Ütopya yürümeye yarar - ipc
Transkript
Ütopya yürümeye yarar - ipc
SAYFA 02 SIYAH MAVI KIRMIZI SARI Kutup martısı Rize’de görüldü 2 TÜRKİYE’de ilk kez görülerek kayda alındığı 1874 yılından itibaren kuş gözlemcilerinin fotoğraflamak için peşinde olduğu ’Kutup martısı’ Rize sahilinde görüldü. Türkiye’de fotoğraflanan 475’inci kuş türü olarak kayda geçen kutup martısını fotoğraflamak isteyen kuş gözlemcileri Türkiye’nin dört bir yanından Rize’ye akın etmeye başladı. 16 Aralık 2014 www.birgun.net Harun Tekin haruntekin@morveotesi.com Paralelli Pictures Ş u anda güç sahibi olanlar, ya da sonsuza dek gücün sahibi olacağını sananlar, bir süredir “paralel” lafını çok seviyorlar. “Değerlerimiz, ecdadımız, hassasiyetlerimiz, kırmızı çizgilerimiz, üst akıl, milletimiz”, ama illa da paralel yapı. En son operasyon sayesinde yine hiç duymadıysak onlarca kez bu kelimeyi duyduk. Hatırlarsanız bunun yanından bile geçemeyen ufak bir üne “teğet” sahip olmuştu bir ara, ama hipotenüs, çap ve benzerleriyle beraber o da şu an hasetten yanıyordur tahminen. “Paralel” kelimesiyle kastedilenin ne olduğu malum, bu algının hakikatte neye denk düştüğünü ise son operasyondaki kusursuz tavrıyla yine hepimizi kendisine hayran bırakan Ahmet Şık’ın çıkmak üzere olan kitabının adından okumak mümkün: “Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda”. Bundan bir sene öncesine, yani şu anda kimsenin hatırlamaması için uğraşılan 17 Aralık soruşturmasından bir gün öncesine kadar, bir pazar sabahı Samanyolu televizyonu ve Zaman gazetesine terörle mücadele ekiplerince baskın düzenleneceğini yazmak, düşünmek, öngörmek delilik alameti sayılırdı. Ama şimdi operasyonun ayrıntılarından öğreniyoruz ki, sadece bazı gazeteciler değil, bir dizi ekibinde çalışan 3 kişi bile aynı soruşturma kapsamında gözaltına alınabilmiş. Demokrasilerde idareciler her istediklerini yapamaz, söyleyemezler. Yapamazlar, çünkü özgürlükleri hukukla (ve teamüllerle!) sınırlanmıştır. Söyleyemezler, çünkü seçmen kitlesiyle, kendine oy veren vermeyen yurttaşlarıyla papaz olmak istemezler. Çoğunluk isterse her şeyin yapılabildiği bir rejim değildir demokrasi. Bu önermelere katılırsanız burada bir demokrasiden neden söz edemeyeceğimizi de kabul edersiniz sanırım: İktidarı elinde tutanların kendilerine oy vermeyenlerin duygu durumunu, yaşama sevincini, verimliliğini, gelecek kaygısını umursamadığı, onları neredeyse yok saydığı bir rejime demokrasi denmez. Ve evet, mahkeme kararlarının heyet tarafından açıklanmadan birkaç dakika önce Samanyolu TV’de altyazı olarak geçtiği bir durumun da demokrasiyle alakası yoktu, ama kilit soru şu: Şimdi yeri göğü paralel diye inletenler o sırada ne yapıyordu? O mahkemelerin işleyişindeki çağdışılığa, o sırada kurulan mahalle baskısına, bazı muhafazakâr mecraların eli rahatlasın diye değiştirilen reyting sistemine bakışları neydi? O paralel o güce CHP ya da MHP iktidarında mı kavuştu? Soruları artırmak mümkün: Şimdi paralel diye baskın yiyenlerle daha önce hangi konuda anlaşamıyordunuz? Gezi’de kimin yanındalardı? Türkçe Olimpiyatları’nı kim düzenliyordu? 