme ve çocuğun motivasyonunu arttırma (ve destekleme) yollarına başvurulmalıdır. Destekleyici tedavi hiçbir şey yapmamaktan çok daha iyidir ama iyileşme oranı anlamlı olarak yüksek değildir. Bununla birlikte, ilk başa çıkma yöntemi olarak destekleyici terapi yüksek bir öneri derecesine sahiptir. Eğer destekleyici önlemler başarılı olmazsa, daha ileri tedavi yöntemleri düşünülmelidir, bunların en önemli ikisi, ilaç ile tedavi ve alarm tedavisidir. Alarm tedavisi Alarm tedavisi, en yüksek öneri derecesine (A öneri derecesi) sahiptir. Bu, uyanma bozukluğu için en iyi tedavi şeklidir. Özellikle gece vakti idrar miktarı aşırı yüksek olmadığı ve mesane kapasitesi aşırı düşük olmadığı zaman, düşük nüksetme oranlarıyla birlikte %80’e varan ilk başarı oranları gerçekçidir. İlaçlar Gece vakti kaçırılan idrar miktarının yüksek olması durumunda, 1-40 µg’lik burun spreyi ya da 200-400 µg’lik tablet formunda bulunan desmopressin içeren ilaçlar ile %70’e varan başarı oranları elde edilebilir. Bununla birlikte, ilacın kesilmesinden sonra nüksetme oranları daha yüksektir. Mesane kapasitesinin düşük olması durumunda, antispazmodik ya da antikolinerjik (yani idrar kesesini gevşeten) ilaçlarla tedavi uygulanması mümkündür. Enürezis tedavisinde kullanılan imipramin içeren ilaçlar, ancak %50’lik bir tedavi oranı sağlar ve yüksek bir nüksetme etki oranına sahiptir. Gece idrar kaçırmasının yanında gündüz kaçırmasının da eşlik ettiği hastalar, yukarıdaki tedavilere cevap vermeyen hastalar ve gece kaçırmasına başka durumların; örneğin idrar yaparken yanma, sık idrara çıkma, idrar yolu enfeksiyonu, ailede diyabet, böbrek taşı olan hastalar üroloji uzmanları tarafından teşhis ve tedavi edilmedir. Para Büyüklüğünde Çip ile Hastalık Teşhisi ODTÜ; tıp tarihinde devrim niteliğinde bir buluşa imza attı. Üretilen DNA çipleri ile kanserden, babalık testine kadar yüzlerce hastalık laboratuvara gitmeden evde kan ve idrar örneğiyle tespit edilebilecek. Çip bu yıl içinde piyasada olacak. ODTÜ’lü öğretim üyesi Prof. Dr. Hüseyin Avni Öktem ve ekibi, yüzlerce tıbbi tahlilin tek bir test üzerinde yapılmasına imkan veren ‘DNA çipleri’ geliştirdi. Bu yıl içinde ilk ürünlerinin ticari olarak piyasaya sürülmesi hedeflenen DNA çipleri, yüzde 100 yerli bilgi birikimi ve iş gücü kulanılarak üretildi ve genomlardaki DNA dizilimlerinin birey bazında farklılıklar gösterdiğini, bunun da özgün tanı ve tespit sistemlerinin oluşturulduğunu dile getirdi. DNA çiplerinin, küçük bir yüzey üzerine sayısı on binlere kadar çıkabilen değişik gen dizilerinin belirli noktalara immobilize edildiği sistemler olduğunu aktaran Öktem, DNA çiplerinde cam slaytların, silikon ya da naylon membranların yüzey olarak kullanıldığını anlattı. PATENT BAŞVURUSU YAPILDI Çalışmaların uluslararası patent başvurusu yaptıklarını bildiren Öktem, şunları kaydetti: ‘DNA çiplerinin diğer bir kullanım alanı da oldukça yüksek teknoloji gerektiren çip-üstü-lab sistemleri. Bu sistemler normal koşullarda yüksek maliyetli ve kapsamlı laboratuvar altyapısı gerektiren tanı ve tespit çalışmalarının laboratuvar yerine bir kartvizit ve hatta 1 TL madeni para boyutunu geçmeyen yongalar üzerinde yapılmasına olanak sağlamaktadırlar. Çip-üstü-lab sistemleri sayesinde çok yakın bir gelecekte laboratuvara gitmeye gerek kalmadan idrar ve kan örneklerinin analizi, gıda maddelerinin sağlıklı olup olmadıklarının tespiti (örneğin GDO içerip içermediklerinin belirlenmesi gibi), içilecek suyun içerisinde sağlığa zararlı bakterilerin olup olmadığının tespiti gibi normalde uzun süreler alan testleri ev ortamında veya arazideoldukça kısa sürelerde yapmak mümkün olacaktır.” Çalışan protipleri de üretildi Çalışmalarının tamamının çalışır prototip aşamasını geçtiğini, ticari ürün fazında devam ettiğini bildiren Öktem, şu bilgileri verdi: ‘Şu an DNA çiplerinin çalışan prototiplerini ürettik. Bugüne kadar TÜBİTAKTEYDEB, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV), Bilim Teknoloji ve Sanayii Bakanlığı, EUREKA gibi fonlardan 7 Ar-Ge projemiz destek aldı. Günümüzde DNA çipleri, dünyada bir çok büyük firmanın gerek akademik ortamda, gerekse ticari olarak üzerinde çalıştığı bir alan. Bir çok farklı ürün çıkıyor ortaya, ABD’deki market değerinin gelecek yıllarda 5 milyar doları geçeği gösteriliyor. Aldığımız bilgilere göre bu alanda Türkiye’de çalışır prototip ve platforma sahip tek firmayız. Sadece Türkiye’de değil, dünya ölçeğinde rekabet edebilir ürünler geliştirmeye çalışıyoruz. Oldukça yüksek teknoloji ve bilgi birikimi gerektiren bu tarz entegre sistemler NANObiz Ar-Ge labortuvarlarında yüzde 100 yerli bilgi birikimi ve iş gücü kullanılarak hali hazırda üretilmekte ve araştırılmaktadır. Bu yıl içerisinde ilk ürünlerimizi piyasaya çıkartmayı hedeflemekteyiz.’ dedi. Ekibe başarılar diliyoruz. Basından 7 Uz. Dr. Ümit KURU Gezekalın Yanık Tenli İnsanlar Ülkesi ETİYOPYA Etiyopya’nın başkenti olan Addis Ababa’dan başlayarak, güneyinde yer alan Omo vadisi kabilelerine doğru 10 gün sürecek olan bir gezi yaptık. Bu bölgeler ulaşması oldukça zor olan bölgeler ancak turizm yönünden bir o kadar da bakir olan yerler. Anlamı “Yanık tenli insanların yurdu” olan Etiyopya, 1100000 km2 ve 85 milyona yakın nüfusa sahip bir ülke. Afrika ülkeleri içinde, büyük devletler tarafından neredeyse hiç istila görmemiş tek ülke özelliği taşımasına rağmen, fakirlikte dünyanın sondan 4 veya 5. Ülkesi konumunda. Gezimiz boyunca insanları fakir olarak gördük ama aç insan da görmedik. Belki de gezdiğimiz bölgelerin özelliğindendi. Afrika’nın en sulak ülkesi olmasına rağmen, alt yapısının sıfır derecesinde olması nedeniyle, halkının ellerde bidon derelerden su taşıması ne acı bir gerçek! Etiyopya’nın başkenti olan Addis Ababa’nın Amharik dilindeki anlamı “yeni çiçek”. Etiyopya’da insanın evrimine ait çok sayıda fosil bulunmuş. Günümüz insanı öncesine ait en eski buluntu 4.4 milyon yıl öncesine ait. 3.2 milyon yıl öncesine ait olan ve ilk kez iki ayak üstünde yürüyen insan fosili de burada bulunmuş. Bu fosil çok meşhur ve bir değil iki adı bile var; bulan araştırmacının verdiği adla Lucy ve yerel halkın verdiği adla Dankinesh. Kral Ezana zamanında Hıristiyanlık kabul edilince, Etiyopyalılar resmi olarak Hıristiyanlığı kabul eden ilk imparatorluk olarak tarihe geçiyorlar. Bu topraklar Kureyşlilerin baskısından kaçan Müslümanların hicret 8 ettikleri yerlerden olduğu için, Etiyopya’nın Müslümanlar içinde ayrı bir önemi var. Bu topraklarda yaşamış olan Saba Melikesi Belkıs ve İsrail Kralı Süleyman Peygamber’in ilişkisinden doğan oğulları ve Etiyopya’nın ilk kralı olan 1. Menelik sayesinde bu topraklar Museviler içinde kutsal sayılıyor. Ülke, bu ilk kraldan başlayarak, son kral olan Haile Selassie’ye kadar 225 kral tarafından yönetilmiş. Haile Selassie daha sonra bir darbe ile devrilimiş ve 1975 yılında da şüpheli bir şekilde ölmüş. Bugün bile Etiyopya halkı bu kralı seviyor. Bu küçük adam kendinden büyük aslanları ile de meşhur. Etiyopya da bulunan ve ismini 19. yüzyılda İngiliz Kaşif John Walter Gregory’nin verdiği Rift vadisi Suriye’den Mozambik’e kadar uzanan 6000 km uzunluğunda olan bir yarık. Aslında birbirleri ile bağlantılı olan yarıklardan oluşmasına rağmen, tek parça olarak kabul