İndir
Transkript
İndir
Kırım Savaşı'ndan Sonra Osmanlılar Tarafından Çerkeslerin Rumeli'ne İskânı Marc Pinson Kırım Savaşı'nın Osmanlı Bulgaristan'ındaki bölgeler için önemi sadece Kara Deniz'in batısındaki gelişmelerde değil, aynı zamanda savaşın sonunun Kafkasya'daki Rus politikasının dönüm noktasını belirlemesi gerçeğinde de yatar. Kafkasya'daki dağlıların Osmanlılar ile potansiyel ve gerçek işbirliği, Rus hükümetinin bu bölgeyi ele geçirmek için 1856'dan sonra çabalarını yoğunlaştırmasının en önemli itici gücüdür. Kırım Savaşı sonrası işgal çabalarının, savaş öncesi dönemden tek farkı bu amaçlarını gerçekleştirmek için Rusların daha fazla kaynak ayırmaları değildir. Bu iki dönem aynı zamanda askeri harekâtın stratejisinde de farklılık göstermektedir. Savaş öncesi dönemde direniş merkezlerinin imha edilmesi yönündeki askeri strateji, savaş sonrası dönemde askeri birliklerin sistemli olarak ilerlemesi, [işgal edilen] bölgelerden yerli halkın çıkarılması ve sonra kolonistlerin yerleştirilmesiyle güvenlik altına alınması şekline, yanı yerli halkın dağlık bölgelerinden sürgün edilmesi yöntemine dönüştürüldü. Bu yeni stratejinin doğu-Kafkasya'daki direnişin lideri Şamil'in 1859'da yenilmesinde gösterdiği başarıdan sonra, Rusların aynı stratejiyi 1860'dan sonra batıKafkasya'da da uygulamaları doğaldı. Ruslara henüz boyun eğmeyen bölgelerde dağlılar artan sayılarda Osmanlı İmparatorluğu'na göç ederken, işgal edilmiş bölgelerdeki dağlı halkların bazıları Rusya'nın iç bölgelerine veya Osmanlı İmparatorluğu'na göç etmek arasında bir tercihe zorlandı. 1864 Mayıs'ında batı Kafkasya'daki askeri harekâtlar sona erdi ve iki yıldan daha az bir zaman içinde daha büyük ölçüde göç gerçekleşti.(1) Böylece Osmanlılar 1850'lerin sonlarında az, 1860'ların başlarında ise çok yoğun bir şekilde gelen göçmenlerle karşılaştı. Osmanlılar bu dönemde Rus İmparatorluğu'ndan gelen Müslüman göçmenlerin yerleştirilmesinde önemli deneyim sahibiydi (Kırım'dan çekilirken ordu ile birlikte gelen az sayıda Kırım Tatarı ve 1860–1861 döneminde Tauridian bölgesinden Osmanlı İmparatorluğu'na gelen çok sayıda Tatar(2)). Osmanlıların 1860'larda Çerkeslerin önemli ölçüdeki göçleriyle karşılaştığında, Tatar ve Kafkas göçlerinden oldukça deneyimi olmasına karşın, her şeye rağmen bu yerleşimin etkileri veya bu işlemi daha az yoksulluk ve karmaşa içinde yürütme yöntemleri üzerine pek düşünmediği görülmektedir. (Osmanlı hükümetinde, kayıtları mevcut olmayan tartışmalar yapılmış olabilir; fakat her göçün aynı biçimde karmaşaya yol açması ve daha önceki göçlerde alınanlar dışında etkin tedbirler alınmaması, sürekli politika değerlendirmelerinin yapıldığına şüphe götürür.) 1860'larda Çerkeslerin kitlesel olarak yerleştirilmesi kararını Osmanlıların (sonuçlarını göz önüne almaksızın) oldukça kısa bir zaman içinde almış olduğu görülmektedir. Mevcut sayılara göre kitlesel sürgün [exodus] 1863'de başlamadan önce 100.000'den az, 1863-1866'da da 150.000'den fazla dağlı Osmanlı İmparatorluğu'na göç etti. Önceki göçler Rumeli için herhangi bir sorun yaratmadı, çünkü hem sayı azdı, hem de göç edenlerin çoğu Anadolu'ya gitmiş ve göç beş yıldan fazla bir zaman dilimine yayılmıştı.(3) 1860'lardaki göç ise, dağlıların gemilere binmesinden itibaren bütün sürecin kötü yönetilmesiyle, son derece tahripkâr sonuçlara yol açtı. 1 1864-1866'da göçmenlerin taşınması o kadar büyük bir operasyondu ki hem Osmanlı hem de Rus hükümetleri buna katılmak zorundaydı. (Bu operasyona İngiltere bile karıştı. Örneğin en önemli limanlardan biri olan Kerç'te, Osmanlıların konsolosu olmadığı için İngiliz konsolosu Osmanlıların yerine bu işlere bakıyordu.) 1864 Ekim başlarında bir Rus kaynak (286.718'i Rus ve 21.350'si Osmanlı gemileriyle) 308.068 dağlının bu göç dalgasında gittiğini belirtmektedir. Bunlardan 61.395'inin ulaşım masrafları kısmen Ruslar tarafından karşılanmıştır. (Aynı kaynağa göre daha önce de yaklaşık 60.000 kişi [ülkesini] terk etmişti; böylece 1864 Ekim'inde göç edenlerin sayısı yaklaşık 400.000'di ve göçler daha devam ediyordu.) Gemi ihtiyacını karşılamak için iki devlet (Paris Antlaşması kurallarına uymak için) silahları sökülmüş savaş gemilerinin de kullanılmasında anlaştılar. İki devlet de pek çok buharlı ve yelkenli gemi kiraladılar. Denize dayanıklı olmayan ve aşırı yüklü kullanılan yelkenli gemilerin kullanımına 1864 Kasım'ındaki bir faciadan sonra son verildi.(4) Göçmenlerin çoğunluğunun ilk önce doğu Anadolu'daki limanlara, özellikle Trabzon ve Samsun'a indirildikleri görülmektedir. Savaşın vahşeti ve sağlıksız deniz yolculuğuyla güçten düşmüş mülteciler yetersiz gıda yardımı aldılar ve yoksulluk ve sıkışıklık içinde yaşadılar. Tifüs ve çiçek salgını oldu; bu limanlarda 1864 bahar ve yaz aylarında günde 200'den fazla insanın öldüğü tahmin edilmektedir. Sadece Trabzon'da, eksik bir ölüm sayısı 53.000'e ulaşmaktadır. (5) O dönemde yaşamış bir gözlemcinin tahminine göre bütün göç süreci boyunca ölüm oranı %50'dir.(6) Kısmen yığılmayı önlemek, kısmen de dağlıların kamu düzenine önemli ölçüde tehlikeye düşüren bölgedeki yoğunluğunu azaltmak için Osmanlı hükümeti dağlıların bir kısmını, sonraları daha kuzeye ve batıya dağıtmak amacıyla, bu limanlardan iç bölgelere veya İstanbul'a gönderdi. (7) İstanbul ne göçmenlerin sınırsız ikametini sağlayacak imkânlara sahipti, ne de mevcut imkanları aşırı zorlamadan göçmenleri iskân edilecekleri yerlere derhal gönderebilecek konumdaydı. 1864 Temmuz'unda merkezi yönetim Trabzon valisine daha fazla göçmeni İstanbul'a göndermemesini emrini gönderdi, fakat vali dağlıları daha fazla tutamayacağını ve vilayetin mali kaynaklarının tükendiğini söyledi. Bunun üzerine hemen pek çok gemi gönderilerek binlerce göçmen diğer bölgelere taşındı.(8) Bir İstanbul gazetesinden buradaki yığılma hakkında fikir edinilebilir. Bu gazete sadece Eylül ortasından Ekim ortasına kadar başkente 14.000'den fazla Çerkesin geldiğini yazmıştır. (9) Bulgaristan'a gönderilen Çerkesler önce Köstence veya Varna'ya çıktılar. Bazıları bu limanlara doğrudan Kafkasya'dan getirildi; bazıları da önce başka limanlara getirilmişti. (10) 1864 yazı başlarında Osmanlı hükümeti Köstence'yi bu bölgeye gönderilenler için "merkezi liman" ("lieu de reunion") olarak tanımlamıştı.(11) Köstence'ye çıkışı kolaylaştırmak için oradaki demiryolu şirketi ek iskeleler inşa etti.(12) Merkezi liman düşüncesi idari işlemleri basitleştirecek bir öneri olmasına rağmen, göçmenleri karşılamak için Osmanlıların mevcut hazırlık düzeyinde sonuç aşırı yığılma oldu. Haziran ortasında Köstence'de 35.000'den fazla Çerkes vardı ve çiçek hastalığı yaygındı. (13) Varna'daki koşullar daha iyi değildi. 