Full Text - Sosyal Bilimler Dergisi
Transkript
Full Text - Sosyal Bilimler Dergisi
Yıl: 3, Sayı: 6, Mart 2016, s. 97-109 Yavuz KIZILÇİM1 BAUDELAIRE'İN HÜKÜM GİYMİŞ BİR KİTAP İÇİN YAZIT ŞİİRİNDE OKUR PROFİLİ Özet Bu çalışmada, Baudelaire'in Les Fleurs du Mal (Kötülük Çiçekleri)'indeki Hüküm Giymiş bir Kitap için Yazıt/ Épigraphe pour un Livre condamné başlıklı şiirinde okur profili irdelenecektir. Baudelaire'in şiirde vurguladığı gibi okur metni anlayan, yorumlayan, eleştiren ve her konuyla ilgilenen biridir. Ozan, şiirsel söylem içerisindeki gerçek işlevlerini göz önüne sermek için değişik okur tiplerini tek bir başlık altında sınıflandıracaktır. Şiire ismini veren épigraphe sözcüğü, sözlükte önsöz, yazıt, bir yapıtın ne işe yaradığı, ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı gibi noktaları göstermek için geliştirilen yazı, bir kitabın yönünü belirtmek, okuru uyarmak, kitabın içeriğini özetlemek ve ozanın niyetlerini belirtmek için baş tarafına konulan söz anlamlarına geliyor. Ozanın resimlediği dertsiz, rahat, az'la yetinen, saf yürekli okur profili niteleme bildiren bağlamsal ipuçlarında değerlendirilecektir. Ozan, okur davranışını sorgulayarak, tersinlemeli bir anlatımla sözcük düzeyinde kurulan özel bir şiir dili geliştiriyor ve şiirinin asıl anlamını okura dolaylı yollardan sezdiriyor. Bu özel kullanım ozan tarafından bilinçle üretilmiş meraklı ve sorgulayan örnek bir okurun şiir dilindeki karşılığıdır. Böylece, okuru edimleri üzerinden betimleyen bir bağlamın söylemde nasıl etkinleştirildiği ve bunun şiirdeki yansımaları ortak bir sözceleyen aracılığıyla sergileniyor. Ozan, şiiri geniş ölçüde buyuru bildirim veya dilek istek kipinde çekimlerken senli-benli bir anlatımla resimlediği okuru bize bulduruyor ve her okumada onu şiire bir adım daha yaklaştırıyor. Anahtar kelimeler: Söylem çözümlemesi, okur profili, yazıt, yazarın niyetleri/ uyarıları, şiirsel okuma zevki Doç. Dr., Atatürk Üniversitesi, Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi, Yabancı Diller Eğitimi Bölümü, Fransız Dili Eğitimi ABD., ykzlcim@yahoo.fr 1 Yavuz Kızılçim READER PROFILE IN POEM EPIGRAPH FOR A CONDEMNED BOOK OF BAUDELAIRE Abstract In this work, we will examine in detail profile of reader in the Baudelaire's poem named Epigraph for a Condemned Book of The Flowers of Evil. It is emphasized by Baudelaire that reader is anyone who comprehend, interpret, criticize and take pleasure the text. Poet will also categorize the various types of reader, in a single title, to bring to light its real functioning in the poetic speech. This is a preface, in which the poet warned and informed the reader of what he will met in this book. This is a preface to entice the reader. In literature, an epigraph is a sentence in prose or verse placed at the head of a book, a book or chapter, to advertise or summarize the content, or to illuminate the poet's intentions. Profile of peaceful, bucolic, sober and naïve reader drawn by the poet one estimated in the contextual tracks who announces the qualification. He makes seize in a indirect way to his reader the essential sense of his poetry. The poet developed well a special language of poetry, at the level of words, by questioning reader's attitude with an ironic approach. This special use in language of poetry, produced consciously by the poet, is the equivalent of curious reader who suffer. So, how a context describing the reader, according to its acts, is activated in the speech and exposed its reflections in the basis of enunciation. Poet we made find the reader, by conjugating the poem in the mode of imperative or subjunctive with a familiar narrative and each reading makes him approach a step the poem. Keywords: Discourse analysis, reader profile, epigraph, author's intentions/ warnings, poetic reading pleasure GİRİŞ Hüküm Giymiş bir Kitap için Yazıt'da buyuru bildirim kipinde yazılmış, daha çok okur odaklı, nitelemeli, betimleyici ve okurun ilgisini test eden bir söylemle karşılaşıyoruz. Ozanın bu tür bir söyleme yönelmesinin öncelikli olarak sanat anlayışı ile sıkı bir ilişkisi olduğunu düşünüyoruz. Şiire ismini veren épigraphe sözcüğü, sözlükte tanımlık, yazıt, bir yapıtın ne işe yaradığı, ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı gibi noktaları göstermek için geliştirilen yazı, bir kitabın gidiş yönünü belirtmek için baş tarafına konulan söz anlamlarına geliyor ve Kötülük Çiçekleri'nin kimi bölümleri yasaklanmış bir kitap olduğunu anımsadığımızda bu isim daha tümü kapsayıcı bir okur profilini etkinleştiriyor. Sözün özü, Baudelaire okuru önceden uyarıyor ve bu kitapta neyle karşılaşacağı ve insanların asıl kara, kötücül niyetleri konusunda bilgilendiriyor. Bu şiirde yer alan ve çalışmamızın örneklemini oluşturan okuru odağa alan okuma düşüncesi, ozanın yukarıda belirttiğimiz niteliklerini yansıtan bir belirlemedir. Baudelaire'in okur odaklı şiirlerinde dikkat çeken unsurların başında, okurun ve okuma süreçlerinin ön plana çıkartılması, şiirin her şeyden önce bir dil ve psikoloji sorunu olduğu düşüncesinin baz alınması nedeniyledir. Şiirin tümü, aşağıdaki on dört dizede, okurun düşünce ve beklentilerini önemsemek, onu eğitmek, yönlendirmek, uyarı ve tavsiyelerde bulunmak ve yapıtın gerçekte nasıl okunması gerektiğini açıklamak için yazılmış önsöz niteliğinde yazınsal bir söylemi içeriyor. SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı: 6, Mart 2016, s. 97-109 98 Baudelaıre'in Hüküm Giymiş Bir Kitap İçin Yazıt Şiirinde Okur Profili Hüküm Giymiş bir Kitap için Yazıt/ Épigraphe pour un Livre condamné (1) Dertsiz okuyucu, çoban kadar rahat,/ Lecteur paisible et bucolique, (2) Az'la yetinen, açık yürekli insan,/ sobre et naif homme de bien, (3) İçkiye düşkün ve hüzün kokan,/ Orgiaque et mélancolique (4) Bu kederli kitabı fırlat, at./ Jette ce livre saturnien (5) Kendi söz sanatını kapmadınsa/ Si tu n'as fait ta rhétorique (6) Şeytan'dan, o kurnaz ihtiyardan,/ Chez Satan, le rusé doyen, (7) At! bir şey anlayamazsın ondan,/ Jette! tu n'y comprendrais rien, (8) Ya da inanırsın isterik olduğuma./ Ou tu me croirais hysthérique. (9) Ama, büyüye kaptırmadan kendini,/ Mais si, sans se laisser charmer, (10) Gözün varsa uçuruma dalmayı bilen,/ Ton oeil sait plonger dans les gouffres, (11) Oku beni, öğrenmek için sevmeyi beni,/ Lis-moi, pour apprendre à m'aimer; (12) Her şeye meraklı Ruh, acı çeken,/ Âme curieuse qui souffres (13) Ve gideceksin arayarak cennetini,/ Et vas cherchant ton paradis, (14) Acı bana!... Yoksa, lanetlerim seni!/ Plains-moi!... Sinon, je te maudis! (KÇ, 2001:267/ FM, 2001:270) 1. Okuma Zevki Bu şiire ve Kötülük Çiçekleri'ndeki diğer okur odaklı örneklere bakarak, Baudelaire'in okuru kendi tarafına çekerek onun ilgisini merkeze alan bir şiir dili geliştirmeye çalıştığına tanık oluyoruz: önce alay yollu, tersinlemeli ve betimleyici; dertsiz okuyucu, çoban kadar rahat/ lecteur paisible et bucolique gibi tanımlamalardan yola çıkarak okuru suçlar, ardından yaşanan an'ın ve güncelin şiirini yazmaya çalışan bir biçimde okur profilini nitelendiren sınıflandırmalara girer: Paisible nitelemesi sözlükte yumuşak başlı, kendi halinde, sessiz, gürültüsüz, dingin, üzüntüsüz, sıkıntısız yaşayan insan bildirimiyle kendini gönüllü olarak ele veren bir sözcelem öznesini imliyor; çünkü burada sözü edilen (gamsız) ya da okumayan insanın Baudelaire şiirinin içerdiği derin hüznü kavraması gerçekten zordur ve bu şiirde eleştiri oklarının bu tip okura yöneltilmesinin anlaşılması her koşulda dağda kaygısızca sürülerini güden çoban rahatlığı bağlamının anlaşılmasına bağlıdır. Bu söylem herhangi bir metni okurun ilgisini odağa alarak yorumlamanın bir yoludur. Hüküm Giymiş bir Kitap için Yazıt, şiiri ozanın aktarmak istediği iletilerin yanında, farklı dil yapısıyla da dikkat çeken bir şiirdir. Şiirin bol bol filler ve fiilimsilerden beslenen devingen söz dizimi, ozanın istencini güçlendiren sürekli yinelenen sözcükler ve belirlemeler, çeşitli göndermeler barındıran açık veya kapalı imgeler ve benzetmeler, şiirin dilsel yapısını şekillendiren unsurlar olarak göze çarpmaktadır. Ozanın belleğinde her okur için bir anlam, bir tür duyumsama olarak ete kemiğe bürünen ve başka (s)imgelere gönderen bucolique gibi betimleyici nitelemeler kullanılır. Bu çoban'lı söylem, çobanlığa, çoban türkülerine değgin, çobanıl, kır şiiri, alay yollu ıvır zıvır konularla ilgilenen kişi anlamıyla bütün bir insanlık güldürüsünün göstereni durumundadır. Ozan bu çoban tanımıyla okurun işlevini tanımlamanın yanında, edebiyat yorumlarının kültürel ve sınıfsal SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı:6, Mart 2016, s. 97-109 99 Yavuz Kızılçim boyutunu etkinleştirirken, şiirinin odağına hayvan gütmenin dışındaki işlerle pek ilgilenmeyen duyarsız, kaba, cahil ve nezaketsiz kitleyi hedef alır. Böylece, her zaman yaptığı gibi, sıradan insanın zayıflığı/ dirençsizliği üzerinden toplum eleştirisini genişleterek bireylerin sınıf, cinsiyet ve ırk özelliklerine bağlı olarak şiir üzerine değerlendirmelerinin farklılık gösterebileceğini vurgulamaktadır. Yazınsal metnin işlemek için ele aldığı gerçek olgusuyla, yazınsallık süreçlerinden damıtarak çıkardığı, okura dönük, yazınsal söyleme bürünmüş gerçek çokgenli bir işlevle donatılmış bir olgudur. Yani yansının yansısı. İç içe aynaların oluşturduğu bitimsiz bir yansı dünyası ve gerçeği. Her yazın metninin bir iletisi olabileceğinden, bunun bir alımlayanının da olabileceği kuşkusuzdur. İletiye bürünmüş gerçek, okurun imgeleminde yeni üretimsel, düşsel bir form oluşturacaktır. Yazarın yansıttığı gerçek’i yazınsal ortak kodlarla çözümleyen okur, yine onun imgesel/anlamsal olarak yeniden kurgulanmış dünyasına akan okur, bu düşlemsel geçişlerin baş figürüdür. Nesnel-öznel geçişlilik, dış dünyadan (rational) alımlayanın iç dünyasına, imgesel iç odaklayımına (irrational) akarken, nesnel gerçek el ve boyut değiştirir (Bülbül, 2015:2). "Az'la yetinen, açık yürekli insan/ sobre et naif homme de bien" dizesinde tersinlemeli ve nedenselliğe dayalı nitelemelerle sağlanan bir gerekçelendirme anlayışıyla bu alçaltıcı nitelemelerin odağına yerleştirilen okur, ozan tarafından koruma altına alınıyor. Ozan, zaman zaman okuru küçük düşürücü anlatımlara başvursa da dilin dolaylı kullanımıyla etkinleştirdiği dizelerde asıl hedefinin bu olmadığını söylüyor ve asıl niyetini tersinden giderek açık ediyor. Böylece, okurun gerçekte samimi olup olmadığı olumsuz ve alaycı bir bakışla gerekçelendirilmiştir. Bu anlamda, samimi nitelemesinin sözlükteki birinci karşılığı içten, içtenlikli iken, ikinci karşılığı içli dışlı, senli benli veya laubalidir; sözün kısası, şiirde çoban vurgusu onun içtenliğini öne çıkaran bir söylem üzerine kurulmuştur. Böylece, okurun işlevi ve şiiri okurken aldığı hazzın süreç içinde gelişen bağlama göre değişiklik gösterdiği kanıtlanıyor. Özneyle birlikte, şiirin ortak sözceleyeni olarak tanımlanan okurun kimlik, işlev, konum ve bilgiye dönük varsayımda bulunma gibi edimsel niteliklerini önceden hesaba katmak gerekiyor; okur, bu bağlamda, sözceleme edimini gerçekleştiren ortak-sözceleyendir. Bir anlatı bir olayın yeniden sunumu olabilir, ama