Ekonomik Kriz Dönemlerinde İktisat Politikalarının Etkinliği ve 2008
Transkript
Ekonomik Kriz Dönemlerinde İktisat Politikalarının Etkinliği ve 2008
PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI MALİYE ANA BİLİM DALI EKONOMİK KRİZ DÖNEMLERİNDE İKTİSAT POLİTİKALARININ ETKİNLİĞİ VE 2008 MORTGAGE KRİZİNİN TÜRKİYE AÇISINDAN ANALİZİ Mehmet ÖZGÜN Danışman: Prof. Dr. Ekrem KARAYILMAZLAR MAYIS 2012 DENİZLİ ÖZET EKONOMİK KRİZ DÖNEMLERİNDE İKTİSAT POLİTİKALARININ ETKİNLİĞİ VE 2008 MORTGAGE KRİZİNİN TÜRKİYE AÇISINDAN ANALİZİ Özgün, Mehmet Yüksek Lisans Projesi, Maliye Anabilim Dalı Proje Danışmanı: Prof. Dr. Ekrem KARAYILMAZLAR Mayıs 2012, 63 Sayfa Bu çalışmada, 2008 yılında ABD Mortgage kredileri kaynaklı başlayan ve etkileri küresel boyutlarda hissedilen ekonomik kriz ve bu krizin Türkiye ekonomisi üzerine etkileri incelenmiştir. Öncelikle kriz kavramı, sonrasında ise mortgage kredilerinin yapısı, gelişimi ve mortgage sistemin işleyişi şekiller ve tablolar aracılığı ile anlatılmaya çalışılmıştır. Çalışmanın sonucunda; küresel boyutta yıkıcı etkileri hissedilen krizin, Türkiye ekonomisi üzerinde başta dış ticaret hacmi olmak üzere, reel vergi gelirleri, tüketici beklentileri, finansal araçların getirileri ve iş gücü piyasasında olumsuz etkilerinin var olduğu görülmüştür. Kriz kavramı, kriz türleri ve krizin nedenleri incelendikten sonra mortgage sistemi açıklanmış, 2008 Finansal Ekonomik Krize uzanan süreçte yaşananlar ve bu sürecin Türkiye Ekonomisine etkilerinin açıklaması amaçlanmıştır. 2008 Dünya ekonomik krizinin ekonomik göstergeler üzerindeki etkileri ülkemizde ciddi boyutlarda hissedilmiş ve ekonomik kalkınma ve gelişimi ters yönlü etkilemiştir. Bu dönem başta işsizliğin hızla yükseldiği ve toplumsal refahın olumsuz yönde etkilendiği dönüm noktası olarak hatırlanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Kriz, Kriz Türleri, Küresel Finansal Kriz, Mortgage Krizi, İktisat Politikası, Para Politikası, Maliye Politikası, Mortgage Krizin Türkiye Ekonomisine Etkisi. ABSTRACT THE EFFICIENCY OF ECONOMIC POLICIES DURING ECONOMIC CRISIS PERIODS AND THE ANALYSIS OF 2008 MORTGAGE CRISIS FROM THE VIEWPOINT OF TURKEY Özgün, Mehmet Master of thesis, Business Administration Unit: Public Finance Advisor: Associate Proffessor. Dr. Ekrem KARAYILMAZLAR May 2012, 63 Pages In this study, the economic crisis which originated from U.S. mortgage loans in 2008 and whose effects are felt on global dimensions is examined together with the effects of this crisis on the economy of Turkey. First, the concept of crisis, and then the structure of mortgage loans, mortgage development and the operation of the system are explained by means of figures and tables. As a result of the study, it comes out that the crisis whose destructive effects are felt on the global dimension has many negative influences on the economy of Turkey, particularly on its foreign trade volume, real tax revenues, consumer expectations, proceeds of financial instruments and the labor market. After the concept of crisis, the types of crisis and the causes of crisis are examined, the mortgage system is described and the description of what happened during the period up to 2008 Financial Economic Crisis and of the effects of this period on the Economy of Turkey is aimed. The effects of 2008 World Economic Crisis on economic indicators are felt in our country substantially and the economic growth and development are affected reversely. This period is remembered as the turning point when unemployment rose sharply and social welfare was adversely affected. Key Words: Crisis, Types of Crisis, Global Financial Crisis, Mortgage Crisis, Economic Policy, Monetary Policy, Fiscal Policy, Mortgage Crisis Impact on the Economy of Turkey. İÇİNDEKİLER ÖZET .................................................................................................................... i ABSTRACT .......................................................................................................... i İÇİNDEKİLER ...................................................................................................... iii ŞEKİLLER DİZİNİ ............................................................................................... vi TABLOLAR DİZİNİ ............................................................................................. vii GRAFİKLER DİZİNİ ............................................................................................ viii SİMGE VE KISALTMALAR DİZİNİ…….. ......................................................... ix GİRİŞ .................................................................................................................... 1 BİRİNCİ BÖLÜM EKONOMİK KRİZ KAVRAMI VE EKONOMİK KRİZLERİN NEDENLERİ 1.1. EKONOMİK KRİZ KAVRAMI. .................................................................... 2 1.2. EKONOMİK KRİZ TÜRLERİ ....................................................................... 5 1.3. EKONOMİK KRİZLERİN NEDENLERİ ....................................................... 6 1.3.1. Finansal Krizler ................................................................................... 8 1.3.2. Reel Sektör Krizleri............................................................................. 8 İKİNCİ BÖLÜM MORTGAGE SİSTEMİNE VE MORTGAGE KRİZİNE GENEL BAKIŞ 2.1. MORTGAGE SİSTEMİNİN KAVRAMSAL ÇERÇEVESİ ............................ 9 2.2. ABD MORTGAGE SİSTEMİNE GENEL BAKIŞ ......................................... 11 2.2.1. Kredi Alan – Kullanan Taraf (Borçlu) ................................................. 11 2.2.2. Broker’lar............................................................................................ 12 2.2.3. Kredi Verenler .................................................................................... 13 2.2.4. Menkul Kıymet İhraç Edenler ............................................................. 13 2.2.5. Kredi Derecelendirme Kuruluşları ....................................................... 14 2.2.6. Yatırımcılar ......................................................................................... 14 2.3. MORTGAGE SİSTEMİNİN İŞLEYİŞİ .......................................................... 16 2.4. KÜRESEL FİNANSAL KRİZİN NEDENLERİ.. ............................................ 19 2.4.1. Likidite Bolluğu ve Özensiz Krediler .................................................. 19 2.4.2. Menkul Kıymetleştirme ....................................................................... 21 2.4.3. Saydamlık Eksizliği ............................................................................ 22 2.4.4. Derecelendirme Kuruluşları................................................................. 22 2.4.5. Düzenleyici Denetleyici Kuruluşlar ..................................................... 22 2.4.6. Faiz Yapısının Uyumsuzlaşması .......................................................... 23 2.5. KÜRESEL FİNANSAL KRİZE NEDEN OLAN OLAYLARIN AKIŞI .......... 25 2.6. 2008 KÜRESEL FİNANSAL KRİZE UZANAN SÜREÇTE YAŞANANLAR .............................................................................................................................. 28 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM İKTİSAT POLİTİKALARININ TANIMI VE ARAÇLARI 3.1. PARA POLİTİKASININ TANIMI ................................................................. 31 3.2. PARA POLİTİKASI ARAÇLARI................................................................... 32 3.2.1. Para Politikasının Doğrudan (Direkt) Araçları ..................................... 32 3.2.1.1. Faiz oranları kontrolleri ........................................................... 32 3.2.1.2. Kredi tabanı kontrolleri ........................................................... 33 3.2.1.3. Disponibilite uygulaması ......................................................... 33 3.2.1.4. Farklılaştırılmış reeskont oranları ............................................ 33 3.2.1.5. Tüketici kredileri kontrolleri.................................................... 34 3.2.2. Para Politikasının Dolaylı (Endirekt) Araçları ..................................... 34 3.2.2.1. Açık piyasa işlemleri ............................................................... 35 3.2.2.2. Zorunlu karşılık oranları .......................................................... 35 3.2.2.3. Döviz – efektif işlemleri .......................................................... 36 3.3. MALİYE POLİTİKASININ TANIMI ............................................................. 37 3.4. MALİYE POLİTİKASI ARAÇLARI .............................................................. 38 3.4.1. Kamu Harcamaları ve Kamu Harcamalarının Tasnifi........................... 38 3.4.1.1. İdari ve ekonomik tasnif .......................................................... 39 3.4.1.2. Türk bütçe sistemine göre tasnif .............................................. 39 3.4.1.2.1. İdari (kurumsal) tasnif ................................................ 40 3.4.1.2.2. Fonksiyonel (işlevsel) tasnif ...................................... 40 3.4.1.2.3. Ekonomik tasnif ......................................................... 40 3.4.2. Vergi Oranları ..................................................................................... 40 3.4.3. Borçlanma ........................................................................................... 41 3.4.3.1. İç borçlanma ........................................................................... 41 3.4.3.1. Dış borçlanma ......................................................................... 42 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM UYGULANAN İKTİSAT POLİTİKALARININ TÜRKİYE EKONOMİSİNE ETKİLERİNİN ANALİZİ 4.1. KÜRESEL FİNANSAL KRİZE KARŞI TÜRKİYENİN ALMIŞ OLDUĞU ÖNLEMLER ..................................................................................................... 44 4.2. KÜRESEL FİNANSAL KRİZİN TÜRKİYE EKONOMİSİNE ETKİLERİ .... 52 4.2.1. Dış Ticaret Hacmi Üzerindeki Etkisi ................................................... 52 4.2.2. Tüketici Güven Endeksi Üzerindeki Etkisi .......................................... 53 4.2.3. Konut Satışları Üzerindeki Etkisi ........................................................ 54 4.2.4. İşgücü Piyasası Üzerindeki Etkisi ........................................................ 55 4.2.5. Finansal Araçların Getirileri Üzerindeki Etkisi .................................... 56 4.2.6. Reel Vergi Gelirleri Üzerindeki Etkisi ................................................. 58 SONUÇ ................................................................................................................. 59 KAYNAKLAR ..................................................................................................... 61 ŞEKİLLER DİZİNİ Şekil 1: Ekonomik Krizlerin Sınıflandırılması ....................................................... 5 Şekil 2: Ekonomik Krizlerin Organizasyon İçi ve Organizasyon Dışı Nedenleri .... 7 Şekil 3: Mortgage Piyasasının İşleyişi ................................................................... 18 Şekil 4: Mortgage Krizine Neden Olan Etknlerin Akım Şeması ............................. 27 TABLOLAR DİZİNİ Tablo 1: Çeşitli Ülkelerde Bazı Finansal Kuruluş İflasları (2008 – 2009) .............. 30 Tablo 2: Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü (İŞKUR) Bütçe Başlangıç Ödenekleri ................................................................................................................. 46 Tablo 3: Ülkeler Tarafından Krize Karşı Alınan Önlemler .................................... 51 Tablo 4: Dış Ticaret Rakamlarının Gelişimi .......................................................... 53 Tablo 5: Temel İşgücü Verileri.............................................................................. 56 Tablo 6: Finansal Araçların Getiri Oranları Değişimi ............................................ 57 GRAFİKLER DİZİNİ Grafik 1: ABD Mortgage Kredileri ....................................................................... 12 Grafik 2: ABD Konut Fiyat Endeksi ..................................................................... 20 Grafik 3: Temerrüde Düşen Mortgage Krediler ..................................................... 20 Grafik 4: İcra Yoluyla Satışa Çıkarılan Mortgage Krediler.................................... 21 Grafik 5: FED Gösterge Faiz Oranlarının Gelişimi ............................................... 24 Grafik 6: Tüketici Güven Endeksi. ........................................................................ 54 Grafik 7: Dönemsel Konut Satış Rakamları. ......................................................... 55 Grafik 8: Reel Vergi Gelirleri. .............................................................................. 