1863'ün sonlarında Türkler göçmenleri ilk önce candan bir şekilde karşıladılar, fakat sıra hastaların ve ölülerin boşaltılmasına gelince hastalık yayılmasından korktular ve ilk sıcaklıkları geçmeye başladı. Daha fazla göçmen istemediklerini söylediler. Bu eğilim bir kaç yıl önce Tatarların gelişinin hatırlanmasıyla daha da arttı.(14) Bir gözlemci yoksulluk içinde, ateşten, çiçek hastalığından ve kanlı basurdan perişan olmuş 80.000 Çerkesin Varna'ya geldiğini 2 söylemektedir. Bu göçmenlerin hemen hemen hiç erzakı yoktu; ilacı olmayan sadece bir doktor vardı. Rüşvet ile kolaylıkla geçilebilen etkisiz bir karantina vardı. Pisliğin, [cesspool] ve [disinfectant'ların atılması için sıhhi tedbirler alınmamıştı. Plajlar ceset ile kaplıydı. Türkler ilk önce cesetlerin toplanmasıyla çok uğraştılar fakat daha sonra mahkûmlar cesetlerin gömülmesi veya denize atılması için kullanıldı. Tatar göçmenlerin çoğu Türkçe bilmesine rağmen bir gözlemcinin tahminlerine göre, yeni [Çerkes] göçmenlerin sadece 200'de biri Türkçe biliyordu. Güneşin batmasından önce polis göçmenleri kasabadan kovalar, onlar da ertesi sabah dilenmek ve artık kırıntılar için mücadele etmeye tekrar dönerlerdi. Belli bir zaman geçtikten sonra yeteri kadar ekmek bulunur oldu. Zamanla göçmenlerin bir kısmı yakın köylere gönderildi. Köylüler onlar için ev yapmak, araba, saban ve tohumluk mısır temin etmek zorundaydı.(15) Daha önceki Tatar göçlerinde olduğu gibi Osmanlı hükümeti Çerkesleri Kara Deniz kıyısından daha iç bölgelerdeki ikinci yerleşim merkezlerine gönderdi: Varna ve Köstence'de Danub limanlarına ve Sümen'e, Burgaz'dan Sümen ve Edirne'ye.(16) Tatarların gelişinden sonra Köstence-Çerna Voda demiryolu tamamlandığı için, bu yol göçmenleri Köstence'den Çerna Voda'ya taşımakta kullanıldı. Çerna Voda'dan Danub Şirketi'ne bağlı buharlı gemi ve mavnalarla göçmenler nehir boyunca daha uzaklara taşındı. Köstence'de (muhtemelen Çerna Voda demiryolu şirketinde çalışan bir görevli olan) Barkley isimli bir şahsın 1864 Mayıs'ında gönderdiği bir telgrafta Köstence ve Çerna Voda'da 20.000 göçmenin Danub'a gitmek için gemi bekledikleri yazılmıştır. Barkley Fuat Paşa'ya Galatı'dan 40 mavna ve buharlı geminin gönderilmesi için emir vermesini istemiştir. "Bu yapılmazsa ülke için büyük bir talihsizlik kaçınılmazdır." Barkley bölgede tren hizmetlerinin uygun çalıştığını, fakat gemilerin düzgün çalışmaması halinde bunun yeterli olamayacağını iddia etmektedir. Fuat Paşa'dan, tren seferlerindeki ve Danub yolculuğundaki gecikmeyi kapayacak gemi seferlerinin düzenlenmesi için gerekli kredinin tahsis edilmesini istemiştir. (17) Sonunda Danub'un yukarılarına ulaşım için gerekli fonlar sağlanmıştır: Haziran sonlarında göçmenler Çerna Voda'dan Lom'a taşınıyordu. Buradan da 6.000 göçmen Niş'e gönderilecekti.(18) Göçmenlerin gönderildiği diğer iç merkezler Vidin, Silistre ve Svistov'du.(19) Çerkeslerin Rumeli'ne iskânındaki gelişmelerin anlaşılabilmesi için ne kadar insanın iskân edildiğinin bilinmesi gereklidir. Fakat iskân edilenlerin sayısı göçmenlerin sayısından, yüksek ölüm oranı ve Anadolu'ya göç nedenlerinden dolayı çok daha düşüktür. Rumeli'ye göç ile ilgili mevcut sayılar şöyledir: Temmuz 1864'e kadar bütün Rumeli 1864 bütün Rumeli 1864 Sırbistan ve Bulgaristan arasına ve Danub boyunca yerleştirilenler (Danub limanlarına varanlar) 40.000 aile(20) 70.000 aile 150.000–200.000 kişi(21) Göçmenlerin Rumeli vilayetlerinde dağılımıyla ilgili resmi Osmanlı verileri pek çok kaynakta aşağıdaki şekilde tespit edilmiştir. 3 Edirne Silistre ve Vidin Niş ve Sofya Svistov, Nikopol Ruse ve Dobruca (Kosova Bölgesi ve Pristina 6.000 aile 13.000 aile 12.000 aile 10.000 aile 42.000 aile)(22) Bu verilere göre Bulgar vilayetlerine 1860'ların ilk yarısında 40.000'den fazla aile (250.000'e yakın insan) göç etmiştir. (Bu veriler özellikle büyük ölçüde göç almış iki ayrı bölgeye ilişkin toplam Tatar ve Çerkes göçmenlerin sayısını veren bir kaynak tarafından da desteklenmektedir: Vidin ve Niş paşalıklarına 1864 Temmuz'una kadar 50.000 Tatar ve Çerkes aile göç etti. Dobruca'nın 1867'de 179.000 olan nüfusunun 124.000'i Tatar ve Çerkes göçmenlerden oluşuyordu (58.000'i bozkırlarda, 44.000'i Tulca, Köstence, Macin ve Sulina kasabalarında, 22.000'i de Mecidiye'de). (23) 250.000'den fazla insanın göçünün etkisine kanıt olarak bu insanların 3.500.000-4.000.000'luk bir nüfusun arasına yerleştirilmesi gerçeği gösterilebilir.(24) Osmanlıların dağlıları önceki nüfus arasına eşit dağıtmayıp (aşağıda görüleceği gibi) belirli bir plana uygun olarak bazı bölgelerde yoğunlaştırması, göçmenlerin çok kısa bir zaman içinde gelmesi ve göçün 150.000-200.000 Tatar göçmeninin gelmesinden hemen sonra olması sonucu oluşan zor koşullar iskânın yol açtığı huzursuzluğu arttırdı. Bir yerel gazete, Courrier de l'Orient, Osmanlı Dışişleri Bakanlığı'nda konsey üyesi Kabuli Paşa ve Çerkeslere yardım için kurulmuş bir İngiliz komitesi tarafından ortaklaşa toplanan önemli miktarda para, göçmenlerin sefaletini azaltmak için, merkezi hükümet tarafından kullanıldı. Osmanlı ve Mısır sarayından pek çok kişi de büyük miktarlarda yardımda bulundular. (25) Bir İstanbul gazetesinin 1865 başlarında yazdığına göre 1860'dan itibaren Osmanlı devletine 520.000 Çerkes gelmiş ve bunlar için 6.931.225 "fr." (frank) harcanmıştır. Trabzon'daki Rus konsolosunun Osmanlı yardım programı değerlendirmesini kabul etmemek zordur: çok fazla [para] harcanmış fakat harcamalar iyi yönetilmemiştir.(26) Çerkeslerin doğudaki ilk yerleşim limanlarında Osmanlılar tarafından karşılanışı, bir kaç yıl önce Tatarların Kara Deniz kıyısında ilk karşılanışından daha iyi organize edilmemiş görünmektedir. Çerkeslerin Kara Deniz kıyısından Danub limanları boyunca iç bölgelere taşınması birkaç yıl önceki Tatar göçünün yönetimine göre kısmi bir ilerleme göstermiştir (Tatarlar Osmanlıların organize ettiği binlerce Bulgar tarafından arabalarla iç bölgelere taşınmasına karşın, Çerkesler nehir boyunca gemilerle taşınmıştır). Buna rağmen, nehir boyunca yukarı çekilen mavnalardaki koşullar, o dönemde yaşamış bir gözlemcinin mavnaları "yüzen mezarlar"a benzetmesine yol açacak konumdaydı ve bu koşullar pek çok Çerkesin yolda ölmesine yol açtı.(27) Göçün sonraki aşamalarında, yerel düzeyde Osmanlı çabalarının başarısızlığı, önceki başarısızlıkların doğal bir sonucuydu. Karşılaştıkları sorunları azaltmanın en kolay yolu Osmanlıları [göç] akışını kaynağında kesmeleri olacaktı. Fakat bunu 1863-1864 kışında başaramadıkları gibi, 1864-1865 kışında da sürgünün durdurulması için Ruslarla anlaşmayı sağlayamadılar.