Şubat 2016 - TKSD Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği
Transkript
Şubat 2016 - TKSD Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği
GERİDE BIRAKTIKLARIMIZ 2016 yılına girerken, geride neler bıraktığımızın ve bazı sektörler itibariyle bu yıl neleri beklediğimizin bir özet tablosunu çıkarmakta yarar gördüm. ENDÜSTRİ 4.0 DEVRİMİ Sektörel gereksinimleri hızlı, güvenilir ve yenilikçi anlayış ile karşılamaya çalışan endüstri, hızla gelişen teknoloji olanakları sayesinde yeni bir sanayi devrimi olan Endüstri 4.0 dönemine girmeye hazırlanıyor. Endüstri 4.0, modüler yapılı akıllı fabrikalarda, fiziksel işlemleri siber-fiziksel sistemler ile izleyerek, nesneleri birbirleriyle ve insanlarla iletişime geçmesini ve bu sayede de merkezi olmayan kararların verilmesini hedefliyor. DIŞ TİCARET Geçtiğimiz yıl ihracatımız 157,3 milyar dolardan, 143,9 milyar dolara (%8,56) ve ithalatımız 242,1 milyar dolardan 207,0 milyar dolara (%14,50) geriledi. İthalattaki azalış oranı daha büyük olduğu için, doğal olarak dış ticaret açığı azaldı ve ihracatın ithalatı karşılama oranı % 65’ten% 69,5’e yükseldi. İhracattaki azalışın nedenleri arasında, Avrupa pazarlarındaki ekonomik durgunluğu, petrol ve emtia fiyatlarındaki gerilemenin üretici ülkelerin gelirlerini azaltmasını, bölgemizdeki gerginlikleri, Rusya’nın Türk ürünleri ithalatına koyduğu sınırlamaları, pariteden kaynaklanan kayıpları sayabiliriz. Ancak asıl sorunun, Türkiye’nin katma değeri yüksek ürün üretemediğini, piyasalara ucuz mal sunduğunu ve rekabet gücünün sınırlı olduğunu yinelememiz gereklidir. Nitekim, ihracatımız değer olarak azalırken, miktar olarak % 1,5 oranında artmıştır. Bu da kg. başına ihracatın ucuzladığını göstermektedir. Diğer ilginç bir nokta, TİM sınıflandırmasında yer alan 26 sektörün 23 ünde ihracat gerilemesinin ortaya çıkmasıdır. Bir başka ifade ile ihracatımızdaki gerileme ‘genel’dir. Doların değer kazanması da ihracatı olumlu yönde etkileyememiştir. İthalattaki azalmanın sebepleri ise bellidir. 35 milyar dolarlık gerilemenin yaklaşık yarısı petrol fiyatlarının düşmesi sonucu enerji faturasının azalmasından kaynaklanmıştır. Ekonomik durgunluk ve belirsizliklerin yaşandığı bir dönemde ara malı ve ham madde ithalatında görülen gerileme de bir diğer önemli faktördür. ENFLASYON 2015 yılı enflasyonu TÜFE’de % 8,81 olarak gerçekleşmiştir. Merkez Bankası, geçen yıl için bu oranı en son % 7,9 ve 2016 sonu için % 6,5 olarak öngörmüştür. Piyasanın beklentisi bile geçen yıl için % 8,5’tu. TL’de ki değer kaybı enflasyon için en önemli etken olarak görülmektedir. % 30 oranında arttırılan asgari ücretin enflasyona etkisinin % 1,1- % 2,2 arasında olabileceği ekonomi yönetimince açıklanmıştır. Yüksek seyredecek bir enflasyonun faiz artışı tartışmalarını yeniden gündeme getireceği açıktır. CARİ AÇIK 2015 yılı için cari açığın 30-35 milyar dolar olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Bu rakam ülkemizin daha az dış kaynak ihtiyacı içinde olacağını göstermektedir. Petrol fiyatlarındaki gerilemenin bu yıl da devam edeceği varsayıldığı için cari açığın yönetilebilir olduğu söylenilebilir. Ancak açığın finansman kaynakları genellikle özel sektörün tahvil ihracı ile gerçekleşmektedir. Son 5 yılda özel sektörün dış borcu 75 milyar dolar artmıştır. Dış borçlanmada referans olarak kabul edilen Libor 2010 yılında % 0,30 iken günümüzde % 0,60’tır. FED’in faiz artırım kararı ile birlikte dış kaynak bulmakta zorlanma olasılığı da vardır. YABANCI YATIRIMLAR 2015 yılının dış kaynak girişleri açısından verimli bir yıl olmadığını söylemek mümkündür. Doğrudan yabancı yatırımlar için gelen kaynak 10 milyar dolar civarında beklenmektedir. Rakam giderek küçülmektedir. Sıcak para olarak tabir edilen kısa vadeli sermayede ise girişler değil çıkışlar öncelik almıştır. Geçen yıl, yabancıların hisse senedindeki net satışları 2,4 milyar doları ve devlet iç borçlanma senetlerindeki satışları da 7 milyar doları bulmuştur. Toplam çıkış 9,4 milyar dolardır. Çıkışların ana sebebi , doların değer kazanması ve faiz hadlerinin yeterince yüksek bulunmamasıdır. Yani getirinin azalmasıdır. Yabancı yatırımcıların geçen yıl hisse senetlerinde % 33 oranında zarar yazdığı ve % 24 oranında değer kazanan dolar yüzünden de zarara uğradığı ifade edilmektedir. İçeride ve bölgemizde süregelen gerginliklerin de sermaye çıkışlarında rol oynadığını söylemek gerekecektir. Oysa Türkiye, büyümesini dış kaynaklarla gerçekleştirmek durumunda olan bir ülkedir. BÜYÜME 2014 yılında % 2,9 olan büyüme hızının, 2015 in ilk dokuz ayında % 3,4 e yükselmesi olumludur. 2016 büyümesi ise % 3,5 civarında tahmin edilmektedir. Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı bu rakamın % 4 ü aşacağını açıklamıştır. Geçen yıl ki büyüme , iç talepteki artış ve tarım kaynaklıdır. İmalat, ulaştırma ve inşaat gibi sektörlerin büyümeye katkısı sınırlıdır. İhracat ise zaten gerilemektedir. Asgari ücretteki artış, emeklilere zam, çeşitli kesimlere verilen teşvikler, bazı sektörlerde taksit sayısının arttırılması gibi uygulamaların iç talebi ve dolayısıyla büyümeyi yukarı yönde etkilemesi beklenebilir. Sorun hep vardır ve olacaktır. Önemli olan zamanında ve uzun vadeli, kalıcı önlemler alabilmektir. Yapısal reformların artık geciktirilmemesi, Eylem Planı’nın ikna edici tedbirlerle yürürlüğe konulması, siyasi ve ekonomik istikrarın hassasiyetle korunması, AB ile ilişkilerin sıkılaştırılması, güvenli ve karlı bir yatırım ortamının oluşturulması başta gelen önlemler olmalıdır. Timur Erk TKSD Yönetim Kurulu Başkanı KİMYASAL forum ARAŞTIRMA İBRAHİM YELMENOĞLU TÜPRAŞ Genel Müdürü İbrahim Yelmenoğlu 2016’da da paydaşlarımız ve ülkemiz için değer üretmeye devam edeceğiz Düşen petrol fiyatının talep artışına olumlu katkısıyla Akdeniz rafineri marjında oluşan güçlü seyir, kapasite kullanım oranlarımızı yıl boyunca destekledi. 2015 yılında devreye aldığımız, Cumhuriyet tarihimizin tek bir seferde yapılan en büyük sanayi yatırımı olan 3 milyar dolarlık, Fuel Oil Dönüşüm Tesisinin üretime geçişi sonucu tüm rafinerilerimizde tam kapasite kullanımlarına ulaşıldı. Yüksek üretim ve rafineri marjlarındaki güçlü seyir ile olumlu bir yılı geride bıraktık. - 2016 zorlu bir yıl olacak gibi görünüyor 2016 yılında Çin ekonomisinin büyüme hızında olası bir yavaşlama ve enerji üreticisi ülkelerin gelirlerinde azalmanın satın alma gücü ve tüketimi baskılayabileceği öngörülmektedir. Ayrıca likiditeye ulaşımda artan zorluklar ve fonlama maliyetlerinin yükselmesiyle, gelişmekte olan ülkeler ve Türkiye’deki talep artış hızında yavaşlamaya ilişkin değerlendirmeler yapılmaktadır. Bunun yanında, içinde bulunduğumuz coğrafyada oluşabilecek jeopolitik gelişmeler 2016 yılının ekonomik olarak daha da zorlu geçebileceğine İşaret etmektedir. - Motorin ve benzin tüketimimiz ile İran ambargosunun gevşetilmesi Tüpraş’ı pozitif etkileyecektir Ülkemizde sağlıklı şekilde seyreden motorin ve benzin tüketimlerindeki artışın 2016 yılında da devam edeceği beklentisi, son dönemde İran’a uygulanan ambargonun gevşetilmesiyle gerek ülkemizde gerekse bölgemizde yaşanacak ekonomik rahatlama ve ham petrol ikmalimizde önemli yer tutan İran petrollerinin miktarındaki artışın, şirketimizi 2016 yılında pozitif yönde etkileyeceğine inanıyoruz. - Sektörde kapasite kullanımı ve rafineri marjları sağlıklı seviyelerde olacaktır Uluslararası Enerji Ajansının tahminlerine göre 2016 yılında da önceki yıla benzer şekilde düşük fiyatların tüketimi desteklemesi ile küresel petrol talebi artışının 1,21 Milyon gibi yüksek bir rakamda gerçekleşerek, dünya petrol talebini 95.68 Milyon varil güne taşıması beklenmekte olduğundan sektörümüzde kapasite kullanımının ve rafineri marjlarının sağlıklı seviyelerde olmasını bekliyoruz. ABD ve Kanada olmak üzere bazı OPEC dışı ülkelerin ham petrol üretimlerindeki azalış beklentileri ve gelişmiş ülkelere sermaye girişiyle artan satın alma gücü ile büyümenin devam etmesi gibi unsurların ham petrol fiyatlarını özellikle 2016 yılının ikinci yarısında artırabileceğini değerlendiriyoruz. - Yatırım odaklı stratejimiz 2016 yılına da yön gösterecektir Bunun yanısıra 2015 yılı performansımıza önemli katkıda bulunan Fuel Oil Dönüşüm Tesisi sayesinde 2016 yılında da KİMYASAL forum İbrahim Yelmenoğlu maksimum kapasiteye ulaşılması, birim maliyetleri aşağı çekerken, üretim artışının getireceği yüksek satış potansiyeli Tüpraş’a ve ülkemize ilave katma değer sağlayacaktır. Ülkemizin cari açığını azaltmaya yönelik yatırım odaklı stratejimiz 2016 yılına da yön gösterecektir. Sorumluluklarımızın bilinci ve Koç Topluluğu’nun üretim ile değer yaratma zincirini daha da güçlendirmek için, üretim ve iş süreçlerimizin tümünde hedeflerimizi gerçekleştireceğimiz yeni bir yılda Tüpraş’ı geleceğe taşıyacak, sosyal, çevresel ve ekonomik alanlara yayılan sürdürülebilir iş modelimiz ile paydaşlarımız ve ülkemiz ekonomisi için değer üretmeye devam edeceğiz. Sahibi: Yönetim Kurulu Adına Timur Erk ARAŞTIRMA DOSYASI Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Mustafa Bağan Yazı Kurulu Prof.Dr. Hasancan Okutan Prof. Dr. Ersan Kalafatoğlu Prof.Dr. Serdar Çelebi Timur Erk Özalp Erkey Mustafa Bağan Dr. Caner Zanbak Erkan Baykut 6L]FHÁÐ]ÖPHQHUMLYHULPOLOLðLPL"<DGD\HQLOH QHELOLUHQHUML\DWÜUÜPÜPÜ\DSÜ\RUVXQX]" %XQXQLÁLQãQDQVPDQDGDLKWL\DFÜQÜ]RODFDN (QHUMLYHULPOLOLðLYH ARAŞTIRMA YH\D\HQLOHQHELOLUHQHU ML\DWÜUÜPSURMHOHULQL]H X\JXQNRíXOODUGDãQDQVDO ÁÐ]ÖPDUÜ\RUVDQÜ]KDQJL EDQND\DJLWPHOLVLQL]" +DQJLWHGDULNÁLGHQ KDQJLÖUÖQÖDOPDOÜVÜ QÜ]+DQJLWÖUNUHGLOHUL NXOODQDELOLUVLQL]°QÖ PÖ]GHNLVÖUHÁWHmHQHUML YHULPOLOLðLnQH\ÐQHOLN\DWÜUÜPSURMHOHULLOHEX \DWÜUÜPODUÜQãQDQVPDQÜJLGHUHNÐQHPND]DQD Kimyasal Forum Dergisi sordu, FDN%XDUDGD$YUXSD%LUOLðLGHD\ÜUGÜðÜIRQODUOD sektör temsilcileri yanıt verdi... 7ÖUNL\HnGHNLHQHUMLYHULPOLOLðLQH\ÐQHOLNSURMHOHUL GHVWHNOL\RU 2015’TEN 2016’YA KİMYA SEKTÖRÜ İdare yeri: Değirmen Sok. Şaşmaz Sitesi No:19 Duranbey Apt. D.9 Kozyatağı / Erenköy 34742 İstanbul Tel : (0216)416 76 44-94 39 http://www.tksd.org.tr Dergimizde yayınlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Bu görüşler Derneğimizi bağlamaz. Buradaki bilgiler, referans gösterilmek kaydıyla, kısmen veya tamamen kullanılabilir. Dergimiz tüm okuyucularımızın yazılarına açıktır. Gönderilecek yazıların elektronik ortamda, varsa referanslarını içeren ve iki dosya kağıdını geçmeyecek şekilde olması tercih edilir. Dergi yönetimi, gönderilen yazının yayınlanıp yayınlanmaması hakkında karar verme yetkisine sahiptir. Şirketiniz, alt sektörünüz, sektörünüz 2015 nasıl geçirdi? • Sektörün ilk 3 sorunu,çözüm önerileri? • 2015’te ‘yılın olayı’ neydi? YH • KOBİ’ler ve Küresel Devler, 2015’ten ne umdular,ne buldular? • Küresel piyasalarda,Türkiye ekonomisinde sektörel trendler... • Dünyada yaşanan sektörel gelişmeler .2&$(/ú6$1$<ú2'$6,·1,15(60ú<$<,1 • Sektörel gelişme ivmesi nasıl artırılacak? 25*$1,´2'$9ú=<21µ'$úû/(1ú<25 • 2016’dan neler bekliyorsunuz? Yayına hazırlık: • ´(1(5-ú9(5ú0/ú/úøúµ ´7856())µ 8OXVDORODUDUDN\D\×QODQDUDNGDù×W×P×\DS×ODQ2GDYL]\RQ'HUJLVL´(1(5-ú9(5ú0/ú/úøú·QL nadolu Basın Merkezi LüOH\HFHN%XNDSVDPGDHQHUMLYHULPOLOLùL\DGD\HQLOHQHELOLUHQHUMLSURMHOHULQH\DW×U×P\DSPDN Genel Yönetmen LVWH\HQ.2%úG]H\LQGHNLHQGVWUL\HOÀUPDODUDYHWLFDULJLULüLPFLOHUH\|QHOLN\×O×QGDQ Levent Akbay EHUL7UNL\H·GH\UWOPHNWHRODQELUNUHGLSURJUDP×RODQYH$YUXSDúPDUYH.DON×QPD %DQNDV×WDUDI×QGDQJHOLüWLULOHQ7h5.ú<(6h5'h5h/(%ú/ú5(1(5-ú352*5$0,7856()) Yayın Koordinatörü Editör LOHX\JXODQDQNUHGLWUOHULGHVWHNOHQHQSURMHOHUGHJ|UHYDODQ7856())7('$5ú.dú/(5ú·QL Umutcan Akbay Belma Özgen WDQ×W×ODFDN bu sayıda Görsel Yönetmen Melis Çinçinoğlu Görsel Destek Anadolu Basın Merkezi 2 TÜPRAŞ Genel Müdürü İbrahim Yelmenoğlu: 2016’da değer üretmeye devam edeceğiz 5H]HUYDV\RQLoLQ 3 İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz: 2015 tüm sektörler için zor geçti úODQ7DULIHVL g]HO%|OPOHU İletişim: $QDGROX%DV×Q0HUNH]L 7DPVD\ID[FP7/ $UNDNDSDN[FP7/ Adres: Birlik Mahallesi 413. Sokak 6 Genel Müdür Cengiz Taş: Aksa Akrilik’in 2015 yılı ciro beklentisi 600 milyon dolar 7HO <DU×PVD\ID[FP7/ gQNDSDNLoL'2/8[FP7/ 18/B Çankaya/ANKARA 8 İEİS Genel Sekreteri Turgut Tokgöz: Umuyoruz ilaç politikaları sektörün önünü açar 6RQUH]HUYDV\RQWDULKL dH\UHNVD\ID[FP7/ $UNDNDSDNLoL[FP7/ Tel: 0312 496 01 37 - 09 İhracatçıları Birliği Yön. Kur. Bşk. Ali Uğur Ateş: Uzun 9 Akdeniz Kimyevi Maddeler ve Mamülleri )L\DWODUD.'9GDKLOGHùLOGLU VD\×NDW×O×PODU×QGD\]GHVD\×NDW×O×PODU×QGD\]GHLQGLULPX\JXODQDFDNW×U www.anadolubasinmerkezi.com dönemli büyümeyi sağlayacak adımlar atılmalı 10 PAGDER Yön. Kur. Bşk. Reha Gür: Hammadde fiyatlarındaki düşüşün olumlu etkilerini bekliyoruz Baskı 12 Polisan Kimya Genel Müdürü Necati Bülent Hakoğlu: 2016’da da pazardaki ağırlığımızı korumayı Arkadaş Basım Sanayi Ltd. Şti. 2'$9ú=<21·'$1.2%ú·/(5(g=(/.$03$1<$ ve payımızı artırmayı sürdüreceğiz. Kazım Karabekir Cad. Sütçüoğlu İşhanı /RJRVORJDQYHLOHWLüLPELOJLOHULYHJ|UVHOOHUGHQROXüDELOHFHNNoNLODQODULoLQI×UVDW 14 Dow Türkiye Genel Müdürü İhsan Necipoğlu: Büyüme ve kârlılık hedeflerimize uygun bir yılı geride No: 37/4 Ulus-ANKARA +HUD\2GDYL]\RQ·GD\D\×QODQPDN]HUH<,/údú1$'(7FP\NVHNOLNFPJHQLüOLNNoNLODQLoLQVDGHFH7/ bıraktık %XNDPSDQ\D+D]LUDQ·HNDGDUVUHFHNWLU Tel: 0312 341 57 07 Yayın Tarihi: 20.11..2015 16 Kimyagerler Derneği Başkanı Mustafa Tekoğlu: 2023 vizyonu için farkındalık yaratmalıyız 18 LANXESS Kimya Türkiye Genel Müdür ve CEO Ömer Bakır: Kimya ve otomotiv sanayi 20 Helvacızade AŞ CEO’su Mevlüt Büyükhelvacıgil: Gelecek 50 yılın stratejisini öngörerek yatırımlar yaptık 22 PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu: Komşu ülkelerde gerilimin azalması ihracat ve üretimi artıracak 25 TKSD Yön. Kur. Baş. Vekili Özalp Erkey: Dünyada ve Türkiye’de petrokimyanın önemi 26 TMMOB Kimya Müh. Odası Başkanı Ali Uğurlu: İşsizlik, ihtiyaç fazlası kontenjan, düşük ücret ve iş güvenliği en büyük sorunlar 28 ETKSD Genel Sekreteri Mustafa Bağan: Güvenlik Bilgi Forumu tarihçesi 29 Üretim Reform Paketi Çalıştayı 37 TKSD Yön. Kur. Baş. Timur Erk: Türkiye entellektüel-beşeri sermayesi 38 Prof. Dr. Serdar S. Çelebi: Kanser ve oksidanlar-antioksidanlar 39 TKSD’nin 2015 yılıl faaliyetleri KİMYASAL forum ARAŞTIRMA MURAT AKYÜZ 2015 tüm sektörler için zor geçti Murat Akyüz İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Kimya Sektör Platformu Başkanı -Sizce sektörünüz, alt sektörünüz/şirketiniz 2015’i nasıl geçirdi? 2015 yılı sadece kimya sektörü için değil tüm sektörler için zorlu geçti. Küresel ekonomideki iniş çıkışların yanı sıra ülkemiz gündeminde yaşananlar ihracatçımızı da sanayicimizi de zorladı. Ekonomik ve siyasi belirsizlikler nedeniyle durağan bir yılı geride bıraktık. 2016 da maalesef farklı olmayacak gibi görünüyor. -2015’te sektörünüzün, alt sektörünüz ve/veya şirketiniz açısından ne gibi belirleyicilerle karşı karşıya kaldınız? Yıl içinde yaşadığımız iki seçim süreci ve terör olayları belirsizlikleri beraberinde getirdi. Diğer yandan KİMYASAL forum çevre ülkeler, Ortadoğu, Rusya ve İran pazarlarındaki gelişmeler, Euro dolar paritesindeki dengesizlikler sektörümüzün daha temkinli hareket etmesinde belirleyici oldu. -Sektör, alt sektör ve veya şirketiniz açısından ‘Yılın olayı’ diyebileceğimiz bir olay, bir gelişme, bir mevzuat değişikliği vb. gelişme yaşandı mı? İstihdam, Sanayi Yatırımı ve Üretimi Destekleme Paketi”nde açıkladığı Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu (KKDF) oranının sıfırlanması kimya sektörünün yanı sıra birçok sektörü yakından ilgilendiren bir gelişmeydi. Ayrıca İran’a 12 yıldır uygulanan ekonomik ambargonun kalkması için atılan adım da yine sektö- rümüz açısından önemli bir gelişme olarak ifade edilebilir. İran ile BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ve Almanya’nın yürüttüğü nükleer müzakerelerde anlaşmaya varıldı. -Bu çerçevede üretim, satışlar, yatırımlar, ar-ge, çevre, ithalat, ihracat, yeni teknolojiler, mevzuat, AB uyumu, kurlar, faizler, şirket evlilikleri, satın almalar, teşvikler, bölgesel gelişmeler, makroeko nomik istikrar vb. konularda 2015’i farklı kılan gelişmeler yaşandı mı? 2015 yılının bir önceki yıldan farklı olduğunu söylemek çok zor. Büyüme, ihracat, üretim, satışlar açısından durgunluk hakimdi. Bu açıdan farklılıktan öte elimizdeki kaynakları koruduğumuz ve tedbirli hareket etmeye çalıştığımız bir yıl olduğunu söylemek mümkün. -Dünyada kimya sektörünü yönlendiren, Türk kimya sektörünü etkileyen gelişmeler yaşandı mı? Global ekonomik düzlemde yaşananlar dengeleri değiştirebiliyor. AB ülkelerinde etkisi biraz azalsa da kriz devam ediyor. Irak, Mısır ve Rusya cephelerindeki gelişmeler kimya sektörünü yakından ilgilendiriyor. Ortadoğu’da devam eden sıkıntılar ve Çin ekonomisinde yaşananların da etkisi büyük. ların daha artırılması önemli bir gereklilik. -Sektörün ilk 3 sorununu nasıl sıralarsınız? Çözüm için önerileriniz var mıdır? Yüzde 80’lere varan yüksek oranlarda dışa bağımlı bir sektörüz. Hammadde de maalesef dışa bağımlıyız. Yatırım teşvikleri ve yatırım ortamının iyileştirilmesi gerekli. Bir önceki sorunuzda bahsettiğim gibi AR-GE ve inovasyonda çok yeterli bir noktada değiliz. Bunun içinde AR-GE kaynaklarımızı artırmamız önem taşıyor. Alt sektörler bazında yaşadığımız sorunlardan biri de AB kozmetik kaydının firmalara ciddi maliyet oluşturması. Bu noktada da firmalarımızın desteklenmesi gerekli. -Bu çerçevede 2016 beklentilerinizi özetler misiniz? 2016 yılı için diğer sektörlerde olduğu gibi bizim de en büyük beklentimiz ekonomik yapı ve kurdaki istikrar. Çok sıcak bir gündeme sahibiz. Sanayicilerimizin ihracatçılarımızın uzun vadeli planlar yapabilmesi istikrar ortamına sahip olmamıza bağlı. Dış kaynaklı tüm olumsuzluklara rağmen hedef odaklı ihracat stratejimize devam ediyoruz. 2016’nın 2015 rakamlarının üzerine çıkabileceğimiz daha iyi bir yıl olması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. -Sizce KOBİ’ler, Küresel kimya devleri 2015’ten ne umdular, ne buldular? Bir önceki yılın olumsuz etkilerinin kalkması bekleniyordu. Ancak emtia fiyatlarındaki gerileme ile oluşan fiyat baskısı, dünya ithalatındaki düşüş ile Euro-Dolar paritesindeki yaşanan kayıpların yanı sıra politik süreçler sektörü etkiledi. -Geçmiş yıllara göre kimya sektörünün 2015 gelişme trendini nasıl notlarsınız? Kimya sektörü son 10 yıldır önemli bir gelişim içinde. Bu süre içinde kimya Türkiye’nin en fazla ihracat yapan üç sektöründen biri oldu. Ancak ihracat rakamlarından da anlaşılacağı üzere dış etmenlerin etkisiyle son yıllarda ihracatımız aynı seviyelerde. Kimya ihracatı 2011 yılında 16 milyar 383 milyon dolar iken, 2012’de 17 milyar 592 milyon dolara yükseldi. 2013 yılında ise 17 milyar 507 milyon dolar seviyeye ulaştı. 2014 yılında 17 milyar 905 milyon olan sektör ihracatımız gerek küresel ekonomideki yavaşlama gerekse ülkemizdeki ekonomik ve siyasi belirsizlikler nedeniyle geçtiğimiz yılı 15 milyar 469 milyon dolarlık ihracatla tamamladı. 2016 yılı sonunda 16 milyar dolar civarında bir ihracata ulaşacağımızı öngörüyoruz. -Sektörün gelişme ivmesini hızlandırmak için yapılması gerekenler konusundaki görüşleri niz? Sektörün gelişim ivmesi dış etken faktörlerinin iyileşmesinin yanı sıra AR-GE ve inovasyon çalışmalarının artırılmasına bağlı. Sürdürebilir ihracata ulaşmamız ancak yüksek katma değerli üretim ile mümkün olacak. Bunun için de bu alandaki çalışmaKİMYASAL forum ARAŞTIRMA CENGİZ TAŞ Aksa Akrilik’in 2015 ciro beklentisi 800 milyon dolar Yatırımlarını ağırlıklı olarak modernizasyon ve destek üniteleri üzerine yoğunlaştıran Aksa, 2015 yılının ilk dokuz ayında konsolide 39,3 milyon ABD Doları tutarında yatırım yaptı. Aksa, Ar-Ge alanında yapılan yatırımlar ve çalışmaların sonucunda Pigment boyalı akrilik filament iplik ürününü kendi teknolojisi ile geliştirdi. Aksa bu ürünün sektördeki tek üreticisidir. Aksa aynı zamanda High Pile (RC) ve modakrilik konusunda çalışmalar yürüttü. High Pile elyaflar, peluş kumaş, suni kürk, oyuncak ve banyo paspaslarında kullanılmak üzere geliştirildi. nu itibarıyla yaklaşık 1250 çalışana sahiptir. Aksa, 2015 yılının ilk dokuz aylık ara döneminde 587 milyon ABD Doları konsolide ciro elde etti. 2015 yılında ise konsolide 750-800 milyon ABD Doları civarında ciro elde edeceğimizi öngörüyoruz. Ayrıca kullanım kapasitesinin %98’e ulaşmasını ve ihracatın toplam satış içindeki payının da %40 civarında olmasını öngörüyoruz. AKSA Akrilik Genel Müdürü Cengiz Taş 1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Aksa Akrilik, dünyadaki en büyük, Türkiye’deki tek akrilik elyaf üreticisidir. 315.000 ton yılık üretim kapasitesi ile Aksa 2014 yılında dünya akrilik elyaf üretiminin yaklaşık 1/6’sını gerçekleştirmiştir. Aksa, yaklaşık bir milyar dolarlık cirosuyla, 5 kıtada 50’den fazla ülkede 300’ün üzerinde müşterisine ihracat gerçekleştirmektedir. Satışlarının yüzde 67’ini iç piyasaya, yüzde 33’ünü ise dış piyasaya yapmaktadır. İSO’nun ‘’Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu” 2014 yılı araştırması sonuçlarına göre en büyük 35. sanayi kuruluşu olarak listede yerini alan Aksa 2014 yılso KİMYASAL forum Ar-Ge çalışmaları: Yatırımlarını ağırlıklı olarak modernizasyon ve destek üniteleri üzerine yoğunlaştıran Aksa, 2015 yılının ilk dokuz ayında konsolide 39,3 milyon ABD Doları tutarında yatırım yaptı. Aksa, Ar-Ge alanında yapılan yatırımlar ve çalışmaların sonucunda Pigment boyalı akrilik filament iplik ürününü kendi teknolojisi ile geliştirmiştir. Aksa bu ürünün sektördeki tek üreticisidir. Aksa aynı zamanda High Pile (RC) ve modakrilik konusunda çalışmalar yürütmektedir. High Pile elyaflar, peluş kumaş, suni kürk, oyuncak ve banyo paspaslarında kullanılmak üzere geliştirilmiştir. Modakrilik elyaf ise yüksek derecede güç tutuşurluk, diğer bir deyişle yanmazlık özelliğinin gerekli olduğu ürünlerde kullanılmaktadır. “Aksa Akrilik 9,50 Kurumsal Derecelendirme Notu ile Kurumsal Yönetim Endeksi’nde yer alan 50 şirket arasında ilk 3’e girdi” Aksa Akrilik, Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD) tarafından düzenlenen “Kurumsal Yönetim Ödülleri”nde, Kurumsal Yönetim Endeksi’nde yer alan 50 şirket arasında ilk 3’e girdi. Aksa Akrilik aldığı bu ödülle kurumsal yönetim anlayışından, paydaşlarına karşı sergilediği şeffaflığa kadar birçok konuda üst düzeyde olduğunu tescilledi. Bağımsız kurumsal derecelendirme şirketlerinden Saha Kurumsal Yönetim ve Kredi Derecelendirme Hizmetleri, Aksa Akrilik için Kurumsal Yönetim Derecelendirme Notu’nu 10 tam puan üzerinden 9,50 olarak güncelledi. Yapılan incelemelerde, Aksa Akrilik’e verilen kurumsal yönetim derecelendirme notu; şirketin, SPK Kurumsal Yönetim İlkeleri’ne uyum sağlayarak, tüm politika ve önlemleri uygulamaya soktuğunu ortaya koydu. Aksa Akrilik’in 2014 yılı notu 9,22’du. “Aksa Akrilik GRI’dan “C Seviye” onay alan “İlk ve Tek Türk Kimya Şirketi“ Aksa 1993 yılında Türkiye’de “Üçlü Sorumluluk” taahhüdünde bulunan ilk firmalar arasında yer almaktadır. Yakın zamanda GRI G4 standardı seviyesindeki 2014 Sürdürülebilirlik Raporu’nu yayınlayan Aksa, 2009 yılında yayınladığı Sürdürülebilirlik Raporu ile GRI’dan “C Seviye” onay alan “İlk ve Tek Türk Kimya Şirketi“ oldu. Aksa, ayrıca 2011 yılında inovasyon ve sürdürebilirlik odaklı stratejisi ile Palladium tarafından verilen ve dünyanın en saygın ödülleri arasında yer alan “Hall of Fame- Strateji Yönetimi Ödülü”nü almaya hak kazandı. Şirket aynı zamanda, Türkiye’de henüz yasal bir yükümlülük bulunmamasına rağmen 2010 yılında Karbon Ayak İzi çalışmalarına başlayarak, BSI denetimlerinin sonucunda, Türkiye’de ISO 14064-1’e göre “Reasonable Assurance” derecesin- de sertifika sahibi olan ilk Türk kuruluşu oldu. Enerji verimliliği ile ilgili yapılan çalışmalar: Aksa, GE Power&Water, Water and Process Technologies Projesi ile verimlilik, çevreye olan katkı, su tüketimleri ve enerji maliyetlerini düşürmesiyle dikkat çekiyor. Aynı zamanda da Avrupa’da getirisi en yüksek proje ünvanına sahip uygulamayı General Electric firması işbirliği ile yapıldı. Bu proje ile kazan boru patlaklarının önüne geçmeyi başardı. Bunun yanı sıra, kazanların aniden ve plansız devreden çıkması engellenirken, enerji tedariğini olumsuz etkileyen unsurlar da devre dışı bırakılmış ve akrilik elyaf üretim prosesinde üretim ve kalite kayıplarının önüne geçilmiş oldu. Yılda 3.21 milyon USD’lık tasarruf sağlayan proje, Avrupa’nın en iyi projelerinden biri olarak gösteriliyor. Aksa, bu proje ile Proof Not Promises Ödülü’ne de layık görüldü. 