Çakıl Kuşları – Aşır TUNCA
Transkript
Çakıl Kuşları – Aşır TUNCA
© BU KİTABIN YAYIN HAKKI YAZARINA AİTTİR Aşır TUNCA 2 ÇAKIL KUŞLARI ÇAKIL KUŞLARI AŞIR TUNCA ŞİİRLER Aşır TUNCA 3 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 4 ÇAKIL KUŞLARI HİKMETİNİ BİLEN VARSA Minareler yıldızlara kilitli Hikmetini bilen varsa söylesin Devran böyle döner durur sürekli Hikmetini bilen varsa söylesin Zerreler kürenin peşinde döner Görünce güneşi ışıklar söner Yeryüzünde nice canlılar ürer Hikmetini bilen varsa söylesin Yüce dağ başından çıkar pınarlar Kimi göl oluşmuş, kimi akarlar Çağladıkça dağı taşı yıkarlar Hikmetini bilen varsa söylesin Memleket var dolu bilmez, kar görmez Kutuplar var güneş görmez, nur görmez Aşıklar var sevda çeker, yâr görmez Hikmetini bilen varsa söylesin Canlar vardır mala, mülke taparlar Hakikatten, hak yolundan saparlar Tok olanlar, aç olandan kaçarlar Hikmetini bilen varsa söylesin Bu alemde elbet iki yol vardır Aşır Tunca senin gibi kul vardır Arı sokar, onda petek bal vardır Hikmetini bilen varsa söylesin. Aşır TUNCA 5 ÇAKIL KUŞLARI MERHABA Bu topraklar bize Hak’tan emanet Kıymetini bilenlere merhaba Alparslan’dan, Malazgirt’ten ganimet Yâd edip de sevenlere merhaba Bu toprağa şehit düşen aslandır Cennet bahçesinde açmış reyhandır Silâhımız şahâdetle kalkandır Nur içinde yatanlara merhaba Karadeniz, Akdeniz’di gölümüz Trablus’un ötesiydi çölümüz Zalimlere isyan eder ölümüz Bir Fâtiha okuyana merhaba Aldık emaneti, Kur’an okuduk Boş durmadık, halı kilim dokuduk Düşmanların kalesine sokulduk Emaneti koruyana merhaba Aşır TUNCA 6 ÇAKIL KUŞLARI GÖTÜR BENİ Attın beni gurbet ele Usanmışım buralardan Kavuşayım murvetime Götür beni buralardan Haçlıları Toroslar’da durdurduk Kılıç, kalkan derelere doldurduk Vatikan’ın saçlarını yoldurduk Aslanlara, yiğitlere merhaba Acele gel götür beni Bıkmışım ben buralardan İste hemen bitir beni Bıkmışım ben buralardan Bağdat kapısına vardık dayandık Yemen çöllerinde kaldık uyandık Viyana’da kılıç, kalkan oynadık Balkanlara, Kosova’ya merhaba Özlemişim kucağını Sımsıcak dudağını Mutfağımı ocağımı Götür beni buralardan Küfürbazın yuvasını çürüttük Dağ başında gemileri yürüttük Yerde iken gökyüzünde göründük Mehmet Han’ın ordusuna merhaba Hasret yüreğimi yakar İki gözüm yola bakar Götürmezsen canım çıkar Bıkmışım ben buralardan Sanmayın ki bu milleti uyuttuk Hak’ka tapan Hak yolunda unuttuk Bıyıkları terlememiş çocuktuk Gelibolu sırtlarına merhaba. Gelmiyorsan söyle bana Uymam artık fermanına Kıyarım tatlı canıma Götür beni buralardan Aşır TUNCA 7 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 8 ÇAKIL KUŞLARI EYLÜL RÜZGÂRLARI NESLİMİZİN SONU Yakar yakar kavurursun Eylül rüzgarları gibi Duman duman savurursun Eylül harmanları gibi Gül bülbülü söyleştirir Kusurluysa eleştirir Gizli düşmanlara karşı Küskünleri birleştirir Bakışların ok oluyor Girip kalbime doluyor İçimden bir ses geliyor Eylül rüzgarları gibi Uğraşalım derdimizle Barışalım kendimizle Alçak yeri sevmeyene Gül sunalım sevgimizle Dillerinle çekiyorsun Gözlerinle yakıyorsun Çokta nefis kokuyorsun Eylül çiçekleri gibi Düşman uzaklardan bakar İçimize fesat sokar İşbirlikçi olanlara Güller çirkin, çirkin kokar Sarılara bürünürsün Daha güzel görünürsün Sevildikçe öğünürsün Sonbahar gülleri gibi Çalışmayıp yatıyorsak Geleceği satıyorsak Neslimizin sonu viran Eve haram katıyorsak Güzelsin dört mevsimlerde Çok sevilen isimlerle Kalbimdesin resimlerle Eylül resimleri gibi Gül dalına tutunalım Bülbül olup konuşalım İlim irfan öğrenerek Düşmanlarla yarışalım Aşır TUNCA 9 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 10 ÇAKIL KUŞLARI KORUYALIM VATANI Gelin beyler koruyalım vatanı Üzmeyelim şehidimi atamı Vatandaşlık defterinden silelim Toprağını ecnebiye satanı İnsanlarım yapar kendi tankını Ellerine verirlerse imkanı Sen de oyna, güçlü devlet dansını Gelin beyler koruyalım vatanı Danışmadan devlet bile satamaz Halk oyuna sunulmadan yapamaz Türküm diyen Türklüğünden sapamaz Gelin beyler koruyalım vatanı Kul olacak kişileri seçmeyin Cennet yerden Cehenneme düşmeyin Türkiye’nin sevdasından geçmeyin Gelin beyler koruyalım vatanı Devlet malı milletine emanet Güvenip tapuya yapma ihanet Paraya tapmanın sonu cehalet Gelin beyler koruyalım vatanı Kaldır yumruğunu göster gücünü İsrail’den öğren de al öcünü Söz verdiysen sen de gel tut sözünü Gelin beyler koruyalım vatanı Satmayalım Manavgat’ı Fırat’ı Asmayalım fakirliğe suratı Ecnebiler her işime el attı Gelin beyler koruyalım vatanı Hani derler içimizde çıyan var Çıyan değil kırk ayaklı yılan var Hakkımızda bin bir türlü plan var Gelin beyler koruyalım vatanı Petrol çıkar kuyularım kapanır Elin oğlu içmek için yalanır Bizde milli duygu biraz yufkadır Gelin beyler koruyalım vatanı İçimizden sahtekârlık ayrılsın Al bayrağa bütün eller sarılsın Darılacak varsa varsın darılsın Gelin beyler koruyalım vatanı Kendi toprağını kendin çalıştır Dışarıdan ithal etmek ayıptır Milletimiz güzel şeye layıktır Gelin beyler koruyalım vatanı Düşman oyun bozmak için can atar İçimize fitne fesatlık sokar İman eden yalnız Allah’tan korkar Gelin beyler koruyalım vatanı Aşır TUNCA 11 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 12 ÇAKIL KUŞLARI ÇEKEMEDİM ÇAKIR DİKENLERİ Sevenlerim hiç aramaz Çekemedim gurbet seni Derdimden kimse anlamaz Sevemedim gurbet seni Çakırdikenleri gibi Yüreğime batıyorsun Bakır zehirleri gibi Zehirleyip yakıyorsun Gurbet elin çilesi çok Kimisi aç kimisi tok Cana yakın birisi yok Çekemedim gurbet seni Seni nasıl sevdiğimi Hiç anlamış değilsin ki Sana aşık güllerimi Yakıp, yakıp atıyorsun Penceremin duvarından Güneş girer kenarından Sevabından, gazabından Çekemedim gurbet seni Çiçeğimi çiğnesen de Sevdiğimi bilmesen de Gözlerinle görmesen de Hep karşıma çıkıyorsun Hiç yüzüme bakan olmaz Kapılarım tıkılanmaz Ne haldeyim akıl almaz Sevemedim gurbet seni Kayıtlısın yüreğimde Yemeğimde ekmeğimde Bal olmuşsun peteğimde Yudum yudum akıyorsun Çektiğimi eller bilmez Bekliyorum haber gelmez Gözyaşımı kimse silmez Çekemedim gurbet seni Kaderimin acısısın Çakır tikenleri gibi Hayatımın sancısısın Ayrık kökenleri gibi Aşır TUNCA 13 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 14 ÇAKIL KUŞLARI ZAMAN KALMADI GÜCÜM KALMADI Kayıp olup gittin gözükmüyorsun Çıkıp gelsen bile zaman kalmadı Sönmüş kıvılcımı körüklüyorsun Ateş küle dönmüş, duman kalmadı Kaçtı uykularım gittin gideli Ellerin uzakta tutamıyorum Güneşin gizlenip sindiği gibi Bulutlar kapatmış tutamıyorum Küf tutmuş yüreğim çörekleniyor Sevda sellerinde, sürükleniyor Dilimle, dudağım, kilitleniyor Aman dilemeye zaman kalmadı Kapımı açan yok çalmaz zilleri Gözlerim unutmaz gamzelerini Ne bir haber gelir ne de teselli Yoruldum peşinden koşamıyorum Ateş olan yerden duman çıkarmış Ecel yakın ise zaman akarmış Dostlar bahaneyi başa kakarmış Sözüme, sazıma, kızan kalmadı Çıkar hafızandan kötü günleri Eğer bir kerecik sevdiysen beni Hatırına olsun dönüver gayrı Seni yüreğimden atamıyorum İnsan avcıları savaş başlatmış Tuzaklar ruhları sarmış kuşatmış Bağlıyken elimiz, köre taşlatmış Körün oyununu bozan kalmadı. Resmine baktıkça başım dönüyor Bu son sigaramdı söndü sönüyor Aklım parçalandı uçup gidiyor Tahammül edecek gücüm kalmadı İnsanlık tükenmiş, Allah kulunda Merhamet kalmamış insan oğlunda Çakallar tilkiler her gün avında Ar ile namusu yazan kalmadı. Aşır TUNCA 15 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 16 ÇAKIL KUŞLARI ESER BULURSAK Anlamadın benim duygularımı Sende insanlıktan eser kalmamış Yaşattın tahmini kaygılarımı Saygıdan sevgiden eser kalmamış. SENİ YAZARIM Kalbini okudum hafızamdasın İçimde zehirli kara yılansın Gönlümün içinde boş bir alansın Sevgi çiçeğinden eser kalmamış Çekilmişim tek başıma odama Seni düşünürüm seni yazarım Görenler delidir derler adama Deli deseler de yine yazarım Ayrılık çanları çalıyor şimdi Sevgi vermeyenler alır mı sevgi Bilmem ki bizlere kim nazar değdi İlk aşkımızdan eser kalmamış Yeminler etmiştim hepsini bozdum Mermer taşlarına ismini kazdım Adına binlerce şiirler yazdım Deli deseler de seni yazarım Belki yakalarız yine denersek Kaybolan yıllara geri dönersek Sevda çiçeğini bulup seversek Aşkı yakalarız eser bulursak Çaresiz kalmışım derdim eksilmez Yalan söylemekle insan yükselmez Seven sevdiğini kızıp küstürmez Küskün dursak bile seni yazarım Kara tahtaları, bulup silelim Kör talihi bir kez daha delelim Gönüller severse biz de sevelim Belki yaşatırız sevgi bulursak Sevgiyle yalvarıp yakar Tanrı’ya Dargınlık yakışmaz senin şanına Ne nizama uyar, ne de kanuna Seni düşünürüm seni yazarım. Aşır TUNCA 17 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 18 ÇAKIL KUŞLARI BİZİ DELİ SEPETİNE KOYANLAR Doğmamış bebeğin hakkı alındı Geleceği gasp edildi, çalındı Çala çırpa bir zirveye varıldı Memleketi soğan gibi soyanlar; Acımadan yavrulara kıyanlar. Bülbülümü