2003 Eylül Sayı - xn--sevgiyaynlar
Transkript
2003 Eylül Sayı - xn--sevgiyaynlar
SAYI: 112944 2003/09 FÝYATI: 2.500.000 Köþe Baþýmýzdaki Renkler Röportaj: Nelda Bayraktar Ý Aylýk Kültürel ve Siyasi Dergi Cilt: 35 Eylül 2003 Sayý: 417 SEVGÝ YAYINLARI TÝC. LTD. ÞTÝ. adýna Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü Dr. Refet Kayserilioðlu Yazý Ýþleri Müdürü: Güngör Özyiðit Yayýn Kurulu: Güngör Özyiðit Nelda Bayraktar Özenç Kayserilioðlu Hale Ürkmezgil Haberleþme Sorumlusu: Kazým Erdemoðlu 212 - 250 42 42 Okur - Abone Ýliþkileri: Kazým Erdemoðlu 212 - 252 85 85 Yönetim Yeri: Aydede Caddesi Kývýlcým Apt. No.4/5 34437 Taksim, ÝSTANBUL 212 - 250 42 42 Yazýþma Adresi: SEVGÝ DÜNYASI P.K.471-Beyoðlu, 34437 ÝSTANBUL Mizampaj ve Teknik Danýþman: Hale Ürkmezgil Dizgi: Özenç Dizgi Baský: Anka Basým 212 - 629 01 83 Fiyatý: 2.500.000 TL. Yýllýk Abone: 30.000.000 Yurt Dýþý: 35.000.000 TL. Ç Ý N D E K Ý L E R Sevgili Dostlar Dr. Refet Kayserilioðlu .................................... 1 Geleceðee Hazýr olmak Dr. Refet Kayserilioðlu .................................. 2 Özgürlük Zor Zanaat Güngör Özyiðit ............................................ 8 Musiki - Ses ve Renk ile Tedavi Yavuz Yektay ............................................. 13 Köþe Baþýmýzdaki Renkler Nelda Bayraktar .......................................... 18 Ýnternetten ...................................................... 24 Ýki Yaþam Arasýnda Çev: Arýn Ýnan ........................................ 26 Çocuklukta Kalmak Nadide Kýlýç .............................................. 30 Iþýðýn Hazinesi Çeviren: Nelda Bayraktar ..................................... 34 Sorularla Ruhsal Olaylar Özenç Kayserilioðlu ........................................... 37 Esinler Olgay Göksel ............................................... 40 Beðendiðini Seç Zehra Ýskender ........................................... 41 Kendime Mektuplar Nelda Bayraktar ............................................. 42 Ýnsanlarý ve Hayvanlarý Birleþtiren Gizemli Psiþik Bað (4) Belgin Tanaltay ...................................... 43 GUINESS Buluþlar Kitabý Norris Mc Whirrer ............................................ 46 Bektaþi Fýkralarýnda Gülen Düþünce .............. 47 Sevgi Dünyasý Sevgili Dostlar 1 Ayrýmýz gayrýmýz yok, hepimiz bir bütünüz. Bilsek de, bilmesek de, görsek de, görmesek de tüm insanlar bir aileyiz. Hatta hepimiz Bizleri Sevgisinden Yaratanýn büyük ailesiyiz. Kimimiz erkek, kimimiz kadýn olmuþuz. Onun dilediði biçimde yaþayan kardeþleriz. Ýyilerin iyiliklerinden, buluþlarýndan, bilimdeki teknikteki ilerlemelerinden hepimiz tüm insanlar yararlanýyoruz. Kötülerin yaptýðý zulümlerden yakmalarýndan, yýkmalarýndan öldürmelerinden de hepimiz zarar görüyoruz. Irak halkýnýn ne kadar aç, sefil, ilaçsýz ve periþan halde olduðunu görüyor ve üzülüyoruz. Bu savaþýn dalga dalga acýlarý ve zararlarý daha da gelecektir. Bu arada silah tüccarlarý kazandýklarýný sanacaklar, daha çok kiþinin canýný yakacak üretimler yapacaklar, yeni anlaþmazlýklarý körükleyerek yeni müþteriler bulmaya çalýþmaya devam edeceklerdir. Ama kötülük sonunda kendilerine de dönecektir. Ýlahi kanun budur: Kötülük de iyilik de dönücüdür. Ayrýca kötülük de, iyilik de doðurgandýr. Kötülük, yeni kötülükleri doðurur, iyilik, yeni iyilikleri doðurur. Ýyiler yapacaklarý sürekli iyiliklerle, gösterecekleri sabýrlý, hoþgörülü sevgileriyle kötülüðü marifet sayanlarý iyiliðe, sevgiye çekmelidirler. Çünkü insanlar yine insanlarýn eliyle kurtulacaktýr. Madem ki kader birliði içindeyiz, birbirimize yardým etmek, doðruya, iyiye, ve sevgiye çekmek zorundayýz. Ýnsanlar bugüne kadar hele son yüzyýllarda, hep kötü örnekler gördüler. Bencilliðin kendi çýkarý için baþkalarýný ezmenin, sömürmenin ve öldürmenin her çeþit örneðini gördüler. Ýyilik edenler, insanlarý kardeþ bilenler, herkese sevgi gösterenler, insanlar için her çeþit fedakarlýðý yapanlar, ya ulaþýlmaz, taklit edilemez çok üstün örnekler olarak görüldü, ya da kendi çýkarýný hiç düþünmeyen enayiler olarak düþünüldü. Temelde bu iki saný da, bu iki görüþ de yanlýþtý. Aslýnda gerçek iyilik ve üstün insanlara yakýþan, Yaratanýn da insanlardan beklediði, iyilik etmek, sevgi göstermek, hak yememek, insan kardeþini en az kendisi kadar düþünmektir. Bugünün, bilgide yükselmiþ, gönlü oldukça arýnmýþ ve iyiliklerle donanmýþ üstün insanýnýn en büyük özlemi de insanlarýn birbirlerini kardeþçe sevmeleri, kardeþçe hizmet ve yardým etmeleridir. Artýk çoðunluk savaþ istemiyor. Harbin ne kötü olduðu, ne büyük haksýzlýk olduðu, ne aptalca bir þey olduðu, düþünen kafalarca ve temiz yüreklerce görülmeye baþlandý. Bu ortamda iyilere, Yarataný, insaný ve tüm varlýklarý sevenlere düþen görev, iyi örnekleri çoðaltmak, doðru bilgileri sürekli yaymaktýr. Sevgi örnekleri, iyilik örnekleri, hizmet, yardým örnekleri gittikçe daha çok kiþiyi özendirecek, iyiliðe, sevgiye çekecektir. Sonunda bütün dünya tüm insanlar, hakça bir yaþama, sevgi, iyilik ve bilgi dolu, üstün bir yaþama ulaþacaktýr. En Derin Sevgilerimle Dr. REFET KAYSERÝLÝOÐLU 2 Sevgi Dünyasý GELECEÐE HAZIR OLMAK Dr. Refet KAYSERÝLÝOÐLU Ani ve köklü deðiþiklikler, yahut da kiþinin uyumuna imkân býrakmayacak süratteki deðiþiklikler, uyumsuzluk reaksiyonlarýna yol açarlar. Bunlar sinirsel gerilimler (stresler), psikosomatik hastalýklar ve ruhsal bozukluklar halinde kendilerini gösterirler. Yarýnýn dünyasý, maddi ve manevi bilgilerin, tecrübelerin ve sevginin çok arttýðý ve yüce bir hayatýn yaþandýðý bir dünya olacaktýr. Yarýnýn dünyasýnda þartlar hýzla deðiþecek, büyük gerçeklere hýzla koþulacaktýr. Bu hýzlý deðiþime ayak uydurabilmek için þimdiden saplantýlardan ve taassuplardan (baðnazlýklardan) sýyrýlmaya, idmanlý olmak gereklidir. ANÝ ve BÜYÜK DEÐÝÞÝKLÝK Kara çarþaf içinde çok kapalý ve günah korkularýyla büyümüþ bir kadýný birden alýp götürseniz bir çýplaklar kampýnýn ortasýna koysanýz ne olur?!. Bunu hiç düþündünüz mü? Ben o kadýnýn tepkileri þöyle olur diyorum: Çýplak kadýnlarý ve erkekleri çevresinde görünce þaþkýna dönecek ve ilk tepki olarak: Tövbe, tövbe deyip gözlerini Sevgi Dünyasý kapatacaktýr. Namahreme bakmanýn günah olduðunu bildiði için uzun süre gözlerini açamayacaktýr. Sonra oradan kaçýp kurtulma yollarýný arayacaktýr. Bunda baþarýya ulaþamazsa bunalacak, þaþkýnlýðý korkuya ve üzüntüye dönüþecektir. Terleyecek, kýzaracak, oradan kurtarmasý için Allah'a yalvaracaktýr. Yine de kurtulamazsa etrafýndaki kiþilere çatacak: Utanmýyor musunuz? Ayýp deðil mi? Günah deðil mi? diye baðýracaktýr. Aslýnda bunlar savunma tepkileridir. Bu da etkisiz kalýrsa üstelik etrafýný kuþatan kadýn, erkek çýplaklar ona: Sen de soyun!.. diye ýsrar ederlerse, ya korkarak aðlayýp çýrpýnmaya, ya onlara hücum ederek namusunu korumaya çalýþacaktýr. Bütün bunlar da para etmezse, onun önünde iki yol kalacaktýr: Ya çýldýracak, edindiði ve doðru bildiði inançlarýnýn ve prensiplerinin baskýsýndan kurtulacak, ya da yavaþ yavaþ, utana sýkýla soyunarak onlara uymaya çalýþacaktýr. Soyunmasý baðlý bulunduðu ve uygulaya geldiði inançlarýnýn ya zayýflamasý 3 sonucunda olacak, ya da oradakiler, onu soyunmanýn büyük bir ahlâk gösterisi olduðuna inandýracaklardýr. Hani atasözündeki gibi, kedi yavrusunu yerken fareye benzetirmiþ. Buna psikolojide rasyonalizasyon, (aklileþtirme) halk dilinde iþi kitabýna uydurma veya hilei-þeriye derler. Kafayý oynatmamak için bir çýkýþ yoludur bu. AMCANIN MACERASI Seneler önce týp fakültesinde öðrenci iken þimdi tanýnmýþ bir doktor olan arkadaþým ve hemþehrimin babasýný Gureba'da dahiliye kliniðine yatýrmýþtýk. Benim de amca diye hitap ettiðim hastamýz karaciðerinden rahatsýzdý. Karaciðerde bir kötü ur þüphesiyle incelemeler ve araþtýrmalar yapýlýyordu amcamýza. Ýki kiþilik bir odada yatýyordu, yanýndaki yatak boþtu. Ýlk gün caný sýkýlmýþ, ikinci gün yanýna bir hasta gelince, konuþacak bir arkadaþ çýktý diye sevinmiþti. Amca, memleketinde, tanýnmýþ, sevilen bir hoca, þakacý ama disiplinli, terbiyeli ve prensiplerine baðlý bir kimse idi. Terbiyesiz ve saygýsýz davranýþlara çok sinirlenir, çocuklarýnýn o çeþit hatalarýna da asla hoþgörülü davranmazdý. Amcanýn yanýna gelen hastada barsak kanserinden þüphe ediliyordu. O da tetkik için yatýrýlmýþtý. Hastada kolit durumu da vardý. Ve baðýrsaklarý mütemadiyen gaz yapýyordu. Tutsa çok büyük azap veriyor, karný çatlayacakmýþ gibi oluyordu. Býraksa gürültüyle çýkýyor ve çok ayýp oluyordu. Ama doktoru hastanýn imdadýna, yetiþmiþ, oðlum sen hastasýn, gelince tutma, salýver demiþti. Hasta da öyle yapýyordu. Ama bu durum Hoca amcanýn göz yumamayacaðý bir saygýsýzlýktý. Önceleri adamýn kabahatlerini duymazlýktan gelmiþ. Fakat sonradan 4 Sevgi Dünyasý anlattýðýna göre Adamda utanma ve sýkýlma diye bir þey yoktu. Konuþurken, veya amca ona ciddi bir þey anlatýrken herif hiç umursamadan býrakýyor. Çýkan sesleri de taklit ederek: Mübareðin diyordu baðýrsaklarýnda, yel fabrikasý var. Boyuna imal edip dýþarý býrakýyor. Gece böyle, gündüz böyle dayanýlacak iþ deðil ! Amca bir gün, bir gece bu duruma çok zorlukla, dayanmýþ. Ýkinci gün sabah biz ziyaretine gittiðimizde hýþýmla bize çýkýþmýþtý: Beni burada öldürecek misiniz siz!.. Ben bunu çekemem!.. Hasta o esnada yanýnda deðildi, aþaðý laboratuvara muayeneye gitmiþti, amca rahatça içini döküyordu: Ömrümde böyle utanmaz adam, böyle umursamaz, saygýsýz adam görmedim. Bir yandan, benimle konuþuyor, bir yandan yapacaðýný yapýyor... Amca keyif için yapmýyor, adam hasta diyecek oldum. Ne hastasý, herif utanmaz, arlanmaz diye beni tersledi. Servis doktoruna rica ettik, durumu anlattýk. Boþ yataðýmýz hiç yok, amcanýn neticeleri iki günde alýnacak, iki gün sabretsin dedi. Amca bunu kabul edecek durumda deðildi. Ölürüm de burada bir saat bile kalamam diyordu. Sonunda uðraþmalarla baþka servislerden bir yer bulunup oraya taþýndý da bu dertten kurtuldu. Bir insanýn ahlâk ve terbiye kurallarýna aykýrý bir davranýþ karþýsýndaki tepkilerine çok tipik bir misal olduðu için bundan bahsettim. Amca kendi terbiye kurallarýna aykýrý düþen bir saygýsýzlýk karþýsýnda ölümü bile göze alacak bir reaksiyon göstermiþti. Þimdi baþka bir misal üzerinde duralým. Türkiye'de iþini yalanla, hile ile, üç kaðýtçýlýkla yürütmeye alýþmýþ bir miskini ve ciddi çalýþmadan uzak, tembel bir haytayý alsak, düzenli, disiplinli bir toplumun içine götürüp koysak ne yapar dersiniz! Bilelim ki o toplumda, hile yapmaya, yalan söylemeye, hele üç kâðýtçýlýða asla izin verilmiyor. Kendini çok akýllý sanan o gafil öyle bir iþ yapmaya kalksa derhal enseleniyor ve canýna okunuyor. Ona orada hayat hakký tanýnmýyor. Ne yapacak bu tembel ve hilekâr öyle bir ülkede?!.. Çalýþsa, çalýþmak onun hiç alýþmadýðý çok zor bir iþ, çalýþmasa ne yiyip içecek, avantadan yaþamak için de ortam elveriþli deðil! Ya o ülkeden kaçacak, ya da kaçamýyorsa ya aklýný oynatýr, ya da büyük bir mutsuzlukla, o iþten ötekine sürüklenir veya sürünür durur. DÜNYA HIZLA DEÐÝÞÝYOR Ýnsanlarýn alýþkanlýklarýndan, doðru diye baðlandýklarý prensiplerinden ayrýlmalarý hayatýn yeni þartlarýna uymalarý bazen kolay olmuyor. Yeni þartlara, yeni ortama uyamayýþ bazý insanlarda çeþitli ruhsal ve bedensel bozukluklar meydana getiriyor. Normal olarak insan yavaþ tempodaki deðiþikliklere ayak uydurabilmektedir. Eðer deðiþiklik ani ve köklü olmuþsa, ya da kiþinin uyumuna imkân býrakmayan bir süratte olmuþsa, o zaman uyumsuzluk reaksiyonlarý baþlýyor. Bunlar çeþitli asabi gerilimler (stresler) ve ruhsal sebebe baðlý organik bozukluklar, yani psikosomatik bozukluklar olduðu gibi, çeþitli korkular, vehimler, kuruntular ve endiþeler halinde de kendini gösterebiliyor. Hattâ akýl bozukluklarýna kadar giden durumlar da olabiliyor. Günümüzde teknik hýzla ilerliyor. Haberleþme çok hýzlanýyor. Hayat çok Sevgi Dünyasý süratli bir tempoya giriyor. Ýnsanlarýn gizlilikleri çok azalýyor. Bütün bu faktörler kiþilerin ruhsal savunma g ü ç l e r i n i a z a l t ý y o r. Ya þ a m ý n hýzlanmasýna ayak uydurmak baþlý baþýna bir büyük problem oluyor. Yaþamýn sürati arttýkça kiþinin olaylara, gelebilecek her çeþit tehlikeye karþý çok daha dikkatli ve uyanýk olmasý gerekiyor. Yaþam hýzlý; konuþmak, yazmak, düþünmek, hattâ yemek yemek bile hýzla yapýlýrken insanlar haliyle aceleci ve sabýrsýz oluyorlar. Halbuki olaylara yön verebilmek, korunabilmek, en doðru kararlarý alabilmek için sabýr ve sükunet g e re k i y o r. S a b r ý k a l m a y a n , beklemesini bilmeyen, her þeyin çabucak oluvermesini isteyen, aceleci ve telâþlý kiþi üst üste yanlýþlar yapýyor ve üst üste zararlara uðruyor. Bu durumu hýzlý araba kullananlarda ve hýzlý yaþayanlarýn hayatýnda çok açýkça görüyoruz. Bakýyoruz bir delikanlý caddelerin þartýna bakmadan deli gibi bir hýzla araba sürüyor. Önüne ani olarak çýkacak bir insaný veya vasýtayý kýl payý farkla sýyýrýp geçiyor. Buna büyük bir ustalýk yaptým diye övünen delikanlý karþýdaki insanlarýn ve vasýtadakilerin ne hale geldiklerini hiç umursamýyor. Ama, bir seferinde de yakayý kurtaramýyor ve büyük bir kazaya uðruyor. O kaza canýný alýyorsa, kurtulmuþ sayýlýr. Ya sakat kalmýþsa, ya bir çoklarýnýn hayatýna veya sakat kalmasýna yol açmýþsa, o zaman maddi ve manevi bir büyük yýkýntý baþlýyor. Vicdan azaplarý, bitmeyen ve ömür boyu süren üzüntüler sökün ediyor. Halbuki hýzlý vasýta kullananýn çok dikkatli, çok telaþsýz ve çok sabýrlý olmasýný bilmesi, gereksiz aceleden mutlaka kaçýnmasý gerekirdi. Hýzýn gerektirdiði dikkat, acelesizlik, telaþsýzlýk ve her tedbiri 5 süratle alma yeteneklerinin ayný oranda geliþmemesi felaketle sonuçlanýyor. Ayný durumu hýzlý yaþayanlarda da görüyoruz. Eðleniyor, içiyor, o gazinodan, o kulübe koþuyor. Yemek rast gele, uyku ve istirahat düzensiz oluyor. Bunun yanýnda ruhu doyuracak öðrenmeden, disiplinli çalýþmadan ve kendini ispat edecek müspet bir iþ baþarmaktan veya bir eser ortaya koymaktan yoksun oluþ, kiþiyi hýzla çöküntüye götürüyor. Hýzlý da yaþansa, yavaþ da yaþansa bedenin de, ruhun da mutlaka karþýlanmasý gereken ihtiyaçlarý vardýr. Bunlar normal olarak karþýlanmayýnca insanlar doyumsuz ve mutsuz oluyorlar. Bu ihtiyaçlarýn en büyüklerinden biri de sevgidir. Hýzlý yaþayanlarýn ne sevmeye, ne de sevgiyi alabilmeye vakitleri vardýr. Onlar her þeyi çabuk tarafýndan alýverip gitmek isterler. Bir de sevgiyi de satýn alýnan bir mal gibi görürler. Gerçek sevgiyi de hiç bir zaman bulamadýklarýndan ruhen yalnýz kalýrlar. MADDECÝ GÖRÜÞÜN GETÝRDÝÐÝ ÇÖKÜNTÜ Maddeci görüþ (Materyalizm), yani her þeyin dünyadan ibaret olduðu, bir ruhun ve ölüm ötesi bir hayatýn, bir Allah'ýn ve hesap sormanýn bulunmadýðýný savunan görüþ, insanlarý çýkarcý yapmýþtýr. Çýkarcý ve bencil insanlar kendi çýkarlarý için her çeþit yalaný, hileyi