2013 yılından sonra ilk kez bir Türk şirketi bu ödülü almış oldu. Aksa’nin bir başka enerji verimliliği projesi olan AES (Advanced Energy Solutions) Projesi operasyonel mükemmelliğe katkı sağlayan ileri proses kontrol yöntemlerinin enerji santrallerindeki ilk uygulaması Türkiye’de şirketimiz tarafından gerçekleştirildi. Bu proje ile de 2 milyon ABD Doları tasarruf elde etti. Proje, sektörün önde gelen teknoloji firması Honeywell ile yürütüldü. En kısa geri dönüş” süresiyle, farklı kıtalarda 10’un üzerinde ülke ve 50’yi aşkın uygulama arasında birinci sırada yer aldı. KİMYASAL forum ARAŞTIRMA TURGUT TOKGÖZ İEİS Genel Sekreteri Turgut Tokgöz Umuyoruz önümüzdeki dönem ilaç politikaları sektörün önünü açar Türkiye ilaç pazarı, 2015’te yüzde 15,5 artışla 16,87 milyar TL’ye ulaşmıştır. Kutu ölçeğinde ise yüzde 6,7’lik bir büyüme ile 1,95 milyar kutuya ulaşmıştır. Endüstrimizin gündemindeki en önemli sorunlar fiyatlandırmada ve geri ödemede yaşadığımız sıkıntılardır. -Global bütçe uygulaması başlatıldı 2009 yılı sonunda, yaşanan global kriz ve ekonomik daralma sonrasında, kamu otoritesi tarafından ilaç harcamalarında tasarruf sağlanması amacıyla global bütçe uygulamasına geçildi. Yıllar içinde de ilaç bütçesinin aşıldığı gerekçesiyle ek fiyat düşüşlerine başvuruldu. Oysa bütçe aşımlarının nedeni iyileşen hizmet kapsamı ile kalitesine bağlı olarak miktar bazındaki genişlemeydi. -Dönemsel avro değerinin güncellenmesi sorunu Bunlara ek olarak, kurlardaki artışa rağmen mevzuatta belirlenen ve ilaç kaynak fiyatlarının TL’ye dönüştürülmesi için kullanılan Dönemsel Avro Değeri (DAD), Nisan 2009 tarihinden Mayıs 2015 tarihine kadar güncellenmeyerek, ilaç harcamalarını kontrol etmek amacıyla 1,9595 TL düzeyinde sabit tutuldu. Aşılamayan döviz kuru sorunu nedeniyle sektör olarak hukuki girişimlerde bulunduk. Bu davalar ilaç sektörü lehine sonuçlandı. Ancak döviz kurunda yapılan düzeltme, karar gereğini karşılamaktan son derece uzak bir şekilde 2 TL olarak açıklandı. -Dönemsel avro sektö re kan kaybettiriyor Temmuz ayında yürürlüğe giren yeni Fiyat Kararı’yla ise, ilgili döviz kurunun belirlenmesinde bir önceki yılın ortalama Avro kurunun %70’inin baz alınması hükmü getirildi. Buna göre de, 1 avro değeri 2015 sonuna kadar 2,0787.- TL; 2016 yılı içinse 22 Şubat 2016 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 1 Avro değerinin 2,1166 TL olarak belirlendi. Bu yeni düzenlemenin de sektörümüze kan kaybettirmeye devam edeceği gerçeği altında buna karşı da hukuki süreç başlattık. KİMYASAL forum Uzun yıllardır devam eden cari kurun seyrinden uzak fiyatlandırma anlayışı, ilaç endüstrisini ekonomik ve ticari anlamda öngörülemeyen ve sürdürülemeyen bir noktaya getirdi. Endüstrinin rekabet gücünün ve verimliliğinin artırılması için istikrarlı bir ilaç politikası oluşturulması gerekliliği açıktır. -İlaç öncelikli sektörler arasında Türkiye ilaç endüstrisi sahip olduğu köklü geçmişi, uzun yıllara dayanan üretim kültürü, yüksek katma değer ve ileri teknolojiye dayanan yapısı, deneyimli insan gücü ve ihracat potansiyeliyle, ülkemizin 2023 hedeflerine ulaşmasına önemli katkı sağlayacak öncelikli sektörler arasında yer alıyor. -65 üretim, 11 hammadde tesisi var Endüstrimiz; 11 binden fazla ürün, uluslararası standartlarda üretim gerçekleştiren 65 üretim tesisi, 11 hammadde üretim tesisi, 300’den fazla kuruluş ve 30 bin çalışanı ile Türkiye ekonomisinde önemli bir yer tutuyor. 13 akredite Ar-Ge merkezine sahip olan endüstrimiz, Avrupa Birliği, Bağımsız Devletler Topluluğu, Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkeleri başta olmak üzere 170 ülkeye ihracat gerçekleştiriyor. Turgut Tokgöz -Biyoteknolojide katma değerli ürünler İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası olarak, endüstrimiz için hedefimiz, ArGe yetkinliğimizi artırarak özellikle biyoteknoloji alanında daha yüksek katma değerli ürünler üretmek, küresel bir ilaç üreticisi ve ihracatçısı konumuna gelmektir. -Ar-Ge ve ihracat önce likler arasında Bu hedefe odaklanarak, endüstrimizin yaşadığı tüm zorluklara ve olumsuzluklara rağmen Ar-Ge ve ihracat konusundaki çabalarımıza aralıksız devam ediyoruz. Umut ediyoruz ki, önümüzdeki dönemde oluşturulacak ilaç politikaları stratejik öneme sahip sektörümüzün sorunlarını çözecek ve gelişiminin önünü açacak biçimde düzenlenir. ALİ UĞUR ATEŞ ARAŞTIRMA Akdeniz Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Uğur Ateş Uzun dönemli büyümeyi sağlayacak adımların atılması her sektörü olumlu etkiler -2015 hakkında... Dünyada yaşanan politik gelişmeler, petrol fiyatlarındaki azalma, emtia fiyatlarının yaklaşık %30 düşmesi sektörümüzü de olumsuz etkilemiştir. Bir yandan talep daralırken, ürünler üzerindeki fiyat baskısı daha fazla hissedilmiştir. -2015’in belirleyicileri... Petrol fiyatları pek çok parametrenin temelini oluşturan belirleyici bir unsur. Politik gelişmeler, iç pazarda seçim nedeni ile oluşan belirsizlik, Ortadoğu Bölgesi’nde artan kaos, yılın son döneminde Rusya krizi sektör dinamiklerini olumsuz etkilemiştir. -‘Yılın olayı’ Petrol fiyatlarındaki olağanüstü düşüş yılın olayı olarak değerlendirebilir. Bazı araştırmalar petrol fiyatlarının 2020 yılında 80 USD seviyelerine ulaşmasının zor olduğunu öngörmektedir. -2015’i farklı kılan gelişmeler Global megatrendler kimya sektörünü etkilemeye ve sektör için potansiyel büyüme imkanları sunmaya devam ediyor. Sürdürülebilirlik, alternatif enerji kaynaklarına olan eğilim ve sağlıklı yaşam farkındalığı en önemli megatrendler arasında sayılabilir. Tüketicilerin talepleri ve dolayısıyla sanayinin gelişimi de bu trendler doğrultusunda şekilleniyor. Örneğin, biyoplastikler bu anlamda hergeçen gün daha da önem kazanıyor. Avrupa’da artık regülasyonlar doğrultusunda biyobozunur ambalajlar ve poşetler tercih edilmeye başlandı. Pazar ihtiyacını doğru okumak ve günümüz tüketicilerinin sesini dinleyerek üreticilere ihtiyaçları karşılayacak ürünler sunmak, REACH, FDA, EFSA, Türk Gıda Kodeksi gibi ulusal ve uluslararası regülasyonları takip etmek ve gelişmelere hızlı reaksiyon vermek, tedarikçilerimiz ile yakın iletişimde olmak gibi kavramlar her zaman gündemde olacak. -Dünyada kimya sektörü nü yönlendiren gelişmeler Kimya Sanayii tarafından üretilen ürünlerin % 30’u direkt tüketiciye ulaşırken % 70’i diğer sektörlerde hammadde olarak kullanılmaktadır. Bu özelliği nedeniyle diğer sektörlerde yaşanan gelişmelerden kimya sektörünün de etkilenmesi kaçınılmazdır. -KOBİ’ler, Küresel Kimya devleri 2015’ten ne umdular, ne buldular? Çin ekonomisindeki durgunlaşma ile Rusya ve Brezilya’nın resesyona girmesi küresel bazda şirketlerin beklenen performansları yakalayamamasına neden olmuştur -Kimya sektörünün 2015 gelişme trendi Avrupa Birliği ülkelerinde kimya sektörü bütünsel olarak değerlendirildiğinde üretimin %2 civarında arttığını, kimya sektöründe üretimin ise yıl boyunca durağan seyrettiğini görüyoruz. Satış fiyatları da paralelinde %4,5 civarında düşüş gösterdi. Benzer bir etki Türkiye ihracat rakamları incelendiğinde de görülebiliyor. 2015 yılında Kimyevi Maddeler ve Mamulleri ihracatı, 2014 yılına kıyasla %13,3 oranında bir düşüşle 15.4 milyar dolar olarak gerçekleşti. -Sektörün gelişme ivmesini hızlandırmak için yapılması gerekenler Mısır Merkez Bankası’nın özellikle 2015 itibari ile uygulamaya koyduğu döviz transferini ve ithalatı engellemeye yönelik önlemlerin kaldırılmasına yönelik gerekli girişimlerde bulunulmalı. İran’da kaldırılan ambargo sonrası Türkiye ile ticari ilişkilerinin güçlendirilmesi için gerekli teşvik ve girişimlerin yapılması. Sektörel ihtisas bölgelerinin kurulması, mevzuatın basitleştirilip bürokratik işlemlerin azaltılması, Kimya Sanayiinin dışa bağımlılığını azaltacak kurumsal teşvikler sektörün gelişme ivmesini hızlandıracaktır. Ali Uğur Ateş -Sektörün ilk 3 sorunu Dışa bağımlılık (Kimya sektörünün 2014 yılı ihracatı 15,5 milyar dolar iken aynı dönemde Kimya sektörü ithalatı 40 milyar dolardır) , Ar-Ge ve İnovasyon eksikliği -2016 beklentileri Hükümetin uzun dönemli büyümeyi destekleyecek adımlar atması , bütün sektörlerle birlikte Kimya sektörünün de önünü açacak, ivme kazandıracaktır. KİMYASAL forum ARAŞTIRMA REHA GÜR Plastik Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Reha GÜR 2016’da hammadde fiyatlarındaki düşüşün olumlu etkisini bekliyoruz -Sizce sektörünüz, 2015’i nasıl geçirdi? Plastik sektörü, 2015 yılında üretim tarafında %0,6’lık bir yükseliş kaydetmiştir. 2014 yılında 8,285 milyon ton olan plastik mamul imalatı 2015 yılında 8,338 milyon tona çıkmıştır. İhracat tarafında ise parite etkisiyle %13,7 düşüş gerçekleşmiştir. Burada miktar bazında %2,5’lik bir düşüş söz konusu olduğundan parite etkisi açıkça görülebilmektedir. Nihayetinde, 2015 yılında özellikle yakın coğrafya pazarlarında yaşanan sıkıntılı durumlar plastik sektörü gibi Türkiye’nin genel ihracatına da negatif yönde yansımıştır. Ancak, 2016’da parite stabilize olduğunda ve 2015’in yaratacağı baz etkisi yukarı yönlü trendin yeniden harekete geçmesine imkan tanıyacaktır. Diğer bir ifade ile küresel sorunlar, ihraç pazarlarımızdaki kısıtlar ve ülkemizin 2015’te iki seçim yapmasından kaynaklı belirsizlikler, her sektörü olduğu gibi bizi de olumsuz etkiledi. Sanayinin bütün kolları gibi biz de dalgalı bir yıl yaşadık. İhraç pazarlarımızdaki süregelen belirsizliğin bizi zorladığını söyleyebiliriz ancak bu zorlu şartlardan sektörümüz yüz akıyla çıktı. Plastik sanayicilerinin her biri farklı zorluklar taşıyan pazarlarda var olmaya devam ettiğini söyleyebilirim. Ayrıca, 2015 yılında yapısal sorunlarımızla, sektörümüze karşı haksız ve hatta dayanaksız iddialara karşı da mücadelemizi sürdürdük. Özellikle, sektörün hammadde teminini bir darboğaza doğru sürükleyen çeşitli tebliğler yürürlüğe kondu. Bu düzenlemeler, yalnızca plastik sektörünü değil onun tedarikçisi olduğu otomotiv, beyaz eşya, medikal, elektronik, inşaat vb. birçok sektörü de zor durumda bıraktı. -2015’te sektörünüz açısından ne gibi belirleyicilerle karşı karşıya kaldınız? Tahmin edebileceğiniz gibi, plastik sektörünün belirleyicileri, diğer imalat sanayisi kollarının belirleyicileri ile aynı faktörlerden oluşuyor. Finansman, hammadde, enerji maliyetleri, iş gücü, ihracat pazarlarındaki olumlu-olumsuz gelişmeler, kur seviyesi ve oynaklığı ve benzeri faktörlerin tamamı sektörümüz için de belirleyici faktörleri oluşturuyor. Ayrıca, kimya sanayisinin yabancı olmadığı bir unsur, bizim sektörümüz için de geçerli. Plastik sanayicileri de tıpkı kimya sanayicileri gibi hemen her sektöre mamul ve yarı mamul sağlayan, doğrudan son tüketiciye ulaşan ürünlerden çok daha fazla, diğer sanayi kollarına ve sektörlere yönelik üretim yapan bir sektör. Dolayısıyla, imalat sanayisindeki belirleyicilere ek olarak, bizden ürün alan sektörlerde; genel ekonomik duruma bağlı olarak ortaya çıkan her türlü yeni gelişme, sektörümüze çeşitli kanallardan etki edebiliyor. Bir yanda otomotiv satışları olumlu etki ederken, inşaat sektöründeki ya da beyaz eşya sektöründeki bir gelişme negatif yansıyabiliyor. Bu nedenle, 2015 yılında dalgalı seyreden iç ve dış talep, çeyrekler itibariyle yatırımlar ve sanayi üretimindeki dalgalı seyir, iki kanaldan da belirleyici oldu. Buna ek olarak, Ortadoğu, Orta Asya, Kuzey Afrika ihraç pazarlarındaki siyasi risklerin realize olması negatif, Avrupa ekonomisindeki toparlanma ise pozitif belirleyici oldu. Diğer 10 KİMYASAL forum Reha Gür taraftan, genel negatif etkisine rağmen parite, dövize endeksli pazarlarda pozitif yönde ayrışmamızı sağladı. Karar alıcıların bazı gümrük uygulamaları ise yıl boyunca sektörümüzün uğraştığı konuların başında geldi. -Sektör, açısından ‘Yılın olayı’ diyebileceğimiz bir olay, gelişme, mevzuat değişikliği vb gelişme yaşandı mı? Bizim için yılın olayı; 17 Şubat 2015, 4 Mart 2015 ve 14 Mart 2015 tarihlerinde değişiklik yapılan 2015/3 sayılı Çevrenin Korunması Yönünden Kontrol Altında Tutulan Atıkların İthalat Denetimi Tebliği’nin değiştirilmesi oldu. Tebliğ kapsamında değerlendirilen plastik hammaddelerin ithalatını zorlaştıran yeni uygulamalar yürürlüğe kondu. Biz, söz konusu hammaddelerin değişiklikten önce olduğu gibi tamamının tebliğ dışına çıkarılmasını talep ettik. Zira, geri kazanımdan elde edilmiş plastik hammaddeler, ekonomik değeri olan ve sektörümüz için girdi olarak kullanılan hammaddeler olup, gerek terminoloji açısından gerekse özellikler açısından atık olarak değerlendirilmemelidir, dedik. Yürürlükte olan tebliğ bu nedenle sektörümüzün girdi maliyetlerinin artmasına, rekabet gücünün azalmasına, haksız rekabete maruz kalmasına ve sektörümüzün kayba uğramasına neden olmaktadır, diye belirttik. Örnek olarak da, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar ve AB mevzuatını gösterdik; ki bu anlaşmalar incelendiğinde bahse konu malzemelerin “atık” olarak sınıflandırılmadığı ve serbest dolaşımda olduğu görülmektedir, dedik. Bu çerçevede, şunu tekrar belirtmekte fayda görüyoruz. Plastikler, insanoğlunun yaşam standartlarını yukarı taşıyan birçok ürünün hızlı, kullanışlı ve maliyet etkin şekilde üretilmesinin sağlamaktadır. Bu bakımdan plastikler, sürdürülebilir kalkınmaya önemli katkıda bulunmakta ve plastik kullanımı gelişmişliğin bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, özellikle gelişmiş ülkelerde plastik kullanımı artmaktadır. Plastikler yapısı itibariyle üretim ve geri dönüşüm aşamalarında en az enerji tüketen ürünlerdir. Bu yönleri ile en çevreci ürün oldukları konusunun da altını önemle çizmek gerekir. -2015’i farklı kılan gelişmeler yaşandı mı? Ortalama büyüme hızımızda düşüş olması nedeniyle, 2015 yılı sektörümüz için özel önem taşıyor. Türkiye plastik sektörü, son 5 yılda üretimde yüzde 9,5 dolayında bileşik yıllık büyüme ortalaması tutturmuştu. Geçmiş 10 yıla baktığımızda, yine ülke büyümesinin oldukça üzerinde bir ortalama ile büyüyordu. Hatta bazı yıllar ülke büyümesinin iki katına yakın bir sektör büyümesinden söz edebiliriz. Ortalama büyüme hızındaki bu yavaşlamanın en başta ülkedeki genel makroekonomik dengelerden etkilendiğini görmekteyiz. Ülke genelindeki ekonomik aktivitenin görece sınırlı kalması birçok sektörü olduğu gibi plastik endüstrisini de etkilemiştir. Dış pazarlardaki sıkıntılardan bahsedilmişti, buradaki oynaklık ve belirsizlikler de üretimin sınırlı büyüme göstermesinde etkili olmuştur. dık. Emtia fiyatlarındaki düşüşle birlikte, mevcut programın üretim odaklı olarak kısmi revize edilmesiyle bir reform fırsatı yakalamış durumdayız. -Geçmiş yıllara göre kimya sektörünün 2015 gelişme trendini nasıl notlarsınız? Sektörün gelişme ivmesini hızlandırmak için yapılması gerekenler konusundaki görüşleriniz? Plastik sektörü, bütün dünya için kritik, stratejik önemi yüksek, lokomotif bir sektördür. Aklınıza gelebilecek her türlü sanayi mamulünde, tıpkı kimya sanayinde olduğu gibi, az veya çok plastik ürün görürsünüz. Bu stratejik öneme dayanarak, karar alıcılar nezdinde yaklaşım değişikliğine ihtiyacımız var. Hammadde teminindeki idari güçlüklerin kaldırılması sektörümüzün ana talebini oluşturuyor. Orta-uzun vadede yerli petrokimya sektörünün geliştirilmesinin de önem taşıdığını, bugün yatırımlarına başlanması gerektiğini söylemekte fayda var. Sektörümüz yoğun makineteçhizat yatırımı yapmaktadır; dolayısıyla makine sektörümüzün ilave teşviklerle desteklenmesini bekliyoruz. -Dünyada kimya sektörünü yönlendiren, Türk kimya sektörünü etkileyen gelişmeler yaşandı mı? Plastik sektörünü etkileyen en önemli gelişmelerden biri, ham petrol fiyatlarındaki hızlı düşüştür. Sektörü yakından tanımayanların aklına ilk olarak, petrokimya sanayisinin maliyet düşüşü nedeniyle hammadde fiyatlarının gerileyeceği gelmektedir. Oysa, ham petrol fiyatlarındaki düşüş aynı hızda ve aynı oranda hammaddeye yansımıyor. Bununla birlikte, kontratların uzun vadeli olması da fiyatlara yansımayı geciktiriyor. Hatta, Avrupa’da hammadde üreticileri rekor sayıda force-majeur ilan ederek hammadde satışını baltaladılar. Avrupalı üreticiler 2015 yılında bu yüzden hammadde bulmakta zorlandılar. Bununla birlikte, bizim ihraç pazarlarımız içinde petrol geliri elde eden çok sayıda ülke bulunuyor. Bu ülkelerin gelirleri azaldığı gibi, ciddi oranlarda Rusya, Azerbaycan gibi yerel paralarını devalüe edenler oldu. Bu da bize ihracat kanalından olumsuz gelişme olarak döndü. -Sektörün ilk 3 sorununu nasıl sıralarsınız? Çözüm için önerileriniz var mıdır? Yaptığımız çalıştaylarda, sektörümüzün üç öncelikli sorununu belirledik. Birincisi, hammaddede dışa bağımlılık, ikincisi yüksek katma değerli ürünlere geçiş yapılamaması ve üçüncüsü de sektörün küresel pazarda rekabet gücü sorunları yaşaması… Bunlara yönelik olarak, hammaddede dışa bağımlılıkta; petrokimya sektörüne yatırım aşaması yanı sıra işletme aşamasında da en az beş yıl teşvik sağlanmasını çözüm olarak öneriyoruz. Kayagazı üretiminin başlaması, kur riskinin minimize edilmesi de diğer çözüm önerilerimiz… Yüksek katma değerli ürünlere geçiş için ise; sektörün nitelikli eleman sorununun çözümlenmesi gerekiyor. Eğitim kurumlarına ve sektörel STK’lara daha fazla destek vermesi, üniversitelerdeki olanak ve kapasitelerin sektör tarafından daha kolay kullanılmasının sağlanması, işverenlere rehberlik eğitimi, standartlara uyum ve standart belirlemeye yönelik girişimlerde bulunulması gibi yöntemler başlıca çözüm önerilerimiz. Sektörümüzün küresel rekabet gücünü artırmaya yönelik olarak da; ürün sınıflaması yoluyla tüketiciye daha güçlü ulaşmak, markalaşma, bilginin korunması, mevzuatın uygulanabilir hale getirilmesi, kayıt dışı ile mücadele ve bunun için de KDV’nin düşürülmesi, piyasa gözetim ve denetiminin güçlendirilmesi, ithal hammaddelere yönelik test olanaklarının artırılmasını sayabiliriz. -Sizce KOBİ’ler, Küresel Kimya devleri 2015’ten ne umdular, ne buldular? 2015 yılı bildiğiniz gibi, emtia fiyatlarındaki düşüş nedeniyle, enflasyonun yüzde 5’lere doğru yakınsayacağı, buna bağlı olarak faizlerin gerileyeceği ve ağırlıklı olarak inşaatın kastedildiği hizmetler sektörüne yönlendirilen kaynağın, sanayi ve yüksek katma değerli ürün üretimine kaydırılarak büyümenin ivme kazanacağı bir yıl olarak başlamıştı. Siyasi bir çalkantı olmayacağı ve Haziran seçimleri sonrasında da yaklaşık 5 yıla yakın bir seçimsiz dönemde reform paketinin uygulanacağı varsayılmıştı. Hatırlayacağınız gibi 25 alan için eylem planı dahi hazırdı. Buna karşılık, 2015 baz senaryonun çok uzağında sonuçlandı. Şunu da teslim etmek gerekir ki, kamu maliyesindeki kaliteli yönetimin etkisiyle yaklaşık bir yıl kaybetmiş olsak da, yeniden reform programını uygulayabilecek bir fırsat yakala- -Bu çerçevede 2016 beklentilerinizi özetler misiniz? 2016 için net bir tahminde bulunmak biraz zor olsa da, baz senaryo olarak; 2016’nın da 2015 gibi, çeyrekler itibariyle farklılıklar gösteren bir seyirde ilerleyeceğini öngörebiliriz. Elbette bu baz senaryoyu kökten değiştirebilecek çevre ülkelerdeki ve ülkemiz içindeki siyasi sorunların çözülememesi olasılığını ana risk olarak gördüğümüzü de söyleyebiliriz. 2016 ile ilgili olarak daha önce belirttiğim, gecikmeli hammadde fiyatları düşüşünün etkisinin olumlu katkısını bekliyoruz, ancak ham petrol ihracatçısı pazarlarımızdaki talep daralmasını da olumsuz bir etken olarak görüyoruz. Avrupa ana pazarımızda ise toparlanma işaretleri sıklıkla vurgulanıyor. İç pazara gelince; gelirler politikasından kaynaklı olarak, son tüketiciye yönelik mamullerde talep artışına bağlı olarak kısmi bir büyüme olacağı beklentisi hakim. KİMYASAL forum 11 ARAŞTIRMA N. BÜLENT HAKOĞLU Polisan Kimya Genel Müdürü Necati Bülent Hakoğlu Polisan 2016’da da pazardaki ağırlığını korumaya ve payını artırmayı sürdürecek Polisan Kimya’nın temelleri, kurucumuz Necmettin Bitlis’in, 1955 yılında iplik, dokuma, apre ve boyanın yapıldığı bir kumaş fabrikasında tekstil işine girmesi ve 1961 yılında Şark Mensucat’ı kurması ile atılmıştır. Fabrikanın yanındaki arazide, aprede kullanılan ve temeli Polivinil Asetat (PVA) olan tutkal üretimine başlanmasının ardından, 1964 yılında, “Çok Maksatlı Sanayi” anlamına gelen 'Polisan' ismi tescil ettirilmiştir. 1967 yılında ünvanı Polisan Kimya Sanayii A.Ş. olarak değiştirilen firmamız, kağıt tutkalı, tekstil apre malzemesi ve boya hammaddesi olarak kullanılan emülsiyon reçinelerinin Türkiye’deki ilk üreticisidir. Polisan Kimya, büyümesini metanolden formaldehit ve formaldehitten de üre, melamin ve fenol reçineleri üretimine geçerek sürdürmüştür. Bu ürünler bugün ağaç, sunta ve cam 12 KİMYASAL forum yünü, taş yünü gibi izolasyon malzemeleri üretiminin vazgeçilmez girdilerini oluşturmaktadır. Polisan Kimya, 2011 yılında satış ve pazarlama faaliyetleri için Polisan Yapı Kimyasalları Satış ve Pazarlama A.Ş.’yi kurmuş ve aynı dönemde ürün gamını beton ve çimento katkı kimyasalları ile geliştirmiştir. 2015 yılı sonu itibarı ile ortaklık olarak kurulmuş bulunan Polisan Yapı Kimyasalları Satış ve Pazarlama A.Ş.’nin tüm hisseleri Polisan Holding’e geçmiş bulunmaktadır. 2012 yılında da, ürün gamına Türkiye’nin ilk üreticilerinden biri olarak kamyon, otobüs ve iş makinaları gibi araçlarda hava emisyonunu azaltmak üzere kullanılan Adblue©/AUS 32’yi eklemiştir. Ayrıca, 2013’te Yunanistan’da yaşanan ekonomik kriz zamanında satışa çıkarılan, Yunanistan ve Balkanlardaki tek Polietilen Tereftalat (PET) granül üreticisi olan İspanyol Artenius Hellas’ın varlıklarının tamamı satın alınarak kimya sektörü içerisindeki ‘plastik ürünler’ segmentine giriş yapılmış ve böylece yurtdışı yatırımımız gerçekleşmiştir. Polisan Hellas’ta verimliliği arttırmak üzere alınan aksiyonlar ile, bu faaliyetimizin de en kısa zamanda başarılı bir operasyon haline gelmesi hedeflenmektedir. - Tesislerimizin modernizasyonu için son iki yılda yaklaşık 5 milyon euro yatırım yaptık Son yıllarda yapılan yatırımlarımız kapsamında, 2014 Temmuz ayında yeni bir molibden katalizörlü tesis kurulmuş olup, 2016 Mart ayı itibari ile de yeni gümüş katalizörlü tesisimiz devreye girecektir. Yeni tesislerimizin kurulumu sayesinde güvenliği en üst seviyede olan, çevre ve iş sağlığı etkileri en aza indirilmiş proseslerimiz ile müşterilerimize daha ekonomik ve kaliteli hizmet verilecektir. Tesislerimizin modernizasyonu için son iki yıllık period içerisinde yaklaşık 5 milyon euro yatırım yapılmıştır. Ayrıca yeni tesis yatırımları hariç olmak üzere, 2011 yılından bu güne kadar yaklaşık olarak 20 milyon TL tutarında modernizasyon ve yenileme çalışmaları yapılmış olup, birçok proje de aktif olarak devam etmektedir. Proses güvenliği, çevre ve iş güvenliği konularında mevzuat gerekliliklerini yerine getirmenin yanı sıra daha üstünde önlemler alınmaktadır. Bu kapsamda Kocaeli ilinde uygulanan “kapalı dolum ve boşaltım sistemleri ve otomasyonları” tamamlanmış ve hayata geçirilmiştir. SEVESO (Büyük Endüstriyel Kazaları Önleme Yönetmeliği) kapsamında güvenlik raporları hazırlanmış ve çok büyük oranda saha uygunluğu tamamlanmıştır. Firmalarımızın ISO 9001, ISO 14001, OHSAS 18001, ISO 22000 belgeleri bulunmaktadır. - Tüketici Güven Endeksi, son altı yılın en düşük seviyelerini görmüş olsa da hedeflerimize eriştik 2015 yılında, hem global piyasalarda, hem de Türkiye’de süregelen makroekonomik zorluklar ve Türkiye’deki politik belirsizlikler ile Tüketici Güven Endeksi, son altı yılın en düşük seviyelerini görmüş olsa da, Polisan Kimya olarak, 2015 yılında, iş planı hedeflerimize büyük ölçüde erişmiş bulunmaktayız. - 2016'da yatırımlarımız ve ihracatımız ile büyümemizi sürdürmeyi hedefliyoruz Firmamız, yeni yatırımı olan Oksit Tesisle beraber sektördeki pazar payını arttırmış ve 2016 yılında yenilenen Gümüş Tesisinde devreye girmesiyle pazardaki ağırlığını ve payını arttırmaya devam edecektir. Reçine sektöründe hemen her ürün grubunda liderliği olan Polisan Kimya A.