ediliyor. Afrika kıtasında bulunan tüm büyük göller bu yarık boyunca ortaya çıkıyor. Sadece 4*4 araçların gidebildiği bazı bölgelere ulaşmak ve burada yaşayan ilkel kabilelerin yaşamlarına şahit olabilmek için başladığımız seyahatimiz boyunca sırasıyla Koka Gölü , Ziway Gölü , Abiyatta Gölü ve Langano Göllerini geçtik. Langano Gölünün kenarında bir Ekolojik kulübe de konaklama yaptık. Bu göllerde gördüğümüz pembe flamingolar, Marabuo denen bir tür leylekler, timsahlar, ilk defa canlısını gördüğüm hipopotamlar ve gazeller ayrı birer heyecan kaynağı oldular. Colombus maymunu, en küçük antiloplardan olan Dik-dik, Guguk kuşları, İbis kuşları, Starling ve Super Starlingler doğada ilk defa gördüğüm hayvanlardı. Kuşların bu kadar renkli olabileceğini televizyonlardaki belgesellerden görürdüm ama canlılarına şahit olmak bambaşka bir deneyimdi. Hayvanlarla insanların bir arada ve birbirlerine zarar vermeden yaşaması ne kadar ilginç ve bu kadar gölün bulunduğu bir ülkede insanların susuzluk çekmesi ne kadar yazık.. . Etiyopya’nın doğası müthişti. Umarım bozulmadan korunur. Yol boyunca yalancı biber ağaçları, Afrika Akasyaları ve Zebu denen sığırları görüyoruz. Etiyopya’nın tüm yollarını sanki Zebu denen sığırlar için yapmışlar. Ana yolda gidiyorken, birden tüm yolu kaplayan Zebular ve yüklü eşekler karşımıza çıktı, durdu. Bu kadar sığırın olduğu bir ülkede açlık pek olağan bir şey olmamalı diye düşünüyorum. Bu gezinin ana konusu Etiyopya’nın kabileleriydi ve bizde Güneye doğru yol alarak bu kabilelerin bir kısmını tanıdık. Etiyopya’da bulunan ve bazılarına göre 84, bazılarına göre 77 etnik grup var. Bu ülkede çoğu Asya-Afrika (Sami, Kuşitik, Omotik diller) ve daha azı da Nilo-Sahara grubuna dahil olan çok sayıda dil konuşuluyor. Ancak devletin resmi dili, Amharik dili. Omo Vadisi, özellikle de 450 metre rakımlı aşağı Omo vadisi, kimine göre 15 kimine göre 20 özgün kabilenin bulunduğu köyleri ile son zamanların en fazla turist cezbeden alanlarından bir tanesi. Burada Arbore, Ari, Bena, Bodi, Bumi, Daasanech (Geleb), Dorze, Hamer (Hamar), Kara (veya Karo), Konso, Kwegu (veya Muguji), Mursi, Tsemay ve Turkana gibi kabilelerle temasta olabiliyorsunuz. Bunlardan bazılarına ulaşmak çok zor ve hatta araçlarınızın 4*4 olmaması durumunda neredeyse imkansız gibi bir şey. Bu vadide yaşayan insanların 200000 civarında olduğu yazılıyor. insanlarının yaşamını son kez gören şanslılar arasında olacağız galiba. Etiyopya’da zaman ve takvim kendine özgü. Etiyopya’da güneşin doğduğu saat günün ilk saati, güneşin battığı saat ise günün son saati olarak kabul ediliyor. Gün iki parçaya bölünmüş, her parça 12 saatten oluşuyor. Uluslararası zamana göre sabah 6.00 Etiyopya saatine göre 12.00’ye denk geliyor. Etiyopya’ya özgü bir diğer özellik ise Julien Takviminin kullanılması ve bir yılda 13 ay yaşıyor olmaları. Etiyopya’da bir yıl 30 günlük 12 ay ve 5 veya 6 günlük artık bir aydan oluşuyor. Julien Takvimi İsa’nın doğumundan 7 sene 113 gün sonra kullanılmaya başladığından Etiyopyalılar yeni yıla Eylül’ün 11’inde giriyorlar ve şu anda 2005 yılını yaşıyorlar. Bu takvim gibi insanlıkta sanki kendi zamanını yaşıyor buralarda. Gezdiğimiz her bir köyün insanlarının kendilerine özgü yaşamları vardı. Bu köylerde Sanki zaman durmuş gibiydi. Omo Vadisinin derinlerine indikçe insanlık yaşamının en ilkel şekillerine şahit oluyorduk. Buradaki insanlar için giysi, ayakkabı, evdeki eşya , aklınıza gelebilecek her türlü gündelik yaşamda kullanılan nesne fazlalık. Çocuklar için yanımızda götürdüğümüz kalem, oyuncak, defter, çanta gibi başka bir yerde makbule geçecek eşyalara çocukların “Bu da ne? der cinsinden bakışları unutulacak gibi değildi. Bunun yanında bir paket büskiviti, şekeri almak için kardeşleri ile yaptıkları mücadeleyi görmek de bir o kadar şaşırtıcı ve üzücüydü. 15-16 yaşlarında bir diken yardımı ile deldikleri ve zamanla genişletip küçük bir tabak yerleştirebilecek hale getirdikleri alt dudakları ile Mursi kabilesi kadınlarını, taktıkları küpeler, kolyeler ve renkli etekleri ile bir bayandan daha süslü halleri ile Tsamey erkeklerini, saçlarına sürdükleri yağlı ve renkli toprak karışımı ile güzel Hammer kadınlarını görmek benim için müthiş birdeneyimdi doğrusu. Bir gezgin için bazı yerleri görmek bir ayrıcalıktır. Doğrusu Etiyopya bugüne kadar gezdiğim yerler içinde, bu duyguyu en fazla hissettiğim yer oldu. GEZEKALIN... Bu alana yapılması planlanan ve inşaatına da 2006 yılında başlanan Gibe III adlı devasa baraj tamamlanınca tüm ekosistemin bozulacağı, bu kabilelerin özgünlüğünden eser kalmayacağından bahsediliyor. İnsanlık bir kez daha medeniyet ve değerleri arasında seçimini yapmış ve bedelini ödeyecekmiş gibi gözüküyor. Bizler UNESCO nun dünya kültür miras listesi içinde olan bu bölge ve 9 Balık Bir Kültürdür K ırmızı et ve tavuk sofraya gelene kadar üzerine birçok şüphe topluyor. Balık için ise aynı şeyleri söylemek doğru olmaz. Sağlık açısından da değerli olan balığın, yemek kültürümüzde hak ettiği yeri alamadığını düşünüyoruz. Bu yüzden hangi mevsimde hangi balık türünü ve nasıl yemenin daha faydalı olacağını, size anlatmaya çalışacağız. Uzmanlar 2050’de dünyadaki balık stoklarının tükeneceğini söylüyor. Yanlış avlanma yüzünden bugün denizlerdeki büyük balık türlerinin yüzde 90’ı toplam balık türlerinin de yüzde 6o’ı tükenmiş durumda. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de balıkçılığın en başta gelen sorunu, yanlış zamanda ve yanlış avcılık. Her balığın bir avlanma mevsimi ve avlanma büyüklüğü var. Türkiye’de avlanmada mevsimler takip edilse de, balıkların büyüklüklerine dikkat edilmiyor. Yasalar da balıkların büyümeden avlanmasına ses çıkarmıyor. Mesela lüferin en az bir kez üreyebilmesi için minimum 20 ila 24 cm’ye ulaşması gerekirken, bugün yasal avlanma boyu 14 cm.’ve düştü. Balıkların olması gerekenden küçük boylarda avlanılması, yumurta dönemine kadar büyüyemeyen balıkların neslinin tükenmesine neden oluyor. Bu sorunların yanında balık her yönüyle bir kültürdür. Avlamak meziyet ister. Pişirmek ise bilgi ve kabiliyet. Yemek ise ayrı bir hadisedir. Ancak bunlara geçmeden balığın sağlık açısından değerine bakalım. Balık, protein açısından zengin olmasına rağmen içerisinde şeker ve karbonhidrat gibi bünyeye yük olabilecek besinler yönünden idealdir. Bu özellikleri nedeniyle son derece sağlıklı bir yiyecektir. Balık, proteininden en çok faydalanılan besin türüdür. İnsan vücudu bu proteinin %93’ünden faydalanır. Bu oran kırmızı etlerde ve diğer beyaz etlerde çok düşüktür. Balık, az karbonhidrat içermesinin yanı sıra madensel tuzlar ve mineraller açısından son derece zengindir, bol miktarda fosfor, kalsiyum, iyot ve flor içerir. A, Bl, B2 ve D vitaminleri açısından da zengindir. Hangi balık nasıl yenir? Balık siyah etli, beyaz etli, yerli ve göçmen olarak sınıflara ayrılır. Bevaz etli balıkların sindirimi siyah etlilere nazaran 10 daha kolaydır. Beyaz etli balıklar jelatin içerdiklerinden haşlamaya elverişlidir. Yağlı oldukları mevsimlerde tavası ve ızgarası yapılabilir. Barbunya, tekir, levrek, kefal, lüfer, kalkan, mercan, çipura, dil ve kırlangıç beyaz balıklar arasında en çok bilinenleridir. Torik, palamut, uskumru, kılıç, hamsi, sardalye, gümüş gibi