ve iki yüzlülüðü, yapabilmektedirler. Bu durum insanlarýn birbirine güvenmelerini ve sevmelerini imkânsýz hale getirmekte, herkesi her an kuþkuda tutmaktadýr. Öte yandan sýðýnacaklarý bir Allahlarýnýn olmayýþý ve ölümle her þeyin biteceði düþüncesi onlarý tam bir yalnýzlýða ve korkuya itmektedir. Bu korkudan kurtulmak için 6 Sevgi Dünyasý bir savunma tepkisi olarak hastalýðý ve ölümü hiç akla getirmemek, hayatýn sonsuzca sürüp gideceðini sanmak bir an için onlarý avutuyor. Ama bu elbette yalancý ve geçici bir avunma oluyor... Maddeci görüþe baðlý olanlar kendi içlerinde de bir çeliþki içinde oluyorlar. Bir yandan vicdanlarý ve akýllarý insanlarýn yardýmlaþmasýný, sömürüye ve baþkalarýný ezmeye kalkmamayý emrediyor. Öte yandan þu kýsacýk dünyada neden baþkalarýna kafamý yoracaðým? Ben kendi dümenime bakarým düþüncesi aðýr basýyor. Bu ister istemez bir iç çatýþmaya götürüyor kiþiyi. Baþkalarýna yardým etmek insanlýktýr diyor bir yaný, öte yaný: Bana yardým ediliyor mu? Hep kazýklanmýyor muyum? Ülküdaþlarým bile kazýk atmýyor mu? Ýnsanlýða içtenlikle inanan kaç kiþi var?! Ve niçin insanlýk?! diyor. Ýþte bu çeliþkiler, bu iç çatýþmalarý da kiþinin çevreye uyumunu güçleþtiriyor. Hele bir gün maddeci görüþün çok yanlýþ olduðu apaçýk ispat edilirse, onlarýn deðer diye baðlandýklarýnýn birer kaðýttan kule olduðu onlara gösterilirse; uðrayacaklarý þok ne kadar büyük olacaktýr! KÖTÜ TABLO GEÇÝCÝDÝR Bugün ülkemiz ve dünya baþka seviye ve derecelerde olmak üzere bir geçiþ dönemindedir. Ülkemiz medeni dünyanýn daha önce geçirdiði bunalýmlarý yaþamaktadýr. Faþizmin, ýrkçýlýðýn. þeriatçýlýðýn ve komünizmin diktatörlüðünü getirmek için çarpýþanlar birçok acý ve kayýp pahasýna kendilerine de, ülkeye de elbette birçok kýymetli tecrübeler kazandýrýyorlar. Yanlýþta olan elbette yanlýþýnýn cezasýný çekecektir. Neticede insanýn hür düþüncesine ve serbestçe geliþmesine engel olmak isteyen her çeþit zorbalýk ortadan kalkacaktýr. Ýnsanýn hýzlý geliþmesi ancak yoðun tecrübelerle, bilgilerle ve o bilgilerin yaþanarak hazmedilmesiyle gerçekleþir. Ülkemiz ilâhi bir yardým eseri olarak kýsa zaman süreleri içinde çok çeþitli ve çok yoðun tecrübeleri geçirmek zorunda kalmýþtýr. Birinci Dünya Savaþýýndaki feci yenilgiden sonra bir Atatürk'ün baþa geçiþi, Ýstiklal Savaþýyla top yekun bir silkinme içine giriþ sonra medeniyet yolunda ilerleyiþ. Daha sonra 1945'lerden baþlayan bir hukuk ve iktisat savaþý, dünyadaki her çeþit fikrin ve akýmýn memlekette yayýlýþý ve yaþanýþý... Sonra gelen devrimler ve bugünler. Aslýnda bu arada hem memleket geliþmiþ, hem okuyan, bilen, gerçekleri görenlerin sayýsý artmýþ, hem ülkenin ve insanlarýmýzýn tecrübe daðarcýðý kabardýkça kabarmýþtýr. Bu, olgunluða giden yolda alýnan hýzlý mesafedir. Geliþmiþ ülkelerdeki karýþýklýk ise olgunluðun hazmý ve maddeci görüþten sýyrýlma çabalarýdýr görüþümüze göre. Onlardaki geçiþ -ki kýsa süre sonra bizde de olacak olan geçiþ- gerçek deðerlere doðru olacaktýr. Gerçek deðerler görüldüðünde, ruhun ve maddenin ayrý ayrý yerleri, birbirleriyle iliþkileri ve deðerleri daha iyi anlaþýlacaktýr. O zaman dünyanýn bir tecrübe yeri olarak deðeri daha iyi bilinecektir. Dünyanýn, dünya ötesi üstün hayata bir hazýrlama okulu olduðu görülecektir. Dünyanýn, maddeci görüþ sahiplerinin sandýðý gibi, ne yaparsan yanýnda kâr kaldýðý bir yer olmadýðý daha iyi anlaþýlacaktýr. Yardýmlaþmanýn bugün söylendiði gibi sadece insanlýk gereði olarak deðil, dünyadaki ve dünya sonrasý hayattaki 7 Sevgi Dünyasý mutluluðumuz için þart olduðu anlaþýlacaktýr. Daha ötesi de görülecektir. Yardýmlaþmanýn ve birbirimizi sevmenin ilâhi bir emir ve görev olduðu da apaçýk ortaya çýkacaktýr. Ýþte o zaman insanlarýn þaþkýnlýðý ve geçirecekleri þok çok daha büyük olacaktýr. Deðer diye baðlandýklarý þeylerin birdenbire ellerinden gidivermesi ve yeni deðerlere de süratle baðlanamamak onlarýn büyük bunalýmlarýnýn baþlýca sebebi olacaktýr. Yalanla, hile ile, iki yüzlülükle iþ yürütenler bunda artýk baþarýya ulaþamadýklarýný göreceklerdir. Her þeyin ortaya kolayca dökülüvermesi yanlýþ yola, sapmalarýný imkânsýz hale getirecektir. Ýþte o zaman onlarýn þaþkýnlýðý çýplaklar kampýna konulmuþ çarþaflý kadýncaðýzýn halinden daha da kötü olacaktýr. Manevi gücü geliþenler, ruhen olgunlaþanlar kýsa bir süre sonra dünyada çoðalýnca, onlarýn madde üzerinde hem ilim yolundan, hem de geliþmiþ ruh güçleriyle yapacaklarý deðiþiklikler büyük olacaktýr. Bu da geliþememiþ, o günlere hazýrlanamamýþ olanlarýn büyük þok sebeplerinden biri olacaktýr. NASIL HAZIRLANILACAK? Yarýnýn dünyasý hem maddi yönden, hem ruhi yönden bilgilerin ve tecrübelerin çok arttýðý üstün ve hattâ yüce bir hayatýn yaþandýðý bir dünya olacaktýr. Yarýnýn dünyasýna bilgide geri kalanlar, tahsili az veya öðrenmeyi býrakmýþ olanlar ayak uyduramayacaklardýr. O dünyada bilgi edinme ve o bilgileri uygulayýp, doðrulayýp benimseme olanaklarý çok olacaktýr. Ama bunun için düzenli, disiplinli, çok çalýþkan ve çok gayretli olmak gereklidir. Yarýnýn dünyasýnda kötülüðün kiþinin kendisine dönücü olduðu çok iyi anlaþýlmýþ olacaktýr. Onun için bugün olduðu gibi kiþiler kötülükte yarýþmayacaklar, aksine iyilikte yarýþacaklardýr. O dünyaya ayak uydurmak isteyenler bugünden iyi olmaya, kötülüklerden sýyrýlmaya çalýþmak zorundadýrlar. Yarýnýn dünyasýnda þartlar hýzla deðiþecek, büyük gerçeklere hýzla koþulacaktýr. Bu hýzlý deðiþime ayak uydurabilmek için þimdiden saplantýlardan ve taassuplardan sýyrýlmaya idmanlý olmak gereklidir. Yarýnýn dünyasýnda yaþayanlar ana esaslarý görecekleri, deðiþmez büyük gerçeklere sarýlacaklarý için, onlar sarsýntýsýzca sürekli bir geliþme ve yükselme içinde olacaklardýr. O günlere hazýrlanabilmek için ana esaslarý ve deðiþmez gerçekleri bugünden öðrenmeye çalýþmak lâzýmdýr. Yarýnýn dünyasýnda insanlar hýzlý öðrenme, sürekli yeniliklere ve üstünlüklere koþma içinde olacaklarýndan fikren, daima genç, daima dinamik olacaklardýr. Zihnin çalýþmamasýndan ve geliþmemesinden doðan bunamalar o gün olmayacaktýr. O günün insanlarý daima daha iyiye, daha yeniye, daha üstüne koþacaklardýr. Bugün olduðu gibi yenilik diye ortaya zýpýrlýk veya maskaralýk konamayacaktýr. Ýnsanlar ruhsal tatmini saçmalýk yapmakta aramayacaklar, þaþkýnca davranýþlardan, ruhsal bir doyumun gelmeyeceðini onlar çok iyi bileceklerdir. 8 Sevgi Dünyasý Özgürlük Zor Zanaat Güngör Özyiðit Özgürlüðün olumlu yanýný gerçekleþtirmek, önce, kendi ve toplum yararýna olan yüce deðerlere inanmakla baþlar. Sonra o inanç doðrultusunda görev ve sorumluluklar yüklenmeyi gerektirir. Bu bilinç, hizmet heyecaný, hizmette zevk ve huzur bulmakla geliþir. Giderek sevgi ve birlik düþüncesinin yeþermesi, topluma sevgiyle katýlma, onunla bütünleþme eylemiyle iyice güç kazanýr. Ve nihayet varlýðýný ve isteklerini Tanrýya, o en gerçek otoriteye satmakla, Ona teslim olup, Onda eriyip bitmekle son bulur, bir baþka sonsuzluk içinde... Özgürlük için verilen uðraþ, neredeyse insanlýk tarihi ile yaþýttýr. Ýnsanlarýn kendilerini kuþatan siyasal, toplumsal, ekonomik ve eðitsel baðlardan kurtulma yolundaki çabalarý tarihi oluþturmuþtur denebilir. Yönetenlerin baskýsýna karþý yönetilenlerin kiþisel hak ve özgürlüklerini koruma olarak baþlattýklarý bu uðraþ; yönetenlerin yetkilerini sýnýrlama, yönetimden pay alma ve ona katýlmaya doðru giderek geniþlemiþ ve siyasal özgürlükten sonra toplumsal, ekonomik ve eðitsel özgürlükler gibi yeni içerikler kazanmýþtýr. Özgürlük uðraþýnýn özünde birbirini tamamlayan iki öðe bulunmaktadýr: Ýlki; insanýn yetilerini serbestçe ve alabildiðine geliþtirmesi, kendini yenileyip aþabilmesi ve kiþiliðini yitirmeden toplumla kaynaþabilmesi demek olan kiþisel özgürlük. Buna isterseniz özgürlüðün olumlu yaný diyelim. Ýkincisi ise, aslýnda ilkinin gerçekleþmesi için, onu önleyen dýþ baskýlardan kurtulma çabasý, kiþinin zengin bir çeþitlilik içinde serbestçe geliþip yücelmesini elveriþli kýlan siyasal, toplumsal, ekonomik ve düþünsel koþullarýn saðlanmasýdýr. Bu çaba, özgürlüðün gerçekleþmesinin ön koþulu olmakla beraber, tek baþýna yeterli deðildir. Ne var ki, daha çok dýþ baskýlardan kurtulma, özgürlük ortamýný saðlama Sevgi Dünyasý yolunda yürütülen ve bugün de sürdürülen özgürlük savaþýmý (mücadelesi), özgürlüðün özünü, insanýn kendini gerçekleþtirmesi demek olan olumlu yanýný unutturtmuþa benzer. Tüm çabalarýn, baskýnýn her türlüsüne karþý yoðunlaþmýþ olmasý, insanlarda, sanki baskýdan kurtulunursa özgürlüðe kendiliðinden kavuþabilir sanýsýný uyandýrmýþtýr. Özgürlüksüz yaþanamayacaðý anlaþýlmýþtýr ama, özgürlük içinde nasýl yaþanacaðý konusunda henüz yeterince hazýrlýk yapýlmamýþtýr. Nitekim I.Dünya Savaþý ertesi demokrasiler kesin zafer kazanmýþ, özgürlük yerleþti sanýlmýþtý. Az sonra Almanya ve Ýtalyanýn faþist yönetimlere sahne oluþu çoklarýný þaþýrttý. Öyle ki, daha önce özgürlük uðruna çarpýþan milyonlarca insan, kendi istekleriyle özgürlüklerinden vazgeçiyorlar, adeta ondan kaçarcasýna büyüklük budalasý Mussolini, Hitler örneði önderlerin buyruklarýna baðlanýyorlardý. Yüzmeyi öðrenmeden özgürlük denizine düþenin yýlana sarýlmasý mýydý bu? Neydi onlarý özgürlükten böylesine ürküten, daha dün kurtulduklarý baskýdan yeni bir baskýya doðru kendi ayaklarýyla koþturan? Özgürlük insanoðlunun kaldýramayacaðý kadar aðýr bir yük, kaçýp kurtulmaya çalýþtýðý bir þey olabilir miydi acaba? Yoksa insanda doðuþtan gelen içgüdüsel bir otoriteye sýðýnma, güçlü bir buyruða uyma eðilimi mi vardý? Ve bu ikisi nasýl baðdaþabilirdi: Hem özgür ve baðýmsýz olmak, hem de güçlü bir yetkenin (otoritenin) buyruðuna uymak. ÖZGÜRLÜÐÜN BELÝRSÝZLÝGÝ Baþlangýçta insan, içinde yaþadýðý doða ve toplumla bir sayýyordu kendini. Doðaya ve topluma göbek baðýyla 9 baðlýydý bir bakýma. Bu ona birlik ve bütünlük duygusu içinde güvenlik veriyordu. Ne zaman ki, evrim gereði ayrý bir varlýk olduðu bilincine vardý ve bireyselleþti, artýk göbek baðý koptu ve yaþamak çetinleþti. Daha önce doðaya, içinde yaþadýðý topluluða, gelenek ve göreneklere, dine, devlete baðlý olarak yaþamaða alýþan insan, bireyselleþme (ferdileþme) süreci sonucu bu baðlardan birer birer sýyrýlýnca özgür, ama belirsiz bir durumla yüz yüze gelmiþti. Belirli kurallarla kuþatýlmýþ bir yaþayýþýn kolaylýðý ve rahatlýðý yoktu yeni yolunda. Üstelik dayanýlmaz bir yalnýzlýk ve güçsüzlük duygusu kaplamýþtý tüm benliðini. Þimdi güç bir iþ vardý önünde: Yitirdiði birlik ve güvenliði bilinçli çabasýyla, bileðinin hakkýyla yeniden kazanmak. Dünyada kendine yer yapmak, orada kökleþmek ve bireyselliðini yitirmeden yararlý bir unsur olarak bütüne katýlmak. BÝREYSELLEÞME SÜRECÝ Ýnsanýn ayrý bir varlýk olduðunu fark etmesi bir yandan yalnýzlýk, çaresizlik duygusu doðururken, diðer yandan kiþisel çaba ile güç kazanmasýna yol açmýþtý. Dinsel baskýnýn kalkmasý, geleneklerin gevþemesi, devlet gücünün dizginlenmesi, özgür düþüncenin yaygýnlaþmasý, ekonomik alanda býrakýnýz yapsýn, býrakýnýz geçsin ilkesinin geçerli kýlýnmasý, bireyi kendine dayanmak, kendi gücüne güvenmek zorunda býrakmýþtý. Kapitalizm ona dilediði kadar kazanma þansý tanýyordu. Zengin olmak, ün kazanmak elindeydi artýk. Karýþaný görüþeni yoktu. Baþarýdan baþarýya koþmak iþten bile deðildi. Yeter ki parasý olsundu. Onun için de sofuca çalýþmak gerekliydi. Vakit nakitti. Ýþ Tanrýlaþmýþtý sanki. Ýþ adamý, ortaçaðdaki din adamýnýn yerini almýþ, o denli saygýnlýk kazanmýþtý. Yeni dinin her kapýyý açan 10 Sevgi Dünyasý anahtarý parasýydý. Parasý olan düdüðü çalýyordu. Hem de ne çalmak, kulaklarý saðýr edercesine.. Bu arada özel giriþim özgürlüðü insanda bazý yeteneklerin geliþip güçlenmesini de saðladý. O sayede insan, kendine güvenmeyi, sorumluluklar yüklenmeyi, kararlar verip risklere girmeyi ve çalýþarak bir iþ ve hizmet ortaya koymanýn erdemini öðrendi. Ýþ yapma becerisini edindi. Böylece kapitalizm, bireyi yalnýzca geleneksel baðlardan kurtarmakla kalmamýþ, ayný zamanda onda aktif, eleþtirici ve sorumlu bir benliðin geliþmesine yol açmýþtý. Ama, sermayenin emeði alabildiðine sömürmesine de yeþil ýþýk yakmýþtý. Yine kapitalizm, bireyi gitgide daha yalnýz ve toplumdan soyutlanmýþ bir hale sokmuþtu. Dev ekonomik güçler ve örgütler içinde birey, kendini kaybetmiþ, bir toz zerresi gibi önemsiz ve güçsüz olduðunu düþünmeye baþlamýþtý. Öyle ki, insan çoðu kez çalýþtýðý yerdeki iþin sahibi ile bile doðrudan iliþki kuramaz duruma düþürülmüþtü. Ýþ onu aþmýþtý. Koca bir ekonomik çarkýn küçük bir diþlisi oluvermiþti. Üstelik ne iþe yaradýðýný da pek bilmeden. MÝKÝ FARE Hiç düþündünüz mü, Miki Fare filmleri herkes tarafýndan niye o kadar sevilir, beðenilir? Çünkü orada ortalama insanýn önemsizliði ve korkusu, kendini kuþatan dev güçler karþýsýndaki güçsüzlüðü komik bir þekilde yansýtýlmýþtýr da onun için.