kanadından vurdular Çiçeğimi goncasından kırdılar Kuşattılar, her yerimi sardılar. Memleketi karpuz gibi soyanlar; Avrupa’nın (A) harfine kananlar. Kendir dağın yuvarlanır taşları Çırpınır kanatsız yavru kuşları Silinmiyor gözlerimin yaşları Memleketi giydirmeden soyanlar; Bizi deli sepetine koyanlar. İnsanlığa kara leke sürdünüz Keloğlan’ın saçlarını ördünüz Geçip karşımıza bir de güldünüz Memleketi güpegündüz soyanlar; Bizi ördek, kaz yerine koyanlar. Biz Hünkâr’a güvenip de susarız Balkanları bir düdükte aşarız Edirne’den, Hakkari’ye koşarız Bunu bilin, memleketi soyanlar; Çıkmaz olur yuvasından yılanlar. Aşır TUNCA 19 ÇAKIL KUŞLARI SEVGİLİLER GÜNÜNE Her canlının yüreğinde sevgi var Sevgililer günü, benim neyime Her sevginin karşılığı, dengi var Sevgililer günü, benim neyime Sevgi sokaklara atılmak mıdır Haktan geldi deyip, katılmak mıdır Feleğe küsüp de yakınmak mıdır Yakınacak sevgi, benim neyime Sevgi Hak’dan gelir, bunu bilmezler Âşıkları sevdiğine vermezler İki gönül seviyormuş demezler Esir düşen sevgi, benim neyime Aşır TUNCA 20 ÇAKIL KUŞLARI BAYRAĞIM Seher vakti düştün gülün üstüne Hilâl’imsin, yıldızımsın bayrağım Dalgalan sen Türkiye’min göğsünde Hilâl’imsin,yıldızımsın bayrağım Zalimin şerrinden sakınmak mıdır Allah aşkı için dokunmak mıdır Paralı, pulluya tapınmak mıdır Sevgi tapınmaksa, benim neyime Sevgi insanlığın özü, mayası Gönüllerin, yüze vuran aynası Kabul olur sevenlerin duası Yılda bir gün sevgi, benim neyime Sevgi gönüllerde gizli, saklanır Hak sevgisi varsa, ruhu paklanır Gerçek sevgi, sevdiğine mıhlanır Kandırılmış sevgi, benim neyime Sevgidir vatanı, bayrağı sevmek Anayı, babayı, evlâdı bilmek Özenip, sevgiye emeği vermek Böyle sevgi, elbet değer ölmeye Aksi olan sevgi, benim neyime Aşır TUNCA 21 ÇAKIL KUŞLARI Sevdalıyım al kırmızı rengine Tutulmuşum Türkiye’min gülüne Sana kötü gözle bakan olursa Mil çekerim kötü bakan gözüne Elbette ki kıskananlar olacak Türküm diyen Hak yolunda duracak Nice renkler sararacak, solacak Senin rengin ebediyen kalacak Türkiye’min al kırmızı gülüsün Dalgalan ki, ay yıldızın görülsün Sana uzanacak düşman elinin Sinesinden eli, kolu çürüsün Dağlarımın alacalı karısın Milletimin namususun, arısın Dalgalan sen şehidimin göğsünde Türk’üm diyen sana, sıkı sarılsın Aşır TUNCA 22 ÇAKIL KUŞLARI SEN, HAK NEDİR BİLMEZ MİSİN? Huzurlu yol Hak yoludur Sen hak nedir bilmez misin? Yamuk, yumuk yol doludur Sen hak yolu görmez misin? BİTER Mİ BİLMEM? Kat kat olup bükülürsün Gazel gibi dökülürsün Yırtılırsın, sökülürsün Sen Hak yolu, bilmez misin? Rüzgârları yarıp yanına varsam Hasretim, özlemim biter mi, bilmem? Kalbine girip de misafir kalsam Hasretim, özlemim biter mi, bilmem? Gökyüzüne bakan gözler Umutsuzca geri döner Bir gün hayat sona erer Sen Hak nedir, bilmez misin? Beni seviyor mu, kalbine sorsam ? Kanayan yarene bir merhem olsam Bülbül olup gonca güllere konsam Hasretim, özlemim biter mi, bilmem? Göz kapanır ışık söner Canlar topraklara girer Yerinde baykuşlar öter Sen Hak nedir, bilmez misin? Ayrılık ateşi yakıyor beni Alevler sarıyor bütün bedeni Savursam içimde yanan külleri Hasretim, özlemim biter mi bilmem? Bir gün ona dönülecek Hesap, mizan görülecek Elimize verilecek Sen Allah’ı bilmez misin? Garibin derdini bilen Allah’tır Aşk ile sevgiyi veren Allah’tır Deneyip kulunu, seven Allah’tır Hasretim, özlemim gider mi bilmem? Aşır TUNCA 23 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 24 ÇAKIL KUŞLARI GÖZLER YALAN SÖYLEMEZ ÇEK, ÇEKEBİLİRSEN? Ak süt gibi beyazlara bürünsen Gözlerinin içi yalan söylemez Yalan yazıp, yazdığınla öğünsen Gözlerinin içi yalan söylemez Meyhaneler açılır kafa çekmeye Dünyanın halini seç, seçebilirsen Minareler dikilir zikir etmeye Dünyanın halini seç, seçebilirsen İnsanların aynasıdır yüzleri Diller uydursa da yalan sözleri Işık tutup, şifre sunar gözleri Nurlu gözler, diller yalan söylemez Harman olan yerde harman savrulur Yanlış yolu seçenin canı kavrulur Kitabımız Kur’ânda böyle buyrulur Emir Allah’tandır dön dönebilirsen Yanlışların başa belâ olmadan Yüzündeki menekşe, gül solmadan Doğru konuş, ecel gelip bulmadan Dil yanılsa, gözler yalan söylemez Gözlerini kapatsan dünya görünmez Ayak, bacak olmasa yollar yürünmez Öleyim desem bile hemen ölünmez Emeksiz cennete gir girebilirsen İçin dışın güzelliği anlatsın Hak’tan gelen ilham seni ağlatsın Dudak dili, hapis edip kapatsın Seven gözler asla yalan söylemez Düşünüp kafayı çek çekebilirsen Zehiri, zıkkımı iç içebilirsen Sırat Köprüsü’nü geç geçebilirsen Rabbini,kendini tanıyabilirsen Dil uzatıp dosta kötü söylenme İlim diye, dalavere öğrenme Baki sanıp, bu âlemde eğlenme Bilen gözler, inan, yalan söylemez Aşır TUNCA 25 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 26 ÇAKIL KUŞLARI ORUÇLU HANGİ YÜZLE? Zincirlere vurulmuş, azgın nefisler Gönüller oruçlu, kalpler oruçlu Alnımız secdede, dilde zikirler Gönüller oruçlu, kalpler oruçlu Bin bir türlü belâ sardın başıma Hangi yüzle geldin söyle karşıma? Zehir kattın ekmeğime, aşıma Hangi yüzle çıktın söyle, karşıma? Camiler şenlenir, öter bülbüller Bizden uzaklaşır, kara cahiller Cennet kapısında bekler huriler Bedenler oruçlu, diller oruçlu Güvendim de düştüm, dipsiz kuyuna Vurulmuştum senin, selvi boyuna Bulgur pilav salınmazmış suyuna Hangi yüzle geldin şimdi karşıma? Deli gönül oruç tutup, uslanır Göktekiler, yerdekiler kıskanır İmansızlar köşe, bucak saklanır Kulaklar oruçlu, gözler oruçlu Seninkisi sevgi değil hiledir Hataların, yanlışların çiledir Sen sanırsın, canlar sana köledir Hangi yüzle geldin şimdi karşıma? Bekleriz on bir ay seni hasretle Nimetler sunulur ikram, izzetle Gizlidir içinde Kadir elbette Mideler oruçlu, nefis oruçlu Unuttum sanmıştım, karşıma çıktın Bahçemi kuruttun, gülümü yaktın Hançerleyip, yüreğimi kanattın Söyle hangi yüzle geldin karşıma? Cennet kapıları sende açılır Halkın üzerine rahmet saçılır Teravih kılana atlas biçilir Gönüller oruçlu, ruhlar oruçlu Kuş değilsin uçamazsın fezaya Seven sevdiğinden gitmez uzağa Çektiren de düşer bir gün tuzağa Anlat haydi, neden çıktın karşıma? Aşır TUNCA 27 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 28 ÇAKIL KUŞLARI SÜLÜN GÖZLÜ YÂR DARILMIŞ HAYATA Çeşmede rast geldim ben bir güzele Gülleri sararmış dönmüş gazele Ayrı düşmüş sevdiğinden zavallı Darılmış kendine bir de feleğe Güğümünden sular taşmış akıyor Arada bir gözler şimşek çakıyor Sevgi sözü iğne olmuş batıyor Darılmış kadere, bir de feleğe Çeşmenin önünde sıra oluklar Su içiyor kuzularla oğlaklar Güzel gördüm subaşında uyuklar Darılmış hayata, küsmüş kadere Anlamıştım bu güzelin derdini Söyledim ki, yakma kendi kendini Körletme gel, içindeki sevgini Söyledi ki, ben küskünüm feleğe Canım dayanmadı, düştüm peşine Selam verdim kapıdaki dervişe Ne insana benzer, ne de fesine Budur dedi dargınlığım feleğe Aşır TUNCA 29 ÇAKIL KUŞLARI Tanyeri ağarıp şafak sökmeden Beklerim gelmezsin sülün gözlü yâr Diz çöküp feleğe içim dökmeden Beklerim gelmezsin sülün gözlü yâr Gözlerim yolunu şirin sözlü yâr Uzaktaki dağlar şimşek çakıyor Çeşmeler çaresiz, sensiz akıyor Yüreğimi alev sarmış yakıyor Beklerim gelmezsin sülün gözlü yâr Elma yanaklı yâr, güneş yüzlü yâr Dua ettim seher vakti Rabbim’e Ne verirse versin kara bahtıma Hak ettiğim haktan verir hakkıma Görmezsin halimi, sülün gözlü yâr Beklerim gelmezsin şirin sözlü yâr Çekil gayri kara talih önümden Haber gelmez oldu nazlı yârimden Bülbül güle ötmez oldu gönülden Özledim gelmezsin, sülün gözlü yâr Perişan haldeyim, güneş yüzlü yâr Adını sayıklar garip bülbülüm Tutuştu yüreğim, savruldu külüm Kurudu bağımda çiçeğim, gülüm Beklerim gelmezsin, sülün gözlü yâr Halimi bilmezsin şirin sözlü yâr Aşır TUNCA 30 ÇAKIL KUŞLARI BİZ KUR’ÂNSIZ OLAMAYIZ AYRI DÜŞELİ Kur’an Allah katındandır Yazılanı bozamayız İnsan yolun başındadır Benzerini yazamayız. Yüreğimde bir kıvılcım kıpırdar Aşkın deryasına düştüm düşeli Gönül boşa kürek çekip tıpırdar Yârin sevdasına düştüm düşeli. Yolumuzda rehberimiz İnsanlığı öğreniriz Muhammed’dir serverimiz Yazılanı bozamayız. Buzlu ırmaklara girdim sönmedim Acılara göğüs gerdim ölmedim Söz verdiğim sözlerimden dönmedim Bağrıma kıvılcım düştü düşeli. İçindedir yerler, gökler Gelip geçmiş Peygamberler Allah deyip çarpar kalpler Yolumuzdan dönemeyiz. Yar yüzünden ıstıraplar çekerim Oyun oynar kurtlarımı dökerim Aslan olur, av peşinde kükrerim Ben bu sevdalara düştüm, düşeli. Kur’an lütuf pınarıdır Ayet ayet nur dağılır İnsanlığa armağandır Biz Kur’ansız olamayız. Deli dolu gençliğimi bitirdim Genç yaşımda sevdiğimi yitirdim Dede olup bir kenara itildim Saçlarıma aklar düştü düşeli. Okuyanlar feyiz alır Cümle alem faydalanır Çıkmaz kalbimizde kalır Okumadan duramayız. Yaşlı beden, nefes alıp çekemez Sökülmeyen derdi kimse sökemez El bağına giren bülbül ötemez Gülistandan, gülden ayrı düşeli. Aşır TUNCA 31 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 