16 Haziran 2013 tarihinde olimpiyatların kapanış töreninde konuşan devlet büyüğümüz kimdir? Ahmet’le Nedim tutuklanınca “Bazı kitaplar bombadan tehlikelidir” diyenlerin paralellere katkısı ne düzeyde olmuştur? TRT son operasyonu #EdenBulur başlığıyla verip izleyicilerinden yorumlarını bu etiketle paylaşmalarını istemiş. Karma felsefesinin bizim “değerlerimize”, “fıtratımıza”, “hassasiyetlerimize” ne kadar uygun olduğunu 1 milyon liralık ödülün sahibi değerli Diyanet İşleri Başkanı’mız açıklayabilir, ben açıklayamam. Ama edenin bulduğu hakikaten doğruysa film yeni başlıyor demektir, çünkü aslında geçen sene bu zamanlara kadar ne yaptıysanız beraber yaptınız. İklim mücadelesinde ufuk çizgisi neye yarar? BM İklim Değişikliği Konferansı sona erdi. Heyetler seneye kabul edilmesi öngörülen taslak bir anlaşmada uzlaştı. Fakat bu metin yalnızca eski ezberleri tekrarlıyor Ütopya yürümeye yarar COP20 sona ererken, bir kez daha hatırlıyoruz ki iklim adaleti mücadelesi bütün ezilenlerin yan yana geleceği büyük bir mücadele. Eğer Lima’dan yola çıkan bu uzun yürüyüş bir ufka varacaksa ancak Soma, Ermenek ve Yatağan’daki işçilerin, Yırca köylülerinin koluna, Karadeniz’de HES, Karabiga, Aliağa ve Yalova gibi pek çok yerde termik karşıtı mücadele veren halkın, Caferağa’da müşte- Yoğun Gündem Yeni Türkiye’de yalnış yok İstanbul’un kaybolan evlerinin izinde n İstanbul’un ve “Türk evi” olarak tanım- lanan ev tipinin anlatıldığı, yazarı Prof. Dr. Reha Günay’ın son 50 yıl içinde çektiği fotoğraflarla zenginleşen İstanbul’un Kaybolan Ahşap Konutları kitabı Yem Yayın tarafından yayımlandı. Geleneğin örneklerini fotoğraflarla ortaya koyan kitap eski kent ve konut dokusunu gelecek kuşaklara aktarmayı hedefliyor. Kİtapta 200’ü aşkın siyah-beyaz fotoğraf İstanbul konutunun izini sürüyor. reklerine el koyulan gençlerin koluna girdiği bir yoldan geçecek. Bu yüzden de Eduardo Galeano’nun hatırlattığı gibi ütopyalarımızı ufka yerleştirerek ilerleyecek, neden mi? Çünkü “Biz iki adım yaklaşıyoruz, o iki adım uzaklaşıyor. On adım yürüyoruz, ufuk da on adım öteye koşuyor. Ne kadar yürürsek yürüyelim, ona -belki de- asla ulaşamayacağız. Peki ütopyalar neye yarar? İşte buna: Yürümeye.” n TRT için yeni heşteg önerilerim var. Hazır TRT #EdenBulur heştegini kullanmaya başlamışken, gelin TRT’nin yapabileceği yeni sosyal medya ve program hamleleri önerilerine bir göz atalım... n Mesela TRT, bandrolleri hatırlatmak amaçlı #bandrolübandırıyoruz gibi bir heşteg açabilir. #EdenBulur’un etkisini artırmak için mesela #NasılPaketledik gibi bir heştege ya da #BütçemizleEzeriz gibi daha bilinçaltı mesajlar verebilen bir yaklaşıma yönelebilir. Daha da kucaklayıcı bir