~ Zengin çeþitliliðine karþýn, ana tema hemen daima aynýdýr; küçük bir þey, kendini öldürmek veya yutmak isteyen dev bir güç tarafýndan kovalanmakta ve yok edilmek istenmektedir. Böyle bir durumda yiðitliðin onda dokuzu kaçmak, onda biri hiç. görünmemek olsa gerek. Küçük þey de öyle yapar, boyuna kaçar ve eninde sonunda kurtulmayý, üstelik güçlü düþmana talihin yardýmýyla bir ölçüde zarar da vererek kurtulmayý baþarýr. Ve siz, seyirci, koltuðunuzda derin nefes vererek bir Oh! çekersiniz. Ýçiniz rahatlar. Ruhunuz yelpazelenir. Sanki kurtulan sizsinizdir. Bir ses þöyle fýsýldar size: Belki de öyle. Niye olmasýn? Öyle ya, kendi durumunuzla bunca benzerlik bulmasaydýnýz, o küçücük þeyle böylesine özdeþleþebilir miydiniz? Evet, evet, ikinizin de yazgýsý ayný, itiraf edin. Hele o küçük þey, diyelim ki fare, kurtulduðunda nasýl da bayram ettinizdi, gözlerinizden okumuþtum sevincinizi. Biliyorum, sizi de ezmek, sömürmek, bir hiç olduðunuzu göstermek isteyen güçler var. Ezilmemek, yenilmemek için siz de durmadan kaçýyorsunuz, týpký filimdeki fare gibi. Ama bakýn, o kurtuldu! Hem de güçlü düþmana zarar bile vererek. Peki, siz niye kurtulmayasýnýz? Üstelik siz insansýnýz. Daha da güçlü ve akýllýsýnýz.. Siz de kurtulacaksýnýz. Öyleyse rahatlayýn artýk hadi. Gözlerinizi kapayýn, güzel rüyalar görmek üzere derin bir uykuya girin þimdi; ninni. Korkulu düþüncelerle uykusu kaçanlara bu filmlerin uyku ilâcý gibi gelmesinin gizi (sýrrý), özdeþ sorunun gülünç bir þekilde yansýtýlmasýnýn yanýnda, hep mutlu son la bitiþin insana bir umut penceresi aralamasýnda gizli. Seyredin Miki Fare filmlerini. Görün kendinizi. Sonra hatýrlayýn söylediklerimizi; doðru mu, deðil mi?! ÝNSANI ARAYIÞ Kuþkular içinde kývranan, yalnýzlýk ve önemsizlik duygularýnýn aðýrlýðý altýnda ezilen bireyin trajik yazgýsý baþta Kafka olmak üzere çaðdaþ yazarlarýn da ana temasý olmuþtur. Dünyanýn dört Sevgi Dünyasý bucaðýnda, insan doðasýna uymayan mekanik bir düzenin içine sýkýþýp kalmýþ, gitgide kiþiliðini yitirerek þeyleþmiþ insanýn garipliði ve çaresizliðini iyi sezmiþti Kafka. Hemen bütün yapýtlarýnda kendini, kendinden kaçan insaný aramaktadýr boyuna. Yine çaðdaþ bir yazar Julien Green, bireyin içine düþtüðü yalnýzlýk ve güçsüzlük duygusunu þöyle betimler (tasvir eder): Evrenle karþýlaþtýrýldýðýmýz zaman hemen hemen hiçbir önemimiz olmadýðýný biliyordum, bir hiç olduðumuzu biliyordum; fakat bu derece hiç olmanýn, bir anlamda hem ezici hem de doyurucu bir yönü vardýr. Ýnsan düþüncesinin sýnýrlarýný aþan bütün bu þekiller ve boyutlar son derece güçlüdür. Tutunabileceðimiz herhangi bir þey var mýdýr? Apar topar atýldýðýmýz bu yanýlgýlar keþmekeþi içerisinde gerçek olan tek bir þey varsa, o da sevgidir. Gerisi hiçliktir, nafile bir boþluktur. Büyük, karanlýk bir uçurumun içine dalmýþ bulunuyoruz. Ve korkuyoruz. Özellikle sanatçý tipindeki duyarlý kiþilerin olanca çýplaklýðýyla algýladýklarý bu yalnýzlýk ve güçsüzlük duygusu, normal dediðimiz sýradan insanýn pek farkýnda olmadýðý bir þeydir. O bunu fark etmekten fena halde korkmaktadýr. Ve kurtuluþu kendinden kaçmakta bulmaktadýr. Sýradan insan, hayatýný yaþamaktadýr güya. Böylece o amansýz duygu, günlük meþgaleler, sosyal iliþkiler, iþ hayatýndaki baþarý, aþk serüvenleri, eðlenme, yolculuklar yapma, içkisiz edememe, biraz boþ kaldýðýnda ille bir sigara yakma, radyo dinleme, televizyon seyretme ve durmadan kendini meþgul etme gibi oyalanmalarla örtülmeye ve gizlenmeye çalýþýlmaktadýr. Her þey çok iyi, çok güzel, oh ne iyi eðleniyoruz görünüþü 11 altýnda, ne ederlerse etsinler saklayamadýklarý gizli bir mutsuzluk sýrýtmaktadýr. O maskeler de bir gün düþer ve gerçek olduðu gibi çýkar ortaya tüm acýlýðýyla. Çünkü kimse sadece baskýlardan kurtulmuþ olma anlamýnda bir özgürlüðün yüküne uzun süre katlanamaz. Özgürlüðün bu olumsuz, negatif kutbundan, öze inmek, kendini bütünüyle gerçekleþtirmek demek olan pozitif kutba, yani olumlu özgürlüðe ulaþmadýkça insanlar, ister istemez belirsiz bir özgürlüðün bunaltýcý yükünden elbirliðiyle kaçýp kurtulmak yollarýný arayacaklardýr. Söz konusu toplumsal kaçýþ; ya faþist ülkelerde görüldüðü gibi, bir lidere körü körüne boyun eðme biçiminde, ya da demokrasilerde olduðu gibi daha dolaylý ve yumuþak bir yoldan gerçekleþir. Böylece insanýn içtenliðini önleyen tek yanlý yoz bir eðitim, kafalarý belli düþüncelere göre koþullandýrýlmýþ bir kamuoyu baskýsý ve alabildiðine propaganda ile insan demokratik bir düzende bile alýklaþýr ve kendine yabancýlaþabilir. Demek ki, yalnýzlýk ve güçsüzlükten kurtulma yolundaki çabalarýnda, ister yeni otoritelere uymak, isterse toplumda yerleþmiþ peþin yargýlar, basmakalýp inanç ve düþünce kalýplarýna kendini uydurma biçiminde olsun, birey, her ikisinde de benliðini ve özgürlüðünü gözden çýkarmýþ bir durumda bulunmaktadýr. Ýþte o zaman, iþlerin düzelmesi için, sokaktaki insandan þöyle sözler duyulabilir: Özgürlük bize yaramaz. Bu milletin baþýna eli kamçýlý bir adam gerek. Asacak ipe bir kaç aþýrý gideni. Daha az yaramazlarý týkacak içeri. Geri kalanlarý da kamçýsýyla yola getirecek. Olup bitecek. Adam asmayý, ipe çamaþýr asmak 12 Sevgi Dünyasý kadar doðal gören ve halký pazar yerinde toplanmýþ insan sürüsü sayýp, kamçýyla eðitilecek sirk hayvaný sanan bu çaðdýþý kafalar ne yazýk ki bugün de azýmsanmayacak bir sayýdadýrlar. OTORÝTE AMA NASIL Özgürlük, hiçbir otorite tanýmamak da deðildir þüphesiz. Yetke (otorite), insanýn kendinden daha yetkin gördüðü ve ondan kiþiliðini geliþtirme yönünde yararlandýðý bir üst-bilinci belirtir. Ancak böyle olumlu bir otorite engelleyici, aþaðýlayýcý deðil, tam tersine, yardým edici, yükseltici ve kendine benzeticidir. Öðretmen-öðrenci iliþkileri buna güzel bir örnek olabilir. Burada öðretmenin ve öðrencinin çýkarlarý ayný yöndedir ve birbiriyle uyuþmaktadýr. Biri bilgi vermek, diðeri bilgi almak istemektedir. Ve öðrenci öðrendikçe öðretmeniyle arasýndaki bilgi açýðý kapanmakta, gitgide öðretmene benzemektedir. Zaten baþlangýçta öðretmen, öðrencinin kendini özdeþleþtirdiði, onun gibi olmak istediði bir örnektir. Ve böyle bir otorite iliþkisinin temelinde sevgi, hayranlýk, yardým ve minnettarlýk gibi yüceltici, p o z i t i f d u y g u l a r y a t m a k t a d ý r. Kiþisel özgürlüðü boðmayan, tersine ona kendini gerçekleþtirme yolunda yardým eden böyle bir otorite, özgürlüðü zedelemek þöyle dursun, onun özüyle uzlaþtýðýndan insanca ve hakça bir düzenin doðal gereðidir. SAÐLIKLI ÇÖZÜM Yalnýzlýk ve güçsüzlüðü giderecek, birliði yeniden kurabilecek saðlýklý çözüm; herhalde insanýn özüne dönmesi, tüm içtenliðiyle davranabilmesi, yani sevgi ve yaratýcý iþle doða ve toplumla kiþiliðini yitirmeksizin kaynaþabilmesi ve Tanrý katýndaki gerçek yerini alabilmesidir. Bu da insanýn öz yapýsýna özgü özgür bir düzen içinde insanlara, Tanrýsal ve ruhsal gerçeklere, yani insanýn asýl özünü kuran deðerlere öncelik veren, sevgi ve bilgiye dayalý, birliðe götürücü etkin bir eðitim uygulamak ve tutarlý bir hayat görüþü kazandýrmakla saðlanabilir. Bu amaca varmak için geçilmesi gerekli aþamalarý þöylece sýralayabiliriz: Özgürlüðün olumlu yanýný gerçekleþtirmek, önce, kendi ve toplum yararýna olan yüce deðerlere inanmakla baþlar. Sonra o inanç doðrultusunda görev ve sorumluluklar yüklenmeyi gerektirir. Bu bilinç hizmet heyecaný, hizmette zevk ve huzur bulmakla geliþir. Giderek sevgi ve birlik düþüncesinin yeþermesi, topluma sevgiyle katýlma, onunla bütünleþme eylemiyle iyice güç kazanýr. Ve nihayet varlýðýný ve isteklerini Tanrýya, o en gerçek otoriteye satmakla, Ona teslim olup, Onda eriyip bitmekle son bulur, bir baþka sonsuzluk içinde. Bu bir yerde varlýðý aþmak, varlýðý niteleyen karþýtlar diyalektiðinden kurtulmak, ikiyi bir etmek, çoðu tekte eritmek ve böylece yaratýcý güçle dolu olarak Tanrýsal özgürlüðe ermektir. Ýnsandan yola çýkarak doða, toplum ve Tanrýyla kiþiliðini yitirmeksizin sevgiyle bir olmakla son bulan bu kutsal yolculuk, bir bakýma özgürlük özleminin dile gelmesi, özümüzdeki gerçeklerin gür bir þekilde gerçekleþmesidir. Ýþte Özgürlük zor zenaat derken daha çok bu yöne deðinerek, onun bir bilgi, sevgi, beceri ve büyük bir yaratýcý çaba iþi olduðunu belirtmeye çalýþtýk. Zaten böyle olmasaydý, o denli deðerli sayýlmazdý. Ve de bunca kan ve can pahasýna elde edilmeðe deðmezdi. Sevgi Dünyasý 13 MUSÝKÝ - SES VE RENK ile TEDAVÝ (5) Bulabildiklerimiz ve Bilebildiklerimiz (1) YAVUZ YEKTAY Sabah rüzgârlarýyla kapýmý çal, Batan günün peþine düþme sakýn. (Selahattin Ergi) Her sabah seher vakti uyanýyorum. Çið taneleri BENGÝSU olabilmek için ve yemyeþil yapraða can vermek için güneþin yedi renkli ilk ýþýklarýný süzüyorlar içlerine... Yapraklar gibi ben de yararlanýyorum sabahýn seher yelinden ve sabahýn çiðinden... ÞÜKRE DURUYORUM... Bütün varlýklarýn yaþamasý için gerekli olan Fotosentez olayýndan bahsetmek isterdim. Hani, halâ tam çözülememiþ bir doða olayý?!.. Týpký tam açýklamasý yapýlamayan "Elektrik" ve elektriksel madde kuramý gibi... ELEKTRON, eksi elektrikle 14 Sevgi Dünyasý yüklü küçük bir cisim gibi düþünülmektedir. Bazý bilim adamlarýna göre, yarý çapý 10 üssü eksi15 metre olan bir yük yuvarýdýr. Bunu parçalanmadan bir arada tutan nedir? Çekim özelliði taþýyan baþka bir güç olmasaydý, parçacýðýn bir yanýndaki eksi yük ile öbür yanýndaki artý yükün birbirlerini itmeleri sonucunda parçacýk daðýlýrdý. Belki baþka bir güç vardýr, ama henüz böyle bir güç bulunamamýþtýr!?.. diyor Grolier Ansiklopedisi 285.inci sayfasýnda aynen. Ne diyeyim, önce kendilerine, sonra çevrelerine bir baksýnlar... Sevgi Dünyasý'nýn Temmuz sayýsýnda SES IÞILDAMASI olayýndan bahsetmiþtim. Baþka bir ýþýldama daha var: ELEKTROLÜMÝNESANS. Bu, bir akýmýn, bir elektrik boþalmasýnýn veya bir elektrik alanýnýn etkisi ile bazý cisimlerin kazandýðý ýþýk verme özelliði. (Bakýnýz: Meydan Larousse, sayfa 188.) ELEKTRÝKSEL IÞILDAMA: Bazý kristallerin içinde, elektron akýþý sonucunda iþik ortaya çýkmasý. Elektriksel ýþýldama, elektrik enerjisinin, isi çikarmaksizin doðrudan doðruya ýþýða dönüþtüðü ender olaylardan biridir. (Bakýnýz: Ana Brittanica sayfa 184) Sodyum kristali sarý, Kadmiyum kýrmýzý, Çinko yeþil ýþýk veriyor. ATEÞ BÖCEÐÝ'nden IÞIK ÇIKMASI Ateþ böceðinin erkekleri kanatlý ve uçuyorlar, diþileri ise kanatsýz ve gayet az hareket ediyorlar. Önemli olan, erkeklere yerlerini belli edebilmeleri için diþilerin ýþýk çýkarmasý. Ama nasýl bir ýþýktýr bu, ýsý enerjisi haline dönüþmeyen ve dolayýsý ile diþi ateþ böceðini yakýp öldürmeyen?! Olayýn bilimsel açýklamasý þöyle: 1- LUCIFERIN (2) denen bir maddenin oksidasyon reaksiyonuna benziyor. Fakat bu, PROLUCIFERIN gibi bir maddenin, ýþýk oluþurken Luciferin'e dönmesi þeklinde olmuyor! 2- Burada, karanlýkta oluþan bir kimyasal reaksiyon var. Yaklaþýk formülü: LH2+Mg+++ATP+ENZÝM --> IÞIK+ENZÝM+ARTIKLAR. Bu bir oksidasyona benzer reaksiyon olduðu için (O2) karþýsýnda oluyor ve hiçbir hararet meydana gelmiyor. 3- LH2= Luciferin, Mg++= Magnezyum iyonu, ATP= Adenosin Trifosfat (ATP kaslarýn ve canlý hücrenin esas yapý maddesidir. Kaslarda enerji oluþmasý ATP'nin Adenosin Difosfat ve ve Monofosfat þekline dönüþmesi ile olur.) ENZÝM= Luciferas (Olayda katalizör görevi yapýyor) ve geriye de kül gibi aktif olmayan artýklar kalmaktadýr. Ana Brittanica'da baþka bir açýklama var. Böceðin Trakea'sýndaki borularda Fotosit denen bir madde ile, sinir sistemi kontrolünde meydana gelir diyor. Iþýk veriþ zamanlarýnýn da deðiþik olmasý bir manâ taþýyor ve böcek cinslerini ayýrt ediyor. Bilen insanlar ýþýklardan cinsleri ayýrt edebiliyorlar. Bir de devamlý ýþýk veren KANDÝL BÖCEKLERÝ var. Genellikle diþiler kanatsýz. Bazen geceleyin bakýyorsunuz bütün böcekler ayný anda ýþýk verip ayný anda sönüyorlar. Bu ayný cinsten böceklerin kümeli bir vaziyette d u r m a l a r ý n d a n d ý r. I þ ý k v e r i þ Sevgi Dünyasý zamanlarýnýn özel manâlarý var. Sanki MORS alfabesi gibi. Türlerde hemen fark ediyor. Ana Brittanica diyor ki, ýþýðý veren madde önemli, bu maddeyi taþýyan böcekleri yiyen kurbaðalar da ýþýk vermeye baþlýyorlarmýþ!... Kuantum Fiziði ile bu olayý anlatmak daha sade oluyor gibi. Moleküllerde 4 türlü enerji var: 1- Nükleer enerji, 2- Elektro-Magnetik alan enerjisi, (Elektrik? Dalga?) 3- Sallantý enerjisi, (Molekül devamlý sallanýyor) 4- Dönme enerjisi. 15 duyularýný artýrmak için "Soðuk ýþýk" yayarlar, yani ýsý vermeyen ýþýk! Ailemizden olup çok sevdiðimiz kedilerin gözlerinin iç çeperi GUANÝN denen bir madde ile astarlanmýþtýr, bu katman altýn ve gümüþ gibi parlar ve bir iç bükey ayna gibi tüm ýþýðý toplar ve istenen yerlere aksettirip o yeri biraz daha aydýnlatýr! (Nasip olur, Yüce Yaratan'ýmýzýn izni ile bizler de karanlýkta görebiliriz inancýndayým...) Kadîm bilgiler diyor ki: "Emirdir, lâzýmdýr, muazzamdýr, Size O'ndan gelenler. Ýnce düzendir, ince plândýr, Þaþýrtýr, þaþmaz!" Kimyasal reaksiyonlarda, alt seviyede olan bu enerjilerden ElektroMagnetik enerji, çok-çok ender bazý moleküllerde, çok-çok ender olarak yükselir! (Milyarlarda bir enderlikte.) (Sebebi bilinmiyor!?.) Bu yükseliþ de her seviyede olmaz. Meselâ 7-9-24105-180 vs. gibi. (Bunu bir formülü v a r, h e r t ü r l ü m o l e k ü l i ç i n hesaplanabiliyor.) Yüce Yaratan'ým, yukarýda ve aþaðýda, her yerde, her zaman Senin Hükmün geçer. Senin "Ol" emrin yeterlidir. Senin Iþýðýn (Nûrun) söner de, Senin Hükmün durur mu hiç!" (Bu ayki tabletin sözlerine bakýnýz.) Reaksiyon bitiminde yükselen enerji eski seviyesine inerken ISI'ya dönüþmeyen (Isý enerjisi olmayan) bir ýþýk enerjisi verir. (3) "NUR... BÝRAZ DAHA NUR..." Önemli bir not: Toronto Üniversitesi öðretim görevlisi Kimya Yük. Müh. Dr. Ateþ Tanýn, "O çok nadir moleküllerden (meselâ Luciferin yerine) bilgisayar yardýmý ile sabýrlý bir çalýþma düzeni kurarak yeni moleküller bulabilirim!" diyor. (Eðer ekonomik olursa, niçin olmasýn?) Bir baþka olay daha var. Geceleri avlanan bazý hayvanlarýn iþitme ve koklama duyularý yetersiz kalýr. Görme Þimdi anlýyorum, Gülyüzlü Büyük Þair GOETHE (28.08.174922.03.1832) öðle üzeri son nefesini verirken, son sözleri þöyle: * * * Bu ay size, takriben 10 yýlda bestelediðim, AÞKEFZA makamýnda, size inanýlmaz derece sevgi ile dolu sesler veren bir tablet musiki veriyoruz. Üçüncü Çakra'yý temizleyen ve canlandýran bu tedavi tabletinde MÝ sesinde karar veren Aþkefza makamý özellikle seçilip bestelenmiþtir. Notasýndan da göreceðiniz gibi Porte'nin birinci çizgisinden, dördüncü aralýðýna kadar (bemolsüz ve diyezsiz) natürel 7 seste gezinir, ara sýra dinlenmek için Buselik (SÝ) sesinde 16 Sevgi Dünyasý GÖZYAÞI, GÖZYAÞI SEVDÝKLERÝMÝZ, O'NUN SEVGÝSÝNDEN VAREDÝLDÝKLERÝNÝ BÝLDÝKLERÝMÝZ, O'NUN IÞIÐI SÖNER DE, O'NUN HÜKMÜ DURUR MU HÝÇ? GÖZYAÞI, GÖZYAÞI SEVDÝKLERÝMÝZ, KÖRPE GÖNÜLLERDEKI ILK SEVINÇ GIBI SEVDIKLERIMIZ, O'NUN SESÝ KISILIR DA, SÖZÜ DUYULMAZ OLUR MU HÝÇ? Sevgi Dünyasý bekler... Aþkefza kelimesinin manâsý, "Sevgi Artýran"dýr. Sizi ruhsal saflaþmaya götürecektir, ýþýyacaksýnýz, aydýnlanacaksýnýz, nurlanacaksýnýz, neþe dolacaksýnýz. Musiki size huzur ve iç denge duygusu verecek ve Birlik+Bütünlüðe ulaþacaksýnýz. Hattâ yukarýda saydýðým güzellikleri dýþarýya verip, insan kardeþlerinizle ayný mutluluklarý paylaþmak hissi ile dolacaksýnýz. Ayrýca karaciðer, safra, gut hastalýklarýna, pankreatitlere ve tüm pankreas bozukluklarýna iyi gelecektir. Þeker hastalarýna (Diyebetlilere) devamlý dinlemelerini gönülden öneririm. Sözleri: "Gözyaþý, gözyaþý sevdiklerimiz, O'nun sevgisinden Varedildiklerini bildiklerimiz, O'nun ýþýðý söner de, O'nun hükmü durur mu hiç? Gözyaþý, gözyaþý sevdiklerimiz, Körpe gönüllerdeki ilk sevinç gibi sevdiklerimiz, O'nun sesi kýsýlýr da, sözü duyulmaz olur mu hiç? Þimdi "El ele tutununuz... Gönüllerinizi birbirinize açýp, Ellerinizden ellerinize, Hayrýn geçmesini..." dileyerek Aþkefza terapisinin musikisine -toplucakendinizi býrakýnýz... Unutmayýnýz, bizim terapimiz yalnýzca bir meditasyon musikisi deðil, bilakis, sýrasýnda beyninizi en aktif 17 þekilde kullanarak (Bazen yaratýcý imgeleme ile) ayný özden yaratýlmýþ ölümsüz ruhunuzu ve o güzel bedeninizi tedavi etmektir, hayýr üretmektir... Yoksa uyutmak veya uyuþturmak deðil... "Günü, Günün hayrýný, Hayrýn bereketini, Bereketin sýrrýný..." bilerek, güzellikleri, dostluðu, birliði, sevgiyi ve barýþý birlikte beraber yaþamak ve "ÖNCE SEN" diyerek paylaþmak için saðlýk dolu yýllar el ele olsun. Not: Sorularýnýzý ve isteklerinizi www.dostluk.com adresine bekleriz. Dip notlar: 1- Bir yazý yayýnlanmaktadýr. dizisi halinde 2- LUCIFER, batý lisanlarýnda VESVESE VEREN anlamýna geliyor. Batýdaki araþtýrmacýlar, ýþýk çýkarma olayýný pek anlayamadýklarýndan, enzim'e LUCIFERAS adýný vermiþler. Halbuki Lucifer'in beyaz ateþten, yani Kuranda bahsi geçen nar-ý beyzadan yaratýldýðýný düþünseler... 