32 ÇAKIL KUŞLARI DÖN GEL DOSTUM YÂR YÂR Telefonun tellerini eklerdin İnanmıştın sen o kutsal göreve Gece gündüz nöbet tutup, beklerdin İnanmıştın sen bu kutsal göreve. Yâr yâr deyip düştüm ince yollara Yâri sordum, yâr bilmeyen kullara Deryalara, karalara, semaya Esen rüzgârlara, akan sulara Yaz demedin, kış demedin çalıştın Fidan boylu güzellerle tanıştın Yazar oldun, şairlerle buluştun İnanmıştın sen bu kutsal göreve. Dost edindim sevdiğimi, yârimi Yâr biliyor gizli, saklı halimi Tartışılmaz güzelliği, kudreti Ezelidir, ebediyen, dâimi Altmışından sonra düştün sevdaya Dostum, şimdi düştün kötü belâya Bir gün postalarız seni Mevlâ’ya Zarar verir oldun kutsal göreve. Yâri, arıyorum yârin peşinde San ki, gönül kafesimin içinde Çıkılmıyor menzilinden dışarı Yüreğimde fırtınalar esince Heyecandan elin, dilin dolaşır Aşk dediğin ölümüne oynaşır Bu hastalık bizlere de bulaşır Dön gel dostum, dön gel kutsal göreve. Mekân onun, mekânında yaşarım Emri ile yüce dağlar aşarım Rızkı verir, ışık sunar nurundan Onu sevdim, ona doğru koşarım Gelme dostum sakın, sen bu oyuna Hile yapma, evlendiğin yuvana Çıkarırlar bir gün yüce divana Dön gel dostum, hak yoluna, göreve. Sahibidir yerin, göğün, semânın Rızkların, nâsiplerin, duânın Kuşatmıştır ilmi ile âlemi Sonsuz hükümdârı arş-ı âlanın Aşır TUNCA 33 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 34 ÇAKIL KUŞLARI SEN, YUNUS’U SEVMEZ MİSİN? DOST KUCAĞI AÇALIM Asfalt yolu yarıp çıkan Ayrıkları görmez misin Allah’ımın kudretini İbret alıp görmez misin? Sen, Allah’ı sevmez misin? Düşman bizi, bize kırdırmak ister Gelin dostluklara kucak açalım Tükenmeden içimizde ümitler Gelin dostluklara kucak açalım Hakkımızla, hak yoluna koşalım Bahar geçer yaza döner Kış gelince, buza döner Aşkın sözü, saza döner İbret alıp görmez misin? Sen, Allah’ı sevmez misin? Ortadoğu bulgur gibi kaynıyor Hak edilen, hak yerine varmıyor Kimse sultanını sevip, saymıyor Gelin gönüllere sevgi saçalım Dostluk sofrasını kurup açalım Yağar yağmur, yer yeşerir Çimenden halı döşenir Çiçekler hep yemişlenir İbret alıp görmez misin? Sen, Allah’ı sevmez misin? Çekiversek kalbimizden yalanı Kuşak sarsak belimize kolanı Rehber etsek kendimize Kur’ânı Şimdi birlik, beraberlik zamanı Birlik olup, gök yüzüne uçalım Akıl vermiş, bilsin diye Hakikâti görsün diye İmân edip sevsin diye İbret alıp görmez misin? Sen, Allah’ı sevmez misin? Pişman olup, sonra rezil olmadan Akbabalar, başımıza konmadan Bayrağımız, yıldızımız solmadan Gelin neslimize ışık tutalım Gönüllere şefkat yolu açalım Bin bir çeşit nimet vermiş Yer yüzüne koymuş, sermiş Şükür demiş, Yunus derviş, Sen, Yunus’u sevmez misin? Hâk yolunu bilmez misin? Geleceğe, gerçek gözle bakalım Vatan toprağına sahip çıkalım Uykumuzdan uyanalım, kalkalım Tek vücut olmanın, şimdi zamanı Gelin dosta, dost kucağı açalım Aşır TUNCA 35 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 36 ÇAKIL KUŞLARI BİZE HAK’TAN TERCÜMANDIR Menekşeyle gül sereriz Muhammed’in yollarına Canları kurban ederiz Muhammed’in yollarına Sefere çıksa geliriz Yolu haktır biz, biliriz Ölürüz, şehit düşeriz Muhammed’in yollarına O ne güzel bir cânandır Bize haktan tercümandır Canlar ona hep kurbandır Muhammed’in yollarına Âhir zaman peygamberi Çoktur onun merhameti Rabbim vermiş cennetini Muhammed’in yollarına Cümle âlem seviyorlar Yolu haktır biliyorlar Akın, akın gidiyorlar Muhammed’in yollarına Aşır TUNCA 37 ÇAKIL KUŞLARI UYDURUK Uyduruktur, bu zamanın sevdâsı Boşa çıkar, çırpınanın çabası Âşık olmaz bülbül, serçe kuşuna Güzelleri kandırırlar boşuna. Mahkemesiz sona erer dâvası. Yediveren çiçek olsa her gülde Sarı çiğdem, menekşede, sümbülde Hak sevgisi yoksa, öten bülbülde Uyduruktur, günümüzün sevgisi Pişman olur, tövbe eder evlisi. Hani nerde, gül kokulu mektuplar Dokununca, şimşek çakan kutuplar Yıldızların altındaki mehtaplar Uyduruktur, şu zamanın sevdası Âşkı unutturur, şöhret kavgası. Aşır TUNCA 38 ÇAKIL KUŞLARI KUR’ÂN DİNLE İnsanlığın gerçek yolu Kur’ândadır, Kur’an oku Olacaksan hakkın kulu Kur’ândadır, Kur’ân oku. Gerçek âşkın acıları silinmez Çektikleri ıstıraplar bilinmez Âşk perisi, her âşığa görünmez Uyduruktur, yüreklerin yarası Gönül eyler, hilecinin parası. Âşka düşen, gizli sevda çekmeli Damla damla göz yaşları dökmeli Hak’tan gelenlere boyun bükmeli Moda olmuş, sahte sevgi uydurmak Cebren hile yapıp, gönül kandırmak. Âşık olan her belâya diretir Hâktan gelmiş deyip zikir üretir Ah çekince yeri, göğü inletir Var mı şimdi, Kerem ile Aslı’lar Hâk aşığı Mevlâna’lar, Yunuslar. Aşır TUNCA 39 ÇAKIL KUŞLARI Muhammed Mustafa doğdu Geçmiş dinler bâtıl oldu Kur’ân, kanun, nizâm koydu Kur’ân dinle, Kur’ân oku. Fâkirleri giyindirmek Yetimleri sevindirmek Olgunlaşıp Hâkk’a ermek Kur’ândadır, Kur’ân oku. Yaşamayı seviyorsan Mutlu olmak istiyorsan Rızkı Hâktan bekliyorsan Kur’ân dinle, Kur’ân oku. Kur’ân bizim rehberimiz İlim, irfan her şeyimiz Muhammed, peygamberimiz Kur’ân dinle, Kur’ân oku. Aşır TUNCA 40 ÇAKIL KUŞLARI GERÇEKTİR HAYIR GÖRMEZ Dostlar size, dostça nâsihatim var Bu alemi gören gözler mercektir Azrail’e denmez, “mâzeretim” var Hayat gelip geçer, ölüm gerçektir. İnsanlarda kibir vardır Kurtulamaz kibrinden Asabidir sinir vardır Kurtulamaz sinirinden Öten bülbüllerim, açan gülüm var İlkbaharda susuz yanan çölüm var İnsanlığa, insanlıktan zulüm var Zulüm etme dostum, ölüm gerçektir. Kör nefiste zehir vardır Kurtulamaz zehrinden İblisten sihir vardır Kurtulamaz sihrinden Âşk içinde Hâk’tan gelen sevgi var Âşka giden yolda, nefse ilgi var Akıl denen beyinlerde, bilgi var Kanma nefislere, ölüm gerçektir. Arkadaşa kazık atar Kurtulamaz kazıklardan Uyarınca bozuk atar Kurtulamaz bozuklardan Çalışırsak rızkımıza sabırla Yakma canı, canı üzen kâhırla Anan, baban, deden nerde, hatırla Hazırlan ölüme, ölüm gerçektir. Hem abtestli, hem namazlı Kurtulamaz günahlardan Hem niyazlı, hem de nazlı Hayır görmez sevaplardan Bu âleme giriş çıkış var mıdır? Düşün, yolu geniş midir, dar mıdır? Kabir çukuruna düşen yâr mıdır? Mezar olan yerde, ölüm gerçektir. Bu insanlar Allah kulu Ağzı yavan dili sulu Türkmen abdalların oğlu Hayır görmez insanlıktan. Aşır TUNCA 41 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 42 ÇAKIL KUŞLARI SUSAT BENİ PARA DENEN İLLETLE Kahvaltında, çorbandayım Giyindiğin urbandayım Çok yakınım inan sana Hamaylında, boynundayım Kullar kula tapınıyor Para denen şu illetle İnsanlıktan sapılıyor Para denen bu illetle Kırma gönül kafesimi Dinliyorum nefesini Başın dara düşüyorsa Çağır dağın efesini Para sesi duyulmuyor Parasızlar soyulmuyor Kapılardan kovulmuyor Para denen, şu illetle Adımı an, beni yaşat Bedenimi sarıp, kuşat Sevgi istiyorsan benden Ateşinle yakıp, susat Paralıdır nice beyler Parasızla gönül eyler Ürperiyor kıllar, tüyler Para denen bu illetle Yakınında, dibindeyim Telefonda cebindeyim Başkasını görmez gözüm İnan senin kalbindeyim Her ürüne zam yapılır Maaşlıya az bakılır Garip gönüller yıkılır Para denen bu illetle Eğer beni özlüyorsan Adım adım izliyorsan Üzülürüm, yanarım ben Sevdiğini gizliyorsan. Zengin kat kat zengin olur Fukaraya vergi konur Devletin den, millet soğur Para denen şu illetle. Aşır TUNCA 43 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 44 ÇAKIL KUŞLARI UMUTLARIM SABIR BEKLER Tükendi umutlar sanki, içimde Dolaşıyor düşmanlarım peşimde Lokma lokma satılıyor toprağım Kurtuluşun yolu şimdi seçimde. ŞÜKÜR Vatan seven, bayrak seven belirdi Toprak satan pişman oldu, delirdi Halk desteği, seçim ile gelirdi Çıkmaz yolun sonu erken seçimde. Bayrak yakanlarla, birlik olunmaz Toprak satanlarla dirlik kurulmaz Birlik varsa orda, mertlik bozulmaz Efelik, yiğitlik şimdi seçimde. Bayrağımı siyasete soktunuz Toprağımı gram, gram sattınız Şehidime, kötü gözle baktınız Şehit oğlu çaresizlik içinde. Tutturdunuz, bir Avrupa sevdası Bu millete var mı zerre, faydası Hak’tan umut bekler Türklük dünyası İşsiz vatandaşın derdi geçimde. Her dönemde zora düştü bu millet Vurulsa da zincirlere hürriyet Can damara dayansa da maliyet Maliyete giden yollar seçimde. Umutlarım sabır bekler içimde Aşır TUNCA 45 ÇAKIL KUŞLARI İman ettik Allah’a Şükür Elhamdülillah Peygamberim Mustafa Şükür Elhamdülillah. Bu aleme gönderdi Varlığını bildirdi Muhammed’i sevdirdi Şükür elhamdülillah. Hayat verip yaşattı İlmi ile kuşattı Rahmetinden boşalttı Şükür elhamdülillah. Kalplere ilham gönder Bizi Hak yola dönder Nimet dolu öğünler Şükür elhamdülillah. Ayaklarla yürürüz Gözümüzle görürüz Nefes alıp veririz Şükür elhamdülillah. Aşır TUNCA 46 ÇAKIL KUŞLARI ALACALI KEKLİĞİM Yolum düştü Çebiçli’nin dağına Arkadaşla çıktık keklik avına Uçurdular kekliğimi yuvadan Kurşun almış düşmüş, Argıt çayına Çebişli’de çöğür armut dişlerim Kafeslerde yavru keklik beslerim Yarin sevdasına düştüm düşeli Geri kaldı tarladaki işlerim Alacalım, ötüver de göreyim Sen öterken, ben çiftimi süreyim