58 SİMGE VE KISALTMALAR DİZİNİ ABD Amerika Birleşik Devletleri a.g.e. Adı Geçen Eser a.g.m. Adı Geçen Makale AR-GE Araştırma Geliştirme BDDK Bankacılık Düzenleme Ve Denetleme Kurumu DPT Devlet Planlama Teşkilatı FED Federal Reserve (Amerikan Merkez Bankası) FICO Faır Isaac Corporatıon IMF Internatıonal Monetary Fund (Uluslar Arası Para Fonu) İMKB İstanbul Menkul Kıymetler Borsası İŞKUR Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü KDV Katma Değer Vergisi KKDF Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu KOBİ Küçük ve Orta Boy İşletme KOSGEB Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı MB Merkez Bankası MK Menkul Kıymet NASDAQ Natıonal Assocıatıon Of Securıtıes Dealers Automated Quotatıons ÖTV Özel Tüketim Vergisi SGK Sosyal Güvenlik Kurumu SSK Sosyal Sigortalar Kurumu TCMB Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası TL Türk Lirası TÜİK Türkiye İstatistik Kurumu U.S. United States GİRİŞ Dünya ekonomik tarihinde ülkesel ve bölgesel krizler sıklıkla yaşana gelmiştir. Ancak küresel bazda etkili olan ve tüm dünya ülkelerini sarsarak bazılarında yıkıcı etkiler meydana getiren krizler nadiren yaşanmaktadır. 1929 Dünya Ekonomik Buhranı bu tip krizlerin en bilineni ve etki alanı bakımından en geniş olanıydı. Bu kriz, hem ekonomik dengeleri etkilemiş hem de mevcut sistem ve iktisadi anlayışın sorgulanmasına neden olmuştur. Zaten yaşanılan büyük krizlerin sosyolojik boyutu da mevcut sisteme olan güvenin sarsılarak bunun tartışmaya açılmasıdır. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) emlak piyasasında 2007 yılı ortalarında başlayıp, kısa sürede finansal piyasalara yayılarak tüm dünyayı etkisi altına alan bu mortgage krizi, küresel bir kriz olarak kabul edilebilecek bir niteliğe sahiptir. Önceleri, yerel bir kriz olarak nitelendirilen bu durum, kısa sürede dünya finansal sisteminde daha önce eşi görülmemiş bir tahribata neden olmuş ve sonrasında birçok finansal kurumun batmasına bir kısmının ise devletleştirilmesine yol açmıştır. Dünya üzerinde ticari ve finansal anlamda bir denge unsuru ve belirleyici bir aktör olan ABD’de başlayan bu kriz sonrası, finansal piyasalardaki endişe ve belirsizlik kısa sürede küresel boyutta bir paniğe neden olmuştur. Bu durum, mevcut mortgage sisteminin sorgulanmaya başlamasına neden olmuştur. Önceleri, ev sahipliği için tüm dünyaya örnek teşkil edebilecek bir sistem olarak kabul edilen bu yapılanmaya olan güven sarsılmış ve sistemin aksayan yönleri daha yüksek sesle tartışılmaya başlanmıştır. Bu çalışmamızın ilk bölümünde kriz kavramının tanımı ve çeşitlerini inceledikten sonra ikinci bölümünde, başta mortgage sisteminin işleyişi ele alınmış, sistemin tarafları ve taraflar açısından ne gibi sakıncaları bünyesinde barındırdığına değinilmiştir. Üçüncü bölümde ise ekonomi politikalarının kapsamı ve enstrümanları incelendikten sonra son bölüm olan dördüncü bölümünde, yaşanan krizin Türkiye ekonomisine olan etkileri incelenerek, farklı veriler ışığında analizi yapılmaya çalışılmıştır. BİRİNCİ BÖLÜM EKONOMİK KRİZ KAVRAMI VE EKONOMİK KRİZLERİN NEDENLERİ 1.1 EKONOMİK KRİZ KAVRAMI Etimolojik kökeni Yunanca “krisis” kelimesine dayalı olan kriz kelimesi, özellikle tıp biliminde çok yaygın bir kullanım alanına sahiptir ve genel olarak “aniden ortaya çıkan bir hastalık belirtisi” ya da “bir hastalığın çok ileri safhaya ulaşması” anlamlarına gelmektedir. Kriz, sosyal bilimler alanında ise “birden bire meydana gelen kötüye gidiş yönündeki gelişme”, “büyük sıkıntı”, “buhran” veya “bunalım” gibi kelimelerle eş anlamda kullanılır. Sosyal bilimler açısından kriz kavramının genel bir tanımını yapmak çok kolay değildir. İçinde bulunulan durumun ya da karşı karşıya kalınan olayların ne derece “kriz” olduğu kişiden kişiye değişebilmektedir. Herhangi bir durumu kriz olarak adlandırabilmek için krizin temel unsurları veya özelliklerini aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür;1 Kriz, önceden bilinmeyen ya da öngörülemeyen bazı gelişmelerin, makro düzeyde devlet; mikro düzeyde ise firmaları ciddi olarak etkileyecek sonuçlar ortaya çıkarmasıdır. Aniden ve beklenmedik bir anda ortaya çıkan olumsuz gelişmeleri kriz olarak adlandırmak doğru kabul edilebilecekken, normal süreç içerisinde ortaya çıkan her sorun kriz olarak isimlendirilemeyecektir. Krizin en önemli özelliği önceden tahmin edilemeyen ya da bilinemeyen bir anda ortaya çıkmasıdır. Krizin bir diğer önemli özelliği, kişiler ve organizasyonlar için hem bir tehlike ve tehdit oluşturması, hem de yeni fırsatlar doğurmasıdır. Bu anlamda kriz, genellikle düşünüldüğü gibi tamamen “negatif” özellikte bir kavram değildir. 1 AKTAN C.C., ŞEN H. (Kasım – Aralık 2001), “Ekonomik Kriz: Nedenleri ve Etkileri”, Yeni Türkiye Dergisi, Sayı: 2002/1, s.1. Krizler, kısa veya uzun süreli olabilir. Krizlerin organizasyonlar üzerindeki etkisinin kasa veya uzun sürmesi, organizasyonun krize karşı koyabilecek tedbirleri zamanında alıp almamasına ve bunları uygulamasına bağlıdır. Krizlerin bir diğer özelliği bir bulaşıcı hastalık gibi sirayet etkisi göstermesidir. Herhangi bir organizasyonda ortaya çıkan bir kriz diğer sektörleri de etkisi altına alabilmekte ya da bir organizasyonda yaşanan kriz, bu organizasyonla ilişki içerisinde olan diğer organizasyonlara da sirayet edebilmektedir. Yukarıdaki özellikler dikkate alınarak genel bir tanım yapmak gerekirse, ekonomik kriz; ekonomide aniden ve beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan olayların makro açıdan ülke ekonomisini, mikro açıdan ise firma ve bireyleri ciddi anlamda sarsacak sonuçlar ortaya çıkarmasını ifade eder. Bir başka ifade ile kriz; piyasada bulunan mallarda, hizmetlerde, bu mal ve hizmetlerin üretiminde kullanılan üretim faktörleriyle, farklı piyasalarda oluşan fiyatlarda meydana gelen ekonomik faaliyetlere göre normal olmayan aşırı dalgalanmaları ifade eder. Kriz için, her ne kadar ekonomide aniden ve beklenmedik bir ortaya çıkışın varlığından bahsedilse de gerçekte krizler, erken sinyallerle geleceğe yönelik uyarılarda bulunabilmektedirler. Uyarı niteliği arz eden sinyaller ise şunlardır; 2 Zayıf makroekonomik göstergeler ve hatalı uygulanan iktisat politikaları, Beklenen enflasyon oranında ki artış (çekirdek enflasyonda artış), Faiz oranlarında yaşanan yükseliş, Özellikle finansal piyasalardaki belirsizliğin artması ve fiyat (faiz) hareketliliğinin artış kazanması, 2 http://www.endmuh.com/kariyer/ekonomi/dosyalar/ekonomik_kriz_nedenleri_ve_cozum_onerileri.pdf, (18.04.2012). Menkul kıymetler piyasasındaki işlem gören firma ve banka bilançolarında aşınma etkilerinin ortaya çıkması, Bankacılık sektöründe yaşanan panik, Menkul kıymet borsalarındaki ani düşüşler, Para ikamesinin hızlanması, Finansal altyapının yetersizliği, Ahlaki risk olgusu, Piyasalardaki kreditörlerin ve uluslar arası kurulların hatalı his ve önerileri, Yukarıda sayılan tüm sinyallere rağmen krizleri önceden tahmin etmek ve önlemler almak oldukça güçtür. 1.2 EKONOMİK KRİZ TÜRLERİ Temel anlamda ekonomik krizler, reel sektör ve finansal sektör krizleri olmak üzere iki ana başlık altında sınıflandırılabilmektedir. Reel sektör krizleri, üretimde ve / veya istihdamda önemli daralmalar şeklinde ortaya çıkar. Finansal sektör krizleri ise, ekonominin reel kesimi üzerinde tahrip edici etkiler oluşturabilen ve piyasaların etkin işleyiş gücünü bozan finansal piyasa çöküşleridir. 3 Bu ana başlıkların içerisinde yer alan kriz türleri olarak bankacılık krizi, dış borç krizi, kambiyo krizi ve mali kriz gibi türleri saymak mümkündür. Bu durum, aşağıda yer alan şekilde ki gibi gösterilebilir;4 Şekil 1: Ekonomik Krizlerin Sınıflandırılması Ekonomik Krizler Reel Sektör Krizleri Mal ve Hizmet Piyasalarında Kriz 3 İşgücü Piyasasında İşsizlik Krizi Finansal Krizler Bankacılık Krizi Döviz Krizi Borsa Krizi Enflasyon Krizi Ödemeler Dengesi Krizi Durgunluk Krizi Döviz Kuru Krizi DELİCE G. (Ocak – Haziran 2003), “Finansal Krizler: Teorik ve Tarihsel Bir Perspektif”, Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı:20, s.58. 4 ALTUNTEPE N, “2008 Küresel Krizin Ülkelerin İstihdam Yapısı Üzerine Etkilerinin Dinamik Bir Analizi”, s.130, http://edergi.sdu.edu.tr, (18.04.2010). 1.3 EKONOMİK KRİZLERİN NEDENLERİ Ekonomik krizler genellikle, reel ve finansal sektörlerde arz fazlalığı veya talep daralmasından kaynaklanabilir. Gerek arz, gerekse talep krizinin ortaya çıkmasının çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Ekonomik krizler, organizasyon dışı konjonktürel nedenlerden (siyasal, teknolojik veya ekolojik alanlardaki ani değişiklikler vb.) kaynaklanabileceği gibi organizasyon içi nedenlerden de kaynaklanabilmektedir. Ekonomik krizlerin nedeni, her zaman “ekonomik nedenler” olmayabilir. Örneğin, ülke düzeyinde ortaya çıkan bir doğal afet (deprem, yangın, sel baskını vs.) ekonomik bir krize neden olabilir. Bunların dışında ekonomik süreç içerisinde üretim, istihdam ve fiyatlar genel seviyesinde ortaya çıkan ani konjonktürel hareketler ve dalgalanmalar da depresyon, hiperenflasyon, işsizlik gibi krizlere neden olabilir. Konjonktürel hareketler piyasa ekonomisinin kendi tabii işleyişi neticesinde ortaya çıkan gelişmelerdir. Bunun yanı sıra, devletin ekonomiye iktisat politikası araçları ile müdahale etmesi de ekonomik krizlere neden olabilmektedir. Bu durumu daha geniş bir anlatımla aşağıdaki gibi ifade etmek mümkün olacaktır;5 5 AKTAN, a.g.m., s.6. ORGANİZASYON DIŞI NEDENLER Biyoteknoloji İletişim Teknolojisi Buluşlar Deregülasyon Bölgeselleşme Ekonomik Değişim Hiperenflasyon Vergi Oranlarının Arttırılması Depresyon Askeri İhtilal Siyasi İstikrarsızlık Hükümet Krizi EKONOMİK KRİZ Vizyonsuzluk İletişimsizlik Plansızlık Siyasal Değişim Ekonomide Serbestleşme Globalleşme Arz Yetersizliği Talep Yetersizliği Koordinasyon Eksikliği Hiyerarşik Yapı Üretim ve Hizmette Aksamalar Etkin Olmayan Liderlik Merkeziyetçilik Etkin Olmayan Finansman Yönetimi Aşırı Büyüme Organizasyon Yapısı Yoğun Rekabet Denetimde Yetersizlik Bilgi Teknolojisi Mali Bilançolardaki Düzensizlik Etkin Olmayan Mali Yönetim Teknolojik Değişim Deprem Nakit Para Yetersizliği Ekolojik Değişim ve Doğal Afetler Sel İklim Bozuklukları Güçlükler vs. Alacakların Tahsilinde Likidite Sıkıntısı ORGANİZASYON İÇİ NEDENLER Şekil 2: Ekonomik Krizlerin Organizasyon İçi ve Organizasyon Dışı Nedenleri 1.3.1. Finansal Krizler Finansal kriz, ters seçim ve ahlaki risklerin daha da kötü bir hal aldığı ve bu nedenle en üretken yatırım fırsatına sahip ekonomik birimlere etkin şekilde fon sağlayamayan mali piyasalarda meydana gelen dalgalanmadır. Dolayısıyla finansal kriz, mali piyasaların etkin bir şekilde işlevini gerçekleştirememesiyle ve bunun ekonomik aktivitelerde keskin bir daralmaya yol açmasıyla sonuçlanır. Finansal krize neden olan faktörleri ise şu şekilde sıralamak mümkündür; 6 Faiz oranlarındaki artış, Menkul kıymet borsalarında yaşanan gerileme, Belirsizlik artışı, Banka panikleri, Fiyatlar genel seviyesindeki beklenmedik düşüş. 1.3.2. Reel Sektör Krizleri Mal – hizmet ve işgücü piyasalarındaki miktarlarda yani üretimde ve/veya istihdamda ciddi daralmalar (durgunluk ve/veya işsizlik krizi) biçiminde ortaya çıkan krizdir. 7 6 MISHKIN, F.S. (1991). Anatomy of a Financial Crisis, NBER Working Papers Series, Working Paper No: 3934, National Bureau of Economic Research, Cambridge, s. 7-10. 7 KİBRİTÇİOĞLU A. “Türkiye’de Ekonomik Krizler ve Hükümetler 1996-2001”, s.1, http://129.3.20.41/eps/mac/papers/0401/0401008.pdf, (01.03.2012). İKİNCİ BÖLÜM MORTGAGE SİSTEMİNE VE MORTGAGE KRİZİNE GENEL BAKIŞ 2.1. MORTGAGE SİSTEMİNİN KAVRAMSAL ÇERÇEVESİ Mortgage sözcüğü temelde “mort” ve “gage” kelimelerinin birleşiminden meydana gelen yabancı kökenli bir kelimedir. “Mort” Fransızca’da “ölü veya taşınmaz” anlamında kullanılırken, “gage” hukuk dilinde “verilen bir taahhüdün karşılığı olarak bırakılan depozito” anlamına gelmektedir. Bu iki kelimenin birleşimi olan “mortgage”, bir taşınmazın alınan borç karşılığı ipotek / rehin olarak verilmesi anlamını ifade eder. İlgili ipoteklerin alınıp satıldığı birincil ve ikincil piyasalar ile bu piyasaların etrafında oluşan kurumların ve yatırımcıların toplamına da ipotekli konut finansman sistemi (mortgage sistemi) denilmektedir. Mortgage sistem asıl olarak, ipotek teminatına dayalı konut kredisi alacaklarının ikincil piyasalarda menkul kıymet aracı ihracı ile uzun vadeli sermaye piyasalarından finansman temini esasına dayalı bir konut edindirme sistemidir. Bu bağlamda söz konusu sistem, basit uzun vadeli konut kredilerinden farklı olarak finansman teminini ikincil sermaye piyasalarından sağlamaktadır.8 İpoteğe dayalı menkul kıymet pazarlarının etkinlik kazanmasının ülke ekonomilerinin verimliliğini arttırdığı düşünülmekte ve bu durum aşağıdaki gerekçelerle açıklanmaya çalışılmaktadır;9 İpotek kredisi kullanımına ayrılmış özkaynakların devir hızının arttırılması, özkaynakların verimli değerlendirilmesinin sağlanması, Bireysel tasarruf sahiplerinin mevduatları ya da ortakların sermaye katkıları yerine, ağırlıklı olarak kurumsal yatırımcıların, ihraç edilen menkul kıymetleri satın almaları yoluyla finansman kaynaklarının çeşitlendirilmesi, 8 GÜÇLÜ O. (Temmuz 2010), “Türk Mortgage Sisteminin Ülke Ekonomisine Katkısı”, Finansal Araştırmalar ve Çalışmalar Dergisi, Marmara Üniversitesi Yayınları, Yayın No: 773, s.31. 