80. sayımızı okumak için tıklayın
Transkript
80. sayımızı okumak için tıklayın
SİYASETTE EGEMENE BENZEMEK… KAÇINILMAZ SEÇENEK HDP VE GÜÇ BİRLİĞİ S.5’te MALTEPESPOR BEŞLEDİ: 5-0 Yıl 3 Sayı 80 B u hafta iki önemli gelişme oldu demokrasi cephesinde. Biri pazar günü Alevi kurumlarının öncülüğünde yapılan ve HDP başta olmak üzere sol, sosyalist parti ve örgütlerle CHP tarafından da sahiplenilen laiklik mitingiydi. Talepler arasında zorunlu din dersinin kaldırılması, parasız eğitim hakkı ve ana dilde eğitim başta yer alıyordu. Bu mitingdeki katılım nicelik ve nitelik olarak bir sol cephenin Türkiye’de mümkün olduğuna dair önemli bir göstergeydi. Diğer taraftan bu miting dahil olmak üzere demokrat muhalefet cephesi yaptığı protesto ve açıklamalarla AKP hükümetinin savaş yasası olarak tasarladığı iç güvenlik yasasını Meclis Genel Kurulu’na getirmesini ikici kez erteletmeyi başardı. Bunlar önemli kazanımlardır. Bu hafta ÖDP Eş Genel Başkanı Alper Taş ile buluştum ve kendisiyle solda güçbirliği imkanlarını ve seçimlere HDP ile ittifak halinde katılma müzakerelerinin gidişatını konuştum. Taş’ı umutlu görmek beni sevindirdi. Alper Taş’ın da söylediği gibi HDP’nin seçim barajını yıkması bu ülke demokrasi mücadelesinde çok büyük bir adım olacaktır. Ben sosyalistlerin bu demokrasi mücadelesinin içinde yer alacağı kanaatindeyim. Biz Halkın Nabzı olarak sosyalistlerin HDP ile böylesi bir işbirliğini çok kıymetli buluyoruz. Bu konuda okurlarımız Halkın Nabzı’ndan objektif ve doğrulanmış haberler alacaktır. Haftaya görüşmek üzere S.20’de 11 Şubat 2015 MALTEPE'DE FAŞİZME KARŞI S.4’te Çarşamba “CHP, AKP’nin değirmenine su taşıyor” ÖDP Eş Genelbaşkanı Alper Taş’tan gerek parti içindeki görevi, gerek medyada ve toplumdaki popülaritesi, gerekse Kürt halkı ile sempati ilişkisi nedeniyle bu işbirliği görüşmelerinde çok sık bahsediliyor. Alper Taş ile buluşup HDP ve sol sosyalist grupların işbirliği imkanlarını konuştum AKP KARANLIĞINA KARŞI TEK SES KARTAL ADLİYESİNDE SKANDALLAR Alevi Örgütleri ve Eğitim Sen’in çağrıcılığını yaptığı Laik, Bilimsel Anadilinde Eğitim ve Demokratik Yaşam Mitingi Kadıköy'de gerçekleştirildi. Anadolu Adalet Sarayı inşaatındaki usulsüzlükler raporu tamamlandı. 351 sayfalık raporda, yangın algılama santralinin kapatıldığı, deprem sismik halatlarının iptal edildiği yer aldı. S.8'de S.18’de 2 YORUM 2015 11 Şubat Çarşamba ŞEYHMUS DİKEN M ahmut Memduh Uyan ismine ilk evvel doksanlı yıllarda Diyarbakır’ın benim bildiğim en eski kitabevi (ki kuruluşu 1963 olmalı) Karınca Kitabevinde birgün rahmetli Ayşe Nur Zarakolu ile sohbetimizde rastlamıştım. Belge Yayınları o yıllarda ağırlıklı olarak mahpusta olan devrimcilerin çoğunlukla ilk edebi çalışmaları diyebileceğimiz anılarından oluşan “Yeni Sesler” dizisi ile bir yayına başlamıştı. Bizler bir grup arkadaş karar vermiştik. O dizide ne çıkarsa alıp okuyacaktık. Bu bir nevi destekti. Hem mahpus arkadaşların kitaplarının satışına katkı sağlamak, hem de okunduklarının bilinmesini istemekti. Ayşe Nur abla ile o kitabevinde sohbetimizde bunları konuşurken çok hoşuna gitmiş ve Mahmut Memduh Uyan’a, Ayşe Hülya Özzümrüt’e mutlaka görüşlerde ileteceğini söylemişti. Memduh Uyan’la uzun yıllar sonra ilk kez yüzyüze yakın günlerde Ankara’da Mülkiyeliler’de tanışıp ayaküzeri sohbet ederken unutmuştum o günleri sormayı. Ama “Ben Bir İnsanım” kitabının belki de Diyarbakır’da o yıllarda ilk okurlarından biri olduğumu söyleyiverdim. Uyan’ın o yıllardan aklımda kaldığı kada- rıyla edebiyata yatkın dili bende iz bırakmışa benziyordu. Bu sebeple sevgili Emirali Türkmen “Kardeşim Hepsi Hikâye”nin* çıktığını ve kargoya verdiğini söyleyince merakla beklediğim kitap dedim. Kitap geldiği gün elimde olan iki kitabı bir yana bıraktım ve başladım okumaya. Adeta bir film şeridi gibi yetmişli yılların Ankara’sı ve bütün o devrimci eylemlilikler gözümün önünden hızla akıp geçti. Ankara’da Devrimci Gençlik dediğimiz, Parti-Cephe mevzisinin ne büyük kitleselliğe hükmettiğini hatırlayıverdim. Bütün o dönemin panormasını derin analizlere, duygusallıklara, dostluklara, kararlılıklara varıncaya kadar dökümünü yapmış açıkyüreklilikle Memduh Uyan. Meğerse aynı yıllarda, çoğu kez aynı mekânları paylaşmışız. Siyasal’ın kantini, Zafer Çarşısı, Ankara’nın neredeyse korsan miting yaptığımız bütün meydanları. Tevekkeli değildi yüz aşinalığı. Görüştüğümüzde sanki defalarca dost sohbetlerinde birlikte olduğumuz bir arkadaşlığın naif dışavurumunu hissettim Memduh Uyan’da. “İnsan, insanın hikâye anlatıcısıdır” ilk cümlesi ile başlamış “Kardeşim Hepsi Hikâ- Künye Dağa Yazılınca! ye”ye. Hani önemli ya da önemsiz anlattığımız meselelerde Hepsi Hikâye deriz ya! Aslında yaşananların hiçbirinin Hikâye olmadığının kanıtı Memduh Uyan’ın kitabı. Devrim’in bir “hayal” olmadığının, gerçekleşmesi mümkün bir realite olduğunun ruhunda, bedeninde anlatısı olmuş kitap. O yıllarda çok sık söylenen bir marşın sözlerinden bir mısra aklıma geldi. Marşta diyordu ki; “Devrimcinin görevi, devrim yapmaktır…” Sahiden “Devrim yapmak” niyetinde olan bir devrimcinin dağ, kamplar, mahpusluk, işkence, açlık, hastalık, aşk, dostluk ve daha nice insana dair herbirşeyin bir bedende zaman dilimi içinde paylaşımını yazmış Memduh Uyan. Üstelik edebiyatın roman, öykü, anı, anlatı, deneme ya da adını ne koyarsanız koyun bir türüne saplanmadan. Bütün bunlardan beslenerek, zülfi yare’de dokunarak bir kitap yazmış. Anası oğluna bakarken; Uyan’ın tabiriyle “içine ağlamış”. Meğerse içimize ağlayacağımız ne çok “Hikâyemiz” varmış. Sağolsun Mahmut Memduh Uyan bizi bütün yaşadıklarıyla / yaşananlarla yüzleştirmiş. Dörtyüz seksen sayfalık kitabı okuduğum- da o günlere geri gittim ve düşündüm. Gençliğimizde her birimiz romantik sahicilerdik. Devrimci önderler efsane kişiliklerdi. Onlar konuştuklarında insan tekinin hayatı, dünyası değişiyordu. Seksen askeri darbesinden sonra Devrimci Yol Çizgisinin Ana Gerilla Birliği Komutanlığını yapmış ve beş yıl gerilla mücadelesinde ısrar etmiş bir devrimci önderin bütün içtenliğiyle yazdığı kitabı anı-anlatı-tanıklık edebiyatı, okumayı sevenler için çok kıymetli bir çalışma. Ve “Kardeşim Hepsi Hikâye” hakkaniyetli bir dönem kitabı olmuş. Çok duygulanarak okudum. “İnsan evladı kuş misali. Bir bakarsın burada. Bir bakarsın düşlerde, başka yerlerde, başka gerçeklerde.” Dese de yazar. Kitap çıplak hakikati olanca içtenliğiyle anlatıyor. Aslında her hikâye, geçmişte yaşanmış olanın bir kez daha yeniden hafızalarda yaşanmışlığının teyidi değilmidir? Öyleyse eğer Mahmut Memduh Uyan iyi ki Kardeşim Hepsi Hikâye’yi yazmış. Ve dahi yaşananların hikâye olmadığını hafızlara bir daha kazımak için… *Kardeşim Hepsi Hikâye! Mahmut Memduh Uyan. Dipnot yayınları. 2015. t e m h e M ı c a v a T r u h ş e M ! i d n i e l i h a s a t s U r e l n e l i b ı n ı d a t Ağzının hile inecek a s k ı t r a de Adres: Yalı Mah. Sadık Ahmet Bulvarı, No: 2/1 Maltepe/İstanbul (Eski Ayışığı Gurme’nin yerinde) Tel: 0216 457 08 08 Mehmet Usta’nın enfes otantik sac tavası ve kaburga dolması artık Maltepe Sahili’nde Ferah, deniz manzaralı mekanımızda kebap çeşitleri ve leziz tatlılarımız da denemeye değer Güleryüzlü ve saygılı hizmet YORUM 3 2015 11 Şubat Çarşamba Kaçınılmaz şans ya da kaçınılmaz seçenek AHMET TULGAR B ir haftadır Balkan Avrupası’ndan iki felsefecinin, Srećko Horvat ile Slavoj Žižek’in imzalarını taşıyan; iki hafta önce Yunanistan Başbakanı seçilen Aleksis Tsipras’ın da katkıda bulunduğu; ‘Avrupa Birliği ve Onun Hoşnutsuzlukları’ alt başlığı ile yayımlanan ‘Avrupa Ne İstiyor?’ adlı kitabı okuyorum (Can Yayınları, Ocak 2015). Horvat ve Žižek’in kitapta yer alan makaleleri ve denemeleri Tsipras’ın partisi SYRIZA’nın son seçim zaferinden epey önce yazılmış olabilir. ‘Son seçim zaferi’ diyorum, çünkü tam da belki de SYRIZA’nın son seçimlerden birinci parti olarak çıkmasından epey önce yazıldıkları için bu makaleler, SYRIZA’nın birkaç sene içinde nasıl da art arda gelen küçüklü büyüklü ama her defasında büyük ‘seçim zaferleriyle’ nihayet birinci parti olduğunu net olarak ortaya koyuyor. Ama esas ortaya konulan SYRIZA’nın Avrupa neoliberalizminin otoritesine karşı Yunanistan’dan doğan ve kısa sürede bütün Avrupa’nın neoliberal dönüşümünü ve yönetişim stratejilerini ters yüz edecek bir imkân olduğu gerçeği. SY- RIZA yanı başımızda böyle bir imkân olarak ışıldıyor ve ürettiği çağrışımlarla bizim de önümüze yeni görevler ve yeni perpektifler koyuyor. Güncel Avrupa’yı ya da daha çok Horvat ve Žižek’in altbaşlığıyla ‘Avrupa Birliği ve Onun Hoşnutsuzlukları’nı ve bu hoşnutsuzluklar ortamında SYRIZA imkânını anlamaya çalışmak bizi başlı başına bir (karşılıklı) hoşnutsuzluk atmosferinden ibaret Türkiye’de doğrudan HDP’nin ve (onun Gezi ile duygusal ve fiziksel buluşma ve iletişiminin) oluşturduğu imkânı düşünmeye savuruyor. İşte tam da bu aşamada Horvac ve Žižek’i okurken ben de ‘kaçınılmaz şans’ diye bir kavram ürettim. Her kavram üretimi sevindiricidir. Ama yeni kavramların özellikle kritik dönemlerde faydası iki katına çıkar. Evet, ben HDP’yi ‘kaçınılmaz şans’ olarak tanımlıyorum. Ya da ‘kaçınılmaz seçenek’. Buradaki ‘kaçınılmaz’ın anlamı o an ne hissettiğinize, iradi istencinizin derecesine bağlı olarak değişir. Deter minist bir harekete de işaret edebilir, iradeyi göreve çağırıyor, öneriyor, tavsiyede bulunuyor da olabilir. Sevinç ya da (olası, müstakbel) bir hayıflanma da tınlıyor olabilir bu ‘kaçınılmaz’ nitelemesinde. Bugün iki güçlü rüzgâr, biri Rojava’dan, diğeri Yunanistan’dan eserek Türkiye’yi etkiliyor. Etkiliyor olmalı. Rüzgâr ferahlatıcı bir metafordur. Bu hoşnutsuzluk ortamında bu metaforik ABONELİK KARTI 1 Yıl Yurtiçi 60 Adı Soyadı : ANADOLU YAKASINDA GÖRÜNÜR OLMAK iÇiN ilan Reklam ve Rezervasyon hattı için bizi arayınız T: 0216 457 46 46 F: 0216 457 13 12 e-mail: halkinnabzi@gmail.com Adresi : e-mail : Tel-GSM : Abonelik bedelini banka hesabına yatırdıktan sonra bilgileri lütfen aşağıda belirtilen posta adresine veya e-mail e gönderiniz. HALKIN NABZI Bağlarbaşı Mahallesi 2. İlkokul Cad. No:39 Cihangir İş Mrk. Kat:2 D:7 Maltepe/İstanbul/Türkiye T:+90 216 457 46 46 F:+90 216 457 13 12 halkinnabzi@gmail.com www.maltepeninnabzi.com AKBANK Maltepe Şubesi TL HESABI: Şube Kodu: 00 29 Hesap No:0189926 IBAN:TR35000460002 9888000189926 ferahlamanın keyfini çıkarmakla yetinmeyip kendimizi bu rüzgârlara açalım. Bu yeni durum bir zamanlar Heidegger’in Avrupa’yı sıkışmış bulduğu cendereden çok farklıdır. Türkiye metal bir kerpetenle sıkılmıyor, sadece iki su serpici meltemin arasında kaldı. Evet, bu ferah türbülans, bu oksijen başımızı döndürüyor. Ama bu, her gün kendi kurumsal siyasi ödevlerimizi sarsılmadan yerine getirmekten daha iyi. Çok daha iyi. Bugün yola çıkmaz, bu iki rüzgârın zorladığı yelkenlimizle açılmak yerine reel politikanın güvenli ve kasvetli limanlarında bağlı kalırsak, tarih bir kez daha Türkiye Sosyalist Hareketi’ne ‘kaçınılmaz şans’ sunmayabilir. HDP barajı aşacak. Ancak Kürt Hareketi kendi ‘kaçınılmaz şans’ından hiç kaçınmadığı (ve kaçırmadığı) için her durumda kazanır. Önemli olan şimdi HDP ile Türkiye’ye sunulan bu ‘kaçınılmaz seçeneği’ seçmek. Türkiye Sosyalist Hareketi ve demokrasi güçleri böylesi bir tarihsel sorumlulukla karşı karşıya bugün. Kaçınılmazdan kaçınmamak yani. Halkın Nabzı Gazetesi Süreli Yayın AHİS Reklam Organizasyon Prodüksiyon San. Tic. Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni (sorumlu) İSHAK KARAKAŞ Editör: Ahmet TULGAR Grafik Mizanpaj Hukuk Danışmanı Erdal BEKTAŞ Av. Uğur KARAKAŞ Grafiker Danışma Kurulu Hakan YILDIRIM Spor Servisi Fırat COŞKUN Kültür Sanat Bedros DAĞLIYAN Avusturya Temsilcisi Erdal BOYOĞLU Viyana Temsilcisi Emine BAŞKÖY Fehim IŞIK Samet MENGÜÇ Fuat TOKAT Yer: Bağlarbaşı Mh. 2. İlkokul Cd. No: 39 Cihangir İş Merk. Kat 2 D:7 Maltepe - İstanbul Tel: 0216 457 46 46 Fax: 0216 457 13 12 halkinnabzi@gmail.com Baskı: GÜN MATBAA Beşyol Mah. Akasya Sk No 23/A Sefaköy-Küçükçekmece - İST. Tel: +90 212 426 63 00 4 HABER 2015 11 Şubat Çarşamba “Mahalle Buluşmaları” yeniden start aldı M altepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, söz verdiği gibi ilk mahalle toplantılarından yaklaşık 3 ay sonra halkla tekrar bir araya geldi. Altayçeşme mahallesi sakinleriyle başlayan “mahalle toplantıları”nda bin 100 civarında gelen sorunlardan 950 kadarını çözdüklerini ifade eden Başkan Kılıç, “Kentsel dönüşüm konusunda büyük beklentiler içine girip de binam çok katlı olsun anlayışından vazgeçin. Müteahhitlerin karşısında bizlerin boynunu büktürmeyin. Siz, bize yardımcı olun ki bizler de sizler için yaşanacak alanlar yaratalım” dedi. Kentsel dönüşümden gürültüye… Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, 3 aylık bir aradan sonra tekrar başlayan “mahalle toplantıları” kapsamında Altayçeşme mahallesi sakinleriyle, Maltepe Belediyesi’nin Ana Hizmet Binası’nda bir araya geldi. Sabahın erken saatlerinde gerçekleşen ve oldukça yoğun bir ilginin gösterildiği buluşmada, Maltepe Belediyesi Başkan Yardımcıları, birim müdürleri ve Altayçeşme Mahalle Muhtarı Arzu Toker de hazır bulundu. Toplantıda, kentsel dönüşüm, altyapı, imar, çevre düzenlemesi ve park, ses kirliliği ve gürültü sorunları ile pazar yeri ve pazarcılarla ilgili sorunlar konuşuldu. “Bin 100 sorunun 950’sini çözdük” Toplantıda bir konuşma yaparak belediyenin yapmış olduğu bazı hizmetler- den bahseden Başkan Ali Kılıç, “Uzun bir aradan sonra tekrar bir aradayız. Söz verdiğimiz gibi 3 ayda bir sizlerle buluşacağımızı belirtmiştik. Sizlerle birlikte yapmış olduğumuz toplantılardan çok etkilendiğimizi, beslendiğimizi söylemiştim. Toplamda geçmiş dönem mahallelerde yapmış olduğumuz toplantılarda bizlere iletilen bin 100 civarında sorundan, 950’sine çözüm bulduk. Diğer sorunları da neden çözemediğimizi ilgililerine anlattık. Yine hiç kimsenin yapamadığı bir şeyi gerçekleştirerek, Maltepe’de yan yana değil birlikte yürümek iradesinde olduğumuzu belirtip, belediye başkan adayları ve siyasi partilerimizin temsilcileriyle bir araya geldik” dedi. “İnançlar konusunda hassasız” İnanç hizmetleri noktasında Ramazan’da, Muharrem’de ve Noel ayında yapılan çalışmalar ile sağlık alanındaki hizmetler hakkında da vatandaşlara bilgi veren Ali Kılıç, şöyle konuştu: “İnançlar konusunda çok hassasım, kimsenin inancını sorgulamaya hakkımız yok. Bu şiardan yola çıkarak nasıl Ramazan ayında vatandaşlarımız bayramlarını yapıp 4 gün tatile çıkabiliyorlarsa, Hristiyan vatandaşlarımız da tatile çıkmalı dedik ve onların kutsal saydığı 25 Aralık gününü, yani Noel gününü tatil ilan ettik. Belediyeden 5 arkadaşımız bu izni kullandı, memnun olduk. Yine Maltepe Meydanı’nda sevgi, barış ve dostluk adına bir Noel ağacı diktik. Alevi kardeşlerimiz için Maltepe’de sağlık çalışmaları hız kesmiyor 2 de Muharrem ayının son günü olan Aşure Günü’nü tatil ilan ettik ve cemevlerini ilçemizde ibadethane olarak ilk kabul eden belediye olduk. Bunu şu açıdan gururla söylüyorum ki, daha Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde cemevleri ibadethane olarak kabul edilmeden, bizler kararı çıkartmıştık. Ermenek’teki acılı vatandaşlarımızı unutmayarak, muhtarlarımızın da desteğiyle onlara yardım gönderdik. Uyuşturucu ve mahalle konaklarıyla ilgili çalışmalarımız devam ediyor.” Vatandaşlara iki uyarı Konuşmadan sonra soru-cevap bölümünde halkın sorunlarını tek tek dinleyip not alan Kılıç, vatandaşların sorularını anında cevaplayıp vatandaşları iki noktada uyararak, “Belediye olarak dünyanın en güzel hizmetlerini 014’te 42 bin 247 kişiye poliklinik hizmeti verildi Maltepe Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü tarafından 2014 yılında Maltepe’de, 42 bin 247 kişiye ücretsiz poliklinik hizmeti verilirken, 3 bin 978 kişiye de ücretsiz evlilik testi yapıldı. “Daha sağlıklı, daha mutlu Maltepe” sloganıyla hizmet veren Maltepe Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü, 2014 yılında da çalışmalarına hız kesmeden devam etti. 6 uzman, 6 pratisyen doktor, 2 diş doktoru, 1 psikolog, 1 sosyolog, 19 sağlık personeli ve 19 idari personel ile Maltepelilere üc- yapsak, hatta altından çöp konteyneri koysak da bunlara siz sahip çıkmadığınız sürece hiçbir fayda göremeyeceğiz. Yan yana değil birlikte yaşama kültürüne alışmamız lazım. Pazar sorununu ancak böyle çözebiliriz. Kentsel dönüşüm konusunda büyük beklentiler içine girip de binam çok katlı olsun anlayışından vazgeçin. Müteahhitlerin karşısında bizlerin boynunu büktürmeyin. Siz bize yardımcı olun ki, bizler de sizler için yaşanacak alanlar yaratalım. Bizim bu aşamada üçlü bir çözüm önerimiz var. Evleriniz KİPTAŞ ya da TOKİ ile yapabilirsiniz ya da kendi müteahhitinizi bulur ona yaptırırsınız. Üçüncü yol olarak da belediyemiz bir inşaat şirketi kurdu, buna başvurursunuz. Sizler de biraz taşın altına elini koyarsanız, adınıza biz kredi alır ve evinizi yaparız” diye konuştu. retsiz poliklinik hizmeti veriliyor. Geçtiğimiz yıl poliklinikte 27 bin 533 kişi muayene edilirken, günlük 100 çekim kapasiteli radyoloji servisi, 5819 kişiye röntgen hizmeti verdi. 4 bin 767 kişiye enjeksiyon, pansuman ve tansiyon müdahalesi yapıldı. 3 bin 978 kişiye de ücretsiz evlilik testi gerçekleştirildi. Poliklinikte ayrıca, göğüs, göz, genel cerrahi ve dahiliye alanlarında uzman doktorlar tarafından 14 bin 714 hastaya ücretsiz sağlık hizmeti verildi. Evde sağlık hizmeti Evde sağlık hizmeti kapsamında, iki bin haneye ka- pasiteli tele destek hizmeti, bin 704 kişiye acil ambulans hizmeti verilirken, 8 bin 307 hasta ambulansla nakil edildi. 65 yaş üstü 13 bin 99 kişiye evde bakım hizmeti kapsamında ulaşılırken, 149 kişiye sosyolog, psikolog, diyetisyen eşliğinde tıbbi danışmanlık hizmeti sunuldu. Sağlık İşleri Müdürlüğü tarafından ayrıca 2014 yılında, 5 bin 350 ilkokul öğrencisine hijyen eğitimi, 2 bin 810 ilköğretim öğrencisine ergenlik ve şiddet eğitimi verilirken, 528 çocuk sünnet edildi. YORUM 5 2015 11 Şubat Çarşamba Siyasette egemene benzemek… FEHİM IŞIK Maltepe atık yağ toplamada İstanbul ikincisi S iyaset Türkiye’de, pazarlamacılıkla eş anlamlı kullanıldı. Birileri hep başkalarını pazarlamak üzere siyaset yaptı. Seçmeni pazarladı, ihale pazarladı, ülkeyi pazarladı, yeri geldi en yakınını hatta kendisini bile pazarladı, siyasetçi. Bu yüzdendir ki bu ülke insanı siyaseti hep kötü bilir, siyasetçiye güvenmez. Peki kötü mü, siyaset? Ezilenlerin safında yapılan siyaset kötü değildi. Ezilenlerin safındaki siyaset inançlı, ahlaklı, dürüst, samimiydi. Hep öyle gördük. Peki, şimdi de böyle mi? Meğer ezilenler de ne kötü yaparmış siyaseti! Bir partiyi beğenmezsin. Bir kişinin görüşlerini doğru bulmazsın. Amenna! Peki, beğenmediğin partinin, görüşlerini beğenmediğin kişinin karşısında yürüteceğin siyaset o başkalarını pazarlamak üzere siyaset yapan, seçmeni pazarlayan, ihale pazarlayan, ülkeyi pazarlayan, yeri geldiğinde en yakınını hatta kendisini bile pazarlayan siyasetçi gibi mi olmalı? Hep belaltı mı vurmalısın? Hep hakaret mi etmelisin? Hep kendini tek doğru, karşıdakini külliyen yanlış mı görmelisin? Bilmez misin, herkesin kendi doğrusu var? Boykot yaparsın, HDP’yi beğenmezsin, hakkındır! Elbet kendin gibi düşüneceksin, kendin gibi davranacaksın. İyi de, sen nasıl bu hakka sahip isen bir başkası da sandık başına gitme, istediğine oy verme, HDP’yi beğenme, olumlu bulma hakkına sahip. Ne o belaltı vuruşlar, hakaretler, sandığa gitmeyi, HDP’de siyaset yapmayı ihanet göstermeler... Hadi bunu bir yana bırakalım. Bu, devede kulak nasılsa... Bağımsız Kürdistanı savunursun. Eli kulağında, ilan edildi edilecek diye beklersin. Güzel, üstelik savunduğun hak sana ana sütü gibi helaldir de. Kimin haddine; “Sen bunu savunma hakkına sahip değilsin,” desin sana? İyi de, statü bir tek bağımsızlık değil ki!.. Federasyon var, sosyalist federasyonu savunan var, konfederasyon var, özerklik var, demokratik özerklik var... Var da var... Yani şimdi bağımsızlığı savunanlar kahraman, diğerleri işbirlikçi ve hain mi? Rojava ile ilgili şu ilginç, bir türlü anlayamadığım karşıtlığa hiç mi hiç girmek istemiyorum. IŞİD alçakça saldırırken bile kanton ilan etmenin buna neden olduğunu söyleyen, bunun üzerinden hala Rojava’daki siyasi iradeye verip veriştirenler var. El insaf. Ya hu hırsızın hiç mi suçu yok... Şimdi diyeceksiniz ki Güney içinde benzer şeyleri tersinden söyleyenler var. Sözüm onlara da... Sözüm, işi gücü bırakıp kendi ayağına vuran herkese... Kabul edelim; eğer dert Kürdün hali pür melalinden yola çıkarak onun özgürleşmesini, kendi toprağında kendisini yönetmesini istemek ise daha bir dikkat edilecek. Yoksa aman ha! Başkalarını pazarlamak üzere siyaset yapan, seçmeni pazarlayan, ihale pazarlayan, ülkeyi pazarlayan, yeri geldiğinde en yakınını hatta kendisini bile pazarlayan siyasetçilerle arada ramak kaldı... Bırakın da o siyasete tav olunacaksa hiç olmaz ise Kürtler özgür olduktan sonra tav olunsun... Şimdiden tav olunmasın. Daha zaman var, acele etmeyin. Egemen siyasetle şimdilik de olsa arada bir fark kalsın... M altepe Belediyesi, 9 ton atık yağ toplayarak, atık yağ toplamada İstanbul ikincisi oldu. Atık yağdan elde edilen gelirle de engellilere akülü sandalye alındı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Türkiye Çevre Koruma Vakfı’nın (TÜÇEV) başlatmış olduğu ve Maltepe Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü’nün, Maltepelilerin de desteğiyle sürdürdüğü “Temiz Çevre Engelsiz Hayat Projesi” meyvelerini vermeye başladı. Maltepeli vatandaşların büyük duyarlılığı ile gerçekleştirilen ve 9 ton atık yağ toplanmasıyla sonuçlanan projede kapsamında, okul, camii, muhtarlık ve toplu konut siteleri başta olmak üzere ilçedeki yaklaşık 170 noktaya yeşil bidonlar bırakıldı. Engellilere akülü sandalye alındı 170 noktadan elde edilen 9 ton atık yağ ile TÜÇEV’in verilerine göre, belediyeler arasında İstanbul ikincisi olan Maltepe Belediyesi, bu atıklardan sağladığı gelirlerle engelli vatandaşların başta akülü sandalye olmak üzere birçok ihtiyacını da giderdi. 6 YORUM 2015 11 Şubat Çarşamba AKP’de çatlak: Fidan krizi ÖNDER BİROL BIYIK M İT Müsteşarı Hakan Fidan’ın milletvekili adayı olmak için görevinden istifa etmesi, AKP çatısında yeni bir yarılmanın habercisi oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Sır küpüm” dediği Fidan’ın, kendi bilgisi dışında istifa etmesinin yarattığı hayal kırıklığını ve öfkeyi gizlemiyor. “Doğru bulmuyorum. Sorumluluk Başbakanındır. Bir takım vaatlerde bulunmuş olabilirler,” diyor. Ankara siyasetini biraz bilenlerin bu sözlerin arkasındaki derin krizi görmemesi imkânsız. Erdoğan’ın en güvendiği bürokrat, hem de ondan habersiz başbakanla görüşüyor, başrolünü oynadığı çözüm sürecinin ve ‘paralel devlet’le mücadelenin böylesine kritik bir aşamasında görevinden istifa ediyor. Buna karşılık cumhurbaşkanı ‘bir takım vaatler’den bahsediyor Aslına bakarsınız Erdoğan ile Davutoğlu arasındaki çatallaşmanın ipuçlarını daha önce de görmüştük. Anımsanırsa, Davutoğlu yolsuzluk kamburunu daha fazla sırtında taşımak istemeyerek 4 bakanın Yüce Divan’a gönderilmesi yönünde eğilim gösterirken; ucunun nereye varacağını, kime dokunacağını kestiremediği bir Yüce Divan macerasını Erdoğan engellemişti. Yine Kobanê’den IŞİD’in çıkarılmasına cumhurbaşkanı Erdoğan dudak bükerken, Davutoğlu ‘Tüm Kobanêlileri alnından öpecek’ kadar coşa gelmişti. Ancak son ‘Fidan krizi’ önceki ayrılıkları gölgede bırakacak kadar büyük bir çatlak ve seçim sathına girdiğimiz şu günlerde başka sorunların da habercisi gibi gözüküyor. Mesela milletvekili aday listelerini başbakan mı belirleyecek, cumhurbaşkanı mı? Birkaç hafta önce kulislerde listeleri Erdoğan’ın belirleyeceği, Davutoğlu’na ise kontenjan ayıracağı yönünde bilgiler dolaşıyordu. Son Hakan Fidan olayından sonra Erdoğan’ın aday belirlemelerinde daha da inisiyatif alarak işi baştan sıkı tutmak isteyeceğini kestirmek güç değil. Bu da Davutoğlu bunu. Özal’ın Akbulut ve Mesut Yılmutlu etmeyecek elbette… maz’la, Demirel’in Çiller’le yaşadığı Davutoğlu’nun politikada ‘sadakat gerilimleri anımsayalım. siyaseti’yle var olmak isteÖte yandan Cumhurbaşmediğini geçmişteki örkanı, Latin Amerika yol‘Fidan neklerinden biliyoruz. culuğu sırasında gazekrizi’ önceki Mesela onu siyasetecilere, bu seçimleri ayrılıkları gölgede te kazandıran eski ‘Başkanlık sistemi ve bırakacak kadar büyük yeni anayasanın recumhurbaşkanı Abdullah Gül’dü. ferandumu’ olarak bir çatlak ve seçim Ancak o yoluna gördüğünü açıklısathına girdiğimiz Erdoğan’la devam yor. Erdoğan, cumşu günlerde başka etti. Şimdi ise Erdohurbaşkanı olduktan sorunların da ğan’dan habersiz üstesonra Ak Saray’ın lik Erdoğan’ın en güveninşası da dâhil bütün habercisi diği bürokrat olan eski MİT adımlarını başkanlık sisMüsteşarıyla, seçim sonrasına yöteminin alt yapısını oluşturmak nelik hesaplar yapıyor. üzere attı. Seçimlerin ardından yaBu gerilimin arkasında çok daha ya- pılacak bir anayasa değişikliği ile artık pısal bir sorun var aslında. Putin-Med- bunu resmileştirerek yeni bir döneme vedev modeli tutmuyor Türkiye’de. geçmek istiyor. AKP, en az 330 milCumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan letvekili çıkarması halinde anayasa her lider emanetçi bir başbakan bı- değişikliğini referanduma götürebilerakmak istiyor yerine. Ancak bu, bir cek. Ancak kamuoyu anketleri AKP süre sonra cumhurbaşkanı ile başba- seçmeninin dahi önemli bir kısmının kan arasında gerilimlere yol açıyor başkanlık sistemine istekli olmadığını ve bu iktidar partisini çaptan düşürü- gösteriyor. yor. ANAP’da da, DYP’de de gördük Yani bu kez Erdoğan’ın referandum sandığından istediğini çıkarması zor… Bu yüzden işi referanduma gerek kalmaksızın mecliste bitirmek istiyor. Bunun için de ‘nitelikle çoğunluk’ denilen 367 milletvekiline ihtiyaç var. Erdoğan’ın “400 milletvekili…” açıklaması bununla ilgili… Günün politik dengelerinde her ikisi de zor gözüküyor. Diyelim, işler Erdoğan’ın hesaplarına uygun gitti ve Türkiye başkanlık sistemine geçti; bu durumda Davutoğlu’nun siyasi geleceği ne olacak? Örneğin, Erdoğan son yaşanan kırgınlıkları unutup Davutoğlu’na başkan yardımcılığı görevi teklif eder mi? Ya da AKP seçimlerde aradığı sayıya ulaşamayıp başkanlık sistemine geçilmezse, sorumsuz bir cumhurbaşkanının başbakanı by pas ederek fiili başkan gibi davranmasına, sorumlu bir başbakan nereye kadar suskun kalabilir? Seçimlerde istediğini alamamış bir Erdoğan bugünkü kadar güçlü olup hükümete her istediğini yaptırabilir mi? Bütün bunlar yakın gelecekte AKP çatlağını büyütecek fay hatları. Göreceğiz. HABER 7 2015 11 Şubat Çarşamba Türk ve Alman belediye başkanlarından İslamofobi ve ırkçılığa karşı ortak tavır İ stanbul Maltepe’de bir araya gelen Türk ve Alman yerel yöneticiler, hazırladıkları ortak bildiri ile İslamofobi ve ırkçılığa karşı birlikte hareket etme kararı aldı. Türk ve Alman belediye başkanları, Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç’ın ev sahipliğinde, Fransa’da yaşanan “Charlie Hebdo” dergisine yapılan saldırı sonrası hızla yükselen İslamofobi ve ırkçılık hareketi PEGİDA’ya karşı ortak tavır almak ve işbirliğini geliştirmek üzere, Maltepe’de düzenlenen panelde bir araya geldi. Başkanlar panel sonrası ortak bir bildiri yayınladı. Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, “Yerel yönetimlerden hareket ederek halkların ve inançların kardeşliği adına, insanların el ele birlikte yaşayabileceği, bütün insanların kucaklanabileceği bir yaşam mümkün. Unutmayın ki küçük küçük adımlar büyük hedeflere dönüşür” dedi. İki gün süren panele, Münih Anakent Belediyesi eski başkanı Christian Ude, Federal Almanya Parlamentosu Yeşiller eski Milletvekili Memet Kılıç, CHP Genel Başkan Yardımcıları Veli Ağbaba ve Ercan Karakaş, CHP İstanbul Milletvekili Celal Dinçer ve İhsan Özkes, CHP Parti Meclisi Üyesi Ali Özcan, Adalar Belediye Başkanı Atilla Aytaç, Kadıköy Belediye Başkan Yardımcısı Mustafa Günalp, Ataşehir Belediye Başkan Yardımcısı Hüseyin Hışman, Erlangen Belediye Başkanı Susanne Lender-Cassens, Altona Belediye Başkanı Liane Melzer, Münih Anakent Belediyesi Meclis eski Üyesi Edith von Welser Ude, Erlangen Kardeş Şehir Derneği Başkanı Michael Greissel, İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yunus Emre, Türk-Alman Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen ve Kırklareli Kaynarca Belediye Başkanı Serdar Türker katıldı. “Bütün insanlığı kucaklamalıyız” Panelin kapanış oturumunda bir konuşma yapan Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, “Müslümanlardan oluşan ancak İslamiyet’e kesinlikle darbe vuran El Kaide, IŞİD gibi oluşumların kabul edilemez tutumları, PEGİDA gibi ha- reketlerin de palazlanmasına katkı sunuyor. İnanç açısından Müslümanları, milliyetçilik açısından Avrupa›da yaşayan yabancıları hedef tahtasına oturtan PEGİDA karşısında neler yapabileceğimizi, bu panelde Avrupalı dostlarımızla ele aldık. Fransa’nın başkenti Paris’te gerçekleştirilen Charlie Hebdo baskını, Fransızları olduğu kadar bizleri de son derece üzmüştür. Nerede ve hangi gerekçeyle olursa olsun, hiçbir şekilde kabul edilemeyecek olan terör, Charlie Hebdo baskını ile çirkin yüzünü bir kez daha göstermiştir. Avrupa ülkelerinde İslam ve Türkiye kökenliler başta olmak üzere, yabancılara karşı zayıflamaya yüz tutan önyargılar, komşumuz Suriye’de ortaya çıkan IŞİD ve Charlie Hebdo baskını ile yeniden kök salmaya başlamıştır. Ancak sevindirici bir durum ise, sağduyu sahibi Avrupalı dostlarımızın varlığıdır. Avrupa’da baş gösteren ve İslam ülkeleri başta olmak üzere, bütün insanlığı çok yakından ilgilendiren gelişmeler karşısında neler yapılabileceğini masaya yatırdığımız bir adım attık. Biliyorsunuz, Almanya’da başlayan bir PEGİDA hareketi var. İslamofobiyi kullanarak yola çıkan ve bavuluna ırkçılığı da yerleştiren PEGİDA, ortaya çıktığı ülke sınırlarını aşarak yelpazesini tehlikeli bir şekilde genişletti. Yerel yönetimlerden hareket ederek halkların ve inançların kardeşliği adına, insanların el ele birlikte yaşayabileceği, bütün insanların kucaklanabileceği bir yaşam mümkün” diye konuştu. “Ne islamofobi, ne pegida” Kılıç, konuşmasının devamında, ortak bir bildiriye imza attıklarını açıklayarak, bildiriyi kamuoyuna açıkladı. Bildiride özetle, “Avrupa’da İslami çalışmaları baz alarak faaliyette bulunan kimi kuruluşlar ve yine İslam adına yola çıktığını ileri süren El Kaide’nin, IŞİD’in Müslümanlıkla herhangi bir bağının bulunmadığı, inançlı Müslümanların bu gibi oluşumlara pirim vermediği, Nazi dönemini yaşayan Almanya Avrupa’ya ırkçı hareketlerin kesinlikle artı değer katmayacağı sonucundan yola çıkarak, İslamofobinin önüne geçebilmek, Müslümanlığın terör odağı olmadığını anlatabilmek, bulunduğu ülkelerin ekonomisini canlı tutma yolunda büyük emekler veren yabancıların artık o ülkelerin bireyleri olduğunu kabul ettirebilmek için; sağduyu sahibi dostlarımızın desteğiyle bazı Avrupa kentlerinde ve Türkiye’de konularında uzman kişilerin katılacağı konferans ve panel düzenleme, broşür ve kitapçık çalışmalarıyla bilgilendirme kararı aldığımızı kamuoyuna açıklıyoruz” denildi. Ude: “bir arada yaşamak istiyoruz” Kılıç’tan sonra söz alan Münih Anakent Belediyesi eski başkanı Christian Ude ise, “Paris’te yaşanan bu üzücü ve kınadığımız saldırılardan sonra birden bir sarsıldık, çok korktuk. Çünkü Avrupa’da İslam dünyasında buna onay veren gösterilerin olduğunu esefle karşıladık. Gerçekten İslam dünyası diğer dünyalardaki gibi Almanya’daki İslamofobi gibi hareketler başlayınca şok olduk. Her iki yanlış tepkiye karşı koymamız gerekir. Asla ama asla bu tür topluluklarla teröre destek veren insanlarla bir arada olmamalıyız. Biz, belediyeler olarak kentlerde barışçıl açıdan, hangi din, ülke ve ırktan olursa olsun huzurlu olarak bir arada yaşa- mak istiyoruz” dedi. “Ortak tavır almalıyız” Federal Almanya Parlamentosu Yeşiller eski Milletvekili Memet Kılıç da, birlikteliğin ve ortak tavrın önemine dikkat çekerek şöyle konuştu: “İslam’ı paravan olarak kullanmak isteyen örgütleri bilirsiniz. Şehirlerimizde oluşan bu çoğulcu yapıyı belediyeler için olumlu yapılandırmak çok önemlidir. Irk, cinsiyet gibi nedenlerle bireyin ayrımcılığa maruz kalmasını engellemeliyiz. Tüm insanların eşitlikçi yaklaşmasını istiyoruz. Sosyal problemlerin, dini ve ırksal problemler gibi gösterilmesine karşıyız. İslamofobiye ve İslam karşıtlığına karşı mücadele vermek istiyoruz. Paris’te gerçekleşen korkunç saldırılar ve ölçüsüz tepkilere, hem terör sempatizan ve destekçilerine, hem de göçmen karşıtı hareketlere ortak tavır almaktayız. Bütün ülkelerde Hristiyan-Müslüman çalışma grubu kurmak istiyoruz. Bu gruplar, Hamburg, Münih ve Erlangen kentlerinde olduğu gibi oluşmalı” Ekim ayında panel Öte yandan Erlangen Belediye Başkanı Susanne Lender-Cassens ve Altona Belediye Başkanı Liane Melzer, konuşmalarında karşılıklı diyalogun ve birlikte yaşamanın önemine dikkat çekerek, Ekim ayında daha geniş bir katılımla Maltepe’de gerçekleştirilecek, Avrupa’dan ve Türkiye’den yaklaşık 100 belediyenin katılacağı panele katılacaklarını açıkladılar. 8 HABER 2015 11 Şubat Çarşamba AKP karanlığına karşı tek ses A levi Örgütleri ve Eğitim Sen’in çağrıcılığını yaptığı Laik, Bilimsel Anadilinde Eğitim ve Demokratik Yaşam Mitingi’nde Kadıköy’e akın eden on binler, AKP hükümetinin ‘gerici, tek tipçi ve mezhepçi eğitim politikasına dur’ dedi. Birleşik Haziran Hareketi, HDK, HDP, CHP Milletvekilleri, DİSK, KESK, TMMOB, TTB temsilcileri, Halkevleri, Beşiktaş’ın taraftar grupları Çarşı ve Halkın Takımı, Fenerbahçe taraftar grubu SolAçık ve demokratik kitle örgütlerinin tek yürek olduğu mitingde Cumhurbaşkanı Erdoğan yuhalanarak, “karanlığa teslim olmayacağız” mesajı verildi. Gezi direnişinde hayatını kaybeden Berkin Elvan’ın Babası Sami Elvan ile Ali İsmail Korkmaz’ın Babası Şahap Korkmaz’ın ön saflarda yerini aldığı dev mitingde on binler, AKP’nin dayattığı karanlık ve gericiliğe teslim olmayacaklarını vurguladı. Numune Hastanesi’nden ve Söğütlüçeşme’den iki koldan yapılan yürüyüşlerle Kadıköy İskele Meydanı’na akın eden on binler, AKP’nin gerici politikalarına geçit vermeyeceklerini ifade ettiler. “Zorunlu din dersi kaldırılsın”, “Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek” sloganları atan on binler, “Laik, demokratik, anadilde eğitim” talebiyle 13 Şubat’ta boykota katılacaklarını yinelediler. Açıklamaların ardından Agire Jiyan, Tolga Sağ ve Erdal Erzincan türküleri eşliğinde on binler hayal çekti. Dinselleşme en çok eğitimde Kürsüden konuşan Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Fevzi Gümüş, laik, demokratik ve anadilde eğitim talebiyle toplandıklarını hatırlattı. Gümüş, bu dinselleşmenin yoğunluklu olarak kendini eğitim alanında gösterdiğini kaydetti. Zorunlu din dersi dayatmasıyla, türbanın ilkokula kadar indirmesiyle, sahte eğitim şuralarında karma eğitimi tartışmalarıyla AKP’nin eğitimi tek tip toplum yaratmanın, dindar ve kindar nesil yetiştirmenin en güçlü aygıtlarından biri haline getirdiğini vurgulayan Gümüş, bu eğitim sistemiyle Aleviliği yok etmek, Alevi çocuklarına uluslararası mahkemelerin kararına aykırı olarak Sünniliği benimsetmeyi hedeflediğine işaret etti. Ancak yüz yıllardır katliamlara maruz kalan Alevilerin bu faşizme boyun eğmeyeceğini hatırlatan Gümüş, “Nasıl ki yüz yıllardır asimilasyona ve zulme teslim olmadık, AKP karanlığına da teslim olmayacağız. Biz, fıtratında Muaviyelik bulunan bir iktidardan özgürlük, demokrasi, adalet gelmeyeceğini biliyoruz” dedi. Karaca: Laik eğitimden ödün yok! Eğitim Sen Genel Başkanı Kamuran Karaca, “Bunlar iktidara geldiği günden bu yana sanki meydan boşmuş gibi adım adım eğitimi gericileştirmeye çalıştılar” dedi. Karaca, “Laik ve bilimsel eğitimden asla vazgeçmeyeceğiz. 13 Şubat’ta bilimsel eğitime sahip n a d r a l j a r a b i k a d ' l u b n İsta ! r e b a h i l müjde çıkmak için tüm öğrencileri, öğretmenleri boykota ve iş bırakmaya davet ediyoruz. Laik eğitimi teslim etmiyoruz. Toplumu sizin siyasetinize malzeme yaptırmayacağız” diye konuştu. Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı Rıza Eroğlu, Alevi geleneğindeki “Birimiz kırkımız kırkımız birimizdir” şiarını hatırlatarak, zorunlu din dersinin ne İslam’da ne de çağdaş yaşamda yerinin olmadığını vurguladı. Çorum’dan Roboski’ye eşit yurttaşlık Alevi Örgütleri ve Eğitim Sen adına İ stanbul'a su sağlayan barajların doluluk oranı, yüzde 90,21'e yükseldi. İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) verilerinden derlenen bilgiye göre, kente su sağlayan ve toplam 863 milyon 770 bin metreküp su tutma kapasitesine sahip barajlardaki mevcut su hacmi yağışlarla artışını sürdürüyor. Barajlardaki su miktarı, geçen yıl Şubat ayında yüzde 31,81 iken, bugün itibarıyla yüzde 90,21 olarak ölçüldü. Barajlardaki su miktarı, Mart’ta 32,19, Nisan’da 32,52, Mayıs’ta 28,57, Haziran’da 25,32, Temmuz’da 21,33, Ağustos’ta 17,23, ortak açıklamayı Alevi Bektaşi Federasyonu Başkan Yardımcısı Baki Düzgün okudu. Türkiye’de siyasi iktidarın tek dil ve tek inanç anlayışı üzerinden toplumu düzenlemek istediğini belirtti. Düzgün, “Laik eğitim, bilimsel ve anadilde eğitimi” gerektiriyor. Çorum’dan Roboski’ye bizleri katletmek isteyenler her zaman tetikte olmuştur. Bizler, bu ülkede yaşayan herkes için eşit yurttaşlık talep ediyoruz” diyerek 13 Şubat’ta boykotta gideceklerini hatırlattı. Zeynep Kuray Eylül’de 19,05, Ekim’de 27,62, Kasım’da 39,47, Aralık’ta 53,02, Ocak’ta 86,24 oldu. Şubat aylarına bakıldığında son 10 yılın en iyi 4. rakamı yakalanırken, 9 Şubat tarihleri dikkate alındığında barajların doluluk oranı 2012’de 74,53, 2013’te 79,15, 2014’te 31,81 şeklinde gerçekleşmişti. 10 barajdan 8’i yüzde 90’ın üzerinde dolu Kente su sağlayan Kazandere Barajı’nda yüzde 100›lük doluluk oranına ulaşılırken, sadece Sazlıdere ve Büyükçekmece barajlarında oran yüzde 90’ın altında kaldı. YORUM 9 2015 11 Şubat Çarşamba Anadolu’nun ve direnişin sesi hece Ş iirde mısralardaki hece sayısının eşit olmasına dayanan ölçüye hece ölçüsü denir. Türkçenin yapısına uygundur. Hecelerin sayısı parmakla sayıldığı için “parmak ölçüsü” adıyla da bilinir. Türkçe'de heceler uzunluk kısalık bakımından hemen hemen aynı değerdedir. Bu yapısal özellik şiirde hece ölçüsünün kolayca kullanılmasına imkân verir. Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ü Lügat-it Türk eserindeki şiirler de hece ölçüsüyle yazılmışlardır. Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonra divan edebiyatı ve aruz ölçüsünün yaygınlaşması hece ölçüsünün yalnızca tekke ve âşık edebiyatına özgü bir ölçü olmasına yol açtı. Hece ölçüsü kalıbı, dizelerdeki hecelerin sayısı belirler. Her dizesinde 11 hece bulunan bir şiirin kalıbı “11'li hece ölçüsü” olarak gösterilir. Bir hecenin belli bölümlere ayrılmasına “durgulanma”, bu bölümlerin okuma sırasında hafifçe durularak vurgulanan yerlerine de “durak” denir. Kalıplar 2'liden başlayarak 20'lilere kadar çıkar. Az heceli, yani 2'liden 6'lıya kadar kalıplar tekerleme, atasözü, bilmece gibi ürünlerin şiirsel parçalarında uyum öğesi olarak yer alır. Bu tür kısa kalıpların durakları dizenin sonundadır. Hece ölçüsünde durakların önemi büyüktür. Bir kalıp en az 2, en çok 5 duraklı olabilir. Bir durakta bulunan hece sayısı ise 1 ile 10 arasında değişir. Hece kalıpları duraklar ve duraklardaki hece sayıları bakımından bölümlenir. Bu kalıplar içinde en çok kullanılanlar 7'li, 8'li, 11'li ve 14'lü olanlardır. 7'li ölçü daha çok mani türünde kullanılmıştır. 8'li kalıp semai, varsağı, destan ve türkülerin ölçüsüdür. 11'li ölçü ise başta koşma ve destan olmak üzere âşık ve tekke edebiyatı şiirlerinde kullanılmıştır. 