anlattığı öykü ancak bir okur tarafından anlaşıldığı zaman öykü olarak ortaya çıkar. Anlatı süreci okuma süreciyle yakın ilişki içindedir; anlatının her kesiti okumanın bir kesitiyle örtüşür (Öztokat, 2005:56). W. Iser de çalışmalarında dil felsefesi, algılamanm ruhbilimi, tarih kuramı, dilbilim ve yorumbilim araştırmalarmdan yararlanır, tasarladığı alımlama estetiğini de temelde okuma edimine dayandırır. "Ona göre, her metin bizi zorunlu olarak bir okuma edimine iletir; çünkü her metinde, daha doğrusu her metnin kendi düzenleniş biçimi içinde, kendi alımlanmasının koşulları yatar. W. Iser, anlamı da estetik etkiyi de metnin verileri olarak kabul etmez; bu özellikler yazınsal bir metnin beklediği, istediği bir karşılıklı etkiden (okur ile metin arasındaki etkileşim) doğar. Demek ki, bir yazınsal metnin var olma koşulu ve tarihsel sürekliliği kendi içinde yatan gücüllüklerin okurlar tarafından ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Ama, burada önemli olan, okurların yazınsal metinleri okuyarak anlamları dönüştürmesi değildir. Temel amaç, okurun algılama biçimini yönlendirecek olan ve metnin kendi içinde yatan özelliğin ne olduğunu bulmaktır. Bir okuma edimi, metnin belirsiz, örtük eğilimlerini, gücüllüklerini ortaya çıkarmak demektir. Bu belirsizliği, bu kapalılığı da ortaya çıkaracak olan, metin ile okur arasındaki ilişkidir. Demek ki, bir metnin, yaratıldıktan sonra uzun yıllar varlığını sürdürebilmesi, gelecekteki alımlama biçimlerini içkin olarak yapısında bulundurmasına dayanır. Böylece estetik etki (güzellik) okurun yapıtı okurken, alımlarken aldığı zevkten, SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı: 6, Mart 2016, s. 97-109 100 Baudelaıre'in Hüküm Giymiş Bir Kitap İçin Yazıt Şiirinde Okur Profili duyduğu hazdan doğar; bu haz ya da tad da, metnin biçimsel yapısının çağrılarına verilen bir karşılıktır; yani bir bakıma kalkışta bu çağrılardan kaynaklanır (Rifat, 2009:54-55). Baudelaire, 1862'de La Presse'i yöneten Arsene Houssaye'in adına sunduğu Paris Sıkıntısı'nın önsözünde şöyle yazar: Sevgili dostum, size küçük bir yapıt yolluyorum. Bu küçük yapıtın başı, sonu bulunmadığını söyleyenler biraz haksızlık etmiş olurlar, öyle ya, bu yapıtta her şey aynı zamanda hem baş, hem de kuyruktur tersine, art arda ve karşılıklı olarak. Bir düşünün lütfen, bu düzen hepimize size, bana ve okura ne güzel kolaylıklar sağlayacak. İstediğimiz yerinden kesebiliriz, ben düşümü, siz müsvetteyi, okur da okumasını, çünkü onun (okurun) dik kafalı istemini gereksiz bir olay örgüsünün sonu gelmez ipiyle bağlamıyorum (PS, 1984:7). Okuru edimleri üzerinden huysuz, ayak direyen, bir türlü yürümek istemeyen katır ya da at gibi yansıtan ozan, onu inatçı (volonté rétive/dik kafalı istem) belirlemesiyle tanımlar ve bu tanımı şiirin odağına yerleştirir. Okurun ilgisini önemseyen ve Kötülük Çiçekleri'nin ilk şiirinde ona kardeşim diye seslenen ozan, onu acımasızca yargılama hakkına da sahip olduğunu düşünür, bu hakkı saklı tutar ve yapıtının sonuna dek kullanır; üstelik, bu senli benli söylemi okura açık yürekliliğini kanıtlamak niyetiyle sürdürür. Anlaşılmak için ortaya konan metin ile onu anlamak için yola koyulan okur (nitelikli okur), ortak bir noktada buluşabilirlerse yazınsal iletişim gerçekleşebilir. Çünkü yazınsal metinlerin yorumlama süreçlerinde orta yerde okur vardır. Okur, tüm varoluşsal becerileriyle, nitelikleriyle ve donanımlarıyla yazınsal iletişime katılması gereken biri olarak varsayılmaktadır (Bülbül, 2015:7-10). Yani, okurun, yazarın gerçekte ne söylemek istediğini anlamadığına inandığından, onun inadını bu çeşit tatlı sert uyarılarla kırma niyetini açıkça belli eder. Bu tersinden okumanın, okura hiddetlenmenin ve aksi söylemler oluşturmanın şiir dilindeki karşılığı gönül kırıcı, sert sözler söylemek veya kırıcı davranmak ve okuru paylamaktan çok onunla aynı dili konuşarak, onu kendi söyleminin içine çekerek, kendi sorunlarına ortak etme arzusudur. Bu açıdan yaklaşıldığında, ozanın, okuru tersleyerek etkinleştirdiği söylem, her şeyden önce, onu tersinden giderek yönlendirme arzusunun şiirdeki karşılığıdır. Karşıt olma ve şiirsel bağlamı tersinden giderek aktarma durumu Baudelaire şiirinin olmazsa olmaz koşulunu oluşturuyor. O söylemlerini yanlış yorumlayan okura terslenir ve sitemde bulunur. Öznenin sevimli öfkesi, ters, çirkin, yakışıksız, düzeysiz ve beğenilmez durumda olan, kötü, zararlı, iğrenç anlamlarında pis ve tiksindirici görülen okur davranışını anlaşılabilir bir ölçüde yumuşatmaya yöneliktir. Bu bakış, bir saptama olarak değerlendirilebileceği gibi, okurun sanat konusundaki algısını değiştirmeye çalışmanın yararsızlığını ve ciddi bir iş olarak değerlendirilmeyen şiirdeki boşunalığı ve incelik/işbirliği kurallarının dışına çıkılarak sözcelenmiş bir üstten bakışı da belirginleştiriyor. Ozan, Hüküm Giymiş bir Kitap için Yazıt, şiiri bağlamında, mesafeli ve kontrollü bir dil kullanımının dışına çıkarak yani, sen'li ben'li bir söylemi yeğleyerek, öznenin ne demek istediğinin okur tarafından doğru anlaşılması sağlamak için kendisini ve kitabını önemsemeyen kitleyi şiirinin odağına alarak açıkça hedef göstermektedir: Bu adam toplumun iğrendiği bir nesne olacaktır: mahkemeler, okullar, yaşlılar yurdu, konuşmalar ondan bir yabancı yarattılar. Böyle bir çelişki karşısında kimin yüzü kızarmaz. Çünkü bu karşı kahraman vardır: Bu kişi okuduğu metinden zevk aldığı an'dan başlayarak artık metnin okuru olmuştur (Barthes, 1973:10). Roland Barthes, Le Plaisir du texte isimli yapıtında okur, metinle fetişist bir ilişki içindedir, okurun metni