SAYI 12 - Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi
Transkript
SAYI 12 - Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi
SÜ Mevlâna Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Nuri Şimşekler ile Mevlâna üzerine... SAYFA 2'DE SAYFA 4 ve 5'TE NEÜ Prof. Dr. Nihat Boydaş verdiği konferansta ‘İslâm’da Hat Estetiği’ni anlattı aktüel NEVŞEHİR ÜNİVERSİTESİ AYLIK GAZETESİDİR ARALIK 2012 Sayı: 12 Üniversitemizin Akademik Açılış Töreni Bakan Suat Kılıç'ın katılımları ile gerçekleşti Üniversitemizde Pomza Araştırma Laboratuvarı kurulacak Üniversitemiz bünyesinde kurulması planlanan Pomza Araştırma Laboratuvarı için Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün katılımıyla bir toplantı düzenlendi. SAYFA 2'DE Öyle hızla geçer zaman ki... Post-modern dönem insanlara bağlanmayı değil bağlanmamayı salık verir. Bunun içindir ki insani ilişkiler de dahil her şeyin hızlı şekilde tüketilmesi gerekir. Her şey kısa süreli belleğe kaydedilir ve yeni şeylere yer açmak için hızla silinir durumdadır. Bu nedenle geçmişinden bağımsız, geleceğinden habersiz post-modern insanların tek gayesi anı yaşamaktır. SAYFA 6'DA 16. yüzyıl İtalya'sında bir kadın besteci: Francesca Caccini Francesca Caccini, tarihin tozlu sayfalarında, 16. Yüzyıl İtalya'sının önemli bir kadın bestecisi olarak karşımıza çıkıyor. Yaşamını müziğe adamış olan Caccini kutsal drama, bale bestelemiş, Buonarroti'nin yazdığı “Festa Della Dame”, “La fiera”, “La Stiave” isimli üç oyuna da müzik yazmıştır. Ayrıca besteci canzonettalar, oda müziği eserleri bestelemiştir. SAYFA 7'DE Nevşehir Üniversitesi 2012-2013 Akademik Yılı Açılış Töreni, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç'ın katılımıyla gerçekleştirildi. Üniversitemizin Akademik Yılı Açılışı münasebetiyle ilk tören, Nevşehir Üniversitesi ana yerleşkesi Rektörlük Binası önünde yapıldı. Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kılıç'ın, Atatürk Anıtına çelenk koyması, II. İİBF Kariyer Günleri yapıldı N evşehir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi tarafından 'II. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kariyer Günleri' düzenlendi. Etkinliğe milletvekilleri, akademisyenler, kamu ve özel sektör temsilcileri ve çeşitli iş sahalarındaki danışman ve uzmanlar konuşmacı olarak katıldı. “Engeller beni durduramaz, her bir engel kararlılığımı daha da güçlendirir” temalı etkinlikte öğrencileri iş yaşamına hazırlama adına çok sayıda sunum gerçekleştirildi. SAYFA 2'DE saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasıyla başlayan açılış törenine üniversitemiz akademik ve idari personelin yanı sıra öğrenciler katıldı. Üniversitemizi yeni kazanan öğrencilere, Nevşehir Üniversitesi 2012-2013 Akademik Yılı'nın ilk dersini Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç verdi. SAYFA 3'TE NEDİM'de dil kursları başladı N EDİM, yaptığı ve yapmayı planladığı çalışmalar açısından Türkçe'nin inceliklerini ve dünya dillerini öğrenmek ve bu konudaki bilgilerini geliştirmek isteyen Üniversite öğrenci ve personelinin yanı sıra Kapadokya halkı için de büyük bir fırsat sunuyor. Türkçenin ve diğer dillerin öğretimi üzerine araştırma ve uygulamalar yapmak amacıyla kurulan Nevşehir Üniversitesi Dil Öğretim Uygulama ve Araştırma Merkezi (NEDİM)'nde dil kursları başladı. SAYFA 8'DE NEÜ KTÜEL ÜNİVERSİTE 2 'Kariyer Günleri' deneyimli isimleri öğrencilerle bir araya getirdi N evşehir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi tarafından 'II. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kariyer Günleri' gerçekleştirildi. Milletvekillerinin, akademisyenlerin, kamu ve özel sektör temsilcilerinin ve çeşitli iş sahalarındaki danışman ve uzmanların konuşmacı olarak katıldığı etkinlik 5 gün sürdü. Açılışı Kapadokya Kültür ve Sanat Merkezinde düzenlenen etkinliğe; Nevşehir Valisi Abdurrahman Savaş, Nevşehir Belediye Başkanı Hasan Ünver, Nevşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Filiz Kılıç, Nevşehir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şevki Özgener, Nevşehir İl Emniyet Müdürü Mehmet Yüksel, Nevşehir İl Müftüsü Yakup Öztürk, kamu kurum ve kuruluş yöneticileri ile üniversitemiz akademik ve idari personelinin yanı sıra öğrenciler katıldı. Yaptığı açış konuşmasında insan hayatında iş seçiminin çok önemli bir unsur olduğunu belirten Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Filiz Kılıç, iş tercihi “Engeller beni durduramaz, her bir engel kararlılığımı daha da güçlendirir” temalı etkinlikte öğrencileri iş yaşamına hazırlama adına çok sayıda sunum gerçekleştirildi yapıldıktan sonra kariyerin doğru planlanması amacıyla 'II. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kariyer Günleri'ni düzenlediklerini söyledi. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şevki Özgener ise, düzenledikleri kariyer etkinliğinin temel amacının, öğrencilerin profesyonel bakış açılarından yararlanması, öğrencilerin mesleki olarak yönlendirilmesi, firmaları tanıması olduğunu söyledi. DENEYİMLİ İSİMLER TECRÜBELERİNİ PAYLAŞTI “Engeller beni durduramaz, her bir engel kararlılığımı daha da güçlendirir” temalı etkinlikte öğrencileri iş yaşamına hazırlama adına çok sayıda sunum gerçekleştirildi. Öğrencilerin mezun olmadan kendilerini yakından tanımaları ve ilgi alanlarına, becerilerine ve özelliklerine en uygun kariyer yolunu belirlemeleri amacını taşıyan etkinlikte kamuda, turizmde ve sermaye piyasalarında kariyer fırsatları, iş hayatında farkındalık kavramı ve mülakatlarda istenilen başarıyı sağlama ve etkili özgeçmiş hazırlama gibi konular ayrıntılı olarak ele alındı. Ayrıca siyaset ve kamuda başarıyı yakalayan isimler deneyimlerini öğrencilerle paylaştı. Nevşehir Üniversitesinde Pomza Araştırma Laboratuvarı kurulacak Üniversitemiz bünyesinde kurulması planlanan Pomza Araştırma Laboratuvarı için Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında bir toplantı düzenlendi. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün katılımıyla gerçekleştirilen toplantıya Nevşehir Milletvekillerinden Ahmet Erdal Feralan, Ebubekir Gizligider, Murat Göktürk, Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Filiz Kılıç, Mühendislik Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nesimi Aktaş, KOSGEB Başkanı Mustafa Kaplan, Jeoloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ahmet Orhan, BİMSADER üyelerinden Serhat Sonugelen ve Blok Bims Yönetim Kurulu Başkanı Musa Ertaş katıldı. Toplantıda, Türkiye ve Nevşehir ekonomisi için büyük öneme sahip pomza taşının değerlendirilmesi noktasında Üniversitemiz bünyesinde Pomza Araştırma Laboratuvarı kurulması yönünde fikir birliğine varıldı. Bakanlığın ve Bims Sanayicilerinin desteği ile bu alandaki çalışmalara önümüzdeki günlerde başlanması ve laboratuvarın ihtiyaç duyulan her türlü Ar-Ge ve test çalışmalarını gerçekleştirilebilecek donanıma sahip olması planlanıyor. ‘İslâm’da Hat Estetiği’ konferansı Güzel Sanatlar Fakültesinde gerçekleşti Gazi Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nihat Boydaş Güzel Sanatlar Fakültesi’nin gerçekleştirdiği etkinlikte Üniversitemizin konuğu oldu. Nihat Boydaş “İslâm’da Hat Estetiği” adlı konferansta sanatta estetiğin önemine değinerek, estetiğin oluşumunu sağlayan unsurlar hakkında dinleyenlere bilgi verdi. Hat sanatçısının tek malzemesinin 28 harf olduğunu ve bu sanatın sabır ve titizlik gerektirdiğini söyleyen Prof. Dr. Nihat Boydaş, hat sanatına ilişkin ‘besmele’ örneklerini salondakilerle paylaştı. Üniversitemizde kadına şiddet tartışıldı Nevşehir Üniversitesi Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (NÜKÇAM) tarafından ‘25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’ ile ‘5 Aralık Türk Kadının Seçme ve Seçilme Hakkı Günü’ kapsamında ‘Kadın ve Şiddet’ konulu panel düzenlendi. Panele, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Filiz Demiröz, Kapadokya Kadın Derneği Başkanı Hayriye Demirbilek, Nevşehir Barosu Kadın Hakları Komisyonu Üyesi Avukat Sema Yurtbilir Yavuz, Türk Kadınlar Birliği Nevşehir Şubesi Yönetim Kurulu üyesi M. Seza Yanağlıbaş ve Nevşehir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi 3. Sınıf öğrencisi Yasemin Bilgin panelist olarak katıldı. Panelde kadınlara uygulanan şiddet masaya yatırıldı. Nevşehir Üniversitesi Adına Sahibi Prof. Dr. Filiz KILIÇ (Rektör) Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Prof. Dr. Çetin PEKACAR Yayın Koordinatörü Uzm. Mehmet AKBAŞ Görsel Yönetmen Öğr. Gör. Fadime ŞİMŞEK İŞLİYEN Haber Müdürü Uzm. Mustafa İŞLİYEN Yazı İşleri Öğr. Gör. Selçuk ULUTAŞ Rıza GÜNAYDIN Salim KÜRKLÜ Haberleşme Adresi Nevşehir Üniversitesi Rektörlüğü Basın ve Halkla İlişkiler Birimi 2000 Evler/Nevşehir www.nevsehir.edu.tr neuaktuel@nevsehir.edu.tr t: 0384 228 10 33/34 f: 0384 215 30 58 Baskı Sevgi Ofset Basım-Yayım Matbaacılık Hizmetleri Karasoku Mh. Meydan Sk No:17 (Eski salı pazarı arkası) Nevşehir Tel: 0384 212 20 57 Gsm: 0545 858 06 50 NEÜ KTÜEL ÜNİVERSİTE 3 Üniversitemizin Akademik Açılış Töreni Bakan Suat Kılıç'ın katılımları ile gerçekleşti SALİM KÜRKLÜ N evşehir Üniversitesi 2012-2013 Akademik Yılı Açılış Töreni, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç'ın katılımıyla gerçekleştirildi. Üniversitemizin Akademik Yılı Açılışı münasebetiyle ilk tören, Nevşehir Üniversitesi ana yerleşkesi Rektörlük Binası önünde yapıldı. Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kılıç'ın, Atatürk Anıtına çelenk koyması, saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasıyla başlayan açılış törenine üniversitemiz akademik ve idari personelin yanı sıra öğrenciler katıldı. Üniversitemiz ana yerleşkesinde başlayan Akademik Yılı Açılış Töreni, daha sonra Kapadokya Kültür ve Sanat Merkezinde devam etti. Yoğun katılımın olduğu törene Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Nevşehir Valisi Abdurrahman Savaş, Nevşehir Milletvekilleri A. Erdal Feralan, Murat Göktürk ve Ebubekir Gizligider, Nevşehir Belediye Başkan Vekili Yücel Menekşe, Nevşehir İl Jandarma ve Garnizon Komutanı Jandarma Kıdemli Albay Dursun Ertuğrul, Nevşehir Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Ademoğlu, Nevşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Filiz Kılıç, Nevşehir İl Emniyet Müdürü Mehmet Yüksel, ilçe belediye başkanları, kurum ve kuruluşların amirleri, siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, üniversitemiz akademik ve idari personeliyle birlikte öğrenciler, Nevşehir Üniversitesi hayırseverleri ve Nevşehirliler katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşının ardından tören, Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül ile Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere bakanların, üniversite rektörlerinin ve sivil toplum kuruluşları başkanlarının kutlama mesajlarının okunması, Nevşehir Üniversitesi tanıtım filminin gösterimi ve müzik dinletisiyle başladı. Yaptığı açış konuşmasında eğitim ve öğretimin önemine değinen Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kılıç, “Tarih boyunca büyük medeniyetlerin inşa edilmesi ve ayakta kalabilmesi eğitim ve öğretime verilen değerle mümkün olmuştur. Büyük medeniyet olmanın ön koşulu, nesilden nesile aktarılan doğru ve sistemli bilgidir. Bu noktada doğru ve sistemli bilgiye ulaşmada, kayıt altına alınıp sonraki nesillere aktarmada ve bu bilgiyi geliştirmede en büyük vazife üniversitelerindir. Toplumları ileriye taşıyan bilim ve sanat üreterek içinde bulunduğu topluma yeni ve özgün bakış açıları kazandıran üniversiteler, toplum açısından varlığı en gerekli kurumlardır. Bu itibarla üniversiteler, doğru ve sistemli bilgi ile donanarak toplumların lokomotifi, itici gücü konumuna gelebilmektedir. İşte bu kurumlardan biri olan Nevşehir Üniversitesi, üniversite misyonunu kurulduğu 2007 yılından beri layıkıyla yerine getirmektedir. Her yıl olduğu gibi bu yıl da öğretim hayatına yeni projeler ve umutlarla başlayan genç ve dinamik Üniversitemiz, Cumhuriyet'in kazanımları ve Atatürk ilkeleri ışığında, milli ve manevi değerlerine bağlı ve saygılı yapısıyla, değişen dünya şartlarına hızla adapte olabilmektedir” dedi. Rektör Prof. Dr. Kılıç, Nevşehir Üniversitesinin 5 yıl gibi kısa bir sürede gerek bilimsel, sportif ve kültürel gerekse fiziki ve alt yapı anlamında kat ettiği mesafeyi sayısal verilere dayalı olarak anlattı. Prof. Dr. Filiz Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü; “Çok hızlı bir değişim ve dönüşümün yaşandığı dünyamızda değişime ayak uyduran, gelişen ve sürekli yenilenen ülkeler, şehirler ve üniversiteler her zaman bir adım önde olmuştur. Bizler de sürekli olarak yenilenmeliyiz ki değişime ayak uydurmaktan öte değişimi yönlendirenlerden olalım. Atamızın “Zafer, zafer benimdir diyebilenin; başarı, başaracağım diye başlayanın ve başardım diyebilenindir” sözünden ilham alarak, yeniliğin, gelişmenin adresinde hep birlikte daha iyiye, daha güzele ulaşacağız.” Törende, üniversitelerin önemine değinen Nevşehir Valisi Abdurrahman Savaş, Nevşehir Üniversitesinin önemine ve kısa sürede çok önemli işlere imza attığına vurgu yaparak 2012-2013 Akademik Yılının Nevşehir'e ve Nevşehir Üniversitesine hayırlı olması temennisinde bulundu. “NEVŞEHİR'DE OKUYAN ÖĞRENCİLER ÇOK ŞANSLI” Üniversitemizi yeni kazanan öğrencilere, Nevşehir Üniversitesi 2012-2013 Akademik Yılı'nın ilk dersini veren Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Anadolu'nun bir kültür harmanı olduğunu ve henüz tam manasıyla keşfedilmemiş bir tarih kenti olan Nevşehir'de okuma imkânı yakalayan öğrencilerin çok şanslı olduklarını söyledi. Bakan Kılıç, sözlerine şöyle devam etti: “Güzel bir üniversiteniz var. Gerçekten kompakt, yönetmeyi bilir, öğrencisiyle öğretim elemanları arasında köprüler kurmaya müsait büyüklüğü olan, rektöründen hocalarına kadar herkesin birbirine istediğinde dokunabileceği, temas edebileceği, elini uzattığında tutunacak bir el bulabileceği güzel bir yapınız var. Bu yapıyı daha da kuvvetlendirmek lazım. Biz 2007 yılında bu üniversiteleri kurarken çok büyük eleştirilere muhatap olduk. Hocaları bile yok dediler. Akademisyen kadrosu olmayan illerde üniversite kurmanın anlamı nedir dediler. Boşu boşuna dört duvar yapacaksınız. Ne öğrenci ne de hoca bulacaksınız dediler. İşte geldik gördük. Daha 5. Senesinde 10 bini aşan öğrencisi ve akademik kadrolara hazırlık yapma aşamasında olan genç kardeşlerimize 400'ü aşan sayıda hocasıyla Nevşehir Üniversitesi. Bu cübbeler çarşıda pazarda satılmıyor sevgili gençler. Bu cübbeleri alabilmek için ciddi bir akademik kariyer yapmak tez ve lisans süreleri sonrasında çok önemli yılları geçirmek adeta gözyaşını mürekkep gibi teriyle birlikte kağıtlara akıtmak, yayınlar yapmak, kitaplar yazmak gerekiyor. Sizin için yapmaya gayret ettiğimiz daha pek çok iş var. Nevşehir Üniversitesi kampus alanı içerisinde biri 500 kişilik, diğeri 750 kişilik olmak üzere toplamda bin 250 gencimizin barınmasına hizmet edecek olan iki yeni yurdu sizlerin hizmetine sunmak üzere inşa çalışmalarına başlıyoruz. Bunlardan birinin ihalesi yapıldı, inşaatı da başladı ama maalesef anladığımız kadarıyla müteahhit battı. Orayı yeniden yapım sürecine alıyoruz. Diğer yurdun ihale tarihi belirleyip ihaleye çıkacağız.” Konuşmaların ardından Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Filiz Kılıç, günün nişanesi olarak Bakan Suat Kılıç'a Kapadokya'yı temsil eden bir hediye takdim etti. Bakan Suat Kılıç ve Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kılıç törenin ardından Nevşehir Üniversitesi Gençlik ve Spor Kulübü bünyesinde Üniversitemizi çeşitli branşlarda başarıyla temsil eden sporcularımıza plaket verirken, hayırseverlerimiz Nafiz ve Cemile Dirikoç, Nevin Dirikoç adına Fatih Mehmet Dirikoç, Merhume Nimet Dirikoç'un varisleri adına Atıf Bilgin'e teşekkür plaketlerini ise Nevşehir Valisi Abdurrahman Savaş verdi. Tören, Nevşehir Üniversitesine yeni katılan ve Nevşehir