Düşmanların gelip, vururlar seni Sana dayanamaz, benim yüreğim. Yaylalarda çayır, çimen biçerim Çam oluğun sularından içerim Kaçma benden, on parmağı kınalım Sen kaçarsan, ben peşine düşerim. Yaylalarda arpa, buğday yolundu Avcılardan, keklik soyu kurudu Dizilmişler bir kekliğin peşine Vedalaşıp o da uçtu, vuruldu. Alma avcı kekliklerin âhını Kaybedersin makamını, tahtını Alacalım, çil kekliğim nerdesin Kararttılar kaderini, bahtını Duymaz olduk derelerde yankını. Aşır TUNCA 47 ÇAKIL KUŞLARI ŞAFAKTAKİ SABAHA Koşturdum yolunda sevdalanmış hevesle Sorguya çekildim, içimdeki nefisle. Pervaneler gibi döndüm senin peşinde Dolunayda, güneşte, rüyâmda, düşümde. Ağarmış saçlarım, dönse kışa ne çıkar? Gelecekse gelsin, fırtınalı sonbahar. Çıktı yörüngesinden, doğmamış şafaklar Neye yarar, tanyerinden sonra ufuklar? Açtım penceremi, içimdeki Hudâ′ya Belki kavuşurum, şafaktaki sabaha. Çevirdim kalbimi, yaratana, Mevlâ′ya Bağladım dilimi, duacıyım Allah’a. Aşır TUNCA 48 ÇAKIL KUŞLARI BU ÂLEMDE Bu âlemde günah, sevap tartılmaz Esirgeyen, bağışlayan Allah’tır Cana kıyan, can çekişir kurtulmaz Derdi veren, çektiren de Allah’tır. NAMAZ KILALIM İnsanoğlu, kulun kulu değildir Şükür eder, Yaratan’a eğilir Sevenleri yerler gökler beğenir. Gönüllere sevgi veren Allah’tır. Batan güneş, batık yerden dönemez Güneş sabit durur, gözler göremez Sevgi yoksa, hiçbir canlı üremez Üreten de, yaratan da Allah’tır. Avuçlayıp, yıldızları toplasak Buket yapıp, çiğdem diye koklasak Akıl olan beyinleri tıklasak Beyinlere akıl veren Allah’tır. Bu âlemde, yangın da var, kül de var Çiçeklerden Menekşeyle, gül de var Seher vakti dua eden dilde var. Bülbüllere dili veren Allah‘tır. Bal dağıtan, balcı küpü delinmez Çalan elle menzillere erilmez Bu alemde hırsız, haydut sevilmez. Kul başına bela veren Allah’tır. Kul başına bela veren Allah’tır. Aşır TUNCA 49 ÇAKIL KUŞLARI Ateşten korkuyorsak Namaz kılalım namaz Cenneti istiyorsak Namaz kılalım, namaz Can girmeden kabire Düşmeden cehenneme Kur’anın emri ile Namaz kılalım, namaz Abdest alıp yenile Çevir yönü kıbleye Derman olur derdine Namaz kılalım, namaz Namaz dinin direği Unutma besmeleyi Ateş yakmasın teni Namaz kılalım namaz Namaz sağlık, sıhhattir Kör şeytanla cihattır Yolumuzdur, sırat’tır Namaz kılalım, namaz. Aşır TUNCA 50 ÇAKIL KUŞLARI YAVRU KUZUSU GÜÇ KATMANIN ZAMANI Sen varsın yanağımda Sıcacık dudağımda Dolaşırsın durmadan Kılcal damarlarımda. Darılıp da gidenleri, geri çağırsak Birlik olup güçlenmenin, şimdi zamanı Güçsüzlere, işsizlere zaman ayırsak Zaman ile yarışmanın şimdi zamanı. Gönlümün nazı yârim Aşkımın sazı yârim Anasının kınalı Yavru kuzusu yârim Boynumuza binenleri itip, indirsek Doyurup da fakiri, yoksulu giydirsek Gül kokusu sevenlere, gülü sevdirsek Diretmeden, üretmenin şimdi zamanı. Bilirim peşimdesin Aklımda, düşümdesin Kalbimde yaşıyorsun Sen benim her şeyimsin Vatan görevinden kaçan, olur ahlâksız Bayrağını sevmeyenler, kalır bayraksız Kel başını taramazmış, sedef taraksız Beyinleri taramanın şimdi zamanı.. Hep seni söyleşirim Dilimin ucundasın Seninle dertleşirim Kalbimin içindesin Yağmursuz derenin suyu taşıp, sel olmaz Akmayan sulardan, deniz olmaz, göl olmaz Yurttaş yurdu seviyorsa, toprak çöl olmaz Gönüllere gül sunmanın şimdi zamanı. Senin için harcadım Gençliğimi varımı Durduramaz kimseler Bu aşkın yağmurunu Selamlaşıp el versek, tutar dilekler Göçüklere bel versek, kalkar direkler Sokaklara dil dökmeyle bitmez sinekler Gücümüze güç katmanın şimdi zamanı. Kalmadı aşkın hayrı Kavuşmayız biz gayrı Ayırdı zalim felek Gideriz ayrı ayrı Aşır TUNCA 51 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 52 ÇAKIL KUŞLARI HAK SEVGİSİ Ergin elma düşer kendi dalından Nasipliler bulup yesinler diye Bal arısı ikram sunar balından Çalışıp üretmiş desinler diye Çaya düşen dal bulursa tutunur Aşık olan dertlerini unutur Gamsız insan kambur olmaz, dik durur Kaderin cilvesi görünsün diye Emeklerin özü alın teridir Terlemeden yemek elin kiridir Adem ile Havva sevda piridir Haktan gelen sevgi sevilsin diye Hak sevgisi yerde, gökte yürütür Bebeleri çağaları büyütür Yardan akan sular, buğday öğütür Suyun alameti görünsün diye Dünya döner kenarları görünmez Dönenlerin işi varsa, sürünmez Birlik olan, devlet, millet bölünmez Birliğin sırları çözülsün diye. Zengin sultan saray yapar, yıktırır Milletini kendisinden bıktırır Allah, sevgi bilmeyene çektirir Canlar canı, candan sevsinler diye. Aşır TUNCA 53 ÇAKIL KUŞLARI DOĞANIN KANUNU Bal alırken her çiçekten arılar Goncalara taze güle konarlar Arılara ikram sunan çiçekler Boyun büker yavaş, yavaş solarlar. Anlamadan çiçeklerin dilinden Bir çiçeğe esir düşer insanlar Vazgeçemez goncasından, gülünden Arı gibi oğul verir özünden. Doğanın kanunu verir dersini Dünyayı sevenler, ister hepsini Çalışır, uğraşır ibret alanlar Yalnız kalır, gerçekleri bulanlar. Acı poyraz ıslık çalıp, estirir Dersten anlayana dersini verir Bilmeden doğanın kanunlarını Kimi oyun olsun diye evlenir. Bal arısı çiçeklerle buluşur Kırmızı gül bülbülüyle konuşur Dans ederek kelebekler uçuşur Karıncalar gece gündüz çalışır Öğretir doğanın kanunlarını. Aşır TUNCA 54 ÇAKIL KUŞLARI VURDU BENİ ZALİMLER DE TOPRAK OLACAK Akmaz oldu gümüş dere suları Başımıza takmış düşman yuları Semer kırık, yağır olmuş çulları Çevirsek de yüzümüzü Kâbe’ye Kösteklemiş ayakları, kolları. Demir kazık yapıp çakmış bayıra Ulaşmıyor zincirimiz çayıra Bu tuzaktan Mevlâ’m bizi kayıra Aklımızı başımıza alırsak Kurtuluruz, kavuşuruz huzura. Kazancımız gider gavur malına Yetmeyince kefil ister borcuna Elbet bir gün kopacaktır curcuna Beyler sözlerinin eri değilmiş Bunlar gider bu milletin zoruna. Biri gelip bu oyunu bozacak Defterine satır satır yazacak Kudurmuşlar köpürecek, azacak Sanılmasın düzen, böyle kalacak Zalimler de bir gün toprak olacak. Aşır TUNCA 55 ÇAKIL KUŞLARI Kurşunum yok meteliğe Boyun büktüm kaderime Teslim oldum ellerimle Vurdu beni yerden yere.. Irgat oldum, çoban oldum Ayrı düştüm, yaban oldum Sari saman gibi soldum Sattı beni elden ele.. Gurbet eller geze geze Yolum çıkar sandım düze, Takıldım bir ümitsize Serdi beni serden sere.. Teslim ettim her şeyimi Kalbimdeki gül bahçemi Anlamadı hiç halimi Vurdu beni hançeriyle.. İşte böyle birisinin Kulu oldum, kölesiyim Ömür boyu çilesiyim Sevdim onu ölesiye.. Aşır TUNCA 56 ÇAKIL KUŞLARI KİTABIM KUR’ÂN Medine’yi, Mekke’yi Göster gözlerimize Beytullâh’ı, Kâbe’yi Nasip et ömrümüze. ASMAM Allah Allah, Hû Allah Dinim İslâm’dır Allah Muhammed Resulullah Kitabım Kur’ân Allah Asmalardan üzüm sarktı Helvasını yapan yaptı Serçeler tadına baktı Helvasını kapan kaptı. Hazreti Adem’in İbrahim, İsmail’in Makamıdır, evidir Muhammed ümmetinin Asmam yükün çekmez oldu Kaynatıldı pekmez oldu Taneleri serpmez oldu Helvasını kapan kaptı. Allah Allah, Hû Allah Dinim İslâm’dır Allah Muhammed Resulullah Kitabım Kur’ân Allah Âşıkların bağrı yanar Bağında bülbülü ağlar Üzümünden şıra damlar Helvasını kapan kaptı. Can boğazdan çıkarken Şahadet nasip eyle Cennet makamlarını Bize münasip eyle Doğru söyler içim, özüm Üzüm gibi iki gözüm Helvacıya yoktur sözüm Helvasını yapan yaptı. Allah Allah, Hû Allah Dinim İslâm’dır Allah Muhammed Resulullah Kitabım Kur’ân Allah Salkım olur tanelenir Güzelleri sürmelenir Nasip olan yedi, tattı Helvasını kapan kaptı Aşır TUNCA 57 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 58 ÇAKIL KUŞLARI CUMHURİYET YAŞATIRDI MEYDANLAR NİNEM ÇEŞMESİ Çıktım Kayas Dağı’na Girdim incir bağına Çifte yumurta kırmış Yârim zeytin yağına Kayas Dağı yaş olmaz Yaylasında kış olmaz Gel beni kaçır yârim Bu ayrılık baş olmaz Daldan zeytin düşürür Üşenmeden devşirir Izgaralı mangalda Keklik eti pişirir Kayas köyü dağları Bulvar olmuş yolları Garibanlık çekenler Allah’ına yalvarı Ninem Çeşmesi derler Suyunu met ederler Pınar başına gelir Sevda çeken güzeller Aşır TUNCA 59 ÇAKIL KUŞLARI Ellerinde bayraklarla çocuklar İçimizde iz bırakmış bayramlar Süslenirdi bayraklarla meydanlar Atatürk’e gülümserdi bayraklar. Ellerinde şeker dolu bohçalar Bayram kutlar bekçilerle, muhtarlar Güm güm öter trampetle, davullar Nerde şimdi o güzelim bayramlar? Demirciler demir döver geçerdi Kalaycılar körük çekip üflerdi Zurnalar, kavallar durmaz öterdi Var mı şimdi, iz bırakan meydanlar? İnletirdi meydanları bandolar Geçiyordu uygun adım ordular Bölük bölük geçer bütün okullar Cumhuriyet yaşatırdı meydanlar. Arabaya yüklerlerdi atları Geçit resmi çakar nalbant nalları Alkışa tutardık sanatkârları Gelin kızlar giyinirdi alları Nerde şimdi, bayram dolu meydanlar? Aşır TUNCA 60 ÇAKIL KUŞLARI SEVGİ GÖNÜL SEN HADDİNİ BİL Şu dağlar yüce dağdır Arkası bahçe, bağdır Beni yakıp kavuran Ceylan gözlü bir yârdır Dağların deresine Ben yandım birisine Ne ilâç var, ne merhem Derdimin yâresine Yanarım ateşlerde Düştüm çaresiz derde Beni berbat ediyor İçimdeki bu yâre Karşı yoldan yâr gelir Fırtınalı kar