türkiye-marmara depremi sonrası gerçekleştirilen psikolojik destek
Transkript
türkiye-marmara depremi sonrası gerçekleştirilen psikolojik destek
TÜRKİYE-MARMARA DEPREMİ SONRASI GERÇEKLEŞTİRİLEN PSİKOLOJİK DESTEK ÇALIŞMALARI Yasemin AKMAN akman@hacettepe.edu.tr Mehmet GÜNDOĞDU gun@hacettepe.edu.tr Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Anabilim Dalı Ankara / TÜRKİYE ÖZET Türkiye’de 1999’da yaşanan büyük deprem felaketi sonucunda binlerce insan yaşamını kaybetmiş, ülke ve aileler düzeyinde büyük kayıplar yaşanmıştır. Depremlerden en çok etkilenenler çocuklardır. Büyük kayıplarla karşılaşan çocuklar, bir taraftan da eğitim-öğretim ortamının dışında kalma tehlikesiyle yüz yüze gelmişlerdir. Bu yazıda deprem sonrası Milli Eğitim Bakanlığı ve UNICEF işbirliğiyle yürütülen, psikolojik danışman/rehber öğretmenleri merkeze alan, öğrencilere ve ailelerine destek vermek amacıyla gerçekleştirilen psikolojik destek çalışmaları tanıtılmıştır. Anahtar Kelimeler: Deprem, travma, öğrenciler, psikolojik danışma ve rehberlik servisleri PSYCHOLOGICAL SUPPORT EFFORTS MADE AFTER THE TURKEY – MARMARA EARTHQUAKE ABSTRACT In Turkey, as a result of 1999 Marmara earthquake disaster, thousands of people lost their lives and a great deal of loss was experienced at both household and country levels. As a group, children were severely affected by the earthquake. Those children who experienced significant losses have also encountered the risk of disintegration from formal the educational system. In this paper, the post earthquake psychological support program produced cooperatively by the Ministry of National Education and UNICEF which focuses on students and their parents through school counselors is presented. Key Words: Earthquake, trauma, students, psychological counselling and guidance services GİRİŞ Türkiye’nin batısında yeralan Marmara Bölgesi’nde 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999’da meydana gelen büyük depremlerde kaydedilebildiği kadarıyla yakalşık 18.000 kişi yaşamını kaybetmiş, 60.000’e yakın kişi yaralanmış ve yaklaşık 850.000 kişi ise evsiz kalmıştır. Bu denli büyük bir afet beraberinde getirdiği büyük maddi ve ekonomik kayıp yanında, çok derin psikolojik yıkım ve bozukluklara da yol açmıştır. Büyük felaketler yaşayan insanların önemli bir bölümü felaketler sonrası sosyal ve kişisel uyumlarını bozan akut stres bozukluğuyla karşı karşıya kalmaktadırlar. DSM IV (1994) akut stres bozukluğunun nedenini “gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ağır bir yaralanma ya da kendisinin ya da başkalarının fizik bütünlüğüne bir tehdit olayının yaşanması ya da böyle bir olaya tanık olunması” olarak belirtmektedir. Travmatik olaydan sonraki dört hafta içinde ortaya çıkan ve iki–otuz gün arası süren akut stres bozukluğu yaşayanlar, korku, çaresizlik, dehşet, endişe duyumlarını yaşamalarının yanısıra derealizasyon, depersonalizasyon, dissosiatif amnezi gibi birçok semptomla da karşıkarşıya kalmaktadırlar. Kişilerin yüzyüze geldikleri felaketler sonrasında yaşadıkları travma sonrası etkilerle başedebilmeleri için psikolojik yardım alarak normal yaşamlarına mümkün olduğunca çabuk dönmeleri önem taşımaktadır. Aksi halde akut stres bozukluğu, çok daha ağır bir biçimde sosyal ve kişisel uyumu bozan ve çok daha uzun süreli seyreden post-travmatik stres bozukluğuna dönüşebilmektedir. Travma yaşayan kişilere yönelik yerinde ve acil profesyonel müdahale, çok daha yoğun bir sağaltım sürecini içeren posttravmatik stres bozukluğunun önüne geçebilmek için önemli bir koşuldur. Değişik ülkelerde yapılan çalışmalardan elde edilen deneyimler, hangi düzeyde olursa olsun yaşanan felaketler sonrası yeterli ve yerinde yapılan psikolojik müdahelelerin yetişkinler ve çocuklar üzerindeki olumlu etkilerini kanıtlamakta ve bu noktada verilecek psikolojik desteğin önemini ortaya koymaktadır (Breslau ve Davis. 