seçmesinden çok, metin okuru seçer, der. Burada, Barthes'ın sözünü ettiği haz duyumu herhangi bir kitabı, başka hiçbir gerekçe olmaksızın, yalnızca onu okumanın zevkine ulaşmak için okumaktan alınır. Yazar okuru iyi ve güzel olana yönlendirir, diye ekler. Ardından, sözü Bachelard'a getirerek; diğer yazarlar Bachelard'la ilgili asla bir şey yazmadılar SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı:6, Mart 2016, s. 97-109 101 Yavuz Kızılçim onu sadece okudular; bu yazarlar tuhaf bir biçimde ondan işlerine yarayacak kimi bölümleri okudular. Bachelard saf bir okuma eleştirisi oluşturdu ve bunu zevkle yaptı. Bachelard ile birlikte biz katışıksız bir okuma uğraşına girdik ve bu uğraş sayesinde bilgiyle donatıldık. Ondan düşleri okumayı öğrendik. Bachelard'la birlikte tüm şiir birikimi kendisinden zevk alınmaya değer bulunmuştur. Ne zamanki onun yapıtı özel bir yazı türü olarak görüldü, zevk gıcırdamaya, eğlence sivrilmeye başladı; işte o zaman Bachelard aldı başını gitti, der (Barthes, 1973:45-61). Baudelaire, şiirin ikinci dizesindeki sobre: az'la yetinen, kanık, kanaatkar, yalın, özentisiz, sade, ılımlı, aşırılıktan kaçan, pek cömert davranmayan nitelemesiyle kitabına yeterince, gereği kadar sahip çıkmayan okuru, çeşitli alçaltıcı nitelemelerle tanımlayarak, onu haklı davasında kararlılık göstermemekle suçlar ve okuru, onun üzerinde belirli bir etki yaratarak kendi yöntemiyle eğitmeyi dener: okurun büyüklenmeyi sevmeyen ve iyi niyetli yanlarına vurgu yapar. Onu şaşırtmak ve dikkatini çekmek adına bu iç karartıcı, zevk ve eğlence odaklı yapıtı fırlatıp atmasını, dikkate almamasını önerir: Kitabım yararlı olabildi. Yakınmıyorum bundan. Zararlı olabildi. Sevinmiyorum buna. Söz, değeriyle etkinlik kazanır. Diyeceğim, ozan yan tutmaz. Sıradan bir ölümlü olur çıkardı yoksa (Baudelaire, 2001: 329). Ozan, sobre nitelemesiyle okurun şiire sağladığı büyük katkıyı göz önünde bulundurarak, bu nitelemeyi onun sınırlarını bilmeden kendini küçük düşürdüğü bir davranış biçiminin tanımı olarak değerlendirmekte ve okurdan bu ezik ve silik davranışlarının tersi davranışlar sergilemesini beklemektedir: Barthes burada özünde cinsel zevk tanımı ve tatmini bildiren plaisir (zevk, haz) ve ilk anlamı yararlanma olan jouissance (tat, zevk) kavramlarını birbirinden ayırır. Ona göre, bir metnin en belirgin niteliği okuma sürecinde okura haz vermesidir. Okur, yazar gibi yazmayı arzulamaz; onun ardına düştüğü edim yazarın yazarken aldığı hazzı tatmaktır (Barthes, 2013:36-43). Doğal olarak, haz duyumunun hiçbir aşaması okurun deneyim, bilgilerini belirleyen akıl yürütmelerinden ve sözcenin gücünün eyleme dönüşümünden ayrı düşünülemez ancak bir şiirden yeni bir şeyler öğrenmek bundan daha fazlasını bilmek anlamına gelir. Şiirsel söylemin anlamlı olması özünde belirli bir niyet barındırmasına bağlıdır: Bu nedenle, yazarın bir konu üzerine bilgi birikimini okurunkiyle birleştirmesi okurun okuduğu yazıdan haz almaktan başka hiçbir hedef gütmeksizin zevk alması yönünde önem kazanır: Bir kurmaca metnin anlamı, okurun kafasında, duyarlığında, işinde gücünde sürer, dal budak salar, büyür, yaşamla yeniden yazılır. Evet, yazın metninin ortak yazarıdır okur (Göktürk 2002: 15). Barthes, edebiyatın hiç kimseden karşılık beklememesi ve yazarın kişisel çıkarından uzak duruşunu şöyle tanımlar: Yazar her zaman dizgelerin kör gayretiyle ilgilidir. O bir joker, bir tanrısal erk, yazının sıfır derecesi, briç oyununun ölümüdür. Yazarın yeri, değeri tarihsel olaylara ve savaşın taktiksel darbelerine göre değişir: ya ondan her şey istenir ya da hiçbir şey istenmez; yazar değiş tokuş işleminin uzağında yer alır. O, sonuna kadar çıkarsızlığın odağına dalmıştır yani, asla menfaat gözetmez. Onda kimseden hiçbir şey almamanın zevksizliği bulunur (Barthes, 1973:57). Baudelaire'e göre, okur naif: tez kanan, kötülük düşünmez, saf, bön, aptal, doğal, yapmacıksız, saf yürek'tir yani, şiir dilinde sözcelenen nitelemelerle öznenin eylemlerinde ve kullandığı dilde eşzamanlı olarak ve belli bir ruh durumuna bağlı kalarak, onu saf yürekli niteliğiyle resimler. Bu yöntemle, bir anlamda okurun özel yaşam alanına girerek, onu ezer ve zor durumda bırakacak acımasız bir niyet okuma söylemini etkinleştirir. Şiiri sözceleyen öznenin ana ereği, okuru kendi tarafına çekerek, onunla her anlamda yakınlık kurmak, ikna etmek, SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı: 6, Mart 2016, s. 97-109 102 Baudelaıre'in Hüküm Giymiş Bir Kitap İçin Yazıt Şiirinde Okur Profili kendi savına kanıtlar oluşturmak ve onun ilgisini zamanlar üstü bir bağlamda dilediğince yönlendirebilmektir: Güzel söz söylemeye tutkun kişi kalabalıkların kiniyle karşı karşıyadır, bilirim. Ama hiçbir kamusal onama beni bu yüzyılın akıl almaz, uydurma ağzıyla konuşmaya, mürekkebi erdemle birleştirmeye zorlamayacak. Temelinden yararsız ve kesinlikle temiz yürekli olan bu kitap, kendimi eğlendirme ve engeli aşmaya yönelik tutkulu bir zevk girişiminden başka amaç taşımıyor (Baudelaire, 2001: 330). Baudelaire şiirinde bulguladıklarımıza dayanarak metni okuma başlı başına bir eylem, okuru tersleme işlemi onu ne kadar yakından tanıdığını belirtmenin açık bir kanıtı, okuma ediminin özü ve okuru anladığını kanıtlamanın dolaysız bir yoludur, diyebiliriz. Bir kez daha, ozanın, okuru kast ederek kullandığı (orgiaque/ mélancolique) sefih, sefahat alemine ait, cümbüşlü, curcunalı, taşkın, hezeyanlı ve hüzün kokan nitelemeleri okuru iğneleyici, onu bilinçsizliğinden yakınarak eleştiren bir yapıdadır. Fakat ne kadar eleştirirse eleştirsin yine de, bir şekilde