Ş., bu gücünü ihracatta da göstermeye başlamıştır. Son 3 yılda ihracat rakamlarını 3 katı seviyeye çıkartarak bu konuda da kayda değer bir yol almayı başarmıştır. Polisan Kimya A.Ş. reçine pazarında 2016 için yüzde 12’lik bir büyüme planlamaktadır. AdBlue pazarında kurumsal kimliğini sahaya yansıtan yegane üretici Polisan Kimya A.Ş.’dir. Hali hazırda AdBlue pazarında açık ara lider konumunda olan firmamız her geçen yıl pazar payını ve penetrasyonu kabiliyetini hedefindedir. 2016 yılı için büyüme hedefini yüzde 20 olarak koymuştur. 2015 yılı itibari ile AdBlue ile aynı satış kanalına sahip antifriz ve cam suyu ile pazara girmiş; 2016 yılı itibari ile de hem kendi markası, hem de fason üretim noktalarında pazarda ağırlığını hissetirmeye başlayacaktır. - 2016 ve 2017 atılım yıllarımız olacak 2016 ve 2017 yılını atılım yılları olarak ilan eden Polisan Yapı Kimyasalları A.Ş., önümüzdeki 3 yıl içinde çimento sektörünün en önemli oyuncularından biri olmayı hedeflemektedir. Ve bu amaçla da gerekli olan insan kaynakları ve teknik donanım yatırımlarını sağlamıştır. 2016 yılı başlangıcı itibari ile Polisan Yapı Kimyasalları, beton sektöründe kullanılan hiper akışkanlaştırıcı ürün grubunun ana hammaddesi Eter Bazlı PoliKaboksilat Kopolimeri (PCE) üretimine de başlamıştır. Böylelikle her geçen yıl daha da büyüyen hiper akışkanlaştırıcıları pazarında rekabet gücünü arttırdığı gibi hem yurtiçi hem de yurtdışında ürünün tanıtım ve satışına da başlamıştır. Polisan Holding bünyesinde bulunan diğer önemli şirketlerin yarattığı sinerji ve yaratılan uluslararası network sayesinde, çimento sektöründe sadece iç pazar değil, ihracat pazarında da pazar payı almayı hedeflemekteyiz. Oluşturulan bu yerel ve bölgesel büyüme stratejisi, Polisan Yapı Kimyasalları A.Ş. bünyesinde bulunan birikimli personeller sayesinde çok kısa bir sürede tanımlanan bölgelerde uygulanmaya başlamıştır. - Büyüyen inşaat sektörünün değişmez bir parçası olmak için çalışıyoruz 2016 yılı Türkiye İnşaat Sektörü için düşünelen pozitif beklentilere, Polisan Yapı Kimyasalları olarak bizler de katılıyoruz. Yeni yapılan çimento fabrika yatırımlarını da bu beklentilerin bir uzantısı değerlendiriyoruz. Büyüyen bu dinamiğin önemli ve değişmez bir parçası olmak için bizler de gerekli olan yatırım kararlarını alıyoruz. Polisan Yapı Kimyasalları A.Ş. olarak bu yatırımların geri dönüşlerinin ticari anlamda olumlu olduğunun farkındayız. Türkiye Ekonomisi’nin en önemli desekleyicilerinden olan kimya sektöründe her geçen yıl daha iyi bir konuma gelmek ve ülkemizin adını uluslararası platformlarda da duyurma kararlılık ve azmiyle çabalarımız artan bir şekilde devam edecektir. Necati Bülent Hakoğlu, İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nde lisansını tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadi Enstitüsü’nde MBA yaptı. Sektörde 30 yıllık iş tecrübesinin ardından sekiz yıldır Polisan Holding bünyesinde yer alan Hakoğlu, Polisan Holding iştiraklerinden olan Şark Mensucat firmasında Genel Müdür olarak görev yaptı. 01.01.2016 tarihi itibarı ile Polisan Kimya Genel Müdürü olarak atandı. Aynı zamanda Polisan Hellas Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapan Necati Bülent Hakoğlu, Kocaeli Sanayi Odası’nda Yönetim Kurulu Üyesi ve Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği’nde de Yönetim Kurulu Üyesi olarak yer almaktadır. KİMYASAL forum 13 ARAŞTIRMA İHSAN NECİPOĞLU Büyüme ve kârlılık hedeflerimize uyumlu bir yılı geride bıraktık -Sizce sektörünüz, alt sektörünüz/ şirketiniz 2015’i nasıl geçirdi? Öncelikle Dow Türkiye 2015 yılını EH&S anlamında kazasız bir yıl olarak geçirdi. Çalışanlarımızın, üretim tesislerimizin ve devamında ürünlerimizin güvenliğini kapsayan bu sonuçla gurur duyuyoruz. Aşağı gitmekte olan enerji ve kommodite fiyatlarına rağmen, büyüme ve karlılık hedeflerimize uyumlu bir yılı geride bıraktık. Büyümemizi kısa vadede sürdürebilecek yatırımlarımızı belli bir plan çerçevesinde devreye aldık. İhsan Necipoğlu Genel Müdür Dow Türkiye ve Orta Asya Cumhuriyetleri 14 KİMYASAL forum -2015’te sektörünüzün, alt sektörünüz ve/veya şirketiniz açısından ne gibi belirleyicilerle karşı karşıya kaldınız? Jeopolitik risklerin, dünya çapında ve Türkiye etrafında fazlalaşması; bunun sonucu olarak ekonomik belirsizlikler ve döviz kurlarındaki volatilite artışı finansal riskleri fazlalaştırdı. Petrol fiyatlarındaki ani ve büyük düşüş de talebi aşağı doğru çekti. -Sektör, alt sektör ve veya şirketiniz açısından ‘Yılın olayı’ diyebileceğimiz bir olay, bir gelişme, bir mevzuat değişikliği vb gelişme yaşandı mı? Şirketimiz için şüphesiz bu senenin en önemli haberi; Dow Corning’in yüzde 50 hissesini satın alarak bu şirketteki ortaklık payını yüzde 100’e çıkarması ve kimya sektöründeki en büyük birleşme olan DowDupont birleşmesini açıklaması oldu. Yavaş büyüyen pazara rağmen rekabet gücünü koruma ve katma değer yaratma anlamında önemli bir adım atmış olduk. oldu. Bu haberler Dow’ın bundan sonraki yüzyılını belirleyecek olan haberlerdir. Ayrıca Dow, 2015 yılında, 2025 yılına yönelik sürdürülebilirlik hedefini açıklad. Bu Dow’ın “3. On yıllık” sürdürülebilirlik hedefidir ve Birleşmiş Milletler sürdürülebilirlik hedefleri ile paralel olması açısından ayrıca çok değerlidir. -Bu çerçevede üretim, satışlar, yatırımlar, arge, çevre, ithalat, ihracat, yeni teknolojiler, mevzuat, AB uyumu, kurlar, faizler, şirket ev lilikleri, satın almalar, teşvikler, bölgesel ge lişmeler, makro ekonomik istikrar vb konular da 2015’i farklı kılan gelişmeler yaşandı mı? İnsanoğlunun teknolojik katkılarla bugün vardığı noktada insan ve kimyayı birbirinden ayırmak mümkün değil. Kimya sektörü ürünleri oldukça geniş bir ürün yelpazesine sahiptir. Sektör; temizlik ürünleri, boya, kozmetik ürünleri, ilaçlar gibi tüketim mallarının yanı sıra, tarım sektörü için gübreler ve tarım ilaçları, kimya sanayinin de dâhil olduğu imalat sanayinin ihtiyaç duyduğu organik ve inorganik kimyasallar, boyalar, lâboratuar kimyasalları, termoplastikler ve benzeri ürünleri üretmektedir. Ve, bunların hepsi insan hayatının daha kolay, daha konforlu ve daha yaşanabilir kılınması içindir. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler de 2015 yılında ekonomik ve çevresel sürdürülebilirlik ve inovasyona yöneldiler. Yeni açıklanan “Ar-Ge Reform Paketi” de bu alanda yatırım beklendiğinin önemli göstergesidir. -Dünyada kimya sektörünü yönlendiren, Türk kimya sektörünü etkileyen gelişmeler yaşandı mı? Türkiye kimya sanayisi 2015 yılı petrol fiyatlarının düşmesinin etkilerini gördü . Döviz kurlarındaki artış, talep duraksamasının önüne geçti ve bu sayede 2015’i fazla etkilenmeden geçirdik. -Sizce KOBİ’ler, Küresel Kimya devleri 2015’ten ne umdular, ne buldular? Enerji ve hammadde fiyat düşüşleri ve ekonomik volatilite bütün kimya sektörünü etkiledi. Ana komodite hammaddeleri üreten petro-kimya firmalarını çok daha fazla etkiledi. Petro-kimyacılar satış hasılat büyümelerinde olumsuzluklarla karşılaştı. Özel kimyasallar, tarım kimyasalları, katkı malzemeleri gibi alanlarda üretim yapanlar ise fiyat düşüşlerinden daha az etkilendiler. KOBİ’ler ise piyasalardaki döviz oynaklıklarından ve genel olarak sanayicilerin içine girdikleri ödeme zorluklarından olumsuz etkilendiler. KOBİ’ler çerçevesinde de bu şirketlerin finansal yönden güçlü ve donanımlı olanları 2015’i diğerlerine göre daha başarılı şekilde kapadılar. -Geçmiş yıllara göre kimya sektörünün 2015 gelişme trendini nasıl notlarsınız? Piyasaların büyüme zorluğu çekmesi sebebi ile; komodite ürünlerde, rekabetin gittikçe arttığı bir yıl yaşadık. Sektörde değişimi yönetme yeteneği ortaya çıktı. -Sektörün gelişme ivmesini hızlandırmak için yapılması gerekenler konusundaki görüşleriniz? Öncelikle kimya sektöründe katma değeri yüksek, insan ve çevre sağlığına duyarlı ürünlerin üretim ve ihracatını geliştirecek politikalar oluşturulması gerekmektedir. İkincisi, yüksek katma değerli üretim yapısına geçilerek ara girdi ithalatının azaltılması. Üçüncüsü, kimya sektörünün genel amacına uygun ulusal Ar-Ge politikaları oluşturularak, Ar-Ge bilincini artıracak uygulamaların hayata geçirilmesi.. Ve de en önemlisi kimya sektöründe; nitelikli, eğitimli, teknoloji ve kalite bilincini özümsemiş her kademede insan yetiştirilmesi oldukça önem taşıyor. -Sektörün ilk 3 sorununu nasıl sıralarsınız? Çözüm için önerileriniz var mıdır? Sektörümüzün hammadde ve enerji sorunu bulunuyor, ithalata bağımlılık burada rekabetçi hammadde ve enerjiyi ortadan kaldırıyor. Yüksek teknoloji ve inovasyona erişim yönünde Türkiye’nin önünü açacak teknik yönü zengin araştırmacı insan kaynağının köklü bir eğitim reformu kapsamında devreye sokulmasını çok önemsiyorum. Türkiyedeki yatırımların dünya çapında rekabetçi kılınmasının önünü açan değer zincirine özgü bir yatırım teşvik sistemine geçiş de çok faydalı olacaktır. -Bu çerçevede 2016 beklentilerinizi özetler misiniz? Sürdürülebilir büyümemizi devam ettirebilir nitelik taşıyan ve Türkiye ekonomisine büyüme ivmesi kazandıracağına inandığımız Suudi Arabistan’daki Sadara yatırımımızın, en önemli pazar olarak Türkiye’ye açılımını eksiksiz yapmak ve müşterilerimiz ile birlikte bu yatırımımızı başarıyla devreye almak en önemli beklentimizdir. KİMYASAL forum 15 ARAŞTIRMA MUSTAFA TEKOĞLU Kimyagerler Derneği Genel Başkanı Mustafa Tekoğlu: 2023 vizyonu konusunda farkındalık yaratmak için çok çaba göstermeliyiz -2015 nasıl geçti? Derneğimiz açısından bu yıl yoğun bir yıl olarak değerlendirebiliriz. Yıl içinde 5 kongre organizasyonu gerçekleştirdik. Bu kongrelerden ikisi ülke çapında çok dikkat çeken ve ilgi gören Kozmetik Kimyası ve İlaç Kimyası kongreleri ayrıca bu yıl içinde ilk kez uluslar arası bilim kongresine de ev sahipliği yapma tecrübesi edindik. Genel anlamda derneğimiz mesleki tanınırlık ve mesleki hak ve yetkilerin kullanımının artırılması konularında aktif olarak çalışmaktadır. Bu vesileyle üyeliği bulunan tüm platformlarda bunu temsil etmiş ve insan kaynağının etkinliğinin kimya sektörümüzün geleceğini düşündüğümüzde çok önem taşıdığını anlatmıştır. İyi bir ARGE İnovasyon altyapısı için Kimyagere gereken önem ve değer verilmelidir. İstihdamı artırılmalı ve yeterlilikleri artırılması için gerekli çaba tüm bileşenler tarafından sağlanmalıdır. Kimya sektörünün geleceğinin Kimyagere çok bağlı olduğu kanaatinde olduğumuzdan gerekli çalışmaları yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. -2015’in belirleyicileri Ülkemiz çok önemli bir enerji hattında yer alması ve önemli bir potansiyele sahip olmasına rağmen gerekli atılımı yapabilmek için gerekli çalışmaları neticelendirememektedir. Bunun en önemli sebebi bölgede ki istikrarsızlık gösterilebilir. 2023 vizyonu doğrultusunda Kimya sektör hedefleri değerlendirildiğinde daha acil yol alınması gereken konular göz önündedir. Bu vizyon doğrultusunda bizler sivil toplum kuruluşları olarak gerekli farkındalık konusunda belki biraz daha çalışkan olmalıyız. Geçtiğimiz günlereBakıldığında çok ciddi kapasitesi olan Kimya bölümlerinin kapandığını ve tercihe göre bölümlerin açık tutulduğunu yaşadık. Biz mesleğin ihtiyaç duyacağı Kimyager sayısının optimize edilerek altyapı imkanları ve diğer değerlendirebilecek konuların göz önünde bulundurularak bölüm kontenjanlarının değerlendirilmesi kanaatindeyiz. Bu sene mesleki açıdan bizim en önemli belirleyicimizin bu konu olduğunu düşünebiliriz. - ‘Yılın olayı’ Mevzuatsal anlamda gerçekleştirilen çalışmaları ve bu konuda ki çabaları takdir ediyoruz. Bu süreçte ilgi alanımızda bu anlamda çokta bir konu maalesef yok. Mevzuatlar konusunda ilgili arkadaşlarımız çalışmalarını sürdürmekteler. Fakat yılın olayı olarak değerlendirilecek bizce en önemli konu YÖK tarafından belirlenen Kimya bölüm kontenjanlarının % 95 civarında dolması olarak düşünebiliriz. Optimizasyon yapılarak iyi sayılacak bölümlerinde öğrenciye açılması ve bazı bölümlerin de kontenjanlarının aşırı doldurulmaması gerektiğini değerlendiriyoruz. -Bu çerçevede üretim, satışlar, yatırımlar, Ar-Ge, çevre, ithalat, ihracat, yeni teknolojiler, mevzuat, AB uyumu, 16 KİMYASAL forum kurlar, faizler, şirket evlilikleri, satın almalar, teşvikler, bölgesel gelişmeler, makro ekonomik istikrar vb konularda 2015’i farklı kılan gelişmeler yaşandı mı? Sanırım yeni yıl bir önceki yıldan daha iyi olması gerektiği kanaati herkesçe malumdur. 2015 belki bir algının oluşması ve bazı konuların tartışmaya açılması bakımından değerli olmuştur. Fakat değerlendirmem hala yol almak için daha çok çalışmamız ve 2016’yı avantaja nasıl çevireceğimiz konusunda çalışmamız gerekecektir. Ciddi iki seçim süreci çok konuda hem sektörü hem de bizleri yordu diyebiliriz. -Dünyadaki gelişmeler İthalat ve ihracat konularında bakıldığında istikrarsızlaşan ortam tabi tam anlamıyla bizleri sekteye uğrattı diyebiliriz fakat mesleki anlamda bize bu yorumu yaptıracak herhangi bir gelişmenin olduğunu görmedik. -Gelişmeyi hızlandırmak için Öncelikle Kimya sektörünün emek yoğun olmayan bir sektör olmadığının değerlendirilmesi, teknoloji ve bilgi yoğun bir sektör olduğunun unutulmaması gerektiği düşüncesindeyim. Ve akıl olacak meslek kollarının başında gelen Kimyagerliğinde bu anlamda hem sektörel hem de kamu tarafından ciddi desteklenmesi ve değerlendirilmesi kanatindeyim. -Sektörün ilk 3 sorunu ve çözüm önerileri 1-Akıl koyması beklenen meslek kollarına gereken desteğin verilmemiş olması (staj ve bitirme çalışmalarında sanayi tarafının isteksiz davranması) 2-Akıl ile beraber üretim katkısı vermesi beklenen mesleklere gelir geçer insanlar diye bakılması (Bu adam işi öğrendiğinde burada durmaz ve sanayi sırları konusu) 3-En önemlisi ise insan kaynağının doğru yönetilememesi yani görevlendirme yapılırken iyi bir değerlendirme yapmadan ya da yetersiz bir değerlendirme ile görev verilen yerlerde yetersiz olarak değerlendirelecek meslek kollarının çalıştırılması -Bu çerçevede 2016 beklentilerinizi özetler misiniz? Mesleki olarak Kimyagerlere inşallah gerekli destek verilecektir diye umut ediyoruz. Bunun için de ne anlatmak istediğimizi anlatacak bir projeyi hayata geçireceğiz. Kimyagerlik Mesleğinin Dünü Bugünü ve Yarını Çalıştayı düzenleyeceğiz. Dününü gözden geçirerek günümüzde yaşananları değerlendirecek ve geleceğe perspektif oluşturacağız. Bunu yaparken umuyorum hem sanayicimiz hem de kamu muhataplarımızla bir araya gelecek herkesin birbirinden beklentilerinin ne olduğunu değerlendireceğiz. Bunun sonucunu belki bu çok iddialı olacak ama belki mevzuatsal değişikliklerle geleceğimizi şekillendirmeye başlayacağız. HAYRİ ÜNAL ARAŞTIRMA Netzsch Makina Genel Müdürü Hayri Ünal 2016 durağan ekonominin canlanması açısından önemli olacak -2015 nasıl geçti 2015 yılı genel olarak ülkemizde iki seçim yaşamanın ve Güneydoğu Anadolu’daki huzursuzluğun etkisi altında kaldı. Bu bağlamda genel olarak kimya sektörüde bir atılım yapmayıp günlük işlerini yürütmekle geçirdi. Bizim gibi kimya sektörüne hizmet veren makine üreticileri bu jeopolitik durumdan kısmen etkilenmekle beraber ileriye dönük proje çalışmalarına devam etti. Şirketimiz Netzsch Türkiye almış olduğu büyük projeleri sürdürmüş olup, bunların bir kısmını finalize etmiştir. Ayrıca tedarikçilerimize çeşitli ekipmanlar yaptırarak yurtdışına ihracatlarımızı gerçekleştirdik. Dolayısıyla ülke ekonomimize katkıda bulunmuş olduk. -2015’in belirleyicileri Türkiye’nin jeopolitik durumu şirketleri ve tedarikçileri negatif etkilemiş olup birçok şirket 2015 yılını kayıp yıl olarak kabul etmiştir. -“Yılın olayı’’ KKDF’lerin sıfırlanması ithalatçıları olumlu yönde etkilemiştir. - 2015’i farklı kılan gelişmeler Bizim açımızdan partner ve müşterimizin kur farkından etkilenmesi bizi de negatif olarak etkilenmiştir. Fakat ileriye dönük proje yatırımları alınmış olup, genel olarak Netzsch Türkiye olarak 2015 yılını iyi kapattığımızı düşünmekteyim. -Dünyada kimya sektörünü yönlendiren olaylar Türk bilim adamının kimya dalında oscar kazanmış olmasıdır. -Kimya sektörünün 2015 gelişme trendi Genel konjektöre uygun olarak pozitif yorumlarım. -Sektörün gelişme ivmesini hızlandırmak için... Türk kimya sektörü olarak bizlerin Ar-ge çalışmalarına daha fazla önem ve kaynak ayırması gerektiğini düşünmekteyim. Ayrıca katma değeri yüksek ürünlere yüksek kaliteli teknolojik yatırımının yapılması gerekir. Zira hammadde ve yarımamul maddelerin yurt dışında işlenmesi ve üretiminin tamamlanıp bize geri yüksek katma değer vergisi ile satılmasını önlemek amacıyla ülkemizde gereken işlemlerin yapılması gerektiğini düşünmekteyim. -Sektörün ilk 3 sorunu Arge ‘ye önem verilip, teknolojik yatırımların yapılması gerektiğini düşünüyorum. -2016 ve beklentileri... 2016 yılı , 2015 ‘teki durağan ekonominin canlanması açısından önemlidir. Bölgemizdeki jeopolitik istikrar ile 2016 yılının daha verimli olması aşikardır.Şuanda kuzey ülkemiz Rusya ile yaşanan kriz biz sanayicilerimizi negatif etkilediği görüşündeyim. Bununla birlikte İran’dan yaptırımın kalkması yeni Pazar açma olasılığını gösterir. Eskiden yaptığımız hataya düşmeden daha akılcı, gerçekçi olarak komşuluk ilişkimizin alt yapısını oluşturabilir. Böylece Rusya’da kaybettiğimiz pazarı İran’da kazanabileceğimiz düşüncesindeyim. KİMYASAL forum 17 ARAŞTIRMA ÖMER BAKIR Kimya ve otomotiv sanayi Ömer Bakır LANXESS Kimya Türkiye Genel Müdür ve CEO İlk bakışta kimya ve otomotiv sanayii arasında bir ilişki kurabilmek, özellikle konuyu yakinen takip etmeyenler için, zor gelebilir. Ama otomotiv sanayiinde kullanılan hammaddelere yakından baktığımızda kauçuk, plastik, poliüretan ve boya gibi petro- kimya ürünlerinin, otomotiv sektörünün vazgeçilmez ve en önemli yapı taşları olduğunu görürüz. Örnek vermek gerekirse, öncelikle elastik oluşu ve gaz geçirmezlik özelliği dolayısıyla kauçuk, araç lastiği ve sızdırmazlık elemanları üretiminde alternatifi olmayan tek hammaddedir. 1839 yılında Charles Goodyear’in vulkanizasyonu keşfini müteakiben, 1909 yılında Alman Kimyager Fritz Hofmann tarafından petrol türevlerinden ilk sentetik kauçuğun Bayer laboratuvarlarında üretilmesi neticesinde, otomotiv sektörünün de önü açılmıştır. Aksi halde, doğal kauçuk üretim alanlarının sınırlı olması ve kauçuk ağaçlarının yaklaşık 20 yılda büyümesi sebebiyle, otomotiv sektörü kesinlikle bugünkü konumunda olmayacaktı. Otomotiv üretiminde genel trendler : Otomobil üreticileri son yıllarda Dünya’daki değişimi kolayca gördüler. Bilindiği üzere, çevrenin korunması hem kamuoyunun hem de politikacıların ana konusu. Şu anda Avrupa’da yeni üretilen araçların karbondioksit salınımı km başına yaklaşık 140 gr. Avrupa birliği bu değeri 2020 yılına kadar km başına 95 gr’a düşürmeyi hedefliyor. Kısacası ar-ge çalışanlarına çok iş düşüyor. Çünkü doğa dostu sürücüler bile konfor, güvenlik ve sürüş keyfinden taviz vermek istemiyorlar. Burada modern kimya devreye giriyor. Yüksek vasıflı plastikler otomobillerin daha hafif ve aerodinamik olmalarını sağlıyor. Kimyasallar batarya ve agregatların performanslarını artırıyor. Geliştirilmiş kauçuklar otomobil lastiklerinin daha güvenli ve verimli olmalarını sağlıyor. Yeni malzemeler ayrıca otomobillerin hem fiyatlarının düşmesine hem de daha estetik olmalarına yardımcı oluyor. Bu şekilde kimya, otomobil üreticilerini günümüzün en anlamlı mücadelesinde, yani çevreyi koruma konusunda da, güçlendiriyor. Daha hafif araçlar Hesap ortada: ağır otomobiller hafiflere göre daha fazla akaryakıt tüketiyor. 100 kg daha hafif bir araba her 100 18 KİMYASAL forum km’de 0,4 lt daha az akaryakıt tüketimi anlamına geliyor. Ancak kimse klima, pencere açma-kapa mekanizmasının konforundan, hele hele airbag ve kapı içi darbe koruyucuları gibi güvenlik sistemlerinden vazgeçmek istemediğinden, ağırlık tasarrufunun başka yerlerden olması gerekiyor. Modern plastiklerle günümüzde arabalar hem daha hafif, hem de daha dayanıklı üretilebiliyor. LANXESS’in DURETHAN ® ürünü bu özel plastiklerden sadece birisidir. Çelik veya alüminyum ile birlikte kompozit malzeme olarak kullanılabiliyor. Bu sayede geleneksel malzemeler ile üretilen gövde parçalarına kıyasla, çok daha ağır yüklere dayanımlı ve aynı zamanda %40 a kadar daha hafif ve düşük maliyetli parçalar üretilebiliyor. Günümüzde otomobil üretimindeki hammadde yelpazesinde plastiklerin oranı %20’ye ulaşmıştır ve bu oran artış trendindedir. Karbondioksit salınımını azaltmanın bir diğer yolu akaryakıtı daha verimli kullanmaktır. Bu ise yine dolaylı olarak arabanın ağırlığı ile ilgilidir. Örneğin yükü ile birlikte toplam ağırlık aynı kalmak şartı ile daha hafif bir TIR ve konteyner ile daha fazla yük taşıyabilirsiniz. Bu da taşıma sıklığını azaltır. LANXESS bunun denemesini yaptı: LANXESS’in Krefeld-Ürdingen ve Antwerpen’deki tesisleri arasındaki taşımalarda hafif üretilen konteynerli TIR’lar kullanılmakta. Bu da TIR’ların %10 daha fazla yük taşıyabilmesine olanak vermektedir. Netice olarak yıllık 150 adet daha az sefer gerçekleşmektedir. Bu, yılda 50.000 km daha az sürüş, yani 15.000 lt dizel akaryakıt tasarrufu anlamına gelmektedir. Yeşil Lastikler Kauçuk, yani sentetik kauçuk, sadece kapıların ve camların contalarında, yakıt hortumlarında değil, aynı zamanda arabaların akaryakıt tüketimini yüksek oranda etkileyen yerlerinde de bulunmaktadır. Örneğin lastiklerin hareket yüzeylerinde. Lastiklerin yuvarlanma direncinin akaryakıt tüketimindeki etkisi çok önemlidir. Yuvarlanma esnasında kaçınılmaz olarak lastiklerin şekilleri bozulmakta ve bu esnada aldıkları enerjinin bir kısmını kaybederek iletmektedirler. Önde gelen lastik üreticilerinin hesaplamalarına göre akaryakıt tüketiminin yaklaşık %20-%25’i yuvarlanma direnci sebebiyledir. Diğer bir şekilde ifade etmek gerekirse: Her depoyu doldurduğumuzda yakıtın 1/4’ü yuvarlanma direncine harcanıyor. Bugüne kadar lastiklerde aranılan en önemli özellikler, yüksek fren tutunumu, uzun ömür ve düşük yuvarlanma direnci, birbirlerine karşıt etki ediyorlardı. Kauçuk endüstrisindeki yenilikçi gelişmeler, artık bunu değiştirdi. “High Performance Tire” olarak da adlandırılan modern lastiklerin yüzeyleri ‘’neodimyum-polibutadien-kauçuk’’dan üretilmekte olup, hem gerekli kavrama özelliğine hem de son derece düşük yuvarlanma direncine sahiptirler. Bu yüksek performans kauçuktan üretilen lastikler, geleneksel malzemelerle üretilenlere göre daha esnek olduklarından, daha az enerji yutarlar. Bu da yine belirgin şekilde yuvarlanma direncini ve ihtiyaç duyulan tahrik gücünü azaltmaktadır. Bu şekilde %30 oranında düşen yuvarlanma direnci yaklaşık %8 akaryakıt tasarrufu sağlamaktadır. Dolayısıyla, havamız daha az kirlenmekte ve çevremize de olumlu katkı sağlanmaktadır. Güvenlik Tüm ar-ge çalışmalarında, iklim koruma ve verimlilik artışından başka, sağlanması gereken temel nitelik güvenliktir. Üreticiler ve kullanıcılar tarafından otomobil üretiminde kullanılan malzemelerde çok yüksek vasıflar beklenmektedir. Hiçbir araç sürücüsü basit “plastik”ten üretilen parçalara veya salt minimum yuvarlanma direncini temin etmeye yönelik tasarlanmış lastiklere güvenmez. LANXESS’in ürettiği modern kimya, güvenliğin, yenilikçi malzemeler sayesinde daha da artmasını sağlamaktadır. Çok özel plastikler olan DURETHAN ® ve POCAN ® bu sebeple sadece daha hafif ve daha düşük maliyetli değil, aynı zamanda metal levhalara nazaran darbelere karşı daha dayanıklıdırlar. Kompozit malzeme olarak araba tamponlarında ve araçların komple “frontend”lerinde kullanılmaktadırlar. Şartların çok ağır olduğu motor kapağının altında da LANXESS’in THERBAN ® gibi yüksek performans kauçukları güvenilir bir şekilde beklentileri yerine getirmektedir. Örneğin THERBAN ®’la üretilen dişli kayışları 250.000 km’ye kadar dayanmaktadırlar. Özel kimyasallarla üstün nitelikli tasarımlar Otomobil satışlarında konfor, güvenlik ve tasarruf gibi kriterlerin yanı sıra, göz zevki de önemli bir rol oynamaktadır. Otomobil alıcıları şık tasarım, müthiş renkler, asil iç donanım beklemektedirler. Modern kimya burada da yardıma koşuyor. Örneğin, göz alıcı araba boyalarının sadece galerilerde güzel görünmesi yeterli değildir, aynı zamanda kötü hava koşullarına dayanıklı ve bakımının da kolay olması gerekiyor. Bunu sağlayan LANXESS’in anorganik pigmentleridir. Bu pigmentler, ışığa ve kötü hava şartlarına karşı yüksek mukavemet gösterirler, uygulamaları kolaydır ve üreticilerin yeni renk trendlerini kolayca tatbik etmelerine imkan verirler. Kimya, araç iç tasarımında da deri koltukların en yüksek beklentilere dahi cevap vermesini sağlıyor. LANXESS deri üreticilerinin ihtiyacı olan tüm kimyasalları temin ediyor: anorganik ve sentetik tabaklama malzemeleri, koruyucu ve yağlama malzemeleri ve yardımcı işleme malzemeleri. LANXESS’in özel boyaları deri tasarımcılarının neredeyse tüm renk isteklerini karşılayabilmelerini sağlamaktadır. Ek olarak LANXESS’in geliştirdiği Aquaderm X-Shield ® ile deri çok daha uzun süre tertemiz kalabiliyor. Elektrikli araçlarda yenilikçi çözümler Geleceğin yenilikçi „Antrieb“( çekme gücü ) sistemlerinde de LANXESS’in „kimyasal“ çözümleri mevcuttur. Bunlardan en çok ümit veren ise yakıt hücresidir. Bu yakıt hücresi hidrojen ve oksijenden elektrik üretiyor ve atık olarak sadece tamamen zararsız su buharını atmosfere bırakıyor. Aslında bu teknik 170 yıldır bilinse de, ancak şimdi kullanıma uygun hale gelecek şekilde geliştirildi ve artık araçlarda kullanılabilecek.. Buna imkan veren etkenlerden birisi de LANXESS’in önde gelen otomobil üreticileri ile birlikte geliştirdiği iyon değiştiricilerinin yeni bir jenerasyonu. İyon değiştirici reçinenin kimyasal yapısında yapılan değişiklik ile artık bu reçineler yakıt hücresindeki yüksek ısıya gerekli dayanımı gösterebiliyor. Bu eskiden mümkün değildi. Yaklaşık 90 derece ısıya kadar yükselen yakıt hücresi ortamında iyon değiştiriciler özelliklerini çabucak kaybediyordu. LANXESS bunun haricinde de farklı şekillerde yeni „Antrieb“ler alanında destek oluyor. Örneğin LANXESS’in kardeş kuruluşu Saltigo, vinylene carbonat üretmektedir. Bu ürün lityum-iyon bataryalar için çok önemli bir maddedir. Bu tip yüksek performanslı aküler örneğin hibrid otomobillerde elektrik depolayıcısı olarak kullanılmaktadır. Otomotiv üretiminde petro-kimyanın ne kadar önemli olduğunu gösteren diğer bir ürün grubu ise poliüretandır. Öncelikle araç koltuklarında, iç giydirmelerde, ses izolasyonunda ve tamponlarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Poliüratan’nın otomotiv sektöründeki yeri o kadar önemli ve gelişmeye o kadar açıktır ki ,kesinlikle başka bir sayımızda detaylı olarak ele almaya değer. KİMYASAL forum 19 ARAŞTIRMA MEVLÜT BÜYÜKHELVACIGİL Helvacızade Gıda İlaç Kimya San. Tic. A.