14'lü hece ölçüsüne ise daha çok tekke şiiri ve çağdaş Türk şiirinde rastlanır. Şiir ses ve söyleyiş sanatıdır. Söyleyiş derken özgünlük demek istiyoruz. Yani iyi şair ele aldığı bir temayı herkesten farklı, kendine has bir üslupla ifade etmelidir. Ses sanatıdır derken şiirdeki müzikaliteyi, başka deyişle ahengi kastediyoruz. Şiirde ahenk öğeleri; ölçü (aruz, hece), kafiye, redif, aliterasyon, asonans ve kelime tekrarlarıdır. Peki, ölçüsüz ve kafiyesiz şiir yazıla- maz mı? Elbette ki yazılır ve yazılmıştır da. Birinci Yeniler (Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rıfat) ve bu akımdan etkilenen bazı şairler böyle şiirler yazdılar. Fakat bu şairlerin en beğenilen şiirleri ahenk öğelerinden yararlanarak yazdıkları şiirler olmuştur. Ahenk öğeleri kötü bir şiirin kusurlarını kapatır, yazılan bir metnin şiire benzemesini sağlar. Ahenk öğelerini kullanmadan iyi şiir yazmak, ustalık ve deha gerektirir. Onun için hece şiirleri müzikle ahenkli bir beraberlik kurar, onun için halk şairleri âşıkları sazıyla, sözüyle bütünleşir… Yaşım itibarı ile sokaklarda destan, şiir ve manilerin okunarak sayfa sayfa satıldığı zamanları gördüm. Halkın şiire ozana sahip çıktığı zamanlardı. Ozanlar şiirleriyle direnirken, halklar da direniyordu… Şimdi ise şiir halktan kopuk bir dil oluşturdu diyebilirim. O yüzdendir şiirdeki bu sıkıntı… Hece ölçüsünde üç kalıp vardır. Yedili, sekizli ve on birli hece kalıpları. Bir de yedinin iki katı olan on dörtlü hece ölçüsüyle şiir yazanlar çıkmıştır. Usta şairlerde durak hatası çok azdır. On birli hece ölçüsü 6+5 veya 4+4+3 duraklı olur. Böyle derken 11'li hece ölçüsüyle yazılmış bir şiirin her dizesi 6+5 duraklı olmalıdır demek istemiyorum. Aynı şiirin herhangi bir dizesi 4+4+3 duraklı olabilir, diğer dize 6+5 duraklı olabilir. Burada iş okuyucuya düşmektedir. Usta bir şiir okuyucusu dizeye bakar bakmaz hangi durakla yazıldığını sezmeli ve gerekli yerde durak yaparak şiirdeki ahengi dinleyiciye iletebilmelidir. Yunus Emre’nin, Karacaoğlan’ın, Pir Sultan Abdal’ın, Kul Himmet’in, Dadaloğlu’nun, Âşık Mahsuni, Muharrem Ertaş, Neşet Ertaş şiirlerinin halkın diline düşmesi, unutulmaması hep ahenkten ötürüdür… Uyak (Kafiye), mısra sonlarındaki yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları ve görevleri farklı kelimelerin, eklerin benzerliğine denir. Şiirde mısra sonlarındaki ses benzerlikleri “kafiye” (uyak) olarak adlandırılmaktadır. Kafiyeyi oluşturan eklerin ya da kelimelerin, yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları ve görevleri farklı olmalıdır. Dize sonlarındaki söylenişleri aynı fakat anlamları farklı sözlerin oluşturduğu uyak türüne “cinaslı uyak” denir. Sesteş sözcüklerle cinaslı uyak yapılır. Sesteş olmayan ama okunduğunda kulağa aynı gelen sözlerle de cinaslı uyak yapılır. “Kuzusu–kuzu su” gibi… Anadolu’da halk söylenen özlü sözlerde, atasözlerinde dahi kafiyeyi kullanmıştır. Bir Hasan Amcamız vardı her sözünde kafiyeyle süslenmiş kinayeler bulunurdu. Konuşmasını hep kafiyeli atasözleriyle süslerdi. Neden diye sorduğumuzda “Hafiye’den vazgeçerim de Kafiye'den vazgeçmem” derdi. Diziliş yönünden kafiye derken kafiyeli dizelerin sıralanış biçimini kastediyoruz. Halk ve Divan edebiyatlarında düz ve çapraz dizilişten başka mani tipi dediğimiz kafiye dizilişi de mevcuttur. Servet-i Fünun döneminde batıdan alınan sone nazım şekliyle birlikte şiirimizde sarma diziliş de görülür. Düz diziliş kafiyeli dizelerin alt alta olmasıdır. Buna mesnevi tarzı da diyoruz. Çapraz diziliş genellikle Halk edebiyatında ve şiirlerin ilk dörtlüklerinde görülür. Bu dizilişte dörtlüklerin sadece 2. ve 4. dizeleri kafiyeli olabilir. Mesela yine Âşık Veysel’den aldığım aşağıdaki dörtlük böyledir. Güzelliğin on Par’etmez, Şu bendeki aşk olmasa, Eğlenecek yer bulaman, Gönlümdeki köşk olmasa. Mani tipi dediğimiz dizilişte ise 1. , 2. ve 4. dizeler kendi arasında kafiyelidir, 3. dize serbesttir. Dizilişe adı verilen manilerden bir örnek: Bahçelerde saz olur, Gül açılır yaz olur, Ben yârime gül demem, Gülün ömrü az olur. Heceyi ben de denedim ve çok sevdim dostlar… Aslında daha önceleri de şiire ilk başladığım zamanlarda halk şiiri ve destanlardan etkilenerek hece denemelerim olmuştu. Ancak daha sonraları modern şiirin ve ikinci yeninin etkisiyle serbest şiire yöneldim. Geçenlerde Âşık Armani’nin (Agop Yıldız) dizeleriyle tanışınca ona ve Âşık Pervane’ye bir karşılık babında hece şiiri yazdım. Duraklı ve uyaklı hece şiirini doğrusu ben çok sevdim. Kendimi Anadolu’ya daha yakın hissettim. Hrant’ın dediği gibi ‘su çatlağını buldu’ yani… Hakka giderim İki ozanın da cevabın aldım Gözümle tartıp yüreğime koydum Her iki cananı baş tacım kıldım Ruhsatımı alır hakka giderim Atamdan öğrendim sevgi saygıyı Yurdumda duymadım hiç bir kaygıyı Zulmü hiç bilmeden koyma yargıyı Ruhsatımı alır hakka giderim Kalmamış ağacım kalmamış bağım Uzakta harabe yurdum ocağım Aşk ile ararım ben insan otağım Ruhsatımı alır hakka giderim Bu topraklar kimin var mı sahibi Gönülden çalışan alır nasibi Bu ülke hepimizin yoktur nakibi Ruhsatımı alır hakka giderim Geçmişi bilmeyen nasıl tartışsın Bırakın bayrağı emek yarışsın Kul hakkına haram neden karışsın Ruhsatımı alır hakka giderim Sizden yola çıkar sizde dururum Size bakarken de beni bulurum İlimle irfanla Sakıp olurum Ruhsatımı alır hakka giderim Doğudan sürüldüm batıya geldim Çamurdan süzülüp ummana geldim İncili bırakıp devrime geldim Ruhsatımı alır hakka giderim Armani’den aldım bütün hüneri Pervaneye saldım güzel haberi Barış gelecekmiş yakın günleri Ruhsatımı alır hakka giderim Bedros Dağlıyan’ım şiir yazarım Özüm Ermeni’dir dergâh ararım Meydanlara çıkar hesap sorarım Ruhsatımı alır hakka giderim BEDROS DAĞLIYAN 10 YORUM 2015 11 Şubat Çarşamba CHP Sendromu ve yüzleşme H er insanın ve her toplumun bir geçmişi vardır; bunun yanında bir de geçmişle bir ilişkisi. Geçmişi görmezden gelme tutumları devam ettikçe, geçmişin bugün üzerimizdeki etkisinin artması, yani bugün ki gibi, korkulan ve kaçılan geçmişin bir ürünü haline gelmeside doğal olmaktadır. Biz geçmişi unuttukça, geçmiş yakamızı bırakmıyor; biz onu önemsiz gördükce, o giderek içimizdekileri daha çok götürüyor ve zalim oluyor. Geçmişin belli dönemlerine ve ya geçmişteki olaylara dair hatırlatma hafızasını yitirmek, geçmişin gün ışığına çıkışını gölgelemektir. Sermayenin partisi CHP’nin geçmişi ile yüzleşilmediği sürece, uysal hizmetkâr muamelesi ile toplumu sömürmeye devam edecektir. CHP’nin varlığı ağır insan haklarının yoğun olarak yaşandığı tek şef diktatörlüğünde 1921-1938, ikinci şeflik de 1938-1946 sürecinde komünistlere ve muhaliflere karşı uyguladığı baskılar, acılar hatırlama kütürüne sahip olduğumuzda ancak anlaşılabilinir. Kapitalizmin emrinde eşitsiz ve adaletsiz ağır insanlık suçlarıyla, ağır insan hakları ihlallerinden oluşan kabarık suç dosyalarıyla emekçi halklara yaptığı haksızlıkları ortaya çıkartarak, unutturma kültürüyle yüzleşmeliyiz. CHP, parti programı ile hiçbir zaman emekten yana bir parti olmadı, olamaz. Kuruluşundan itibaren egemenlerin partisiydi bugün de egemenlerin partisi olmaya devam ediyor. Özel seçmeliler, parti içinde Milletvekili ve Belediye Başkanı ve Yönetici olma sırasını bekliyorlar. CHP’nin kurduğu Cumhuriyet; demokratik ve laik olmayan bir Cumhuriyet olarak devam ediyor. Düzene karşı mücadele, sadece AKP’ye karşı olmak mı? AKP karşıtlılığı; halklara özgürlük diyen devrimcilere polisi saldırtan ve halklar yok, halk var diyen bir parti ile yüzleşmeyenler emek sermaye söylemleri adına ne kadar samimi olabilir? Maraş katliamı olduğu anda CHP‘li İç İşleri Bakanı İrfan Özaydın- lı ''Maraş katliamını yapanlar solcular'' diyen, dünyanın en vahşi katliamını solcuların üzerine yıkan bir CHP’li değil miydi? Yıllarca Maraş katliam dosyasını saklayan ve ancak ölümünde açıklanmasını isteyen bir Başbakan CHP’li değil miydi. AKP karşıtlığı; Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyen bir parti ile ittifak yapmak, kürdlere ve alevilere yapılan zulümün ve vahşetin inkarı değil midir? Sadece AKP karşıtlığı yapmak; 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AKP’nin adayı olarak ismi geçen Ekmeleddin’i kendi adayı olarak açıklayan ve o kişi için “tıpış tıpış oy vereceksiniz“ diyen parti sermaye ittifaklı gidince bütün kötülükler bitecek mi? olduğu için Ekmeleddin’i tıpış tıpış AKP’nin gitmesi demek, emekçilerin aday yaptı. Sadece AKP üzerinden insanca yaşayabileceği bir yaşamın politika yapmak, emek sermaye çeliş- gelmesi midir? kisini inkar etmektir. Sadece AKP karşıtlığı politika yapAKP karşıtlığı; CHP’ye komünist mak; baskıyı, zulmü inkar etmektir. diyen, Ecevit’e faşist diyen Türkeş’in Ezen ezilen, sömüren sömürülen sınıf partisi MHP, CHP ile yan yana geldi. çelişkisini inkar etmektir. Onlarca CHP İl Başkanını, İlçe BaşBir algı kirlenmesi yaratıldı. Sanki kanını, İstanbul Milletvekilini ülkücü tüm hırsızlıklar AKP döneminde yakurşunlara kurban veren CHP idi, şandı ya da yaşanıyor. Tüm katliamlar ama bugün can ciğer sarmaş dolaş. ve baskılar sanki sadece AKP iktidarı Sadece AKP karşıtlığı; sol ile başladı ve devam ediyor. Sososyalist kurumları, partirun Kapitalizm. Kapitaleri CHP’ye yamamak lizm her dönem kendine Sadece AKP Kürd özgürlük mücabir iktidar kuruyor. karşıtlığı politika delesinin can bedeli Hatırlama kültürüyapmak; baskıyı, emeğine haksızlık müzle bir yüzleşezulümü inkar etmektir. değil mi? lim; çok eski değil, Düzen içi poCHP genel BaşaEzen ezilen, sömüren litika kaygan bir kanı Deniz Baykal sömürülen sınıf zemindir. Ama bu parti başkanı iken, çelişkisini inkar kayganlık üzerinden Mustafa Sarıgül için etmektir düzen içi partiler ara''hırsız, yalancı, dosında taraf olmak isteyenlandırıcı vb'' diye bangır ler sınıf mücadelesinden bahbangır bağırmadı mı? Peki ne sedebilir mi? oldu, Mustafa Sarıgül CHP İstanSadece AKP karşıtı olmak; bir parti bul Belediye Başkan adayı olmadı düşünün ki, geçmişi ile yüzleşmeyecek mı? Bugün AKP’ye hırsız diyenler, ve geçmişi ile gurur duyacak, yapılan CHP‘nin hırsız adayına tıpış tıpış oykatliamlardan özür dilemeyecek bir larını vermediler mi? Kapitalist sistem partiden kim ne bekleyebilir? Şim- işte böyle bir şey. Sistem partilerin de di bütün kötülükleri AKP'ye havale hırsızların yalancıların dolandırıcıların edenler, ya peki geçmişin kötülüklerini ipliği pazara çıkmasına rağmen, hiçbir yapan kimlerdi? Acaba emek serma- şey olmamış gibi oy istemeye devam ye çelişkisi AKP ile mi başladı? AKP ediyorlar! Bu Kısa hatırlatma ile so- rular ve sorunlarla nasıl hesaplaşıldığı değil, neden hasaplaşılmadığı sorusuna yanıt gerekecektir. Öncelikle bunu ihtiyaç haline getirmek gerekiyor. Kapitalistler için sorun sömürüdür. Kapitalistler nezdinde CHP'nin halka dönük yüzü neyse, AKP’nin yüzü de odur. Yüzleşme ve hesaplaşma emekçilerin yararına olmadıkça, sınıf mücadelesine verilecek cevap karışık ve çarpaşık olmaya devam eder. Sermaye’nin inkar ve unutturma kültürü sorgulanmadıkça, sistemin olumsuzluklarını yaratan-yaşatan zihniyetin biri gider, diğeri gelir. Bu çark da böyle gider. Emekten yana olanlar yan yana gelemeyi başarmadıkça, önemli siyasal tıkanmalar, derin toplumsal sarsıntılar ve ağır siyasal bunalımlar devam eder. Tarih yüzleşmedir ve başkaldırarak sorgulanır. Geçmişi hatırlamak ve hatırlatmak emekçilerin görevidir. Marks, “Hegel'in Hukuk Felsefesinin Eleştirisine Katkı” adlı eserinde sınıfı şöyle tanımlar: “...üretim sürecinde aynı rolü oynayan ortak ekonomik çıkarları olan, sınıf ideolojisi yardımıyla sınıf dayanışması gerçekleştiren kişilerin toplamına sınıf denir”. Beklentileri gerçekci tutmaya dikkat etmek yüzleşmektir. Hatırlamanın ve yüzleşmenin sonucu 7 Haziran’da HDP her yönüyle barajı aşacaktır. YORUM 11 2015 11 Şubat Çarşamba HDP ve güç birliği İSHAK KARAKAŞ K ürt Özgürlük Hareketi, başından beri bir emekçi, işçi ve köylü hareketi olageldi, Kürt toplumunu feodalizmden sıyırıp halklaştırdıkça da sol ideolojik söylem ve pratiklerinden vazgeçmedi, yeniledi, geliştirdi. Aslına bakarsanız, modern Kürt siyaseti öncesinde de sol ile yürüdü. 60’lı yıllar ve 70’ler, TİP zamanında oloduğu gibi yine Sol Kürt siyasi akımlarının gelişimine tanıklık eder. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, kendisinin ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin bu niteliğini hep gündemde tuttu, her tarihi manifestosunda Türkiye Sosyalist Hareketi’nin öncü isimlerine selamını gönderdi. Yani Kürt halkı ile Türkiyeli devrimcilerin, sosyalistlerin yol arkadaşlığı yeni bir şey değil, köklü ve uzun soluklu bir ilişki. Elbette Kürt Özgürlük Hareketi çizgisindeki siyasi parti ve kurumlar kitle partileri olmaları hasebiyle ve milyonlarca insanın sorumluluğunu taşıdıkları için radikal demokrasi doğrultusunda bütün toplumsal kesimlere ve yönelimlere çatıları altında eşit ve özgür ifade hakkı tanıdı, sosyalistlerle birlikte Meclis’e taşıdı. Bu kesimlerin siyasi temsiliyetinin önünü açtı. Ama sosyalist partiler ve örgütlerle gerek seçimlerde, gerek parlamento çalışmalarında, gerekse eylem alanlarında sistematik ve ilkeli güç birlikleri yapmaya da öncelik tanıdı. HDP, bugün Kürtler’in bu toplumsal ittifak ve güç birliği zeminini çok daha genişletmiştir. HDK yapısında kongre tipi örgütlenmesiyle kucakladığı ve ülkenin bütün ezilenlerine ulaşan spektrumunu, HDP içinde parti yapısına kavuşturmuş ve giderek yaygınlaştırmaktadır. Partinin ‘Türkiyelileşme’ olarak adlandırdığı hedefi geçen yıl özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde olgunlaş- her Pazar 21.00'de mış, hatta tamamlanmıştır. HDP, şimdi bu doğrultuda 2015 Haziran seçimi öncesinde bu ittifakı geliştirmek için yine tarihsel bir çalışma başlattı. Kürt Halk Önderi’nin ‘en geniş temsiliyet’ olarak nitelediği ve KCK yetkililerinin de çağrıda bulunduğu sosyalist partilerle oluşacak bir seçim işbirliği bu köklü yol arkadaşlığının yeni aşaması olacaktır. Elbette Kürt halkının ulusal kazanımları HDP’nin en önemli iki meselesinden biridir. HDP, Kobanê Direnişi esnasında olduğu gibi her zaman Kürt ulusal perspektifini koruyacaktır. Zaten yine bu doğrultuda seçim öncesi Kürdistani parti ve kurumlarla da müzakerelerini sürdürmektedir. Bu yolda önemli mesafeler katediliyor. Diğer taraftan Kürt Özgürlük Hareketi’nin çizgisindeki parlamenterler ve aynı gruptaki sosyalist milletvekilleri TBMM’de her zaman Kürt halkının meseleleri kadar emekçi ve ezilenlerin sorunlarını da gündeme getirdi. Bugün Meclis tutanaklarına bakıldığında Meclis’te sol değerleri kimin temsil ettiği, kimlerin hangi soru önergelerini verdiği görülecektir. HDP de emek meselesini her zaman en önemli iki meselesinden biri olarak tanımlıyor. HDP’nin yapıcı yaklaşımı sosyalist partilere bugün tarihsel bir sorumluluk yüklemektedir. Darbe anayasasının seçim barajını yıkma mücadelesinde sosyalistler HDP’nin yanında yer almalı, parlamento grubuna dahil olmak için çalışmalıdır. Bu yönde müzakereler yapıldığını, müzakerelerin iyiye gittiğini biliyorum. Bugün milletvekili adaylığı için değil, güçbirliği için çalışma zamanıdır. Sakin ve kararlı olma zamanı. Umarım, yakında iyi haberler alırız. Türkiye halkları bunu bekliyor. Pazartesi günleri saat 16.00'da SOYLESI 12 SÖYLEŞİ 2015 11 Şubat Çarşamba Alper Taş Bu yoğun gündeminizde bizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim Alper Başkan. Şu sıralar yoğun bir görüşme ve eylem trafiği içindesiniz. 2015 seçimlerinin adaylıkları açıklanırken sizin de isminiz çok sık geçiyor. Birleşik Haziran Hareketi içindeki yeriniz açısından da, ÖDP Eşbaşkanı olarak da söyleyecekleriniz merak ediliyor. Rica ederim. Ben de size teşekkür ederim. Alper Taş şu anda HDP’nin de CHP’nin de aday listesinde görmek istediği bir isim. Tercihinizi ne belirleyecek? Şİmdi şöyle bir şey: Benim milletvekilliği meselem değil söz konusu olan. Türkiye büyük bir karanlığın içerisinde. İslami faşizme doğur sürükleniyor. AKP, bütün özgürlük alanlarımızı, ya- şam alanlarımızı daraltıyor. İşte yarın (10 Şubat, Salı) Meclis’e gelecek olan İç Güvenlik Paketi (yine ertelendi) zaten bir savaş paketi, bir olağanüstü hal rejimi paketi. Kürt sorununda da sorunu zamana yayarak, sürüncemede bırakarak bir tür çözümsüzlüğe doğru taşıyor. Eğitimde kendi zihniyetine uygun yeni bir nesil yaratmak için kimseye aldırmadan yukarıdan aşağı kendi mezhepçi zihniyetini egemen kılmaya çalışıyor. Türkiye’nin baroları gibi, mühendis odaları birliği gibi 12 Eylül rejiminin bile özerkliğine dokunmadığı bir demokratik örgütü, yarı özerk, kamu niteliğindeki bir örgütün özerkliğini bütünüyle ortadan kaldırarak kendisine bağlı bir kurum haline getirip sömürünün, sınırsız yağmanın, sınırsız sömürünün, sınırsız talanın önüne geçmeye çalışan, bu konuda çeşitli davalar açan, idareye yönelik davalar açan TMMOB’un bu yetkisini İshak Karakaş de elinden alan torba yasa gibi, bunun örnekleri çoğaltılabilir. Evet. Yani AKP ülkeyi boğuyor, nefes alamaz bir noktaya getiriyor. Buna karşı yapılması gereken geniş bir siyasal zemini AKP’nin bu rejiminin karşısına dikmek. Burada en çok sıkıntılı olan, derdi olan kesimleri AKP’nin karşısına bir siyasal merkez oluşturmaya çağırmak, bir siyasi sorumluluğa çağırmak hepimizin görevi oluyor. Çünkü ne tek başına CHP ne tek başına HDP, AKP’nin bu saldırılarını göğüsleyebilme konusunda yeterli olamıyor. CHP, böyle bir zeminde buluşrur mu? Hele hele CHP mevcut haliyle, izlediği siyasi çizgi itibarıyle aslında şu ana dek AKP’nin değirmenine de bir tür su taşıyor. Niye su taşıyor? Yani poli- tika eksenini onun paradigmasının dışına çıkarmıyor, onun değerlerinin dışına çıkarmıyor. Yani memlekette sağ egemen deyip sağ çizgiye yanaşarak, sağ adaylarla AKP gibi bir zihniyeti yenebileceğini düşünüyor. Evet. Çok iyi tarif ettiniz. Bunun en somut örneğini cumhurbaşkanlığı seçiminde ortaya koydu, Ekmelettin İhsanoğlu seçeneğiyle gördük. AKP’liler bile Ekmelettin İhsanoğlu’nun adaylığını kendilerinin bir ideolojik zaferi olarak gördüler. Niye? Çünkü o paradigma içerisinde düşünülen bir insan. Soldan, sol bir programla, Kürtleri de kapsayan, hepimizi kapsayan bir aday tercihi yapmadı, yeni bir Türkiye programı ile AKP’nin paradigması içerisinde, AKP’nin değer sistemiyle ele alınabilecek bir adayla AKP’yi yenebileceğini düşündü ve birinci turda cumhurbaşkanlığı SOYLESI 13 SÖYLEŞİ 2015 11 Şubat Çarşamba “CHP, AKP’nin değirmenine su taşıyor” 2015 Haziran seçimlerinin heyecanı ülkeyi hızla sarmaya başladı. Özellikle HDP’nin seçimlere bu kez parti amblemiyle katılıyor olması ve yüzde 10 seçim barajını yıkma kararlılığı göstermesi seçimlere ayrı bir anlam kattı. HDP’nin kararını açıklamasının ardından gerek HDP gerek KCK yetkilileri ÖDP ve BHH’deki diğer sol partilere işbirliği Recep Tayyip Erdoğan’a teslim edildi. CHP’nin sağa açılma politikası boşa mı çıktı? Oysa hâlâ bu çizgiyi sürdürüyor CHP. Eh, tabii. İki seçimde de gördük. Hem 30 Mart seçimlerinde hem 10 Ağustos seçimlerinde gördük ki buradan yol alınmaz. Yani sağa dönerek yol alınmaz, sola ve Kürt Hareketi’ne dönerek, onlarla beraber yeni bir program yaparak, yeni bir Türkiye programı yaparak, özgürlükçü, eşitlikçi bir cumhuriyet programı yaparak şu anki mevcut halinden çıkıp, mevcut anlayışını değiştirip, sola ve Kürt Hareketi’ne dönüp, demokratik taleplerine sahip çıkıp onlarla beraber Türkiye’yi yeniden kurma iradesini ortaya koyan bir CHP bu süreçte anahtar bir rol oynayabilir. Peki, CHP bu işlevi yerine getirebilir mi? Eğer böyle bir yönelim içerisine girebilirse. Niye? Çünkü Cumhuriyeti kuran bir parti CHP ve bu cumhuriyet artık yenildi. CHP’nin kurduğu Cumhuriyet yok artık. AKP iktidarı, AKP, yeni bir rejim kurdu, yeni bir cumhuriyet kurdu. Cumhuriyet Halk Partisi, Cumhuriyet’i kimlerle kurdu, bütün halklarla ve özellikle Kürtler’le kurdu. Pekala, Kürtler inkar edildi. Ne oldu? Büyük savaşlar yaşandı, büyük bedeller ödendi. Şimdi 21. yüzyıldayız, 2015’teyiz, bu AKP’nin eskimiş rejiminin karşısına yeni bir rejim, eşitlikçi, özgürlükçü bir rejim kurmak lazım. Kimle kuracak bunu? Elbette ki Kürtler’le beraber kuracak, Kürtlerle yeni bir mutabakat da yaparak kuracak. Bütün ezilenlerle beraber kuracak. Bunu şunun için söylüyoruz. CHP bir sosyal demokrat parti, biz bunun farkındayız. Biz sosyalist bir partiyiz. çağrısında bulundu ve ittifak görüşmeleri başlattı. ÖDP Eş Genelbaşkanı Alper Taş’tan gerek parti içindeki görevi, gerek medyada ve toplumdaki popülaritesi, gerekse Kürt halkı ile sempati ilişkisi nedeniyle bu işbirliği görüşmelerinde çok sık bahsediliyor. Alper Taş ile buluşup HDP ve sol sosyalist grupların işbirliği imkanlarını konuştum: Şimdi doğal olarak sosyal demokrat partiler sosyalist partiler önünde engeldir. Çünkü sosyal demokrasi sosyalizmin önüne çekilmiş, sosyal devletin ürünü olan bir akım olarak ortaya çıkmıştır. Ama bugün Türkiye’de sosyalist devrimin güncelliğini konuşmuyoruz, tartışmıyoruz, bu İslami faşizme doğru sürüklenen Türkiye’den söz ediyorsak ve sağın egemen olduğu bir Türkiye’den söz ediyorsak, doğal olarak sosyal demokratlardan sosyalistlere, Kürt Hareketi’ne, bütün kesimlerin ortak bir programında, eşitlikçi, özgürlükçü programında yan yana gelebilmeleri ve yan yana gelişlerini hem sokakta ortaya koymaları hem de 2015 Haziranında yapılacak seçim sandığına beraber taşıyabilmeleri bu açıdan oldukça önemli. Şimdi bu yapılabilir mi? Gerçekleşir mi? CHP, böyle bir köklü, devrimci hamle yapabilir mi? Zor gözüküyor. Hayır, sosyal demokrat bir parti. Sosyal demokrat bir partinin amasız, lakinsiz, fakatsız insan haklarına, evrensel değerlere sahip çıkması gerekmez mi? Tabii, tabii, tabii, yani bu temel değerlere, eşitlik ve özgürlük değerlerinin en temel taleplerine sahip çıktığı noktada zaten her şey bir noktaya gelecek. Yani Türkiye’deki bu sağ gidişe karşı bir sol zemin oluşturabileceğiz hep beraber Kürtler, sosyalistler, neyse, sosyal demokratlar. Biz bu ihtiyacın altını çiziyoruz. Biz bunu dillendiriyoruz ÖDP olarak. Bunun önemli olduğunu. Bu mümkün mü? Gerçekleşir, gerçekleşmezden öte, gerçekleşebilir istenirse, ama doğru olan bu. Bugün halka bir heyecan vermek gerekiyor, halka bir umut vermek gerekiyor. Bak dün (8 Şubat, Pazar) Alevilerle beraber alandaydık. Kürtler SOYLESI 14 SÖYLEŞİ de vardı, Aleviler de vardı, CHP’liler de vardı, CHP tabanı da vardı, sosyalistler de vardı. Hep beraberdik. Şimdi miting alanında olan bir şeyi bir eşitlikçi, özgürlükçü program, Haziran’ın programı, yani Haziran isyanını açığa çıkartan talepler ne ise, bu talepler etrafında, bir program etrafında yan yana gelip AKP rejiminin karşısına çıkabiliriz. Şimdi bu çıkmadığımızda ne oluyor maalesef ? Maalesef sonuç ne oluyor? 10 Ağustos seçimi ve 30 Mart seçimlerinde yaşanan oluyor. He, HDP’nin görece başarısı ki, HDP bu seçimlerden başarılı çıktı, hem 30 Mart seçimlerinden başarılı çıktı hem cumhurbaşkanlığı seçimlerinden başarılı çıktı ama Türkiye’nin bu gidişatını maalesef değiştirmiyor. Yani HDP biraz daha başarılı olsa bile bu toplamda Türkiye’nin Kürtlerle Türkler toplamında sola baktığımızda, sol değerlere baktığımızda bir değişikliğe yol açmıyor. Ne olması gerekiyor? Şimdi biz solda olan, sola yönelen, Kürt Hareketi’ne yönelen bir CHP’nin Kürtlerle kucaklaşarak ve bütün ezilenleri kapsayarak bir bütünsel program yapıp bu AKP rejimini aşacağımız bir zeminde ortaya çıkması karşısında Türkiye toplumu nefes alacak. Böyle bir, bu boğulmaktan sıyrılacak, nefes alacak. Şimdi pekala bu sandıkta bire bir aynı sonucu verir mi vermez mi diye tartışılıyor, çeşitli tepkilerden dolayı çeşitli oylar gitmeyebilir. Kürt 2015 11 Şubat Çarşamba tarafından da gitmeyebilir, CHP tarafından da gitmeyebilir. Kürt tarafı işte CHP’yi işte eski rejimin sahibi olarak görüp bir takım katliamlardan sorumlu olduğu gerekçesiyle oy vermeyebilir. Veya ulusalcı kesim, CHP’ye ulusalcı nedenlerle oy veren, cumhuriyetin kurucu partisi diye oy veren, Kürtlerle ittifakından dolayı oy vermekten imtina edebilecek olan kesimler de oyunu vermeyebilir. Buradan hareketle oy sandığa istediğimiz gibi yansımaz diye endişeler var. Mesele şudur: Mesele, her şeyden önce sandıkta kazanmak önemlidir her şeyden önce, bu önemlidir ama her şey sandığa hapsedilemez. Her şey sandıkta bire bir ölçülmez. Böyle bir ittifak, böyle bir programla tarihsel bir blok oluştursun, tarihsel bir ittifak oluştursun, bu ittifak siyaseten kazanır, yani Türkiye toplumunun geleceği aydınlanır, umutlanır, insanlar daha fazla... Yani diyorsunuz ki, milletvekili sayısı önemli değil. Onun ötesinde yani, ben alacağına da inanıyorum ama alıp alamamasının ötesinde insanlar geleceğe dair büyük bir iddia ve umut taşır. Şimdi o zaman böyle bir zemin içerisinde biz yine milletvekilli olmayalım, gidelim memleketimize, Rize’de böyle bir tarihsel bloğun, böyle bir tarihsel ittifakın adayı olarak hemşehrilerimize bu gerçekliği anlatalım. Mesele parlamentoya girme, parlamentoda olma meselesi değil. Buraya indirgememek lazım. Bizim yaptığımız çağrı odur. Bu yüzden bunu önemli görüyoruz, buna inanıyoruz, bu çağrıyı yapıyoruz, bu çağrıda tabii ana sorumluluk şeydedir, CHP’dedir, çünkü Kürt Hareketi’nin bu konudaki taleplerine olumlu yanıt vermeyen bir partidir. Bu yanıt vermemenin sonuçlarını şeyde gördük, geçen seçimlerde gördük, her iki seçimde de gördük. Peki, ÖDP’nin Birleşik Haziran Hareketi kilit bir rol oynadığını söyleyebilir miyiz? Ya şimdi tabi özellikle Kürt Hareketi açısından baraj altında kalma riski var, bu riskin aşılması konusunda özellikle Kürt Hareketi’nden HDP’den arkadaşların en azından bir dayanışma duygusuyla Haziran Hareketi’ne yaklaşımından anlaşılabiliyor. Bunu kıymetli de buluyor, bunu değerlendirmek gerekliliğini de düşünüyoruz, bunu yok sayarak, bunu tartışarak olmaz. Kürt Hareketi’nin, HDP’nin barajı yıkmasının bir çok faydası söz konusu olacak. Yani bir anti-demokratik baraj yıkılmış olacak. Yüzde 10 seçim barajı yıkılacak. İkincisi doğal olarak iç barış açısından önemli olacak ve bir noktada AKP’nin sayısal gücünü de bir anlamda zayıflatacak. Doğal olarak biz HDP’li arkadaşların bu manada Birleşi Haziran Hareketi’ne atfettikleri rolü anlatmaya çalışıyoruz, kavratmaya çalışıyoruz, tartışıyoruz ama Birleşik Haziran Hareketi bir seçim için kurulmuş da bir yapı değil, parti değil, bir harekettir, doğal olarak seçim için hiç düşündüğümüz, konuştuğumuz, tartıştığımız bir olay olmadı, hiçbir zaman, Birleşik Haziran Hareketi bir seçim dışı örgütlenme olarak, yani seçimle, sandıkla uğraşmayan, esasen bu AKP’nin zihniyetine karşı yarın, öbürsü gün mahallerimize, sokaklarımızda, okullarımızda geliyor saldırılar, bu IŞİD zihniyetli çetelerin saldırıları karşısında mahallerimizi, okullarımızı, işyerlerimizi koruyabilecek bir savunma örgütü olarak görüyoruz, doğal olarak Birleşik Haziran