GELĠġĠM PSĠKOLOJĠSĠ DERS NOTLARI
Transkript
GELĠġĠM PSĠKOLOJĠSĠ DERS NOTLARI
GELĠġĠM PSĠKOLOJĠSĠ DERS NOTLARI 1-PSĠKOLOJĠYE GĠRĠġ PSĠKOLOJĠ: ** Ġnsan ve hayvan davranıĢlarını inceleyen, bireyin davranıĢlarının altında yatan sebepleri araĢtıran bilim dalıdır. Kısaca davranıĢ bilimi olarak tanımlanan psikolojinin konusu insandır. Ancak hayvan davranıĢlarını da inceler. Çünkü bazı araĢtırmaların insanlar üzeride yapılması etik değildir. Psikoloji, gerek davranıĢı tanımlama gerekse inceleme boyutunda “insan – çevre – davranıĢ” arasındaki iliĢkiler üzerinde önemle duran bilim olarak tanımlamak mümkündür. Psikolojinin 4 Temel ĠĢlevi Vardır: BETĠMLEME Anlama Neler oluyor? AÇIKLAMA Neden oluyor? Nasıl oluyor? YORDAMA Tahminlerde bulunma KONTROL ETME Durumu değiĢtirme Durumu düzenleme PÜF NOKTASI: Psikoloji; ** Ġnsan davranıĢlarının altında yatan temel nedenleri bulmaya çalıĢan bilimsel çabaya verilen addır. Psikoloji insan davranıĢlarının bilimi olarak bireyin; •Kendi davranıĢlarını daha iyi anlamasına ve davranıĢlarının nedenleri konusunda bilinçli olmasına, •BaĢkalarının davranıĢlarını ve nedenleri konularında bilinçlenmesine ve iliĢkilerinde daha gerçekçi, daha yapıcı kararlar almasına •Sürekli değiĢen çevre koĢullarına daha kolay uyum yapabilmesine, insanlar arası iliĢkilerini daha ustalıkla düzenleyebilmesine ve karĢılaĢtığı güçlükleri çöze bilmesine yardım eder. Psikolojinin Tarihçesi: 8 Temel YaklaĢım KarĢımıza Çıkar Yapısalcılık Strüktüralizm W.Wundt E.Titchener ĠĢlevselcilik W.James J.Dewey Fonksiyonalizm **Ġnsan zihninin çeĢitli bilinç öğeleri vardır. Psikoloji, bu bilinç öğelerini birleĢtirir ve çözümler. Yöntemi içe bakıĢtır. **Ġçe bakıĢ; kiĢiden bir olay, durum, davranıĢ karĢısında ne düĢündüğünün, ne hissettiğinin sorulmasıdır. ** Örneğin; bir kimsenin korku duyduğu durumun nedenlerini düĢünerek bulmaya çalıĢması, yapısalcılığın önerdiği bir yoldur. ** Bu ekolün önerdiği yolla elde edilen bilgilerin sübjektif olma olasılığı yüksektir. Psikoloji, zihinde geçen bilinç olayların incelenmesidir. **DavranıĢların temel nedeni olarak, bilinçteki sezgiler, duygular ve düĢünceleri gösteren yaklaĢımdır. ** Yapısalcı psikologlara göre psikolojinin konusu, kiĢinin bilinç durumları olmalıdır. Psikolog, insan bilincini tanımlamalı ve bilinci en yalın elemanlarına (duyumlara) ayırarak incelemelidir. Bu da ancak içebakıĢ metoduyla mümkün olabilir. Algının duyumlara ayrılması gereken bilinçli bir deneyim olarak görürler. **Kimya ve biyoloji bilimindeki geliĢmelerin etkisinde kalmıĢlardır.(Atom-hücre) **Ġnsan zihnini oluĢturan öğeler duyumlardır ve en ince ayrıntılarına kadar incelenmelidirler. Pragmatist davranıĢı benimser. Ġnsan duyguları ve zihninin yanında nasıl öğrendiğini, nasıl davrandığı da incelenmelidir. Ġnsan davranıĢ ve yaĢantılarını incelemek Ġnsan(davranıĢ) çevreye uyumunu sağlamak Bu ekolle – Çocuk Psk.,Eğitim Psk.-Zeka testleri geliĢmiĢtir. Ġnsan davranıĢlarının temelinde daima bir iĢlev olduğunu düĢünürler DavranıĢın en temel iĢlevi de uyumdur. DavranıĢlarımızın çevreye uyum sağlaması gerektiğini savunmuĢlardır. **Bu yaklaĢım zihinsel yaĢantının içeriğinden çok, iĢleviyle ilgilenir. Örneğin; zihin çevreye uymada ve sorun çözmede iĢlevleri nelerdir? Sorusu bu yaklaĢımın ilgilendiği temel sorudur. Fonksiyonalizm (iĢlevselcilik); duygu, düĢünce ve gözlenebilir davranıĢlarla değil bunların sonuçlarıyla ilgilenir. Eğer sonuç faydalı ve baĢarılı ise davranıĢ olarak nitelendirilir. Sayfa 1 **Yapısalcılığa karĢı çıkar. Ġçe bakıĢ bilimsel değildir. Önemli olan kiĢilerin ölçülebilen, gözlenebilen (doğrudan) davranıĢları psikolojinin konusudur davranıĢ bir U-T iliĢkisidir. ** Davranışlarımızın temelinde öğrenmelerin yattığını düşünmüşlerdir. DavranıĢçılık Watson Pavlov Skinner Ödüllendirilen davranışların pekiştirildiğini düşünmüşlerdir. **John Locke; insan bilgilerinin temelinde deneyimlerin yattığını söylemiştir. İnsan doğduğunda zihin boş bir levhadır. Her şey bu deneyimlerle öğrenilir. **Organizmanın yalnız gözlenebilen davranışları psikolojinin konusudur. Watson’a göre psikolojinin konusu, deneysel yöntemlerle özellikle de dış gözlem yolu ile incelenip ölçülebilen davranışlar olmalıdır. Watson’a göre bilinç gözlenemeyeceğinden incelenemez. Dolayısıyla sadece dış gözlemlerle elde edilen bilgilerle davranışlar açıklanabilir. **Bu yaklaşım, kişiliğin oluşmasında çevresel etkenlerle fazla ağırlık verdiği için eleştirilmiştir. John Locke, bireyin gelişiminde çevrenin çok önemli bir yol oynadığını ilk kez ortaya atan bilim adamıdır. **Ġnsan davranıĢlarının altında cinsellik ve saldırganlık yatar. Libido: Cinsel istek ve arzular. Ġstekleri, hayalleri karĢılanmayan birey, engelleme ve çatıĢmalar yaĢar, saldırganlık gösterir. Bilinçaltına atar. Bilinç bir buz dağına benzer. Buz dağının görünen kısmı bilinç – alt kısmı ise bilinçaltını oluĢturur. Bilinçaltından birikimler bireyin ruhsal hayatını olumsuz etkiler.(Hipnoz-Serbest ÇağrıĢım-Psikoterapi) Psikosexüel geliĢimden bahseder.-Freud Psikososyal geliĢimden bahseder.-Erikson Freud Psikoanalitik Psikodinamik Erikson Jung E.From **DavranıĢlarımızın temelinde bilinçdıĢı/motivasyon/güdüler yattığını savunmuĢtur. Ġnsan davranıĢlarının büyük bir çoğunluğu bilinçdıĢıdır. Ġnsan davranıĢlarının temelinde cinsellik yattığını öne sürmüĢtür. Bilinçaltına itilenler toplumca beğenilmeyen cinsellik ve saldırganlık duygularıdır. **Freud’a göre bilinçaltı, kiĢiliğimizin temelini oluĢturur. Bilinçaltı, bilinci çevreleyen daha büyük bir daire gibidir. Bu dairede alıĢkanlıklarımızın, anılarımızın, eğilimlerimizin büyük bir bölümü yer almaktadır. Bu nedenle davranıĢlarımızın nedenleri ve özellikle de komplekslerimizin nedenleri doyumla sonuçlanmayıp bastırılarak bilinçaltına itilmiĢ ihtiyaçlarda ya da bilinçaltına itilen istenmeyen yaĢantılarda aranmalıdır. Örneğin; yükseklik korkusu olan bir kimsenin bu korkusunun nedeni geçmiĢte yükseklikle ilgili olan sarsıcı bir yaĢantı ile iliĢkilidir. **Bilinçaltı, serbest çağrıĢım ve hipnoz yardımı ile açığa çıkarılabilir. Bu yaklaĢım kiĢiliği id, ego ve süperego olmak üzere üç bölüme ayırarak inceler. **Kadınların niçin fareden korktuklarını araĢtıran psikologlar, iki bin kadın üzerinde yaptıkları deneylerde Ģu sonucu elde etmiĢlerdir: Kadınlar, yanlarında bir erkek varken fare görünce bayılmakta, tek baĢlarına iken bayılmamaktadırlar. Bu deneyden kadınların korunmaya dair bilinçdıĢı gereksinimi vardır sonucunu ulaĢmıĢlardır. Bu yaklaĢımda psikoanalitiğe girer. BiliĢsel YaklaĢım Wertheimer Kofka Köhler Piaget Bruner Asubel **BiliĢ, insanın dünyayı tanıma, anlama ve öğrenmeye yönelik zihinsel etkinlikleridir. Ġnsan davranıĢlarını anlamak için bilinç, dikkat, algı, bellek ve düĢünme gibi zihinsel iĢlevleri incelemek gerekir. ** Temel kavram algıdır. Çünkü insan algıladığı biçimde davranır. Bireyin davranıĢını biçimlendiren en önemli etken kendisini ve çevresini nasıl anlamlandırdığıdır. **Bütün, parçaların toplamında fazladır/farklıdır. Hümanistlik psikolojiye öncelik ederler. DavranıĢların bir bütün olduğunu belirtmiĢlerdir. Bir parça, bütünden ayrı olarak incelendiğinde bütünün anlamını vermez. Ayrıca bütünde ayrı ele alınan parça, bütün içindeki algısından farklı algılanabilir. Bu nedenle davranıĢlar bütünler halinde incelenmelidir. **Örneğin; bir resim, onu meydana getiren çizgilerden, bir melodi, onu oluĢturan tonların toplamından ayrı bir Ģeydir. Çizgilerin ve tonların tek tek hiçbir anlamı yoktur.. SAYFA 2 Hümanistik Ġnsancıl Fenomonolojik YaklaĢım Maslow Roggers Kohlberg Nörobiyolojik YaklaĢım Hebb W.James J.Dewey Mayer **DavranıĢların temelinde ihtiyaçlar ve güdüler vardır. Birey kendini gerçekleĢtirmeye çalıĢan bir varlıktır. Birey tek ve benzersizdir. Ġnsan bilinçli ve aktif bir varlıktır. Ġnsanı anlamanın yolu empatiden geçer. **Empati: Bireyin kendisini baĢkasının yerine koyabilmesidir. **Benlik tasarımı ve algılama önemlidir. **KoĢulsuz kabul-saygı-dürüstlük- empati ** Kendini gerçekleĢtirebilme, insanın özünde iyi bir varlık olduğunu söylemiĢlerdir. Rogers, benlik kavramını üzerinde durmuĢtur. Bu ekolün diğer adı fenomolojik yaklaĢımdır. **Fenomolojik yaklaĢım, kiĢinin kendine özgü dünyayı algılaması, anlamlandırması, değerlendirmesi. Her insan biriciktir, her insan dünyayı farklı algılar. VaroluĢçulukla ortak özellikleri vardır; insanları biricik olduğunu düĢünmeleri (davranıĢların ayrıntılarında durmaz ve her insan davranıĢlarından sorumlu olduğu söylemiĢlerdir). **Bu yaklaĢıma göre, insanın ömür boyu süren temel gereksinimleri vardır. Bunlar zorunlu gereksinimlerin yanında güven, sevgi, saygı ve kendini gerçekleĢtirme ihtiyaçlarıdır. Bu güdüler, bir bütün olarak ayrı ayrı doyum ararlar. Bu nedenle bireyi anlayabilmek için, sezgisel olarak, onun ihtiyaçlarına göre oluĢan, iç dünyasını anlamak gerekir. Ġnsan doğası diye bir Ģey yoktur. Ġnsan hiçbir kalıp içinde değildir. Kendini gördüğü biçimdedir. O doğuĢtan gelen bir kaderin veya kalıbın alın yazısı içinde değildir. Kendisi için yarattığı gerçekler, yaĢam tarzı, tercihler ve bunların bedelleri vardır. Bireysel olasılıklar ve bunlar karĢısında yapılan davranıĢlar önemlidir. Bu anlamda kiĢi, kendi kendinin mekanizması, heykeltıraĢı, eğiticisi, yargıcı ve gözlemcisidir. **Birey tek ve benzersizdir. Değerlidir. Eğitim birey (öğrenci) merkezli olmalıdır. Eğitim bireylerin potansiyelinin ortaya çıkarılmasına ve kiĢisel geliĢimine yardımcı olmalıdır. **DavranıĢların temelinde beyin, sinir sistemi (nöronlar) ve sinapslar arasındaki bağ vardır. ** Bu yaklaĢıma göre, davranıĢların nedeni sinir sistemi ve onun iĢleyiĢ biçimidir. Bu nedenle psikolojik oluĢumlar, biyolojik yapı ile iliĢkiler göz önünde bulundurularak incelenmelidir. DavranıĢların temelinde yer alan öğe son derece karmaĢık sinirsel süreçlerdir. PSĠKOLOJĠNĠN ALT DALLARI Deneysel Psikoloji ** Psikolojiyi bilimin laboratuar ortamında uygulanmasıdır. **Fizyolojik, karĢılaĢtırmalı psikoloji alt dallar vardır **KarĢılaĢtırmalı Psikoloji: Daha çok Hayvan davranıĢlarını inceler karĢılaĢtırır ve insan davranıĢları ile iliĢki kurmaya çalıĢır **Ġnsanların duygusal uyaranlara nasıl tepki verdiklerini, dünyayı nasıl algıladıklarını, nasıl öğrenip hatırladıklarını araĢtıran psikoloji alt dalıdır. **DavranıĢların temel nedenlerini sebep-sonuç iliĢkisi-nedensellik içerisinde inceleyen psikoloji dalıdır. Duyum, algı, öğrenme, bellek, güdü… Fizyolojik temeller Sosyal Psikoloji **KiĢiler arası, iliĢkiler psikolojisi. Ġnsan daima diğerleri üzerinde etkisi vardır. Ġçinde bulunduğumuz durum davranıĢlarımızı etkiler. Birey ve toplum arasındaki dengeyi kurar. (boyun eğme, itaat etme, uyum sağlama, sosyal iliĢki, sosyal etki, tutumlar, tavırlar, ön yargılar, liderlik, ĠletiĢim, moda reklam) ** Bireyi, toplumla, grupla, etkileĢim halinde inceleyen bilim dalıdır. **Psikolojinin ölçme ve değerlendirmeyle ilgili dalıdır. Test ve anketlerin geliĢtirilmesini sağlar. Psikometrik Psikoloji **1. Dünya savaĢında gerekse 2. Dünya savaĢında özellikle Amerika ve Ġngiltere gibi ülkelerde psikologlardan geniĢ ölçüde yararlanılmıĢtır. SavaĢa katılan tüm askerlere yetenek ve kiĢilik testleri uygulanarak uyum sağlayabilecekleri alanda görev almaları sağlanmıĢtır. Burada psikolojinin psikometri alanında yararlanılmıĢtır. Uygulamalı Psikoloji Eğitim-GeliĢim-Öğrenme-Klinik-DanıĢmanlık vb. Eğitim Psikolojisi GeliĢim Psikolojisi **Hangi konu kime ve nasıl öğretilmelidir? Sorusuna yanıt arar. NASIL ÖĞRETĠLĠR HANGĠ YÖNTEM VE TEKNĠKLER KULLANILIR? **Organizmanın döllenmeden ölümüne kadar yaĢa bağlı olarak geçirdiği biyolojik ve psikolojik değiĢiklikleri inceler Büyüme ve geliĢme sonucu davranıĢlarda ve biliĢsel yapıdaki değiĢiklikleri inceler. SAYFA 3 Öğrenme Psikolojisi Klinik Psikoloji DanıĢmanlık Psikolojisi **Öğrenmenin nasıl gerçekleĢtiğini açıklayan, bu süreçte öğrenme teorileri, yöntem, teknik ve ilkeleri inceler. Sınıf içi motivasyonla ilgilenir. NASIL ÖĞRENĠLĠR? **DavranıĢ bozukluklarını, kiĢiler arası iliĢkilerdeki aksaklıkları kısaca anormal davranıĢları ele alıp hem teĢhis hem de tedavi ederler. ** Bireyin davranıĢlarında ve kiĢiler arasındaki iliĢkilerinde görülen aksamaları ve duygusal bozuklukların tanı ve teĢhisi ile ilgilenir. **Ġnsanların zekâ, kiĢilik, ruh hastalıkları gibi çeĢitli konulardaki problemlerinin teĢhis edilmeleri ile ilgili olarak geliĢtirilen çeĢitli teknikler üzerinde çalıĢılan uygulamalı psikoloji dalıdır. Klinik psikolojisi psikolojinin alt alanlarından biridir ve zihinsel, davranıĢsal ve duygusal bozukluklarının nedenlerini, korunma yöntemlerini ve tedavilerini inceler. KiĢinin zihinsel, davranıĢsal ve duygusal bozukluluklarının değerlendirilmesi ve tanı konulması da (çeĢitli testler ve ölçekler yardımı ile) yine klinik psikoloji alanına girer. Klinik psikologlar bu anlamda günlük sıkıntıların yarattığı stresten, fobilere, cinsel iĢlev bozukluluklarına, depresyona ve bir çok ruhsal bozuklukların belirlenmesinde ve tedavisinde büyük rol oynarlar. Kliniklerde çeĢitli ruh hastalıkları teĢhis edilir. **Hafif duygusal bozuklukları ele alırlar, kiĢisel sorunlarla ilgilenirler, bireylere yol gösterirler ve sorunlarını çözmelerinde yardımcı olurlar. Bireye uyum döneminde yardımcı olur. ** Bireyin kendisini tanıması, geliĢtirmesi ve gerçekleĢtirmesi sürecinde yapılan profesyonel yardım süreçlerini inceler PSĠKOLOJĠDE ARAġTIRMA VE YÖTEMLER Betimsel Yöntemler Deneysel Yöntemler Doğal Gözlem Sistematik Gözlem Testler Anket Mülakat-GörüĢme Vaka-Olay Ġncelemesi Bağımlı DeğiĢken Bağımsız DeğiĢken Kontrol DeğiĢkeni Ġstatistiksel Korelasyonel Yöntemler Pozitif Korelâsyon Negatif Korelâsyon Nötr Korelâsyon GeliĢimsel Yöntemler Kesitsel Yöntem Boylamsal Yöntem Sırasal Yöntem GeliĢimsel Yöntemler **GeliĢim psikologları, zaman içinde insanların çeĢitli yönlerinin nasıl değiĢtiğini anlamaya çalıĢırlar. Bu amaçla, insan geliĢiminin tüm yönlerini anlamak için yaĢı dikkate alan araĢtırmalar planlarlar. Böylece, bireylerde yaĢa bağlı olarak ortaya çıkan geliĢimsel süreçleri betimlerler. Bu yöntemler; kesitsel yöntem, boylamsal yöntem ve ikisinin kombinasyonu olan sırasal (ardıĢık) yöntem olarak belirtilebilir Örneğin; fiziksel, biliĢsel ve psikososyal geliĢim süreçlerinin artan yaĢla birlikte geçirdiği değiĢmeler betimlenmeye çalıĢılır. Çünkü geliĢim yaĢ ile iliĢkili değiĢmeyi içerir.. Kesitsel Yöntem **Farklı yaĢ gruplarından bireylerin belli davranıĢlarının veya geliĢimsel özelliklerinin aynı zamanda incelenmesiyle gerçekleĢtirilir. AraĢtırmacı, ilgilendiği yaĢlardan her birini yansıtan birey gruplarını belirler. Bu yaĢ gruplarından aynı zamanda veriler toplar ve bu yaĢ gruplarının verilerini karĢılaĢtırır **ÖRNEK: Kesitsel yöntemle çocuklarda iki ile yedi yaĢ aralığında psikomotor geliĢimi inceleyen bir araĢtırmacı 2.3.4.5.6.7 yaĢlarındaki çocuklardan oluĢan altı farklı grup belirler ve bu gruplar üzerinde incelemeler yaparak iki yaĢından yedi yaĢına kadar, çocukların psikomotor geliĢimleri hakkında bir sonuca ulaĢır. **ÖRNEK: Kesitsel yöntemi kullanan bir araĢtırmacı, 3 yaĢındaki, 5 yaĢındaki, 7 yaĢındaki ve 9 yaĢındaki çocuklardan her yaĢ grubunu temsil eden yaĢ grupları belirler. Bu farklı dört yaĢ grubunu belli bir geliĢimsel özellik (dil becerisi gibi) veya birkaç geliĢimsel özellik (boy uzunluğunun artıĢı, zekânın geliĢimi, arkadaĢlık iliĢkilerinin geliĢimi, bağımsızlığın geliĢimi gibi) açısından gözleyerek veya ölçerek, bunları karĢılaĢtırır. Bu karĢılaĢtırma sonucunda 3 yaĢtan 9 yaĢa doğru gerçekleĢen geliĢimsel özellikteki değiĢmeyi yorumlar. Avantaj; Oldukça hızlı bir Ģekilde, tipik yaĢ farklılıklarına iliĢkin bilgi sağlamasıdır. AraĢtırmacı, aynı bireylerin büyümesini ve belli yaĢ düzeylerine gelmesini beklemeksizin, çok kısa bir zaman içerisinde (örneğin, bir ya da bir kaç ay gibi) verileri toplayabilmektedir. SAYFA 4 ÖRNEK: AraĢtırmacı farklı yaĢlardan insanlardaki duygusal davranıĢı çalıĢmak istesin. Bunun için, iki yaĢındaki çocuğun çok uzun yıllar boyunca büyümesi beklenmeksizin, belli aralıklarla belirli yaĢ gruplarından (çocuklar, ergenler, yetiĢkinler olarak) veriler toplayıp, bunları karĢılaĢtırabilir. Böylece, aynı bireyleri yıllarca beklemek zorunda kalmaz. Kesitsel Yöntem Dezavantaj: Farklı yaĢlara sahip bireylerin oluĢturduğu belirli yaĢ gruplarının belli bir geliĢimsel özelliğe iliĢkin olarak farklılaĢmasının, sadece onların yaĢlarına bağlı olarak ortaya çıktığını söylemek güçtür. Bu farklılıklar, sadece onların yaĢlarından kaynaklanmayabilir. Çünkü bireyler farklı zamanlarda doğdukları için, farklı yaĢlarda ve farklı yaĢ gruplarındadırlar. ÖRNEK: Ana babalarının davranıĢı, aldıkları eğitimin niteliği, sağlık durumları, ailesel koĢulları, o günkü toplumsal sorunlar, kitle iletiĢim araçları, öğretmen tutumu ve benzeri gibi faktörler, farklı zamanlarda doğmaktan dolayı her yaĢ grubunu farklı derecelerde etkilemiĢ olacaktır. Bu durumda, yaĢ grupları arasındaki farklılığı sadece yaĢ değil, bu tür faktörlerin etkisi ortaya çıkarmıĢ olabilecektir. Kesitsel yöntemde bu tür etkilere, grup etkisi (cohort) adı verilmektedir. **Belli davranıĢ özellikleri açısından aynı bireylerin farklı yaĢlarda incelenmesine dayanan bir araĢtırma yöntemidir. Boylamsal yöntemde, tümü aynı yaĢtan bir grup alınır ve bu grup bugün ve gelecekte birçok kez incelenir. Bu incelemelerde elde edilen sonuçlar karĢılaĢtırılarak bireylerin davranıĢlarında gözlenen değiĢimler ortaya konur. **ÖRNEK: Boylamsal yöntem yoluyla çocuklarda iki ile yedi yaĢ aralığında psikomotor geliĢimi inceleyen bir araĢtırmacı ilk önce iki yaĢındaki bir grup çocuğu belirleyerek, bu çocukların beĢ yıl içerisindeki psikomotor geliĢimlerini belli aralıklarla izler ve ölçümler yapar. Daha sonra elde ettiği bu verileri karĢılaĢtırarak beĢ yıllık süreçteki psikomotor geliĢimlerini ortaya koyar. Boylamsal Yöntem **ÖRNEK: Bir araĢtırmacı, çocuklardaki temel güven duygusunun geliĢimini incelemek istesin. Boylamsal yöntemi kullanan araĢtırmacı, ilk önce yeni doğan bir grup bebek belirleyerek, bu bebeklerin zaman içinde temel güven duygusu edinimini gözleyecektir. Bu amaçla belli aralıklarla (birinci, üçüncü, altıncı, dokuzuncu ay ve bir yıl gibi aralıklar) bu bebeklerin ölçümlerini ve gözlemlerini kaydedecektir. Bu kayıtların karĢılaĢtırılması sonucunda, ilk yaĢtan itibaren temel güven duygusu edinimini sağlayan bebeklerin ileriki yıllarda da bu güven duygusunu sergilediklerini, kendilerine güvenlerinin daha fazla olduğunu ortaya koyabilir. AVANTAJ: **Olumlu yönlerinden biri geliĢime iliĢkin derinliğine değerli bilgiler verebilmesidir. Aynı yaĢ grubundaki bireyler, uzun bir zaman diliminde tekrar tekrar ölçülmekte ve aynı bireyler üzerinde ilgilenilen özelliğin değiĢimi gözlenebilmektedir. ÖRNEK: Çok uzun ve geniĢ bir boylamsal çalıĢma ile yeni doğan bir grup bebek; yıllar boyunca zihinsel ve sosyal geliĢimleri, zekâlarındaki değiĢmeleri etkileyen faktörler, arkadaĢlık iliĢkileri, Boylamsal tutumları, ilgileri, cinsiyet rolleri, öğrenme biçimleri gibi çok çeĢitli yönlerden gözlenebilir. **Boylamsal çalıĢmalarda; aynı yaĢ grubundan bireylerle çalıĢıldığı için grup etkileri Yöntem oluĢmaz ve sonuçları etkilemez. Dolayısıyla, bireyin özelliğinin yaĢa bağlı olarak zaman içinde nasıl değiĢtiğini ortaya koyabilir. DEZAVANTAJ: **Boylamsal yöntem, aynı bireylerle uzun bir zaman diliminde çalıĢmayı gerektirir. Bu uzun zaman, araĢtırmanın gerçekleĢtirilmesinde güçlükler yaratabilir. Bir boylamsal çalıĢma, her zaman için yaĢam boyunca devam etme durumunda olmasına rağmen, sadece bir yıl veya bir kaç yıl devam etmiĢ olsa bile zaman ve maliyet açısından oldukça pahalıdır. Ayrıca, bu uzun zaman aralığında, araĢtırmaya katılan gruptaki bireylerin, bazı nedenlerle araĢtırmayı bırakmaları söz konusu olabilir. AraĢtırma grubundaki bireyler, zaman içinde hastalık, ölüm, baĢka bir yere taĢınma, araĢtırmaya tekrar katılmak için isteksizlik, ilgi kaybı, araĢtırmayı terk etme gibi çok çeĢitli nedenlerle araĢtırmadan çıkabilir. SAYFA 5 Sırasal Yöntem **Sırasal (ardıĢık) yöntem; kesitsel ve boylamsal geliĢim yöntemlerinin yetersizliklerini ortadan kaldırmak amacıyla, bu iki yöntemin bir arada kullanılmasını gerektiren yöntemdir. Bu nedenle, “kesitsel- boylamsal” yöntem olarak da adlandırılabilir. Böylece, sırasal yöntem kullanan bir araĢtırmacı, kesitsel ve boylamsal yöntemlerin sınırlılıklarını azaltır ve yararlı olan yönlerini bütünleĢtirir. AraĢtırmacılar, kesitsel ve boylamsal yöntemleri farklı biçimlerde kombine ederek çeĢitli sırasal yöntemler izleyebilirler. Sırasal yöntem, çoğu örneklerde, farklı yaĢlardan bireyleri içeren kesitsel bir çalıĢma ile baĢlar. BaĢlangıç değerlendirmesinden sonraki bir kaç ay ve yıl aynı bireyler tekrar test edilir. Bu ise çalıĢmanın boylamsal yönüdür. ÖRNEK: Bir boylamsal çalıĢmadan elde edilen bulguların geçerliliğini belirlemenin en iyi yolu, farklı zamanda ve farklı bireylerden oluĢan bir grupla çalıĢmayı tamamen tekrarlamaktır. Aynı sonuçların elde edilmesi, bu bulgulara olan güveni arttıracaktır. Bu amaçla, sırasal yöntem kullanılabilir. Bu tür sırasal yöntem; yeni bir grup bireyle boylamsal çalıĢmanın tekrarlanmasını gerçekleĢtirmeyi içerir. Böyle bir çalıĢma yöntemi içerisinde, üç yaĢından onüç yaĢına kadar olan zaman diliminde çocukların ahlak geliĢimini incelemek isteyelim. Bunun için, 2000 yılında üç yaĢında olan bir grup çocuk alınarak on yıl boyunca onların ahlak geliĢimi incelenecektir. **Bununla birlikte, araĢtırmacı bu zaman dilimi içerisinde bir noktada, ilk beĢ yılın sonunda (2005 yılında) üç yaĢında olan yeni bir birey grubu kullanarak onlarla da aynı iĢlemi tekrarlayacaktır. Böylece, her iki grup ile üç ve onüç yaĢlar arasında çalıĢılmıĢ olacaktır. Ancak, gruplardan biri 1997 yılında doğmuĢken diğeri 2002 yılında doğmuĢ olacaktır. Dolayısıyla, iki grubun on yıllık dilimde ahlak geliĢimi açısından benzer değiĢimler gösterdiğinin ortaya çıkması, yaĢa bağlı olarak değiĢimin yorumlanmasını güçlendirecektir. Böylece, her bir grupla farklı zaman içerisinde çalıĢıldığı için, her birindeki değiĢmeler, geliĢime yüklenebilir. Farklı yaĢlarda doğan kiĢileri dikkate almak yoluyla grup etkinliklerinin ve kültürel değiĢmelerin etkisi ortaya konabilir. Gruplar arasındaki herhangi bir farklılık, o zaman grup etkilerine (bireylerin farklı yıllarda doğduğu gerçeğine) yüklenilebilir. Eğer grupların her ikisinin sonuçları aynı ise, o zaman bu bulguların geçerliliğine oldukça güvenilebilir. ÖRNEK: Bu tür bir çalıĢmada araĢtırmacı üç farklı yaĢ grubundaki çocukları karĢılaĢtırmak için ilk önce iki grubu ve daha sonra iki grubu karĢılaĢtıracaktır. AraĢtırmacı; 2, 4 ve 6 yaĢlarındaki çocukların sosyal becerilerinin geliĢimini incelemek istesin. Bunun için; ilk önce 2 yaĢındaki çocuk grubu ile 4 yaĢındaki çocuk grubunu gözleyecektir. Ġki yıl sonra ise 4 yaĢına gelmiĢ olan çocuk grubu ile 6 yaĢında olan çocuk grubunu gözleyecektir. KarĢılaĢtırmalar sonucunda çocukların 2 yaĢından 6 yaĢına kadar olan sosyal beceri geliĢimi ortaya konabilecektir. Böylece, kesitsel ve boylamsal yöntem bir arada kullanılmıĢ olacaktır Ġstatistiksel Yöntemler Korelasyonel Yöntemler **Korelasyonel yöntem, belli bir özelliğin diğer bir özellikle nasıl bir iliĢkisinin olduğunu ortaya koymak için kullanılan bir istatistiksel yöntemdir. Korelâsyon ise iki özellik veya değiĢken arasındaki iliĢkidir. Dolayısıyla, korelasyon yöntemde, iki (veya daha çok) değiĢken veya nitelik arasındaki iliĢkinin gücü (kuvvetin) betimlenmekte ve bu iki değiĢken arasındaki iliĢkinin yönü ve derecesi ortaya konmaktadır. **Korelasyon yönteminin kullanıldığı çalıĢmalarda, korelasyon katsayısı, iliĢkinin hem yönünü hem büyüklüğünü ortaya koyar. Bu nedenle, korelasyon katsayısı +1. 00 ile -1. 00 arasında değiĢen bir matematiksel değerle ifade edilir ** Katsayının değeri, 0. 00′dan +1. 00′e veya 0. 00′dan -1. 00′e yaklaĢtıkça iliĢkinin büyüklüğü artar ve iliĢkinin yüksek olduğu kabul edilir. **Tersi durumda; katsayı değeri +1,0′den veya -1. 00′den 0. 00′a yaklaĢtıkça ise, iliĢkinin büyüklüğü azalır ve iliĢkinin düĢük olduğu kabul edilir. **Katsayının değerinin 0. 00 olması durumunda ise bu iki değiĢken arasında hiç bir iliĢkinin var olmadığı kabul edilir. **Katsayının pozitif olması (+1. 00 ile 0. 00 arasında bir değer alması), bu iki değiĢken arasında aynı yönde bir iliĢkinin olduğunu gösterir. Yani, bir değiĢken artarken veya yükselirken, diğer değiĢkenin de arttığını veya yükseldiğini ifade eder. SAYFA 6 Korelasyonel Yöntemler **Katsayının negatif olması (0. 00 ile -1. 00 arasında bir değer alması) ise, bu iki değiĢken arasında ters yönde bir iliĢkinin olduğunu gösterir. Yani, bir değiĢken artarken veya yükselirken diğer değiĢkenin azaldığını veya düĢtüğünü ifade eder. **Genellikle psikoloji alanında kullanılan bu istatistiksel yöntemlerden ikisi, korelasyon ve farkların önem derecesini belirleme yöntemleridir ÖRNEK: Hamile annelerin ağırlığı ile onların doğan bebeklerinin ağırlığı arasındaki hesaplanan korelasyon katsayısı +0. 95 ise pozitif çok yüksek bir iliĢkiyi, +0.52 ise pozitif orta derecede bir iliĢkiyi, +0.12 ise pozitif zayıf bir iliĢkiyi; . 