dil kullanmak isterse #MilliiradeHareketYapanHareketinKralınıGörür gibi, “Hareket” hareketine de şık bir hareketle cevap verebilir. Sonuçta TRT’nin yıllık B irleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 20. Taraflar Konferansı'nda (COP 20), çerçeve metin üzerinde uzlaşmaya varıldı. Metin, her ülkenin iklim değişikliğiyle mücadelede atacağı adımları belirliyor. Gelecek yıl Paris'teki İklim Zirvesi'nde onaya sunulacak ve 2020’de Kyoto Anlaşması’nın yerini alacak. Lima’da pazar günü 4 sayfalık bir uzlaşma metniyle sona eren iklim zirvesi COP20'den gelen haberlerin dünya için pek de parlak olduğu söylenemez. Müzakerelere başkanlık eden Peru Çevre Bakanı Manuel Pulgar-Vidal’in görüşmelerin raydan çıkması ihtimaline karşı özellikle taviz vermeyi teşvik ederek desteklediği bu metinle seneye Paris’ten hukuken bağlayıcı ve etkili bir iklim bütçesini bir kenara koyalım, bir de BBC’nin bütçesine bakalım. Sonra da iki kanalda yayınlanan belgesellere ve programlara bakalım. Bence TRT tüm programlarında aslında dekorda çok fazla altın varak kullandığı için bu derece kaliteli işler yapıyor. Mega Amir’in de dediği gibi kalitenin bir bedeli olmalı. Mesela VIP tavaf hizmeti. Bazılarının daha ayrıcalıklı bir inanç deneyimi yaşaması için düşünülmüş büyük bir kolaylık değil mi? Sonuçta her şeyin VİP’i var, inancın neden olmasın? Böyle olmasa Vatikan’daki psikoposlar borsada spekülasyon yaptıkları için paketlenmezdi. Sonuçta adamlar kalitenin farkını yaşayabilmek için para kazanmak zorunda. Ayrıca da ağlamayana meme yok. Ha meme zaten TRT’de yoktu. Artık hiçbir yerde de yok çok şükür. Yahu ne memesi? Pikasso’nun bile kadın heykelini mozaikleyen, Adile Naşitli hamam sahnesinde hallenen, kadının omuzu göründü diye reklamı fotoşoplayan o güzel insanlar hep en doğru yerlerde en doğru işleri yapıyorlar. n Yeni Türkiye’de yalnış yok. Eğer varsa siz yanlışsınız. anlaşması çıkarabileceği ise hâlâ muamma. Yeni bir şey yok Geçen sene iklim müzakereleri sırasında ülkesindeki Haiyan Tayfunu’na dikkat çeken, fakat bu sene ABD’nin yakın bir müttefiki olan Filipinler’in resmi delegasyonundan çıkarılan başmüzakereci Yeb Saño’nun Twitter’dan yazdıklarına bakılırsa, cuma gece geç saatlerde internete düşen “4 sayfalık bu anlaşma metni yeni hiçbir şey içermiyor ve yalnızca eski ezberleri tekrarlıyor.” Çözüm sokakta Yıllardır doğa talanına, yerli halkların ve emeğin sömürüsüne karşı mücadele veren gruplar ise 10 Aralık'ta gerçekleşen kitlesel yürüyüşte COP20'nin yapamadığını başardı: Müzakerelerde eksik kalan gündem ‘adalet’ ve ‘eşitlik’ için yapılması gerekenleri dile getirdi. Halkların Alternatif Zirvesi çerçevesinde düzenlenen bu yürüyüş, farklı siyaset- lerden insanların, toplumsal hareketin, gençlerin, kadınların, işçi ve çiftçilerin sesi oldu. İçi-dışı rengarenk 15 binden fazla insanın iklim krizinin sorumlusunun kapitalizm olduğunu hep bir