Bilim İncelemeleri ve Bilim Tarihi
Transkript
Bilim İncelemeleri ve Bilim Tarihi
Bilim İncelemeleri ve Bilim Tarihi Lorraine Daston1 Çev. Mustafa Çakıroğlu2 Halihazırdaki bilim incelemeleriyle bilim tarihinin arasındaki ilişki Bir Yaz Gecesi Rüyası’nın açılış sahnesini akla getiriyor (lisedeki bir komedi tiyatralini de düşünebilirsiniz): Helena Demetrius’u seviyor, Demetrius da Helena’yı sevmekteydi ama şimdi O Hermia’yı sevmekte, Hermia da Lysander’ı. Oyun boyunca ergenliğin cilveleri sürüp gitmektedir: ihtiyatsızca verilmiş sözler, intihar tehditleri, abartılı ama açıkyürekli aşk vaatleri ve nefret, ve her şeyden önemlisi gittikçe artan ve herşeyi ele geçirmek için duyulan nefes kesici his. Burada olduğu gibi Oberon ve Titania’nın büyülü çiçeğini inancını yitirmiş Üniversiteye aktardığımızda, Bilim incelemelerini reddedilen Helena rolünde düşünebiliriz. Daha önce bilim tarihiyle ilişkisi olmuş ama şimdi onun tarafından terk edilmiş şekilde. Sheila Jasanoff3, geçenlerde Bilim İçin Sosyal Çalışmalar Topluluğu başkanı sıfatıyla yaptığı konuşmasında “bilim tarihi ile olan tek taraflı aşktan” ve “başlıca bilim tarihi bölümlerinin işe alım uygulamalarında risk yönetimi yapan şirketler gibi davrandığından” şikayet etti. Sözkonusu topluluktaki bilim tarihçileri yüksek prestijli ödüllere layık görülse de, nankör Demetrius’lar kültürel antrolopoloji ile yakın takipte olduğundan tarih disipliniyle flörte kapalıydı. Bunlar aptal ölümlüler olmalı. Demetrius Helena’ya kur yaptığı zaman bilim tarihi bir kez daha bilim incelemelerine gönlünü kaptırmıştı. Sevdalanmanın ve müteakiben soğumanın takip ettiği hikaye, sanırım, disiplinler ve interdisiplinler kümeleri arasındaki örüntüde daha 1 Lorraine Daston, Berlin’deki Max Planck Enstitüsü-Bilim Tarihi bölümüne başkanlık etmektedir. Bilim Toplumu Tarihi alanında Sarton Madalyası, Pfizer ödülleri (2 kez) gibi prestijli ödüller almıştır. Bkz. http://www.mpiwg-berlin.mpg.de/en/staff/members/ldaston (ç.n.) 2 Doktora Öğrencisi, Ankara Üniversitesi, DTCF Felsefe, Bilim Tarihi ABD. 3 Sheila Jasanoff, “Geçmişi Yeniden Yapılandırmak, Şimdiyi İnşa Etmek: Bilim Balışmaları ve Bilim Tarihi Sonsuza dek Mutlu Yaşayabilirler mi?” Social Studies of Science 30 (Aug. 2000): 623, 622. açık bir şekilde ortaya çıkıyor, bizim konumuz bağlamında ise bilim ve teknolojide. Bu makaledeki amacım da bu örüntünün/ilişkinin izini sürmektir. Hiç şüphesiz bu bir alacakaranlık girişimidir. Hegel’in de dediği gibi “Minerva’nın baykuşu alacakaranlıkta uçar.”4 Daha az şiirsel söylersek, düşünce (refleksiyon) şaşırma geçtikten sonra başlar. Bilim incelemelerinin son zamanlarına doğru yaklaşıldığını söylemek absürd olacaktır. Bununla birlikte bilim incelemelerine yön verenlerin kendileri, kendi çalışma alanlarındaki çalışmaları yetersiz ve kifayetsiz bulmakta ve hatta kriz olduğundan sızlanmaktadırlar. Edinburgh Üniversitesi Bilim incelemeleri Birimi kurucusu (1966) David Edge üzüntüyle şöyle sorar: “Akademik öncelik ve pratik aciliyetin baştan çıkarıcı kombinasyonu interdisipliner macera kafasını sonsuza kadar ortadan kaldırdı mı?”5 Bruno Latour (ki kendisi etnografların Papua Yeni Gine’de yaptıkları kabile çalışmalarına benzer laboratuvar çalışmaları yapmıştır, sahibi olduğu aktör-network teorisi ile de insan olan ile olmayan arasındaki ayrımı çözmüştür) sözünü geri alırcasına, “ama, çok şükür ki (evet, çok 4 Bir Roma tanrıçası olan Minerva Eski Yunan mitolojisinde yer alan Athena’nın Roma mitolojisindeki karşılığıdır. Athena, Zeus'un bilgelik ve akıl tanrıçası Metis'ten doğan kızıdır. Efsaneye göre Metis hamile kalınca, Gaia Zeus'u uyarmış ve Zeus da Metis'i yutmuş, Athena silahlarıyla birlikte Zeus'un başından çıkmıştır. Bu nedenle Zeus'un kişileşmiş aklı olarak da kabul edilir. Zeus'un kızları arasında en çok Athena'yı sevdiği ve bu nedenle kalkanını ve öldürücü şimşeğini yalnız onun taşımasına izin verdiği söylenir. İlk şiirlerde ve İlyada destanında acımasız, katı yürekli duygusuz bir savaşcı olarak tanıtılır. Ancak İlyada'da Athena'nın sakin ve kendinden emin gücü, savaş tanrısı Ares'in gücünden üstün tutulur. Athena doğru ve haklı savaşın tanrıçasıdır. Athena bilgelik tanrıçası olarak Pronoia (temkinli, ihtiyatlı) sıfatına sahipti. Bu sıfatları temsilen de simgesi baykuştur. Hegel “Minerva’nın Baykuşu” metaforunu Hukuk Felsefesi adlı kitabının önsözünde kullanır; “Dünyanın nasıl olması gerektiğini öğrenmek iddiası üzerine bir söz daha söyliyelim: felsefe bu konuda daima geç kalır. Dünyanın düşüncesi olarak felsefe, ancak realite oluşum sürecini işleyip bitirmiş olduğu zaman ortaya çıkar. Kavramın öğrettiğini tarih aynı zorunlulukla gösterir. Yalnızca, varlıkların olgunluk çağında ideal reelin karşısında boy gösterir ve aynı dünyayı cevheri içinde kavradıktan sonra, onu bir fikirler alemi şeklinde yeniden inşa eder. Felsefenin soluk rengi solgun zemine vurduğu zaman, hayatın tezahürü ihtiyarlık günlerini tamamlıyor