Mehmet Akiften Damlalar Okul Gazetesi 2011
Transkript
Mehmet Akiften Damlalar Okul Gazetesi 2011
ÖĞRENCİLERİMİZ EBRU SANATI İLE TANIŞTI >> Sayfa 2'de ZAMANIMIZI BOŞA HARCAMAYALIM >>>>> Sayfa 3'te KİTAP OKUMAK >>>>> Sayfa 4'te MESLEKİ SOHBET ( Röportaj) >>>>> Sayfa 5'te ŞİİR DÜNYASINDAN ŞAİRLER >>>>> Sayfa 6'da SBS ÜZERİNE KISA KISA >>>>> Sayfa 7'de TURNUVA HEYECANI DEVAM EDİYOR >>>> Sayfa 10'da DAMLALAR'DAN MERHABA Şairin dediği gibi ‘’- Hani şu uçurtması gökyüzünde asılı kalan, oyuncaklarını masal kahramanlarına çaldıran çocuk var ya… işte o benim’’ o biziz. Çocukluğumuzu mutlulukla yaşayamadan darmadağın hayatlara yol aldık. Kimimizin gemisi gelmedi, kimisi çoktan kaçırdı gemiyi. Biz öğretmenler ve idareciler kaçırdığımız sevgiyi, mutluluğu öğrencilerimizin gözlerindeki parıltıda buluyoruz. Öğrencilerimizi kendi çocuklarımızdan ayırmıyoruz, onlarda artık bizim çocuklarımızdır. Okul müdürü olarak, isteğim öğrencilerimizin RECEP YAKUT OKUL MÜDÜRÜ öncelikle kendilerine, daha sonra da ailesine ve milletine faydalı insanlar olmasını sağlamaktır. Sevgili anne babalar çocuklarımız bizim geleceğimizdir, onların bir birey olduklarını düşünerek onlarla ilgilenelim, onlara zaman ayıralım. DAMLALAR Mehmet Akif Ersoy ilköğretim Okulunun Sesi ŞUBAT MART NİSAN 2011 SAYISI www.makif.meb.k12.tr Mayıs 2011 23 NİSAN NEŞE DOLUYOR İNSAN Atatürk 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza armağan etmiştir. Şimdi sizlere o güzel güne dair birkaç not aktarayım. Törenimiz ilk olarak saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Ardından günün anlam ve önemi belirten konuşma ve şiirler okundu ve etkinliklere geçildi. Etkinlikleri seyreden öğretmenlerin de Çocukların mutluluğundan pay aldığı görülüyordu. Biz bugünde öğrencilerimizin gönüllerince eğlenmelerini, mutlu olmalarını sağlamak için birtakım etkinlikler düzenledik. Birinci yarışma çuval yarışması… Yarışmacılar yerlerini almışlar bitiş çizgisine gözlerini dikmişlerdi. Yarış başlıyor tezahüratlar arasında çuval içinde zıplayarak ilerleniyordu. Ara sıra düşüşler yaşansa da, herkes mutluydu. Yarışmalar tüm hızıyla devam ediyordu. Yarışma alanı git gide daralıyordu. Ve işte yumurta taşıma yarışmasına da geçildi. Kaynamış yumurtayla gelen öğrenciler, yarışmadan ŞİİRİN GİZEMLİ DÜNYASINA YOLCULUK MehmetAkifErsoy7lköŒretimOkulu ùiir Dinletisine Davetlisiniz. ÖŒrencileriOlarak; Yürekten seslerle yaüamÖ ûiirlerle anlatacaùÖmÖz ûiir dinletimizde sizleri de AramÖzda görmek Bizleri onurlandÖracaktÖr. YER: Bekir Aral Lisesi TARøH: 16 MayÕs Saat 14.00 HazÕrlayan: PÕnar YARDIMCI “EDİTÖRDEN” Değerli Okuyucularımız, Sevgili öğrencilerimiz, Sizlerle birlikte ilk başta okulumuz adına bir Okulumuz Türkçe dergi çıkarmaya karar verdik. Sizlerin hazırladığı, öğretmeni Pınar Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu’nu anlatan YARDIMCI ürünlerinizin yer aldığı bir dergi. Birinci dönem koordinatörlüğünde; uzun uğraşlar sonucunda dergimiz basıma hazır hale geldi, ancak maddi imkânsızlıklar nedeniyle kendileri küçük, basımını gerçekleştiremedik. İkinci dönem için sesleri büyük içerik olarak eşdeğer olan bir okul gazetesi öğrencilerinin çıkarmayı karar verdik ve çalışmalarımızı bu yönde uzun bir çalışma sürdürdük. Eğer bu satırları okuyorsanız hedefimize sürecinde ulaştığımızı düşünüyorum. Çalışmalarımızın hazırladıkları şiir amacı, okulumuz öğrencilerini güncel olaylara şölenine tüm şiir ilgi duyan, olayları değerlendiren bireyler haline severleri bekliyoruz. saatlerce önce pratiğe başlayanlar yarışmada bütün hünerlerini gösteriyordu. Derken yumurtalar teker teker yere düşmeye başladı. Yarışmanın sonuna doğru heyecan doruğa çıktı. Yoğurtta para bulma yarışını da unutmadık. Yarışmacılar yoğurdun içindeki parayı bulmak için canla başla mücadele ettiler. Yapılan balon patlatma yarışında ise tam bir köşe kapmaca hâkimdi, görülmeye değerdi. Son yarışma olan halat çekme ise renkli görüntülere sahne oldu. Yarışmada yenilmek üzere olan 8-B sınıfının yardımına okul müdürümüz Recep YAKUT yetişti ve onları yenilgiden son anda kurtardı. Sözün özü; onlar bizim her şeyimiz, onların yüzünde güller açması bizleri çok sevindiriyor. Her günün bayram havasında geçmesi ve her zaman yüzlerinin gülmesi temennisiyle… Fatih YARDIMCI getirmek, onların olaylara farklı pencerelerden bakabilmelerini sağlamak, öğrencilerimize basının önemini fark ettirmektir. Ayrıca bu alana ilgi duyan öğrencileri, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yönlendirmek ve geliştirmek istedik. Kültürünü, tarihini, yaşadığı çevreyi tanıyan, ilgi duyan, araştıran, sorgulayan bireyler yetiştirmek, duygu ve düşüncelerini bilgilerini paylaşmayı bilen öğrenciler yetiştirmekle mümkündür. Unutmayalım ki, bilgi paylaştıkça güzelleşir. Bu çalışmamıza dokümanlarıyla katkı sağlayan ekibime çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum. Fatih YARDIMCI Mehmet Akif Ersoy İ.O. Türkçe Öğretmeni Mayıs 2011 DAMLALAR 2 ÖĞRENCİLERİMİZ “ EBRU SANATI” İLE TANIŞTI Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulunun Sesi Fırça : Fırçanın sapı için, esnek olduğundan dolayı gül dalı kullanılır. Kıllar ise, at kuyruğundan elde edilir. Boyalar: Ebru yapımında genellikle oksit kırmızı, oksit sarı, oksit siyah, lahur çiviti kullanılır. Diğer renkler de bunların karışımından elde edilir. Güzel bir ebru için renkleri uyumlu kullanmak önemlidir. Bu nedenle koyu renklerden başlanarak renkler kullanılır. Tabandaki siyah boya, üzerindeki boyaları canlı ve aktif gösterir. Aralardaki beyazlar da renklere hareket getirir. Okulumuz Görsel Sanatlar öğretmeni Mehmet BAYHAN okulumuz 6. Sınıf öğrencilerine ders müfredatı kapsamında “ebru” sanatı eğitimi veriyor. Öğrencilerimiz bu sanatı öğrenmekten ve icra etmekten çok memnun görünüyor. Gelin şimdi “ebru” sanatının ne olduğuna, nasıl yapıldığına dair bilgileri paylaşalım. Ebru sanatı nedir? Kâğıt süsleme sanatlarının en önemlilerinden biri... Bütün Osmanlı sanatlarında olduğu gibi usta-çırak usulü ile öğrenilen ve sanatçının iradesi dışında birçok değişkenden etkilenen bir sanattır. Ebru; renklerin suyla dansının yarattığı bir ahenktir aslında. Bazı kaynaklar ebrunun, yüz suyu anlamına gelen “ab-ı ru” sözcüğünden, bazı kaynaklar ise Orta Asya dillerinden Çağatayca’da hareli görünüm, damarlı kumaş ya da kağıt anlamına gelen “ebre”den geldiğini söylese de en yaygın kanı, kelimenin kökeninin Farsça; bulutumsu, bulut gibi anlamına gelen “ebri” den gelmekte olduğudur. Her ne şekilde isimlendirilse isimlendirilsin insanlara da isim olan ebru, gizemli bir ahenk taşıyor. Zorlu ve emek isteyen bir sanat olan ebru, geri dönüşü olmayan, tekrarı olmayan, çok değişkenli bir sanattır. Birçok eski eserde süsleme amacıyla kullanılan ebru, geleneksel el sanatlarımızdan olmasına rağmen yakın zamana kadar unutulma tehlikesi ile karşı karşıyaydı. Dünya çapında çeşitli milletler tarafından sahiplenmeye başlanmış, bazı ülkelerde ebru yapımı sırasında kullanılan malzemeleri üreten firmalar boy göstermişti. Ebru sanatında son devrin piri merhum Mustafa Düzgünman gerek yetiştirdiği öğrencilerle gerek bu sanata kazandırdığı anlayışla manevi