1992; Brett ve Ostroff, 1985; Macy ve diğ., 2000). Travma sonrası olumsuz etkileri hafifletmek, posttravmatik bozuklukların sıklıklarını azaltmak için, Türkiye’de ilk kez bu denli geniş kapsamda görülen bir dayanışma ile resmi kuruluşların yanı sıra Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği, Türk Psikologlar Derneği gibi meslek örgütleriyle Ana-Çocuk Eğitim Vakfı gibi sivil toplum örgütleri seferber olmuşlar, bölge halkına psikolojik destek sağlamak amacıyla deprem bölgelerine düzenli aralıklarla çalışma ziyaretleri yapmışlar ve bölgelerde başvuru birimleri oluşturmuşlardır. Bu çalışmalar kapsamında sağlanan uzman personel, hem bireylere hem de gruplara yönelik psikolojik destek çalışmaları yürütmüşlerdir. ÇOCUKLAR VE DEPREM Günün büyük bir bölümünü öğrenciler ile okullarda geçiren psikolojik danışmanların ve öğretmenlerin yaşanan bu felaket sonrası, öğrencilerin ve ailelerinin yaşamlarının normale dönmesindeki katkıları çok önemlidir. Derin acıların yaşandığı böylesine büyük bir afet sonrasında temel güven duygusu zedelenmiş çocukların gelecekte sağlıklı bir yaşantı sürdürebilmesi için destekleyici, güvenli bir ortama gereksinmeleri vardır. Ancak, Türkiye’deki deprem sonrası, öğretmenlerin bu önemli katkıyı verebilmelerini zorlaştıran iki önemli engel gözlenmekteydi. Bunlardan en önemlisi, çocuklara profesyonel yardım sağlayacak uzman personelin de doğrudan ya da dolaylı olarak deprem felaketini yaşamalarıydı. Bu yazının yazarları 17 Ağustos depremi sonrası Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) yetkilileriyle birlikte öğretmenlerin durumlarına ilişkin değerlendirme yapmak amacıyla deprem bölgesine yaptıkları ziyarette, öğretmenlerin neredeyse tümünün büyük bir korku ve umutsuzluk içinde olduklarını gözlemişlerdir. Öğretmenlerin büyük bir bölümü depremler sırasındaki yaşantıları sonucu travma sonrası semptomlar gösteriyorlar; binalara girmek, küçük ölçekli sarsıntıların olması ve benzeri depremi hatırlatan uyarıcılara karşı çeşitli davranışsal, bilişsel ve duygusal korku tepkileri gösteriyorlardı. Öğretmenlerdeki en belirgin korku tepkisi, okul binalarına girmekten kaçınma olarak kendini göstermekteydi. İkinci önemli sorun ise, okul binalarına girebilseler ve sınıf ortamında bulunabilseler bile, bu acı verici süreci yaşamış öğrencilere psikolojik destek sağlama konusundaki bilgi eksiklikleri idi. Kriz durumlarında öğrencilere yönelik psikolojik yardım sürecinde okullarda en önemli görevi, okulun psikolojik danışma ve rehberlik servisinin alanında eğitim görmüş elemanları üstlenmektedirler. Türkiye’de de yaşanan deprem felaketi sonrası, öğrencilerin bu büyük felaketin sonuçlarıyla başa çıkabilmelerine yardımcı olunması ve uyumlarının yeniden sağlanması konusunda en büyük görev, okullarda psikolojik danışma ve rehberlik servislerinde görevli rehber öğretmenlere düşmüştür. Rehber öğretmenlerin merkez alındığı, MEB ve UNICEF’in ortaklaşa yürüttüğü psikososyal proje kapsamında rehber öğretmenler eğitimden geçirilerek öğretmenlere, öğrencilere ve ailelerine verilen psikolojik destek çalışmalarında etkin bir rol üstlenmişlerdir. Bu proje kapsamında gerçekleştirilen çalışmalar, benzer felaketlerle karşılaşabilecek başka ülkelere de model olabilecek nitelikdedir. Değişik ülkelerde eğitim örgütü içinde yeralan rehberlik ve psikolojik danışma servislerinin genel amaçları, kısaca “öğrencilerin bir bütün olarak gelişimlerine yardım etmek, problemlerle başaçıkabilme becerilerini geliştirmek” olarak özetlenebilir. Çeşitli ülkelerde bu amaçlar ortak olmasına karşın, bu servislerin örgütleniş biçimleri birbirinden farklı olmaktadır. 