00 ise hiç bir iliĢkinin olmadığını; -0.95 ise negatif çok yüksek bir iliĢkiyi, -0.52 ise negatif orta düzeyde bir iliĢkiyi, -0.12 ise negatif zayıf bir iliĢkiyi ortaya koyacaktır. * Pozitif Korelâsyon (+): Aralarında iliĢki bulunan verinin ya da değerin değiĢme yönleri aynıdır. * Negatif Korelâsyon (-): Ġki değer veya veri arasındaki değiĢme ters yönde ise negatif korelâsyondan söz edilir. * Sıfır Korelasyon (0): Ġki değiĢken arasında hiçbir korelasyon olmadığı anlamına gelir. ÖRNEKLER: - Boy ile ağırlık arasında pozitif, kendine güvenme ile hakim olma arasında negatif, cebir problemini çözme ile avcılık arasında sıfır korelasyon vardır. - ġiĢman olmakla, baĢkalarına hakim olma eğilimi iliĢkisi. (0) Nötr-iliĢkisiz - Okulda alınan üstün notlarla zeka derecesi arasında bir bağıntı var mıdır? (+) - Ġçe dönüklükle sanatkarlık arasında korelasyon (bağıntı) var mıdır? (-) Farkların Önem Derecesi Yöntemi **Bir araĢtırmada, sebep sonuç iliĢkisini araĢtırmak istersek bir deneysel yöntem kullanmamız gerekir. Böylece, bağımsız değiĢkeni ayarladığımız veya düzenlediğimiz bir deney oluĢturur ve bu deneyde bağımsız değiĢkenin bağımlı değiĢken üzerindeki etkilerini belirlemeye çalıĢırız. Ancak, bir psikoloğun, deneysel bir çalıĢma yapmak için değiĢtiremediği, ayarlayamadığı veya düzenleyemediği bazı bağımsız değiĢkenler vardır. Özellikle bu değiĢkenler, bireylerin kendilerine özgü değiĢkenleridir. Örneğin, bir kiĢinin cinsiyeti, yaĢı, medeni durumu, genetik özellikleri, geliri, sosyal sınıfı, aile çevresi ve bazı kiĢilik özellikleri açıkça araĢtırmacının kontrolü altında değildir **Bu tür değiĢkenler deneysel iĢlemde bağımsız değiĢkenler olarak kullanılamadığı için, bu tür değiĢkenlerle çalıĢmak için psikologlar farklı yöntemler kullanırlar. Bunlardan biri de, farkların önem derecesi yöntemi (veya karĢılaĢtırmaya dayalı iliĢkisel tarama modeli) olarak adlandırılan bir istatistiksel yöntemdir. Örneğin, cinsiyet açısından sosyal beceri düzeyinin farklılık gösterip göstermediği incelenmek istensin. Bu durumda; farkların önem derecesi yöntemi kullanılarak, kızların ve erkeklerin sosyal beceri düzeyi ölçümleri karĢılaĢtırılacaktır. DĠKKAT: Deneysel yöntemde araĢtırmacı bağımsız değiĢken üzerinde düzenleme yapabilir. Ancak her bağımsız değiĢken üzerinde düzenleme ya da değiĢiklik yapılamaz. Bu gibi durumlarda farklı bağımsız değiĢkenin bağımlı değiĢkeni etkileme durumları arasındaki farka bakılır. Bu yöntemde kesin bir sebep sonuç iliĢkisi bulunamaz sadece farklara bakarak kestirimde bulunulabilir 5 Araştırma sonuçlarının yorumlanmasında sebep sonuç ilişkisini tam olarak ifade eden araştırma yöntemi aşağıdakilerden hangisidir? AÖF A Farkların önem derecesi yöntemi C Deneysel yöntem B Korelasyonel yöntem SONUÇ: KORELÂSYON: ĠliĢki var-yok ve bir katsayı kullanılabilir iliĢkinin yönünden bahsedilir DENEYSEL: Sebep-sonuç bağımlı bağımsız değiĢken, Ģartlara ayar çekilebilir FARKLARIN ÖNEM DERECESĠ: Bağımsız değiĢken gruplarının karĢılaĢtırılması, farklara bakarak sonuca gitme SAYFA 7 DENEYSEL YÖNTEM Deneysel yöntem, araĢtırmacının kontrol ettiği değiĢkenler arasındaki neden-sonuç iliĢkilerini tespit etmeye çalıĢtığı bir yöntemdir Bağımsız DeğiĢken Bağımsız değişken neden-sonuç iliĢkisi içinde "neden" konumunda yer alan değiĢkendir. SEBEP-ETKĠLEYEN Bağımlı DeğiĢken Bağımlı değişken, bağımsız değiĢkene bağımlı olan, ondan etkilenerek değiĢik değerler alan değiĢkendir. SONUÇ-ETKĠLENEN Kontrol Kontrol değişkenleri Kontrol grubunun sahip olduğu özellik. Deneysel işlem gören grubun sahip DeğiĢkeni olduğu özellikle karşılaştırma yapmak için kullanılır.Kontrol grubu kontrol değişkeni olarak da ifade edilebiliyor. Kontrol Durumu değiĢtirilmeyen grup Grubu Kontrol grubu ise bağımsız değiĢkenin sabit kaldığı grup Deney Durumu değiĢtirilen grup Grubu Deney grubu bağımsız değiĢkenin değiĢime uğratıldığı grup **SĠGARA ĠÇENLERDEN BĠR GRUP-SĠGARA ĠÇMEYENLERDEN BĠR GRUP oluĢturuldu yapılan incelemeler sonunda sigara içen gruplarda birbiri ile ilgili benzer birçok hastalık olduğu tespit edildi bu durum FARKALARIN ÖNEM DERECESĠ ne örnektir **Sigaranın sağlığı olumsuz yönde etkilediğini düşünen bir araştırmacı diğer şartları eşit olmak üzere iki grup oluşturdu ve grubun birinin günlük bir paket sigara içmesi sağlandı.Diğer grup ise sigara kullanmayan grup olarak devam etti. Bir yılın sonunda 1.grup sigara içirilen:50 kişiden 34 kişinin benzer rahatsızlıklardan dolayı doktora başvurduğu gözlendi 2.grup sigara içmesine izin verilmeyen grupta ise sadece bir kişinin doktora başvurduğu gözlendi SĠGARA:Bağımsız değişken HASTANEYE GĠTME ORANI:Bağımlı değişken Sigra içirilen grup:DENEY GRUBU Sigara içirilmeyen grup:KONTROL GRUBU veya KONROL DEĞĠġKENĠ BETĠMSEL YÖNTEMLER Doğal Gözlem Sistematik Gözlem Testler Doğal gözlemde davranıĢlar, doğal ortamında ve araĢtırmacının etkisi en aza indirgenerek gözlenip kaydedilirken, araĢtırmacının ilgilendiği davranıĢı sadece kendi belirlediği koĢullar altında gözlemesi **Doğal gözlem, organizmanın içinde bulunduğu fiziksel durumu ve onun bu durum karĢısında ki davranıĢlarını doğal halde incelemektir. Gözlemde gözleyici, duruma ya da olaya herhangi bir müdahalede bulunmaz; var olanı saptamakla yetinir Sistematik gözlem olarak adlandırılır. Yani sistematik gözlemde araĢtırmacı gözleyeceği davranıĢını önceden belirler ve sadece ona odaklanarak gözlem yapar. ** Olayların yeri, zamanı ve koĢullarının gözlemci tarafından hazırlandığı gözlem biçimidir. Nelerin, nasıl gözlenebileceği, nasıl kaydedileceği önceden kararlaĢtırılır. Aktif gözlem ya da deneyleme de denilebilir. **Testler, belli bir davranıĢı betimlemek amacı ile daha önceden belirlenmiĢ standart soruların uygulanmasına dayalı bir yöntemdir. Psikolojide davranıĢın hemen her yönünü ölçmek üzere geliĢtirilmiĢ testler mevcuttur. **KiĢilik testleri, zeka testleri, tutum testleri, benlik kavramını değerlendiren testler, kaygı testleri bunlara örnek olarak verilebilir. SAYFA 8 **KiĢilerin belirli konular hakkındaki görüĢlerini saptamak amacıyla oluĢturulmuĢ soru listelerine verilen addır. Anket **Anketin testten en önemli farkı toplam puan elde edilmemesi, değerlendirmenin soru bazında yapılmasıdır **Bir konuda düzenlenmiĢ soruların ilgili kiĢilere sorarak ya da göndererek bilgi derlemeye anket denir. Anket yönteminden daha çok kiĢilerin görüĢlerini, kanılarını toplamak için yararlanılır. **Anketin geçerliliği, soruların iyi hazırlanmıĢ olması kadar anketi cevaplayanların içtenlikli olup olmamalarına bağlıdır. MülakatGörüĢme **KonuĢma ve konuĢturma yoluyla bireyin değerlendirmesine görüĢme denir. **GörüĢme bilgi edinmek amacı ile yapıldığı gibi, ruhsal bozuklukların tedavisi için de kullanılır. **Psikoloji ve psikiyatrinin önemli araĢtırma yöntemlerinden biridir. **GörüĢme yöntemi, görüĢmeyi yapan kiĢiye dayandığından oldukça öznel bir yöntemdir. **Bireyin davranıĢlarını açıklamak için geçmiĢ yaĢamındaki önemli olayların derinlemesine incelenmesine dayanan bir veri toplama yöntemidir. **Bireyin geçmiĢimde yer alan önemli olayları betimsel bir biçimde yansıtan "bireysel öykü" ye vak'a tarihçesi ya da incelemesi denir. Vaka-Olay Ġncelemesi **Bazı durumlarda insan davranıĢını tanımlamak pek kolay olmaz. Olayın derinliğine inmek gerekir. Ġnsanın geçmiĢ yaĢantıları ve çevresi davranıĢlarına önemli etkiler yapar. Ġnsan davranıĢını tanımak için bu geçmiĢ yaĢantıların, önemli olayların ve iliĢki kurduğu insanların ona nasıl bir etkide bulunduğunu öğrenmek gerekir. **Bunun için psikolog incelediği kimsenin ailesi, arkadaĢları ve diğer ilgililerle konuĢur. Elde ettiği bilgileri nesnel olarak kaydeder. DavranıĢların nedenlerini ortaya çıkarırken bu bilgilerden yararlanır GELĠġĠM PSĠKOLOJĠSĠNE GĠRĠġ-DOĞRU-YANLIġ 1- Büyüme: Fiziksel yapılanma, boy ve kilo artıĢı sadece nicelik(sayı-hacim)geliĢimi ifade eder. 2- Kritik dönem, GeliĢim açısından önemli zaman dilimleridir. Çocukların bazı geliĢim dönemlerinde ve yaĢlarda belli tür öğrenmelere karĢı yüksek duyarlılık gösterme eğiliminde oldukları dönemlerdir. Her davranıĢın öğrenilmesi için gerekli olan zamanı gösterir. Bu davranıĢlar gerekli dönemlerde kazanılmaz ise, sonraki dönemde çok zor kazanılır ve sorunlar yaĢanır. 3-Fatma Hanım seneye okula baĢlayacak olan yeğeni Sertuğ‟a bir hediye vermek ister. Çocuk giysileri satan bir mağazadan Sertuğ‟un yaĢını söyleyerek bir pantolon satın alır. Hediyesini yeğenine verdiğinde, uzun süredir görüĢ-memelerine karĢın, satın aldığı pantolonun yeğeninin bedenine tam olduğunu görür, çok sevinir. Bu durum geliĢim psikolojisine özgü kavramlardan büyüme ile açıklanabilir 4- GeliĢim psikolojisi, bireylerin yaĢam boyunca geçirdiği bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal değiĢimleri açıklamaya çalıĢır. 5- GeliĢme: Organizmanın büyüme, olgunlaĢma ve öğrenmenin etkileĢimiyle sürekli olarak ilerleme kaydeden değiĢmesidir. GeliĢim ise organizmanın döllenmeden baĢlayarak bedensel, zihinsel, dil, duygusal, sosyal yönden, belli koĢulları olan en son aĢamasına ulaĢıncaya kadar sürekli ilerleme kaydeden değiĢimidir. GeliĢmeyi ürün olarak ele aldığımızda geliĢimi bu ürünün süreç yönü olarak tanımlayabiliriz. 6-11 Eylül 2001 tarihinde ABD'de yaĢanan terör eylemlerinden bu yana bazı çocukların, oyunlarda çeĢitli malzemelerden kuleler yaptıkları ve oyuncak ya da hayali uçakları çarptırarak bunları devirdikleri gözlenmiĢtir. Bu durum, geliĢim psikolojisi kavramlarından tarihsel zaman ile açıklanabilir. 7-HazırbulunuĢluk, bireyin sadece olgunlaĢma düzeyini değil, aynı zamanda, bireyin önceki öğrenmelerini, ilgilerini, tutumlarını, güdülenmiĢlik düzeyini, yeteneklerini, genel sağlık durumunu da kapsar. 8- AyĢe 1,5 yaĢındadır. Daha önceleri küçük nesneleri ağzı dar ĢiĢenin içine sokmakta zorlanırken, artık bu davranıĢı rahatlıkla yapmaktadır. AyĢe‟nin bu davranıĢı zaman Ġçinde kazanması olgunlaĢma ile açıklanabilir 9- GeliĢim, kalıtım ve çevre etkileĢiminin bir ürünüdür. GeliĢim süreklidir ve belli aĢamalarda gerçekleĢir. GeliĢim nöbetleĢe devam eder. GeliĢim baĢtan ayağa, Ġçten dıĢa doğrudur. GeliĢim genelden özele doğrudur. GeliĢimde kritik dönemler vardır: GeliĢim bir bütündür. GeliĢimde bireysel farklılıklar vardır. 10-Çocukların baĢkalarıyla yakın iliĢkiler kurabilmeleri için, bebeklere yakın ve sıcak davranılmalıdır. Bebeklik döneminde yakın bir Ġlgi göremeyen çocukların okul yıllarında kiĢilerarası sağlıklı iliĢkiler geliĢtirme yeteneği zayıflayabilir, bu durum geliĢimin kritik dönemleri ile açıklanabilir. SAYFA 9 11- Resim çizmeyi öğrenecek olan bir çocuğun kalem tutabilmesi için kaslarının olgunlaĢmasının yanısıra resim yapmaya karĢı ilgisinin olması hazırbulunuĢluk kavramıyla açıklanabilir 12- Hangi dönemde fiziksel geliĢim en hızlı gerçekleĢmektedir? Sorusunun cevabı bebeklik dönemidir ve kalıtımın etkisi fiziksel özelliklerde en fazladır 13-Günümüzde ergenler arasında bilgisayar, cep telefonu, internet kullanımı giderek yaygınlaĢmaktadır. Çocukların çoğunluğu artık anaokuluna gitmektedir. Bu durum geliĢime etki eder bu durumu tarihsel zaman kavramı ile açıklayabiliriz 14- GeliĢimde bir alanın hızlandığı bir dönemde bir diğer geliĢim alanı duraklayabilir".Bu ifade geliĢim ilkelerinden geliĢim nöbetleĢedir ilkesiyle açıklanabilir 15- Evre: Bireylerin geliĢiminde niteliksel olarak birbirinden farklı olan dönemlerdir. Evrelerin Ģu özellikleri vardır. a. Evreler genel özellikleri ve sorunları betimler. b. Her evredeki davranıĢın kendine özgü nitelikleri vardır. c. Bir evre diğer evreyi değiĢmeyen bir sıra içinde izler. d. Evreler bütün kültürler içindir, evrenseldirler. Bu özeliklerin tamamı geliĢim evreleri için doğrudur. 16-Kalıtım: Anne babadan genetik yolla geçen özelliklerdir. Cinsiyet, göz rengi, zekâ kapasitesi, fiziksel özellikler, yaratıcılık ve düĢünme kapasitesi, problem çözme becerileri, bazı kiĢilik özellikleri vb etkiler 17- GeliĢme: Doğum öncesi dönemden ölüme kadar bireyleri gösterdikleri niceliksel/niteliksel, olumlu/olumsuz bütün değiĢmelerdir. GeliĢme yaĢam boyu sürer. 18- GeliĢimde Belli bir Yönelim Vardır. A. Coudal Yönlenme: GeliĢmenin baĢtan ayağa doğru bir sıra izlemesi. (Önce baĢ daha sonra aĢağıya doğru diğer organlar geliĢirler) B. Proksimodistal Yönlenme: GeliĢmenin merkezden dıĢarıya doğru bir yön izlemesi. Örneğin önce omuz kasları sonra kol kasları geliĢir 19-Refleksler, dünyaya geldikleri andan itibaren bireylerin hayata tutunmalarını, varlıklarını sürdürmelerini sağlayıcı/kolaylaĢtırıcı etkiye sahip oldukları gibi hayatın daha sonraki evrelerinde gösterilecek daha karmaĢık davranıĢların da temelini oluĢtururlar. Bu açıdan geliĢim psikolojisi içinde önemli bir yere sahiptirler. DoğuĢtan getirilen bu refleksleri kısaca inceleyelim: a. Emme – yutma Refleksi b. Kusma, esneme, hapĢırma Refleksi c. Yürüme Refleksi (Koltuk altlarından tutulduğunda d. Bebinski Refleksi (altına dokunulduğunda ayak parmaklarının açılması) e. Tonik Boyun Refleksi (kol ve boyun kaslarının eĢgüdümlü olarak açılması) f. Sürünme – yüzme refleksi (Yüzüstü yatarken yüzer gibi kol ve ayaklarını hareket ettirmesi) g. Moro Refleksi (Yakalama ve sarılma) h. Yakalama Refleksi (Avuç içlerine dokunulduğunda parmaklarını Kapatmaları) 20- OlgunlaĢma bir anlamda öğrenmenin önkoĢuludur. OlgunlaĢma kalıtımsal özellik taĢır. Birçok psikomotor davranıĢın yapılması olgunlaĢmaya bağlıdır. OlgunlaĢma, kiĢinin doğuĢtan getirmiĢ olduğu potansiyelin zaman içinde ortaya çıkmasını ifade eder. 21- Çocuğun makası kullanabilmesi için el ve parmaklarının belirli bir uzunluğa ulaĢması gerekir. Büyüme ile açıklanabilir 22-OlgunlaĢma sonucu ortaya çıkan davranıĢlar (dik durma, yürüme ses çıkarma) öğrenme değildir. YaĢantılardan bağımsız olarak, kalıtımın etkisiyle geçirdiği biyolojik bir değiĢmedir. Öğrenme olmaksızın kalıtsal olarak belirlenmiĢ büyüme örüntüsüne göre doğal olarak geliĢme demektir. En güzel örneği; döllenmiĢ yumurtanın ana rahminde dokuz ay on gün gibi sabit bir sürede düzenli bir sıra izleyerek geliĢmesi ve fetüsün doğuma hazır hale gelmesidir. 23-OlgunlaĢma, yaĢ ve zekâyı içine alır. Çocuğun kalemi düzgün tutabilmesi için 6 yaĢına gelmesi gerekir. Bebeğin yürüyebilmesi için ayak kasları ve sinir sisteminin koordinasyonunun sağlanması gerekir.Bu durumlar olgunlaĢma ile açıklanabilir Bu bölümde 2009-2010 KPSS‟ DE 3‟er soru sorulmuĢtur. Sorular geliĢim psikolojisinin temel kavramlarını anlamaya ve yorumlar yaparak çıkarımlar elde etmeye yöneliktir. Önümüzdeki yıl uygulanacak KPSS‟ de aynı format sorular bekliyor ve özellikle geliĢimin kavram ve ilkelerinin iyi kavranmasının öneriyorum. SĠNAN DURMAZ obsesyon52@hotmail.com Sayfa 10 GELĠġĠMLE ĠLGĠLĠ TEMEL KAVRAMLAR 1-GeliĢim GeliĢme 2-DeğiĢim 3-Büyüme 4-OlgunlaĢma GeliĢim GeliĢme DeğiĢim 5-HazırbulunuĢluk 6-GeliĢimde Kritik Dönem 7-GeliĢim Ödevleri(Görevleri) 8-GeliĢim Dönemi 9-Öğrenme GeliĢim: Organizmanın döllenmeden baĢlayarak bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönlerden geçirdiği sürekli ve düzenli değiĢimdir. GeliĢim bir süreç olarak ortaya çıkar. GeliĢim ileri doğru yapılan kalıcı bir değiĢmedir GeliĢme: Büyüme, olgunlaĢma, hazır bulunuĢluk ve öğrenme etkileĢiminin bir ürünüdür GeliĢme hem fiziksel büyümeyi hem de biliĢsel ve sosyal bir öğrenme (niceliksel hem de niteliksel) değiĢikliğini içine alır. GeliĢim bir süreçtir. GeliĢme ise bir üründür. **DeğiĢme ise iki yönlü bir durumu tanımlamaktadır.Olumlu yönde de olumsuz yönde de olabilir. Not: Her geliĢim bir değiĢimi içerir fakat her değiĢim bir geliĢimi içermeyebilir. Fakat değiĢim geliĢimi kapsar Not: BiliĢsel geliĢim bir süreçken bu sürecin sonucunda ortaya çıkan analitik düĢünme bir üründür. Büyüme **Fiziksel yapılanma, boy ve kilo artıĢı sadece nicelik(sayı-hacim)geliĢimi ifade eder. Vücudun boy, kilo ve hacimce artmasıdır. **Büyüme bireylerin fiziksel özellikleri için kullanılmakta ve organizmanın bedensel olarak gösterdiği değiĢiklikleri ifade etmektedir. **Bu yönüyle, birey açısından boyun uzaması, kilonun artması, vücudun irileĢmesi büyüme kavramı içinde yer almaktadır. ** GeliĢim ve büyüme karıĢtırılmamalıdır. Örneğin; kiĢinin vücudu büyür, zihni ise geliĢmektedir. **Büyüme yaĢa bağlı olan değiĢikliklerdir. **OlgunlaĢma, bireyin doğuĢtan getirdiği donanımlar çerçevesinde, kendisinden beklenen davranıĢları yapabilecek düzeye gelmesidir. **** Bedensel büyüme ve geliĢmenin beklenen düzeye varması, vücut organlarının kendi- sinden bekleneni yapabilecek duruma gelmesidir. **Örneğin, bir çocuğun yazı yazmayı öğrenebilmesi için parmaklarının bunu yapabilecek düzeye gelmesi, yürümeye baĢlayabilmek için bir çocuğun, kemik ve kaslarının bunu yapabilecek düzeye gelmesi, olgunlaĢma ile ilgilidir. Öğrenme yaĢantılarından bağımsız olarak oluĢur. Kalıtımın etkilediği biyolojik değiĢimlerdir . OlgunlaĢma OlgunlaĢma OlgunlaĢma, bireyin doğuĢtan getirdiği potansiyelin zamanla ortaya çıkmasıdır. OlgunlaĢma, yaĢ ve zekâyı içine alır.. Bebeğin yürüyebilmesi için ayak kasları ve sinir sisteminin koordinasyonunun sağlanması gerekir. OlgunlaĢma sonucu ortaya çıkan davranıĢlar(dik durma, yürüme ses çıkarma) öğrenme değildir. **YaĢantılardan bağımsız olarak, kalıtımın etkisiyle geçirdiği biyolojik bir değiĢmedir. **Öğrenme yaşantılarından bağımsız, kalıtımsal kodlamanın idare ettiği her bireye özgü değiĢimleri içerir. **OlgunlaĢma, kalıtımın etkisiyle organizmanın kendisinden beklenen fonksiyonları yerine getirebilecek seviyeye ulaĢmasını sağlayan biyolojik değiĢimlerdir. **Örneğin; bir çocuğun el ve parmak kasları yeterli olgunluğa eriĢmeden düzgün bir resim yapamaz, ipliği iğneden geçiremez, ayakkabılarını bağlayamaz vb… **OlgunlaĢma çevre koĢullarından oldukça bağımsız gerçekleĢir. Normal Ģartlarda çevre olgunlaĢmayı etkilememektedir. Bireyin bulunduğu ortamda uyarıcı yoksunluğu çok fazla söz konusu ise bu durumda çocuğun olgunlaĢması olumsuz etkilenebilir, bir miktar gerileme söz konusu olabilir ** Örneğin, sağlıklı bir bebek belli bir olgunluğa eriĢtiğinde yürümeye baĢlayacaktır, ancak çocuğun yürümesi engellenirse bir süre bu davranıĢın gerçekleĢmesi gecikecektir. Ancak uygun ortamda çocuk yürümeyi gerçekleĢtirecektir **Ayrıca her olgunlaĢma geliĢim olmakla birlikte, her geliĢim bir olgunlaĢma değildir. Çünkü geliĢim hem biyolojik hem de psikolojik ve sosyolojik bireyin tüm değiĢim sürecini içerirken, olgunlaĢma sadece genetik kodlamanın idaresinde gerçekleĢen biyolojik değiĢimlerle sınırlıdır. **OlgunlaĢma kendiliğinden meydana gelen bir süreçtir. Bir meyvenin olgunlaĢması için meyvenin çaba göstermesine gerek yoktur. KiĢinin olgunlaĢması da benzer bir Ģekilde zamanla meydana gelir. Çocuktan herhangi bir davranıĢ istenildiğinde, o davranıĢın gereği olan olgunlaĢmanın gerçekleĢip gerçekleĢmediğinin önceden bilinmesi gereklidir SAYFA 11 HazırbulunuĢluk HazırbulunuĢluk GeliĢimde Kritik Dönem GeliĢim Ödevleri (Görevleri) HAVĠGHURST **Olgunlaşmayı da içine alan daha geniş kapsamlı bir kavramdır. Herhangi bir davranışın öğrenilmesinde yeterli olgunluk düzeyine ulaşmanın yanında, bazı ön yaşantıların da kazanılmış olması gerekmektedir. **Örneğin çocuklara bölme işlemini öğretmek isteyen bir öğretmen öncelikle çarpma ve çıkarma işlemlerini çocuğa öğretmelidir. Keman çalmayı öğrenecek bir çocuğun kaslarının yeterince olgunlaşması ve bunun yanı sıra keman çalma konusunda bazı ön bilgilere sahip olması hazır bulunuşluğa örnek olarak gösterilebilir.. **Bireyin olgunlaĢmasının yanında önceki öğrenmelerin, ilgilerinin, tutumlarının, güdülenmiĢlik düzeyinin bir sonucudur. Organizmanın bir davranıĢı ve konuyu tam olarak öğrenebilmesi için gerekli geliĢme düzeyine ve güdülenme düzeyine eriĢmesidir. OlgunlaĢmayı da içine alır KiĢinin olgunlaşma veya öğrenme sonucu belli davranıĢları yapmaya hazır oluşudur. Matematik problemini çözmek için dört iĢlem becerisi gerekir 6 yaĢındaki bir çocuğun okuma yazmayı öğrenebilecek zihinsel düzeye sahip olması ve istekli olması gerekir. YaĢ olarak olgunlaĢsalar da öğrenci derse ait biliĢsel ve duyuĢsal giriĢ davranıĢlarına sahip değilse öğrenme güçtür. Hazır oluĢ, büyüme ve olgunlaĢmayı kapsar. **GeliĢimde belli davranıĢların ya da yeteneklerin kazanılması gereken belli dönemler vardır. ġayet ilgili davranıĢ bu dönemde kazanılamaz ise daha sonraki geliĢim dönemlerinde telafi edilemez. **Dil geliĢimi için 30-72 ay arası kritik dönem olarak kabul edilir. Bu görüĢe göre hiç kimse ikinci bir lisana (sonradan öğrenilen lisan) anadili kadar hakim olamaz. **GeliĢimde kritik dönem görüĢüne göre; dil geliĢimi, duygusal geliĢim, sosyal geliĢim, cinsel geliĢim için kritik dönemler vardır. Kritik dönemde uygun uyarıcı ve uygun model değiĢkenleri önemli rol oynar. **Kritik dönem, GeliĢim açısından önemli zaman dilimleridir. Çocukların bazı geliĢim dönemlerinde ve yaĢlarda belli tür öğrenmelere karĢı yüksek duyarlılık gösterme eğiliminde oldukları dönemlerdir. **Her davranışın öğrenilmesi için gerekli olan zamanı gösterir. Bu davranışlar gerekli dönemlerde kazanılmaz ise, sonraki dönemde çok zor kazanılır ve sorunlar yaşanır. Bireyler bu dönemde belirli öğrenmelere ve çevresel etkilere karĢı aĢırı duyarlık gösterirler. **1800’lü yıllarda Fransa’da dağda hayvanlar tarafından büyütülmüĢ 10 yaĢlarındaki çocuk, dört ayak üzerinde yürümekte ve konuĢamamaktaydı. 5 yıllık bir uğraĢı sonunda sadece birkaç basit kelime öğretile bilmiĢtir. Bu durum kritik dönem ile açıklanabilir. **GeliĢim görevi; her geliĢim döneminde bireyden gerçekleĢtirmesi beklenilen davranıĢ değiĢimleridir. Her dönemde beklenen belli davranıĢlar vardır. **Bu kavramı ilk defa HAVĠGHURST kullanmıĢtır. **GeliĢim görevi, kiĢinin içinde bulunduğu yaĢam döneminde baĢarması gereken görevleri, kazanması gereken bazı özellikleri, geliĢtirmesi gereken davranıĢları ifade eder. **Bireyin yaĢamındaki belli bir dönemde ortaya çıkan, baĢarıyla elde edildiğinde, daha sonraki görevlerde (yaĢantılarda) baĢarıya ve mutluluğa götüren, baĢarılmadığı durumlarda ise mutsuzluğa ve toplumun hoĢ görmemesine ve sonraki görevlerde (yaĢantılarda) zorluklara neden olan görevdir. GeliĢim Görevlerinin Kuralları: HAVĠGHURST -Bireysel büyüme ve geliĢme süreklidir. -Bireysel büyüme, belirleme amacıyla dönemlere ayrılır. -Her dönemdeki (evredeki) bireyler sahip oldukları genel özelliklerle nitelendirilebilirler. -Belli kültürdeki bireylerin çoğu benzer geliĢim evrelerinden geçerler. -Toplum bireylerden bazı taleplerde bulunur. -Birey Ģimdiki davranıĢını değiĢtirme talebiyle karĢılaĢtığı ve yeni bilgiler edindiği sürece geliĢim krizleri ortaya çıkar. -GeliĢim krizlerini karĢılar ve çözerken kiĢi olgunluğun bir geliĢim evresinden diğerine geçer. -Görev bir evrede saf bir biçimde ortaya çıkar. -GeliĢim krizlerini çözme hazırlığı, çözülmesi gereken dönemden önceki dönemde ortaya çıkar ve olgunlaĢır. SAYFA 12 GeliĢim Ödevleri (Görevleri) HAVĠGHURST -KiĢi kararlarını gözden geçirmek durumunda kalırsa, bir geliĢim görevi, daha sonraki bir dönemde biraz daha farklı olarak ortaya çıkabilir. -Kriz (görev), birey diğer geliĢim görevine geçmeden baĢarı ile çözülmelidir. Önemli Noktalar: *Her birey, bir geliĢim görevine “Kendine Göre” bir anlam yüklemektedir. *Bireyler, geliĢim görevlerine genel yaklaĢım olarak ta “Bireysel Farklılıklar” gösterirler. *GeliĢim görevleri bir araya gelerek bir örüntü oluĢtururlar. *GeliĢim görevleri her birey için ortak bir özellik olsa da, aĢılması, anlamlandırılması, özellikleri ve yaĢantıları ve elde edinilen baĢarı açısından son derece bireyseldir. *GeliĢim görevleri, “KiĢinin Ona Yüklediği Anlamlar” doğrultusunda yaĢanır. Bu açıdan üç önemli faktör vardır: Fiziksel OlgunlaĢma, Toplumsal Beklentiler, KiĢisel Değerler. *GeliĢim dönemlerindeki bireyin geçirdiği yaĢantılar, bireyin kendisinden geliĢim görevlerini bekleyen Topluma ve sosyal çevresine ve insanlara karĢı olan yaklaĢımlarını, bakıĢ açısını olumlu-olumsuz etkilemektedir. YaĢam Dönemleri ve GeliĢim Görevleri Modeli Bebeklik 0-2 YaĢ Arası -Dili kullanmaya baĢlama ( 2 YaĢın sonunda 3 kelimeden oluĢan cümle kurabilirler) -Yürümeyi öğrenme -Katı yiyecekleri çiğneyebilme -Bedenini diğer nesnelerden ayırt etme -Tuvalet alıĢkanlığı alıĢtırmalarının baĢlaması -Solunum ve sindirim sisteminin düzenli hale gelmesi -Gece ve gündüz uykusunun düzenli hale gelmesi -Sosyal çevresindeki bireylerle iliĢki kurabilme(Baba, anne dayı gibi kiĢileri tanıma) Ġlk Çocukluk-Oyun Dönemi 2-6 YaĢ Arası. GeliĢim Ödevleri (Görevleri) -Çevresindeki bireylere iliĢkin duyguları fark etme, -Okuma yazma ve temel okul becerilerine hazır hale gelme. -Cinsiyet farklılıklarını öğrenme, (Buradaki farklılıklar Ģekil itibariyledir-Bayanlar uzun saçlı erkekler kısa saçlı gibi). -Sosyal ve fiziksel gerçekliği tanımlamak için kavramlar oluĢturma-Dili öğrenme -Akranlarıyla iliĢkinin baĢlaması -Öz-bakım becerilerinin bağımsızlığına ulaĢma.( Yeme-içme ayakkabısını bağlama) -Beden Artıklarının Atılmasını Kontrol Etmeyi Öğrenme, -Tuvalet eğitimini tamamlamıĢ olmak -Cinsiyet Farklılığını ve Cinsiyeti TeĢhir Etmemeyi Öğrenme, -Doğru ile YanlıĢı Ayırma ve vicdan GeliĢimine BaĢlama. -KonuĢmanın tamamen anlaĢılır hale gelmesi Son Çocukluk-Okul Dönemi 7-11 YaĢ Arası. HAVĠGHURST -Gündelik Oyunlar Ġçin Gerekli Fiziksel Becerileri Öğrenme. -Büyüyen Bir Organizma Olarak Kendine KarĢı Yararlı Bir Tutum OluĢturma. -YaĢıtlarıyla Geçinmeyi Öğrenme. Hemcinsleriyle daha belirgin. -Uygun Erkeksi veya Kadınsı Sosyal Rolü Öğrenme, Mesela ben erkeğim pembe giymem -Okuma, Yazma ve Hesap ile Ġlgili Temel Becerileri Öğrenme, -Gündelik YaĢam Ġçin Gerekli Kavramları GeliĢtirme, -Vicdan, Ahlak ve Değerler Sistemi GeliĢtirme, -KiĢisel Bağımsızlığa UlaĢma, Banyo yapabilme, okula gidip gelme -Sosyal Grup ve Kurumlara KarĢı Tutum GeliĢtirme. Ergenlik 12-18 YaĢ Arası. GeliĢim Ödevleri (Görevleri) HAVĠGHURST -Her Ġki Cins YaĢıtlarıyla Yeni ve Daha Olgun ĠliĢkilere EriĢme. -Erkeksi veya Kadınsı Role EriĢme. -Bedenini Kabul Etme ve Etkili Biçimde Kullanma.(Bedenin hızla değiĢimini kabul etme) -Ana-Baba ve Diğer Bireylerden Bağımsızlığa UlaĢma. -Evlilik ve Aile Hayatına Hazırlanma. -Bir Meslek Ġçin Hazırlanma. -Bir mesleğe yönelme -Bir Değerler Sistemi ve Ahlak Sistemi Edinme. -Toplumsal Açıdan Sorumlu DavranıĢı Ġsteme ve Kazanma. -YetiĢkin bir kadın ya da erkek kimliğine sahip olma(üreme olgunluğu) Gerektiğinde iki cinse ait davranıĢları yapabilme (androjeni kimlik-kadınların Ģoför erkelerin kuaför olması gibi) SAYFA 13 Genç YetiĢkinlik 19-29 YaĢ Arası. GeliĢim Ödevleri (Görevleri) HAVĠGHURST -EĢ Seçimi-Evlenme -EĢiyle YaĢamayı Öğrenme. -Bir Aile Kurma. -Çocuk YetiĢtirme. -Ev Ġdare Etme (-yi öğrenme). -Bir ĠĢe Girme/BaĢlama-meslek edinme -VatandaĢlı Sorumluluklarını Üstlenme. -Topluma Uyumlu Bir Sosyal Grup Kurma/Bulma. -Ev idare etme YetiĢkinlik 30-59YaĢlar -YetiĢkin VatandaĢlı ve Toplumsal Sorumluluğa EriĢme, -Yeni KuĢaklara Rehberlik Etme -Ekonomik Bir YaĢam Standardı Kurma ve Sürdürme, -Çocuklarının Sorumlu yetiĢkin Olmalarına Yardım Etme, -YetiĢkin BoĢ Zaman Etkinliklerini GeliĢtirme, -Kendini Bir KiĢi Olarak EĢiyle ĠliĢkilendirme (kendini eĢiyle birlikte ele almak) -Orta YaĢın Fizyolojik DeğiĢikliklerini Kabul Etme. YaĢlılık 60+ -Azalan Fiziksel Güç ve Sağlığına Uyum Yapma. -Emeklilik ve Azalan Gelire Uyum Yapma. -EĢin Ölümüne Uyum Sağlama. -YaĢ Gurubu ile Açık bir Yakınlık Kurma. -Toplumsal ve VatandaĢlık Yükümlülüklerini Yerine Getirme. -Doyurucu Fiziksel YaĢam Düzenlemesi OluĢturma. Önemli Not: GeliĢim görevi, kiĢinin içinde bulunduğu yaĢam döneminde baĢarmak durumunda olduğu becerileri ve kazanmak durumunda olduğu davranıĢları ifade eder. **Belli bir yaĢam döneminin geliĢim görevleri fiziksel olgunlaĢma, toplumsal beklentiler ve kiĢisel değerlerin etkisi altında belirlenir. **GeliĢim dönemi kavramı ÖZNEL-KĠġĠSEL-ĠDĠYOGRAFĠK(Bireysel farklılıkları ifade eder) **KiĢiler değer yargılarına beklentilerine ve ilgilerine göre geliĢim görevi seçer. GELĠġĠM GÖREVLERĠ OlgunlaĢma Toplumsal Beklentiler KiĢisel Değer Ve Beklentiler ETKĠSĠ ALTINDADIR GeliĢim Dönemi Öğrenme **GeliĢim Dönemi: Bireyin döllenmeden baĢlayıp yaĢamının sonuna kadar devam eden geliĢim süreci içerisinde, değiĢik zaman dilimleri içinde belirli özelliklerinin ön plana çıktığı gözlenir. Bu Ģekilde belirli özelliklerin öne çıktığı geliĢim aĢamaları dönem olarak adlandırılmaktadır. **GeliĢim dönemlerini sırasıyla, doğum öncesi, bebeklik, çocukluk, ergenlik, yetiĢkinlik, yaĢlılık dönemi olarak sınıflandırılabilir **Tekrar veya yaĢantı sonucu meydana gelen kalıcı izli davranıĢ değiĢikliğine denir. Büyüme, olgunlaĢma, hazır bulunuĢluk sonucunda öğrenme gerçekleĢir. OlgunlaĢma, öğrenmenin önkoĢuludur. OlgunlaĢma, kendiliğinden meydana gelirken; öğrenme için çevre ile etkileşime geçmek ve yaşantılar geçirmek gerekir. YaĢantı ürünü olmayan davranıĢlar ve geçici davranıĢlar öğrenme değildirler. (büyüme, olgunlaĢma, yorgunluk, ilaç, alkol, hastalık) **OlgunlaĢma bir anlamda öğrenmenin önkoĢuludur. OlgunlaĢma kalıtımsal özellik taĢır. **Birçok psikomotor davranıĢın yapılması olgunlaĢmaya bağlıdır. • OlgunlaĢma, kiĢinin doğuĢtan getirmiĢ olduğu potansiyelin zaman içinde ortaya çıkmasını ifade eder. • Hazır bulunuĢluk, OlgunlaĢma ve öğrenme etkileĢiminin bir sonucudur. Buradaki öğrenme bireyin önceki öğrenmelerini ifade eder. SAYFA 14 ÖNEMLİ İPUÇLARI Gelişme *Ürün sonuç Büyüme Gelişim *Boy kilo hacim artışı *Süreç-olumlu yönde ilerleme Hazırbulunuşluk *Davranış için hazır olma, ön bilgiler, ilgi tutum, istek *Zamana bağlı olarak kendiliğinden olma-Biyolojik gelişme-kalıtıma bağlı çevre etkilerinden ve öğrenmelerden bağımsız Olgunlaşma Kritik Dönem **Bir beceri yada davranışın kazanılması Kalıtım Tarihsel Zaman *Doğuştanlık-DNA-genler **Sınırlı zaman dilimi-gelişim üzerindeki zamanın etkisini vurgular. gerektiği zaman dilimi-ilgili davranış ve beceriyi almaya en açık olunan dönem GELĠġĠMĠN TEMEL ĠLKELERĠ 1. GeliĢim belirli bir sıra izler: Ġnsanın gerek fiziki, gerek psikolojik olsun belli görev ve becerilerinin geliĢimi yine belli bir sıraya göre olur. ÖRNEK: Ġlk yaĢta çocuk önce oturmasını, sonra emeklemesini, daha sonra ayağa kalkıp yürümesini ve koĢmasını öğrenir. **Yani çocuk, bir geliĢim devresinin gerektirdiği olgunluğa eriĢtikten sonra ancak gelecek evrenin görevlerini yapabilir. 2. GeliĢim, baĢtan aĢağı ve içten dıĢa doğru bir yön izler: **Döllenmeden sonra embriyo döneminden fetüse geçiĢte ilk geliĢen kısım beyin (merkezi sinir sistemi)dir. Daha sonra omurilik ve iç organlar oluĢur. **Bu düzen doğumdan sonra da devam eder. Yeni doğan bebekte beynin geliĢimi tamamlanmıĢtır. Sadece beyin hücrelerinde bir miktar büyüme olur ve yeni sinirsel bağlar oluĢur. Yeni doğan bebekler boyun kaslarını kontrol edebilirler (birinci ayın sonunda). Daha sonraki aylarda oturabilirler (gövdeyi dik tutan kasların geliĢimi). Bacaklardaki uzun kasların ve ayak kaslarının olgunlaĢması daha sonra gerçekleĢir. GeliĢimde Belli bir yönelim vardır: Gelişim, baştan ayağa doğrudur. Gelişim, merkezden dışa doğru bir yön izler. Gelişim genelden özele doğrudur. **Doğum öncesi dönemden itibaren öncelikle baĢ, daha sonra da sırasıyla gövde, kol ve bacaklar geliĢir. Ayrıca, öncelikle iç organların ve sonra da giderek dıĢa doğru bedenin geliĢimi gerçekleĢir. ** Çocuklar önce tüm vücuduyla hareket eder, yani büyük kaslarını kullanır, daha sonra giderek daha özen gerektirecek becerileri baĢarabilecekleri ince motor kaslarını kullanır hale gelirler. ÖRNEK: Bebek uzağındaki bir nesneyi almak istediğinde önce tüm vücuduyla hareket eder, zamanla sadece kolunu uzatarak hedefine ulaĢabilir hale gelir. ** Anne karnındaki bebeğin, önce baĢı geliĢir. BaĢın büyüklüğü, anne karnında vücudun yarısı kadar, doğumdan sonra ise vücudun 1/4 ü kadardır. Bebek önce baĢını hareket ettirme becerisini, sonra sırasıyla gövde ve bacak kontrolünü kazanır. 