dosyayı indir
Transkript
dosyayı indir
“ Optimar Yönetim Kurulu Başkanı Hilmi Daşdemir: En yakın sonuç veren şirketiz. Röportaj: Koray TÜMAY l MAYIS 2015 l 28 7 Haziran 2015 genel seçimleri yaklaşırken seçimler öncesi gözler araştırma şirketlerine çevrildi. Biz de Yerli Düşünce Dergisi olarak, Türkiye’de anket-araştırma denince akla gelen isimlerin başındaki Optimar Danışmanlık, Tanıtım, Araştırma ve Organizasyon A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Hilmi Daşdemir’e konuk olduk. Daşdemir, seçimler öncesi ve sonrası için çok çarpıcı açıklamalarda bulundu. “ mamını kaplayan bir yaşam biçimi oldu. 1994 yılında Optimar araştırma şirketini arkadaşlarım kurmuşlardı. Ben, 1996’da devraldım ve o günden beri de bu işi yapıyoruz. Tabi o zamandan bu yana çok zaman geçti, dünya değişti sektör değişti. İlk başta sadece saha uygulamalarını yaparken, 2002 yılından beri tüm araştırma süreçlerini başarılı bir şekilde yürütüyoruz. Hilmi Bey sizi tanıyabilir miyiz? Araştırma şirketi kurma fikri nasıl ortaya çıktı? Optimar Danışmanlık, Tanıtım, Araştırma ve Organizasyon A.Ş’nin görev ve faaliyetleri hakkında bilgi verebilir misiniz? Öğrencilik yıllarında harçlık çıkarmak için girmiş olduğum bir işti araştırma işi, şimdi tabiri caizse hayatımın ta- Optimar, ağırlıklı olarak kamuoyu araştırmaları yapıyor. Siyasal ve sosyal alandaki araştırmalarımız daha yoğunlukta. Sosyal araştırmalarda engelliler, yoksulluk, eğitim, bağımlılık, göç, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet vb. gibi alanlarda çalışmalarımız var. Siyasal araştırmalarda, son yerel seçimlerde ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde en isabetli sonuçları Optimar olarak biz verdik. Ayrıca pazar araştırmaları da yapıyoruz ancak pazar araştırmaları diğer sosyal araştırmaların yanında biraz daha düşük ölçekte kalıyor. Yapılan araştırmalarda nasıl bir yöntem izleniyor? Çok farklı araştırma yöntemleri var, amaca uygun olarak hangi araştırma yöntemi daha sağlıklı ise o seçiliyor. Ama temelde nitel ve nicel olmak “EN YAKIN SONUÇ VEREN ŞİRKETTİK” 2015 Genel Seçimleri sonuç tahminleri üzerine araştırma şirketleri seçmenin nabzını yoklamak için her geçen gün yeni anketler yapıyor. Yapılan araştırmalarda son durum nedir ve siz seçimlerde araştırma şirketleri üzerinden bir manipülasyon olduğunu düşünüyor musunuz? Kamuoyunda yayınlanan birçok araştırma var. Bu araştırmalara ilişkin diğer meslektaşlarımızın manipülasyon yaptıklarını elde kesin bilgi olmadan söylemek çok doğru olmaz. Ancak bu anlamda araştırma yapılırken TÜİK’in ve Araştırmacılar Derneği’nin belirlediği, ‘araştırmanın künyesi’ dediğimiz örneklem hacmi, müşterinin kim olduğu, kaç kişiye anket uygulandığı, hangi tarihler arasında anketin yapıldığı ve benzeri kriterlerin yayınlanması gerekir. Ne hikmetse yayınlanan birçok araştırmada şirketlerin kendi öz kaynaklarıyla bu araştırmayı yaptıklarını görüyoruz. Bu araştırmalar maliyetli yüksek çalışmalardır. Dolayısıyla bu tutarların karşılanması şirketlerin öz kaynaklarıyla karşılayabilecekleri pek mümkün değil. Araştırmaların künyesi yayınlanmazsa ister istemez kafalarda soru işareti oluşturuyor. Bu araştırmalara inanıp inanmamak kamuoyuna kalmış bir durum. Araştırma yapmadan sonuç yayınladığını duyduğumuz şirketler bile var. Maalesef araştırma sektörü, isteyen herkesin araştırma sonucu