okura ulaşmak ve yazının denetimini elinde tutmak arzusunu taşır. Yazar taraf tutmaz derken bunu kast eder; yani, okuru yitirmek pahasına, menfaat gözetmeksizin, onun zayıf yanlarını yüzüne vurur ve onun doğruya, iyiye, güzele ulaşmada ayak direyen, ağır davranan kör inadını gündeme getirerek şiirinin odağına alır. Orgiaque: söylenbilimde geçen Bakkhos onuruna düzenlenen şenliklere değgin, içkili, eğlenceli ve zevk içinde geçen tören anlamına geliyor. Burada ozan, okuru tanımlamada kullandığı nitelemeleri söylenle destekleyerek gerekçelendirmeli söylemini oluşturmuştur. Mélancolique ise: kötümser, üzüntülü, kara kaygılı, karasevdalı, iç karartıcı ve hüzünlü anlamlarıyla orgiaque'ın anlamını destekliyor. Baudelaire'e göre, yalnızca bu iki niteleme bile okura kitabı elinden fırlatıp atması yönünde yeterince gerekçe sağlamaktadır. "Bu kederli kitabı fırlat, at/ Jette ce livre saturnien" bu dize buyuru bildirim kipinde bize öznenin inandırıcılığını sağlamak üzere tavsiye, uyarı, yönlendirme veya öneri yönünde bilgi veriyor. Saturnien nitelemesi dünyadan çok uzak olduğuna ve evrene uğursuzluk yaydığına inanılan Satürn'le ilgili olarak ve ozanın, okurla gerçek anlamda bir ilişki kuramamasını öne çıkararak içe dokunucu, üzüntülü ve acıklı olmasını uğursuz olmasıyla bağdaştırıyor, ne yapsa kimi bölümleri yasaklanmış ve hüküm giymiş kitabı hakkında uydurulan önyargıların, atılan iftiraların ağır yükünden kurtulamayacağına inanır. Ancak her koşulda yapıtı aracılığıyla okuru ikna etme gücünü elinde bulundurduğunu düşündüğünden, bu etkin gücünü şiirin sonuna dek kullanır. Bu şekilde tasarlanmış, karşısındakiyle onu önceden tanıyormuş gibi, dostça, doğal, içten, teklifsizce ahbaplık kurma, onu kendi söylemine ortak etme becerisi sayesinde okurun metne katılımı sağlanmış olur. Şiirin beşinci dizesinde "kendi söz sanatını kapmadınsa/ si tu n'as fait ta rhétorique" söylemiyle, okurun güzel söz söyleme sanatını anlayabildiği ölçüde kendi varlığını sürdürebileceğini düşündüğünden, retorik kavramının doğru anlaşılıp anlaşılmaması onun için gerçek bir sorundur. Bu dize Baudelaire'in şiirinde sıkça yararlandığı bir yöntem olarak sorduğu sorunun yanıtını okura buldurmaya yöneliktir; kısacası, Baudelaire'in bakışıyla bu durum her şeyden önce bir biçem sorunudur: Sözbilim (rhétorique), sözün üstün değere erişme yollarını gösteren ya da söz sanatlarını inceleyen bilgi dalı. Güzel yapıtlarda düşüncelerin, duyguların, imgelerin doğuş ve değerlerini, bunların anlatımında tutulacak yolları konu edinen bir yazın bölümü. Uzsözlülük konuyu bütün yönleriyle kavrayarak hiçbir yanlış ve eksik anlayışa yer bırakmayan, hiçbir yorum gerektirmeyen, yapmacıktan uzak ve düzgün anlatma sanatı (Saraç, 1989:1238). Baudelaire şiirinin odağına estetiği yerleştirir ve sıradan okurun, herkes tarafından bilinen, SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı:6, Mart 2016, s. 97-109 103 Yavuz Kızılçim sözbilim kavramını bile özel kullanımı içinde anlayamamasından yakınır. Bu bağlamda, okurun az da olsa sanat bilgisi ve haz duyumuna sahip olmasını arzular. Bu herkes tarafından bilineni algılayamama, yanlış ya da eksik anlama sorunudur ve ozan, okurun kavram olarak zevk ilkesine önceden belirli bir anlam yüklemiş olmasını bekler. Nedir bu anlam? Sıradan okur bir şiirde varsayılan eylemleri anlayabilme yeteneğine sahiptir ya da sahip olması beklenir: şiirin öznesi çobanlığı, meslekleri, eğlenmeyi ve sanat dışındaki diğer gereksiz işlerle uğraşmayı boşa zaman öldürme olarak ele almaktadır. Şiirin öznesi bir bütünlük arayışının ilk biçimini kurmada, belirsiz soyutlamaya olan yakınlığını göstermek için okuru, ismini büyük harfle yazarak Şeytan'a, o kurnaz ihtiyara/ Chez Satan, le rusé doyen, yönlendirir. Bu dizedeki hem niteleyici, hem de isim olarak kullanılan le rusé; kurnaz, düzenbaz, oyuncu sözcüğü yanına geldiği doyen sözcüğüyle, şeytanı yaş ve kıdem olarak başta gelen, manastır başkanı, başpapaz olarak nitelendirir. Ey okur eğer yukarıda saydığım niteliklere sahip değilsen, gibi gerekçelere dayandırarak, at! (kitabımı) çünkü ondan, bir şey anlayamazsın/ jette! tu n'y comprendrais rien, der. Veya isterik/ Ou tu me croirais hysthérique; isteri hastası, gözü dönmüş, çılgın olduğuma inanabilirsin. Bu dizede seçilen eylemin (croire) inanmak eylemiyle karşılanması okurun duygularını devreye sokarak ben isteri hastası değilim; fakat, sen benim davranışlarıma bakarak böyle bir düşünce geliştirebilirsin, diye yorumlanabilir. Fakat, "kendini büyüye kaptırma/ mais si, sans se laisser charmer, uçuruma dalmayı bilen gözün varsa/ ton oeil sait plonger dans les gouffres" dizeleriyle yalnızca okurla, özne arasındaki ilişkileri değil ozanı da işin içine katan bir bakışla oluşturduğu görülecektir. Kendini büyüye kaptırmadan uçurumlara dalmayı bilen bir bakışa sahip olursan işte benim kitabımı o zaman oku; oku çünkü aslında ne söylemek istediğimi ancak bu düzeye yükselirsen anlayabilirsin, der. Şiirde okura yüklenen gamsız, rahat, az'la yetinen, açık yürekli, zevkine düşkün ve hüzün kokan, kötümser, üzüntülü ve bunun gibi sayısız nitelemeler ve bu nitelemelerle belirlenen tanımlar haz duyumu üzerinden çoğaltılır ve bu yöntemle, okurun edimlerinde yükseliş hedeflenir. Bu bağlamda, ozan, okurun zevkini kendi arzusuna göre düzenleyen bilincini, yine buyuru bildirim kipinde etkinleştirmektedir; "oku beni, öğrenmek için sevmeyi beni/ lis-moi, pour apprendre à m'aimer"; beni sevin, sevemeseniz de sevmeyi deneyin; çünkü, bunun sevgiden başka yolu yok; benim yazdığımı da benim yazmaktan aldığım hazzı tatmak için