Ş. CEO’su Dr. Mevlüt Büyükhelvacıgil Gelecek 50 yılın stratejisini öngörerek yatırımlar yaptık ya genelinde 60’ın üzerinde ülkeye gönderiyoruz. 2015 yılında pek çok yeni ülkeyi portföyümüze katarak yeni pazarlara giriş yaptık. Türkiye’nin ilk sağlıklı yaşam markası olarak geliştirdiğimiz ve ürettiğimiz Zade Vital® ürünlerimiz Türkiye genelinde 9.000’in üzerinde eczaneye ulaşarak büyük bir başarı elde etti. Yine 2015 yılında faaliyete geçen Zade Vital® ArGe ve İlaç Üretim Tesisleri ile ülkemizin sağlık alanında ileri teknolojiyle donatılmış bir ilaç tesisine kavuşmasını sağladık. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Türkiye’nin sayılı Ar-Ge merkezleri arasında belgelendirilen Zade & Zade Vital İbn-i Sina Ar-Ge Merkezi’nde yürüttüğümüz yenilikçi Ar-Ge ve Ür-Ge projeleri ile birlikte, ilaç, kimya, gıda, yem, tarım, ziraat, veterinerlik, eczacılık, tıp, besin destekleri, biyoteknoloji, tıbbi aromatik bitkiler ve çevre sektörlerine hizmet vermeye başladık. -2015’in belirleyicileri Dünyada ve Türkiye’de hareketli ve yoğun bir 2015 geçirdik. Dolar, Euro ve altında yaşanan hızlı trafik, ülkelerimizde yaşanan çatışmalar gibi etkenler zaman zaman endişelerimizi arttırsa da gelecekle ilgili beklentilerimizi düşürmeden hareket ettik. Bu düşüncemizde en önemli iki dayanak noktamız; “üretim gücümüz”, ve “ileri teknoloji inovatif ürün geliştirme kabiliyetimiz” oldu. Temel stratejimiz olarak belirlediğimiz; grubumuz ve ülkemiz adına küresel ölçekte rekabet edebilecek markalar geliştirebilmek, bunun için de inovasyonla fark yaratmak hedefleriyle, sağlık alanında Ar-Ge ve üretim yatırımlarımızı hız kesmeden tamamladık. Dr. Mevlut Büyükhelvacıgil -2015 nasıl geçti? Helvacızade Grubu olarak 128 yıldır faaliyet gösteriyoruz ve 1997 yılından itibaren Türkiye’nin en büyük 500 kurumu arasında yer alıyoruz. Çalışmalarımızı üç temel iş alanında yürütüyoruz. Zade markamızla yemeklik bitkisel sıva yağ üretimi, Zade Vital markamızla doğal besin destekleri ve beşeri ilaç üretimi gerçekleştiriyoruz. Diğer bir iş kolumuzu ise distribütörlük ürünleri oluşturuyor. Tüm iş kollarımız açısından 2015 yılı başarılı adımlar attığımız önemli bir yıl oldu. Tesislerimizde yüksek standartlarda ürettiğimiz ürünlerimizi dün- 20 KİMYASAL forum - ‘Yılın olayı’ Helvacızade Grubu bünyesinde özellikle sağlık alanında pek çok İlk’i gerçekleştirmeye devam ettik. Genel merkezimizin ve Zade Bitkisel Yağ Rafinasyon Tesislerimizin bulunduğu Konya’da, 2015 yılında Avrupa’nın en büyük yumuşak kapsül üretim tesisleri olarak planladığımız Zade Vital Ar-Ge ve Üretim Tesislerimiz faaliyete geçti ve “İlaç Üretim Yeri İzin Belgesi”ni aldı. Tesislerimizin GMP (Good Manufacturing Practices / İyi Üretim Uygulamaları) belgesini almasıyla birlikte dünyada bir ilk de gerçekleşti. Zade Vital® Doğal Besin Destekleri Serisi’nin yumuşak kapsül ve sıvı şeklinde olmak üzere 8 farklı formda üretildiği tesiste, bitkilerin tohumlarından yağ elde edilmesinde kullanılan “Cold Press” yöntemi dünyada ilk kez GMP belgesi ile onaylanmış oldu. Zade Vital® Tesisleri içinde yer alan ve 2015 yılında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından verilen belge ile Türkiye’nin sayılı Ar-Ge Merkezleri içinde yer alan Zade & Zade Vital İbn-i Sina Ar-Ge Merkezi, sağlık destek ürünleri alanında ülkemizin ilk Ar-Ge Merkezi olma özelliğini de taşıyor. Merkezde gıda, besin destekleri ve ilaç alanlarında yapılan Ar-Ge ve Ür-Ge çalışmaları ile tüm ülke ekonomisine ve gelişimine katkı sağlamayı hedefliyoruz. Merkez içerisinde ayrıca sağlık yatırımlarmıza biyoteknolojiyi de ekleme kararımız çerçevesinde gerek yurt içi gerekse yurt dışı destekli biyoteknoloji projelerimiz de devam ediyor. -2015’i farklı kılan gelişmeler Yurt içi ve yut dışı siyasal dalgalanmalar, ekonomik zorluklar 2015 yılında da yaşadığımız gibi global ve lokal krizler her zaman yaşanabilir. Yeni katma değerli ürünler ile bugüne kadar oluşturulmamış piyasaları geliştirip büyüme ve sürdürülebilir karlılığı sağlayabiliriz. Bu durumda da ileri görüşlü olmalı, uzun vadeli projeksiyon yapmalıyız. Helvacızade Grubu olarak gelecek 50 yılın stratejisini öngörerek sağlık alanında yaptığımız yatırımlar ile organik olarak büyüyoruz. Sağlık alanında yaptığımız AR&GE ve üretim yatırımı ile alanında ilk olan, küresel ölçekte ses getiren ürünlerimiz, Sağlık Bakanlığı’ndan aldığımız ürün ruhsatı ve ihracat çalışmalarımız doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Büyüme planlarımız, dünya ekonomisinin en önemli gündem maddeleri arasında yer alan biyoteknoloji alanındaki yatırımımız ile devam edecek. İnorganik olarak büyümemize olanak sağlayacak teklifler de Grubumuza geliyor, bunları da değerlendiriyoruz. Ayrıca 2015 yılında diğer bir iş kolumuz olan yemeklik bitkisel sıvı yağ alanında uluslararası piyasalarda varlığımızı güçlendirmek, bu amaçla global çapta daha çok pazara erişmek ve pazar payımızı arttırmak stratejik önceliklerimiz arasında yer aldı. Kosta Rika gibi ülkelere Türkiye’den ilk yemeklik bitkisel yağ gönderen firma olarak 2015 yılında ülke sayısını artırdık. Sektörde sağlam veriye ulaşabilmekte yaşanan zorluklar da mevcut, dolayısıyla kayıt dışı ekonominin gitgide kontrol mekanizmasının çalışmaması ile ucuz ve kalitesiz malların piyasa tarafından kabul edilmesinin yarattığı endişe de böylece gün yüzüne çıktı. Sektör ayrıca stokta mal tutmak yerine sipariş üzerine çalışır hale geldi. Dolayısıyla mevcut durumun ödeme araçlarında da ciddi bir daralmaya neden olduğu kanısındayım. İhracata ve özellikli AR-GE yatırımlarına ağırlık veren firmalar için daha sürdürülebilir ve karlı bir yıl olduğu da söylenebilir. -Dünyada sektörü yönlendiren gelişmeler Dünyada ve Avrupa’da kimya sanayinde petrol fiyatlarının artması beklentisiyle sektördeki durağanlığın devam edeceği varsayılıyor. AB ülkelerindeki aşırı regülasyon nedeniyle de artan maliyetler yüzünden kimyasallar üretimindeki AB payının son 10 sene içerisinde %32 oranından %17’lere kadar indiğini de biliyoruz. (kaynak: CEFİC) Aşırı regülasyon uygulamalarının ülkemiz içinde bir tehdit olduğunu düşünüyorum. Mevzuat düzenlemelerinde bu denli ağırlık olmasının sektör için yıpratıcı etki yarattığı aşikardır. Ayrıca dünyada genel trend katma değeri yüksek kimyasallara dönüşüm ve temel kimyasallar üretiminin her geçen gün daha da azalması dolayısıyla Türk kimya sanayinin ileriye yönelik stratejik yatırım planlarını da bu çerçevede şekillendirmesi gerekiyor. -Sektörün ilk 3 sorunu, çözüm önerileri Ara girdi ithalatından kaynaklanan dışa bağımlılık nedeniyle sektörün rekabet gücü azalmaktadır. Bu doğrultuda kimya sektöründe aragirdi ithalatını azaltmak üzere sorumlu kurumlar eşgüdüm içinde çalışmalı, yatay entegrasyonu artırmak üzere ‘Chemport Projesi’ örneğinde olduğu gibi kümelenme modeline geçilmelidir. Ayrıca sektörel gelişmeyi artıracak teknoloji kullanımı için ana kimyasal girdilerin üretileceği entegre tesislerin kurulması için yerli ve yabancı yatırımcılara gerekli ek teşvikler proje bazında tetkik edilerek verilmelidir. Bir diğer önemli sorunda, kimya sanayi yatırımının teşviki için yerleşim sorunlarıdır. Altyapı ile lojistik imkanları uygun olan ve üzerinde kurulu sanayi tesisleri bulunan alanlarda, özellikle petrokimya, sıvı kimyasal depolama ve enerji sektörlerinde yapılacak yatırımlar özendirilmeli ve kümelenme modelinin desteklenmesi için özel sektörle işbirliği içinde, Özel Enerji ve Endüstri Bölgeleri kurulmalıdır. En son olarak da tüketim kimyasallarında kayıt dışı ile mücadelede yaşanan sorunları belirtebiliriz. Bu kapsamda da saha denetimleri aktifleştirilmeli ve artırılmalıdır. -KOBİ’ler, küresel kimya devleri ne umdular, ne buldular? 2015 yılında da küresel ekonomiyi değiştiren en önemli eğilimlerden birisi Asya büyümesidir. Dolayısıyla dünya genelinde bir talep daralmasının var olduğu da gayet açık bu sıkıntılı durumunda baş aktörü Çin ile AB’deki durgunluk ve petrol fiyatlarındaki durağanlığın sürmesi olarak ifade edilebilir. Ülkemizde 2015 yılında bu konjektörden payını maalesef aldı. Üretimin azaldığı ithalatın her geçen gün arttığı bir kısır döngü içerisindeyiz. Liberal ekonomiye rağmen tüm ülkelerin kendi menfaatleri doğrultusunda koruma önlemleri aldığı malumunuzdur, ülkemizin de önümüzdeki yıllarda bu itibarla ihtiyatlı davranması çok önemli. -Sektörün gelişme trendi 2015 yılı kimya sektörü için tonaj bazında ihracatın artıyor olmasına karşın değer bazında yaşanan düşüş ve hammadde alanında fiyatların stabil olmamasından kaynaklı dikkatli alım politikalarının izlendiği bir yıl oldu. Karlılıkta gerilemenin ve özellikle 2015 yılında süregelen durağanlığın da şirketler açısından uzun vadeli planlamayı imkansızlaştırdığını da düşünüyorum. -Sektörün gelişme ivmesini hızlandırmak... Türkiye’nin petrol ülkesi olmaması ve enerjinin pahalılığı maliyetler açısından firmaları zorlamaktadır. Birde artan bürokrasi ve regülasyon uygulamaları firmaları ciddi bir darboğaz içine sokuyor. Dolayısıyla öncelikle bu anlamda önemli bir politika değişikliğine gidilmesi gerektiğini ve sanayicinin hak ettiği değeri yeniden kazanmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Tedarik zincirinin yeniden düzenlenmesi ve inovasyon ve teknolojiye gerekli yatırımlar yapılarak katma değerli ürünlere yönelinmesi sektörümüz için hayati bir öneme sahiptir. Ayrıca müşteri odaklı iş modellerine de yoğunlaşılabilir. Rekabetçilik için sektörde gerekli kümelenme modellerinin de hayata geçirilmesi unutulmamalıdır. -2016 beklentileri... 2016 yılında, gelecek 50 yılın stratejisini öngörerek planladığımız sağlık alanında yatırımlarımıza devam edeceğiz. Dünya ilaç endüstrisinde gittikçe önem kazanmaya başlayan “biyobenzer biyolojik ilaçlar” konusunda Konya’da yapacağımız yatırım kapsamında, 83.000m2 alan üzerinde, Türkiye’de ilk kez, Türkiye ilaç pazarında en çok harcama yapılan ürün grubu onkoloji ürünleri ile aşılar ve insülin üretmeyi planlıyoruz. Diğer bir iş kolumuz olan yemeklik bitkisel sıvı yağ alanında uluslararası piyasalarda varlığımızı güçlendirmek, bu amaçla global çapta daha çok pazara erişmek ve pazar payımızı arttırmak stratejik önceliklerimiz arasında yer alıyor. Kosta Rika gibi ülkelere Türkiye’den ilk yemeklik bitkisel yağ gönderen firma olarak 2016 yılında ülke sayımızı arttırmayı hedefliyoruz. KİMYASAL forum 21 ARAŞTIRMA YAVUZ EROĞLU Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu Komşu ülkelerdeki gerilimin azalması ihracat ve üretimimizi artırıcı etki yaratacak Sizce sektörünüz, 2015’i nasıl geçirdi? Çoğu küçük ve orta ölçekli firmalar olmak üzere 6 bin 500 civarında üretici firmanın faaliyet gösterdiği ve yaklaşık 250 bin kişiye istihdam sağlayan plastik sektörümüz, 2015 yılında ülke ekonomisine 13 milyar dolarlık katkı sağladı. Sektörümüz, geçtiğimiz yıl yakaladığı başarılı üretim grafiği ile Avrupa’daki ikinciliğini devam ettirirdi. Dünya sıralamasında ise yüzde 2,7 payla 6. sırada yer aldık. 2015 yılında mamul üretimi bir önceki yıla göre miktar bazında yüzde 3,2 artış ile 8,6 milyon tona yükseldi. Değer bazında ise yüzde 6,6 azalış ile 32,9 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2015 yılındaki 8,6 milyon tonluk toplam plastik mamul üretimi içinde 3,4 milyon tonla plastik ambalaj malzemeler ilk sırada yer alırken; bu ürün grubunu 1,9 milyon tonla plastik inşaat malzemeleri takip etti. Türk plastik sektörünün mamul ihracatı 2015 yılında 2014’e kıyasla miktar ve değer bazında geriledi. Miktar bazında ihracat yüzde 1,6 düşüşle ile 1,58 milyon ton, değer bazında ihracat yüzde 12,8 düşüşle 4,34 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2015’te plastik sektörünün en çok plastik 22 KİMYASAL forum mamul ihracatı yaptığı ülkeler; Irak, Almanya ve İngiltere olarak sıralandı. Sektörümüz dinamik yapısı ile Türkiye’nin en hızlı büyüyen sektörleri arasında ilk sıralarda geliyor. Ancak 2015 yılında özellikle emtia fiyatlarındaki düşüş ve Çin ekonomisindeki yavaşlama, küresel büyüme oranlarının gerilemesine neden oldu. Bu durum tüm sektörlerde etkisini hissettirdiği gibi plastik sektörü üzerinde de olumsuz bir etki yarattı. Özellikle 2014 yılının ikinci yarısından bu yana süren petrol fiyatlarındaki düşüş plastik sektörü hammadde fiyatlarına da yansıdı. Bu da maliyetin ve fiyatların düşmesine neden oldu. Ayrıca bu sürece euro/ dolar paritesindeki değişim ve ihraç pazarımız olan komşu ülkelerdeki karışıklıkların da eklenmesi üretim ve ihracatta yaşadığımız gerilemeyi tetikledi. 2015’te sektörünüzün, açısından ne gibi belirleyicilerle karşı karşıya kaldınız İlk soruda da belirttiğim gibi emtia fiyatlarındaki düşüş ve Çin ekonomisindeki yavaşlama, küresel büyüme oranlarını geriletti. Ancak Türk plastik sektörümüzün üretim ve ihracatı üzerinde büyük baskı hissettiren petrol fiyatlarında devam eden düşüşler oldu. Burada baskı dememizin sebebi petrol fiyatlarındaki düşüşe oranla polimer fiyatlarının daha az düşmesi sektör için büyük sorun oluşturdu. Sektörünüz açısından ‘Yılın olayı’ diyebileceğimiz bir olay, bir gelişme, bir mevzuat değişikliği vb gelişme yaşandı mı? 2015 yılında sektörümüzün gelişimi adına olumlu olarak adlandırabileceğimiz gelişmeler de yaşandı. 2014 yılının sonunda çalışmalarına başladığımız yerli oyuncak sektörünün tekrar canlandırılması çalışmalarına 2015 yılında da büyük bir çaba ile devam ettik. Bu sektör büyük istihdam, tasarım ve yenilik yaratma potansiyeline sahip. Oyuncak çocuklarımıza kültürümüzü aktarmanın en önemli enstrümanı kültürümüzü de Çin’e teslim etmeyi düşünmüyoruz. Uzun yıllar kaderine terk edilen sektörü, T.C. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Sayın Fikri Işık’ın destekleri ve PAGEV Oyuncak Komitesi liderliğinde canlandırmaya başladık. Bu sürecin katalizörü olmayı sürdüreceğiz. Türk plastik sektörümüz açısından İran’a uygulanan uluslararası yaptırımların sona ermesi de bir diğer gelişmeydi. Yine yıl içerisinde dünyanın en büyük petrokimyasal ithalatçısı olan Çin’in para birimi yuandaki devalüasyonun da sektörümüz açısından bir fırsat yaratacağını ön görüyoruz. Bu gelişme Türk üreticilerin daha uygun fiyatlı plastik hammadde kaynaklarına ulaşmasını sağlayacak ve aktif oldukları tüm pazarlarda rekabetçiliğine olumlu katkı yapacaktır. Devalüasyonun, Çin iç piyasasına ürün sağlayan Çinli plastik üreticilerine olumsuz etkisi, Uzakdoğu bölgesine Çin merkezli ortaklıklarla yatırım yapmak isteyen firmalarımız için de fırsatlar oluşturacaktır. Ayrıca Türkiye ile Singapur arasında imzalanan kapsamlı Serbest Ticaret Anlaşması da Türk plastik firmaları için önemli bir fırsat. Sahip olduğu rafinerileriyle önemli bir petrol işleme merkezi olan Singapur, plastik firmalarının hammadde tedarikini kolaylaştıracak. Plastik mamulde ise ithalatçı konumunda olan Singapur, Türk plastik üreticileri için önemli bir pazar ve Güney Doğu Asya’ya giriş noktası olacak. Bu çerçevede üretim, satışlar, yatırımlar, ar-ge, çevre, ithalat, ihracat, yeni teknolojiler, mevzuat, AB uyumu, kurlar, faizler, şirket evlilikleri, satın almalar, teşvikler, bölgesel gelişmeler, makro ekonomik istikrar vb konularda 2015’i farklı kılan gelişmeler yaşandı mı? 2015 yılı tüm sektörlerde olduğu gibi plastik sektörü içinde olumlu olarak nitelendirebileceğimiz gelişmeler yaşanmış olsa da büyüme, ihracat, üretim, satışlar açısından beklentilerimizin altında bir yıldı. 2015’te yurtiçindeki plastik tüketimi sektörümüzü yüzde 4,1 büyüttü. Her yıl Gayrisafi Milli Hasılanın üzerinde büyüyen bir sektörün temsilcileri olarak ihracatta miktar ve değer bazında yaşadığımız düşüşler nedeniyle büyüme önceki yıl ile aynı seviyelerde kaldı. Plastik sanayisi için en kötü senaryo GSMH kadar büyümek ve maalesef bu sene bu gerçekleşti. Dünyada kimya sektörünü yönlendiren, Türk kimya sektörünü etkileyen gelişmeler yaşandı mı? Türk plastik sektörünü ve dolayısıyla kimya sektörünü etkileyen en önemli gelişmenin halen sürmekte olan petrol fiyatlarındaki düşüş olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca Irak, Mısır ve Rusya ile ilgili gelişmeler de kimya sektörünü yakından ilgilendiriyor. Ortadoğu’da devam eden iç karışıklar ve Çin ekonomisindeki daralma sektörümüz üzerinde baskı yaratan unsurlar olmaya devam ediyor. Sizce KOBİ’ler, Küresel Kimya devleri 2015’ten ne umdular, ne buldular? Plastik sektörü yüzde 99 KOBİ’lerden oluşan bir sanayi. Sektörde 6 bin 500 firma faaliyet gösteriyor. 2015’te elbette sektör trendimiz olan yüzde 9-10 seviyelerinde büyüme ile yılı kapatmak ve olumsuz gelişmelerin sona ermesini isterdik. Ancak küresel piyasalarda yaşanan siyasi ve ekonomik sıkıntılar, emtia fiyatlarındaki gerileme, EuroDolar paritesindeki yaşanan kayıplar bu hedefin sapmasına neden oldu. Geçmiş yıllara göre kimya & plastik sektörünün 2015 gelişme trendini nasıl notlarsınız? Kimya sektörünün en önemli kalemlerinden biri olan plastik sektörümüz son 10 yıldır ortalama yüzde 10 seviyesinde büyüyen bir sektör. Ancak 2015’te sektörümüzün üzerinde oluşan baskılar maalesef bu trendi bozdu. Geçtiğimiz yıl yüzde 4,1 yıl büyüme rakamlarına ulaşmış ve Türkiye ekonomisinin üzerinde büyümeyi başarmış olsak da hedeflediğimiz ve son yıllardaki büyüme trendinin altında gerçekleşen bir büyüme. Sektörün gelişme ivmesini hızlandırmak için yapılması gerekenler konusundaki görüşleriniz? 