3. GeliĢim bir süreçtir: Ġnsan, yaĢadığı sürece geliĢmeye devam eder. **Bu süreklilik içindeki değiĢmeler belirli bir sıra içinde oluĢur. Ancak geliĢmeyi oluĢturan değiĢiklikler kesintisiz olarak devam eder. GeliĢimle belli bir doğrultuya yönelmiĢ ve günlük gözlemlerimizle izlenemeyecek kadar ufak değiĢiklikler meydana gelir. ** GeliĢim yaĢam boyu devam eder ve belirli aĢamalarla birikimli olarak oluĢur. Her dönem bir önceki dönem üzerine kurulur ve kendisinden sonraki döneme de ön koĢul oluĢturur. 4. GeliĢim hem kalıtım hem de çevrenin etkileĢimi sonucunda ortaya çıkar: GeliĢim bireyin sahip olduğu kalıtım özellikleri üzerine içerisinde bulunduğu çevrenin koyduğu özellikleri birleĢiminden oluĢur. 5. GeliĢim alanları farklı dönemlerde farklı geliĢim hızı gösterir: Doğum öncesinde fiziki geliĢim çok hızlıdır. Aynı Ģekilde nörolojik geliĢim de bu dönemde aĢağı yukarı tamamlanır. Doğumdan sonraki ilk yıllarda beden hacim ve ağırlık olarak hızlı bir artıĢ gösterir. 6-11 yaĢlar arasında büyüme daha önceki dönemlere göre çok yavaĢtır. Diğer yandan 2-6 yaĢ arasında dil geliĢiminde diğer dönemlere göre önemli hızlanma görülür. **Gelişim nöbetleşe devam eder. DeğiĢik dönemlerde değiĢik geliĢim alanları öne geçebilir. ÖRNEK: Çocuğun dil geliĢimi açısından konuĢmasının hızlandığı bir dönemde, yürümeye baĢlamasıyla konuĢmasında bir duraksama gözlenir. Bir geliĢim alanının hızlandığı dönemde diğerleri duraklama gösterebilir. GeliĢimin ilk yıllarında fiziksel özellikler hızlı geliĢirken, sonraki yıllarda zihinsel geliĢim hızlanabilir. SAYFA 15 SAYFA 15 6. GeliĢim hızı her dönemde farklıdır: **Yapılan incelemelere göre, geliĢimin en hızlı olduğu dönem hayatın ilk yıllarıdır. **Döllenme sonucu meydana gelen organizma, hayatı boyunca kazanacağı boyun ¼ „ünü doğuma kadar gerçekleĢtirir. Dokuz ayda 3-3,5 kilo ağırlığa ulaĢır. Çocuk doğumdan sonraki ilk yıllarda da çok hızlı bir geliĢim içindedir. GeliĢmenin bazı dönemlerde hızlandığı ve sonra yeniden yavaĢladığı olur. **Bebeklik dönemindeki geliĢim hızı ergenlik döneminden hızlıdır 7. GeliĢimde bireysel farklılıklar vardır: **Her çocuk farklı kalıtımsal özelliklere ve farklı çevre koĢularına (beslenme, barınma, ilaç vb) sahiptir. Bu nedenle de geliĢimin her çocukta aynı anda ve aynı düzeyde olması beklenemez. Her ikisi de 6 yaĢında olan çocukların farklı fiziksel, zihinsel özelliklere sahip olduğu görülebilir ** GeliĢim, hem kalıtımın hem de çevrenin etkileĢimiyle gerçekleĢtiği göz önüne alınırsa, her bireyin geliĢiminde de farklılıkların ortaya çıkması gerçeği kaçınılmazdır. Her bireyin geliĢim özellikleri kendine özgüdür ve tektir. 8. GeliĢimde kritik dönemler vardır: **GeliĢimde bazı dönemler belli bir özelliğin kazanılması için önemlidir. Bu kritik dönemde kazanılan davranıĢ bireyin bir sonraki döneme daha baĢarılı bir Ģekilde girmesine yardım eder. 9. Farklı geliĢim alanları birbirleriyle iliĢkilidir: **Farklı geliĢim alanları kavramıyla, fiziksel, zihin-sel, sosyal v.b. geliĢim alanları kastedilmektedir. Bu alanlar birbirlerini etkilemektedir. Örneğin zihinsel geliĢimi yavaĢ olan bir çocuğun bu durumu onun sosyal geliĢiminin de geri kalmasına yol açar. **GeliĢim bir bütündür: GeliĢim alanları birbirlerini etkilerler. GeliĢim alanlarından birinde yaĢanan bir olumsuzluk diğer alanları etkiler. Çocuğun dil geliĢimi, sosyal ve biliĢsel geliĢimini etkiler. GELİŞİMİN TEMEL İLKELERİ 1. 2. 3. 4. 5. GeliĢim süreklilik gösterir GeliĢim dönemler halinde betimlenebilir GeliĢim düzenli bir sırayı izler GeliĢimin hızı evrelere göre değiĢir GeliĢim baĢtan ayağa, içten dıĢa, merkezi bölgelerden uzaktaki organlar yönünde ve genelden özele doğru gerçekleĢir 6. GeliĢimde bireysel ayrılıklar vardır 7. YaĢamın değiĢik dönemlerinde farklı türden geliĢeler önem kazanır 8. GeliĢim hem kalıtımdan, hem de çevreden etkilenir 9. GeliĢim, organizmanın çeĢitli kısımları için farklı oran ve hızlarda gerçekleĢir 10. GeliĢim alanları birbirleriyle iliĢkilidir. GELĠġĠM ĠLKELERĠ 1. GeliĢim Süreklidir. 2. GeliĢim Hızı Dönemlere Göre DeğiĢir. Örneğin bebeklik çağındaki geliĢim ergenlik çağındaki geliĢime göre daha yüksektir. 3. GeliĢim Belli Bir Sıra Ġzler. Ġnsan geliĢiminde basitten karmaĢığa doğru bir yönelim söz konusudur. 4. GeliĢimde Belli bir Yönelim Vardır. -- Coudal Yönlenme: GeliĢmenin baĢtan ayağa doğru bir sıra izlemesi. (Önce baĢ daha sonra aĢağıya doğru diğer organlar geliĢirler) --Proksimodistal Yönlenme: GeliĢmenin merkezden dıĢarıya doğru bir yön izlemesi. Örneğin önce omuz kasları sonra kol kasları geliĢir. 5. GeliĢimin ÇeĢitli Yönleri EtkileĢim Ġçindedir. Örneğin çocuğun dil geliĢimi sosyal geliĢimini, zihinsel geliĢimi duygusal geliĢimini etkiler. 6. GeliĢim Hem Ġç (Genetik Yapı) Hem de DıĢ Faktörlerin (Kültürel, Sosyal, Çevresel Etkenler) Etkisi Altındadır. Genetik yapı daha çok bedensel yapı ve zekâ üzerinde etkilidir. DıĢ faktörler ise konuĢulan dil, alıĢkanlıklar, arkadaĢlık iliĢkiler, cinsiyet rolleri, vb. etkinlikler üzerinde etkilidir.) SAYFA 16 GELĠġĠMĠ ETKĠLEYEN FAKTÖRLER A. B. C. D. Kalıtım Çevre Kritik Dönem Tarihsel Zaman **Anne babadan genetik yolla geçen özelliklerdir. Cinsiyet, göz rengi, zekâ kapasitesi, fiziksel özellikler, yaratıcılık ve düĢünme kapasitesi, KALITIM: Bireye anne ve babadan genetik yollarla (genotip) geçen özel yetenek ve özelliklerdir. -Cinsiyet, -Göz rengi, -Zekâ kapasitesi, -Fiziksel özellikler, -Yaratıcılık ve düĢünme kapasitesi, -Bazı kiĢilik özellikleri. Kalıtım Kalıtım Kalıtım **Annenin yumurta hücresi ile babanın sperm hücresi birleĢerek Zigot‟u (46 kromozom) oluĢturur. **Yumurta ve spermde 23er kromozom bulunur. Anneden gelen 23 babadan gelen 23 kromozom birleĢerek 46 kromozom ile yeni bir canlı oluĢur. **Her kromozomda 20 bin adet gen bulunur ve genetik özelliklerin kodlandığı DNA‟lar burada bulunur. Baskın genler, kendi özelliklerini Dölüte geçirir. **Anne-Babadan çocuğa kalıtım yolu ile geçen yapıya “Genotip” denir. **Bu yapının dıĢarıdan gözlenebilen Ģekline ise “Fenotip” denir. Yani kalıtsal bir özelliğin, bireyde kendisini göstermesidir. ÖRNEK: Bireyin boy uzunluk geni Genotip‟tir. Bireyin spor, beslenme, bakımı ile boyunun genotipsel özelliğine kadar uzayabilmesi Fenotip‟tir. Dikkat: Fenotip çevre etkisini ifade eder. **Bütün kalıtımsal özelliklerle ilgili kodlar DNA‟dadır. Yüzlerce yumurta ve spermden sadece bir tanesi döllendiğinden dolayı aynı anne ve babadan farklı özellikte çocuklar doğar. **Annenin cinsiyet kromozomu “X”, babanın cinsiyet kromozomu “X” ve “Y”dir. DiĢinin (X)‟i erkeğin (Y) kromozomu birleĢince (XY) kromozomlu erkek, diĢinin (X)‟i erkeğin (X)‟i birleĢince (XX) kromozomlu kız birey oluĢur. **Genotip ve Fenotip canlının kalıtımsal yapısını tanımlar. Genotip canlının ana babasından kalıtımla sahip olduğu genetik kodlamaların genelidir. Fenotip kiĢinin genotip „inin göstergesidir. KALITIM: Bireyin genler yoluyla anne-babasından aldığı özeliklerdir. Bunlar; cinsiyet, göz rengi, zekâ kapasitesi, fiziksel özellikler(boy, ten rengi, saç rengi ve biçimi),yaratıcılık ve düşünme kapasitesi, yakalanacağı hastalıkların bir kısmı, problem çözme becerileridir. **Genler baskın ve çekinik olmak üzere 2 türlüdür. Baskın genler özelliklerini dölüte geçirir. Anne babadan çocuğa kalıtım yoluyla geçen yapıya Genotip denir. Fenotip ise bu genetik yapının dışarıdan gözlenebilen şeklidir. Zeka ve bedensel özellikler büyük oranda genotiple belirlenir. Fenotip çevre tarafından etkilenir. Örnegin; zekânın sınırları Genotip tarafından belirlenir. Ancak gözlenen zeka, gerek rahim içindeki çevre, gerek doğum sırasındaki olaylar, gerekse doğum sırasındaki çevre tarafından belirlenir. **Bununla birlikte çocuğun göz rengi kesin olarak genotiptir. **Özel sebepler dolayısıyla Fenotip Genotip e uymayabilir buna Hipomorfizm denir. **Anne ve babadan gelen kromozomlardan( 23 er tane) sadece birer tanesi cinsiyetle ilgilidir. -Cinsiyetle ilgili olanlar: GONOZOM -Cinsiyetle ilgili olmayanlar: OTOZOM olarak adlandırılır. ĠKĠZLER: MONOZİGOTİK: Tek bir yumurta tek bir sperm tarafından döllenir. Yumurta her biri aynı genetik koda sahip iki ayrı fetüs olarak ortaya çıkar. ÖzdeĢ ikizler DİZİGOTİK: Ġki farklı yumurta iki farklı sperm tarafından döllenir. Farklı genetik kodlarda iki ayrı fetüs meydana gelir. Sıradan 2 ayrı kardeĢ gibi-Çift yumurta ikizleri YARI ÖZDEŞ İKİZLER: Bir yumurta ikiye bölünür ve ayrı spermler tarafından döllenir Sayfa 17 Çevre **Çevre bir anlamda içinde yaĢadığımız ortamdır. Çevrenin etkisi döllenmeden itibaren baĢlar. Bazı fiziksel görünüm özellikleri, zekânın kullanım oranı, eğitim düzeyi, bazı kiĢilik ve karakter özellikleri çevre etkileĢimi sonucu ortaya çıkar. Çevrenin bireyin geliĢimi üzerindeki etkileri değiĢik boyutlardadır; • Doğum öncesi etkiler • Doğum sırasındaki etkiler • Doğum sonrasındaki etkiler • Ana babanın yetiştirme tarzı ve tutumları • Aile parçalanması • Hormonlar • Ailede kaçıncı çocuk olduğu vb. Doğum öncesi evre: Anne karnında geçen süredeki dış etkilenmeleri kapsar. Annenin kullandığı ilaçlar ya da zararlı alışkanlıklar bu evrede etkilidir. Annenin yaĢı, beslenmesi, kan grubu, zararlı alıĢkanlıkları, hamilelikte geçirdiği hastalıklar, radyasyon. Çevre Doğum sırasında: Göbek kordonunun bebeğin boynuna dolanması, uzman olmayanların bilinçsiz müdahaleleri gibi doğum sırasında yaşanan olumsuzlukları kapsar. Erken-Geç doğum, Sağlıksız ortam, Doğum sırasındaki olaylar. Doğum sonrası: Beslenme düzeni, hastalık ve kazalar, aşılanma düzeni, aile düzeni, eğitim olanakları, kitle iletişim araçları, arkadaş çevresi gibi yaşam koşullarını içeren dönemdir. Bebeğin ve Annenin beslenmesi, Bebeklik hastalıkları, iklim, KardeĢ sayısı, Kazalar, aldığı Eğitim, Anne-Babanın çocuk yetiĢtirme tarzı, Kitle iletiĢim araçları, Ailesel ve sosyal koĢullar, Ekonomik ve kültürel koĢullar… Çevre ile kazanılan bazı özellikler Ģunlardır: -Bazı fiziksel görünüm özellikleri, -Zekânın kullanım oranı, -Dil geliĢimi, -YetiĢme tarzı, -Eğitim düzeyi, -AlıĢkanlıklar, tavırlar ve sosyal davranıĢlar, -Bazı kiĢilik ve karakter özellikleri. Her davranıĢın bireylerce kazanılması gereken dönemleri bulunur. Eğer bu davranıĢlar ilgili oldukları dönemde (yaĢta) kazanılmazsa sonraki dönemlerde kazanılmasında güçlükler görülür. • Çocukların bazı geliĢim dönemlerinde bazı tür öğrenmelere karĢı duyarlılık gösterdikleri, çevre etkilerine karĢı daha duyarlı oldukları. Düzenlenen öğrenme yaĢantılarını diğer dönemlerden daha hızlı kazandıkları döneme kritik dönem denir. KRĠTĠK DÖNEM: Belirli zaman dilimlerinde, belirli özellikler ortaya çıkar. Belirli özelliklerin öne çıktığı bu geliĢim aĢamalarına “Dönem” denir. Kritik Dönem, ilgili davranıĢların kazanılması gereken, kazanılmadığında telafisi çok zor olan geliĢim dönemidir. • Kritik Dönem Kritik Dönem Burada en önemli nokta “Zamanlama”dır. Bireye yaşamlarının belirli zamanlarında öğrenme fırsatı sağlanmadıysa gelişim ya yavaşlayabilir ya da tamamen durabilir. Kritik Dönemlerde, organizma çevre uyaranlara karşı daha duyarlı olmaktadırlar. Kritik dönemin en temel özelliği, çevresel uyarıcı ve olayların çocuğun gelişim ve öğrenme süreci üzerinde etkisi büyüktür. Kazanılması gereken dönemlerden kazanılmayan yaşantıların telafisi olmamakta ya da çok zor olmaktadır. ÖRNEK: Bireyin Okuma-Yazma öğrenmesindeki kritik dönem 6 yaĢ civarıdır. Bu yaĢlarda öğrenilemeyen bu yaĢantının telafisi ileride daha da zor olmaktadır. ÖRNEK: Doğumunun ilk 6 ayında kendisine sevecen, sıcak ve ilgili davranılmayan bebekler, okul yıllarında sosyal iliĢkilerinde zayıf olmaktadır. Yine aynı Ģekilde ikinci bir Dil öğrenmenin en uygun olduğu yaĢ dilimi ise 6-11 yaĢları arasıdır. Sayfa 18 Tarihsel Zaman Tarihsel zaman: Gelişim döneminde ortaya çıkan yenilikler ve değişimlerdir. Savaş, internet, cep telefonu kullanımı, deprem korkusu vs. Örnek; günümüzde ergenler arasında bilgisayar, cep telefonu, internet kullanımı giderek yaygınlaşmaktadır. Çocukların çoğunluğu artık anaokuluna gitmektedir. Zaman (Tarihsel Zaman): GeliĢim döneminde kalıtım ve çevrenin özellikleri ile birlikte yeniliklerin ve değiĢimlerin oluĢturduğu zaman bölümüdür. GeliĢimi etkileyen en önemli faktörlerdendir. Mesela “KuĢak ÇatıĢması” denen olgu buna bağlıdır. Türkiye‟de 1980 yılında 20li yaĢlarında olan bir kiĢi ile 1980 yılında doğmuĢ olan bir kiĢi, yaĢantılarından aynı yaĢlarda olduklar dönemlerde farklı yapılarda olacaklardır. Çünkü 1980 yılında 20 yaĢındaki kimse 1980 darbesini görmüĢ ve yaĢamıĢ olacak, yaĢantılarına yeni ve farklı bilgi ve deneyimler eklemiĢ olacak, bilgileri ve öğrenmeleri ona göre farklı bir Ģekilde ĢekillenmiĢ olacaktır. Bunu yaĢamayan bir kimse yani 1980 yılında sonra doğmuĢ bir kimse ise uygulanan politikalar gereğince “Popüler Kültürle” yetiĢmiĢ bir kimse olacak ve daha sıradan bir yapı gösterecektir. **Tarihsel Zaman aynı zamanda “Teknolojik GeliĢmeler” “Siyasi Olaylar” “Kültürel GeliĢmeler” açısından büyük önem taĢımaktadır. Kritik Dönem Ġle Ġlgili ÖRNEKLER **1800 yıllarında Fransa‟nın güneyindeki ormanlık bölgede bulunan 10-11 yaĢlarındaki Aveyron‟un vahĢi çocuğu Victor bulunduğunda hiçbir dili bilmez ve konuĢamaz haldeydi. Yürümüyor ve dört ayak üzerinde gidiyordu. Bir Ģeye uzun süre dikkat edemiyordu. Ġnsanlardan korkuyordu. BeĢ yıllık bir eğitimden sonra birkaç kelime ve isimden baĢka bir Ģey söyleyemedi. Ġnsanlarla iliĢki kurmayı da öğrenemedi. Çünkü Victor, bu özellikleri kazanabilmesi için yaĢaması gerekli olan yaĢantıları edinebileceği Kritik Dönemlerde yaĢamamıĢtı. **Yine buna benzer bir vaka 1970li yıllarda Los Angeles’te görülmüĢ ve bir bodrumda yaĢayan Genie, Viktor’a göre daha iyi dil öğrenmiĢse de hiçbir zaman normal düzeye çıkamamıĢtır. **Sinema’dan ÖRNEK -Türkiye’de “Hanzo” adı ile çekilmiĢ olan ve baĢrollerini Kemal Sunal, Adile NaĢit ve Meral Zeren’in oynadığı film son derece yararlıdır. ANNE BABA TUTUMLARI VE KĠġĠLĠK ÜZERĠNDEKĠ ETKĠLERĠ OTORĠTER-BASKICI ANNE BABA TUTUMLARI **Bütün kontrol anne ve babadadır. Çoğunlukla anlayıĢsız, hoĢgörüsüz, katı ve baskıcı bir tutum içindedirler. Çocuğun davranıĢları katı standartlarla değerlendirilir, hata ve yanlıĢ yapma hakkı yoktur. Çocuktan kurallara sorgulamadan uyması beklenir, evde her Ģey kurallara ve saatlere bağlıdır. En basit hata cezalandırılır **Yaptırım gücü anne babadadır. Anne baba isteklerinden ödün vermez çünkü onlar hep haklıdır. **Baskıcı ve otoriter ailenin verdiği eğitimde ceza verici bir yaklaĢım vardır. Aile cezayı iyi bir ders olsun, bir daha hata yapmasın mantığı ile verilir ve bu cezalar genelde çocuğa göre ağır cezalardır. Otoriter bir ailede yetiĢen çocukların özellikleri - Stresli, tedirgin çocuklardır - Kendine olan güveni hemen hemen yok gibidir - Sessiz çekingen baĢkalarının etkisinde kolayca kalabilen çocuklardır - Sürekli eleĢtirildiği için aĢağılık duygusu geliĢtirebilir - DıĢtan denetimlidirler. Kendi baĢlarına karar veremezler dıĢarıdan birilerinin onu yönlendirmesini beklerler. SERBEST-ĠZĠN VERĠCĠ –ġIMARTICI ANNE BABA TUTUMLARI ** Anne babanın çocuğa egemen olma ve onun üzerinde baskı kurma eğilimi yerine, çocuğun baĢına buyruk yetiĢmesi, dilediğince davranması ve çocuğun üzerinde aile denetiminin olmaması vardır. Çocuğun aĢırı hareket ve davranıĢ serbestliği vardır. Aile içinde çocuğun hakları sınırsızdır **Aile doğruyu ve yanlıĢı çocuğunun yaparak yaĢayarak öğrenmesini ister, çocuğa neyi yapması veya neyi yapmaması konusunda bilgi verilmez. **Anne baba çocuğun yanlıĢ davranıĢlarını görmekte ama „iyi bir eğitim baskıcı değil, özgür olmalıdır‟ düĢüncesi ağırlıkta olduğu için çocuğa sınırsız özgürlük tanınmaktadır. ** Kural tanımayan bu çocuklar okullardaki kurallarla karĢı karĢıya kalınca hayal kırıklığına uğramaktadırlar. **Her ortamda istediklerini elde ettikleri için doyumsuzdurlar. Anne babanın bu serbest tutumları ev içinde geçerli olduğu gibi ev dıĢında da geçerlidir. Serbest tutumda anne babanın görevi çocuklarına hizmet etmek, onları mutlu etmektir. Çocukları mutlu olsun diye tüm isteklerine kayıtsız Ģartsız uyarlar. **Bırak ver de ağlamasın, siz hiç çocuk olmadınız mı? Bu tip anne babalar kendi yaĢamadıklarını çocuklarının yaĢamasını isterler. Serbest-izin verici tutumla yetiĢen çocukların özellikleri - Devamlı birilerinden hizmet beklerler - Her isteklerinin yapılmasını beklerler - Okuldaki kurallarla karĢı karĢıya kaldıklarında hayal kırıklığına uğrarlar - Diğerlerinin dikkatini çekmeye çalıĢırlar - Bencil ve saygısızdırlar - Ġstekleri buyruk niteliği taĢımaktadır - Toplumun vermediği hakları kendilerine tanımaya çalıĢırlar SAYFA 19 AġIRI KORUYUCU ANNE-BABA TUTUMLARI **Koruyucu tutum daha çok anne ve çocuk arasında gözlenir. Her türlü kararı çocuk yerine aile alır. **Geç kavuĢulan, aĢırı istenilen, tek çocuk, tek erkek veya kız çocuk gibi çocuklar genellikle abartılmıĢ sevginin odak noktası olurlar. Bu tip anne babalar çocuklarını el bebek gül bebek büyütürler. **Genellikle bu tür çocuklar erken konuĢup geç yürürler. Aile tarafından çocuğun her çağrısına cevap verilir. Bu tip aileler çocuklarının üzerlerine titrerler. Çocuğa zarar gelebilecek ortamlardan kaçınırlar. Ağlamasın, üĢümesin, terlemesin, hasta olmasın, yorulup incinmesin, mikrop kapmasın diye aile üyeleri ellerinden gelen tüm gayreti gösterir. Çocuk adeta bir cam fanus içinde büyütülür. ** AĢırı koruyucu anne, çocuğuyla öyle bütünleĢir ki onun büyüdüğünü ve olgunlaĢabildiğini asla kabul etmek istemez. Bu tür anne babalar ergenlik çağında bulunan çocuklarına bile kendileri banyo yaptırmak isterler. Çocuğun veya gencin kıyafetini anne baba seçer. Çocuğa evde, seçim konusunda pek söz hakkı verilmez. Bu ailede, çocuk büyümüĢ olmasına rağmen anne çocuğuyla yatmak ister.. ** Anne baba çocukları için sebepsiz yere aĢırı kaygı içindedir. Bu kaygıda onları çocuklarını aĢırı korumaya yönlendirir. Çocuğu mutlu edemeyeceklerini düĢündükleri için hep endiĢelidirler. Çocuğa karĢı boğucu Ģefkat gösterirler. Koruyucu tutumla yetiĢen çocukların özellikleri - AĢırı bağımlı, özgüveni geliĢmemiĢtir - Sosyal geliĢimi zedelenir - Toplum tarafından kabulü zorlaĢır - Kendini gruba kabul ettirmek için isyankâr olabilir - Tek baĢına kararlar alamaz DENGESĠZ VE KARARSIZ ANNE BABA TUTUMLARI-TUTARSIZ **Çocuğun belirli bir davranıĢı anne baba tarafından farklı yorumlanır. Anne babalar aynı davranıĢı kimi zaman normal karĢılarken kimi zamanda cezalandırabilirler. Bu durum daha çok anne veya babanın o anki psikolojik durumu ile ilintilidir. Anne veya baba yorgunsa, baĢka zaman normal olan davranıĢ o an için yapılmaması gereken bir davranıĢtır. Bu durumda çocuk neyin doğru neyin yanlıĢ olduğunu anlayamamaktadır. **Tutarsız anne baba tutumlarını içeren bir diğer tutum ise, anne için doğru olan bir Ģeyin baba için yanlıĢ olması veya tam tersi durumun oluĢmasıdır. Anne ve baba farklı disiplin anlayıĢı geliĢtirebilirler. Anne ve baba mutlaka aynı görüĢe sahip olmalıdır, biri olumsuz davranıĢı hoĢ görüp diğeri ceza uygulamamalıdır. . **Büyük çocukların yetiĢme tarzı ile küçük çocukların yetiĢtirilme tarzları arasında da farklılıklar görülmektedir. Ġlk çocuğu yetiĢtirirken daha otoriter, kuralcı ve hatalı olurken, ortanca çocuklarda biraz daha esnek davranılmakta, küçük çocuklarda ise daha sevecen ve hoĢgörülü olunmaktadır. Anne babaların küçük çocukları daha fazla koruduğu, büyük çocuklara ise erken yaĢta fazla sorumluluk yüklediği de diğer bir gerçektir. Dengesiz ve kararsız tutumla yetiĢen çocukların özellikleri -AĢırı isyankar ya da aĢırı boyun eğici olabilirler -Kaygılı, güvensiz bir kiĢilik sergileyebilirler -Büyüdüklerinde karĢısındaki insanlara zor güvenirler -Tutarsız bir kiĢilik sergilerler -Karar vermekte güçlük yaĢarlar MÜKEMMELĠYETÇĠ -YETKĠNCĠ TUTUMLAR **Mükemmeliyetçi anne babalar çocuklarından her Ģeyin en iyisini bekler. Kendi gerçekleĢtiremedikleri Ģeyleri çocuklarının gerçekleĢtirmesini beklerler. Çocuklarından yüksek baĢarı beklerler. **Ayrıca çok iyi resim yapmalı, Ģarkı söylemeli, iyi konuĢmalı lider olmalı, iyi yüzmeli koĢmalı, herkesin parmakla göstereceği örnek davranıĢlar sergileyen bir çocuk olmalıdır. **Bu tutumda olan anne babalar çocuklarını oldukları gibi kabul etmezler, her alanda çocuklarının kapasitelerini zorlarlar. Çocuklarının eksik olan kısımlarını özel derslerle telafi etmeye çalıĢırlar. Çocuğun kaldıramayacağı yükler yüklenir. Çocuklar tıpkı bir büyük gibi yetiĢtirilir. Çocuğun arkadaĢlarını bile aile seçer. **Çocuk anne babanın koyduğu kurallara uymadığı zaman çocuğa verilen cezalar katı ve sert olmaktadır. Önce duygusal sömürü „senin için saçımı süpürge ettim, hayırsız evlat, ölürsem hakkımı helal etmeyeceğim‟ gibi. Eğer bunlar iĢe yaramazsa fiziksel Ģiddet uygulanmaktadır. Ve bütün bunlar „çocuğumun iyiliği için‟ mantığından yola çıkılarak yapılmaktadır. **Mükemmeliyetçi anne babalar çocuklarından aĢırı titizlik ve temizlik beklerler. Çocuğun azıcık üzerini kirletmesi bile olay olur. Çocuk sürekli ailenin istediği kalıba uymak zorundadır. Mükemmeliyetçi ailelerde yetiĢen çocukların özellikleri - AĢırı titiz ya da tam tersi dağınık çocuklardır - Kendilerine güvenleri yoktur - BaĢarısızlığı uğradıklarında kolayca hayal kırıklığı yaĢarlar -YanlıĢ yapmaktan korkarlar - Okuldaki sıraları hep derli toplu, ders aralarında ödev yapan, grup çalıĢması gerektiğinde Ģikayet eden, bir iĢi tam yapmak için günler öncesinden çalıĢmaya baĢlayan çocuklardır GÜVEN VERĠCĠ, DESTEKLEYĠCĠ-DEMOKRATĠK TUTUM **Güven verici, aile tutumunda çocuklara karĢı hoĢgörü ve destekleme vardır. Anne baba çocuğunu olduğu gibi kabul edip destekler. Çocuklarına karĢı sevgi doludurlar. Çocuğun ilgilerini, yeteneklerini göz önünde tutarak, yeteneklerini gerçekleĢtirebileceği ortamlar hazırlarlar. **Anne baba birbirlerine ve çocuğa olan duygularında açık davranır. Aile içinde güven ve Ģeffaflık vardır. Problemlerle nasıl baĢ edebileceğini birlikte araĢtıran, huzurlu bir aile ortamı vardır. **Anne babalar çocuklarına karĢı hoĢgörülüdürler, onları desteklerler, çocuklarıyla ilgili kararlar alırken seçenekler sunarlar, çocuğun seçtiği davranıĢtan ders almasına izin verirler. SAYFA 20 **Aile ortamı çocuğa kendini anlatma özgürlüğü veriyorsa çocuk sağlıklı biçimde geliĢir aileyi ilgilendiren kararlar alınırken çocuğun fikri sorulur. Çocuğun fikirleri ne kadar mantıksız ve basit olursa olsun mutlaka saygıyla dinlenir, çocuk susmaya değil konuĢmaya teĢvik edilir. **Böyle bir ailede evde ve toplumdaki kuralların sınırları bellidir. Çocuk neyi nerede yapacağını veya yapmayacağını bilir. Evde uygulanacak kuralları çocuklarıyla birlikte belirlerler ve bu kurallara herkes uyar. Anne ve baba çocuğa davranıĢlarıyla iyi bir modeldir. Çocuklarından görmek istemedikleri davranıĢı kendileri de yapmak istemezler. **Çocuk belirli sınırlar içinde özgürdür. Çocuğa Ģiddet ve duygusal yaptırım gücü yerine, anlatarak ikna etmeye çalıĢırlar. Güven verici, destekleyici ailelerde yetiĢen çocukların özellikleri - SosyalleĢmiĢ, iĢbirliğine giren çocuklardır - ArkadaĢ canlısı ve duygusaldırlar - Sosyal açıdan dengeli ve mutlu bireylerdir - Özgüvenleri yüksektir, sorumluluk sahibidirler - Kendine ve baĢkalarına güvenir - Yaratıcı ve bağımsızdır - Kurallara ve otoriteye saygı duyar REDDEDĠCĠ TUTUMLAR-ĠTĠCĠ ANNE BABA TUTUMLARI **Reddedici tutum içerisinde olan ailelerde çocuğa karĢı adeta düĢmanmıĢ gibi davranılır. Çocuğa, farkında olmadan, sevgi, merhamet, sıcaklık, Ģefkat verilmez. **Daha çok çocuğun baĢaramadıkları üzerinde durulur ve çocuk yoğun eleĢtiriler alır. Bu tip ailelerde, çocuk genellikle hiç beğenilmez ve her yaptığı devamlı eleĢtirilir. **Çocukları öz evlatları olduğu halde üvey evlat muamelesi görmektedir. Bazen sadece anne bazen de sadece baba çocuğa karĢı reddedici tutumlar sergiler. **Anne baba çocuğuna karĢı sevgisini asla göstermemekte, çocuğunu anlamamakta ve onu kurallarla, soğuk davranıĢlarla ve emirlerle yönetmeye çalıĢmaktadır Reddedici tutumla yetiĢen çocukların özellikleri - Kaygılı ve güvensizdirler - Tutarsız bir kiĢiliktedirler - Suç iĢlemeye meyillidirler - Ġnsanlarla iyi iliĢkiler kuramazlar, arkadaĢ bulmada zorlanırlar - Saldırgan ve isyankâr olabilirler - Ġnsanların haklarına saygı göstermezler KPSS SORULARI KPSS-2008-Ġlköğretim okuluna yeni baĢlayan Mehmet önlüğünü kendisi giyebilmekte, ancak annesi defalarca göstermesine karĢın, önlüğünün yakasını bir türlü ilikleyememektedir. Mehmet‟in önlük yakasını bir türlü ilikleyememesi, aĢağıdaki ifadelerden hangisiyle açıklanabilir? CEVAP: Mehmet‟in el kasları yakasını ilikleye-bilecek olgunluğa eriĢmemiĢtir. 2001KPSS-GeliĢimsel açıdan olgunlaĢma" hangi anlama gelmektedir? CEVAP: Bedensel büyüme ve geliĢmenin gerekli davranıĢ değiĢiklikleriyle tamamlanması KPSS-2002-12 aylık bir çocuğun annesine, "Bu aylarda onunla sık sık konuĢmalısınız. Bu dönem onun sözcük dağarcığının geliĢeceği bir dönemdir." denildiğinde, geliĢim açısından aĢağıdakilerden hangisinin önemi vurgulanmaktadır? CEVAP: Kritik dönem KPSS-2008 Fatma Hanım seneye okula baĢlayacak olan yeğeni Bertuğ‟a bir hediye vermek ister. Çocuk giysileri satan bir mağazadan Bertuğ‟un yaĢını söyleyerek bir pantolon satın alır. Hediyesini yeğenine verdiğinde, uzun süredir görüĢ-memelerine karĢın, satın aldığı pantolonun yeğeninin bedenine tam olduğunu görür, çok sevinir. Yukarıdaki paragrafta geliĢim psikolojisine özgü kavramlardan hangisine vurgu yapılmaktadır? CEVAP: Büyüme KPSS-11 Eylül 2001 tarihinde ABD'de yaĢanan terör eylemlerinden bu yana bazı çocukların, oyunlarda çeĢitli malzemelerden kuleler yaptıkları ve oyuncak ya da hayali uçakları çarptırarak bunları devirdikleri gözlenmiĢtir. Bu durum, aĢağıdaki geliĢim psikolojisi kavramlarından hangisine bir örnektir? CEVAP: Tarihsel zaman KPSS-2004 AyĢe 1,5 yaĢındadır Daha önceleri küçük nesneleri ağzı dar ĢiĢenin içine sokmak zorlanırken, artık bu davranıĢı rahatlıkla yapmaktadır. AyĢe‟nin bu davranıĢı zaman Ġçinde kazanması ne ile açıklanabilir? CEVAP: OlgunlaĢma KPSS-2003 Özellikle ergenler günümüzde çok fazla internet kullanmakta, internette sohbet etmekte (Chat) ve cep telefonu kullanmaktadır. AĢağıdaki geliĢim kavramlarından hangisi internet ve cep telefonu gibi yeni iletiĢim araçlarının ve boĢ zaman etkinliklerinin ortaya çıkmasını açıklar? CEVAP: Tarihsel zaman SAYFA 21 KPSS-2003-Tek yumurta ikizi olarak doğan çocuklardan biri doğum sırasında diğeri de geçirdiği bir kaza sonucu iki yaĢında iĢitme yeteneklerini kaybederler ve konuĢmayı da öğrenemezler. Her ikisi de dokuz yaĢına geldiklerinde ameliyat olurlar ve iĢitme yeteneklerine kavuĢarak, konuĢmayı da öğrenirler. Ancak ikizlerden doğum sırasında iĢitme kaybına uğrayan, iki yaĢında iĢitme kaybına uğrayana oranla konuĢmayı daha güç öğrenir ve konuĢma becerisi açısından geride kalır. AĢağıdakilerden hangisi doğum sırasında iĢitme kaybına uğrayan çocuğun, konuĢmayı öğrenmesine rağmen, iki yaĢında iĢitme kaybına uğrayan kardeĢine oranda geri kalmasını açıklar? CEVAP: GeliĢim süresince bazı becerilerin kazanılması açısından kritik dönemler vardır KPSS-2004- Ahmet top oynarken önceleri elleri kolları, göğsü yardımıyla topu tutarken, kasları geliĢtikçe sadece elleri ile topu tutabilmektedir. Bu durum geliĢimin hangi ilkesiyle açıklanır? CEVAP: GeliĢim genelden özele doğrudur. DĠKKAT- EK UYARILAR 1-Büyüme sadece fiziksel alanda kendiliğinden oluĢan niceliksel artını ifade eder. Büyüme ile olgunlaĢma karıĢtırılmamalıdır. Büyüme ile geliĢim kavramları arasındaki temel fark, büyümede sadece niceliksel değiĢim gözlenirken, geliĢmede ise niceliksel ve niteliksel değiĢiklik beraber olur. Yani büyümede fiziksel değiĢim(boy, ağırlığının artması, iç organların değiĢmesi) vardır. GeliĢlimde ise fiziksel özelliklerin yanı sıra zihinsel, duygusal, sosyal özellikleri kapsar. ÖRNEKLER ⇛ Bir çocuğun somut işlemler döneminden sonra soyut işlemler dönemine girip soyut düşünebilmesi onun büyüdüğünü göstermez. Çünkü bu özellik nitelikseldir ⇛ Boyun uzaması, kilonun artması, saçların uzaması Bir bebeğe, doğduktan bir ay sonra ağırlık ve boy uzunluğu bakımından artış göstermesi. 2-Olgunlaşma biyolojik olarak genetik yapı tarafından belirlenen program dahilinde vücut organlarının kendisinden beklenen görevleri yapabilme durumuna çevreden bağımsız olarak gelmesidir. 3-⇛Bir çocuğun bisiklet kullanmaya hazır olması için yani hazır bulunuşluluğu için; — Büyük kasların bisiklete binmek için gerekli olgunluğa ulaşması.(olgunlaşma) — Birisinin bisiklet binmeyi göstermesi veya öğretmesi.(ön öğrenmeler) — Bisiklete binmeyi istemesi.