okuyun. Biliyorum belki kolay değil, ama yine de beni sevmeyi öğrenin. Bu dize öncelikli olarak Baudelaire'in bir ozan olarak ön koşulsuz sevilmesini ve şiirlerinin bu bakışla okunmasını gerektirir ve ozanın kendini, şiirine konu edinmesi, konuşmadaki içtenlik ve açıklığı belirginleştirir. Buna bağlı olarak, ozanın şiirlerinde kullandığı kendine özgü şiir diline alışmak gereklidir, diye düşünüyoruz. Baudelaire, okur tarafından beğenilme ve sevilme arzusunu Paris Sıkıntısı'nda şöyle dile getirir: Sevdiklerimin ruhları, şakıdıklarımın ruhları, bana güç verin, tutun beni, beni yalandan da, dünyanın o baştan çıkarıcı pisliklerinden de kurtarın; siz de, Ulu Tanrım, izin verin, bir kaç güzel dize yaratayım da insanların en aşağılığı olmadığımı, hor gördüklerimden aşağı olmadığımı kanıtlayayım! (PS, 1984:23). Özne, okura sen diye seslenerek ve buyuru bildirim kipinde yazarak sıralı sırasız bir biçimde sevdiklerini bir dizi olumlu/olumsuz belirleyiciyle listeler; Benim sevdiğimi ve beni; suyu, bulutları, sessizliği, geceyi, uçsuz bucaksız, yeşil denizi, biçimsiz ve çok biçimli suyu, bulunmayacağın yeri, tanımayacağın sevgiliyi, pek garip çiçekleri sayıklatan çiçekleri, piyanolar üzerinde SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı: 6, Mart 2016, s. 97-109 104 Baudelaıre'in Hüküm Giymiş Bir Kitap İçin Yazıt Şiirinde Okur Profili kendilerinden geçen yumuşak, boğuk bir sesle, kadınlar gibi inleyen kedileri seveceksin, der (PS, 1984:90). Şiirin söyleminde her anlamda görülen okuru iğneleme eylemi onu uyandırmayla sağlanan bir sürekliliğin göstergesidir. Bu iğneleme kendi özel okuruna seslenen çoğul bir benimsemeye yol açmış ve okur üzerinde uyandırması beklenen etkiyi uyandırmıştır. Şiirin son üç dizesinde okurun her şeye meraklı, her konuya ilgili olduğuna değinir ve ona "her şeye meraklı Ruh, acı çeken/ Âme curieuse qui souffres" diye seslenir. Okurun her konuya ilgili (meraklı) olarak gösterilmesi konusunda, ozan kendini okurla bir tutarak, kendini başkalarından daha bilinçli olmasıyla ayırt ederek, onu ilgilendirmeyen konulara kafa yoruyor olması, başkalarının dertleriyle dertlenmesinin acı çekmesine neden olduğunu düşünür. Ve gideceksin arayarak cennetini/ et vas cherchant ton paradis, bu dizede nedensellik ve öngerektirme'yi yani uyarı kipini kuran bağıntıyı bir dizi ünlemle haykırarak, önce uyarır: Acı bana!... sonra sözlerinin daha etkili olması için: "Yoksa, lanetlerim seni ha!/ Plains-moi!... Sinon, je te maudis!" diyerek işi tehdide kadar vardırır. Şiirin başında yaptığı (şaşkın) okur tanımını, şiirin sonunda farklı açılardan gerekçelendirerek davranış veya sözlerinin toplumca tehlikeli sayılması ve olumsuz yaptırımlara bağlanarak yasaklanmasına benzer bir bağlamı yineleyen ve destekleyen kipsel yapıda uyarı yoluyla tamamlar. Acı bana! Yoksa, lanetlerim seni! dizesi ilenmek, kötülüğünü istemek, edimleri nefretle karşılanan, kötü, mel'un birinin Tanrı'nın yardım ve merhametinden yoksun kalmasını dilemek eylemiyle sağlanan Tanrı'nın sevgi ve ilgisinden mahrum bırakma amacıyla edilen beddua, lânetlemek, kargımak, dinden kovmak anlamında buyurunun dozunu ve şiddetini artırmaktadır. Bir kimsenin veya bir canlının karşılaştığı kötü durumdan duyulan üzüntü ve duygudaş acıma duyumu veya başkasının uğradığı veya uğrayacağı kötü bir duruma, zarara üzülmek, başkasının acısına ortak olmak veya içinde bulunduğu durumdan üzüntü duymak ve ona merhamet etmek anlamında okurundan acıma bekler. Şiirin son biriminde bir daha sözcelenen lanetleme durumu, okurun belleğindeki dışlanmış ozan resminin somutlaştırılmasını sağlar. Bütün yaşananların bir özdeşlik ilişkisi içinde gerçekleştiği göz önünde tutularak bireysel zayıflığın belirleyicisi bu tür iç daralmasıyla/hüzünle/kederle haksızlığa uğratılan öznenin hıncı yansıtılmıştır. Şiirde kopuk ipuçlarıyla aktarılan, tekil, ayrıksı, düşsel bir evren ve onun şiirsel/düşsel gösterimleriyle karşılaşıyoruz. Özetle, bu şiirde aktarılan boyutuyla, sayısız ayrıntı okura bir buyruklar dizisi biçiminde iletilmektedir, ozan şiirde araya girerek sözü özneden devralır ve uyarılarıma kulak asmaz, okur olarak üzerine düşen görevi yapmaz, benim koyduğum kurallara uygun davranmaz ve benim koyduğum yasakları çiğnersen; ben de, üzerime geçirdiğim tanrı yeleğimle seni cezalandırırım ve lanetlerim, diye bitirir. 2. Can sıkıntısını gidermenin bir yolu olarak okuma Baudelaire okura soru sormayı, onun her konudaki görüşünü almayı sever: Sözgelimi, Koku şiirinde; Hiç içine çektin mi, okuyucu,/ Sarhoşluk ve ağır iştah veren,/ Kiliseyi dolduran buhur tohumunu./ Veya misk kokusunu, yastığa sinen, (KÇ, 2001:188) gibi sorularla okurun koku üzerine düşüncelerini sorgulamayı dener. Baudelaire'in doğrudan okuru hedef göstererek, onu yargılayarak ve hatta yazarken okurun varlığını yanında duymasıyla onunla empati kurarak yazdığı bir başka şiir Au Lecteur/ Okuyucuya başlığını taşıyor: Tu le connais, lecteur, ce monstre délicat, Darağaçları düşler çubuğunu içerken/ Bu nazik canavarı çok iyi tanırsın sen, - Kardeşim, - benzer'im - ikiyüzlü okuyucu! - Hypocrite lecteur, - mon semblable, - mon frère ! (KÇ, 2001:15-16/ FM, 2011:5-6) Doğrudan okura seslenerek, can sıkıntısı nazik bir canavardır, yorumunda bulunur; çünkü, bu SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı:6, Mart 2016, s. 97-109 105 Yavuz Kızılçim doğa ötesi hayvan (canavar) varsayımı insan gibi iki (çok) yüzlülüğüyle kendini saklamayı çok iyi becerir; derken, yalnızca sözün gücüyle yetinmez ve işin içine görüntüyü de ekler. Hypocrite lecteur belirlemesinde, hypocrite nitelemesinin