balıklar da siyah etli balıklar sınıfına girerler. Bu balıklar beyaz etlilere nazaran daha yağlıdırlar. Bu nedenle haşlamaya uygun değildirler ve hazımları da daha zordur. Kırmızı et alırken kasabın güvenilir olmasına dikkat ettiğimiz gibi balık alırken de dikkatli olmalıyız. Yapacağınız yemeğin lezzetli ve sağlıklı olması için balığın hangi mevsimde ve ne tazelikte olduğu önemlidir. Çünkü kırmızı etlerde olduğu gibi uzun süre dinlendirilmeye ve terbiyeye gelmez. Tazeyken veya tazeliğini muhafaza ederken yenmesi gerekir. Ayrıca eğer balık saklanacaksa, dondurulacak balığın da satın alınırken taze olması gerekir. Taze balığın görünüşü son derece canlı olur. t5B[FCBMǘOHÚ[MFSƌQBSMBLPMVS#BMLUB[FMƌǘƌOƌ yitirmeye başlayınca gözleri buğulanmaya başlar ve daha sonra içeri çöker. t5B[FCBMǘOEFSƌTƌHFSHƌOWFQBSMBLPMVS1VMTV[CBMLMBS bayatlamaya başladıkça derisinin parlaklığı azalır ve özellikle karın tarafında buruşmalar meydana gelir. Ancak tezgâhtaki balıklara devamlı su serpildiği için parlak görünebilirler. Taze balığa parmakla dokunduğunuzda, çukurluk anında düzelir. Bayatlamış balıklarda ise bu iz kalır. t5B[FCBMǘCBǵOEBOUVUVQLBMESODBLVZSVǘVBZOFO tepsideki gibi dimdik kalkar. Hâlbuki bayat balığı bu şekilde kaldırınca kuyruk kısmı aşağı doğru sarkar. t5B[FCBMǘOTPMVOHBÎMBSDBOMWFLSN[PMVS#BML bayatladıkça bu renk değişir. t5B[FCBMLIFNFOIFNFOLPLVTV[EVS#BZBUMBNBZB başlayınca asit kokusu yaymaya başlarlar. t1VMMVCBMLMBSOQVMMBSUB[FZLFOWàDVEBTLDBZBQǵLUS Elimizi kafadan kuyruğa doğru sürtünce pulların gelmemesi gerekir. İZMARİT Eti beyaz ve son derece lezzetlidir. Tavası güzel olur. Üzerine limon ve zeytinyağı ile kıyılmış maydanoz eklenerek hazırlanır. Pulları kazındıktan sonra derisi tulum çıkarılarak yapılan tavası da çok güzel olur. KALKAN Her mevsim avlanan kalkan, bütün sene boyunca yenebilir. En lezzetli zamanı ocak sonundan mart ortalarına kadardır. Tavası çok güzel olur. Buğulaması ve kağıt kebabı da yapılır. KEFAL Kefal alırken çok dikkat edilmelidir. Çünkü kefal kirli ve bulanık suları sever ve buralarda diğer balıklar yaşamazken o yaşar. Bu gibi sularda yakalanmış kefal tercih edilmemelidir. MEZGİT Tavuk baligi olarakta bilinen mezgit butun denizlerimizde bulunmakla beraber en cok karadenizde bulunur. Yaz haric devamli yumurtali durumda dir.Yumurtali tavasi, dometesli sotesi guzel olur. ÇİPURA Egenin meşhur yerli balığı olan ve küçük sürüler halinde gezen çipura son yıllarda çiftliklerde de üretilmeye başlanmıştır. Çipura elips biçiminde yassı vücudu, beyaz karnı, koyu gri sırtı ve pembemsi yanakları ile tanınır. Atlas okyanusu, kuzeybatı karadeniz, ege ve akdenizde bulunur. Genelde 20 ile 35 cm arasındadır. Ancak 6-7 kg ‘ ya varanlarına da rastlanmıştır. Her mevsimde zevkle yenebilen bu balığın ızgarası, buğulaması, çorbası, fırnını çok güzel olur. Izgara için ideal büyüklük 250 ila 350 gramdır. Daha büyüklerinin fırında pişirilmesi tercih edilmelidir. Buğulama ve çorba için her boyu kullanılabilir. PALAMUT En lezzetli zamanı eylül başından şubat ortalarına kadar olan zamandır. Bu mevsimde çok yağlı olduğundan tavası biraz ağır olabilir. Bu nedenle ızgarası ve fırını tavsiye edilir. KIRLANGIÇ Bütün denizlerimizde bulunan kırlangıç ortalama 25 - 30 cm olup nadiren 75 cm’ye kadar olanlarına da rastlanmaktadır. Izgara ve tavaya uygun değildir. Buğulaması, özellikle çorbası çok lezzetli olur. İSTAVRİT LÜFER Eylül ortasından ocak sonuna kadar olan zamanı en yağlı ve lezzetli zamanıdır. Bu devre içinde ızgarası tavsiye edilir. İstavritler sonbaharda Marmara’ya iner, mayıs’tan itibaren de Karadeniz’e geri dönmeye başlarlar. Her mevsimde yakalanan istavritin en lezzetli olduğu zaman kasım ila şubat ayları arasıdır. Tavası ve fırını çok güzel olur. 11 Op. Dr. Metin ORTALI / .%%8]PDQÕ Nasıl İşitiriz? İŞİTME BOZUKLUKLARI ve TEDAVİSİ A) Nasıl işitiriz? Kulak, işitme ve denge organıdır. Cisimlerin titreşmesi sonucu havada ses dalgaları oluşur. Kulak, ses dalgalarını algılayan duyu organımızdır. Kulağın temelde 2 görevi vardır. 1. Evrende var olan sesleri beyne iletmek, 2. Baş hareketleri ile ilgili bilgiyi beyne iletmektir. Kulağın sesleri eksiksiz iletebilmesi ve beynin algılayabilmesi için özellikle 3 bölümden oluşan kulağın fonksiyonlarını tam yerine getirmesi gerekmektedir. Kulak; dış, orta ve iç kulak olmak üzere üç bölümde incelenir. B) İşitme Kaybı Ne Zaman ve Nasıl Oluşur? İşitme kaybı oluşmasını 3 ayrı döneme ayırabiliriz. 1- Doğum öncesi 2- Doğum esnasında 3- Doğumdan sonrası C) İşitme Kaybı Çeşitleri? İşitme kaybı çeşitleri genel itibariyle 5 gruba ayırabiliriz. 1. İletim tipi işitme kaybı 2. Sinirsel (Sensörinöral) (S/N) işitme kaybı 3. Karışık (Mikst) tip işitme kaybı 4. Fonksiyonel işitme kaybı 5. Merkezi (Santral) işitme kaybı D) İşitme Kaybı Nasıl Tespit Edilir? İşitme bozukluklarının tespitinde . ODYOMETRİ . TİMPOMETRİ . ELEKTROFİZYOLOJİK ODİYOMETRE (ERA,BERA) . DENGE TESTLERİ (KALORİK TEST) . ALAN ODİYOMETRİSİ (Çocuklarda) . WEBER Testi . RINNE Testi gibi testler yapılır. ODYOMETRİK MUAYENE NEDİR: İşitmenin ölçülmesi ve işitme fonksiyonlarının 12 değerlendirilmesine odyometrik muayene denir. Bu ölçümlerde kullanılan cihazlara odyometre denir. İşitme iki şekilde gerçekleşir; 1. Hava yolu 2. Kemik yolu Normal işiten bir kulakta doğal iletişim yolu olan hava yolu ile işitme kemik yolu ile işitmeden daha iyidir. E) İşitme Cihazı Nedir? Nasıl Yardımcı Olur? İşitme cihazı temel olarak dış ortamdaki sesleri yükselterek hastanın duymasını sağlayan bir cihazdır. Cihazın mikrofonu, içindeki diyaframa herhangi bir basınç sonucu çarpan havanın etkisi ile diyaframın titreşmesi sonucu çıkışlarında küçük gerilimler elde edilen, özel bir parçadır. Mikrofon, aynı zamanda akustik enerji olan ses dalgalarını toplayarak elektrik sinyaline çevirir. Mikrofondan alınan bu elektrik sinyallerinin boyutu yükseltilerek hoparlöre iletilir. Hoparlör, kendisine ulaşan elektrik sinyallerini, tekrar ses dalgalarına çevirir. Hoparlörde tekrar akustik enerjiye çevrilen sinyaller hastanın kulağına iletilir ve böylece hastanın duyması sağlanır. İşitme cihazı, işitme kaybınızın ilerlemesini veya gerilemesini sağlamaz. Sadece sizin işitmenizi sağlar ve günlük yaşantınızı kolaylaştırır. Dijital işitme cihazlarında temel prensip, akustik enerji olan ses sinyallerini elektrik sinyaline çevirip, doğala en yakın sesi oluşturarak, hastaların daha rahat işitmelerini sağlamaktır. İşitme Cihazları : Hastada mevcut işitme kaybının ilaç ya da ameliyatla düzelme ihtimalinin olmadığı veya düzelme ihtimali olsa bile özellikle ameliyatların riskli bulunması durumunda kullanılır. İşitme cihazının başlıca 3 parçası bulunmaktadır. 1-Mikrofon: Ses enerjisini elektriksel sinyale çeviren kısımdır. 2-Amplifikatör: Mikrofonon oluşturduğu elektriksel sinyalin şiddetini arttıran kısımdır. 