Üniversitesi bünyesinde akademik ilerleme kaydeden akademik personelin cübbelerinin Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kılıç tarafından giydirilmesiyle son buldu. NEÜ KTÜEL RÖPORTAJ 4 “Manevî açlığının farkına varanlar bir şekilde mana Uzm. MUSTAFA İŞLİYEN N e olursan ol yine gel diyerek tüm insanlığı kucaklayan Hz. Mevlâna’nın bu çağrısına uyan birçok insan her yıl olduğu gibi bu yıl da Konya’da düzenlenen Şeb-i Arus etkinliklerinde buluştu. Mevlâna diyarı olarak tanınan Konya’da Mevlâna elbette yalnızca bu törenlerle hatırlanmıyor. Yıl boyunca Mevlâna’ya yönelik etkinlikler, sema gösterileri düzenlenmeye devam ediyor. Neü aktüel olarak, Mevlâna Celâleddin Rûmî’nin, eserlerini, düşünce sistemini ve ana esaslarını belirlediği yolu olan Mevlevîlik kültür ve san’atını bilimsel yöntemlerle araştırıp “hakikat”iyle tanıma ve tanıtma amacıyla Selçuk Üniversitesi bünyesinde faaliyetlerini sürdüren Mevlâna Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Nuri Şimşekler ile Mevlâna’yı ve tasavvufu konuştuk. Hocam, öncelikle tasavvuf ile başlayalım dilerseniz. Tasavvufa dair neler söylemek istersiniz? Ben bu sorunuzdan İslâm'da tasavvuf inancını anlıyorum ve bu konuda bir şeyler söylemek isterim. Çünkü İslâmiyet'ten önce ve sonra da farklı din ve inançlarda tasavvuf vardır, biz bunu genel olarak 'sufizm' olarak adlandırıyoruz. Peygamber Efendimizin vefatının hemen ardından malum bazı mücadelelere sahne oldu İslâm dünyası. Bu acılı dönemlerde Kâbe-i muazzama ve Suffâ Mescidi etrafında oluşan bazı guruplar dini tam anlamıyla yaşayabilme adına dinî ibadetler dışında sohbet ve zikir meclisleri oluşturmaya başlamışlar. İslâm tasavvufunun temelinin buraya dayandığı söylenir. İlerleyen zaman içerisinde özellikle Horasan, Mâverâünnehir, Basra, Bağdat, Şam, Halep gibi bölgelerde daha çok İranî ve Türk unsurların çerçevesinde tasavvuf gelişmiş ve bir ekol haline gelmiştir. M. VIII. ve X. yüzyıllar arasında yaşayan Dâvûd-i Tâî, Mârûf-i Kerhî, Seriy-yi Sakatî, Ebu Sâîd-i Ebu'l-Hayr gibi isimler ilk akla gelenlerdir. Türklerin Selçuklular ile Anadolu'ya gelişi ile birlikte bu bölge tasavvufun önemli bir merkezi haline gelmiş, özellikle Selçuklu sultanlarının da desteği ile Konya, Kayseri, Sivas, Erzurum, Kırşehir gibi merkezlerde artık daha kurumsal bir tasavvufî inanç yaşanmaya, dergâhlar ve tekkeler açılarak da yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu anlamda Mevlâna ve Hacı Bektaş-ı Velî ekolünün sadece Anadolu'da değil Osmanlılar döneminde Balkanlara kadar yaygınlaştığını ve Osmanlılar döneminin en önemli ve en büyük iki tasavvufî akımı olduğunu söylemek gerekir. Tasavvufun özü -aslında birbirlerine benzer şekilde- farklı olarak algılansa da özünde sadece dini dış görünüşüyle, farz ve sünnetlerle değil de iç görünüşüyle de hâl ve hareketlerle yaşamaktır. Tasavvufun temelini İslâmî kâideler oluşturur, yaşam biçimi ise sadece belli vakitlerde Allah'a ibadet değil, her dem, her ân; her “Kamışlıktan kesilip içindeki dünyalık fazlalıklardan kurtulmayan ve yakıcı demirin açtığı derin yaralara katlanamayan kamış asla 'ney' olup ses veremez” canlıda, her cansızda Yüce Allah'ı temaşa edebilmektir. Allah'a korkarak değil de severek itaat etmektir. Bize bakış açımıza göre kötü bile görünse, yanlış bile algılansa bile her yaratılanı Yaradan'dan dolayı sevebilmektir. Mevlâna'nın yazdıklarına ve söylediklerine baktığımız zaman hep bir teslimiyet görüyoruz. Bu anlamda tasavvufun özü teslim olmak mıdır? Teslimiyet, dediğiniz zaten dinimizin ismi olan İslâm kelimesinden türemiştir. İslâmiyet zaten karşılıksız, sorgusuz, suâlsiz Yüce Allah'a teslim olmaktır. Ama burada kutsal kitabımızda da defalarca geçen 'düşünmez misiniz, akletmez misiniz?' düsturunu da unutmamak gerekir. Tefekkür ederek teslim olmak Allah katında daha değerlidir bana göre. Biraz önce de dediğim gibi var olan, yaratılmış olan her şeyi 'mutlaka bir kerameti vardır, bir mesaj için yaratılmıştır' düşüncesiyle anlayamasak da- ondaki yaratılış manasını kavramak gerekir. Eğer kavrayamıyorsak bu bizim kapasitemiz ile ilgili. Zaten mutasavvıfların önemi de burada. Bize bunu kavramamız için hikâyelerle, misallerle, şiirlerle yol gösteriyorlar. Hz. Mevlâna'ya gelirsek… Mevlâna da teslim olmayı diğer mutasavvıflar gibi algılar. Eğer bizi ve her şeyi yaratan Allah'ı bir 'Sevgili' gibi seviyorsak şeksiz, şüphesiz O'nun imtihanlarına sabretmemiz, bu sınavlardaki mesajları algılamamız gerekir. Ama burada şunu da belirtmek gerekir, Mevlâna 'cebrîlik'e kesinlikle karşıdır. Yani kişinin başına gelen kötü olaylarda, ya da kendisinin yaptığı yanlış işlerde 'ben ne yapayım, Allah her şeye kâdirdir, beni yönlendiren O'dur, demek ki O böyle istedi de ben bu şekilde yaptım' demek son derece yanlıştır. Tevekkülden önce gerekli tedbirleri almak, yanlış şeyler yapmamak için gayret sarf etmek kişinin kendi ihtiyarındadır. Her zaman iyi bir insan olmak için gerekli şeyleri yerine getirecek, sonrasında da tevekkül edip, teslim olacak. Tasavvufa gönül veren hatta ömrünü adayanların 'kâmil insan' olma yolunda hangi merhalelerden geçmesi gerekir? Kâmil insan, yani olgunlaşmış bir insan olmak aslında İslâm'ın bir düsturudur. Tasavvuf da bunu hep ön planda tutar. Tasavvufî ekollerde insân-ı kâmil olmak için farklı