2016 yılında hedeflerimize ulaşabilmemizi sağlayacak gelişme global boyutta ekonomik istikrar ve siyasi dengeler olacaktır. Özellikle önemli ihracat pazarımız konumundaki Ortadoğu ve komşu ülkelerdeki gerilimin azalması, istikrar ortamının yaratılması önümüzdeki yıl ihracatımızı ve dolayısıyla üretimimizi artırıcı etki yaratacaktır. Sektörümüzün gelişimi önündeki en büyük engel yüzde 85 oranında olan plastik hammadde ithalatına olan bağımlılığımız. İthalatta Gümrük Birliği anlaşması çerçevesinde AB ülkeleri dışındaki ekseri ülkeye gümrük vergisi uygulanıyor ve bu durum Türk plastik üreticilerimizin rekabetçiliğini olumsuz etkiliyor. Örneğin; AB, sanayicilerinin rekabetçiliğini korumak üzere “Askıya Alma ve Tarife Kontenjanı” sistemi uyguluyor. Buna göre Türkiye ve AB’de üretimi bulunmayan hammadde ve ara mamul niteliğindeki ürünler için askıya, AB ve Türkiye’de üretimi bulunan ancak yetersiz olan hammadde ve ara mamul niteliğindeki ürünler için ise tarife kontenjanına (kota) tabi tutuluyor. Türkiye’de yeteri kadar üretilmeyen PP için yaptığımız kota başvurularına AB’li üreticiler hem itiraz ediyor hem de AB pazar durumuna göre kapasite ayrılarak kısıtlı hammadde veriyor, ayrıca verdikleri hammaddelerin fiyatları da farklı. Bu durum ülkemiz plastik endüstrisinin rekabetçiliğini azalttığı gibi tedarik yönünden de zor durumda bırakıyor. Yerli üreticinin, hammadde ithalatına vergiler konulması yerine, üretim ve yatırım maliyetlerini azaltacak teşvikler uygulanarak korunması gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca plastik hammadde üretimi ihtiyacı karşılamıyorsa, ithalatın önündeki engellerin kaldırılması sektörün gelişimi ve performansını artırıcı KİMYASAL forum 23 ARAŞTIRMA YAVUZ EROĞLU bir etken olacaktır. Bakanlığımızdan, yerli üretimi yeterli olmadığı için ithal edilen plastik hammaddeler için vergisiz kotası oluşturulmasını talep ediyoruz. Söz konusu kotanın verilmesi halinde hem Türk plastik sektörü çok daha ileri gidecek hem Türkiye ekonomisi kazançlı çıkacaktır. Sektörümüzün gelişimine ivme kazandıracak diğer önemli bir adım ise sektörün büyümesine paralel olarak, katma değeri büyük mamuller üretim ve ihracatına yoğunlaşması, birim ihraç fiyatlarını gelişmiş ülkeler ortalaması olan 4,5 $ / Kg’a çıkarması, artan sorunlarının çözümünün dışında, yatırım teşviklerinden de azami ölçüde yararlanması gerektiğidir. Bu doğrultuda önümüzdeki dönemde ülkemizde harcıâlem dediğimiz plastik hammadde tiplerinin yerine, katma değerli mühendislik plastiklerinin teşvik edilmesinin daha faydalı olacağını düşünüyoruz. Son olarak geleceğe damgasını vuracak sektörler arasında gösterilen “geri dönüşüm”; tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hızla yaygınlaşıyor. Türkiye’de geri dönüşüme verilen önem ve dolayısıyla geri dönüşüm çalışmaları da düzenli olarak artış eğilimi gösteriyor. Bireylerimiz artık geri dönüşümü sadece çevresel boyutu ile görmüyor, ekonomik olarak da değerlendirme bilincine varıyor. “Kullan-dönüştür-tekrar kullan” anlayışı, emtia fiyatlarındaki dalgalanma için önemli bir çözüm yaratırken kaynakların verimli kullanılması sayesinde çevrenin korunmasına katkı sağlıyor. Böylece büyük bir geri dönüşüm endüstrisi oluşuyor. Plastik endüstrisi olarak bizde bu süreci Ambalaj Atıkları konusunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca yetkilendirilmiş kuruluşumuz PAGÇEV ile yürütüyoruz. Ambalajdan kâğıda, metalden kompozit ürünlere kadar birçok ürünü geri dönüştürerek hem çevreyi koruyor, hem de ekonomiye olan katkımızı artırmaya çalışıyoruz. Önümüzdeki yılda sektör olarak giderek büyüyen bu alandaki faaliyetleri çoğaltmaya odaklanacağız. Sektörün ilk 3 sorununu nasıl sıralarsınız? Çözüm için önerileriniz var mıdır? Plastik sektörü olarak en önemli sorunumuzu yüksek enerji maliyetleri ve hammaddede ithalata bağımlılığımız oluşturuyor. Ülkemizdeki enerji maliyetlerinin yüksekliği ihracat potansiyelimizi olumsuz yönde etkiliyor ve uluslararası rekabet gücümüzü kaybetmemize sebep oluyor. Hammaddede yüzde 85 oranında ithalata bağımlı olmamız ise üretimde daha da büyümemizin en önemli engeli. Bunun çözümü için yeni yatırımlar bekliyoruz. Diğer bir sorunumuz sektörümüzün yaşadığı vasıflı iş gücü ihtiyacı. PAGEV olarak bu konuda biri Gebze’de diğeri Küçükçekmece’de olmak üzere iki endüstri meslek lisesini tamamlayarak Milli Eğitim Bakanlığına hibe ettik. Bu okullardan mezun olan öğrencilerimize sektörümüzde istihdam olanağı da sağlıyoruz. Ancak ihtiyacımız her gün biraz daha büyüyor. Bugün yaklaşık 25 bin yetişmiş eleman ihtiyacı olan bir sektörüz. Bu nedenle bu sektöre yetişmiş eleman olarak katılarak ilerleyecek gençleri davet ediyoruz. Sektörümüz açısından bir diğer önemli nokta kamuoyundaki yanlış algı ve bu algıyı güçlendiren plastiklere karşı yapılan olumsuz açıklamalar. Herhangi bilimsel bir dayanağı olmayan bu açıklamalar sektörümüze zarar verdiği gibi plastikler hakkında bilgisi olmayan tüketicileri de olumsuz etkiliyor. Vakıf olarak bu tarz kampanyalarla mücadelemizi sürdürüyoruz ve plastik konusunda 24 KİMYASAL forum bilinçlendirme çalışmaları yürütüyoruz. Bu konuda Sağlık Bakanlığımız nezdinde de girişimlerimiz oldu ve sonuç olarak özellikle konusunda ‘yetkin’ olmayan kişilerin kamuoyuna yönelik açıklama yapması artık Bakanlığımızın denetimi altına girdi. Aynı zamanda raporlar hazırlıyor, bilimsel verilerle açıklamalarımızı yapıyoruz. Bu çerçevede 2016 beklentilerinizi özetler misiniz? PAGEV olarak 2016 yılındaki başlıca hedefimiz sektörün üretim ve ihracatını mevcut rakamların üzerine çıkarmanın yanı sıra sektörümüzün dünyadaki rekabet gücünü artırmak olacak. Ancak yüksek cari açık, enflasyon artışı, büyüme hızındaki yavaşlama, artan finansman ihtiyacı ve sıcak para çıkışını; Türkiye ekonomisinin 2016 yılında da karşılaşacağı riskler arasında görüyoruz. Elbette bu riskler sektörümüzü de etkileyecektir. Bu doğrultuda 2016 yılında plastik sektörünün 2015’de olduğu gibi yüzde 3’ler düzeyinde büyüyeceği ve bitmiş mamul üretiminin 8,8 milyon tona çıkabileceği ön görüyoruz. Hedeflerimize ulaşabilmekte önümüzdeki güçlükler global boyutta ekonomik istikrar ve siyasi dengeler olacaktır. Özellikle önemli ihracat pazarımız konumundaki Ortadoğu ve komşu ülkelerdeki gerilimin azalması, istikrar ortamının yaratılması ihracatımızı ve dolayısıyla üretimimizi artırıcı etki yaratacaktır. YAVUZ EROĞLU PAGEV YÖNETİM KURULU BAŞKANI 1973 yılında İstanbul’da doğan Yavuz Eroğlu, Kültür Koleji’nin ardından İstanbul Teknik Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Bölümü ve Marmara Üniversitesi Yönetim Organizasyon Bölümü’nde Yüksek Lisans yaptı. Yavuz Eroğlu, iş hayatına aile şirketi olan SEM Plastik’te başladı. Çocukluğunda yaz tatillerini çalışarak geçirdiği SEM Plastik’te, 1996 yılında üniversiteden mezun olduktan sonra tam zamanlı olarak çalışmaya başladı. Plastik ambalaj sektöründe faaliyet gösteren ve hızla büyüyerek kısa zamanda büyük başarılara imza atan SEM Plastik’te; üretim, satış ve ihracat gibi çeşitli kademelerde görev aldı. 1997 yılında sektörün ilk ihracatını gerçekleştirdi. 2002 yılından bu yana ise, SEM Plastik’in Genel Müdürlüğünü yürütüyor. Eroğlu, aynı zamanda grup şirketlerinden SEM Global Dış Ticaret ve Credoy Polimer’in de Yönetim Kurulu Başkanı. Yavuz Eroğlu yönetimindeki SEM Plastik; Harvard Üniversitesi, TOBB, TEPAV işbirliğinde yapılan değerlendirmede Türkiye’nin ve Bölgenin en hızlı büyüyen yüz firması arasına girdi. Yavuz Eroğlu, Harvard Üniversitesi’nde Micheal Porter tarafından verilen özel liderlik eğitimini de aldı. Sivil toplum örgütlerinde aktif olarak yer alan Eroğlu, Türkiye ve yurtdışındaki pek çok dernekte görev yapıyor. Plastik sektörünün örgütlenmesi ve firmaların sektörün çatı örgütlerinde bir araya gelerek güç kazanmaları gerektiğine inanıyor. ÖZALP ERKEY MAKALE DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE PETROKİMYANIN ÖNEMİ Özalp ERKEY, TKSD Yönetim Kurulu Başkan Vekili Öncelikle PETROKİMYA kayese edildiğinde ülkemizdeSANAYİ denilince bunun kapki talep dünya ortalamalarının samında olanlara bakalım : üzerinde artmakta olup, mevcut Petrol rafineri ürünleri ve tesislerin kapasiteleri bunu karşıdoğalgazdan başlanırsa, layamamaktadır. -Plastikler Halen ülkemiz Çin’den son-Lastik ve Elyaf hammadraki en büyük ikinci petrokimya deleri ithalatı yapan bir ülke konumun-Organik ara malları üredadır. ten ambalaj-elektronik-otomoPetkim kapasitesi 3 milyon tiv-inşaat-tekstil-tarım gibi bir ton olup, bu miktar Türkiye taleçok sektöre girdi sağlayan bir binin %20’sini ancak karşılayasanayi dalı olduğu görülür bilmekte ve kapasite gitgide de Örnek olarak: düşmektedir. Özalp Erkey -Tekstil sektörü girdilerinin Petrokimyada en önemli olan %15’i plastik sanayine bakılırsa talebin -Deri ürünleri sektörü girdiancak %13’ü Petkim tarafından lerinin %12’si karşılanabilmektedir. -Kağıt sektörü girdilerinin % 50’den fazlası da deneTürkiye’deki petrokimya pazarı çok hızlı bir şekilde bilir. artmakta olup, 2023 yılında bu pazarın 9 milyar dolarAyrıca , doğrudan tüketiciye ulaşan ürünlerin toplam dan, 27 milyar dolara artması ve böylece 2023 yılında Kimya Sanayi içindeki payı %30 olur, Kimya Sanayi ta- ithal petrokimyasal ürün 25 milyar dolara çıkacağı önrafından üretilen plastikten kozmetiğe, ilaçtan boyaya, görülmektedir. tüm ürünlerinin %30’u doğrudan tüketiciye ulaşır ve % Türkiye ithalatının %73’ü ara hammadde olup sürekli 70’i de diğer sektörlerde, tekstil, metal,madeni elektro- de artmaktadır ve dolayısı ile de en fazla dış ticaret açığı nik eşya ürünleri, inşaat,otomotiv,kağıt,hizmet sektörün- veren sektördür. de ara mal veya hammadde olarak kullanılmaktadır. Bütün yukarıdaki rakamlar Petkim’in Türkiye’nin saBütün bu ürünler listesi, kimya sanayinin hem yaşamı- nayinde ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. mız hem de diğer sektörler için vazgeçilmez öneme sahip Petkim’in hammaddesi nafta olup bundan çıkan ana olduğunu göstermektedir. ürünler; Etilen, Propilen,C4’tür. Bütün dünyada petrokimyasal ürünler, on binin üzeBunlardan da çok sayıda yan ürünler üretilmektedir. rinde kimyasal üretiminde kullanılmaktadır. Ancak yukarıda da belirtildiği üzere bu kapasiteler Dünyadaki bütün kimya sektörü içinde petrokimya ihtiyacı karşılayamamaktadır. sektörü ikinci büyük sektördür ve cirosu da 4,5 trilyon Türkiye’nin Petrokimya yönünün ne kadar önemli oldolardır. duğu görüldüğüne göre en kısa zamanda üzerine eğilinPetrokimya sanayi polimer sanayi ile birlikte dünya mesi gereken yaptırımlar şöyle sıralanabilir: kimya sanayinin %53’ünü oluşturmaktadır. Petrokimya 1-Yatırım teşvik sisteminde ağırlığın orta-yüksek teksanayinin küresel üretimi bir milyon ton olup, katma de- nolojili yatırımlara verilmesi ğeri en yüksek sektörlerden biridir. 2-Ar-Ge hibelerinin yine orta-yüksek teknolojili yatıPetrokimya sanayi kendi başına teknoloji yoğun ve rımlarda farklılaştırılması sermayenin yoğun olduğu bir sanayidir. 3-Sanayicilerin mesleki ve teknik eğitimleri teşvik etDünyada konumu bu kadar önemli olan bu sektör mesi, üniversite ile birlikte çalışmalara daha fazla eğilinTürkiye’de de 1960 yıllarında kurulmuş ve ağırlıklı ola- mesi temini rak: Etilen, Klor alkali, Vinil klorür monomer, Polivinil 4-KOBİ’lerin çalışmalarının orta-yüksek teknolojili klorür, Alçak yoğunluk polietilen, Karbon siyahı, Stiren, yatırımlara eğilmesini teşvik ve birleşerek hareket etmePolistiren, Dodesil benzen, Butadien extraksiyonu ,Poli lerini desteklemesi butadien kauçuğu, Stiren butadien kauçuğu, Kaprolaktan 5-İş ve yatırım ortamının iyileştirilmesini sağlayarak fabrikalarından oluşan bir petrokimya kompleksi olarak gerekli reformların acilen yapılması kuruldu. Ancak talepler zaman içerisinde karşılanamaz 6-Dış ticaret politikalarının gözden geçirilerek haksız duruma geldi ve bu tesisler 1993 yılında kapatılarak İz- rekabetin önüne geçilmesi mir Aliağa Kompleksi, İzmir Rafinerisi yanına kuruldu. 7-Dış yatırımcıların ülkemizdeki yatırımlarında ağırTürkiye’nin şu andaki petrokimya pazar büyüklüğü lığın orta-yüksek teknolojiye verilmesinin temini için Sin8,7 milyar dolar civarındadır. gapur-Güney Kore örneklerinin incelenerek ülkemizde Dünyadaki petrokimyanın gelişmesi Türkiye ile mu- tatbik edilmesi çalışmalarına geçilmesi. KİMYASAL forum 25 ARAŞTIRMA ALİ UĞURLU TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Başkanı Ali Uğurlu İşsizlik, ihtiyaç fazlası kontenjan, düşük ücret, iş güvenliği en büyük sorunlar oldu lem Planında kimya sanayi ile ilgili sektörü geliştirecek somut ve önemli kararların olmaması ve meslek alanımızı ele alan öngörü ve planların palyatif ve derinliksiz politikaları ne yazık ki sektörün önemli bir bileşeni olan Kimya Mühendisleri Odası ve onun üyelerini doğrudan etkilemektedir. Onuncu Kalkınma Planında Türkiye sanayisi için hazırlanan öngörüler ne yazık ki genelde mühendislik mesleği özelde ise Kimya Mühendisliğinin geleceği için hiç umut vermemektedir. Sanayileşme iddiası olmayan, kamunun bütün sanayi tesislerini haraç mezat satan ve bu kurumları özelleştirme adı altında yok eden zihniyet buna karşılık her ilde birkaç üniversite ve mühendislik fakültesi açarak mühendislik mesleğini diplomaları olan ama bunu kullanamayan işsizler ordusuna indirgemiştir. Bu düzenlemelerin yanısıra hükümet tarafından 6235 sayılı TMMOB yasası değiştirilerek odalarımız işlevsizleştirilmek ve etkisizleştirilmek istenmektedir. Bu gelişmeler yapmak istediğimiz birçok şeyin ertelenmesine neden olmaktadır. -Sizce sektörünüz, alt sektörünüz/şirketiniz 2015’i nasıl geçirdi? Biz Anayasanın 135. Maddesine göre kurulmuş 6235 sayılı TMMOB yasası ile tanımlanmış kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşuyuz. Bizim içerisinde bulunduğumuz durum elbette ki ülkenin daha özel söylemek gerekirse ülkemizdeki kimya sektörü ve sanayisinden bağımsız değildir. Bu nedenle ortak - paydaş sıkıntılarımız elbette ki aynı ama bunun yanısıra çok daha farklı sorunlarımız da var. İşssizlik gibi, Kimya Mühendisliği bölümlerindeki ihtiyaç fazlası öğrenci kontenjanları, sektördeki düşük ücret ve iş güvenliği gibi -2015’te sektörünüzün, alt sektörünüz ve/ veya şirketiniz açısından ne gibi belirleyicilerle karşı karşıya kaldınız? Odamızda her yönetim iki yıl için seçilir ve görev yapar. Bu nedenle değerlendirmeler ya da hedefler de bu iki yıllık dönem için tanımlanır. Bundan dolayı değerlendirmemiz de 20142015 yılları arasındaki dönem için olacaktır. Odamız değerlendirmelerine göre; 2 Temmuz 2013 tarihli 10. Kalkınma Planı ve 2012-2016 Türkiye Kimya Sektörü Strateji Belgesi ve Ey- 26 KİMYASAL forum -Sektör, alt sektör ve veya şirketiniz açısından ‘Yılın olayı’ diyebileceğimiz bir olay, bir gelişme, bir mevzuat değişikliği vb gelişme yaşandı mı? Bizim meslek alanımız açısından yaşanan en büyük olay Tehlikeli Madde Güvenlik Danışmanlığı (TMGD) isimli bir tebliğin yürürlüğe konulmasıdır. İç dinamiği olmayan ve meslek alanlarımızı dört yıllık bütün lisans mezunlarına açan bu yönetmelik deyim yerindeyse herkesi Kimya Mühendisinin görev ve yetkilerine haiz kılmaktadır. Yönetmelik toplam 49 saatlik bir kurs sonucunda 4 yıllık bütün lisans mezunlarına (tarihçi, psikolog, muhasebeci, vs) Kimya Mühendisliği yapma yetkisi vermektedir. Kısaca bu tebliğ; kimyasalların bulundurulması, depolanması, üretim yapılması, taşınması ile ilgili alanlardaki bütün işleri ve düzenlemeleri kapsamaktadır. Milyonlarca kimyasalın bulunduğu dünyamızda uzman bir Kimya Mühendisinin bile böylesine bir kurs ile kolay kolay başaramayacağı bu yetki ne yazık ki deyim yerindeyse herkese açılmaktadır. Öyleyse kazalar, yangınlar, ölümler kaçınılamazdır. Bile bile lades bu. İşin garip tarafı bu durum sadece odamız tarafından eleştirilmektedir. Ne yazık ki sektörün önemli bir bileşeni olan üreticiler ve işverenler bu durumu görmemezlikten gelmekte ve birçok meslektaşımız da bizim dava ettiğimiz ve henüz sonuçlanmamış bu alanda üçbeş kuruş para kazanmak için kurslar açarak durumu yasallaştırmaktadırlar. Bu durumun sanayi ve mesleki açıdan trajik ve vahim sonuçlarını yavaş yavaş ne yazık ki görmeye başlayacağız. Yakında çok büyük kazalar ve kitlesel ölümler de olacaktır. -Bu çerçevede üretim, satışlar, yatırımlar, ar-ge, çevre, ithalat, ihracat, yeni teknolojiler, mevzuat, AB uyumu, kurlar, faizler, şirket evlilikleri, satın almalar, teşvikler, bölgesel gelişmeler, makro ekonomik istikrar vb konularda 2015’i farklı kılan gelişmeler yaşandı mı? Devlet ya da hükümetler tarafından sektöre yaklaşımın düzeyi ortada. Buradan hangi olumlu sonuç çıkabilir ki? Büyük ölçüde KOBİ ve küçük işletmelere dayanan ve ithalat rejiminde birinci sırada bulunan Kimya Sektörü için rasyonal, ulusal, çevreci, üretime dönük politikalar geliştirilmedikçe bir önceki yıla göre farklı ya da olumlu bir durumun ortaya çıkması kanaatimce çok zordur. Gelişme için elbette ki Ar-ge ve inovasyona ihtiyaç vardır ama bütün bunlar bir planlama ve belirlenmiş bir politika çerçevesinde yapılıyorsa geri dönüşümü olabilir. Aksi durumda dünyadaki hızı yakalamak çölde serap kovalamak kadar hülyadır. -Dünyada kimya sektörünü yönlendiren, Türk kimya sektörünü etkileyen gelişmeler yaşandı mı? Küreselleşmiş dünyada ulusal sanayilerin gelişmesi ile ilgili sizin kalkınma modelleriniz varsa ancak siz bundan fayda görürsünüz. Böyle bir iddia bizim için henüz sözkonusu bile değildir. Ulus ötesi şirketler bu gelişmelerden doğal olarak etkilenir ve faydalanır. Ama büyük ölçüde küçük şirket ve kobiler üzerinden yürüyen bir sektör sözkonusu ise bu ilişki olumsuz anlamda da yaşanabilir. -Sizce KOBİ’ler, Küresel Kimya devleri 2015’ten ne umdular, ne buldular? Kobiler ile küresel şirketleri aynı potada eritmeye çalışmak bir çılgınlıktır. Bu küresel rekabet dünyası ilişkilerinin ruhuna da aykırıdır. Bu nedenle herkesin beklentisi ve sorunlarını farklı değerlendirmek gereklidir. Sektörün küresel oyuncuları bile üretimde bulundukları ülkelere göre değişkenlik göstermektedir. Küresel şirketler Ar-ge ve inovasyon sayesinde enerji, kompozit, nano teknoloji gibi alanlarda çevreye duyarlı üretim teknikleri ile dünyayı fethetmenin yeni arayışları içerisindeyken kobi’ ler sıkışmış oldukları finans, çevre, üretim, teknik, satış gibi sorunlarla boğuşmaktadırlar. Ve ancak sofrada küresel şirketlerden kalan artık yemekle beslenmek zorundadırlar. İşleri bu anlamda çok zor. -Geçmiş yıllara göre kimya sektörünün 2015 gelişme trendini nasıl notlarsınız? Dünyada mevcut bir trend var ve bu bir yıl öncesine göre daha iyi ama ülkemiz açısından ya da kobi’ ler açısından bu tam böyle değil doğal olarak. İmalat sanayinin durumu ortada. Yüzde yedilere düşmüş bir imalat sanayi ve ithalatın yoğun olduğu dışa bağımlı bir kimya sektörü… Planlama ve sektör politikaları adına yapılan olumlu işler de yoksa herkesin işi zordur. Günü kurtarmak yarından vazgeçmektir. Karar sizin. Biz TMMOB ve Kimya Mühendisleri Odası olarak yarını da düşünmek zorunda- yız. Bu yurtseverlik, insanlık ve gelecek için kaçınılmaz bir öngörü ve zorunluktur. Çünkü ne başka bir dünya var ne de başka bir Türkiye. -Sektörün gelişme ivmesini hızlandırmak için yapılması gerekenler konusundaki görüşleriniz? Hükümeti, devleti ve kurumlarını kimya sektörünün gelişmesi için yerli üretimi, araştırma çalışmalarını ve imalat sanayini geliştirmeye, ülkemizin ithal kaynaklara bağımlılığını azaltmaya, planlı büyümeyle dışa bağımlılığın azaltılacağı yatırım modellerine yönelmeye ve bu amacı gerçekleştirmek için gerekli sayıda Kimya Mühendisini istihdam etmek için çalışma yapmaya davet ediyoruz. -Sektörün ilk 3 sorununu nasıl sıralarsınız? Çözüm için önerileriniz var mıdır? Dışa bağımlılık, ar-ge ve inovasyon eksikliği, tekniğe evet bilime hayır diyen anlayış. Çözüm önerilerimiz elbette var ama bu önerileri dinlemek isteyen ya da muhataplarımız ne kadar ciddi bilemiyorum. Sektörün önemli bileşenlerinden biriyiz. Üretime, ar-ge’ ye, inovasyona, emeğe, mühendisliğe, çevreye, bilim ve tekniğe saygılıyız. İnsanlık değerlerini ve ülkemizi seviyoruz. Bütün bu sözcüklerin tek tek çok büyük anlamları var. Çıkış noktamız bu sözcüklerse eğer ulusal ölçekte yapılabilecek çok şeyin olduğuna inanıyoruz. Küresel rekabetin için sizin kendi modellerinize ihtiyaç vardır. Bu planlı ve bilimsel kalkınma modelidir. -Bu çerçevede 2016 beklentilerinizi özetler misiniz? Kendi açımızdan bakınca durum hiçte iyi görünmüyor. Sektörün durumu ise yarattığı değerle ölçülür. Bu nesnel olarak değerlendirildiğinde gemisini kurtaran aslandır tipi bir Makyavelizm’in bizim sektöre de hakim olduğunu görüyoruz. Umutlu olabilmek için biz çalışıyoruz. Ama ne düşündüğümüzü ciddi olarak soranlar olursa elbette ki yanıtlarımız var. Bu nedenle beklentiler nasıl somuta dönüşür bunun için kafa yormak gerekli diyorum. DR. ALİ UĞURLU Kimya Yüksek Mühendisi Özgeçmiş: Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Kimya Mühendisliği Bölümünden mezun oldu. Atatürk Barajı ve HES şantiyesinde ve başka özel sektör şirketlerinde çalıştı. Daha sonra DSİ Genel Müdürlüğü Teknik Araştırma ve Kalite Kontrol Dairesi Başkanlığında uzun yıllar değişik görevlerde bulundu. Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde Yüksek Lisans ve Doktora eğitimini tamamladı. Uzmanlık alanı olan yapı malzemeleri, çimento ve beton konularında yayınlanmış olan kitapları, Türk standartları, yurt içi ve dışında yayınlanmış seksen civarında makalesi bulunmaktadır. KİMYASAL forum 27 ARAŞTIRMA MUSTAFA BAĞAN GÜVENLİK BİLGİ FORMU TARİHÇESİ Mustafa BAĞAN TKSD Genel Sekreteri Güvenlik bilgi formu (GBF) kimyasal maddelerin yönetiminde en önemli unsurlardan birisidir. GBF’nin içeriği kimyasal maddelerin yaşam döngüsü hakkında bilgi vermektedir. Yani üretimi, depolanmasını, taşınmasını, elleçlenmesini ve nihayet atık haline geldikten sonra da doğada nasıl uzaklaştırılacağına ait döngüyü vermektedir. GBF’nin ülkemizdeki mevzuata girişi 18/07/1993 yılında yayımlanan “Zararlı Madde ve Ürünlerinin Kontrolü Yönetmeliği” ile olmuştur. Dünyadaki gelişmeleri araştırdığımda en gelişmiş ve detaylı tarihçeyi, 13-18 Nisan 1986 tarihlerinde, 191st ACS National Meeting’te Samuel Aaron Kaplan tarafından yapılan sunumda buldum. Yazar sunumunda 1986 yılına kadar ABD’deki gelişmeleri vermektedir. Avrupa Birliğindeki (AB) gelişmelere tarih nedeniyle değinme imkanı olmamıştır. Bu makalede hem yazarın çalışmasının özeti hem de AB ve ülkemizdeki gelişmeler irdelenmektedir. Öncelikle ülkemizde alışagelmiş haliyle “MSDS - Material Safey Data Sheet” ifadesinin Amerika Birleşik Devletleri (ABD) kökenli olduğunu belirtmek isterim. AB ise “SDS-Safety Data Sheet” ifadesini kullanmaktadır. Ancak ABD de, 2012 yılından itibaren artık SDS ifadesini kullanmaya başlamıştır. Yani alıştığımız Malzeme Güvenlik Bilgi Formu ifadesi artık, dünyanın bir çok bölümünde “Güvenlik Bilgi Formu” olarak kullanılmaktadır. 1- Güvenlik Bilgi Formunun Oluşması Bu konudaki en eski bilgi aktarımı ilaçlar veya boyaların kullanımı hakkında verilen sözlü bilgilerdir. Zamanla, insanlık ilaç ve boyalardaki araştırmalar neticesinde ve bunların kullanımındaki deneme yanılma metoduyla, bugün ki GBF’lerin temelini oluşturacak depolama şartları, kullanım şekli ve zararları hakkında bilgiler aktarmaya başladı. En eski yazılı bilgiler Mısırlıların mezarlarındaki duvarlarda ya da papiruslara yazılı olarak bulunmaktadır. 4000 sene geride bulunan bu zaman aralığındaki bilgiler ünlü Mısırlı Fizikçi Imhotep(*) ’in de bilgilerini içermektedir. Imhotep’in bilgilerinde temelde hastalıklara karşı kullanılan müstahzarlar hakkında olup bunların kaynağını, ismini, hazırlanışını, depolama ve uygulamasını anlatmakta ve aynı zamanda yanlış kullanıma karşı uyarılar da içermekte. Yazarın ilk bulduğu en eski GBF örneği Valentine and Company tarafından 1906 yılında hazırlanmış bir belgedir. Bu belgede GBF’in 1.,3., ve 9. bölümleri yer almaktadır. Bu zamana gelinceye kadar neden yazılı bilgi bulunamamasını yazar şu şekilde açıklamaktadır : •Kimyacıların yeni veriler çıktıkça eskilerini atmaları •Bilgilerin üreticilerde saklanıp etrafa dağıtıl- 28 KİMYASAL forum maması Yukarıdaki ikinci gelişmeden özellikle bunun şirketin hukuk danışmanları tarafından istendiği belirtilmektedir.Çünkü verilen bilgilerden emin değildiler. 19. Yüzyılın ortalarından itibaren kimyacılar bir çok maddenin parlama noktası ve donma noktalarını tespit ettiler. Sigorta şirketlerinin gelişmesi, her bölgede İtfaiye teşkilatlarının kurulması NFPA (National Fire Protection Association) gibi kuruluşların kurulması, kimyacıları maddeler hakkında 4. bölümde yer alan parametrelerin bulunması konusunda teşvik etti. 1930’ların başlarında 6. bölümün konusu olan reaktivite faktörü de verilere ilave edildi. Sağlık hakkındaki geçmiş 5-6 bin sene içinde toplanan veriler özellikle son 100-150 yıl içinde iletilmeye başlandı. İlk olarak Avrupa’da insan vücudu, insan ve hayvana toksik olan maddeler hakkındaki bilgi iletişimi bir kaç yıl sonra Amerika’da da başladı. Daha sonra maruziyet ve buna benzer veriler GBF’in 5. bölümünü oluşturdu. Maruziyet limitleri (Maximum Allowable Concentrations) mefhumu ortaya çıktı. Ancak bunlar Amerikadaki eyaletlerde farklıydı. 1947 yılında Warren Cook adında endüstri hijyenisti olan bir sigortacı Maruz kalma limitleri hakkındaki verileri bir sisteme oturttu. 1938’de NCGIH’s (National Conference of Governmental Industrial Hygienists) kuruluşu “Maximum Allowable Concentrations” (MAC) hakkında üzerinde konsensüs sağlanan bir liste yayınladı. 1958-1959 yılları arasında OSHA “Threshold Limit Value” (TLV). “Time Weighted Averages” (TWA) faktörlerini MAC’ın yerine işyerlerinde uygulamaya başladı. Böylece sağlık ile ilgili bölüm tamamlanmış oldu. 7. Bölümde yer alan acil müdahale ve ilk yardım bölümleri de geçmiş yaşanan tecrübeler ve NFPA, CMA, Ulaştırma Bakanlığı (ABD) gibi kuruluşların geliştirdikleri standardlarla oluştu. 8. ve 2. Bölüm en son tamamlananlar oldu. Modern anlamda ilk SDS 1945 yılında “Amonyak” için İşçi Departmanı tarafından II. Dünya Savaşının hemen arkasından yayınlandı. Daha Sonra CMA 1946 yılında “Formaldehit” için SDS yayınladı ve bu meşhur SD serilerinin ilkiydi. 2-Avrupa Birliğinde Güvenlik Bilgi Formu hakkındaki gelişmeler Avrupa Birliğinde GBF ile ilgili olarak 88/379/EEC sayılı Direktifin 10.cu maddesinde belirtildiği gibi 1991 yılında 91/155/EEC sayılı Direktif ile GBF’nin içeriği yayımladı. Daha sonra değişikliklere uğradı ve 1907/2006 sayılı REACH Tüzüğü ile 91/155/EEC Direktifi iptal edildi ve GBF REACH’in Ek-2’sine alındı. Sınıflandırma ve etiketleme Tüzüğünde 2008 yılında (CLP) yapılan değişiklikle REACH’in Ek-2’sinde de değişiklik yapıldı (458/2010 sayılın Tüzük) ve bu son haliyle günümüze kadar ulaşmıştır. 3- Türkiye’de Güvenlik Bilgi Formu hakkındaki gelişmeler Güvenlik Bilgi Formu mevzuatımıza ilk olarak, 11/07/1993 tarih ve 21634 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Zararlı Kimyasal Madde ve Ürünlerinin Kontrolü Yönetmeliği” ile girmiştir. Yönetmelikte sadece isminden bahsedilmekte ancak detay verilmemektedir. Daha sonra bu Yönetmelik 20/04/2001 tarih ve 24379 sayılı Resmi Gazete ile değişikliğe uğrayarak “Tehlikeli Kimyasallara Yönetmeliği” adını almıştır. 06/11/2011 tarih ve 24575 sayılı Resmi Gazetede diğer bir değişiklik yayımlanmış ve Güvenlik Bilgi Formu hazırlanması hakkında bir tebliğ yayımlanacağı belirtilmiştir. 