Hareketi bize esasen seçim dışında lazım olacak bir örgütlenmedir. Yani Kürtler’in önerdiği öz savunma birlikleri ya da zamanında Devrimci Yol’un oluşturduğu direniş komiteleri gibi mi? Evet, özsavunma olarak düşündüğümüz birşey, doğal olarak seçimlerde test etmek, seçimlerde nasıl söyleyeyim, kırmak filan gibi bir düşüncemiz yok, o noktada Birleşik Haziran Hareketi’nin elbette bir seçim siyaseti olacak, bunu 13 şubatta yapılacak olan boykot eyleminden sonra oturup meclislerimizde konuşacağız, bir deklarasyon olacak Birleşik Haziran Hareketi’nin ama Birleşik Haziran Hareketi daha yeni kurulmuş bir hareket, daha yeni yeni kendini inşa etmeye çalışan bir hareket, dostlarımızın da Birleşik Haziran Hareketi2,nin bu özgünlüğünü bu durumunu görmesi gerekiyor ve Birleşik Haziran Hareketi’ne dair beklentilerini buna uygun olarak belirlemeleri gerekiyor. Peki, siz şu anda partinizden daha popülersiniz, bunun nedeni nedir? Alper Taş ismi partinizden daha çok geçiyor. Doğal olarak ben bir partinin eşbaşkanıyım ve daha çok televizyonlar, şunlar bunlar buralara çıkmam, benim fikirleri partimin fikirleridir, ben bir geleneğin çocuğuyum, yani bir devrimci hareketin bir parçasıyım, doğal olarak o süreçlerin bir ürünüyüm, doğal olarak ekranlarda biraz fazla görünmenin imkanı doğal olarak insanın daha fazla tanınmasına yol açıyor ama ben siyasette her zaman için daha çok biz olgusuna inanırım, kolektif bir anlayışa inanırım, bu noktada şundan sevinebilirim ancak ne mutlu bana ki beraber oluşturduğumuz bir partinin fikirlerini dile getirme konusunda yaptığım sözcülük başarılı gözüküyor, ben öyle intibalar alıyorum. SOYLESI 15 SÖYLŞEİ 2015 11 Şubat Çarşamba Evet. Bu başarı beni mutlu kılıyor, üzerime düşen sorumluluğu yapabilmenin mutluluğunu yaşıyorum ama partilerimiz ve fikirlerimizden ayrı ve onlardan bağımsız olarak değerlendirebilecek ve değerlendirilmesi gereken insanlar değiliz ÖDP’nin HDP ile ittifak yapmasının etkisi ne olur? Birleşik Haziran Hareketi’ni böler mi, arkasından sürükler mi? Şimdi ben az önce de söyledim, BHH’nin içerisinde örneğin HDK’nın yapamadığı ve kapsayamadığı çok önemli dinamikleri biz kapsıyoruz, özellikle sosyal demokrasi içerisinde siyaset yapan, CHP’de siyaset yapan ama CHP’deki siyaseti yeterli bulmayan ve bu siyasetin daha solla, Kürt Hareketi’nin demokratik talepleriyle de buluşmasını isteyen çok önemli bir dinamiği de Birleşik Haziran Hareketi kapsıyor, doğal olarak içimizde sosyal demokrat CHP’de milletvekilleri var, parti meclisi üyesi arkadaşlarımız, var yurttaşlarımız var, doğal olarak Birleşik Haziran Hareketi bu dinamikleri de gören bir yerden pozisyon almalı yani Birleşik Haziran Hareketi’ni kırmamak, dökmemek, çatlatmamak, bütünlüğünü korumak ama bu bütünlüğü siyaset yaparak korumak tabii, siyasetsiz kılarak korumak değil yani bir tutumumuz elbette olacak, ama bu tutum Birleşik Haziran Hareketi’ni seçim sonrasında bütünlüklü olarak taşıyacak ,siyaseten kırmayacak bir tutum olmalı diye düşünüyorum. HDP ve CHP sizinle mi, ÖDP’yle mi, Birleşik Haziran Hareketi’yle mi ittifak yapmak istiyor? Şimdi CHP’nin bizle bir görüşmesi olmadı, onu söyleyeyim. CHP kurumsal olarak ne ÖDP ile görüştü ne de BHH’le görüştü, sadece Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir yetkilisi, bir genel başkan yardımcısı, cumhurbaşkanı seçimleri öncesi benle görüştü, karşılıklı görüştük, burada şöyle bir düşünceleri olduğunu ifade ettiler, özellikle sosyalist partilerden bazı şahısları , baraj altında kalan partilerin benim gibi başkanlarını meclise taşıyalım, milletvekili yapalım, tekrar partilerine dönmesi doğrultusunda düşüncelerini ilettiler, bunun dışında gazetelere yansıyan beyaanatlar var ama bizim, en son Kılıçdaroğlu’yla benim bunun dışında görüşmem oldu, bu görüşme benim talebimle oldu, bizim talebimiz- le oldu, burada seçimi konuşmadık, esasen Türkiye’deki siyasi gelişmeleri konuştuk, seçim gündemine gelmedik, o yüzden Birleşik Haziran Hareketi’ne ve ÖDP’ye CHP’den doğru 2015 Haziran seçimlerine dönük resmi bir davetin, resmi bir teklifin yapılmadığını şu ana kadar söyleyebilirim ama HDP’nin Birleşik Haziran Hareketi’ne değil BHH’nin içindeki partilere geldi yani bizimle görüştü, Halkın Türkiye Komünist Partisi’yle görüştü, Komünist Parti’yle görüştü, Emekçi Hareket Partisi’yle görüştü, TKP 1920 gibi yapılarla görüştü, ayın 18’inde, 18 Şuabat’ta ikinci bir görüşmeyi iki eş başkanın da katılacağı görüşmeyi HDP genel merkezinde 18 Şubat tarihinde yapacağız,görüşeceğiz, biz de bu arada zaten 13 Şubat boykotundan sonra seçim meselesini meclislerimizde konuşmaya başlamış olacağız. yani bir görüşme yapıldı, Figen başkanın ve Sebahat Tuncel’in katıldığı ilk görüşme yaptık, ikinci görüşmede ise Selahattin Demirtaş da katılacak. Herhalde nihai bir görüşme olacak. Elinizi kaldırır mısın orada Selahattin Başkan’la? (Gülüyor.) Yani orda bir herhalde HDP’nin de anlıyoruz, bir an önce birşeyleri netleştirme gereği çünkü seçim takvimi de kısalıyor bir doğrusunu söylemek gerekirse, biraz hepimizin elini çabuk tutup hepimizin eğilimini berraklaştırmasında fayda var. Dünkü (8 Şubat) laiklik mitingi neye işaret ediyordu, sol bir cephe mümkün mü? Evet, bunun mümkün olduğunu gösterdi, cephe kavramları çok iddialı kavramlar ama birleşik mücadele zemini zaten dün oldu, CHP’liler vardı, HDP’liler vardı, bizler vardık, hep beraberdik ve herkes ne güzel bak burada bir aradasınız, niye seçimde niye seçimde birarada olamıyorsunuz, herkes bize bunu söyledi, yani Ertuğrul Kürkçü , ben, CHP milletvekilleri, işte eski il başkanı Oğuz Can Salıcı böyle birlikte fotoğraf verdik, ben bunu Twitter’da paylaştım herkes ne güzel neden bu tabloyu seçimde de yapmıyorsunuz dedi, yani dünkü bütün mitingde yurttaşlar aynı şeyi söyledi, bizim de söylediğimiz böyle birşey. Peki umutlu musunuz? Yani umutsuz yaşanmıyor, umudumuz var yani böyle bir zemini kaybetmememiz lazım, böyle bir zemin sandıkta gerçekleşir, gerçekleşmez ama gerçekleşmesi için uğraşalım, ama Türkiye toplumuna böyle bir birlikteliği bizim seçim öncesinde ve sonrasında sunmamız lazım. Mesela yarın İç Güvenlik Paketine ilişkin (Meclise gelişi ertelendi.) HDK’nın BHH’nin birlikteliğiyle sokaktayız. Bunlar önemli şeyler, mesele sadece sandık meselesi değil ama umut ediyoruz ki bütün bu güçler, sosyal demokratlar, HDP içerisinde, radikal demokrat dedikleri için söylüyorum yanlış anlaşılmasın, bazen bunu söyledik mi vay HDP’ye böyle tanımlamalar yapıyorsunuz diyorlar, HDP kendisini radikal demokrat olarak tanımladığı için söylüyorum, yani sosyal demokratlar ve radikal demok- ratlar ve sosyalistlerin ortak bir mücadele cephesi bugünün aktüel Türkiyesi için önemli. Yani bugünün temel çelişkisi bu. AKP rejiminin yıkılıp özgürlükçü eşitlikçi Türkiye’nin önünün açılması ve bunun için bundan rahatsız olan emek eksenli dinamiklerin birleşik bir mücadele zemini hazırlaması önemli. (Gülüyor.) Umutsuz yaşanmıyor. Umudumuz var. Son olarak ÖDP’nin Eş Genel Başkanı olarak tabanınıza ve sol sosyalist kesime söyleyeceğiniz bir şey var mı seçimle ilgili? İşte birşey demeyeyim, onlarla konuşuyoruz çünkü, zaten tartışma süresi içerisindeyiz, biz onları dinliyoruz, onlarla bir fikir alışverişi içerisindeyiz, sağlıklı bir değerlendirme yapmamız gerekiyor, çünkü çok kritik bir seçim olacak, enine boyuna iyi değerlendirmeliyiz, çok boyutlu bakmalıyız ve Türkiye’nin önümüzdeki 5 yılını en azından belirleyecek bir sürece doğru girdiğimizin, önemli bir virajda olduğumuzun bilinciyle enine boyuna tartışalım, memleketin ihtiyaçlarına bakalım, bu tartışmayı serin kanlı ama geniş bir boyutlu bir tartışma ama önemli bir tartışma olarak görelim. Biz de size Halkın Nabzı Gazetesi olarak siyasal yaşamınızda başarılar diliyoruz, her zaman takipçiniz olacağımızı söyleyerekten, yolunuz açık olsun diyoruz. Teşekkür ederim, biz de size gazete olarak uzun ömürler diliyoruz. 16 YORUM 2015 11 Şubat Çarşamba Zihinsel işbirlikçilik KEREM ÇİFTÇİ T arihsel işbirlikçiliğin lanetinden Kürt halkı çok çekti ve çekmeye de devam ediyor. Egemenlerinden medet uman ve politikalarına yatan bu yapılar koca bir devrimi uğraştırıyor, tarihi fırsatların heba olmasına neden oluyorlar. İçe harcanan enerjinin sebebi de işte bu. Düşmanına yaranmak için kardeşinin başını bile kesen "pirço-reber" kişiliğidir. Bu kişilik halkına düşman bir tipin yaratılması süreçlerinden başarıyla geçirilmiştir. Kültürel asimilasyonun ürünleridirler. Yazık ki artık bu tipler ihanetçi bir çizgiye dönüşmüşlerdir. Politik paranın gücüne tapan bu sahte Kürtçülük maskeleriyle dolaşan kişilikler “devlete-güce biat-itaat”, özgürlük için mücadele eden, bedel ödeyen Kürde "ölüm-kurşun-cihat" pratiğiyle hareket ediyor. Barışı öteleme-çözümsüzlüğü çözüm olarak sunan egemen anlayışı cesaretlendiren bu bozguncu tescilli Kürt özgürlük düşmanlarının tebaaları için satamayacakları değer yoktur. Yeri gelir dindar kesilirler, Kürt-İslam sentezcileri olurlar, yeri gelir man- dacı fedarasyonculuğu savunurlar. Çıkarlarının yönüne esen her rüzgarın fırıldağıdırlar. Son süreçte bu guruh ideolojik bir önleme cephesi kurmuş durumdalar. Seçimlere gidilirken yeniden ittifaklar temelinde efendilerince reorganize ediliyorlar bölgede. Düşmanıyla "muhafazakarlık" mutabakatı kuran bu yapılanma Kadın Özgürlüğü'ne cepheden muhalefet ediyor, didiştiriyor, açıktan hedef gösteriyor. Türk-Kürt barışının kardeşlik damarı olan sol sosyalist birlikteliğe ateş püskürürüyorlar, gerici argümanlarla kafa karışıklığı yaratma seanslarıyla zaman harcıyorlar. Kaynağını ideolojik yetmezlik ve sapmalardan alan dedikodu üretim merkezleri ne yazık ki bugün tüm demokratik kurumlarımızı kuşatmışlardır. Dedikodu-yıpratma-çekiştirme-parçalama-kaçırtma-çelişki yaratma, gündem saptırma bilinçli bir şekilde örgütleniyor. Kendilerini alternatif sunmak için bilinçli bir tezgah kurulmuş durumda. Hemen hemen her yurtsever mekanda bu guruhlar gündem belirliyor. Bu yapılara karşı ideolojik refleks ve mü- cadele elzemdir. İdeolojik önleme, karalama merkezlerinin yeni söylem -eylem ittifakı "Kürt İslam cephesidir" , Sünni Kürt kemeri rolündeler. Etkili oldukları alanlar ekonomik nufuz alanlarıdır, yerel siyasetteki boşlukları iyi bilirler ve yerel basında etkilidirler, iyi niyetli basın çevrelerinin bu iyi niyetini de kullanırlar. Yerelde gündem saptırmalarla sisteme kutsayıcı methiyeler dizerler, folklorik-futbolik geyiklere bel bağlarlar. Statü ve statüko çatışmasında her zaman statükoyu desteklerler. Bu elitist kuşatma kendini çoklu muhatap kılma çabasındadır. Kendilerine biçilen misyonda budur, sınıfsal olarak tekabül ettikleri zemin orta sınıftır. Bu sınıfın belirgin bir özelliği de kaypak ve kindar olmasıdır. En iyi satıcı Kürt benim der gibiler. Halk; devletle-yoksullukla -işsizlikle-açlıkla-zülümle mücadele ederken onlar ihaleden ihaleye koşuyor. Devletin onlara açtıkları gayri ahlaklı kâr kapılarınında palazlanıyorlar. Dillerindeki kof-edilgen Kürtlük onları ve amaçlarını perdeleyemiyor, artık sivil toplumculuk merakları da dikkatlerden kaçmıyor! Zihinsel işbirlikçilik sömürgeleştirilen kişiliğin en belirgin özelliğidir. Kürt sömürge kişiliğinin zemini ve tarihsel işbirlikçiliği yamandır. Bu kesimlerde değer yitimi dip yapmış durumda. Etraflarında olup bitenlere çıkarı ölçüsünde bakan bu yapıların gözü karadır. Düşünme ve sorgulama yönleri hoşgörü-empati içermez. Kendine yabancılaşmış bir kimlik her türlü çılgınlığa gebedir. Düşünce ve mücadeleyi içselleştiren direngen yapıların bu unsurlara ilişkin tepkisi şimdilik içselse bile yakın gelecekte pratik şiddete yönelme potansiyeli oldukça yüksektir. Son olaylarda sokağa salınanlar zalimken olası bir saldırıda kendini mazlum kılma oyunu senaryoları kurmaktadırlar. Fakat nafile!! Kesintisiz bir mücadele yürüten özgürlükçü Kürdün bu dimdik duruşu: düşünce-sorgulama ve eylemden oluşan yeni bir yaşam felsefesi yaratmıştır. J. Paul Sartre ne de güzel demiş: "İnsanların özgürlüğü, kendisine yapılanlara karşı takındığı tavırda gizlidir.” Ve bu tavrı aktif gösterme zamanı. YORUM 17 2015 11 Şubat Çarşamba Kedim duymuyor LEYLA SOYER MENGÜÇ İstanbul'da yoğun kar İ B arınaktan sahiplendiğim kedimin kulaklarının duymadığını ilkten anlamamıştım. Farkına varmadan gözler ve hareketler üzerinden iletişim kurmuşuz başlarda. Benimle oynuyor beni takip ediyor ve hareketlerime tepki veriyordu. Kulaklarının duymadığını sonra sonra fark ettim, üzülmüştüm. Bir organın eksikliğinden kaynaklı bu duygumun yerini zamanla sağırlık üzerine düşünme aldı; sağır olması iletişimimi nasıl etkileyecekti, daha az mı hissediyordu, algısı düşük müydü ? Önce kedim üzerine düşündüğüm sağır olmak durumunu sonraları daha önce çok da kafa yormadığım bir insanın duymamaması halinin nasıl olabileceği üzerine aldı. Kulağı duymayan insanla nasıl iletişim kurulurdu. Onların günümüzde bir işaret dili var çok rahat bu dille bir iletişim kurulabiliyorlar ama ya duygular! Bu işaretlerle duygular aktarılabiliyor mu? Aktarılıyorsa bile ne kadar muhatabına ulaşıyor; duymayanın sana aktarmak istedikleri ya da senin ona? İçlerinde dışarıda yarattıkları gibi bir sessizlik mi var yoksa gürültü mü? Kedimin sağır olduğunun bilincine zamanla vakıf oluyordum. Daha fazla özen göstermem gerektiğini