3- Quantum Fiziði ile ilgili bilgi, Gülyüzlü A. Einstein'ýn ilk nazariye bilgisi gibidir. Þimdi benim üçte bir yaþýmda, yani 25 yaþýnda olan Elektronik Mühendisleri, düzeltilmiþ, geliþtirilmiþ yeni Quantum bilgileri ile olayý bu satýrlarýn yazarýndan çok-çok daha mükemmel anlatabilirler. Ama sonuçta ayný yerlere varacaklar. 1953 yýlýnda diploma almýþ bir Veteriner Hekimi baðýþlasýnlar lütfen... 18 Sevgi Dünyasý Köþe Baþýmýzdaki Renkler Nelda Bayraktar Onlar köþe baþýmýzdaki renkler. Kýrmýzý, sarý, mavi, eflatunun tonlarý. Onlar köþe baþýmýzdaki kokular. Tam köþeyi dönerken baþýnýzý döndüren, mis gibi ciðerlerinize dolan kokular. Onlarý sattýklarý çiçeklerinden ayýrt edemem ki. Mezattan bin bir zorlukla aldýklarý rengârenk çiçeklerine, evlatlarýna gösterdikleri ihtimamý gösteren çiçekçilerimizden bahis ediyorum. Çiçeklerin hepsine, tek tek her bir yapraðýna önce sermaye olarak deðil, önce sevdikleri bir nesne olarak bakan, itinayla kutularýndan çýkaran ve kovalarýna belli bir renk harmonisi içinde koyan çiçekçilerimiz onlar. Hayli de kalabalýklar. Sürekli çocuklarý yanlarýnda neþeyle cývýldaþýr. Arada bir Tahsinin annesi gelir oraya. Hayli disiplinli bir kadýndýr. Ortalýða çeki düzen verir. Asmalý Konaðýn Diclesi gibi o t u r u r, c i g a r a s ý n ý tellendirir. Çoðunlukla Tahsin ve Deryadýr köþe baþýnýn as elemanlarý. Tahsin altý çocuklu bir ailenin, Derya ise dört çocuklu bir ailenin en büyüðü. Kökenleri Selanikten Sevgi Dünyasý gelse de 3 kuþak Ýstanbulda doðmuþ, büyümüþtür. Genç bir karý koca. Ýki tane de þirin mi þirin, akýllý mý akýllý çocuklarý var. Her gün mutlaka onlarýn önünden geçer yolum. Her seferinde sýcak bir þekilde selâmlarlar beni. Köþe baþýmýzýn yazý var, kýþý var. Her ayýn kendine göre zorluklarý var. Mevsimler deðiþir ama onlarýn gözlerinde sýcak bakýþ deðiþmez. Onlar açýk havada çiçek satýp, açýk havada çocuk yetiþtirirler. Sýnýrlarý belli olan bir yerde, yani evde disiplin kurmaya çalýþan bizler, onlarýn açýk havada çocuklarý üzerinde kurduklarý disipline hayran kalabiliriz. Önemli olan çocuklarýn gösterdiði tepkidir ve onlarý gördüðünüzde bunun nasýl olduðunu anlarsýnýz. Deryanýn elinde arada sýrada bir hikâye kitabý, bilmece kitabý veya resimli çocuk kitaplarý görürüm. Okuma yazma bilmeyen Derya çocuklarýnýn eðitimi için elinden geleni yapar. Akþam evde oynasýnlar diye legolar alýrlar karý koca çocuklarýna. Ah keþke imkanlarý olsa yüzme kursuna bile göndereceklerdir iki þirin veleti. Açýk havada hijyen de ayrý bir konudur onlar için. Ama yine de en üst ihtimamý gösterirler. Geçenlerde tam köþeden geçiyorken çocuklardan birinin elindeki dondurma yere düþtü. Derya hemen aldý çöpe attý ve Burada köpekler ve insanlarýn ayaklarý dolaþýyor. Artýk bunu yiyemezsin, çünkü mikroplandý deðil mi? dedi. Baþka bir gün de en ufak yaramaz Iþýl babasýný kýzdýrmýþ olmalý ki acý bir þekilde feryat ediyordu. Meðerse babasýndan yaptýðý yaramazlýk için özür dilemesi gerekiyormuþ. Köþe baþýmýz ayný zamanda mahallemizin bütün köpeklerinin barýndýðý bir bahçenin ucudur. Köpeklerin hepsi günlük sevgi ihtiyaçlarýný Deryadan karþýlarlar. Patilerini uzatýrlar ona sevmesi için. 19 Karþýlýðýnda da onlarý ve çocuklarýný korurlar. Çocuklar hayvan sevgisini doya doya burada tadarlar. Onlar bizim mahallenin elemanlarý, ne yerler, ne içerler, ne düþünürler, acaba? Geçen gün onlarla yaptýðým röportaj ilginç þeyler öðrenmeme de vesile oldu. Ýþte onlarla konuþtuklarým: N.B: Önce sizleri tanýyalým isterseniz. Tahsin: Ben Tahsin. 1978 Ýstanbul doðumluyum. N.B: Hangi semtinden? T: K a ð ý t h a n e s e m t i n d e n i z . N.B: Kaç kardeþsiniz? T: Altý kardeþiz, 4 erkek iki kýz ve en büyükleri benim. N.B: Tahsilin nedir? T: Lise terkim. N.B: Ya sen Derya? D: Ben de 1981, Þiþli doðumluyum. 4 kýzý olan bir ailenin en büyüðüyüm. N.B: Okuma imkâný bulabildin mi Derya? D: Hayýr bulamadým. N.B: Peki bir þekilde okuma yazmayý öðrendin mi? D: Hayýr, okuma yazmam da yok. Ama bu sene kursa gidip okuma yazmayý öðreneceðim. N.B: Þimdi çocuklarýnýzla ilgili bilgi alalým. T: Annesi versin bu bilgiyi size. D: Ýki tane, bir kýz bir erkek çocuðumuz var. Büyüðü altý, küçüðü 4 yaþýnda. Kýzýn ismi Iþýl, abisininki ise Kudret. N.B Okul çaðýna gelince ne yapacaksýnýz? D: Onlarý okutmayý düþünüyoruz. N.B: Onlarýn da buna hevesi varmýþ 20 Sevgi Dünyasý gibi gözüküyor. Çünkü buradan her geçtiðimde bir þeyler okuyup karaladýklarýný görüyorum. D. Ýnþallah okuyup büyük adam olacaklar. N.B: Peki çiçekçilik nereden aklýnýza geldi? Baþka iþler de düþünmüþ müydünüz kendiniz için? Yoksa bu, aileden gelen bir iþ olduðu için mi oldu? D: Senelerden beri dedelerimiz bu mesleði yapýyorlar. T: Benim esas mesleðim taksicilik. Ben okuldan ayrýldýktan sonra ilk iþim taksicilik oldu. N.B: Kaç sene taksicilik yaptýn? T: Beþ veya altý sene. Askerlikten sonra tekrar yapmak istedim ama maddi imkânsýzlýklar nedeniyle yapamadým. Derken hayat bizi böyle çiçekçiliðe yönlendirdi. N.B: Hoþunuza giderek mi yapýyorsunuz bu iþi. Aslýnda bizler size müteþekkiriz çünkü köþe baþýmýz rengârenk çiçekler ve mis gibi kokularla doluyor. Bunlarýn arasýndan geçip evimize gidiyoruz. Çok güzel bir þey. Biz müþteri olarak güzel yanýný görüyoruz ama siz satýcý olarak zorluðu ile karþýlaþýyorsunuz. Bunlar nedir? T: Bu hiç kolay bir iþ deðil. Kýþýn bir ayrý dert, yazýn bir ayrý dert. Soðuktan çok muzdarip oluyoruz kýþýn. Yazýn ise malûm burasý zengin bir semt olduðundan herkes yazlýklarýna gidiyor ve bizim iþlerimiz azalýyor. Sonuçta zor bir iþ ama çiçeðin kendisi güzel bir þey. Yine de her gün bal yeseniz ondan da býkarsýnýz deðil mi? N.B: Çiçekleri mezattan alýyorsunuz g a l i b a . N a s ý l g e ç i y o r, k a ç t a kalkýyorsunuz, epey bir savaþ veriyor musunuz bu güzel çiçekleri almak için? T: Evet, savaþ kelimesini þöyle açýklayayým. Özellikle özel günlerde, Bayram, Anneler günü, Sevgililer günü gibi günlerde çiçekleri bu günlere çok yakýn kesiyorlar. Fiyatlarýný arttýrýyorlar ki pahalý satýlsýn diye. Böyle günlerde talep çok ve zor oluyor bizim için. Açýk arttýrma ile alýyoruz. D: Bazen malýn sermayesini çýkaramýyorsun, içeri giriyorsun. Borçlu kalýyorsun. Çok zorluklarý var bu iþin. N.B: Peki ailenizi geçindirebiliyor musunuz? Yuvarlanýp mý gidiyorsunuz? D:Yuvarlanýp gidiyoruz demek en doðrusu olur. T: Allahtan ki kirada oturmuyoruz. Evimiz kendi evimiz. Yoksa bu yapýlacak bir iþ deðil. Para gelmiyor fazla. N.B: Eviniz hangi semtte? D.Gültepede. Çok iyi bir semt orasý. T: Annem, babam 18 senedir burada olduklarý için, buralarý çok iyi biliyorlar Biz de onun için bu köþe baþýný seçtik. N.B: Evinizde karý koca ve iki çocuk olarak mý oturuyorsunuz? Ailenizin büyükleri yanýnýzda deðiller mi? D: Yememiz içmemiz ayný ama ayrý evlerde yatýyoruz. N.B: Kalabalýk aileler içinde sürekli yaþamakla, bu þekilde yaþamak arasýndaki fark sizce belirgin mi? D: Dediðim gibi bizde yeme içme ayný. Hep birada biz 11 kiþiyiz. Yani sofraya 11 kiþi oturuyoruz. T: Beraber yaþamak da güzel ama evliliklerde eðer imkân olursa ayrý yaþamak en güzelidir. N.B: Peki bireysel yaþamakla ilgili düþünceleriniz neler? Yani insanlarýn özgür yaþamalarý, bireyselliklerine sahip çýkmalarý, kalabalýk yaþadýklarý zaman mý, yoksa tek baþlarýna yaþadýklarý zaman mý geliþiyor? T: Bence ayrý yaþamakta daha iyi Sevgi Dünyasý geliþiyor. Hayata daha farklý bakýp, daha farklý öðrenebiliyorsun. D: Hiç olmazsa çalýþmaya çabalýyorsun. Sýrtýný dayamýyorsun. Bu da seni güçlü yapýyor. N.B: Para biriktirme konusunda kalabalýk aileler daha þanssýz oluyor. Örneðin ihtiyacý olanlar hemen birbirinden bulabiliyor. Sende varsa bana, bende varsa sana metodu kullanýlýyor. Böylelikle bütçeniz planladýðýnýzdan farklý olabiliyor. Sizde de böyle durumlar yaþanýyor mu? D. Zaten gelir az, gider çok oluyor. Þu parayý koyayým da þunu yapayým diye planlýyorsun ama ertesi gün o para gidiyor. N.B: Kalabalýk yaþamýnýzda aranýzda hak hukuk var mýdýr? Yani saygý açýsýndan, sizin onlarýn, onlarýn da sizin hukukunuza gösterecekleri saygý açýsýndan demek istiyorum. T: Evde büyük olarak annemin ve babamýn sözü geçer. Ama yeri geldiði zaman benim de sözüm geçer. Ama hanýmýmýn da sözü geçer. Bizde illâki bir kiþinin sözü geçecek diye bir kaide yoktur. N.B: Gerçekten böyleyse güzel tabii ki. D: Bu düþünceye göre deðiþiyor. Herkesin düþüncesi ayrý ayrý oluyor. Biz ortaya koyuyoruz. Akla yatan hangisi ise onu uyguluyoruz. N.B: Demek ki sizde kalabalýðýn içinde dahi özgürlüðe uygun bir sistem de var gibi gözüküyor. D: Doðru. N.B: Peki sosyalleþme konusunda b i r a z k o n u þ a l ý m . N e d e re c e sosyalleþtiðinize inanýyorsunuz böyle bir yaþantýnýn içinde. T: Valla biz her gün iþe gelmek zorundayýz. Doðru mu yanýtlýyorum 21 sizi? N.B: Evet devam et. T: Burasýný bir gün bile kapalý tuttuðun zaman müþterilerimiz azalýr. Haftada bir gün iznimiz oluyor. Sosyal yaþantýmýz pek iyi deðil diyebilirim. N.B: Merak ettiðiniz bir sinema filmi var mý? TV ne kadar seyrediyorsunuz? D: Ýþten eve döndüðümüz zaman seyrediyoruz. T: Ben sinema sevmem. Haným da sevmez. Ben bu yaþýma geldim. Doðru dürüst bir film seyrettiðimi hatýrlamam. N.B: Gazete okur musunuz? Hangisi? T: Her gün gazete okurum. Gözcü okuruz biz. N.B: O zaman genel olarak takip ediyorsunuz dýþ dünyayý. T: Evet öyle de denilebilir. N.B: Peki gazeteyi okurken, Aa þöyle de bir film varmýþ. Keþke þuna gitsek dediðiniz oluyor mu hiç? D: Eðer çok merak edersem VCDsini alýp evde seyrediyorum. Ama korsan VCD ama deðil, eðer merak ediyorsam mutlaka alýrým. N.B: En beðendiðin film hangisi oldu? T: Neydi o geçen gün seyrettiðimiz Derya? D: Yabancý bir filmdi galiba. Komik bir þeydi. T: Adý aklýma gelmiyor valla. N.B: Genelde komedi filmi seviyorsunuz o halde? D. Evet. N.B: Müzik dinleme alýþkanlýklarýnýz var mý? Ne tarz seviyorsunuz? D: Eþim yabancý müzik sever. T: Genelde slow müzik severim. 22 Sevgi Dünyasý Beni dinlendiriyor ve rahatlatýyor. D: Aynýsý diyebilirim. N.B: Peki, Hadi þöyle bir dans edelim deyip ediyor musunuz, karý koca? D: Yapmadýðýmýz þey mi ablacýðým? Tabii eþimle birlikte yapýyoruz. T: Ev bizim olduðu için, o fýrsatlarý yaþýyoruz tabii ki. Gel haným diyorum. Dans ettiðimiz oluyor. N.B: Türkiyedeki politika ile genel olarak ilginiz nasýl acaba? T: Hiç ilgilenmiyorum. Samimi söylüyorum öyle. Ýnsanlar artýk bir lokma ekmeðin peþinde. D. Ben de öyleyim. T: Seçimlere yakýn izliyorum tabi ki. Hangisinin neler vaat ettikleriyle elbet ki ilgileniyorum. N.B: Dýþ dünya ile ilgili ne düþünüyorsunuz? Amerika Iraka müdahale etti. Ýzlediniz mi? Neler düþündünüz? Dünyanýn geleceði ile ilgili ne düþünüyorsunuz? T: Valla o savaþta en çok ölen sivil halka çocuklar ve kadýnlara üzüldük. D: Amerikanýn maksadý orayý almaktý ve sonunda da yaptý bunu. Günah deðil mi onlara? N.B: Peki Derya bir kadýn olarak geleceðe bakýþýn nedir? Ümitli misin? Duygularýn neler? D: Çok deðiþik þeyler istiyorum. Mesela bu çiçekçiliði yapmak istemiyorum. Fazla para kalmýyor bu iþten. Ýleride piyango çýkarsa, güzel bir yazlýk ev, güzel bir araba almak istiyorum. O zaman eþim de bir iþ kurar kendine. Çok deðiþik þeyler bekliyorum gelecekten. Ýnþallah olur. T: Bu çiçekçiliðin bir sonu yok. Benim de taksicilikten baþka bir mesleðim yok. Ýleride param olursa yeniden taksi kiralarým. O iþi çok seviyorum. Allaha þükür evimiz var. Ama herkesin olduðu gibi bizim de bir yazlýðýmýzýn olmasýný çok istiyorum. Bir de arabamýz olursa iyi olur. Gördüðünüz gibi hayattan çok fazla bir þey istemiyoruz. Zenginlerin baþý dertte. Ben onlar gibi olmak istemiyorum. N.B: Yazlýk evin nerede olsun? T: Amcamýn yazlýðý var Bodrumda. Benim de orada olsun isterim. Ben oraya hayran kaldým. N.B: Peki yaþamýnýzda bir felsefeniz var mý? Yani her insanýn bir felsefesi, inandýðý þeyler vardýr, onlardan vazgeçmez, ilkeleri vardýr, hayatýnýzýn dalgalarýnda her zaman sizi götürebilecek inançlarýnýz var mýdýr? T: Kusura bakmayýn bu soruyu anýmsayamadým. N.B: Mesela insan der ki insanýn dürüst, iyi olmasý gerekir ve hep buna göre davranýr. Ya da tersini söyler ve buna göre davranýr. Her insanýn inandýðý ilkeler vardýr. Bunlar onun hayat felsefesidir. D: Daima dürüstlükten yana olmak gerekir. Biz de daima dürüstüz. N.B: Bazen böyle olmaya çalýþýrken bir sürü darbe de yiyebilir. T: Bu insanýn karakterine göre deðiþir. Bize aile büyüklerimiz yalan söylememeyi, haram yememeyi öðrettiler. 100 lira dahi olsa haram yememeyi öðrettiler bize. Özellikle annem. Bizim bakýþ açýmýz budur. Sevgi dolu yaþamayý, kötülükten uzak yaþamayý seviyoruz biz. N.B: inançlarýnýz nasýl? Batýl inanç veya Allaha inanç konusunda. D: Allaha inancýmýz zaten sonsuzdur. T: Allahtan baþka ilâh yoktur. Ezan da buna þahittir. Batýl inancým falan yoktur benim. Beþ vakit namaz Sevgi Dünyasý kýlmasam da Cuma namazlarýný kaçýrmýyorum. Allah izin verirse onlar da olur. N. B Sizce insanlarýn geliþmesi, tekâmül etmesi için neler yapmasý lâzým? T: Algýlayamadým. N.B: Manevi olarak geliþmeleri ve yükselmeleri için insanlarýn neler yapmasý gerekir? T: Ülkemizde kimse doðru düzgün bir þey yapmýyor. Çok maddiyatçýlar. Kolay para kazanmak için dolap çeviriyorlar. Fakirlerin paralarýný yiyorlar. Allah hepimizi ayný ama düþüncelerimizi farklý yaratmýþ. N.B: Deryacýðým sence iyilik nedir? D: Ýyilik güzelliktir, eþimin dediði gibi. T: Ýyi þeyler yaþamak, güzel þeyler yapmaktýr. N.B: Peki sevgi nedir? D: Birisini çok sevmek ve ona göstermektir. Ben eþimi çok sevdiðim zaman içimden geliyor, sarýlýyorum ona. T: Ben sevgimi belli etmem. N.B: Belli etmemen gerektiðine inandýðýn için mi? T: H a y ý r, k a r a k t e r i m ö y l e zannediyorum. Sevdiðim insana iyi þeyler yapmak isterim. Ama kalbimden severim. Gerekeni de hissettiririm. Cicim bicim yapmam ama karþýmdaki anlar. N.B: Kavgalarýnýz olunca nasýl çözümlüyorsunuz? Hiç küs kalmayý seviyor musunuz? Bazý karý kocalar uzun süre konuþmazlar. Sonunda bir tanesi mecbur olur konuþmaya. D: Biz pek kavga etmiyoruz. T: Ettiðimiz zamanlar da oluyor tabii. 