hazinelerimizden birinin payidar kalmasında büyük rol oynamıştır. Geleneksel Türk Ebru kullanılan malzemeler sanatında Kâğıt : Emici özelliği fazla ve mat olanları tercih edilir. Genellikle birinci hamur kâğıt kullanılır. Kitre : Kitre, Anadolu’da yetişen, geven türü dikenli bitkilerden elde edilen, yapışma özelliği az olan bir zamk çeşididir. Suyla birlikte karıştırılarak uygun kıvam elde edilir. İpek kitresi ise, toz halinde hazır olarak satılmaktadır. Piyasada aktarlarda bulunabilen kitrenin plaka halinde, beyaz ve topraksız olanları tercih edilmelidir. Tekne : Ebru yapımında tekne dediğimiz, içine kitre konan kaplar kullanılır. Öd : Renklerin kitre üzerinde kalmasını sağlar. Boyanın içine atılarak kullanılır. İpek boyalar için kullanılmaz. Biz : Büyük, kalınca iğne olup, ebruya şekil vermekte kullanılır. Ebru nasıl yapılır? Ebru yapımına başlamadan önce seçilecek kağıdın ölçüsüne uygun büyüklükte bir tekne alınır, tekne kitreli su ile doldurulur. Ebru teknesi basitçe alüminyum bir baklava tepsisi gibidir. Kitre, bir bitkinin özü olup baharatçılarda (aktarlarda) satılır. Sinme bir avuç veya tepeleme iki çoba kaşığı kitre iki litre kadar su içinde 2, 3 veya 4 gün bekletilerek kitrenin su içinde iyice şişmesi sağlanır. Şişen kitre su içinde el ile yoğurularak suya karışması sağlanır. Kitreli su boza kıvamında veya az seyreği olmalıdır. Hazırlanan sıvı ince bir tülbent ile süzülerek temizlenir. Son haliyle tekneye yavaşça (köpürtmeden) boşaltılır. Değişik renklerde toprak boyalar ayrı ayrı iki cam yüzey (veya seramik, krom) arasında iyice ezilir. Ezilme esnasında hafif su katılır. Ezilme sonrasında meydana gelen çamur benzeri boyaya sığır ödü katılarak 15 gün veya bir ay kadar bekletilir. Boyanın öd asidiyle pişmesi sağlanır. Beklemeden sonra mamül sulandırılarak kullanılır. Boya açılmıyorsa öd katılır. Rengi açmak için su kullanılır.Bir ebru bir defa yapılabilir. Hazırlanan boyalar fırça veya metal çubuk yardımıyla daha önce hazırlanmış olan kitreli suyun üst yüzeyine damlatılır. Boyaların açılmasını ve şekillerin yuvarlaklığını kesin olarak bilemeyiz. Ancak fikir sahibi oluruz. Yaptığımız ebrunun tam olarak nasıl olacağını değil neye benzeyeceğini bilebiliriz. Bu yüzden iki defa aynı ebruyu yapmak imkansızdır. Kağıt tekneye serilir, iş tamamlanır. Kağıt düzgünce tekne üzerine bırakılır, görüntünün kağıda işlemesi sağlanır. Kağıt temiz bir ortamda kurumaya bırakılır. Su yüzeyinde meydana gelen şekiller, teknik gereksinme sonucu daha çok soyut olarak gelişir. Bu düzenlemeden sonra seçilen kağıt su yüzeyine yatırılır. Birkaç saniye sonra kaldırılır ve kitreli suyu süzülünceye kadar iki ucundan asılır. Bu ebrû tekniğinde sanatçı, boyaların kitreli su üzerindeki dağılışına yeterince hakim olamaz. Bu yüzden bir takım kalıplaşmış ebrû tipleri oluşmuştur. Hazırlayanlar Muhammet KÖYSU Caner ORUÇ RENKLERİN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI Beyaz, istikrarı, devamlılığı, masumiyeti ve saflığı simgeler. Bu yüzden üzerinde fazla şaibeler olanların, beyaz ağırlıklı kıyafetleri seçmelerinde yarar var. Beyaz giysiler sizin temiz olduğunuz imajını verir. Kahverengi gerçekçiliğin, plan ve sistemin rengidir. Kahverengi insanı hızlandırır. Bu yüzden fastfoodla iç mekanda kahverengi kullanır. Kahverengi toprak rengidir. Kıyafetlerde pek tercih edilmez, çünkü kahverengi giyen insanlar kalabalıkta dikkat çekmezler. İş görüşmelerinizde, profesyonel toplantılarda sakın kahverengi giymeyin Kırmızı ise hareketli, kıpır kıpır insanlar için en ideal renktir. Bu renk canlılık ve dinamizmle ilgili bir renktir. Mutluluğu temsil eder. Kırmızı renk, fiziksel olarak; ataklığı, canlılığı ve duygusal bağlamda; bir işi sonuna kadar götüren azmi ve kararlılığı gösterir. İştah açar. O yüzden dünyadaki gıda firmalarının çoğu logosunda kırmızıyı kullanır. Kırmızı tansiyonu yükseltir, kan akışını hızlandırır. Lacivert sonsuzluğu ve otoriteyi temsil eder. İş adamlarının ve firmaların sıkça tercih ettiği bir renktir. Özellikle önemli iş görüşmelerinde tavsiye edilen bir renk tonudur. Lacivert giyen kişiler kendilerini çok daha karizmatik ve inandırıcı hissederler. Kozmik renk olarak kabul edilir, sonsuzluğu, otoriteyi ve verimliliği simgeler. O yüzden dünyadaki firmaların bir çoğu logolarında lacivert rengi kullanır. İnsanların üzerinde başarılı ve güçlü imajı bırakır. Lacivert Akrep burcunun rengidir. Tartışmasız mavi en dinlendirici renktir. Mavi renk gökyüzünün ve geniş ufukların, denizin simgesidir. Mavi insanlar üzerinde yumuşaklık, sevecenlik tazelik gibi etkiler yaratır. Huzuru temsil eder ve sakinleştirir. Araplar mavinin kan akışını yavaşlattığına inanır, nazar boncuğu o yüzden mavidir. Batıda intiharları azaltmak için köprü ayaklarını maviye boyarlar. Duvarları mavi olan okullarda çocukların daha az yaramazlık yaptığı saptanmıştır. Mor Konsantrasyon sağlamak için mor´dan daha iyi bir renk bulunamaz! Eskiden beri ihtişam ve lüksün son basamağı olarak düşünülür. Tarih , yüksek sınıfların, saray mensuplarının daima morla bezendiklerini kaydeder. Nevrotik duyguları açığa çıkardığından, insanların bilinçaltını korkuttuğu saptanmıştır. Pembe´nin ifade ettikleri ise uyum, neşe, sevecenlik, ilkbahar ve yeni açmış çiçeklerin kokusudur. Rahat hissettiren ve dinlendiren bir renktir. Bu yüzden bazı büyük mağazalar tezgahtarlarına pembe üniforma giydirir ki, müşteriler kendilerini rahat hissetsin diye. Pembe aynı zamanda çocuk rengidir. Sarı uyarıcı özelliği vardır ve insanları daha dinamik ve neşeli olmaya teşvik eder. Zeka , incelik ve pratiklikle ilgilidir. Toplumsal yaşamı ve birlikte çalışmayı yansıtan bir anlamı vardır. Geçiciliğin ve dikkat çekiciliğin sembolüdür. Dikkat çekiciliğinden dolayı dünyada taksiler sarıdır. Sarı ayrıca hüzün ve özlemin rengidir. Sonbaharın tüm hüzünlü güzelliğinde onun her rengini izlemek mümkündür. Turkuaz´la neşeli ve sakin duyguları aynı anda yaşamak mümkündür! Yeşil ise doğanın ve baharın rengidir, insanlar üzerindeki etkisi tartışılmaz.Güven ve huzur verir . Yaratıcılığı körükler, rahatlatıcı özelliği nedeniyle büyük lokanta ve mutfaklarda kullanılır. Yeşil alanlarda insanların daha az mide rahatsızlığı çektiği saptanmıştır. Ayrıca huzuru ve üretkenliği temsil eder. Güven ve rahatlık veren bir renktir. Yeşil tabiatta hakim olan bir renk olduğu için rahatlatıcı ve sakinleştirici etkisi de büyüktür. Yeşil rengin ağırlıklı kullanıldığı yerlerde üretkenlik artar… Yeşil Terazi burcunun rengidir. Siyah ağırbaşlılık ve ciddiyetle özdeşleşmiştir. Gücü ve tutkuyu temsil eder. Hırsında bir ifadesidir. Bizde ve Batı’ da matemi temsil ederken Japonya’ da mutluluğun simgesidir. Fonda kullanıldığında karamsarlığı çağrıştırır. Işığı yok eder. Konsantrasyonu en çok getiren renktir. Einstein’ in konsantre olabilmek için perdeleri siyah gün ışığı olmayan bir odaya girip bu şekilde çalıştığı söylenir.Balık burcunun rengidir. Hazırlayan: KÜBRA DEMİR DAMLALAR 3 Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulunun Sesi Mayıs 2011 ZAMANIMIZI BOŞA HARCAMAYALIM! ŞARKINI SÖYLEDİĞİN ZAMAN “Bende anlayamadığın nedir biliyor musun?” “ N e y m i ş ? ” “Nazım’ın dediği gibi: ‘Ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum. Kendi şarkımı.’ Ama yapamam biliyorum, çünkü o şarkı içimde kuruyup kaldı. Beni öldüren bu işte.” “Şarkılar bitmez, yeni şarkılar filizlenip doğar her zaman...” Bu roman, Deniz ile Cihan’ın hüzünlü şarkısını anlatıyor. 70’li yılların sonunda Ankara’da, üniversitede tanışan Deniz ile Cihan’ı ortak tutkuları olan müzik bir araya getirir. Deniz, Ankaralı bir ailenin isyankar kızı, Cihan taşradan gelmiş bir genç adamdır. 12 Eylül öncesinin en karanlık günlerinde yolları kesişen bu iki genç arasındaki ilişki birini tutkulu bir aşka götürürken, diğeri devrimci düşlerinin rüzgarına kapılır. Yaşanmamış bir aşkın izdüşümü, aradan otuz yıl geçtikten sonra farklı bir boyutta, ama aynı tutkuyla iki insana yansır: Biri artık orta yaşını sürmekte olan Cihan, diğeriyse ona hem yabancı hem de son derece tanıdık olan bir kadındır. İnci Aral, arka planında değişen bir ülke, insanlar, gençlik ve siyaset olan, bambaşka bir aşkın izini sürüyor. Umudun, arzunun, hüznün, şarkılarla canlanan iklimini bir kez daha, derinlik ve ustalıkla anlatıyor. ŞAİRİN ROMANI Adı Yerküre olan bir gezegen. En büyük kara parçası sayılan Anakara’da farklı yerlerden farklı nedenlerle Odragend’e varmak üzere yola çıkan gezginler. Elli yıl sonra yurduna dönen bir bilge şair. Yıllarca evinden hiç çıkmadan yaşadıktan sonra, çıraklarıyla birlikte kendisini yollara vuran bir şiir filozofu. Yalnızca şairleri öldüren bir katilin izini süren atlı polis ve yardımcısı. Yol boyu içinden geçtikleri yerler, yaşamlar. Surlarında şiir bayrakları dalganan şehirler. Kanatları göğün gizemlerini birbirine bağlayan kuşlar. Sayıların, sözcüklerin, şifrelerin ardında ömür tüketen matematikçiler, dilciler, sözlükçüler, şairler... İnsanların ruhlarını sağaltan rüya terbiyecileri. Batı’nın modern çağ fantazi romanlarıyla Doğu’nun Binbir Gece Masalları’nın özgün bir bileşimi. Boş zamanlarınızı değerlendirmenin ve canınızın sıkıldığı zamanları eğlenceli hale getirmenin alternatif yolları vardır. Bizler, sizlere bu yollardan iki tanesi hakkında tavsiye mahiyetinde bir araştırma yaptık. Sizlere sinemada gösterimde olan filmlerden ve yeni çıkan kitaplardan birkaç tanesini tanıtmaya çalışacağız. Hazırlayan:Hasan GEM ELİF PAULO COELHO Hop Dedik Deli Dumrul (Emir Benderlioğlu), İstanbul’un Kurtlar Kuşlar Alemine meydan okumuş ve oyuna getirilerek hapse düşmüştür. İçerde hayatının zindana döneceğini düşünürken, ruh dünyasında derin tesirler meydana getirecek olan gönül erlerinden İhsan Bey (Bulut Aras) ile tanışır. Hapiste Dumrul ile İhsan Bey’in en has talebesi ve manevi evladı Alperen ( Orhan Bıyıklı) arasında sıkı bir dostluk başlar. Deli Dumrul’u, gönül eri İhsan Bey’i ve yiğitlik timsali Alperen’i uğradıkları iftiralardan aklayıp kurtaracak kişi ise Başkomiser Semih Bayrak’tır( Mesut … ALFA OMEGA EVE DÖNÜŞ MACERALARI “Hilal’e isminin anlamını sordu; Türkçede ayın ilk günlerinde aldığı yay biçimi demektir. Ülkemin bayrağında da vardır hilal...” Elif’in başkahramanı dünyaca meşhur yazar Paulo Coelho, bir süredir bilgelik yolunda gelişmesinin durduğunu hissetmektedir. Belki de yapması gereken tek şey, esrarengiz ustası J.nin tavsiyesine uyup, “Gönlünün onu çektiği yere,” gitmektir... Rastlantılar Coelho’yu Rusya’ya savurur. 9288 kilometrelik yolu, bu uçsuz bucaksız ülkeyi, baştan sona trenle kat etmeye karar verir. Daha ilk durağından itibaren manevi bir arayışa dönüşen bu yolculukta ona üç kişi eşlik eder: Bir Tao ustası, Rus yayıncısı ve en ilginci, yetenekli bir keman virtüözü olan, sıra dışı genç bir Türk kadını; Hilal... Coelho, son romanı Elif’le, bir kez daha hayatı güzelleştiren hazineleri ve mucizeleri kutluyor. Zamanın, mekânın, yaşadığımız başka hayatların dışında bir yerde, katıksız “aşk”ın peşinde, ruhun upuzun yolunu kat ediyor. Ama bu kez, bizlere çok tanıdık gelen duraklardan geçerek... “Coelho’nun kitapları, milyonların hayatına büyü katıyor.” Kate ve Humphrey adındaki iki kurt yaşadıkları parktan ayrılmak zorunda kalınca, yeni evlerine varmak için bilmedikleri ve tehlikeli bir yolculuğa atılırlar. Tür: Animasyon, Aile Yönetmen: Anthony Bell Orijinal Seslendirenler: Hayden Panettiere, Justin Long, Christina Ricci, Dennis Hopper, Christine Lakin, Danny Glover, Chris Carmack, Bitsie Tulloch, Vicki Lewis, Brian Donovan ATLIKARINCA Çekirdek bir ailenin sakin bir kasabadan, evin annesinin bir akrabasının felç geçirmesi nedeniyle İstanbul’a taşınmasıyla başlayan keşiflerini anlatan bir film Atlıkarınca. Kısa zamanda ailede huzursuzluk baş gösterecek ve evin kızının huzursuzluğu ve ardından babalarının vefatıyla birlikte aile içinde yeni bir sır ortaya çıkacaktır. Bu sır, omuzlarda taşınabilecek kadar ağır bir sırdır. Bu sır neydi acaba? DAMLALAR 4 Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulunun Sesi DEĞERLİYİM, DEĞERLİSİN, DEĞERLİ! BALTAYI BİLEMEK Değer, bütün diğer değersiz şeyler arsında en hoyratça harcadığımız, çar çur ettiğimiz unsurdur. En çok onu hak etmeyenlere veririz, en çok onu veririz ve karşılığını almayız. Evet, anladınız işte aslında “değer” en değersiz varlığımız. Şöyle her şeyi bir kenara koyalım, bir anne- babanın en değerli varlığı çocuğundan başka ne olabilir ki? Onlar dururken bir anne baba neye daha fazla zaman ayırır acaba?.. Zaman ayırmak? Öyle ya bu da nereden çıktı, değil mi? “İnsan kime zaman ayırır?” sorusunun cevabını düşünürseniz. Bir önceki sorunun da cevabını bulmuş olursunuz. Beş yıllık öğretmenlik deneyimimde çocuğuyla, çocuğu bir yetişkinmişçesine konuşan ebeveynlerle karşılaşmadım desem yeridir. Hemen hemen hepsi çocuğu, ders çalışmadığı zaman veya başarısız olduğu zaman; kızılacak, azarlanacak, tehdit edilecek… kişi olarak görür. Böyle yapınca çocuk kendini toparlar çünkü! Çocuk dediğin ebeveynlerinden, öğretmenlerinden korkmalı biraz!.. Evet, en değerli varlıklarımızın hayatımızdaki yeri budur. Nasıl güzel değil mi? “Peki, ne yapalım o zaman, nasıl davranalım?” diyenlerinize şu kadarını söyleyeyim: onlara değerli olduklarını hissettirmelisiniz ki onlar da kendilerini değerli bulsunlar ve yaşama değerli bir birey, özgüveni tam olan bir birey olarak karışabilsinler. Ancak o zaman sağlıklı, iyi düşünen, doğru kararlar verebilen, başarılı bireylerden oluşan bir toplum yaratabiliriz. Bu da ancak kime, niçin, ne kadar değer vereceğimizi kestirebilmemize bağlı. Zor değil onları karşınıza alın ve onlarla konuşun, onlara zaman ayırın, onları önemseyin. Şunu unutmamak gerek: Yemek vermek, maddi anlamda hiçbir eksiğini bırakmamak vs. yetmez. Değerli olduğunu hissetmeli. Fatih İlköğretim Okulu Türkçe Öğretmeni İsmail TETİK Bir ormanda iki kişi ağaç kesiyormuş. Birinci adam sabahları erkenden kalkıyor, ağaç kesmeye başlıyormuş, bir ağaç devrilirken hemen diğerine geçiyormuş. Gün boyu ne dinleniyor ne öğle yemeği için kendine vakit ayırıyormuş. Aksamları da arkadaşından bir kaç saat sonra ağaç kesmeyi bırakıyormuş. İkinci adam ise arada bir dinleniyor ve hava kararmaya başladığında eve dönüyormuş. Bir hafta boyunca bu tempoda çalıştıktan sonra ne kadar ağaç kestiklerini saymaya başlamışlar. Sonuç: İkinci adam çok daha fazla ağaç kesmiş. Birinci adam öfkelenmiş: “Bu nasıl olabilir? Ben daha çok çalıştım. Senden daha erken ise başladım, senden daha geç bitirdim. Ama sen daha fazla ağaç kestin. Bu işin sırrı ne?” Ben 8. sınıf öğrencisi olarak evde ve okulumuzda Türkçe ders saatinde okuma çalışmaları yapıyorum. Bu okumaların bana yarar sağladığını düşünüyorum. Haftada en Hükümdarın birinin beyaz bir atı varmış. Hükümdar, bu atını çok severmiş. Bir gün bütün maiyetinin (”kendi adamlarının”) hazır bulunduğu bir sırada: - Bu beyaz atımın ölüm haberini getirenin kafasını uçurabilirim. Çok dikkatli olun. Çünkü bu beyaz atı canım kadar seviyorum. Onun ölüm haberi bende kriz geçirtebilir, demiş. Günün birinde, her şeyin eceli gibi beyaz atın da eceli gelir. Ve beyaz at ölür. Hükümdarın adamlarında bir telaştır kopar. Kimse cesaret edemez ki, beyaz atın ölümünü hükümdara haber versinler. Seyis başı, düşünür taşınır, olacak gibi değil. Ben gidip hükümdara haber vereceğim. Öyle olsa da, böyle olsa da bizim kafa gidecek, der. Ve Seyis başı, hükümdarın huzuruna çıkar: - Hükümdarım, der. Sizin beyaz at var ya! - Evet der, Hükümdar. Seyis başı: O, yatmış, ayaklarını dikmiş, gözlerini yummuş, karnı şişmiş, hiç nefes almıyor, der. Hükümdar : Seyis başı, seyis başı! Desene, bizim beyaz at öldü!.. Seyis başı: İkinci adam yüzünde tebessümle yanıt vermiş: “ Ortada bir sır yok.. Sen durmaksızın çalışırken, ben arada bir dinlenip baltamı biliyordum. Keskin baltayla, daha az çabayla daha çok ağaç kesilir. “Kendimizi geliştirmek, baltamızı bilemektir. Kendimize zaman ayırıp, yaşamımızı objektif bir bakışla gözden geçirmektir. Zayıf bulduğumuz alanlarımızı geliştirmek için çaba göstermektir. Bu, zihnimizin, ruhumuzun, karakterimizin güçlenmesi için olmazsa olmaz bir koşuldur. Delhi’deki ünlü tapınakta Sokrat’ın şu sözü yer alır: “İnsan Kendini Tanı.” Kendini tanımak, şu anda olduğumuz noktayla olmak istediğimiz nokta arasındaki yoldur. Kendini tanımak, kendimizi nasıl gördüğümüz ile başkalarının bizi nasıl gördüğü arasında KİTAP OKUMAK Okumak insan zihnini geliştirerek insana yeni pencereler açar. Bizlere her kitap başka bir dünyanın kapılarını aralar. Kitaplar aracılığıyla, isteyip de yapamadıklarımıza, hayallerimize, okuyarak erişiriz. Kitap okumak bizlerin hayal dünyasını geliştirerek olaylara farklı pencerelerden bakma becerisi kazandırır. İyi bir kitap okuyucusu sınavlarda da başarılı olur. Sınavlarda önüne gelen paragraf sorularını yorumlamada daha başarılıdır. Çünkü kitap okuyarak okuduğunu anlama becerisini kazanmıştır. fark olmaması anlamına gelir. Bireysel ve iş yaşamımızda başarılı, mutlu ve doyumlu olmak istiyorsak, baltamızı bilemek için kendimize zaman ayırmalıyız. BEYAZ AT VE HÜKÜMDAR Sigaraya, alkole, gereksiz insanlara… değer veririz ama en çok değer vermemiz gerekenlere değer vermeyiz. İlginç değil mi? Maalesef öyle. Oysa şeyle bir düşündüğünüzde aslında çevrenizde sizin varlığınızı anlamlı kılan birçok kişi veya varlık vardır da bunların farkında bile değiliz. Bir öğretmen olarak birçok veli çeşidiyle karşılaşmışımdır. Eti senin kemiği benim tipindeki veliler, evde her şey var ona her şey aldım benden daha ne istiyor tipindeki veliler, bundan adam olmaz hocam… diplomayı alması yeterli ona bir iki inek… Çobanlığa marş marş diyen veli tipleri - çobanlık da dünyanın en işe yaramaz insanların mesleği oluyor bu arada- ve daha birçok çeşidini sayabilirim. Konuyla ilgisi ne diye düşünüyor olabilirsiniz… Mayıs 2011 az bir kitap bitiriyorum. Kitapları genellikle okul kütüphanemizden temin ediyorum. Kitap okumak isteyen arkadaşlarımızda hafta içi her gün öğleden sonra okul kütüphanesinden kitap alabilirler. İsterlerse kütüphanede kitap okuyup ders çalışabilirler. Kütüphanemizin açık kalmasını sağlayan arkadaşlarımıza da ayrıca teşekkür ederim. Her kitap bir hayattır. Her kitaptan yeni tatlar, yeni lezzetler alırız. Kısacası, okumak isteyen kişi her nerede ve ne şartta olursa olsun okumak için vakit de bulur, kitapta. Sizler de yeni ufuklara yelken açmak istiyorsanız henüz geç kalmadınız. Okuyun. Hazırlayan: Ebuzer DUYU - Aman hükümdarım! Ben demedim, siz dediniz hükümdarım, siz dediniz der ve kafayı kurtarır. Kısacası, söyleme şeklimiz bir çok şeyi de ğiştirir. Hazırlayanlar Elif AYDOĞDU Suna SELÇUK DAMLALAR 5 Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulunun Sesi Mayıs 2011 FIRAT BOZKAPLAN İLE MESLEKİ SOHBET Size göre öğretmenliğin iyi ve kötü yönleri nelerdir? Şiir yazdığınızı söylemiştiniz. Bizimle bir şiirinizi paylaşır mısınız? Öğretmenliğin en güzel yanı geleceğimiz olan çocukları yetiştirip toplumun hizmetine sunmaktır. Öğretmenliğin olumsuz yanı ise bütün çabalarımıza rağmen öğrencilerimizin başarısız olmasıdır. Tabi ki de. Sizinle “Yağmur Duası” adıyla yazdığım bir şiirimi paylaşabilirm. Öğretmen olmasaydınız hangi mesleği seçerdiniz? Öğretmen olmasaydım savaşçı kimliğimle yeşil sahalarda mücadele etmek isterdim. Okulumuzdaki öğretmenler arasında nasıl bir diyalog görüyorsunuz? Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? -Ben Fırat BOZKAPLAN. Öğretmenim. Hayata olumlu bir gözle bakmayı severim. Pollyanna’nın erkek versiyonuyum. Mesleğinizi severek mi yapıyorsunuz? Baba mesleği olması dolayısıyla hep bu mesleğe karşı ilgim vardı. Öğretmenliğin kutsal bir meslek olduğuna inananlardanım. Mesleğimi her gün yeni bir heyecanla ve hakkını vererek yapmaya çalışıyorum. Öğretmenlerimiz arasında hoşgörüye dayanan bir arkadaşlık ilişkisi var. Okulumuz öğretmenlerinin en önemli özelliği dayanışma ve birlikte hareket etmeyi sevmeleridir. Bu da kişiler arası ilişkilerde olumlu bir yön belirleyicidir. Okul idaresiyle aranız nasıl? Sizleri teşvik edici çalışmalar yapıyorlar mı? Bomba gibi. Kurallara uyduğumuz ve işimizin hakkını vermeye çalıştığımız zaman hiçbir idareyle sorun yaşamazsınız. Şu ana kadar öyle bir çalışma görmedim. Ama bu çalışmaların olmayacağı anlamına gelmez. YAĞMUR DUASI “Sevgimi bulutlara yazdım” diyor sevdiğim, Yağmuru bekleye bekleye çatladı yüreğim. Yağmur duasına çıkıyorum, Gökyüzünde tek bir bulut yok, Hobileriniz nelerdir? Haykırıyorum acı, acı: Öğrencilerle aranız nasıl? Ayrım yapıyor musunuz? Genel olarak öğrencilerle iyi bir iletişim içerisindeyim. Zaman zaman bazı sorunlar yaşasak da hiçbir öğrenciye karşı ayrım yapmamaya özen gösteririm. Hobilerim Futbol oynamak, bilgisayar oyunu oynamak, PES 2011 oynamayı çok severim. Ayrıca şiir yazmaktan da hoşlanırım ve yazdığım şiirlerim var. “Ey bulut, güzel bulut, Saklandığın yerden çık bulut, Akıt damla damla gözyaşını yüreğime, Mesleğiniz maddi olarak sizi tatmin ediyor mu? Akıt ki hayat bulsun yüreğim. Ve bir koku yayılsın yağmur sonrası, Elbette ki öğretmen maaşları çağımızın gereksinimlerinin gerisinde kalmıştır. Fakat hiçbir zaman maaşlarının yetersizliğiyle ilgili serzenişte bulunmadım. Aldığım ücret ne kadar olursa olsun onun hakkını vermek önemlidir, diye düşünüyorum… Yayılsın ki, anlaşılsın çektiğim çile.” Ses seda yok beyaz bulutlardan, Tek bir damla düşmüyor gökyüzünden. İdealist bir öğretmen misiniz? Mesleğimizde zaman zaman sorunlarla karşılaşmamıza