(28) 4 Genel olarak önceki Tatar göçü ile uğraşmak için kurulmuş Muhacir Komisyonu üyesi Nusret Paşa (Nusret Paşa Tatarların 1860-1861'de Bulgaristan'a yerleştirilmelerinde faal rol almıştı), 1864 Yaz'ında en önemli iskân bölgelerinde, Dobruca ve batı Bulgaristan'da tekrar faaldi. Haziran ayında kuzey-batıdaydı; Lom'a mavnalarla gelen göçmenlerin son yerleşim bölgelerine gidinceye kadar ihtiyaçlarının karşılanması gerekiyordu. Bu dönemde Nusret'in planı 6.000'er ailenin Niş'e ve Vidin'e gönderilmesiydi. Temmuz sonlarında trans-shipped edilen gıçmenlerin olduğu Cerna Voda bölgesine giti göçmenlerin kampını daha iyi bir yer olarak gördüğü İngiliz demiryolu işçilerinin kampının yakınına taşıttı. Ağustos ayında tekrar batı bölgesine döndü. Önce Niş çevresindeki yerleşimleri teftiş etti ve sonra Sofya bölgesine gitti. (Göçmenlerin hareketini kolaylaştırmak için) kapalı bir yolu açtırdı ve yeni bir yol yaptırdı. Sofya'dan Lom'a döndü. Daha sonra, kış döneminde, Mecidiye'de yeni göçmenlerin bakımı için bir hastane inşa ettirdi. (29) Nusret'in kesintisiz gezileri, Danub limanlarına varışlarında ne yiyecek, ne de giyecek bulan göçmenler için olumlu koşullar yaratmadı. Yeni oluşturulan Danub vilayetine vali olarak atanan Midhat Paşa (18 Ekim 1864) Nusret'in görevini yerine getirme yöntemiyle ilgili suçlamalarda bulundu. Nusret görevinden alındı ve yerine Ahmed Şakir atandı.(30) Merkezi hükümet, göçmenlere konut inşa etmesi ve toprak dağıtmasıyla görevli memurları çeşitli bölegelere gönderdi.(31) Tatarlarda olduğu gibi, merkezi hükümetin yeni gelenler içi yardım programındaki yetersizlikler, Bulgar halkı için yeni yükümlülükler demekti. Birkaç rapor bu yükümlülüklerin doğasını açıklamaya yeter. Bir gözlemci, Bulgaristan'ın gezmiş olduğu kesimlerinde, genellikle iddia edildiği gibi Bulgarların evlerini Çerkeslere terk etmek zorunda olmadığını, fakat onlar için barakalar inşa etmekle yükümlü olduklarını söylemektedir. Birbaşka gözlemci, batıdaki bölgelerde, yani Kula, Lom, Belogradcik, Pirot ve Niş'de, Bulgarların evlerini Çerkeslere vermeye zorlandığını belirmiştir. Bu gözlemci, Osmanlıların Bulgarlara, Çerkesler için inşa ettikleri evlere yaptıkları harcamaları, daha sonraki vergilerden düşebileceklerini söylediği halde, vergilerin tam olarak toplandığını yazmaktadır.(32) Edirne bölgesinde, köylüler (büyük bir olasılıkla 1864-1865) kış dönemi için göçmenlerin yiyecek gereksinimini karşılamakla yükümlü tutulmuştur. (33) Svistov'dan bir raporda (Kasım 1864), bölge valisi tarafından barakalara yerleştirilen, yiyecek ve para verilen, ve yerel nüfus tarafından (yazıldığına göre) elbise ve battaniye gereksinimi karşılanan 1.500 göçmenin geldiği belirtilmektedir. İklim koşulları iyileştiğinde bu göçmenler (büyük bir olasılıkla yerel köylülerce) yük arabalarıyla Svistov ve Tarnova arasında yol boyunca çeşitli yerlere taşınmıştır.(34) Çerkes göçü, Tatar göçünün yol açmadığı pek çok diğer sorunlara da neden oldu. Bu sorunlar yerel nüfusa şaşırtıcı gelmedi. Bu nedenle merkezi hükümet tarafından da öngörülmüş olmalıdır. 2 Haziran 1864 kadar erken bir tarihte, Ruse'daki Avusturya konsolosu, hem Türk, hem de Bulgar yerel nüfusun, yeni göçmenlerin bölgeye sadece tifüs ve çiçek hastalığı değil, (uzun zamandır yasaklanmış) köle ticareti ve yoğun baskın ve hırsızlık da getireceğinden korktuğunu bir raporunda yazmıştır. (35) Çerkeslerin köle ticaretiyle uğraştıklarının, göçten çok önceleri Osmanlılar ve Ruslar tarafından biliniyordu.(36) Sultan Abdülmecid imparatorlukta köle ticaretini yasakladı ve ondan sonraki padişahlar, Osmanlı İmparatorluğu'na gelen Çerkes kadınların bir "mal" olmaktan çıktığını ilan ettiler.(37) Fakat, kadınlarını ve çocuklarını satmak isteyen çok sayıda Çerkesin gelmesiyle (Padişah'ın 5 memurlarının bazılarının bile karıştığı) yoğun bir ticaret gelişti (memurların bir kesimi de bu ticareti engellemeye çalışıyordu). 1865 Haziran'ında Başvezir'in, Çerkeslerin yerleşmiş bulunduğu bölgelerin valilerine bu ticareti engelleyici tedbirler alınması için gönderdiği yazı, sorunu çözememiştir. Çerkeslerin Bulgar, Yunan ve Türk kızlarını kaçırmaya başlamasıyla Bulgaristan'da yaşayanlar için bu ticaret tehlikeli olmuştur.(38) Yerleşimin salt ekonomik maliyetleri yanısıra, Çerkes göçmenlerin Bulgaristan'a yerleştirilmesinin yol açtığı en önemli sorun, kamu düzeninin büyük ölçüde bozulmasıydı. Yasalara, hükümet düzenine, çalışmaya, ve genel olarak, yerleşik yaşama Çerkeslerin yaklaşımı, daha önce gelen Tatarlarınkinden son derece farklıydı. Bu farklılık sonucu, Tatarların iskânı oldukca başarılı olurken, Çerkeslerin iskânı tam bir facia oldu. Tatarların iskânı yerel halka bazı ekonomik zorluklara neden olmasına rağmen, yeni gelenler, kendi yurtlarında olduğu gibi aynı, genellikle tarımsal amaçlarla hemen yerleşik yaşama geçtiler ve, kısa zaman sonra, yerleştikleri bölgelerin ekonomisine katkıda bulunmaya başladılar.(39) Gözlemcilerin çoğunun görüşüne göre Tatarlar, sakin, sebatkar ve girişimci bir gruptu; hatta bazı gözlemcilere göre, bu konularda Türklerden de daha ileriydiler.(40) Sonuç olarak, din farklılıklarına rağmen, bu yaşam tarzı benzerliği sonucu, Tatarlar ve Bulgarlar belirli ölçüde birbirleriyle geçindiler.(41) Çerkesler oldukca farklıydı. Korsan yaşamına olan eğilimleri şüphesiz en çok bilinen özellikleriydi ve bu Ruslarla olan sorunlarının en önemli nedeniydi. (42) Çerkesler [Rumeli'ne] yağma eğilimleriyle geldilerse [bile], buraya vardıklarında karşılaştıkları berbat koşullar, bu eğilimi düzeltecek durumda değildi.(43) Hırsızlıktaki hafifletici nedenler ne olursa olsun, yasasızlığın arttığı tartışılmaz bir gerçektir. Bu durum, Türk, Tatar ve Bulgar öğeleri yeni gelenlere düşman etti. Hırsızlığın ekonomik etkileri de vardı: hayvan yetiştiriciliği geriledi ve bir örnekte (rapor edilmeyen başka örnekler de olabilir) köylüler ürünlerini olgunlaşmadan (çalınmaması için) toplamak zorunda kaldı. Çerkesler kendilerini savaşcı kabul ettikleri ve bu nedenle tarımı küçümsedikleri için bu durum daha da kötüleşti; tarıma başlamaları için kendilerine verilen ürünleri tüketerek, yoksulluktak çıkmak için çalışmadılar. Yıllar sonra nihayet yoksulluk bazılarını tarıma dönmeye zorladı. (44) Osmanlı hükümeti, Bulgarların silah taşıma yasağını devam ettirerek ve, Çerkeslerin hırsızlıktan cezalandırılabilmesi için, hırsızın yakalanmasını (silahsız bunun gerçekleştirilemeyeceği açıktır) veya mahkemeye iki müslüman şahit getirmelesini gerekli kılarak, Bulgarların Çerkeslerin [depredations]uyla başa çıkabilmelerini daha da zorlaştırdı. (Mahkemede hristiyanların müslümanlara karşı ifadeleri kabul edilmiyordu.) Bulgar köylerinde hiç Türk yaşamadığı için iki müslüman şahit bulmak da zordu.