şiirde bulunuş nedeni iki yüzlü, riyakar, aldatıcı, yapmacık, içtenlikten uzak, yüze gülen ve dalkavuk karşılıklarıyla gerekçelendirilmiştir. Baudelaire'e göre, okur kesinlikle canı sıkılan bir kişidir ve o, ortada başka hiçbir neden olmasa da sırf iç daralmasını gidermek için okuma yapmaktadır. Bunun bir başka gerekçesi de, can sıkıntısını gidermenin bir yolu olarak okuma yaparken, yazarın yapıtını yazarken aldığı zevkin ya da duyduğu kaygının aynısını deneyimlemek arzusu olabilir; çünkü, haz başka türlü bir genişliği olan zevkin basit bir biçimde tatmin edilmesinden daha da can alıcı olan bir deneyimi içerir (Barthes, 2013:18). Yukarıda görüldüğü biçimde, şiirsel söylemi öncelikle canı sıkılan insanın esnemesi üzerinden (ve dünyayı yutar bir esnemede) can sıkıntısı duyan bir hayvan olarak belirleyen özne, daha sonra esneyen birinin, elinde olmadan (gözü elde olmayan bir yaşla dolu) istem dışı bir şekilde, gözünün yaşardığından söz etmekte böylece, gerçek dünya bilgilerimizi, ön yargılarımızla birleştirerek yer altı üzerine bilişsel etkinleştirmeyi gerçekleştirmekte ve okuru her koşulda (darağaçları düşler çubuğunu içerken) gibi söylem içi bir haz bağlamına yönlendirmektedir. Buradaki göz yaşarması deyimi canı sıkılan insanın uyku özlemini anımsattığı gibi, avını yutmakta zorlanan timsahın gözyaşlarına gönderimde bulunduğunu da anımsayalım. Ozan doğrudan okura seslenerek (ey okur) sen de zayıf insancıl niteliklerin gereği az çok bana benzediğinden can sıkıntısının nelere yol açacağını kendi kişisel deneyimlerinden bilirsin. Bu aşamada okur bir kez daha özne/nesne arasında kurulan simgesel bir suç ortaklığı ve/veya bir suça yataklık etme görünümündeki bir kötülükte kardeşlik algısıyla karşı karşıya getirilerek yüzleştirilir. Yaptığı işlemin sonuçlarının olumlu ya da olumsuz olduğuna o kendisi karar vermez, kararı okurlara bırakır. Böylece kendi kişisel söylenini yaratarak, şiirin hem öznesi, hem de usdışı bağlamda gözlemcisi işlevini yerine getirir. Bu suç ortaklığının belirginliği de, suç işlemeye yatkın öznenin çözülmesiyle desteklenmektedir. Yeraltı uzamında (sen tanırsın onu, bu nazik canavarı okuyucu) diye tanıtılan iç sıkıntısı tersinden gidilerek, önce ima yoluyla, okurun onu tanıdığı sezdirilmiş; ardından, tanınan şeyin ne olduğu açıklama yoluna gidilmiştir. Ayrıca, sen tanırsın onu, bu (nazik) canavarı okuyucu, sözcesi de tıpkı şeytanın yeryüzündeki algısını kanıtlar gibi, sanki açık bir gerçeklik biçiminde gösterilmektedir. Şiirin ilk birimin sonunda yer alan (riyakâr okuyucu, benim eşim, kardeşim) dizesinde okuru ikiyüzlü olarak tanımladığından onunla işbirliği yapmaktan çok onu ezer ve bu ikiyüzlülüğü bir suç işleme aygıtı olarak gören bilince, burada yeni unsurlar ekleyerek, şiirin diğer birimlerinde de buna benzer doğa ötesi korkunç yaratıklarla karşılaşılacağını haber verir: (Bu can sıkıntısıdır! Gözü elde olmayan bir yaşla dolu) işte Okuyucuya şiirinin ana yargısını oluşturan saptamalardan biri de, şiirin algılanma sürecinde okur bilişselliğinin bir süreklilik yapısı içinde doğrudan etkinleştirilmesinde ve/veya yeraltı bilgisiyle gerekçelendirilmesinde gizlidir. Okurun, okuduğu metinden üstü açık/örtük bir haz duymasından suçlu bulunduğuna karar verme, suçlu olduğunu ileri sürme aşamasında onu işlenen suçun niteliği/içeriği konusunda kuşkuya düşürecek gerçek veya asılsız bilgiler paylaşır. Buna göre (sen tanırsın onu, bu nazik canavarı okuyucu) demek, senin bu nazik canavarı tanıdığını ben söylüyorum, anlamına gelir; çünkü, sen onu tanımadığını söylüyorsun; bana göre, sen onu çok iyi tanıyorsun ya da onu tanımaman olanaklı değil, çünkü siz haz konusunda suç ortağısınız, demektir. Burada öznenin toplumda geçerli ahlâkî veya dini kuralları çiğnediğini sezdirmesi sonucu bilinçli veya bilinçsiz olarak kapıldığı ve kişiliğiyle ilgili değer yargılarını sarsan suçluluk duygusu diğer duygularının önüne geçer. Yani, sen her ne SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı: 6, Mart 2016, s. 97-109 106 Baudelaıre'in Hüküm Giymiş Bir Kitap İçin Yazıt Şiirinde Okur Profili kadar aranızda doğrudan bir ilişki bulunduğunu kabul etmesen de, inkâr etsen de, üzerine atılan ikiyüzlülük suçunu işlerken suçüstü yakalanman nedeniyle, ister can sıkıntısı, ister haz gibi tümüyle başka bir nedenle olsun, okurla, aranızda belirgin bir fark yok, sen onunla aynı kişisin, demektedir. SONUÇ Bu çalışmada, Baudelaire şiirini okur profilini öne çıkararak, okur şiirin neresinde durur ? sorusunu çeşitli açılardan derinleştirerek farklı bir yaklaşımla ele almayı denedik. Genelde, doğrudan okura seslenerek yazılmış bu şiirler insani değerlere kötücül bir bakışı öneren Kötülük Çiçekleri'ne bir giriş niteliğindedir ve özelde değişik okur davranışları üzerinden etkinleştirilen okuma eylemini bir haz olarak alan bu çalışmada, toplumun ozana yaklaşımının dışlayıcı bir bakışı içermesiyle, şiirin öznesi dikkatini sıradan okura yöneltir ve onunla aynı dili konuşan biri olarak ondan kendini anlamasını bekler. Ozan ile okur arasındaki karşılıklı etkileşim açısından büyük önem taşıyan okuma zevkini çözümlediğimiz bu çalışmanın sonucunda, okurun ortaksözceleyen olarak şiirin söyleminde birinci dereceden etkili olduğunu gözlemledik. Bu şiir, varlığı bir süreç içinde süreklileştirilen okuru öne çıkararak ozanın, okurun zevkiyle, kendi zevkini nasıl bir araya getirdiğini görmemize olanak sağlıyor. Bu bağlamda, çok anlamlı ve çok parçalı bir resimle somutlaştırılan gamsız okur profili Baudelaire'de görmeye alışkın olduğumuz tersinlemeli bir anlatımla haz ilkesinde karşılık