gelir Düşmanıma yâr olmuş Bu dert bana zor gelir Aşığa çile haktır Çektireni Allah’tır Gönül sen haddini bil Haddi aşmak günâhtır Aşır TUNCA 61 ÇAKIL KUŞLARI Sevgi lütûf pınarıdır Gönüllere akar durur Sevgi suyu içmeyenin Akan pınarları kurur Sen Sevgiyi bilmiyorsun Yüreğinden sevmiyorsun Emanettir Hak’tan bize Sevgi saçar, sevgimize Huzur verir hepimize Allah’ımın bir nûrudur Sevgi nedir bilmiyorsun Can evinden sevmiyorsun Sevgi nedir öğrenmeli Öğrenip de öğretmeli Suskun dile söyletmeli Öğrenmeyen dil tutulur Sen sevgiyi bilmiyorsun Yüreğinden sevmiyorsun Bize Hak’tan emânettir Öğrenmemek cehâlettir Başı, sonu selâmettir Yerler, gökler selâm durur Sen onları görmüyorsun Yüreğinden sevmiyorsun Hem sevelim, sevilelim Secde edip, eğilelim Selâm alalım, verelim Allah bizden razı olur Öğrenmişsin, gülüyorsun Can evinden seviyorsun Aşır TUNCA 62 ÇAKIL KUŞLARI BAYRAM ARİFESİNDE ÖPÜLECEK ELLER VARDIR Baklavalar açılır Bayram arifesinde Nûr’undan nûr saçılır Bayram arifesinde Bayramlarda el öpelim Öpülecek eller vardır Sohbetleri dinleyelim Öpülecek diller vardır Kıyı kenar silinir Temizlik yenilenir Gönüller temizlenir Bayram arifesinde Küçüklerden saygı görsek Büyüklerin elin öpsek Nineleri sevindirsek Öpülecek eller vardır Bakraçta şeker erir Baklava dilimlenir Melekler selam verir Bayram arifesinde Bayramlarda huzur vardır Hak’dan Hıdır, Hızır vardır Sultan vardır, vezir vardır Öpülecek eller vardır Sevgi dolar yürekler Türlü tatlı yemekler Kabul olur dilekler Bayram arifesinde Bayram bize kutlu olsun İçimize sevgi dolsun Bütün alem mutlu kalsın Öpülecek eller vardır Hak yolundan ayrılma Kavuşturur bayrama El açalım Mevlâ’ya Bayram arifesinde Kahvelerde hapis kalma Hizmet eyle güzel yurda Sonra pişman olup yanma Öpülecek eller vardır Aşır TUNCA 63 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 64 ÇAKIL KUŞLARI AŞKIMIZA KIYDILAR CEVİZ Bir arada dolaştık El ele gelemedik Türkülerle konuştuk Muhabbet edemedik Ceviz dalı yan yan gider Arasında kamyon döner Ömür boyu gülüşenler Sevdalanıp sevişirler Aşka umut bağladık Gizli saklı ağladık Uzaktan el salladık Merhaba diyemedik El kılından çul yapılmaz Malından mal paylaşılmaz Sevdiğine varmayanın Yanağında gül açılmaz Bize tuzak kurdular Arkamızdan vurdular Yaka, yokuş yordular Vurgunuz, diyemedik. Ceviz kırıp yemiyoruz Kıymet nedir bilmiyoruz Uzaktan el sallasak da Bir araya gelmiyoruz Umutlarla bekledik Biz böyle istemedik Tanrıdan dilemedik Aşkımıza kıydılar Ceviz besin kaynağıdır Yârim afyon kaymağıdır Karşılıklı sevişenler Hem ağadır, hem paşadır Küstük kahpe feleğe Yük olmuşuz kadere Kara kaplı deftere Bir çizik çizemedik Daldan ceviz taşlamalı Ceviz yiyip kışlamalı Sevenleri ayıranı Sıcak suda haşlamalı Aşır TUNCA 65 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 66 ÇAKIL KUŞLARI GEL YAĞMUR BEKLER UMUTLAR Gökyüzünde kara kara bulutlar Dağ başında püslü, sisli kör duman Dökülür, umut verir zaman zaman Yağmur ister yüreklerde umutlar Hasret kalmış suya kara topraklar Boyun bükmüş, körpe taze başaklar Tanrıya el açmış, kıvrık yapraklar Yağmur ister duadaki umutlar Toprak ısınmış, yer sıcak, sımsıcak Böcekler uçuşur, koşar kıskıvrak Çiçekler, koncalar soldu, solacak Yağmur ister çaresizce umutlar Yağmur bekler ırmaktaki balıklar Umursamaz olmuş, esen rüzgârlar Yorgun düşmüş, karıncalar, arılar Yağmur bekler içimdeki umutlar Umutlar kesilmez, tükenmez haktan Yeter ki istesek, hünkârdan, şahtan Yaratır yeniden, her şeyi baştan Rahmetinden yağmur bekler umutlar. Aşır TUNCA 67 ÇAKIL KUŞLARI Yüreğimde bir kor yanar Seni özler, seni sorar Çıban olmuş yârem, kanar Doktor ol gel, tabip ol gel Yeter ki sen, yanıma gel… Bekliyorum gelmiyorsun Kadir kıymet bilmiyorsun Sen de beni özlüyorsun Bıktım artık beklemekten Acele et, çabuk ol, gel… Ne uyku var, ne de tünek Çektiriyor zalim felek Ne un kaldı, ne de elek Geleceksen, acele gel Yeter ki sen, yanıma gel... Duygularım dolup taştı Yüreğimi efkâr bastı Kimin var ki, bize kastı Sabırlı ol, kararlı gel Seviyorsan, acele gel… Kara kaşlım, siyah gözlüm Ay cemâlim, güneş yüzlüm Biliyorum, seni üzdüm Özür diliyorum senden Afet beni, çabuk ol, gel. Aşır TUNCA 68 ÇAKIL KUŞLARI İNSANLAR GÖRÜYORUM İnsanlar görüyorum Umutları yıkılmış İnsanlar görüyorum Imefeye satılmış GELMİYORSUN Devir döndü, devran geçti İki bayram geldi geçti Ayrılanlar hep birleşti Bekliyorum, gelmiyorsun. Ramazanla Kurban geçti Aylar geçti, yıllar geçti Kader bizi, kurban seçti Bekliyorum, gelmiyorsun. Telefona mesaj gelmez Derdimi kimseler bilmez Bayram geçti, yüzüm gülmez Gençlik bitti, gelmiyorsun. Kapım açık zili çalmaz Halim nedir, kimse sormaz Alır felek, öcün koymaz Söyle, neden gelmiyorsun? Bayramları devir ettim Bana küsüp, kahır ettin Hayatımı zehir ettin Gözüm yolda, gelmiyorsun. Aşır TUNCA 69 ÇAKIL KUŞLARI İnsanlar görüyorum Çocuklarına düşkün Ağzını bıçak açmaz Asabi, deli, suskun İnsanlar görüyorum İşi yok, borca batık Gözü pek, kaşı çatık Başı dik, surat asık İnsanlar görüyorum Çilesine tavırlı Düzenbaza kahırlı Öfkesine sabırlı İnsanlar görüyorum Zorlukları aşacak Köpük köpük taşacak Menzillere koşacak İnsanlar görüyorum Fermanları okunmuş Teçhizatı kuşanmış Bayrağına tutunmuş İnsanlar görüyorum Vız gelir ona ölüm… Aşır TUNCA 70 ÇAKIL KUŞLARI KİME NE? İster zirvedeyim, ister zeminde Hayat benim hayatımsa, kime ne? İster sokakta yatarım, ister evimde Hayat benim hayıtımsa, size ne? CANGARA DERESİ Cangara’nın suları, üç değirmen döndürür Âşıkların bağrını, oluk suyu söndürür Gövermiş, yeşillenmiş Cangara’nın deresi Bekârlıktan bezenler, evlenmekmiş çaresi Gökyüzünde bulutlar, koşuyor aya doğru Susuzluktan yananlar, gidiyor suya doğru Sarı yapraklarını dökmüş, meşe dalları Asılmış gül dalına, güzellerin şalvarı Islık sesi geliyor, değirmenin damından Üç güzel gelip geçti kenarından, yanından. Güzel olur, hoş olur Cangara’yı gezmesi Güzellere verirler fındık, lokum ezmesi Erken öter diyorlar, Cangara’nın kekliği Delikanlı palazlar, bilir bizim çiftliği Aşır TUNCA 71 ÇAKIL KUŞLARI Boyun eğip sabrederim derdime Günahım da, sevabım da kendime Saygım vardır insanların ilmine, Hayat benim hayatımsa, kime ne? Ben içimi gerçek dosta dökerim Gönüllere gül kokusu serperim Suçum varsa cezasını çekerim Hayat benim hayatımsa, size ne? Alışmış bu gönül, tokat, silleye Razı olur, Hak’tan gelen çileye, Bir simide gelse bile yövmiye Hayat benim hayatımsa, kime ne? Sevemem suçlarımı başa kakanı Af edemez kullar benim hatamı Seviyorum bayrağımı, vatanı Seviyorsam, seviyorum, size ne? Girebilsek insanların özüne Bakabilsek, gariplerin yüzüne, Güven var mı, Aşır TUNCA sözüne Benim sözüm anlayana, size ne? Aşır TUNCA 72 ÇAKIL KUŞLARI HATIR SORMAK DOST BULAMADIM Derdine olamam belki bir derman Adet olmuş hatır sormak, neyleyim? Çıkarmışlar ikimize bir ferman Adet olmuş, hatır sormak neyleyim? Alemin aklı yele çalışır Kendime göre dost bulamadım Çamur çirkefe, sele karışır Kendime uygun dost bulamadım Bir zalimin kapısında köleyim Ne muradın varsa söyle, bileyim Hatırını sorayım da öleyim, Hatır sormak, adet olmuş neyleyim? Arkadaş deyip takılıyorsun Suçuna ortak katılıyorsun Ayni kefede tartılıyorsun Kendime uygun, dost bulamadım Susuz kalmış, yanakların kurumuş Çöle dönmüş, dudakların yarılmış, Islak gözler bir zalime darılmış, Hatır sormak, adet olmuş neyleyim? Mızrap vururlar sağır tellere Yalan katarlar tatlı dillere Zarar verirler gonca güllere Gönlüme göre dost bulamadım Hatır bilmeyende sevgi bulunmaz Sevgi olmayanla denge kurulmaz Sevda yollarında koşan yorulmaz Hatır sormak, bizde adet neyleyim? Fikir satarlar kendilerine Dostu atarlar yaban ellere Yalancı dostluklar benim neyime Fikrime uygun dost bulamadım Hatır sormak, hatırlanmak güzeldir Daldan düşen sarı yaprak gazeldir Sevenlere, sevdiği yâr özeldir Hatır sormak, bizde adet neyleyim? Sevdim diyenler yalandan sevdi Kimisi ısırdı, kimisi gevdi Tuttuğum dallar elime geldi Aklıma uygun dost bulamadım. Aşır TUNCA 73 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 74 ÇAKIL KUŞLARI BU ÂLEMİN SIRLARI Bu âlemin sırlarına erilmez Sultan vardır, adaleti görünmez Hükümdar var kendisiyle övünmez Bu âlemin sırlarına erilmez Erilse de dil tutulur, söylemez Yağmur yağar, kara toprak sürülmez İnsan vardır, kimin kulu, bilinmez Gönül vardır kapısından girilmez Bu âlemin sırlarına erilmez Göz görse de, dil tutulur söylemez Deli vardır sokak sokak dolaşır Sevmediği insanlara bulaşır Duaları Hakk’a varıp ulaşır Bu âlemin sırlarına erilmez Beden ölür, ruhlar bize görünmez Garip vardır, kimse bilmez halından Meyveleri düşer kendi dalından Melekler de tutar onun salından Bu âlemin sırlarına erilmez Hak’ka giden Hak yolundan dönülmez Yerler, gökler Mevlâ’mızın serveti Alemleri kuşatmıştır kudreti Rızık verip doyuruyor herkesi Bu alemin sırlarına erilmez Hak’tan emir gelmeyince ölünmez. Aşır TUNCA 75 ÇAKIL KUŞLARI SARI BÜLBÜL Ne