demektir. Felsefenin soluk rengiyle o gençleştirilemez, sadece bilinebilir. Minerva'nın baykuşu, ancak gün batarken uçmaya başlar." Hegel, “Hukuk Felsefesinin Prensipleri”. Çev. C Karakaya, Sosyal Yay. 1991, s:31.) (ç.n.) 5 David Edge, “Tekerleğin Yeniden İcadı,” Bilim ve Teknoloji Çalışmaları içinde, ed. Jasanoff et al. (Thousand Oaks, Calif., 1995), s. 3. şükür ki!), birbiri ardına, bilimin kara kutularının kapalı kaldığına şahit olduk, bunun nedeni bilim incelemelerindeki parçalanmış ve ayrık, toz içindeki atölye araçlarında yatmaktaydı. Basitçe, eleştiri sertleşen şeylere karşı kullanışsızdı.” Hiç şüphesiz, Edge ve Latour birbirlerinin ellerini farklı felaketler üzerinden sıkıyorlar; Edge’in, Jasanoff gibi, gerçekte ah ettiği şey, bilim incelemelerinden en fazla istifade edenlerin bilim incelemelerini titizlikle görmezden gelmeleridir, Latour öğrenilecek şeylerden şüphe etse de. Ancak her ikisi de, bilim incelemelerinin bugünü ve geleceği hakkında keskin bir şekilde eminler. Disiplinlerarası girişimlerin çoğalmasından sonra bilim incelemelerinin enerjik ve girişken hallerine ne oldu? Geçmişin genel-geçer teorileri nereye gitti? Bilim incelemelerinin eski ilham perisi ve alkışı nasıl ortadan kayboldu? Bu gelişmeler disiplinerlik ve onun ön koşulları, uygulamaları ve değerleri hakkında bize neler anlatır? Bu kısa makalede bu sorulara taslak niteliğinden öte cevaplar veremem. Burada tartışmak istediğim şey 1970’li ve 80’li yıllarda bilim tarihi ile bilim incelemeleri arasındaki yoğun ve verimli değiş tokuşa rağmen bu iki alanın ortak noktalarının birbirinden ayrılması, yani, bilimin konusu. Ben öncelikle konu alanını çok dar ve çok seçici tutacağım, elbette 1970’den beri bilim tarihi ve bilm çalışmaları arasında delirtici bir taraflılıkla. Sonrasında da 1990’larda yollarının nasıl çatallaştığını sorgulayacağım çünkü bilim tarihi daha tarihsel olurken bilim incelemeleri hiç olmadığı kadar tarihten uzaklaştılar. Benim, bilimi anlamak konusunda özetim bu hikayenin ahlakını/değerlerini yansıtır. Her ikisi için de daha acil ve ortak bir takım meydan okumalar, problemler olmasına rağmen. 6 Bir İlişkinin Çok Kısa ve Kısmi İlişkisi Bilim incelemeleri kısa ve açık kısaltmalarla bir disiplin serisinin perspektifini bilim ve teknolojiye döndürdü: ilk ve en önemlisi sosyoloji, elbette antropoloji de, politika, felsefe, cinsiyet çalışmaları ve tarih. Bu bilim, teknoloji ve toplum programlarıyla ve hatta bilimsel bilginin sosyolojisiyle de örtüşür ama tamamen aynıdır anlamına gelmez. STS (science, technology and society) ve SSK (sociology of scientific 6 Bilim incelemelerinin tarihi hakkında özet bilgiler için bkz. Edge, “Tekerleğin Yeniden İcadı,” s. 3–23. Ve bilim tarihi için bkz. Lorraine Daston, “Bilim Tarihi,” Sosyal ve Davranış Bilimlerinin Uluslararası Ansiklopedisi içinde, ed. Neal J. Smelser and Paul B. Baltes, 26 vols. (New York, 2001), 10:6842–48. knowledge) her ikisi de bilim incelemeleri içinde hem güçlü hem de her zaman tutarlı olmayan dürtüleri temsil eder: STS alanında daha rasyonel bilim politikalarına, daha iyi eğitimli ve sosyal sorumluluk sahibi bilim adamlarına ve mühendislere duyulan ihtiyaç, SSK kanadında da ise bilim ve teknolojinin sosyal otorite konusundaki epistemolojik iddiasının radikal bir eleştirisi söz konusu. Yükselişte olan bu yeni doğan yıldızlara bağlı olarak bilim incelemeleri bilimi biraz daha sosyalleştirerek onu hümanize etmeyi veya evcilleştirmeyi (insancıllaştırmayı) amaçlamaktadır. Yanardöner bir kelime olan sosyal bilim incelemelerine tılsım kazandırmaktadır. (Önde gelen dergilerden olan Bilim incelemeleri yakın bir geçmişte yeniden vaftiz edilerek Bilimin Sosyal Çalışmaları oldu.) Bir sıfat olarak sosyal peşine geldiği isme göre her kalıba uydu. Örneğin “Bilimin Sosyal Sorumluluğu”nda olduğu gibi itidale ve vicdana, “Bilimin Sosyal Bağlamı”nda derken karmaşıklığa ve bağlantılılığa işaret eder. Sosyal tüm bu uyumlu örneklerinde, onların kendini reddeden psikolojisiyle Durkheimcıdır. Kastedilen enstitüler ve yapılardır, bireyler ve temsilciler değil. Diğer taraftan, ideolojiye Marksist yaklaşımların çürümüş stratejilerini de sosyal ortaya çıkarır. Bilimsel bir kategoriyi (örneğin ırk) veya bilimsel bir iddiayı (örneğin, insani anlayışta yumurtalığın pasifliği) ortaya çıkarmak gizli bir siyasi gündemi ima ederek ve onun geçerliliğine meydan okuyarak sosyal bir şekilde yapılandırmaktır.7 Bu ilgileri önermek gibi, bilim incelemeleri geçmişteki seçkin soyuna sahip çıkabilirdi ve çıktı da: sadece Karl Marx ve Emile Durkheim’a değil, J. D. Bernal’in bilim politikasına Marxist yaklaşımına, Mary Douglas’ın kültürel antrolopojisine, Ludwig Wittgenstein’ın yaşamın formları ve kuralları üzerine olan sorgulamalarına ve Michael Polanyi’in bilimdeki “kişisel bilgilerin” keşiflerine de. Ama kendi içine kapanık bir araştırma olan bilim incelemeleri bilim tarihindeki mihenk taşlarından biri olan Thomas