9 KARAKAŞ C., ÖZSAN O. (1997), “İpotek Varlıklarının Fiyatlanması”, İMKB Dergisi, Cilt:9, Sayı: 36, s.57. Menkul kıymetleştirmeye konu ipotek kredisi havuzunun, çok sayıda kredinin katkısıyla oluşması, kredilerin gayrimenkul teminatı ile tahsisi nedeniyle düşük riskli menkul kıymetlerin dolayısıyla düşük maliyetli kaynakların oluşturulması, İpotek kredisi kullandırımı için kullanılan yabancı kaynakların verimli değerlendirilmesinin sağlanması. 2.2. ABD MORTGAGE SİSTEMİNE GENEL BAKIŞ ABD emlak piyasasında önemli bir yer tutan mortgage kredileri, sonrasında yaşanan farklı menkul kıymetleştirme ve yatırımcılara sunulması gibi değişik katmanlarla birlikte yaklaşık 12 trilyon dolar civarında dev bir piyasadır.10 Kullandırılan kredi tutarı kadar bunların daha sonra menkul kıymetleştirilerek tüm dünya yatırımcılarına tekrar sunulabiliyor oluşu, hem riskin paylaşımını sağlamakta hem de yeni likidite kaynaklarının oluşumunu kolaylaştırmaktadır. Yeni kredilerin finansmanı da işte bu yeni likiditeler ile gerçekleştirilmiştir. Mortgage sisteminin işleyişini sağlayan farklı aktörler bulunmaktadır. Bu piyasanın işleyişinin daha iyi anlaşılabilmesi için bu aktörlere kısaca değinmek yararlı olacaktır. 2.2.1. Kredi Alan – Kullanan Taraf (Borçlu) Mortgage piyasasında süreç, yatırımcının gayrimenkul almak amacıyla mortgage kredisi veren finansal kuruma bizzat veya broker aracılığı ile başvuru yapması ve bunun üzerine kredi veren tarafından ekspertiz bedelinin tespiti ile kredi başvuru sahibinin ödeme kabiliyetinin doğru bir şekilde ölçülmesiyle başlamaktadır. Mortgage sisteminin temelini, bu işlem sonunda düzenlenen ipoteğe dayalı kredi sözleşmeleri oluşturmaktadır.11 ABD’de her bireyin yaşamı boyunca kullandığı krediler ve bu kredilere dair olan taksitlerini ödeme performansı başta olmak üzere, kullanılan kredi kartlarının ve hatta fatura ödemelerinin dahi dikkate alınarak oluşturulan kredi tarihçeleri ve puanları bulunmaktadır. Bireyler bu puana göre değişik komisyon ve faiz hadlerini içeren paketlerden yararlanarak kredi kullanma imkanına sahip olabilmektedirler. Daha yalın bir ifadeyle, kredi tarihçesi iyi düzeyde olan bir yatırımcı daha az peşinat ödeyerek daha düşük faiz hadlerinden yararlanabilirken, kredi tarihçesi kötü olan veya hiç bulunmayan bir yatırımcı ise daha yüksek peşinat ve faiz hadleri ile karşı karşıya kalmaktadır. 10 BİRDAL M. (Haziran 2009). “Bir Krizin Anatomisi: ABD Mortgage Piyasasının Kurumsal Yapısı ve Krizin Dinamikleri”, Anadolu International Conference in Economics Eskişehir, s.1. 11 DEMİR F. vd, (Ağustos 2008) “ABD Mortgage Krizi”, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı Çalışma Tebliği, Sayı:3, s.3. Bireyler açısından değerlendirildiğinde mortgage kredilerinin cazibesini arttıran bazı nedenlerin varlığından söz etmek mümkündür. Bunlardan ilki, belli bir peşinat vermek koşuluyla kira öder gibi kredi taksiti ödeyerek, kredi süresinin sonunda bir ev sahibi olma imkanın varlığıdır. Bu tip kredi ödemelerinin bireyleri tasarrufa zorluyor oluşu ve normal şartlarda bireylerin bu tasarrufu kendi inisiyatifleri ile gerçekleştiremeyecekleri gerçeği, onları bu kredilere yönelten diğer bir nedendir. Ayrıca emlak fiyatlarında yaşanan hızlı yükselişin ve bu yukarı yönlü hareketin kalıcı ve sürekli olacağı inancı, bireylerin spekülasyon saiki ile bu kredilere yönlenmelerine olanak tanımıştır. Bu ve benzeri gerekçelerle hareket eden bireyler, ABD mortgage piyasasının hızlı ve aşırı büyümesine neden olmuşlar ve daha sonra yaşanan geri ödeme sıkıntıları nedeniyle sistemin çöküşünü hızlandırmışlardır. Grafik 1: ABD Mortgage Kredileri (Milyar Dolar) 4000 3500 3000 2500 2000 Toplam 1500 1000 500 0 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 Kaynak: http://econ.anadolu.edu.tr 2.2.2. Broker’lar Mortgage kredisi almaya karar veren yatırımcı doğrudan banka ya da mortgage kuruluşlarına başvurabileceği gibi bu başvurusunu bir broker aracılığı ile de gerçekleştirebilir. Kişilerin doğrudan başvuru yapmak yerine broker aracılığı ile bu işlemi gerçekleştirmeyi seçmelerinin bazı nedenleri vardır. Bunlardan ilki, başvuru yapılan kurumun kendi elinde olan paketler ve stratejisi dışında bir kredi türü önermeyeceği, broker’ın ise bağlantıları sayesinde farklı banka ve kurumlardan fiyatlama alarak yatırımcıya en uygun olan paketin seçilebileceğine olan inançtır. Bir diğer neden ise, doğrudan başvuru yapılması halinde onaylanması çok zor olan bir kredinin broker’lar sayesinde onaylanması ihtimalinin daha yüksek olduğu kanaatidir. Broker bu işlem karşılığında belli bir komisyon almakta ve kredinin onaylanması halinde kredinin açılması ile devre dışı kalmaktadır. 2.2.3. Kredi Verenler Mortgage piyasasının temelini oluşturan krediyi açan kuruluşlar bankalar olabileceği gibi, bu alanda uzmanlaşmış finans kuruluşları da olabilmektedir. Kredi veren kuruluşların farklı farklı oluşu ve denetimlerinin de bir merkezden yapılmayışı, krediler açısından belirli bir standardın oluşmasını engellemiştir. Bu durum doğal olarak kredi kullananların profilinin takibini de bir hayli zorlaştırmıştır. Kredi veren kuruluşlar, kredi talebinde bulunanlar hakkında araştırmalarını bizzat yapabilecekleri gibi bu konuda uzmanlaşmış bazı kurumlara belirli bir ücret karşılığında yaptırabilmektedirler. Zaman içerisinde özensiz yapılan bu istihbarat çalışmaları nedeniyle açılan kredilerin kalitesinde bozulmalar baş göstermiş ve kredi geri dönüşleri gerçekleşmez olmuştur. 2.2.4. Menkul Kıymet İhraç Edenler Birincil piyasa ürünü olan mortgage kredilerinin ikincil piyasada işlem görmesine aracılık eden menkul kıymetleştirme süreci, gayrimenkul üzerine ipotek konulduktan sonra banka tarafından gayrimenkul bedeli karşılığında menkul kıymet ihraç edilmesi üzerine kuruludur. Banka tarafından kullandırılan krediler aracı kurumlara ya da doğrudan olmak üzere yatırım amaçlı yerli / yabancı yatırımcılara uzun vadeli olarak satılmaktadır. Bu şekilde gayrimenkuller, menkul hale getirilerek menkul kıymet ihracı ve dolaşımı kolaylaştırılmaktadır. Sistem, mortgage kredisi kullanan tarafın faiz giderini, menkul kıymetleştirme sonucu ortaya çıkan menkul kıymeti elinde bulunduran tarafa faiz geliri olarak aktarmaktadır. Bu süreçte, finansal aracı kuruluşlar hem bilançolarındaki faiz riskini dağıtmakta hem de aracılık ve komisyon geliri elde etmektedirler.12 12 DEMİR, a.g.m. s.6. ABD, mortgage kredilerini menkul kıymet haline dönüştürerek elde ettiği fonlarla birincil piyasada ki konut kredilerinin finansmanını sağlamıştır. Ancak ne var ki, sistemde yaşanan aksaklıklar dolayısıyla kredi geri ödemelerinin kesilmesi bu kredilere dayalı menkul kıymetlerinde olumsuz etkilenmesine neden olmuştur. Bu sistem içerisinde bir kurum hem kredi veren hem de aracı kurum olabilme imkanına sahiptir. Elde edilecek komisyon ve aracılık ücretlerinin varlığı, bu tip kuruluşların kredi verirken özensiz davranmalarına neden olmuş ve kredilerin kalitesi giderek azalmıştır. 2.2.5. Kredi Derecelendirme Kuruluşları Mortgage piyasasının işleyişi içerisinde ürünlerin fiyatlanması konusunda en büyük sorumluluk kredi derecelendirme kuruluşlarına aittir. Kredi piyasalarından menkul kıymet piyasalarına kadar fiyatlama konusunun temelinde bu kuruluşların verdikleri kredi notları yer almaktadır. Kredi notları, risk – getiri düzeyinin belirlenmesinde tüm finansal aktörler için referans noktasıdır. Derecelendirme kuruluşlarının gelirlerini tahvil ihraç eden kurumlardan sağlamaları ve hizmetleri karşılığında ücretler almaları, verdikleri hizmet kalitesinin sorgulanmasına neden olmuştur.13 Ayrıca bu kuruluşların derecelendirme faaliyetinde kullanılan temel metodolojilere ilişkin bilgileri paylaşmamaları da ciddi eleştiri konusudur. 2.2.6. Yatırımcılar Bankaların, devlet destekli kuruluşların ve serbest fonların bu tip menkul kıymete olan ilgisi, diğer yatırımcıları detaylı bir araştırma ve risk analizi yapmadan bu alanda yatırım yapmaya yönlendirmiştir. Yapılandırılmış finansal araçların fazla karmaşık yapısı, yatırımcıların bunlar hakkında analiz yapmasını güçleştirmiş ve bu aktörlerin giderek derecelendirme kuruluşlarına bağımlı hale gelmesine neden olmuştur. Derecelendirme sistemine duyulan güven nedeniyle bireysel risk algılamaları da göz ardı edilmiş ve bu derecelendirmeler doğrultusunda yatırımlar kanalize edilmiştir. Ancak, az öncede bahsedilen sakıncalar nedeniyle sağlıklı veri üretimi her zaman mümkün olmamıştır. Derecelendirme aşamasında risk öğesinden bahsedilmiş olsa bile 13 DEMİR, a.g.m. s.9. metodolojinin açıklanmamış olmasından dolayı, yatırımcıyı ilgilendiren hangi tür risklerin var olduğu tam olarak anlaşılamamıştır. 2.3. MORTGAGE SİSTEMİNİN İŞLEYİŞİ Mortgage piyasası, mortgage kredisinin tarafları başta olmak üzere bu kredilere dayalı menkul kıymetlerin alınıp satıldığı ikincil piyasalardan oluşur. Bu piyasalara bireysel yatırımcıların katılımı mümkün olduğu kadar yatırım bankaları, kurumsal yatırımcılar ve serbest fonlarında yer aldığı devasa bir ilişkiler yumağından söz etmek mümkündür. Bu sistemin ilk halkasını kredi talebinin varlığı oluşturur. Talepte bulunan kişinin mevcut kredibilitesini gösteren kredi skoru da, açılacak kredinin çeşidini belirlemede önem arz etmektedir. Standart bir skorlamadan bahsedilememekle birlikte genel olarak kullanılan FICO’nun (Fair Isaac Corporation) puanlama sistemidir. 14 Bu sistem içerisinde kişilere 850 ile 300 arasında puanlar verilmektedir. 800 ve üzeri puana sahip olanlar için “risksiz (prime)” tanımlaması yapılmaktadır. Bu kişiler hem daha az peşinat ödeyerek hem de daha düşük faiz hadlerinden yararlanarak kredi kullanabilmektedirler. Puanlama sistemine göre 620 ve altında olanlar ise “riskli borçlu (subprime)” olarak isimlendirilmektedir. Bu tanımlama içerisine, düşük gelirliler, kredi ödemelerinde geçmiş tarihte problem yaşayanlar, gelirini resmi olarak ispatlamakta güçlük çekenler, göçmenler gibi toplumun çoğunluğunu oluşturan bir kesim girmektedir. Bu kişiler ise diğerlerine göre daha yüksek faiz oranları karşılığında kredi kullanabilmektedir. Böyle bir durum ise bu kesimi daha büyük bir borç yükü altına sokmaktadır. Kredi alma konusunda karar veren yatırımcı, gerek broker aracılığıyla gerekse bireysel olarak kredi kuruluşuna başvurabilmektedir. Broker aracılığı ile yapılan başvuruların bazı avantajlarından söz etmek mümkün olmakla birlikte sakıncaları da mevcuttur. Broker’lar, kullandırılan kredi üzerinden komisyon karşılığı çalıştıkları ve kredi kullandırıldıktan sonra devreden çıktıkları için, kredi ödemelerinde yaşanacak aksaklıklar ve sistem açısından risk arz eden diğer durumlarla ilgilenmemektedirler. Böyle bir durumun varlığı ise, kredi kalitesini olumsuz etkileyerek sistemin daha kırılgan olmasına neden olmaktadır. 