23 D: Yine de kýsa sürer. Konuþur ve uzatmayýz. T: Genelde ben bir olay yapsam, Deryanýn kalbini nasýl kazanýrým diye plan kurarým. Kinci bir insan deðilimdir. O bana gülümser, ben ona, birbirimize tebessüm eder, sinirlerimizi yatýþtýrýrýz. N.B Çocuklarýnýzý yetiþtirirken aileden gelen kurallarý mý yoksa okuduðunuz kurallarý mý uyguluyorsunuz? T: Ben Lise 2 ye kadar okudum. Ben de onlara elimden gelen desteði yapacaðým. Özellikle oðlumun üniversiteyi bitirmesini istiyorum. Kýzým için de ayný þey. Benim kýz kardeþim orta sonda ve devam ediyor. Biz eski kafa deðiliz. Çocuklarýmý yetiþtirme tarzýna gelince genelde büyüklerimden her gördüðüm þeyi yapmýyorum. Önce kendi kafamda ölçüyorum. N.B: Peki büyüklerinden gördüklerin neler ki onlarý yapmýyorum diyorsun? T: Aile büyükleri Kýzlar okumaz derlerdi. Çocuðu aðlatmayýn. Biz saygýyý öðretmeye çalýþýyoruz öncelikle. Yýlýþýk, güçsüz çocuklar olmalarýný istemiyorum onlarýn. Þýmarýk olmalarýný hiç istemiyorum. D: Ben biraz þýmartýyorum galiba. Her dediklerini yapmaya çalýþýyorum. T: Ben biraz gaddarým. Disiplin gerekir. Eðer olmazsa büyüyünce onlarýn her þeylerine yansýr. Kýzýn kýz gibi, erkeðin de erkek gibi yetiþmesi lazým. N.B: Sizlere bu güzel röportaj için çok teþekkür ediyorum. Derya ve Tahsin: Biz de size. Dergi çýkýnca bize verirsiniz deðil mi? 24 Sevgi Dünyasý ÝNTERNETTEN ÖYKÜLER ÂLÝM ile DEVE SÜRÜCÜSÜ Çölü geçen bir kervanda çok iyi eðitim almýþ bir âlim varmýþ. Bu kiþi öyle bilgeymiþ ki, yanýnda her biri aðýr sandýklarla yüklü yetmiþ deve götürüyormuþ. Sandýklarda sadece geçmiþin ve bugünün bilgilerini içeren kitaplar varmýþ. Bu kitap yükü ise vaizin kafasýnda taþýdýðý bilgiye oranla havadaki bir damlaya benzemekteymiþ. Bir de kervana eþlik eden ve son peygamberin geldiðine inandýðý bilinen zavallý bir deve sürücüsü varmýþ. Beklendiði gibi âlim bir gün deve sürücüsünü çaðýrmýþ ve benim ülkedeki ve tüm dünyadaki âlimler arasýnda ne kadar ünlü olduðumu biliyorsun. Gördüðün gibi, yetmiþ deve bilgilerimin sadece bir kýsmýný taþýyor. Nasýl olur da sen yýrtýk pýrtýk elbiseler ÝNTERNETTEN ÖYKÜLER içindeki basit deve sürücüsü, akademi bitirmek bir tarafa, okuma yazmayý bile öðrenmemiþ, okula bile gitmemiþ birisi, hangi cesaretle son peygamberin geldiðine inanabiliyorsun? demiþ. Deve sürücüsü âlimin önünde tevazuyla durmuþ, hürmetle eðilmiþ ve þöyle söylemiþ. Efendim, huzurunuza gelip yetersiz sözcüklerimi size söylemeye hiçbir zaman cesaret edemezdim. Fakat siz istediniz. Ne düþündüðümü size küçük bir örnek vererek göstermeye çalýþacaðým. Efendim, ancak denizdeki en þahane inciyle kýyaslayabileceðim eþsiz bir bilgi hazinesinin sahibisiniz. Bu inciler o kadar deðerli ki, çok güzel düzenlenmiþ kutu içinde, yumuþak kadife kumaþlara sarýlý olarak saklanmalý. Bunun yanýnda, benim Sevgi Dünyasý ÝNTERNETTEN ÖYKÜLER bilgim sýradan, çölde üzerine bastýðýnýz taþlar gibi. Ama bir de güneþin yükseldiðini hayal edin. Güneþ bize ýþýnlarýný yollar. Efendim, size sorum þu: Güneþin ýþýnlarýný, parlaklýðýný ne yakalar ve yansýtýr? Sizin kadifelere hapsolmuþ deðerli incileriniz mi, yoksa benim yolun kenarýnda duran acýnacak taþlarým mý? ÜÇ KÜÇÜK ALTIN HEYKEL Kralýn biri, bir gün komþu kralýn ve halkýnýn zekâsýný, muhakeme gücünü denemek istemiþ. Bu amaçla ona ayný görünüþ ve aðýrlýkta üç küçük altýn heykel göndermiþ. Kralýn yapacaðý, hangi heykelin daha deðerli olduðunu bulmakmýþ. Kral meclisini toplayarak heykellere bakmýþ, fakat aralarýnda en ufak bir fark bulamamýþ. Ülkenin en akýllý insanlarý bile üç küçük heykel arasýnda bir fark olmadýðý konusunda garanti vermeye hazýrmýþ. Krallýðýnda heykellerin farklýlýðýný deðerlendirecek yetenekte kimsenin olmamasýnýn utancý kral için büyük üzüntü kaynaðý olmuþ. Tüm ülke bu olaya katýlmýþ, ellerinden geleni yapmýþlar. Tam bütün umutlarýný kaybedip pes edecekken, genç bir adam hapishaneden haber göndermiþ. Heykeller arasýndaki farký belirleyebileceðini, yeter ki incelemesine izin verilmesini iletmiþ. Bunun üzerine kral genç adamý sarayýna getirtmiþ ve heykelleri ona vermiþ. Genç adam heykelleri dikkatle incelemiþ ve üç heykelin de kulaklarýnda küçük bir delik olduðunu görmüþ. Ýncelemesine devam ederek bu küçük deliklere ince gümüþ tel sokmuþ. Birinci heykelde gümüþ tel heykelin aðzýndan, ikincide 25 ÝNTERNETTEN ÖYKÜLER kulaðýndan, üçüncüde de göbeðinden çýkmýþ. Bu durum karþýsýnda biraz düþündükten sonra, krala dönüp þunlarý söylemiþ: Yüce kralým, bu bilmecenin cevabýnýn açýk bir kitap gibi karþýnýzda durduðunu düþünüyorum. Bizim sadece bu kitabý okumaya çalýþmamýz gerekiyor. Gördüðünüz gibi, her insanýn birbirinden farklý olmasý gibi, bu üç heykel de farklý. Birinci heykel, bize hemen dýþarý fýrlayýp duyduklarýný söyleyen insanlarý hatýrlatýyor. Ýkinci heykel, söylenenler bir kulaðýndan girip, diðerinden çýkanlara benziyor. Üçüncü heykel ise duyduklarýný kendine saklayan ve ona göre davranan kimseler gibi. Hükümdarým, bu özellikleri göz önünde bulundurarak heykellerin deðerine karar verebilirsiniz. Hangisini sýrdaþ olarak istersiniz? Hiçbir þeyi kendine saklamayaný mý? Sözlerinize sabun köpüðü kadar deðer vermeyeni mi? Yoksa sözleriniz güvenilir biçimde saklayaný mý? demiþ. 26 Sevgi Dünyasý Ýki Yaþam Arasýnda Dr. Michael Newton Derleme: Acar Doðangün anýsýna Arýn Ýnan Bundan dört yýl önce yayýnlamýþ olduðumuz "Ýki Yaþam Arasýnda Ruhun Yolculuðu" adlý dizide Dr. Newton'un, geriye götürücü hipnoz yoluyla yüzlerce insan üzerinde yaptýðý araþtýrmalarý ve elde ettiði deðerli bilgileri okumuþtuk. Bu dizide de, yine Dr. Newton'un en son araþtýrmalarýna dayanarak, ölüm anýndan tekrar doðuma kadar, dünya ötesindeki yolculuðumuzun daha önce görmediðimiz ilginç ayrýntýlarýný izleyeceðiz. Sevgi Dünyasý Grup Dinamikleri Ruh eþleri Birinci ve ikinci konsül toplantýlarý arasýnda ruh için yenilenme süresi vardýr. Eterik varlýklar olarak geliþmemiz, henüz dünyaya enkarne olmadan önce ruh dünyasýnýn zihinsel gerçekliðinde baþlamýþtýr. Ýçsel varlýðýmýz kendine özelken, enkarnasyonlar arasý ruhsal hayatýmýzýn hayati bir bölümü diðer ruhlarla aramýzda kurduðumuz empatik iliþkiye adanýr. Böylece ruh olarak geliþmemiz de kollektif bir ürünün parçasý olur. Bu kollektif iliþkinin bir kýsmýný da dünyada yaþarýz. Tekrar enkarne olduðumuz sýrada ruhlarýn birbirleri için hissettikleri yakýnlýk, seçtiðimiz bedenlerdeki karmik mücadelelerle sýnanýr. Bu mutluluk dolu iliþkinin kesintiye uðramasý spiritüel üstadlarýn bilincimizi açma yöntemlerinden birisidir. Zaman ve uzay içinde yeniden buluþan ruh eþlerinin geçmiþ yaþamlarýna ait pek çok ilginç aþk hikâyelerini dinlemiþimdir. Ýþte bunlardan birkaç örnek: Aþk eziyet çekmektir: Taþ Devrinde þehvet düþkünü bir klân þefi þu anda hastam olan kiþinin ruh eþini kendine seçmiþ sonra da geri vermiþti. Aþk sevdiðinin yoksunluðuna katlanmaktýr: Eski Romada esir olan ve gladyatörlere yemek hizmeti yapan bir kadýn gladyatörlerden birine aþýk oldu. Gladyatör arenada öldürülmeden önce sevdiði kadýna onu sonsuza kadar bekleyeceðini söylemiþti. Aþk vahþidir: Orta Çaðda yaþamýþ olan bir asil, kýzýný gizli buluþma yerlerinde yakalayýnca sevgilisini þatonun zindanýna hapsetmiþti. (Kýzýn sevgilisi olan kiþi benim hastamdý) Aþk kahramanlýk yapabilmektir: 27 Polinezyalý bir damat eþini azgýn dalgalardan korumuþ ancak kendisi boðulmuþtu. (Kurtarýlan gelin benim hastamdý) Aþk ölümüne sevmektir: Hastam 18 yüz yýl Avrupasýnda Alman bir koca olarak yaþamýþ. Büyük bir kýskançlýk krizi sonrasý karýsýný býçaklamýþ. Sözde karýsý kendisini bir baþkasý ile aldatýyormuþ. Karýsý ölmeden önce sadece onu sevdiðini ve masumiyetini kanýtlamýþ. Aþk bazen affetmez: Savaþta öldüðü resmi olarak ilân edilen kýdemli bir asker geri döndüðünde karýsýný (hastam) kardeþiyle evli bulmuþtu. Yukarýda kýsa hikâyeleri verilen çiftlerin hepsi bugün mutlu bir þekilde birbirleriyle evliler. Geçmiþ yaþam deneyimleri onlarý, bir sonraki enkarnasyonlarýna hazýrlamýþ ve aralarýndaki baðlarý güçlendirmiþ. Aþk ambalajýna sarýlmýþ pek çok sýnanma vardýr. Bunlarýn arasýnda uzun ve mutlu yaþamlar olduðu gibi iliþkilerin zedelendiði veya mahvedildiði yaþamlar da vardýr. Ruh eþleri, her ne pahasýna olursa olsun aþký kabullenirler. Ruh eþi olmak aþký ve ýstýrabý ayný anda tattýrýr. Fakat bunlardan da pek çok þey ö ð r e n i r l e r. Ya þ a m l a r ý m ý z d a k i iliþkilerimizi ilgilendiren ciddi olaylarýn geri planýnda mutlak karmik nedenler mevcuttur. Valerie adýnda bir hastam vardý. Ýki yüz yýl önce Çinde çok güzel bir kadýn olarak yaþamýþtý. O hayatýnda en fazla ilgi duyduðu ruh eþini reddetmiþti çünkü ruh eþi onu övgüsünden mahrum etmiþti. Bunun yaný sýra trans halinde söylediklerinden ruh eþinin kaba ve hantal görünüþlü olduðu, onunla birlikte olmaktan utandýðý da anlaþýlýyordu. Valerie geçmiþ hayatýnda baþkalarýnýn bakýþlarýndan utandýðýndan baþka 28 Sevgi Dünyasý birisiyle evlendi ama kendisinin olabilecek mutluluðu da tepmiþ oldu. Bir sonraki hayatýný 19. Yüz yýlda Amerikada yaþadý Valerie. Bir Kýzýlderili reisinin kýzýydý. Kabileler arasý yapýlan bir anlaþma gereði komþu kabilenin oðluyla evlenmesi gerekmiþti.. Ancak eþi ona karþý kötü davranýyor ve hayatýný mahvediyordu. Halbuki o kendi kabilesinden bir savaþçýya aþýktý. Bu savaþçý ise onun bir önceki hayatýnda reddettiði ruh eþiydi. Kýzýlderili reisinin kýzý olarak öldüðü hayatýndan sonra geldiði ruh dünyasýndan Valerie þunlarý aktardý: Sevdiðim adamla kaçabilirdim. Bunun tehlikesi bir yana içimden bir ses bana bunun kaderim olduðunu ve çekmem gerektiðini söylüyordu. Bunun bir sýnav olduðunu þimdi anlýyorum. Bizi seven bir insaný gerçekten incitebiliyoruz. Sonunda kendimiz de inciniyoruz. Kýzýlderili reisinin kýzý olarak geldiðim yaþamým, güzel ve ünlü bir Çinli kadýn olarak yaþadýðým hayatýmýn bana hatýrlatýlmasýydý. Þimdiki yaþamýnýzda yanlýþ insan olmanýz size bahþedilen zamaný israf ettiðinizi göstermez. Aslýnda ruh eþinizi baþka bir ýþýk altýnda yeniden görebilirsiniz ruh dünyasýnda. Valerienin geçmiþ yaþamlarýnda aþýk olduðu ruh eþi 20.yüz yýlda yeniden onun eþi olmuþtu. Valerienin en yakýn arkadaþý olan Linda, ki o da onunla ayný ruh grubundandý, Valerienin aþký olan Kýzýlderili savaþçýsýnýn eþi rolünü oynamýþtý. Birlikte yaptýðýmýz seans sonrasý Valeri gülerek þu itirafta bulundu: Lindayý kocamýn yanýnda gördüðümde neden rahatsýz olduðumu anladým. Derin trans hallerine ruhlar arasýndaki iliþkiler daha belirginleþir. Ruh eþleri bazen sevgili, bazen birbirine hayatýný adamýþ arkadaþlar, akrabalar, öðretmenler veya görev arkadaþlarý olabilir. Ýnsanlarla olan iliþkilerimiz yaþamlarýmýzda pek çok forma dönüþür ve kendi ruh grubumuzdan olduðu kadar baþka ruh gruplarýndan olan ruhlarla da iliþkiye gireriz. Geniþ bir anlamda aþk sevgidir ve yaþamda pek çok þekle dönüþür. Oynadýklarý rol ne olursa olsun ruh eþleri bir þekilde birbirlerini bulur ve etkileþime geçerler. Karmik derslerimiz neyi gerektiriyorsa ruh eþlerimizle onu yaþarýz. Arkadaþ olarak baþlarsýnýz ama bu aþka dönüþür. Ancak arkadaþlýðý yaþamadan aþk serpilemez. Güven olmazsa aradaki yakýnlýk yara alýr ve aþk yine geliþemez. Aþk partnerlerimizin kusurlarýný kabul etmektir. Ýnsanlar sýk sýk aþký mutlulukla karýþtýrýrlar. Aslýnda mutluluk sizin içinizde geliþmesi gereken bir haldir ve bir baþkasýna baðýmlý olmamasý gerekir. En saðlýklý aþk kendinizi çok iyi hissettiðinizdir. Aþk sýký bir çalýþma ve sürekli ilgi gerektirir. Pek çok boþanmýþ hastayla çalýþtým. Hepsi de yaþamlarýndaki ilk aþklarýnýn ruh eþleri olduðunu ve daha fazla çaba sarf etmemiþ olduklarýna üzüldüklerini söylediler. Diðer yanda ruh eþimizle bir sonraki hayatýmýza kadar karþýlaþmamýzýn da nedenleri olabilir. Bazen ruh eþleri birkaç hayat gözükmeyebilir. Belki de birbirlerine fazlaca baðýmlý hale gelen ruh eþlerinin bir süre geliþmeleri için bu gereklidir. Bozulan iliþkilerden de deðerli bilgiler elde edilir. Öðrenilecek en önemli þey, hayatta hep ilerlemek gerektiðidir. Bazý hastalarým gerçek aþkýn onlardan kaçtýðýný söylerler. Ancak yaptýðýmýz seans sonrasý bunun ardýndaki nedenleri anladýklarýný itiraf Sevgi Dünyasý ederler. Doðru aþk karþýnýza çýkmýyorsa, baþka dersleri öðrenmek için burada olduðunuzu söyleyin ve kendinizi hür býrakýn. Bazen çok zengin, üretken ve parlak bir yaþantýsý olduðu halde yalnýz kalan insanlarýn neden yalnýzlýðý seçtiklerine dair kafa yorarýz. Sadece yalnýz kalmamak uðruna hiçbir duygu beslemediðiniz biriyle olmak kendinizle baþ baþa olmaktan daha da yalnýzlýk vericidir. Esas Ruh Eþleri Esas ruh eþimiz, çok yakýn bað kurduðumuz varlýktýr. Bu bir eþ, kardeþ, yakýn bir arkadaþ veya bir anata da olabilir. Bu kiþiler bir arada olduklarýnda hiçbir varlýðýn önemi kalmaz onlar için. Ruh eþleri deðiþik enkarnasyonlarýnda farklý cinsiyetlerde gelebilirler. Ancak bu ruhun geliþmiþliðiyle de oranlýdýr. Orta derecede geliþmiþ bir ruh enkarnasyonunun %75inde ayný cinsiyette gelir. Esas ruh eþleri pek çok ruhun bir arada etkileþim halinde olduðu ana ruh gruplarýyla karýþtýrýlmamalýdýr. Gerçek ruh eþi esas olan ruh eþidir. Bu, diðer ruh kardeþliðinin gerçek olmadýðýný göstermez. Esas ruh eþlerimiz bizim ebedi partnerimizdir.Ancak kendi ruh grubumuzda da ruh eþleri diye tabir ettiðimiz varlýklar da bulunabilir. Aslýnda bunlar bizim ruh dostlarýmýzdýr. Bu ruhlarýn karakterleri birbirlerinden farklýdýr ve çoðunlukla birbirlerini tamamlarlar. Bunlar yaþamlarýmýzda önemli destek rollerini oynarlar. Biz de onlarýn yaþamlarýnda ayný rolü oynarýz. Bunlarýn sayýsý 3 ila 5 olabilir. Birbirlerine Baðlý Ruhlar Bu sýnýflandýrmaya giren ruhlar kendi ana ruh grubumuzun hemen 29 yanýndaki ikinci gruptan olanlardýr. Bunlarda yaklaþýk olarak 1000 adet ruh bulunabilir. Bu ruhlar bize yakýn olan sýnýflarda çalýþýrlar. Þimdiki dünya hayatýmýzda bizimle çalýþmasý için seçilen baþka gruplardan baðlý ruhlar da olabilir. Bazýlarý da yaþamlarýmýzýn teðetinden geçerler. Anne ve babalarýmýz çoðunlukla bu gruplardan gelirler. Ýkinci gruptaki bütün ruhlar bir veya diðer þekilde birbirlerine baðlýdýrlar ancak bunlar birbirlerinin ruh eþleri deðildirler. Bunlar ruh dostlarý da deðildirler. Baðlý ruh diye tabir ettiðimiz varlýk sizin yaþamýnýza karmik bir ders vermek üzere planlanmýþ ruhtur. Bunlar yaþamýnýzda sizinle olan iliþkilerinde güçlü pozitif veya negatif enerjiler taþýrlar. Aþaðýdaki pasaj sujelerimden biri tarafýndan aktarýlmýþtýr: Sahilde yalnýz baþýma yürüyordum. Ýþimden atýlmýþtým ve tamamiyle mahvolmuþ vaziyetteydim. Bir adam belirdi önümde ve konuþmaya baþladýk. Onu daha önceden tanýmýyordum ve daha sonra da görmeyecektim. Fakat o gün öðleden sonra onunla konuþmam beni rahatlattý ve yükümü hafifletti. Beni yatýþtýrdý ve iþ durumumla ilgili bambaþka bir bakýþ açýsý kazandýrdý bana. Bir saat sonra gitmiþti. Þimdi onun ruh dünyasýndan benim yardýmýma gönderilmiþ biri olduðunu anlýyorum. Onunla karþýlaþmam bir tesadüf deðildi. Bu kitabý hazýrlarken pek çok kiþi benden gerçek bir aþk hikayesi yaþamýþ olan ruh eþlerinin olup olmadýðýný sordu. Kendim de romantik bir insan olduðumdan onlarýn bu isteklerini kýramadým. (Gelecek ay: Olay 46 ile Gerçek Bir Aþk Hikayesini ele alacaðýz) 30 Sevgi Dünyasý Çocuklukta Kalmak Nadide Kýlýç Nasýl böyle bir arapsaçýnýn içine düþüp avlandýk?! Kim bizi zorladý, bu yarýþa?! Hangi elzem þartlarýn ereðine kurban olduk?! Kim kandýrdý bizi?! Hangi sivri akýllýnýn ütopyasý gözümüzü kamaþtýrdý da... ipten kurtulmuþ idam