11 Mart 2002 tarih ve 24692 sayılı Resmi Gazetede “Güvenlik Bilgi Formlarının Düzenlenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Tebliği” ÖZALP ERKEY ARAŞTIRMA ÜRETİM REFORM PAKETİ ÇALIŞTAYI Özalp ERKEY TKSD Yönetim Kurulu Başkan Vekili 16-17 Ocak 2015 tarihlerinde, Bilim, Teknoloji ve Sanayi Bakanlığı tarafından koordine edilen çalıştayın özeti aşaıda sunulmaktadır. A-YENİ NESİL YATIRIM BÖLGELERİ VE MEVCUT YATIRIM BÖLGELERİNİN DÖNÜŞÜMÜ-ÇÖZÜMLER: 1- Sanayi Bölgelerinin kamulaştırma sürecini kolaylaştıracak mevzuat düzenlemesinin yapılması 2-Ulaşım master planlarının Yatırım Bölgeleri dikkate alınarak oluşturulması 3-Staj uygulamasının işletmeler ve stajyer açısından daha çekici hale getirilmesi 4- Sanayi bölgelerinde Meslek Yüksek Okulu ve Meslek Liselerinin arttırılması 5-Türkiye genelinde arazi kullanımlarının (tarım,turizm,sanayi v.b)yeniden değerlendirilmesi 6- Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının Yatırım Bölgeleri üzerindeki denetim yetkisinin arttırılması 7-Ekonomi Bakanlığı uhdesindeki Serbest Bölge uygulamalarının Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına verilmesi B-ÜRETİM VE YATIRIM EKOSİSTEMİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ -ÇÖZÜMLER: 1-Ulusal sanayi planlamasının yerel aktörler (kamu-özel sektör ve üniversite) iştirak etmesi ve belediyelerin sanayi alanlarını belirleme ve değerlendirme konusunda mevzuat düzenlemesinin yapılması 2-Endüstri bölgelerinin (EB) daha etkin yönetilebilmesi için uygun bir yönetim modelinin düşünülmesi, EB uygulamalarının yaygınlaştırılması, önündeki engellerin kaldırılması; OSB,SS ve diğer yatırım bölgeleri de dahil olmak üzere kamulaştırma işlemlerinin basitleştirilmesi ve gerekli mevzuat düzenlemelerinin yapılması 3-Ulaşım(demiryolu,karayolu) ağındaki eksikliklerin giderilmesi ve ulaşım ağının yaygınlaştırılması (doğu-batı ve kuzeygüney hatlarının yaygınlaştırılması) 4-OSB’lere liman ve demiryolu bağlantılarının sağlanması 5-Üniversite-sanayi işbirliğinin yaygınlaştırılması 6-Nitelikli işgücünün arttırılması 7-Üniversitelerde üniversite-sanayi işbirliği faaliyetlerinin arttırılması ve öğretim üyelerinin özendirilmesi ve sanayide çalışmasının önündeki engellerin kaldırılması 8-Teknik okulların altyapısının geliştirilmesi, yaygınlaştırılması, eğitimin kaliteli olması ve bu kapsamda öğretmenlerin kalitesinin arttırılması, çıraklık eğitim okullarının iyileştirilmesi 9-Orta ve yüksek teknolojili üretime yönelik eğitimler için müfredat düzenlemesinin yapılması 10-OSB’lerde ortak kullanıma açık laboratuar ve Ar-Ge merkezlerinin kurulması ve yaygınlaştırılması 11-Sanayi bölgelerinde yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaştırılması 12-Kümelenme faaliyetlerinde değer zinciri bazlı yaklaşım- ların gerçekleştirilmesi 13-Sektörlerin katma değerlerini arttıracak değer zinciri halkalarının belirlenmesi ve desteklenmesi 14-Ülke ekonomisi için büyük önem arz eden yatırımların izin ve yatırım yeri temini süreçlerinin hızlı ve etkin bir biçimde yürütülmesine ve sonuçlandırılmasına yönelik mekanizmanın oluşturulması 15-KOBİ’lerin çok uluslu şirketlerin tedarikçisi olabilmelerini sağlamak amacıyla danışmanlık ve değerlendirme hizmetlerinin sağlanması 16-Teknoloji transferi yapacak yabancı şirketler için endüstri bölgeleri ve serbest bölgeler gibi uygulamaların etkin şekilde kullanılması 17-Yüksek teknolojili alanlarda yabancı yatırımların teşvikinde teknoloji transferini sağlayacak yöntemlerin uygulanması 18-Açık inovasyon platformlarının kurulmasının desteklenmesi 19-Biyoteknoloji, nanoteknoloji ve BİT alanlarında teknoloji transferi ve yenilik yapma kabiliyetini geliştirecek ve aynı zamanda kamu kurumları arasında koordinasyonu sağlayacak ekosistem öncülerinin kurulması 20-Dahilde işleme kapsamında yapılan ithalatların denetiminin yapılarak aynı kapsamda ihracat yapılması C-TEŞVİK,DESTEK,MUAFİYETLER VE FİNANSMANA ERİŞİM -ÇÖZÜMLER 1-Sanayicilerin uluslar arası rekabetini arttıracak inovasyon ve yenilik yatırımlarının finansmanında, bankaların karşılık oranlarının azaltılması ve bu konuda bankaların yurtdışı fonlarından yararlanmasının teşvik edilmesi 2-İthal ikamesine yönelik orta ve yüksek teknolojik ürünlerin yurtiçi kamu alımlarında Eximbank tarafından kredilendirilmesi ve döviz kazandırıcı faaliyet olarak değerlendirilmesi 3-Sanayicinin ve tüketicinin yerli ürün kullanımını yaygınlaştıracak mekanizmaların geliştirilmesi 4-İmalat sanayinde teknoloji tabanlı inovasyon yatırımlarının desteklenmesi 5-Etki analizi çalışmalarının arttırılması 6-Destek programlarının süreli olarak uygulanması, süre sonunda kapsamlı bir şekilde değerlendirilerek revize edilmesi 7-Yüksek teknolojili ürünlere yönelik yatırım yapacak firmalara risk sermayesi sağlanması D-NİTELİKLİ İŞGÜCÜ -ÇÖZÜMLER 1-Üniversitelerde staj süresinin uzatılması, kalitesinin arttırılması ve staj sonu değerlendirme sisteminin geliştirilmesi 2-Lisans eğitiminde sektöre yönelik derslerin eklenmesi 3-Üniversitelerin bulunduğu bölgelerde mesleki eğitim okullarının bölge ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenmesi ve belirli mühendislik branşlarının OSB içerisinde konumlandırılması 4-Mesleki liselerde donanım envanterinin hazırlanması 5-Eğitmenlerin sanayi ile yapacağı işbirliği ile güncel tekno- KİMYASAL forum 29 ARAŞTIRMA ÖZALP ERKEY lojiyi yakından takip etmesi 6-Üniversite sanayi işbirliğini geliştirebilmek için akademisyenlerin performans kriterlerine sanayi ile ortak çalışma şartı getirilmesi 7-Sanayicilerin ve meslek örgütlerinin eğitim programı hazırlanmasında yer alması 8-Eğitim kurumlarında sanayicilerin tecrübelerini aktarması için mevzuata gerekli düzenlemenin yapılması 9-Eğitim programlarında daha fazla uygulamaya yer verilmesi 10-Sanayicilerin akademisyenlerle ortak projeler yapması için teşviklerin verilmesi 11-Uygulamalı eğitim yapacak öğrencileri kabul eden sanayicinin desteklenmesi 12-Yeterli istihdam alanlarının arttırılması 13-Mesleki eğitim programlarının ülke ve sektör ihtiyaçlarına göre uzun vadeli olarak planlanması 14-Okulların uygulama yapabilecekleri ortamların oluşturulmasında sanayinin etkinliği ve katkısının arttırılması 15-Teknoloji transfer ofislerinin sanayi bölgeleri içerisinde yer alması, yaygınlaştırılması ve yeni teknolojiler hakkında sanayiciyi bilgilendirmesi 16-Mühendislik öğrencilerinin bitirme projelerinin sanayinin ihtiyacını karşılayacak şekilde belirlenmesi 17-İşletmelere stajyer öğrenci çalışma zorunluluğunun getirilmesi ve bu konuda işverenlere teşvik verilmesi E-YERLİ,YEŞİL,YENİLİKÇİ,TEKNOLOJİ ODAKLI VE YÜKSEK KATMA DEĞERLİ ÜRETİM -ÇÖZÜMLER 1-Ticarileşme odaklı teknoloji ve sektörel yol haritası oluşturulmalı, uzun dönemli mevcut geliştirilecek teknolojiler belirlenmeli 2-Yerli üretimin yapılamadığı sadece ithal yolla temin edilen stratejik öncelikli ürünler belirlenmeli ve ihtiyaç analizi yapılmalı 3-Yüksek teknolojili ürünlerin Ar-Ge, prototip v.b. sürecinin yerlileşmesi sağlanmalı 4-Öncelikli yüksek teknolojili ürünler belirlenmeli 5-Yüksek teknolojili Ar-Ge çalışmalarının ürüne dönüştürülmesine yönelik destek mekanizmaları çeşitlendirilmeli 6-‘Endüstri 4.0’ yol haritası oluşturulmalı 7-İthal ara malları spesifikasyonları ile birlikte ortaya konulmalı ve yerli ikameleri teşvik edilmeli (Örnek:petrokimyasallar) 8-Kurumların Ar-Ge ve Ür-Ge desteğine ilişkin görevleri teknoloji seviyesine göre belirlenmeli (Ar-Ge , ileri teknoloji , ticarileşme v.b) 9-Sanayi işbirliği programı yaygınlaştırılmalı 10-Girdi tedarik stratejisi güncellenmeli 11-Sektördeki ihtiyaç analizi yapılarak, temel teknolojiler belirlenmeli 12-Sanayileşmenin planlanmasında ve uygulanmasında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının yetkileri arttırılmalı 13-Türkiye sanayi yapısının endüstriyel simbiyoz açısından incelenerek master planı hazırlanmalı 14-Endüstriyel simbiyoz konusunda mevcut strateji belgeleri arasında koordinasyon sağlanmalı 15-Çed gibi çevre izin sistemlerinin süreci kısaltılmalı (elektronik ortamın daha aktif kullanılması, paydaş toplantılarının hızlandırılması, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının personel niceliğinin geliştirilmesi, ortak veri tabanının oluşturulması gibi) 16-Büyük yatırım gerektiren projelerde uluslararası yatırım- 30 KİMYASAL forum cılarla iletişim ve koordinasyon etkinleştirilmeli 17-Yerli malının belirlenmesi hususunda Ar-Ge unsuru da dikkate alınmalı 18-Kritik sektörler için sektörün yerli malı oranının katma değer bazlı ve dinamik bir şekilde tanımlanması sağlanmalı 19-Türkiye’de uygulamalı üniversiteler kurulmalı.(Almanya’daki Fraunhofer Üniversitesi örneği) 20-Üniversiteler ile işletmelerde staj yapacak öğrencilerin koordinasyonu için bir ara yüz oluşturulmalı 21-Yüksek teknolojiyi yurt dışından getirebilecek nitelikli personelin istihdamının önündeki engeller kaldırılmalı ve mevcut Ar-Ge teşvikleri içinde değerlendirilmesi sağlanmalı, gerekli mevzuat düzenlemeleri yapılmalı 22-Yüksek teknolojiyi geliştirmeye yönelik tersine beyin göçünün sağlanması için hem işverene hem çalışanlara ek muafiyetler ve destekler sağlanmalı 23-İlgili tüm strateji belgeleri eşgüdümlü hale getirilmeli F-ULUSLAR ARASI REKABET, STANDARDİZASYON, MARKALAŞMA,PİYASA GÖZETİMİ VE DENETİMİ (PGD) -ÇÖZÜMLER: 1-PGD denetçiliğinin kariyer meslek olarak belirlenmesi, personel sayısının arttırlması ve denetçilerin PGD faaliyetlerini tam zamanlı olarak gerçekleştirmesi 2-PGD denetim ve yaptırım süreçlerinin hızlandırılması 3-Ürün uygunluk denetiminde tüketici hakları ve sektör derneklerinin yetki ve sorumluluklarının arttırılması 4-PGD faaliyetlerinin daha etkin olabilmesi adına üretici ve tüketicinin bilinç düzeyinin arttırılması 5-İthalat denetimi ve iç piyasadaki PGD’nin aynı kurumlar tarafından gerçekleştirilmesi 6-İthal ürünlerin piyasaya arz edilmeden önce PGD’nin yapılması ve gerekli olan ürünler için laboratuarlarda test denetimlerinin arttırılması 7-PGD denetimi yapan personelin ürün bazında uzmanlaşmasının sağlanması 8-Özel sektör ile PGD yapan kuruluşların işbirliğinin güçlendirilmesi için bilgilendirme, ziyaret,sempozyum gibi faaliyetlerin arttırılması 9-İthalatla ülkemize gelen ürünlerdeki ilgili kurumlarca yapılan PGD faaliyetlerinin sonuçlarının Türkiye’nin ithalat politikasına yön vermesi 10-Uluslar arası akreditasyon kuruluşlarında daha fazla temsil hakkının elde edilmesi ve aynı zamanda etkinliklerinin arttırılması 11-TÜRKAK dışında kalan uygunluk değerlendirme kuruluşlarının zorunlu olarak denetlenmesi 12-TSE belgesi olan kuruluşun, TSE markasının uluslar arası alanda bilinirliğini arttırmak amacı ile belgesini ihracatta ibraz etmesi için üreticinin bilinçlendirilmesi 13-Yeni yatırımlarda uluslar arası rekabet edebilirlik ilkelerinin gözetilmesi 14-Uluslar arası alanda yüksek katma değerli üretimde faaliyet gösteren yabancı işletmelerin yerli firmalar tarafından satın alımına destek verilmesi 15-Yüksek katma değerli ürünlerin ülkemizde üretilmesini teşvik etmek için kamu özel sektör ortaklığının geliştirilmesi 16-KOBİ’lerin kümelenme, kurumsal işletme ve markalaşma konusunda bilinçlendirilmesi 17-KOBİ’lerin uluslar arası yönetim standartlarını karşılama konusunda teşvik edilmesi 18-Büyük işletmeler ile KOBİ’lerin ortak hareket edebilmesi amacıyla bir araya gelebilecekleri bir platform oluşturulması SERTAÇ SÜRÜR 19-Devlet desteğinden yararlanacak sanayi üretimi yapan işletmelerde belirli dönemlerde ‘teknoloji yeterlilik seviyesi analizi’ yapma zorunluluğu getirilmesi 20-Markalaşma için Ar-Ge alt yapısının geliştirilmesi 21-İlkokuldan itibaren teknik ve bilimsel yarışmaların sayısının arttırılması 22-Laboratuar alt yapısı yetersiz olan ürün gruplarında laboratuar kurulumunun desteklenmesi 23-Laboratuar envanterinin oluşturulması ve yayımlanması 24-Akademisyenlerin sanayi ile ortaklaşa yaptığı projelerin YÖK tarafından artı kriter olarak değerlendirilmesi 25-Patent alımı konusunda akademisyenlere ücretsiz danışmanlık hizmeti verilmesi 26-Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları mevzuatının ulusal ve uluslar arası ihtiyaçlar doğrultusunda güncellenmesi 27-Sektörel fikri mülkiyet stratejilerinin geliştirilmesi 28-Fikri mülkiyet haklarının üniversitelerde ana bilim dalı olarak okutulması 29-Uluslar arası kuruluşlarla işbirliği sağlanması İŞBİRLİĞİ 30-Kamu-Kamu ve Kamu-Özel sektör işbirliği mekanizmalarının etkin şekilde kullanılması 31-Üreticilerin uygunluk değerlendirme, standartlar, mevzuat ve AB direktifleri konusunda farkındalık faaliyetlerinin arttırılması 32-Ülkemiz demiryolu ağlarının geliştirilmesi ve uluslar arası demir yolu ağlarına entegrasyonun sağlanması 33-OSB’lerin ve sanayi bölgelerinin demiryolu bağlantıları ile limanlara veya diğer demiryollarına bağlantılarının sağlanmsı 34-Daha fazla sayıda lojistik köylerinin oluşturulması ve kurulması planlanan lojistik köylerinin sanayi bölgelerine bağlanması 35-Firmaların uluslar arası belgelendirme ve standardizasyon konusunda güçlendirilmesi 36-Kamu alım şartnamelerinin en az aynı güvenlik ve etkinlik şartlarını karşılayacak yüksek teknolojili ürünleri de kapsayacak şekilde düzenlenmesi 37-Merdiven altı ve ruhsatsız üretimin Kaçakçılık Kanunu kapsamına alınması BRB, Azelis Türkiye ile yeni bir işbirliğine imza attı BRB International BV, 1 Şubat 2016 itibarıyla Türkiye Kişisel Bakım Silikonlarının yeni distribütörü olarak Azelis Türkiye’yi atadığını açıkladı. BRB ST Kimyasal’ın Türkiye’deki Kişisel Bakım sektöründe ortağı Azelis Türkiye olacak. Azelis ve BRB, bu ortaklık ile Kişisel Bakım endüstrisine özellikli ve temel silikon ürünlerini sunmayı hedefliyor. BRB Silikonları Küresel Pazarlama Müdürü Marc Ladyert, “Dünyanın önde gelen özel kimyasallar distribütörü Azelis Grubu’yla olan işbirliğimize, 1 Şubat 2016 itibarıyla Türkiye’yi de eklediğimiz için çok memnunuz. Azelis, özel ürünlere odaklanan ve Kişisel Bakım sektöründe güçlü uzmanlığı olan bir firma. Azelis’in ürün gamı ve iş felsefesi, silikon portföyünü sürekli geliştiren ve Türkiye’de Kişisel Bakım pazarındaki payını büyütmek isteyen BRB ile mükemmel uyum sağlıyor” dedi. Azelis Türkiye Genel Müdürü Sertaç Sürür ise, “Silikon üretimi ve tedariğinde en önemli oyunculardan olan BRB’yle birlikte çalışmaktan dolayı çok memnunuz. Bu işbirliğimizin müşterilerimize son derece fayda sağlayacağına inanıyoruz. Tecrübeli ekibimiz ile müşterilerimizin ürün taleplerini karşılamaya ve işlerini büyütmek için ihtiyaçları olan birinci sınıf hizmeti sağlamaya hazırız” dedi. BRB Silikonları Hakkında BRB International BV’nin önemli bir iş konu olan BRB Silikonları, emülsiyonlar, köpük kesiciler, su geçirmezler, elastomerler, yağlayıcılar, silanlar, resinler, silikon polieterler, dimetikon & siklometikon karışımları, çapraz bağlı polimerler e daha pek çok özelleştirilmiş ürünlerin üreticisi ve tedarikçisidir. BRB Silikonları ayrıca yüksek kalitede rekabetçi fiyatları ve düzenli tedarik sistemini bir araya getirerek, silikon endüstrisine oldukça geniş saf ve özellikli ara ürün gamı da sağlamaktadır. Azelis Hakkında Azelis, çok çeşitli yenilikçi ürün ve hizmet sağlayan özel kimyasalların dünya çapındaki lider distribütör firmasıdır. Kendini işine adayan ekibiyle Azelis; Kişisel Bakım, İlaç, Gıda ve Sağlık, Yem Katkı Maddeleri, Zirai-Bahçe İlaçları, Ev Bakımı ve Endüstriyel Temizlik, Boyalar, Yapıştırıcılar, Mastikler, Elastomerler, Kimyasal Endüstriler, Yağlayıcılar ve Metal İşleme Sıvıları, Kauçuk ve Plastik Katıları alanlarında hizmet vermektedir. Merkezi Antwerp- Belçika’da olan ve dünya çapında her büyük pazardaki tedarik ve dağıtım kanallarıyla Azelis, piyasaya nüfuz etme gücü, yereldeki engin bilgisi, katma değerli hizmetleri ve müşteriye özel geliştirilen çözümleriyle dünyanın pek çok yerindeki kimya üreticilerine yüksek kalitede hizmet sağlamaktadır. ABD, Kanada, Avrupa, Çin, Avustralya, Hindistan, Japonya, Malezya, Tayland, Vietnam, Fas ve Türkiye gibi ülkelerin de aralarında bulunduğu 35 ülke ve 45’ten fazla tesisiyle, alanında uzman 1,500 çalışanı ve 1.5 milSertaç Sürür yar euro cirosuyla Azelis, sektörün en önemli oyuncularındandır. KİMYASAL forum 31 ARAŞTIRMA SELÇUK PAKSOY MEYAN BALI TESİSLERİ Selçuk PAKSOY KİMAR Kimyasal Ara Maddeleri San. ve Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Paksoy Aşağıda 70 li yıllarda Doğu Anadolu da kurulmuş iki meyan balı tesisinin kuruluş ve işletmeye alınması ile ilgili bizzat yaşanmış kısa bir öyküsünü bulacaksınız. Meyan kökü esas itibarıyla Muş-Siirt bölgelerinde yetişen bir bitki olup, toprak altındaki köklerinden ekstraksiyon metoduyla meyan balı kazanılır. Meyan balı başlıca, tıpta öksürük ve mide ilaçlarında, gıda sanayiinde şekerlemelerde tat verici olarak ve köpük yapıcı özelliğinden dolayı bazı içeceklerde köpüklendirici olarak kullanım alanı bulur. -Meyan balı 1975 yılı başlarında Türkiye Sınai kalkınma Bankası (TSKB)’ndan bize, o tarihte mümessili bulunduğumuz Supraton Firması’nın meyan köklerinden meyan balını ekstrakte edecek bir tesis kurabilir mi? Sorusu yöneltildi. O zamanki Firma’mın adı Kisati idi. 50 kg meyan kökü örneğini Almanya ya gönderdik. Gelen cevap olumluydu. Meyan köklerinden meyan balını ekstrakte ettiklerini ve aynı zamanda bu köklerin lifli bir yapı gösterdiğinden, ambalaj kâğıtlarının imalinde katkı olarak ve/veya viyol tipi ürünlerin imalinde kullanılabileceğini bildiriyorlardı. Kısa zamanda randevulaşıldı, TSKB ile anlaşma sağlandı. Siirt ilinde “SİSTAŞ Meyan Kökü ve Turizm Sanayi AŞ.”, Muş ilinde “Muş Meyan Kökü Sanayi ve Ticaret AŞ” adlı iki ayrı halk ortaklığı kurulmuştu. Her iki ilin milletvekillerinin Ankara’ya baskıları ile her iki ilde 2 ayrı fabrika kurulmasına, dolayısıyla kurulan şirketlerin 32 KİMYASAL forum yatırım finansmanını sağlayabilmeleri için yeni ortaklar alarak her birinin sermayesinin TL 7.500.000’sına yükseltilmesine karar verildi. Bu şirketlere ayrıca TSKB, İş Bankası, Şeker Şirketi, Özel İdare, Supraton, Kisati ortak oldu. Yabancı sermayenin ortak olması özellikle hem bankalardan, hem de Ticaret Bakanlığı’ndan talep edildi ve bu şekilde şirketler yeniden yapılandırıldı. İdare Meclisinde her gruptan birer kişi bulunuyor, ben hem Supraton, hem de Kisati yi temsil ediyordum. Bu tip halk şirketlerinde Özel İdarenin iştiraki olduğunda, Vali otomatikman İdare Meclisi Başkanı oluyordu. Bizde de öyle oldu. Her bir fabrikanın makine parkı DM 3.750.000 olup, akreditifleri o tarihlerde döviz rezervi bulunan tek banka TSKB’den açıldı. 1976 yılı Temmuz veya Ağustos ayında o zamanki Siirt Belediye Başkanı rahmetli Abdullah Bağış, 2 kişi Muş’tan, ben ve Supraton satış müdürünün eşliğinde ve şoförlüğünde 1 ay boyunca güney-kuzey Almanya’yı dolaşıp, çok kişiyi ortak yaptık. Sonuçta makineler 1976 yılı sonlarına doğru gelmeğe başladı. Almanya’dan montörler de geldi. Yaşadığımız ilginç olaylar 1-Öncelik Siirt’e verildi ve montaja Siirt de başlanıldı. O zaman Siirt de oteller yetersizdi. Montörlerin kalacağı otel olmayınca, yeni inşa edilmiş bir apartmanın karşılıklı iki dairesi lojman olarak satın alındı. Adamlar lüks bir yer istemiyor, akan su olsun, aksam ve sabah duş alsın, odası şöyle olmuş, böyle olmuş pek önemli değildi. Maalesef sular veya elektrikler sık sık kesildiği için, duş almak bir yana, fabrikaya gidip dişlerini orada fırçaladıkları günler hiç de az olmadı. Fabrika elektriğini, satın aldığımız jeneratörle sağlıyorduk. 2-Tüm tesis, borular vs hepsi paslanmaz çeliktendi. Ama o tarihlerde İstanbul’da bile argon gazı bulunmuyordu, Siirt de ise hiç yoktu. İstanbul’da Habaş’a yalvar yakar araya torpiller koyup alıyor ve Siirt’e gönderiyorduk, ama bizim gönderdiğimiz argon gazı tüpleri adamların montaj hızına yetişmiyordu. Siirt’ten telgraf geliyor, “Argon bitti, Almanya ya geri dönüyoruz”. İstanbul-Siirt telefon bağlantısı şanslı günlerde 1-2 saatte, yoksa yarım günden fazla bir zamanda gerçekleşiyordu. Böyle günlerde ben acele Diyarbakır’a uçup, oradan TSKB Bölge Müdürlüğü’nün arabasıyla Siirt’e gidiyor, adamları teskin ediyor, bavullarını boşalttırıyordum. 3-Bu şekilde iteleye iteleye her iki fabrikanın montajı uzun bir süre (herhalde 2 yıldan az değildi) tamamlandı. Koordinasyonu sağlamak amacıyla her ikisine tek bir genel müdür atadık. Adam bulabilmek için merkezi İstanbul’a aldık. Ama fabrikalara çok uzun bir süre müdür bulamadık. Genel müdürler sık sık Siirt’e Muş’a gidiyorlardı ama onlar imalat için yetersiz kalıyordu. Siirt de bir İdare Meclisi Toplantısı sırasında Teknik Üniversite’den yeni mezun bir gencin fabrika müdürlüğü için bize başvurduğunu, net TL 7.500 maaş istediğini öğrendik, çok sevindik, ama o zaman ki valimiz, “ben bu ülkenin su kadar senelik valisiyim, ancak simdi bu maaşı alabiliyorum” deyince, ben arz-talep meselesi dedim, ama pot da kırmış da oldum, zira toplantıda kısa bir süre soğuk rüzgârlar esti. Ancak bu genç arkadaşımız 1 yıl kadar çalıştı, sonra istifa edip gitti. Adam bulamıyoruz. 4-Bir sabah Siirt’te fabrikada dışarı çıkmış dinlenirken, yanıma biri geldi, “Müdür Bey, sen benim oğlanı işe almışsın sana çok teşekkür ederim, seni rahatsız eden biri var mı, söyle ortadan kaldıram” demez mi? İstanbul’dan gelen herkese müdür bey diye hitap ederlerdi. Bu konuşma orada iş bulabilmenin ne kadar önemli olduğunun bir göstergesidir. Bu konuşma sanırım 1980-81 de idi . İş bulmak, bir başkasını ortadan kaldırmağa yeter sebep olabiliyor. Bunu ilkellik acısından değil, işsizliğin o yöre halkının ne kadar canına tak ettiği, bir işe sahip olabilmenin ne kadar hayati olduğu acısından incelemek gerekir. Bugün aynı mantığın hala geçerli olduğunu düşünüyorum. 5-Her iki fabrikanın montajı bitmiş, ancak esas olarak Siirt de konuşlandığımızdan, önce Siirt Fabrikası tam verimli çalışsın, sonra Muş’a gecelim diyoruz. Bu arada günler geçiyor, fabrikayı teslim alacak, daha doğrusu teslim edeceğimiz adamı halâ bulamıyoruz. Lojmanların birinde Almanlar (4 kişi) kalıyor, diğerinde de bizler Siirt’e gittikçe kalıyoruz. Montörlerden en yaşlı olanı (Herr Wiesmann) yemek de yapıyor. Bir gün lojmandakilerin istedikleri su, süt, peynir, bira vs yi getiren hizmet görevlisine diyor ki, sabah gelirken çay için su getir. Sabah oluyor, Wiesmann kapıyı acıyor, çay yapacak, bir bakıyor kapının önünde su yerine bir kasa bira duruyor. Adamın tepesi atıyor, söyleniyor. Sonra birayı getiren arkadaşa sorduk “ neden su yerine bira getirdin? Bu adamlara iyilik hiç yaramıyor, bunlar Alman, birayı çok seviyor, iyilik olsun diye bira getirdim, adam demediğini bırakmadı,” cevabını alıyoruz. 6-Montörler Siirt de herhalde en az 6 yıl kadar (1976 sonu-1982 sonu) kaldı. Herkes onları tanıyor. Özellikle yaz akşamları, yazlık sinemaya gidiyoruz. Sinema makineleri eski, seansın tam ortasında film kopuyor, herkes alkışlayarak “Alman, Alman” diye tempo tutuyor, hemen bizim Wiesmann makine dairesine gidiyor, adam makine mühendisi, filmi sarıyor ve film yeniden oynamağa başlıyor. Bu sefer herkes Wiesmann’ı candan alkışlıyor. 