14 BİRDAL, a.g.m. s.5. Sistem içerisinde kredi veren kuruluşlar yatırımcılara farklı seçenekler sunmaktadırlar. Sabit faiz ödemeli, değişken faiz ödemeli seçenekler bunlardan yalnızca ikisidir. Bu iki seçeneğin birbirine karşı göreceli bazı üstünlüklerinden söz etmek mümkündür. Sabit faiz ödemeli seçenekte, sürekli faizlerin düştüğü bir ortamda bu düşüşten yararlanma imkanı bulunmamaktadır. Ancak bu paketi tercih edenler olası bir faiz yükselişinden de etkilenmemektedir. Değişken faiz ödemeli pakette ise, düşen faiz hadlerinden yaralanma imkanı mevcuttur. ABD hükümeti ve FED başta olmak üzere, tüm yetkili kuruluşların faiz indirimlerinin süreceği en kötü ihtimalle faizlerin düşük seviyede sabit kalacağı yönündeki kanaati ve bu yönde ki beyanatları, toplumun büyük kesimini, özellikle riskli kredi (subprime) grubunun bu krediye yönelmesine neden olmuştur. Kredi kuruluşları (bankalar ve mortgage şirketleri), açtıkları kredi karşılığında ipotek ettikleri gayrimenkuller karşılığı menkul kıymet ihraç etme yetkisine sahiptirler. Bu durum, hem yeni krediler için kaynak teşkil etmiş hem yatırımların tabana yayılmasını kolaylaştırmış hem de risk paylaşımını sağlamıştır. Bununla birlikte bu kuruluşların aldıkları komisyon ve masraflar onlar açısından gelir teşkil etmektedir. Bu ve benzeri avantajların varlığı kredi veren kuruluşlarında zaman içerisinde, kriterlerinde gevşemelerin yaşanmasına neden olmuştur. Özellikle subprime kredilerin payı bu gevşeme neticesinde hızla artmış ve kredi hacmi ciddi boyutlara ulaşmıştır. Beklentilerin aksine, faizlerin zaman içerisinde yükselmesi, değişken faiz ile kredi alan yatırımcıların borç yükünün artmasına neden olmuştur. Bu artış nedeni ile ödeme güçlükleri yaşanmaya başlamış, böyle bir durumun varlığı ise bu gayrimenkullere bağlı ihraç edilen menkul kıymetlerin değerlerinde de düşüşlerin yaşanmasına neden olmuştur. Bu süreç içerisinde geri ödenmeme nedeni ile el konulan ve satışa çıkan konut sayısında ciddi artışlar gözlenmiştir. Yaşanılan bu konut bolluğu ise, konut fiyatlarının bir anda düşmesine neden olmuştur. Spekülasyon amacı ile konut edinen kişiler böyle bir ortamın varlığından dolayı ciddi zararlara maruz kalmışlardır. Başta takibe düşen kredilerin sayısında yaşanan artış olmak üzere, ödenmeyen kredilerin oranında yaşanan hızlı artış ve konut piyasasında oluşan bolluk nedeni ile fiyat dalgalanmalarının hız kazanması, mortgage piyasasında ciddi sapmalara neden olmuş ve sisteme olan güvenin sorgulanmasına zemin hazırlamıştır. Mortgage piyasasının işleyiş sistemini aşağıdaki gibi göstermek mümkündür; Mortgage Kredisi Kaynak: DEMİR, a.g.m. s.3. Borçlu Mortgage Şirketi Kredi Verenler Şekil 3: Mortgage Piyasasının İşleyişi Raiting Kredi Raiting Kuruluşları Ödeme MK Ürünleri Büyük Ticari & Yatırım Bankaları MK İhraç Edenler MK Ürünü Fon Akışı Menkul Kıymetleştirilmiş Ürünler Aktif Pasif MK Ürünü Fon Akışı Varlığa Dayalı Finansman Bonosu Likidite Yatırım Bankaları MK Ürünlerini Sunanlar Finansal Kurumlar Finansal Kurumlar Hedge Fonlar Kurumsal Yatırımcılar Yatırımcılar 2.4. KÜRESEL FİNANSAL KRİZİN NEDENLERİ Yukarıda tarafları ve işleyişi açıklanmaya çalışılan bu sistemin küresel boyutlara ulaşan bir krize nasıl yol açtığını anlamak için aşağıdaki nedenleri irdelemek gerekmektedir;15 2.4.1. Likidite Bolluğu ve Özensiz Krediler 2000 yılından 2006 yılının sonlarına kadar finansal piyasalardaki likidite sürekli yükselmiştir. Kriz öncesi bollaşan bu likiditenin karlı operasyonlara dönüştürülmesi banka sisteminin karşılaştığı en önemli sorunlardan birisi halini almıştır. Bu dönem içerisinde bahse konu operasyonların en başında konut kredileri yer almıştır. Bankalar herhangi bir işi, geliri veya varlığı olmayan kişilere bile kredi vermeye başlamışlardır. İlgili uygulama varlık fiyatlarının, özellikle de konut fiyatlarının hızla artmasına neden olmuştur. Düzensiz kullandırılan krediler neticesinde bir kısım konut kredilerinde başlayan geri ödeme problemleri sonucunda banka portföylerindeki hacizli konut sayısı hızla artma başlamıştır. Bankaların bu konutları piyasaya arz etmeleri de konut fiyatlarının aşağıya doğru hareket etmesine neden olmuştur. Bu durum, kredisini ödemeye devam eden konut kredisi kullanıcılarının, ellerinde bulunan evlerin değerinin, kalan kredi ödemelerinin net bugünkü değerinin altında kalmasına neden olmuştur. Bu durum neticesinde bazı konut kredisi kullanıcıları kredi ödemelerini yapmaktan vazgeçmişlerdir. Kredi geri ödemelerinin bankalarca mali kuruluşlara satılmış olması, bu kredi ödemelerine bağlı birçok sermaye piyasası aracının zarara uğramasına neden olmuştur. Domino taşları gibi bir mali kuruluştan diğerine sirayet ederek büyüyen bu zararlar, mali sistemin temel taşları sayılan bu kuruluşların bir bir iflasına neden olmuştur. Yukarıda ifade edilmeye çalışılan hususlar aşağıdaki grafikler aracılığıyla açıkça görülmektedir. 15 www.finanskulup.org.tr/assets/maliyefinans/81/Dogan_Alantar_Kuresel_Finansal_Kriz_Nedenleri_Sonuçları_MF Y81.pdf, (25.06.2011). Grafik 2: ABD Konut Fiyat Endeksi 250 200 150 100 50 -2 -1 20 08 -4 20 08 -3 20 07 -2 20 07 -1 20 07 -1 20 07 -1 20 06 -1 20 05 -1 20 04 20 03 20 02 -1 0 Kaynak: www.finanskulup.org.tr % Aylık Grafik 3: Temerrüde Düşen Mortgage Krediler 10 9 8 7 6 5 4 3 2 1 0 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Prime Kaynak: http://www.bddk.org.tr Subprime Grafik 4: İcra Yoluyla Satışa Çıkarılan Mortgage Krediler 4 3,5 % Aylık 3 2,5 2 1,5 1 0,5 0 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Sabit Faiz Oranlı Ayarlanabilir Faiz Oranlı Kaynak: http://www.bddk.org.tr 2.4.2. Menkul Kıymetleştirme Menkul kıymetleştirmeyi, nakit akışlarının bir havuzda toplanması ve yatırımcılara satılmak üzere mali bir varlık olarak menkul kıymetler üretilmesi olarak tanımlanabilir. ABD’de likiditenin bol olduğu dönemlerde (2000 - 2006) menkul kıymetleştirme sayesinde bireyler normalden fazla kredi kullanma imkanına sahip olmuşlardır. Menkul kıymetleştirmenin krizin sebeplerinden birisi olarak değerlendirilmesinin ana sebebi, risklerin bu yolla bir kurumdan diğerine aktarılmasına neden olmasıdır. Örneğin, mortgage kredisi veren bir banka, kredilerin geri ödemelerini menkul kıymetleştirerek kısmen veya tamamen bir yatırım bankasına veya bir mortgage kuruluşuna satmaktadır. Kredi ödemelerinde yaşanacak bir aksama başta krediyi kullandıran bankayı ve bununla birlikte ilgili menkul kıymeti satın alan diğer finansal kuruluşları zarara uğratmaktadır. Nitekim FED eski başkanı Alan Greenspan krizin sadece kredilerden kaynaklanmadığını, asıl nedenin bu kredilerin paketlenerek tekrar satışı olduğunu ifade etmiştir. 2.4.3. Saydamlık Eksikliği Gelişmiş ülkelerde ve özellikle ABD’de birbirinden ayrı her finansal fonksiyon için ayrı bir mali kurum ve mali araç oluşturulmuş durumdadır. Bu kurum ve araçlar birbirleri ile irtibatlı ve karmaşık ilişkilere sahiptirler. Finansal araçların bu karmaşık yapısının toplumun her kesimi tarafından anlaşılmasında önemli zorluklar söz konusudur. Sıradan yatırımcılar için her gün değişen ve yenileşen finansal araçları takip etmek pek mümkün değildir. Özellikle anlaşılmamak istendiğinde ciddi bir saydamlık sorunu baş göstermektedir. Saydamlık konusundaki bir diğer eksiklik “asimetrik bilgi” şeklinde isimlendiren olgudur. Bu halde, bilgi yatırımcılara firmalara ve diğer aktörlere farklı hızlarda ve farklı biçimlerde ulaşmaktadır. Yaşanan krizde, banka ve broker’ların ne çeşit varlıklara sahip oldukları ile bu varlıkların değerinin ne olduğu ve hatta bunların muhatabının kimler olduğu yeterince şeffaf bir şekilde belirlenmemiştir. Bu problemler, türev diye adlandırılabilecek kompleks ticari sözleşmelere sahip Lehman Brothers gibi firmaların iflasları sonucu ortaya çıkan riskin hesaplanması ve analiz edilmesini bir hayli zorlaştırmıştır. 2.4.4. Derecelendirme Kuruluşları Derecelendirme kuruluşları ile ilgili en önemli problem çıkar çatışmasıdır. Bankalarla ve diğer mali kuruluşlarla ilgili notlar veren raiting kuruluşları bu firmalar tarafından finanse edilmektedir. Bu nedenle de derecelendirme kuruluşlarının objektif değerlendirme yapma kabiliyetleri azalmaktadır. Diğer yandan derecelendirme kuruluşları firmaların finansal problemlerini her zaman tespit edemeyebilirler. Derecelendirme kuruluşlarının gerek finansal enstrümanları düzenleyen bankalar ve enstrümanın alıcıları kadar dayanak varlık hakkında yeterli bilgiye sahip olamaması, gerekse firmaların gerçeğe aykırı belgeler aracılığıyla bilgi servis etmeleri, derecelendirme kuruluşlarının sorunları zamanında algılamalarına engel olmuştur. 2.4.5. Düzenleyici Denetleyici Kuruluşlar Başta ABD’de olmak üzere, düzenleyici ve denetleyici kuruluşların değişen risk ortamına karşı önlem almakta geciktiği söylenebilir. FED başkanının Mayıs 2007’de gerçekleştirdiği bir açıklamasında, konut piyasasında var olan sıkıntıların ekonominin geri kalanına ve finansal sisteme yayılacağını beklemediklerini ifade etmesi bunun en açık örneğidir. Ancak konut piyasasında başlayan sıkıntı, 2,5 yıl içerisinde tüm finansal sistemle birlikte reel sektörü de etkisi altına alan bir yapıya bürünmüştür. Hatta sadece ABD ile kalmayıp diğer ülkelere sirayet etmiş ve kısa bir süre içerisinde küresel boyutta bir krizi tetiklemiştir. ABD’de birçok eyaletin, aşırı riskli mortgage kredilerinin menkul kıymetleştirilerek satışını önlemeye çalışmasına rağmen ABD Hazinesinin bazı büyük bankaların istekleri doğrultusunda ve federal yasaların çiğnendiği gerekçesiyle buna mani olduğu bilinmektedir.16 Bu durum neticesinde de krize neden olan varlıkların dolaşımının hızlandığı ve kontrolünün zorlaştığını söylemek mümkündür. 2.4.6. Faiz Yapısının Uyumsuzlaşması ABD Hükümeti tarafından desteklenen düşük gelirli kesimlerin konut edinmesini sağlayacak programlar neticesinde, hükümetin her türlü yatırımı yapacağını düşünene tüketiciler doğru bir yatırım planlaması yapmadan konut alımı gerçekleştirmişlerdir. Bu çerçevede kullanılan konut kredilerinden de özellikle değişken faizli olan mortgage kredilerinin geri ödeme tutarları, faiz oranlarının artması ile oldukça yüksek düzeylere ulaşmıştır. Örneğin 2005 yılında değişken faizli subprime mortgage kredisi kullanan bir kişi, bu kredilere tanınan ilk iki yıla ilişkin sabit faiz ödemelerini 2005 – 2007 döneminde ortalama %3,75 faiz oranı üzerinden yaparken, bu sürenin sonunda değişken faize geçtiğinde faizlerin %5,75’e çıkmasıyla birlikte mortgage kredisine ilişkin faiz oranının da yükselmesiyle kredi geri ödemelerinde güçlük yaşamıştır. 16 ASLAN H. (29 Ağustos 2008), “İpotekli Konut Finansman Sisteminde Kriz” (Subprime Mortgage Credit Crisis), BDDK 8. Kuruluş Yıldönümü Konferansı Notu, s.17. Grafik 5: FED Gösterge Faiz Oranlarının Gelişimi 6 5 4 3 2 1 0 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 Faiz Oranı Kaynak: http://www.moneycafe.com/library/fedfundsratehistory.htm 2.5. KÜRESEL FİNANSAL KRİZE NEDEN OLAN OLAYLARIN AKIŞI Amerika Birleşik Devletleri’nde 11 Eylül 2001 yılında yaşana terör saldırılarından sonra FED, ekonomiyi canlı tutabilmek için faizleri %4 seviyesinden kademeli olarak %1 seviyesine kadar indirmiştir. Bu durum neticesinde yatırımcılar düşük faiz nedeniyle yeni yatırım araçları arayışına girmiştir. Devlete borç olarak verilmek yerine yeni yatırım alanlarına yönelen paralar yatırım yoluyla dolaşıma çıkmış ve piyasada ki para miktarı hızla artmıştır. Mortgage sisteminde, yatırımcı ev alacak kişilere uzun vadeli kredi açmakta ve birikim yaparak ev alma imkanı olmayanlar kira ödemek yerine aynı maliyetle ev sahibi olabilmek için bu kredileri kullanmaktadır. Yatırımcı, uygun faiz ile yatırdığı parayı zaman içinde faiziyle geri alarak kar elde etmektedir. Evi atın alan kişi zaman içerisinde borcunu ödeyemeyecek duruma düşerse, yatırımcı eve bedelsiz olarak el koymakta ve böylece yatırımını kurtarmaktadır. Ev fiyatlarının piyasa içerisinde zamanla artıyor oluşu yatırımcıyı, borcun bedelsiz olarak kapanması da ev alan kişiyi zarar etmekten korumaktadır. Yatırımın iki taraf açısından da güvenli ve getirisinin FED tahvillerinden daha iyi olması, piyasada artan para miktarının önemli bir kısmının mortgage fonlarına yönelmesine neden olmuştur. Fon kaynaklarının bolluğu mortgage faizlerinin hızla düşmesine ve vadelerinin daha uygun hale gelmesine imkan tanımış, bu durum ise bir çok kişinin ev alma olanağına kavuşmasına olanak sağlamıştır. Mortgage piyasasının doymuş olmasına rağmen riski az ve getirisi daha iyi olan bu fonlara yatırımcıların ilgisi azalmamış ve geri ödeme zorluğu çekebilecek kişilere de mortgage kredisi verilmeye başlanmıştır. İlgili kişiler kredilerini geri ödeyememeye başladıklarında evler yatırımcıların eline geçmeye başlamış ve bu evler yeniden satışa çıkarılmıştır. Talebin çoktan doymuş olması ve yatırımcıların eline geçen ev sayısında yaşanan artış, ev fiyatlarının hızla düşmesine neden olmuştur. Mortgage sözleşmelerinin fiyatlar yüksekken yapılmış olmasına rağmen evlerin yatırımcılara geri döndüğü zaman fiyatlarının düşmüş olması, yatırımcıların ciddi zararlar yaşamasına neden olmuştur. Bu durum banka bilançolarında büyük bir açığın oluşmasına neden olmuştur. Gelirleri azalan bankalar bunun sonucunda kredi işlemlerini durdurmakla kalmamış, bazı kredileri ise geri çağırmak zorunda kalmıştır. Tüm bu gelişmeler neticesinde tüm sektörlerde nakit krizi yaşanmaya başlanmıştır. Nakit sıkıntısı yaşayan üreticiler, harcamalarını kısmış hatta işçi çıkarmaya başlamıştır. Azalan talep ve işsiz kalan bireylerin para harcamayı azaltması nedeniyle, ticari faaliyetlerde ciddi oranda azalma görülmüştür. Yaşanan bu süreci aşağıda ki gibi ifade etmek mümkündür; 17 17 http://www.endmuh.com/kariyer/ekonomi/dosyalar/ekonomik_kriz_nedenleri_ve_cozum_onerileri.pdf, (20.04.2012). Şekil 4: Mortgage Krizine Neden Olan Etkenlerin Akım Şeması Finansal Pazar Ülkeler ve Endüstri İşletmelerine Ev Satışları Balonunun Oluşumu Banka Kayıpları Merkez Bankasının Faaliyetleri (Ödünç Para Verme Artışı) Piyasada Aşırı Ev Varlığı Bankaların Kapital Düzeylerinde Ev Pazarı Ev Fiyatlarının Düşüşü Bankaların Güçsüzleşmesi Mali Uyarı Paketleri Ev Sahiplerine Yardım Mortgage Kuralsızlığı ve Ön Kapanma Ticaret İşletmeleri için Likit Zorlanması Mortgage Geri Finansmanın Yapılamaması Ekonomiye Negatif Etkiler Mortgage Nakit Akışında Azalma Ekonomiye Negatif Etkiler Kurtarma Paketleri (Bear Steams, AIG, Fannie & Freddie) Sistemi Kurtarma 2.6. 2008 KÜRESEL FİNANSAL KRİZE UZANAN SÜREÇTE YAŞANANLAR 2008 yılında tüm dünya üzerinde etkili olan finansal krizin temelinde, ABD Mortgage sisteminde yaşanan likidite sıkıntısının yattığı bilinmektedir. Toplumun birçok kesiminin ev sahibi olabilmesini sağlayan ve birçok ülke tarafından model olarak kabul edilen bu sistemin bir finansal krizi nasıl tetiklediğinin belirlenmesi için 2000’li yıllarda yaşanan gelişmelere göz atmak gerekir. 