(duyuşsal özellikleri) — Bisiklete binmek için genel sağlık durumunun elverişli olması gerekmektedir.(sağlık) 4-GeliĢim: Bireyin döllenmeden baĢlayarak bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal yönlerden geçirdiği sürekli ve düzenli değiĢimdir. GeliĢim bir süreçtir. GeliĢme: Büyüme, olgunlaĢma, hazır bulunuĢluluk, öğrenme etkileĢimlerinin bir ürünüdür. ●GeliĢme bir üründür. ●OlgunlaĢma ve öğrenme olmadan geliĢim olmaz. Örneğin bir çocuğun ağaca tırmanması devinsel bir gelişmedir. Çocuk kas ve kemikleri yeterli büyüklüğe ve olgunluğa eriĢmeden ağaca tırmanmayı öğrenemez. Kas ve kemikleri yeterli olgunluğa eristikten sonra ağaca tırmanmayı öğrenmemiĢse de ağaca tırmanma davranıĢını gösteremez. Demek ki, geliĢme; öğrenmeyi ve olgunlaĢmayı kapsayan temel bir kavramdır. GeliĢme organizmadaki hem nitelik hem de nicelik olarak meydana gelen değiĢmeleri içerir. 5-Kalıtım yoluyla getirilen zekâ kapasitesinin tam olarak kullanılabilmesi için, bireyin biliĢsel geliĢimini besleyen bir çevre içinde etkileĢimde bulunması, zengin yaĢantılar kazanması gerekmektedir. 6-Somut iĢlemler dönemini yaĢayan bir çocuğun bir sonraki aĢama olan soyut iĢlemler döneminin alt yapısı kurulmuĢ olur. 7-Yürümenin ön plana çıktığı dönemde, konuĢma duraklama eğilimi gösterebilir. 8-Çocuğun önce baĢı, sonra omuzları daha sonrada gövdesi ve bacakları geliĢir. 9-Çocuk top oynarken önce bütün vücuduyla topu tutar. Daha sonra küçük kasları geliĢtikçe sadece elleriyle hatta parmaklarıyla topu tutabilir hale gelir 10-Okul öncesi dönem, zihinsel geliĢim ve dil geliĢimi için önemli dönemdir. 11-Fiziksel bakımdan güzel bir çocuk, baĢkalarının yoğun ilgisini çeker, sevilir. Sevilen çocuğun duygu-sal geliĢimi olumludur. Kendine güven duyar. BaĢkalarını sevebilir ve olumlu iliĢkiler kurabilir. Bu nedenle, sosyal geliĢimi de olumlu bir Ģekilde etkilenir. 12-Her bireyin biyolojik kalıtsal mirası ve etkileĢimde bulunduğu çevrenin farklı olması nedeniyle, geliĢimin de farklı olması doğaldır. 13-Kimi çocuklar 10 aylıkken, kimileri de 13 aylıkken yürüyebilirler. Sonuç olarak geliĢimde gözlenen bireyler arasındaki farklar normal karĢılanmalıdır. 5-Gelişim, kalıtım ve çevre etkileşiminin bir ürünüdür 6-Gelişim süreklidir ve belli aşamalarda gerçekleșir 7-Gelişim nöbetleşe devam eder 8-Gelişim baştan ayağa, içten dışa doğrudur 9-Gelişim, genelden özele doğrudur 10-Kritik zaman 11-Gelişim bir bütündür 12Gelişimde bireysel farklılıklar vardır 13-Gelişim de bireysel ayrılıklar vardır. SAYFA 22 FĠZĠKSEL VE PSĠKOMOTOR GELĠġĠM (HAREKET-DEVĠNĠMSEL) • DNA, GEN, KROMOZOM, ZĠGOT, DÖLÜT, EMBRĠYO, FETÜS Ģeklinde bir geliĢim sırası iĢlemektedir. Fiziksel geliĢim, beden geliĢimi ve psiko-motor geliĢim olarak iki boyutta incelenir. Bedensel GeliĢim: Boy, ağırlık ve hacimsel artıĢla birlikte vücudun sistemlerinin kendilerinden beklenen fonksiyonları da kapsar. *-Gözle görülebilir, her an fark edilebilir değiĢimlerdir. *-Yumurtanın döllenmesi ile balar ve ergenlik çağının sonuna kadar boy ve kilo artıĢı olarak devam eder, bu dönemden sonra bir durağanlık baĢlar fakat ölüme kadar bedensel değiĢim seyri yön değiĢtirerek devam eder. *-GeliĢimi etkileyen faktörler göz önüne alındığında fiziksel geliĢimi etkileyen en çok kalıtımdır. Devinimsel GeliĢim: Zihin ve kas koordinasyonuna dayalı davranıĢların geliĢimidir. Devinimsel geliĢimde duyu organları, kas ve sinir sistemleri koordineli olarak çalıĢırlar. *-Fiziksel geliĢime bağlı olarak devam eder fakat kiĢinin çevre ile uyumu ile iliĢkilidir. *-Çocuğun bağımsızlığını elde etmesinde oldukça önemlidir. GENEL BĠLGĠLER: 1- DNA, GEN, KROMOZOM, ZĠGOT, DÖLÜT, EMBRĠYO, FETÜS Ģeklinde bir geliĢim sırası iĢlemektedir. 2-ZĠGOT 46 kromozomdan oluĢur (23+23) fakat 46‟ dan fazla ya da eksik olduğu durumlar olabilir,bu normal bir durum değildir.Genetik bir bozukluktur. ÖRNEK: Down sendromu genetik bir bozukluktur. Bireyde fiziksel ve zihinsel bozukluklar görülür 4-Ġnsan yaĢamında fiziksel geliĢimin en hızlı olduğu dönem doğum öncesi dönemdir. 5-Cinsiyeti daima baba belirler. 6-Bedensel geliĢimin en fazla olduğu dönemler sırasıyla: DOĞUM ÖNCESĠ>BEBEKLĠK>ERGENĠLĠK 7-Kız çocuklar erkeklerden1-2 yaĢ daha önce ergenliğe girer fakat erkek çocuklar arasında çevrelerindeki kız çocuklarından daha önce ergenliğe giren erkek çocuklar bulunabilir, bireysel farklılıklar ile açıklanabilecek bir durumdur. 8-PUBERTE:(ADELOSAN) Cinsel olgunlaşmanın başlangıcına verilen addır. Kızlar için doğurganlık yeteneğinin kazanılmasını da ifade eder. Erinlik dönemine denk gelir - Ergenlik (puberte), kızların yaĢamı açısından vücutlarının küçük bir kız çocuğundan genç kız olmaya doğru değiĢtiği zamandır Ergenliğe yani buluğ çağına giriĢ için kesin bir zaman yoksa da genel olarak kızlar 9-13 yaĢ arasında ve erkeklerden daha erken girerler. Bu nedenle yaĢamın bu döneminde kızlar birkaç yıl erkeklerden daha uzun ve daha olgundurlar. -Ergenlikte genç kızlarda sırasıyla öncelikle göğüsler belirginleĢir (Telarj), sonra cinsel bölgelerde kıllanmalar oluĢur (Pubarj), en sonda da adet görülmeye baĢlanır (Menarj). Not: Hem kızlarda hem erkeklerde ani bir boy uzaması vardır. Hızlı bedensel değiĢme SAKAR davranıĢlara sebep olur. TABLO OLARAK ERGENLĠKTEKĠ DEĞĠġĠM SIRASI KIZLARDA YAġ Ortaya Çıkan Özellik YAġ 10-13 8-13 Göğüslerin büyümesi 10-15 8-14 Cinsel organlarda kıllanma 11-16 10-14 Ani boy uzaması 11-14 10-16 Ġlk adet kanaması ERKEKLERDE Ortaya Çıkan Özellik Testislerin büyümesi Cinsel organlarda kıllanma Ani boy uzaması Penisin büyümesi-sesin kalınlaĢması-sakal 9-ERKEN VE GEÇĠKMĠġ ERGĠNLĠK ERKEN ERGENLĠK Kızlarda Olumsuz-Çekingen-pasif-içe kapalıçevresi dıĢlayabilir. Erkeklerde Olumlu-Lider-popüler-kolay uyum ve iliĢki kurma-dıĢa dönük aktif GEÇĠKMĠġ ERGENLĠK Olumlu-DıĢa dönük-aktif-popüler-kendine güvenir. Olumsuz-Dikkat çekmek için farklı hareketlerde bulunurlar-Çevrelerinde fazla ilgi görmezler. 10-Beden imgesi açısından kadınlar ve erkekler karĢılaĢtırıldığında genel olarak kadınların erkeklerden daha olumsuz beden imgesine sahip olduğu söylenebilir. 11-Kalıtımın en etkili olduğu geliĢim alanı fiziksel geliĢimdir. 12-Yeni doğan bebekte 206,ergenlikte 350,eriĢkinlikte ise 206 civarında kemik bulunur. KAHRAMAN ÖZKUL SAYFA 23 13-KALITIM KAVRAMLARI (2009 Yılında sorulan ve iptal edilen soru doğrultusunda bu kavramları bilmekte fayda olduğunu düĢünüyorum) EĢey Hücre: Üreme hücresi-Erkeklerde sperm hücresi kadınlarda yumurta hücresi Gamet: EĢey hücrelerin bir tanesi Zigot: EĢey hücrelerin birleĢmesi sonucu oluĢan yapı ** DöllenmiĢ yumurtaya zigot adı verilir. Genetik yapısı 23 anneden 23 babadan olmak üzere toplam 46 kromozomdan oluĢur. Gonozom: Cinsiyet üzerinde etkili olan kromozomlar 1+1=2 tane Otozom: Cinsiyetle ilgili olmayan yani vücut kromozomları 22+22=44 Genotip: Anne babadan kalıtım yoluyla geçen yapılan ifade eder. Zekâ ve bedensel özellikler Fenotip: Genetik yapının çevrenin etkisiyle oluĢan dıĢarıdan gözlenebilen Ģeklidir. DıĢ görünüĢtür. Sınırları genotip tarafından belirlenir Genler Baskın ve Çekinik olmak üzere iki çeĢittir. • Çekinik Genler (Resesif): Anne ve babada olan aynı özellikleri ifade eder. Her iki ebeveyndeki benzer özelliklerdir • Baskın-Dominant Genler: Ebeveynlerden birinde olması yeterlidir. Mitoz ve Mayoz Bölüme: MĠTOZ: Orijinal hücre ile aynı yapıda ve aynı kromozom sayısında hücre oluĢturan bölünme. Vücut hücrelerinde görülür. Mitozda, kromozom sayısı değiĢmeyen yeni hücreler oluĢur. Mitozda sadece iki hücre oluĢur. Kalıtsal devamlılığı sağlar. Vücudun bütün doku ve organlarında görülür. OluĢan hücreler canlının geliĢmesini sağlar. Mitozla oluĢan hücreler, mayozla oluĢan hücrelere göre daha uzun ömürlüdür. MAYOZ: EĢeysel hücre bölünmesi olarak da bilinir Orijinal hücredeki kromozom sayısı yeni hücrede yarıya iner Canlıların eĢey hücrelerinde görülür. Mayoz sonunda dört hücre (gamet) oluĢur. Kalıtsal farklılığa yol açarak çeĢitliliğe ve evrime olanak sağlar. Bitkilerin çiçeklerindeki üreme organlarında, hayvanların üreme organlarında bulunur. OluĢan hücreler üremeyi sağlar. MUTASYON: Kimyasal ve fiziksel etkenlere bağlı olarak kromozomların yapısında ve sayısında genlerin yapısında meydana gelen kalıcı ve bazıları nesilden nesile aktarılan değiĢimlere denir. Genlerde meydana gelen değiĢmelere mutasyon, mutasyona uğrayan gene de mutant gen denir. Bireyin vücut hücrelerinde gerçekleĢen mutasyonlar sadece o bireyi etkiler, ancak eĢey hücrelerinde mutasyon meydana gelir ise gelecek nesillere aktarılır. Mutasyonlar her durumda oluĢmaz. Sıcaklık, bazı kimyasal maddeler, radyasyon ve pH, mutasyonları(genlerin yapısını bozma) artıran etkenlerin baĢında gelir. DOĞUM ÖNCESĠ DÖNEMLER ZĠGOT: Anneden gelen yumurtanın babadan gelen sperm ile döllenmesi sonucu oluĢan yapı ya da döllenmiĢ yumurtaya verilen ad. Döllenen bu yumurta mitoz bölünme yoluyla bölünür DÖLÜT: Zigot oluĢumundan sonra geçen 2 haftalık süreye Dölüt denir ve bu süreç zigotun döl yatağına yerleĢmesi ile sona erer. ZĠGOT-OVUM-GERMĠNALEMBRĠYO FETÜS DÖLÜT-2 hafta Ġlk 2 ay 3.aydan baĢlar-doğumla biter *-2.haftanın sonuna kadar. -2.haftadan 8 inci haftanın -8.haftadan doğuma kadar. *-Doğum öncesi geliĢimin en uzunsonuna kadar. en hızlı ve en son olduğu evredir. -Ġç ve dıĢ organların geliĢmeye *-Cinsiyetin belirlendiği evredir. *- Bu dönemde fallop tüpünde döllenen yumurta fallop borularından aĢağıya inerek iki hafta içinde rahme (uterus) inerek rahim duvarına Dölüt dönemi (döllenmeden itibaren ilk 2 haftalık süreç): yapıĢır. baĢladığı evre Embriyo geliĢerek vücut organlarını meydana getirecek tabakalar meydana getirmeye baĢlar . Ektoderm: En dıĢtaki tabakadır. Duyu organları, sinir sistemi, dıĢ deri, saç, tırnak ve diĢlerin bir kısmı oluĢur. Mezoderm: Orta tabakadır. Kas, iskelet sistemleri ile salgı ve dolaĢım sistemleri meydana gelir. Endoderm: Ġç tabakadır. Sindirim, solunum, karaciğer, akciğer gibi önemli organlar meydana gelir. **GeliĢimin Bu dönemde; *-Bu dönemde beyinde elektriksel etkinlikler meydana gelir. *-Birçok refleks geliĢir. *-Kalp atıĢı düzenlidir. *-Bebek görünümü vardır.(4. ayda) *-4.5. aylarda temel vücut yapısı tamamlanır. Cinsiyet belirlenebilir. *-5. aydan sonra beyne gönderilen uyaranlara tepki vermeye baĢlar *-Beynin 7.8. aylarda çalıĢmaya baĢladığı iddia edilmektedir. yaĢam sürecinde en hızlı olduğu dönem doğum öncesi dönemdir. **Bebeğin doğumdan sonra yaptığı ilk davranıĢ SOLUNUMDUR. **Fetüs 32.haftadan sonra döl yatağı dıĢında yaĢayabilir. 38.hafta ise NORMAL DOĞUMDUR. **Bedensel geliĢimin en fazla olduğu dönemler sırasıyla: DOĞUM ÖNCESĠ-BEBEKLĠKERGENLĠKTĠR. SAYFA 24 DOĞUM SONRASI DÖNEMLER: 1. Bebeklik Dönemi- (0-2 ) 2.Ġlk Çocukluk Dönemi-Çocukluk (2-6 ) 3. Okul Döneminde-Son Çocukluk-Ġkinci Çocukluk (6-12) 4. Ergenlik Döneminde (12-18) DÖNEMLER Bebeklik Dönemi (0-2 ) Ġlk Çocukluk Dönemi Çocukluk Dönemi (2-6 ) Okul Dönemi Son Çocukluk Ġkinci Çocukluk (6-12) Ergenlik Döneminde (12-18) ÖZELLĠKLERĠ **Doğumdan sonra ilk yaptığı davranıĢ solunumdur ve ilk bir aylık bebeğe YENĠDOĞAN adı verilir. **Doğumdan önce bebeğin baĢının vücuda oranı yarısı iken doğumda bu oran ¼ tür. YetiĢkinlerde ise bu oran 1/8 dir **Bebekler iki yaĢına kadar birçok refleksif ve denetimsiz vücut hareketleri gerçekleĢtirirler fakat 2 yaĢından itibaren hızlı bir Ģekilde kontrol altına almaya baĢlarlar Bedensel Gelişim: -*Doğum öncesi geliĢimden sonra fiziksel geliĢimin en hızlı olduğu dönemdir. Bebek bir yaĢında doğumdaki boyunun yaklaĢık yarısı kadar uzar. Ġlk yılda ağırlık artıĢı çok hızlıdır. Altı aylık bebek doğum ağırlığının iki katına ulaĢır. -*Süt diĢleri 5-8 aylarda çıkmaya baĢlar ve yaklaĢık olarak 2,5 yaĢlarında tamamlanır. -* Kız bebekler boy ve ağırlık olarak erkeklere göre daha yavaĢ geliĢirler. -Bebeğin sinir sistemi geliĢim ilkelerine uygun olarak merkezden uçlara, içten dıĢa doğru geliĢir. Psiko-motor Gelişim: -*Bebek doğduğunda vücudunu kontrol edecek güçte değildir. Bebekte bu dönemde refleksif ve denetimsiz vücut hareketleri gözlenir. -BeĢ aylık bebek baĢının kontrolünü sağlayabilir -*Bebek yedi aylık olunca kendi baĢına oturabilir. Sekizinci ayda destekle ayakta durabilir. Onuncu ayda emekler ve on birinci ayda elinden tutularak yürüyebilir. Çocuk yaklaĢık 12 aylık olunca bağımsız olarak yürüyebilir. Duyuların Gelişimi: -*Yeni doğan bebeğin iĢitme duyusu oldukça geliĢmiĢtir Tanıdık ve yabancı sesleri ayırt edebilir. Özellikle annesinin sesini iyi tanır. -*Altı aya kadar renkleri ve Ģekilleri ayırt edebilirler. Bebeklerin koklama ve tat alma duyulan da çok geliĢmiĢtir. Farklı tat ve kokuları ayırt edebilirler. -*Dokunma duyusu en geliĢmiĢ duyudur. Bu duyuyu çevresini tanımada da kullanır *-Kalp atıĢ hızları yetiĢkinlerin 2 katıdır. -*Bedensel GeliĢim: -*Bedensel geliĢim bebeklik dönemine göre daha yavaĢtır -* Sinir sistemi geliĢimi büyük ölçüde tamamlar. BeĢ yaĢına kadar beyin ağırlığı yetiĢkinin % 90 ına ulaĢır Psiko-motor GeliĢim: -*Bu dönemde çocukların etkinlik seviyeleri çok yüksektir. Uzun süre bir yerde oturamazlar *Kaba motor hareketi sağlayan kaslarını daha sık kullanırlar. Çocuğun hareket sayısı ve hareketlerinin niteliğinde artma gözlenir. Dönemin sonlarına doğru iki tekerlekli bisiklete binebilirler. Yazma çizme gibi küçük kas becerilerinde acemilik gözlenir. -*Bu dönemde büyük kas hareketlerini geliĢtirici etkinliklere yer vermek çocuk açısından oldukça olumlu olur. Çocukların hareketli olduğu dönemdir. -*Kalp atıĢ hızları giderek azalır ve yetiĢkin seviyesine yaklaĢır *-Bedensel Gelişim: -*Bedensel geliĢim bir önceki döneme göre daha yavaĢtır -Dokuz yaĢına kadar erkek çocuklar kızlara göre daha uzun ve ağırdırlar Kız çocukları 10-15yaĢ arası: boy ve ağırlıkları yaĢıtı olan erkekleri geçer. Fakat erkekler daha hareketli ve fiziksel etkinliklere yoğun ilgi duyarlar. Psiko-motor GeliĢim: Küçük kas beceriler geliĢir. Bu sayede güzel sanatlar müzik ve el iĢlerine ilgi duyarlar. **Kas ve göz koordinasyonu gerektiren etkinliklerde baĢarı düzeyi bu dönemde artar. ** Bu dönemde ince motor kaslarda geliĢme olur. Çocuk, piyano, keman çalma, ince kalemle yazı yazma, resim çizme gibi becerileri baĢarır hale gelir. Bedensel Gelişim: **Ergenliğin ilk dönemine buluğ (erinlik) dönemi denir. **Bu dönemde yoğun fizyolojik ve hormonal değiĢim yaĢanır. Kızlar 11-12, erkekler ise 13-15 yaĢları arasında buluğa ererler. Bu dönemde cinsiyet salgı bezleri aktif hale gelerek cinsiyet hormonu üretir. Vücudun tüm organları değiĢiklikten etkilenir. SAYFA 25 **Hızlı fizyolojik değiĢme vücut yapısında büyük farklılıklara neden olur. El, ayak ve beden geliĢir. Kızlarda yağ dokusu, erkeklerde ise kas dokusu fazlalaĢır. Beden organlarının hızlı geliĢimi sakarlıklara sebep olur. • Psiko-motor Gelişim: • **Ergenlik dönemindeki yoğun fizyolojik değiĢim devinimsel becerilerde acemilik gözlenmesine neden olur. Daha sonra zihin ve kas koordinasyonu geliĢerek bu uyumsuzluk ortadan kalkar. Ergenliğin son döneminde vücut koordinasyonu yetiĢkinlik düzeyine ulaĢır. • Ergenlik dönemi fiziksel gelişimin **-(0-2) yaĢ döneminden sonra en yoğun olduğu dönemdir. Ergenin kısa zaman diliminde geçirdiği fiziksel değiĢim ve geliĢim bazı sorunları da beraberinde getirir. ** Bu dönemde, erinlik (puberte) de denilen ön ergenlikte, fiziksel, bilişsel ve psikolojik olarak hızlı bir Ergenlik değişim yaşanır. Döneminde ** Erinliğin ilk yıllarında büyüme hormonu çok çalıştığı için boy uzamasında hızlı bir artış olur. Son (12-18) ergenlik dönemi ise bu değişimlere uyum sağlama süreci olarak tanımlanabilir ki ergen bu aşamada yetişkinliğe kendisini hazırlamaya çalışmaktadır. **Bu dönemde cinsiyet salgı bezleri faaliyete geçmeye başlar ve erkeklerde testosteron, kızlarda östrojen adı verilen cinsiyet hormonları salgılanmaya başlar. **Ergenlik dönemine kızlar erkeklerden yaklaşık 1,5–2 yaş erken girerler. Kızlarda ergenliğe girme yaşı 11–13 iken erkeklerde 13-15’tir. Kızlardaki boy ve ağırlıktaki artış 11 yaş civarında başlar ve 15 yaş gibi yavaşlar. ** Bu yaşlarda menusturasyon görülür. Göğüsler ve kalçalar büyür. Erkeklerde ise penisin gelişimi 12–13 yaş gibi başlar ve boy sıçraması da 14–15 yaş civarında gerçekleşir. **Ergenliğe girme ve gözlenen değişimlerin yaşında da bireysel ayrılıklar bulunmaktadır. Meydana gelen fiziksel ve fizyolojik değişim vücut yapısını da değiştirir. İskelet sistemi hızla gelişir. El-ayak ve kolbacaklar büyür ki bu hızlı değişim ergende dengesizliğe ve ergenin sakar hareketler göstermesine sebep olabilir. Ancak bu geçici bir süreçtir daha sonra bu uyumsuzluk ortadan kalkar ve vücut koordinasyonu düzene girer. Bu geçici süreç içinde ergenin aile büyüklerinin ve diğer yetişkinlerin anlayışlı olması, yapılan sakarlıkları ergeni kıracak ve kızdıracak şekilde eleştirmemesi, onu rencide etmemesi gerekmektedir. Beden gelişiminde erkeklerin kas dokusu, kızların ise yağ dokusu fazlalaşır. **Bir de erkeklerin kalbi ve akciğeri kızlara oranla daha büyüktür. Bu sebeple bedensel faaliyetlerde erkeklerin daha iyi performans göstermeleri mümkün olabilir. Fiziksel gelişim özet: **Fiziksel geliĢimin en hızlı olduğu dönemler, doğum öncesi, 0–2 yaĢ ve ergenlik dönemidir. **Çocuklarda sinir sisteminin geliĢimi okul öncesi dönemde tamamlanır. **Ergenlik dönemindeki gencin benlik algısına fiziksel özellikleri etkiler. **Ergenlik dönemi, kimlik kazanımı açısından kritik dönemdir. **Fiziksel geliĢimin, insan hayatınının neredeyse tamamını etkilediği bilinmektedir. Özellikle insan geliĢiminin en hızlı olduğu dönemler olarak bilinen bebeklik ve ergenlik döneminde kiĢide, gözle görülebilir nitelikte değiĢiklikler meydana gelir. GeliĢimin hızlı olduğu bu dönemleri bireyin sağlıklı geçiriĢi, sonraki yaĢamının sağlam temellerini oluĢturur. **Kız çocukları daha erken buluğa ererler ve yaĢıtları olan erkeklerden daha geliĢmiĢ duruma gelirler. Buluğ çağının sonundaysa erkekler bu farkı kapatırlar. **Hem kız hem de erkek çocuklarında boy büyümesi ve ağırlık artması doğumdan sonraki ilk birkaç yıl içersinde ve ergenlik döneminde hızlıyken, ilk çocukluk ve erinlik öncesinde oldukça yavaĢtır. **Kız ve erkek çocuklar arasında boy ve kilo yönünden farklılıklar vardır, bunun nedeni de erkek çocukların kızlara oranla daha çok kemik ve kas kütlesine sahip olmalarıdır. On bir yaĢ civarı çocukların büyüme ve geliĢmelerinde yavaĢlama görülmeye baĢlar, bu dönemdeki çocuk birçok aktiviteye katılarak beceri kazanır, aynı zamanda geliĢimindeki yavaĢlamadan istifade ederek bedenine alıĢması da kolaylaĢır. DĠKKAT ÖNEMLĠ: Ergenlik döneminden önce ÖN ERGENLĠK-ÇOCUKLUĞUN SON YILLARI-BLUĞ-PÜBERTE VEYA ERĠNLĠK DÖNEMĠ denilen bir geçiĢ dönemi vardır. ÇOĞRAFĠ VE ÇEVRE FAKTÖRLERĠ BU SÜRELERDE DEĞĠġĠKLĠKLER OLUġTURABĠLĠR. Çocukluğu ergenlikten ayıran geliĢme CĠNSEL OLGUNLUĞA eriĢmedir. ERĠNLĠK BU ĠKĠ EVRE ARSINDA GEÇĠġ DÖNEMĠDĠR. Bu dönemde cinsel açıdan olgunlaĢmaya dair belirtiler görülür. ADET KANMASI erinliğin değil ergenliğin özelliğidir. BĠRĠNCĠL CĠNSĠYET ÖZELLĠKLERĠ Doğrudan üreme ile ilgili özellikler ĠKĠNCĠL CĠNSĠYET ÖZELLĠKLERĠ Doğrudan üreme ile ilgili olmayanlar ERKEKLER: Penis ve testislerin büyümesi-testosteron hormon salgısı KIZLARDA: Yumurtalıklar-klitoris-vajina ve rahimin geliĢimiöstrojen hormon salgısı ERKEKLERDE: Ses kalınlaĢması-bıyık ve sakal-kıllanmalar KIZLARDA: Göğüslerin büyümesi kıllanmalar. Kalçanın geniĢlemesi SAYFA 26 BĠLĠġSEL GELĠġĠM KURAMLARI BiliĢsel geliĢim; **Organizmanın kendini ve çevresini anlama süreci olarak ifade edilebilir. Dünyayı algılama ve anlamaya dönük bilişsel süreç ve etkinliklerdir. **BiliĢsel geliĢim akıl yürütme, düĢünme ve dil geliĢimi kapsar. Bireyin, bebeklikten ölüme dek çevresindeki dünyayı anlamasını ve öğrenmesini sağlayan faaliyetlerdeki ilerleme sürecine “biliĢsel geliĢim” denir. BiliĢ: Öğrenmeyi ve anlamayı içeren zihinsel faaliyetlerdir. Kuramcılar: 1-Jean Piaget- Zihinsel GeliĢim Kuramı-Genetik merkezli 2-Bruner- BiliĢsel GeliĢim Kuramı-Genetik merkezli 3- Vygotsky-BiliĢsel GeliĢim-Genetik Merkezli 4- Gagne’nin Zihinsel GeliĢim Kuramı Genetik merkezli 5-William Perry-YetiĢkinlerde BiliĢsel GeliĢim 6-Mary Belenky-Kadınlarda BiliĢsel GeliĢim 7-Paul Mcghee-Mizah GeliĢimi 8-Mildred B.Parten-Oyun GeliĢimi Jean Piaget- Zihinsel GeliĢim Kuramı 1-*Piaget, çocukların yetiĢkinlerin düĢünce yapısından daha ilkel düĢünce örüntüsüne sahip oldukları görüĢüne katılmamıĢtır. Onların yetiĢkinlerden farklı, kendilerine özgü dünyayı anlama ve ifade etme yolları olduğunu düĢünmüĢtür. 2-* BiliĢsel geliĢim aynı zamanda zekâ kavramını da akla getirir. Piaget zekânın testlerle elde edilecek sonuçlara dayalı olarak tanımlanmasını doğru bulmamıĢtır. Piaget zekâyı, organizmanın çevresine adaptasyonuna (uyumuna) yardım eden temel hayat fonksiyonu olarak tanımlamıĢtır. Piaget, “kiĢi çevresine karĢı ne kadar uyumlu davranıyorsa o derecede zeki davranıĢlarda bulunuyordur” düĢüncesindeydi ve ona göre zekâ sadece bireyin çevresiyle etkileĢimi sürecinde geliĢim gösterebilirdi. 3-*Piaget biliĢsel geliĢimi biyolojik ilkeleri temel alarak incelemiĢ ve geliĢtirmiĢtir. Ona göre biliĢsel geliĢimi kalıtım ve çevre etkilemektedir. BiliĢsel geliĢimi etkileyen ilkeleri de olgunlaĢma, yaĢantı, uyum, örgütleme ve dengeleme kavramları ile açıklamıĢtır. 4-*Bebek, ilk olarak kalıtımla getirmiĢ olduğu refleksif davranıĢlarla çevreye uyum sağlar. Hiç bir yaĢantısı ve öğrenimi olmayan bebeğin davranıĢlarını bu refleksler yönlendirir. Daha sonra bebeğin giderek biyolojik olarak olgunlaĢması ve çevresiyle etkileĢim kurmasıyla reflekslerin yerini karmaĢık ve bilinçli davranıĢlar alır. 5-* Piaget’in bilişsel gelişim kuramında en çok değindiği temel kavramlardan biri “şema” dır. Genel olarak “biliĢsel yapı” olarak tanımlanan, bireylere özgü bu bilgi edinme ve yapılandırma yollarına Piaget “şema” adını vermiştir. Şemayı kişisel kitaplığımız gibi düşünebiliriz. Bebeklikte sadece refleksif davranışların bilgisi bulunan bir iki bölmeden oluşan kitaplığımıza yeni bilgiler geldikçe yeni raflar (şemalar) ekleriz. Bu yeni rafları organize etmek “=örgütlemek” ise her bireyin kendine özgüdür. ÖRNEK: Kimileri kitapları raflara konularına göre dizerken, kimileri de yazarlarının isimlerine göre, kimileri renklerine göre vb. dizerler. Ancak şemalar gözle görülemez ki bunları somut olarak anlamanın tek yolu bir uyarıcıya karşı gösterilen davranışı gözlemleyerek mümkündür. Örneğin; iki-üç aylık bir bebeğe verilen bir nesneyi bebek ağzına götürecek ve emmeye çalışacaktır çünkü sahip olduğu Ģema yakalama-emme Ģemasıdır. **Sonuç olarak, şemaların olgunlaşma ve öğrenmelerle sürekli değişim ve gelişim gösterdiklerini söyleyebiliriz. 6-*Piaget’e göre insanlar kalıtımla getirdikleri iki temel eğilime sahiptirler. Bunlar “örgütleme ve uyum”dur ki Piaget bu iki kavramı “fonksiyonel değiĢmezler” olarak tanımlamıştır. BĠLĠġSEL GELĠġĠMĠ ETKĠLEYEN FAKTÖRLER OlgunlaĢma OlgunlaĢma: daha çok fiziksel geliĢimi ifade etmektedir. KiĢinin bedensel açıdan geliĢmesi demektir. Yoksun olan kiĢinin zekâsı daha az geliĢir. **Bazı biliĢsel süreçlerin fiziksel yeterliliklerin artmasına bağlı olarak geliĢmesidir. Örneğin, yeterli fiziksel olgunlaĢma meydana gelmeden dil geliĢimi gerçekleĢtirilemez. ** Burada önemli olan nokta; biliĢsel geliĢim de ilerleme olabilmesi için organizmanın biyolojik olgunluğa eriĢmesi ve çevresiyle etkileĢimleri sonucu yaĢantı kazanması gerektiğidir. **OlgunlaĢmanın zihin geliĢimi üzerindeki etkisi daha çok yoksunluk durumunda ortaya çıkar. BaĢka bir deyiĢle, kiĢi olgunlaĢmamıĢ olduğu zaman zihin geliĢimi gecikir. Veya erken olgunlaĢma denen durumda da zihin geliĢimi ile olgunlaĢma arasındaki bağlantıyı görmek mümkündür. Kısaca, kiĢi olgunlaĢtıkça zihin geliĢimi de ilerler. SAYFA 27 Kültürel aktarım: Ġçinde bulunulan kültür bireylerin zihinlerini nasıl kullanacakları ve Sosyal GeçiĢ böylece nasıl davranmaları gerektiği konusunda bir takım davranıĢ kalıpları ve bilgiler Kültürel Aktarım YaĢantı Deneyim vermektedir. Toplumun üyelerine aktarmıĢ olduğu bilgiler zihinsel geliĢimi artırmaktadır. **Ġlkel kabilelerin birçok insanda soyut düĢünmenin olmadığı saptanmıĢtır. Bu durum ise kültürün veya toplumun zihinsel geliĢim üzerindeki etkisini ortaya koyar. YaĢantı: Zihin geliĢimi kiĢinin geçirdiği yaĢantılarla artabilir. Çok yaĢayan değil çok gezen bilir atasözünü düĢünün. KiĢinin yaĢantılarının zenginliği zihin geliĢimini artırır. ** Çocukların sosyal ve fiziksel çevreyle (yaĢamla) gerçekleĢtirdikleri her türlü etkileĢim ve yaĢantılardır (yakalama, hareket etme, somut objeler hakkında düĢünme ve onlarla ilgili süreçler doğrultusunda düĢünme vb.) *Çocukların oyuncaklar ile oynaması da bir yaĢantıdır ve biliĢsel geliĢimlerine katkıda bulunur. Dengeleme: Bilişsel gelişim kapsamında özümleme ve düzenleme yoluyla uyumun sağlanmasıyla sürekli aktif olan bir denge sağlanması sürecidir. Piaget’e göre bilişsel gelişim denge-dengesizlik-yeniden denge kurma şeklinde gerçekleşir. Birey, kendisi için yeni olan bir uyarıcıyla karşılaştığında bir dengesizlik yaşar bu dengesizlik özümleme veya düzenleme yoluna gidilerek bu yeni duruma uyum sağlanır ki böylece yeniden denge kurulmuş olur. Tüm bu süreç durağan değildir, her yeni uyarıcı ile süreç tekrar tekrar yaşanır. Dengeleme Dengeleme: Örgütleme iĢleminin uzantısıdır. Bütünlüğün dengeli ve tutarlı olmasını ifade eder. Beynimizdeki Ģemalar sürekli dengeleme eğilimindedir. Zihin yeni bilgilerden dolayı her zaman dengede durmaz. Yeni bilgiler sürekli dengeyi bozar. Zihinsel sürece aĢırı yüklenme sonucu kafanın karıĢması buna örnektir. Piaget'e göre zihinsel geliĢim DENGE-DENGESĠZLĠK-YENĠDEN DENGE süreci olarak tanımlanır. Çocuk için yeni olan Ģeyler biliĢsel dengeyi bozar. Daha sonra özümleme ve uyum süreçleri ile denge yeniden kurulur. Bireylerin dünyayı tanıma, anlama çabası yeni Ģemalar oluĢturma, özümleme, uyma ve organize etme Ģeklinde devam eder. Örnek: KuĢlarla ilgili Ģeması olan çocuk konuĢan papağan gördüğünde "bu ne?" diye soracaktır. KuĢ olduğunu öğrendiğine kuĢlar Ģemasında "konuĢan kuĢlar da var " diyerek oluĢan dengesizlik durumu dengeye kavuĢacaktır. **Yeni edinilen bilgiler dengeyi bozar. “Kafam karıştı biraz düşüneyim” diyen birisi (fiziksel yorgunluk dışında) dengesiz bir durumdadır ve denge aramaya başlamaktadır. Bu süreç; Dengedengesizlik-denge şeklinde ortaya çıkmaktadır. **KARARLILIK-TUTARLILIK esastır. ** Çocuğun biliĢsel dengesi, yeni karĢılaĢtığı olay, obje, durum ve varlıklarla bozulur. Onlarla etkileĢim de bulunarak yeni yaĢantılar kazanır ve yeni obje, olay, varlık ve duruma uyum sağlar. Böylece, yeni ve üst düzeyde bir dengeye ulaĢır. Ancak bu denge statik değil, dinamik bir dengedir. Çevre sürekli değiĢtiğinden ve öğrenilmesi gereken Ģey bulunduğundan, denge sürekli olarak bozulacak ve yeniden kurulacaktır. Aksi takdirde öğrenme ve sonucunda da geliĢme oluĢamaz (Senemoğlu 2005). Örgütleme(Organizasyon) : Karşı karşıya olduğumuz kavramları birbirleriyle tutarlı Örgütleme bütünler haline getirmeye çalışırız. **Örgütleme, kazanılan her yeni bilginin bir bütünlük ve düzen içinde şemalara yerleştirilmesidir. Nasıl biyolojik yapımız bir organizasyon içinde çalışıyor, düzenli bir birliktelik oluşturuyorsa, bilişsel yapımız da bu düzene ve birlikteliğe ulaşmak için çalışır. Şemaların bilişsel yapılarımızı ifade ederken, örgütleme de bu yapıları nasıl düzenlediğimizi, onları nasıl koordine ettiğimizi ifade eder. Yukarıda da değinildiği gibi her bireyin kendine özgü örgütleme yolları vardır. EK NOTLAR: **BİLİŞSEL GELİŞİMİ genetik bir süreç olarak açıkladığından dolayı ise eleştirilere maruz kalmıştır. Çünkü kontrolü insandan bağımsız tutmuştur. PĠAGET BĠLĠġSEL GELĠġĠM -TEMEL KAVRAMLAR ZEK ** Çevreye uyum sağlama yeteneği. Kişi çevreye ne kadar çok ve ne kadar hızlı uyum yapabiliyorsa o kadar zekidir denebilir. ÇEVREYE UYUM ** Zekâ: Piaget, zekânın bir takım test maddeleriyle belirlenmesine karĢıdır. Ona göre zekice davranmak, organizmanın yaĢamı için en uygun koĢulları sağlamaktır. Diğer bir deyiĢle zekâ, organizmanın çevreye etkin bir Ģekilde uyum sağlamasına yardım eder; gerek organizma, gerekse çevre sürekli değiĢtiğinden, bu ikisi arasındaki zekice etkileĢimler de değiĢmek zorundadır. Zekice etkinlik, var olan her durumda, organizmanın en iyi koĢullarda yaĢamasını sağlamaya yöneliktir. SAYFA 28 ġema: Şema, bireyin çevresindeki dünyayı anlamak için geliştirdiği bir bilgisayar programı gibidir. Çevresindeki problemleri anlama, çözme, dünyayla baş etme yollan yapıları olarak düşünülebilir. Şema yeni gelen bilginin