buluyor. Böylece, okur için yazdığını söyleyen ve yapıtının odağına okuru yerleştirerek ve daha ilk şiirde doğrudan okura seslenerek işe başlayan ozanın, gizil bir güç konumunda gördüğü okurunu edimlerine dayalı nitelikler üzerinden değerlendirmesi, şiiri ve şiir dilini safdilli okur tasarımıyla göstermek arzusundan kaynaklanmaktadır. Baudelaire'in şiiri kendini okura beğendirmeye çalışmayan; fakat, en azından onun gözünde aklanmayı arzulayan eğilimini abartıyla belirginleştirir. İki ya da (çok) yüzlü okur belirlemesi, Baudelaire'in, insan olarak okuru nereye yerleştirdiğinin açık kanıtlarıyla doludur. Onu kardeşi olarak gördüğünden bakışını aralarındaki ilişkinin samimiyeti, yakınlığı ve karşılıklılığı üzerine odaklar. Şiirde kardeş olarak tanımlanan okur onun sözlerini çok görmeyecek, darılmayacak, ondan yüz çevirmeyecek ve uyarılarını dikkate alacaktır. Baudelaire'in okur konusunda söylediklerinin haklılığını kanıtlamak ve okurunu buna inandırmak için gerekçelerini okur tarafından iyi bilinen kanıtlara dayandıran bir söylemi benimsediğini gördük. KAYNAKLAR AMOSSY, R. (2006). L'argumentation Dans Le Discours, Paris: Armand Colin. BARTHES, R. (1973). Le Plaisir du texte, Paris: Éditions du Seuil. BARTHES, R. (2011). Çağdaş Söylenler (Çev. Tahsin Yücel), İstanbul: Metis Yayınları. BARTHES, R. (2013). Dilin Çalışma Sesi (Çev. Ayşe Ece, Necmettin Kamil Sevil, Elif Gökteke), İstanbul: YKY. BAUDELAİRE, C. (2011). Les Fleurs du Mal, Paris: réimpression Éfélé de l'édition PouletMalassis et de Broise, 1868, BeQ, Kötülük Çiçekleri, 1. Sait Maden çevirisi, 2001, İstanbul:Çekirdek Yayınları, 2. Ahmet Necdet Çevirisi, 2001, İstanbul: Adam Yayınları, 3. Şiirler, 2004, www.antoloji.com.Kültür ve Sanat. SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı:6, Mart 2016, s. 97-109 107 Yavuz Kızılçim BAUDELAİRE, C. (2009). Le Spleen de Paris, Les Paradis artificiels, Bookking International, Les Fleurs du mal suivies du Spleen de Paris: Éditions de Clairefontaine, 1947, La Guilde du Livre, Lausanne. Introduction, éclaircissements et notes de Blaise Allan, BeQ, Jean-Yves Dupuis, Paris/ Paris Sıkıntısı (Tahsin Yücel Çevirisi), 1984, İstanbul: Adam Yayıncılık. BESCHERELLE, (2008). La Grammaire pour tous, Paris:Hatier. BOZKURT, R. B. (1977). Literary terms, A companion to the study of literature, Ankara: Hacettepe University Press. BUDAK, S. (2003). Psikoloji Sözlüğü, Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları. BÜLBÜL, M. (2015). Bir Öykü Üzerinden Yazınsal Dil ve Yazınsal İletişim, KKEFD Dergi, Sayı: 30, ss.1-10 CHOMSKY, N. (2001). Language and Mind, (Dil ve Zihin, Ahmet Kocaman çevirisi) Ankara: Ayraç Yayınevi. DAVİD-Ménard, M. (2005). Deleuze et la Psychanalyse, L'altercation, Paris: PUF. ERHAT, A. (1996) Mitoloji Sözlüğü, İstanbul:Remzi Kitabevi. GÖKTÜRK, A. (2002). Sözün ötesi. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. GREİMAS, A, J. (1972) Essais de Sémiotique Poétique, Paris:Larousse. GREİMAS, A, J. et Courtes, J. (1979). Sémiotique, Dictionnaire Raisonné du Langage, Paris: Classiques Hachette. de la Théorie GREİMAS, A, J. (1983) Şiirsel Söylem Kuramı Üstüne, Yazko çeviri 13, Temmuz-Ağustos: 157-161, (Mehmet Yalçın çevirisi). GREİMAS, A, J. (1993). Yapısal Dilbilim ve Şiirbilim, (Çev. Tahsin Yücel), İstanbul:Birikim Dergisi 28-29, Yapısalcılık Özel Sayısı, ss. 93-98. GUİRAUD, P. (1984). La Sémantique, 1955, PUF: Paris, Anlambilim, Berke Vardar çevirisi, Ankara:Kuzey Yayınları HAMİLTON, E. (2004) Mitologya, Ülkü Tamer çevirisi, İstanbul: Varlık Yayınları. İNCE, Ö. (2001). Şiir ve Gerçeklik, İstanbul: İş Bankası Yayınları. KOCAMAN, A. (1996). Edimbilim Üzerine, Dilbilim Araştırmaları Dergisi, İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, ss.11-36. KOCAMAN, A. (1971). Türkçede Kip Olgusu Üzerine Görüşler, Ankara:TDAY Belleten, s. 81-85. MANGUEL, A. (2007). Okumanın Tarihi, (Çev. Füsun Elioğlu), İstanbul:YKY. MATTHEİ, E&Roeper, T. (1988). Understanding and Producing Speech, Introduction à la Psycholinguistique, Traduit de l'américain par Ranka Bijeljac, Paris:Bordas. NACAR-LOGİE, N. (2014). Dil Niyet Aidiyet, Ankara: Alter Yayıncılık. NECATİGİL, B. (2007). Mitologya, İstanbul: Kutupyıldızı Kitaplığı 9. SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı: 6, Mart 2016, s. 97-109 108 Baudelaıre'in Hüküm Giymiş Bir Kitap İçin Yazıt Şiirinde Okur Profili LE NOUVEAU Petit Robert (1993). Dictionnaire alphabétique et analogique de la langue française, Montréal, Canada. OXFORD (2014). Advanced Learner's Dictionary - 8th Edition, Oxford University Press. ÖZTOKAT, N.T. (2005). Yazınsal metin çözümlemesinde kuramsal yaklaşımlar. İstanbul: Multilingual. PLANTİN, C. (2005). L'argumentation, Paris: Que sais-je, PUF. RİFAT, M. (1983). Dilbilim ve Göstergebilim Kuramları, (Temel metinlerin çevirisi), İstanbul: Yazko Yayınları. RİFAT, M. (2009). Göstergebilimin ABC'si, İstanbul: Say Yayınları. SARAÇ, T. (1989) Fransızca-Türkçe Büyük Sözlük, İstanbul:Adam Yayınları. TODOROV, T. (1979) Sémantique de la Poésie, Paris:Editions du Seuil. TODOROV, T. (1987). Anlatı Türünde yapısal analiz, Bülent Aksoy çevirisi, ss.28-29, Birikim dergisi, İstanbul. TÜRK Dil Kurumu Sözlüğü (2007). Ankara: TDK Yayınları, A-K/ L-Z, 2 Cilt. VARDAR, B. (1988). yönetiminde Güz N., Öztokat E., Senemoğlu O., Sözer E., Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, İstanbul: ABC. YETKİNER, N-K. (2009) Çeviribilim Edimbilim İlişkisi Üzerine, İzmir: İzmir Ekonomi Üniversitesi Yayınları. 109 SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı:6, Mart 2016, s. 97-109