2000 yılına yaklaşırken teknolojik alanda yaşanan hızlı gelişmeler ve bilişim şirketlerinin sürekli büyümeleri yatırımcıları bu alana yönlendirmiştir. Beklentiler, bu alandaki gelişmenin sonsuza dek aynı hızda devam edeceği yönünde olması, yatırımcılar tarafından bu alana aşırı bir kaynak aktarımına neden olmuştur. Bu beklenti neticesinde aşırı şişen bu sektör, en nihayetinde 2000 yılına gelindiğinde beklentilerin aksine sıkıntılar yaşamaya başlamıştır. Literatürde NASDAQ krizi olarak nitelendirilen ve 2001 yılında yaşanan ekonomik dalgalanma sonrasında ABD Merkez Bankası FED, bu krizi aşabilmek için arka arkaya faiz indirimine başlamıştır. 2000 yılında %6 seviyesinde olan faiz oranlarının 2004 yılına gelindiğinde %1 seviyelerine kadar çekilmiş oluşu Mortgage piyasasının cazibesini arttırmıştır. Ekonomik durgunluktan çıkışın birçok üretim ve hizmet sektörü ile bağlantısı bulunan inşaat sektörünün hareketlenmesi ile olabileceği fikri de, siyasileri bu alanda bazı riskleri göze alarak bu ivmeyi desteklemeye yöneltmiştir. Başta dönemin FED Başkanı Alan Greenspan olmak üzere, ABD Başkanı W. George Bush’un peş peşe yaptıkları halkı cesaretlendirir konuşmaları olumlu beklentilerin artmasına neden olmuştur. Ancak ne var ki, 2004 yılına kadar olan düşük faiz kuru uygulaması nedeniyle canlanan talebin tetiklediği bir enflasyonist baskı hissedilmeye başlanmış ve başta petrol ve hammadde fiyatları hızlı bir artış göstermiştir. 2002 yılında 20 ABD Doları ($) olan petrol fiyatının 2008 itibariyle 130$ seviyelerine ulaşan fiyatı bu enflasyonist baskıyı daha da arttırmıştır. 18 Yaşanan enflasyonist baskı nedeniyle uygulanan bu düşük 18 DEMİR, a.g.m., s.34. faiz politikası gözden geçirilmiş, enflasyonla mücadele edebilmek için faizler kademeli olarak arttırılmıştır. ABD’de 2006 yılına kadar olan süreçte uygulanan düşük faiz oranları mortgage kredilerinin önemli ölçüde artmasına yol açmış ve tüketiciler gelirlerinden çok daha büyük oranlarda harcama eğilimine girmişleridir. Ucuz kredi döneminin 2006 yılı itibariyle bitmesinden sonra birçok mortgage kredisi borçlusu daha yüksek aylık ödemeyle karşı karşıya kalmıştır. Ödeme güçlüğüne düşen kredi kullanıcısı ve icra yolu ile satışa çıkarılan konut sayılarında yaşanan hızlı yükseliş finansal kuruluşların ciddi miktarda zarar açıklamalarına neden olmuştur. Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) yapmış olduğu açıklamaya göre, küresel piyasalarda finansal kurumların zararı Kasım 2008 itibariyle 1,5 trilyon dolar civarındadır. Bu zarar miktarı bankacılık sisteminin sermayesinin büyük ölçüde erimesine ve kredi akımlarının kesilmesine neden olmuştur. Bu durum uluslar arası bazı finansal kuruluşları iflasa sürüklerken bazılarının da kamusallaştırılmalarına neden olmuştur. Çeşitli ülkelerde yaşanan bu süreçleri aşağıdaki gibi özetlemek konuyu anlaşılır kılmakta yardımcı olacaktır.19 19 ERDÖNMEZ A.P. (2009), “Küresel Kriz ve Ülkeler Tarafından Alınan Önlemler Kronolojisi”, Bankacılar Dergisi, Sayı:68, s.85-87. Tablo 1: Çeşitli Ülkelerde Bazı Finansal Kuruluş İflasları 2008 - 2009 7 Şubat – İngiltere 14 Mart – ABD Northern Rock Ulusallaştırıldı Bear Stearns FED sübvansiyonundan sonra ticari bir banka tarafından alındı. 88 milyar sterlin 29 milyar dolar 7 Eylül – ABD Freddie Mac ve Fannie Mae ulusallaştırıldı. 15 Eylül – ABD Lehman Brothers iflas etmiştir. 17 Eylül – ABD AIG ulusallaştırıldı. 87 milyar dolar 18 Eylül – İngiltere Lloyd TSB HBOS’u satın aldı. 12 milyar pound 29 Eylül – Benelüx Fortis kurtarıldı. 16 milyar dolar 29 Eylül – ABD Citibank Washoiva’ı aldı. 12 milyar dolar 29 Eylül – Almanya Hypo Gayrimenkul kurtarıldı. 71 milyar dolar 29 Eylül – İzlanda Glitnir kurtarıldı. 850 milyon dolar 29 Eylül – İngiltere Bradford&Bingley kurtarıldı. 32,5 milyar dolar 30 Eylül – Belçika Dexia kurtarıldı. 9,2 milyar dolar 30 Eylül – İrlanda İrlanda bankaları kurtarıldı. 572 milyar dolar 7 Ekim – İzlanda Lansbanki ulusallaştırıldı. 9 Ekim – İzlanda Kaupthing ulusallaştırıldı. 12 Ekim – İngiltere HBOS, Royal Bank of Scotland, Llyods TSB ve Barclays kurtarıldı. 200 milyar dolar 864 milyon dolar 60,5 milyar dolar 16 Ekim – İsviçre UBS kurtarıldı. 59,2 milyar dolar 19 Ekim – Hollanda ING sermaye yardımı aldı. 10 milyar euro 20 Ekim – Fransa Fransa hükümeti 6 büyük bankaya kredi açmıştır. 10,5 milyar euro Kommunalkredit ulusallaştırılmıştır. Constantine 4 Kasım – Avusturya Privatbank ulusallaştırıldı ve 5 Avusturya bankasına 1 euro karşılığı satıldı. 11 Kasım – Kazakistan Hükümet 4 büyük bankaya sermaye enjekte etmiştir. 3,7 milyar euro 24 Kasım – ABD Citigroup sermaye desteği almıştır. 40 milyar dolar 22 Aralık – İrlanda Anglo Irish Bankası ulusallaştırılmıştır. 3 büyük bankasına fon aktarılmıştır. 7,68 milyar dolar ÜÇÜNCÜ BÖLÜM İKTİSAT POLİTİKALARININ TANIMI VE ARAÇLARI 3.1. PARA POLİTİKASININ TANIMI Ekonomi literatüründe para politikası, paranın miktarını, maliyetini ve firmalar ile hane halklarının bekleyişlerini etkileyerek temel amaçlara ulaşmaya yönelik olarak oluşturulan stratejiler bütünü olarak tanımlanabilir. 20 Dar kapsamlı değerlendirmelere göre ise para politikası, açık piyasa işlemleri ve yasal karşılık oranları gibi araçlar ile piyasanın nakit ihtiyacının ayarlanması amacıyla kullanılan bir yöntemdir. Bankacılık ve finansal piyasalarda yaşanan gelişmeler ile birlikte para politikasının etki alanı da genişlemiştir. Modern bankacılık aktiviteleri ve yeni finansal enstrümanların çoğalması ile birlikte, para politikası araçlarının ekonomiyi etkileme süreçleri de daha karmaşık bir hal almıştır. Ekonominin likidite düzeyini ayarlamak isteyen Merkez Bankaları (MB), finansal sistemde yaşanan gelişmeler karşısında sadece doğrudan para politikası araçlarına başvurmak yerine aynı zamanda dolaylı para politikası araçlarına da başvurmak zorunda kalmaktadırlar.21 20 ÖNDER T. (2005), Para Politikası: Araçları, Amaçları ve Türkiye Uygulaması, TCMB Piyasalar Genel Müdürlüğü Uzmanlık Yeterlilik Tezi, Ankara, s. 24. 21 ORHAN Z.O., ERDOĞAN S. (2008). Para Politikası, Yazıt Yayın Dağıtım, Ankara, s.60. 3.2. PARA POLİTİKASI ARAÇLARI Ekonomik gelişmelere ve para politikalarının uygulanması ile ilgili teorik çerçevedeki değişime bağlı olarak, para politikasının amaçları ve bu amaçlara ulaşmak için kullanılan araçlarda zaman içinde önemli değişim ve çeşitlenmeler olmuştur. Fiyat istikrarı başta olmak üzere finansal sistemin etkinliğinin ve istikrarının sağlanması görevi Merkez Bankası tarafından icra edilmektedir. Finansal piyasaların kurulmasında, gelişmesinde ve işleyişinde öncülük yapan Merkez Bankası, finansal piyasalar ve ekonomik büyümeye katkısı çerçevesinde, yatırımcılar ile tasarruf sahipleri arasındaki aracılık faaliyetlerinin etkinliği ile de ilgilenmektedir. Merkez Bankası politikalarının etkileri de söz konusu finansal piyasaların yapısı ve gelişimine bağlı olarak değişebilmektedir. Para politikası uygulamalarında, Merkez Bankası doğrudan düzenleyici gücünü kullanabileceği gibi Merkez Bankası parasını ihraç eden kurum sıfatıyla dolaylı olarak da para piyasası koşullarını etkileyebilir. 22 3.2.1. Para Politikasının Doğrudan (Direkt) Araçları Etkileri ekonominin genelinde hissedilen para politikası araçları, doğrudan (direkt) araçlar olarak adlandırılmaktadırlar. Para politikasının direkt araçları ile, ekonominin para ve kredi hacmi yönlendirilmeye çalışılır. Para politikası direkt araçlarından bazılarını aşağıdaki gibi açıklamak mümkündür; 23 3.2.1.1. Faiz oranları kontrolleri Ekonomideki para miktarı faiz oranlarını ve faiz oranları da ekonomiyi etkilemektedir. Merkez Bankaları kriz dönemlerinde, piyasadaki para arzını değiştirerek faiz oranlarının kendiliğinden dengeye gelmesini beklemek yerine doğrudan faiz oranlarını belirleyebilir. 24 Merkez Bankası bankaların ve banka dışı mali kuruluşların mevduat ve kredi faiz oranlarına sınırlamalar da getirebilir. Bu çerçevede, farklı sektörler için farklı faiz oranları uygulanabilmekte, teşvik edilmek istenen sektörlere 22 AKÇAY M.A. (Ekim 1997), Para Politikası Araçları, Türkiye ve Çeşitli Ülkelerdeki Uygulamaları, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) Yıllık Programlar ve Konjonktür Değerlendirme Genel Müdürlüğü Mali Piyasalar Dairesi Başkanlığı Uzmanlık Tezi, Yayın No: DPT . 2483, Ankara, s.12. 23 ORHAN, a.g.e., s.71. 24 SARPKAYA S.S. (2009). Finansal Krizler ve Kriz Dönemlerinde Uygulanan Para Politikası Araçları, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara, s.61. açılacak kredilerin faiz oranları düşük tutularak kaynakların istenilen sektörlere aktarılması sağlanabilmektedir.25 3.2.1.2. Kredi tavanı kontrolleri Bankalarca açılabilecek azami kredi miktarlarının belirlenmesi ile baz paranın ve para stokunun kontrol altında bulundurulması uygulamasıdır. Bu tür bir sınırlandırma tüm banka kredilerini kapsayabileceği gibi belli kredi türleri itibariyle de uygulanabilmektedir. Kredi tavanı uygulaması, bankaların açabilecekleri kredi hacmine kesin sınırlama getirmesi fonksiyonu ile gerek kredi hacmini ve gerekse kaydi para meydana getirme mekanizmalarını daraltmaktadır. 26 3.2.1.3. Disponibilite uygulaması Mevduat kabul eden bankalar, taahhütlerine karşı disponibl değerler (likiditesi yüksek değerler; nakit veya kolaylıkla nakde çevrilebilir tür değerler) bulundurmak zorundadırlar. Disponibilite esas itibariyle “satılabilir varlıklar” anlamına gelmektedir. 27 Disponibilite oranları arttırılıp azaltılarak bankaların kredi hacimleri etkilenmeye ve böylelikle kaydi para oluşturma mekanizmaları kontrol altında tutulmaya çalışılmaktadır. Merkez Bankaları, kriz dönemlerinde genellikle daralan talep miktarını canlandırabilmek için genişletici politikalara başvurmaktadırlar. Disponibilite oranları bu tip dönemlerde azaltılarak bankaların kredi olarak vermeye hazır oldukları fonların arttırılması ve kaydi para mekanizmasının genişletilmesi hedeflenir. Enflasyonist baskıların arttığı dönemlerde ise disponibilite oranları arttırılarak kredi hacmi azaltılmakta ve dolaşımdaki para sınırlandırılmaya çalışılmaktadır. 3.2.1.4. Farklılaştırılmış reeskont oranları Merkez Bankası, bankacılık kesiminin geçici likidite ihtiyaçlarının karşılanması için, muteber saydığı en az üç imzayı taşımak ve vadelerine en çok 120 gün kalmış olmak şartıyla ve kendi belirleyeceği esaslar dahilinde bankalar tarafından verilecek 25 AKÇAY, a.g.e., s.13. AKDİŞ M. (2001). Para Teorisi ve Politikası, Beta Basım Yayım Dağıtım, İstanbul, s.174. 27 KEYDER N. (2005). Para Teori – Politika – Uygulama, Seçkin Yayımcılık, Ankara, s. 60. 26 ticari senet ve vesikaları reeskonta kabul edebilir. Reeskonta kabul edilecek ticari senet türleri ve diğer koşullar Merkez Bankasınca belirlenir. Bu işlemler için Merkez Bankası tarafından uygulanan faize reeskont oranı denilmektedir.28 Reeskont kelime anlamı olarak yeniden iskonto etmek anlamında kullanılmaktadır. Merkez Bankası, kendisine iskonto edilmek üzere bankalar tarafından getirilen senetler için farklı iskonto oranları uygulama hakkına sahiptir. Özellikle kriz dönemlerinde teşvik edilmek istenen sektörlere ait senetler için iskonto oranları düşürüldüğünde ilgili sektörlere daha kolay kaynak akışı sağlanabilir. 3.2.1.5. Tüketici kredileri kontrolleri Merkez Bankası, bazı sektörler için vadeli satışlarında uygulamaları gereken faiz oranını, ödenmesi gereken peşinat tutarını veya vade sürelerini belirleyerek ilgili mal ve hizmetlere olan talebi yönlendirmeye çalışır. Kriz dönemlerinde teşvik edilmek istenen sektörlere ait alımlarda peşinat tutarları ve faiz oranları düşürülürken vade süreleri uzatılmakta ve böylelikle ilgili sektöre olan talep arttırılmaya çalışılmaktadır. 3.2.2. Para Politikasının Dolaylı (Endirekt) Araçları Dolaylı para politikası araçları piyasa mekanizmaları aracılığıyla ara parasal hedefi etkilemektedir. Diğer bir söylemle, dolaylı para politikası araçları Merkez Bankalarının piyasalara bir aracı gibi girerek işlem yapmasını sağlayan, inisiyatifi piyasalara bırakan araçlardır. Literatürde piyasa bazlı araçlar olarak da tanımlanabilen dolaylı araçlar, piyasadaki katılımcıların isteğine bağlı olarak (gönüllü) piyasa fiyatları ile yapılan işlemler sayesinde bankalara sağlanan likiditeyi değiştirmektir. Para politikasının yürütülmesi amacıyla Merkez Bankalarının kullandıkları dolaylı (endirekt) para politikası araçları şunlardır;29 28 29 http://www.tcmb.gov.tr/yeni/iletisimgm/sss.php, (17.02.2012). ÖNDER, a.g.e., s.65. 3.2.1.1. Açık piyasa işlemleri Açık piyasa işlemleri, Merkez Bankasının, bir finansal aktör gibi piyasaya girerek döviz, altın veya tahvil gibi finansal enstrüman alım satımına taraf olmasını ifade eder. Burada ulaşılmak istenen amaç, piyasadaki para miktarını ve dolayısıyla faiz oranlarını düzenleyebilmektir. Açık piyasa işlemleri para politikasının en önemli aracıdır, çünkü faiz oranındaki ve parasal tabandaki değişmelerin başlıca belirleyicisi olduğu gibi para arzındaki dalgalanmaların da ana kaynağıdır. 