(45) Çerkes göçünün bu etkisi Osmanlılar için şaşırtıcı olmamalıdır: bu insanların yapısı, daha önceden, Kafkasya'da oldukları dönemlerde bilindiği gibi, 1860'larda, ilk [göçmenler] İstanbul'a geldiğinde, şehir halkını vahşi davranışlarıyla rahtsız etmişlerdi (daha önce gelenler doğrudan Asya'ya gönderildiği için bu zamana kadar bu durumdan kaçınılabilmişti). (46) Çerkeslerin yerleştirilmesi şüphesiz ekonomiyi de etkilemiştir, fakat nicel verilerin yokluğundan, bu etkiler ancak genel olarak değerlendirilebilir. Daha önce belirttiğimiz yasa-tanımaz davranışlar sonucu tarım ve ticaretin gerilemesine ek olarak, toprak dağılımında da sorunlar çıktı. Resmi tutumu yansıtan bir kaynağa göre 6 Çerkeslerin çoğu, Padişah'ın lütfuyla, Padişah'a ait arazilere yerleştirilmiştir. (47) Buna karşın, (Tatarların durumunda olduğu gibi) resmi görevliler tarafından Çerkes göçmenlere dağıtılan toprakların çoğunun Bulgarlara ait veya onlar tarafından işlenen toprak olmadığını söylemek zordur. Gerçekte, o zamanki bir gözlemcinin belirttiğine göre, toprak, karşılığı ödenmeksizin, Çerkeslere verilmek üzere Bulgarlardan alınmıştır; bu durum, bütün toprağın Padişah'a ait olduğu iddiasıyla meşrulaştırıldı. (Rumeli'ndeki bütün topraklar kafirlerden feth edildiğine göre, teorik olarak, bunların Padişah'ın mülkü sayıldığı unutulmamalıdır. Osmanlı toprak yasasına göre bu durum hala geçerli olabilmesine karşın, bu koşullar altında ve Tanzimat'ın reform ilkelerinin (sözde) uygulandığı bir dönemde Osmanlı [devleti] ve reaya arasındaki ilişkiler açışından, böyle bir yasal ilkenin bu uygulamayı meşrulaştırmak için kullanılması zordur.) Kentli ve kent çevresindeki Bulgar nüfusun en önemli geçim kaynağının hayvan yetiştiriciliği olduğu Svistov kasabası, otlakların önemli bir kısmının Çerkes göçmenlere verilmesi sonucu 1870 başlarında büyük bir ekonomik krize girmişti. (48) Çerkes göçmenlerin bütün yerleşim süreci incelendiğinde, Osmanlıların bu sürecin her aşamasındaki hazırsızlık düzeyi açık olarak görünmektedir. Bu hazırsızlık çeşitli sorulara yol açmaktadır: İskân politikasının arkasındaki politika neydi? Çerkeslerin yerleştirilmesi için bir plan var mıydı? Son olarak, iskânın neden olduğu büyük zorluklara karşın, bu politika, sonuç olarak, Osmanlılara bir kazanç getirdi mi? Bu çalışma boyunca, Tatarların iskânı ile karşılaştırma, Çerkes iskânının belirli yönlerini vurgulamak veya netleştirmek için kullanıldı; bu yöntem, en çok [Çerkeslerin iskânı] politikasının genel başarısını değerlendirmekte yararlıdır. Osmanlılar, Tatarlardan sadece demografik dengeyi müslüman unsurlar lehine çevirmelerini değil, aynı zamanda Dobruca'daki iş gücü açığını azaltmalarını da beklemişti.(49) Bu beklentilerin belirli ölçüde karşılandığı görülmektedir. Osmanlıların Çerkes göçünden beklentileri açıkca asker ve polis gücünün arttırılması yönündeydi. Savaşcı dağlılar, Doğu Anadolu'ya ulaşmalarından itibaren orduya katılmaya teşvik edildiler. Göçmenler yirmi yıl askerden muaf oldukları halde, Osmanlılar derhal gönüllü süvari birlikleri oluşturmaya başladılar. Yeni gelmiş yoksulluk içindeki göçmenler için yiyecek ve giyecek sunan bu birliklere katılmak çekiciydi. Osmanlılar yetişkin erkek köle ticaretini engellemeye çalıştı ve bu, göçmenler için bir seçeneği kapayarak, onların askere daha çok katılmalarını sağladı. Ek olarak, Osmanlı ordusu evli erkekleri askere almadığı için, bu birliklere katılacak göçmenlerin sayısı, eşlerini ve çocuklarını kolayca satamasalardı daha az olacaktı.(50) İstanbul'a varanların çoğu, dağlılar için doğal bir ev olan orduya katılmak istediklerini belirtti. (51) Dağlıların kural-tanımazlığı ordu için de sorunlar yarattı; bir gözlemcinin belirttiğine göre, Çerkeslerin orduya katılmasını teşvik etmek için önceleri oluşturulan ulusal birlikler, dağlıların başlarına verilen Türk subayları öldürülmesi üzerine dağıtıldı.(52) Düzenli askeri birliklere katılmalarının yanısıra, [Tatar göçünde olduğu gibi] Çerkeslerin de Balkanlardaki nüfus dengesini müslümanlar lehine değiştirmeye yarayacakları düşünülmüştü. O zamanki pek çok gözlemcinin açık olarak belirttiği gibi Çerkesler hem Bulgaristan'ı komşularından ayırmak, hem de gelebilecek Rus işgaline karşı direnişte kullanılmak üzere çit-şeklinde aşağı-Danub boyunca Sırbistan sınırına kadar yerleştirildi.(53) Ülke içinde Çerkesler önemli ulaşım yolları boyunca, önemli geçitlere yakın ve, bir kaynağa göre, yerleşim hatlarında, birbirinden bir günlük uzaklıkta, 7 bütün ülkeyi kapsayan bir ızgara (şebeke) şeklinde yerleştirildi.(54) Ayaklanmaları ezmekte kullanmak için Çerkeslerin Bulgaristan'ın tamamına yayılmaları politikası, 1867 ve 1868'deki (ve bu çalışmada kapsanan dönemden sonra, 1876-1878'deki) Bulgar ayaklanmalarına karşı Çerkeslerin kullanılmasında kısmen görülmektedir.(55) Düzensiz birliklerin kullanılmasındaki sorun, bunların sivil halka karşı aşırı uygulamalara eğimli olmasıydı. [Düzensiz birliklerin] askeri önemini vurgulayan bir gözlemcinin iddia ettiğine göre, 1867 ayaklanması döneminde, askeri vali açıkca bu tehlikeyi göz önünde tutarak, ayaklanmanın ezilmesinde Çerkeslerin yardımını istememiştir. Buna karşın bazı Çerkesler "gönüllü" olmuş ve Bulgarları soymaya başlamış, bunun üzerine düzenli Osmanlı birlikleri yağmacıları engellemek için kullanılmıştır.(56) Bununla beraber, Bulgaristan Osmanlı egemenliğinde kaldığı sürece, Çerkes yağmacılar Bulgarlar için sorun olmaya devam etti.(57) Çerkesler bazen Osmanlı yetkililere karşı da silahlandı; 1867 Mayıs'ında batı (Kosovo Bölgesi, Prizren, Pristina) ve merkezi Bulgaristan'da (Pazarcık) Çerkes grupları ayaklandılar ve yüzlerce askerin ayaklanmaları bastırmak için gönderilmesi gerekti. (58) O zamanki pek çok gözlemcinin görüşüne göre, Çerkeslerin yapısı gözönüne alındığında, bu iskân çok ciddi bir hataydı; çünkü iskân, hem karışıklığa yol açtı, hem de, bunun sonucu, tebaanın devlete karşı düşmanlığı arttı.(59) Çerkeslerin yerleştirilmesi tesadüfi veya az görülen bir durum değildi. Osmanlılar sadık öğelerin devlete karşı olan nüfusun arasına yerleştirilmesini uzun bir dönem kontrol aracı olarak kullandı. Halkın hoşnutsuzluğuyla bu şekilde ilgilenilmesi Tanzimat'ın yöntemiyle açıkca çelişkiliydi. Teorik olarak, Tanzimat biçimine göre, hoşnutsuzlukların görüntülerinin bastırılması yerine, nedenlerinin yok edilmesi gerekiyordu. Bu iskân planlarının kesin olarak kim tarafından oluşturulduğu bilinmemektedir; Osmanlı devlet adamları yazılı anılarını bırakmamışlardır ve Osmanlı devletinin değişik birimlerindeki mevcut belgeler, bu politikaların seçilmesinden önceki grupsal çekişmeler üzerine bir bilgi vermemektedir.