yayınladığı, seçimler yaklaştıkça yeni şirketler ortaya çıkıp bir sonraki seçimlerde farklı isimlerle tekrar piyasaya çıktığı bir sektör olmuş durumda. TÜİK’in ya da başka bir kurumun bu kirliliğin önüne geçerek bir denetim mekanizması geliştirmesi elzem olmuştur. Biz, geçmiş araştırmalarında en yakın sonuç veren şirkettik. Yerel seçimlerde araştırma yaptığımız tüm bölgelerde çok isabetli sonuçlar yaşadık. İşin ahlaki boyutunu askıya almadan öncelikli kriterleri göz önünde bulundurarak bu araştırma sonuçlarını yayınlamaya özen gösteriyoruz. Yerel seçimlerde ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bazı araştırma şirketlerinin sonuçları çok tartışıldı. Siz, o çıkan neticenin seçim sonuçlarını etkileyebileceğini düşünüyor musunuz? Kamuoyunda bir kafa karışıklığı yarattığı muhakkak ancak sonuçların çok etkilediğini düşünmüyorum. Optimar Araştırma olarak biz Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde en isabetli sonuçları veren şirket olduk. Ankette, Recep Tayyip Erdoğan’ı %53,8 bulduk, sonuç %51,8 çıktı, Ekmeleddin İhsanoğlu için %38,4 bulduk sonuç tam 38,4 çıktı, Selahattin Demirtaş’ta da %7,8 bulduk ve 9,8 çıktı. Ekmeleddin İhsanoğlu’nu tam bilmiş olduk, diğer iki adayda da 2 puanlık hata payı içerisinde kalan bir yanılmamız oldu. Başarımızı iyi gözlem yapmaya ve seçime katılım oranı ile ilgili yapmış olduğumuz projeksiyona borçluyuz. Sonuç olarak Tayyip Erdoğan için %60’larda sonuç verenler de %40’larda sonuç verenler de fena yanıldılar. Hatalı yöntem ve uygulama sonucu yanılabiliyorsunuz, nitekim hatasını kabul edip kamuoyundan özür dileyenler oldu bir de tüm o sonuçları yayınlayanlar kendileri değilmiş gibi ‘sonucu biz bildik’ diyerek ekranlarda boy gösterenler oldu. Takdir kamuoyunun, bu konularda kim ne derse maalesef inanılıyor. Artık kişisel olarak internete girdiğinde kim ne zaman ne sonuç yayınlamış görülmesi mümkünken, ne sunuldu ise ona inanılıyor. Netice itibariyle bazen seçmenler güçlü olandan yana oy verme eğiliminde oluyorlar. Bu durumun çeşitli sebepleri var. Bunun en önemli sebeplerinden biri de ‘oylar boşa gitmesin’ düşüncesi ve seçim barajıdır. Daha düşük oy oranına sahip olan partilerin de pek itibar görmediğini seçim sonuçlarında görüyoruz. Bizde siyaset daha çok lider odaklı gidiyor eğer karizmatik bir lideri yoksa bir partinin o parti baştan kaybetmiş demek oluyor. “AK PARTİ’NİN 300 CİVARINDA BİR VEKİL ÇIKARMASI MÜMKÜN” 2015 Genel Seçimlerinin ardından en çok merak edilen iki konu Başkanlık Sistemi ve Anayasa değişikliği. Hatta öyle ki bu adımların hızlı atılabilmesi için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan parti ismi zikretmeden 400 milletvekili istedi. Sizce bu seçimlerden 400 milletvekili çıkabilir mi? Ve Cumhurbaşkanının bu söylemlerini nasıl karşılıyorsunuz? Şu anki Cumhurbaşkanı ilk kez halk tarafından seçilerek gelmiş bir Cumhurbaşkanı. Kendi üslubu, ken- l MAYIS 2015 l 29 üzere iki araştırma yöntemi kullanıyoruz. Nicel (kantitatif) araştırmalar daha çok sayısal, oransal sonuçlar almak için kullanılan yöntemdir. Yüz yüze anket uygulaması ve CATI yöntemi dediğimiz bilgisayar destekli telefon anketi daha çok uygulanan yöntemler. Bir de nitel (kalitatif) araştırma yöntemleri var ki daha çok bir sorun ile ilgili derinlemesine bilgi sahibi olmak istendiğinde kullanılır. di tarzı var. Bu kendi üslubunu da