ağlarsın sarı bülbül Dök içini bana bir bir Boyun bükmüş, menekşe gül Ağlama gel, sarı bülbül Seher vakti eser yeller Akar gözlerinden seller Ne bilecek derdin eller Anlat bana, sarı bülbül Dertli bülbül, sarı bülbül Özlemişsin yâri bülbül Aç bağrını serinletsin Karşı dağın karı bülbül Bahçendeki güller solmuş Yuvan, yurdun viran olmuş Hasret yüreğini sarmış Sevdalısın sarı bülbül Ötme bülbül yıkılırsın Uçamazsın, çırpınırsın Âşıkları ağlatırsın Dertli bülbül, sarı bülbül Aşır TUNCA 76 ÇAKIL KUŞLARI SIRRINA YAYLADAKİ HARMANLAR Arş’ın nûru gizli girer gönüle Akıl sahipleri erer sırrına Sinek konmaz, arı konar gülüne Akıl sahipleri erer sırrına. Şenlenirdi yayladaki harmanlar Buğday dolar, bağlanır kıl çuvallar Alacalı, çakır gözlü oğlaklar Kaval dinler, mest olurdu kulaklar Hakikatin üzerinde sır vardır Gönüllere ışık veren nûr vardır Aşılmaz dağlarda, karlı yol vardır Yolu bilen erer işin sırrına. Korunurdu koruluklar, fidanlar Çimen kokar çayırdaki pınarlar Yamaçlarda kıldan kara çadırlar Bir başkaydı yayladaki harmanlar Çarpışmadan döner nice küreler Yaşlandıkça çöker gonca sineler Kula sabır için gelir çileler Sabır eden erer işin sırrına. Çam kokusu yayar, esen rüzgârlar Gökyüzünde atmacalar, kuzgunlar Çekilirdi develerle samanlar Şenlenirdi yayladaki harmanlar Göktekiler devran sürüp dönerler Arşın kanununa boyun eğerler Koşturuyor geceleri, gündüzler Çözebilen erer işin sırrına. Kara tencerede bulgur pilavı Tazılarla yakalarlar her avı Çam sakızı kapatırdı yarayı Saman kokar yayladaki harmanlar Açılır perdeler, canı coşturur Yolu bilen, Hak yoluna koşturur Sanılmasın sahne ardı, boş durur Gülümseyen gözler erer sırrına. Yaylaları orman dikip kapattık Yoklukları, biz kendimiz yarattık Yayladaki otlakları daralttık Şimdi yalnız yayladaki ormanlar Aşır TUNCA 77 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 78 ÇAKIL KUŞLARI SEVMEYİ, SEVİLMEYİ BİLMEDEN Takıldığım tutkular götürüyor çıkmaza Sevdanın ilimini, terimini bilmeden Bülbüllerim sustu, güllerim çekildi naza Sevdanın yolunu, yöntemini bilmeden Bahar çiçeklerinin kokusuna aldandım Düşünmedim ömrümün gençliğini harcadım Hazan mevsimine döndü başımdaki saçlarım Sevdanın çilesini, hilesini bilmeden DEĞİŞİR Anlamadan sevdayı düştüm çile yoluna Tereciyi görmeden, çıktım tere avına Nelerimi kaybettim, sevdaların uğruna Sevginin manâsını, dehâsını bilmeden Susuz sevgi, kavuşursa yağmura Baharı değişir, yazı değişir İnsan yönelirse Hak’kın yoluna Çehresi, siması, özü değişir Sevdaya aşktır deyip geçiverir kimimiz Dert küpüne dönüşür, yüreğimiz, içimiz Ne dilimiz konuşur, ne de susar sesimiz Sevdanın sırrını, sırdaşını bilmeden Allah diyen diller, nûr’a kavuşur Zaman bulur, Hak yoluna alışır Hamlık yok olur, erginlik oluşur Bakışı, görüşü, sözü değişir Takılırız peşine, azgın akan sellerin Yüzü güler, aç kalmış denizlerin, göllerin Ne feleğin kabahati var, ne de kaderin Sevdanın dilini, dinini bilmeden Dünya görünse de, dolu beşiğe Huzur verir, Hak sevgisi kişiye Vedâ eder, zehir saçan şişeye Astarı, kumaşı, bezi değişir Bir zerrecik sevginin, peşindeyiz hepimiz Asılmış boynumuza ilmek ilmek ipimiz Sevdalara tutkunuz, sevgisine esiriz Öğrenmeden sevmeyi, sevilmeyi bilmeden Dostlar dosta, uzatırsa elini Küfürlerden sakınırsa dilini Hak temizler kalbindeki kirini Evrene bakışı, gözü değişir Aşır TUNCA 79 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 80 ÇAKIL KUŞLARI RİCAT BORUSU Yaralılar bir dereye dizildi Bekleriz, çalmıyor ricat borusu. Analar ağladı, kızlar üzüldü Bekleriz, çalmıyor ricat borusu. Hak sevgisi varsa, insan özünde Nûr görülür, onun kirli yüzünde Sevgi arar, Muhammed’in izinde Yüreğin yanışı, közü değişir Kişi hakikate doğru koşarsa Terk edip de, kötülüğü boşarsa Dünyasını sevgi ile yaşarsa Ahlâkı, edebi, tezi değişir Haramdan kaçınıp helâl içersek Gelecek nesile, fidan dikersek Emek verip, alın teri dökersek Bu yurdun yakası, düzü değişir Tellerin mızrabı, sazı değişir Yüreğin çırpınan, hızı değişir Av peşinde koşan, tazı değişir Düşmanı dost bilip, halktan kaçarsak Ülkede tat kalmaz, dozu değişir Aşır TUNCA 81 ÇAKIL KUŞLARI Sakarya’yı vurup, geçtik ileri Söküldü düşmanın çelik siperi Kanatlanmış uçar Türk’ün askeri Bekleriz, çalmıyor ricat borusu. Dumlupınar, kuşatılıp çevrildi Girilmeyen şehirlere girildi Düşman surları, kalesi devrildi Bekleriz, çalmıyor ricat borusu. Keçelendi trenlerin ayağı Meleklerle bir yapmıştık duayı Kahpe düşman kendi buldu belayı Bekleriz, çalmıyor ricat borusu. İzmir’in üstünde, kara bulutlar Açıldı yeniden, sisli ufuklar Çekildi göndere,şanlı bayraklar Bekleriz, çalmıyor ricat borusu. Aşır TUNCA 82 ÇAKIL KUŞLARI KEVSER IRMAĞI GİBİ Nemli gözlerinden yaşlar süzülür Cennet-i âla’nın damlası gibi Boncuk boncuk gül yanağa dizilir Kevser ırmağının damlası gibi İLHAM PERİSİNDEN HABER GELMEDİ Gözlerinle yüreğimi yakarsın Can evime kirpiğinle batarsın Gürlemeden yağmur olup akarsın Kevser ırmağının akışı gibi Kalemle, kâğıtla ettik sabahı İlham perisinden haber gelmedi Geceler üstlendi suçu, günâhı İlham perisinden haber gelmedi. Göz yaşların Allah deyip, dökülür Taşa dönmüş kâlbin, harcı sökülür Gizli saklı Hak önüne çökülür Kulun Hak’ka teslim oluşu gibi Kalemle kağıtla sustuk, bekledik Yükümüze bir yük daha yükledik Saatlere birer saat ekledik İlham perisinden haber gelmedi Besmeleden çıkar Kevser ırmağı Huri kızlar taşır gümüş bardağı Koklatırlar mis kokulu damlayı Isparta gülünün kokusu gibi Bastırdı uykular ela gözleri Çeşmelere vurduk sersem yüzleri Dağıtıp, topladık sırlı sözleri İlham perisinden haber gelmedi Allah diyen bulur Cennet yolunu Hak affeder, Hak’ka tapan kulunu Nasip olan içer Kevser suyunu Zemzemin gönüle akışı gibi Abdest alıp, kıyam durduk kıbleye Koyduk alnımızı yere, secdeye Hasret kaldık, bir ufacık müjdeye İlham perisinden haber gelmedi Kevser suyu akar gümüş oluktan Gül kokusu gitmez, gülen dudaktan Çiğ damlası damlar nûrlu yanaktan Güllerin bülbüle bakışı gibi Bülbüller uyandı vakti seherde Açıldı goncalar bütün güllerde Aşır Tunca bekler, sözler dillerde İlham perisinden haber gelmedi. Aşır TUNCA 83 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 84 ÇAKIL KUŞLARI SARI YILDIZLAR GEL DELİRME Deniz mavisine dönmüş gökyüzü Gülücükler saçar sarı yıldızlar Işıkları sönmez, tükenmez közü Göz kırpıyor gökte sarı yıldızlar Dert küpüdür için dışın Kız delirme, sinirlenme Hep önüne eğik başın Gel delirme, sinirlenme.. Görevleri ışık alıp vermektir İnsanlığa uzaklardan gülmektir Akıbetin sırlarını bilmektir Göz kırpıyor bize sarı yıldızlar Düzen bozuk, ne yaparsın Malımız yok, ne satarsın Şaşırıp, şaşkın bakarsın Kız delirip, sinirlenme.. Ayna gibi yansıtıyor ışığı Her birisi hakikatin aşığı Ne yazlığı vardır, ne de kışlığı Kıpır kıpır güler sarı yıldızlar Şakşakçılar yolu keser Zor yolları sabır geçer Bir gün bu devran da düşer Kız delirip, sinirlenme.. Dalga dalga noktalıdır çehresi Ne parası vardır, ne de akçesi Görünmüyor topukları, ökçesi Kıpır kıpır güler sarı yıldızlar Sakin ol, bir sigara yak Yok oluruz, giderayak Ne tel kalmış, ne de duvak Kız delirip, sinirlenme.. Ne kusurları var, ne de hatası Değişiktir her birinin rotası Onlar evren tespihinin halkası Kıpır kıpır döner sarı yıldızlar Yalan dünya, her şey yalan Ne ilaç var, ne de derman Biliyorsan, oku Kur’an Gel delirme, sinirlenme.. Aşır TUNCA 85 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 86 ÇAKIL KUŞLARI İŞTE GELDİK, GEÇİYORUZ MÜMİN MİDİR, MÜSLÜMAN MI? Anlamadık şu dünyanın sırrından Pişirmeden, pişkin yedik fırından Ömür bitmiş, habersiziz yarından İşte geldik, geçiyoruz dünyadan Atıp, tutar palavradan Haklı söze söyler yalan Tecavüzle, mal, mülk çalan Mümin midir. Müslüman mı? Bağrımızda menekşe, gül solmadan Aklımızı çalıştırıp, yormadan Hedef tahtasını, görüp vurmadan İşte geldik, geçiyoruz dünyadan Kardeş hakkı yiyip yatan Sakal koyup, kul aldatan Kendisinin sanır vatan Vatandaş mı, Müslüman mı? Niceleri bu yollardan geçtiler Ecel pınarından şerbet içtiler İyi, kötü ne ektiyse biçtiler Biz de geldik, geçiyoruz dünyadan Para toplar, cami yapar Kıyıdan, kenardan çırpar Duvar çökmüş, kubbe sarkar Hayırsever Müslüman mı? Sevecenler, kendisini sevdirir Dik duracak başa boyun eğdirir Hak bilenin, Mevlâ’m yüzün güldürür İşte geldik, geçiyoruz dünyadan Sazı varken, caz getiren Evli eve, kız getiren Adaleti vazgeçiren Mümin midir, Müslüman mı? Bu alemi kimse baki sanamaz İstediği kadar burada kalamaz Sevgi vermeyenler, saygı alamaz Saydık, sevdik, geçiyoruz dünyadan. Siyasetle uğraşanlar Hak, hak deyip dalaşanlar Yalan, yanlış konuşanlar İnsan mıdır, Müslüman mı? Aşır TUNCA 87 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 88 ÇAKIL KUŞLARI ÇAKIL KUŞLARI Geçirdim ömrümü, kör kuyunun başında Derdimin dermanı, öksüz çakıl kuşları Davazlı Sabri’nin bahçe duvar taşında Arar yuvasını, yavru çakıl kuşları Keklikler ötüşür, Akçay’ın