(60) (Bu sorunun çözümü, o dönemdeki Osmanlı devlet adamlarının önemli bir kesiminin kişisel politik görüşleri ve eylemleri üzerine tarihçilerin belli bir kesinlikle konuşabilmesine olanak verebilecek mevcut bilgilerin sistemleştirilmesini bekleyecektir.) Bu iskân işı, Tanzimat döneminde yürütülen politikalar listesine (müslüman-olmayanlara daha iyi davranılacağı şeklindeki açıkca belirtilen amaçlarla çelişkili olduğu belirtilerek) eklenmelidir. Osmanlıların göçmenlerin iskânıyla ilgili önceden dikkatlice hazırlanmış bir planının olup/olmadığı sorusunun incelenmesi, iskân politikasının, genel olarak reaya hoşnutsuzluğunun bastırılması veya küllendirilmesi, özel olarak da Tanzimat ile ilişkisine ışık tutacaktır. Göçmenlerin, iskân süreci sonunda başarılan coğrafi dağılımına bakıldığında açıkca görüldüğü gibi göçmenleri yerleştirmek için bir bakıma plan vardı. Fakat, konunun başlangıcından beri ayrıntılı olarak düşünüldüğü çok şüphelidir. Hem Tatarlara, hem de Çerkeslere ilişkin olarak, Osmanlıların, müslüman nüfusu arttırmak ve tarıma ve orduya insangücü sağlamak gibi genel politik amaçlarının olduğu, fakat göçmenleri yerleştirmek istedikleri yerler hakkında sadece tahmini/yaklaşık bir düşüncelerinin olduğu görülmektedir. (Çerkeslerin durumunda bu bile şüphelidir. Bir Rus göç tarihcisinin iddia ettiğine göre, Çerkesler Anadolu kıyılarına vardığında, Osmanlılar, göçmenleri Anadolu'da yerel nüfusun arasına mı, yoksa Rusya sınırı ve Bulgaristan'da özel askeri kolonilere mi yerleştirmek gerektiği konusunda henüz karar vermemişti. Bunların ikisi de "... aynı derecede 8 mümkündü, çünkü göçmenlerin yerleşimiyle iligi hiçbir plan veya öneri yapılmamış, veya yapılamamıştı. Bütün bunlar [yerleşim planları: M.P.], göçün zaten büyük boyutlara ulaştığı ve göçmenlerin yokluk ve yoksulluk içinde acı çekerek Trabzon yakılarında sahilde ve İstanbul'daki kamplarda kalmak zorunda olduğu zaman hazırlanmış ve önerilmiştir."(61) [Syatem has been given to the available data for clarity of presentation in describing how both waves of colonists were moved from the first ports of arrival to the final points of settkement.] Bu durum, Osmanlı hükümetinin hazırlamış olduğu bir planın varlığıyla karıştırılmamalıdır. Gerçekte, dağıtım ve yerleşim sürecinde, yukarıda görüldüğü gibi, daha çok eyalet ve yerel düzeylerde duruma göre kendiliğinden uygulamalar vardı. Şüphesiz, bu kadar çok göçmenin böylesine hızlı bir şekilde alındığı bir durumda başka türlü olamayacağı bir ölçüde doğrudur. Ayrıca, büyük ölçekli göçü kabul etmeden önce Osmanlılar Ruslardan ne kadar göçmenin geldiğinin bildirilmesini istemiş olsaydı bile, Ruslar, sürgünü [expulsion] bu kadar kısa bir sürede tamamlamalarına olanak verecek şekilde bu verileri hazırlayamazdı. Bu nedenle, sürgünlerin hızlı olması açıktırki sadece Ruslar için uygun olmuştur. Osmanlılar yerleşim süreci için bu iki seçenekten hangisini seçmiş olursa olsun, yetersiz veri temelinde geniş ölçekli, aceleci hareketleri bir hataydı. [Osmanlıların] tahminlerine göre, göç alan bölgelerdeki yerel halk, yerleşenlerin ihtiyaçlarını karşılayacaktı ise, bunu en az huzursuzluk ile başarmanın tek yolu, küçük gruplar halinde [göçe] izin vermekti. Fakat, kısa bir sürede büyük ölçüde göçmen geleceği ve merkezi hükümetin göçmenlerin ihtiyaçlarını karşılayacağı tahmin edilmişse, istatistiksel verilerin önceden elde edilmesi zorunluydu. (İstanbul'daki Rus elçisi Novikov'un 1864'de belirttiğine göre, Osmanlı hükümeti göçün sadece küçük gruplar halinde olacağını ve [devlete] herhangi bir yük olmayacağını varsayıyordu.)(62) Osmanlıların ayrıntılı istatistiksel veriler olmadan göçü kabul ettiği gerçeği, önceden ayrıntılı bir plan yapılmış olması olasılığını azaltmaktadır. Göçmenlerin yerleştirildiği eyaletler hakkında merkezi hükümetin elindeki verilerin azlığı gözönüne alındığında, Rumeli'deki yerleşim için böyle bir planın varolma olasılığı daha da az görünmektedir. Osmanlılarda, çağdaş, yaygın biçimde ilk nüfus sayımı 1831'de yapıldı. (Osmanlılar vergi amacıyla her zaman bölgeler hakkında çeşitli kayıtlar tutmuştur.) Bulgaristan'da daha sonraki sayım, 1865'de Midhat Paşa tarafından başlatılandır. (63) 1861 başlarında (Tatarların çoğunluğu geldiği ve iç bölgelere gittikleri dönem) Journal de Constantinople dergisi Tatarların eyaletlere ağır bir yük olup/olmadığını soruyordu. (64) Hükümet üyelerinin bu soruyu geçekten düşünseler bile, anlamlı bir sonuca ulaşabilmek için kısıtlı bilgiye sahip oldukları açıkır. Bu nedenle [yerleşim] kararı sadece genel demografik ve stratejik kaygıları yansıtıyordu. Tebaanın refahı [devletin] ilk veya başlıca amaçlarından biri olsayi, sadece bu kaygıları karşılamak için yaygın bir yerleşim planı gerekli olmayacaktı. Bütün kanıtlar geniş ölçekli bir planın ve hazırlığın yokluğunu göstermektedir. Resmi planlamadaki yetersizliklerin neden olduğu, [yerleşim] faaliyetindeki laçkalığın yükünü Çerkeslerin gelmesinden görünebilir hiçbir kazancı olmayan yerli halk çekiyordu. Bu dönem Tanzimat çağıydı: yöneticiler ve tebaa arasında yeni ilişkilerin kurulması için çok şeyin yapıldığı bir dönem. Çerkeslerin Rumeli'ndeki iskânının sonuçları, Tanzimat'ın değerlendirilmesi için daha fazla açıklamayı gereksiz kılmaktadır. 9 Marc Pinson, "Ottoman Colonization of the Circassians in Rumili after the Crimean War", Etudes Balkaniques, 1972, No.3, ss.71-85. Çerkeslerin Sürgünü, Kafdağı Yayınları, Ankara, 1993. Notlar 1. Kafkasya'daki bu gelişmeler için, bkz. M.Pinson, Russian Expulsion of Mountaineers from the Caucasus, 1856-66, and its Historical Background. Demographic Warfare - An Aspect of Ottoman and Russian Policies, 185466, yayınlanmamış doktora tezi, Harvard Üniversitesi, Cambridge 1970. 2. Tatarların Osmanlı Bulgaristan'ına iskânı için, bkz. M.Pinson, Ottoman Colonization of Tatars in Bulgaria and the Dobrudza, 1854-62 (VII. Turkish Historical Association Kongresine sunulan tebliğ). 3. Türkiye Başbakanlık Arşivi ("BB.A.") Serileri, Meclis-i Vala, no.762. 15 Şaban 1276 (10 Mart 1860) 14.000 Nogay ve Çerkesin ve, hepsi Anadolu'da, değişik yerleşim merkezlerinin varlığını belirtir. 4. Gemilerin milliyetlerine göre ayrımı, Ali'den Artin'a (Tiflis) gönderilen bir raporda verilmiştir. Türkiye Dışişleri Bakanlığı Arşivi (Hariciye Arşivi, "HA.A."). Klasör 175, Dosya: Emigration des Circassiens en Turquie, Difficultes soulevees par les authorities russes, Demandes d'emigration, Divers affaires concernantes les emigres, 1860-1870. Ali'den Artin'a, no.11623/60, 15 Aralık 1864. Bu yazıdaki verilerin kaynağı: Correspondance Russe (?), XLVI (SPB, 23 Eylül/3 Ekim 1864). Tlg. no.1247, 4 Kasım 1864; Ali'den Hava'ya, no.11362/42, 16 Kasım 1864; Robert'tan (Odessa) Ali'ye, no.1530/79, 28/10 Kasım 1864; Robert'tan Ali'ye, no.1511/71, 18/25 Kasım 1864. A.P.Berje, Viselenie gortsev s Kavkaza, Russkaya starina ("PC") (Şubat 1882), ss.360-361; Meclis-i Vala'nın Journal de Constantinople'da ("J de CP") yayınlanan raporu, 13 Ağustos 1864. 21 Ekim tarihli, Theodosia'dan yazılmış bir makaleye göre, Ruslar gemilere binişi, yiyecek ve suyun dağıtımını ve tıbbi bakımı gözlemek için kıyıda sekiz yerde komisyonlar kurmuştur ve Rus donanmasından iki firkateyn ulaşım için kullanılmaktadır (J de CP, 8 Kasım 1864). Gemilerin batması sonucu ölüm oranının daha fazla olabileceği unutulmamalıdır; çünkü dağlıların kendilerinin kiraladıkları gemiler resmi istatistiklere dahil değildir. Gemilerin aşırı yüklenmesinin nedenelerinin ve sonuçlarının tasviri için, bkz. M.Ya.Olşevskii, Zapiski M.Ya. Olşevskogo, Kavkaz, c.1854 po 1866 gg. P.C. (Ekim 1895), 160. Yolculuktaki zorlukların bir anlatımı için, bkz. Ş.D.Yinal-yipa, Avkhazı. 