3-Hoparlör: Şiddeti yükseltile elektriksel sinyali ses enerjisine dönüştürür. İşitme cihazları genel olarak analog ve digital olmak üzere 2’ye ayrılırlar. Digital cihazlar teknolojik olarak daha avantajlıdırlar. İşitme cihazları takılan bölgeye göre de kulak arkası, kulak içi, kanal içi, gözlük tipi, cep tipi gibi kategorilere ayrılırlar. İşitme cihazına karar verirken belirli kriterler göz önünde tutulur. İşitme kaybının derecesi, işitme kaybının hangi frekanslarda olduğu, konuşmayı anlama derecesi, kulaktaki hastalığın ne olduğu ve hastanın tercihi önemlidir. Sadece bir kulağın hasta olduğu durumlarda zaten o kulağa işitme cihazı takılması gerekir. Ancak 2 kulak birden hasta ise cihazın hangi kulağa takılacağına duyulan sesi anlama yüzdesine bakarak karar verilir. Ancak tek yönlü iştmenin arttırılması sesin yönünün ayırtedilmesi açısından zararı olabilir. O nedenle her iki kulağ cihaz takılması daha faydalıdır. İşitme cihazlarının kulağı tembelleştirmesi ya da mevcut hastalığın ilerlemesine sebep olması gibi bir durum yoktur. F) İşitme Cihazı Kullanımı Her tip işitme kaybına ve işitme kaybı olan her yaştaki bireye uygun bir işitme cihazı mutlaka vardır. Günümüzde gelişen teknoloji ve erken tanılama sayesinde bebekler bile işitme cihazlarından yararlanabilmektedir. Cihaz kullanımında önemli olan, işitme kaybı olan bireye en uygun işitme cihazının seçilerek cihaz kullanımında sürekliliğin sağlanabilmesidir. İlk kullanılmaya başlandığında, özellikle çocuklar cihaz takmayı reddedebilirler. Sesleri ayırdetmeyi henüz öğrenmedikleri için duydukları sesler onlara anlamsız ve rahatsız edici gelebilir. Özellikle gürültülü ortamlarda çok fazla rahatsızlık duyarlar. Öğretmen ve ailenin uygulayacağı çeşitli ödüllendirme yöntemleri, çocuğun cihaza alışmasına yardımcı olacaktır. Zaman içinde çocuk işitme cihazına alıştıkça seslerin ayrımına varacak ve işitme cihazından yarar sağlama oranı da artacaktır. Böylelikle çocuk cihazı kendisinin bir parçası olarak görmeye başlayabilecektir. Bu konuda öğretmenler ve aileler sabırlı olmalı, öğrencinin cihaza alışmasının zaman alacağını hatırlamalıdır. Çocuk büyüdükçe, kulağı da büyüyeceğinden belirli zaman aralıklarında gerekli kontrollerin yapılıp, kulak kalıbının mutlaka değiştirilmesi, eğitim almaya başladıktan sonra da dinleme seviyesi değişeceğinden cihazın ses ayarlarının düzenli olarak ayarlanması gerekir. Eğer çocuğun iki kulağında da işitme engeli varsa, her kulak için ayrı cihaz kullanılmalıdır. Çift cihaz kullanımı çocuğun iletişim becerilerinin gelişiminde etkili olacak, sesin yönünün tayinini kolaylaştırarak eğitim-öğretim ortamlarından daha etkin bir şekilde yararlanılmasını sağlayacaktır. Küçük Bir Tebessüm Küçük kız, hüzünlü bir yabancıya gülümsedi. Bu gülümseme adamın kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu. Bu hava içinde yakın geçmişte kendisine yardım eden bir dosta teşekkür etmediğini hatırladı. Hemen bir not yazdı, yolladı. Arkadaşı bu teşekkürden o kadar keyiflendi ki, her öğle yemek yediği lokantada garson kıza yüklü bir bahşiş bıraktı. Garson kız ilk defa böyle bir bahşiş alıyordu. Akşam eve giderken, kazandığı paranın bir parçasını her zaman köse başında oturan fakir adamın şapkasına bıraktı. Adam öyle ama öyle minnettar oldu ki... İki gündür boğazından aşağı lokma geçmemişti. Karnını ilk defa doyurduktan sonra, bir apartman bodrumundaki tek odasının yolunu ıslık çalarak tuttu. Öyle neşeliydi ki, bir saçak altında titreşen köpek yavrusunu görünce, kucağına alıverdi. Küçük köpek gecenin soğuğundan kurtulduğu için mutluydu. Sıcak odada sabaha kadar koşuşturdu. Gece yarısından sonra apartmanı dumanlar sardı. Bir yangın başlıyordu. Dumanı koklayan köpek öyle bir havlamaya başladı ki, önce fakir adam uyandı, sonra bütün apartman halkı... Anneler, babalar dumandan boğulmak üzere olan yavrularını kucaklayıp, ölümden kurtardılar... Bütün bunların hepsi, beş kuruşluk bile maliyeti olmayan bir tebessümün sonucuydu. Hiç kimse geri dönüp parlak geçmişini geri getiremez. Ancak şuandan itibaren herkes yeni bir başlangıç yapabilir ve bir tebessüm ile onlarca umutsuza umut olabilir. SADECE BİR TEBESSÜM... İnanın bu tebessüme hiçbir ücret ödemeyeceksiniz. Bayrampaşa Sağlık Hizmetleri Derneği olarak çeşitli sorunlarda hastanemizin yanında olmaktan onur duyar, tüm Hastane çalışanlarının Kurban Bayramını tebrik ederiz... Zeki SARGIN / Dernek Başkanı... 13 Uz. Dr. Turgay IŞIK / Dahiliye İnsan Sağlığı ve Etkileyen Faktörler Sağlık insanın bedenen ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik hali şeklinde tanımlanır. Yani kişilerin bedence hasta ya da sakat olmaması yeterli değildir. Ruhsal açıdan dengeli çevresiyle uyumlu dirençli sosyal ve kültürel yönden iyi olması durumudur. Sağlığı etkileyen fiziksel ve biyolojik faktörler yanında sosyal olaylar da göz önünde bulundurulmalıdır. Bunlardan en önemlileri beslenme alışkanlıklarıdır. Hastalık insanın organ ya da sisteminde görülebilir bazı belirtilerle ortaya çıkan ve yakınmalara sebep olan fonksiyon bozukluklarıdır. İnsan sağlığını etkileyen etkenler şunlardır b. Kimyasal Faktörler 1. Bünyesel Etkenler: Genetik hastalıklar hormonal bozukluklar ve metabolik hastalıklardır. c. Biyolojik Faktörler Bunlar; genetik bozukluklar kromozomlara bağlı olan ve kalıtım yoluyla nesiller boyu aktarılan hastalıklardır. Hemofili renk körlüğü diabet Akdeniz anemisi gibi. Hormonlar vücut metabolizmasını düzenleyen maddelerdir. Eksikliklerinde önemli hastalıklar ortaya çıkar. Büyüme hormonuna bağlı olarak aşırı ve az büyüme akromegali hipotroidizm oluşabilir. Metabolizma hastalıklığı olarak ise ürik asit yüksekliğinde gut hastalığının gelişmesi. 2. Çevresel Etkenler: Bunlarda 6 grupta gösterilebilir. a. Fiziksel Faktörler Denetimsiz su kaynakları, lağım ve pis sular, çöpler, gübreler, plan ve projeye uygun olmayan konutlar, iklim, hava, gürültü özellikle kamuya açık yerlerde, başlıca fiziksel faktörlerdir. Bu faktörlerin sağlığa uygun olması insanların elindedir. Çevresel faktörlerin arasında en kolay değişebilecek faktörlerdir. Kriterlerle uyum sağlandığı taktirde daha yaşanabilir bir ortam oluşacaktır. Yaşama ortamlarının temiz havalandırılmış ve gürültüsüz olması önemlidir. 14 Tarım ilaçları haşere ilaçları, radyasyon, hava ve su kirlilikleri ile sigara vs. bu gruba girer. İnsanlarda kansere, kalıtsal hastalıklara ölü ve sakat doğumlara neden olur. Radyasyon bir kaynaktan elektromanyetik dalga ya da hızlı parçacık demetinin yayılmasıdır. İnsanlarda kansere kalıtsal hastalıklara ölü ve sakat doğumlara neden olur. Bitki ve hayvanlar üzerinde besin zinciri ile hayvanlar ve insanlara taşınır. Hava ve suda bulunan kimyasallar ise S02 (kükürt dioksit) N02 (azot dioksit) CO (karbon monoksit) solunum yolu hastalıklarına civa kurşun kadmiyum metalleri ile astbest önemli metabolizma bozukluklarına sebep olur. Buna karşılık birçok hastalığın sebebi zararlı küçük canlılardır (mikroorganizmalar). Verem tifo zatürre grip kızıl kızamık suçiçeği çocuk felci cüzzam kolera kabakulak menenjit gibi birçok hastalığın etkenidirler. Mikroorganizmaların zararlarından korunmak için dezenfeksiyon sterilizasyon ve pastörizasyon işlemleri yapılmalıdır. Bitkiler: Bitkilerin oksijen üretme besin kaynağı olma ve ilaç yapımında kullanılması gibi önemli faydaları yanında insana zararlı etkileri olanları da mevcuttur. Bazı bitkilerin zehirli bazılarının ise oldukça etkisi vardır. Hayvanlar: Et süt yumurta ve gücünden yararlandığımız hayvanlar bazen de bizlere hastalık bulaştırabilirler. Hem insanda hem hayvanda ortak görülen hastalıklara zoonozlar denir. Kuduz hastalığı buna örnektir. Ayrıca çevremizdeki