ötesinde Yıkık bir çardak, kör kuyu var köşesinde Aklım uzaklarda, bir zalimin peşinde Beni mutlu eden yalnız çakıl kuşları Dört yılda bir bal yalatan Mülk çalarak, mal yaratan Kul olup da, kul ağlatan Mümin midir, Müslüman mı? Müslüman’a atar kazık Çaldığını yapar azık İşte budur, sütü bozuk Söyle, bunlar Müslüman mı? Susuz çaya olta atar Gökten, yerden balık tutar Ar’ı bilmez, namus satar Namussuzlar Müslüman mı? Çalan zengin satan sefil Uyan gayrı, uyan gafil Müslümanlık bu değildir Bilen canlar Müslüman’dır Hak’ka tapan kul insandır. Aşır TUNCA 89 ÇAKIL KUŞLARI Mutluluk vermedi bana kötü kaderim Saklasam sevdamı, kınalıydı ellerim Kırık filizlerden açtı, yine güllerim Bana umut veren, yalnız çakıl kuşları Omzumda balyoz, kazma, çapa, küreğim İçimde yangın var, alev alev yüreğim Parçalar taşları, çakıl yapar bileğim Bana eşlik eden, yalnız çakıl kuşları Akçay’ın suları deli köpük, köpürür Karıncalı dağdan çürük zeytin dökülür Ellerim kınalı, sevdaları süpürür Sevdamı anlayan, yalnız çakıl kuşları Kemer Barajı’na o yıl yolum düşmedi Alev alev içim, ama yürek pişmedi Gönlüm Bozdoğan’ın sevdasından geçmedi Yuvasına koşar yavru çakıl kuşları. Aşır TUNCA 90 ÇAKIL KUŞLARI GURBET KUŞLARI AĞLAMA SEN Bozdoğan’ın yüreğinde bere var Dağlarında sevda izi yare var Ne ağlarsın Kazandere, Haydere Günümüzün her derdine çare var Üzülme sen Madran dağı derdine Hesap ver gel, sen de kendi kendine Niceleri hasret kaldı sevgine Ağlama sen Karapınar, Yenice Nazilli’yi sıcak basar, yaz olur Kuyucak’ın arpaları tez olur Bozdoğan’ın suyu tatlı buz olur Ağlama sen Karacasu, Başaran Gönül dostlarıyla geldik düğüne Araplı’dan Kılavuzlar Köyü’ne Özleyip de geldik Baraj Gölü’ne Ağlama sen Yenipazar, Alamut Aydın ili, hepimizin ilidir Şükrü Öksüz, kulağıdır, dilidir Kerim Özbek, Nazilli’nin piridir Ağlama sen Çubukdağı, Horsunlu Aşır TUNCA 91 ÇAKIL KUŞLARI Nazilli’nin Gar’ında, gecenin yarısında El sallar vagonlardan, geçer gurbet kuşları Karapınar Dağı’nda, Pirlibey Ovası’nda Yonca biçer Yenipazar’da gurbet kuşları Çekmiş çoban Mehmet, gölgeliğe koyunu Kargılar serinletir, toprak testi suyunu Pinar kökünün közlerinde demler çayını Sıcaklara boyun eğmez gurbet kuşları Güneş dikilmiş Karıncalı Dağ’ın üstünde Kimi söğüt gölgesinde, kimi de köşkünde Beş dakika molayı bekler, gözler tütünde Ayları, haftaları sayar, gurbet kuşları Belinde urganı var, omuzlarda kolanı Anlamaz işi olan, geçip giden zamanı Kara tren gibidir, sigaranın dumanı Çilesini doldurup uçar gurbet kuşları. Gün dolunca bir anda bırakırlar urganı Alırlar Nazilli’nin basmasından yorganı Birer çuval incirle, bir de zeytin sabunu Sevinç nâraları ile coşar gurbet kuşları Biner kara trenlere, uçar gurbet kuşları. Aşır TUNCA 92 ÇAKIL KUŞLARI İLLET ÇALIŞMAK DA İBÂDETTİR Sevda dedikleri illet Gele gele buldu beni Şah damarımdan girip Can evimden vurdu beni Evlât için baş koyarsın Sen istersen taş oyarsın İşi sevip, çalışırsan Aç kalmazsın, hep doyarsın Bir avcıya beni sattı Şaşkın ördek gibi yaptı Vicdansıza esir edip Ocağına atıp, yaktı Çalış yavrum, durma çalış Zor işlere sen de alış Memleketin hâli belli Satıyorlar karış, karış Bu sevdanın sonu yoktur Örtüsü var, donu yoktur Ne bilecek bunu doktor Uçuruma attı beni İşyerine uyum sağla Başını eğ, elin bağla Sağın, solun ağlıyorsa Ağlayanla sen de ağla Bildiğimiz sevda değil Deniz değil, dalga değil Hem güleriz, hem ağlarız Sevgi değil, kavga değil Aklımızı işe versek Arkadaşı candan sevsek Bileğini büken olmaz İman edip güçlenirsek Muhabbet var, nefret de var Ayrı kalsak, hasret de var Hayat böyle geçip gider Çilesi var külfet de var. Açar doğruluktan güller Ömür biter geçer günler Çalışmak da ibâdettir Aşır baba doğru söyler Aşır TUNCA 93 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 94 ÇAKIL KUŞLARI ÇIKILMAZ AYRILMAZ Teraziler yanlış tartı tartıyor Bu düzenle, bu yokuşlar çıkılmaz Günden güne, kötülükler artıyor Bu düzenle bu yokuşlar çıkılmaz. Yiğitlerin türlü huyları vardır Güzel huyu kapan, ondan ayrılmaz Ceylan Gözlü ince, nârin yâr vardır Yâri seven, o yârinden ayrılmaz İlâh gibi “İmefe”ye tapıldı Cadde, sokak çapulcuya satıldı Atatürk’ün hedefinden sapıldı Bu düzenle, zor yokuşlar çıkılmaz Gözler, gönül gözlerinden bakarsa Sevda seli, gönüllere akarsa Yâr sevgisi, yüreklere batarsa Seven gönül, sevdiğinden ayrılmaz Geçim derdi, vatandaşı sıkıyor İnsanoğlu yaşamaktan korkuyor Koca köy’ü eşkıyâlar basıyor Bu düzenle bu yokuşlar çıkılmaz Kılavuzsuz bulur sevgi Mevlâ’yı Susturamaz yerler. Gökler sevdayı Işın ışın kâlbe giren dalgayı Alan gönül sevdiğinden ayrılmaz İnsanımız taştan ekmek çıkarır İşsiz, güçsüz Allah diye yakarır Bedende can isyan eder, zıbarır Bu düzenle, bu yokuşlar çıkılmaz Köle olup, koşumlara koşulsa Alevlerde dağlanıp da yakılsa Yıldızlara, starlara tosulsa Can sevdiği cânanından ayrılmaz Aşır der ki, sabır taşı çatladı Takkelinin malı bine katladı Sır çözenler, sırlarını sakladı Bu düzenle, bu yokuşlar çıkılmaz Sevda seli bulanıktır, durulmaz Zeytin yağı gibi sudan sıyrılmaz Sevenlere sevda nedir, sorulmaz Beden ölür gider, gönül ayrılmaz. Aşır TUNCA 95 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 96 ÇAKIL KUŞLARI YAŞANIR MI? Sandığımda şal tükendi Salça bitti, bal tükendi Kazanmadan mal tükendi Yaşanır mı şu âlemde Tutunacak dal tükendi. Yaka, bayır sahiplendi Hırsız, haydut nasiplendi Açık kapı, küskülendi Yaşanır mı bu âlemde Verilmeden hep istendi. Kilim eski, çürük halı Gül diyorlar, o bir çalı Kıyı sahil, dolmuş yalı Yaşanır mı şu âlemde Çin’den gelse eşek nalı? Ne mera var, ne de sazlık Sarayı var kışlık, yazlık İşlerimiz, hep cambazlık Yaşanır mı şu âlemde? Düzen baştan sona bozuk. Bayrak diksem, yırtıyorlar Yer, yurt versem satıyorlar Çalışmayıp, yatıyorlar Yaşanır mı şu âlemde? Haram helâl, tıkıyorlar. Aşır TUNCA 97 ÇAKIL KUŞLARI GÖZYAŞLARIM KURUDU Diz çökmüştüm, dizlerinin önüne Ağlamaktan, gözyaşlarım kurudu Vurulmuştum, gözlerinin rengine Ağlamaktan, gözyaşlarım kurudu. Çıkılmayan yokuşlara tırmandım Veli iken, deli gibi kıvrandım Gonca güldüm bir zalime aldandım Ağlamaktan, gözyaşlarım kurudu Kalmadı gönlümün orta ayarı Kardeşlerden gördüm, bunca zararı Kuruttular, kâlbimdeki pınarı Ağlamaktan, gözyaşlarım kurudu Haksızlara, hâkikatler görünmez Hakkı bilen, kendisiyle övünmez Eyvah çekip, mâhşer günü dövünmez Ağlamaktan, gözyaşlarım kurudu Gel hâkikat sevgisine gönül ver Şükür bilen, Hâk’tan gelenleri yer Yazı, kader ondan gelirmiş meğer Ağlamaktan, gözyaşlarım kurudu. Aşır TUNCA 98 ÇAKIL KUŞLARI GÜMÜŞ DAĞI SEVENLER GİTMEZ Sabahları gün doğmadan kalkarız Gümüş Dağ’a umutlarla bakarız Biz bu dertten kurtuluruz, çıkarız Çalışırsak, emek verip toprağa Sevenler, ayrılıp gitmez Düğün, dernek gününde Yalvarsan da, hiç fark etmez Yıldızların önünde. Gümüş Dağ’a güneş doğar erkenden Çıkılmıyor yamaçlara dikenden Bereketi, incir ile zeytinden Çalışırsak emek verip toprağa Başkasını seviyorsan Utanmadan söyle git Eğer pişman oluyorsan Gel hakkını helâl et. Gümüş dağın bir tarafı Şarlak’tır Çalışmayan avaredir, aylaktır Çalışkanlar ışıldaktır, parlaktır Emek verip, çalışırsak toprağa Dayanamaz, gönlüm sana Sevdiğimi bilirsin Istırap çektirme cana Perişansın, rezilsin. Sarmaşıkla boy ölçüşür lâleler Aşık olan, Gümüş Dağ’da dağ deler Kara saban sürer toprağı, eler Emek verip çalışırsak toprağa Gitmek, sana yakışmıyor Gururlanıp, direnme Kimsecikler sataşmıyor Gel, kendinle öğünme Tarih kervanları geçmiş tependen Memnun musun, şehir olmuş Söke’nden Gümüş Dağı, kazıyorlar kökünden Sur olup da dikilmeli toprağa. Elbet bir gün anlayıp da Pişman olup dönersin Gurbet elde kalmayıp da Gelir beni seversin. Gümüş Dağı, gümüşlerin nerede Akmaz olmuş suyun, şarlak derede Göster gayri, neyin varsa bize de Emek verip çalışalım toprağa. Aşır TUNCA 99 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 100 ÇAKIL KUŞLARI SÖYLE FELEK Haber salmış o yâr, gelemem diye Söyle zalim felek, sana ne ettim Ak gerdana yüzüm süremem diye Söyle zalim felek, sana ne ettim Cebim delik, gurbet elden dönemem Üç kuruşu, beş nüfusa bölemem Derdim çoktur, kimselere söylemem Söyle zalim söyle, sana ne ettim Çıkamadım yâr yoluna, sılaya Sabır çektim, başa gelen belâya Hasret kaldım, nazlı yârla anaya Söyle zalim söyle, sana ne ettim Gurbet elin çilesi hiç tükenmez Delikanlı, gencin boynu bükülmez Gariplerin kursağına çökülmez Söyle felek söyle, sana ne ettim Elbet bir gün kara günler geçecek Zulüm eden, zalimler de bitecek Gönül sevgi pınarından içecek Söyle felek söyle sana ne ettim. Aşır TUNCA 101 ÇAKIL KUŞLARI KARA AĞA MAHSULÜ Seher vakti geldim bahçe suyundan Sabah erken kaldırırlar uykumdan. Haydi yavrum al tırpanı eline, İki yufka ekmek koydum heybene. Evlek evlek ekinleri biçerim, Dolu testi varsa suyu içerim. Destelerden yorgan, yatak yaparım. Seher vakti atak yapar kalkarım. Dumanlı toz, samanlarla kapışır Bedenime