Kuhn’un “Bilimsel Devrimlerin Yapısı’ isimli çalışmayla 1970’lerde kendisine gelmeye başladı. Bu kitap bir bilim felsefesi ve tarihi kitabı olmasının yanında sosyal bilimleri de etkileyerek çok sayıda okuyucu kitlesiyle büyük bir etki uyandırdı. Bilim incelemeleri da bu tartışmadan payını aldı. Ama başından beri, sadece bilim incelemeleriyle 7 Bkz. Ian Hacking, The Social Construction of What? (Cambridge, Mass., 1999). damgalanmış bir okuma oldu, ve daha da özelde, bilimsel bilginin sosyolojisiyle: içinde sosyolog Barry Barnes, filozof David Bloor, tarihçi Steven Shapin ve Donald MacKenzie gibi isimler tarafından Edinburgh Üniversitesi’ndeki Bilim incelemeleri Birimi tarafından geliştirilen ve kendi kendini açıklayan “strong program” vardı. Strong program Kuhn’un Bilimsel Devrimlerin Yapısı’yla birlikte çok renkli ve dolambaçlı bir hermeneütiğin (yorumsamanın) ortaya çıkmasına neden oldu, ve ben burada bu edebiyatı ne prova etme ne de katkı verme niyetinde değilim.8 Benim amacım bir bir şeye dikkati çekmek, yani başat bir postülaya: neden bazı bilimsel iddialar diğerlerine nazaran daha üstün epistemolojik sağlamlılığa sahip olduğu iddiasındalar, bu konuda tatmin edici bir açıklama yok. Bilim incelemelerinin açıklamaları perspektifinden bakıldığında, bilimsel inançların doğruluğu veya yanlışlılığı simetriktir. Bilim adamları alternatiflerine nazaran asıl ve niçin daha çok inanılmaya layık oldukları konusunda tatmin edici bir açıklama özelliğine sahip değildi. Bilim incelemeleri içinde olan bilginler “simetri ilkesi”yle (bilim incelemeleri ilkeler, tezler ve programlar yoluyla teolojinin doktrinleriyle mücadele etmiştir) bir çok konuda anlaşamadıkları bilim felsefecileri ile bu konuda aynı görüşü paylaşarak Kuhn'un analizini bir görecelik manifestosu olarak yorumlarlar. Bilim tarihçileri Kuhn’un kitabından daha farklı bir ders çıkarıyorlar, yüksek ihtimalle Kuhn’la aynı bakış açısına sahipler, yani, teoloji bir hikaye formu olarak bilim tarihinde yer etmemelidir. Bundan böyle artık bilim tarihi, doğa hakkındaki gerçeğe en yakın anlayış olarak istikrarlı bir süreç olarak anlaşılamaz. Kuhn’un en iyi yaptığı şey bilimi “bilimsel devrimler” gibi kendi terimleriyle adlandırmak, bilimsel devrimler ki bu terim oyunun kuralını yeniden yazsa da artık kullanımda değil. Aynı şekilde, bilim tarihçileri de kazananlar ve kaybedenler dili kullanmayı terk etmeliler.9 Bunun yerine, geçmişin bilimini kendi terimleriyle anlamaya çaba göstermeliler. İlk bakışta bu iki farklı yorum arasındaki fark küçük gibi geliyor. Bilim incelemelerinin ve bilim tarihinin ortak düşmanı, bileşenleri mantık ve deneycilik olan pozitivist bilim anlayışı, titizlikle az ya da çok mekanik olarak tanımlanmış, keskin sınırlarla astroloji ve teolojiden ayrıştırılmış olmasıdır. Dahası, simetri ve 8 Daha fazlası için bkz. Jan Golinski, Making Natural Knowledge: Constructivism and the History of Science (Cambridge, 1998). 9 Bkz. Daston, “The Historicity of Science,” in Historicization–Historisierung (Göttingen, 2001), s. 201–21. bilimin ikisi de, bilim ve toplum arasındaki etkileşim umut verici bir şekilde, bilimsel tartışmaları üzerine çekerek bilimsel hakikate dönüştü. Bu umut geçmişte ve bugün bilim adamlarının ulaştıkları konsessusları konu alan dikkate değer çalışmalara dayalı.10 Bilim incelemeleri ve bilim tarihi arasındaki bağlantılar, özellikle İngiltere’de Edinburgh, Bath ve Cambridge’teki programlar arasında birbirine yakın ve her zaman uyumlu olmasa da karşılıklı teşvik edici olmuştur. Kıtada, Fransa’da Latour’un laboratuvarına ve Almanya’da Karin Knorr Cetina’ya etnografik yaklaşımlar bilim tarihindeki ayrıntılı ve somut çalışmalara güç kazandırdı.11 Kuzey Amerika’da, bilim incelemeleri bilim adamlarının kendilerinin ortaya koydukları feminist teori12 ve politik akımlarla canlandırıldı.13 1980li yıllar yoğun ve sert tartışmalarla geçti. O dönemde ilk defa Bilim Tarihi Topluluğunun tartışmaları nezaketten uzak bir şekilde noktalanırdı. Bilim incelemeleri arttıkça, bilim tarihi de dönüşmeye değişmeye başladı. Bu akademik tartışmaların politik uygulamaları çok derinlerde değildi. Toplumlar 10 Bkz. H. M. Collins, Changing Order: Replication and Induction in Scientific Practice (London, 1985); Steven Shapin and Simon Schaffer, Leviathan and the Air-Pump: Hobbes, Boyle, and the Experimental Life (Princeton, N.J., 1985); Martin J. S. Rudwick, The Great Devonian Controversy: The Shaping of Scientific Knowledge among Gentlemanly Specialists (Chicago, 1985); and Trevor J. Pinch, Confronting Nature: The Sociology of Solar-Neutrino Detection (Dordrecht, 1986). 11 Bkz. Latour and Steve Woolgar, Laboratory Life: The Social Construction of Scientific Facts (1979; Princeton, N.J., 1986), and Latour, Science in Action: How to Follow Scientists and Engineers through Society (Cambridge, Mass., 1987). See also Karin D. Knorr Cetina, The Manufacture of Knowledge: An Essay on the Constructivist and Contextual Nature of Science (Oxford, 1981). 