2 yizd. Suhumi 1965, c.152, no.2. Bir kaynağın tahminine göre göç eden yarım milyon kişinin beşte biri aşırı yükleme ve tifüs sonucu teknelerde ölmüştür (bkz. P.C.). Y.S.Kraviov, Kavkaz yi ego voenno-naçalniki (Temmuz 1886), s.122. Journal de St.Petersbourg'dan aktaran, A.A.Karatheodory'dan (St.Petersburg) Ali'ye, no.1326/47, 11 Nisan 1865. 5. Berje, age, (Şubat 1882), ss.352-353, 354, 357 (Berje büyük ölçüde Trabzon'daki Rus konsolosunun raporlarına dayanmaktadır); F.Kanitz, Donau-Bulgarien und der Balkan. I. Leipzig 1875, p.311; J de CP, 22 Temmuz 1864; ayrıca bkz. Oçerki istorii Adiğey, S.K.Buşuev (editör), Maykop, 1957, s.374. 6. K.Sax, Geographisch-etnographische Skizze von Bulgarien, Mittheilungen der kais und könig, geographischen Gesellschaft in Wien ("MKKGG"), XII (1869), s.464. 7. Berje, age, (şubat 1882), s.356. 8. yage, s.354. 9. J de CP, 27 ve 30 Eylül, 18 Ekim 1864. Aynı dergi, erken bir şekilde (15 Ekim), Çerkeslerin Trabzon ve Samsun'dan taşınmasının tamamlandığını, bu işle sorumlu Tevfik Efendi'nin İstanbul'a döndüğünü yazmaktadır. 10. J de CP, 28 Haziran 1864 (Köstence, 10 Haziran tarihli yazı); Meclis-i Vala'nın 13 Ağustos 1864, 26 Aralık 1864; 7 Haziran 1964 [1864 olmalı -çev.] tarihli raporları. 11. HA.A., Osmanlı hükümetinin İngiltere, Fransa, Avusturya, İtalya ve Yunanistan temsilcilerine bildirisi, no.10248/20, 16 Haziran 1864. Bu yazı Osmanlı donanmasının iki buharlı gemiyi, Varna'dan Köstence'ye 10 göçmenleri taşıyan mavnaları çekmek için ayrıldığını belirtmektedir. Yazının belirttiğine göre bazı mavnalar çekilmeyi kabul etmemişlerdir ve bölgedeki [yabancı] konsoloslar Osmanlı yetkilileri desteklememektedir. 12. J de CP, 28 Haziran 1864. 13. J de CP, 28 Haziran 1864. 14. Berje, age, (Şubat 1882), s.354. 15. H.C.Barkley, Bulgaria before the War, London 1877, ss.74-76, 123. 16. Kleoden'den aktaran N.Mikhoff, Bulgarien und die Bulgaren im Urteil des Auslandes, II. Sofya 1929, s.271; N.V.Mikhov, Naselenieto na Turtsiia prez XVIII i XIX v. I, Sofya 1915, c.91. 17. HA.A. Tlg. Barkley'den Fuat'a, 31 Mayıs 1864. 18. J de CP, 21 Haziran 1864; Dokumenti za blgarskata istoriia, P.Nikov (editör), VI ("DBI VI"), Sofya 1951, s.183. Nusret, demiryolu şirketine beş yük, 68.246 piaster ödemiştir (bir yük 100.000 piaster'dir). Bunun iki yük, 50.000 piaster'i Vidin bölgesi, geri kalanı da Ruse bölgesi hazinesinden çekilerek yapılmıştır (BB.A., Serileri, Dahiliye, no.37863, 9 Şaban 1282 (29 Aralık 1865)). 19. H.A.Daniel, Handbuch der Geographie, Leipzig, 1875 ve Kloeden'den aktaran Mikhoff, Bulgarien, ss.255, 271; Mikhov, Naselenieto, I, c.91. 20. Mevcut verilerle ilgili iki sorun vardır: birincisi, aynı grup için geçerli verilerin kapsadığı yer ve tarih farklıdır ve bu veriler bir ölçüde tahminidir; ikicisi, veriler genellikle ölçülebilir birimde değildir, bu nedenle toplam miktarı bulmak zordur. İlginç olrak, Osmanlı Bulgaristan'ı ilgili kaynaklardaki toplam Çerkes göçmen sayısı, Rus verilerinden çok daha fazladır. Mikhoff, Bulgarien, s.255'de [toplam göçmen sayısı] (1855-1866 dönemi için) 1.008.000'dir; A.Ubicini ve P.de Courteille, Etat present de l'empire ottoman, Paris 1876, s.37'de (1855-1864 dönemi), 1.000.000. (Ubicini'ye göre tarihi dağılım şöyledir: 1855-1863, 300.000; 1864'de 700.000, bu sayı [yüksek] ölüm oranları sonucu kısa zamanda 595.000'e düşmüş, 1865-1866'da Küçük Asya'ya [Anadolu'ya] yeni yerleşenlerle 1.000.000'a ulaşmıştır.) Bu sayılar Rus verilerine göre çok yüksek olduğu için geçerlilikleri şüphelidir. Bunlar kadar şaşırtıcı bir başka kaynak da, (1855/6-1864 dönemi için) 395.000 sayısını veren resmi Osmanlı verileridir. (J de CP'de, 13 Ağustos 1864'de yayınlanmış Meclis-i Vala raporu.) Bu veri sadece [göç sürecinin] başlarını kapsadığı için anlaşılabilir olsa bile, o dönemdeki bütün Tatar ve Çerkes göçmenlerin sayısını verdiğini belirttiği için ilginçtir. Daha sonraki bir Türk kaynak (Salahaddin) 400.000'i Asya'da ve 600.000'i Avrupa'da olmak üzere toplam göçmen sayısını 1.000.000 olarak göstermektedir (aktaran, Ubicini, age, s.37, n.2). Kloeden'den Rumeli verilerini aktaran, Mikhoff, Bulgarien, s.271; Kanitz, age, I, s.314. 21. Mikhov, Naselenieto, I, ss.91-92. 22. yage, ss.91, 99; Daniel ve Kloeden'den aktaran, Mikhoff, Bulgarien, ss.255, 271; Kanitz, age, I, s.313. 23. J de CP, 27 Temmuz 1864, "1867 Consularbericht, Tultscha", Avusturya, Viyana, 1867'dan aktaran, Mikhov, Bulgarien, ss.205-206. 24. Bulgaristan nüfusu, Danub Vilayeti ve Edirna Vilayeti'nde Edirne, Sliven ve Plovdiv bölgeleri tablolarından yaklaşık olarak hesaplanmıştır. Bkz, V.Teplov, Materiali dlya statistiki Bolgarii, Trakii i Makedonii, SPB, 1877, ss.3, 35. 1860'lara kadar bölgede başka bir Osmanlı nüfus sayımı yoktur. Teplov çeşıtli seyyahlar, Osmanlı sayımı ve Rus ve Bulgar kaynaklarından verileri kullanmıştir ve kitabın Giriş bölümünde yöntemini ayrıntılı olarak açıklamıştır. (Teplov'un tablolarında bazı sorunlar vardır. Örneğin Edirne Vilayeti'nde müslüman ve müslüman-olmayan nüfusların toplamı, bölge nüfusları toplamından farklıdır; age, s.35.) Çoğu artık bulunamayacak pekçok kaynağa dayanan Teplov'un çalışması, bu tamamen karmaşık konu için temel bir kaynaktır. Teplov'un Bulgaristan bölgesi için (genellikle 1870'lerin ortalarındaki kaynaklara dayanan) verilerinin toplamı 4.259.734'dür; makalede kullandığımız tahmin, bu sayıdan dağlıların sayısını çıkararak ve 1860'ların başlarından 1870'lerin ortalarına nüfus artışını gözönünde tutarak yapılmıştır. 25. Berje, age (Şubat 1892), s.355; Kanitz, age, I, s.310; J de CP, 21 Eylül 1864 (Kabuli'nin rütbesi - J de CP, 3 Ekim 1861); Daha çok Küçük Asya'ya gönderilmiş görünen İngiliz yardımı için, bkz. J de CP, 17, 24 Haziran 1864. 11 Londra'daki Osmanlı elçisi Musurus'dan gönderilen rapor Küçük Asya'daki İngiliz konsolosunun yayınlanmış yazılarını ve İngiliz ve Fransız halklarının Çerkeslere yardım yapması gerektiğini belirten Bulwer'den (İstanbul) Russel'e 3 Mayıs 1864 tarihli bir yazıyı içermektedir. Bu rapor Parlamento'ya sunulmuştur (HA.A., no.1875/115; 9 Haziran 1864). 26. J de CP, 11 Ocak 1865; Berje, age, (Şubat 1882), s.357. "Theodosia, 21 Ekim" tarihli J de CP'deki bir makalede dağlıların ulaşımı ve yardımı için Rusların ilk önce 100.000 ruble ayırdığı belirtilmektedir. Bu miktarın yetersiz olduğu görülünce daha fazla ayrılmıştır (J de CP, 8 Kasım 1864). Başka bir kaynak Rus hükümetinin toplam harcamalarının 289.677 ruble, 17 kopek olduğunu yazmaktadır (Berje, age, (Şubat 1882), s.362). 