rağmen mesleğimin hakkını vermeye çalışırım. Tam manasıyla idealist kalmak mümkün olmamakla beraber mesleğimiz gereklerini yerine getirmeye çalışıyoruz. Yine kalbim kırık, boynum bükük. Tahammülüm kalmadı artık yağmuru beklemeye, Ama ben yine de açacağım ellerimi, Ve haykıracağım binbir hasretle, Emekliliğe dair hayalleriniz var mı? Henüz yolun daha başındayız, bu nedenle hiç düşünmedim. DOSTLUK Dostluk nedir sizce? Sadece arkadaş olup birlikte hareket etmek mi? Bence hayır. Dostluk sevgi ve saygı gerektiren bir bağdır. Bu bağ sadece sevgi ve saygıyla sağlanmaz. En önemlisi sevgi ve saygının yanında dostum diyebildiğin insanın güvenilir olması gerekir. Siz hiç güvenmediğiniz ama sevdiğiniz bir arkadaşınıza sır verebilir misiniz? Siz söylemeden ben söyleyeyim hayır. Çünkü dostluk güven gerektirir. İnsan kötü günlerinde, iyi günlerinde yaşadığı her şeyi dostuna anlatmak ister. Mutluluğunu ve üzüntülerini paylaşmak ister. Bunun için çevresinde en güvendiği insana ihtiyaç duyar. Bunun yanında dostluk sadece arkadaşının “Yağdır mevlam sevgi”diye. Hazırlayanlar: Suna SELÇUK-Elif AYDOĞDU yanında olup onun dediklerini tekrar etmek değildir. Dost dostunun yaptığı hataları ve yanlışları yüzüne karşı söylemelidir. Ama bunu yaparken arkadaşıyla dostluğunu bitirmeden anlatmalıdır. Gerçek dost acı da söyler tatlı da. Ama yalan söylememelidir. Arkadaşının doğru bulmadığı davranışlarını söylemelidir. Böyle yaparak dostluğumuzu daha da güçlendiririz. Gerçek dost kötü günde belli olur. Kötü günde yanında olan, sana yardım eden, yaptığın yanlışları söyleyen, çok da güvenilir olan dosttan başka ne isteriz. Ama biliyoruz ki günümüzde böylelerine çok az rastlıyoruz. Böyle dostlarımız varsa sımsıkı sarılın onlara… Hazırlayan: Şahinaz TURHAN 6 DAMLALAR Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulunun Sesi Mayıs 2011 ŞİİR DÜNYASINDAN ŞAİRLER Bu bölümümüzde İstiklal Marşı’mızın coşkun şair ve okulumuza ismini veren Mehmet Akif ERSOY’u ve Ergani’nin yetiştirdiği güzide şairlerimizden Sezai KARAKOÇ’u tanıtmaya çalışacağız. Mehmet Akif Ersoy’un Hayatı İstiklâl Marşı şâiri. Asıl adı Mehmet Ragif olan Mehmet Akif 1873 yılında İstanbul’da doğdu. Annesi Emine Şerife Hanım, babası Temiz Tâhir Efendidir. İlk tahsiline Emir Buhâri Mahalle Mektebinde başladı. İlk ve orta öğrenimden sonra Mülkiye Mektebine devam etti. Babasının vefâtı ve evlerinin yanması üzerine mülkiyeyi bırakıp Baytar Mektebini birincilikle bitirdi. Tahsil hayâtı boyunca yabancı dil derslerine ilgi duydu. Fransızca ve Farsça öğrendi. Babasından Arapça dersleri aldı. Zirâat nezâretinde baytar olarak vazife aldı. Üç dört sene Rumeli, Anadolu ve Arabistan’da bulaşıcı hayvan hastalıkları tedâvisi için bir hayli dolaştı. Bu müddet zarfında halkla temasta bulundu. Âkif’in memuriyet hayatı 1893 yılında başlar ve 1913 târihine kadar devam eder. Memuriyetinin yanında Ziraat Mektebinde ve Dârulfünûn’da edebiyat dersleri vermiştir. 1893 senesinde Tophâne-i Âmire veznedârı M. Emin Beyin kızı İsmet Hanımla evlendi. Âkif okulda öğrendikleriyle yetinmeyerek, dışarda kendi kendini yetiştirerek tahsilini tamamlamaya, bilgisini genişletmeye çalıştı. Memuriyet hayatına başladıktan sonra öğretmenlik yaparak ve şiir yazarak edebiyat sâhasındaki çalışmalarına devam etti. Fakat onun neşriyat âlemine girişi daha fazla 1908′de İkinci Meşrutiyetin îlânıyla başlar. Bu târihten itibaren şiirlerini Sırât-ı Müstakîm’de yayınlanır. 1920 târihinde Burdur Mebusu olarak Birinci Büyük Millet Meclisine seçildi. 17 Şubat 1921 günü İstiklâl Marşı’nı yazdı. Meclis 12 Martta bu marşı kabul etti. 1926 yılından îtibâren Mısır Üniversitesinde Türkçe dersleri verdi. Derslerden döndükce Kur’ân-ı kerîm tercümesiyle de meşgul oluyordu, fakat bu sırada siroza tutuldu. Önceleri hastalığının ehemmiyetini anlayamadı ve hava değişimiyle geçeceğini zannetti. Lübnan’a gitti. Ağustos 1936′da Antakya’ya geldi. Mısır’a hasta olarak döndü. Hastalık onu harâb etmiş, bir deri bir kemik bırakmıştı. İstanbul’a geldi. Hastanede yattı, tedâvi gördü. Fakat hastalığın önüne geçilemedi. 27 Aralık 1936 târihinde vefat etti. Kabri Edirnekapı Mezarlığındadır. Mehmed Âkif milletini ve dînini seven, insanlara karşı merhametli bir mizaca sâhip, şâir tabiatının heyecanlarıyla dalgalanan, edebî bakımdan kıymetli şiirlerin yazarı meşhur bir Türk şâiridir. İstiklâl Marşı şâiri olması bakımından da “Millî Şâir” ismini almıştır. Şairin en büyük eseri Safahat genel adı altında toplanan şiirleri şu 7 kitaptan oluşmuştur: 1.Kitap: Safahat (1911) 2.Kitap: Süleymaniye Kürsüsünde (1912) 3. Kitap: Hakkın Sesleri (1913) 4. Kitap: Fatih Kürsüsünde (1914) 5. Kitap: Hatıralar (1917) 6. Kitap: Asım (1924) 7. Kitap: Gölgeler (1933). Sezai Karakoç’un Hayatı Sezai KARAKOÇ, 1933’te Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde doğdu. Parasız yatılı okuduğu Gaziantep Lisesi’ni 1950’de bitirdi. 1955’te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü’nden mezun oldu. 1956-1965 arasında Maliye müfettiş yardımcılığı ve gelirler kontrolörlüğü görevlerinde çalıştı. Temmuz 1965’te memurluktan ayrıldı. Gazetecilik ve yayıncılık işlerine girişti. “Diriliş” dergisini aylık, haftalık bazen haftada iki kez yayınladı. 1971’den sonra kısa bir süre için Gelirler Genel Müdürlüğü’nde gelirler kontrolörlüğü yaptı. 1974 sonrası yeniden devlet memurluğu görevinden ayrılarak gazetecilik ve yayıncılığa başladı. Yeni İstiklar, Yeni İstanbul, Babıali’de Sabah, Milli Gazete’de yazılar yazdı. İlk şiiri 1951’de “Hisar” dergisinde çıktı. Üniversite yıllarında 1955’te “Şiir Sanatı” dergisini çıkardı. Mülkiye, Yenilik, XX. Asır, İstanbul, Şiir Sanatı dergilerindeki şiirleriyle tanındı. Başlangıçta Pazar Postası’nda İkinci Yeni akımı doğrultusunda şiirler yazdı. Daha sonraki yıllarda tümüyle kendi şiirine yöneldi. Yeni biçim araştırmalarına, değişik imgelerle kendine özgü, mistik ve İslami içeriğe yer veren eserleriyle kuşağının en iyi şairleri arasına girdi. Gazete yazılarında ise İslam toplumlarının çağdaş dünyadaki konumlarını ele aldı. Eski Türk uygarlıklarına ilişkin değerlerle, çağdaş bir kişilik oluşturma düşüncelerini işledi. Eserleri • Hızırla Kırk Saat * Taha’nın Kitabı/Gül Muştusu • Körfez/Şahdamar/Sesler * Zamana Adanmış Sözler • Ayinler /Çeşmeler * Leylâ ile Mecnun • Ateş Dansı * Alın Yazısı Saati • Monna Rosa (Aşk Ve Çileler) * Gün Doğmadan • Monna Rosa(Ölüm ve Çerçeveler) • Monna Rosa(Pişmanlık ve Çileler) * Karayılan Hazırlayanlar: Serhat ÇAKIR - Ferhat ÇAKIR * Ve Monna Rosa İNGİLİZCE ÖĞRETMENİMİZ İNGİLTERE’DE Okulumuz İngilizce öğretmenlerinden Işıl ŞAHİN, Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatının desteklediği, Hayatboyu Öğrenme Programı (LLP) kapsamında Comenius Hizmet İçi Eğitim faaliyeti adı altında 27/02/2011-12/03/2011 tarihleri arasında Exeter/İngiltere’de düzenlenen “Developing Oral Fluency in the English Language Classroom” seminerine katılmıştır. İtalya, Almanya, Fransa, Bulgaristan, Estonya gibi farklı Avrupa ülkelerinden öğretmenlerin katıldığı hizmet-içi eğitim faaliyetine katılan öğretmenimiz faaliyetin kişisel ve mesleki gelişimine ciddi anlamda katkısı olduğunu