7-Günler böyle akar giderken, bir gün İş Bankası iştiraklerden Ahmet adlı genç bir kimya mühendisi geldi, müfettişmiş, olan biteni anlamağa, üstlerine rapor etmeğe gelmiş. Bir baktık Ahmet çizmeyi ayağına geçirmiş, Almanlarla birlikte çok iyi çalışıyor . Birkaç gün böyle geçti, işler düzelmeğe başladı. TSKB aracılığıyla İş Bankasına sorduk, Ahmet Bey’i bize genel müdür olarak verirler mi? Olur cevabını aldık, Ahmet de olur dedi ve işe başladı. Çok kısa bir zamanda fabrika imalata geçti, Önce 50 ton meyan balı imal edildi. Bunu Baytur (Çukurova Grubu) aldı ihraç etti, aynı şekilde 1-2 parti daha sanıyorum Baytur aldı, sonra geldi bize şu teklifi yaptı; “ Ya tesisi bana satın veya beş yıllığına kiraya ve- rin, ya da bana dünya pazarlarına satmak üzere tek satıcılık verin. Çoğunluk “biz kendimiz devam edelim “ kararını aldı ve Baytur sayfası kapatıldı. Bundan ayrı olarak, benim olmadığım bir yönetim kurulu toplantısında sudan sebeplerle Ahmet’in işine son verildi ve ondan sonra iki fabrika da geriledi, geriledi ve sonunda durdu Bir ara Alarko alır gibi oldu ama o da beceremedi güzel yatırım, böylece heba oldu gitti. Bu kısa hikâye, doğuda her şeyden önce iş yaratmanın ne kadar önemli ve şart olduğunu, buna karşılık, nice zorlukların bulunduğunu, hele hele kalifiye insan bulmanın fevkalade zor olduğunu ve onlarsız kurulacak işletmelerin ayakta kalmasının mümkün olmadığını gözler önüne seriyor. MEYAN KÖKÜ Bir metreye kadar yükselen, çok yıllık otsu bir bitkidir. Bol güneşli yerleri sever. Akarsu kenarlarında ve kumluklarda yetişir. Mavimsi mor renkte salkım hâlinde çiçekler açar. Dökülen tohumlarıyla, ya da kökü Münüp ekilerek çoğalır. Memleketimizde altı türü yetişmektedir. Bitkinin toprak altındaki kökleri ve yeraltı dalları Ekim-Kasım aylarında topraktan çıkarılır, yıkanarak iyice temizlenir, kalın kısımlar soyularak parçalanır ve güneşte kurutulur, ince ince kıyılır, hava almayan kaplarda paketlenir. Kullanılacağı zaman değirmende çekilerek tozu elde edilir. Meyan kökü nelere iyi geliyor? Balgam söktürücü, mukoza koruyucu, antiseptik, böbreküstü bezlerini etkileyici, kramp çözücü, müshil etkisi bulunan Meyankökü; İç salgı sistemini (endokrin sistem) etkileyebilen bitkiler sınıfına dahildir. Bitkinin içerdiği glikozitler, yapılarına göre, bedenin doğal steroit hormonlarına benzerlik gösterirler. İç salgı sistemi bölümünde bu maddenin işlevlerine değinmiştik. Meyan kökünün böbreküstü bezi problemlerine, örneğin Addison hastalığına(bir böbreküstü bezi yetmezliği) karşı görülen olumlu etkisi, onun bu konudaki etkinliğinin belirgin bir kanıtı olarak kabul edilir. Meyan kökü ayrıca,Tüm öksürüklere ve bronşiyal hastalıklara karşı da başarıyla kullanılabilir. Tıp tarafından mide ülseri tedavisinde kullanıldığı gibi, geleneksel tıpta da meyan kökü, mide mukoza iltihabına ve mide ülserine ve kabızlığa karşı kullanılır. Ayrıca, kramp çözücü etkisi de unutulmamalıdır.Meyan kökü dünyada biyolojik olarak aktif olan bitkilerden biridir. Örneğin Meyan kökü bir magnezyum ve silisyum kaynağıdır. KİMYASAL forum 33 0 2008 MAKALE 2009 2010 2011 Yıllar 2012 2013 İthalat (Bin Ton) 500 400 300 KÖMÜRDEN METANOL ÜRETİMİ VE METANOL200 ÜRETİM KATALİZÖRLERİ 100 0 Yazarlar: Arsun ARTELl*, Caner YÜRÜDÜ*, Ufuk KAYAHAN+, Aykut ARGÖNÜL+ * TÜBİTAK MAM2012 Kimyasal 2008 2009 2010 2011 2013 Teknoloji Enstitüsü + TÜBİTAK MAM Enerji Enstitüsü Yıllar Üretim (Bin Litre) 300 YIL MİKTAR (KG) DEĞERİ ( $ ) 2009 331.085.428 77.638.762 2010 415.247.810 129.284.529 2011 432.921.205 164.776.697 2012 431.091.385 166.770.737 2013 463.109.009 217.546.856 Tablo 1. Yıllara Göre İthalat Rakamları (TÜİK 2014) İthalat Bedeli (Milyon $) Metanol ithalatı için ülkeden ciddi miktarda döviz çıkışı olmaktadır. TUİK verilerine göre Türkiye 2009-2013 yılları arasında yaklaşık 2 Milyon Ton metanol ithal etmiş ve bunun karşılığında yaklaşık 756 Milyon dolar ödemiştir (bknz. Tablo 1). 2013 ithalat bedeli toplam 217 Milyon dolardır. İthalat bedeli her yıl artan bir eğilim göstermektedir (bknz. Şekil 3). 250 200 150 100 50 0 2008 2009 2010 2011 2012 2013 Yıllar 2014 Şekil 3. Yıllara göre ithalat bedelleri (TÜİK 2014) Sentez gazı Gaz Temizleme (Partikül, COS, H2S giderimi) Kömür Buhar Temel Proses Akış Şeması TÜBİTAK MAM Enerji Enstitüsü ve Kimyasal Teknoloji Enstitüsü bünyesinde yapılan çalışmalar sonunda Tunçbilek Gazlaştırma Tesisi’ne entegre edilecek tüm sistemin ana bileşenleri ortaya konulmuştur. Her ana bileşenin giriş ve çıkışındaki akımlar, bu akımların kompozisyonları, sıcaklık ve basınçları belirlenmiştir. Tüm sistemin akış şeması Şekil 4’te gösterilmiştir. Buna göre sistemdeki ana bileşenler: gazlaştırma, gaz temizleme, su gaz dönüşüm, CO2 ayırma, metanol sentez ve saflaştırma üniteleridir. Tüm pilot tesisin kütle enerji denkliği yapılırken işletme kolaylığı açısından sistemde ısı entegrasyonu dikkate alınmamıştır. Proses ticarileşirken, temel mühendislik yöntemleriyle atık ısılar değerlendirilebilir ve toplam sistem verimi arttırılabilir. Ancak şu aşamada prosesin tasarımı metanol üretim teknolojisi ve gazlaştırma teknolojinin geliştirilmesine odaklandığı için ilave süreçlerden mümkün olduğunca kaçınılarak tesis kolay ve hızlıca devreye alınabilecek şekilde tasarlanmıştır. Projede kullanılan gazlaştırıcı sürüklemeli akış tipinde bir gazlaştırıcı olup 100 mikrometre boyutuna indirilmiş ve kurutulmuş Türk linyitlerini saf oksijen kullanarak gazlaştırmak için kullanılmaktadır. Gazlaştırıcı 1500-1600°C arasında çalışmaktadır ve 250 kg/saat kömür besleme kapasitesindedir. Gazlaştırıcıda üretilen sentez gazı temel olarak karbonmonoksit, hidrojen ve karbondioksitten oluşmaktadır. Gazlaştırıcı sonrasında ısı değiştiriciden geçen sentez gazı gaz temizleme ünitelerine gönderilecektir. Şu anda inşa aşamasında olan gaz temizleme prosesi: partikül giderimi için filtreler, COS giderimi için hidroliz reaktörü, H2S giderimi için gaz yıkama kolanları, ısı değiştiriciler ve son olarak koruyucu kükürt giderme yatağı olarak adlandırılan adsorbant içeren bir yataktan oluşmaktadır. Gaz temizleme prosesi sonunda sentez gazında bulunan 500-1,000 mg/Nm3 partikül içeriğinin <10 mg/Nm3’e, 1,700-2,000 ppmv olan COS içeriğinin <1ppmv’ye ve COS hidrolizi sonucunda 4,500-5,500’e çıkan H2S içeriğinin ise <1 ppmv’ye düşürülmesi öngörülmektedir. Şu anda detay tasarım aşamasında bulunan gaz şartlandırma, metanol reaktörü ve distilasyon üniteleri ise tesise daha sonra eklenecektir. Gaz şartlandırma kısmında öncelikle su-gaz dönüşüm reaktörü ile sentez gazının içindeki hidrojen oranının artırılması hedeflenmektedir. Sonrasında kimyasal absorpsiyon ile CO2 ayrımı gerçekleştirilecektir. Sonraki adım sentez gazının kompresör ile 50-100 bar arasına çıkartılması ve metanol reaktörüne beslenmesidir. Çok tüplü reaktör tipinde olan metanol reaktöründe yaklaşık 250°C’de katalizör yardımıyla GAZLAŞTIRICI Yoğuşan Su Oksijen Su-Gaz Dönüşüm Reaktörü Buhar Kül Fazla CO2 CO2 Ayırma Ünitesi Yoğuşan Su Kompresör ∆P= 50-100 bar 200 Geri Döngü Atık Gaz 100 2008 2009 2010 2011 2012 2013 0 Yıllar 2008 2009 2010 2011 2012 Yıllar 300 (Bin Litre) İthalatÜretim (Bin Ton) 300 250 200 150 100 50 0 Türkiye’de Metanol Metanol Türkiye’de özelikle ağaç sanayi hammaddesi olan formaldehit yapımında, dimetil eter, asetik asit, olefin gazolin gibi değerli kimyasal maddelerin üretiminde ve ilaç sanayiinde kullanılmaktadır. Türkiye’de sanayi hammaddesi olarak kullanılacak kapasitede bir metanol üretimi bulunmamaktadır. Ancak bazı üretimlerin yan ürünü olarak düşük miktarlarda elde edilebilmektedir. Örnek olarak morfin üretimi sırasında fermantasyon süreci sonrasında yan ürün olarak metanol ortaya çıkmaktadır. Ayrıca DMT (Dimetil Terefitalat) üretiminde de geri kazanım yoluyla metanol elde edilebilmektedir (Altınay 2014). 2008 2009 2010 2011 2012 2013 Türkiye’de yan ürün olarak elde edilen metanolün üretiminin Yıllar yıllara göre değişim grafiği Şekil 1’de verilmiştir. Metanol Reaktörü 2013 Şekil 1. Türkiye’de metanol üretimi [2] Su kullanılan metanolün büyük kısmı ithal edilmektedir. 200 TUİK verilerine göre 2013 yılında yaklaşık 463 bin 0 ton metanol ithal edilmiştir. İthalat grafiği yıllara göre dalgalan100 2008 2009 2010 2011 2012 2013 malar göstermekle birlikte genel olarak artış eğiliminde olduğu 0 Yıllar söylenebilir (bknz. Şekil 2). 2008 500 2009 2010 2011 Yıllar 2012 2013 400 300 200 100 0 YIL MİKTAR (KG) 2009 331.085.428 2010 2008 2011 2009 415.247.810 2010 2011 Yıllar 432.921.205 DEĞERİ ( $ ) 77.638.762 129.284.529 2012 2013 164.776.697 Şekil 2. Türkiye’de metanol ithalatı [2] 2012 431.091.385 166.770.737 2013 YIL Metanol Yoğuşturucu Distila syon 500 200 400 Türkiye’de 100 300 İthalat (Bin Ton) 300 250 200 150 100 50 0 Üretim (Bin Litre) Üretim (Bin Litre) Özet Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu ile TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi arasında Eylül 2013’de imzalanan “Tunçbilek Metanol Üretimi Projesi” kapsamında mevcut gazlaştırıcı sisteminin kömürden ürettiği sentez gazından metanol elde edilmesine yönelik teknoloji geliştirilmesi ve pilot tesis kurulumu amaçlanmıştır. Kurulacak olan pilot tesis için belirlenen ana proses adımları: su gaz dönüşüm, CO2 ayırma, metanol sentezi ve saflaştırmadır. Metanol sentezi için arzu edilen (H2, CO ve CO2 arasındaki) stokiyometrik oranın ayarlandığı proses adımı su gaz dönüşüm adımıdır. Bir sonraki adımda yine metanol sentez süreci için uygun olan CO2 oranını elde etmek amacıyla CO2 ayırma işlemi gerçekleşir. 50-100 bar basınç, yaklaşık 250°C sıcaklık ve katalizör kullanılarak gerçekleştirilen metanol sentezinden sonra elde edilen ham metanol saflaştırılmak üzere distilasyon ünitesine gönderilmektedir. Projede metanol üretim katalizörü geliştirilmesi de ana hedeflerden biridir. 463.109.009 MİKTAR (KG) 217.546.856 DEĞERİ ( $ ) 2009 331.085.428 forum 34 KİMYASAL 77.638.762 2010 415.247.810 129.284.529 2011 432.921.205 164.776.697 İthalat Bedeli (Milyon $) sentez gazı metanole çevrilecek, çıkışta yoğuşturma şiklikler yaparak kullanımına yönelik iyileştirme çalışmalarında bulundu. Bu çalışmaünitesinde metanol gaz fazından ayrılacaktır. Ayrılan lar içerisinde katalizörlerin hazırlanma metotlarına yönelik radikal çalışmalar yapıldı. metanol çok kademeli distilasyon ile yan ürünlerden ve Bunun yanı sıra, diğer değerli metallerin katalizörlerde kullanılmasına yönelik çalışsudan ayrılarak A kaliteye çıkartılacaktır. Tunçbilek (Kömalar yapılsa da bu katalizörler düşük seçicilik problemleri yaşadılar. Sonuç olarak, mürden) Metanol Üretimi pilot tesisinin bütün prosesdeğerli metal katalizörleri genellikle yüksek alkol ve glikol üretiminde kullanılsa da yan ürün olarak metanol çıkmasından dolayı üretim verimi düşük seviyelerde kaldı. Saleri entegre bir şekilde Mart 2017’de faaliyete geçmesi dece istisna olarak lantan oksit ile desteklenen paladyum katalizörleri metanol senöngörülmektedir. tezinde yüksek seçicilik göstermesine karşın maalesef oldukça düşük sentez hızları yönünden sıkıntılar yaşamıştır (G. Chinchen, et al. 1988). Metanol Üretim Katalizörleri Proje kapsamında metanol üretim katalizörleri de Metanol üretimi iki aşamada gerçekleştirilmektedir: İlk aşama, hammadde olarak kullanılan kömürün, karbon monoksit (CO), karbondioksit (CO2) su (H2O) ve 250 geliştirilmektedir. Metanol üretim reaktörü tesisin kalbi konumunda bulunduğundan, metanol üretim katalizörhidrojen (H2) ihtiva eden bir sentez gazına dönüştürülmesidir. İkinci aşamada ise 200 elde edilen söz konusu sentez gazından metanol üretimidir. lerinin geliştirilmesi de projenin önemli hedeflerinden 150 biridir. İki fazlı sentez için, metanol üretimi çoğunlukla CO dönüşümüne bağlıdır (1. re1913 yılında Haber-Bosch prosesinin azot’tan aksiyon). Oysa ki CO2, üç fazlı sentezde, en önemli karbon kaynağıdır (3. reaksiyon). 100 Her iki modeldeki reaksiyon mekanizmaları farklı olmasına rağmen, hız sabitleri dışınamonyak üretiminde başarılı olması üzerine, BASF fir50 ması odağını diğer yüksek basınç teknolojilerinden olan da reaksiyon hızları neredeyse aynıdır. Metanolün düşük sıcaklık ve düşük basınçta gerçekleştirilen endüstriyel üretiminde, karbon monoksit, karbondioksit ve hidrojen 0 karbon monoksit ve hidrojen’den metanol sentezine Yıllar 2008 2009 1923 2010yılında 2011 2012 almaya 2013baş- 2014içeren sentez gazı, 8-12 m uzunluğunda çoklu tüp içeren sabit yataklı reaktörler, pelet doğru yöneltti. ilk sonuçları halinde hazırlanmış Cu/ZnO/Al2O3 katalizörleri kullanılır (Fiedler, et al. Sentez gazı 2003). Katalizör, metanol üretiminin anahtarıdır. Metanol sentezi egzotermik ve molekül sayısında azalmaya yol Gaz Buhar açan bir reaksiyondur. Le Chatelier prensibine göre en yüksek dönüşüm Temizleme Kömür (Partikül, düşük sıcaklık ve yüksek basınçta gerçekleşir (Şekil 5). Sentez gazının COS, H2S GAZLAŞTIRICI Yoğuşan Su giderimi) kompozisyonu da mümkün maksimum dönüşümü belirler. Sentez gazınOksijen dan metanol üretim proseslerinde, optimum metanol dönüşüm oranını sağlamak için girişteki gazın kompozisyonu, M modülünü yaklaşık 2 Su-Gaz – 2.1 aralığında tutacak şekilde ayarlanır. M modülü aşağıdaki denklemDönüşüm Buhar Reaktörü de verilmiştir: Kül En yüksek dönüşüm oranı artan CO2 varlığına bağlı olarak düşer. Metanol üretmek üzere yüksek basınç prosesi ve düşük basınç prosesi olmak üzere iki proses kullanılmaktadır. Kullanılan yönteme bağlı olarak kullanılan katalizörlerde çeşitlilik arz etmektedir: Fazla CO2 CO2 Ayırma Ünitesi Yoğuşan Su Kompresör ∆P= 50-100 bar Geri Döngü Atık Gaz Metanol Reaktörü Metanol Yoğuşturucu Distila syon Su Şekil 4. Metanol Üretim Tesisi Kavramsal Akış Şeması ladıkları proses çinko oksit / krom katalizörü kullansa da bu katalizör göreli olarak düşük aktiviteye sahipti. Yüksek sıcaklıklarda çalışılması gerekliliği denge metanol seviyesinin düşmesine yol açmaktaydı ve bu ancak yüksek basınçlarda çalışarak önüne geçilebilecek bir sorun olarak gözükmekteydi. Çinko oksit / krom katalizörünü kullanan proses üzerine yapılan iyileştirme çalışmaları 1960’lı yılların ortalarına kadar devam etti. Sonunda ICI firması tarafından geliştirilen bakır / çinko oksit / alüminyum oksit katalizörü düşük basınçlı metanol sentez teknolojisinin temelini oluşturdu. Öngörülen teknoloji halen dünya üzerindeki metanol üretimini büyük ölçüde domine etmektedir. Bakır bazlı katalizörlerin ortaya çıkmasından sonra birçok sayıda çalışma bu katalizör üzerinde ufak deği- 1. Yüksek Basınçta Sentezleme Katalizörleri Sentez gazından metanolün üretildiği ilk endüstriyel uygulamada, çinko oksit ve krom oksit içeren katalizör sisteminin kullanıldığı yüksek basınç prosesi çalışılmıştır. Bu katalizörler, metanol sentezi için yüksek seçicilik ve aktiviteye sahiptirler. Ayrıca kömürün gazlaştırılmasından elde edilen sentez gazında bulunan sülfürün zehirlemesine karşı dayanıklı oldukları kanıtlanmıştır. 25-35 MPa basınç ve 300-450˚C sıcaklıkta kullanılan söz konusu katalizörün, sentez gazında bulunan kükürtlü ve klorlu bileşiklere de oldukça dayanıklıdır. Ancak çinko oksit- krom oksit katalizörleri ile gerçekleştirilen yüksek basınç prosesinin ekonomik olmadığı görülmüştür. Sonrasında geliştirilen yeni jenerasyon bakır içeren katalizörlerin daha yüksek aktivite ve seçiciliğe sahip olduğu görülmüş ve kullanılmaya başlanmıştır. Yüksek basınç prosesi ile üretim yapılan son metanol tesisi 1980’li yılların ortalarında kapatılmıştır. 2. Düşük Basınçta Sentezleme Katalizörleri Yüksek basınçta metanol sentezine yönelik sorunların üzerine yeni katalizör çalışmalarına hız verildi. Zaman içinde gelişen arıtma teknolojisi (sülfür, klor, metal gibi safsızlıkların uzaklaştırılabilmesi gibi) ile birlikte Cu katalizörlere olan ilgi yeniden ortaya çıktı. 1966’ da ICI firmasının daha aktif olan Cu/ZnO/Al2O3 katalizörleri piyasaya sürmesiyle birlikte düşük sıcaklık (220-275°C) ve basınç (100 bar) kullanarak yeni nesil metanol üretimi başladı. ICI tarafından 1960 yılında gerçekleştirilen düşük basınçta metanol sentezlenmesi öncesinde, bakır içeren katalizörlerin, çinko oksit- krom oksit katalizörlere göre daha aktif ve daha seçici olduğu biliniyordu. Bakır oksit-çinko oksit katalizörlerin metanol üretiminde kullanılması BASF firması tarafından 1920’li yılların başlarına dayanmaktadır. Söz konusu katalizörler 15 MPa ve 300˚C sıcaklıkta kullanılmıştır. Sentez gazında bulunan hidrojen sülfür ve klor bileşikleri gibi safsızlıklarda hızlıca aktivitesini kaybetmesi endüstriyel kullanımındaki en önemli dezavantajdır. Buna rağmen, düşük sıcaklık ve düşük basınçta gerçekleştirilen endüstriyel metanol üretim KİMYASAL forum 35 MAKALE katalizörler, “Birlikte çöktürme metodu” ile hazırlanmaktadır. Sulu metal çözeltisi (örn. nitrat) ile sodyum karbonat çözeltisinin birlikte çöktürülmesi sonucunda oluşan metal hidroksikarbonatlar ya da metal nitratlar olarak elde edilir. Çöktürme işleminde pH 6-9 arasında, sıcaklık ise 50-100˚C sıcaklık arasındadır. Çöktürme işlemi bir ya da birkaç adımda yapılabilir. Büyük oranda metal hidroksikarbonatlardan oluşan çöktürülmüş katalizör malzemesi ana çözeltiden filtre edilerek ayrılır, sodyum oranı giderilmiş su ile yıkanarak 120˚C sıcaklıkta kurutulur. Çöktürme ile oluşan hidroksikarbonatlardan bazıları, malasit rosasit (Cu, Zn)5(CO3)(OH)2, hidrozinkit (Cu, Zn)5(OH)6 (CO3)2, ve arikalsit (Cu, Zn)0,3(OH)6 (CO3)2. Yıkanan katalizör malzemesi, metal okside dönüştürmek için 300-500˚C sıcaklıkta kalsine edilir. Kalsine ürünü ticari katalizör formuna dönüştürmek için peletleme işlemi yapılır. Üretilen silŞekil 5. Sıcaklığasentezlemede bağlı Karbondioksit dönüşümü. A - 10, B-(Spath 7.5, C 2003) Tablo 1. Metanol kullanılan katalizörler indirik tabletler 4-6 mm çapında ve yüksekliğindedir. Metanol sentezi önces- 5 MPa inde kısmi redüksiyon işlemi ile ön aktivasyon işlemine tabi tutulur. 60-100 Üretici Cu (%) Zn (%) Al (%) Diğer Patent Tarihi için bakır içerikli katalizörler en umut verici katalizörler olarak IFP 45-70 15-35 4-20 Zr -2-18 1987 mm2/g BET yüzeyine sahip katalizörler kontrollü redüksiyon ile aktive edilir. görülmüştür. ICI 20-35 15-50 4-20 Mg 1965 Aktivasyon işlemi, azot içerisinde % 0,5-2 oranında bulunan hidrojen gazı ile Düşük basınçta 38.5 metanolün sentezlendiği ilk -endüstriyel1978 150-230˚C sıcaklıkta gerçekleştirilir. Bu işlem ile bakır oksit, metalik bakıra BASF 48.5 12.9 üretim ICI tarafından gerçekleştirilmiştir. Ba-1973 dönüştürülmektedir. Ticari katalizörlerin sentezlenmiş aktif bakır yüzeylerinin Shell1966 yılından 71 24 kır oksit-çinko oksit katalizörü, alümina kullanılarak termal Süd Chemie 65 22 12 1987 yüzey alanı 20-30 m2/g’dır. Katalizörün kalitesini, kullanılan metal bileşenlerinin optimum kompozisyaçıdan kararlı hale getirilmiş ve19kullanılmıştır. Bu -katalizör ile Dupont 50 31 Bulunamadı onu, çöktürme sıcaklığı, çöktürme pH’ı, metal tuzlarını ekleme sırası, çök0,1 ppm den daha az62 hidrojen21 sülfür içeren, yüksek oranda United Catalysts 17 Bulunamadı türme süresi etkilemektedir. Karıştırma hızı ve karıştırıcının şekli de katalizörün veMK-121 klor içeren >55 bileşiklerden sentez gazınHaldorkükürt Topspe 21-25 arındırılmış 8-10 Bulunamadı kalitesini yüksek oranda etkiler. Çöktürme süresine bağlı olarak iri metal oksit dan, 5 MPa basınç ve 220-230˚C sıcaklıkta yüksek saflıkta kristalleri oluşabilmektedir. İri kristal oluşumu katalizörün aktivitesini ve stametanol üretilebilmiştir. Yüksek seçicilik sayesinde metanoSafsızlık Maksimum izin verilenReaksiyon değer bilitesini olumsuz etkilediğinden dolayı tercih edilmemektedir (Angel, et al. lün % 99,5 üzerinde saf üretilmesi sağlanmıştır. 2013). Düşük basınçta sentezleme katalizörleri için farklı hazırlama yöntemleri sonucu yüksek H2S oluşan dimetil eter,0,1 ppm alkoller, karbonil gruplar, de bulunmaktadır. Katalizörlere safsızlıkların girişim yapılması mutlaka engmetan HCl gibi yan ürünler yüksek 1 ppb basınç katalizörü ile ayrışellenmelidir. Alkali bileşikler kullanım ömrünü azaltmakta ve seçiciliği olumMetanolönemli karboniller tırılarak ölçüde azaltılmış, metan tamamen elimine Fe(CO)5 <1 ppm suz yönde etkilemektedir. Milyonda bir oranda bile bulunan demir ve nikel edilebilmiştir. Ni(CO) <1 ppm 4 safsızlıkları hidrokarbon ve vaks oluşumuna neden olur. Silikon dioksit gibi Günümüzde kullanılmakta olan düşük basınç katalizörleppb daha fazla stabilizasyon 3 asidik bileşenler ham metanol içerisindeki dimetil eter oranını arttırır. ri,AsH bakır oksit-çinko oksit, 150 bir veya Düşük maliyetli metanol sentezi için geliştirilecek Cu/Zn/Al temelinde katkısını içermektedir. Alümina, krom oksit, çinko ve alüminhazırlanmış katalizörlerde, yüzey alanının ayrıca bakır yüzey alanının oldukça yum oksit karışımları bu amaç için kullanılmaktadır (Tablo geniş olması, CuO kristal boyutunun çok küçük çaplı olması, yüksek katalizör 2). aktivitesi ve yüksek stabilite açısından önem taşır (Angel, et al. 2013). Endüstriyel metanol üretiminde Cu/ZnO/Al2O3 katalizörleri kullanılmasına rağmen, katalizör hazırlamada kullanılan 1.2. Katalizörün Aktivitesini Kaybetmesi değişkenler, aktif bölgelerin yapısı, her bir bileşenin kimyasal Metanolün düşük basınçta sentezlenmesinde kullanılan etkin katalizörler, dönüşüm mekanizmasındaki rolü tartışılmaya devam etmekyapısal destekleyiciler ile kararlı hale getirilen aktif merkezlerin yüksek oranda tedir. Genel olarak kabul edilen bulgu, katalizör bileşiminde dağılımına sahiptir. Bu özellikler endüstriyel kullanımda katalizörün ömrünü beyer alan bakırın (Cu), CO ile CO2’i adsorpladığı ve aktive lirler. Normalde katalizörlerin ömrü 2 ile 5 yıl arasında değişmektedir. Birçok ettiği, alüminyum oksidin (Al2O3) termal kararlılığı ve reakfaktör katalizörün aktivitesini dolayısıyla kullanım ömrünü önemli ölçüde etsiyon yüzeyini arttırdığı, çinko oksidin (ZnO) çinkomalazit ya kiler. Sıcaklık, indirgeyici hidrojen konsantrasyonu, yüklenen gaz sürekli Tablo gazın 1. Metanol sentezlemede kullanılan katalizörler (Spath 2003) da arikalsitin oluşumunu sağlayan yaşlandırma/kalsinasyon olarak kontrol edilmelidir. Spesifik hale getirilmiş indirgeme prosedüründen adımları süresince bakırın sinterlenmesini minimize ettiği Üretici Cu (%) Zn (%) Al (%) bileşiğinin Diğer sinPatent Tarihi sapmaların olması peletlerin görünümünde bozulmalara, bakır şeklindedir ( (Santiago, et al. 2012) (Angel, et al. 2013) IFP 45-70 15-35 4-20 Zr -2-18 1987 terlenmesine yol açmaktadır. Ayrıca indirgenme prosedüründe yapılacak hata(Behrens, et al. 2013)). ICI 20-35 15-50 4-20 Mg 1965 lar, aktif BET yüzey alanının azalmasına ve38.5 geri dönüşümsüz zarar görmesine Günümüzde ticari proseslerde düşük sıcaklık-basınçta BASF 48.5 12.9 1978 yol açar. Sentez gazında bulunan klor bileşikleri gibi- safsızlıklar katal- 1973 Cu katalizörler ile sentez gazından metanol üretimi yapılmakShell kükürt ve 71 24 izör yüzeyinde tabaka Süd oluşturarak tadır. Ticari metanol katalizörlerinin ömürleri normal koşulChemie aktivitesini 65 kaybetmesine 22 12yol açar. - Kükürt, 1987 çinkoya bağlanarak çinkoDupont sülfit oluşumuna50 yol açar.19Aktiviteyi yol larda 3-5 yıl düzeyindedir. Kullanılan ticari katalizörlerin bazı 31 kaybetmeye Bulunamadı Tablo 1. Metanol sentezlemede kullanılan katalizörler (Spath 2003) açan diğer etkenlerden biri Catalysts de başlangıç zamanında yüklenmesi United 62 21aşırı katalizör 17 Bulunamadı özellikleri Tablo 2’de verilmektedir. Topspe MK-121 katalizörlerinde >55 21-25 izin8-10 Bulunamadı yapılmasıdır.Haldor Metanol sentezleme verilen maksimum Üretici Cu (%) Zn (%) Al (%) Diğer Patent Tarihi safsızlık konsantrasyonları aşağıdaki tabloda verilmektedir (Tablo 3). IFP 45-70 15-35 4-20 Zr -2-18 1987 ICI BASF Shell Süd Chemie Dupont United Catalysts Haldor Topspe MK-121 20-35 38.5 71 65 50 62 >55 15-50 48.5 24 22 19 21 21-25 4-20 12.9 12 31 17 8-10 Mg - 1965 1978 1973 1987 Bulunamadı Bulunamadı Bulunamadı Safsızlık Maksimum izin verilen değer Sonuç: H2S 0,1 ppm Ülkemiz HCl 1 ppb açısından hem Metanol karboniller kömürden Fe(CO)5 <1 ppm sentez gazı Ni(CO)4 <1 ppm üretimi, hem AsH3 150 ppb Tablo 2. Metanol sentezlemede kullanılan katalizörler (Spath 2003) de sentez Tablo 3. Metanol sentezleme katalizörlerinde izin verilen gazından Safsızlık Maksimum izin verilen değer maksimum safsızlık konsantrasyonları değerli kimyasal1.1. H2SDüşük Basınçta Sentezleme 0,1 ppm Katalizörlerinin Üretimi lar üretimi teknolojilerinin geliştirilmesi çok önemli ve strajetik konulardır. Bu Düşük basınçta metanol HCl 1 ppb sentezleme tesislerinde Metanol karboniller ya da Cu/ZnO/Cr2O3 temelindeki ve benzeri prosesler katalizör sentezleme teknolojileri olmadan düşünülemez. kullanılan Cu/ZnO/Al2O3 Fe(CO)5 Ni(CO)4 AsH3 <1 ppm <1 ppm 150 ppb 36 KİMYASAL forum TİMUR ERK GÖRÜŞ TÜRKİYE’NİN ENTELEKTÜEL / BEŞERİ SERMAYESİ Timur ERK TKSD Yönetim Kurulu Başkanı Çoğumuzun bildiği gibi ülkemizin beşeri sermayesi yeterli değildir. Ezici bir çoğunluk vasatın bile altındaki düzeyde eğitime sahiptir. Türkiye’nin genel eğitim süresi ortalaması 7 yıldır. Ne yazık ki Türkiye’deki bütün KOBİ patronlarının / sanayicilerinin ortalama eğitim süresi 7 yıldan çok fazla olmayıp 9 sene civarındadır. Bunun sonucunda innovatif düşünce ve ARGE kültürü düzeyi yeterli olmayıp orta ve uzun vadede gelişmesini beklemek gerek… Amerika Birleşik Devletlerinde dahi ‘akil adam’ diyeceğimiz üst düzey aydın ve entelektüel sınıf nüfusun sadece %2,5 u. Yani yaklaşık 5 milyon. Bu tür eğitim düzeyi yüksek insanlarla Silicon Valley, NASA ve birbirinden üstün hizmetler ve patentler Geliştirilecek katalizörlerin endüstriyel koşullara yakın koşullara en yakın koşullarda, pilot tesis koşllarında, denenebilmesi de endüstriyelleşme yolunda atılması gereken önemli bir adımdır. Tunçbilek Metanol Üretimi Projesi ile bu iki önemli konuda, kömürün değerli kimyasallara dönüştürülme proseslerinin geliştirilmesi ve ilgili katalizörleri sentezleme kabiliyetinin oluşturulması, on yıllar önce atılmış olması gereken adımlar, atılmaya başlanmıştır. Ülkemizde kimya sektörünün ve teknolojisinin gelişmesi için bu ve benzeri uygulamalı Ar-Ge projelerinin desteklenmesi ve devamlılığın sağlanması, bu gibi projelerde üretilen know-how’ın endüstriye aktarılmasının sağlanması gerekmektedir. Teşekkür: Yazarlar, projeyi destekleyen Türkiye Kömür İşletmeleri’ne ve projede emeği geçen tüm TÜBİTAK MAM EE ve KTE çalışanlarına teşekkür eder. Kaynakça Altınay, B. «Metanol hakkında genel bilgi (TAPDK uzman yardımcısı Bilge Atınay’ın uzmanlık tezinden derlenen özet).» www.tapdk.gov.tr. 01 09 2014. (09 01, 2014 tarihinde erişilmiştir). Angel, R, C Daniel, F Christina, S Marta, ve S Georgiana. Process for Manufacturing a Methanol Synthesis Catalyst. Patent WO 2013120711 (A1)-2013-08-22. EP 2628538A1. 