Ufo Nedir ?Halk arasında uçan daire olarak da bilinen
Transkript
Ufo Nedir ?Halk arasında uçan daire olarak da bilinen
Ufo Nedir ?Halk arasında uçan daire olarak da bilinen, mahiyeti veözellikleri tam tespit edilememiş olan uçan gök cisimlerineverilen ad. İngilizcede "kimliği belirlenememiş uçan cisim"anlamına gelen "Unidentified Flying Object" kelimelerinin başharflerinden meydana geldiği için UFO denilmektedirufo Gökyüzünde zaman zaman görülen fakat kimliği henüz tespitedilememiş olan cisimler geniş halk kitlelerini ve ilimadamlarını merak ve araştırmalara sevk etti.ABD’li bilim adamlarının 1950’li yıllarda yaptıkları araştırma vegözlemler sonunda hazırladıkları raporda; Ufo görüntülerininyüzde 90’ının parlak gezegenler, gök taşları, iyon bulutları, tankızıllığı gibi astronomi ve meteoroloji olayları olduğu veya havataşıtları, kuşlar, balonlar, projektörler ve sıcak gazlardankaynaklandığı bildirildi. Daha sonraki yıllarda ortaya atılançeşitli fikirler üzerine araştırma ve incelemeler genişletildi. Değişik zamanlarda yeni raporlar hazırlandı.1973’te bir grup ABD’li bilim adamı tarafından yeni çalışmaları sürdürmek gayesiyle Northfield’da UfoAraştırmaları Merkezi kuruldu. Kanada, İngiltere, İsveç, Danimarka, Avustralya ve Yunanistan’da da Ufo’larla ilgilibazı çalışmalar yapıldı. Ancak yapılan araştırmalar ve incelemeler neticesinde Ufo’larla ilgili yeni ve değişikbilgiler elde edilemedi.Ufolar Gerçekmi? GerçektenVar Mıdır?İlk olarak “uzaylılar”ı, ahlaksal seçimler yapabilmekapasitesine sahip, zekâları, duyguları ve iradeleriolan varlıklar olarak tanımlayalım. Bundan sonrabirkaç bilimsel gerçeğe bakalım: 1. İnsanoğlu,güneş sistemimizdeki hemen hemen hergezegene uzay gemisi göndermiştir. Bugezegenleri gözlemledikten sonra, Mars veJüpiter’in bir ayı hariç hiçbirinin yaşamıdestekleyemez olduklarına karar vermişlerdir. 2.A.B.D. 1976’da, Mars’a iki tane uzay aracı gönderdi.Her birinin Mars kumlarını kazıp herhangi biryaşam işareti olup olmadığı hakkında araştırmayapacak aletleri vardı. Hiçbir şey bulamadılar.Bununla kıyaslandığında, yeryüzündeki en kısırçölünün toprağını ya da Antarktika’daki en donmuştoprağı analiz ederseniz onun mikroorganizmalarladolu olduğunu görürsünüz.A.B.D. 1997 yılında Mars’ın yüzeyine Pathfinder’ı gönderdi. Bu araç daha fazla örnekler aldı ve daha birçok başkadeneyler yaptı. O da kesinlikle hiçbir hayat işareti bulamadı. O zamandan beri Mars’a birkaç misyon daha yapıldı.Sonuçlar her zaman aynı oldu. 3. Astronomlar uzak güneş sistemlerinde sürekli olarak yeni gezegenlerbuluyorlar. Bazıları bu kadar çok gezegen olmasının evrenin başka bir yerinde de yaşam olması gerektiğinikanıtladığını öne sürüyor. Ancak bunların hiçbiri yaşamı destekleyen bir gezegene yaklaşan hiçbir şeyikanıtlamadı. Yeryüzü ve bu gezegenler arasındaki büyük uzaklık onların yaşamı destekler olup olmadığıkonusunda herhangi bir değerlendirmede bulunmayı imkânsız kılıyor. Kendi güneş sistemimizde sadeceYeryüzü gezegeninin yaşamı desteklediğini bilen evrim yanlıları, yaşamın evrim geçirdiğini desteklemesi içinbaşka bir güneş sisteminde bir başka gezegen bulmayı çok istiyor. Uzayda