27. Durumu bu şekilde tasvir eden Kanitz, Çerkeslerin Danub limanlarına çıkışının Ağustos 1864'de bittiğini belirtmektedir (age, I, ss.313, 314-315.) Bu doğru görünmemektedir. Çerkeslerin Rumeli'ne gelişinin bu tarihten çok sonraları da devam ettiği açıktır. Sonbahar ve Kış aylarında en azından 11.000'den fazla Çerkes Köstence'ye gelmiştir (J de CP, 16 Eylül 1864, 3 Ocak 1865). 1865 İlkbahar'ında bir Osmanlı buharlı gemisi bir seferinde Anapa ve Subcak'tan Köstence'ye 2.000 kişi, ikinci seferinde de Sudcak'tan Varna'ya 1.700'den fazla kişi getirmiştir. 120 aile Eski Cumaya ve geri kalanlar Razgrad'a gönderilecekti (J de CP, 7 Haziran 1865). 28. Ali, Odesa, Tiflis ve St.Petersburg'daki Osmanlı temsilcilerine gönderdiği bir yazıda, Rusların göçü durdurmanın zorunluluğuna dikkatlerini çekmelerini, çünkü hem mevsimin geç olduğunu, hem de, şimdilik, Osmanlıların daha fazla ğöçmen alamayacağını belirtti. Rus Dışişleri Bakanı Gorcakov'un, 24 Ekim 1864'den 1865 Mart'ının sonuna kadar göçün durdurulması için emir verildiğini iddia etmesine rağmen, Mart'ın başında Tiflis'deki Osmanlı konsolosunun bildirdiğine göre Rus yetkililer göçü engellememektedir. O dönemde Rusların iddiasına göre göçmenler Rusların kontrolunda olmayan limanlardan ayrılıyordu. Fakat, büyük bir olasılıkla Rus yetkililerin çoğu daha önce General Karcov'un (Aralık 1863) dile getirdiği görüşü paylaşıyordu. Bu görüşe göre, Osmanlılar göçü teşvik etmişti, bu nedenle Kafkasya'daki Rus yetkilileri göçü engelleyemezdi. Rusların Ocak 1864'deki red cevabı için, bkz. Berje, age, (Şubat 1882), ss.357-358; Karcov'un tutumu için, age, s.358. 1864-1865 Kış döneminde Osmanlı tutumu için, HA.A., Ali'den Odesa Konsolosluğu'na, no.11515/44, 3 Aralık 1864; Halil'den (SPB'de) Ali'ye, no.1222/241, 17 Aralık 1865; Ali'den Tiflis konsolosuna, no.11860/3, 12 Ocak 1865; Artin'den (Tiflis) Ali'ye, no.615/27, 7 Mart 1865. Artin'in daha sonra rapor ettiğine göre, 24 Ekim'den sonra gemi gönderdikleri için (Osmanlılar tarafından gönderilen ve Aralık ayında gelen buharlı gemiler belirtilerek) şimdi Ruslar Osmanlıları sorumlu tutmaktadır (Artin'den Ali'ye, no.708/48, 11 Nisan 1865). 29. 2 Haziran 1864 tarihli rapor, DBI, VI, s.183; J de CP, 21 Haziran, 28 Temmuz, 8 Ağustos, 26 Aralık 1864. 30. Malesef bu olayın kesin tarihi saptanamamıştır. Midhat'ı haklı gören çok kısa bir anlatım için, bkz. A.Clician Vassıf Efendi, Son Altesse Midhat Pacha, Paris 1909, ss.4-5. Bende bir belgenin net-olmayan bir filmi vardır (Başbakanlık Arşivi Yıldız kolleksiyonu, Bölüm 15, no.1386). Bu belgede şöyle yazılıdır: "Nusret paşa iskân-ı muhacirin memuriyetle Tuna'da bulunduğu esnada vali Midhat Paşa ile beyninda zuhur eden ihlafına dair." Bu belgenin tarihi yoktur (bir arşivci daha sonra belgenin üzerine yaklaşık 1282'de (1865-66) yazıldığını notetmiştir). Bu belge büyük bir olasılıkla bir taslaktı, çünkü pekçok ifade karalanmış ve tekrar yazılmıştır, ve, belki de bu nedenle, (kime gönderileceğini belirten) başlığı veya imzası yoktur. Bu belgenin arşivdeki yeri konuyu aydınlatacak daha fazla bilgi vermemektedir (belge Yıldız Sarayı'nda çeşitli belge kolleksiyonları arasında sınıflandırılmıştır). Belgenin üzerine filmini çekmeden önce düştüğüm notlardan, Nusret'in hesaplarının kişisel harcamalardan fazla birşey içermediği görülmektedir. Danub boyunca göçmenleri karşılamaktaki hazırlıkların yetersizliği için, bkz. Clician, age, s.4; Kanitz, age, I,ss.314-315. 31. Meclis-i Vala raporu, J de CP, 13 Ağustos 1864. Ev ve tarım için gerekli malzeme sağlama yükümlülüğü için, bkz. Tatarı i çerkesı v Turtsii, Clavyanckii cbornik, II, III CPB 1877, s.61; Kanitz, age, I, s.311. Anadolu'da bu yükümlülüğün Türk nüfusuna düştüğü belirtilmelidir. Bkz, Berje, age, (Şubat 1882), s.356. 32. A.Hilberg, Nach Eski Cumaya, Re'seskizzen aus Bulgarien, Vienna, 1876, ss.47-48. Kanitz, age, I, ss.316- 12 317. 33. Cyrille [A. D'Avril], Voyage sentimental dans les pays slaves, Paris 1876, s.169. 34. J de CP, 28 Kasım 1864. J de CP gibi Osmanlı hükümetine yakın kaynaklar, bu yükümlülüklere olası eniyi görüntü vermeye çalışmışlardır. Örnek için, bkz. Clician'ın, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki insanların göçmenleri karşılamaktaki gayreti üzerne ifadeleri ve bunu, III.Ahmet'in XII.Charles'e gösterdiği misafirperverlik ile karşılaştırması! (Clician, age, ss.3-4). 35. DBI, VI, 183. 36. Bkz. General Filipson,un 2 Ağustos 1857 tarihli, 1840 ortalarında Başvezir ve Rus elçisi arasında bu konuda oldukca güldürücü bir görüşmeye atıfta bulunan, mektubu. Aktı cobrannie kavkazskoyu arkheograficheskkoyu komissiyu, F.Felitsyn, ed., XII, Tiflis 1904, 741-742 ("Aktı"). 37. F.Kanitz, age, iii, s.251; I, s.318. Malesef bu fermanların tarihleri belirtilmemiştir. 38. F.Kanitz, age, I, s.318; III, ss.251-252; Berje, age, (Şubat 1882), s.354; J de CP, 18 Nisan, 9 Haziran 1865; Tatarı i çerkesı, s.64. Edirne'deki İngiliz başkonsolosunun raporunun (23 Temmuz 1870) özetinde, yeni satınalınmış pekçok kölenin azad edilmesini doğrultusunda hükümetin kadıya baskı yapmasını sağlamak için ğösterdiği çabalar anlatılmaktadır (HA.A., Enregistree, No.519). Osmanlılara hakkını vermek için, 1860'larda ABD'de ve Rusya'da köleliğin [human servitude] olduğunu hatırlamak gerekiyor. 39. Sax, age, s.463; Contributions a l'Histoire du Commerce Bulgare, I (Raports Consulaires Belges), N.V.Mihov, ed., ss.6,21,26; Tatarı i çerkesı, s.49; Kanitz, age, I, s.205; Barkley, age, s.285. Fes fabrikasıyla ilgili bir emirde (5 Şubat 1859), Kırım Savaşı'ndan sonra Dobruca'ya yerleşen Tatarlar tarafından otlak arazisinin azaltıldığı belirtilmektedir (DBI, III, s.379). 40. J de CP, 2 Mayıs 1861; Barkley, age, s.284, 286; Kanitz, age, I, s.297; Mikhov, Contributions, I, s.26. W.Brennecke, Die Lander an der unteren Donau und Konstantinopel, Reise-Erinngerungen aus dem Herbst 1868. Hannover 1870, ss.65, 68. Bulgarlara oldukca düşman, daha kabadayı Çerkeslerin yasa-tanımazlığına ve yağmacılığına [ise] hoşgörülü olan St.Clair bile Tatarların girişimciliğini belirtmektedir (S.G.B.St.Clair ve C.A.Brophy, Twelve Years' Study of the Eastern Question in Bulgaria, Rev. ed. London 1877, ss.168-169, 173). 