Cumhurbaşkanlığına taşımış bir Cumhurbaşkanı. “ AK Partinin 330 civarında milletvekili çıkarması mümkün. l MAYIS 2015 l 30 “ Türkiye tarihinde de hiç olmadığı kadar tüm seçimlerde galip gelmiş ve bununla da kalmamış oylarını da arttırarak buralara gelmiş bir siyasetçi. Cumhurbaşkanının aslında halk tarafından seçilmesi bir ‘Yarı Başkanlık Sistemi’ni çağrıştırıyor. Seçilmişliğin getirmiş olduğu meşruiyet ve onun devamında güç vb. durumlardan dolayı siyaset yapma hakkı belli ölçüde var. Cumhurbaşkanı da bunu kullanıyor. Bence güncel siyasi polemiklerden biraz uzak ve partiler üstü bir yerde kendisini konumlandırsa yıpranmamış olur. Cumhurbaşkanı’na yönelik en çok eleştiriler de buradan geliyor. Ben 400 vekile ulaşılabileceğini düşünmüyorum. Ancak, AK Parti’nin 300 civarında bir vekil çıkarması mümkün. Burada vekil sayısını belirleyecek olan en temel soru da HDP’nin barajı geçmesi. Ben geçemeyeceklerini düşünüyorum. Geçseler bile bu durum AK Parti vekil sayısının 10-20 kişi daha az olması anlamına gelir. Doğuda vekil sayısı eksilirken, batıda HDP’ye CHP seçmeninden oy kaydığı için bazı illerde artabilir. Peki, yaptığınız araştırmalarda kamuoyu, ‘Başkanlık Sistemi’ne nasıl bakıyor? Bu konuda nasıl bir Başkanlık Sistemi’yle ilgili çok net bir oluşmuş durum yok. Başkanlık Sistemi’nden kasıt ABD tarzı bir başkanlık mı yoksa Avrupa’daki gibi başka sistemler mi ya da Türkiye’ye özgü yeni bir Başkanlık Sistemi mi getirilecek, süreç nasıl işleyecek bunu zamanla göreceğiz. Ancak Türk milletinin Başkanlık Sistemi’ne çok uzak olmadığını araştırmalarda görüyoruz. Örneğin yapılan araştırmalarda ilk başlarda yüzde otuzlarda bir oran seyrederken bu sistemi isteyenlerin oranı şu an yüzde kırklara ulaştı. Dolayısıyla bunun kamuoyu tarafından iyice içselleştirilip sindirilmesi ve bu anlamda da sadece mecliste değil meclis dışından da oluşacak bir kurucu meclisçe yeni ve demokratik bir anayasa yapılıp halkın onayına sunulmalıdır. Başkanlık Sistemi’ne de aynı süreçte belirlenmiş olur. Başkanlık Sistemi’ne belki onay çıkacak ancak AK Parti Anayasayı değiştirecek çoğunlukta olacak mı onu seçim sonuçları gösterecek. Seçim sonuçlarında nasıl bir tablo olacak derseniz bundan bir buçuk ay önce yaptığımız bir araştırmada AK Parti’nin oyları %49 oranındaydı. CHP %26, MHP %13 ve HDP de %8’di. Dolayısıyla burada çok sıkıntı gözükmüyor. Ancak bu süre içerisinde birçok değişiklik oldu. Adaylar belli oldu, seçim tarihine yaklaşıldı ve bu da yeni bir araştırma yapmayı mecburi kıldı. En kısa zamanda da bu araştırmamızı gerçekleştireceğiz. Ancak görünen o ki tek parti iktidarı devam edecek gibi. Her ne kadar bazı kesimlerden koalisyon açıklamaları gelse de ben bir koalisyon ihtimali görmüyorum. Burada HDP’nin barajı geçip geçmemesi yine burada karşımıza çıkıyor. HDP’nin baraja takılacağını düşünüyorum. Bir de yurt dışı seçmenleri var, yurt dışında en organize parti HDP. Diğer partilerin teşkilatlarının çok iyi çalıştıklarını söylemek mümkün değil. “Kaos Ortamının Olmaması Bir Mucize Olur” Çözüm süreciyle birlikte HDP’ye gözle görülür bir şekilde ilginin arttığını görüyoruz. Bu ilginin daha da artması durumunda seçim barajını aşması söz konusu olur mu? Şayet barajı aşamazsa HDP’siz bir parlamento nasıl olur? HDP’nin barajı aşma ihtimalini pek görmüyorum ancak HDP’siz bir parlamentoyu da düşünemiyorum. Siyaset içerisinde