BALİNA AVI Dalgalar hızla gemiye çarparken Mehmet bütün
Transkript
BALİNA AVI Dalgalar hızla gemiye çarparken Mehmet bütün
BALİNA AVI Dalgalar hızla gemiye çarparken Mehmet bütün gücüyle küpeştelere tutundu. Büyük bir dalga hızla gemiye çarptı ve gemi ani bir şekilde sallandı. Mehmet daha fazla tutunamadı, kendini yerde yuvarlanırken buldu. Zorlukla başını kaldırdığında, korku ve şaşkınlık dolu bakışları denizdeki karaltıya yöneldi. Tam da o anda bütün okyanus bir şimşekle aydınlandı. Gördüğü şeye kendisi bile inanamadı. Bu mevsimde böyle bir fırtına olması zaten garipken bir balina olması onu daha da çok şaşırtmıştı. Mehmet, bunun bir balina olup olmadığından bile şüpheliydi, daha önce bunun kadar büyük bir canlı görmemişti. “Bu çok para eder.” diye düşündü hırsla. Şimdiden kafasında müşteriler belirmişti. Çıkan yağı, yüzülen deriyi çok paraya satardı. Zengin olma düşüyle doğruldu. Korkmuş ve ürpermiş tayfasına döndü. Hepsi de kutupların dondurucu soğuğu yüzünden tir tir titriyordu. Dümenci Mustafa’ya emir verdi. “Mustafa, dümene geç, avlanma pozisyonu al.” Mustafa, bir an boş bulundu. “Avlanma pozisyonu mu?” “Dümeni balinanın kuyruğuna doğru kır!” Mustafa koşarak dümene geçti. Gözlerini kıstı ve yolunu inceledi. İncelemesiyle itiraz etmesi bir oldu. “Kaptan, buzullardan hareket edemeyiz, dümeni o yöne kıramam!” “Kır, yoksa ben şimdi senin kafanı kırarım!” dedi Mehmet elini tehditkâr bir biçimde kaldırarak. Mustafa ürkmüştü. Hemen dümene geçti ve kaptanının istediği yöne dümeni kırdı. Hiç istemese de haklı çıkmıştı. Gemi buzullar yüzünden balinaya yaklaşamıyordu, buzulların arasında sıkışmıştı. Tayfa ise yeni emirler için hazırda bekliyordu. Mehmet’in kararlı sesi, gök gürültülerinin arasından duyuldu. “Bana Grant’ı ve bir testere getirin.” İki tayfa, kaptan dairesinden büyük bir testere getirdi. Geminin ambarından çıkarılan Grant’ın elleri birbirine bağlanmıştı ve zorlukla yürüyordu. İki tayfanın kolları arasında adeta sürüklenerek getirildi. Grant, bir Norveç yerlisiydi. Mehmet’in gemisinde kılavuz olarak işe başlamıştı. Ancak yaptığı bir hata yüzünden gemi buzullara çarpmış ve ağır zarar görmüştü. Mehmet’in bu zararı tamir etmesi için epey para ödemesi gerekmişti. Sonuç olarak Mehmet Grant’ı, bir gün öç almak için geminin ambarına kapatmıştı. Mehmet, testereyi Grant’a uzattı. “Buzulları kes!” “Hayır, olmaz. Lütfen beni affet, ölmek istemiyorum!” “Sana ikinci bir seçenek sunmuyorum Grant.” Grant testereyi istemeye istemeye aldı ve gemiden buzulların üzerine atladı. Testereyi ağır ağır buzula sapladı. Bu dünyada biraz daha kalmak, ailesini son kez düşünmek için zaman yaratıyordu kendine. Çok geçmeden buzul ortadan ikiye ayrıldı. Mehmet yeterince zaman kaybetmişti. “Son sürat ileri!” Mustafa Grant’a acıyordu, vicdanının sesini dinledi. “Kaptan, Grant ne olacak?” “Sen de onun yanına gitmek istemiyorsan ilerle!” Mustafa soğuk sularda çırpındığını hayal etti. Hayır, Grant’ın yanına gitmek istemiyordu. Son sürat ilerledi, ikiye ayrılan buzulun arasından geçti. Geminin yarattığı dalgalar, zorlukla ayakta duran Grant’ın suya düşmesine yol açtı. Grant’ın attığı çığlık, havada yankılandı. Mustafa iliklerinin donduğunu hissetti bu çığlıkla. Mehmet avına odaklanmıştı. Her şey onun aleyhineydi. Zıpkını sıkıca kavradı ve bütün gücüyle balinaya doğru fırlattı. Zıpkın, balinanın kuyruğuna saplandı, havaya pembe bir kan fışkırdı. Mehmet başarmanın sevinciyle ikinci bir zıpkın fırlattı. İkinci zıpkın, balinanın burun deliğinin yakınlarına saplandı. Bu sefer küçük delikten su buharı yerine kan fışkırdı. Mehmet mutlulukla bir kahkaha attı. Ancak bu erken gelen bir mutluluktu. Gemi sarsıldı ve hafifçe yan yattı. Tayfalar paniğe kapılmış, Mehmet’i dinlemez olmuşlardı. “Şimdi ben de Grant’ın yanına gideceğim, kahretsin!” Mehmet ilk şoku atlatınca hemen zıpkınları gemiden koparmaya çalışan tayfaların üstüne atladı. O da çok iyi biliyordu, balina şaşırtıcı bir biçimde zarar görmemişti, üstelik denizin dibine çevirmişti kafasını. Onu zincir gibi saran zıpkınlardan kurtulunca kaçacaktı arkasına bile bakmadan. “Peki, ya balina ölürse?” diyordu kendi kendine. İşte bu yüzden engellemişti tayfalarını. Hala umut vardı ona göre. Yanıldığını, yanlış bir karar verdiğini, aslında umut olmadığını gemisi alabora olunca anladı. Sıcak bedeni, buzlu sularla karşılaşınca ilk defa paradan başka bir şey düşündü. Tekrar ülkesine dönmek istedi o anda. Ama artık çok geçti. Kendini yavaş yavaş bıraktı buzlu sulara. Son gördüğü şey, renklerini değiştirerek uzaklaşan balinaydı. Balina, bir an dönüp arkasına baktı. Arkasında bıraktığı enkaza, hayatlara. Acıma duygusu bile duymadı bir an için. Kendisini, türdeşlerini öldürmek, adeta katletmek isteyen insanlara mı acıyacaktı? Salına salına, renklerini değiştire değiştire uzaklaştı. Geminin batması, tarihe sıradan bir gemi kazası olarak geçti. O dönemde bu tür kazalara sık rastlanıyordu, önemsenmedi. Bir süre sonra unutuldu gitti. Hâlbuki bu gün bile kutuplarda yaşanan “deniz kazalarından” o olağanüstü balina sorumludur. Para için hayvanları katledenlere dersini verir o balina, gemilerini batırarak. L. Menekşe PERK 6/A İSTEK Özel Acıbadem Ortaokulu