sınavlar ve merhaleler vardır. Genelinde hâkim olan uygulama ise, insanın eziyet çekmeden, dertlere katlanmayı bilmeden, başına gelebilecek her türlü kötülüklere sabretmeden ve en önemlisi de 'hizmet' etmeden olgunlaşamayacağıdır. Hani deriz ya biz 'dert adamı pişirir, olgunlaştırır' diye, bunun gibi. Mevlâna'nın benzetmesiyle söylemeye çalışırsak, güneşin altında yakıcı sıcağa katlanmayan koruk asla üzüm olup tatlı bir hale gelmez; kamışlıktan kesilip içindeki dünyalık fazlalıklardan kurtulmayan ve yakıcı demirin açtığı derin yaralara katlanamayan kamış asla 'ney' olup ses veremez. Sözün özü hâdim olmadan kâmil olunmaz, nohut misali ateşte pişmeden olgunlaşılmaz, gıda haline, faydalı bir hale gelinmez. Zorlu bir yoldur kâmil insan olma yolu. Aslında bu yolda son da yoktur, her ân olgunlaşmaya devam etmeli. Koruk bir haldeyken üzüm olunmuşsa bile, kazana düşüp ateşte kaynamalı, pekmez haline gelmeli. Ama bu yolda pekmez olacağım derken, sirke olma ihtimali de göz ardına atılmamalı, her dâim uyanık olmalı. NEÜ KTÜEL RÖPORTAJ 5 lokmalarının peşinde olacaklardır” Mevlâna müritlerine kâmil insan olma yolunda neleri, nasıl öğütlemiştir? Sabır, sabır, sabır; her yaratılmıştan gelecek belâ ve cefaya katlanma; gül misali dibine atılan kötü kokulu gübreye sabredip güzel bir kokuya kavuşma, bedeninde çıkan dikene sabredip gül gibi kadife bir tene sahip olma. İnsân-ı kâmil olma yolunda Mevlâna'nın verdiği mesajları kısaca bu şekilde özetlemek mümkün. Sana mü'min deseler onların bu sözüne kapılıp da kendini öyle görme; sana kâfir deseler bile bu söze aldırma, sen kendin ne yapıyorsun ona bak. Kendi yaptıkların gül gibi mi, diken gibi mi onu kıyasla, der Mevlâna. Yani kişinin dışarıdan görünüşünün nasıl olduğu değil, kendi davranışlarının gönlünde nasıl yer ettiği ve sonuçlarının ne olduğu önemlidir. Mevlâna'ya göre, sakalla sarıkla kâmil olunmaz; kâmillik gönüldedir, davranışlardadır. Mevlâna kullandığı pergel metaforu ile 'pergelin iğneli ayağının İslâmî değerlerde sabit olduğunu, diğer ayağı ile 72 milleti dolaştığını' anlatıyor. Bu sözünden anlıyoruz ki İslâm inancını gittiği her yere taşımayı kendine görev edinmiştir. Ancak günümüzde dünya Mevlâna'yı 'hoşgörüyü' öğütleyen bir düşünür olarak tanıyor. Sizce Mevlâna'nın temsil ettiği ve savunduğu değerler noktasında tam anlamı ile tanınması için neler yapılması gerekir? Dediğiniz gibi Hz. Mevlâna kendi deyimi ile 'yaşadığı müddetçe Kur'ân'a köle olan, Peygamberimizin yolunda küçücük bir hizmetçi olan' bir kişiliktir. Kendisinin beyitlerinden bazılarını cımbızla alıntılamayla farklı konumlara oturtanlar da oluyor. Onu batılı anlayışıyla bir hümanist olarak nitelendiriyorlar. Bu yanlıştır. Evet hoşgörülüdür, dediğimiz gibi yaratılanı Yaradan'dan dolayı sevmiştir. Ama sorunuzda da belirttiğiniz gibi sabit olan ayağı İslâm'dadır. İslâm'ın 'Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz!' düsturu çerçevesinde her din ve milletten insana önyargısız bakabilmiştir. 'Hiçbir kâfiri hor görmeyin, olur ya Müslüman olarak ölebilir' diyerek onları kazanma yolunda ötekileştirmemiştir. Ancak Mevlâna'nın bu hoşgörüsü şartsız değildir, şart olan ise kişinin özünü teşkil eden sâf ve berrak bir gönle sahip olmasıdır. Mevlâna'nın tanınması ya da tanıtılması meselesine gelince… Mevlâna yaşadığı dönemde insanlar beni tanısın, ben insanlara yol göstereyim düşüncesiyle eser vermemiş, şiirler söylememiştir. Sadece kendi içsel ruhî gelişimini şiir şeklinde dile getirmiş, insanlar da buradaki mana lokmalarından beslenmeye çalışarak istifade etmişlerdir. Bana göre bugün de böyle olmalı. Aman, Mevlâna'yı tanıtalım, herkes onu okusun, faydalansın gibi bir çabamız olmamalı. Beden lokmasıyla doyup manevî açlığının farkına varanlar zaten bir şekilde mana lokmalarının peşinde olacaklardır. Bu gayreti olmayanlara zaten Mevlâna'nın söylediklerinin bir faydası da olmaz. Bizim asıl çabamız Mevlâna'nın eserlerindeki bütünlüğü kaybetmeden, cımbızla onun beyitlerini alıp kategorileştirmeden, sloganlara hapsetmeden, objektif olarak onu günümüz insanlarına bütün olarak sunmak olmalı. Gerisi taliplere kalmalı. Herkes kendi açlığı oranında, kendi zevki ve selikası çerçevesinde ve en önemlisi de kendi kabı miktarınca bu bütünden alacağını almalı. “MEVLANA'NIN 739. VUSLAT YIL DÖNÜMÜ” PROGRAMI GERÇEKLEŞTİRİLDİ Mevlâna'nın 739. Vuslat Yıl Dönümü dolayısıyla Nevşehir'de de bir anma programı düzenlendi. Nevşehir Mevlâna Kültürünü Tanıtma ve Yaşatma Derneği tarafından Kapadokya Kültür Merkezinde düzenlenen programa; Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Filiz Kılıç, Nevşehir Belediye Başkan Yardımcısı Yusuf Kaya, Nevşehir İl Müftüsü Yakup Öztürk, kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticileri, sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin yanı sıra Nevşehirliler katıldı. Programda semazenler tarafından gerçekleştirilen ‘sema ayini’ izleyenler tarafından büyük beğeni kazandı. Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kılıç, Hazreti Mevlâna’nın ebediyete intikalinin 739. yılı olmasına rağmen öğretisinin hâlâ yaşadığını ifade ederek onun öğretisinin yaşamasının sebebinin evrensel nitelikte mesajlar içermesinden kaynaklandığını belirtti. ÜNÜVERSİTEMİZ FOTOĞRAFÇILIK KULÜBÜNDEN “MEVLÂNA” SERGİSİ Üniversitemiz Fotoğrafçılık Kulübü tarafından “Hz. Mevlâna’yı Anma” konulu fotoğraf sergisi düzenlendi. Nevşehir Üniversitesi İncekara Sağlık Hizmetleri Yüksekokulunda 17-19 Aralık tarihlerinde fotoğraf severlerle buluşacak olan 'Hz. Mevlâna'yı Anma' konulu fotoğraf sergisinin açılışı, Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kılıç, Eğitim Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Tahsin Aktaş ve Fotoğrafçılık Kulübü Akademik Danışmanı Öğr. Gör. Nurdan Demir tarafından yapıldı. Sergiye, üniversitemiz akademik ve idari personelinin yanı sıra öğrenciler yoğun ilgi gösterdi. NEÜ KTÜEL POPÜLER KÜLTÜR 6 Öyle hızla geçer zaman ki… Dediğim aynıyla vaki… Öğr. Gör. FADİME ŞİMŞEK İŞLİYEN “ Bir saniyede değişir dünya…” Bir gsm operatörünün reklam filminde kullanılan bu slogan, içinde yaşadığımız post-modern çağı, tam da dönemin gerektirdiği şekilde 'ivedilikle' özetliyor aslında. Söz konusu reklam filminde iki sevgili çay bahçesinde oturmaktadır. Kız, elinde tuttuğu cep telefonuna gülümseyerek sevdiği çocukla mutluluk pozları vermeye çalışmakta ki bunu muhtemelen herhangi bir sosyal ağdan duyuracağı aşkının belgesi olarak kullanma gayesi ile yapmaktadır. Neden? Çünkü görünür olmadığı sürece yaşadıkları ilişki gerçek olamaz. Önceleri Japonlar için anlatılan bir anekdot şimdilerde 'facebook kuşağı' için daha uygun sanırım. Seyahatten dönen bir Japon'dan gittiği ülkenin nasıl bir yer olduğunu anlatmasını istemişler. O da “henüz fotoğrafların çıkmadığını” söylemiş! “Carpe diem” (anı yaşa) düsturu ile hareket eden bizim facebook kuşağı da her anı pozlayıp -fotoğraflayıp demiyorum dikkat edersenizböylece anı yakalama ve yaşadıklarını gerçek kılma gayreti içerisinde. İyi de hakkını vererek, gerçekten o anı yaşıyorlar mı bir de buna bakmak lazım aslında. Evet, reklam filmine dönelim tekrar. Kız mutluluklarını görüntülemiş ve bir “ohh” çekmiştir. Ama telefonu elinden bırakmaz, uğraşmayı sürdürür -bu sırada görüntüyü face'ye atıyor olmalı- Ancak çocuk beklenmedik bir şekilde tam da 'ıssız adamgiller' kabilesinden olduğunu hissettirecek bir laf eder ve “ben pek beceremiyorum bu ilişki işlerini” der. Sevgilisinden -ki eski sevgilisi mi demeliyim- bir saniye ister, başını çevirir ve hapşırır. Sonra tekrar kıza döner. Aman Allah'ım bir de ne görsün? Kız gelinlikler içerisindedir. Hayır, çocuğu bir punduna getirip nikâh masasına falan oturtmamıştır. Yani oturtmuştur aslında ama şahit olarak. Eski sevgilisini ve arkadaşını nikâh masasında gören genç, şaşkınlık içerisinde ne olduğunu anlamaya çalışmaktadır. Neyse ki gelin ve damat hızlı bir şekilde olayı özetler. Kız, erkek arkadaşından o klişe repliği duyunca hiç vakit kaybetmeden “aşk biter, birileri gider” diye bir tweet atmıştır. Şu an evlenmekte olduğu genç de “giden gider, yenileri gelir” cevabını “yapıştırmıştır.” Burada damadın verdiği cevap önemli. Yapıştırmak fiili hiç vakit kaybedilmeden söylenen sözler için kullanılır bildiğiniz üzere. Dolayısıyla hızı kendi içinde barındıran bir söylemdir bu. Damat bey attığı tweetlerle de yetinmeyip, face'de de dürtmüştür kızı. Ve ilişkileri bu merhalelerden geçerek nikâh masasında noktalanmıştır. Nikâh masası, alışkın olduğumuz üzere filmin artık bittiğinin bir göstergesidir ki gelenek bu reklam filminde de bozulmamıştır. Reklam, nikâh masası görüntüsü ve fonda çalan “öyle bir geçer zaman ki” şarkısı ile biter. Dış ses “öyle bir geçer zaman ki” tespitini “aynen öyle” diyerek teyit eder ve “bir saniyede değişir dünya” sloganını yapıştırır! Modern dönemin önemli bir özelliğiydi hız. Ancak her şeyin 'daha'sına vurgu yapan postmodern dönem daha hızlı olmayı salık verdi bizlere. 'Zamana Karşı' filmini izleyenler anımsayacaklardır. Zaman paranın eğretilemesi olarak karşımıza çıkar filmde. Ve “vakit nakittir” sözü bu şekilde ete kemiğe bürünmüş olarak izleyiciye aktarılır. Filmdeki insanlar her şey için gerçek anlamda zaman harcarlar. Örneğin kahve içmek için hesaplarından bir saat, otobüse binmek için 2 saat düşer. Ev kiralarını ödemek için bankaya 3 ay yatırırlar. Günlük çalışmaları karşılığında hesaplarına 24 saat yatar vs vs. Her birinin koluna dijital bir saat işlenmiştir. Ne kadar zamanları kaldığını buradan kontrol edebilmektedirler. Zamanlarının tükenmesi ömürleri ile eş değerdir. Dolayısıyla zamanlarının bitmesi onların ölmesi anlamına gelir. Bu nedenle hiç durmadan ve hızlı şekilde hareket etmeleri gerekmektedir. Zamana Karşı filminde insanlar, ne kadar ömürlerinin kaldığını kollarına işlenen dijital saatlere bakarak öğrenir Post-modern dönem insanlarının filmde anlatılan bu insanlardan pek de farkı yok aslında. Trafiğe çıktığınızda insanları gözlemleyin. Herkesin bir yerlere yetişme telâşı vardır. Ve kimsenin tahammülü yoktur bir dakikalık bir gecikmeye. Kimse kimseye yol vermez bu nedenle. Yayalar yeşil ışığı beklemez geçmek için ve kırmızı ışıkta durmamak için araçlar birbiriyle yarışır. İş yerlerinizde herkesin işinin acele olduğunu görürsünüz mesela. Bir imza vardır ivedilikle atılması gereken. Bir afiş vardır acilen basılması istenen. Bir yazı vardır gazeteye yetiştirilmesi beklenen… Görüldüğü gibi her şey hızlı ilerliyor ve hızla değişiyor bu dönemde. İlişkiler, arkadaşlıklar hızla başlıyor ve bitiyor. Binalar hızla yükseliyor ve yerle bir oluyor saniyeler