ağızdan dile getirdiği bu yürüyüş sonunda resmi müzakerelerin yalnızca gezegene uzatmaları oynatmaya çalıştığı, maçı kazandıracak hamlenin siyasi-ekonomik güç odakları yüzünden o konforlu salonlardan gelemeyeceği (bir kez daha!) açıklık kazandı. Mücadele sürecek Lima’daki yürüyüş San Martin Meydanı'na vardığında Kuzey Amerika yerli halklarının temsilcileri, ''Bugün iklim krizini yaratanlar ile 20 milyon Kuzey Amerika yerlisini katledenler aynı kişilerdir; bunu unutmayalım'' diyerek kapitalizmin öncülleri eşitsiz coğrafi gelişmenin eşitsiz ekolojik kaynak transferine yol açtığına dikkat çektiler. Görüşmelerden her ne kadar gelecek yıl Paris'te onaylanacak şekliyle elle tutulur bir sonuç çıkmasa da Halkların Zirvesi'ne katılanlar, seneye Paris'te buluşana kadar ulusal ve ulusaşırı ölçekte mücadele birliği kararı aldı. Ethemcan Turhan (Mercator-IPC araştırmacısı, Sabancı Üniversitesi) Cemre Kutluay (Bağımsız araştırmacı) Lara Aysal (Bağımsız araştırmacı/ oyuncu) n Bizde zaten yanlış olmaz. Bakın mesela neyimiz yanlış? Birdenbire söyleyemediniz değil mi? Mesela hırsız mı diyecektiniz? İftira, yalan, diyemezsiniz. Zaten bizim hırsız olup olmadığımız haberini bile okuyamazsınız. Ama mesela o değil. Mesela sen şimdi “hırsız” diye bana iftira atıyorsun ama diyaneti bağladık, “Yolsuzluk yapmak” hakkında açıklama yaptırırım gerekirse, onlar da der ki “Yolsuzluk aslında hırsızlık sayılmaz”… İsterse demesin. Benden doğru mu bilecek yani iki üç adam? n Dünya 5’ten büyüktür ama o 5 ülke gibi güçlü ülke olmaya çalışmak için hiçbir şey yapmamamız da bizim asaletimizdendir. Asil bir yanlışlık yaşıyoruz. Yalnızız dostlarım. Bak, o 5 ülke dünyadaki ekonominin ne kadarını sırtlıyor, bir gün de “Gelin gençler Türkiye’de bir teknoloji geliştirelim, Ar-Ge bütçe- leri ayıralım okullara, şirketlere, bir şeyler üretelim demedik. Biz kaliteli ara eleman yetiştirmek istiyoruz. Dindar olsun da ne olursa olsun temelli bir eğitim şart. Çünkü çocuk büyüyor, kafası çalışmaya başlıyor bi noktada, o zaman da kafa karışıyor. Okudukça bazı şeyleri düşünmeye, sorgulamaya başlıyor. Mesela, “Ya bu adamın evinde koliyle para bulunmuş, hem de sadece bankalarda bulunan 500 yuroluk banknotlar halinde, ne iş?” diyebilir. O yüzden ilk baştan suyunu ilacını iyi vereceksin çocukların. En az 3 çocuk demiştim, şimdi ekonomi biraz daha sıkıştı, o yüzden en az 5 çocuk. Kadınlarımız da kadınlıklarını yaşasınlar biraz, değil mi? n Diyorlar ki polis gözaltına alırken vatandaşın ağzına kanca yapmış. Kesinlikle yalan. Fotoğrafları ben de gördüm, orada memur bey vatandaşın implantlık bir durumu var mı yok mu ona bakıyor. Ağız sağlığı önemli. Ben sigara içmiyorum, sen de içmeyeceksin. Cezai müeyyidesi var! Güneş hâlâ bedava, gölgesi parayla. (Baş kısımını ben yazdım, devamı Tivitır’dan @nakah_z’den geldi. Koletif zekâ, zekâların en güzeli. Yapay zekâlar da bu sistemi kullanıyor)