yerleştirileceği bir çerçevedir. Bilişsel yapılar ya da şema yoluyla birey çevresine uyum sağlar ve çevreyi organize eder. Piaget, vücudun yaşamını sürdürmesi için yapıları (organları) olduğu gibi, zihninde yapıları olduğuna inanmaktadır. Kuşkusuz bu yapılar gözlenemez, ancak davranışlardan yordanabilir. (Senemoğlu, 2007) ġEMA BiliĢsel Yapı ġEMA BiliĢsel Yapı **ġemalarla ilgili önemli bir nokta, sürekli olarak olgunlaĢma ve yaĢantı kazanma yoluyla değiĢmeye uğrayıp yeniden organize edilebilir olmalarıdır. ** Örgütlenmiş davranış ve düşünce kalıplarıdır. Çocuğun çevreyle etkileşime girdikçe geliştirmiş olduğu davranış ve düşünce kalıplarıdır. ** Doğumdan itibaren çocukların dünyayı anlamak ve keĢfetmek için yaptığı deneyler (giriĢimler) sonucunda, fiziksel ve sosyal dünyanın nasıl iĢlediğine dair oluĢturdukları kuramlara Ģema adı verilir. **Çocuklar her yeni öğrendikleri için bir Ģema oluĢtururlar. Örneğin hayatında ilk defa eĢsek gören bir çocuk, onun eĢsek olduğunu öğrendikten sonra zihninde o gördüğü eĢek ile ilgili bir Ģema oluĢturur. Bu Ģemalar sürekli yeni uyarıcılarla karĢılaĢtıkça yenilenir, değiĢir, zenginleĢir. Her yenilik değiĢim beraberinde bir dengesizlik getirir ardından denge gelir. Süreç böyle devam eder gider. ** Bebeğin doğduğundaki ilk Ģemaları refleksif etkinliklerdir. Bunlar; emme, yakalama vb. çok basit Ģemalardır. Bebeklikten yetiĢkinliğe doğru Ģemalar, olgunlaĢma, yaĢantı kazanma, uyum ve örgütleme yoluyla sürekli olarak değiĢir, geliĢirler. ** Bir yaĢ çocuğunun Ģemaları ya da yapıları, dört yaĢ çocuğunun yapılarından farklılık gösterir. Bu farklılığı davranıĢlarında gözlemek mümkündür. ġemayı somut olarak anlamanın en iyi yolu, çocuğa uyarıcı sunmak ve ona karĢı nasıl davranacağına bakmaktır. Çocuk bu uyarıcıyı tipik olarak nereye sınıflayıp yerleĢtirmekte, ona ne anlam vermektedir? Örneğin; iki aylık çocuğa çıngırak verdiğinizde onu yakalayıp ağzına götürecek ve emecektir. Çünkü bu uyarıcıyla ilgilenmesi için uygun Ģema; yakalama – emme Ģemasıdır. Dokuz aylık çocuğa çıngırağı verdiğiniz takdirde, gene yakalayıp ağzına alabilir, ancak, sallayabilir, döndürebilir ya da atabilir de. Çünkü olgunlaĢma ve yaĢantı etkileĢimleri sonucunda Ģemaları değiĢmiĢ, geliĢmiĢtir. Buna bağlı olarak çıngırağa farklı anlamlar yükleyebilir hale gelmiĢtir (Senemoğlu 2005). Örneğin bebek biberonu yakalayıp, ağzına götürüp, biberonun emziğini ağzına alıp, biberonu hafifçe yukarı kaldırarak emziği emer ve sıvıyı yutar. Bu hareketler bebeğin beslenme Ģemasıdır. Bebeğin biberonuyla beslenirken, zaman zaman biberonda meydana gelen hava boĢluğundan dolayı sorun yaĢıyor. Bebek sinirleniyor veya biberonu daha iyi yakalamak için biberonu sıkıyor. Sıvı bebeğin ağzına daha bol geliyor. Bu yeni bilgi bebek tarafından beslenme Ģemasına yerleĢtirilir (Arı 2005). ÖRNEK: ġema kavramını somutlaĢtıran bir baĢka örnek de Ģu olabilir: Köye bir gezi sırasında, kırda yayılan koyunları ilk kez gören çocuk “baba köpeklere bak” der. Burada açıkça görülüyor ki, koyunlar çocuğun bildiği köpek ölçütlerine en uygunudur. Koyun uyarıcısıyla karĢılaĢtığında, onu kendisinde var olan uygun Ģema içine yerleĢtirmiĢtir. Ancak, koyunlarla etkileĢimde bulunup yeni yaĢantılar kazandıktan sonra, koyunun köpek olmadığını anlayıp onun için yeni bir Ģema, kategori oluĢturacaktır (Senemoğlu 2005). UYUM: Çevrenin gerektirdiklerine göre kiĢinin kendini düzenlemesi, uyum sağlaması sürecidir. UYUM Adaptasyon Piaget‟e göre, biliĢsel geliĢim; dünyayı öğrenme yolunda bir denge sonra bir dengesizlik ve yeni dengeye ulaĢma sürecidir. Bu sürecin kesintisiz gerçekleĢmesi ise karĢılaĢılan her yeni nesne, olay ve varlıklara uyum sağlamayı gerektirir. Uyum iki Ģekilde meydana gelir: **Piaget, insanların doğuĢtan getirdikleri iki temel eğilim olduğu düĢüncesindedir: Örgütleme ve uyum sağlama. Örgütleme, süreçleri sistematik ve tutarlı sistemler haline getirme ve bu amaçla birleĢtirme, koordinasyon sağlama, fikirler ve eylemleri birleĢtirme eğilimidir. BaĢka bir ifadeyle karĢı karĢıya olduğumuz kavram ve olayları birbirleriyle tutarlı bütünler haline getirmeye çalıĢırız. Biyolojik süreç nasıl homeostasis Ģeklinde denge kurmaya çalıĢıyorsa, aynı Ģekilde zihin de dengelenmeye ulaĢmaya çalıĢmaktadır. Uyum sağlama ise, çevreye uyum sağlamayı ifade eder. Ġçinde bulunduğumuz çevreye uymaya çalıĢırız. Piaget, nasıl yiyecek yiyerek yiyeceği bedenimize katmaya çalıĢıyorsak, çocuğun da aynı Ģekilde bilgiyi zihnine katmaya çalıĢtığı düĢüncesindedir. Adaptasyon nörolojik ve fiziksel olgunlaĢmayı takip eden istekli hareketlerle birlikte refleksif hareketlerin kullanımıyla baĢlar. Adaptasyon süreci, akomodasyon(DÜZENLEME) ve asimilasyon(ÖZÜMLEME) arasında karĢılıklı etkileĢime bağlıdır. Akomodasyon ve asimilasyon arasındaki etkileĢim, kiĢisel ihtiyaçlar ve çevrenin istekleri arasındaki dengenin sonucudur ** 1) Özümleme (ASĠMĠLASYON) **Bireyin karĢılaĢtığı yeni bir durumu, fikri ya da nesneyi kendinde önceden var olan Ģemalarla açıklaması, bu Ģemalarla anlamlandırmasıdır. Diğer bir deyiĢle, kendisi için yeni olan bu bilgileri var olan Ģemalarına yerleĢtirmeye çalıĢmasıdır. Örneğin; daha önce “at”ı görmüş fakat “zebra” ile ilk defa karşılaşan bir çocuğun zebraya ilk görüşte at demesi. ** Çevresine, kendisinde var olan biliĢsel yapılarla tepkide bulunmasıdır. Yukarda verilen örneklerden, çocuğun koyunları, köpek Ģeması içine yerleĢtirmesi Merve‟nin “saymak” deyince büyüklerini sayılarla eĢlemeye kalkıĢması, birer özümleme örneğidir. Bir baĢka örnek de, hayatında hiç denizkestanesi görmemiĢ bir çocuk, “denizkestanesi” sözcüğünü duyduğunda, bunu kendisinin bildiği kestane yapısı içine alıp, yenebilen kahverengi bir meyve olarak düĢünmesidir (Senemoğlu 2005). SAYFA 29 2- DÜZENLEME( Akomodasyon)-UYUMSAMA *** Bireyin, yeni durum, obje veya olaylar karşısında kendisinde var olan şemaların kapsam ve özelliklerini yeniden biçimlendirmesi, organize etmesi sürecidir. ** Örneğin; ilk görüşte zebraya at diyen çocuğun zebranın attan farklı bir hayvan olduğunu algılayıp ona zebra demesi çocuğun düzenleme yaptığının bir göstergesidir. Bu yeniden düzenleme bir anlamda “öğrenme” niteliğindedir. Yeniden düzenlemenin yapılmadığı durumlarda sadece özümleme ile öğrenme ve buna paralel olarak de gelişme mümkün olmayacaktır. UYUM Adaptasyon **Özümleme tek başına bilişsel gelişimi sağlamada yetersiz kalmaktadır. Dışarıdan gelen uyarıcıları, bireyin, sürekli olarak kendisinde var olan yapıları içine alması ve onlara göre tepkide bulunması gelişimi sınırlandırır. Bu nedenle, yeni obje, olay, durumları anlamak, bilmek için var olan yapıların yeniden şekillendirilmesi, biçimlendirilmesi de gerekmektedir. İşte, mevcut şemayı yeni durumlara, objelere, olaylara göre yeniden biçimlendirme, şekillendirme sürecine “düzenleme” denir Her yaĢantı özümleme ve düzenlemeyi kapsar. Eğer mevcut bilişsel yapılar, yeni durumlara cevap vermek için uygun ise özümleme yapılır. Yeterli değilse, mevcut bilişsel yapılar yeniden düzenlenir. Bu yeniden düzenleme kabaca, öğrenmeye eşdeğer görülmektedir. Yeniden düzenleme olmadan tek başına özümleme ile öğrenme ve dolayısıyla da gelişme mümkün değildir. Yukarıdaki örnekleri devam ettirecek olursak, koyunları köpek şeması içinde özümseyen çocuk, koyunlarla etkileşimde bulunduğunda, koyunların köpeklerden farklı olduğunu görür ve köpeklere ilişkin şemasını yeniden düzenler. Belki koyunlar için ayrı bir şema oluşturur. Denizkestanesi örneğinde de, denizde yaşayan, yürüyebilen dikenli bir hayvan olduğunu gördüğünde buna ilişkin şemasını yeniden düzenleme yoluna gider. Böylece öğrenme ve gelişme sağlanır (Bulkes 2001, Erden ve Akman 2005). PĠAGET BĠLĠġSEL GELĠġĠM DÖNEMLERĠ **Piaget, biliĢsel geliĢimi baĢlıca 4 döneme ayırmıĢtır. Her dönemin kendine özgü kazanılması gereken Ģemaları vardır. Dönemler ilerledikçe kavrama ve problem çözme becerilerinde ilerleme gözlenir. Bu dönemler sırasıyla ve atlanmaksızın yaĢanır. Ancak dönemlere geçiĢ yaĢlarında ve dönemlerin tamamlanma sürelerinde farklılıklar gözlenebilir. ** Bu evreleri oluştururken dört temel kurala değinilmektedir. 1.-Evreler değişmez bir şekilde belli bir sıra ile ortaya çıkar. Yani evrelerin sırası değişmez. 2.-Evreler bir hiyerarşi oluştururlar. Sonraki evre önceki evrelerin kazanımlarını da içinde barındırır. 3.-Gelişim oranlarında farklılıklar vardır. Her birey kendine göre gelişir. Bireyler gelişim oranları açısından aynı çevrede olsalar bile farklılıklar gösterirler. Bireysel farklılıklar 4.-Gelişim kuramları her evre için tipik olan özellikleri belirtmektedir. Belirtilen özellikler genel olarak o dönemdeki bireylerin çoğunluğunda elde edilen özelliklerdir. % 66-% 75 arası ortak olarak görülen özelliklerdir. SĠNAN DURMAZ obsesyon52@hotmail.com www.kpssegitimmerkezi.com SAYFA 30 DÖNEMLERDE KARġILAġTIĞIMIZKAVRAMLAR VE AÇIKLAMALARI Döngüsel (devresel) Tepkiler: Çocuk önceden rastlantı sonucu bulduğu ve zevk aldığı hareketleri tekrarlar. Kısacası çocuğun belli türdeki harekeleri tekrarlamasıdır. (Her iki tepki aynı olarak kullanılmaktadır.) Döngüsel (Devresel) Tepkiler ÖRNEKLER: **Çıngırağı vuran çocuk hoĢuna gitmesi sonucu tekrar çıngırağa vurması gibi ** Ayağını salladığında bebek beĢiğinde ses çıkarsa yani sesi çıkarmak için ayağını sallama hareketini tekrarlar. **Bir espri öğrenen çocuk, o espriyi etrafındaki yetiĢkinlere “gına gelinceye” kadar tekrar eder. Bu çocuğun ilgili olayı özümlemeye çalıĢtığını gösterir 3 TÜR DÖNGÜSEL TEPKĠ VARDIR: **Birinci Döngüsel Tepki “Emme”dir (kendine-kendi bedenine yönelik). Parmağını ağzına götürdüğünde haz Bunu tekrarlar… Alır. Bellek kullanımı-nesne sürekliliği ve doğadan ayrışma yok. Amaca yönelik değil refleksif tepkilerdir. Döngüsel (Devresel) Tepkiler DÖNER TEP. Ġkinci Döngüsel Tepki: Vücudu başka bir nesneye yöneltmesidir. Tepkiler vücuttan başka nesnelere yönelir. Çevreyi tanımaya yönelik eylemlerdir… Tesadüfen keşfedilmiştir bedeni dışındaki nesnelere yöneliktir. Amaç vardır. Mesela yatağında dönerken duyduğu sesi duymak için sağa-sola dönmeye başlaması-DENEME YANILMA ve 1.evrede görülmeyen özellikler görülür. Doğadan ayrışma-nesne sürekliliği var **Bebeğin sürekli olarak elindeki oyuncağı sallaması Üçüncü Döngüsel Tepki: Vücut dışında başka araçlarla davranışların tekrarlanmasıdır. Bir çubuk ile istenilen oyuncağı almaya çalışabilirler. Yenilik ve merak aĢaması, DAVRANIŞLARDA DIŞA DÖNÜKLÜK-İLKEL ALET KULLANMA **Kapının önündeki sandalyeyi yoldan kaldırarak kapıyı açar. **Bebeğin elindeki kaĢığı sürekli olarak tabağa vurması Nesnenin Devamlılığı **Daha önce görüş alanından çıkan nesneyi yok sayan bebeğin, artık bu nesnenin yok olmadığının farkında olmasıdır. ** Örneğin; 4 aylık bir bebek gözünün önündeki bir nesne kaldırıldığında, yok olduğunu böyle bir nesnenin evrende bulunmadığını düşünür. 9 aylık bir bebek ise gözünün önünden kaldırılan nesnenin evrende var olduğunu düşünür ve onu değişik şekillerde aramaya çalışır. Aynı zamanda da kişi sürekliliğini kazanılır kişi sürekliliği daha önce kazanılır. Nesne sürekliliğinin kazanılması ile bir nevi düşünme başlar. Çocuk dünyayı zihninde temsil etmeye başlar. Yani iç temsil süreci başlar. Bellek ilk kez kullanılmaya başlanır. Kavram ve dil gelişimi başlangıcı, olayları ve nesneleri zihninde sembolleştirmeye başlar. **Nesnenin sürekliliği evresi: Kendi odasından başka bir odaya kaldırılan bir oyuncak yok olmamaktadır **YaklaĢık 8 aylık oluncaya dek bebek gözü önünde saklanan bir nesneyi (top, oyuncak gibi) aramaktan vazgeçer. Fakat daha sonraları, saklanan nesneyi aramaya, onu bulmaya çalıĢtığını gösterir hareketler yapmaya baĢlar. Artık bebek bir nesneyi görmese de, onun varlığını sürdürmeye devam ettiğini öğrenir. Nesne sürekliliğinin kazanımıyla biliĢsel geliĢimde büyük bir adım atılmıĢ olur. Bu durum bebeğin iç görüye sahip olmaya baĢladığının, düĢünmenin ilk kanıtıdır. SAYFA 31 Ses BuluĢması BulaĢması Doğadan AyrıĢma Taklit ErtelenmiĢ Taklit **Ses bulaĢması; bir odaya 4 – 5 adet bebek bir araya getirilirse ve bu bebeklerin sadece 1 tanesi ağlamaya baĢlayınca diğer bebeklerin de ağlamasıdır. Bebeklerin böyle davranmasının nedeni ise; ağlama sesinin kendisinden geldiğini idrak edememesi. Ses bulaĢmasında kurtulan bir bebek benlik kavramının geliĢtiğini söyleyebiliriz. Benlik, kiĢinin kendisini algılama biçimidir. KiĢilik, bireylerin farklı davranıĢları kiĢiliği belirler. **Çocuğun ağlama sebebi, ağlama sesiyle hoĢ olmayan tedirginlik verici bir durum arasında bağ kurması olabilir.-Doğuştan gelen empati **Piaget’in bebeklerin kendi varlıklarının ve bilinçlerinin farkına varmaya başladıkları süreç diye tanımladığı durum. Doğadan Ayrışma: Bebek en başlarda kendisini doğadan ayrı sanmaz. Varlığın ve yokluğun bilincinde değildir. Zamanla kendi benliğinin ve diğer varlıkların farkına varır. ÖRNEK: Bazen bebeklerin bir uyarıcı olmasa da kollarını kaldırması, bacaklarını kendilerine doğru çekmesi gibi **Taklit bir davranıĢ örneğini ya da modelini takip ve kopya etme yeteneğidir. Çocuğun dağarcığında bulunan davranıĢlarla baĢlar. Yeni doğan bebek ellerini açıp kapayabilir. Bu davranıĢ yakalama refleksiyle ilgilidir. Eğer, anne bebekle oynarken ellerini açıp kapamaya baĢlarsa bebek bir süre sonra onu taklit edecektir. Annenin davranıĢı bebeğin aynı hareketi yapmaya sevk etmiĢtir. **Zihin geliĢiminin bir diğer iĢareti de ertelenmiş taklittir. Bebeğin görmüĢ olduğu bir olayı, olay ortadan kaldıktan sonra tekrarlaması yani o olayı taklit etmesidir. **Model ortada olmadan da çocuğun görmüĢ olduğunu taklit etmeye devam etmesi ertelenmiĢ taklittir **Bilginin hafızada tutulabildiğini gösterir, en belirgin örneği bebeğin annesinden gözlediği bir davranıĢı birkaç gün sonra tekrar etmesi, annesi gibi oyuncak bebeğini okĢaması konuĢması ona yemek yedirmesi ağzını silmesi. Odaklaşma Merkeziyetçilik ODAKTAN UZAKLAŞMAMA ***Odaklaşma: Dikkatli bir olayın ya da nesnenin diğer yönlerini dışarıda bırakarak yalnızca bir yönüne yoğunlaştırma eğilimine, odaklaşma denilmektedir. DENEY: Sıvı miktarı deneyinde çocuğun bardağın boyu üzerinde yoğunlaşması ve bardağın daha geniş olduğu için aynı miktar suyu alabileceğini düşünememesi odaklaşmaya örnek gösterilebilir. Küçük çocukların işlek yollarda karşıdan karşıya geçmekte zorlanmaları da odaklaşma ile ilgilidir. Çocuk trafik kurallarına uygun olarak önce soluna, sonra sağına tekrar soluna baktığında her seferinde ilk baktığını unutabilmekte, daha doğrusu o anda baktığı tarafa odaklamaktadır. Odaklaşma: Korunum kavramıyla yakından ilgilidir. Olay ya da nesnelerin yalnızca bir yönüne odaklanma söz konusudur. Örnek: karĢıdan karĢıya geçiĢlerde odaklaĢma kazalara neden olmaktadır. ***Bir nesne ve olayın en çok ilgi çeken yönüne odaklanma, tek bir özelliğe takılma diğer özelilikleri ya da durumları görememe, aynı anda birden fazla etkinliği gerçekleştiremez. ***Çizgi film izleyen çocuğun içtiği sütü unutması çizgi filime ara verince tekrar içmesi başlayınca tekrar unutması **Çocuk, bir nesnenin ya da olayın anlık veya en çok ilgi çeken yönüne odaklanır. Bu nedenle, ---Bir şeyin tek bir özelliğine kendisine verir, diğer özelliklerini göremez. ---Aynı anda birden fazla etkinliği gerçekleştiremez. ÖRNEK: Anne: Oğlum, bugün babanla neler yaptınız? Çocuk: (Gün içerisinde çok sayıda etkinlik gerçekleştirdiği halde) Parka gittik, oyun oynadık. Anne: Başka? Çocuk: (Uğraşır, hatırlayamaz ve tekrar eder.) Çok oyun oynadık. Toplu(Kolektif) Monolog Ve Monolog Toplu monolog: Herkes kendine göre bir şeyler konuşur. Başkalarını dinliyormuş gibi yapsalar da aslında kendi kendilerine konuşurlar. Herkesin kendilerini dinlediklerini sanırlar. Bir arada olduklarında hepsi aynı anda farklı şeylerden bahsederler. Monolog: Çocuklar tek başlarına kaldıklarında ise monolog tipi konuşmalar yaparlar. En belirgin örneği tek başlarına oyun oynarken kendi kendilerine yapacaklarını sıralarlar. www.kpssegitimmerkezi.com Sayfa 32 Toplu(Kolektif) Monolog Ve Monolog EK AÇIKLAMA: Dil gelişimine baktığımızda da çocuğun konuşmalarında “monologlar”(=tek kişilik konuşma) in hâkim olduğunu görürüz. Çocuklar bir ardayken bile kendi kendilerine konuşuyor gibidirler (=toplu monolog). *Oyuncak arabalarıyla oyun oynayan çocuğun korna sesi çıkarması ve arabalarını yarıştırırken arabalarını bağırarak kırmızı araba sarı arabayı geçti demesi. **Çocukların karşısındaki kişiyi dinlemeksizin, herkesin kendisini dinlediğini sanarak konuşmasıdır. Bu dönemdeki çocuklar bir araya geldiklerinde hepsi aynı anda, farklı şeylerden bahsederek konuşurlar. Örnek: Anaokulundaki 4 çocuk masa etrafında oturmuş bir şeyler konuşuyorlar: TOPLU Ali: Dün gece beni uzaylılar kaçırdı. Ayşe: Annem bana ayakkabı alacak. Zeynep: Ağaçlar, kollarını sallıyor, rüzgâr oluyor. Kenan: Hadi oyun oynayalım. Animizm: Yaşayan ve yaşamayan nesneler arasında ayrım yapamama durumunda ortaya AnimizmCanlandırmacılık çıkan karmaşadır. Canlı cansız ayrımı yapılamaz. Ġnsan düĢüncesinde animizm özelliğinin ağır bastığı dönem iĢlem öncesi dönemdir. Animizm, kısaca doğadaki cansız nesnelere de canlı imiĢ gibi davranmak olarak tanımlanabilir. Bu dönemde çocuk (örnek için) bebeğiyle konuĢur ve onun da konuĢtuğunu veya en azından onun konuĢtuklarını anladığını düĢünür. **Çocuk cansız nesnelere canlılık özellikleri yükler. **Örneğin; bir çocuk oyuncak bebekle canlıymış gibi konuşur. Özelden Özele Akıl Yürütme Tek yönlü DüĢünme ORTAKLIK **5 yaşındaki Ayşe oyuncak bebeğinin kolunu kırmış ve ondan defalarca özür dilemiştir. **4 yaşındaki Edip’in bahçede gördüğü köpek yavrunun kuyruğundan tutup sallayarak duvara vurması(Canlı cansız ayrımı yapamaması) **Özelden özele akıl yürütme: Ġki özel durum arasında bağlantı kurarak akıl yürütmektir. Düz Aristo mantığı Örnek: Her gün kahvaltıda omlet yiyen çocuğun, omlet yemediği gün "bu gün kahvaltı etmedik" demesi **Özelden özele akıl yürütme: Olayları yalnızca geçirdiği yaĢantılara bağlı olarak tek yönlü düĢünebilme özelliğidir. Her sabah kahvaltısında yumurta yiyen bir çocuk bir gece misafir olarak kaldığı arkadaĢının evinde sabah uyandığında yaptığı kahvaltıda yumurta yememiĢtir. Annesi ona “kahvaltı yaptım mı?” diye sorduğunda çocuk “kahvaltı yapmadım” (yumurta yemediği için) demiĢtir. Televizyon izlemedim o halde akĢam olmadı gibi. ***Odaktan uzaklaşamamak tek yönlü düşünmek özelden özele akıl yürütme de denir. ÖNEMLİ UYARI-DİKKAT: Özümleme ile özelden özele akıl yürütme karıĢtırılmaktadır. ***Var olan Ģema geniĢletiliyorsa yeni gelen bilgi var olan Ģemanın içine alınıyorsa özümsemedir. Genelleme var. **Özel bir durumdan baĢka bir özel duruma, genelleme yapmadan akıl yürütmektir. Yani, bir Ģeyle baĢka tek bir Ģeyi eĢleĢtirebilmek, diğer durumları görememek, anlayamamaktır. Örneğin: Her sabah kahvaltısında süt içen çocuk, bir gün kahvaltısında süt içmeyince, o gün kahvaltı yapmadığını iddia etmiĢtir. (Kahvaltı=Süt… Süt yoksa kahvaltı da yok) **Öğretmeni Ahmet`ten bir sayfa “A” harfi yazmasını ister. Ahmet, bir sayfayı kaplayacak büyüklükte kocaman bir “A” harfi yazar. **AT görmüĢ çocuğun zebraya da at demesi **1 den 99 a kadar Saymayı öğrenen Memo’nun 99 DAN dan SONRA 100 geldiğini öğrendiği için 199 a geldiğinde 2 tane 100 demesi. ġemaya 2 tane 100 kavramını eklemiĢtir. ***Özelden özelden özele akıl yürütme de ise Ģema geniĢletilmiyor aksine daraltılıyor. Yeni durum yok sayılıyor. Gezmeyi parkla özdeĢleĢtiren Edip sinemaya götürüldüğünde eve dönüĢte annesine ne zaman gezmeye gideceğiz demesi. 2010-Teyzesinin kendisine yaĢının 5 olduğunu söylediğinde Memo’nun hayır benim yaĢım 6 sen benim doğum günümde evde değildin ondan dolayı bilemezsin demesi Özelden özele akıl yürütmedir. SAYFA 33 obsesyon52@hotmail.com www.kpssegitimmerkezi.com Özelden Özele Akıl Yürütme Tek yönlü DüĢünme **Özelden özele akıl yürüten çocuklar bir Ģey ile baĢka tek bir Ģeyi eĢleĢtirebildiklerinden sesteĢ kelimeleri anlayamazlar. --Anne: Oğlum büyüklerini sevip sayar mısın? --Çocuk: Evet severim. Annem bir, babam iki, amcam üç… --Anne: Oğlum, bak bu bir sprey. --Çocuk: Anneciğim ne yapıyorsun spreyle? --Anne: Koltuk altına sıkıyorum. --Çocuk: (Spreyi alır, evdeki tüm koltukların altına sıkar…) Anneciğim ben de koltukların altına sıktım ***Sembolik oyun ve düĢünme: Çocuk hayal gücünü kullanarak düĢünür. Çubuğu tabanca gibi kullanır. BoĢ çay fincanın da çay varmıĢ gibi içmeye baĢlar. Nesneleri baĢka Ģeylerin yerine Sembolik Oyun kullanabilir. **Çocuğun gerçek bir nesne ya da kiĢi yerine bunları sembollerle ifade etme yeteneğine bağlı olarak, bir Ģeyi baĢka bir Ģeyin yerine kullanması yoluyla gerçekleĢtirdiği oyunlardır. **BaĢka bir deyiĢle çocuk o anda ortamda var olmayan ya da hiç var olmamıĢ bir nesne-kiĢi yerine farklı bir sembol kullanabilir. **Buna paralel olarak da sembolik oyunlar oynadıkları gözlemlenir; dal parçasını at yaparlar, tabağı direksiyon gibi kullanırlar, oyuncak bebekleri canlıdır sanki. ** Hayali arkadaş olarak tabir edilen durum da sembolik oyun kapsamında ele alınır. Hayali arkadaşlar bir insan olabileceği gibi hayvan da olabilir. **Sembolik oyunlar sayesinde çocuklar bazen çevrelerindeki olayları, varlıkları taklit ederler, bazense tamamen kendilerine özgü semboller oluşturarak oynarlar. **Piaget`ye göre sembolik oyunlar çocukların bilişsel, duyuşsal ve sosyal açıdan gelişiminde oldukça faydalıdır Egosantrizm: Çocuğun kendi bakıĢ açısının olabilecek tek bakıĢ açısı olabileceğine inanmasıdır. ** Kendi düşünceleri ve bilgileri dışında başkalarının farklı şekilde düşüneceğini ve bilgi sahibi olacağını algılayamazlar. Kendi bildiklerini herkesin bildiğini sanırlar. Örneğin; bir kız çocuğu telefonla konuşurken, elindeki bebeği göstererek telefonda babasına “bak babacığım annem bana ne güzel bir bebek aldı” diyebilir. Bir olayı başkalarının bakış açısından göremediklerinden, başkalarının ihtiyaçlarını ve duygularını fark etmekte güçlük çekerler. Benmerkezcilik Egosantrizm Kendine Odaklanma ** Benmerkezcilik: Çocuğa göre dünyanın merkezi kendisidir. Kendisinin bildiğini herkesin bildiğini ve kendisinin gördüğünü herkesin gördüğünü düşünür. Kendisini başkasının yerine koyamaz. Telefonla konuşurken kendisinin gördüğünü karşısındakinin de gördüğünü düşünür. ** Egosantrizm, "çocuğun çevresini keşfettiği, bu çevrenin kendisi için yaratıldığı inancını taşıdığı ve başka kimselere aldırış etmediği bir dönemdir." Çocuğun kendisi ile kendi dışında olanları ayıramadığı bu dönem, genellikle 2-6 yaşlarını kapsamaktadır. **Egosantrizm dönemindeki çocuk, dünyayı yalnız kendi bakımından görmektedir. Ona göre, çevresindeki kişiler ve etrafındaki eşyalar kendisi gibi düşünürler ve hissederler. Bundan dolayı inançları da günlük tasavvur ve idraklerinden ayrı değildir. **Çocuktaki egosantrik düşünceler zaman zaman çeşitli şekillerde tezahür eder, çocuk konuşmalarında hep kendisinden bahseder, oyuncaklarıyla başkalarının oynamasına izin vermez. Anne babasının yalnız kendisiyle ilgilenmesini ister ve bu yüzden, yeni doğan kardeşini kıskanır, onu istemez. BAŞKALARININ BAKIŞ AÇISINI VE GÖRÜŞLERİNİ ANLAMADA YETERSİZLİKTE EGOSANTRİK DÜŞÜNMEDİR. ** Zihnî gelişmenin ilk çocukluk safhasında bebek büyüyüp kendi varlığı ile başka varlıkları ayırmaya başladığı zamanlarda kendine has bir düşünce tarzı ile düşünür. Sanki dünyada en önemli varlık kendisi, her şey onun emrine ve isteğine hazır olmalı. Annesi, babası, diğer insanlar ve eşya, isteği gibi kendisine davranmasa ağlamaya başlar. Her şeyin merkezi olduğu hissini taşır. **Süt sevmeyen bir çocuğun, başkalarının da süt sevmediğini düşünmesi **Anne babasının boşanmasının sebebinin kendisi olduğunu düşünen bir okul öncesi öğrencisinin düşüncesi boşanma nedenini doğru anlayamadığı ve kendisine bağladığı için benmerkezcidir. **Ergen benmerkezcilik/egosantrizm, kendi düşüncelerinin ve söylediklerinin en doğru olduğunu düşünür. Herkesin kendisiyle uğraştığını ve onu takip ettiğini düşünür ** Ergendeki bedensel ve cinsel değişimler sonucu çevrelerindeki insanların kendi davranışları ile görünümleriyle kendileri kadar saplantıları ile ilgilendiklerini ve her zaman ilgi odağı olduklarını kabul etmeye başlarlar. Ergenler gittikçe kendi yarattıklar bir hayali seyirci kitlesiyle çevrilirler. Bu düşünceye inandıkları için benlik bilinci artar ve kendilerine hayran olma ile kendilerini eleştirme arasında gidip gelirler. Aşırı idealizm vardır **Hayali seyirci: Herkesin kendisi ile ilgilendiğini düşünürler. Bakımlarına özen gösterirler. Herkesin kendisini takip ettiğini düşünürler. www.kpssegitimmerkezi.com SAYFA 34 ** Kişisel efsane: Özel veya biricik olduklarını hissetmeye götürür. Duyguların çok özel ve ölümsüzlüğüne inançları vardır. Kimsenin kendisi kadar acı çekemeyeceğini ve bu kadar mükemmel duygular yaşamayacağına inanır. Ergenler riskleri alırken kendilerine bir zarar gelebileceğini pek düşünmezler, kötü olaylar hep başkalarının başına gelir, onlara bir şey olmayacağı baskın düşünme tarzıdır. Yani kendileri için oluşturdukları birer kişisel efsaneleri vardır. Kimse onların yaşadığı duyguları yaşamamış, onlar kadar acı çekmemiştir. Bu dönemdeki ergen, delikanlılığın kitabını yeniden yazmıştır.'' **Omnipotent düşünce: Benim gücüm her şeye yeter düşüncesi. Bu düşünce ergenlerin geleceğe ilişkin beklentilerinin yüksek olmasına yol açar, ergenler hayatı çok basite alır, birçok şey onlara kolay gözükür. Onlara göre anne babaları her şeyi çok abartıyordur. ÖZET: Benmerkezcilik **Benmerkezcilik insan yaĢamında iĢlem öncesi ve soyut iĢlemler dönemi olmak üzere iki farklı dönemde görülür. Benmerkezcilik, çocukların olayları başkalarının bakış açısından ele alamaması, herkesin kendisi gibi düşündüğünü kabul etmesidir. Egosantrizm Kendine Bu durum gündelik yaşamda farklı şekillerde ortaya çıkabilir: Odaklanma 1. Çocuk sadece kendisinin gördüğü, duyduğu, bildiği şeyleri, herkesin görüp duyup bildiğini sanabilir. 2. Çocuk bir şeyden hoşlanıyorsa bundan herkesin hoşlandığını, bir şeyden hoşlanmıyorsa bundan hiç kimsenin hoşlanmadığını düşünebilir. 3. Çocuk çevresindeki herkesin ve her şeyin sadece kendisi için var olduğunu sanabilir. 4. Çocuk, çevresinde gelişen her olaydan öncelikle kendisini sorumlu tutabilir. 5. Çocuk, her durumu sadece kendi bakış açısından ele alabilir. Nesne değiĢmezliği; çocuğun uzaklık, yön, bakış açışı, ışık, gölge gibi etkilere Nesne Kimliği DeğiĢmezliği rağmen bir nesnenin aynı nesne olduğunu yani değişmediğini algılayabilmesidir. Çocuk uzakta iken küçük görünen bir arabanın yakınlaştıkça büyüdüğünü düşünebilmektedir. Nesne kimliği; Nesnenin bir günden diğerine, bir durumdan başka bir duruma aynı olduğunu tanıma yeteneğidir. 8–9. aylarda bebekler nesneyi sadece bilinen tek bir ortamda tüm ipuçlarıyla birlikteyken tanırlar. Örneğin; yemek saatinde kendi bardağını tanır ancak bardağı başka bir ortamda tanımayabilir. 10–11. ayda ise bardağı her durumda tanıyabilir. **Gelişim psikolojisine Piaget tarafından kazandırılan ve sıkça rastlanan bir terimdir. Sihirli-Majik DüĢünce ÖRNEK: Hasan 4 yaĢındadır. Bir gece rüyasında annesinin çok istemesine rağmen dondurma almadığını görür. Bunun üzerine sabah uyanır uyanmaz annesine kendisine neden dondurma almadığını sorar. Annesi böyle bir Ģey olmadığını söylese de hasan ısrarla sorulara devam eder. **Hayal ile gerçek ayrımı yapmazlar. Az geliĢmiĢ bilince karĢın çok fazla geliĢmiĢ hayal gücünün sonucunda ortaya çıkan düĢünce Ģeklidir. **Çocuklar kavramları ve çevrelerinde geliĢen olayları bu düĢünce biçimine bağlı olarak gerçek ötesi Ģekilde ele alırlar. ÖRNEK: Pembe panter oyuncağına kötü davrandığı için onun tarafından hasta edildiğine inanan çocuk Yapaycılık (Artifikalizm) DİKKAT:'Gökyüzü sinirleniyor' demesi Cansız bir varlığa canlılık atfetmiş CANLANDIRMACILIK(ANİMİZM) **' Yapaycılık' ise; doğa olaylarının insanlar tarafından yapıldığını düşünmektir. Mesela 'Yağmur ' için çocuk 'Birinin Gözyaşları' derse yapaycılık, 'Bulutlar ağlıyor derse ' Canlandırmacılık ' olur. **Çocuk doğal olayların birileri tarafından –insan eliyle yapıldığını sanır. --Derya, dedesinin her sabah erkenden kalkıp güneşin fitilini ateşlediğini düşünmektedir. --Ayşe, birilerinin musluğu açık unutunca buraların suyla dolup deniz olduğunu ifade etmiştir. **Çocuğun doğal olguları birisinin yarattığı ya da buna birisinin neden olduğunu düĢünmesidir. SAYFA 35 Tersine Çevirme **ĠĢlemleri tersine çevirebilir. A=B ise B=A diyebilir **Tersine çevirememe: Bir iĢlemi tersinden düĢünemezler. Bir bardaktan sürahiye boĢaltılan suyun tekrar bardağa doldurulması halinde önceki düzeyine geleceğini düĢünemezler. A=B dir fakat B=A değildir. **Tersine çevirememe. Bir iĢlemi tersinden düĢünemezler. Örnek; "2 kere 8 kaç eder?", "peki 8 kere 2 kaç eder?" Cevap: "biz daha sekizleri görmedik." **Tersine Çeviremez: 3+5=8 diyebilir, ancak aynı soru 5+3 diye sorulduğunda cevaba ulaĢamayabilir. AraĢtırmacı: AyĢe, hiç kardeĢin var mı? AyĢe: Evet, Bir tane var, adı Ahmet. AraĢtırmacı: AyĢe, Ahmet`in hiç kardeĢi var mı? AyĢe: Hayır, yok. ***ERİYEN BUZUN TEKRAR BUZA DÖNÜŞEBİLECEĞİNİ KAVRAYAMAMAK-Tersine çevirememedir. DENEY: Piaget 5 yaşlarında bir çocukla deney yapar; iki bardak var bardakların uzunlukları aynı, içindeki su seviyeleri de. Piaget çocuğa hangi bardakta su fazla diye bir soru yöneltince ikisi de aynı cevabını alır. Bu bardakların bir tanesini geniş yayvan bir bardağa boşaltarak hangi bardakta su fazla diye tekrar sorunca uzun bardaktaki cevabını alır. Korunum Bu deneyden de anlaşılacağı gibi Korunum ilkesi kazanılmamıĢtır. **Korunum: objelerin Ģekli, konumu değiĢse de miktarının, hacminin, ağırlığının değiĢmeyeceği ilkesidir ** Korunum kavramının kazanılması demek aynı zamanda Odaktan uzaklaĢma var demektir. Maddelerin görünümü değiĢse bile özü değiĢmez. Örneğin; bir anne iki çikolatayı 4 ve 8 yaşındaki çocuklarına birkaç parçaya bölecektir. 