17 Ağustos Marmara Depremi sonrası gerçekleştirilen psikososyal projeyi tanıtmadan önce Türkiye’de okullardaki psikolojik danışma ve rehberlik servislerinin örgütleniş biçimlerini bir şema ile özetlemek yerinde olacaktır: Şekil 1. Milli Eğitim Bakanlığı Psikolojik Danışma Servislerinin kuruluş ve İşleyiş Şeması**** Milli Eğitim Bakanlığı İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri Psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri bölümünden sorumlu milli eğitim müdür yardımcısı/şube müdürü başkanlığında il ve ilçe genelindeki psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri ile ilgili etkinliklerin organizasyonu ve yürütülmesinden sorumludur. Rehberlik ve Araştırma Merkezi (RAM) Eğitim-öğretim kurumlarındaki psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinin etkin ve verimli bir biçimde yürütülmesine ilişkin her türlü çalışma ile birlikte, özel eğitim gerektiren bireylere yönelik psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri il/ilçelerdeki rehberlik ve araştırma merkezi/ merkezlerince yürütülür. Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Bölümü RAM bünyesinde yer alır. Rehberlik ve Araştırma Merkezinin çalışma alanı kapsamına göre yeterli sayıda psikolojik danışman, psikolog, psikometrist, eğitim programcısı ve sosyal çalışmacıdan oluşur. Okul Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisleri Resmi ve özel eğitim kurumlarında psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerini yürütmek üzere kurulur. Rehberlik ve Araştırma Merkezi ile koordineli çalışır. Psikolojik Danışma ve Rehberlik Hizmetleri Yürütme Komisyonu Her eğitim-öğretim kurumunda psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinin planlanması, eşgüdümün sağlanması amacıyla oluşturulur. Müdür, müdür yardımcıları, psikolojik danışmanlar, sınıf rehber öğretmenleri temsilcileri, okul-aile birliği ve okul koruma derneği temsilcisi, okul öğrenci temsilcisi tarafından oluşturulur. Okul Müdürü Psikolojik danışma ve rehberlik komisyonunu kurar ve başkanlık yapar. Koordinatör Psikolojik Danışman Psikolojik danışma ve rehberlik servisi ile okul yönetimi arasındaki koordinasyonu sağlar. Rehber Öğretmenler/Psikolojik Danışmanlar Üniversitelerin Psikolojik Danışma ve Rehberlik ve Psikoloji bölümleri mezunları arasından atanır, il çerçeve programını temel alarak okulun psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerini planlar ve yürütürler. ÖĞRENCİLERE YÖNELİK OLARAK YÜRÜTÜLEN PSİKOSOSYAL PROJE MEB ve Unicef’in işbirliği ile yürütülen Psikososyal projenin temel amacı depremin öğretmenler, öğrenciler ve aileleri üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak ve depremden en fazla etkilenen bölgelerde verilen psikososyal hizmetleri güçlendirmektir. Bu temel amaç çerçevesinde, sınıfiçi müdahalelerden yola çıkarak öğrencilere ve onların ailelerine ulaşılması hedeflenmiştir. ** Milli Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisi (2001)’den alınmıştır. Sınıf temelli psikososyal müdahelenin tasarımı, Amerika Birleşik Devletleri, Güney Amerika, Avrupa ve Asya’da deprem, sel ve yaşamı tehdit eden benzer felaketlerde uzun vadede sınanan deneysel çalışmalara dayanarak geliştirilmiştir (Macy ve diğ., 2000). Bu çalışmalarda şu iki noktaya dikkat çekilmektedir: 1. Yaşamı tehdit eden olaylarla karşılaşan çocukların yaşadıkları travmanın olumsuz etkilerinden kurtulmalarını sağlamak amacıyla geliştirilen kısa süreli müdahale (6-8 hafta), yaşanan felaketin olumsuz etkiler yaratma potansiyelini önemli ölçüde azaltmaktadır. 