akrep yılan ve örümcek gibi zararlı hayvanlar da insana zarar verebilir. Sinekler, mikropları taşıyarak hastalık oluşturmasında etkisi olurlar. Besinler: İnsanlar için bir kısmı enerji kaynağı bir kısmı yapı ve onarım maddesidir. Besinlerle aldığımız vitaminler ise vücudun direncini arttırarak hastalıklara karşı savunma oluşturulmasını sağlar. Besinlerin hazırlanması ve saklanması insan sağlığı ve beslenmesi açısından çok önemlidir. Besin hijyeni uygun olmayan besinler hastalıklara neden olabilir. Tifo, dizanteri zehirlenmeler besinlerin olumsuz etkileridir. Ayrıca beslenmede besin değeri yüksek olan besinler tercih edilmelidir, d. Temel ve Vazgeçilmez Madde Eksiklikleri Vitaminler yağ asitleri esansiyel (elzem) aminoasitler ve mineraller gibi vücutta üretilemeyen mutlaka dışardan alınması gereken maddelerin eksikliklerinde birçok metabolizma hastalıkları oluşur. Örneğin; demir eksikliğinde kansızlık iyot eksikliğinde guatr kalsiyum eksikliğinde raşitzm ve kemik erimesi gibi hastalıklardır. e. Psikolojik Faktörler (Stres sıkıntı, Depresyon) Uzun süre devam eden sıkıntılı durumlar, çaresizlik duygusu, olumsuz duyguların vücut üzerinde şiddetli bir etki yaparak bağışıklık sistemini zayıflatır. Stres vücudumuzu hızlı yaşlandıran faktörlerden biridir. Özellikle sürekli huzursuzluk kalbe ve damarlara zarar verir vücut direncini düşürerek diğer hastalıklara zemin hazırlar. İnsan hayatında stresle baş edebilmek için egzersiz yapmak arkadaşlık kurmak ve özel fobiler geliştirmek önemlidir. sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik etkileşimler olduğu bilinmektedir. Sosyal olarak gelişme geriliği olan ülkelerde bu etkileşim olumsuz etkilenir. Bilindiği üzere toplumun sosyal yapısını aile nüfus ırk din dil akrabalık gibi faktörler oluşturur. Kültürdeki değişmeler sosyal yapıyı etkiler. Olumlu kültür değişmeleri halkın eğitim düzeyini ve ekonomik gücünü arttırmakla gerçekleşir. Eğitim ve kültür düzeyinin iyileşmesi ile sağlık düzeyi de yükselir. Temel Sağlık Hizmetleri ve Yararlanma Yolları Toplumun sağlık alanındaki ihtiyaçlarına göre sağlık personelinin yaptığı çalışmalara sağlık hizmetleri denir. Koruyucu ve tedavi edici olarak her türlü uygulamayı yapmak için örgütlenmiş bir sistemdir. Ancak her türlü çabaya karşın herkesi hastalıktan korumak mümkün değildir. İşte bu durumda tedavi hizmetleri devreye girer.Tedavi hizmetlerinin yetersiz kaldığı sakatlık durumlarında ise kişileri başkalarına bağımlı olmadan kendi kendine yeter biçimde yaşamasını sağlamak yani rehabilite etmek gerekir. f. Sosyal Kültürel ve Ekonomik Faktörler Toplumun sosyal çevresini meydana getiren faktörlerin Yanık ve Yaralara Süper Bitki Zahter Hatay yöresinde özellikle Amanos Dağları’nda yetişen ve kekiğe benzerliği ile bilinen ‘zahter’ bitkisinin vücuttaki yaralar üzerindeki iyileştirici özelliği kullanılarak, yara örtüsü üretildi. Mustafa Kemal Üniversitesi ile Romanya Ulusal Deri ve Tekstil Araştırma Geliştirme Enstitüsü tarafından yürütülen ortak çalışmayla, vücutta oluşan yara ve yanıklara karşı zahter bitkisinden, bazı maddelerin birleşimiyle yeni nesil bir yara örtücü biyomalzeme elde edildiği açıklandı. Yrd. Doç. Dr. Alpaslan Kaya, bölgede yoğun olarak bulunan ve antioksidan özelliğe sahip zahteri kullanarak ‘Cilt Enfeksiyonlarına Karşı Uçucu Yağ ve Seolit ile Desteklenmiş Kollajen Biometaryallerin Elde Edilmesi Projesi’ni hazırladıklarını söyledi. Romanya ile iş birliği içerisinde hazırladıkları projenin TÜBİTAK tarafından da onaylandığını ifade eden Kaya, proje kapsamında zahterin de yer aldığı karışımla yara örtüsü ürününü geliştirdiklerini kaydetti. Yard. Doç. Dr. Alpaslan Kaya, geliştirilen yara örtücü biyomalzemeyle cilt üzerinde oluşan yara ve yanıkların enfeksiyon kapmadan daha kısa sürede iyileşmesine imkan sağladığını vurguladı. Basından 15 Op. Dr. Aksel ERENBERK / Göz Sağlığı ve Hastalıkları Gözlükleri Kırdım, Ohh Bee Dünya Varmış S abah kalkıyorsunuz. Daha lavabonun yolunu bulmak için bile plastik saplı o kalın cam aleti bulmak zorundasınız. Esiri oldunuz onun. Bir an düşünürsünüz bu güne kadar dünyayı daha net görmek için esiri olduğunuz gözlük veya kontak lenslerinizden artık kurtulmak zamanı gelmedi mi? Excimer Laser LASIK; Miyop, hipermetrop, astigmat gibi görme kusurlarının tedavisinde uygulanan, tıbbi teknolojideki son yeniliklere dayanan güvenilir bir yöntemdir. Bu yöntemle gözün saydam tabakasından (kornea) “mikroke-ratom” cihazı ile bir tabaka kaldınlıp; altındaki dokuya, lazer ışınlarıyla yeni bir şekil verilir Avantajları... tTedaviye hazırlık süresi 2-3 dakika; lazer süresi ise 15-20 saniyedir. tHer iki göz de aynı seansta tedavi edilmektedir. tTedavi sonrasında göz bandajı kullanılmaz. tGözün normal anatomisinde herhangi bir bozulma meydana gelmez. tPek çok lazer yönteminde meydana gelebilen tedavi sonrası ağrı, yanma gibi şikayetler olmaz. Nasıl bir yol izlenir? Eximer Laser-LASIK yöntemiyle iğne ve narkoz gibi uyuştunıcular yerine, yalnızca gözü uyuşturacak bir damla damlatılır; akabinde, birkaç dakika içerisinde operasyon bitirilir. Operasyondan sonra... Excimer Laser-LASIK operasyonunun ardından hasta derhal evine dönebilir ve ertesi gün hayatına kaldığı yerden devam edebilir. Hayata camların Operasyonun akabinde birkaç saat kadar bulanık görmek normaldir. Hasta, veya bir plastiğin araç kullanmak gibi hayati önemi olan işlerden bir süre uzak durmalıdır. Yine arkasından operasyonun akabinde birkaç saat kadar bakma gözlerde batma ve sulanma meydana gelebilir. Bu yüzden, hasta bu süreyi mecburiyetinden dinlenerek geçirmelidir. kurtulup gözlüksüz, lenssiz yaşayabilirsiniz. tBu yöntem, yüksek dereceli gözlük ya da lens kullanan hastalara da başarıyla uygulanabilmektedir. tKatarakt ameliyatı ve kornea nakli sonrası oluşmuş kırma kusurlarında da bu yöntemle önemli başarılar elde edilebilmektedir. Nasıl bir hazırlık yapılır? Öncelikle, görme kusuru olan hastaya, LASIK yönteminin uygun olup olmadığına karar verebilmek için çeşitli 16 kontroller ve bilgisayar eşliğinde ayrıntılı muayene yapılır. Yöntemin uygulanabilmesi için... Her göz kusuru ya da görme bozukluğunda bu yöntem uygulanmaz. Bu yöntem için hastanın bazı özellikleri taşıması gerekir. t18 yaşını doldurmuş, t1-14 dereceleri arasında miyop, t1-6 dereceleri arasında hipermetrop, t1- 6 dereceleri arasında astigmat olanlar Excimer Laser-LASIK için başvurabilirler Zehra BALTACI / Müdür Yardımcısı Bayramlar Güzellikler İçin Bir Fırsattır Günümüz insanı, daha iyi yaşamak ve mutlu olmak için, modern hayatın sunduğu her şeye sahip olma yolunda hızla ilerliyor. Bu uğurda aklını-fikrini, sağlığını, enerjisini ve vaktini harcıyor. Maddî anlamda daha iyi şartlarda yaşıyor, hayat standartları her geçen gün yükseliyor. Çok çalışıyor, çok tüketiyor ama ruhen yorgun ve mukavemeti zayıf. Hayatı bir bütün olarak değerlendirmeye, muhasebe etmeye ne cesaret edebiliyor ne de zaman bulabiliyor. Bayramlar, hayatın rutinini kırıp, biraz soluklanmak, her şeyi yeniden düşünmek, farklı şeyler yapmak ve yenilenmek için nice fırsatlara gebedir. Fakat insan bu fırsatlardan, fark edebildiği ölçüde istifade edebilir. Bayramı en iyi şekilde değerlendirmek, güzelliklerinden istifade etmek için “bayrama