fark ettim, 'sağırlığını telafi etmem gerekirmiş gibi bir duygu' onu sevdiğimi ona aktaramayacağım duygusu yaşadım. Sanki onun içinde bir gürültü vardı da ben onu duymuyordum. Sanki ben sağırdım o sesi işitmediğim için. Onunla iletişim halinde iken nasılsa duymuyor diye farkına varmadan zamanla ben de sessizleşmiştim. Ses ile söz ile iletişim kuran biz insanlar için oldukça kısır bir iletişimdi. Bunu farkettiğimde onunla konuşmaya başladım o beni duymasa da konuşarak iletişim kuruyorum artık. Onun sağır olmasının avantajları da yok değil bir kediyi rahatsız edecek gürültüler olduğunda kaçmıyor, ben ürküyorum ama o etkilenmiyor. Bu avantajlar onun için aynı zamanda büyük tehlike, sesleri duymadığı için kendini koruyamıyor. Dışarıdan bir sese karşı kaç ya da kal gibi bir tepki geliştiremiyor. Sokakta kalmak ise du- stanbul'da salı akşam saatlerinde başlayan kar yağışı Anadolu yakasını etkisi altına aldı. Rüzgarla beraber şiddetini artıran kar kartpostallık görüntüler oluşturdu. Meteorolojinin uyarılarının arından dün akşam saatlerinde başlayan kar yağışı İstanbul›u etkisi altına aldı. Maltepe, Kartal ve Pendik›in yüksek kesimlerinde rüzgarla beraber etkisini artıracak. yan kedilere göre onun için daha bir ölüm kalım meselesi. Başka kediler için, temas ettikleri şeyler düştüğünde çıkan sesten korkuyorlar ve bu korku onları tekrar aynı hareketi yapmaktan alıkoyuyor. Tamamen cam ürünleri satan bir mağazanın vitrinin içinde bir kedi görmüştüm bir zamanlar. O an dükkan sahiplerinin haberinin olmadığını düşündüm merakımı alamayarak sorduğumda uzun yıllardır kedileri olduğunu daha bir kazasına şahit olmadıklarını söylediler. Evimdeki kediler de öyle, oyun dışındaki zamanlanlarda sessizce ve özenlice hareket ederler. Sağır kedim ise yıkım ekibi gibi gürültülü bir şekilde dolaşıyor kendisi duymadığı için rahatsız da olmuyor, kırılan dökülen eşyalar ise arkasında bıraktıkları. Kedilerle iletişim kurmak için bir işaret dilimiz yok insanlarda olduğu gibi. Bunun için dokunmak, göz teması ve oyun oynamak dışında bir seçeneğim de yok. Şimdi bilmeyenler ‘ne yani kulağı duyan kedilerle konuşulur mu? ’ diyecekler haklı olarak. İnanmayacaksınız ama evet gerçekten konuşuluyor; mesela isim- lerini tanıyorlar, evde ki kedilerimden hangisine seslenirsem o bana cevap veriyor, kızdığımda sesimin tonundan anlıyorlar, sevgi sözcüklerime de aynı oranda cevap veriyorlar, bir şey istediklerinde çıkardıkları miyav sesinin her bir tonundan onların ne istediğini anlayabiliyorum. Sağır kedim sadece üzüldüğünde miyavlıyor. Bunu nasıl anladığımı soracaksınız şimdi, Ona büroda bakıyorum, dolayısı ile onunla geçirdiğim zaman daha kısa. Büroya gittiğimde beni göremediğinde çok yakınında olmama rağmen orada olduğumu anlamıyor gittiğimi sandığı için acı acı miyavlıyor. Beni görünce miyavlamayı hemen kesiyor. Geçenlerde İstanbul dışında 1 hafta geçirdim. Bu süre içinde arkadaşım gün aşırı büroya gelerek ona baktı. Çalışma odamı o yıkıp döktüğü için kapalı tutardım. Arkadaşım büroya geldiği vakitlerde onun çalışma odamın kapısının önüne gelerek acı acı miyavladığını anlattı, kapıyı açmasını istermiş her seferinde ondan. Üzülmüştüm beni özlemesine ama çokta sevindim çünkü sağırlığı sevgimizin birbirine geçmesine engel olmamıştı. Maltepe Belediyesi’nde intihar M altepe Belediyesi’nin İdealtepe’de bulunan ek hizmet binasında geçtiğimiz pzartesi günü intihar olayı yaşandı. Maltepe Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü’nde sekreter olarak çalışan Berna S., binanın 3. katındaki penceresinden atladı. Beton zemine çakılan Berna S.’ye ilk müdahaleyi Belediye Sağlık İşleri Müdürü Şenol Karasu yaptı. Berna S., tüm müdahalelere rağmen olay yerinde hayatını kaybetti. Berna S.’nin cesedi, polisin incelemesinin ardından Kartal Dr. Lütfü Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi morguna kaldırıldı. Polis olayla ilgili soruşturma başlattı. 18 HABER 2015 11 Şubat Çarşamba Kartal’daki dünyanın en büyük adliyesinde skandallar A nadolu Adalet Sarayı inşaatında eksiklikler bulunduğu iddiasıyla 7 kişinin yargılandığı davada bilirkişi raporu tamamlandı. 351 sayfalık raporda, yangın algılama santralinin kapatıldığı, deprem sismik halatlarının iptal edildiği yer aldı. İşte ortaya çıkan skandallar zinciri… İstanbul Anadolu Adliyesi Başsavcılığı tarafından birçok mahalde asma tavan değişikliği yapıldığı, GSM, data ve ilave UPS kablolarının çekildiği, yeni mahaller oluşturulduğu, mahkeme salonlarındaki kürsü yer değişikliği sırasında elektrik tesisatlarında ve otomasyonda değişiklikler yapıldığı tespit edildi. 5 bin kişinin çalıştığı ve günde binlerce vatandaşın geldiği İstanbul Anadolu Adalet Sarayı’nda yapılan değişikliklerin, sökülen ve tekrar yerine montajı yapılmayan yangın ihbar detektörleri, prizler ile kontrollü kartlı geçiş sistemlerinin iptal edildiği tespit edildi. Garanti süresi içerisinde binada proje harici mimari değişiklikler, tadilat, yenileme, ilaveler ve iç dekorasyon şeklinde değişikler yapıldığı ve bunların binaya ve sisteme zarar verdiği tespit edildi. ğı tespit edildi. Turnikeler bile iptal edildi Personel güvenliği ve ziyaretçi hareketlerini takip için kurulan birden fazla manyetik kart okuyucusunun takılma özelliği olan turnike ve kartlı sistemin iptal edildiği tespit edildi. Asma tavanlarda bulunan sulu yangın springleri ve bağlantılarının proje ve şartnamesinden farklı şekilde yapıldığı tespit edildi. Tadilat yapılan mahallerdeki sulu yangın sisteminde bulunan deprem sismik halatlarının iptal edildiği, yangın senaryosunun devre dışı kaldığı tespit edildi. Cihazlar doğru yerde değil Proje harici gsm vericileri Onaylı projede bulunan alçı panellerin iptal edildiği, asma tavan yapımı sırasında elektrik tavanlarının yukarı çekildiği, kabloların tekrar tavan içersine konmadığı tel ile tutturulduğu, elektrik sistemlerinin söküldüğü tespit edildi. Proje harici GSM vericilerinin ve kablolarının çekilmesi aşamasında alçı panellere ve yangın algılama sistemi- Ataşehir’de son yılların en büyük kalpazanlık operasyonu P olis, Ataşehir’deki bir AVM’nin otoparkına operasyon düzenledi. Operasyonda bir otomobilin bagajında Suriyelilere 1,5 milyon dolar karşılığında satılacağı belirtilen sahte 11 milyon dolar ele geçirildi. Operasyonun son 5 yılın en büyük sahte dolar operasyonu olduğu belirtildi. İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerine, Ataşehir’de bulunan bir AVM’nin otoparkında Suriye uyruklu kişilerle sahte para alışverişi yapılacağı, paranın Suriye’ye götürüleceği ihbarı geldi. Ekipler ihbar üzerine AVM otoparkına operasyon düzenledi. Polisler, park halinde bulunan 41 HC 541 plakalı otomobilin içerisinde, H.B.A. (36) ve O.M.(34)’nin beklediği fark edildi. Şüpheli iki kişiyi otomobilden indiren polis, bagajda koli içerisinde yaptığı araştırmada sahte olduğu öğrenilen 1100 balya halinde 11 milyon dolar ele geçirdi. Polis ekipleri olayla nin hasar gördüğü, kullanılamadığı tespit edildi. Elektriksel ilaveler sonucunda, uygulama projesindeki mevcut elektriksel kurulu güce göre seçilen transformatörlerin güç kapasitelerinin üzerine çıkarıldığı tespit edildi. Yangın kompartımanına, hollerine ve yangın merdiven önlerine acil durumlarda kaçışı engelleyici ve yangın yönetmeliğine aykırı imalatlar yapıldı- ilgili H.B.A. ve O.M.’yi gözaltına aldı. Şüpheliler Vatan Caddesi›nde bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğüne getirilerek, ifadelerine başvuruldu. Şüpheliler ilk ifadelerinde, sahte paraları 1 buçuk milyon dolar karşılığında Suriye uyruklu bazı kişilere satacaklarını belirttiği öğrenildi. Polis yetkilileri, operasyonun İstanbul’da son 5 yılda yapılan sahte dolar operasyonlarının en büyüğü olduğunu kaydedildi. Polis yaptığı incelemede, paraların kaliteli kağıtlara basıldığını belirledi. Paraların hepsinde aynı seri numarasının kullanıldığı öğrenilirken, paraların nerede ve nasıl basıldığının araştırıldığını belirtti. Yağmurlu havalarda bina içerisine su girdiği tespit edildi. Bina genelinde yapılan tadilatlar nedeniyle özellikle yangın algılama sistemlerinin adrese dayalı sistem olduğu, sökülen cihazların doğru yere takılıp takılmadığı tadilatlardan sonra kontrolünün yapılmadığı vurgulandı. Bilirkişi raporun sonunda sistemlerin tekrar devreye girmesi için yüklenici firmayla çalışma yapılması gerektiği belirtildi. 2015 11 Şubat Çarşamba Türkiye’de siyaset ve siyasetçi YORUM 19 Genel Cerrahi Uzmanı İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri DR. SAMET MENGÜÇ S iyaset toplumu yönetmenin yoludur. Toplumun yönetilmesini üstlenmiş siyasetçiler yönettiği toplumun genel ortalama bilgi eğitim ve entellektüel birikiminden daha fazla donanım ve birikime sahip olması insani beklentilerdir. Siyaset bir ülke ya da toplumdaki en alt tabakadan en üst tabakaya tüm kademeleri, kurumları ve kuralları içerdiği gibi siyasetçinin de tüm katmanlar hakkında bir donanıma-birikime sahip olması gerekmez mi? Toplumdaki tüm insani ilişkilerin özünü oluşturan kurallar bütünü olan ahlakın temel kavramları iyi ve güzeldir. Ahlaklı siyaset tüm topluma iyi ve güzel olanı yaşatma çabasıdır. Bir toplumda insanlar arasında ayırım yaparak belirli sınıf, zümre, ya da kişilere yani yandaşlara iyilik ve mutluluğu amaç edinmiş siyaset ve siyasetçiler o toplumda (bu gün içinde olduğumuz gibi) gerilim ve çatışmaların kaçınılmaz koşullarını yaratırlar. Topluma kötülük yaparlar, mutsuzluk getirirler . İnsanlık tarihinde siyaset ilk çağlardan itibaren toplumsal yaşamı belirleyen kurum olmuştur. Bu nedenledir ki siyasetin felsefi analizi ve etik yine ilk çağlardan itibaren tüm filozofların çabasına mazhar olmuş. Siyasetin felsefesi yapılagelmiştir Siyaset felsefesi, tarihsel ve toplumsal bağlamda var olan tikel ve öznel siyaset kurumlarının felsefi analizi olarak karşımıza çıkabilir. Siyasetin gelişimi felsefenin gelişimiyle hep iç içe olmuştur. Platon siyasi-politik açıdan neyin olması gerektiğini merkeze alır ve meşhur idealar teorisinden hareketle devlet kurumunu ve politik gerçekliği tanımlamaya çalışır. Amacı ideal mutluluk ve güzelliği tüm topluma yaşatmanın kurallarını koymaktır. (İdeal devlet-siyaset-siyasetçi-mutluluk) Modern dönem analitik düşünürler ve siyaset bilimciler var olan siyasi gerçekliği analiz etmeyi amaçlarlar. Öznelci-Nesnelci yaklaşım anlayışları bir birinden farklı olmakla bir- Kartal’da sekiz milyonluk kuyumcu soygunu K likte varılması hedeflenen yer ortaktır. dan ahlak felsefesi alanında yol almak İyi ve mutlu bir toplum için empri- mümkün değildir. İnsani anlamda özsitler insan duyarlılığı ve algısını temel gürlük; insanın var oluşunu kavrayan alırken, rasyonalistler insanın akılsal bir istenç olarak karşımıza çıkar. Bu düşünme yetisini ahlaki ilke ve değer- anlamda istenç-irade sadece bilinçli lerin özü olarak görmüştür. ve özgür bireyin akılsal istemi olarak Materyalizm maddi gerçekliği ahla- ortaya çıkabilir. ki değerleri açıklamanın zemini olarak Kavramsal Özgürlüğü, Temel İnsan görürken, idealist filozoflar tüm Hak ve Özgürlüklerini, modern maddi gerçekliği aşan bazı toplumun vazgeçilemez ideal ilke ve değerlere normu olan Evrensel Siyaset felsefesi, dayanarak kendi ahHukuku, bireyin birey lak felsefelerini oluşolması nedeniyle var tarihsel ve toplumsal turmuşlardır. Kant oluşundan kaynaklı bağlamda var olan eleştirel felsefesiyle renk, dil, din, cintikel ve öznel siyaset insan türüne özgü siyet farklılığını kakurumlarının bir nesnellik ve akılbullenmemiş, felsefelsefi analizi olarak sallık zemininde ahfeden sadece sofistik lakı analiz etmiştir. demagojiyi bir hüner karşımıza çıkabilir Pozitivizm ahlaki değerolarak nasiplenmiş sileri gözlenebilen ve ölçüleyasetçilerden oluşan siyabilen olgular zemininde açıklaset yönetimi bir topluma ya maya ve temellendirmeye çalışırken, da ülkeye iyilik, güzellik ya da mutlupragmatizm bilgi ve ahlaki erdemin luk yaşatabilir mi? temelini bireysel ve toplumsal yarar Hele ki tüm bu özelliklerden yokbağlamında kavramaya çalışmıştır. sun tek adamın yönetimindeki bir Günümüz temel kavramı bireysel ve ülkede toplumsal yaşam, insani olatoplumsal ''Özgürlük'' siyasetinde mer- bilir mi? Böylesine bir siyasete mahkezine yerleşmiştir. kum olmanın nedeni yeteneksiz ya Özgürlük hiç kuşkusuz felsefenin ve da art niyetli siyasetçiler mi? Yoksa özellikle ahlak felsefesinin en önem- insanca yaşamayı amaç edinemeli kavramlarından biridir. Özgürlüğü miş bir toplum mu? Ya da her ikisi kavramadan ya da özgürlüğe dair bir -hiçbiri mi? perspektif ve kavrayışa sahip olamaHaa... bana göre mi? artal yakacık’ta, duvarı delip bir kuyumcuya giren hırsızlar 8 milyon liralık altın çalarak kayıplara karıştı. Olay pazartesi günü kartal yakacık meydanında faaliyet gösteren sefa kuyumculuk’ta meydana geldi. Selim sevgi’ye ait kuyumcu dükkanına duvarı delerek giren hırsızlar, iş yerinde bulunan özel asansörlü kasayı delerek içerisinde ve iş yerinde bulunan 8 milyon liralık altını alarak kayıplara karıştı. Pazartesi sabahı iş yerine gelen kuyumcu selim sevgi dükkânının soyulduğunu anlayınca durumu polise bildirdi. Soyulan iş yerine gelen polis ekipleri yaptıkları incelemede hırsızların duvarı delerek içeri girdikleri belirlendi. Hırsızların, kasaya ulaşmak için tavanı deldikleri tespit edildi. i̇Şyeri sahibi selim sevgi, işyerinin pazar günü kapalı olduğunu ve hırsızların da bunu fırsat bildiklerini belirterek, “soyguncular bodrumun duvarını delerek üst kata çıkıp kasa kilitlerini ve dolap kilitlerini kırarak yaklaşık 80 kilo piyasa değeri 8 milyon olan altını alarak kaçmış. İş yerinin bulunduğu binanın iş merkezi olması nedeniyle ses duyulmamış. Gözetimli bir hırsızlık olduğunu düşünüyoruz” dedi. Güvenlik kameralarını incelemeye alan polis, soyguncuların yakalanması için çalışma başlattı. 