2. Yaşamı tehdit eden bir olayla karşıkarşıya kalan bireyler felaketler sırasındaki yaşantılarını tutarlı bir şekilde ifade edememektedir. Bu duruma ek olarak çocuklar, deneyimlerini dile getirecek dil kapasitesine de sahip değillerdir. Bu nedenle sessiz hikaye anlatma, oyunlar oynama, hareket, müzik terapisi gibi ifade etmenin sözel olmayan yöntemlerinin kullanılması, felakete maruz kalmış çocukların eğitim ve öğretimlerine devam edebilmeleri için gerekli olan “olumsuz deneyimlerini yeniden gözden geçirmeleri ve normal yaşamlarına geri dönmeleri” konusunda olağanüstü başarılı olmuştur. Türkiye için hazırlanan psikososyal proje biçimlendirilirken, daha önce de değinilen şu noktalar dikkate alınmıştır: • Öğrenciler ve ailelerine en organize ve çabuk yardım il ve ilçelerdeki Rehberlik Araştırma Merkezlerinin koordinasyonuyla okul rehberlik servisleri tarafından sunulabilir, • Gerekli yardımı verebilmeleri için bölgede görevli rehber öğretmen/ psikolojik danışmanların eğitimden geçirilmeleri gerekmektedir, • Bölgedeki rehber öğretmenlerin de depremden doğrudan ya da dolaylı olarak depremden etkilendikleri dikkate alınacak olursa, rehber öğretmenlerin proje içinde eğitimlerine başlamadan önce, ivedilikle psikolojik destek almaları gerekmektedir. Yukarıda belirtilen noktalardan yola çıkılarak hazırlanan psikososyal proje üç aşama içinde uygulamaya geçirilmiştir. Bu aşamalarda gerçekleştiri-lenler şöyle özetlenebilir: Birinci Aşama 1. Psikologlar, psikolojik danışmanlar ve psikiyatristlerden oluşan uzman bir grup, travma sonrası müdahale konusunda uzmanlaşmış profesyoneller tarafından duygusal boşalım (debriefing) teknikleri üzerinde eğitim almışlardır. 2. Uzman grup, Sakarya, Kocaeli, Yalova, Bursa, İstanbul ve Eskişehir olmak üzere depremden etkilenen yedi bölgede görev yapmak üzere yedi ekibe ayrılarak, bu bölgelerdeki 289 psikolojik danışman/ rehber öğretmenin duygu boşalımından geçmesini sağlamışlardır. 3. Duygu boşalımı sağlanan psikolojik danışman/rehber öğretmenler kendi bölgelerinde ya da okullarında görev yapan yaklaşık 7000 öğretmeni duygu boşalımı yaşantısından geçirmişlerdir. İkinci Aşama 4. Uzman grup ve deprem bölgesindeki rehber öğretmenler sınıf içinde psikolojik müdahale teknikleri ve ailelerle nasıl işbirliği yapılabileceği konusunda eğitim almışlardır. 5. Üniversitelerin Psikolojik Danışma ve Rehberlik, Psikoloji ve Psikiyatri bölümleri öğretim elemanlarından oluşan uzman gruplar aracılığıyla, gerektiğinde rehber öğretmenlere süpervizyon verilmesi, denetlenmesi; aynı bölgedeki öğretmenlerin birbirlerinden destek alması sağlanmıştır. Üçüncü Aşama 6. Daha yoğun müdahelenin gerektiği durumlarda yapılması gerekenlere ilişkin rehber öğretmen/ psikolojik danışmanlara eğitim verilmiştir. 7. Aileler ve öğretmenlerin depremin sonuçları ile başa çıkmalarını kolaylaştıracak kitaplar, broşürler hazırlanarak dağıtılmıştır (Aile Enformasyon Broşürü, 1999; Öğretmenler ve Sosyal Hizmet Uzmanları İçin Okullarda Kullanılmak Üzere Kritik Olaylarda Stresle Başa Çıkma Kılavuzu, 1999 gibi). Şekil 2: MEB-UNİCEF Psikososyal Okul Projesi Uygulama Planı ve İşleyiş Çerçevesi 60 uzman ekip (ikili gruplar halinde ayrılmışlardır) ▼ 30 grup (Her grup 10 yerli danışmanı 2-3 gün süreyle eğitmiştir.) ▼ 300 danışman (ikili gruplara ayrılmışlardır) ▼ 150 grup (İkişer kişilik her grup 40 öğretmeni eğitmiştir) ▼ 6000 Öğretmen (Eğitimden geçen) ▼ 40 Öğrenci (Ortalama her bir öğretmenin eğittiği) ▼ 240.000 Öğrenci (Eğitim programından yararlanan) Proje bir bütün olarak özetlenecek olursa, öncelikle bölgedeki okullarda ve RAM’larda görevli psikolojik danışmanlar arasından seçilen bir grup, önce uzmanlar tarafından duygu boşalımı (debriefing) sürecini kapsayan psikoeğitime alınmış ve daha sonra da bu eğitimi vermek üzere yetiştirilmişlerdir. Bir sonraki aşamada bu danışmanlar kendi bölgelerindeki okullarda psikoeğitim çalışmalarına başlamışlardır. Böylece deprem bölgesindeki okulların tümünde öğretmenleri, aileleri ve öğrencileri bilgilendirme kapsamında psikoeğitim çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Bölge içinde depremden etkilenen öğrenci sayısı fazla olan okullar seçilerek, bu okullarda sınıfiçi müdahaleler gerçekleştirilmiştir. 