özel” bir hayat programı çıkarmak ve zorlanarak da olsa uygulamak gerekir. Çünkü alışkanlıklardan kurtulmak kolay olmayacaktır. Aile bağımızı güçlendirme fırsatı verir: Yoğun iş ve okul hayatı sebebiyle anne, baba ve çocuklar akşama kadar birbirini göremiyor. Aile fertlerini akşam da, birbiri ardına başlayıp biten diziler, başına oturulduğunda kalkılamayan internet ve oyunları bekliyor. İyi planlanan bayram, bu kısır döngüyü kırar, aile fertlerini ortak paydada buluşturur. Coşkulu, heyecanlı ve unutulmaz anlar yaşanır. Sevilen insan olma fırsatını kaçırmayın: Sevgi, insanın değerli bir varlık olduğunu hissettiren bir iksirdir. İnsan daha bebekken çevresi tarafından sevilmeye başlar. Eğer kendisini seven insanlara karşı vefalı olur, ziyaretlerine gider, gönüllerini alırsa bu sevgi devam eder. İnsan ancak, ailenin, akrabaların ve dostların karşılıksız sevgisiyle tatmin olur. Bu yüzden, bayramı bayram yapan dinamiklerden biri de sıla-i rahimdir. Yalnızlıktan kurtulma imkânı bulursunuz: Bayram vesilesiyle eski dostlarımızla tekrar irtibat kurmak, bizi daha huzurlu, daha güçlü ve ümitli kılacaktır. Gönülden sohbet edeceği, dertleşeceği, fikir alışverişinde bulunacağı dostlara sahip olan insan, daha huzurlu, ümitli ve problemler karşısında daha güçlüdür. Bayramlarla bencillik ve hırstan kurtulabilirsiniz: Kurban kesmeyenlere et vermek, imkânı olmayanlara giyim- gıda yardımı yapmak, en güzel yemeklerle donattığı sofrasını paylaşmak, bencillik ve hırsın ilacıdır. Böylece insan da gerçek huzuru bulur. Paylaşmanın ve bereketin manası daha iyi anlaşılır, insan da sorumluluk şuuru kazanır. İnsanlar, bir hatasından dolayı dostuna, akrabasına, hatta ana-babasına küsüp irtibatı koparabilir. Herhangi bir sebeple kızıp da küstüğünüz veya seyrek görüştüğünüz dost ve akrabalar varsa, bu bayram sizin için bir fırsattır. Böylece hem suizan azabından kurtulur rahatlarsınız hem de o insanların gönüllerini alır, dostluklarından mahrum kalmazsınız. Hayata bakışımızı güncelleyebiliriz Günümüz insanları hastalık, yaşlılık, ölüm, maddîmanevî iflas gibi durumlara düşenlerden uzak durmaya çalıştığı gibi, hayatın manasını idrak etmiş bilge insanlardan da uzak duruyor. Bu durum, modern hayatın tek seçenekli mutluluk ve haz endeksli yaşama öğretisinden kaynaklanıyor. Aslında hayatın farklı merhalelerindeki insanlarla beraber olmak, gerçek hayatı idrak etmeye vesiledir. Hasta ve yaşlı ziyaretleri: Onlarla hemhal olmaya, konuşmaya çalışırsak, sorular sorar onları dinlersek, hem onlara huzur verir hem de hayata bakışımız değişir. Mezarlık ziyaretleri: Ölümün manasını ve öleceğini idrak etmeye vesiledir. Böylece insan bencil davranamaz, hırstan uzak durur. Mağdurları ziyaret: Maddî-manevî iflas etmiş, çöküntü halindeki insanları ziyaret, onlara yanlarında olduğumuzu gösterir. Gönül insanlarını ziyaret: Varlığa sevgi, şefkat ve merhametle yaklaşan, sohbetiyle gönüllere ferahlık veren hayata dair bilgece düşünceleri olan büyükleri ziyaret etmek, onlarla sohbet etmek, hayatı yeniden gözden geçirmemize vesile olacaktır. Tüm çalışanlarımızın ‘Kurban Bayramı’ kutlu olsun... 17 İki Baba İki Oğul Kaç Kişi Eder? (19 HAZİRAN BABALAR GÜNÜ MÜNASEBETİYLE) Kucağıma ilk çocuğumu aldığım ilk günlerdi yıl 1980... Epey de gençtim. 26 yaşında falan... Evde ailecek cümbür cemaat otururken: “Bana bak evlat “ dedi babam; İki baba iki oğul kaç kişi eder? Bil bakalım. Ben bakınırken o, oğlumun alnından öptü ve bana bu günleri yaşattığınız için sağ olun dedi. Sonra oğluma döndü ve neslimiz sürecek dedi ve gülüştük! İki baba ve iki oğul üç kişi edermiş... Babam, ben ve oğlum. Babam, oğlum Ahmet ve ben (hem baba hem oğul) üç kişiydik! Yani iki baba iki oğul. Ben de o an gerçekten baba olduğumu hissetmiştim. Daha. oğlum bana baba demeden, babam baba olduğumu haykırmıştı yüzüme... Nur içinde yatsın. Neslimizin devamı da (Bence hiç fark etmese de) geleneklerimizce erkek evlatla,” ailede soyadının ve neslin devamı” anlamına geliyordu. Ben şimdilik baba-oğulda kaldım. Babam duygulu, mert. çalışkan ve yaman bir adamdı. Çalışkanlığıyla sadece bizim değil, tüm çevrenin, herkesin gözdesiydi. Sadece ailenin değil tüm çevreye önder, ve yol göstericiydi. Şimdi yine anamla birlikte ikisi de yine yan yana yatıyor köyümüzde. Bizden uzak ama hep gönlümüzde ve hep bizimle beraber.... İnsan bazen eskiye özlemle bakıyor hayatın geri gelmesini istiyor. Elinizde olmadan zaman tüneline giriyorsunuz gözleriniz dolaraktan... İnanın o kadar çok hatıralarım var ki babamla. Beni hep o gezdirdi, o tanıttı her şeyi, her yeri çevremizi, akrabalarımızı... Hiç unutamam babamı... Bugün gibi hatıramda her yönüyle. Onu andığımda her daim boğazıma bir şeyler düğümlenir. Sohbetlerini özlerim. Zaman tüneline dalarım... Size bir itiraf daha; Her köyüme gidişimde onu annemle birlikte köy evimizde görecekmişim gibi oluyorum hala. Her defasında “ İki oğul. iki baba “ oluyoruz adeta. İstanbul’a da ilk onunla gelmiştim. Ne yazık ki 17 yıldır onsuz kutluyoruz haziranın üçüncü haftasını... Neyse yine... Gözlerim doldu. Tüm babalarımızın ömürleri uzun. Ölenlerin ise mekanları cennet olsun. Op. Dr. Fahrettin ÖZKAN Baştabip 18 Baştabip Op. Dr. Fahrettin ÖZKAN Baştabip Yardımcıları Uz. Dr. M. Fatih VELİBEYOĞLU (Dahiliye) Op. Dr. Ali ÖZER (Genel Cerrahi) Dr. Celal ŞAHİN (Semt Polikliniği) Dr. Ferzane KARABEYOĞLU K.B.B. Op. Dr. Metin ORTALI Op. Dr. Mustafa KORKMAZ Op. Dr. Orhan GÜL Op. Dr. Hasan Sabri ALAYALI Op. Dr. Volkan Yaşar IŞIKSAÇAN Kadın Hastalıkları ve Doğum Op. Dr. Hasan KOLAK Op. Dr. Mustafa KOCA Op. Dr. Mustafa Erkut VURUŞKAN Op. Dr. Şengül BAHAR Beyin Cerrahisi Op. Dr. Ömer ATASOY Cildiye Uz. Dr. Ramazan KUTLUK Uz. Dr. Celalettin GİRAY Uz. Dr. Sibel DOĞAN Plastik Cerrahisi Nezih Yıldız ALAYBEYOĞLU Göz Sağlığı ve Hastalıkları Op. Dr. Nebi KÖSE Op. Dr. Erkan ÜNSAL Op. Dr. Aksel ERENBERK Psikiyatri Uz. Dr. Sevda UYAR Uz. Dr. Songül ÖZERTÜRK Patoloji Uz. Dr. Aylin ADAŞ Biyokimya Uz. Dr. Hüseyin MUTLU Dahiliye Uz. Dr. Ali GÜLDÜREN Uz. Dr. Ali Kemal HEKİMSOY Uz. Dr. Turgay IŞIK Uz. Dr. İlknur BARLAS Uz. Dr. Cengiz IŞIK Genel Cerrahi Op. Dr. Şaban Sami ÇETİN Op. Dr. Gökhan ŞERMET Op. Dr. Faruk TATOĞLU Op. Dr. Osman OSMANOĞLU Op. Dr. Muharrem BATTAL Üroloji Op. Dr. Gökay GİDEMEZ Op. Dr. Mustafa Sadık KÖROĞLU Op. Dr. Ömer KURT Op. Dr. Erdal ÇAKIROĞLU Kardiyoloji Uz. Dr. Turgan HAMİT Uz. Dr. Salahattin AYDIN Nöroloji Uz. Dr. Merhan ÖMEROĞLU Uz. Dr. Canan BALKAN Uz. Dr. Nilgün VARDAR Uz. Dr. Sibel NAKŞILAR Anestezi Uz. Dr. Nuray ÇETİNKOL Uz. Dr. Selen DENİZ Uz. Dr. İlter EMİN Uz. Dr. Mehmet Levent UYGUR Aile Hekimliği Uzmanı Uz. Dr. Ahmet KOLSUZ Uz. Dr. Levent YAZICIOĞLU Enfeksiyon Hastalıkları Uz. Dr. Şermin ULUTOK Mikrobiyoloji Uz. Dr. Nükhet ÇAKIROĞLU Uz. Dr. Haluk KILIÇ Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uz. Dr. Ümit KURU Uz. Dr. Kenan ÖZKAN Uz. Dr. Emine İpek TİRİT Uz. Dr. Sibel ÜNSAT Uz. Dr. Zeynep Ebru ÇAKIN Diş Dt. Ahmet Faruk AYKUT Dt. Zekiye AKALINOĞLU Dt. Mehmet Nedim GÜRSEL Dt. Resul BOLATKALE Ortopedi Op. Dr. Varujan HAVİTERS Op. Dr. Serhat DEMİRALP Op. Dr. Nizamettin Tekin TULUAY Op. Dr. Fevzi NAKŞILAR Pratisyen Hekimler Dr. Orkun ÇANKAYA Dr. Evren KADIOĞLU Göğüs Hastalıkları Uz. Dr. Mustafa YILMAZ Uz. Dr. Gülcihan AKEL