4 yaşındaki çocuk en çok parçanın olduğu tabaktaki çikolataları ister, korunumu kavrayamama. 8 yaşındaki çocuk ise herhangi bir tabağı isteyecektir. Korunumu kavramıştır. Temel Korunum Formları A. Madde Korunumu: Bir bütün parçalara ayrılsa bile, miktarı aynı kalır, değişmez. B. Uzunluk Korunumu: Bir tel parçası ne kadar kıvrılırsa kıvrılsın uzunluğu aynı kalır, değişmez. C. Nitelik Değişmezliği: Sıvı bir madde, bir kaptan diğerine boşaltılsa bile niteliği değişmez. D. Sayıların Korunumu (Sayı Uygunluğu):Maddelerin birbirine yakınlaştırılması ya da Korunum uzaklaştırılması ile miktarda bir değişme meydana gelmez. Yine aynı sayıda kalır. E. Alan Korunumu: Bir kâğıt parçasının kapladığı alan, bu kâğıt parçası kesilip farklı şekiller oluştursa bile toplamda aynı kalır. F. Ağırlık Korunumu: Bir maddenin şekli değişse bile ağırlığı değişmez. G. Hacim Korunumu: Farklı şekillere sokulan bir madde, içi su dolu bir kaba atıldığında, taşırdığı su miktarında bir değişme görülmez. ÖNEMLİ NOT-DİKKAT: Madde korunumu, uzunluk korunumu, nitelik değişmezliği, sayıların korunumu ve alan korunumu 6-7`li yaşlarda kazanılırken, ağırlık korunumu 9-12 yaş arasında, hacim korunumu ise 11-12`li yaşlarda kazanılmaktadır. Korunumun bu sırayla kazanılmasına Piaget gelişimde ardışıklık adını vermiştir. TEMEL KORUNUM FORMLARI İLE İLGİLİ ÖRNEKLER 1-Eşit aralıklarla dizilmiş eşit sayıda iki sıra boncuk çocuğa gösterildikten sonra, sıralardan birindeki boncukların arası açılır ve hangi sırada daha çok boncuk olduğu sorulur. Miktar korunumunu henüz kazanmamış çocuklar, geniş aralıklı sıradaki boncukların daha çok olduğunu söylerler 2-Çocuğun gözünün önünde, içlerinde eşit miktarda sıvı bulunan birbirlerine benzer iki bardaktaki sıvı biri, daha dar ve uzun bir bardağa boşaltılır. Çocuğa hangi bardakta daha fazla sıvı bulunduğu sorulur. Korunumu kavramamış çocuk, dar ve uzun bardakta daha fazla sıvı olduğunu söyleyecektir. SAYFA 36 SAYFA 36 3-4-5 yaĢlarındaki bir çocuğun önünde birbirinin aynı iki bardağa eĢit miktarda su koyduğunuzda, çocuk bardaktaki suların eĢit olduğunu söyleyebilecek, ancak gözleri önünde bardaklardan birindeki suyu daha geniĢ ve kısa bir bardağa boĢalttığınızda çocuk artık uzun Korunum Ġlkesi yani ilk bardaktaki suyun daha çok olduğunu söyleyecektir. Böylece çocuğun korunum kavramını henüz algılayamadığını, eĢit miktarda da olsa su farklı kaplara konduğunda yine eĢit miktarda olmaya devam edeceğini kavrayamadığını gözlemleriz. Bu da aynı zamanda onların iĢlemleri tersine çevirebilme yetisine sahip olmadıklarının göstergesidir. ÇÜNKÜ: Piaget‟e göre bunun sebebi çocuğun bu dönemde bir konu ya da problemi çok boyutlu olarak değil de sadece bir boyuttan algılayıp, tek bir açıdan düĢünebilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu dönemin diğer bir özelliği de çocukların bütün ile onun parçaları arasındaki iliĢkiyi kuramamalarıdır. Örneğin; sınıftaki kızlar mı çok erkekler mi diye sorulduğunda eğer erkekler çoksa erkekler diyebilir de tüm öğrenciler mi çok erkekler mi denince erkekler yanıtını verebilirler. 4- 5 parçaya ayrılmıĢ çikolatanın, 3 parçaya ayrılmıĢ aynı çikolatadan daha fazla olduğunu iddia edebilir. **Sayı Uygunluğunu BaĢaramaz: Uzunlamasına yan yana dizilmiĢ 7 bilyenin, toparlanarak yan yana koyulmuĢ 7 bilyeden daha fazla olduğunu söyleyebilir. **Fiziksel DeğiĢimlerin Sayısal EĢitliği Etkilemediğini Anlayamaz: “Bir kilo demir mi yoksa bir kilo pamuk mu daha ağır?” diye sorulduğunda, “Bir kilo demir” cevabını verebilir. Simgesel ĠĢlev ĠĢaretsel Paralel Oyun **Sembolleri kullanma yeteneğine iĢaretsel iĢlev denir. **ĠĢaretsel iĢlevi kazanan çocuk, Ģu anda görmediği ya da hiç var olmayan nesneleri kavramları kullanabilir. ÖRNEK: 3 yaĢındaki Ahmet gerçek bir portakal yerine “portakal” kelimesini kullanabilmekte ve Ģu anda görüĢ alanında bir portakal olmadığı halde resmini çizebilmektedir. **Çocuklar yan yana ama birbirlerine dikkat etmeden oynarlar buna paralel oyun denir Çünkü: Çocuklar dayanıĢmaya, iĢbirliğine, takım ruhuna dayalı oyunları oynamada baĢarısız olurlar, bir arada oynuyormuĢ gibi gözükseler de aslında hepsi kendi bireysel oyunlarını oynarlar. Hepsi kendisini takım kaptanı, baĢkan kabul eder. KiĢilerin Sürekliliği ve Cinsiyet DeğiĢmezliği **Çocuk, dıĢ görünümündeki değiĢiklik ya da benzerlik ne olursa olsun, kiĢiyi diğer kiĢilerden ayırt edebilir. Böylece kiĢilerin sürekliliği kazanılmıĢ olur. **Ayrıca cinsiyetin dıĢ görünümden bağımsız ve kalıcı olduğunu kavrar. **Tek yönlü sınıflama tek bir özelliğe göre gruplamaktır. Tek Yönlü Sınıflama **Ahmet`in önüne 12 Lego parçası konur. Bu Legoların 4`ü sarı, 4`ü mavi ve 4`ü kırmızıdır. Her renk kendi içerisinde 2 kare, 2 üçgen barındırmaktadır. **Ahmet Legoları sadece renk ya da sadece Ģekline göre sınıflandırabilir, ancak hem renk hem de Ģekline göre sınıflandıramaz. Tek Yönlü Sıralama **çocuklardan sıralaması istendiğinde, en uzun – en kısa ya da en geniĢ – en dar gibi özellikleri anlar ve doğru kullanabilirler; ancak arada kalanları doğru kullanamazlar. Sayfa 37 Tümevarımsal DüĢünme **Tümevarım, özelden genele, ya da olaylardan, parçalardan, ayrıntılardan genel kurallara, kaidelere geçiĢ Ģeklinde akıl yürütmektir. ÖRNEK: Ahmet abisine “Abi, hayalet uçak görülür mü?” diye sorar. Ahmet`in böyle bir soru yöneltmesinin altında iki farklı bilgi yatmaktadır: 1. Hayaletler görülmez. 2. Uçaklar görülür. Ġki farklı bilgi bir araya getirilerek genel bir kurala gidiĢ yani tümevarımsal düĢünme söz konusudur. KPSS 2008 Çocuk: Anne kendini öldürenler hapishaneye mi gömülür? Sorusunu sorar Çünkü: Bu düşüncenin altında yatan iki temel düşünce vardır. 1-Adam öldürenler hapse gider 2-Ölenler gömülür. DĠKKAT: Özelden özele akıl yürütmede genelleme yoktur fakat Tümevarımsal düĢünmede genelleme vardır. Ayrıca Özelden özele iĢlem öncesi dönemde görülür tümevarımsal düĢünce somut iĢlemler döneminde Hipotetik DüĢünme Varsayımsal **Hipotetik düĢünme, bireyin içinde bulunduğu koĢullara göre, bir düĢünceyi uygun tezler üreterek savunabilme yetisidir. **Günlük hayatta veya eğitim öğretimde karĢılaĢılan bir sorunu çözmek için olası çözüm yolları geliĢtirip bunları belirli bir düzene göre yapmayı sağlayan düĢünme sürecidir. Eğer .... ve .... olursa .... olur Ģeklinde genel bir cümle yapısıyla ifade edilir. Örnekler; Dünya üzerinde yapılan bir deneyde, bir taĢ ve tahta parçasını aynı yükseklikten havasız bir ortamda serbest bıraktığımızda ikisi de aynı anda yere düĢmektedir. Eğer bu deney ay yüzeyinde yapılmıĢ olsaydı, sonuç nasıl olurdu? Neden? **Eğer ülkemiz II. Dünya SavaĢına girseydi neler olurdu sorusuna verilecek yanıtlarda varsayımsal sonuçlardır. Dikkat: Münazaralarda olduğu gibi benimsemediği fikir bile savunulabilir. Soyut iĢlem döneminin baĢlarında görülen bir düĢüncedir. **Doğru olduğu kabul edilen genel prensiplerden yola çıkılarak özelin ortaya çıkarılmasıdır. Tümdengelimsel DüĢünme (Dedüksiyon) **Genel prensip doğru olduğu sürece ortaya çıkan sonuç her koĢulda doğrudur, kesin sonuç verir. Örnek: Öğretmen: Mustafa Kemal Atatürk, kadınlara seçme ve seçilme hakkını vermiĢtir. AyĢe: Evet, öğretmenim, eğer öyle olmasaydı, ben sınıf baĢkanı olamazdım. Göreli Kavramlar Görelilik, kiĢiye, zamana, yere göre değiĢen kavramlardır. “Bana göre – sana göre” ayrımı göreli kavramları açıklamaktadır. Örneğin, Bu taraftan baktığımda sağda olan, diğer taraftan baktığımda soldadır. Sen benim solumda isen, ben de senin sağındayım TABLO OLARAK BĠLĠġSEL GELĠġĠM DÖNEMLERĠ Piaget’e Göre BiliĢsel GeliĢim Dönemleri Piaget, biliĢsel geliĢimi baĢlıca 4 döneme ayırmıĢtır. Her dönemin kendine özgü kazanılması gereken Ģemaları vardır. Dönemler ilerledikçe kavrama ve problem çözme becerilerinde ilerleme gözlenir. Bu dönemler sırasıyla ve atlanmaksızın yaĢanır. Ancak dönemlere geçiĢ yaĢlarında ve dönemlerin tamamlanma sürelerinde farklılıklar gözlenebilir. SAYFA 38 1-Duyusal-motor dönem (0-2 yaĢ) SENSORĠ **Devresel –döngüsel tepkiler **Ses bulaşması-buluşması **Alışkanlıklar kazanma **Nesne devamlılığı-nesne kimliği Buna bağlı olarak düşünme başlar. **Ertelenmiş taklit ve taklit **Doğadan ayrışma **İlk deneme yanılma öğrenmeleri **Taklit yapar oyunlar oynar **Amaçlı davranışlar başlar **İçe dönük tepkilerden dışa dönük tepkilere geçilir.(3 evre döngüsel tepkilerde) **Başlangıçta refleksif davranışlar vardır. 2-ĠĢlem öncesi dönem (2-7 yaĢ) -Egosantrik düşünce -Monolog-toplu monolog -Odaklanma ve odaktan uzaklaşmama-merkeziyetçilik -Tek özelliğe göre sınıflama-sıralama -Artifikalizm-yapaycılık -Kişi sürekliliği -Yanlış bağdaştırma -Dil kullanımı ve hızla gelişmesi -Animizm-canlandırmacılık-sembolik oyun NOT: İkiye ayrılır 1-Sembolik Dönem-Kavram Öncesi Dönem(2-4) 2-Sezgisel Dönem(2-7) 3-Somut iĢlemler dönemi (7-12 yaĢ) 4-Soyut iĢlemler dönemi (12 yetiĢkinlik) -Tersine çevirebilme -Tümevarımsal düĢünme -Korunumu kavrama: Sayı kütle ve ağırlık -Tümdengelimsel düĢünme konumunu sırayla kazanma **Tümdengelimsel ve tümevarımsal düĢünme **Benmerkezcilikten kurtulur yani dağılma oluĢur. birlikte kullanabilme -Mantıklı düĢünme ve tümevarımsal düĢünme -Hipotetik düĢünme-varsayımsal düĢünme baĢlangıcı -Andırma -Birden çok özelliğe dayanarak sıramla ve sınıflama -Ergen benmerkezciliği -Somut problemleri çözebilir. -Hayal seyirci-KiĢisel efsane-Omnipotent düĢünme **Yaparak yaĢayarak öğrenme etkili -AĢırı idealizm **Soyut düĢünme ve zihinden iĢlem yapabilme **Tez oluĢturma ve savunabilme **DeğiĢkenler arasında iliĢki kurabilme(BirleĢtirici düĢünme) **Toplumsal konulara ilgi ve görev alma isteği **Göreli kavramları kavrayabilme kullanabilme KPSS SORULARI: 1-KPSS-2008 BeĢ yaĢındaki AyĢe ailesiyle çıktıkları tatilde farklı yöreleri görme fırsatı bulmuĢtur. Anaokuluna baĢladığında, ilk derste öğretmeni “Tatilde nerelere gittiniz?” diye sormuĢtur. AyĢe söz almıĢ, tatilde uğradıkları en son iki kasabanın ismini hatırlayabilmiĢ, ama daha önce gördükleri yerlerin ismini hatırlamakta zorlanmıĢtır. Piaget’in biliĢsel geliĢim kuramına göre, tatilin baĢlangıcında gördüğü kasabaları hatırlayamaması, AyĢe’nin hangi biliĢsel özelliğinin tam olarak geliĢmemiĢ olmasından kaynaklanmaktadır? CEVAP: Odaktan uzaklaĢma 2-KPSS-2008 Betül annesine “Anne, kendini öldürenler hapishaneye mi gömülür?” diye sorar. Piaget’in biliĢsel geliĢim kuramına göre, “Betül’ün bu çıkarımda bulunmasının nedeni” ile “içinde bulunduğu biliĢsel geliĢim dönemi” aĢağıdakilerin hangisinde doğru olarak verilmiĢtir? CEVAP: Tümevarımsal düĢünmeye baĢladığından somut iĢlemler dönemi 3-KPSS-2008-Annesi Mehmet’e Ġngilizce çalıĢtırırken aralarında Ģöyle bir diyalog geçer: Anne ¯ Notebook ne demektir? Mehmet ¯ Defter. Anne ¯ Peki book ne demektir? Mehmet ¯ “Ter”. Annesinin sorusuna Mehmet’in doğru yanıt verememesinin nedeni, Piaget’in biliĢsel geliĢim kuramındaki hangi kavramla açıklanabilir? CEVAP: Özelden özele akıl yürütme SAYFA 39 EK BİR DERS NOTU: PİAGET ZİHİNSEL GELİŞİM Zihin Gelişimi Dönemleri 1-Duyusal-motor dönem (0-2 yaş) 2-İşlem öncesi dönem (2-7 yaş) 3-Somut işlemler dönemi (7-12 yaş) 4-Soyut işlemler dönemi (12-yetişkinlik) Bu evreleri oluştururken dört temel kurala değinilmektedir. 1. Evreler değişmez bir şekilde belli bir sıra ile ortaya çıkar. Yani evrelerin sırası değişmez. 2. Evreler bir hiyerarşi oluştururlar. Sonraki evre önceki evrelerin kazanımlarını da içinde barındırır. 3. Gelişim oranlarında farklılıklar vardır. Her birey kendine göre gelişir. Bireyler gelişim oranları açısından farklılıklar gösterirler. 4. Gelişim kuramları her evre için tipik olan özellikleri belirtmektedir. Belirtilen özellikler genel olarak o dönemdeki bireylerin çoğunluğunda elde edilen özelliklerdir. Duyusal-Motor Dönem Bu dönemde bebek duyarak, hissederek ve yaparak dünyayı öğrenmektedir. Duyu organlarının bilincine ulaşmak ve bedenin farkına vararak onu kullanmayı öğrenmek önemlidir. Beş duyunun farkına varılır ve duyu organları böylece gelişir. Altı alt evre vardır: 1. Evre: 0 ile 1 aylı bebeklerin olduğu bu evrede bebekler dünyayı refleksler yoluyla tanır. Emme refleksi buna en güzel örnektir. Parmak emme. 2. Evre. 1ile 4 ay arası. Bebekler reflekslerini belirli nesnelere uydurmaya başlarlar. Parlak bir oyuncağı veya avucuna değen bir şeyi refleksif olarak yakalamak yerine kavramayı öğrenmeye başlar. 3. Evre. 4 ve 8 ay. İlginç izlerin sürmesi olarak adlandırılan bu evrede bebekler ilginç sesler çıkaran çıngırağı bir daha sallayacaktır. 4. Evre: 8 ile 12 ay. Nesnenin sürekliliği evresi. Kendi odasından başka bir odaya kaldırılan bir oyuncak yok olmamaktadır. 5. Evre: 12 ile 18 ay. Çeşitli davranışlar üreterek bunların tekrarlanma evresi. Sütü dökmek, devrilmiş herhangi bir şeye vurmak. Bardağı masadan atmak. Eline geçirdiği herhangi bir şeyi örneğin balkondan atmak. 6. Evre: 18-24 ay. Basit ve sembolik düşüncelerin işaretleri ortaya çıkmaya başlar. Bu dönemin en önemli kazancı ortadan kaybolan nesnelerin aslında bir yerlerde var olduğunun anlaşılmasıdır. Zihin gelişiminin bir diğer işareti de ertelenmiş taklittir. Bebeğin görmüş olduğu bir olayı olay ortadan kaldıktan sonra tekrarlaması yani o olayı taklit etmesidir. Son olarak bu dönemin en önemli kazançlarından birisi hedefe yönelik davranıştır. Bu dönemin sonunda çocuk bir şeyi arzu eder ve ona ısrarla yönelir. İşlem Öncesi Dönem İşlemlerin yapılabilmesi için hazırlık evresidir. Bu dönemde, bir önceki dönemde sürekli oldukları anlaşılan nesneler sembollerle (en güzel örnek kelimeler) ifade edilmeye başlanır ve dil gelişir. Bebek nesneleri zihinde canlandırabilmektedir. Çocuk ilk evrede (DMD) şemaları taklit ve yüz ifadesiyle iletmektedir. Bu evrede henüz kelimeleri etkili bir şekilde kullanamadığı için taklit yolunu seçer. Bu taklitler ise geneldir. Örneğin çocuğun ağlaması veya ham sesini çıkarması farklı anlamlarda kullanılabilir. Bu dönemde ise bu tür ses kullanımı azalır ve yerini kelimeler alır. Sayfa 40 **Bu dönemde düşünceler tek yönlüdür. Gittiğiniz yolda önemli nesnelerin yerlerini aynı sırada söyleyemezler. Tersinebilirlik yoktur. Bu dönemde devresel tepki gösterirler. Örneğin bu dönemdeki çocuklar bir espriyi her defasında sık sık tekrarlarlar. Çocuklar duymasın dizi filmini hatırlayın. **Oyun bu dönemin hem sembolik hem de devresel tepki olgularını gösteren bir davranış biçimidir. Sopayı at olarak kullanması ve yapılan oyunu bir daha bir daha istemesi buna örnektir. **Bu dönemde çocuk benmerkezcidir. Kendisini başkasının yerine koyamaz. Onun bildiğini, onun gördüğünü herkes bilir ve görür. Örneğin telefonda konuşan bir çocuk telefonda olan kişinin yanındakileri gördüğünü düşünür ve hatta sorulan cevaplara başıyla cevap verebilir. **-Üzerinde durulan diğer kavramlar ise paralel oyun, toplu monolog, kişi sürekliliği ve animizmdir. Paralel oyun: Bu dönemdeki çocuklar bir arada oynarlar ama birlikte oynamamaktadırlar. Toplu monolog: Her kes kendine göre bir şeyler konuşur. Başkalarını dinliyormuş gibi yapsalar da aslında kendi kendilerine konuşurlar. Kişi sürekliliği: Bu dönemin başlarında başkasının elbisesini giyen bir kişi o kişi olur. Animizm: doğadaki cansız nesnelere canlı gibi davranma. Oyuncaklarla konuşmak. Somut ĠĢlemler Dönemi ***Bu dönemdeki çocuklar işlem öncesi dönemde kazanmış oldukları kavramları işlemler yapabilir hale getirmeye başlar. Ancak elle tutulamayan, somut olmayan işlemler henüz yapılamamaktadır. Sınıflama becerisinin geliştiği bir dönemdir. Tek sınıflamadan fazla sınıflama da yapabilirler. Örneğin kırmızı ve yuvarlak kutucukları bir yerde toplayabilirler. ***Tersinebilirlik özelliği kazanılmaya başlar. Bu dönemin ilk yıllarında 7x9’un 63 ettiğini bilir ancak 9x7’nin aynı sonucu vereceğini henüz anlayamazlar. Bu özellik dönem içerisinde kazanılır. A=B ise B=A değildir. ***Bu dönemde çocuk benmerkezcilikten uzaklaşarak dağılma özelliği gösterir ve başkalarının da kendine göre düşünceleri olabileceğini fark etmeye başlarlar. ***Bu dönemde en önemli özellik korunum kavramının kazanılmasıdır. Korunum değişmezliğin anlaşılması demektir. Örneğin eğer herhangi bir ekleme veya çıkarma yapılmadıysa sıvının içine konduğu kap değişse bile miktarı değişmez (Sıvıların Korunumu) Madde Korunumu: Bir bütün parçalara ayrılsa bile miktarı değişmez. (6-7 yaş) İkiye ayrılmış elma. Uzunluk Korunumu: Uzun bir tel kıvrılsa ya da parçalansa bir uzunluğu değişmez. (6-7) Sayıların Korunumu: Nesnelerin yakınlaştırılması ya da uzaklaştırılmasıyla miktarı değişmez (7) Örneğin beş elma ister bitişik ister ayrı olsun 5 elmadır. Alan korunumu: Bir kâğıt parçasının kapladığı alan kesilip başka şekiller verilse bile kapladığı alan değişmez. (7) Ağırlık Korunumu: Şekli değişen bir oyun hamurunun ya da çamurun ağırlığı değişmez. (9-12) Hacim Korunumu: Çeşitli şekillere sokulan oyun hamurunun taşırdığı su miktarı aynıdır (11-12) Sınıflama ve sıralama konusunda ustalaşırlar. A<B, B<C ise en son sıralama A<B<C şeklinde olduğunu kolayca başarabilirler. Soyut İşlemler Dönemi ***Ergenlik dönemiyle birlikte yetişkin gibi düşünebilme özelliklerine sahip olurlar. Zihinden işlemler yapabilirler, hipotez geliştirebilirler ve problemlere analitik çözümler bulabilirler. Bu dönemdeki çocuklar bir şeye ulaşmak konusunda bir çok alternatifin olabileceğinin farkına varırlar. Odanın bir ucundan diğer ucuna kaç farklı yolla gidilebilir? ***Göreli kavramlar kazanılmaya başlar. Örneğin kardeş kavramının tam olarak anlamının ne olduğu bu dönemde kazanılır. 2-3 yaşlarındaki çocuk kardeş sayısını söyleyebilir. Onlar için evdeki kişiler kardeş olur. Ancak bu dönemdeki özellikle bu dönemin sonundaki çocuklar kardeşin ne olduğunu anlayabilir hale gelmişlerdir. ***Ayrıca bu dönemde ergen benmerkezciliği ortaya çıkar ve çocuk herkesin kendisine baktığını ve ona dikkat ettiğini düşünmeye başlar. Bu nedenle ergen hep kendisinin sahnede olduğunu düşünür. Ancak işlem öncesi dönemdeki benmerkezcilikten farklıdır. O dönemde başkasının bakış açısından olaylara bakmama vardır. Bu dönemde ise başkasının bakış açısı dikkate alınır ve “ya onlar ne der?” diye düşünmeye başlar. SAYFA 41 EK DERS NOTU 2-PİAGET 1. Duyusal Motor (Duyu Hareket/Duyu-Devinimsel) Dönemi (bebeklik) (0 – 2): Dış dünyayı keşfetmede duyularını ve motor becerilerini kullanır. Nesnelerin sürekliliğini (kalıcılığını) kazanılır. Örneğin; 6 aylık bir bebek gözünün önündeki bir nesne kaldırıldığında, yok olduğunu böyle bir nesnenin evrende bulunmadığını düşünür. 9 aylık bir bebek ise gözünün önünden kaldırılan nesnenin evrende var olduğunu düşünür ve onu değişik şekillerde aramaya çalışır. Aynı zamanda da kişi sürekliliğini kazanılır kişi sürekliliği daha önce kazanılır. Nesne sürekliliğinin kazanılması ile bir nevi düşünme başlar. Çocuk dünyayı zihninde temsil etmeye başlar. Yani iç temsil süreci başlar. Bellek ilk kez kullanılmaya başlanır. Kavram ve dil gelişimi başlangıcı, olayları ve nesneleri zihninde sembolleştirmeye başlar. Deneme – yanılma yoluyla öğrenme. Örneğin; 5 aylık bir bebek bir battaniyenin üzerindeki topu uzanarak topu almaya çalışır ve bunu başaramayarak vazgeçer. 10 aylık bir bebek ise uzanarak topu elde edemiyorsa, (yeni öğrenme şemaları kazandığı için) başka yollar arar ve battaniyeyi kendisine doğru çekerek topu elde eder. Taklit bir davranış örneğini ya da modelini takip ve kopya etme yeteneğidir. Çocuğun dağarcığında bulunan davranışlarla başlar. Yeni doğan bebek ellerini açıp kapayabilir. Bu davranış yakalama refleksiyle ilgilidir. Eğer, anne bebekle oynarken ellerini açıp kapamaya başlarsa bebek bir süre sonra onu taklit edecektir. Annenin davranışı bebeğin aynı hareketi yapmaya sevk etmiştir. Döngüsel tepki, çıngırağı vuran çocuk hoşuna gitmesi sonucu tekrar çıngırağa vurması gibi. Ayağını salladığında bebek beşiğinde ses çıkarsa yani sesi çıkarmak için ayağını sallama hareketini tekrarlar. Devresel tepki, çocuk yaptığı bir davranışı tekrarlamaktadır. Örnek, bir espri öğrenen çocuk, o espriyi etrafındaki yetişkinlere “gına gelinceye” kadar tekrar eder. Bu çocuğun ilgili olayı özümlemeye çalıştığını gösterir. Ses bulaşması; bir odaya 4 – 5 adet bebek bir araya getirilirse ve bu bebeklerin sadece 1 tanesi ağlamaya başlayınca diğer bebeklerin de ağlamasıdır. Bebeklerin böyle davranmasının nedeni ise; ağlama sesinin kendisinden geldiğini idrak edememesi. Ses bulaşmasında kurtulan bir bebek benlik kavramının geliştiğini söyleyebiliriz. Benlik, kişinin kendisini algıla biçimidir. Kişilik, bireylerin farklı davranışları kişiliği belirler. Kimlik; ergenlikte ortaya çıkar. Kendini algılamanın daha ötesi. 2. İşlem Öncesi (ilk çocukluk) Dönemi (2 – 6): Korunum ilkesi gerçekleşmez, Piaget 5 yaşlarında bir çocukla deney yapar; iki bardak var bardakların uzunlukları aynı, içindeki su seviyeleri de. Piaget çocuğa hangi bardakta su fazla diye bir soru yöneltince ikisi de aynı cevabını alır. Bu bardakların bir tanesini geniş yayvan bir bardağa boşaltarak hangi bardakta su fazla diye tekrar sorunca uzun bardaktaki cevabını alır. Odaklaşma: Dikkatli bir olayın ya da nesnenin diğer yönlerini dışarıda bırakarak yalnızca bir yönüne yoğunlaştırma eğilimine, odaklaşma denilmektedir. Sıvı miktarı deneyinde çocuğun bardağın boyu üzerinde yoğunlaşması ve bardağın daha geniş olduğu için aynı miktar suyu alabileceğini düşünememesi odaklaşmaya örnek gösterilebilir. Küçük çocukların işlek yollarda karşıdan karşıya geçmekte zorlanmaları da odaklaşma ile ilgilidir. Çocuk trafik kurallarına uygun olarak önce soluna, sonra sağına tekrar soluna baktığında her seferinde ilk baktığını unutabilmekte, daha doğrusu o anda baktığı tarafa odaklamaktadır. Bir elmayı dörde böldüğümüzde, çocuk elmaları değerlendirirken sadece sayılar üzerinde odaklanır ya da merkezlenir. Dört çeyrek elmanın bir elmadan fazla olduğunu zanneder. Buda çocuk da korunum ya da kitlenin değişmezliği sürecindeki odaklama veya merkezleme kavramlarıyla açıklanır. Tersine çevirememe: Bir işlemi tersinden düşünemezler. Bir bardaktan sürahiye boşaltılan suyun tekrar bardağa doldurulması halinde önceki düzeyine geleceğini düşünemezler. A=B dir fakat B=A değildir. İlk akıl yürütmeyi kullanma faaliyetleri başlar. Tek yönlü mantık yürütme. Benmerkezcilik: Çocuğa göre dünyanın merkezi kendisidir. Kendisinin bildiğini herkesin bildiğini ve kendisinin gördüğünü herkesin gördüğünü düşünür. Kendisini başkasının yerine koyamaz. Telefonla konuşurken kendisinin gördüğünü karşısındakinin de gördüğünü düşünür. Çocukların oyunları da paraleldir. Yani tek başlarına oynarlar. Egosantrik düşünme başlar. Monolog: Çocuklar bir arada toplu konuşma halinde etkileşime girer. Hep bir ağızdan ve birbirlerine karşılık vermeden konuşurlar. Sadece kendi konuşmasıyla ilgilenir. Animizm: Yaşayan ve yaşamayan nesneler arasında ayrım yapamama durumunda ortaya çıkan karmaşadır. Çocuk cansız nesnelere canlılık özellikleri yükler. Örneğin; bir çocuk oyuncak bebekle canlıymış gibi konuşur. Özelden özele akıl yürütme: Olayları yalnızca geçirdiği yaşantılara bağlı olarak tek yönlü düşünebilme özelliğidir. Her sabah kahvaltısında yumurta yiyen bir çocuk bir gece misafir olarak kaldığı arkadaşının evinde sabah uyandığında yaptığı kahvaltıda yumurta yememiştir. Annesi ona “kahvaltı yaptım mı?” diye sorduğunda çocuk “kahvaltı yapmadım” (yumurta yemediği için) demiştir. Televizyon izlemedim o halde akşam olmadı gibi. Bu dönemde çocukların dili çok hızlı gelişir. Fakat geliştirdikleri kavramlar ve kullandıkları sembollerin anlamları kendine aittir. Dil gelişimi sembolleri kullanabilme yeteneğiyle ilgili. SAYFA 42 Sembolik oyun ve düşünme: Çocuk hayal gücünü kullanarak düşünür. Çubuğu tabanca gibi kullanır. Boş çay fincanın da çay varmış gibi içmeye başlar. Nesneleri başka şeylerin yerine kullanabilir. Sınıflama; Maddelerin sadece bir özelliğine göre sıralayabilir ve sınıflandırabilir. Örneğin; çocuğa on tane topu vererek sadece renklerine göre sınıflandırmasını bekleyebiliriz. Bu dönemde çocuklar cinsiyet farklılıklarını, cinsel kimliğin devamlılığını öğrenirler. İşlem öncesi dönem ikiye ayrılır. Sembolik dönem ve sezgisel dönem olmak üzere ikiye ayrılır. Sezgisel dönemde mantık kuralları gelişmemiştir. Sezgilerle hareket edilir. Sembolik dönemde ise; sembolleri kullanılmaya başlanır ve dil gelişimi başlar. 3. Somut iĢlemler dönemi (ikinci çocukluk) (6-12): Korunum kavramı kazanılır. Odaktan uzaklaşma var. Herhangi bir nesnenin biçimi ya da mekândaki konumu değiştiğinde; miktar, ağırlık ve hacminde değişiklik olmayacağı -aynı kaldığı anlayışı - ilkesidir. Maddelerin görünümü değişse bile özü değişmez. Örneğin; bir anne iki çikolatayı 4 ve 8 yaşındaki çocuklarına birkaç parçaya bölecektir. 4 yaşındaki çocuk en çok parçanın olduğu tabaktaki çikolataları ister, korunumu kavrayamama. 8 yaşındaki çocuk ise herhangi bir tabağı isteyecektir. Korunumu kavramıştır. Korunum gelişimi; madde uzunluk (6-7), sayı/alan (7-8), ağırlık/hacim (9-12) İşlemleri tersine çevirebilir. A=B ise B=A diyebilir. Mantıksal düşünmenin başladığı dönem. Oyunlar paralel olmaktan ziyade işbirliği içerisindedir. Sınıflama yapabilirler. Örneğin; çocuklara 10 tane top verdiğimiz zaman topları; renk, ağırlık ve boyutlarına göre sınıflandırmalarını istersek bunu rahatlıkla yapabilirler. Mantıklı düşünme başlar. Somut özelliklerdeki problemleri çözebilirler. Cinsiyet rollerini öğrenirler. Hayal ve gerçeği birbirinden ayırırlar. Konuşmalarında toplu monolog azalır. Benmerkezcilik giderek azalır. Oluşlar ve nesneler hakkında mantıksal düşünür. Sayıları kullanmayı ve kümelemeyi öğrenir. Dolaylı Gerçeği Kavrayabilme: Sarı renkli kapaklı bir kitabı, beyaz renkli bir kaplıkla kapladığınızda. Gerçek rengini sorduğunuzda “Sarı” der ve gerçek rengini bilir Çoklu Sınıflama: Bir nesne, aynı anda birden fazla özelliğine göre sınıflanarak sıralanabilir. DönüĢebilirlik: Bir nesnenin görüntüsü değişse bile (balon şişse bile), tekrar aynı haline geleceği (sönüp) kestirilebilir. Ayniyet: Bir nesneye ekleme yapıp çıkarıldığında miktarının değiştiğini kavrar. 4. Ergenlik/Soyut/Formel ĠĢlemler (12-18): Soyut kavram ve dünceler hakkında mantık geliştirebilir. Soyut kavramlar üzerine yazı yazabilir. Göreceli düşünebilir. Akıl yürütebilir. Tümevarım, tümdengelim vb. düşünme yollarını kullanır. Hipotez kurabilir ve test edebilir. Birey yetişkin gibi davranır. Hipotetik (varsayımsal) düşünme başlar. İdeal, fikir, değer, inanç geliştirebilir. Ergen benmerkezcilik/egosantrizm, kendi düşüncelerinin ve söylediklerinin en doğru olduğunu düşünür. Herkesin kendisiyle uğraştığını ve onu takip ettiğini düşünür. Genel bir kuraldan özel bir kurala ya da özel bir kuraldan genel kurallara ulaşabilir. Bu döneme ulaşan çocuk düşünce ile oynayabilme becerisini kazanmıştır. Tartışmalara katılmayı sever, mantık oyunlarıyla uğraşmaktan hoşlanır. Resim, müzik, şiir gibi konulara izleyici olarak değil uğraşı olarak katılmayı tercih eder. KPSS SORULARI: 1-KPSS- Somut iĢlemler dönemindeki bir çocuğa eĢit miktarda su doldurulmuĢ aynı büyüklükte iki bardak gösterilmiĢ ve hangisinde daha fazla su olduğu sorulmuĢtur. Çocuktan "Ġkisinde de aynı" yanıtı alındıktan sonra, onun gözü önünde, bardaklardan birindeki su üç bardağa paylaĢtırılmıĢtır. Bu çocuğun "Bu üç bardakta mı yoksa diğer bardakta mı daha çok su var?" sorusuna aĢağıdaki yanıtlardan hangisini vermesi beklenir? CEVAP:"Ġkisinde de aynı" der, çünkü miktar konumunu kazanmıĢtır. 