22 08 2013. Bakemeier, H., P.R. Laurer, ve W. Schroder. «Development and application of a mathematical model of the methanol synthesis.» Chem. Engng. Prog. Symp. Ser. 66, no. 98 (1970): 1-10. Behrens, M, B Kniep, P Kurr, R Schlögl, ve M Hieke. Methanol Synthesis Catalyst on the Basis of Copper, Zinc and Aluminium. Patent WO 2013/072197 A1. 23 05 2013. Chinchen, G. C., et al. «The Activity of Copper-zincoxidealuminiumoxide methanol Synthesi Catalyst.» Prep. Pap. Am. sunan Araştırma Merkezleri oluşuyor. 1991’de Kıta Çin’ine o zaman ki Çin Kimya Sanayi Bakanlığının davetlisi olarak gittiğimizde bizi Türkiye’nin Hakkari Bölgesine eşdeğer bir eyaleti olan CHENGDU’ ya götürmüşlerdi. Nüfusu 200.000’i geçmeyen bu bölge şehrinde sayıları 4000’i geçen ve tam zamanlı çalışan ARGE uzmanından oluşan Çin İleri Malzeme ARGE Merkezi’ni görünce dilim tutulmuştu. Çin bugün dünyanın ikinci büyük ekonomisi haline geldiyse 1990’lardan bu yana yapılan entelektüel sermaye yatırımlarıdır. Bizim de bir an evvel BEŞERİ SERMAYEMİZİ arttırmamız gerekiyor. Bunu yapamadığımız taktirde ne ‘orta gelir tuzağından’ kurtuluruz ne de ileri teknoloji ile üretilmiş ve katma değeri yüksek ihraç ürünlere kavuşuruz. Chem. Soc. Div. Fuel Chem. 5, no. 29 (1984): 178-188. Chinchen, G.C., P. J. Denny, J. R. Jennings, M.S. Spencer, ve K. C. Waugh. «Synthesis of Methanol. Part 1. Catalsts and Kinetics.» Applied Catalysis, no. 36 (1988): 1-65. Denise, B., ve R. P. A. Sneeden. «Hydrocondensation of Carbondioxide IV.» J. Molec. Catal., no. 17 (1982): 359-366. Dybkjaer, I. «Design of Ammonia and Methanol Synthesis Reactors.» NATO Conference: Chemical Reactor Design and Technology. Canada, 1985. Fiedler, E, G Grossmann, D Kersebohm, G. Weiss, ve Witte C. Methanol, Ullmann’s Encylopedia of Industrial Chemistry. Weinheim: Wiley-VCH GmnH, 2003. Graaf, G. H., E. J. Stamhuis, ve A. A. C. M. Beenackers. «Kinetics of Low Pressure Methanol Synthesis.» Chem. Engng. Sci. 43, no. 12 (1988): 3185-3195. Graaf, G. H., H. Scholtens, E. J. Stamhuis, ve A. A. C. M. Beenackers. «Intra-Particle Diffusion Limitations in Low-Pressure Methanol Synthesis.» Chem. Engng. Sci. 45, no. 4 (1990): 773-783. Herman, R. G., K. Klier, G. W. Simmons, B. P. Finn, J. B. Bulko, ve T. P. Kobylinski. «Catalytic Synthesis of Methanol from CO/H2.» J. Catal. 56 (1979): 407-409. IndexMundi. «http://www.indexmundi.com/.» Henry Hub Doğalgaz Fiyatları. 03 09 2014. (09 03, 2014 tarihinde erişilmiştir). Klier, K., V. Chatikavanij, R. G. Herman, ve G. W. Simmons. «Catalytic Synthesis of Methanol from CO/H2.» J. Catal., 1982: 343. Liaw, B. J., ve Y. Z. Chen. Appl. Catal. A, 2001: 245. Liu, G., D. Wilcox, M. Garland, ve H. Kung. «The Role of CO2 in Methanol Synthesis on Cu-Znoxide: An Isotope Labeling study.» J. Catal, no. 96 (1985): 251-260. Natta, G. «Synthesis of Methanol.» Catalysis: Hydrogenation and Dehydrogenation içinde, 349-411. New York: Rheinhold, 1955. Santiago, M, K Barbera, C Ferreira, D Curulla-Ferré, P Kolb, ve Pérez-Ramírez P. «Byproduct co-feeding reveals insights into the role of zinc on methanol synthesisi catalysts.» Catalysis Communications, no. 21 (2012): 63-67. Seyfert, W., ve G. Luft. «Untersuchungen zur Methanolsynthese im Mitteldruckbereich.» Chemie-Ingr-Techn., no. 57 (1985): 482-483. Spath, P.L. and Dayton, D.C. Preliminary Screening - Technical and Economic Assessment of Synthesis Gas to Fuels and Chemicals with Emphasis on the Potential for BiomassDerived Syngas. NREL/TP-510-34929, National Renewable Energy Laboratory, 2003. TÜİK. «www.tuik.gov.tr.» www.tuik.gov.tr. 27 08 2014. (08 27, 2014 tarihinde erişilmiştir). Villa, P., P. Forzatti, G. Buzzi-Ferraris, G. Garone, ve I. Pasquon. «Synthesis of Alcohols from Carbonoxides and Hydrogen.» Ind. Engng. Chem. Process Des. Dev., no. 24 (1985): 12-19. KİMYASAL forum 37 MAKALE KANSER ve OKSİDANLAR – ANTİOKSİDANLAR Prof. Dr. Serdar S. Çelebi Maltepe Üniversitesi, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi TOBB- Kimya Sanayi Meclisi Danışman -DerlemeSerbest Radikaller: Serbest radikaller hücrelere zarar verme potansiyeline sahip yüksek aktiviteli kimyasallardır. Bu radikaller atom veya moleküllerin çiftleşmemiş (unpaired) tek elektron kazanmaları ile oluşur. Yapılarındaki bu aktif elektron nedeniyle serbest radikaller karşılaştıkları atom veya moleküllerle hızlı bir şekilde etkileşmeye girerek onlarda yapısal değişikliklere neden olurlar. Serbest radikaller vücutta doğal olarak ta oluşurlar ve birçok normal hücre aktivitesinde önemli rol oynarlar. Oksidanlar olarak adlandırılan oksijen içeren radikaller ise canlı dokularda en çok üretilen serbest radikal tipidir. Uygun olmayan çevresel koşullar ve etkiler (radyasyon, zehirli aktif elementler, moleküller vb) nedeniyle vücutta yüksek konsantrasyonlara ulaşabilen bu tür serbest radikaller sağlık için tehlikeli olabilirler ve hücrelerin DNA, protein ve hücre zarı gibi ana bileşenlerine zarar verebilirler. Bu zararlar içinde; özellikle DNA’ya verilen zarar kanserli hücrenin oluşumunda önemli rol oynayabilmektedir. (1) Antioksidanlar: Serbest radikallerle etkileşerek onları nötralize eden kimyasallar antioksidanlar olarak bilinir. Bu yolla serbest radikallerin bozucu etkilerini önlerler, bu nedenle onlara “serbest radikal avcıları” da denir. Vücut tarafından üretilen antioksidanlar “endogenous antioksidanlar” olarak adlandırılır, ancak vücudun ihtiyaç duyduğu diğer antioksidanlar dışarıdan besinler aracılığı ile alınırlar ve “exogenous antioksidanlar” olarak bilinirler. Meyveler, sebzeler ve bazı tahıllar bu tür antioksidanlar bakımından zengindirler ve bunlar bazen saf ve konsantre olarak gıda takviyesi olarak dışarıdan alınabilirler. (1) Dışarıdan alınan antioksidanlara örnek olarak beta-karoten, likopen, vitamin A, C ve E (alpha-tocophoerol) verilebilir. Diğer bir gıda antioksidanı olarak bilinen selenyum (Se) minerali ise aslında işlev olarak doğrudan antioksidan olmayıp vücutta antioksidan olarak görev yapan bazı metaloproteinlerin aktivite göstermesi için gerekli elementtir. (2) Gıda Takviyesi Antioksidanlar Kanserden Koruyabilir mi? Laboratuar ve hayvan çalışmaları, besinler aracılığı ile dışarıdan alınan antioksidanların kanser oluşumuna eşlik eden serbest radikallerin zararlarından vücudu koruyabildiğini göstermiştir. Bu nedenle araştırmacılar düzenli antioksidan gıda takviyeleri alımının insanlarda kanser oluşumunu veya kanserden ölüm riskini azaltıp azaltmadığını araştırdılar. Bu çalışmalarda birbiri ile çelişen -lehte ve aleyhte- sonuçlar elde edildi, çünkü bu gözlemsel çalışmalarda her ne kadar durum-kontrol (case-control) ve özel seçilmiş grup (cohort studies) çalışmaları yapılmış olsa da sonuçları etkileyebilecek önyargılar maalesef yeterince kontrol edilemedi. Bu nedenle bu tür bireysel gözlemsel çalışmalar dikkatlice değerlendirilmelidir. Bu amaca yönelik, dünya genelinde insan sağlığı için 38 KİMYASAL forum antioksidan gıda takviyelerinin faydalı ve/veya zararlı etkilerini güvenilir ve kuvvetli şekilde ortaya koymak üzere “tek veya rastgele seçilmiş ikili antioksidan kombinasyonları” ile sağlıklı ve kanserli deneklerle uzun süreli farklı 9 grup kontrollü çalışma yapıldı. G Bu çalışmaların büyük çoğunluğu Amerikan Ulusal Kanser Enstitüsü tarafından finanse edildi. 5-12 yıl süren farklı geniş çaplı bu 9 grup klinik çalışmanın sonuçları ve bu sonuçlarla Amerika Birleşik Devletleri Koruyucu Servisler Gücü (United States Preventive Services Task Force – USPSTF)’nün yaptığı sistematik değerlendirme; vitamin ve mineral şeklindeki gıda takviyesi antioksidanların primer kanserin önlenmesinde faydalı olduğu konusunda net/ açık bir kanıt ortaya koymadı. Bu şekilde klinik çalışmalarda test edilen dışarıdan gıda takviyesi olarak alınan ekstrakte /saflaştırılmış konsantre kimyasallar ile bir fayda sağlanamazken zıt bir şekilde doğal besinler aracılığı ile - yemek içinde alınan - alınan antioksidanların, vitaminlerin ve minerallerin kompleks karışımlarının kanser önlemede yararlı olduğu görüldü ve bu fark, bu doğal besinlerin yapılarındaki diğer maddelerin etkilerinin/etkileşimlerinin farklı olabilmesi ile açıklandı. Bu nedenle, doğal besinlerin antioksidan içeriğinin tam bir şekilde açıklığa kavuşturulması, bunlardaki çeşitli antioksidanların ve diğer maddelerin birbiri ile nasıl etkileştikleri ve gıdalardan türetilen antioksidanların vücutta kullanımını ve dağılımını etkileyen faktörlerin neler oldukları ve bunların vücuttaki diğer maddelerle etkileşmeleri halen yürüyen kanser önleme çalışmalarının önemli konularıdır. (1) Bu çalışmaların gerekliliğinin ne kadar önem arz ettiği üzerinde durmak istersek; Bilindiği gibi vücudun kendi “antioksidan sistemi” vücutta bir takım bozucu çevresel etkiler nedeniyle artan serbest oksidanları nötralleştirerek temizleyebiliyor ve ayrıca bunların DNA’da oluşturduğu hasarın kansere dönüşebileceğine dair ilk işaretler ortaya çıktığında vücudun kendi “tümör gelişimini önleyici sistemi - p53 proteini -” devreye girerek kanseri daha başlamadan bitirebiliyor. Halbuki yapılan bir araştırmada, dışarıdan saf ve konsantre olarak besin takviyesi olarak alınan bazı antioksidanların olumlu şekilde reaktif oksijen radikallerini, DNA hasarını azaltırken ve tamamen olumsuz bir şekilde p53 proteini ekspresyonunu azaltarak oluşmuş tümör veya metastatik kanserli bir hücrenin büyümesini hızlandırabileceği ileri sürüldü. Bu nedenle son zamanlarda dışarıdan saf ve konsantre şekilde takviye olarak alınan bu tür antioksidanların normal sağlıklı hücreleri korudukları gibi dolaylı bir şekilde yukarıdaki açıklandığı şekilde kanserli doku ve hücreleri de koruyabilecekleri tezi gündeme gelmiştir. Diğer taraftan sebze ve meyveler ile doğal olarak alınan birçok vitamin (A, C ve E), mineral, beta- karoten, likopen ve başka maddeler antioksidan olarak serbest oksijen radikallerini etkisizleştirerek hücre DNA’ sında meydana gelebilecek hasarları önlerken olumlu bir şekilde kanser savaşçısı p53 proteinini baskılamamaktadırlar.(3) Benzer şekilde Profesör Martin Bergö, İsveç Gothenburg Sahlgrenska Akademi’de kanserle ilgili olarak yürüttükleri çalışmaların genel sonucu olarak; antioksidanların, sağlıklı hücreleri kansere dönüştürebilen serbest radikallerden koruduklarını ancak bu tür korumanın maalesef istenmeyen şekilde daha önce oluşmuş kanser tümörleri için de geçerli TKSD olduğunu ileri sürmektedir. (4) Kanser tedavisi gören insanlar antioksidan gıda takviyelerini almalı mıdır? Dünya genelinde yapılan çeşitli çalışmalar bazıları az sayıda hasta ile yürütülmüş olsa da kanser tedavisi sırasında antioksidan takviye alınmasının terapinin etkinliğini değiştirebileceğini veya bu tür terapilerin toksik etkilerini azaltabileceğini gösterse de başka çalışmalar bununla çelişen sonuçlar verdi. Bazı diğer çalışmalarda ise kanser terapisi sırasında antioksidan takviye alanların özellikle sigara içenlerin kötüleştikleri belirtildi. Bu nedenle, kanser tedavisi sırasında takviye antioksidan alımının potansiyel fayda veya zararlarını bilimsel olarak net ve açık şekilde ortaya koyacak daha geniş kapsamlı ve kontrollü ilave çalışmalara ihtiyaç vardır. Takviye edici antioksidanların kanser hastalarındaki etkileri yapılacak bu ek çalışmalarla belirlene kadar antioksidan takviyeler doktorun tavsiyesine göre onların bilgisi dahilinde dikkatli bir şekilde kullanılmalı veya kullanılmamalıdır. (1, 5) Öte yandan Prof. Bergö, Sahlgrenska Akademi’de yaptıkları bir çalışmada kanser hastalarının antioksidan içeren takviye edicileri almaya eğilimli olduklarını saptadıklarını işaret ederek antioksidanlarla ilgili geniş kapsamlı klinik çalışmaların sonuçları ile kombine ettikleri son araştırmalarının sonucunda “yakın zamanda kanser teşhis edilen insanlara bu FAALİYETLER tür takviye edicileri almaktan kaçınmalarını” önermiştir. (4) Sonuç: Bu bilgiler, kanserli hastaların dışarıdan besin takviyesi olarak saf ve konsantre bir şekilde antioksidanları almalarının sağlıkları için riskli olabileceğini göstermektedir. O halde sağlıklı insanlar ve kanser hastaları kansere karşı ne yapmalı? Bu konuyu gelecek sayımızdaki yazımızda ele alacağız. Kaynaklar: 1.National Cancer Institute - Reviewed: January 16, 2014, http://www.cancer.gov/about-cancer/causes-prevention/risk/diet/ antioxidants-fact-sheet) 2. Davis CD, Tsuji PA, Milner JA. Selenoproteins and Cancer Prevention. Annual Review of Nutrition 2012; 32:7395. 3.http://ahmetrasimkucukusta.com/2014/01/30/yazilar/ tip-yazilari/besin-destekleri/antioksidanlar-kanseri-ve-olumleri-hizlandiriyor/ 4.http://www.techtimes.com/articles/93831/20151012/ antioxidant-supplements-can-cause-cancer-cells-to-spreadfaster-study.htm 5.Lawenda BD, Kelly KM, Ladas EJ, et al. Should supplemental antioxidant administration be avoided during chemotherapy and radiation therapy? Journal of the National Cancer Institute 2008;100(11):773-783. Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği’nin 2015 yılında yapmış olduğu faaliyetler YÖNETİM KURULLARI 13.01.2015:Yönetim Kurulu toplantısı 10.02.2015:Yönetim Kurulu toplantısı 10.03.2015:Yönetim Kurulu toplantısı 07.04.2015:Yönetim Kurulu toplantısı 12.05.2015:Yönetim Kurulu toplantısı 16.06.2015:Yönetim Kurulu toplantısı 14.08.2015:Yönetim Kurulu toplantısı 08.09.2015:Yönetim Kurulu toplantısı 13.10.2015:Yönetim Kurulu toplantısı 10.11.2015:Yönetim Kurulu toplantısı 15.12.2015:Yönetim Kurulu toplantısı BAKANLIKLAR 12.02.2015:Ankara, UÇES toplantısına katılındı. (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı) 13.02.2015:KİMTEK toplantısına katılındı (Sanayi Bakanlığı) 17.02.2015:Ulaştırma Bakanlığı, ADR bilgilendirme toplantısına katılındı. 18.02.2015:Ulaştırma bakanlığı ADR, Tankerler hakkındaki toplantıya katılındı. 20.02.2015:İSO ve Çevre Bakanlığı ile Kimyasal maddelerin web sayfasına bilgi girişi için toplantı yapıldı. 20.03.2015:Ulaştırma Bakanlığı’nın TOBB Plaza’da düzenlediği ADR seminerlerine katılındı. 25.03.2015:Ankara, Ulaştırma Bakanlığı’nın tehlikeli yüklerin denizyolu ile taşınması hakkındaki proje toplantısına katılındı. 13.05.2015:Bilim, Teknoloji ve Sanayi Bakanı ile toplantı yapıldı. Yeni dönem sanayi strateji açıklaması yapıldı. 20.05.2015:Ankara, Ulaştırma Bakanlığı, ADR Yönlendirme toplantısına katılındı. 21.05.2015:TOBB Plaza’da Ulaştırma Bakanlığı ile ADR hakkında organize edilen toplantıya katılındı. 01.06.2015:AB Bakanlığı ile ADR Projesi değerlendirmesi yapıldı. 12.06.2015:REACH Projesi değerlendirmesi hakkında AB Bakanlığı ile görüşüldü. 17.09.2015:Kocaeli Sanayi Odası ile birlikte Kimya Sanayi toplantısı yapıldı. Sanayi Bakanı ve üst düzey bürokratların katıldığı bu toplantıda öncelikli sorunlar ve öneriler irdelendi. 04.12.2015:TSKB ile toplantı yapıldı. 08.12.2015: Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı-KİMTEK toplantısına katılındı. TOBB TÜRK KİMYA SANAYİ MECLİSİ 21.01.2015:TOBB Kimya Sanayi Meclisi Toplantısı 09.04.2015:TOBB Kimya Sanayi Meclisi Toplantısı 21.04.2015:7. TOBB Ekonomi şurası, Başbakan ve 9 Bakanın katılımı ile yapılan toplantıya katılındı sektör sunumu yapıldı. 15.10.2015:TOBB Kimya Sanayi Meclisi Toplantısı ÜNİVERSİTELER VE DİĞER EĞİTİM KURUMLARI 21.01.2015:Hacettepe Üniversitesi Kimya Mühendisliği hocaları ve öğrencileri ile birlikte toplantı yapıldı. 04.02.2015:İYTE (İzmir İleri teknoloji Enstitüsü)’de Kimya Mühendisliği Fakültesinin öğrencilerine konferans verildi. 13.02.2015:Marmara Üniv. Çevre Müh. Öğrencilerine ENVE 407.1 dersi verildi. 17.02.2015:Ankara, Hacettepe Üniversitesinde ’de kimya sektörü hakkında sunum yapıldı.. 20.02.2015:Marmara Üniv. Çevre Müh. Öğrencilerine ENVE 407.1 dersi verildi. KİMYASAL forum 39 FAALİYETLER TKSD 06.03.2015:Marmara Üniv. Çevre Müh. Öğrencilerine ENVE 407.1 dersi verildi. 13.03.2016:Marmara Üniv. Çevre Müh. Öğrencilerine ENVE 407.1 dersi verildi. 20.03.2015:Marmara Üniv. Çevre Müh. Öğrencilerine ENVE 407.1 dersi verildi. 27.03.2015:Marmara Üniv. Çevre Müh. Öğrencilerine ENVE 407.1 dersi verildi. 03.04.2015:Marmara Üniv. Çevre Müh. Öğrencilerine ENVE 407.1 dersi verildi. 10.04.2015:Marmara Üniv. Çevre Müh. Öğrencilerine ENVE 407.1 dersi verildi. 17.04.2015:Marmara Üniv. Çevre Müh. Öğrencilerine ENVE 407.1 dersi verildi 20.04.2015:İTÜ, Kimya-Metalurji Üniv. Seminer verildi. 08.05.2015:Marmara Üniv., Çevre Mühendisliği öğrencilerine teknik gezi düzenlendi 15.05.2015:Marmara Üniv. Çevre Müh. Öğrencilerine ENVE 407.1 dersi verildi. 22.05.2015:Marmara Üniv. Çevre Müh. Öğrencilerine ENVE 407.1 dersi verildi. 29.05.2015:Marmara Üniv., Çevre Mühendisliği Bölümü Final Sınavı yapıldı. 02.07.2015:İkitelli Organize Sanayi Bölgesindeki Meslek Lisesi ziyaret edildi 25.08.2015:Çanakkale Üniversitesinde Timur ERK ve Erkan BAYKUT panelist olarak konferans verdiler 14.10.2015:Yıldız Teknik Üniversitesinde son sınıf öğrencileriyle kimya seminer yapıldı. 04.11.2015:Bahçeşehir Üniversitesinde kimya sanayi semineri yapıldı. 24.11.2015:Marmara Üniversitesi, Çevre Bölümü arama konferansına katılındı Ar&GE 14.05.2015:TÜBİTAK-MAM’a gidilerek hazırlanan projeler hakkında görüşüldü. 05.06.2015:Ankara, Hacettepe Üniv. Proje yarışması toplantısına katılındı. 08.07.2013:Hacettepe Üniv. katma değeri yüksek kimyasalların projesi için ödül törenine katılındı. 26.11.2013:TUBİTAK-MAM kimya endüstrisi ile ortak toplantı yapıldı. 07-10.12.2015 21-24.12.2015 26-29.12.2015 ÜÇLÜ SORUMLULUK VE ÇEVRE İHTİSAS GRUBU 06.02.2015:Çevre İhtisas Grubu Toplantısı 04.03.2015:Likit Kimya’ya Üçlü Sorumluluk ziyareti yapıldı. 07.04.2015:Pharmavision’a Üçlü Sorumluluk ziyareti yapıldı. 10.04.2015:Çevre İhtisas Grubu Toplantısı 11-12.05.2015:İzmir, Altan Kansai, Viking Kimya ve Çukurova’ya Üçlü Sorumluluk ziyareti yapıldı. 03.06.2015:Deren Kimya Üçlü Sorumluluk ziyareti yapıldı. 05.06.2015:Çevre İhtisas Grubu Toplantısı 26.06.2015:Eczacıbaşı Girişim Pazarlama firmasına Üçlü Sorumluluk ziyareti yapıldı. 10.07.2015:Çevre İhtisas Grubu Toplantısı 19.11.2105:Mevzuat ve Çevre İhtisas Grubu Toplantısı yapıldı. TİM, İKMİB ve KSP 20.01.2015:İKMİB’in düzenlediği Federasyon kurma toplantısına katılındı. 21-22 Şubat 2015:İKMİB, Eğitim Şurasına katılındı. 22.05.2015:İKMİB’de ADR Semineri verildi. 18.06.2015:İKMİB’de AT Kearney ile master plan toplantısı yapıldı. 24.06.2015:Kimya Sanayi Federasyonu için Tüzük çalışması yapıldı. 29.07.2015:Kimya Sektör Platformu toplantısına kartılındı. 03.04.12.2015:İnovasyon haftasına katılındı 16.12.2015:AT-Kearney-2023 ihracat raporu kapanış toplantısına katılındı. 25.12.2015:Başbakan ile TİM inovasyon toplantısına katılındı. SEDEFED, TÜRKONFED, TUSİAD 13.04.2015:Çevre İhtisas Grubu Toplantısı 23.05.2015:TURKONFED Genel Kuruluna katılındı. DİĞER SEMİNER VE TOPLANTILAR SEDEFED Y. Kuruluna katılındı. KÜMELENME - CHEMPORT 14.01.2015:TTIP Anlaşması ile ilgili HAZAR 01.04.2015:AT Kearney şirketi ile “kimya saEnstitüsünün düzenlediği toplantıya katılındı. nayi master planı” toplantısına katılındı 14-16 Ocak:Proses Güvenliği Sempozyumuna katılarak açış konuşması yapıldı. GÜVENLİK BİLGİ FORMU EĞİTİMLERİ 20.01.2015:AT Kearney Danışmanlık Şirke(Tarihlere Göre) tinin düzenlediği Ekonomik Trendler toplan26-29.01.2015 13-14.05.2015 tısına katılındı.. 16-19.02.2015 25-28.05.2015 06.01.2015:Dünya Bankası/TÜSİAD ortak 01-05.03.2015 08-11.06.2015 yapılan “Küresel Ekonomik Beklentiler” top16-19.03.2015 27-30.07.2015 lantısına katılındı. 23-27.03.2015 24-27.08.2015 25.02.2015:Hazar Strateji Enstitüsü toplan30.03.201514-17.09.2015 tısına katılındı. 02.04.2015 03-08.10.2015 06.03.2015:G20-B20 Yolsuzlukla Mücadele 13-16.04.2015(*) 03.06.11.2015 Toplantısına katılındı 04-7.05.2015 23-26.11.2015 09.04.2015:İSO’da Kimya Sanayi Paneli’ne katılındı (/) “Patlamadan Korunma Dokümanı” 40 KİMYASAL forum 27.04.2015:Başbakan Yardımcısı Sn. Ali Babacan ile B 20 toplantısına katılındı. 08.05.2015:GOSB‘da Yeni Yönetmelikler hakkında seminer verildi. 09.05.2015:İKV 50.Yılı toplantısına katılındı. 21.05.2015:III. Tehlikeli Kimyasallar Sempozyumuna katılındı ve bildiri sunuldu. 01.06.2015:CESIO 10.cu Kongresine katılındı ve Sn. Erk bir açış konuşması yaptı. 21.08.2015:Kore Ticaret Merkezinde Türk Kimya Sanayi hakkında sunum yapıldı. 02.09.2015:B20 – Ankara uluslar arası toplantısına Timur ERK katıldı 1-3.10.2015:Kocaeli-ATEX sempozyumuna katılındı, bildiri sunuldu ve panele katılındı 07-10.10.2015:Brüksel, CEFIC Genel Kuruluna ve AFEM toplantısına katılındı. 22-24.10.2015:Destekçisi olduğumuz 2. Proses Güvenliği sempozyumuna katılındı ve sunumlar yapıldı. 26.11.2015:İnşaat Malzemeleri San. Derneği-İMSAD Ekonomi zirvesi toplantısına katılındı. 03.12.2015:TÜYAP’taki Plastik Fuarı açılışına katılındı. ÜYE ve SEKTÖR TEMSİLCİSİ ZİYARETLERİ 30.01.2015:MG Gülçiçek firması ziyaret edildi. 25.02.2015:MG Gülçiçek firması ziyaret edildi. 27.03.2015:MG Gülçiçek firması ziyaret edildi. 04.05.2015:BASF’nin 150.ci yıldönümüne katılındı 05.06.2015:MG Gülçiçek firması ziyaret edildi 05.08.2015:OYNURDEN Kimya San. A.Ş. ziyaret edildi. 20.08.2016:MG Gülçiçek firması ziyaret edildi. 02.09.2015:OYNURDEN Kimya San. A.Ş. ziyaret edildi. 16.10.2015:Mobil A.Ş. ziyaret edildi. 21.10.2015:MG Gülçiçek firması ziyaret edildi. 27.10.2015:OYNURDEN Kimya San. A.Ş. ziyaret edildi. 20.11.2015:MG Gülçiçek ziyaret edildi 27.11.2015:MG Gülçiçek ziyaret edildi 27.11.2015:Mobil A.Ş. ziyaret edildi. 30.11.2015:OYNURDEN Kimya San. A.Ş. ziyaret edildi 11.12.2015:Mobil A.Ş. ziyaret edildi. 18.12.2015:MG Gülçiçek ziyaret edildi BASIN, YAYIN VE SEKTÖRÜ TANITIM FAALİYETLERİ 24.01.2015:TV 24 kanalının “TTIP Anlaşması ve Kimya sanayine Etkileri” yayınına çıkıldı. 30.04.2015:İSO Dergisi ile röportaj yapıldı. 02.09.2015:CNN Emin ÇAPA ile Türk Kimya Sanayi hakkında röpörtaj 15.10.2015:Kontrol dergisi ile kimya sanayi röportajı yapıldı. 23.11.2015:Dünya gazetesi ile röportaj 23.12.2015:CNN Türk ile 6 dakikası yayınlanan röportaj (konu: ham petrol fiyatları ve ekonomiye yansıması)