12 Bkz. Carolyn Merchant, The Death of Nature: Women, Ecology, and the Scientific Revolution (San Francisco, 1980); Donna Haraway, Primate Visions: Gender, Race, and Nature in the World of Modern Science (New York, 1989); and Londa Schiebinger, The Mind Has No Sex? Women in the Origins of Modern Science (Cambridge, Mass., 1989). 13 Bkz. Stephen Jay Gould, The Mismeasure of Man (New York, 1981); Richard C. Lewontin, Steven Rose, and Leon J. Kamin, Not in Our Genes: Biology, Ideology, and Human Nature (New York, 1984); and Jonathan R. Beckwith, Making Genes, Making Waves: A Social Activist in Science (Cambridge, Mass., 2002). bilim ve teknolojiye dokduklarında geçmişteki gelişmelere ve sahip oldukları seçeneklere tümüyle yeni bir optik bakış açısıyla bakarlar. Bilim incelemeleri yapanların çoğu bilim, teknoloji ve tıp hakkındaki tartışmalara açık ve hararetli bir şekilde katılıyorlardı. Hepsi de bilimsel çatışmaların simetrik analizlerinin derin bir şekilde farkındaydı, bilimsel ortodoksi egemenliğin argümanlarından uzak bile olsa zayıf kalan kısımları güçlendiriyorlardı.14 1985 ve 1995 arasında grup, müzakere ve çalışma bilim incelemelerinda ve bilim tarihinde en çok kaçınılması gereken şeydi. Bilimsel gelişmelerin seyri ve bilimsel çatışmaların çıktısı beklenmedikti, hasım bilisel teorilerden bilisel tüzelliğin tanımına kadar her konudaki ortak anlayış karşıt görüşlü kişilerin katıldığı toplantılar, partiler boyunca tartışıldı ve görünüşe göre Cebelitarık-ekibi bilimsel bulguları büyük bir çabayla stabilize edilmesi gerekiyordu. Kısaca, hiçbirşey apaçık, anlaşılır veya güvenilir değildi. Bazı bilim adamları bunu irrite edici ve hatta küfürlü buluyorlardı, ama çoğunluğu sadece şaşırıyor veya sıkılıyorlarları. Az bir kısmı bilim incelemeleri okumaya başladı.15 Sokal vakası ile esen rüzgar bilimlerden ziyade sosyal bilimlerde kasırgaya neden oldu ve hızla yayıldı. Bilim incelemelerinin ve bilim tarihinin yollarının ayrılma nedenleri 1990’ların ortalarında başka bir yerde; açıklama ve araştırma alanlarının ortak olarak paylaşılmış hedefleri şeklinde algılanmış olması gibi durumlarda yatıyor. Bilim Nedir? Demetrius’un Helenayı ne zaman terk ettiğini tespitme etmek bilim incelemeleri ve bilim tarihi arasındaki uzaklığın ne zamandan beri arttığını tespit etmekten daha kolaydır. Ama 1990’ların sonunda bu ortaya çıkmış bir sırdı. 1999’da Bilim Tarihi 14 Bkz. Pam Scott, Evelleen Richards, and Brian Martin, “Captives of Controversy: The Myth of the Neutral Social Researcher in Contemporary Scientific Controversies,” Science, Technology, and Human Values 15 (Oct. 1990): 474–94. 15 Bkz. See Science Wars, ed. Andrew Ross (Durham, N.C., 1996); Alan D. Sokal and Jean Bricmont, Intellectual Impostures: Postmodern Philosophers’ Abuse of Science (London, 1998); and The Sokal Hoax: The Sham That Shook the Academy, ed. the editors of Lingua Franca (Lincoln, Nebr., 2000). Topluluğu ile Bilim incelemeleri Topluluğunun hazır bulunduğu bir toplulukta topluluğun kuruluşunun 25. yıl anısına yapılan konuşmada, Jasanoff kendisi ve Bilim ve Teknoloji Çalışmaları Elkitabı’nın (1995) editörleriyle birlikte bu kitabtaki gözlemlerine dikkat çekti: ‘sosyoloji, antrolopoji, felsefe, politika, retorik, kadın çalışmaları gibi alanların katkıları vardı. Sadece tuhaf bir şekilde tarih yoktu.”16 Jasanoff’un dersi “Bilim incelemeleri ve bilim tarihi sonsuza dek birlikte mutlu yaşayabilirler mi?” diye şüpheyle sormaktaydı. Ama 1999’da şüpheler soru işaretini doğruladığında bu durum ancak 10 yıl öncesinde düşünülemezdi. Geçen sürede ne olmuştu? Kuhn sonrası, hem bilim incelemeleri hem de bilim tarihi bilinçli bir şekilde modern bilime karşı uzaklaşma halini aldılar, ama bunu ikisi farklı nedenlerle yaptılar, sonuçta ikisini de bilimden ve bilimin nasıl işlediğinden uzaklaştırdı bu durum. Bilim incelemeleri inanç üzerindeki halihazırdaki bilimsel doktrini kabul etmeyi reddediyor. Herşeyden önce, bilim incelemeleri analizcileri önermenin yanlışlığı veya doğruluğu onu kabul etmek için ne yeterli ne de gereklidir demektedirler. İkincisi, tam bir açıklama sıklıkla bilişsel faktörler kadar sosyal ve politik faktörleri de içerir, bilim adamlarının neyi rapor ettiklerinden bağımsız olarak. En ekstrem formunda, bilim incelemelerinin Marslıları ziyaretin tabula rasası perspektifiyle yabancılaşmaya talipdi. Bilim incelemelerinin yabancılaşmasının amacı açıktı: kararlılıkla ve ihtiyatla bilim adamlarının neyi nasıl yaptıkları konusudaki imtiyazlarını reddetmek, analistler halka maul olmayan ve bu nedenle de kamu denetimine tasbi olmayan bilim ve teknolojinin “kara kutusunu” kırıp açmak. Bilim tarihçileri günümüzdeki modern bilimin aldatmacalarına daha az olanak sağlıyolardı. Ama tarihçiler şimdiki zamanın bilim persektifiyle geçmişin biliminin açıklanması hususunda derin şüpheler taşıyorlardı. Kimyacılar ve