30 3.2.1.2. Zorunlu karşılık oranları Finansal kuruluşların ellerinde bulunan mevduatların belirli bir kısmını Merkez Bankası nezdinde açılacak hesaplarda bulundurma zorunluluğu bulunmaktadır. Bankaların Türk parası ve yabancı para mevduat ile diğer yükümlülüklerine uygulanan zorunlu karşılık oranlarının belirlenmesinde esas olarak, uygulanan para politikası doğrultusunda gerçekleştirilmesi hedeflenen parasal büyüklükler ve piyasanın likidite durumu belirleyici olmakta, bunun yanında Merkez Bankasının rezerv durumu ve tasarruf sahiplerinin Türk Lirası ve yabancı para mevduat tercihleri gibi hususlar da göz önünde bulundurulmaktadır.31 Bankaların topladıkları fonların belirli bir kısmını Merkez Bankasına yatırmak zorunda olmaları, ellerindeki kullanılabilir fonların azalmasına neden olmakta ve bu durum kredi hacmini sınırlandırmaktadır. Zorunlu karşılık politikası ile bütün bankalar üzerinde aynı oranda etkili olunmaya çalışılmaktadır ve bu politika uygulaması para arzı üzerinde çok güçlü etkiler doğurabilir. 32 Zorunlu karşılık uygulamasının beş temel fonksiyonun varlığından bahsetmek mümkündür. Bu fonksiyonlar;33 Bankacılık sisteminin riskinin azaltılması (banking system risk minimization function), Para arzını ayarlamak (monetary control function), 30 MISHKIN F.S. (2000). Para Teorisi – Politikası, Çeviren: ŞIKLAR İ. vd, Bilim Teknik Yayınevi, İstanbul, s.69. http://www.tcmb.gov.tr/yeni/iletisimgm/sss_ara.php, (19.10.2011). 32 ORHAN, a.g.e., s. 76. 33 ÖNDER, a.g.e., s.87. 31 Kısa vadeli faiz oranlarının istikrarına yardımcı olmak (interest rate buffer function), Likidite yönetimini kolaylaştırmak (liquidity management function), Senyoraj geliri elde etmek (seigniorage income function). 3.2.1.3. Döviz – efektif işlemleri Merkez Bankaları, tam dalgalı kur politikaları uygulamıyorlarsa, kur politikalarını döviz ve efektif alış v satışları ile gerçekleştirirler. Merkez Bankasının döviz ve efektif alış - satışlarının kurlar üzerindeki etkisi yanında piyasadaki yerli para likiditesi üzerinde de doğrudan etkisi vardır.34 Piyasadaki likidite miktarının değişmiş olması talep üzerinde etkili olmakta ve bu durum fiyatlar genel seviyesini etkilemektedir. 34 ÖNDER, a.g.e., s.79. 3.3. MALİYE POLİTİKASININ TANIMI Maliye politikası, “ekonomide ulaşılmış bulunan dengeyi korumak veya daha iyi bir dengeye geçmek ya da ortaya çıkan dengesizlik hallerini gidermek amacıyla kamu kesimi gelir ve borçlarını kullanarak uygulanan politikaların tümüdür” şeklinde tanımlanabilir. 35 Bir başka ifade ile, devletin istihdam, gelir, fiyat seviyeleri gibi makro ekonomik değişkenleri etkileyebilmek için kamu harcamalarını (cari harcamalar, yatırım harcamaları ve transfer harcamaları) ve kamu gelirlerini (vergi gelirleri, vergi dışı normal gelirler, özel gelir ve fonlar) kullanılmasına maliye politikası denir.36 Devletin piyasaya müdahale etmek için kullandığı en etkili araçlar, kamu gelirleri ile kamu harcamalarıdır. Bu nedenle maliye politikası, işsizlik ve enflasyon gibi ekonomik sorunların çözümüne ekonomik gelişmenin ve tam istihdamın sağlanmasına katkıda bulunacak bir kamu gelir ve gider politikasının izlenmesidir. Daha kısa ve genel bir tanımla maliye politikası “makro ekonomik hedeflere ulaşmak için devletin gelir ve harcama programlarını uzlaştırmasıdır”, şeklinde tanımlanabilir. 37 35 EĞİLMEZ, M., KUMCU E. (2005), Ekonomi Politikası Teori ve Türkiye Uygulaması, Remzi Kitabevi, İstanbul, s.349. 36 http://www.ekodialog.com/Konular/maliye_politkasi.html, (13.02.2012). 37 PEHLİVAN O. (2011). Kamu Maliyesi, Murathan Yayınevi, Trabzon s.258. 3.4. MALİYE POLİTİKASI ARAÇLARI Maliye politikası araçları veya kısaca mali araçlar, devlet bütçesi ile ona ilişkin unsurların tümünü kapsamaktadır.38 Başta kamu harcamaları olmak üzere, vergiler ve borçlanma maliye politikasının en önemli araçları arasında sayılabilir. 3.4.1. Kamu Harcamaları ve Kamu Harcamalarının Tasnifi Dar anlamda kamu harcamaları, devlet bütçesi ile yapılan harcamaları ifade etmektedir. Geniş anlamda kamu harcaması ise, devlet bütçesi ile yapılan harcamalara ilave olarak devlet bütçesi sistemi dışında yer alan diğer kamu kurum ve kuruluşlarının yaptığı harcamalar ile vergilerde istisna ve muaflık uygulaması nedeniyle devletin almaktan vazgeçtiği vergi gelirlerinin toplamından oluşur. 39 Sosyal devlet anlayışının doğal bir sonucu olarak, kamu hizmetlerinin çeşitlilik kazanması kamu harcamalarının sürekli artmasına neden olmaktadır. Kamu harcamalarının efektif talebi etkileyerek makro ekonomik yapı üzerinde önemli etkiler yaratması, kamu harcamalarını maliye politikasının en önemli aracı haline getirmektedir. Kamu harcamalarının öneminin ve etkinliğinin artmasında ekonomik yapı üzerinde yarattığı etkiler belirleyici olmaktadır. Toplam talebi yönlendirmede kamu harcamalarından yararlanılmaktadır. 40 Kamu harcamalarının tasnife tabi tutulması ile bazı faydalar elde edilebilir. Bu faydaları aşağıdaki gibi belirtmek mümkündür;41 Hizmet gruplarının bir arada görülmesiyle kısıtlı kaynaklar en iyi şekilde dağıtılabilir, Mükellefler ödedikleri vergilerin nerelere harcandığını kolayca görme imkanına kavuşurlar, 38 ERDEM M. vd. (2011). Kamu Maliyesi, Ekin Basım Yayın Dağıtım, Bursa, s.362. PEHLİVAN, a.g.e., s.65. 40 ÖZTÜRK N. (2012). Maliye Politikası, Ekin Basım Yayın Dağıtım, Bursa, s.246. 41 BİLİCİ N., BİLİCİ A. (2011). Kamu Maliyesi, Seçkin Yayıncılık, Ankara, s.47. 39 Kamu hizmetlerinin maliyet unsurları gruplandırılmış olarak görülebilir, Mali alandaki istatistiklerin hazırlanması kolaylaşır. Kamu harcamalarını çeşitli şekillerde tasnif etmek (sınıflandırmak) mümkündür. Başlıca tasnif şekilleri şunlardır; 3.4.1.1. İdari ve ekonomik tasnif Kamu harcamaları, genel olarak idari ve ekonomik olmak üzere başlıca iki kategoriye ayrılır. İdari tasnif türünde kamu harcamaları, devletin teşkilat yapısı esas alınarak sınıflandırılır. Buna göre, örneğin, Sağlık Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü ve benzeri bütün kamu idaresi birimlerinin yaptıkları harcamaların ayrı ayrı toplanması, idari tasnife göre kamu harcamalarının dağılımını gösterir.42 Ekonomik tasnifi ise öncelikle reel harcamalar ve transfer harcamaları olarak iki şekilde incelenebilir. Reel harcamalar devletin piyasadan mal ve hizmet alımı şeklinde gerçekleşir. Bu tip harcamalar ekonomiyi direkt olarak etkileme özelliğine sahip olduklarından ekonominin depresyon dönemlerinde etkin bir şekilde kullanılabilecek bir araçtır. Transfer harcamaları, milli gelirde bir değişiklik meydana getirmeyen ve sadece satın alma gücünün bireyler ve sosyal gruplar arasında el değiştirmesine yol açan harcamalardır. Transfer harcamaları, yapıldığı dönemde üretime karşı devlet tarafından doğrudan bir talep oluşturmaz, ancak bazı kaynakların devlet bütçesi aracılığı ile kişi ve kurumlar arası karşılıksız el değiştirmesi sonucunu doğurur.43 3.4.1.2. Türk bütçe sistemine göre tasnif Türk bütçe sistemi, kamu harcamalarının ekonomik ve mali analiz yapılmasına imkan verecek, hesap verebilirliği ve saydamlığı sağlayacak şekilde kurumsal, işlevsel 42 43 PEHLİVAN, a.g.e., s.78. PEHLİVAN, a.g.e., s.79. (fonksiyonel) ve ekonomik sınıflandırma sistemine göre tasnif edilmesini öngörmektedir. Analitik bütçe sistemi diye de nitelendirilen bu tasnife göre kamu harcamaları aşağıdaki gibi sınıflandırılmaktadır;44 3.4.1.2.1. İdari (kurumsal) tasnif Bu tasnif kamu harcamalarının, harcamayı yapan kamu kurumunun ya da idari organın esas alınarak sınıflandırılmasıdır. İdari (kurumsal) sınıflandırma da siyasi ya da bürokratik yönetim yetkisi temel kriter olarak kabul edilmiştir. 3.4.1.2.2. Fonksiyonel (işlevsel) tasnif Kamu harcamalarının fonksiyonel tasnifi, harcamanın yönelik olduğu devlet faaliyetlerinin türünü gösteren tasnif şeklidir. Bu tasnif sonucu devletin çeşitli faaliyetlere ne kadar kaynak ayırdığı ve yıllar itibariyle yapılan harcamaların miktarı görülmesi imkanı sağlanır. Fonksiyonel tasnifte hizmetin kimin tarafından gerçekleştirildiğine bakılmaksızın yapılan hizmetin türüne göre bir ayrın yapılmaktadır. 3.4.1.2.3. Ekonomik tasnif Ekonomik tasnif, kamu harcamalarının milli ekonomi, gelir dağılımı ve piyasalar üzerindeki etkilerinin görülmesini ve değerlendirilmesini sağlamaya yönelik bir tasnif şeklidir. 3.4.2. Vergi Oranları Vergi, devletin veya devletten vergilendirme yetkisini almış kamu tüzel kişilerinin birey ve kurumlardan, hukuki cebir altında, yasada belirtilen kurallara göre ve karşılıksız olarak aldıkları ekonomik değerlerdir. Devletin gerçek ve tüzel kişilere yüklediği ekonomik bir yükümlülük olan vergilerin tek işlevi, kamu harcamalarının finansmanını sağlamak değildir. Devlet, kamu harcamalarının finansmanında vergileri kullanabildiği gibi belirtilen bu temel amaç dışında kamu faaliyetlerine paralel diğer 44 PEHLİVAN, a.g.e., s.79. bazı fonksiyonların da vergilere yükleyebilmektedir. Gelir dağılımının adil hale getirilmesi, tam istihdam ve fiyat istikrarının sağlanması, kaynak dağılımında etkinliğin sağlanması gibi amaçlara ulaşmak için vergiler maliye politikasının bir aracı olarak kullanılmaktadır.45 3.4.3. Borçlanma Maliye politikasının en önemli araçlarından biri de borçlanmadır. Kamu harcamalarının finansmanı açısından vergiler yeterli gelmediğinde genellikle borçlanmaya başvurulur. Maliye politikası uygulayıcıları, bütçe açıklarını kapatmak, vadesi gelmiş borçları ödemek, ekonomik krizleri engellemek, atıl kaynakları kullanmak, olağanüstü durumlarda yapılan harcamaları ve büyük yatırım projelerini finanse edebilmek için de borçlanma yoluna başvurabilmektedir. Borçlanma, devletin isteğe bağlı ve bir bedel karşılığında alacaklıya faiziyle birlikte geri ödeme koşulu ile iç ve dış kaynaklardan elde ettiği gelirdir. Borçların kontrolü maliye politikası açısından son derece büyük önem arz etmektedir. 46 Bir finansman aracı olarak iç ve dış borçlanmadan, kamu ekonomisinin temel amaçlarını gerçekleştirmede faydalanma olanağı bulunmaktadır. Ancak, iç ve dış borçlanmanın her ikisi de kamu ekonomisinin fonksiyonlarını olumsuz yönde etkileyebilmektedir.47 3.4.3.1. İç borçlanma Devletin kendi iç piyasasından ve milli para cinsinden borçlanmasına iç borçlanma ismi verilmektedir. İç borçlanmada ülke içindeki kaynaklar kullanıldığı için, iç borçlar milli gelirde değişikliğe yol açmazlar, ekonomi için bir ek kaynak yaratılması söz konusu olmaz. 48 45 ÖZTÜRK, a.g.e., s.248. ÖZTÜRK, a.g.e., s.253. 47 ŞENER O. (2010). Teori ve Uygulamada Kamu Ekonomisi, Beta Basım Yayım Dağıtım, İstanbul, s.226 – 227. 48 BİLİCİ, a.g.e., s.61. 46 Devletin iç borçlanmaya başvurmasının başıca nedenleri şöyle sıralanabilir; 49 Mevcut vergilerin oranlarının artırılması veya yeni vergiler konmasının ekonomik, teknik veya siyasi bakımlardan güçlükler ortaya çıkardığı durumlarda iç borçlanmaya başvurulabilir. Devlet gelir ve giderleri arasında zaman yönünden ortaya çıkan dengesizlikleri gidermek için iç borçlanmaya başvurulabilir. Özellikle ekonomilerinde kamu kesimi ağırlık taşıyan ülkelerde ortaya çıkan kamu kesimi finansman açıkları devletleri iç borçlanmaya yöneltebilir. Ekonomide ortaya çıkan dengesizliklerle mücadele edebilmek için bir mali araç olarak kullanılabilir. Devlet vadesi gelen bir iç borcu ödeme olanaklarından yoksun ise eski borcu ödemek amacıyla yeniden iç borçlanmaya başvurabilir. 3.4.3.2. Dış borçlanma Devletin ülke sınırları içinden veya dışından yabancı para cinsinden gerçekleştirdiği borçlanmaya dış borçlanma ismi verilir. Devletin borç için dış kaynaklara başvurmasının iki temel nedeni vardır. Bunlar; 50 Kamu harcamaları için gerekli olan vergi ve benzeri gelirlerin yeterli olmasına rağmen yapılacak kamu hizmetleri için gerekli olan malların yurt dışından ithal edilmesi zorunluluğunun bulunması, başka bir ifade ile döviz ihtiyacının olması, İç kaynakların yetersiz olması, başka bir ifade ile iç kaynaklardan sağlanan gelirlerde en son sınıra ulaşılmış olmasıdır. 49 50 ERDEM, a.g.e., s.211. PEHLİVAN, a.g.e., s.179. Dış borç döviz olarak alındığından dolayı ülke ekonomi için ek kaynak anlamı taşımaktadır ve milli gelirde bir artışa yol açacaktır. Ancak, borcun vadesinin gelmesi borcun ana para ile birlikte faiziyle geri ödenmesi anlamını taşıdığından ekonomide ciddi bir kaynak kaybına neden olmaktadır. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM UYGULANAN İKTİSAT POLİTİKALARININ TÜRKİYE EKONOMİSİNE ETKİLERİNİN ANALİZİ 4.1. KÜRESEL FİNANSAL KRİZE KARŞI TÜRKİYE’NİN ALMIŞ OLDUĞU ÖNLEMLER Etkileri küresel boyutta hissedilen 2008 finansal krizi, finansal ve ticari bakımdan birçok ülke ile bağları bulunan Türkiye’de de hiç şüphesiz bazı etkilere neden olmuştur. Başta ABD ekonomisi olmak üzere, Avrupa ekonomilerinde neden olduğu yıkıcı etkilerin, Türkiye’ye de bazı yansımaları çok geçmeden görülmüş ve başta ihracat olmak üzere, üretim ve istihdam yapısı üzerinde bozulmalara neden olmuştur. Küresel krizin etkilerinin azaltılabilmesi için ekonomi yönetimi tarafından alınan önlemlerin bazılarını aşağıda ki gibi ifade etmek mümkündür;51 Likidite Destekleri MB, piyasadaki döviz ve Türk Lirası (TL) likiditesini arttırmak amacıyla bir dizi önlem almıştır. Bankacılık sektörünün özkaynak yapısını daha da güçlendirmek için bankaların kar dağıtımına sınırlama getirilmiş ve bankaların kar dağıtımı BDDK onayına bağlanmıştır. Vergi Destekleri Yurtdışındaki varlıkları yurtiçine getirmeyi amaçlayan, vergi indirimleri ve muafiyetlerini içeren “Varlık Barışı” uygulamasının geçerlilik süresi uzatılmıştır 51 http://www.hazine.gov.tr/doc/Guncel/Politika_Tedbirleri.pdf, (01.09.2011). Hisse senedi kazançlarında yerli yatırımcılara uygulanan %10’luk stopaj sıfıra indirilmiştir. 