2- KPSS-Bir çocuk Sıra üzerindeki topların yerleri değiĢtirildiğinde top sayısının değiĢtiğini düĢünüyorsa, Piaget'e göre bu çocuk hangi biliĢsel geliĢim evresindedir? CEVAP: Somut iĢlemler evresi 3-KPSS-Ali ergenlik dönemini yaĢamaktadır BaĢkalarının kendisini anlamadığım yaĢadıklarının yalnızca kendisinin baĢına geldiğini düĢünmektedir. Bu durum aşağıdakilerden hangisine örnektir? CEVAP: Benmerkezci düĢünce SĠNAN DURMAZ obsesyon52@hotmail.com SAYFA 43 BİLİŞSEL GELİŞİM VYGOTSKY 1-Çocuk biliĢsel geliĢimini tek baĢına tamamlayamaz diyerek Piaget‟e karĢı çıkar. 2-Çocukta iki yaĢına kadar doğal çizgi hakimdir iki yaĢından sonra doğal çizgi yerini kültürel çizgiye ve sosyal çevreye bırakır. 3-KiĢisel geliĢim psikolojik bir süreç değil sosyal çevrenin ürünüdür. Sosyal-kültürel çevre çocuğun yaĢamında yanında olduğu sürece çocuğun geliĢimine katkıda bulunur. 4-Vygotsky, çocuğun biliĢsel geliĢimini etkilemede yetiĢkin rolünün çok önemli olduğunu vurgular. Ona göre, çocuklar, yetiĢkinlerle ya da diğer çocuklarla iĢbirliği içinde birlikte çalıĢtıklarında biliĢsel geliĢimleri beslenir. 5-Birçok öğretme durumunda yetiĢkinler, çocukların düĢünme ve problem çözme etkinliklerini kontrol eder. Ancak bu kontrol, çocukların öğrendiklerini içselleĢtirmelerini sağlamalı, onları bağımsız düĢünürler ve problem çözücüler haline getirmelidir. 6-Vgotsky‟e göre yetiĢkinin, çocuğun bilgiyi içleĢtirmesine bilgiyi kazanmasına yardım edebilmesi için iki noktayı belirlemesi gerekir. A-Çocuğun herhangi bir yetiĢkinin yardımı olmaksızın, bağımsız olarak kendi kendine sağlayabileceği geliĢim düzeyini belirlemektedir. B-Bir yetiĢkinin rehberliğinde çalıĢtığında gösterebileceği potansiyel geliĢim düzeyini belirlemektir. Bu ikisi arasındaki fark, çocuğun “GeliĢmeye Açık Alan”dır. Vygotsky‟in geliĢim ve eğitime getirdiği en önemli kavram geliĢmeye açık alandır. . 7-Çocuğun bilişsel gelişim ilerlemesinde, diğer bir deyişle yakınsal gelişim alanının etkili olarak kullanılmasında öğretmen, diğer yetişkinler ve diğer çocuklar önemli katkılar da bulunurlar. Bundan dolayı öğretmenler öğrencilerini büyük ölçüde bağımsız bırakmamalıdır. 8- Yakınsal Gelişim Alanı (Proximal zone) Vygotsky’e göre çocuğun, biliĢsel geliĢiminde yetiĢkin desteği önemlidir. Çocuğun, yetiĢkin yardımı almaksızın kendi kendisine sağlayabileceği geliĢim ile bir yetiĢkinin rehberliğinde gösterebileceği potansiyel geliĢim düzeyleri arasındaki farka: Yakınsal Gelişim Alanı (Proximal zone) denir. Öğrenme, yakınsal geliĢim alanındaki yetiĢkin veya akranının yardımıyla gerçekleĢir. GeliĢim ve öğrenmenin sosyo–kültürel yanı önemlidir. Bütün öğrenmelerin kaynağı sosyal çevredir. ÖRNEKLER ***Çocuk yeni kelimeler öğrenirken okumakta zorlanıyorsa ebeveynleri bu kelimeleri okuyarak çocuğun kelimeleri işitmesine yardımcı olabilir. ***Vygotsky’nin sosyal geliĢim kuramına aĢağıdaki diyalogu örnek verebiliriz: Anne: Burada senin için 4 kitap var, abin içinde Çocuk: Aynı mı? (Abisinin kitap sayısını araştırıyor.) Hayır, onun daha fazladır (kızgın bir ifade ile konuşur). Anne: Hayır, gerçekten ikisi de aynı. Onlara da bak Çocuk: Onun daha fazla. Anne: Onunkileri bir sıraya diz. Sonra da kendininkileri sırala ve karşılaştır. Çocuk: (Denileni yapar) bir, iki, üç, dört. Bir, iki, üç, dört. Aynı. (Mutlu olmuştur.) 9-BiliĢsel GeliĢimi Etkileyen Faktörler: 1-Sosyal çevre 2-Çocuk Yetişkin İlişkisi-yetişkin rehberliği 3-Dil Gelişimi 4-Nesne olay-olgular ve kişilerle olan somut yaşantılar. 5-İçselleştirme 10-Vygotsky‟nin Piaget‟in kuramına karĢılık olarak getirdiği en önemli düĢüncede KAVRAM GELĠġĠMĠ ile ilgilidir. Bir ayrım yapmıĢ ve kavramları kendiliğinden edinilen kavramlar ve öğretilen kavramlar olarak ikiye ayırmıĢtır. A-Kendiliğinden edinilen kavramlar gündelik hayatta kullanılan kavramlardır, kardeĢ kavramı böyledir. Bu tür kavramlar tümdengelim yoluyla edinilir. Çocuk baĢlangıçta herkesin kardeĢ olduğunu düĢünür, sonra kardeĢ olmayanları çıkara çıkara kardeĢlerine ulaĢır. B-Öğretilen kavramlar ise gündelik hayatta değil okulda karĢılaĢtığımız kavramlardır. Vgotsky bu konuda SÖMÜRÜ kavramını örnek verir. Sınıfta A ülkesinin B ülkesini sömürdüğünü öğrenen çocuk, önceleri sömürüyü sadece “A‟nın B‟ye yaptığı” olarak algılar. Sonra baĢkalarının da baĢkalarını sömürdüğünü öğrene öğrene genellemeye ulaĢır, yani VYGOTSK‟ YE göre öğretilen kavramlar TÜMEVARIM yoluyla edinilmektedir. SAYFA 44 11-Metakognisyon (ÜSTBĠLĠġ) kavramına değinmiştir. Bireylerin kendi düşüncelerinin farkına vararak öğrenmeyi öğrenmesi. 12- Yakınsal Gelişim Alanı: Çocuğun kendi öğrenebileceği şeyler vardır ama öğretmenle de öğrenmesi gereken şeyler vardır. Bu yüzden çocuk öğretim aşamasında yalnız bırakılmamalıdır. Gelişimin tam olarak sağlanabilmesi için çocuğun sistematik olarak daha karmaşık durumlara yönlendirilmesi gerekir. 13-Aktivite Teorisi:İnsanların sınıflama-karar verme hatırlama gibi faaliyetleri beyin tarafından belirlenmez,kısacası bilinç günlük yaşamda yaptıklarımızın tümünün sonucudur. Eğitim öğretim ortamlarında aktivitelerin artırılmasına işaret eder.İnsan sosyal ilişkiler ağının bir eseridir. 14-İşaretler ve Sinyaller Teorisi: Bu teori ile dilin içselleştirilmesini açıklar.Ona göre dil-rakamlar-haritalar vb gibi toplumsal işaret sistemlerinin çocuğun bilişsel gelişimi üzerinde çok büyük etkisi vardır.Ona göre 2 yaşına kadar konuşma ile düşünce birbirlerinden farklı şeylerdir ve 2 yaşından itibaren birlikte görülmeye başlarlar. **Düşünmenin başarılmasında bir dil öncesi dönem,konuşmanın gelişmesinde ise bir düşünce öncesi dönem vardır.Dil bir düşünme aracıdır. **Alında ona göre çocuklardaki benmerkezci konuşma bile sosyaldir.Çünkü daha sonra içsel konuşmaya dönüşür. KENDİ İFADELERİ İLE: Dışından konuşma düşüncenin sözcüklere dönüştürülmesi, maddeleştirilmesi, nesnelleştirilmesidir. İçten konuşmada ise süreç tersine döner.Yani kişisel konuşma Metakognisyon’a yani düşünme hakkında düşünmeye aracılık eder. 15-GENETİK METOT: Bilişsel gelişimin temelinde 3 genetik alan mevcuttur: 1-FİLOGENESİS(EVRİM) 2-Kültürel Tarih 3-OTOGENESİS (BİREYSEL GELİŞİM) KPSS SORULARI KPSS-2005-Aşağıdakilerden hangisi Vgotsky’nin görüşlerine uygun olmayan bir açıklamadır.? A-Bilişsel gelişimde sosyal çevre etkilidir. B-BiliĢsel geliĢimin esas kaynağı psikolojik süreçlerdir. C-Öğretmenler öğrencileri çalışmalarında büyük ölçüde yalnız bırakmamalıdır. D-Öğrenciler işbirliği yapmalıdır. E-Psikolojik etmenler kültür tarafından biçimlendirilir. KPSS-2007-5.Sınıf öğrencisi Umut,matematik dersinde zorlanmaktadır.Öğretmen çözüm olarak konuyu iyi bilen arkadaşları ile birlikte çalışmalarını sağlar ve bir süre sonra öğrencinin konuyla ilgili problemleri zorlanmadan çözdüğünü gözler.Bu örnekteki durum aşağıdakilerin hangisinde verilen kuramcının öne sürdüğü kavramlar ilişkilendirilir? Cevap: Vgotsky: Yakınsal gelişim bölgesi(zone of Proximal development) BĠLĠġSEL GELġĠM BRUNER GENEL ÖZELLĠKLER: 1- BiliĢsel geliĢim, tepkilerin uyarıcıdan bağımsız hale gelmesidir. Başlangıçta çocuklar uyarıcıların etkisi altındadır, uyarıcı tepkiyi yönlendirir. Değişik uyarıcılara belli yollarla tepkide bulunurlar. Ancak zamanla, tepkileri artan bir şekilde uyarıcıdan bağımsız hale gelir. Çocukta dilin kazanılmasıyla uyarıcıları kontrol etme, yönlendirme, daha özgün davranma gözlenir. 2- Bilişsel gelişim, bireyin kendisine ve başkalarına ne yaptığını ve ne yapacağını artan bir kapasiteyle açıklamasıdır. Bu kendinin farkında olmadır. KiĢisel farkındalık, bireyin kendi kapasitesi hakkında nesnel bir algı ve öznel bir yorum geliĢtirmesinin anlatımıdır. 3-Bilişsel gelişimin ayırt edici önem taşıyan bir başka evresi, sosyal farkındalık, bilincinin edinilmesidir. Sosyal farkındalık, bireyin belli bir sosyo-kültürel bağlama uygun davranma yeterliğinin anlatımıdır. Kişisel ve sosyal farkındalık bilinci, alternatif davranış seçenekleri geliştirmek açısından yararlıdır. 4-Bruner’e göre baba, anne, öğretmen ve toplumun diğer üyeleri çocuğa öğretmelidir. Sadece bir kültür içine doğmak, tam bir biliĢsel geliĢim için yeterli değildir. Öğreticiler, kültürü yorumlayarak çocukla paylaşmalıdır. Bu nokta, Vygotsky’nin kuramında da önem taşımaktadır 5- BiliĢsel geliĢimde dil önemli bir anahtardır. İnsanlar dili kullanarak birbiriyle iletişim kurarlar. Dünyanın kavramlarını dil yoluyla öğrenir, öğretir, sorunlarını dil yoluyla tartışırlar, Dilin doğası ve iĢlevleri BiliĢsel geliĢimin bir parçası olarak görülmektedir. 6-KISACA ÖZETLEYECEK OLURSAK: Uyarıcıları kontrol edebilme, kişisel farkındalık, sosyal farkındalık, rehber öğreticiler, kültür ve özellikle dil Bruner’in bilişsel gelişiminin içerdiği önemli noktaları vurgular. www.kpssegitimmerkezi.com SAYFA 45 BRUNER’ĠN BĠLĠġSEL GELĠġĠM DÖNEMLERĠ EYLEMSEL DÖNEM (0-3 YAŞ) ENACTİVE **YAPARAK YAŞAYARAK ÖĞRENME **Oyuncaklarla oynaması v.b - Nesnelerle doğrudan ilişki kurar - Çocuklar en kolay psikomotor eylemlerle öğrenebilirler. - Gardner da Devinduyumsal zekâ - Bu dönemde bisiklete binmeyi öğretirken, ne sözel sembol, ne de imge kullanabilirsiniz. -Çevresindeki nesnelerle ilgili yaĢantıyı onlara dokunarak, vurarak, ısırarak, hareket ettirerek kazanır. Onlar için nesneler bazı eylemler yaptıkları Ģeylerdir - Bu dönemde çocuklar psiko-motor davranışlar sergilerler. - YetiĢkinler bile bazen yeni bir Ģeyi öğrenirken, eylemsel döneme dönebilirler. Örneğin, otomobil kullanmayı öğrenme vb. gibi. Sonuç olarak biliĢsel geliĢimin eylemsel döneminde olan çocuklar için, en kolay anlaĢılabilir mesajlar eylemlerdir. - Belirgin özelliği çocukların çevresindeki nesneleri ayırt etmek için eylemlere baĢvurması ve psikomotor davranıĢlar sergilemesidir. İMGESEL DÖNEM (3-6 YAŞ) İKONİK **GÖRSEL YOLLA ÖĞRENME **Resimlere bakması v.b - Görsel bellek gelişmiştir - Çocuklar, algılarının tutsağıdır - Çocuklar bu dönemde herhangi bir nesneyi, olayı görmeden de resmedebilirler - Gardner, bilginin imgelerle temsil edilmesine “uzaysal zekâ” adını vermektedir. SEMBOLİK DÖNEM (6 VE ÜSTÜ) SEMBOLİK **YAġAMA ĠLĠġKĠN SEMBOLLER **AraĢtırma yapması, kitap okuması v.b - Bu evre, Piaget’in soyut işlemler evresinin karşılığıdır ve 12 yaş civarında başlar. - Çocuk dil, mantık, matematik, müzik, vb. alanların sembollerini kullanarak iletişim kurabilir -Bu dönemde kısa cümlelerle, anlamsal olarak zengin ifadeler oluşturulabilir. -Örneğin; damlaya göl olur; boş teneke çok ses çıkarır, vb. -Çocuklar: nesneleri, olayları algıladıkları gibi zihne taĢır ve - Bu dönemde çocuklar algılarına karĢılık semboller öyle öğrenirler. oluĢtururlar. -Örneğin; çocuk oturma odasını çizebilir; bir ev resmini görmeden de ev - Çocuk artık bu dönemde etkinlik çizebilir. ya da algının anlamını açıklayan - Bu dönemin en önemli ayırt edici sembolleri kullanır. özelliği çocukların bir nesneyi görmeden -SOYUT resmedebilme özelliğini kazanmasıdır. ÇOK ÖNEMLĠ UYARI: Bruner, çocukların eylemsel temsil döneminden imgesel ve sembolik temsil dönemlerine ilerlediğine inanmaktadır. Ancak bu durum, yetişkinlerin yaşantılarını artık eylemler ve imgelerle kodlayamayacağı anlamına gelmez. Artan yaş ve yaşantılarla, sembolik sistem daha çok kullanılır. Ancak, bazı meslek alanlarındaki kişilerde örneğin; cerrahlarda, sporcularda, piyanistlerde eylemsel kodlama sistemi daha gelişmiştir. Görsel sanatlar alanındaki kişilerde de imgesel temsil süreçleri daha baskındır. GENEL ÖZET BİLGİLER BRUNER-VGOTSKY 1-Bruner ve Vygotsky göre eğitim-öğretimde YAKINDAN UZAĞA İLKESİ kullanılmalıdır 2-Bazı meslek gruplarının yapısı gereği, bu bireylerin sembolik dönemde olmalarına karşın eylemsel kodlama daha fazla gelişmiş olabilir. 3-Vgotsky’ye göre benmerkezci konuşma bir süre sonra içsel konuşmaya dönüşür. Yani içsel konuşma ile düşünmeye dönüşür. İçsel konuşma üst düzey düşünmeye aracılık eder, Kişiler böylece kendi düşüncelerinin farkına varır bu durumda ortaya çıkan kavram METAKOGNİSYON olarak ifade edilir. 4-Vgotsky bilişsel gelişimin sosyal yönüne dikkat çekmiş ve kişilerin kendi başlarına elde edebilecekleri gelişim düzeyi ile bir büyüğün rehberliğinde elde edebilecekleri zihinsel gelişim düzeylerinin farklılığını YAKINSAL GELŞİM ALANI kavramı ile açıklamıştır. 5-Bruner’e göre bireyin notları okuyabilmesi matematik işlemleri yapabilmesi mantık ve dil kullanımının geliştiği dönem sembolik dönemdir. 6-Vgotsky’e göre bilişsel gelişim evrimsel-bireysel ve kültürel etkileşimin eseridir. 7-Vgotsky’nin Piaget’i en çok eleştirdiği nokta Piaget’in gelişimi kendiliğinden oluşan bir süreç olarak görmesidir . 8-Bruner’e göre eylemsel dönemde öğrenmeler yaparak yaşayarak ve deneme yanılma yoluyla gerçekleşir. SAYFA 46 KĠġĠLĠK GELĠġĠMĠ **KiĢilik doğuĢtan gelen biyolojik özelliklerle, çevreden gelen sosyal etmenlerin birbiri üzerine yaptıkları etkilerin meydana getirdiği ahenkli bir bütündür. Tanımdan da anlaĢıldığı gibi, kiĢilik hem kalıtsal özelliklerin, hem de çevrenin bir ürünüdür. ---KiĢilik bireylerin ayırt edici özelliliğidir. ---Tutarlıdır uzun süre devam eder. ---KiĢilerin yaĢama uyum sağlamasına yardımcıdır. ---DoğuĢtan getirilen genetik kiĢilik özelliklerinin değiĢmesi olanaksızdır(Mizaç-Huy) KiĢilik Ġle Ġlgili Kavramlar: Karakter: Cömert-yardımsever-ipiyle kuyuya inilmez-iyi-kötü-uyanık-Karakter, aile, okul, çevre içinde çocukluk çağından itibaren geliĢmeye, biçimlenmeye baĢlar. Bu biçimlenme uzun süre devam eder. Bu biçimin öğeleri sürekli değiĢir ve bu da kiĢiliğin değiĢmesi için bir etkendir. Ahlaki boyutu temsil eder. Mizaç-Huy: Çabuk kızmak,sıkılmak,neĢelenmek,öfkelenmek, hareketli ya da hareketsiz olmak vs.,bireylere göre değiĢen mizaç özellikleridir-Biyolojik alt yapı ile ilgilidir.Duygusal tepkiler boyutunu ifade eder. KĠġĠLĠK KURAMLARI Topografik KiĢilik Kuramı FREUD 1-Bilinç Sınıflandırması Bilinç Bilinç Altı Ön Bilinç Bilinç Öncesi Bilinç DıĢı **Farkında olduğumuz yaşantıların bulunduğu yerdir. **Düşünmeden uğraşmadan aklımıza gelen her şey **Yaşantılarımızdaki farkında olduklarımız **Bilincinde olmadığımız ancak biraz düşününce bilince çıkarabileceğimiz yaşantıların bulunduğu yerdir. **Dilimin ucunda ama bir türlü aklıma gelmiyor. **Anılar bilgi, dağarcığı **Bilincin dışında olan ve özel bir takım tekniklerle bilince çıkarılabilen yaşantıların bulunduğu yerdir. Kişiliğin büyük bir bölümü burada oluşur. Psikanaliz, kişinin bilinç dışındaki sorunları ortaya çıkararak çözümlemeye çalışır. **Kişilik yapısının en geniş kısmıdır ve Freud buzdağına benzettiği kişiliğin buz dağının suyun altında kalan kısmı olarak ifade eder. **Utanç verici yaşantılar, korkular, vahşetler, mantık dışı istekler, hoş karşılanmayan cinsel arzular, bencilce arzular. NOT: Bilinçaltı ve bilinçdıĢının bilinçten çok daha geniĢ olduğunu söyleyen Freud, kiĢiliğin büyük bir bölümünün bilinçdıĢında oluĢtuğunu, özellikle normal dıĢı davranıĢların kaynağının bilinçdıĢı olduğunu belirtmiĢtir. Ġd Alt Benlik ĠLKEL BENLĠK **KiĢiliğin en temel taĢıdır. DoğuĢtan getirilir ve enerjinin kaynağıdır. ** Ġnsanın en temel iki davranıĢından oluĢmaktadır: 1- Libido (Cinsellik) ve 2- Saldırganlık. **Ruhsal enerji “Ġçgüdüsel” olarak ortaya çıkar ve tatmin edilmek ister. **Ġd, temel biyolojik ihtiyaçlardan kaynaklanır: Cinsellik, açlık, acıdan kaçınma, hazza yönelme… **Ġd, toplumsal kuralları hiçe sayar ve tek amacı kendisini tatmin etmektir. **Bireyin “Sınır Tanımaz” isteklerini kapsar. **KiĢiliğin temel sistemidir. **Alt benlik, doğuĢtan ve kalıtımsal olan içgüdüleri de kapsayan psikolojik gizli güçlerin tümüdür. **Bedenden kaynaklanan içgüdü ve dürtüler, ruhsal anlatımlarını alt benlikte bulurlar. **Burada haz prensibi egemendir **Tümden bilinçdıĢıdır. **Zaman ve yer kavramı tanımaz. **Birbirine karĢıt dürtü ve eğilimler bir arada bulunabilir. **Kural ve yasa tanımaz. **Özellikle cinsellik ve saldırganlık içgüdülerince yapılandırılmıĢtır. **Bireyin yaĢamı boyunca varlığını sürdürür. SĠNAN DURMAZ www.kpssegitimmerkezi.com SAYFA 47 Ego BENLĠK Süper Ego Üst Benlik **KiĢiliğin “Gerçeklik” ilkesine göre hareket eder. ** Ġd “Ġlkel”liğe dönük iken “Ego” daha bilinçli bir yapıdadır. ** “Gerçekler” ile “Ġd’in Bencil Ġstekleri” arasında bir arabulucu görevi üstlenir. **KiĢiliğin karar organı olarak adlandırılabilir. ** Süper Ego ile Ġd arasındaki bir “Yürütme” ya da “UzlaĢtırıcı” vazifesi görür. **Ġd’in Ġçgüdüsel ihtiyaçlarını karĢılamak. **Birey üzerindeki Süper Ego beklentilerine de cevap verir **Alt benliğin istek ve gereksinimlerini, dıĢ gerçeklerin ve üst benliğin koyduğu sınırlar içinde doyurmaya çalıĢır. **Alt benliğin yöneticisi, savunucusu ve koruyucusu gibidir. **Benlik, içeriden gelen uyaranlarla dıĢ koĢullar arasında bir denge kurmaya çalıĢır. **Benliğin en önemli iĢlevi, uyum sağlamaktır. **Bireyin çevresinden ve içinde yaĢadığı tolumdan öğrenmiĢ olduğu “Toplumsal Kuralları ve “Ahlak Kuralları”nı kapsar. Üç önemli görevi vardır: 1--Ġd’in kabul edilemeyecek isteklerini bastırmak, 2--Ego’yu “Törel” amaçlara yöneltmek, 3--Kusursuz olmaya çabalamak. KiĢiliğin üçüncü ve en son geliĢen sistemidir. **Üst benlik, insanın içinde yaĢadığı çevrede mevcut değer yargılarının bir takım yaĢantılar sonunda benimsenmesi yoluyla, zamanla meydana gelir. **Bu sistem çocuğa anne-baba tarafından aktarılır, ödül ve ceza uygulamaları ile pekiĢtirilir, geleneksel değerlerin ve toplumsal yargıların içselleĢtirilmiĢ Ģeklidir. **Alt benlikten gelen istek ve dürtüleri bastırır ve engeller. **Benliği gerçekçi amaçlara yöneltmek yerine geleneksel, töresel amaçlara yöneltir. **Benlik, alt benliğin dürtü ve isteklerinin doyurulmasını ertelemeye-düzenlemeye çalıĢır, üst benlik ise, bunların tümden engellenmesini sağlamaya çalıĢır. Freud’a göre insan: Saldırgan ve Cinsel Dürtülerini denetim altına alması gereken olumsuz ve yıkıcı bir varlıktır. Toplumun baskıları olmayıp, insan Saldırganlık ve Cinsellik enerjilerini rahatça boşaltabilselerdi, Psikolojik rahatsızlıklar olamazdı. Freud, kuramında “Toplumun” ve “Kültürün” Kişilik Gelişimi’ndeki etkisini göz önünde bulunmadığı için eleştirilmiştir. **Freud’a göre kiĢiliğin oluĢumunda 0-6 yaĢları önemli ve belirleyicidir. **Ego, Ġd‟in isteklerini Süper Ego‟nun onayından geçirerek dıĢ dünyadaki nesnelerle doyurmaya çalıĢır. Bazen Ġd‟in istekleri “Süper Ego” tarafında onaylanmaz ve istekler dıĢ dünyadan karĢılık bulmaz. Bu gibi durumlarda Ego “Savunma Mekanizmaları” oluĢturur: FREUD PSĠKOSEKSÜEL GELĠġĠM DÖNEMLERĠ ORAL DÖNEM 0-1,5 ANAL DÖNEM 1,5-3 **En önemli organ ve Haz/Zevk kaynağı “Ağız”dır. Dönem adını buradan alır zaten. Bebeğin bu dönemde bakılması ve emzirilmesi çok önem taĢır. **Bebeğin memeden erken kesilmesi veya aĢırı emzirilmesi; Güvensizlik, Bağımlılık ve KarmaĢık Duygusal Yapıya yol açar. Ġleri yaĢlarda görülen: Sigara-Ġçki bağımlılığı, aĢırı yemek yeme, tırnak yeme gibi alıĢkanlıklar, bu dönemin sorunlu olarak yaĢanmasından kaynaklanmaktadır. *Dönemde geçirilen “Olumlu” veya “Olumsuz” yaĢantılar kiĢilikte çok önemli yer tutar. Olumlu YaĢantılar: Güven, Umut duygularını ve baĢka bireylere verme-alma özelliklerini geliĢtirir. Olumsuz YaĢantılar: AĢırı Ağızcılık (oburluk, sigara alıĢkanlığı, ağızla cinsel tatmin), aĢırı iyimserlik veya aĢırı kötümserlik gibi saplantılı davranıĢları ortaya çıkarır. **Dönemde DıĢkılamanın olduğu organ önemlidir ve haz kaynağıdır. Çünkü çocuk artık geliĢen anal kasları ile dıĢkısını “Tutma” ve “Bırakma” alıĢkanlıklarını kazanır. **Kavramlara dikkat edilirse “Ġnatçılık” kavramı olduğuna dikkat edilir. Çocuk ya tamamen tutar ya da tamamen bırakır. **Çocuk bu dönemde kendisini ve çevreyi kontrol etmeyi öğrenir. ***Katı ve Baskıcı tuvalet eğitimi, kiĢilikte; yıkıcılık, kızgınlık, dağınıklık gibi sonuçlara yol açar. **Dönemi Olumlu geçiren bireylerde; Kendini kontrol etme, uyumlu iliĢkiler sürdürme, özgürce seçim yapma ve karar verme özerkliğini sürdürme, çabalarda bulunma, yeni denemelere giriĢme ve iĢbirlikçi olma özellikleri geliĢir. *Tuvalet eğitimi iyi olanlar; yaratıcı, üretken ve aktif olurlar. **ġu KiĢilik Özellikleri, bu dönemin bakım koĢullarına göre ortaya çıkar: Ġnatçılık, Dar/Katı görüĢlülük, Dik kafalılık, Cimrilik, AĢırı düzenlilik ya da düzensizlik, aĢırı titizlilik, Bağnazlık, Eli açıklık, Özerklik, Uyum, Saldırganlık, BaĢkaldırma, Kararsızlık vs… SAYFA SAYFA 48 *”Fallus” erkek cinsel organı anlamına gelir ve bu dönem adını buradan alır. ** Dönemin en önemli haz kaynağı “Cinsel Organ”dır. FALLĠK DÖNEM 3-6 LATENT GĠZĠL DÖNEM 6-12 GENĠTAL DÖNEM 12-18 **Çocuk karĢı cinsteki “Anne-Baba”ya yakınlık ve ilgi duyar. Anne-Baba‟ya duyulan; kıskançlık, sevgi, düĢmanlık gibi duygular kiĢiliği etkiler. Çocuğun soruları (özellikle cinsel) bu dönemde sıklaĢmaktadır. **Dönem ile ilgili en önemli kavramlar Ģunlardır: Kastrasyon (iğdiĢlik) Korkusu: Erkek çocuklar, kız çocuklarda “Penis”in olmadığını fark edince, kendi penisinin yok olacağı kaygısını yaĢar. Çocuklara yapılan “pipini keserim” “sünnet ederim” gibi Ģakalar bu korkuyu devamlı hale getirir ve kiĢilik bozukluğuna yol açar. **Oedipus Karmaşası: Erkek çocuk annesine, kız çocuk ise babasına yakınlık duyar. Bu durumun Anne ya da Baba tarafında hoĢ karĢılanmayacağını ve cezalandırılacağını düĢünür. Erkek çocuk annesine duyduğu sevgiden dolayı babasını kıskanır ancak aynı zamanda babasını da örnek alır ve babasına hayranlık duyar. Kız çocuklarda aynısını anneye karĢı yaĢarlar (Elektra Karmaşası). Çocukların ebeveynlerine karĢı duydukları bu hisler uygun bir Ģekilde atlatılmazsa eğer ileriki dönemlerde “Psikopatolojik” durumlar ortaya çıkmaktadır. ***Dönemin Olumlu YaĢantıları: Amaçlı olma, etkinlikler baĢlatma ve sağlıklı cinsel yaĢam özelliklerini geliĢtirir. **Dönemin Olumsuz YaĢantıları: Çocuklar ileriki yaĢlarında Anne-Babadan ya hiç kopamazlar ya da tamamen kopmak isterler. EĢ seçiminde zorlanırlar, giriĢimlere karĢı aĢırı suçluluk duyulur, eĢ ve çevre ile anlaĢamaz, cinsel iliĢkiden korkar veya cinsel soğukluk yaĢar ya da cinsel ilgiden dolayı cinsel sapıklıklara yönelir, karĢı cinse ya da hemcinsine karĢı tutum geliĢtirebilir, cinselliği fazla önemser. **Cinsel geliĢim açısından kritik dönemdir. **Çocuklar bu dönem içinde cinsiyet farklılıklarını öğrenirler. *”Latent” Gizil veya Örtülü demektir. ***Bu dönemde, bir önceki dönemin haz kaynağına iliĢkin duygularda “Durgunluk” vardır. Çocuk “Cinsel” konulardan hoĢlanmaz ve kendisini oyuna verir. Ergenlik öncesi durgunluk, geçiĢ veya bekleyiĢ dönemidir. ** ArkadaĢları, öğretmenleri ve diğer iletiĢim biçimleri önemli yer tutar. ***Birey bu döneminde, doğal olarak karĢı cinsi “DüĢman” ilan eder. Kendi hemcinsleriyle guruplaĢır. KarĢı Cins ile olan olumsuzluklar kalıcı iz bırakabilir. ** Bu dönemin en önemli hassasiyeti: Anne-Baba cesaret verir, Öğretmen korur, Akranlar ise kabul ederler. **Bu dönemin Olumsuz YaĢantıları, diğer dönemlerdeki gibi “AĢırılık”ları doğurur. Çok çalıĢkan olmaktan kaynaklanan “Kısıtlı Erdem” durumu ortaya çıkar. Diğer bir aĢırı ucu ise “Tembelliktir. ***Fırtına öncesi sessizlik dönemi ***GeçmiĢ dönemlerin kazanımlarını pekiĢtirirler, bu dönemi baĢarıyla atlatamazsa ileride aĢağılık duygusu yaĢayabilirler. *Bireyin “Ergenlik” dönemidir. “Üreme” ile ilgili değiĢimlerin “Psikolojik GeliĢimi” etkilediğini düĢünen Freud, bu yüzden bu adı vermiĢtir. **Cinsel Organların geliĢimi artık “Üremeye” doğru geliĢir. **Freud, bireyin kiĢiliğinin büyük ölçüde zaten tamamlanmıĢ olduğunu düĢündüğü için, bu dönem üzerinde fazla durmamıĢtır. Cinsel olgunluk geliĢir ve karĢı cins ile iliĢkiler kurulur. **KarĢı cins ile yakın iliĢkiler baĢlar. ÖZET: Freud‟un Kuramı ile ilgili en önemli nokta; “Bilinç” ve “KiĢiliktir. GeçmiĢte, ilgili dönemlerde edinilen yaĢantılar, gelecekte bireyde kalıcı izli olabilmektedir. Burada önemli olan nokta Ģudur: Bireyin geliĢimi, bulunduğu dönemdeki “Haz” kaynağının “Tatminine Göre” geliĢmektedir. Mesela “Oral Dönem”de haz kaynağına “Ağız” demiĢtik, bu dönemde, diğer dönemleri ilgilendiren haz kaynaklarının tatminiyle ilgili bir sorun yaĢanmaz. Bundan sonraki dönemde de Ağız‟ın (emme, yutma) tatmini ile ilgili bir edinim ortaya çıkmaz. Çünkü ilgili dönem geride kalmıĢtır. Latent Dönem‟de ise birey zaten “Cinselliği””Gizli” tutmaktadır. KarĢı cinsi doğal olarak “DüĢman” ilan etmekte ve kendi cinsinden arkadaĢlar edinmekte ve aynı cinsten kimselerle arkadaĢ olmaktadır. Olumsuz yaĢantılar, kadınlarda “AĢırı Feminen” davranıĢlara neden olabilmektedir. Her iki cinste de “EĢ Cinsel” yaklaĢımlar, bu dönemin istismar edilmesi ile ortaya çıkmaktadır. Daha sonraki dönemde ise Birey Cinsel olgunluğa yönelir yani “Üreme”ye dayalı bir geliĢim gösterir Fiksasyon: Memeden erken ya da geç kesilmeye bağlı olarak ağızdan zevk alma türüne saplantı geliĢtirme Oral sadizm: Bu dönemdeki yaĢantılara bağlı olarak saldırganlık ve cinsellik dürtülerini baĢkalarını ısırarak dıĢa vurur Oral mazoĢizm: Oral sadizmin kendine yönelmesidir. Kendini eleĢtirme, kendini ısırma, alaya alma SAYFA 49 SAVUNMA MEKANĠZMALARI BASTIRMA GüdülenmiĢ Unutma Yok Sayma ***Bilinçaltına itme olarak da isimlendirilen bastırma mekanizmasında kiĢi Acı, üzüntü ve kaygı veren duygu, düĢünce ve yaĢantıların bilinçten itilmesidir. ***Bilinçaltına itilen ya da bastırılan bu dürtü ve yaĢantılar çeĢitli Ģekillerde davranıĢlarımızı etkilemeye devam ederler. Freud'a göre hiçbir dürtü tam bir baĢarı ile bastırılamaz. Bunlar, düĢler ya da dil sürçmelerindeki sembolik anlatımlarda olduğu gibi zaman zaman tekrar bilince çıkabilir **** Uygun görülmeyen istek ve anılan bilinçten uzaklaştırma mekanizmasıdır. Bu gibi durumlarda kişiler yapmaları gereken şeylerin anılarını baskı altına alırlar. Genellikle unutmalar, kaçmalar şeklinde davranışlardır. ÖRNEKLER: **Çıkarcı ve bencil olan birinin böyle davranmamayı istememesi nedeniyle unutması **Sevmediğimiz kiĢilerle olan randevumuzu unuturuz. **80 yaĢındaki ninemiz hiç ölmeyecekmiĢ gibi dünya iĢleriyle ilgilenmesi, **Kazada çocuğunu kaybeden babanın kendisini sürekli iĢine vermesi… **Doktora gitmekten korkan birisi randevusunu unutabilir. **Tecavüze uğrayan bir bayanın yaĢadığı olayı tamamen unutması **Toplumca hoĢ karĢılanmayan cinsel ve saldırgan dürtülerin bilinç düzeyine çıkarılmaması **Kendi kullandığı araç ile trafik kazasında eĢi ve çocuklarını kaybeden bir babanın suçluluk duygusunu hatırlamamak için hiçbir fiziksel neden yokken hafıza kaybı yaĢması Neden Bulma Neden Uydurma Mantığa Bürünme Rasyonaleştirme Akla Uydurma Ussallaştırma Bahane Bulma ***Bireyin yapmıĢ olduğu kabul edilemeyecek bir davranıĢı çeĢitli bahaneler bularak haklı göstermeye çalıĢmasıdır. ***Belirli bir durumda kiĢi için kabul edilmesi güç ve kaygı yaratıcı olan bir açıklamayı gösterme yerine acı ve kaygı vermeyecek bir neden ya da açıklamayı ileri sürme eğilimidir. ***Genellikle toplumsal baskı ve beklentilerin yarattığı çatıĢma durumlarında kullanılan ve mantıklı bahaneler bulma olarak adlandırılabilecek bu mekanizma kiĢi tarafından çoğu zaman sözlü olarak ifadelendirilir. Bu mekanizmada iki temel savunma öğesi bulunur. 1. Kişinin davranışını haklı göstermeye çalışılır. 