Uz. Dr. Sevil ÖZEL Fizik Tedavi Uz. Dr. Selim ERDEM Radyoloji Uz. Dr. Müne SÜVE Uz. Dr. Abdulkerim ZEYDAN 19 Uzm. Dr. Fatih VELİBEYOĞLU Nevzine (Kayseri Yöresi) Tatlı yiyelim tatlı konuşalım :) Malzemeler: 250 gr katıyağ 6 çorba kaşığı tahin 3 çorba kaşığı yoğurt 2 su bardağı ince kıyılmış ceviz 4 su bardağı un 1 paket kabartma tozu Şurubu: Bunları 1950’li yıllarda günde ortalama 18 dakika gülünürken, bu sürenin günümüzde 6 dakikaya kadar düştüğünü, yetişkinlerin günde ortalama 60, çocukların ise 500 kez güldüğünü, her gülmenin yaklaşık 6 saniye sürdüğünü, İnsanda 4 kan gurubu bulunmasına karşılık domuzlarda 16, ineklerde 12, köpeklerde 7, kedilerde 2 farklı kan grubu olduğunu, Saçların beyazlaması sırasında asıl rengine döndüğünü, saç telinin ortası boş, içinde melanin denilen boya pigmentlerinden bir tüp gibi olduğunu, saça rengini veren melanini birarada tutan sıvının yaşlandıkça kaybolduğunu ve boya hücrelerinin tutunamaz hale geldiğini, Hiçbir boğanın kırmızı renge kızmadığını, çonkü boğaların renk körü olduğunu, renkleri ayırdedemeyip yalnızca siyah ve beyaz rengi gördüğünü. ? biliyor musunuz 2 su bardağı su 2,5 su bardağı şeker 1/4 limon dilimi Yapılışı: Tahin, yoğurt karıştırılır. eritilip, ılıtılmış yağ ilave edilir. Kaşıkla karıştırılır. Ceviz, kabartma tozu, un ilave edilip sert bir hamur elde edilir. Yağlanmış tepsiye malzeme elle bastıra bastıra yayılıp üzeri çatalla çizilir. 190 derece önceden ısıtılmış fırında üzeri hafif pembeleşinceye kadar pişirilir. Şurubu için tüm malzeme karıştırılıp 1-2 taşım kaynatılır. Soğumaya bırakılır. Fırından çıkan tatlı hemen dilimlenir. Ilık şerbet sıcak tatlı üzerine dökülür. Şurubunu çekince servis yapılır. “Bazıları gittiği ye ir, ri, ek gibid m k ba e zılarıda ayrıldıklar ır d r a v ı ır. İnsan an aran yeri mutlu eder.” m a z r e H ibidir, ır ilaç g d r a v aranır. n insa ğunda u ld o Lazım idir, rop gib ik m i bulur. ır d ar elir sen g o İnsan v n a mad ol. Sen ara ek gibi m k e e b erte Birinin izinden mkün m Sen mü yürünürse onu geçmek mümkün değildir. nizden Zayıf yönleri yakınmayın lerinizi kuvvetli yön güçlendirin. Seni ne gelişt yin ire ve on ceğini dü şü un pe şinde n n koş . 20 Bir hata yapıp bunu düzeltmeyen bir kişi ikinci hatayı yapmaktadır. Şahsenem ÜNAL / Başhemşire V. KUMLARDAN NASIL KURTULACAĞIM Bir ürolog doktorun muayenehanesine gelen adama sekreter şikayetinin ne olduğunu sordu. “Kumlarla başım dertte” dedi adam. “Bir türlü kurtulamıyorum şu kumlardan...” ASANSÖR Doktorun sekreteri, adamın önüne bir çizelge uzattı: “Doktorla görüşmeden önce şu kağıttaki soruları yanıtlamanız gerekiyor” dedi. “Adınızı, soyadınızı, adresinizi, sağlık sigortası numaranızı yazdıktan sonra, yan odaya geçiniz ve sıranızı bekleyiniz lütfen. Ben sizi çağıracağım.” Adam çizelgedeki soruların karşılarına yanıtlarınızı yazdıktan sonra kağıdı sekretere verdi ve yan odaya geçip, beklemeye başladı. Bir süre sonra doktorun asistanı geldi ve adamı aldı, başka bir odaya götürdü: “Biraz zamanınızı alacağım ama, buna zorunluyum” dedi. “Doktorla görüşmeden önce bunları kesinlikle yerine getirmemiz gerekiyor.” Asistan, özel odada adamın önce boyunu, sonra kilosunu, daha sonra tansiyonunu ölçtü, idrar örneği aldı, damarından kan aldı ve bunlardan sonra da, gömleğini çıkarmasını, yatağa uzanmasını söyleyip, elektrosunu çekti. Adam, doktoru görebilmek için bir saat kadar daha bekletildikten sonra doktorun odasına alındı. Köylü oğlan ve babası büyük şehre ilk defa gelmişler. Alışveriş merkezinde zemin kattaki iki gümüş renkli parlak kapının ağır ağır açılıp kapanması ilgilerini çekmiş. “Bu ne baba?” diye sormuş oğlan. Hayatında hiç asansör görmemiş baba “Bilemiyorum oğul..” demiş. Onlar bu ilginç şeyi nefeslerini tutup izlerken tekerlekli sandalyeli yaşlı bir kadın sağa sola kayan gümüş renkli kapıya doğru gitmiş ve bir düğmeye basmış. Kapılar açılmış, yaşlı kadın yoğun ışıklı küçük bir odaya girmiş, kapılar kapanmış. Oğlan ve babası kapının üzerindeki küçükten büyüğe doğru yanıp sönen ışıklı rakamları izlemişler. Son rakamdan sonra aynı sırayla bu sefer geriye doğru ışıklar teker teker yanmış. Sonunda kapılar iki yana kayarak tekrar açılmış ve dışarı 24 yaşlarında incecik fıstık gibi bir kız çıkmış. Adam kızdan gözlerini ayıramayarak, Koş... Koş oğlum koş hemen ananı buraya getir!.. Doktor, önündeki raporlara bir kez daha baktıktan sonra adama, kararını bildirdi: KIRIK BACAK “Ben buralarda kum filan görmüyorum” dedi. Doktorla görüşebilmek için o ana değin herşeyi sabırla kabullenen adam, sonunda patladı: “Önünüzdeki kağıtlara bakıp da tabii göremezsiniz” dedi. “Pencereden bakarsanız göreceksiniz koca kamyonu... Sipariş ettiğiniz bir kamyon dolusu kumu getirdim ama trafik polisi bir türlü izin vermiyor boşaltmama...”. Adam evinin merdivenlerinden çıkarken düşüp, bacağını dört yerinden kırmıştı. Hemen hastaneye kaldırılmış, doktor bacağı boydan boya alçıya almış ve: - “Beyefendi bundan sonra daha dikkatli olun, en azından alçınız çıkana kadar merdivenlerden inmek çıkmak yok”, demişti. Üç ay sonra kırıklar kaynamış, alçı çıkarılmıştı. Adam bu arada doktora: - “Doktor bey artık merdivenlerden inip çıkabilir miyim?” diye sormuş, doktor da: - “Tabii, ancak yine de bir süre daha dikkatli olmalısınız”, demişti. Adam doktorun bu cevabı üzerine sevinçle bağırmış: - “Oh be şükürler olsun, üç aydır eve su borusundan tırmanarak girip çıkmaktan anam ağlamıştı.” KAÇMA PLANI Günün birinde deliler hastanesinden üç deli bir kaçış planı yaparlar. Plana göre içlerinden birisi yolun sonundaki demir parmaklıklara bakacak, eğer parmaklıklar aşağıdaysa üstünden, eğer yukarıdaysa altından geçeceklermiş. Ertesi gün demir parmaklıklara bakmaya giden koşa koşa geri gelmiş. Delilerden biri; - Ne oldu? demiş. Nefes nefese cevap vermiş; - Arkadaşlar üzgünüm ama kaçamayacağız. - Neden? - Çünkü demir parmaklık yok. 21 HİÇ - Ruh Aydınlanması ARAP BAHARI / Turan KIŞLAKÇI Gülşen MERAL / Karakutu Yayınları Mana Yayınları / www.ilimyurdu.com Hazırlayan: Nevide YAZICI 22 Duyurular Bu kitap kendinize yönelik bir keşfin rehberi olacak. “Hiç”in peşinde bütün cevapları bulacaksınız. “Hiç” olmak kendini değersiz hissetmek değildir. İçindeki zenginlikleri keşfedip, bedenli kimliğinin özünde “Hiç”liğini fark etmektir. “Hiç”lik hep var olmaktır. “Hiç”lik insanoğlunun kendi içindeki okyanusu seyretmesi, içine dalıp zenginliklerini fark edeceği ana kadar sabırla beklemesidir. “Hiç”likte beklenti yoktur, acelecilik yoktur, kurgu yoktur. Dupduru bir okyanus gibi sadece sakinlik vardır. “Hiç”lik engin bir sudur, ama içine daldığında seni hayrete düşüren bir zenginliktir... “Denize kadar, ayak izi vardır. Denize girdikten sonra ne iz kalır, ne işaret.” Suda kendi izinizi sürmeye hazır olun 2010 yılının sonu ile 2011’in başında Tunus ve Mısır’da başlayan ve çok kısa bir süre içerisinde tüm bölgeyi etkisi altına alan halk hareketleri kitlesel protesto gösterilerine dönüştü. Meydanlarda toplanan halklar, “Eş-Şa’b Yurid İskate’n Nizâm / Halk rejimin düşmesini istiyor” ve “Eş-Şa’b Yurid İskate’r Reis / Halk başkanın düşmesini istiyor” gibi sloganların etrafında birleşmeye başladı. Bu iki slogan, Arap dünyasında yeni bir siyaset dilinin doğduğunun açık bir kanıtı oldu. Bu yeni dil aynı zamanda eylemci kitlelerin hareket noktasını oluşturan devrimdeki ısrarı, yani ne tür fedakârlıklar gerektirirse gerektirsin ve ne kadar zaman alırsa alsın gerçekleşinceye kadar geri adım atmamayı vurgulamaktaydı. Devrimin öncülüğünü yapan gençler kendilerini yakma pahasına taleplerini dile getirmekten kaçınmadı. Bu eylem tarzı, Müslüman Arap toplumunda ilk kez görülüyordu. Arap dünyasında gürül gürül yükselen sesler özelde Arap dünyasının genelde dünyanın büyük bir değişimin eşiğinde olduğunun göstergesiydi. Arap dünyası (Batılıların kavramıyla Ortadoğu) dünyanın kalbi mesabesindedir; burada meydana gelebilecek herhangi bir değişim ya da olay tüm dünyayı etkisi altına almaya müsaittir… ARAMIZA KATILAN Kadın Hast. ve Doğum Uzm. .........Op. Dr. Şengül BAHAR Kadın Hast. ve Doğum Uzm. .........Op. Dr. Mustafa Erkut VURUŞKAN Anestezi Uzmanı ...............................