mahkumlarýnýn sancýlý sevinci içimizi titretti. Ölümüne koþan güruha döndük!.. Sanki Ortaçað'da insanlara vurulan prangaya yedi düvelden akraba, modern bir kýskacýn baskýsýna boyun eydik. Hattâ zevkle boyunduruðunu yüklendik. Hantallaþmanýn tersine olanca gücümüzü harcayýp, dörtnala koþar olduk!.. Koþumluk atlarýn bile seyislerle ödüllendirildikleri, ihtimamla gözetildikleri bir zamanda, mütemadiyen kýymetsizlik ruhuyla burun buruna yaþadýk. Kýymetsizliðin yaþamýmýza bir gulyabani gibi çöken aðýrlýðýndan kurtulmanýn tek yolu kaçmak gibi geldi... Kaçmak için koþmak nereye? Nasýl koþmak? Koþarak kaçmayý baþarabilmenin mucizevi(!) çözümünü ise yine bizi boyunduruðu altýna alan Çað'ýn becerikli sistemi verdi... Bu mucizeye dört elle sarýldýk; Yatýrým ve yatýrým yapmak sözcüðüyle kýymetleneceðimizi, yatýrým yaptýkça korkudan kurtulabileceðimizi Sevgi Dünyasý kim söyledi?! Kandýk. Çünkü yatýrým yapmak eyleminin belkemiðinde korku olduðunu bilemedik. Yatýrým biriktire biriktire çoðaltmak ve biriktirdiklerimizin çokluðu oranýnda güç kazanmak ilkesine dayandýrýlan bir eylem deðil mi? Bir insan yaþam felsefesini elde etmek ve almak üstüne kurmuþsa Tüketimin baskýsý altýndan kendisini kurtaramaz. Çünkü biriktirmek için edinmek gerekir.. kasamýza,cebimize ya da sandýðýmýza yerleþtirmek için satýn almak gerekir. Ýstiflemek, çarþý, pazar, büyük dükkânlarda hattâ banka kuyruklarýnda beklemenin dayanýlmaz zevkinde (!) kendimizi kaybedip, mutlu olduðumuzu düþleriz. Çünkü biriktirdikçe, istifledikçe (bu banka hesaplarýnda yüksek miktarda para bile olsa) içimizi oyup, boþaltan korkudan kurtulamayýz...ama bir müddet oyalanýrýz, kanarýz. Korku niçin içimizde köklenir.?! Biz neden korkarýz da böyle yatýrým hesaplarýnýn içine düþeriz? Bu sakýn büyümeyi becerememek, çocukluðun içine sýkýþýp kalmak olmasýn?.. ya da yaþamýn bizden beklediðinden korkmak!? Kiþi, çocukluðundan beri korku ile beslenirse büyüme durgunluðu içine girecektir. Tabii ki, ilk anlamda büyüme durgunluðunu ruhsal geliþimimizin tam saðlanamamasý olarak düþünebiliriz. Bedensel görünüþümüzle yetiþkin bir insanýn vücuduna sahip olsak bile, ruhsal olarak çocukluk devresini yaþarýz. Eriþkin insanlardan beklenen olgun kararlarý alamaz, çevremize karþý tutarsýz davranýþlar sergileriz. Çocukluktan beri bir türlü 31 karþýlayamadýðýmýz tatminsizliklerimiz ve ruhsal açlýklarýmýz bizi daima biyolojik yaþýmýza uymayan düþünce ve duygu içinde býrakýr... Hal ve tavýrlarýmýzla çevremizde anlaþýlmayan tutarsýzlýklarla itham ediliriz. Oysa ki, kendi iç dünyamýzda haklýlýðýmýzý onaylayan, tavýrlarýmýzý yöneten, henüz büyümemiþ bir çocuk vardýr. Ýçsel olarak geliþmemiþ insanlarýn önünde psikososyal geliþim geriliði diye de tanýmlanan sosyal yaþama uyum bozukluðu vardýr. Daha doðrusu, kiþi büyüme durgunluðundan muzdarip ise sosyal yaþama uyum bozukluðu da yaþayacaktýr. Çünkü psikososyal geliþim geriliði bizi bazý nevrotik baskýlar altýnda býrakacaktýr. Bu baskýlar: - Olaylara karþý aþýrý tepki gösterme - Haksýzlýkla karþýlaþtýðýnda tepki gösterememek, tepki yeteneðini kullanamamak - Karakterimizde çarpýklýklarýn oluþmasý, yalancý, þiddet yanlýsý, sahtekâr vb...) - Üretme ve çalýþma potansiyelimizin kýsýtlanmasý(Tembellik) - Her þeyi kendi denetimimiz altýnda tutmak çýlgýnlýðýna kalkýþmak - Dünyayý kendi çýkarlarýmýza göre yönetme hýrsý Bu gibi olumsuz kavramlarýn inanç halinde içimize çökmesi içsel güzelliklerimizin kendimizde, yaþamýmýzda tezahürünü engelleyecektir. Kiþi psikososyal geliþimini tamamlayamamýþ koca bir bebek ise toplumdaki yerini doldurabilmek için salt kendisini mutlu 32 Sevgi Dünyasý eden yöntemlere baþ vuracaktýr... tabii ki bu yöntemler, aklýn ve saðduyunun onaylamayacaðý ham düþüncelerden çýktýðý için toplumca kabul edilmeyecektir. Çünkü hangi kültürün etkisi altýnda olursa olsun, her toplumun insan örgüsünü saðlamlaþtýran, kanunlarla da örtüþen evrensel kurallarý vardýr. toplumsal yaþam, bu kurallarýn çatýsý altýnda güvendedir. (Yalanýn, sahtekârlýðýn, bencilliðin her toplumda hoþ karþýlanmamasý gibi) Ayrýca bu yasalar, toplumsal ihtiyaçlardan ya da yaþanýlan hüsranlardan, savaþ, soykýrým, kölelik gibi acý tecrübeler sonucu ortaya çýkmýþ, insanlar tarafýndan benimsenmiþtir. Ýnsan hiçbir zaman sosyal çevresinden ayrý ve baðýmsýz deðildir. Bu dünyanýn ve insanýn psikososyal ihtiyaçlarýna uymaz. Çünkü her insan, kendini çevreleten sosyal yapýnýn etkisi ve katkýsý ile dünyadaki zorluklarýn üstesinden gelebilir. Maddi ve manevi ihtiyaçlarýný giderebilmesi için diðer insanlarýn bilgi ve becerisine ihtiyacý vardýr... sosyal çevrenin de her bireyin katkýsýný beklediðini unutmamak gerekir. Ancak þu veya bu nedenlerle ruhsal geliþmesi durmuþ, büyüme durgunluðu içinde deviniyorsa, çevresine hizmet etmesinin aksine toplumsal sorun üreticisi olur. Psikososyal geliþimindeki gerilik kiþiyi daha iyi ve olgun düþünmekten ve davranmaktan alýkoyar. Büyüme durgunluðunu ortaya çýkaran nedenler ise ne yazýk ki bebeðin ilk çekirdek çevresi olan ailesinden gelir. Çocuðun doðal ihtiyaçlarýný sadece fiziksel büyümesi, beslenmesi ve bedensel temizliðini yapmak zannederek anata olmanýn sorumluluðunu sýnýrlamak gözden kaçýrdýðýmýz en büyük nedeni oluþturur. Anne baba olmanýn ruhsal doyumunu yaþarken, çocuðumuzun içsel ihtiyaçlarýnýn da olabileceðini çoðunlukla unuturuz. Çocuðumuz henüz bebeklikle çocukluk döneminde iken fiziksel büyümesi telâþýmýza onun eðitilmesi çabalarýmýzý ekleriz. Bu ise ne yazýk ki bilimsel metotlardan yoksun onun küçük gönlüne korku salan, hareketlerine tedbir ve ceza getirerek onun gelecek kararlarýný ve yaþamýný sýnýrlayan kýsýr uðraþlardýr. Bunlar çocuðun içsel deðerlerini köreltir, onun üretkenliðini sýnýrsýz hayal gücünü heyecanýný ve coþkusunu yok eder. Çocuk yetiþkin olduðunda elde kalan korku dolu ürkek bir yürektir. Oysa saðlýklý bir büyüme evresi geçiren bir çocuk ailesinden aldýðý sýnýrsýz sevgi, içten ilgi ile güven duymayý öðrenir. Sevildiðini bilmek, özgüveninin geliþtirir. Saðlýklý büyüyen çocuða en büyük destek ise çocuðu anlamaktýr. Onun, eriþkin oluncaya kadar birçok psikolojik geliþim evresi geçirebileceðini unutmadan, yetiþkinlere gösterdiðimiz saygýya eþ deðerde bir tavýr ve onaylama göstermeliyiz. Bu onun yaþamýna saygý duymak ve onun kýymetli olduðunu hissetmesini saðlamaktýr. Sayýldýðýný bilen çocuk çevresindeki kiþileri ve olup biten olaylarý anlamaya çalýþacak, zorlanmadan saygýyý alýþkanlýk edinecektir. Böylece eriþkin oluncaya kadar geçireceði birçok psikolojik evreyi daha kolay geçirebilecektir. Çocukluðunu ruhsal travmalar almadan geçiren insanlarýn daha becerikli, giriþken giriþimci, problem çözücü olduklarýný, diðer bireylere daha içten davranan saygýlý uyumlu iliþkiler kurabildiklerini görürüz. Sevgi Dünyasý Psikologlar, sosyologlar ve konu ile ilgili diðer bilim adamlarý tarafýndan yapýlan araþtýrmalarýn sonuçlarý hiç de iç açýcý veriler sunmamaktadýrlar. Dünya nüfusunun büyük çoðunluðu Büyüme Durgunluðu ile Psikososyal Geliþim Geriliði arasýnda sýkýþmýþ durumdadýr. Bu insanlar arasýnda pek azý çocuksuz olup, diðerleri anne-baba sorumluluðu altýnda ezilmektedir. Çünkü çocukluk evresini tamamlayamamýþ insanlarýn kendi çocuklarýna anatalýk yapabilmesi ne denli tehlikelidir deðil mi? Bu, gelecek kuþaklarýn kaderlerini de tehdit etmektedir. Bu anatalar çocuklarýnýn geleceðini hazýrlamak için olaðandýþý bir titizlik göstermekte, gayretlerinden Da Vinci'nini Mona Lisa'sý gibi muhteþem sonuçlar beklemektedirler. Oysa çocuk bile olsa insan söz konusu olduðunda duygularý, düþünceleri, hisleri ve tecrübeleri ile iç dünyasýnýn gizeminden gelen yansýmalarý, yaþamýna özgünlük ailesi içinde de özerklik saðlamaktadýr. Çocuk ta her insan gibi baþlý baþýna bir dünya deðil midir? Bu gerçeði kavrayamayan (benim kýzým, benim oðlum vb.. düþüncelerle) ya da onun daha iyi, daha baþarýlý bir konuma ulaþmasý için çocuðun özgünlüðünü gözardý edip yýpratýlmasý pahasýna Anata Kýlavuzluðunu sürdürecektir. Ne acýdýr ki, bu kýlavuzluk ilkeleri arasýnda anata kendisini nevrotik baský altýnda tutan psikososyal takýntýlarýnýn da söz sahibi olduðunu fark etmeyecektir. Çocuklarýyla kendilerini özdeþleþtirerek, onlarýn yaþamýný kendi sýkýþmýþ geçmiþlerinin çözülmesi gibi görürler. Onun özgür iradesini, bireysel mutluluðunu ve kabiliyetlerini hiçe sayarlar. Onlar için seçtikleri her þeyin kusursuz sonuca ulaþtýracak planlarýna 33 ve aldýklarý kararlara itaat etmelerini beklerler. Böyle düþünen ya da bu tarz bir yönelme ve ilgi ile çocuklarýna yaklaþan insanlar için evlat en büyük yatýrým araçlarýdýr...bir borsacýnýn parasýný en iyi hisse senedine yatýrmak için yaptýðý titizlikle onlarýn gelecek rotalarýný çizerler. Karþýlarýndaki insanýn düþünceleriyle desteklediði duygu ve sevgiyle þekillendirdikleri, coþkuyla baðlandýklarý gelecek planlarýný tarumar edip, iç zenginliklerini erittiklerini bilemezler. Ýþte kýymetsizlik ruhunun harap ettiði, korkunun esir aldýðý yeni taze bir soluk, henüz sosyal çevresine oksijenini salamadan kendi ciðerlerini patlatmak üzere ataða kalkýyor. Hayatý boyunca sürecek, içine mayalanmýþ yetersizlik duygusundan kaçmak için yatýrým koþusunda kendini buluyor...Son yýllarda dilden dile dolaþan kendine yatýrým yapmak da böyle bir sancýnýn ürünü müdür ne dersiniz? Dünya, biliþim çaðýnýn nimetlerine kavuþmuþ olsa da... internetle, medya ile hýzlý iletiþim aðýna kavuþsa da... istediði, gezegene üssünü kuracak bilgi ve ekipmana sahip olsa da... insanýn kendi iç evreninin sýrlarýný, dinamik bir akýl ve iyi niyetle çözmeye çalýþmadýkça...bulduðu her yenilik bütünü kaplayan evrensel mutluluk olmaktan uzaklaþacak.. Neron'larýn, Hitler'lerin vb... niyette insanlarýn güçlerini ispat için kapýþtýklarý bir arenaya dönüþecektir. Çocuklar bu kördövüþe su serpebilecek yegâne çözümü üretebilecek muhteþem hazineler olarak tam karþýmýzda duruyorlar. Bizlerden hiçbir þey beklemeden, salt sýnýrsýz güvenimizle onlara yol olmamýzý isteyerek. 34 Sevgi Dünyasý IÞIÐIN HAZÝNESÝ "The Fireside of Treasury of Light" kitabýndan Çeviren: Nelda Bayraktar Bu yazý dizisi bazýlarýnca Altýn Çað, Kova Çaðý, Milenyum diye de nitelendirilen New Age yazarlarýna ait önemli ve anlamlý kitaplarýn çok kýsa özetlerini içermektedir. Bu Kitaplar insanlarýn hayatlarýný deðiþtirebilmiþ, toplumu etkileyebilmiþ dahasý düþüncelerimizi yeni ve heyecanlý istikametlere yönlendirebilmiþtir. Yazarlar, düþünce adamlarý, þairler, spiritüel üstatlar, hümanist psikologlar, devrimciler ve Þamanlar bu dizide Yeni Çað'ýn birbirinden farklý ve çeþitli düþünce unsurlarýný ortaya koymaktadýrlar. Sevgi Dünyasý HER KADININ ÝÇÝNDE BÝR TANRIÇA VARDIR Jean Shinoda Bolen, M.D. Her kadýn kendi yaþam hikâyesinde öncü bir role sahiptir. Bir psikiyatrist olarak pek çok kiþisel hikâye iþitmiþimdir ve hepsinin de içinde mitolojik bir boyut olduðuna inanmýþýmdýr. Bazý kadýnlar moralleri bozulduðunda veya moralleri iyi olmadýðýnda psikiyatriste giderken diðer bazýlarý anlamaya ve deðiþtirmeye ihtiyaç duyduklarý bir durum içine düþtüklerinde giderler. Her iki durumda da kadýnlarýn kendi yaþam hikayelerinde daha iyi kahramanlar olmak istedikleri için terapistlere ihtiyaç duyduklarý aþikârdýr. Bunun için kadýnlar bilinçli seçimler yapma ihtiyacý duyarlar ki yaþamlarýný þekillendirebilsinler. Kadýnlar, kültürel kliþelerin güçlü etkilerinin farkýna varmadýklarý gibi ne yaptýklarýný ve nasýl hissettiklerini etkileyen içlerindeki güçlü dinamiklerin de farkýna varmayabilirler. Kitabýmda sunduðum bu güçler, aslýnda Yunan Tanrýçalarýnýn dýþ görüntüsüdür. Bu güçlü içsel modeller veya prototipler kadýnlarýn arasýndaki belirgin farklarý oluþturur. Örneðin, bazý kadýnlar tek eþliliðe, evliliðe veya çocuklara ihtiyaç duyarlar ve amaçlarýna ulaþamadýklarýnda kederlenip, dertlere düþerler. Onlar için geleneksel rollerin büyük anlamý vardýr. Bu tarz kadýnlar özgürlüðüne sonsuz düþkün olan diðer kadýnlardan hemen ayrýlýrlar. Bir de duygusal yoðunluk ve yeni deneyimler aradýklarý için bir iliþkiden diðerine atlayan kadýnlar vardýr. Birinci tip kadýnlar bunlardan da ayrýlýrlar. Bir diðer kadýn tipi de iç huzurunu arar ve ruhsallýðýnýn onun için oldukça önemli olduðunu düþünür. Bir kadýn için 35 anlamlý olan bir þey diðerine oldukça manasýz gelebilir. Çünkü bu, onun içindeki Tanrýçaya baðlýdýr. Dahasý bir kadýnýn içinde birden fazla Tanrýça da olabilir. Kadýn daha karmaþýklaþtýkça, içinde daha fazla Tanrýça harekete geçer. Bir yönünü tatmin eden bir þey baþka bir yönüne yeterli gelmeyebilir. Ýçindeki Tanrýçalarýn farkýna varmasý kadýnýn kendini anlamasýna, erkeklerle, kadýnlarla, anne ve babasýyla, sevdikleriyle ve çocuklarýyla olan iliþkisini daha iyi kavramasýna yardýmcý olur. Bu Tanrýça modelleri ayný zamanda onlarý nelerin motive ettiðine, nelerin kýzdýrdýðýna, nelerin tatmin ettiðine dair içgörü geliþtirmelerine yardýmcý olur. Tanrýçalarý bilmek erkekler için de yararlýdýr. Kadýnlarý daha iyi anlamak isteyen erkekler, bu Tanrýça modellerini öðrenerek farklý türdeki kadýnlara daha deðiþik davranabilirler. Bu modeller ayný zamanda daha karmaþýk ve ters kadýnlarý anlamada da yardýmcý olur. Ben yedi Tanrýçayý üç kategori içinde inceledim. Bakire Tanrýçalar, Kolay Ýncinen Tanrýçalar, Þekil Deðiþtirebilen Tanrýçalar. Bakire Tanrýçalar eski Yunanda klasifiye edilmiþlerdir. Diðer iki kategori ise benim modellerimdir. Bilinç halleri, arzu edilen roller, motive edici faktörler her grubu belirgin kýlan özelliklerdir. Diðerlerine karþý davranýþlar, baðlanma ihtiyacý, iliþkilerin önemi her kategoride belirgin þekilde farklýlýklar oluþturur. Bu üç kategoriyi temsil eden Tanrýçalar kadýnýn yaþamýnýn bir yerinde kadýnýn daha derinden sevmesi, daha anlamlý çalýþmasý, duyarlý ve yaratýcý olmasý için kendilerini ifade etme ihtiyacý 36 Sevgi Dünyasý duyarlar. Bu sayfalarda karþýnýza çýkacak ilk Tanrýçalar Bakire Tanrýçalar olacaktýr ki bunlar Artemis, Athena ve Hestiadýr. Romalýlarýn Diana dedikleri Artemis Ay ve Av Tanrýçasýydý. Onun hükmettiði alan ýssýz, yaban alanlardý. Hedefi asla þaþýrmayan bir okçuydu ve yaþayan tüm varlýklarýn genç olanlarýnýn koruyucusuydu. Athena Romalýlar tarafýndan Minerva diye çaðrýlýrdý ve Akýl ve El Ürünleri Tanrýçasýydý. Atinayý yönetirdi ve sayýsýz kahramanlarýn koruyuculuðunu yapardý. Genellikle zýrh giyinmiþ haliyle resmedilir ve savaþlardaki en iyi strateji uzmaný olarak bilinirdi. Hestia ise Ocak Tanrýçasýydý. Romalýlar onu Vesta diye bilirdi ve Olimpiyalýlar tarafýndan en az bilineniydi. Ocaðýn tam ortasýndaki alev gibi her evde ve tapýnakta olduðuna inanýlýrdý. Bakire Tanrýçalar kadýnlarýn içindeki baðýmsýz ve kendi kendine yeten tarafý temsil eder. Diðer Olimpiyalýlarýn aksine bunlarýn üçü hiç aþka