20 SPOR TOPRAK SAHA Fırat Coşkun M erhaba futbolseverler bu hafta Maltepespor ile başlayalım; Maltepespor fırtına gibi esti geçti. Deplasmanda Erzincan Refahiyeypor ile karşı karşıya gelen Maltepe temsilcisi farklı bir skorla ligde kendisini gösterdi. Maltepespor ligin açılış maçında kötü sonuç alsa da son iki haftadır aldığı skorla ligde her geçen hafta play-off şansına emin adımlarla ilerliyor. Maltepespor gelecek üç maçta da galip gelirse birazcık olsa da rahatlamış olacak. Öte yandan Maltepespor taraftarları takımına destek için gecenin geç saatlerinde takımlarını havalimanında karşıladılar. Umarız Maltepespor yoluna böyle devam eder. Kartalspor play-off şansını zorlamaya devam ediyor. Bu hafta ligin dişli ekiplerinden Yeni Malatyaspor karşısında galip gelmişti. Sahada rakip takıma korku dolu anlar yaşatan bordo-beyazlı ekip etkili futboluyla kendini gösterdi. Tekrar tekrar belirtmeye devam ediyorum; bundan iki ay önce Kartalspor’un küme düşme haberine şaşırmıştık, ama gördük ki takım ve taraftar bir olurca ortaya böyle bir tablo çıkıyor. Gelelim Pendikspor’a; Deplasmanda Keçiörengücü'yle karşı karşıya gelen Pendik temsilcisi beraberliğe takıldı. Pendikspor kötüye gidiyor diyebiliriz; Çünkü ligde geriye doğru giden bir takım görüyoruz. Kırmızı-beyazlılar her geçen hafta fırsat tepmeye devam ediyor. Ümraniyespor şampiyonluk yolunda. Bu hafta Karadeniz fırtınasında alabora olacaktı; 1461 Trabzon'a konuk olan Ümraniye temsilcisi zorlu mücadelede gol şansını kaybetti. Ligde her geçen hafta liderliği kimseye kaptırmayan bir takım görüyoruz. Geldik A. Üsküdarspor’a; Bu hafta Ayvalıkgücü ile karşılaşan temsilcimiz berabere kaldı. Yeşil-beyazlı ekip lider Sakaryaspor ile arayı açmaya devam ediyor. Bu hafta bir puana razı olan temsilcimizin gelecek hafta fırsatı tepmemesi lazım. Çünkü gelecek hafta kendi sahasında Kayseri Şekerspor ile karşı karşıya gelecek olan temsilcimizin kesinlikle bu fırsatı iyi değerlendirmesi gerekiyor. Haftaya görüşmek üzere 2015 11 Şubat Çarşamba Maltepespor beşledi 5-0 T ürkiye 3.Lig 2.Grup 20. hafta karşılaşmasında E. Refahiyespor ile Maltepespor Erzincan 13 Şubat Stadı’nda bir araya geldi. Maltepespor baştan sona üstün götürdüğü karşılaşmayı 11. ve 23. dakikalarda Ahmet, 37. dakikada Mustafa, 52. dakikada Çağlar ve 86. dakikada Yalçın’ın golleriyle 5-0 kazandı ve üç puanı hanesine yazdırdı. E. Refahiyespor: 0 - Maltepespor: 5 Stat: 13 Subat Hakem: Enez Kaplan, Suat Fidan, Gencehan Şahnar, Halit Özel Maltepespor: Barış, Mustafa, Serhat, Furkan, Ertuğrul, Fuat, Ahmet (Dk.66 Gani), Caner (Dk.78 Yalçın), Savaş (Dk.90 Emrah), Abuzer, Çağlar E. Refahiyespor: Mehmet, Ferit, Tuna, Kıvanç (Dk.65 Cihad), Hüseyin, Hasan, Sezer, Taylan (Dk.34 Enver), Kadir, Yavuz, Ali (Dk.46 Tuğrul) Goller: Dk.11 ve Dk.23 Ahmet, Dk.37 Mustafa, Dk.52 Çağlar, Dk.86 Yalçın (Maltepespor) Sarı Kartlar: Dk.10 Ali, Dk.35 Sezer, Dk.47 Ferit, Dk.53 Mehmet (E. Refahiyespor) - Dk.84 Ertuğrul (Maltepespor) A. Üsküdar berabere kaldı T ürkiye 3. Lig 3. Grup’ta A.Üsküdar deplasmanda karşı karşıya geldiği Ayvalıkgücü Bld. ile 1-1 berabere kalarak zirve mücadelesinde ağır yara aldı. 79. dakikada Çağatay’ın kırmızı kart görmesiyle 10 kişi kalan A.Üsküdar’a, bir puanı getiren golü 81. dakikada Fatih kaydetti. Üsküdar ekibi bu sonuçla puan tablosunda bir basamak geriye düşerek 34 puanla 3. sırada yer aldı. A.Üsküdar gelecek hafta kendi sahasında Kayseri Şekerspor’u ağırlayacak. Ayvalıkgücü Bld.: 1 A.Üsküdar: 1 Stat: Hüsnü Uğural Hakem: Murat Erdoğan, Özkan Karapınar, Abdulkadir Döner, Cevher Ahen Ayvalıkgücü Bld.: Emrul- 1-1 lah, Bahadır, Enes, Vijdan, Kerim, Kartal, Selçuk (Dk.58 Murat), Kerim, Lütfü, Nazım, İbrahim (Dk.76 Emirhan) A. Üsküdar: Eren, Samet, Çağatay, Ömer, Yunus, Cenk, Kayhan (Dk.46 Can), Doğan Şavkın, (Dk.62 Erim), Fatih, Emre Goller: Dk.12 İbrahim (Ayvalıkgücü Bld.) - Dk.81 Fatih (A.Üsküdar) Sarı Kartlar: Dk.18 Vijdan, Dk.29 Enes, Dk.41 Kerim, Dk.68 Nazım (Ayvalıkgücü Bld.) - Dk.11 Ömer, Dk.73 Çağatay (A. Üsküdar) Kırmızı Kart: Dk.79 Çağatay (A.Üsküdar) SPOR 21 2015 11 Şubat Çarşamba Kartalspor hedefe kilitlendi 1-0 T ürkiye 2. Lig Beyaz Grup’ta play-off mücadelesi veren Kartalspor, kendi sahasında ağırladığı ligin güçlü ekiplerinden Y . Malatyaspor’u 33. dakikada Uğur’un jeneriklik golüyle 1-0 devirerek play-off yolunda dev bir adım attı. Sert geçen mücadelede Y.Malatyaspor’dan Mehmet 36. dakikada kırmızı kart görerek takımını 10 kişi bıraktı. Kartalspor: 1 - Y.Malatyaspor: 0 Stat: Kartal Hakemler: Emre Altun, Mert Türk, Vural Gül Kartalspor: Yavuz, Anıl, Zafer, Emrah, Enes (Dk.87 Mehmet), Savaş (Dk.78 Ömer), Emir, Uğur, Savaş (Dk.62 Kadir), Azad, Y.Malatyaspor: Vedat, Koray, Ramazan (Dk.81 Hüseyin), Caner (Dk.57 Uğur), Serkan (Dk.45 Onur), Mehmet, Sadık, Vedat, Emre, Aydın, Samed Gol: Dk.33 Uğur (Kartalspor) Kırmızı kart: Dk.36 Mehmet (Y.Malatyaspor) Sarı kartlar: Dk.24 Oğuz, Dk.38 Savaş, Dk.59 Emrah, Dk.87 Enes, Dk.89 Ömer (Kartalspor) - Dk.37 Vedat, Dk.58 Emre, Dk.90 Koray (Y.Malatyaspor) Ümraniyespor’dan bir puan T ürkiye 2. Lig Beyaz Grup’ta ligde liderliğini sürdüren Ümraniyespor deplasmanda 1461 Trabzon ile karşı karşıya geldi. Zorlu geçen mücadelede gol sesi çıkmayınca Ümraniye ekibi bir puana razı oldu. Ümraniyespor gelecek haftayı bay (karşılaşma yapmadan) geçecek. 0-0 1461 Trabzon: 0 - Ümraniyespor: 0 Stat: Ahmet Suat Özyazıcı Hakemler: Ümit Öztürk, Erdem Gökalp, Osman Gökhan Bilir 1461 Trabzon: Kubilay, Oktay, Oğulcan, Aytaç, Emrullah, Abdülkadir (Dk.71 Emre), Savaş, Okan, Hamza, Hasan (Dk.86 Emre), Yaser Ümraniyespor: Burak, Mustafa, Bulut, Bahadır (Dk.88 İbrahim), Ömer, Erol, Rahman, Mücahit, Ufuk (Dk.58 Mehmet), Özer (Dk.80 Tarık), Yasin Gol: Yok Sarı kartlar: Dk.90 Emrullah (1461 Trabzon) - Dk.26 Rahman, Dk.51 Erol, Dk.68 Bulut (Ümraniyespor) Pendikspor fırsat tepti3 -3 T ürkiye 2. Lig Beyaz Grup’ta şampiyonluk mücadelesi veren Pendikspor deplasmanda karşı karşıya geldiği Keçiörengücü ile gol düellosuna sahne olan maçta 3-3 berabere kalarak zirve takinibi sürdürdü.Pendik temsilcisinin golleri 21. dakikada Tevfik Işık, 45. ve 68. dakikalarda İlhan Şahin’den geldi. Pendikspor bu sonuçla zirvedeki takımların puan kaybettiği hafta fırsat tepmiş oldu. Keçiörengücü: 3 Pendikspor: 3 Stat: Aktepe Hakemler: Ercan Hellaç, Mehmet Şengül, Cemal Alpay Keçiörengücü: Ulaş, Mustafa, Hüseyin, Sinan, Efe , Ceyhun, Özkan, Mehmet, Arif (Dk.46 Doğan), Engin (Dk.70 Tarık), Mustafa (Dk.46 Emir) Pendikspor: Yakup, Hakan, Fahri, Hayrullah, Umut, Ali (Dk.65 Hasan), Tevfik (Dk.88 Emre), İlhan, Doğan, Uğur (Dk.80 Ömer), Berat Goller: Dk.21 Tevfik, Dk.45 ve Dk.68 İlhan (Pendikspor) Dk.19 ve Dk.48 Özkan, Dk.51 Doğan (Keçiörengücü) Sarı kartlar: Dk.38 Mustafa, Dk.60 Hüseyin, Dk.69 Efe, Dk.90 Emir (Keçiörengücü) Dk.51 Hayrullah (Pendikspor) 22 YORUM 2015 11 Şubat Çarşamba Vitamin MUSTAFA İŞİTMEZ Ş u an bir ölüyüm. Ölümlü falan değilim. Aklınıza başka bir şey gelsin istemem ama az sonra beni taşıyan aracın motoru duracak, muhtemeldir ki ağıtlar artacak ve beni toprağa bırakacaklar. Ölmeden birkaç gün önce dizimin ağrıdığını fark ettim. Artık ağrımıyor. Sanırım hasta, çok hasta olan insanlar için dedikleri “Öldü de kurtuldu” lafının doğruluğuna hayran bir şekilde beşe on tahta parçalarının altına doğru gidiyorum. Hep söylerdim, haklı bir nefretin iyi yanı yoktur. Sadece birkaç dakikalığına ruhsal mastürbasyon yaşatır, sonrasında dert, gam ve keder bırakır. Ama bu sefer farklı, kendimi bildim bileli çevremdeki bazı kişiler için bu cümle kullanıldı ve şu an haklılığına duyduğum saygıyı anlatamam. Muhteşem bir his… Benim için hayat 2002 yılında geçirdiğim bir kazadan sonra başladı. O güne, hatta o yıla kadar apolitik bir gençtim. Hoşlandığı kızlarla konuşmak yerine onları düşünüp mastürbasyon yapan, sivilcesi sıkıldığında çevresinde iki tane daha beliren, rüştünü ispatlamadan hemen önce geneleve, kahvehaneye ve birahanelere usulsüzce girmenin yollarını arayan serseriden az efendiden az buçuk fazla bir gençtim. Fizyolojik yapım günden güne değişmeye başladıktan hemen sonra iyice iyimser biri oldum. Hep böyledir. Kendine güvenen güzel insanların hayata karşı pek iyimser olmadıklarını görürsünüz. Ancak benim gibiler için durum biraz farklıdır. Bizim kötümser olmak için fikir veya kuramlara dalmamız sakıncalıdır, çünkü biz, her daim bir yanı eksik olanlar, aynalar sayesinde dersimizi almışızdır. Biz iyi olmak zorundaydık. Tanrıya, dine inanmamız, insanları sevmemiz ve yediğimiz her lokmaya şükretmemiz gerektiği hatırlatılmıştır, yaşadığımız ketum olaylar nedeniyle. Koltuk değneklerime bu vesileyle yakınlaşma ihtiyacı duydum. Bazen gözyaşlarıma, bazen heyecanlanmama ve bazen de sessiz sessiz küfürlerime tanık oldular. Annemden, babamdan ve hatta pos bıyıklı solcu ağabeylerimden bile bana daha yakındılar. 1 Mayıs 2007, gözal- tına alındığım ilk gün, polislerin beni otobüse yaka paça atmaları için çok uğraştım. Arkadaşlarımı tekme tokat otobüslere bindirirken çaresiz kalamazdım, ancak onlar, sedir ağacının gövdesinden yapılmış iki sopanın bendeki varlığına üzülerek her zaman beni es geçtiler. Sonra gittim bir amirle konuştum, rica ettim. Uzaklaş buradan dedi. Yapamazdım. Ben de onlardan biriydim. Dışlanmak, zaten hayatın her alanında dışlanmıştım. Otobüse binerken indirimli kartı basmaktan, gezmeden dönen teyzelerin ve akranım olan çiftlerden erkeğin bana göz kırpıp hafif gülümsemesiyle toplu taşıma araçlarında yer vermesi gibi her yerde dışlanmıştım. Burada da aynısı olsun istemiyordum. O otobüse bindim. Ne yaptım ne ettim bindim. Devam eden aylarda da benzer münasebetlerim olmuştu, devletin alt tabakasıyla. Nitekim Mart ayının sonunda, bir bayram günü bizi tekrar içeri aldılar. Bu kez değneklerime bakmadan aldılar. Allahsızlar öyle bir aldılar ki beni bile değneklerim olmadan yaşayabileceğime inandım. Çünkü 45 gün boyunca onlardan uzak kaldım. Ağlayan, mide kanaması geçiren, aramızdan bazılarının muhbir olduğunu öğrendiğimiz bir 45 gün geçirdim. Gözleri bağlandığında ne olacağını kestiremeyen, tek çıkış yolunun ölüm olduğunu düşünen insanlarla birlikte… Yolculuğun sonuna gelirken aklıma annem ve babam geliyor. Sizlere kısaca onlardan da bahsetmek isterim. Daddy-Peaches Browning çifti gibiydiler. (Kadın 16-Erkek 51 yaşında 1930 yılında Amerika’da evlendiler) Annem 14 yaşındayken babamla evlendirmişler, tahmin edebileceğiniz gibi görücü usulüyle. Bolşevikçi dediği her an gözümün önüne geliyor. Toplu yanaklarının altında gülünce nohut tanesi kadar ortaya çıkan gamzeleri ve kısılan gözleriyle yine bana seslenir mi diye düşünüyorum. Hayatı boyunca tüccarlık yapmış. Karataş’ta bir dükkanımız vardı. Batar katında halı tamircisi Tayfun Usta'nın biricik ahbabıydı. Tayfun usta arkadaşlıklarının ilerlemesiyle son iki yıl babama kira ödememişti. Ancak babam onu öylesine dostu olarak görmüştü ki, son on yıldır Tayfun’un verdiği sözü ara sıra hatırlatıp, “Borcunu ödemeye gelecek, benim dost dediğim adam bana kazık atmaz” diye diye her sabah yedi buçukta dükkanı açtı. On yıldır ne Tayfun geldi, ne de başka biri. Sanki hayatının son on yılını tamamen buna, olması muhtemellikten imkansızlığa dönüşen bu hadiseye adamıştı. Tüccarlık umrunda değildi, yurt dışından getirttiği kaçak çay ve tütün satışları da zaten pek iyi değildi. Gizli kapaklı el altından nereye kadar gider. Devlet baba izin verir mi koca şehrin ortasında böyle işlere. Ama yok, o Tayfun’u bekliyordu. Tüm derdi buydu. Gelecek ve borcunu ödeyecek. Babamın bu denli tutkulu hayatına, annemin de küçük yaşta aile denilen, hayatın en işlevsiz ve ölçüsüz mercisine adım attığı için üzülüyorum… Şu an bir güvercin olarak koltuk değneklerim olmadan karşımdaki Yunan adalarına bakıyorum. Sigara da içmiyorum. Sağımda ve solumda insanlar var. Her sabah önce evimize, sonra babamın işyerine bakıyorum. Belki Tayfun gelir diye… Ben de iyiden iyiye kıllandım bu durumu. Arada bir toplantı yaptığımız salona ve pos bıyıklı ağabeylerin ne yaptıklarına da göz atıyorum. Bir de çocukken aşık olduğum Seher’e. Som altının iki ton açığına saçlarını boyatmış. Öyle güzel olmuş ki, dilime gelmez güzelliği, lal olurum. Boş vaktim çok oluyor diye akşama kadar aylak aylak geziyorum. Kuşlar familyasında sınıf olmadığı için örgütlenecek bir durum da söz konusu değil. Irk, dil, din olayı da yok. Kim neye isterse ona inanıp, onunla yaşıyor. Herkes istediğini yiyip içiyor… Demem o ki; Ölmek güzel şey be ağabey… SON Şubat 2015 11Halkın Çarşamba Nabzı gazetesi ve Bitlis Belediyesi işbirliği ile Bitlis'te WIllIam Saroyan Küt üphanesi açılıyor! Büyük bir yazarın ve bu toprakların Ermeni halkının emeğine ve anısına saygıyla... Kitap bağışlarınızı bekliyoruz: Bitlis Belediyesi Saroyan Kütüphanesi Bitlis / Türkiye