belirtti. “Türkiye’de ana dili İngilizce olmayan İngilizce öğretmenleri olarak ana dili İngilizce olanlarla konuşmanın İngilizce iletişim kurma becerisinin gelişimine ciddi anlamda katkısı olduğunu belirten öğretmenimiz bu tür etkinlikleri sürekli takip edeceğini ve katılmak istediğini belirtti. Bölgemizi ve ilimizi temsilen katılımı hak kazanan tek öğretmen olması da okulumuz adına bir övünç kaynağı oldu. Öğretmenimizi tebrik ediyor, bu tarz etkinliklerde Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu olarak yer almayı ümit ediyoruz. Hazırlayan : Fatih YARDIMCI 7 DAMLALAR Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulunun Sesi Mayıs 2011 ANNE VE ÇOCUK SBS ÜZERİNE KISA KISA 1 yaşınızdayken sizi elleriyle besledi ve yıkadı. Bütün gece ağlayıp onu uyutmayarak teşekkür ettiniz 2 yaşınızdayken size yürümeyi öğretti Size seslendiğinde odadan kaçarak teşekkür ettiniz 3 yaşınızdayken size özenle yemekler hazırladı Tabağınızı masanın altına dökerek teşekkür ettiniz 4 yaşınızdayken elinize rengarenk kalemler tutuşturdu. Evin bütün duvarlarına resim yaparak teşekkür ettiniz 5 yaşınızdayken sizi cici kıyafetlerle süsledi. Gördüğünüz ilk çamur birikintisine atlayarak teşekkür ettiniz 6 yaşınızdayken okula kadar sizinle yürüdü. Sokaklarda "GİTMİYCEEEEEEM" diye ağlayarak teşekkür ettiniz 7 yaşınızdayken size bir top hediye etti. Komşunun camini kırarak teşekkür ettiniz 9 yaşınızdayken size piyano öğretmeni buldu. Notaları bir gün bile çalışmayarak teşekkür ettiniz 10 yaşınızdayken doğum günü partilerinden dans derslerine kadar her yere sizi arabayla götürdü. Arabadan fırlayıp giderken arkanıza bile bakmayarak teşekkür ettiniz 11 yaşınızdayken sizi arkadaşınızla sinemaya götürdü. "Sen bizimle oturma" diyerek teşekkür ettiniz 12 yaşınızdayken zararlı TV programlarını seyretmenizi istemedi. O evde değilken hepsini izleyerek teşekkür ettiniz 15 yaşınızdayken sizi yurtdışında yaz kampına gönderdi. Tek satir mektup yazmayarak teşekkür ettiniz 17 yaşınızdayken erkek arkadaşınızla partiye gitmenize izin verdi. Bir telefon bile etmeden sabaha karşı eve dönerek teşekkür ettiniz. 19 yaşınızdayken okul masraflarınızı karşıladı, sizi arabayla kampusa götürdü ve eşyalarınızı taşıdı. Arkadaşlarınız alay etmesin diye kampus kapısında vedalaşarak teşekkür ettiniz 21 yaşınızdayken iş hayati ve kariyerinizle ilgili size fikir vermek istedi "Ben senin gibi olmayacağım" diyerek teşekkür ettiniz 22 yaşınızdayken kep giyme töreninizde size gururla sarıldı. Avrupa seyahati için para isteyerek teşekkür ettiniz 24 yaşınızdayken uzun suredir çıktığınız çocukla tanışmak istedi "Zamanını ben bilirim" diye tersleyerek teşekkür ettiniz 25 yaşınızdayken düğün masraflarınızı karşıladı, sizin için hem mutlu oldu hem çok duygulandı. Siz dünyanın bir ucuna taşınarak teşekkür ettiniz 30 yaşınızdayken bebek bakimi hakkında size akil vermek istedi. "Artık bu ilkel yöntemleri bırak" diyerek teşekkür ettiniz 40 yaşınızdayken sizi arayıp bir akrabanızın doğum gününü hatırlattı "Anne işim başımdan aşkın" diyerek teşekkür ettiniz 50 yaşınızdayken o çok hastalandı, hafta sonunda onu görmeye gittiğinizde mutlu oldu. Ona yaşlıların çocuk gibi nazlı olduğunu söyleyerek teşekkür ettiniz Derken bir gün..... o öldü. O güne kadar onun için yapmadığınız ne varsa, o anda kalbinize bir yıldırım gibi düştü.... Hazırlayan : Necati AZĞAN 1-SBS ile ilgili bir röportaj yapmak istiyoruz. Müsait misiniz? Evet müsaittim. 2-Hazırladığımız sorular var başlayalım isterseniz? Evet başlayalım. 3-SBS sınavına bütün öğrenciler girecekler mi? Daha önce 6.7.8. sınıf öğrencileri SBS’ ye giriyordu. Ancak bu yıl 6.sınıflar SBS’ ye girmeyecekler. Ancak 6. sınıflar bursluk sınavına girebilecek. 4-Bu yılki sınav hakkında bize bilgi verebilir misiniz? SBS’ ye yedinci sınıflar 5 Haziran, 8. sınıflar, 4 Haziran’da sınava girecekler. 5 ve 6. sınıflar da bu nisanda sınava girecekler. 5-Yıl sonu puanı nasıl hesaplanır? Yıl sonu başarı puanı öğrencinin o yılki karne puanının okulun en yüksek puanına bölünmesiyle elde edilen puanın yüzle çarpılmasıdır. 6-SBS’ de kaç soru sorulacak? 6 ve 7’lere 90 , 8’lere 100 soru, burslukta 5 ve 6’lara 100 soru sorulacak. 7-İngilizce dersinden soru sorulacak mı? 7 ve 8’lere sorulacak 5ve 6’lara sorulmayacak. 8-Katsayılarla ilgili bilgi verebilir misiniz? Her bir sorunun katsayısı Türkçe, matematik 4, Fen ve Teknoloji, Sosyal Bilgiler 2, İngilizce. 9-Tercihlerden bahsedebilir misiniz? Tercihler sadece 8. sınıfın sonunda yapılıyor. OYP’ si 196 ve üzeri olan öğrenciler tercih yapma hakkını elde ediyorlar, öğrencinin 12 tercih hakkı var. Herkes puanını göz önünde bulundurarak 12 tercihini veya daha azını yapıp bitirdiği okula teslim ediyor.Eğer puanı yeterliyse tercih listesindeki okullardan birine yerleşiyor. 10-Bize birazda parasız yatılılık ve bursluluk sınavı (PYDS) hakkında bilgi verebilir misiniz? Şimdi bu sınav maddi durumu nedeniyle devlet okullarında ücretsiz yatılı okumak ya da aylık belli bir miktar burs almak isteyen öğrenciler için yapılıyor. Parasız yatılılığı tercih etmek için ilköğretim okullarını 8. ortaöğretim okullarının 9. 10.ve 11. sınıflarında öğrenim görmek gerekiyor.8. sınıf altındaki öğrenciler için parasız yatılılık imkanı yok 11-Peki burs almak için ne gerekiyor? Bursluluğu tercih etmek içinse ilköğretim okullarının 5,6,7ve 8., ortaöğretim okullarının 9.10. ve 11. sınıflarında öğrenim görüyor olmak yeterlidir. Yani 5. sınıf altındaki öğrenciler için burs imkânı yok. Hazırlanyanlar : Kübra DEMİR - Senem GÜN - Dilan ŞAHİN Sevgili Anne-Babalar; Çocuklarımız bizim hayattaki en değerli varlığımızdır. Bu değerli varlık yaşam sürecinde gerek sosyal-duygusal gerekse okul yaşamında problemlerle karşılaşabilmektedir. Onlara yardımcı olmanın yolu “ onları tanımak ve anlamak”tan geçiyor. Maalesef çoğu zaman en önemli şeyler, en önemsiz şeylerin merhametine terkedilebilmektedir… Çocuklar, en önemli dersleri minik kuştan değil, kendileri ile birlikte okuyan, kendileri ile konuşan, kendileri ile birlikte çalışan, onları dinleyen ve onlarla birlikte zaman geçiren sevgi dolu bir aileden öğrenirler. Hepimizin sevgi ile bir sorunu yok, en değerli varlığımız olan çocuklarımızı seviyoruz. Peki çoğu zaman bu sevgiyi ifade eden davranışlarda bulunabiliyor muyuz? Kendi ailelerimize kendimiz liderlik etmek durumundayız, çocuklarımızın bize çok ihtiyacı var. Deneyimlerimize, gücümüze, paylaşımlarımıza ve kararlılığımıza ihtiyaçları var. O halde bunu nasıl yapabiliriz. Çocuklarımızın olumlu birer kişilik geliştirmeleri ve toplumla sağlıklı iletişim kurabilen insanlar olmaları için sorumluluklarımız neler? Sorumlulukların da ötesinde neler yapabiliriz. Haydi hep birlikte “Önce Çocuklar” deyip kendimiz ve çocuklarımız için “bir adım daha” atalım. Okulumuzda velilerimize yönelik “Aile Eğitim Oturumları” yapılacaktır. Eğitim programına katılmak isteyen velilerimizin okul müdür yardımcısı Süleyman DENİZ ve Okul rehber öğretmeni Necati AZĞAN ile iletişime girmesi gerekmektedir. 