olmaları, daha yoğun bir şekilde sorunlara çözüm bulmaları gayet anlaşılabilir bir durum. Ancak tüm bunlarla birlikte siyaseti yönlendirecek arkalarında silahlı bir terör örgütünü kullanmaları da bir o kadar kabul edilemez bir durum. HDP’li siyasetçilerin şuna karar vermeleri gerekiyor: Hukuk içerisinde kalarak devam edecek bir siyasal bir parti mi olacaklar yoksa hukuk dışı yöntemlere devam mı edecekler? Temel mesele burada yatıyor. Şiddeti destekleyen davranışları onaylamamamız gerekiyor. Şiddetle aralarına mesafe koymaları gerekiyor. Bu, Türkiye demokrasisinin gelişmesi için çok erdem bir durumdur. Siyasetçi şiddetle anılmamalı. Bir de tabii ki HDP’siz bir parlamento senaryosu var. HDP’nin parlamentoda olmaması sonrasında bir kaos ortamının olmaması bir mucize olur. Çünkü şu an bile terör ortamı oluyorsa meclise girememeleri durumda daha vahim durumlarla bizi karşı karşıya bırakabilir. HDP›nin meclise girerek sistem içerisinde siyaset yapmaları herkesin hayrına olacaktır. Anketlerinizde muhalefet oy oranları yüzde kaç oranında görünüyor? Seçimlerin ardından muhalefet yönetimlerinde bir değişiklik bekliyor musunuz? MHP yakın bir zamanda kurultay yaptığı için MHP için yakın bir zamanda değişiklik mümkün gözükmüyor. CHP ise Kemal Kılıçdaroğlu ile farklı bir çizgiye gelmiş durumda. CHP şu an Atatürk’ün partisi olmaktan çıkıp Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve Alevi vatandaşların partisi olmaya başlamış durumda. Aday belirleme sürecinde Kılıçdaroğlu bir önseçim tiyatrosu oynattı ve kimlerin seçileceğinin listesinin Alevi gruplara dağıtıldığı iddiaları var. Listelerin seçilecek yerlerine Aleviler yerleşmiş oldu. Bu anlamda Kılıçdaroğlu’nun başarısız olmaması için de Aleviler partiyi sahiplenmiş ve çok büyük bir şevkle de çalışıyorlar. Parti politikalarında Kılıçdaroğlu ile birlikte ciddi değişiklikler yapılmaya başlandı. Bu politikaların hayata geçmesi için Baykal›ın partinin başından uzaklaştırılması gerekiyordu ve kurulan kaset tezgâhı ile bu sağlanmış oldu. Aynı şekilde MHP’ye de aynı tezgâhlar kuruldu. Burada İşçi Partisi ve Genel Başkanı’nı hakkındaki olumsuz yargıları birden bire ortadan kaldırması pek mümkün değil. Doğu Perinçek’in hangi çizgiden buraya geldiği çok manidar olmakla birlikte ulusalcı kesimden oy karşılığı yüzde bir civarında. Anadolu Partisi’ne baktığımızda ise Emine Ülker Tarhan’ın da kendi potansiyelini belli ölçülerde binde bir ya da binde beş olarak görüyorum. Bazı araştırmalarda %8 olarak gösterilmişti ancak o anketi yapanların da bahsetmiş olduğumuz manipülatif araştırma yapan gruba dâhil edilebileceğini düşünüyorum. Çünkü yeni kurulmuş bir partinin %8 oy olması zor. Bu konuda yakın bir araştırma yapılmadı ancak ben Anadolu Partisi’nin %2’nin üzerinde oy alabileceğini düşünüyorum. Son zamanlarda bir de bildiğiniz üzere BBPSaadet Partisi ittifakı var. Bu iki parti de kuruluş felsefesinden uzaklaşmış durumdalar. Siyasete umut getirme potansiyelleri maalesef yok. BBP hareketini çok önemseyen birisi olarak söylüyorum, BBP milletin vicdanını dikkate almayıp Fethullah Gülen örgütünün sözcülüğüne başladı o zaman BBP milletten almış olduğu desteğin azalmasına, milletin güveninin sarsılmasına sebep oldu. Benim düşüncem odur ki BBP politikalarını devam ettirmeli, AK Parti’nin yanlışı varsa onu söylemeli aynı zamanda paralel yapıya da bir set çekmeliydi. O zaman gerçek anlamda bir potansiyel olabilirdi. Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz? Tüm seçimler önemli olmakla birlikte bu seçimlerin iktidar partisi açısından önemi, anayasa değişikliği yapılıp yapılmayacağını bu seçim sonucu belirleyecek. Aslında bu seçimin sonucu belli. AK Parti’nin başında yeni bir genel başkan, yeni bir başbakan var. En yakın zamanda yapmış olduğum araştırmada tek başına bir iktidar gözüküyordu. Belki birkaç puan düşüş olabilir ancak tek başına bir iktidarın değişmeyeceğini düşünüyorum. Ancak 2015-2019 arasında parti kendi eksikliklerini görerek yenileyemezse AK Parti’yi ciddi bir risk bekliyor. AK Parti’de bir taraftan da bir metal yorgunluğu da oluşmuş diyebiliriz. Diğer taraftan bir de çözüm süreci var. HDP barajı aşamadı, yerel parlamento kurdu o zaman ne olacak? Bu da ayrı bir soru işareti. Şahsen barış/çözüm sürecinin Kürt siyasal hareketine çok tavizler verdiğini düşünüyorum. ‘Devlet kendine ortak kabul etmez’ denir ancak orada yerel düzeyde mahkeme kurmalara, yol kesmelere adam kaçırmalara ve buna benzer birçok faaliyetlere müsamaha gösterilmiştir. Burada da bu iyi niyetli çalışmalara aynı şekilde cevap verilmiyor. Bu, çok sıkıntılı bir durum. İnşallah korkulan olmaz. Türkiye, 2002’den bu yana olan süreçte önemli aşamalar kaydetmiştir ancak bunlar yeterli değildir. Türkiye’nin çok ciddi yapısal problemleri var. Yani bu yapısal problemleri Türkiye çözmeden gerçek anlamda etkili bir kalkınma ve büyüme sağlayamaz. Diğer partilerin aksine Recep Tayyip Erdoğan zamanında ve ondan sonra AK Parti iktidarı bir gelecek mefkûresi ortaya koymuştur ve bu dönemde ne kadar başarılı olup olmadığının ötesinde koymuş olduğu vizyona yönelik adımlar atmıştır. Bunlar çok değerli bulduğum çalışmalar ancak burada da yanlış giden, yürümeyen birtakım problemler var. Bunlardan en önemlisi sıcak para bolluğu yaşanırken bu kaynakların sanayiye, teknolojiye yönlendirilememiş olmasıdır. Tarımda birçok batı ülkesini besleyebilecek potansiyele sahibiz ancak çok verimli tarım yapabildiğimizi düşünmüyorum. Çok büyük riskler var. Tarımsal sanayi çok gelişmemiş, birtakım teşvikler var ancak bu tarımsal desteklerin insanları çalışmaktan öte tembelliğe ittiğini görebiliyoruz. Geçmiş iktidarlar hep günü kurtarmak üzere siyaset yaptıkları için şu anki muhalefet partileri de AK Parti’nin söylediğinin ötesinde bir söylem geliştiremiyor. Seçmenler yönlerini AK Partiye çevirmişler ve bu ülkede oy kullanan iki kişiden birinin oyunu alma durumuna gelmişlerdir. Bu da, politikalarının desteklendiğini, burada insanların bir umut gördüğünün göstergesi. Diğer partilerin de başarılı olabilmesi için gelecek vizyonlarının AK Parti’yi aşması gerekiyor. Şunu da ifade etmekte fayda var tüm bunlarla birlikte AK Parti’nin yerli bir hareket olduğunu, bu hareketin de bir şekilde karşılık bulduğunu söyleyebiliriz. l MAYIS 2015 l 31 muhalefet yeniden dizayn edilmeye çalışıldı. Bu kumpasın arkasında dış ülkelerin istihbarat teşkilatlarının olduğunu ve taşeron olarak da Fethullah Gülen örgütü üyelerini kullandıklarını düşünüyorum. İçeriden destek olmadan bu tarz yapıların başarılı olma ihtimalleri yok. Seçimlerde Ulusal Sol’un temsilcisi olarak boy gösterecek olan İşçi Partisi’ni yeni adı ile Vatan Partisi›ni de dikkate almak gerek. Ancak, bu isim değişikliği geçmişteki