islik, gömlek yapışır. Alıç dallarına astım helkeyi, Döküp yemiş, fark etmedim tilkiyi. Acı soğan, kuru ekmek talim et, Emeklerim kardeşlere ganimet. Tırmık çeker, desteleri toplarım; Karpuz kabuğunu görsem, koklarım. Soğuk suyum uzaktaki kuyuda, Kırda yatmak, özletiyor çayı da. Aşır TUNCA 102 ÇAKIL KUŞLARI Kara kağnı öküzlere koşulur. Deste yığın harmanlara taşınır. Katar olmuş saplar, harman yerinde, Ağaç dirgen, demir dirgen elimde. Katar saplar didik didik yayılır, Top desteler çimdiklenir, dağılır. Çiğnenince düven koşup sürülür, Malamanın altı, tane serilir. Altı üstü aktarılır, çevrilir; Öbek yığın yaba kürek savrulur. Eleklerle, kalburlarla elenir; Kıl çuvallar doldurulur, belenir. Buğday değirmene girer öğünür, Değirmenci hüneriyle övünür. Fırın tandır ateşlenir, yakılır, Beze hamur, yufka, börek açılır. Unutmayız geleneği, töreyi; Selam veren yesin katmer, böreği. Bereketli olsun, selam verelim. Buyur edip beraberce yiyelim. Şükür edip besmeleyi çekelim, Toprak tava gelsin, yine ekelim. İşte böyle, devran dönüp dolaşır; Kara Ağa mahsulüyle uğraşır. Aşır TUNCA 103 ÇAKIL KUŞLARI AKŞEHİR’İ DÜŞÜNÜRÜM Akşehir’i düşünürüm Hayal eder dolaşırım Sultan dağın eteğinden Kekik kokan çiçeğinden Yaylasına ulaşırım Akşehir’i düşünürüm. Tekke köyün deresinden Adım adım ilerlerim Dorukları seyrederim Hayaller penceresinden Akşehir’i düşünürüm. Terk edilen kayıkları Bitmiş, sazan balıkları Makasala çorapları Sırça küpten, yayıkları Akşehir’i düşünürüm. Aşır TUNCA 104 ÇAKIL KUŞLARI HASAN DAĞI Sakinleşmiş yaylaları Bulgurları, yarmaları Isparta’ya esir düşmüş Kirazları, elmaları Akşehir’i düşünürüm. Yavaş yavaş yürüyorum Yoğurt pazarına doğru Etli ekmek görüyorum İçi, içli kıyma dolu. Akşehir’i düşünürüm. Gören var mı, Hasan dağını Çimene boyanmış yaylalarını Zirvesindeki Nemrut gölünü Bereketli vadileri, ovalarını Gören var mı, Melendiz çayını Kitrelli’nin cevizlerini, armutlarını Bağ bozumunda keletir çeken Gacır gacır öten kara kağnılarını Gören var mı, yeşil gölcük başını Taşa oyulmuş kral koltuklarını Dapır tepesini, Misli ovasını Nakış nakış işlenmiş saklı mağaraları Çıkıyorum Hıdırlık’a Bakıyorum Akşehir’e İniyorum mezarlığa Nasrettin’i ziyarete Akşehir’i düşünürüm. Gören var mı, patates tarlalarını Çapa çeken çalışkan kadınlarını Başları dik inatçı mı inatçı Sanki onlar gerçek Hasan dağlı Bermende’nin yollarında Can kurtaran bölgesinde Meşelerin gölgesinde Dolaşırım pınarında Akşehir’i düşünürüm. Gören var mı, Kömürcü köyünün Fakir garip insanlarını Düşünceye dalar insanın aklı Kim bilir Hasan dağında Binlerce gizli, sırlı Kapadokya saklı Yolum reis kasabası Emir Yavaşgel türbesi Çakırları, yayla beleni Akşehir’i düşünmez mi? Hasret kalmış sevenleri. Gidip görün Hasan dağını Anadolu’yu Ne batıyı unutun ne de doğuyu Çıkıp görün Hasan dağın zirvesini Çekin üzerinden sis perdesini Bu günü unutup görün Nemrut çağını. Aşır TUNCA 105 ÇAKIL KUŞLARI Aşır TUNCA 106 ÇAKIL KUŞLARI UMUT ÇİÇEKLERİ Umut Çiçekleri Aşır Tunca'nın 144 sayfalık şiir kitabı. Şairimizin şiirleri genelde hece vezniyle yazılmış, şekillendirilip sayfalara aktarılmış şiirler. Sayfa 5'teki "Onun" adlı şiirinden iki dörtlük alarak devam edelim. Buyrun: "Gönülleri, gönüllerle, Buluşturup sevdirelim. Eren ermiş, nail olmuş, Biz hamları erdirelim... Yerler gökler, kürre O'nun, Damla damla zerre O'nun, Yedi katlı semalarla, Kabe O'nun, Merve O'nun..." Evet, her şey... Görünen görünmeyen O'nun değil mi? Öyle... O halde, inancımızı, geleceğimizi O'na göre ayarlamalıyız, sıralamalı ve değerlendirmeliyiz. Gelecekle bugün arasındaki köprünün sağlamlığına ona göre yön vermeliyiz. Aşır Tunca yazarken, ortaya koyarken, bundan önce de değerlendirirken fazla zorluk çekmiyor. Ve sayfa 82'deki "Bitir bu çileyi" şiire kulak verelim, neler söylüyor şairimiz: - Senden çektiklerim acı, ıstırap/ Aşk değil seninki, bir kuru merak/ Çöllere düşürüp gösterdin serap/ Bitir bu çileyi, kurtulam senden... Dua, istek, talep, beklenti bunlar efendim. Burdur'da Bugünlük, Dr. İsa KAYACAN Yeni Gün Gazetesi, Sayı: 15690 - Sayfa: 2 - 31 Aralık 2005 Cumartesi. Aşır TUNCA 107 ÇAKIL KUŞLARI Aradım ben bulamadım, Seni elden soramadım. Bülbül oldum seherlerde, Gonca güle konamadım. Aşır TUNCA Söke Şair ve Yazarlar Derneği üyesi olan Sayın Aşır Tunca son çıkardığı “Umut Çiçekleri” adlı ikinci şiir kitabını imzalamış, göndermiş. Daha önce bu köşede, aynı derneğin “Sarızeybek” isimli edebiyat, kültür ve sanat dergisini tanıtmıştık. Dergide yer alan Eskişehirli şairlerden örnekler vermiştik. Böylece Eskişehir ve Sökeli şairler arasında bir köprü kurulduğuna inanıyorum. Bu yazının da aynı manada değerlendirileceğine inanıyorum. Şiirlerini hece vezniyle yazan Tunca’nın kitabında 130 şiir bulunmaktadır. Bu şiirlerden 21’i 7’li, 42’si 8’li, 65’i 11’li ve iki şiirde 12’li hece ölçüsüyle yazılmıştır. Buna göre şairin en çok 11’li heceyi tercih ettiği anlaşılmaktadır. Sade, açık, duru bir Türkçe ile şiirlerini yazan şair, çeşitli konularda rahat okunan şiirler yazmıştır. Bazı şiirleri maneviyat ile yoğrulmuştur. “Selam Olsun” adlı şiirden: Canlar varlığını bilir, Bilenlere selam olsun. Hakk’ı inananlar görür, Görenlere selam olsun. (s.12) İçinde yaşadığı ilçeyi, çevreyi anlatan şiirleri, tabiat güzelliklerini tasvir eden şiirleri dikkat çekmektedir. Ömer Sedat TOPAL İki Eylül Gazetesi, 31 Ocak 2006 Yıl: 18 Aşır TUNCA 108 ÇAKIL KUŞLARI ÇAKIL KUŞLARI * İÇİNDEKİLER Aşır Tunca, İyi Şair… Gerçek şiir, yaşayacak olan gerçek şiir; geçmiş ve gelecek arasında kurulmuş en sağlam bir köprüdür. Bu köprüden milletinin tarihi, talihi, sevdaları dizi dizi geçtikçe geçer. Bugün TV’lerde şiir okuyanları ben de dinliyorum. Hepsi de aynı dalda, sanki aynı şiiri okuyor gibi davranıyorlar. Ünlü şiirlerin çoğunda, öznesi değiştirilmiş bir “sol yanım” şiiri almış başını gidiyor. Bu yol, günümüz şiirinin çıkmazıdır. Aslında milletimiz, bu şiirlerden hoşlanmıyor ama sofrasına çıkarılanla da yetinmek zorunda olduğunu biliyor. “Canım, sevgilim, şekerim”ler ya da fotokopi “tekerlemeler”le şiir severe yaklaşmak zor. Anlayacağınız, yanlış yoldayız. Yayıncılar mı? Onlar zaten ortada yok. İktidar sahiplerine arka çıkan havanların demiri olup çıkmışlar. Yunus’u bas, yok sat. Orijinali kendisi olan bir gencin, ya da genç söylemlerle seslenen bir şairin kitabını bas, yok sat. Ama ille de -örneklemedirNazım Hikmet’i bas, satılmayınca sesini yükselt, olmaz. Şiiri yakalamak, güçlü şair olmak için, şiirimizin kurallarını kırıp dökmek de olmaz. Benim gördüğüm, çağının aynası olabilenler, sonradan şair diye anılanlardır. Onlar hem geçmişte, hem de şimdilerde bize gerçek yolu göstermek ve bir şeyler anlatabilmek derdinde olanlardır. Aklımızda ve yüreğimizde serin izler bırakanlardır. Aslında şairin görevi de bu değil mi? Aşır Tunca’yı, okudunuz. Ne dersiniz? Aşır Tunca, iyi bir şair değil mi? Oyhan Hasan BILDIRKİ Aşır TUNCA 109 ÇAKIL KUŞLARI Hikmetini Bilen Varsa 5 Merhaba 6 Götür Beni 8 Eylül Rüzgârları 9 Neslimizin Sonu 10 Koruyalım Vatanı 11 Çekemedim 13 Çakır Dikenleri 14 Gücüm Kalmadı 15 Zaman Kalmadı 16 Eser Bulursak 17 Seni Yazarım 18 Bizi Deli Sepetine Koyanlar 19 Sevgililer Gününe 20 Bayrağım 22 Sen, Hak Nedir Bilmez Misin? 23 Biter Mi Bilmem 24 Çek, Çekebilirsen 25 Gözler Yalan Söylemez 26 Oruçlu 27 Hangi Yüzle? 28 Darılmış Hayata 29 Sülün Gözlü Yâr 30 Biz Kur’ânsız Olamayız 31 Ayrı Düşeli 32 Dön Gel Dostum 33 Yâr Yâr 34 Sen, Yunus’u Sevmez Misin? 35 Dost Kucağı Açalım 36 Bize Hak’tan Tercümandır 37 Uyduruk 38 Kur’ân Dinle 40 Gerçektir 41 Aşır TUNCA 110 ÇAKIL KUŞLARI Hayır Görmez 42 Susat Beni 43 Para Denen İlletle 44 Umutlarım Sabır Bekler 45 Şükür 46 Alacalı Kekliğim 47 Şafaktaki Sabaha 48 Bu Âlemde 49 Namaz Kılalım 50 Güç Katmanın Zamanı 51 Yavru Kuzusu 52 Hak Sevgisi 53 Doğanın Kanunu 54 Zalimler De Toprak Olacak 55 Vurdu Beni 56 Kitabım Kur’ân 57 Asmam 58 Ninem Çeşmesi 59 Cumhuriyet Yaşatırdı Meydanlar 60 Gönül Sen Haddini Bil 61 Sevgi 62 Bayram Arifesinde 63 Öpülecek Eller Vardır 64 Aşkımıza Kıydılar 65 Ceviz 66 Yağmur Bekler Umutlar 67 Gel 68 Gelmiyorsun 69 İnsanlar Görüyorum 70 Cangara Deresi 71 Kime Ne? 72 Hatır Sormak 73 Dost Bulamadım 74 Bu Âlemin Sırları 75 Sarı Bülbül 76 Aşır TUNCA 111 ÇAKIL KUŞLARI Sırrına 77 Yayladaki Harmanlar 78 Sevmeyi, Sevilmeyi Bilmeden 79 Değişir 80 Ricat Borusu 82 Kevser Irmağı Gibi 83 İlham Perisinden Haber Gelmedi 84 Sarı Yıldızlar 85 Gel Delirme 86 İşte Geldik, Geçiyoruz 87 Mümin midir, Müslüman Mı? 88 Çakıl Kuşları 90 Ağlama Sen 91 Gurbet Kuşları 92 İllet 93 Çalışmak Da İbâdettir 94 Çıkılmaz 95 Ayrılmaz 96 Yaşanır Mı? 97 Gözyaşlarım Kurudu 98 Sevenler Gitmez 99 Gümüş Dağı 100 Söyle Felek 101 Kara Ağa Mahsulü 102 Akşehir’i Düşünürüm 104 Hasan Dağı 106 Umut Çiçekleri, Dr. İsa Kayacan 107 Umut Çiçekleri, Ömer Sedat Topal 108 Aşır Tunca, İyi Şair… Oyhan Hasan BILDIRKİ 109 İçindekiler 110 Aşır TUNCA 112 ÇAKIL KUŞLARI