birçok gezegen var ama biz onlarhakkında, onların yaşamı destekleyebildiğini onaylayacak kadar çok şeyi kesinlikle bilmiyoruz.Peki, Kutsal Kitap bu konuda ne diyor? Yeryüzü ve insanlık Tanrı’nın yarattıkları arasında eşsiz benzersizdir.Yaratılış 1, Tanrı’nın yeryüzünü, güneşi, ayı ya da yıldızları bile yaratmadan önce yarattığını öğretir. Elçilerin İşleri17:24, 26, “Dünyayı ve içindekilerin tümünü yaratan, yerin ve göğün Rabbi olan Tanrı, elle yapılmış tapınaklardaoturmaz… Bunu, kendisini arasınlar ve el yordamıyla da olsa bulabilsinler diye yaptı. Aslında Tanrı hiçbirimizdenuzak değildir” der. En başta insanlığın günahı yoktu ve dünyadaki her şey “çok iyi”ydi (Yaratılış 1:31). İlk insangünah işlediğinde (Yaratılış 3), bunun sonucunda hastalık ve ölüm dâhil her türlü sorun ortaya çıktı. Hayvanlarahlaksal varlıklar olmadığından Tanrı’nın önünde kişisel günahları olmadığı halde onlar da yine acı çekip ölürler(Romalılar 8:19-22). İsa Mesih bizim günahımızdan ötürü hak ettiğimiz cezayı ortadan kaldırmak için öldü.Geri döndüğünde, Adem’den beri var olan laneti kaldıracaktır(Vahiy 21–22). Romalılar 8:19-22’nin bütün yaratılışın buzamanı büyük bir istekle beklediğini söylediğine dikkat edin.Ayrıca Mesih’in insanlık için ölmeye geldiğini ve sadece birkez öldüğüne de dikkat etmek de önemlidir (İbraniler 7:27;9:26-28; 10:10). Eğer bütün yaratılış şu anda lanetin altındaacı çekiyorsa, yeryüzünden ayrı olan her türlü hayat da acıçeker. Başka gezegenlerde ahlaksal varlıkların var olduklarınıvarsayarsak onlar da acı çekeceklerdir; eğer şimdi acıçekmiyorlarsa bir gün her şey büyük bir gürültüyle ortadankalktığı ve maddesel öğeler yanarak yok olduğunda kesinlikleacı çekeceklerdir (2 Petrus 3:10). Hiç günah işlememişolsalardı Tanrı onları cezalandırmakla adaletsiz davranmışolurdu. Ama eğer günah işlemişlerse ve Mesih (yeryüzündeolduğu gibi) sadece bir kez ölebiliyorsa, o zaman onlargünahlarına terk edilmiş olurlar ki böyle bir şey de Tanrı’nın karakterine aykırıdır (2 Petrus 3:9). Bu da biziçözümlenemez bir ikilemle karşı karşıya bırakır, bunun tek çıkış yolu, ahlaksal varlıkların yeryüzünün dışında varolmadığıdır.Peki, ya başka gezegenlerdeki ahlaksal olmayan ve duyguları, önsezileri olmayan başka yaşam biçimleri?Bilinmeyen bir gezegende su yosunları ya da hatta köpekler ve kediler olabilir mi? Böyle bir şeyin doğru olduğunuvarsayarsak bu durum Kutsal Kitap metnine gerçek bir zarar vermez. Ama “Bütün yaratılış acı çektiğinden,Tanrı’nın uzak gezegenlerde ahlaksal olmayan ve duyguları, önsezileri olmayan varlıklar yaratması için ne gibi biramacı olabilirdi?” şeklinde soruları yanıtlamaya çalışmak kesinlikle zor olur. Sonuç olarak, Kutsal Kitap bizeevrenin başka bir yerinde yaşam olduğuna inanma nedeni vermez. Hatta Kutsal Kitap bize başka yerlerde nedenhayat olamayacağı konusunda birkaç önemli neden verir. Evet, gerçekleşen birçok tuhaf ve açıklanamayan şeyolduğu doğrudur.Ancak bütün bu olayları uzaylılara ya da UFOlar’a atfetmek için bir neden yoktur. Eğer bu sözde olaylarınbelirlenebilir bir nedeni varsa, bunların kaynağının ruhsal ve daha kesin olarak cinlere ait olması mümkündür.