içinde. Toplumsal alışkanlıklar ve yaşam tarzları demode oluveriyor birden. Seksenli yıllar hatta doksanlar bile tarih oldu. Yirmili yaşlarını yaşayan bizler de artık “bizim zamanımızda” diye başlayan cümleler kurar olduk, gerisini siz düşünün. PAROLA: CARPE DİEM Zygmund Bauman post-modern dönem insanlarını “turist” metaforu ile açıklamaya çalışır. Çünkü turist bulunduğu yerle ve çevresindeki kişilerle güçlü bir bağ kurmaz. Bir süreliğine oradadır ve onlarladır. O yerle yahut kişilerle ortak bir geçmişi yoktur ve geleceğe ilişkin bir ortaklıkları da söz konusu olmayacaktır. Olsa bile o beraberlik '-ile olma' ilişki biçiminden öteye gitmeyecektir. Bu birliktelik, belirli bir ortaklık, menfaat, iş birliği, anlaşma artık adı her ne ise o şey sonlanıncaya dek kişi ya da kişilerle kurulan ve sonra biten bir ilişki biçimidir. Dolayısıyla bu dönem insanlara bağlanmayı değil bağlanmamayı salık verir. Bunun içindir ki insani ilişkiler de dahil her şeyin hızlı şekilde tüketilmesi gerekir. Statik olmak değil harekettir esas olan. Ve ömrünü tek bir sevgiliye adayan değil daldan dala konandır esas oğlan! Her şey kısa süreli belleğe kaydedilir ve yeni şeylere yer açmak için hızla silinir durumdadır. Bu nedenle Bauman modern insanın hafızasını fotoğraf makinesine; post-modern insanın hafızasını ise üstüne yeni görüntüler eklenince eskiyi silen videokasete benzetir. Geçmişinden bağımsız, geleceğinden habersiz yaşayan post-modern insanların tek gayesi anı yaşamaktır özünde. O an neyi gerektiriyor ise onu yapmaktır bu insanların payına düşen. Sizin anlayacağınız sonunu düşünen kahraman olamamaktadır bu dönemde! O halde carpe diem, başka da bir şey demiyem! NEÜ KTÜEL KÜLTÜR-SANAT 7 16. yüzyıl İtalya'sında bir kadın besteci: FRANCESCA CACCİNİ Arş. Gör. GÜNSU YILMA* Y er Floransa… Rönesans'ın sonu Erken Barok döneminin başlarında Medici Sarayı'nda doğan bir bebeğin, daha sonraları operanın ilk türünün yaratıcısı olacağını kim bilebilirdi? Onun üstün yeteneğinin, genlerinde dolaştığı söylemek hiç de yanlış olmaz. Baba Giulio Caccini, iyi bir müzik eğitmeni ve yeni barok stilinin en önemli ismi olarak müzik tarihinde yer alır. Anne Lucia Gagnoletti ise iyi bir şarkıcıdır. Roma'da doğan babasının Floransa Dükü'nün genç Gullio'nun üstün yeteneğinden etkilenip Floransa'ya okutmak amacıyla getirmesi ve Medici Sarayı'na dahil etmesi, Caccini ailesinin buraya yerleşmesine neden olmuştur. Avrupa'nın önemli bestecilerinden Francesca Caccini'ni de burada doğmuş ve hayatının büyük bölümünü burada geçirmiştir. İlk müzik çalışmalarına babası ile şan, lut, harpsicord ve kompozisyon ile başlamıştır. O dönemin önemli bestecilerinden Monteverdi'nin küçük Caccini hakkında baba Caccini'ye “Tamamen mükemmel!” şeklinde bir yorumda bulunması, bestecinin üstün yeteneğinden etkilenmiş olmasının bir göstergesidir. Francesca ayrıca eş zamanlı olarak Latince, Yunanca, Toscana dili ve retorik anlatımı da öğrenmiştir. Yazı diline olan özel ilgisi ileride onu iyi bir şair olarak da tanımamıza yol açacağını söylemek şimdiden doğru olur. Francesca için Jacopo Peri'nin “Euridice” operası müzikal hayatında önemli bir yere sahiptir. Bu opera 1600 yılında bestecisi tarafından Maria de Medici ve IV. Henry'nin düğününe ithaf edilmiş, Francesca Caccini de eserin içerisinde kontralto olarak yer almıştır. Böylece Caccini'nin ilk önemli performansını bu operada gerçekleştirdiği söylenebilir. Daha sonra Caccini ailesi, çiftin ricası üzerine Roma, Paris, Turin, Milan, Padua, Verona, Venedik, Geona, Parma, Modena ve Bolonya'yı içerisine alan, birkaç yıl boyunca süren gezilere çıkmış (1604-1606), çeşitli konserler vermiştir. Artık herkes Caccini ailesini tanır, Francesca Caccini'nin yeteneğine şahit olur. İki yıl süren bu geziden sonra Francesca resmi olarak Medici Sarayı'nda çalışmaya başlar ve 1607 yılında sarayın şair ve müzisyeni Giovanni Batista Signorini ile evlenir. Francesca Caccini'nin müzikal yaşamında Rönesans'a damga vuran Camerata grubunun öneminin büyük olduğu söylenebilir. Babası Gulio'nun da yer aldığı bu grupta, Jacopo Peri (1561-1633), Monteverdi (1567-1643), Cavalli (1602-1676), Landi (1590-1655) ve Luigi Rossi (1597-1653) de bulunmaktadır. Bu değerli besteci, şair ve müzisyenlerle olan grup ile çeşitli toplantılarda yer almış, sanat buluşmaları diyebileceğimiz bu toplantılarda zaman zaman babasının yerine de atanmıştır. Yaşamı boyunca kutsal drama, bale bestelemiş, Buonarroti'nin yazdığı “Festa Della Dame”, “La fiera”, “La Stiave” isimli üç oyuna da müzik yazmıştır. Ayrıca besteci canzonettalar, oda müziği eserleri bestelemiştir. Francesca Caccini'nin eşinin hemen ölümünden sonra amatör bir müzisyen ve icracı olan Tommaso Raffaelli ile evlenmiştir. İlk eşinden olan dokuz yaşındaki kızı ve Rafaelli'den olan oğlunu Medici Sarayı'nda bırakmış, buna karşılık kendisi saraydan çıkarılmıştır. Bir süre müzik öğretmenliği yapan Caccini en son Roma Prensi Paolo Ciordano Orsini'nin Sarayı'nda altı hafta çalıştıktan sonra 1641 yılında Roma'da ölmüştür. Ölüm sebebi bilinememekle birlikte, öldüğü tarih de kesin olarak saptanamamıştır. *Nevşehir Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi FRANCESCA CACCİNİ -1684181 18158871-1 Türkiye' nin ilk kadın savaş foto-muhabiri hayatını kaybetti Türkiye