8 DAMLALAR Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulunun Sesi Mayıs 2011 GÜÇLÜ BİR BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ İÇİN C VİTAMİNİ emilimi fonksiyonlarına (E vitamini ve demir gibi) destek olmaktır. Göz merceği ve akciğer gibi yapılarda antioksidan olarak çalışır. C vitamini ayrıca antioksidan yapıda olan E vitaminine dönüşebilir. Yüksek dozda alınması halinde ne gibi yararlar getireceği yolunda çalışmalar sürmekle birlikte, beta karoten gibi, antioksidan etki nedeniyle, kanser, kalpdamar hastalıkları ve katarakta yakalanma ihtimalini azalttığı belirlenmiştir. Ayrıca, soğuk algınlığı gibi hastalıklara karşı da direnci arttırmaktadır. Hangi besinlerde bulunur? C vitamininin başlıca rolü doku bağlarını tutan ana protein maddesi olan kollageni üretmek ve bağışıklık sistemi, sinir sistemi, hormonlar ve besinlerin Turunçgillerde bol miktarda bulunur. Ayrıca muzda, taze sebzelerde, maydanozda, kabakta, soğanda, domateste, lahana, ıspanak, kıvırcık salata gibi yeşil yapraklı sebzelerde ve biberde bulunur. GEREKSIZ ANTIBIYOTIK KULLANIMINDAN SAKINMALIYIZ Çocuklarda görülen antibiyotiklere bağlı ishal yan etki olarak ortaya çıkıyor ve sıklıkla ‘Clostridium Difficile’ isimli mikrop buna neden oluyor. Uzmanlar çocuklarda gereksiz antibiyotik kullanılmaması konusunda uyarıyor. Özellikle çocuklarda antibiyotik tedavisinin bu yan etkiyi azaltmak için ek olarak probiyotik içeren ilaçların kullanılması gerekebilir. Yrd. Doç. Dr. Mahir Gülcan Çocuk Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme Uzm. Özellikle çocuklarda antibiyotik kullanımının tetiklediği antibiyotik ishalinin (özellikle clostridium difficile mikrobuna bağlı) yanısıra daha ciddi yan etkiler; hem ince bağırsaklarda hem de kalın bağırsaklarda iltihap ve özellikle kalın barsaklarda yaralar ve buna bağlı kanamalarla kendini gösteren kolit rahatsızlığı da görülebilir. “ANTİBİYOTİK İYİ BAKTERİLERİ DE ÖLDÜRÜYOR” Herhangi bir nedenle kullanılan antibiyotikler hedeflenen mikropların yanısıra bağırsaklardaki iyi huylu mikropları da öldürüyor ve bağırsak florasının bozulmasına neden oluyor. Bu süreçte barsak floramızı oluşturan bu iyi huylu mikropların yerini kötü huylu mikroplar alarak ishal ve barsak yaralarına sebep oluyor. Özellikle çocuklarda görülen bu rahatsızlığın risk grubu içinde hastanede yatan hastaların ve 0–2 yaş aralığındaki süt çocuğu grubununbulunuyor. Hastalığın belirtileri “yüksek ateş, karış ağrısı, ishal ve bazen de barsakdan kan gelmesi” ve hastalığın tanısı dışkı tahlili ve gerektiğinde kolonoskopi ile koyulabiliyor. “ANTİBİYOTİKLE BİRLİKTE PROBİYOTİKLİ İLAÇLAR KULLANILMALI” Rahatsızlık antibiyotik kullanımı sırasında ya da ilacı bıraktıktan sonra 8 hafta içinde ortaya çıkabilir. Hastalık doza bağlı değildir, kimi vakalarda tek doz kullanım dahi şikayetlerin ortaya çıkması için yeterli olabilir. Eğer hastada önceden antibiyotik ishali hikayesi varsa doktorun herhangi bir nedenden ötürü gereken antibiyotik tedavisinde hastaya ek olarak probiyotikli ilaçlar önermesi gerekir. Gereksiz antibiyotik kullanımından sakınmalıyız. Mümkün olduğunca az antibiyotik kullanmaya özen göstermeliyiz. Hazırlayan: Caner ORUÇ Günlük ihtiyacınız nedir? Kadınlarda ve erkeklerde her gün alınması gereken en az miktarı, 60 miligramdır. Sigara içenlerin en az 100 mg C vitamini almaları gerekir. Her gün taze sebze ve meyve, özellikle narenciye, lahana, ıspanak, kıvırcık salata gibi yeşil yapraklı sebzeler, yeşil biber yiyen kişiler, tavsiye edilen en düşük günlük dozun üzerinde C vitamini aldıklarından emin olabilirler. Günde 1 grama kadar güvenle alınabileceği belirlenmiştir. Fazlasının zararları Yüksek dozları sindirim sisteminde tahrişlere neden olabilir. Uzun süre yüksek dozda kullanılmasının, böbrek taşı ihtimalini arttırdığı da bilinmektedir. Hazırlayan: Muhammed KÖYSU SAĞLIKLI DİŞLER İÇİN ON SÜPER BESİN Dişlerinizden utanmadan, “ağzım kokuyor mu” korkusuna kapılmadan güvenle gülümsemek istiyorsanız bu gıdaları sofranızdan eksik etmeyin. Avrupa’nın en çok okunan sağlık dergilerinden Natural Health, diş ve dişeti rahatsızlıklarının oluşmasını önleyen gıdaları açıkladı. İşte önde gelen üniversitelerin araştırmalarından derlenen dosyada yer alan 10 sağlıklı besin: Peynir: Kalsiyum ve fosfat açısından zengin olan peynir ağızdaki asit seviyesini düzenliyor. Tükürük üretimini artırarak çürüklere neden olan bakterileri yok ediyor. Yeşil çay: İçerdiği catechin maddesi şekeri diş plağına dönüştüren bakterileri öldürüyor. Soğan: Antibakteriyel maddeleri içeren soğan bakterileri temizliyor. Maydanoz: Soğan yedikten sonra ağzınızın kokmasından endişelenmeyin. Bir parça maydanoz ağız kokusunu önlüyor. İçerdiği monotorpen maddesi kana karışır karışmaz akciğere gidiyor. Ağızdan çıkan kokunun üretildiği bu organda etkili olarak ağız kokusunu gideriyor. Susam: Kalsiyum açısından zengin olduğundan dişin yapısının korunmasında önemli bir rol oynuyor. Mantar: İçinde bulunan şeker bileşimleri diş plağına neden olan bakterileri yok ediyor. Turp: Turpta bulunan isot hocynate diş çürüklerine neden olan bakterileri yok ediyor. Kivi: C vitamini zengin kivi diş eti iltihaplarını önlüyor. Su: Diş etlerinin nemli kalmasını sağlıyor. Tükürük salgılanmasında en önemli görevi üstleniyor. Havuç ve Kereviz: Öğütülmesi için çok çiğnenmesi gerek bu sebzeler daha çok tükürük salgılanmasını sağlayarak çürüklere yol açan bakterileri imha ediyor. Diş etlerine masaj yapıyor, diş aralarını temizliyor. Hazırlayan: Elif AYDOĞDU BİZE ÖZGÜ HASTALIKLAR -Kar topunun içine taş ve buz koymak... -Gazete ve dergilerdeki fotoğraflara sakal ve bıyık çizmek. -Yeni dökülen betona ayak basıp iz bırakmak. -Reklam için duvarlara yapıştırılan afişleri yırtmak. -Trafikte kırmızıdan sonra gelen sarıda kornaya asılmak. -Kar yağdığında eve bolca ekmek almak. -İşsiz kalınca takım elbise giymeye başlamak. -Yolda tanıdık birini görünce aracı üstüne sürmek. -Denizde deve güreşi yapmak. -Evlilerin bekarlara sakın evlenme demesi. -Belediyelerin duraklara koyduğu saatlerin akrep ve yelkovanlarını sökmek. -Şahin marka otomobili Doğan görünümlü yapmak. -Tiki olan insanların tikiyle uğraşmak. -Trafikte sizi geçen aracı geçmeyi ilke saymak. Hazırlayan: Serhat ÇAKIR 9 DAMLALAR Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulunun Sesi Mayıs 2011 ÇIKMAYAN MANA Mehmet Akif, Baytar Mektebi’nde müdür muavini olarak çalıştığı bir dönemde, muhasebeden gelen bir yazıyı anlayamaz. Yazıyı kaleme alan Salih Efendi’yi aratarak yazıda ne demek istediğini sorar:.: -“ Salih Efendi İki türlü mana çıksın diye böyle yazdık efendim” cevabını verince, Akif dayanamaz ve: -Hayret doğrusu, der. Biz birini bile çıkartamadık da. SAATLER GERİ ALINIYOR Dursun, saatlerin geri alınacağını duyunca, evdeki saatleri toplayıp Saatçi Temel’e gider: - Ula Temel, saatler geri alınacakmış. Biz de evdeki saatleri senden satın aldığımız için sana getirdik. Bunları geri alacaksun da. Temel kendinden emin bir şekilde: - Öyle yağma yok. Ben de duydum ama, sadece 1 saat geri alınacakmış. 