matematikçiler için herşey çok güzeldi, sadece ne gördüğünü, ne bulduğunu, ne olduğunu anlatmak yeterli oluyordu, ancak, Robert Boyle vey Leonhard Euler’i modern terimler veya notasyonla anlatmak onu az da olsa bir çarpıtmaya, değiştirmeye maruz bırakıyordu. Bazı çeviriler neredeyse tamamen geçmişin geçmişliğine kapalıdır, yabancı-lık bilim tarihini gerçekten tarihsel yapar. Bilim tarihçileri genel tarihin standartlarına göre 16 Jasanoff, “Reconstructing the Past, Constructing the Present,” p. 622. gecikerek de olsa kaygılıydılar, anakronizmin kuşatıcı günahıyla, antropolojideki etnosentrizm ile etolojideki antroposentrizm eşdeğerdi. Güncel bilimi hesaba katmayı reddettiler, böylece geçmişin bilimine kendilerini verebilirlerdi. Laboratuvar etnogrtaflarının yaptığı gibi, yabancı bir yerde kendilerini yabancı bir şekilde hayal ettiler, yerlilere güvenmemek için bir neden göremiyorlardı. Bununla beraber, bilim tarihçileri kendi anlayışlarının/açıklamlarının başka anlayışları/açıklamaları gölgede bırakmasını değil, kimyayı Boyle’in anladığı gibi anlamak istiyorlardı. Bu büyük olasılıkla niçin bilim adamlarının bilim tarihi okumayı bırakmalarının ana nedenidir. Bilimin bir bağlama oturtulma çabası bilm çalışmaları ve bilim tarihinin yollarının farklılaşmasına neden oldu. Bilim incelemeleri “bilim için bilim (science in context)” mottosuyla ilan edildiğinde bilimin içinde bulunduğu topluma saygılı sözde otonomluğunun sonu gelmişti. Bilim sosyal ilgilerle ve politik sıkıntılarla doluydu; bilim incelemeleri işi onları tamtakır bırakıyordu. Esasen, bilim tarihindeki üzerine “bilim için bilim” etiketi yapıştırılabilecek çalışmalar da benzer bir amaca sahipti.17 Ama tarihi bağlamın keşfi yavaş yavaş ve derinlemesine sosyal bilimlerdeki duyulmamış kavram ve kategorileri genişletti, en azından sosyal bilimlerin AngloAmerikan branşlarında. Modern öncesi dönemlerde (antik, ortaçağ ve erken modern dönemlerde) uzmanlaşmış bilim tarihçilerinin sadece güncel bilimdeki sorunları(amacı) geçmiştekinden değil, aynı zamanda geçmişin bilimini de şimdiki zamandan ayırtedebildikleri açıktı. Onların şimdiye kadar sosyolojiye bir ilham alanı olarak baktıkları gibi, Norbert Elias’ınsaray toplumuna veya Marcel Mauss’un hediyeleşmek18 üzerine baktıkları gibi. Onlar sosyolojiye sadece sınıfsal ilgilerin teorisi olarak veya aktor networkleri olarak bakmadılar. Onların çalışmalarında kültür, toplumla yer değiştirdi. Prak’taki II. Rudolf’ün sarayındaki veya Cosimo de Medici / 17 Bkz, örneğin, Natural Order: Historical Studies of Scientific Culture, ed. Barnes and Shapin (Beverly Hills, Calif., 1979). 18 Bkz. örneğin, Mario Biagioli, Galileo, Courtier: The Practice of Science in the Culture of Absolutism (Chicago, 1993), and Paula Findlen, Possessing Nature: Museums, Collecting, and Scientific Culture in Early Modern Italy (Berkeley, 1994). Floransa’daki bilim açık bir şekilde siyasi olarak bir tuzağa düştü, burada yapılanların kurumsal bir değeri ve endüstriyel bir karşılığı yoktu, böyle olmasının nedeni bu patronaj sisteminin siyaseti ve sembolik görüntüsüydü. Modern öncesi dönem bilimi tarihçileri giderek onların gerçekte neyin bilimini yaptıklarının adını koymak konusunda ürkekleşti, ve bilim adamı terimi Archimedes veya Galileo için kullanıldığında onları rahatsız etti. Bu çok fazla (scientia, natural philosophy, mixed mathematics gibi) kaybolmuş disiplinleri ve şahısları (courtier, sage, philosopher gibi) diriltmek için kılı kırk yarmak demek değil, tarihi rekonstrüksiyonları hassas bir şekilde yapma çabasıdır. Mario Biagioli Bilim incelemeleri Okuyucusu kitabının girişinde bilim incelemelerinin pozisyonunu nesnesi açısından sıradışı bir şekilde konumlandırmıştır; Bilim incelemeleri kendi konusunu tarif etmez çünkü, belirgin bir şekilde onun konusu önceden ambalajlanmıştır. Bu durum bilim incelemeleri yapanların bilim adamlarının halihazırda yaptığı çalışmaları devam ettirmek zorunda olduğundan değil (gerçekte bunun tam tersi doğrudur) bilimin yapısı böyle olduğundan, sosyal bir obje olarak tarifinden dolayı böyledir, sizi nasıl düşündüğünüzden bağımsız olarak. Özetle, bilim incelemeleri “bilim nedir?”i sormaktansa “bilim nasıl çalışır?”ı sormayı yeğler. 