1 Eylül 2008 tarihi öncesi döneme ait vergi borçlarının onsekiz ay süreyle %3 faizle taksitlendirilmesi imkanı getirilmiştir. 30 Haziran 2010’a kadar tescili silinecek ve hurdaya çıkarılacak 1979 veya daha eski model motorlu taşıtlar için vergi ve ceza affı getirilmiştir. Gerçek kişilere kullandırılan kredilerdeki Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu (KKDF) kesintisi oranı %15’ten %10’a indirilmiştir. Küçük ve Orta Boy İşletme (KOBİ) birleşmelerini teşvik etmek amacıyla 31.12.2009 tarihine kadar birleşen KOBİ’ler, kurumlar vergisi muafiyeti ve %75’e kadar indirimli kurumlar vergisi uygulamasından faydalanabileceklerdir. İç talebi canlandırmak amacıyla bazı sektörlerde 15.06.2009 tarihine kadar uygulanan geçici Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) indiriminin oranları yeniden belirlenerek süresi 30.09.2009 tarihine kadar uzatılmıştır. Buna göre; Motor silindir hacmi 1600 cm3’ü geçmeyen otomobillerde %37’den %18’e indirilen ÖTV oranı, %27 olarak, Üstü kapalı kasalı ticari araçlarda %10’dan %1’e indirilen ÖTV oranı, %3 olarak, Açık kasalı ticari araçlarda %4’ten %1’e indirilen ÖTV oranı, %2 olarak, Otobüslerde %1’den %0’a indirilen ÖTV oranı, %0 olarak, Minibüslerde %9’dan %2’ye indirilen ÖTV oranı, %4 olarak, 250 cm3’ü geçmeyen motosikletlerde %22’den %11’e indirilen ÖTV oranı, %16 olarak, Beyaz eşyada %6,7’den %0’a indirilen ÖTV oranı, % 2 olarak uygulanacaktır. Mobilya ve bilgisayarda 30.06.2009 tarihine kadar %18 yerine %8 olarak uygulanan Katma Değer Vergisi (KDV) oranının süresi 30.09.2009 tarihine kadar uzatılmıştır. İstihdam Destekleri Kısa çalışma ödeneğinin miktarı %50 oranında arttırılarak, yararlanma süresi 3 aydan 6 aya çıkarılmıştır. (Ödenekten yararlanma süresi Bakanlar Kurulu Kararı ile 31.12.2009 tarihine kadar uzatılmıştır) İşsizlik ödeneği %11 oranında arttırılmıştır. Tablo 2: Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü (İŞKUR) Bütçe Başlangıç Ödenekleri 2008 Yılı TL Gerçekleşme (I) Personel Giderleri 2008 Yılı OcakHaziran 2009 Yılı Bütçe Gerçekleşme (III) (II) 2009 Yılı Ocak-Haziran Ocak-Haziran Gerçekleşme Artış Gerçekleşme Oranı (%) (V) Oranı (IV) 2008 2009 (%)* 53.332.213,89 26.709.706,90 63.972.354 28.846.658,87 50,08 45,09 8,00 5.961.667,60 3.133.255,72 6.302.513 3.468.152,46 52,56 55,03 10,69 55.162.699,46 20.140.042,75 318.157.933 53.351.565,14 36,51 16,77 164,90 4.168.050,49 2.902.680,45 5.633.500 3.344.783,67 69,64 59,37 15,23 18.921.624,12 1.689.028,25 167.673.000 9.883.911,77 8,93 5,89 485,18 137.546.255,56 54.574.714,07 561.739.300 98.895.071,91 39,68 17,61 81,24 SGK Devlet Primi Giderleri Mal ve Hiz. Alım Gid. Cari Transferler Sermaye Giderleri TOPLAM * 2008-2009 Ocak-Haziran Dönemleri Karşılaştırması Kaynak: http://www.iskur.gov.tr İŞKUR’un mesleki eğitim faaliyetleri genişletilecektir. Vasıflı işgücü ihtiyacı karşılanacak ve işgücünün mesleki becerileri geliştirilecektir. Eğitim süresince katılımcılara günlük 15 TL ödeme yapılacaktır. Program kapsamında 200 bin işsize eğitim sağlanacaktır. İşyerlerinde mevcut istihdamın üzerinde yaratılacak ilave istihdam için prim desteği sağlanacaktır. İşyerlerine Nisan 2009’daki mevcut istihdama ilave olarak işe alınan işçiler için uygulanacaktır. Başvuru süresi 2009 yılı sonunda sona erecektir. Başvuru süresini 6 ay uzatmaya Bakanlar Kurulu yetkili olacaktır. Asgari ücret üzerinden işveren primi 6 ay boyunca devlet tarafından karşılanacaktır. Yararlanma süresini 6 ay uzatmaya Bakanlar Kurulu yetkili olacaktır. Yatırım Destekleri Yatırım ve istihdamın teşvikine ilişkin 5084 sayılı kanunun (06.02.2004 tarih 25365 sayılı Resmi Gazete) gelir vergisi, sigorta primi ve enerji desteği teşviklerinden yararlanma süresi 1 yıl uzatılmıştır. Tekstil, konfeksiyon, hazır giyim, deri ve deri mamulleri sektörlerinde faaliyette bulunan, asgari 50 kişilik istihdam sağlayan ve 31.12.2012 tarihine kadar 1. ve 2. bölgelerden 3. ve 4. bölgelere taşınacak tesislere; Kurumlar vergisi oranı 5 yıl süreyle %20 yerine %5 oranında uygulanacak, Mevcut istihdam da dahil olmak üzere, bu tesislere taşındıkları bölgede (3. ve 4. bölgeler) 5 yıl süreyle SSK işveren primi Hazine tarafından karşılanacak, Hazine tarafından nakliye gideri desteği verilecektir. Üreticiye ve İhracatçıya Sağlanan Kredi ve Garanti Düzenlemeleri Vergi ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) prim borcu bulunan esnaf ve sanatkarlar ile hizmet ve ticaret sektöründeki KOBİ’lere de Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) kredilerinden yararlanma imkanı getirilmiştir. KOSGEB’in bütçesi 2009 yılında 2008 yılına göre %48 artırılmıştır. İhracatçılara kullandırılmak üzere belirlenmiş olan ihracat reeskont kredisi limiti kademeli olarak artırılarak, 500 milyon ABD dolarından 2,5 milyar ABD dolarına yükseltilmiştir. Firmaların Eximbank kredi kapsam ve limitleri artırılmıştır. Eximbank’ın ödenmiş sermayesi 1 milyar TL’den 1,5 milyar TL’ye yükseltilmiştir. Hazine’nin 2009 yılında Eximbank’a sağlayabileceği toplam garanti ve ikraz limiti 4 milyar dolara çıkarılmıştır. Eximbank’ın doğrudan kullandırdığı kısa vadeli kredilerdeki geri ödeme vadeleri 2009 Ocak-Mart döneminde 3 ay uzatılmıştır. Kredi Kullanımı ve Kredi Kartlarına İlişkin Düzenlemeler Döviz cinsi ve dövizde endeksli kredi kullanımına ilişkin esaslarda yapılacak değişiklikle, tüketicilerin ve firmaların döviz cinsi ve dövize endeksli kredi kullanımları yeniden düzenlenmiştir. Buna göre; Döviz geliri olan firmalar, Yurtiçinden döviz cinsi ve dövize endeksli kredi kullanmaya devam edecektir. Daha önce 18 ay olan vade sınırı dikkate alınmaksızın döviz cinsi kredi kullanabileceklerdir. Döviz geliri olmayan firmalar, Ortalama vadesi 1 yıldan uzun olmak üzere, 5 milyon ABD doları ve üzerinde yurtiçinden döviz kredisi kullanabileceklerdir. Türkiye’deki bankalarda bulundurulacak döviz ve/veya belirli nitelikleri haiz yabancı para menkul kıymetleri teminat göstermek suretiyle, teminat tutarı kadar vade sınırı olmadan ticari ve mesleki amaçlı döviz kredisi kullanabileceklerdir. Vade ve tutar sınırlaması olmadan dövize endeksli kredi kullanmaya devam edeceklerdir. Kredi kartı borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin yapılan yasal düzenlemeyle, 31.05.2009 tarihi itibariyle ödeme ihbarı çekilmiş, icra takibi başlatılmış ya da banka tarafında takip olunan krediler grubunda sınıflandırılmış kredi kartı borçlarının yeni bir ödeme planına bağlanması imkanı getirilmiştir. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), yapılan düzenlemeyle, halihazırda %20 olarak uygulanan kredi kartı asgari ödeme tutarının, Hazine Müsteşarlığı ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) olumlu görüşünü alarak; %40’a kadar artırmaya ve artırdığı oranı %20’ye kadar düşürmeye yetkili kılınmıştır. Asgari ödeme oranı, BDDK tarafından, belirtilen sınırlar dahilinde kart hamili grupları itibariyle farklılaştırılabilecektir. AR-GE Destekleri AR-GE şirketlerinin de AR-GE teşviğinden yararlanmasının sağlanması amacıyla, AR-GE merkezi kuracak firmaların ayrıca üretim faaliyetinde bulunma koşulu olmadığına ilişkin yönetmelik hazırlanmıştır. AR-GE personelinin yararlandığı vergi indirimi desteği yeniden düzenlenerek, desteğin 5 yıl boyunca doğrudan firmalara verilmesi sağlanmıştır. AR-GE ve destek personelinin, çalışmaları karşılığında elde ettikleri ücretleri üzerinden asgari geçim indirimi uygulandıktan sonra hesaplanan gelir vergisinin, 31.12.2013 tarihine kadar; doktoralı olanlar için %90’ının, diğerleri için %80’inin verilecek muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk eden vergiden indirilmek suretiyle terkin edilmesini sağlayan yasal düzenleme hayata geçirilmiştir. Küresel finansal krizin Türkiye ekonomisine olan etkilerinin en aza indirilebilmesi için alınan bir dizi tedbir yukarıda sıralanmıştır. Birçok dünya ülkesini etkisi altına alan finansal kriz ile ilgili olarak başta Türkiye olmak üzere bazı ülkelerin almış oldukları tedbirleri aşağıdaki gibi göstermek mümkündür; 52 52 ERDÖNMEZ, a.g.m., s.101. Tablo 3: Ülkeler Tarafından Krize Karşı Alınan Önlemler Uluslar arası Türkiye X ABD X Kanada X X X X X X X X X X X X X X X X X İngiltere X X X X X X X X Almanya X X X X X X X X Fransa X X X X X X X X İtalya X X X X X X Avusturya X X X X X X Belçika X X X X Çek Cum. X Finlandiya X X X X X X X İrlanda X X X X Norveç X Slovak Cum. X X X X X X X X X X X X X İsveç X X X X X İspanya X X İsviçre X X İzlanda X X Rusya Japonya X Yeni Zelanda X Güney Kore X Hindistan X Meksika X Brezilya X Arjantin X X X X X X X X X X X X X X Çin X X Polonya X X X Portekiz Avustralya X X X Hollanda X X Macaristan Lüksemburg Diğer X X Yunanistan IMF Toksik Varlıkların Alınması Açığa Satışın Yasaklanması Tahvillerinin Alınması Fon Ayrılması İpotekli Konut Kredisi Ticari Tahvillerin Alınması İçin Garantisi Verilmesi Kamulaştırma / Fona Devir Banka Kredi / Borçlarına Devlet Likidite Enjeksiyonu Bankaların Yeniden Sermayelendirilmesi Mevduat Garantisinin Artırılması X Swap Kanalı Kuruluşlar Finansal Sisteme İlişkin Kriz Önlem Araçları Döviz Kuru Müdahalesi Değişiklik Zorunlu Karşılık Oranlarında Faiz Oranı Değişiklikleri Araçları Diğer Para Politikası X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X 4.2. KÜRESEL FİNANSAL KRİZİN TÜRKİYE EKONOMİSİNE ETKİLERİ Türkiye Şubat 2001’de tarihinin en büyük ekonomik krizine sürüklendikten hemen sonra dünyadaki ekonomi – politik konjonktürün rüzgârını da arkasına almak suretiyle oldukça hızlı bir toparlanma ve yeniden yapılanma sürecine girmiş, başta finansal sektör olmak üzere bir dizi makro ölçekli reformlar gerçekleştirerek 27 çeyrek boyunca kesintisiz büyümeyi başarabilmiştir. Ancak 2007 yazında ABD’de ortaya çıkan ve 15 Eylül 2008’de Lehman Brothers’ın batması ile küresel hale gelen kriz, uluslar arası ekonomik atmosferi tamamen değiştirmiştir. 53 Birçok açıdan dış dünya ile entegre olunan bu dönemde yaşanan krizin Türkiye’yi etkilememiş olması düşünülemez. Yaşanan etkinin boyutlarının veriler ışığında ele alınarak incelenmesinin, sağlıklı bir sonuca ulaşılmasına yardımcı olacağı açıktır. 4.2.1. Dış Ticaret Hacmi Üzerindeki Etkisi Türkiye, 2000 yılından sonra benimsediği ihracata dönük büyüme stratejisi sayesinde dış ticaret rakamlarında ciddi artışlar yaşamıştır. Dış politikada izlenen aktif siyaset hem dış ticaretimizin çeşitlenmesini sağlamış hem de pazarların çeşitlenmesine katkıda bulunmuştur. Yıllar itibari ile sürekli artan dış ticaret hacmimizin yaşanan bu krizden etkilendiği veriler incelendiğinde açıkça görülmektedir. 2007 yılında ihracat hacmimiz 107 milyar dolar civarında gerçekleşmiş, bu rakam 2008 yılında 132 milyar dolar civarına yükseltilmiştir. Ancak yaşanan krizin gölgesinde geçen 2009 yılında bu rakam 102 milyar dolar seviyelerine kadar gerilemiştir. İhracat rakamlarında karşımıza çıkan bu durum, aynı şekilde ithalat rakamları bazında da karşımıza çıkmaktadır. 2007 yılında 170 milyar dolar olan ithalat 2008 yılına gelindiğinde 201 milyar dolara yükselmiş ancak 2009 yılı sonunda bu rakam 140 milyar dolar seviyelerine kadar gerilemiştir. İthalat rakamında yaşanan bu düşüş, ihracat artışı ile desteklenemediği için dış ticaret dengesinin olumlu yönde gelişimi sağlanamamış ve işlemler dengesindeki makas biraz daha açılmıştır. 53 KUTLAY M. (Ağustos - Eylül – Ekim 2009). “Küresel Finansal Krizin Türk Ekonomisine Etkileri: Türkiye’nin Kalkınması Önünde Engel mi, Fırsat mı?”, Stratejik Boyut Dergisi, s.59. Tablo 4: Dış Ticaret Rakamlarının Gelişimi Dönemi Yıllara Göre İthalat (Mly $) Yıllara Göre İhracat (Mly $) 2011 240 838 134 915 2010 185 544 113 883 2009 140 926 102 129 2008 201 964 132 027 2007 170 063 107 272 2006 139 576 85 535 2005 116 774 73 476 2004 97 540 63 167 2003 69 340 47 253 2002 51 554 36 059 2001 41 399 31 334 2000 54 503 27 775 1999 40 671 26 587 1998 45 921 26 974 1997 48 559 26 261 Kaynak: http://www.tuik.gov.tr 4.2.2. Tüketici Güven Endeksi Üzerindeki Etkisi Tüketicilerin, harcama davranışlarının ve beklentilerinin değerlendirilmesine yönelik olarak, genel ekonomik duruma, iş bulma olanaklarına, piyasalardaki gelişmelere ve kişisel mali durumlarına ilişkin eğilimlerinin ve beklentilerinin öğrenilmesi, yakın gelecekte yapılması planlanan harcamalara ilişkin aylık tüketici eğilimlerinin saptanması amacıyla gerçekleştirilen Tüketici Eğilim Anketi, tüketicilerin gelecek beklentileri hakkında ve genel ekonomik hayata verdiği tepkiyi belirlemek için bize öngörü imkanı tanımaktadır54. ABD’de yaşanan mortgage krizi, ülkemizde de tüketicilerin hem harcama miktarlarında hem de harcama tercihlerinde bazı değişiklikler yaşanmasına neden olmuştur. Ülkemizde kriz algılamasının derinleştiği 2009 yılında daha ciddi hissedilen bu olgu, tüketicilerin ekonomiye karşı daha duyarlı olmalarına ve gelecek ile ilgili olan beklentilerin zayıflamasına neden olmuştur. 