nin' ilk kadın savaş muhabiri ve fotoğrafçı Semiha Es 100 yaşında hayata veda etti. Semiha Es, meslek hayatı boyunca oldukça önemli başarılara imza attı. 1950'lerden başlayarak 70'lerin ortalarına kadar dünyayı dolaştı ve vizörüne yansıyanları Türk okuru ile paylaştı. Türk askeri ile birlikte 3 yıl Kore'de savaşı cepheden izledi. Ayrıca Vietnam Savaşı'nı da cepheden izledi ve fotoğrafladı. Afrika köylerindeki kabileler ile yaşadı, Uzakdoğu'yu dergi sayfalarına taşıdı. Fotoğraf çekmeye gazeteci eşi Hikmet Feridun Es'in röportajları ile başlayan Es, o dönemden sonra da fotoğraf makinesini bir daha elinden bırakmadı. Semiha Es, o günlere ilişkin hatırladıklarını 5 yıl önce verdiği bir röportajda şu şekilde dile getirmiş: “Hikmet röportaj, ben fotoğraf derken ayak basmadığımız ülke kalmadı diyebilirim. Aynı zamanda bir çok önemli olaya da tanıklık ettik ve Türkiye’deki Yedigün okuyucularıyla buluşturduk bu olayları, toprakları, insanları. İnanılmaz derecede satış yaptı Yedigün dergisi. Bizim içinde bulunduğumuz bu proje çok tuttu. Türkiye’deki insanlar, bu zamana kadar görmedikleri, bilmedikleri hatta hayal bile edemedikleri insanlarla, yaşantılarla tanıştılar. Hollywood’dan Afrika kabilelerine, Kore ve Wietnam savaşlarından Rwanda’da ki olaylara kadar birçok şey hakkında bilgi sahibi olmak memnun etti onları. Hatta o kadar çok kazandı ki Yedigün, kazanılan paralarla Hürriyet kuruldu.” Semiha Es gazeteci eşi Hikmet Feridun Es ile birlikte... NEÜ Sayı:12 ARALIK 2012 aktüel EĞİTİM こんにちは a b ha r e m Ahoj Bonjour привет ﻣ ﺮ ﺣ ﺒﺎ Ho la Ciao 你好 γειά σου Nevşehir Üniversitesi Dil Öğretim Uygulama ve Araştırma Merkezi'nde dil kursları başladı Yrd. Doç. Dr. FİLİZ MELTEM ERDEM UÇAR NEDİM Müdürü Ü niversitenin dil eğitim ve öğretim kalitesini, bu alanda uzman öğretim elemanlarının desteğiyle yükseltmek, ulusal ve uluslararası dil öğretim standartlarını esas alarak son teknoloji ve yöntemlerle Üniversite öğrencileri ve personeline dil öğretmek, Türkçenin ve diğer dillerin öğretimi üzerine araştırma ve uygulamalar yapmak amacıyla kurulan Nevşehir Üniversitesi Dil Öğretim Uygulama ve Araştırma Merkezi (NEDİM)'nde dil kursları başlamıştır. İlk olarak Temel İngilizce, KPDSÜDS'ye Hazırlık İngilizcesi ve Japonca üzerine başlatılan kurslarımız, sadece Üniversitemiz öğrenci ve personeline değil, aynı zamanda bir turizm merkezi olan Kapadokya halkına da yöneliktir. Özellikle Japonca ve Temel İngilizce kurslarımız yöre insanından oldukça ilgi görmüştür. Diğer dillere yönelik kurslar için çalışmalarımız da devam etmektedir. Diğer yandan yeterli talep olduğu takdirde Merkezimizde Türkiye Türkçesi dışındaki dil ve lehçeleri öğretmeye, diksiyon, etkili konuşma, hızlı okuma, yazılı ve sözlü anlatım gibi dil becerilerini geliştirmeye yönelik kurslar da açılabilecektir. Dil öğretiminin yanında dil araştırmaları ve incelemeleri yapmak, seminer, söyleşi, panel, sempozyum gibi etkinliklerle bu çalışmalarımızı ortaya koymak da yine NEDİM'in faaliyet alanları arasındadır. Bu amaç doğrultusunda Merkezimiz tarafından ilk olarak Türk Dil Bayramı etkinlikleri kapsamında bir panel düzenlenmiş; panelde Türkçenin dünü, bugünü ve yarını konuşulmuştur. Yine Merkezimizce Yazarlar ve Sanatçılar Birliği ile ortaklaşa olarak Anadolu öykülerimiz üzerine bir söyleşi düzenlenmiştir. Etkinliklerimiz, Üniversitemiz öğrencileri ve personeli tarafında oldukça ilgi görmüştür. Diyebiliriz ki NEDİM, yaptığı ve yapmayı planladığı çalışmalar açısından Türkçe'nin inceliklerini ve dünya dillerini öğrenmek ve bu konudaki bilgilerini geliştirmek isteyen Üniversite öğrenci ve personelimiz için, Kapadokya halkı için büyük bir fırsattır. Genel olarak dil öğretimi ve dil araştırmaları yapmak ve bu açıdan Kapadokya bölgesinde bulunan üniversitelere öncülük etmek amacıyla kurulan NEDİM, faaliyetlerihızla başlamış bulunmaktadır. Başlıca faaliyetleri, Üniversitenin dil eğitim ve öğretim kalitesini, bu alanda uzman öğretim elemanlarının desteğiyle yükseltmek, ulusal ve uluslararası dil öğretim standartlarını esas alarak son teknoloji ve yöntemlerle Üniversite öğrencileri ve personeline dil öğretmek, Türkçenin ve diğer dillerin öğretimi üzerine araştırma ve uygulamalar yapmak olan NEDİM'de bu amaçlar doğrultusunda dil kursları açılmıştır. İlk olarak Temel İngilizce, KPDS-ÜDS'ye Hazırlık İngilizcesi ve Japonca üzerine başlatılan kurslarımız, sadece Üniversitemiz öğrenci ve personeline değil, aynı zamanda bir turizm merkezi olan Kapadokya halkına da yöneliktir. Özellikle Japonca ve Temel İngilizce kurslarımız yöre insanından oldukça ilgi görmüştür. Diğer dillere yönelik kurslar için çalışmalarımız da devam etmektedir. Ayrıca Türk dili ve diğer dillerin öğretim yöntemleri, Türkçenin tarihi gelişimi, günümüzdeki durumu üzerine araştırma ve incelemeler yapmak; seminer, söyleşi, panel, sempozyum gibi etkinliklerle bu çalışmalarımızı ortaya koymak da yine NEDİM'in çalışma alanlarına girmektedir. Bu alanda ilk olarak Türk Dil Bayramı etkinlikleri kapsamında bir panel düzenlenmiş; panelde Türkçenin dünü, bugünü ve yarını konuşulmuştur. Yazarlar ve Sanatçılar Birliği ile ortaklaşa olarak Anadolu öykülerimiz üzerine bir söyleşi düzenlenmiştir. Etkinliklerimiz, Üniversitemiz öğrencileri ve personeli tarafında oldukça ilgi görmüştür.