İlter EMİN Anestezi Uzmanı ...............................Mehmet Levent UYGUR Anestezi Uzmanı ...............................Selen EDİZ Dahiliye Uzmanı ................................Semir BAYAR Cildiye Uzmanı...................................Sibel DOĞAN Biyokimya Uzmanı............................Haluk KILIÇ Göğüs Hastalıları Uzmanı ..............Sevil ÖZEL Göğüs Hastalıları Uzmanı ..............Gülcihan DUMAN AKEL Plastik Cerrahi ....................................Nezih Yıldız ALAYBEYOĞLU Aile Hekimi Uzmanı .........................Katip Levent YAZICIOĞLU Nöroloji Uzmanı ................................Nilgün VARDAR Eczacı ....................................................Emrah TAŞDEMİR Başhemşire..........................................Hatice AKGÜN Başhemşire Yrd. .................................Şahindar AYDOĞDU Laborant ..............................................Aysun AKBAŞ Laborant ..............................................Şükran AKTÜRK KAHRAMAN Laboratuvar Tek.................................Emrullah DÜNDAR Hemşire ...............................................Murat CEYLAN Hemşire ...............................................Veysel YILDIRIM Hemşire ...............................................Emine KAHRAMAN Hemşire ...............................................Nülüfer BEYOĞLU Hemşire ...............................................Eda DEMİRCİ Hemşire ...............................................Ayşenur TOK Hemşire ...............................................Elif SUNGUR Hemşire ...............................................Muharrem Furkan ÖREN Hemşire ...............................................Büşra ŞENGÜL Hemşire ...............................................Emine KAÇAR Hemşire ...............................................Sibel KANTAR Hemşire ...............................................Sadullah USLU Hemşire ...............................................Zeynep AYDIN Hemşire ...............................................Tolga BAKU Hemşire ...............................................Hatice MURAT Hemşire ...............................................Nida GÖK Hemşire ...............................................Başak KONMAZ Hemşire ...............................................Cemile DİNÇSOY Hemşire ...............................................Bahri ÇETİN Ebe .........................................................Beser ARSLAN Ebe .........................................................Gülten DEDEOĞLU Ebe .........................................................Reyhan ÖZAY Ebe .........................................................Emiş KULAKAÇ BEBEĞİ OLANLAR KBB Uzmanı .......................................Op.Dr.Metin ORTALI Ebe .........................................................Şengül KAPLAN KELEŞ Hemşire ...............................................Semra PEHLİVAN Hemşire ...............................................Hatice YILMAZ Hemşire ...............................................Emine AVCI DÜZGÜN Veri Elemanı ........................................Metin KARATAŞ EVLENENLER Tıbbi Sekreter ....................................Cihan YURADAGÜL Veri Elamanı .......................................Gamze Zümrüt BEK Hemşire ...............................................Banu CAN Hemşire ...............................................Emine SAVŞAR Ebe .........................................................Tuğba ÖNİZ Hemşire ...............................................Ayşegül ÇEÇEN ER Sağlık Memuru .................................Emrah ER Röntgen Teknikeri ............................Koray ÖZTÜRK Mühendis ............................................Mehmet Şakir GÖNÜLTAŞ ÖLÜMLER Fatoş ŞAHİN ........................................Röntgen Teknisyeni Op. Dr. Sadık KÖROĞLU ..................Annesi Ali GÜLDÜREN ...................................Kayınvalidesi Yılmaz YAVUZ .....................................Eşi Jale DOĞRU ........................................Annesi Nefise BULGURCU ............................Kayınpederi Erol ERGÜN .........................................Babası Mehmet YILMAZ ...............................Dayısı AYRILANLAR Beyin Cerrahi Uzmanı......................Hüdayi DUMAN Kadın Hast.ve Doğum Uzm. ..........Op. Dr. Osman AŞICIOĞLU Göz Hast.Uzmanı ..............................Erkan ÜNSAL Tabip ....................................................Emrah ŞİMŞEK Tabip ....................................................Tezgül ŞÜKRÜOĞLU Anestezi Teknisyeni .........................Yeter YILMAZ Hemşire ................................................İlknur KILIÇ Hizmetli ...............................................Ömer KÖSE EMEKLİLER Diş Tabibi .............................................Mesut Yaşar GÜNAÇ Hemşire ...............................................Melahat GÜLER V.H.K.İ. ...................................................Semra ERSOY Röntgen Teknisyeni ........................Hapa ÖZGÜR İNTERNETTEN Nasıl Randevu Alırım? Hastanemizden İnternet yolu ile randevu alabilmek için; Hastanemiz yada semt polikliniğimizde önceden muayene olmuş olmanız gereklidir. Muayene kaydınız yoksa lütfen nüfus cüzdanızla Hastanemize başvurunuz 1- 4677070 numaralı randevu telefonumuzu arayınız. 2- Sistem sizden TC Kimlik numaranızı tuşlamanızı isteyecektir. Tuşlama işlemi için ayrılan süre içinde 11 haneli TC Kimlik numaranızı tuşlayınız. 3- Sistem size poliklinikler için gerekli numaraları okuduktan sonra istediğiniz poliklinik numarasını tuşlayınız. 4- Sistem size seçtiğiniz poliklinik için hizmet veren poliklinik doktorlarını bildirecektir. Muayene olmak istediğiniz doktor için istenilen numarayı tuşlayınız. 5- Sistem size randevu tarihi, saati ve muayene sıranızı okuduktan sonra onaylamak için 1 tuşuna basınız. HASTANEMİZDE HİZMET VEREN POLİKLİNİK RANDEVU KODLARI Çocuk polikliniği: 1 Dâhiliye polikliniği: 2 Genel cerrahi polikliniği: 3 K. B. B. polikliniği: 4 Cildiye polikliniği: 5 Göz polikliniği: 6 Üroloji polikliniği: 7 Psikiyatri polikliniği: 8 Kadın doğum polikliniği: 9 Devam etmek isterseniz 0 tuşuna basınız Beyin cerrahi polikliniği: 1 Ortopedi polikliniği: 2 Nöroloji polikliniği: 3 Göğüs hastalıkları polikliniği: 4 Fizik tedavi polikliniği: 5 Diş polikliniği: 6 Enfeksiyon polikliniği: 7 23