54 http://www.tcmb.gov.tr/tuketanket/metodoloji.pdf, (17.05.2010). Grafik 6: Tüketici Güven Endeksi 88 86 84 82 80 78 76 Nis.10 Mar.10 Şub.10 Oca.10 Ara.09 Kas.09 Eki.09 Eyl.09 Ağu.09 Tem.09 Haz.09 May.09 Nis.09 74 Kaynak: http://www.tuik.gov.tr 4.2.3. Konut Satışları Üzerindeki Etkisi ABD konut piyasasında patlak vererek tüm dünya ekonomilerini etkisi altına alan finansal kriz, ekonomimizin birçok alanını olduğu gibi konut piyasasını da etkisi altına almıştır. Yaşanan ekonomik dalgalanma, bireylerin başta konut yatırımları olmak üzere diğer bazı yatırımlarını ertelemeye yönlendirmiştir. 2008 yılı içerisinde etkisi dalga dalga hissedilen kriz nedeniyle konut satışlarında yaşanan düşüş, krizden çıkış sinyallarinin verilmeye başlandığı ve beklentilerin kısmen düzeldiği 2009 yılının 2. çeyreğinden itibaren eski seviyelerine yükselmeye başlamıştır. 118867 101754 107308 91071 97517 83697 90270 108861 92516 100000 109333 113088 150000 112168 200000 116229 85857 250000 111913 194743 Grafik 7: Dönemsel Konut Satış Rakamları 50000 200 8Q 1 200 8Q 2 200 8Q 3 200 8Q 4 200 9Q 1 200 9Q 2 200 9Q 3 200 9Q 4 201 0Q 1 201 0Q 2 201 0Q 3 201 0Q 4 201 1Q 1 201 1Q 2 201 1Q 3 201 1Q 4 0 Kaynak: http://www.tuik.gov.tr 4.2.4. İşgücü Piyasası Üzerindeki Etkisi Mortgage piyasası kaynaklı yaşanılan bu krizin, küresel boyutlara ulaşmasından sonra birçok ülkenin üretim ve tüketim dengelerinde sapmalar yaşanmıştır. Yaşanılan likidite sıkıntısı nedeniyle azalan talep, başta Türkiye gibi ihracata dönük büyüme stratejisi benimsemiş bazı ülkeleri ciddi olarak etkilemiştir. Özellikle Avrupa piyasasında yaşanılan talep darlığı ve ülkemiz ihracatının neredeyse yarısının bu pazara dönük oluşu, üretilen malların satılamamasına ve yeni üretimlerinde bu nedenle yapılamamasına neden olmuştur. Bu nedenle birçok firma işçi çıkarmak zorunda kalmış ve bu durumda işsizlik rakamlarında hissedilir bir artışa neden olmuştur. Yaşanan bu olumsuz hava, alınan bir dizi önlem sonrasında kısmen dağıtılabilmiş olmakla birlikte işsizlik ile ilgili yaşanan problemin hala ciddi boyutlarda seyrettiği görülmektedir. Tablo 5: Temel İşgücü Verileri* Dönemler İşsiz Sayısı Önceki Döneme Göre Değişim İşsizlik Oranı (%) Ocak 2007 2 288 000 - 9,8 Nisan 2007 2 359 000 0,4 10,2 Temmuz 2007 2 376 000 0 10,2 Ekim 2007 2 418 000 0,3 10,5 Ocak 2008 2 336 000 - 0,4 10,1 Nisan 2008 2 358 000 - 0,1 10,0 Temmuz 2008 2 601 000 0,9 10,9 Ekim 2008 2 794 000 0,5 11,6 Ocak 2009 3 377 000 2,3 13,9 Nisan 2009 3 626 000 1,0 14,9 Temmuz 2009 3 447 000 - 1,0 13,9 Ekim 2009 3 363 000 - 0,6 13,3 Ocak 2010 3 320 000 - 0,3 13,0 Nisan 2010 3 095 000 - 0,9 12,1 Temmuz 2010 2 958 000 - 0,5 11,6 Ekim 2010 2 954 000 - 0,1 11,5 Ocak 2011 2 778 000 - 0,9 10,6 Nisan 2011 2 672 000 - 0,6 10,0 Temmuz 2011 2 670 000 0 10,0 Ekim 2011 2 505 000 - 0,7 9,3 Ocak 2012 2 402 000 - 0,4 8,9 * Mevsimsel Etkilerden Arındırılmıştır. Kaynak: http://www.tuik.gov.tr 4.2.5. Finansal Araçların Getirileri Üzerindeki Etkisi Küresel finansal kriz, mevcut krediler karşılığı çıkarılan menkul kıymetler başta olmak üzere tüm finansal ürünlerin getirileri ve güvenirlikleri için ciddi olumsuzluklara neden olmuştur. Faizler ve kurlarda yaşanan dalgalanmalarla birlikte, birbiri ardına batan büyük şirket ve bankalar nedeni ile borsa endekslerinde ciddi düşüşler yaşanmıştır. Yatırımcılar yaşanılan bu panik ve kriz ortamında güven duymadıkları tüm piyasalardan süratle çıkmışlardır. Bu durum ise sıcak para çıkışları dolayısı ile birçok gelişmekte olan ülkenin daha da sancılı bir süreç yaşamasına neden olmuştur. Türkiye 2001 krizi sonrası aldığı bir dizi önlem sayesinde finans sektörü açısından yıkıcı etkilere maruz kalmamıştır. Zaman içerinde güçlendirilen Merkez Bankası rezervine duyulan güven, karşılık oranlarında yapılan ayarlama, sektörel bazda alınan ÖTV indirimleri, kısa çalışma ödeneği uygulaması ve benzer önlemler neticesinde krizin etkileri yıkıcı olmaktan çok sarsıcı boyutlarda hissedilmiştir. Ancak her ne olursa olsun, dış dünya ile sıkı bağların bulunduğu günümüzde tüm finansal ürünlerin fiyatları ve getirileri bu durumdan etkilenmiştir. Tablo 6: Finansal Araçların Getiri Oranları Değişimi Finansal Mevduat Borsa Faizi Endeksi Nominal Nominal Getiri Getiri 2007 Aralık 16,99 2008 Şubat Euro Dolar Altın Nominal Nominal Nominal Getiri Getiri Getiri 41,90 -9,20 -17,70 5,90 16,93 4,25 -3,50 -14,46 19,01 2008 Nisan 16,50 -8,30 11,60 -4,30 28,90 2008 Haziran 16,41 -16,00 8,30 -6,60 26,80 2008 Ağustos 16,37 -13,40 -1,40 -10,40 15,30 2008 Ekim 15,50 -49,70 16,10 24,70 31,40 2008 Aralık 15,46 -53,50 22,50 31,20 34,80 2009 Şubat 15,19 -44,09 20,73 39,17 42,27 2009 Nisan 15,39 -32,50 3,50 23,50 20,50 2009 Haziran 16,14 -8,00 13,00 25,30 33,50 2009 Ağustos 16,09 10,20 20,10 26,20 40,70 2009 Ekim 17,10 76,80 9,90 -1,90 29,20 2009 Aralık 15,91 95,50 4,60 -2,40 33,50 2010 Şubat 12,23 108,35 -2,48 -8,87 6,60 2010 Nisan 11,32 105,37 -5,49 -7,13 19,60 Ürün Dönem Kaynak: http://www.tuik.gov.tr 4.2.6. Reel Vergi Gelirleri Üzerindeki Etkisi Vergi gelirlerinde kriz döneminin yaşanmaya başlandığı 2008 yılı itibariyle reel bazda ciddi bir daralma yaşanmıştır. Alınan tedbirler neticesinde vergi gelirleri, özel tüketim talebindeki hızlı toparlanmayla birlikte 2009 yılı itibariyle artış eğilimine girmiştir. Grafik 8: Reel Vergi Gelirleri (Yıllık Yüzde Değişim) 25 20 15 10 5 0 -5 -10 -15 -20 2007 2008 Kaynak: http://www.tcmb.gov.tr 2009 2010 2011 2012 SONUÇ Ekonomik krizler, geçmişten günümüze dünya çapında yaşanagelmiş bir durum olarak bilinmektedir. İktisat tarihi, etkileri yerel, bölgesel veya küresel boyutlara ulaşmış, finansal ya da reel sektöre ait birçok ekonomik krizi kayıtlara geçmiş bulunmaktadır. Ekonomik krizler her ne kadar önceden bazı belirtiler veriyor olsalar da bu belirtilere karşı doğru stratejilerin belirlenmesi ve uygulamaya geçilmesi her zaman mümkün olmayabilmektedir. Gerek hükümetlerin politik kaygıları, gerek ekonomi yönetimlerinin basiretsiz tutumları gerekse siyasal istikrarsızlıkların varlığı ekonomik krizlerin kaçınılmaz bir son olarak yaşanmasına neden olabilmektedir. Türkiye ekonomik tarihinde de benzer sebeplerin neden olduğu bir dizi ekonomik kriz hala hafızalarda ki yerini korumaktadır. İster iç dinamiklerden isterse de dış dinamiklerin etkisinden kaynaklansın her kriz ekonomi üzerinde ciddi tahribatlar bırakmıştır. Her kriz dönemi sonrasında artan işsizlik, bozulan ekonomik istikrar, negatife dönen ekonomik kalkınma toplumsal refahı önemli ölçüde zedelemiştir. Geçmişte yaşanan krizlerden önemli dersler çıkaran Türkiye, özellikle 2001 yılından sonra ciddi tedbirler almıştır. Finansal sistem ve finansal sistemin başlıca kurumu olan bankaların disiplin altına alınması, düzenleyici ve denetleyici kurumların özerk yapıya kavuşturulması şeffaflığın arttırılması ve rekabet koşullarının yeniden dizayn edilmesi son yaşanan krizden Türkiye’nin en az maliyetle çıkmasına yardımcı olmuştur. Birçok ülkede yaşanan başta banka ve finansal kurumlar ile uluslar arası boyutta faaliyette bulunan birçok özel sektör kuruluşunun iflası Türkiye de karşılaşılan bir durum olmamıştır. Ancak ne var ki, etkileri küresel boyutlara ulaşan mortgage krizi hiç şüphesiz ülkemizde de bazı bozucu etkilerde bulunmuştur. Başta ABD olmak üzere Avrupa ülkelerinin birçoğunda bozulan ekonomik dengeler ihracatının büyük bir kısmı bu ülkelere olan Türkiye’yi önemli ölçüde etkilemekte gecikmemiştir. İhracatta yaşanan daralma her ne kadar bazı teşvik ve desteklerle aşılmaya çalışılmış olsa da bunda başarılı olunduğunu söylemek çok da mümkün değildir. İhracata dayalı büyüme modelini benimsemiş bir ülke olan Türkiye, bozulan ihracat dengesi nedeniyle üretim hacmini azaltmak zorunda kalmış ve bu durum işsizlik rakamlarına artış yönünde yansımıştır. Azalan üretim, artan işsizlik en nihayetinde kamu gelirlerinin de azalmasını kaçınılmaz kılmıştır. Bir yandan azalan kamu gelirleri nedeniyle bütçe dengesinde yaşanan tahribatı düzeltmek diğer yandan ise durgun bir görünüme bürünen ekonomik hayata yeniden can verebilmek adına bir dizi para ve maliye politikası önlemleri alınmıştır. Alınan önlemler neticesinde birçok alanda kriz nedeniyle atıl duruma düşen üretim faktörleri yeniden işlerlik kazanmış ve ekonomik dengeler toparlanma eğilimine girmiştir. 2008 yılının bozucu etkileri her ne kadar 2009 yılında da kendisini hissettirmiş olsa da 2010 ve 2011 yılları dengelerin yeniden kurulduğu bir dönem olarak görülmektedir. Türkiye, geçmişe oranla daha istikrarlı siyasi yapısı, güçlü ve disiplinli mali sektörü, çeşitlenen ihracat portföyü ve ürün yelpazesi, enerji ve teknoloji alanında kendi ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik atılımları, gelişen yerli sanayisi ve girişimci kalitesi, proje üretmede ki artan becerisi ve son olarak ile kriz dönemini en az hasarla atlatmayı başarmış ve güçlü bir ekonomik dinamiğe sahip olduğunu kanıtlamıştır. KAYNAKLAR AKÇAY, M.A. (Ekim 1997). Para Politikası Araçları Türkiye ve Çeşitli Ülkelerdeki Uygulamaları, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) Yıllık Programlar ve Konjonktür Değerlendirme Genel Müdürlüğü Mali Piyasalar Dairesi Başkanlığı Uzmanlık Yeterlilik Tezi, Yayın No: DPT . 2483, Ankara. AKDİŞ, M. (2001). Para Teorisi ve Politikası, Beta Basım Yayım Dağıtım, İstanbul. AKTAN, C.C., ŞEN H. (Kasım – Aralık 2001). “Ekonomik Kriz: Nedenleri ve Etkileri”, Yeni Türkiye Dergisi, Sayı:2002/1 s.1-9. ALTUNTEPE, N. “2008 Küresel Krizin Ülkelerin İstihdam Yapısı Üzerine Etkilerinin Dinamik Bir Analizi”, s.130, http://edergi.sdu.edu.tr, (18.04.2010). ASLAN, H. (29 Ağustos 2008). “İpotekli Konut Finansman Sisteminde Kriz (Subprime Mortgage Credit Crisis)”, BDDK 8. Kuruluş Yıldönümü Konferansı Notu, s.17. BİLİCİ, N., BİLİCİ, A. (2011). Kamu Maliyesi, Seçkin Yayıncılık, Ankara. BİRDAL, M. (Haziran 2009). “Bir Krizin Anatomisi: ABD Mortgage Piyasasının Kurumsal Yapısı ve Krizin Dinamikleri”, Anadolu International Conference in Economics, Eskişehir, s.1-5. DELİCE, G. (Ocak – Haziran 2003), “Finansal Krizler: Teorik ve Tarihsel Bir Perspektif”, Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Sayı:20, s.58. DEMİR, F. vd, (Ağustos 2008). ABD Mortgage Krizi, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı Çalışma Tebliği, Sayı:3, s.3-34. EĞİLMEZ, M., KUMCU, E. (2005). Ekonomi Politikası Teori ve Türkiye Uygulaması, Remzi Kitabevi, İstanbul. ERDEM, M. vd, (2011). Kamu Maliyesi, Ekin Basım Yayın Dağıtım, Bursa. ERDÖNMEZ A.P. (2009). “Küresel Kriz ve Ülkeler Tarafından Alınan Önlemler Kronolojisi”, Bankacılar Dergisi, Sayı:68, s.85-87. GÜÇLÜ O. (Temmuz 2010). “Türk Mortgage Sisteminin Ülke Ekonomisine Katkısı”, Finansal Araştırmalar ve Çalışmalar Dergisi, Marmara Üniversitesi Yayınları, Yayın No: 773, s.31. KARAKAŞ C., ÖZSAN O. (1997). “İpotek Varlıklarının Fiyatlanması”, İMKB Dergisi, Cilt:9, Sayı:36, s.57. KEYDER N. (2005). Para Teori – Politika – Uygulama, Seçkin Yayıncılık, Ankara. KİBRİTÇİOĞLU A. Türkiye’de Ekonomik Krizler ve Hükümetler 1996 - 2001, http://129.3.20.41/eps/mac/papers/0401/0401008.pdf, (01.03.2012). KUTLAY M. (Ağustos – Eylül – Ekim 2009). “Küresel Finansal Krizin Türk Ekonomisine Etkileri: Türkiye’nin Kalkınması Önünde Engel mi, Fırsat mı?", Stratejik Boyut Dergisi, s.59. MISHKIN F.S. (1991). “Anatomy of a Financial Crisis”, NBER Working Papers Series, Working Paper No: 3934, National Bureau of Economic Research, Cambridge, s.7-10. MISHKIN F.S. (2000). Para Teorisi – Politikası, Çeviren: ŞIKLAR İ. vd, Bilim Teknik Yayınevi, İstanbul. ORHAN, Z.O., ERDOĞAN S. (2008). Para Politikası, Yazıt Yayın Dağıtım, Ankara. ÖNDER T. (2005). Para Politikası: Araçları, Amaçları ve Türkiye Uygulaması, TCMB Piyasalar Genel Müdürlüğü Uzmanlık Yeterlilik Tezi, Ankara. ÖZTÜRK N. (2012). Maliye Politikası, Ekin Basım Yayın Dağıtım, Bursa PEHLİVAN O. (2011). Kamu Maliyesi, Murathan Yayınevi, Trabzon SARPKAYA S.S. (2009). Finansal Krizler ve Kriz Dönemlerinde Uygulanan Para Politikası Araçları, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara. ŞENER O. (2010). Teori ve Uygulamada Kamu Ekonomisi, Beta Basım Yayım Dağıtım, İstanbul. http://econ.anadolu.edu.tr http://www.bddk.org.tr http://www.ekodialog.com http://www.endmuh.com http://www.finanskulup.org.tr http://www.hazine.gov.tr http://www.iskur.gov.tr/ http://www.moneycafe.com http://www.tcmb.gov.tr http://www.tuik.gov.tr