1 tanesini alırım, diğerlerini almam. KARNE Baba, ortaokul üçüncü sınıfa giden oğlunun elinde karneyle salona girdiğini görür. Allah allah, dönem ne çabuk bitmiş... diye düşünür ve oğluna seslenir: -Getir bakayım şu karneyi! -Al baba... Adam karneye bir bakar ki, beden eğitimi ve resim dışındaki tüm dersler zayıf. -Bir dediğini iki etmiyoruz, bilgisayar dedin, bilgisayar aldık, ingilizce kursu dedin ingilizce kursuna gönderdik, gitar kursu, müzik aletleri, ne istersen yapıyoruz. Kız arkadaş uğruna harcadığın çiçek parasının haddi hesabı yok. Ne bu notların hali! -Baba... O benim karnem değil ki, senin kitaplarını karıştırıyordum, birinin arasında karnelerinden birini bulmuştum... MANTIK Öğrenci sınıfa yeni gelmişti. İkinci günü öğretmenine sordu : -Öğretmenim, insana yapmadığı bir şey için ceza verir misiniz? -Olur mu evladım, dedi öğretmen. Yapmadınsa ceza da olmaz. Niye sordun bunu? -Efendim dün verdiğiniz ev ödevini yapmamıştım da ceza verirsiniz sanıyordum! Hazırlayan : Senem GÜN SOLDAN SAĞA: 1- Genellikle “Bir varmış, bir yokmuş...” şeklinde başlayan ve yaşanması mümkün olmayan, olağanüstü olaylarla dolu fakat ibret alınabilecek yazı türü. 2- Duygu ve düşüncelerin, zengin hayallerin oyumlu sözlerle anlatıldığı yazı türüdür. 3- Virgülle ayrılmış sözcük gruplarını birbirinden ayırmada kullanılan bir noktalama işaretidir. 4- Başkalarına ait sözler o işaretin arasına alınır. 5- Tamamlanmamış cümlelerin sonuna konur. 6- “Ah, off, eyvah...” gibi sözcüklerin sonuna konan işaret. 7- Kısaltmalarda, cümlenin bitiminde, sıra bildiren rakamların ardında hangi noktalama işaretini kullanıyoruz? 8- Karşılıklı konuşmalarda, söylenen sözün önüne hangi işaret konur. 9- “Bu ekmeği nereden aldın( )” cümlesinin sonuna hangi noktalama işareti konulmalı. 10- Her zaman büyük harfle başlayan; Ankara, Ali, Türkiye, Türkçe gibi isimlerin türü... 11- Varlıklara ad olan, bir varlığı ya da kavramı karşılayan sözcük türü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1- Kendisinden sonra örnekler verilecek cümlelerin sonuna hangi noktalama işareti konur? 2- Bir ismin önüne gelerek, o varlığın durumunu, yerini,rengini, sayısını... belirten sözcük türü... 3- Şiirdeki dizelerin her biri. 4- “Yaylı ayraç” işaretinin diğer adı. 5- Uzun cümlelerde özneden sonra hangi noktalama işareti konur? 6- Bağlaç olarak kullanıldığında ayrı yazılan ek. 7- Yazıda alt alta gelen aynı sözlerin tekrar yazılmasını önlemek için kullanılan işaret. 8- Hal eki olarak kullanıldığında birleşik olarak yazılırken, bağlaç olarak kullanıldığında ayrı yazılan bir ek... 9- Satır sonunda tamamlanmamış olan sözcüğün heceleri hangi işaretle ayrılır. 10- Bir bağlaç. 11- Diğer adı “hatıra” olan yazı türü. 12- “Yazım Kuralları” ifadesi yerine “.......... Kuralları” ifadesi de kullanılabilir. “Yazım” ile eş anlamlı olan bu kurallar topluluğuna hangi isim verilir? 13- Ayrı yazılan soru eki. 14- Hem tamlayanı hem de tamlananı ek alan isim tamlaması türü. Yukarıdakı Resimlerin Adlarını Uygun Kutulara Yerleştiriniz. Hazırlayan : Işıl ŞAHİN Hazırlayan : Şahinaz TURHAN Mayıs 2011 DAMLALAR Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulunun Sesi 10 TURNUVA HEYECANI DEVAM EDiYOR İlçemiz genelinde Eği m-Sen ve Eği m-Bir-Sen sendikalarının düzenlemiş olduğu futbol ve voleybol turnuvaları eği m camiasına hareketlilik ge rdi. Okulumuz yapılan her iki turnuvaya da iş rak e . Konu hakkında turnuvalardaki performansıyla göz dolduran Hakan SALAR turnuvalar konusunda şöyle konuştu: “Amacımız dostluk ve kardeşliğin tesis etmesidir. Yenmek ya da yenilmek sorun değil. Şu ana kadar bir tar şma ya da sorun yaşamadık. Umarım bundan sonra da böyle devam eder...” Okulumuz sınıf öğretmenlerinden Kenan KARAKUŞ –kendisi okulumuzun kalecisidir aynı zamanda- turnuvalar hakkında şöyle konuştu: “Burada amacımız yeni arkadaşlar tanımak ve dostluklar oluşturmak r. Sertliklere yer vermeden turnuvayı tamamlamak is yoruz. Ben kalemde elimde eldivenlerim olduğu müddetçe geçit vermemeye çalışıyorum.” Spor dostluk ve kardeşlik r. Tam da Atatürk’ün dediği gibi “Ben sporcunun zeki çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim.” Turnuvaların sorunsuz bir şekilde tamamlanmasını diliyor, Eği m-Sen ve Eği m-Bir-Sen sendikalarına turnuvalardan dolayı teşekkür ediyoruz. Hazırlayan: Fa h YARDIMCI GERİ DÖNÜŞÜM KUTULARI FAALİYETTE OKUL BÜNYESİNDE MİNİKLER TURNUVASI Okul bünyesinde de beden eği mi öğretmenleri Ali Rıza KAYA ve Bülent BABACAN tara ndan sınıflar arası minikler futbol turnuvası düzenlendi. Eleme usulüyle yapılan turnuvaya yoğun ilgi olduğu gözlenirken takımların tara arlarının da ayrıca çok eğlendiği de kaydedildi. Eleme usulünden dolayı takımların kontrollü oyun oynamaya dikkat e kleri gözlendi. Yirmişer dakikalık iki devre halinde oynan maçlarda takımların gol yememek için ve galip gelmek için canla başla mücadele e kleri gözlendi. Turnuvayı düzenleyen öğretmenlerimize ilgilerinden dolayı teşekkür ederiz.. Hazırlayan : Ebuzer DUYU Okulumuzda belirli noktalara bırakılan geri dönüşüm plas k, kağıt ve cam a k kutuları öğretmenlerimiz ve öğrenci arkadaşlarımız tara ndan amacına uygun olarak k u l l a n ı l m a k t a d ı r. A k geri dönüşüm kutuları, kağıtların geri dönüşümünün sağlamakta ve oksijen kaynağımız ağaçlarımızın yok olmasının önüne geçmektedir. Cam ve plas k a klar doğada uzun yıllar kendilerini yok edemediklerinden toprak yapısını olumsuz etkilemektedir. Arkadaşlar unutmayalım ki, temiz ve sağlıklı bir yaşam, yarınlara yeşil bir dünya için geri dönüşüm kutularını kullanalım, kullanmayanları da uyaralım. Hazırlayan: Senem GÜN ÇIRPINIŞ Bırakıp gitmek üzere kurulu değildik biz. Bir üzüntü bırakılmış kapımıza çırılçıplak. Hangi ara çalındı kapı zili, hangi deli bıraktı bu hüznü ortamıza, Hangi ara yorulduk mutlu olmaktan... Uzaklarda havai fişekler dans ederken, Başımın dönmesiyle sarsılıyor beynim. Gözyaşımı kesecek ağrı kesici arıyorum nöbetçi eczanelerde. Ay ışığı da mı olmaz Allah’ım gök yüzünde bu gece. Sersefil kaldım, sesim sensizliğin peşinde takılı, Adımlarım çelmelenmiş, yüzükoyun yerdeyim yine. Gözlerim, gözlerinin resmiyle tıkalı Kanepenin bir yanı boş, yoksun… Olsan koşup kaldıracaksın, Ellerine tutunup doğrulacağım dimdik. Şenlenecek dünyam, bahar gelecek duvarlara, Renk renk açılacak kolum kanadım. Süleyman DENİZ OKUL MÜDÜR YARDIMCISI GELENEKSEL HALI SAHA MAÇLARINA DEVAM Okulumuz öğretmenleri beş yıldır pazartesi akşamları halı sahada ter a yor. Okulumuzda öğretmenler arasında bir dostluk ve samimiyet ortamın oluşmasında halı saha maçlarının büyük bir yeri var. Yapılan maçlara öğretmenlerimiz bir mazeretleri olmadıkları sürece gelmeye özen gösteriyorlar. Halı sahanın üzerinin de kapalı olması maçlara yaz kış demeden devamlılık sağlıyor. Maç içinde dostluk kadar tatlı bir çekişme de hâkim oluyor. Maç esnasında bazı sakatlıklar yaşansa da futboldan kopamıyoruz. Ben Mehmet Akif Ersoy İlköğre m Okulu Türkçe Öğretmeniyim. Bu sahada yap ğımız bir maç esnasında ayağım kırıldı üç aydır sakat durumdayım, ancak koltuk değneğiyle de olsa maçları gelip yakından izliyorum. Maç sonunda bir bardak sıcak çay eşliğinde yapılan maç yorumlarına müdahil oluyorum. Maç içerisinde tatsızlıklar yaşansa bile, tatsızlıklar hiçbir zaman dışarıya çıkmıyor. Oynamak kadar izlemekte zevk veriyor arkadaşlarımı. Fa h YARDIMCI Türkçe Öğretmeni