meyil etmediler. Duygusal baðlýlýk, onlar için önemli olan bir þeyden onlarý alýkoymadý hiç. Onlar ne suçlu oldular ne de ýstýrap çektiler. Prototipler olarak onlar, kadýnlarýn içindeki otonomi ihtiyacýný ve kiþisel olarak anlamlý olan üzerine bilinçlerini odaklamalarý gereksinimini temsil ettiler. Artemis ve Athena ise amaca yönelmeyi ve mantýklý düþünmeyi temsil eder. Hestia ise içe yönelmeyi, kadýnýn þahsiyetinin merkezindeki ruhsallýða dönmeyi temsil eder. Bu üç Tanrýça feminen prototiplerdir ve kendi amaçlarýna ulaþmayý hedeflerler. Ýkinci grupta Hera, Demeter ve Persefon vardýr. Bunlar Kolay Ýncinebilen ya da Ýncinmeye Hazýr Tanrýçalardýr. Hera Evlilik Tanrýçasýydý. Zeusun karýsýydý. Demeter ise Tohum Tanrýçasýydý. Anne þeklinde sembolize edilirdi. Persefon ise Demeterin kýzýydý. Yumanlýlar ona Kore de derlerdi ki bu genç kýz anlamýna gelirdi. Bu üç Tanrýça, kadýnýn geleneksel rollerini temsil eder: eþ, anne ve kýz. Bunlar iliþki odaklý prototiplerdir çünkü kimlikleri belirgin iliþki kurmalarýna dayanýr. Bu Tanrýçalar kadýnlarýn duygusal baðlarý ile ilgilidir. Ýþte bundan diðerlerine baðlýdýr ve incinmeye da açýktýr. Bu üç Tanrýçanýn ýrzýna geçilmiþ, üzerlerinde hakimiyet kurulmuþtur. Onlar erkek Tanrýlar tarafýndan aþaðýlanmýþ ve zorlanmýþlardýr. Baþkalarýyla olan baðlarý koptuðunda ýstýrap çekmiþler ve psikolojik sýkýntýlar yaþamýþlardýr. Her biri tekâmül etmiþtir ve kadýnlarýn kaybettiklerinde gösterdikleri reaksiyonlarýn doðasýna ve biçimine uygun bir içgörü saðlayabilirler. Onlar ayný zamanda ýstýrap çekerken geliþebilmenin yollarýný da öðretebilirler. Romalýlar tarafýndan Venüs diye bilinen Güzellik ve Aþk Tanrýçasý Afrodit þekil deðiþtirebilir ve üçüncü kategoride yer alýr. O Tanrýçalar arasýnda en güzeli ve en karþý konulmazý idi. Pek çok iliþkisi ve pek çok meyvesi oldu. Afrodit aþký, sevgiyi, erotik çekiciliði, duyarlýlýðý, cinselliði ve yeni bir hayatý simgeledi. Ýliþkilere kendi isteði ile girdi ve bundan da hiç suçluluk duymadý ve suçlanmadý. Böylece kendi otonomisini kurdu. Bilinci hep baþkalarýna odaklý ama onlardan da alýcý oldu. Böylece hem alan hem de veren oldu, etkileyerek ve etkilenerek. Afrodit prototipi kadýnlarý iliþkilerindeki yoðunluða yönlendirir. Bu, iliþkinin sabitliðinden farklý bir þekilde onlarý yaratýcýlýða ve yeniliðe yönlendirmesi demektir. Sevgi Dünyasý 37 SORULARLA Derleyen: Özenç Kayserilioðlu Medyumlar Kimlerdir? Hayatta olanlar, öte aleme (Ahrete, spatyoma) geçmiþ ruhlarla medyum denilen, bazý özellikleri olan þahýslar aracýlýðý ile temas kurabilirler. Bu özellikler doðuþtan geldiði gibi sonradan geliþtirilebilen özellikler de vardýr. Ama ünlü bir spiritüalistin dediði gibi büyük medyumlar ancak doðarlar, yetiþmezler. Sezgileri kuvvetli, rüyalarý çýkan, hassas ve ince ruh sahibi insanlar vardýr. Ancak medyumlar bu insanlardan daha hassastýrlar. Bu hassasiyet onlarýn çok derin duygulara, büyük ruhsal yeteneklere, üstün bir ruh gücüne sahip olduklarý anlamýna gelmez. Ancak bilinmeyen dünyanýn penceresini bize aralarlar. 38 Sevgi Dünyasý Medyumun Özellikleri ve Sorumluluklarý Nelerdir? Aslýnda her insan biraz medyumdur. Çünkü her insan ruh sahibi olduðuna göre, hem ruhi hem de maddi yeteneklere sahiptir. Ayrýca hepimiz ruhsal plandan, yani bedensiz varlýklardan tesirler alýrýz. Ancak medyumlar, aldýklarý bu tesirleri algýlarlar ve madde dünyasýnda fark edilecek hale getirirler. Doðuþtan olan veya nice zaman sonra birden ortaya çýkan, bazen çýktýðý gibi birden yok olabilen bu özellik, elbet ki bir insana sebepsiz verilmiþ olamaz. Yani medyumlar ruhsal âlemden aldýklarý ruhi tesirleri madde dünyasýna aktarýp yayarlarken, farkýnda olsunlar veya olmasýnlar belli bir görevi üstlenmiþ olurlar. Bu görev, en genel anlamýyla, ölüm ötesi bir yaþam olduðunu bildirmek, düþündürmek, ruhun varlýðýný kanýtlamak ya da yüksek varlýklardan yol gösterici üstün bilgilerin insanlara ulaþmasýna aracý o l m a k þ e k l i n d e ö z e t l e n e b i l i r. Medyumluk özelliði olan kiþiler, sýkýntýlý veya üzücü olaylarý önceden hisseder ve rahatsýzlýk duyabilirler. Ayný þekilde sevinçli ve müjdeli haberleri ve olaylarý da önceden algýlayabilirler. Ya olduðu gibi ya da semboller halinde haberci rüyalar görürler. Bazý insanlara birden antipati (iticilik hissi) veya ani sempati (hoþlanma, çekicilik hissi) duyarlar. Edebiyata, müziðe, güzel sanatlara karþý yetenekleri olan hassas insanlardýr. Tabii burada, gerçek bir ruhsal irtibata geçtiðini kanýtlamýþ, bizlerin de buna þahit olduðunu bildiðimiz kiþileri medyum olarak kabul ediyoruz. Yoksa medyum olduðunu söyleyip de, bir türlü bunu kanýtlayamayan, bir varlýktan bilgi aldýðýný söyleyip de, ortada hiçbir varlýk olmadan, sadece kendi þuur altýndakileri söyleyen aldatýcýlar, sahteciler veya medyumluk özelliðinin seviyesi çok düþük kiþiler de vardýr. Bunlar konumuz dýþýdýr. Öyleyse medyum dediðimiz þahýslar, aldýklarý tesirleri ve bilgileri gözlem ve deney yoluyla aktaran, gösteren þahýslardýr. Ayýrt edebilmek için, gözlem ve deney yapanlarýn konu ile ilgili bilgili ve tecrübeli olmalarý gerekmektedir. Medyumlar akýl ve ruh saðlýðý tam yerinde insanlar olmalýdýrlar. Ayný zamanda konsantrasyon kabiliyetlerinin yüksek olmasý gerekmektedir. Özelliðini ciddiye almasý, ona niçin sahip olduðunu düþünmesi, yaþantýsýnda ona zarar verecek durumlardan kaçýnmasý gerekir. Diðer insanlarýn bazýlarý bilgisizliklerinden ve düþünmemelerinden dolayý, medyumluk özelliðine sahip olanlarýn farklý ve üstün insan olduðunu zannedebilirler. Medyumlar insanlarýn bu zaaflarýndan yararlanmaya kalkarlarsa, bu yönlerini çýkar aracý o l a r a k k u l l a n ý r, k e n d i l e r i n i baþkalarýndan üstün görür, kendilerine farklý muamele yapmalarýna izin verirlerse, en büyük tuzaða düþerler. Çünkü gördükleri ilgiyi, maddi ve manevi itibarý daha fazla istemeye baþlayabilir, bunun için de gösteriþe ve sahtekârlýða sapabilirler. Geçmiþte bazý büyük medyumlar, bir zaman gelip, medyumluk özelliklerini kaybettiklerinde, eski ilgiyi ve itibarý tekrar kazanmak için yalana baþ Sevgi Dünyasý vurduklarýnda, marifetleri çabuk ortaya çýkmýþ, önceleri gerçek sergiledikleri olaylar da birçok kiþiler için düzmece olarak deðerlendirilir olmuþtu. Kendi küçük menfaatleri için bilerek ya da bilmeyerek ruhsal gerçeðin ortaya konmasýna ve geliþmesine böyle darbe vuranlarla her zaman karþýlaþabiliriz. Bu da bize gösteriyor ki, hangi konuda olursa olsun, insan kendini arýtmaz ve yükseltmezse, ait olduðu yerin sorumluluklarýna kendini uydurmazsa, ne kadar özelliði olursa olsun, hangi mevkide olursa olsun, günü geliyor gerçek yerine oturuyor ya da oturtuluyor. Özelliklerini, yeteneklerini, bulunduðu yerin kýymetini bilen, ona sevgi ve ciddiyetle sahip çýkan insanlar, bir de kendilerini geliþtirirler, arýtýrlar ve küçülmesini bilirlerse, sahip olduklarý deðerleri onlarýn elinden hiçbir þey alamaz. Medyumlar tesirlerine ve bilgilerine aracýlýk ettikleri üst varlýklara saygý ve sevgi duymalýdýrlar. Hasbelkader geri bir varlýkla irtibat kurulmuþsa, ki gösteriþ meraký ve bilgisizlik buna yol açabilir, elbet ki ona sempati duymak þöyle dursun, bir an önce kurtulmak gerekir. Çünkü ruhsal irtibat ve medyumluk, insanýn hem fiziki tarafýný hem de ruhsal tarafýný etkileyebilecek güçte ciddi bir uðraþtýr. Sadece merak için veya salon eðlencesi olarak yapýlan denemeler hem medyum için hem de izleyenler için pek çok sakýncalara yol açabilir. Bu konuyu ilerde Obsesyon bahsinde inceleyeceðiz. Medyum, özellikle bazý tür medyumlar, mutlaka bilgili, tecrübeli ve iyi niyetli bir operatör nezaretinde transa geçmelidir. 39 Operatör, medyumun transa geçmesine yardým eden, onu yönlendiren, celse oturumuna baþkanlýk eden kiþidir. Medyum her türlü tesire açýk bir þekilde beklerken, onu her türlü geri ve menfi tesirlerden korur. Gerek ruhsal plandan gelecek, gerekse celse þartlarýndan kaynaklanabilecek ani þoklara karþý tetiktedir. Medyumun sakin ve rahat bir ortamda transa geçmesini saðlamak amacýyla, celseye katýlacaklarýn, temiz, iyi insanlar olmasýna dikkat eder. Medyumluk ve çeþitleri hakkýnda, spatyum (ahiret) hakkýnda deneylere dayalý bilgisi olmalýdýr. Pasif halde görünmesine raðmen, aslýnda büyük bir ruhsal faaliyet içinde olduðunu bildiðinden, medyuma telkinlerle ve tahayyüllerle yön çizer. Operatörün diðer konularda da düzeyli bilgisinin olmasýnýn ihtisaslaþtýðý bir alan olmasýnýn, yapýlacak deneyin, alýnacak bilginin niteliðini ve kalitesini tayin etmekte büyük önemi vardýr. Bilgili ve tecrübeli bir operatör, medyumun medyumluk çeþidini ve seviyesini tayin edebildiði gibi, iliþkiye geçilen varlýðýn tekâmül ve bilgi seviyesini de deðerlendirir, gerekirse onunla iliþkiyi kestirir veya devam ettirir. 40 Sevgi Dünyasý e s i n l e r Yaþamýn ustasýdýr gönüleri Hayatý ise onun eseri *** Yaþamla oyunu yanyana koyun Ne var ki, hayat ciddi bir oyun *** Engelin önünde çakýlýp kalma Aþmak için onu, zýpla!.. *** Sanatçý olmak insanýn bir seçimi Ve Tanrýya daha çok benzeme biçimi *** Sözün yüzü eyleme dönük Eyleme geçmeyen söz bir yük *** Kendinden kurtul ki kendini bulasýn Ve içindeki Tanrýyla dost olasýn *** Görmek için gerçeði gözlerini kapat Ýçindeki özle yeni bir dünya yarat olgay göksel Sevgi Dünyasý 41 Beðendiðini Seç Gönlün Hoþ Olsun Nadide Kýlýç Zevklerimiz söz konusu olduðunda en iyiyi ve güzeli seçmek bize sanki büyük dertmiþ gibi gelir. Kendimize aldýðýmýz bir aksesuar, sevdiklerimizin ihtiyacý olan giysileri alýrken ya da evimize gerekli çok istediðimiz bir eþyanýn bile seçimi sýrasýnda dünyanýn en zor iþi ile karþý karþýya kalýrýz. Çünkü satýn alacaðýmýz þeyin kalitesi kadar tutarý da bizim için önemlidir... hem de çok güzel ve istediðimiz gibi olmasýna, içimize sinen görünümde ve iyi kalitede olmasýna dikkat ederiz... hem de ekonomik olmasý üstünde dururuz. Çok para kazanan biri olsak da bu deðiþmeyen bir kural gibidir. Aldýðýmýz eþyanýn aynýsýný baþka bir arkadaþýmýzda görüp, daha ucuz aldýðýný öðrendiðimiz zaman kendimizi kötü hissederiz. Bir diðer husus ise alacaðýmýz araçgereç vb.. ile sanki uzun süreli ortak bir yaþam kuracak iki insan gibi titizlenmektir. Hýmm... bu, size pek bir garip ve saçma gelebilir... alt tarafý bir tencere alacaðým caným, duygusal bað da ne ola!?. diye garipseyebilirsiniz... Ýmalý sözlerinizi hiç umursamayacaðým... Eminim herkes gibi siz de çarþýyý pazarý didikleye didikleye karar vereceksiniz. Yoo yapmýyor musunuz! o halde siz de benim gibi uzun zamana seçimi yayan alýcýlardansýnýz... Ben ihtiyacým olaný birkaç hafta öncesinden kendimi hiç sýkmadan, farklý amaçlarla gezindiðim sýralarda seçerim. Gözüme iliþen, bana uygun olaný daha sonra hiç gerilmeden, acele etmeden alýrým. Ama bu titizce seçmediðim anlamýna gelmez. Ekonomik çöküntünün üstümüze abandýðý bu zamanda en zor olaný seçip beðendiðimizi rahatlýkla satýn alabileceðimiz bir fiyatta bulabilmektir... Bizi en çok yoran iþin parasal boyutudur.. Bakýn arkadaþým Selma mucizevi bir çözüm bulmuþ. Daha doðrusu bir giysi (kadýnlar için ne denli önemlidir bilirsiniz) seçimi sýrasýnda kendine refakat eden bir meslektaþý Aysel bu sihirli çözümü önermiþ. Ýki arkadaþ okuldan çýkýp (ikisi de Beyoðlu'ndaki bir Fransýz Lisesinin öðretmenleri) vitrinlere bakarak Taksim'e doðru Ýstiklâl Caddesinde yürüyorlarmýþ. Çok þýk giysilerin sergilendiði bir butik önünde durmuþlar. Selma þifon bir elbiseyi öyle beðenmiþ ki fiyatýný öðrenmek istemiþ. Etiketini okuyunca ''Ay!.. bu kesinlikle alýnmaz '' diye çýðlýk atmýþ. Aysel sakin bir sesle ''Þimdi alacak mýydýn?'' diye sormuþ. Selma ''Yoo ! Maaþ almamýza daha on gün var.'' diye niyetini açýklamýþ. Arkadaþý: ''Þimdi almayacaksan en pahalýsýný seçmek hakkýný kullan... En beðendiðini seçebilirsin.. Bundan butik sahibi de sen de zarar görmezsin'' demiþ. Selma o günden sonra, sadece o giysiyi deðil, her þey de ayný ilkeye sadýk kalmýþ... Hikâyesini yeni alýp zevkle döþediði evinde anlattý. ''Hep Arnavutköy'de iki katlý bir evim olsun isterdim, Boðaz'ý gören...bu evi almamda en büyük etken 'Beðendiysen hiç tereddüt etmeden seç... gönlün hoþ olsun' ilkesi. Bu ilkeyi o gün öðrendim. Biliyor musun eðer çok beðenmiþsen gönlünün istediðine kavuþuyorsun da." Niyetlerimizi belirleyen, yaþamýmýzý yönlendiren kendi gönül kapasitemizi bilmek...Ama biz her zaman içinde bulunduðumuz duruma göre yaþamaya çalýþýyoruz. Ýstikrarlý olmak için çok doðru... ancak gelecekte yapacaklarýmýz için kapasite darlýðýna kapýlmadan düþünüp, tasarlayýp gönül hoþluðuyla istemek, seçtiklerimize kavuþmanýn en zahmetsiz yolu. ( Gerçek yaþamdan kesit olduðu için gerçek isimler kullanýlmamýþtýr.) 