19 Bilim tarihçileri arasında, sadece 20 yüzyıl uzmanları kendi konularını belirlemek için kendilerine izin verirler, kendi dönemlerinde bilimin bölünmüşlüğüne kafa yorsalar bile.20 Diğer bütün bilim tarihçiler hayati derecede bilimin nasıl çalıştığı kadar bilim nedir üzerine de düşünürler. Büyük ölçüde bilim tarihçilerinin filozoların bilimsel bilgi ile hakikate götüren diğer bilgi türlerini nasıl ayırdıkları üzerine çalışmaktan değil bizim bildiğimiz anlamda bilim ve bilim adamından önce doğa bilimini çalışmaktan kaynaklanır. Bilimin ayırıcı 19 Biagioli, “Introduction: Science Studies and Its Disciplinary Predicament,” in The Science Studies Reader, ed. Biagioli (New York, 1999), p. xii. 20 Peter Galison and David J. Stump, The Disunity of Science: Boundaries, Contexts, and Power (Stanford, Calif., 1996). vasıfları konusunda şüphe etmezler ama (yavaşça, kekeleyerek, arızi bir tarzda) bilimin karakterinin uygulamarın dışında nasıl kristalize olduğunu entelektüel ve klavuz bir şekilde açıklamak zorundalar; zanaatsal denemeler nasıl laboratuvar haline geldi, insancıl bir mektup nasıl bir dergi makalesi haline geldi, harikalar diyarı nasıl doğal tarih müzesi oldu, indekslerdeki yasal argümanlar nasıl kanıtlardan türetilmiş olasılıksal argümanlar haline geldi, balistik ve gemi mühendisliğindeki mühendislik becerileri nasıl akılcı mekanik yasalarına dönüştü. Daha da genel olarak, bilimin önceden ambalajlanmış olmasından çok bilim tarihçilerine meydan okuyan şey geneleksel(halihazırda var olan, yerel) bilginin evrensel bilgi haline gelmesini ve bağlamın kendisini ortaya çıkarmasını nasıl açıklayacaklarıdır (bu bağlamsallaştırılmış bilginin kökleri bir yer ve bir zamana dayanır). Pozisyonların ayrışması (sosyoloji vs. tarih) ve üzerinde çalışılan problemler (açıklama olarak bilim vs. önceden verili (given) bir şekilde bilim) uygulamalarda daha da çarpıcı ayrışmalara yol açmıştır. Bilim incelemeleri ekümeniktir, empirik materyal ve metodlar açısından sosyal bilimler ve humanitiesin21 geniş bir alanında rol alır; geliştirme, düzenleme ve bu methotları alındıkları disiplinlerin özelliklerinden büyük ölçüde arındırıldırıklarını test etme gibi. Kurukuruya bilgi kolleksiyonu ve analizi olarak tarif edilen bu methotların ödünç alınması güvenilir ve sorunsuz olarak kabul edilir. Bilim incelemeleri analistleri, bir şekilde, “açıklamanın methodu” alanında kendi katkılarını yapacaklardır.22 20 yıl önce bilim tarihçileri dağınık haldeki yaklaşımları bir kolaj şeklinde topladılar; “bilim tarihi tutarlı bir disiplin midir yoksa sadece alimlerin ortak tarih yazımından dolayı hemfikir olduğu bir alan mıdır” diye meraklılar için sorulmadan söylenen bir yaklaşım ortaya koydular.23 Ama bundan sonra, büyük oranda zorunluluktan bilim bağlamına alınması, bilim tarihçiliği ve bilim tarihi disiplini kendinden bilinçli bir alan haline geldi. 21 Humanities’in Türkçe’de tam bir karşılığı olduğunu düşünmediğimden kelimeyi çevirmemeyi tercih ettim. (çn). 22 Gary Bowden, “Coming of Age in STS: Some Methodological Musings,” in Handbook of Science and Technology Studies, p. 65. 23 Charles Rosenberg, “Woods or Trees? Ideas and Actors in the History of Science,” Isis 79 (Dec. 1988): 570. Arşivsel araştırma ritüellerinin başladığı ve tarih bölümlerinde istihdam edildiği 1980’lerde ve 1990’larda, artan sayıda bilim tarihçisi doktora seviyesinde araştırma yapmak üzere destek aldı. Hem aynı meslekten kişilerle bağlantılı olma hem de genel tarih kurslarını öğretme deneyimi bu bilim tarihçilerini hangi bilimin hangi bağlamda gündeme gelmesi gerektiği konusunda ciddi bir araştırma yapmaya sevk ederken, kendi alanlarındaki önceki çalışmaları anakronizm ve teolojinin delik deşik etmesi de onları üzdü. Bu onyıldaki diğer tarihçiler gibi, bilim tarihçileri kültürel dönüşümü incelediler, ama bir farkla; Pierre Bourdieu’ün çalışmalarına gömülmüş, eve yakın, laboratuvar çalışmalarına benzer. Onlar bedensel jestler, zihinsel alışkanlıklar, duyusal eğitim, görüntülerin oluşumu ve malzemelerin manipülasyonundan çok semboller ve değerler açısından “kültür”süz olarak yorumlandılar. Bu odaklanma “içsel” ve “dışsal” bilim tarihinin zorlayıcı bölünmesini ortadan kaldırmak adına büyük bir avantaj sağlıyordu. Yüksek teknik prosedürleri (örneğin, yüksek sıcaklıktaki ölçümler ne ölçüde hassas yapılabilir) belki kültürel yeterliliklerden çıkarak köklerine dönebilir (örneğin, bira yapımı).24 Daha incelikli ama amansız bir şekilde, bilimsel uygulamalara dalma sonunda bilimsel disiplinleri oluşturdu –bir tür taklitle- tarihsel uygulamalar bilim tarihini bir disipline dönüştürdü. Bu modada, bilim tarihçileri tarihin ethosuna adopte olma konusunda uzmanlaştılar. Disiplindeki çıraklık eğitimlerinin etkisi en açık şekilde sanatlarında ve son on yıldaki ilham verici çalışmalarında görülmektedir. Yalnızca dipnotlardaki gelişmiş ustalık bir disiplini ortaya çıkaracak hacimdedir ki marongozlar için derzler ne ise bilim tarihçileri için de dipnotlar o olmaya başladı, bu durum, eğitimli bir gözün çalışmanın kalitesini test etmek için bakacağı bir yerdir.25 Yakın zamandaki bilim tarihi çalışmalarında minyatürize edilmiş eğilimlere karşı onu dengeleyici karşıt çalışmalar da var. Bu bilim incelemeleri yoluyla değil, daha çok derinlikli bir tarihselcilik formuyla, yani Michel Foucault’nun felsefi tarihiyle oldu. Foucault kendisini Fransız bilim tarihçisi Georges Canguilhem yoluyla eğitti, bundan dolayı konular arasında daha önceden yapılmış bir çeşit düzenleme var ki Foucault 24 H. Otto Sibum, “An Old Hand in a New System,” in The Invisible Industrialist: Manufactures and Productions of Scientific Knowledge, ed. Jean-Paul Gaudillie`re and Ilana Lo¨wy (Houndmills, 1998), pp. 23–57. 