41. F.Bianconi, Etnographie et Statistique de la Turquie d'Europe et de la Grece, Paris 1877, s.51. Kanitz'in gözlemlerine göre kuzey-batıdaki Tatarların bazıları, biraz Bulgarca öğrenerek ve, bazı durumlarda, Bulgar giysilerini adapta ederek bir ölçüde Bulgarlaşmıştı (age, I, s.205). Tatarı i çerkesı kitabının yazarına göre Tatarlar ve Bulgarlar barış içinde yaşarken, Tatarlar ve Çerkesler, kendi ülkelerindeki durumu (samimi ilişkilerin olmamasını) devam ettirerek araları açık yaşadılar. Bu yazar, Tatarlar Bulgarları çalıştırabildikleri halde, Çerkeslerin onları soyduğunu ve bu durumun Bulgarların her iki gruba karşı tutumlarını önemli ölçüde etkilediğini belirtmektedir. Hatta bu yazar, bazı durumlarda Tatarlar Bulgarları koruduğu için Çerkeslerin Tatarlara düşman olduğunu söylemektedir (Tatarı i çerkesı, 46, ss.52-53). Tatar göçlerine daha az olumlu bakan başka bir gözlemcinin belirttiğine göre Tatarlar Bulgaristan'ın Rusya olmadığını anlamışlar ve Türklerin Bulgarlar üzerindeki tahakkümlerini savunmuşlardır [followed the lead of]. (D'Avril, age, s.167). Grey hanlar ve onların Bulgaristan'daki devamları üzerine yeni bir çalışma, Bulgar çorbacı'larına (ilerigelenlerine) bir zamanlar [at one point] sığınak verdiğini belirterek, öncelikle kendi çıkarlarını gözeten Girey hanların Bulgarların ezilmesine de önemli ölçüde katkıda bulunduğunu söylemektedir. (P. Miyatev, Potomki krımskikh gireev i ikh gospodstvo vi nekotorıkh çastyakh Bolgarii vi XVII-XIX vv., Uçenıe zapiski Instituta slavyanovedeniia, XVI, 1958, ss.297, 293, no.22, 296, 297, 299-301). Tatar ve Çerkes göçleri arasındaki farkın net bir göstergesi, 1860-1870'ler Bulgar basınında Çerkeslerin işlediği suçlarla ilgili onlarca makale bulunabildiği halde, Tatarlardan bu şekilde hemen hiç bahsedilmemesidir. (Blgarska vzrojdenska knihnina, M.Stoyanov, c.II, Sofya, 1959'da Çerkesı i tatarı başlığı altında bu makalelerin listesi vardır.) 42. Bu konuda dengeyi düzeltmeye çalışan bir Çerkes tarihçi, sadece Çerkeslerin değil, Kazakların da çaldığını, ve bu durumun Çerkesler için normal ticaret olanaklarını azalttığını belirtmektedir (V.Aliev i dr., Adığeya, Rostov n. 13 D. 1927, 51). Çerkeslerin kötü adetleri ("at çalma, hırsızlık, kaçakçılık, bakınlar ve esir alma") ile ilgili standard bir Rus [litany]si için bkz. Orbeliani'nin raporu, 19-23 Temmuz 1859, Aktı, s.49. 43. Çerkeslerin yaşadığı koşulların tasviri için, bkz. Kanitz, age, I, ss.317-318; F.Hochstetter, Reise durch Rumelien im Sommer 1869. M.K.K.G.G., XIII (1870), s.549. 44. F.Kanitz, age, I, ss.196, 605, 226, II, s.264, III, s.319; D'Avril, age, s.169; St.Clair, age, s.171; Sax, age, s.464; Barkley, age, s.76, 78, 79. Bir gözlemci şöyle demektedir: "nur Mühlsteine und glühendes Eisen lassen sie liegen" [ancak değirmentaşı ve kor demir onları bu hale sokabilir]. (Brennecke, age, s.68.) 45. 1 Mart 1869 tarihli rapor, D.B.I., VI, s.209. 46. Sovremennia letopis, Russkii vestnik, VVXIII (1860), s.371. 47. J de CP, 17 Haziran 1864. 48. F.Kanitz, age, I, ss.317, II, 156. Avusturya ve Osmanlılar arasındaki özel bir antlaşma sonucu bir grup Transilvanya çobanlarına, Mokanlara, geçmiş yıllarda Danub'un sağ-yakasında, Vidin ve Tulcea arasındaki bazı bölgelerde koyunlarını otlatma izni verilmişti. Çerkes göçünden sonra bölgede artan nüfus sonucu Osmanlılar bu antlaşmayı yenileyemedi (J de CP, 7 Haziran 1865). Bu antlaşmanın ilk tarihi en az 1840 ortalarına kadar gitmektedir. Dokumenti za blgarskata istoriia, P.Nikov, ed., V. ("DBI, V), Sofya, 1948, s.200. DBI, V ve DBI, VI bu gruplara ilgili bilgiler içermektedir. Listesi için, bkz. BDI, V, 282, ve DBI, VI, 399. 49. J de CP, 27 Ağustos 1860, 3 Eylül 1860, s.27, Haziran 1861; Mikhov, Belges, 3, s.26; DBI, VI, 158. P.Todorov, Çerkeslerin iskânının işgücü açığını kapatmak için uygulandığını iddia etmektedir (P.Todorov, Naşeto zemledelie predi osvobojdenieto, Cpisanie na Blgarskoto ikonomichesko drujestvo, XXII :1923), ss.102-103.) Bu azınlıkta kalan bir görüştür. 50. Berje, age, (Şubat, 1882), ss.354-355. Bu koşullar doğu Kara Deniz limanlarında rapor edilmiştir. Ayrıca bkz., Sax, age, s.464. 51. J de CP, 28 Haziran 1864. 52. Tatarı i çerkesı, 61. Aynı kaynak daha önce Tatar Kazak birlikleri oluşturma çabalarını da anlatmaktadır. Fakat Kırım Savaşı'ndan sonra birkaç yıl içinde bu birlikler tedrici olarak azalmış ve aradaki fark Çerkesler ile kapatılmıştır (age, 47-49). 53. Nüfus politikası için, bkz. Berje, age, (Şubat 1882), s.359; Kanitz, age, I, s.199. Başka bir gözlemci, bu politikanın arka planının keskin bir açıklamasını şöyle yapıyor: "Le gouvernement ottoman, ayant déjà constaté que la race musulmane dégénérait rapidement par l'abus de passions honteuses et contre nature, s'étant aperçu qa'elle diminuait d'une manière effrayante, surtout dans la presqu'ile des Balkans..." (Bianconi, Etnographie, p.48). Kordon üzerine, bkz. Kanitz, age, I, ss.199, 315; Mikhoff, Bulgarien, s.255. 54. Tatarı i çerkesı, ss.60-61. Bu kitabın yazarı, ızgara biçimindeki yerleşim gerektirdiğinde, yerleşik sakinlerin elinden topraklarının alındığını belirtmektedir (age, 61). İzgara biçimindeki yerleşim bir ölçüde olanaksız görünmektedir; [çünkü bu yerleşim biçimi] bütün bu operasyonda gösterilenden çok daha fazla bir örgütlülük düzeyi gerektirecekti. Ülkeyi boydan boya yıllarca gezen ve herşeyi inceden inceye gözlemleyen Kanitz, ızgara [biçimindeki yerleşimden] hiç bahsetmemektedir. Çerkes davasının sadık destekleyicisi St.Clair şöyle yazmaktadır: "Çerkes köylerini Balkan köyleri ve geçitleri arasına yerleştirmek Türkiye açısından kötü bir politika olmayabilir". St.Clair, age, s.177. Böyle bir plan önerilmiş olabilir, fakat Osmanlı İmparatorluğu'nda o dönemdeki diğer pekçok projede olduğu gibi uygulanmamıştır. "Tatarı"nın yazarının iddiasına göre "polis" rollerinden dolayı Çerkesler merkezi hükümetin özel himayesi altındaydı ve bu durum, sıradan Osmanlı yetkililerin, suçlarından dolayı onlar hakkında takibat yapmasını zorlaştırmış veya olanaksız kılmıştı (Tatarı i çerkesı, 61-63). Çerkes suçluları, Midhat Paşa'yı, diğer OSmanlı yetkilileri ve İngiliz Elçisi'ni kapsayan bir olayın anlatımı için, bkz. Barkley, age, ss.80-83. 55. Kanitz, age, I, ss. 28, 319; DBI, VI, s.201. 56. Tatarı i çerkesı, 63. 14 57. Bkz. Mayıs ve Aralık 1867 tarihli raporlar, DBI, VI, ss. 39-40, 43-33. 58. Levant Herald, 24, Mayıs 1867; İz arkhivata na Nayden Gerov, T.Tançev, ed., I, Sofya 1911, s.690; 28 Mayıs 1867 tarihli rapor, DBI, V, s.69. 59. Brennecke, age, ss.68-69; Hilberg, age, s.48; Kanitz, age, III, s.93. Çerkesleri çiftçi yapmaya çalışan Osmanlıların bir hata yaptığını söylemekle iktifa eden St.Clair, bunun yaratmış olduğu haklılık izlenimini daha sonraki şu sözleriyle silmektedir: "[Çerkeslerin] aristokratik yönetim ilkelerini yıkmak için Çerkesleri örgütleme isteğiyle Saray çok büyük bir hata yaptı ve öz-yönetim aracılığıyla egemenlik kurma biçimindeki eski Türk geleneğinden uzaklaştı" (St.Clai, age, ss. 174, 179). 60. Bir kaynak bu politikanın "aşırı" Türkçü partinin işi olduğunu iddia etmektedir. (Tatarı i çerkesı, s.64.) 61. Berje, age (Şubat 1882), s.357. Berje bunun tarihini vermemektedir, fakat büyük bir olasılıkla 1863'ün sonu, 1864'ün başı olmalıdır. 62. Berje, age (Şubat 1882), s.342. 63. Midhat'ın sayımından bazı veriler için bkz. İzvori za blgarskata istoriia, Khr.Gandev i G.Glbov, ed., IV (Sofya, 1959), ss.97-100. 64. J de CP, 2 Mayıs 1861. 15