18 saat olarak hazırlanmış Sınıf Temelli Müdahale paket programı çerçevesinde, öğrencilerin yaşadıkları travma sonrası belirtilerin azaltılarak uyumlarının yeniden sağlanması amaçlanmıştır. Ağır düzeyde belirti gösteren öğrenci ve öğretmenler ise RAM’larda ya da okullarda grup danışmasına alınmışlardır. İl ve ilçelerdeki RAM’lar ayrıca bölgedeki hastanelerin psikiyatri servisleri ile işbirliğine girerek bireysel müdahale gereken öğrencileri bu kurumlara sevketmişlerdir. SONUÇ Yapılan çalışmalar sonucunda deprem bölgesindeki çocuklar ve aileleri afet sonrası ortaya çıkan psikolojik tepkiler konusunda bilinçlendirilmişler, travmaya uğramış çocuklar ve ailelerine psikolojik destek sağlanmıştır.Öte yandan Milli Eğitim Bakanlığı bünyesi içinde yeralan rehberlik ve araştırma merkezlerinin koruyucu ruhsağlığı hizmetleri de güçlendirilmiştir. En büyük dileğimizin gerek Türkiye’de gerekse de diğer ülkelerde böylesine büyük bir felaketin bir daha yaşanmaması olmasına karşın, Türkiye’de uygulanan psikososyal modelden elde edilen deneyimler, daha sonra benzer durumlarla karşılaşan ülkeler için de yol gösterici olabilecek nitelikte görünmektedir: • Türkiye’deki Rehberlik Araştırma Merkezleri benzeri bir organizasyon şeması içinde geliştirilen ve ülke geneline yaygınlaştırılmış bir psikolojik destek ağı, herhangi bir felaket durumunda ortaya çıkan psikolojik travmanın rehabilitasyonunda etkin ve etkili bir rol üstlenebilir. • Amerika Birleşik Devletleri’ne yönelik 11 Eylül terör eylemi de dünyanın herhangi bir bölgesinde her zaman çok kapsamlı bir felaketin yaşanması olasılığının bulunduğunu göstermiştir. Bu nedenle, felaket sonrasında afet kurbanlarına psikolojik destek sağlamak amacıyla bu konuda uzmanlaşmış kurumlar oluşturulması gerekmektedir. Bu nitelikteki kurumlar, toplumda Travma Sonrası Stress Bozukluklarının yaygınlaşmasını önlemede etkili olabilir. • Travma yaşantısının olumsuz etkilerini önlemede, her bir topluma özgü kültürel örüntülerin etkili olması söz konusu olabilir. Başaçıkma mekanizmalarındaki kültürel boyutlar araştırılarak kültüre özel müdahale yöntemleri geliştirilmesi, travma sonrası psikolojik yardım sürecinde daha başarılı çalışmalar yapılmasında yol gösterici olabilir. KAYNAKÇA − − − − − − − Aile Enformasyon Broşürü (1999) Türkiye İçin Hazırlayan: California Üniversitesi, Travma Psikiyatrisi Programı, UNİCEF/ Kriz psikolojisi Merkezi, Psikososyal Proje, Amerikan Psikiyatri Birliği (1994) DSM-IV Tanı Ölçütleri Başvuru Elkitabı (Çev.:E.Köroğlu) Ankara: Hekimler Yayın Birliği Bresleau N, Davis G.C, (1992) Postravmatic Stress Disorder in an Urban Population of Young Adults; Risk Factors for Chronity. Am J Psychiatry. 149:671-675 Brett E.A, Ostroff R. (1985) Imagery and Posttravmatic Stress Disorder: An overview. American Journal of Psychiatry. 142:417-424 Macy R.D. (1999) Öğretmenler ve Sosyal Hizmet Uzmanları İçin Okullarda Kullanılmak Üzere Kritik Olaylarda Stresle Başa Çıkma Kılavuzu, UNİCEF/ Türkiye Macy R.D, Macy D.J, Gross S, Rozelle D, Brighton P. (2000) Depremzede Öğrencilere Yönelik 15 Oturumluk Sınıf Temelli Psikososyal Müdahale Programı için İleri Düzey Eğitim El Kitabı. Sürüm 3.01 T.C. MEBUNICEF Milli Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisi (2001) Cilt: 64, Sayı: 2524