42 Sevgi Dünyasý Kendime Mektuplar Nelda Bayraktar Bazen mutlulukla bazen de hüzünle gözlerimizi açtýðýmýz her sabah, bir önceki günden daha iyi, daha baþarýlý veya daha farklý olmak için koþturup duracaðýmýz yeni bir gün gibi olsa da aslýnda geri sayýma göre bir eksik gün oluyor. Hayýrlý ve güzel kardeþim, hüzünlü satýrlarýn olduðu mektubun bile içimde tarifi imkânsýz duygular yarattý. Bazen hüznün içine öylesine batýyorum ki, düþüncelerim uyuþuyor. Her sabah elime alýp okuduðum gazetemdeki olaylar, çevremde olup duran þeyler zaten hüznümün baþ aktörleri... Ýþte böylesine düþüncelerimin uyuþmuþ olduðu bir anda senden gelen satýrlar ve senin bu olaylara getirdiðin yorumlar yeniden baþlamama sebep oluyor. Çünkü yorumlarýnýn gerçekten nesnel olduðuna inanýyorum. Birbirini geliþtiren dostluklar iþte böyle oluyor. Bu nedenle varlýðýna bir kez daha þükrediyorum caným kardeþim. yaþamlarýnda ilk kez ayrýlarak, ayrý mezarlara gömüldüler. Onlara yeni yollarýnda hayýrlar diliyorum. Eðer Tanrý isterse onlara tüm yüklerinden arýnmýþ yeni bir hayat bahþedebilir. Ömür dediðin nedir ki! Sonsuzluðun içinde bir nebze mâna yalnýz. Þu dünyaya kimler gelmiþ, kimler gitmiþ, hiçbirisi kalmamýþ. En büyük padiþahlar, en baþarýlý yöneticiler, liderler, en iyi anneler, babalar, ve kardeþlerin yaný sýra en kötü olanlar da kalmamýþ. Ýnsan yaþarken öylesine aldanýyor ki sonsuza kadar bu dünyada kalacakmýþ duygusuna kapýlýyor. Halbuki bize verilmiþ olan zaman, doðduðumuz andan itibaren füzenin rampasýndan fýrlatýlana kadar yapýlan geri sayým gibi sayýlmaya baþlandý bile. Bazen mutlulukla bazen de hüzünle gözlerimizi açtýðýmýz her sabah, bir önceki günden daha iyi, daha baþarýlý veya daha farklý olmak için koþturup duracaðýmýz yeni bir gün gibi olsa da aslýnda geri sayýma göre bir eksik gün oluyor. Geçenlerde bir arkadaþým: Ömür dediðin doðmak, yaþamak ve ölmektir. Bu kadar basit iþte. Ýþte bu nedenle hiçbir þey bana heyecan vermiyor. Caným da hiçbir þey yapmak istemiyor. Dedi. Bu arkadaþým bir süredir içine kapanmýþ vaziyette yaþýyor. Yaþamdaki her þeyin bir formülü olduðuna ve bunu bildiðin sürece de hiçbir þeyin sana heyecan vermediðine, böylece oturup iþin sonunu görebileceðine inanýyor. Bu arkadaþýmý uzun süredir hiçbir þey þaþýrtmýyor, hiçbir þey üzmüyor. Olan her þeyi olaðan karþýlýyor. Ýlk bakýþta ne kadar olgun bile diyebilirsin ama onun rahatsýzlýðý varolan her þeyi, etrafýnda olup duran olaylarý ve geçen zamaný fazlaca basit bir formüle indirgemesi. Etrafýmýzda pek çok konuda felsefi(!) konuþmalar yapýp duran insanlar var. Dinliyorsun konuþmalarýný ve Ne kadar güzel görmüþ! Ne kadar da ilginç, farklý tanýmlýyor veya yorum getirmiþ! diyorsun. Bazý yorumlar da gerçekten sýradýþý geliyor. Ýnsanýn duygularý, geçmiþi, olaylar içinde yoðrulmasý ne derece bu yorumlarýn içine giriyor diye de düþünüyorum. Bazýlarýnýn yaptýðý yorumlar gerçekten bilgi ile yoðrulmuþ, oldukça fazla verilerle dolu, bir olayý her yönüyle inceleyen de oluyor elbet ki. Bunlarý diðerlerinden ayýrmak ve kutlamak da gerekir. Ýnsanýn bir ömürde kendini aþmasý, ona bahþedilmiþ olan yeri iyi doldurmasý da böyle olabiliyor ancak. Caným dostum yine çok konuþtum durdum deðil mi? Seni çok özledim. Mektubunu bekliyorum. Hayýrla kal. .... Özde bir kardeþin Nelda Bayraktar Sevgi Dünyasý 43 ÝNSANLARI VE HAYVANLARI BÝRLEÞTÝREN GÝZEMLÝ PSÝÞÝK BAÐ (4) Hayvanlarýn Gizemli Güçleri adlý kitaptan Derleyen: Belgin Tanaltay Koruyucu Nicolo Zihnin olaðanüstü hareketlerini açýklamak için fizikteki en son teorileri kullanan Holografik Evren adlý muhteþem kitabýn yazarý Michael Talbot bize, kedisi Nicolonun nasýl cesur bir koruyucusu haline geldiði olaðandýþý durumu anlattý. Reenkarnasyon üzerine de bir inceleme yazan Michael, birkaç yýl önce, Hawaiden tanýnmýþ bir medyum olan Jim Gordondan telefon ile yorum alýyordu. Konuþmalarý sýrasýnda Michael, Gordona hayvanlarýn önceki yaþamlarý olup olmadýðýný sordu. Medyumun cevabý olumluydu. Talbot Peki, kedilerim Ugo ve Nicolo diye sordu. Gordon, sevimli ve tatlý Ugonun her zaman sahibinin piyano çaldýðý evlerde oynamayý istediðini söyledi. Ugo, müzikten büyüleniyor ve özellikle de piyanonun sesi onu çok heyecanlandýrýyordu. Michaele bu durum ilginç geldi, çünkü piyanoyu hobi olarak çalýyordu 44 Sevgi Dünyasý ve ne zaman çalmak için otursa Ugonun sevincini fark ediyordu. Michael hýrsýzýn emrine uymaktan baþka seçeneði olmadýðýný anlamýþtý. Peki ya Nicolo? Gordon, Michaela, Niocolonun ruhunun daha yaþlý olduðunu ve çok defa dünyaya geldiðini söyledi. Medyum, Nicolonun günlük konulardan çok, derin konularla ilgili olduðunu belirtti. Talbot, Nicolonun kendisini yazarken izlemekten çok hoþlandýðýný söyledi. Bazen kedi her nasýl oluyorsa yaratýcý süreci tamamýyla anlýyormuþ gibi gözüküyordu. Gordon, Nicolonun bir zamanlar zebra, sonra aslan ve kaplan olduðunu söyleyerek devam etti. Nicolo, ruhsal evrim sürecinde kediliðini sorgulamaya baþlayacaðý noktaya kadar sürekli olarak yükseliyordu. Hemen sonra Nicky yanýmdan bir kurþun gibi fýrlayýp, hýrlayarak geçti. Sevgi yumaðým inanýlmayacak bir þekilde köpüren bir canavara dönüþmüþtü. Beni þaþkýnlýða düþürerek, öylesine bir kýzgýnlýkla hýrsýza saldýrdý ki adam evi panik içinde ön kapýdan terk etti. Medyum, Nicolonun önceki yaþamýnda Tibet tapýnaðýndaki rahiplerin kedisi olduðunu söyledi. Michael, Mýsýr tapýnaklarýnýn koruyucu kedileri olduðundan haberdardý fakat Ti b e t l i l e r i n k e d i l e r i k u l l a n ý p kullanmadýklarýndan hiçbir þekilde emin deðildi. Sonuç olarak dedi Michael Nicolo benim koruyucum olmak üzere gelmiþti. Bu bana oldukça eðlenceli gelmiþti çünkü Nicolo tamamýyla bir sevgi yumaðýydý. Herkesi severdi ve herkes de onu severdi. Koruyucu olabilecek en son hayvandý. Bir gece Michael dairesindeki büyük bir gürültüyle uyandý. Yataktan kalktým ve koridorda duran bir yabancýyla karþýlaþtým. Silahý vardý ve yatak odama geri dönmemi emretti. Michael daha sonra dairesini araþtýrýrken, hýrsýzýn eve pencereden girdiðini keþfetti. Hýrsýz benim küçük Nickyimden öylesine korkmuþtu ki daireme girmiþ olduðu yoldan çýkmayý bile düþünemedi diyor Michael. Ön kapý benim cesur ve küçük koruyucumdan kaçmak için en yakýn noktaydý. Reenkarnasyon kavramýný kabul etseniz de etmeseniz de Nicky koruyucum olduðunu kesinlikle kanýtladý. Rottweiler Cinsi Eve, Felçli Sahibini Alevlerden Kurtardý Kathie Vaughan ve altý yaþýndaki Rottweiler cinsi köpeði Evein gezileri eðlenceli baþladý. 1991 yýlýnda bir kýþ günü Indianapolisten Atlantadaki müzayedeye katýlmak üzere yola çýktýlar. Kabus baþladýðýnda evden sadece birkaç mil ötedeydiler. Kýrk bir yaþýndaki Kathie tuhaf bir ses duydu ve ardýndan direksiyonun hakimiyetini kaybetti. Altý yýldýr belden aþaðýsý felç olmasýna raðmen Kathie vücudunun üst kýsmýný mükemmel bir biçimde kullanabiliyordu. Arabanýn kontrolünü yeniden kazanabilmek için uðraþtý ve sonunda arabayý acý bir frenle durdurmayý baþardý. Sorun ne olabilirdi ki? Atlantaya Sevgi Dünyasý gitmek için, kullanýlmýþ arabayý daha önceki gün almýþtý. Sonra korkuyla arabanýn içinin pis kokulu siyah bir dumanla dolmaya baþladýðýný fark etti. Arabasý yanýyordu. Arabanýn hem Evei hem de kendisini yutacak bir alev topuna dönüþmesine sadece dakikalar kalmýþtý. Evee baðýrdým. Dýþarý çýkmak zorundayýz dedim diye anlatmýþ Kathie Vaughan The Examiner dergisinin Ocak 92 sayýsýna yazdýðý hikâyesinde. Daha sonra kapýyý ittim ve tekerlekli sandalyemi elimle kavrayýp Evein arkasýndan fýrlattým. Yoðun dumandan dolayý öksüren ve nefesi týkanan Kathie sandalyesinin tekerleklerini bulamayýnca korkusu artmýþtý. Elleriyle çýlgýnca tekerlekleri arýyordu fakat zehirli duman dikkatini toplamasýna olanak vermiyordu. Beynine takýlý kalan tek düþünce ise arabayla beraber havaya uçmak üzere olduðuydu. Kathie, Evein ateþten geçip güvenli bir yere sýðýndýðýný sanmýþtý. Oysa þimdi köpeðin diþleriyle kolunu yakalamaya çalýþtýðýný fark etmiþti. Kathie zorlukla nefes alabiliyordu ve gözlerinin önündeki görüntüler silinirken korkusu da dayanýlmaz boyutlara ulaþmýþtý. O anda inanýlmaz bir þekilde, Eve beni sað ayaðýmdan çekti, arabanýn içinden kaydým ve kendimi kaybettim. Bilincini tekrar kazanmaya baþladýðýnda, Evein aðzýyla kendisini bileðinden tutup çekmeye çalýþtýðýný fark etmiþti. Korkunç bir patlamayla sarsýldýklarýnda 50 kilo olan Rottweiller sahibini yanan arabadan ancak 3 metre öteye çekebilmiþti. Alevler arabayý yutmuþ ve iki metre 45 yukarý savurmuþtu. Yapmasý gereken þeyi unutmadan Eve Kathieyi daha güvende olacaðý yakýnlardaki bir hendeðe çekmeye devam etti. Oraya ulaþtýklarýnda köpek kadýnýn bileðini býrakmýþtý ve o da o zamana kadar Evein ne kadar cesurca bir þey yaptýðýný fark edebilecek kadar bilincini kazanmýþtý. Fakat korkunç olay halâ sona ermiþ deðildi. Kathie, baþýndaki ve eklemlerindeki aðrýlarý daha çok hissetmeye baþlamýþken bir polis arabasý geldi ve polis görevlisi yardýmlarýna koþtu. Çevresindeki kargaþadan ve tehlikeden çok etkilenen Eve koruyucu duruþunu bozmayý reddediyor ve polisin Kathieye yaklaþmasýna izin vermiyordu. Polis Kathieye Oradan hemen uzaklaþmalýsýnýz. Benzin deposu her an patlayabilir! dedi. Yeni tehlikenin ve mücadelenin farkýna vararak dehþete düþen Kathie çaresizce kendini polis arabasýna doðru çekmeye baþladý. Evein olayý anlamasýna birkaç dakika yetmiþti. Sonra sahibinin amacýný tamamen anlamýþ olarak ona tasmasýný uzattý ve güvende olmasýný saðlamak için onu 15 metre daha çekti. Kathie, yanan aracý söndürmenin itfaiyecilerin bir hayli vaktini aldýðýný belirtiyor. Belki onlarýn çabalarý sonucunda belki de kaderin bir hediyesi olarak benzin deposu hiç patlamadý. Heyecan dalgasý en sonunda hafiflemeye baþladýðýnda Eve polisin yanýna gelip onu okþamasýna izin verdi. Sen son derece iyi bir köpeksin. 46 Sevgi Dünyasý GUINNESS BULUÞLAR KÝTABI Norris McWhirrer Yaþamýmýza girmiþ olan, fark etmeden kullandýðýmýz, yediðimiz, içtiðimiz þeyler acaba ilk ne zaman ve nasýl bulunmuþ? Ýnsanoðlu ilkçaðlardan beri pek çok buluþ gerçekleþtirerek bugünlere gelmiþ. Her buluþun kendine özgü bir hikayesi ve þaþýrtýcý öyküsü vardýr. Bundan böyle SEVGÝ DÜNYASI derginizde her ay bu buluþlarýn kýsa öykülerinden söz edip, bilgilerimizi tazeleyeceðiz... KAHVE Bir efsaneye göre kahvenin uyarýcý ve güçlendirici özellikleri Yemenli bir çoban tarafýndan bulunmuþ. Kahve aðacýnýn kýzýl meyvelerini yiyen keçiler, gecelerce bir türlü gözlerini yummamýþlar... Ýlk kahve Avrupaya Osmanlýlardan sonra, XVI. Yüzyýlda, Etiyopyanýn yüksek vadilerindeki aðaçlardan gelmiþtir. 1640ta önce Ýtalyanlar, 1652de Ýngilizler, 1720lerde de Fransýzlar kahve tiryakisi olmuþtur. Ancak bütün Avrupa, bu alýþkanlýðýn hâlâ Türklerden geldiðine inanýr ve bizim usulümüzde piþirilen kahveye Türk Kahvesi der. CORN FLAKES Son yýllarda kahvaltý sofralarýmýza giren Corn Flakes yani mýsýr gevreði, 1898 yýlýnda ABDli William Kellog tarafýndan ilk kez tüketiciye sunulmuþtur. Ondan da önce 1893de bir baþka Amerikalý, Denverlý Henry D. Perky, sabah kahvaltýlarý için hazýr tahýl hazýrlamayý düþünmüþtü. Midesindeki gastriti her sabah süte batýrýlmýþ haþlanmýþ buðday yiyerek tedavi etmeyi deneyen birini gördükten sonra da, buðday gevreði adýný verdiði bir besin üretmeyi aklýna koymuþtu. 1895de de Michigan eyaletindeki Battle Creek Sanatoryumunda bir doktor, hastalarýnýn tedavisinde buðday gevreðinden yararlanmýþtýr. MARGARÝN Margarin, 1869da III. Napolyonun tereyaðýnýn yerini tutacak bir ürün bulunmasý amacýyla açtýðý yarýþmaya katýlan Fransýz Hippolyte Mege Mouries tarafýndan bulunmuþtur. Ekonomik ve bozulmadan saklanabilecek yapay bir tereyaðýnýn üretimi, özellikle ordunun beslenmesi açýsýndan önem taþýyordu. Megein yöntemi, hayvansal yaðlarý (özellikle de iç yaðlarýný) arýndýrýp, rengi ve yoðunluðu tereyaðýna yakýn, kötü tadý ve kokusu olmayan bir yað elde etmeyi amaçlýyordu. Elde ettiði ürüne de inciyi andýran rengi dolayýsýyla margarin adýný verdi. Çünkü Yunancada inci margaron demektir. Mege yönteminin sonradan geliþtirilmesiyle margarin bitkisel yaðlardan elde edilmeye baþladý. Sevgi Dünyasý 47 GÜLMECE GÜLDÜRMECE BEKTAÞÝ FIKRALARINDA GÜLEN DÜSÜNCE Türk gülmecesinde Bektaþî fýkralarýnýn önemli bir yeri vardýr. Türk gülmecesinin genelde esprisi, birer insanlýk komedisi oluþundadýr. Bu fýkralarda insanýn zayýf taraflarý, toplumsal çarpýklýklar, keskin bir saðduyu ve geniþ bir hoþgörü içinde eleþtirilir. Öylece halk, hem kendi haline güler, hem de kendi kusurlarý üzerinde düþünme fýrsatý bulur. Söz konusu fýkralarýn her biri, hayata tutulmuþ bir ayna gibidir ve bir yerde gerçeði yansýtýr. Ýnsana, kendi kusurlarýna bile, gülerek bakma ve düzeltme cesareti aþýlar. Türk zekâsý, kuralcý ham softanýn karþýsýna, güçlü saðduyusu ve özgür düþüncesiyle Bektaþî tipini çýkarmýþtýr. Bektaþî, aklý ve insanlýk tarafýyla her seferinde softayý köþeye sýkýþtýrýr. Bektaþî, sadece softayý susturmakla kalmaz, çocukça saflýðý ve insanca meraký ile Tanrý'ya da sorular yöneltir. Bu geçici dünyada gördüðü adaletsizliklerin hikmetini öðrenmek, bilmek ister. Önünden Hýdivin (Valinin) sýrma elbise giymiþ kullarý (adamlarý) tavus kuþu edasýyla geçerken, Bektaþî gönlünü Tanrý'ya çevirerek, Hey Allahým!, bir þu Hýdivin kullarýna bak, bir de kendi kuluna demek yiðitliðini gösterir. Öylece cesaret zincirine bedenî ve medenî cesaretten sonra, bir de ledunî cesaret halkasýný ekler. Aslýnda Tanrý'ya sorar gibi yaparken, bir toplumsal adaletsizlik üzerine insanlarýn dikkatini çekmek ister. Zaten Bektaþî fýkralarýndaki çoðu soru, cevabýný kendi içinde taþýr. NE BULURSAM ÝÇERÝM Bektaþî, dilin inceliklerini de iyi bilir. Türkçenin imkânlarýný çok güzel ve yerinde kullanýr. Bektaþî'yi raký içerken yakalayan mahalle halký, onu Kadýnýn (hakimin) karþýsýna çýkarýr ve and içirdikleri halde, yine de rakýdan kesemediklerini bildirir. Yargýç, Bak, and bile içmiþsin, hem günah iþlemiþsin, hem ayýp etmiþsin demesi üzerine, Bektaþî kendini savunarak; A, efendim der. Ben yoksul biriyim. Ne bulursam içerim. Raký olursa raký, and olursa and içerim. DENSÝZLÝK Tuzu kurulardan biri -her nasýlsabir iyilik eder ve yoksul Bektaþî'ye yüz paracýk verir. Bektaþî Eyvallah der ve kiriþi kýrar. Beriki, ille iyiliði baþa kakmak gerekirmiþ gibi, ardýndan seslenir: Soluðu meyhanede alacaksýn deðil mi, baba? Bektaþî bu. Kalýr mý lafýn altýnda. A, eli açýk sultaným der. Yüz parayla da Hicaz'a gidilmez ya! YOLCUYUZ, KALICI DEÐÝL Oruç yerken yakalarlar Bektaþî'yi ve yaka paça Yargýç önüne çýkarýrlar. Bektaþî hiç istifini bozmadan Yolcuyum diye savunur kendini. Ýþgüzar tanýklardan biri hemen atýlarak ileri, Ben bildim bileli bu köyden adýmýný atmamýþtýr dýþarý diye söyler fikrini. Bektaþî, babaca bir tavýrla, yolculuðun derin anlamýný açýklar sonunda: 48 Sevgi Dünyasý Benim yolculuðum karþý köye deðil a yavrucuðum. Dünya kalýcý deðil, ben öbür dünya yolcusuyum. TANRI MÝSAFÝRÝ Gece yarýsý kapý çalýnýr. Bektaþî uyanýr ve kapýyý açar uyku sersemi. Karþýsýna, Ben Tanrý misafiriyim diyen tanýmadýðý biri. Hemen toparlar kendini. Ve karþýdaki camiyi göstererek, Bak kardeþim der. Sen yanlýþ geldin, O'nun evi orasý. ADALET BUNUN NERESÝNDE? Bektaþî'nin baþý hep Ramazan ayýnda derde girer ya. Yine bir Ramazan günü oruç yedi diye yargýcýn karþýsýna çýkarýrlar. Suçu sorulduðunda bir insanlýk dersi vererek þöyle der Baba: On bir ay aç gezerim kimse sormaz, ne yer ne içerim? Bir gün karnýmý doyurdum diye bana ettiðiniz zorbalýk niye!. Öylece, þeriat kurallarýnýn uygulanmasý konusunda, Tanrýnýn jandarmasý rolüne çýkanlara, asýl insanlýk görevlerinin ne olduðunu hatýrlatýr. ÖVGÜ - SÖVGÜ Bir Canlar topluluðunda baba Bektaþî, tanýþlardan birini över de över. Yok þöyle efendidir, yok böyle yiðit kiþidir, diye erdemlerini sýralar. Gel gelelim, orada oturanlardan bir boþboðaz, söylemeden duramaz: Sen hele öve dur kel Memiþ'i, o her aðzýný açtýðýnda seni yermek için kullanýr dilini. Bunun üzerine Bektaþî babasý, Demek, her ikimiz de fena halde yanýlýyoruz der. ÞAKA BU YA Bektaþî'nin biri, Her þey Tanrý'dandýr der dururmuþ. Bunu bilen bir külhanî, Bektaþî'nin ense köküne adamakýllý bir tokat aþkeder. Bektaþî dönüp bakar alev saçan gözlerle. Külhanî, Baba ne bakýyorsun, Tanrý'dan ya der. Bektaþî'nin cevabý hazýr: Evet. Her þey O'nun izni ile olduðuna göre, tokadýn da Tanrý'dan geldiðini çaktým. Ne var ki, bu iþi hangi namussuza yaptýrdý, diye merak ettim, o yüzden baktým. CANLAR NEREDE II. Mahmud'un nedense Bektaþîlerle yýldýzý hiç barýþmamýþ. Bir gün apansýz tekkeye baskýn yapar. Ýçerdekiler, can havliyle çil yavrusu gibi daðýlýrlar, her biri bir deliðe. Ortada yaþlý bir baba kalýr tek baþýna. Padiþah dikilir karþýsýna ve sorar: Baba, canlar nerde, de bakalým? Bektaþî düþünür. Artýk oldu olacak, neyse ne ve taþý koyar gediðine: Seni görende can mý kalýr, a Sultaným!