25 Bkz. Anthony Grafton, The Footnote: A Curious History (Cambridge, Mass., 1997). bunu radikal bir şekilde (delilik, doğal tarih, biyogüç vb.), biyomedikal tarihçiliğin gelenekselleşmiş alanında dahi yaptı. Ama Foucault’nun tarihin tarihsel olmayan tarafını (öz, kendi gerçekliği, cinsellik konularında) yazmaya planlanmış şekilde girişmesi şok dalgalarını tetikledi, insan ve yaşam bilimleri tahmin edilenin çok ötesinde zenginleşti.26 Tarihçilerin daha önce filozofların sonsuz düşünce derinliklerine tahsis ettikleri kanıt, deneyim ve objektiflik gibi konular birden daha açık bir şekilde farkedildi. Dahası, ruhani soyutlamanın Foucauldiyen modunda tarihsel soruşturması özenli bir şekilde somut, bilim tarihçilerinin yeni disiplin bilinciyle sıkı sıkıya yakından ilişikilidir. Okuma, arşiv ödünç alma, özel uygulamalar konusunda hassas araştırma birbirine yakındı, felsefi argüman veya sosyolojik analizden çok kendinden kanıtlı bir tarih için kanıt temin etmek objelerin görünmez tarihini kaçınılmaz bir şekilde ortaya çıkaracaktı. Tekrarlamak gerekirse, bilim tarihindeki projeler bilim incelemelerinin itkisi tarafından harekete geçirildi –örneğin deneylerin etnografyası ya da bilimsel gerçeklerin yapısıbilimsel deneyimin tarihi hususunda olduğu gibi, tarihe mal olmuş olan yeni bir yöne saptırıldı.27 Bu durum, örneğin, 17. yüzyıl sonlarında tecrübeye dayanan alelade bir şeyin bir çeşit epistemolojik esasa dönüşmesi gibidir. Fakat tam olarak ne çeşit bir tecrübe? Formu, 26 Foucault’nun tarih üzerindeki etkisi üzerine, bkz. Foucault and the Writing of History, ed. Jan Goldstein (Cambridge, Mass., 1994). 27 Bkz. Shapin and Schaffer, Leviathan and the Air-Pump; Krzysztof Pomian, Collectionneurs, amateurs et curieux: Paris, Venise, XVIe–XVIIIe sie`cle (Paris, 1987); Galison, How Experiments End (Chicago, 1987); The Uses of Experiment: Studies in the Natural Sciences, ed. David Gooding et al. (Cambridge, 1989); Giuseppe Olmi, L’Inventario del mondo: Catalogazione della natura e luoghi del sapere nella prima eta` moderna (Bologna, 1992); Alain Desrosie`res, La Politique des grands nombres: Histoire de la raison statistique (Paris, 1993); Findlen, Possessing Nature; Peter Dear, Discipline and Experience: The Mathematical Way in the Scientific Revolution (Chicago, 1995); Christian Licoppe, La Formation de la pratique scientifique: Le Discours de l’expe´rience en France et en Angleterre (1630–1820) (Paris, 1996); and Harry M. Marks, The Progress of Experiment: Science and Therapeutic Reform in the United States, 1900– 1990 (Cambridge, 1997). menşei ve pratikleri neydi? Makine kavramı, bilimsel tezlerden, Roma’da sütunları kaldıran ya da Amsterdam’da gemileri boşaltan çalışan makinelerle ilişkili rasyonel mekaniğe, nasıl tasavvur edildi? Trinity Kolej’deki Isaac Newton’un odasında veya daha önce Pariste’ki Kraliyet Bilimler Akademisinde sanaatkarların delillerini ortaya koyan deneysel gösterimler yapıldı. Robert Boyle ve Jan Swammerdam’in coşkulu dikkatliliği dindarlığın dini ritüellerini nasıl gözlemlemektedir? Bu epistemoloji yapmaktır, ki bu bilim felsefesi veya bilim incelemeleri gibi bu başlık altında anlaşılamaz. Kısaca, bilim tarihinin daha tarihi olması daha az bilim incelemeleri içermesine dönüşmüştür (önceden ambalajlanmış bilim incelemeleri problemleri anlamında). Sonuç: Gerçekçiliğin Ötesi ve Görecelik Gelişmelerden çıkardığım yalın bir sonuç (adeta telgraf çekercesine yalın), bilim tarihi son 10 yılda, atılan adımlarla ve bir ethosla bir disiplin haline geldi, bilim incelemeleri ise içerden bazı kişilerin disiplin iddialarına rağmen daha disiplinlerarası kalmış, disiplinize edilememiştir. Bu gelişme, herzaman ki kayıt altına alınması gereken kurumsal göstergelerden değildir. Ben kendim saymamama rağmen, dünya genelinde çok fazla bilim incelemeleri yapıldığından kuşkuluyum, yoksa pek çok şekilde, üniversite kadroları, uzman gazeteciler ve bilim tarihi gibi akademik topluluklarda bunu görebilirdik. Daha fazlası, bilim tarihçilerinin genel tarihçiler tarafından (son yıllarda yöntem ve bakış açılarının yakınlaşmasına rağmen) yeterince tanınmaması yıpratıcı olmakta, Demetrius kendisine kayıtsız kalan Hermia’yı kovalamaktadır. Ama bunlar mezun öğrencilerin alışkın olduğu yollardır, bu zeminde genç akademisyenler işe alınır, herşeyden önemlisi, okuma işi ve temel akademik değerler içselleştirilir. Tüm bu göstergelerin çoğu daha az eklektik bir noktadan daha klasik şekilde disiplinize edilmiş bilim tarihi, her ne kadar diğer alanlardan gelen etki ve ilhamlara açık olsa da, tarihe yakın şekilde modellenmiştir. (Refleks olarak, birisinin kalkıp bu tanımı bilim tarihinin kurumları yerine onun uygulamaları ve ethosu açısından tartışabilir, ki bu da yenice disiplin haline gelmiş bilim tarihinin bir meyvesidir.) Tersine, bilim incelemeleri, el kitapları ve yıllık buluşmalara rağmen, hala kendini “marjinal” ve “ergen” olarak tanımlamaktadır, bazen çileden çıkmışcasına, bazen meydan okurcasına, ama her zaman polemikli bir şekilde, kendi meslektaşları tarafından yanlışmanmayı haklı olarak bekler şekilde.28 Ama dışarıdan bir gözlemci –bir filozof, belki bir felsefeye yatkın bir bilimadamı– itiraz edebilir, bilime karşı görececi kampanyada hala bilim tarihi ve bilim incelemelerinin beraber hareket ettiklerini söyleyebilir. Bu tür değerlendirmelerde sözkonusu görececiliğin bilim incelemelerinin sosyal yapılandırıcılığı ya da bilim tarihinin tarihçiliği mi olduğu oldukça önemlidir. Görecelik göreceliktir. Ne yapıp edip dokunduğu her şeyi aşındıracaktır. Bilim incelemelerindeki bazı bilim adamları bu görüş etrafında birleşmiş gibi görünüyorlar. Latour eleştiri sahip olduklarımızı nasıl lekelediği konusunda hisleriyle yazar, biz kendi olduğumuz değerleri severek mi onların çıkarcı eleştirilerine rehin olarak bıracakağız?29 Cornell Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Çalışmaları Bülteni’nin son sayısı akıllı tasarımın “ bazı bilimsel topluluklarda, bilim incelemelerinin bilimi baltalıyor görüşü hakim” savına karşı itirazları içeriyor.30 Benim görüşüme göre bu şüpheler ve kendiden kuşku duymalar, daha doğru bir şekilde bilim incelemerinde olmuş, bilim tarihi paradoksal olarak bilim incelemelerinden daha çok bilime yakın kalmıştır. Bilim incelemeleri bilim ve teknolojinin karakutusunu kırmayı başardığı zaman, şeffaflık sözcüğü maskeyi düşürmek anlamına gelecektir. Tersine, gerçeğin kategorisini tarihselleştirmek, objektiflik, veya kanıt yoluyla ortaya çıkarmak, özel görecelik teorisi tarihini yazmak onu sarsmaktan başka bir şey değildir. Bu belki de epistemolojide olduğundan daha kolay bir şekilde etikte sözkonusu edilebilir, gerçek şu ki özel tarihi bir bağlamda işkencenin ortaya çıkmasına dair yargılama yasağı geçerli moral değerlere ilişkin hiçbir argüman taşımaz. Benzer şekilde, bilimsel objektivitenin, kendi epistemolojik geçerliliğini ne destekleyen ne de altını oyan spesifik bir tarihsel bağlamda vücuda geldiği bir gerçektir. “Eğer tarihselse, görecelidir.” yersiz bir sözdür. O zaman neden filozoflar(ilaveten bilim insanları, sosyologlar ve evet tarihçiler) yine de öyle 28 Bowden’in makalelerine bkz. “Coming of Age in STS,” and Richards, “(Un)Boxing the Monster,” Social Studies of Science 26 (May 1996): 64–79, 323–56. 29 Latour, 30 Kevin “Why Has Critique Run out of Steam?” p. 241. Lambert, “Opinion Piece: Intelligent Design,” Cornell University Department of Science and Technology Studies Newsletter (Spring 2006): 15. inanıyorlar? Neden tarihselcilik, özellikle Foucaltçı formunda, sürekli görecelilikle birbirine bağlanır? Bu soruları cevaplandırmak için, adalet bir başka makale gerektirecektir, hatta başka bir kitap. Ben burada sorgulama hatları önermekten fazla bir şey yapamam. Bedelleri ödenmiş, belirli epistemolojik kategoriler bilmenin modern yolları için temel hâline gelmiş, varoluşun şüphe götüren felsefi iltifatı sonsuzlaştırılmıştır –aynen Romalıların kendi hükümdarlarını ilahlaştırmaları gibi– çünkü sonsuzluk ve değişmezlik, antik Platoncu hükme göre, ‘ontos’u gerçekten gerçek üzerine dizayn etmiştir. Çok olmasa da bir hayli filozofun Platonculukla bağlarını koparmış olmasına karşın, kendi disiplinlerinin karakteristik uygulamaları zamanın tahribatına karşı koyan gerçekten felsefi bir bakış açısını aşılamaktadır –Aristoteles, Aquinas, Descartes ya da Kant’ın bu metinleri derin bir tarihi arka plana ihtiyaç duyulmaksızın, yeteri kadar akıllı bir lisans eğitimiyle anlaşılabilir.31 Bilim tarihçileri kendi kısımları için nadiren bu gibi şeyler üzerine kafa yorarlar. Muhtemelen günümüz çoğu bilim tarihçisi, kendisine, ölçüm tekniklerinin düzeltilmesi ya da istatistiksel ilişkilerin formülasyonu gibi bir olay hakkında sorulduğunda, bu gibi bilimsel pratiklerin hem sosyal olarak inşa edilmiş hem de gerçek oldukları şeklinde cevap verecektir. Yani, belli bir bağlamda (19. yüzyıl ortalarının endrüstrileşmiş Prusyası, erken 20. yüzyılın öjenik-saplantılı İngilteresi) kritik derecede eldeki yerli kaynaklara bağlılar ve çalıştıkları dünyanın bazı yönlerini alıyorlar. Fakat ne tarihsel olarak kaçınılmazlar, ne de metafiziksel olarak doğrular. Onun yerine, belli bir zamana kadar olasılar ve belli amaçlar için geçerliler. An itibariyle bilimin ne olduğu ve nasıl işlediğinin yeni görüşü, tarihe mal olmuş bilim tarihinin yaklaşık yirmi yılında toplanan, zengin ama dağınık ve parçalanmış materyallerin sentezlenmesinden meydana gelmiştir. Tarihi mümkün kılan uygulamaların çoğu, böyle bir sentezin bilim tarihinin kendisinden gelmesini engelliyor. Bilim incelemeleri halen bu görev için daha az muhtemel görünüyor. Disiplinler arası yeni bir form oluşturulmalı. Felsefe, isteyen? 31 Teaching New Histories of Philosophy, ed. J. B. Schneewind (Princeton, N.J., 2004).