2. Ulaşılmayan amaçlara ilişkin düş kırıldığını örtmeye çalışılır. ÖRNEKLER: 1-Hocanın karşısında sakız çiğneyen öğrencinin diş temizliği için sakız çiğnediğini söylemesi 2- Pahalı aldığı eşyanın bir diğer dükkânda daha ucuz fiyatla satılan eşini gören kişi ikisinin de aynı olduğunu bilmekle birlikte arada mutlaka bir nitelik farkı olduğuna kendisini inandırmaya çalışarak aklanmış olma olasılığını görmezlikten gelir, 3- Birinin parası yoksa yaşamda önemli olan şeyin dostluk ve sevgi olduğuna kendini inandırır 4- Sevmediği eşinin bulunmaz niteliklerini sayabilir 5-KomĢunun çocuklarının okuldaki baĢarısını kıskanan kadının kendi çocuklarında görmediği bu özelliğin yarattığı eksiklik duygusunu "ne de olsa her Ģey okumak değildir, dünyada okumaktan daha önemli Ģeylerde var" demesi 6-"Kedi ulaĢamadığı ciğere pis der"-Atın ölümü arpadan olsun--Herkes öğrenciyken kopya çeker 8- Borç yiğidin kamçısıdır. Ġsteyenin bir yüzü vermeyenin iki yüzü kara. Ben seni iyiliğin için dövdüm 9-Sevgilisi tarafından terk edilen birinin o zaten iĢe yaramazdı demesi NOT: Yansıtma ile bahane bulma birbiri ile karıĢtırılmaktadır. Yansıtmada suç baĢka bir kiĢiye atılır. Bahane bulmada ise suç çevresel faktörlere atılır. Yenilen bir takımın oyuncularının suçu sahanın kötü olmasına bağlaması bahane bulma iken hakemin suçlanması ise yansıtmadır. SAYFA 50 ÖRNEK: TELAFİ Ödünleme Taviz TELAFİ Ödünleme Taviz ***Bireyin kendisini zayıf gördüğü bir alandaki eksikliğini baĢka bir alandaki baĢarısıyla telafi etmeye çalıĢmasıdır. ***KiĢinin herhangi bir eksikliğini, yetersizliğini bir baĢka alanda baĢarı sağlayarak kapatması çabasıdır. ÖRNEKLER: ** YakıĢıklı olmayan birinin iĢinde baĢarılı olarak yükselmesi ve böylece beğeni toplaması ***Okulda baĢarısız olan bir çocuğun Ģımarıklık yaparak ilgi çekmeye çalıĢması. ***Geçirdiği çocuk felci yüzünden sakat kalan bir kiĢinin yoğun çalıĢmaları sonucu olimpiyat yüzme Ģampiyonu olarak hareket yetersizliğini ödünlemiĢtir. ***BaĢarısız öğrencinin sporda baĢarılı olması ***Dersini iyi aktaramayan öğretmenin öğrenciye iyi davranması ***Kör adam iyi bir hatip veya avukat olur. ***Kişinin yetersizlik, eksiklik ve hatalarının sorumluluğunu ve neden olan duygularını başkalarına mal etmesi YANSITMA YANSITMA ÖZDEġĠM Kurma ÖZDEġLEġME (ÖzleĢtirme) 1. Kişi kendi eksikliklerinin ve yenilgilerinin sorumluluğunu ya da suçunu başkalarına yükler veya Suçluluk duyguları uyandıracak nitelikteki dürtülerini, düşüncelerini ve isteklerini diğer insanlara yükler. 3-Bazı duygu, dürtü, gereksinim ya da yaĢam olaylarının dıĢarıya aktarılıp, yansıtılıp, dıĢarıdaymıĢ ya da dıĢarıdan kendisine yöneltiliyormuĢ gibi algılanmasıdır 4-Yansıtma mekanizmasında kiĢi, kendi içinde yadsıdığı bir dürtüyü baĢkalarında görür ya da baĢkalarının bu dürtüyü kendisinde gördüğünü sanır. 5-Topu baĢkasına atma. Kendinde var olanı kendinde bulma 2. ÖRNEKLER: 1-Sınavlarında baĢarısız olan bir öğrenci, öğretmenin hakça davranmadığına inanır. 2-Oyuncak atının üzerinde sallanırken düĢen bir çocuk dönüp atını tekmeler. 3-Amirine kızar, hırsını karısından alır. Ben yapmadım o yaptı der. 4-Ġçinde öfke ve kin duyguları olan bir kiĢi, "bana kızıyorlar benden nefret ediyorlar" diye düĢünebilir. Burada hem yadsıma (bende kızma yok), hem de yansıtma (onlarda var) düzeneği iĢlemektedir. 5-BaĢkalarına düĢmanlık duyguları besleyen biri bu duygularının kendisinde yarattığı suçluluk duygusundan kurtulmak için karĢısındaki kiĢileri kendisine kötülük yapmakla suçlamasıdır. 6-Alkolik kiĢinin beni siz bu hale getirdiniz demesi. 7-Gol yiyen kalecinin defansa bağırması. 8-Dedikoducu birisinin baĢkalarını bu Ģekilde suçlaması. 9-Vergi borcunu ödemeyen iĢadamının baĢkalarını vergi vermemekle suçlaması **Bireyin kendi özelliklerini beğenmediği durumlarda istediği özelliklere sahip olan baĢka biriyle veya bir grupla özdeĢleĢmesidir. ** ÖzdeĢim kurulan kiĢinin birçok özelliğini taklit eder, sonra benimsemeye baĢlar. ** Normal geliĢim süreci içinde çocuk ya da erginin benliğine örnek olarak, erkekse babasına, kızsa annesine, ya da diğer kiĢileri seçip onlara benzemeye çalıĢması olarak izlenir. Birey model aldığı ve idealleĢtirdiği kiĢi gibi olmak ister onun gibi giyinir konuĢur ve davranır ***KiĢinin kendisine örnek aldığı bir baĢkasının özelliklerini kendi kiĢiliğine katması, onun gibi duyması, düĢünmesi ve davranması yoluyla ulaĢmak istediği amaca ulaĢtığını sanmasıdır. ÖRNEKLER: ***BaĢarısız bir öğrencinin baĢarılı olan bir öğrencinin tüm davranıĢlarını taklit etmesi **Hayatta baĢarısız olan birinin tuttuğu takımın baĢarısına aĢırı sevinç tepkisi vermesi **OkumamıĢ annenin okumuĢ kızıyla övünmesi, **Popüler bir kiĢinin kıyafetlerine benzer kıyafetler giyme **Fakir bir kiĢinin zengin olan akrabasını anlatması **KPSS-Babası gibi doktor olmak isteyen 6 yaĢındaki can oynadığı oyunlarda babasının, stetoskobunu, önlüğünü ve bazı aletlerini kullanarak doktor rolü yapması SAYFA 51 **İstenmeyen isteklerin, onaylanan ve beğenilen biçimlere dönüştürülerek yaşanması **Yüceltme mekanizmasında, toplumca onaylanmayan ilkel nitelikteki dürtü, eğilim ve istekler doğal amaçlarından çevrilerek, toplumca beğenilen etkinliklere dönüĢtürülürler. **Yüceltme mekanizmasının oluĢumu Ģöyle özetlenebilir: YÜCELTME 1. Cinsel ya da saldırgan niteliklerin etkisiz duruma getirilmesi, 2. Gerçek amacın ketlenmesi, 3. Ego tarafından enerjiye biçim verilmesi. Yüceltme mekanizması sürekli olarak psişik enerji ile beslenmeyi gerektirir. Bundan ötürü yüceltme mekanizması enerjinin engellenmediği durumlarda kullanılabilir **BastırılmıĢ güdü ve duyguların toplum tarafından onaylanabilir kanallara yöneltilmesi ve toplum onayının alınmasıdır. Yıkıcı bir dürtü kabul edilebilir hale getirilebilir. ÖRNEKLER: ***Çocuklukta en yalın biçimiyle gözlemlenebilen yıkıcı eğilimler yetiĢkinlik döneminde toplum tarafından onaylanmayacağından böyle bir insan örneğin iyi bir patlayıcı madde ya da silah uzmanı olarak bu eğilimini yüceltebilir. ***Saldırgan olan birinin Boks sporuna baĢlaması *** Kendisini teĢhir etmek isteyen kiĢinin manken olması, **Çocuk sahibi olmayan bayanın kreĢte çalıĢması, **Saldırgan adam cerrah veya kasap olabilir, **Okumayan biri okumayan öğrenciler için vakıf kurabilir. ***Saldırgan eğilimleri olan bir kişinin şiddet içerikli filimler izlemesi HAYAL KURMA YOLUYLA AVUNMA DüĢlem Fantezi YÖN DEĞĠġTĠRME YER DEĞĠġTĠRME **Bireyin içinde bulunduğu durum kaygı uyandırıyorsa, bu durumdan kurtulmak için hayal dünyasına kaçmasıdır **İç ve dış nedenlerle ihtiyaçların ve güdülerin karşılanamadığı durumlarda hayal kurma yoluyla doyum sağlama yoluna gidilmesidir. Rüyalar ya da hayal aleminde ihtiyaçlar giderilmeye çalışır. Aşırı hayal kurma bireyin gerçek kimliğini kaybetmesine neden olabilir. ** Fakir zengin olur, çirkin güzel olur. ***Aç tavuk kendini darı ambarında görür **Parası olmayan birinin, oynadığı iddia kuponun tuttuğunda yapacaklarını düşünmesi **Kişinin, söz konusu, duygu düşünce ve davranışlarını hiç ilgisi olmayan nesne veya duruma yöneltmesi ** Özellikle reddedilmeye ve eleştiriye karşı aşırı duyarlı kişiler çevrelerine karşı geliştirdikleri uysal tutumların altındaki kızgınlık duygularını sürekli bastırır ve sonradan nasıl olsa kendilerine katlanmak durumunda olan "Ģamar oğlanlarına" boĢaltırlar **ġamar oğlanı bir kiĢi olabilir bir eĢya olabilir. **DavranıĢı yönlendiren dürtü ya da neden aynı kaldığı halde hedef değiĢebilir. ÖRNEKLER: **Patrona kızıp acısını evdekilerden çıkarma. **Yeni doğan kardeĢinin ailede tüm ilgiyi topladığını gözleyen çocuk, duyduğu kıskançlık ve husumeti, cezalandırılacağı korkusuyla doğrudan kardeĢine değil, kendi oyuncaklarına yönelterek onları kırıp tahrip edebilir. **Telefonda kızan kiĢinin telefonu yere fırlatması. **Gol yiyen kalecinin direği tekmelemesi… YADSIMA Ġnkâr KPSS-Okul müdürüne kızan bir öğretmenin, evde karısını ve çocuklarını azarlaması Dikkat: Birey tehlikeli sayılabilecek bir tepki yerine başka bir tepki gösterebilir. KPSS-2008: Patronu hakkında dedikodu yapan kişi (Burada kişi patronunu dövmek ister ama tehlikelidir, bunun yerine dedikoduyu tercih eder.) ** İstenmeyen olay, duygu ve düşüncelerin yok sayılması… **Bireylerin istemediği ya da rahatsız edici olay ve durumları yokmuş gibi görmezden gelmesi, kabul etmemek reddetmek şeklinde de olabilir. UYARI: Yadsıma ile bastırma karıştırılan iki kavramdır. Bastırmada rahatsız edici uyarıcı hatırlanmaz, fakat yadsıma da hatırlanır, kabul edilmez **Tecavüze uğrayan birinin bu durumu inkâr etmesi… **Dersi dinlemeyen bir öğrencinin bu durumu kabul etmemesi **Trafik kazasında ailesini kaybeden birinin onların ölmediğini bir gün geri döneceklerini söylemesi SAYFA 52 **Olumsuz her durumdan olumlu bir yan çıkarmak… **Olumsuz bir olaya iyi yönden bakmaktır. POLYANNACILIK Tatlı Limon **Bardağın dolu tarafını görmek ÖRNEKLER: **Cüzdanı kaybettim, bu bana iyi bir ders oldu bir diğer sefere daha dikkatli olmaya çalıĢırım. **Sınavı kazanamayan öğrenci; her Ģeyde bir hayır vardır. ** Kaza yapan sürücü; cana geleceğine mala gelsin der. ** Kolu kırılan kiĢinin iyi ki bacağın kırılmadı vs. **KiĢinin içinde bulunduğu geliĢim aĢamasından daha önceki bir geliĢim aĢamasına dönmesi… **Temel ihtiyaçların ve isteklerin karĢılanmaması sonucu meydana gelen doyumsuzluk veya GERİLEME kaygı hallerinde bireyin bulunduğu durumdan daha ilkel bir olgunluk düzeyinde davranmasıdır. ÖRNEKLER: ***Kardeşine kızan çocuğun altını ıslatması… ***Bir yetiĢkinin kaygılandığında kekelemesi, kızarması, **Bir gencin 10 yaĢındaki bir çocuk gibi bağırıp çağırması ya da ağlaması KARŞIT TEPKİ GELİŞTİRME TEPKİ OLUŞTURMA Zıt Davranış ÇARPITMA **İstenmeyen duygu ve düşüncenin tam karşıtı olan bilinçli tutum ve davranışlar geliştirme **Kişi, kendi içindeki bilinçdışı dürtü ve eğilimlerin tam karşıtı tepkiler vererek de benliğini savunabilir. **Gerçek duyguların tam karşıtını sergilemek **İçindeki kin, nefret ve kabalık eğilimlerine karşı kişi, aşırı derecede kibar ve nazik; pislik ve kirlilik eğilimlerine karşı anormal derecede titiz ve temizlik düşkünü olabilir. **Kardeşini kıskanan çocuğun aşırı derecede iyi bir abla ya da ağabey olmaya çalışması. ** Hiç sevmediğimiz kişiyi ne kadar çok sevdiğimizi söylememiz gibi. **Evde kalmış bir kızın annesinden nefret etmesine rağmen, annesine seni yalnız bırakmamak için evlenmiyorum demesi **Olayları olduğundan daha farklı algılama, değerlendirme ve yorumlamayı ifade eden bir kavramdır. Özellikle geçinilmesi zor insanlarda çok yaygın görülmektedir. ***-Birisini elinde yeterli kanıt bulunmamasına karĢın baĢkalarının kendisi ile ilgili ne düĢündüğünü bildiğini ileri sürmektir. BaĢkalarının kendisi hakkında değersiz, iĢe yaramaz ve önemsiz bir insan olduğunu düĢündüklerini ileri sürme bu tür çarpıtmaya örnek olarak verilebilir. ÖRNEKLER: **Bir maçta iyi futbol oynamasına karĢın yaptığı bir hata nedeniyle takımı gol yiyen ve maçı kaybeden bir futbolcunun kendisi hakkında kötü futbolcu olduğunu düĢünmesi bu tür çarpıtmaya örnek olarak verilebilir. ***Her hangi bir olayın ortaya çıkmasında ya da bir sorunun yaĢanmasında bir çok kiĢinin sorumluluğu olmasına karĢın bir kiĢinin olup bitenden kendisinin sorumlu olduğunu düĢünmesidir. **Takımı yenilen bir basketbolcunun yenilgiden kendisini sorumlu tutması bu tür çarpıtmaya örnek olarak verilebilir **“Anladım. Sen beni artık sevmiyorsun. Sevseydin, annenin hastalığını bahane ederek, buluĢmayı iptal etmezdin.” **“AyĢe bana çekilmez biri olduğumu söyledi. Beni kimsenin sevmediğini biliyordum” **“Benim baĢarısız olduğumu düĢünüyor. Bundan eminim.” **“Doğduğum ve size bunları çektirdiğim için çok üzgünüm. Okulum için harcadıklarınız yüzünden tatile bile gidemiyorsunuz.” ***Normal sosyal arkadaĢlık iliĢkilerini o, beni seviyor diye yorumlayan bir kız da çarpıtma yapmıĢtır. KPSS:2009-Selma Hanım, Hasan’ın evlenme teklifini kötü alıĢkanlıkları yüzünden reddeder, fakat Hasan Selma Hanım’ın reddetme sebebini kendinsin fiziksel özelliklerine bağladığını düĢünür. ORGAN NEVROZU ** Kişinin sürekli olarak kendi sağlık durumu ile ilgilenmesi ve çeşitli bedensel rahatsızlık belirtilerinden şikâyet etmesi… BEDENLEŞİTME **Psikolojik sıkıntı ve sorunların eylem yerine bedensel organlarda sorunlara yol açması. ÖRNEKLER: **Dişiden korkan bir çocuğun, dişciden randevu aldıktan sonra ülser olması. **Sınav kaygısı yüksek bir öğrencinin sınav öncesi midesinin ağrıması Organlaştırma ÖZGECİLİK Diğerkâmlık **Başkalarının sorunlarını yapıcı bir şekilde paylaşma… **Kendini başkalarına adama başkalarının sorunlarıyla ilgilenme SAYFA 53 **Bireyler bezen dürtülerini doyuramayabilir bu durumda içinde bulunduğu durumu entelektüel düşüncelerle açıklamaya çalışır. ÖRNEKLER: EntelektüelleĢtirme DUYGUSAL YALITIM DIġSALLAġTIRMA İlkel İdealleştirme 1-Çocuğu olmayan birinin yaşadığımız devirde çocuk olmadan da yaşanabilir hangi çağda yaşıyoruz, baba mı olmak gerekiyor hem babalar günü tüketim amaçlı bir gündür diyerek konuyu etrafındakilerle detaylı tartışması 2-Basıyla sorunlar yaşayan bir gencin bu duruma sosyolojik ve kültürel açıdan açıklamalar getirmesi **Dış dünya ile duygusal ilişkilerini en aza indirme **Kişilerin başarısızlıklarını dış sebeplere bağlar,ve yansıtmadan farklı olarak bunların asla değişmeyeceğini,düzelmeyeceğini belirtir. ÖRNEKLER: 1-Ne yaparsam yapayım boşuna benim kaderim böyle yazılmış **Çevresindeki kiĢilerin iyiliklerin ide kötülüklerini de abartma,kendini korumak amacıyla bunu yapmaktadır. UYGULAMA SORULARI: 1-Çocukluğunda ebeveynleri ile olan iliĢkileri hatırlamaktan acı duyan birinin ne zaman aklına ebeveynleri gelse onları düĢünmemeye çalıĢması (____________________________) 2-Ġnsanlara güvenmeyen birinin baĢkalarını güvensiz bulması (________________________) 3-Çocuklardan pek hoĢlanmayan bir öğretmenin disiplin kurulundan sorumlu olması (________________) 4-Bireysel olarak pek dilediğince yaĢayamamıĢ nice ebeveynin çocuklarının yaĢadıklarım veya baĢarıları aracılığıyla kendi yaĢanmamıĢlıklarını telafi etmeye çalıĢmaları (____________________________) 5-Bir yıldır eĢinden boĢanmıĢ birinin eĢi varmıĢ gibi onun için alıĢveriĢ yapması ve evdeymiĢ gibi ona hediye alması (__________________________) 6-Alkollü bir Ģekilde hız yaparak araba kullanan biri trafik kazası geçirip yürüyemez hale geldiğinde, durumun nedeni olarak trafik polisinin ve polis kontrolünün eksikliğini ileri sürer(______________________) 7-Kız arkadaĢlarından ilgi görmeyen bir gencin iyi bir dost olarak her zaman onların yardımına koĢması (___________) 8-EĢine kızan bir adamın elindeki telefonu duvara fırlatması (________________________) 9-Bir arkadaĢından hiç hoĢlanmayan bireyin o arkadaĢına çok iyi davranması (_________________________) 10-YGS ve LYS‟de iyi çalıĢmayıp kötü puan alan birinin, “üniversite okusam ne olacak, onca okuyup KPSS‟ ye takılan insan var” diye düĢünmesi (_______________________________________) 11-Kendini çekingen bulan bir gencin üniversiteye baĢlar baĢlamaz bu konuda cesur davranıp daha sosyal olmaya karar vermesi ve bu yönde iyi bir yol alırken bir arkadaĢının kendisine haksız sözler sarf etmesine çok kırılıp çekingen ve kimseyle iliĢki kurmayan haline dönmesi (___________________) 12-Birey aĢık olduğu kıza ulaĢamayınca onu düĢlemek suretiyle günlük yaĢamına daha kolay uyum sağlar (__________) 13-Hapisteki bir kiĢinin her gün saatlerce dıĢarıdaki hayata dair düĢler kurması hapishane hayatıyla baĢ etmesinde yararlı olur (______________________________________) 14-Nice fakir gencin mafya dizileri karakterleri veya dini, siyasi ve sportif yapılarla kendini aynı görüp yaĢamlarında olmayan Ģeylerin acısını dindirmeye çalıĢması (_______________________________) 15-Çok beğendiği kıza çıkma teklif edip reddedilen Tahsin‟in: “Aslında iyi arkadaĢ olacağımızı düĢünüyordum ama kendisini pek güzel bulmuyorum” demesi (_________________________________________) 16-Kendisinde çok Ģiddetli cinsel arzular hisseden birinin aĢırı derecede cinsellik karĢıtı davranması (_______________) 17-Öğretmenine kızan bir öğrencinin teneffüste arkadaĢını dövmesi (_______________________) 18-Freud‟a göre saldırganlık dürtülerini cerrah yada boksör olarak doyurmaya çalıĢan bireyler de buna örnektir, (cerrahlar insanları kesip biçtiğinden Freud bu uzmanlık alanının altında saldırganlık içgüdüsünü aradı ve bunu yapmakla çok eleĢtirildi ,(__________________________) 19-KomĢusundan hiç hoĢlanmayan Adem Bey‟in komĢusuyla her karĢılaĢtığında hissettiklerini zihninden uzaklaĢtırmaya çalıĢması (____________________________) 20-Ağır depresyon yaĢayan birinin ailesinin baĢına gelen her türlü talihsizliğin kendisinden kaynaklandığını düĢünmesi (__________________________________) 21-Kendini oldukça kısa boylu bulup bundan çok rahatsız olan bir kiĢinin çok çalıĢıp oldukça baĢarılı bir akademisyen olması(__________________________). 22-Babası doktor olmak isteyen 6 yaĢındaki Can, oynadığı oyunlarda babasının stetoskobunu, bazı aletlerini ve önlüğünü giyerek doktor rolü yapmaktadır. (_______________________________) 23-Okullarda verilen meslek konferanslarında bazı öğrencilerin, konuĢmacının kiĢiliğinin etkisinde kalarak onun mesleğine yöneldikleri gözlenmektedir (________________________________) SAYFA 54 24-Müziğe çocukluğundan beri büyük bir ilgi duyan Sezen Hanım, bütün müzik merakına rağmen ne sesiyle müzik yapabileceğini ne de bir müzik aleti çalabileceğini birçok denemesinden sonra anlamıĢtır. Bunun üzerine Sezen Hanım, bulunduğu Ģehirde müzik organizasyonları düzenlemek ve bir plak dükkanı açmakla müziğe yakın olmaya çalıĢmıĢtır (_____________________________________) 25-Çokça borcu olan Uğur Bey, eĢi: ”Bugün bankadan aradılar” diye cümleye baĢlar baĢlamaz: “Lütfen bu tür Ģeyler hakkında konuĢmayalım, hoĢ olmayan Ģeyler duymak istemiyorum” deyip, onun sözünü kesmesi (__________________) 26- Organizma kendisinde hissettiği yoğun olumsuzluk duygusundan kurtulmak için olayı bilimsel açıklamalara dayandırması, sosyolojik boyutta değerlendirmesi.(________________________________________) Örnek: Sevgilisi olmadığı için sevgililer günü kutlamanın yanlıĢ olduğunu düĢünmesi 27-Evlenme çağı geçtiği için arkadaĢları tarafından kızkurusu olarak anılan Emel sevgililer günü için liberal ekonominin bir tuzağı olduğunu söylemekte ve bu görüĢünü hararetle savunmaktadır. (____________________) 28- ÇeĢitli psikolojik rahatsızlıkların vücutta zarar etmesi halidir. AĢkından verem olmak gibi Psikosemiyotik bozuklukların çoğu bu sınıfa girer. Görünürde fiziksel hiçbir sebep olmadığı halde, çözümlenemeyen bazı ruhsal sorunlar kiĢinin fiziksel bütünlüğünde hasarlara sebep olurlar. Hiç geçmeyen baĢ ağrıları, sebepsiz ĢiĢlikler, yumrular vb... (_____________________________) 29-Ġyilikleri ve kötülükleri abartmadır. Açıklayacak olursak; birey çevresinden zarar görebileceği kaygısından dolayı çevresindeki insanların en basit davranıĢını bile aĢırı övmesidir. Tersine ufacık bir zarar karĢısında da ise aĢırı kötüleme (____________________________) örmek; komĢun sana bir tabak yaptığı pastadan getirdi, sen arık bu davranıĢı benim komĢum ne kadar iyi diye anlata anlata bitiremezsin 30-BaĢarısızlıkları dıĢ nedenlere bağlamadır. ama "yansıtma" dan farkı bizim bunları değiĢtiremeyeceğimizi düĢünmedir Örnek. Kader ne yazarsa o gibi (_____________________________) 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Bastırma Yansıtma Yüceltme Özdeşim kurma İnkar/yadsıma Çarpıtma 11 Ödünleme Yer/yön değiştirme Karşıt pekiştirme 17 18 19 20 Bahane bulma/mantığa bürünme 12 13 14 15 16 Gerileme Düş kurma Düş kurma Özdeşim kurma 21 Karşıt tepki kurma 22 23 24 25 26 Yer/yön değiştirme Yüceltme Bastırma Çarpıtma 27 28 29 30 Bahane bulma/ mantığa bürünme Ödünleme Özdeşim kurma Özdeşim kurma Ödünleme Bastırma Entelektüelleştirme Düşünselleştirme Entelektüelleştirme Organlaştırma İlkel idealleştirme Dışsallaştırma ÇATIġMA TÜRLERĠ: 1-YaklaĢma – YaklaĢma: İstenilen iki ya da daha fazla şeyden birini seçme gücü gösterilemeyen durumlarda bu çatışma söz konusudur. Yaklaşma yaklaşma çatışmasında her iki amaç da olumludur, ancak ikisini aynı anda gerçekleştirmek olanaksızdır. Büryan-Kavurma ÖRNEKLER: Sözgelimi hem konservatuara hem de iyi bir üniversite bölümüne girmeye hak kazanmış bir öğrenci bu çatışmayla karşı karşıyadır. Büryan-kilo-Tatil, Bodrum-Marmaris 2-YaklaĢma – Kaçınma: Burada biri yaklaşmak, diğeri uzaklaşmak istediğimiz iki durumun yarattığı çatışma söz konusudur. Bu durumda kişi, karşıt duyguların etkisi altındadır. ÖRNEKLER: Hem üşütmüş, hem arkadaşlarıyla birlikte denize girmek isteyen genç bu durumdadır. Denize girmenin vereceği zevk ile hastalığının artması olasılığı arasında seçme yapma durumundadır. 3- Kaçınma – Kaçınma: Burada iki ya da daha çok olumsuz durum ya da nesne karşısında kalma söz konusudur. Birey istemediklerinden birini seçmekle karşı karşıyadır. ÖRNEKLER: Hem diş hekiminden çok korkan hem de dişi çok ağrıyan çocuk bu tür bir çatışma içindedir. “ölümlerden ölüm beğen” ve “yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal” ENGELLENME: Engelleme doğuran etkenler iki grupta toplanabilir: 1-DıĢtan gelen etkenler, doğal ya da toplumsal çevrede bulunan engelleyici etkenlerdir. Piknik yapacağımız gün sağanak yağmur yağışı doğal engele; miting nedeniyle trafiğin tıkanması sonucu, konseri kaçırma olasılığı ile karşılaşma, toplumsal engele örnektir. 2-Ġçten gelen etkenler ise, bireyin kendi içinde bulunan fiziksel ya da ruhsal etkenlerdir. Hastalık fiziksel etkenlere, suçluluk duygusu ruhsal etkenlere örnek olabilir. Ruhsal etkenler oldukça önemli gerginlik oluşturabilirler. Bunlardan en önemlisi “çatışma”dır. Çatışma; bir organizmanın iki farklı istek, duygu, düşünce ve olasılık karşısında kaldığında bunlardan birini seçememesi durumudur. SİNAN DURMAZ SAYFA 55 ERĠKSON Psikososyal GeliĢim Kuramı **Erikson, Freud’un “Psikoanalitik GeliĢim Kuramı”nın “Sosyal Çevrenin GeliĢime Etkisi”ni görmezden geldiği düĢüncesiyle, Sigmund Freud’un Kuramına paralel olarak bu KiĢilik GeliĢimi Kuramını ortaya atmıĢtır. **KiĢiliğin geliĢiminde, biyolojik etkenlerle birlikçe Çevre‟de rol oynamaktadır. Freud “Normal DıĢı” davranıĢlar üzerinde dururken, Erikson “Normal” davranıĢları açıklamaya yönelmiĢtir. **Erikson “Epigenetik Ġlke”ye dayanarak Benlik GeliĢiminin belirli zaman dilimlerinde biyolojik temelli ve aĢamalı olduğunu savunmuĢtur. Her zaman diliminde “KiĢilik” belli bir özellik taĢımaktadır. **Freud‟a göre, bir dönemde ortaya çıkan ya da sağlıklı bir Ģekilde atlatılamayan bir dönem sonraki geliĢim dönemlerini etkiler ve ancak özel tekniklerle giderilebilir. Erikson ise Bir dönemdeki kriz veya çatıĢmanın, diğer bir dönemde atlatılabileceğini ya da çözüme kavuĢturulabileceğini düĢünmektedir. **Freud KiĢilik GeliĢiminin 0-6 yaĢlarda olduğunu söylerken, Erikson KiĢilik GeliĢiminin ömür boyu sürdüğünü düĢünmektedir. ** Psikoanalitik yaklaşımdan farklı olarak, çocukluk dönemlerinin yanı sıra ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılık dönemlerine de yer vermiştir. Bunun yanı sıra, insan gelişiminde kültürel, sosyal ve çevresel etkenlerin önemini vurgulamıştır. Erikson’a göre uygun çevresel şartlar ortaya çıktığında daha önceki yaşantılara bağlı olmaksızın sağlıklı dönemler geçirilebilir. Erikson’un kuramının dayandığı temel düĢünceler Ģunlardır: • • • • • Genel olarak insanların temel ihtiyaçları aynıdır. Benlik ya da egonun gelişimini temel ihtiyaçların karşılanmasıyla oluşmaktadır. Gelişim dönemler halinde meydana gelir. Her dönem gelişim için fırsatlar sağlayan bir krizle veya psikososyal problemle nitelenir. Farklı dönemler bireyin güdülenmesinde farklılıklar oluşturur. NOT-1- İnsanlar Freud’a göre doğuştan yıkıcı iken Erikson’sa göre doğuştan yapıcıdır. NOT-2 –İlgili dönemde kazanılmayan özellik şartlar uygun olursa ileriki dönemlerde kazanılabilir. Ya da tam terside olabilir. Buradaki önemli faktör çevredir. NOT-3-(Kpss):Psikososyal gelişim kuramına göre psikososyal gelişim özellikle: KiĢiler arası iliĢkilere bağlıdır Epigenetik Ġlke-AĢamalı OluĢum *** Erikson kişilik gelişiminin biyolojik temellerini “Epigenetik” ilke ile açıklamaya çalışmıştır. Epigenetik ilke; gelişmekte olan herhangi bir şeyin bir planı olduğunu vurgular. Buna göre gelişim, yaşamın belli dönemlerinde, belli kişilik özelliklerinin ardışık bir biçimde ortaya çıkabilmesini olanaklı kılarak ve önceden belirlenmiş biyolojik temellere bağlı olarak gerçekleşir. Bu tıpkı doğum öncesi dönemde, bebeğin farklı organlarının farklı zamanlarda belli bir sıra ile oluşup şekillenmesine benzetilebilir demektedir. KiĢisel GeliĢim Freud-Erikson karĢılaĢtırması Freud Erikson **Cinsellik öğesini ön plana çıkarmıĢtır. **Ġlgili dönemde baĢarılmayan özellik saplantı olur. **GeliĢimde en kritik dönem 3-5 yaĢ arasıdır. Fallik döneme denk gelir **Kalıtım etkisi, biyolojik alt yapı ile açıklamıĢtır. **GeliĢimde 0-6 yaĢ arası çok önemlidir, kiĢilik geliĢimi neredeyse tamamlanır. **Egonun iĢlevlerini ön plana çıkarmıĢtır. Üç bölümde ele alır. Beden-Ġdeal-Kimlik **Ġlgili dönemde baĢarılmayan özellik ilerleyen dönemde giderilebilir saplantı olarak kalmaz **GeliĢimde en kritik dönem 12-18 yaĢ arasıdır. Kimliğe KarĢı Rol KarmaĢası **Biyolojik alt yapı tek baĢına yeterli değildir, sosyal çevre çok önemlidir **Çocukluk yılları etkilidir fakat yaĢam boyu devam eder. Sayfa 56 PSĠKOSOSYAL GELĠġĠM DÖNEMLERĠ GeliĢimsel KarmaĢalar-Krizler DÖNEM Temel Güvene KarĢı Güvensizlik BEBEKLĠK 0-2 Temel Güvene KarĢı Güvensizlik BEBEKLĠK 0-2 ANAL Özerkliğe KarĢı Utanç ve KuĢku Bağımsızlığa KarĢı Utanma Ve ġüphecilik 2-4 ORAL ÖZELLĠKLER **Freud’un Psikoanalitik Kuramının. Oral Dönem’ine karşılık gelir. ** Bebek bu dönemde, içinde bulunduğu dünyaya karşı “Güven” duygusunu edinmeye başlar. Eğer dönem sağlıklı geçirilirse “Temel Güven” duygusu edinilir. Bu bakımdan annenin davranışları son derece önemlidir. Anne “Dünyanın Güvenilir Olduğunu” çocuğa ispatlamalıdır. **Çocuğun “Güven” duygusu 3 aşamada kazanılır: Aşinalık, Tutarlılık, Süreklilik. ÖRNEK: Anne çocuğa aşina geliyorsa, davranışları ve yaptıkları tutarlıysa, annenin varlığı ve davranışları sürekliyse; çocuk anneye güvenir. Çocuklar “Kısıtlama” ve “Sınırlama”lardan değil, bu üç öğenin yoksunluğundan rahatsız olurlar. **Bebeğin “Temel Güven Duygusu”nu kazandığının göstergesi; beslenme kolaylığı, uyku derinliği, bağırsakların gevşekliğidir. Ayrıca bebek, annesi yanından ayrılında ona izin veriyordur. Çünkü annesinin geri geleceğine güveniyordur. ***Duyusal Uyumsuzluk: Bebeğe “Aşırı Güven” verilmesinin sonucunda ortaya çıkar. Yani Anne-Baba, bebek her ağladığında koşturursa, aşırı koruyucu davranırlarsa çocuk aşırı güven duyar ve yaşamında kendini koruyamaz hale gelir. Pollyannacılık oynamaya çalışır. **“Güvensiz” olarak yetişen çocuklar ise depresyon, paranoya, içe kapanma, kendine güvensiz olma, çekingen olma, kaygılı olma, gergin ve kararsız olma gibi sağlıksızlıklar gösterir. **Dönemin sağlıklı olarak atlatılması, kişinin “Umut” ve “Uyum” duygusunu geliştirir. Kişi yeni girdiği bir ortamda yabancılık çekmez ve uyum sağlayabilir. Risk alabilir ve kendine güveni vardır. **Erikson’a göre dini duyguların verdiği huzurda güven verir.(BACANLI) “Temel Güven Duygusunun” edinilmesi yani dönemin sağlıklı geçirilmesi, annenin bebeğe huzuru vermesi, bireyin inancında “Tutarlılık” sergilemesinde önemli rol oynamaktadır. ** Freud özellikle bakıcının “beslemesi (=emzirmesi)” üzerine odaklanmış olmasına karşın, Erikson bakıcının genel sorumluluklarını yerine getirmesinin ileriki kişilik gelişiminde kritik olduğuna inanmıştır. Eğer bakıcı bebeğin ihtiyaçlarını karşılamada tutarsız, dengesiz ve özensiz davranırsa, bebek de dünyaya ve insanlara karşı “güven” duymakta zorlanacak, dış dünyanın ve insanların güvenilmez olduğuna ilişkin olumsuz duygular geliştirecektir. ***Bakıcıların çok sık değişmesi de güvensizliğe neden olur. **Çocuğun bu dönemdeki ilk sosyal baĢarısı anne-baba gözü önünde olmadığında, ağlayıp, korku duymadan, kaygı ya da öfke göstermeden bu duruma dayanabilmesidir. Çocuğun çevresi ve iç dünyası her iki durumda da sabit ve düzenli olup, dıĢ ve iç dünyası birbiri ile uyumlu ve sorunsuzdur. **Çocukta ilk benlik duygularının temeli bu dönemde atılır. ** Erikson'un görüşüne göre bu dönemde ortaya çıkan sosyal etkileşim boyutu bir uçta güven, diğer uçta ise güvensizliktir. Çocuğun dünyaya, başka insanlara ve kendine güvenme derecesi büyük ölçüde gördüğü bakımın niteliğine bağlıdır. Gereksinimleri uyarıldıkları anda karşılanan, rahatsızlıkları çabucak giderilen, bağ basılan, okşanıp sevilen, kendisiyle oynanan, konuşulan bebek dünyanın yaşam için güvenilir bir yer olduğu ve insanların yardımcı ve güvenilebilir oldukları yolunda bir duygu geliştirir. ** Bakımın tutarsız, yetersiz ve reddedici olduğu zamansa bebekte genel olarak dünyaya, özel olarak da insanlara karşı daha sonraki gelişim evrelerine taşıyabileceği temel bir güvensizlik, korku ve kuşku tutumu gelişir. Bu duygu bir yandan çevrenin güvenirliğini yansıttığı gibi bir yandan da kendi benliğinin süreklilik ve aynılık taşıyan bakılmaya değer bir varlık olduğunu gösterir. Yani hem çevre hem de kendi varlığı güvenilir niteliktedir. **Çevremdekiler bana bakıyor, veriyor, varlığını tanıyor. Onların sürekli, tutarlı ve aynı kişiler oluşu güvenilir kesinliktedir. "Bende verilmeye bakılmaya değer, güvenilen bir varlığım" Bu evrede çocuk kendi varlığını kendisine verilenle eş tutmaktadır. "Ben bana verilenim". Çocuğa çok iyi bakım veren bakıcılarında süreklilik olması gerekir. Ve aynılık bulunmayan çocuk yuvalarında en önemli sorun temel güven duygusunun gelişmemesi ya da yıkılmasıdır. **Freud’un Psikoanalitik Kuramının. Anal Dönem’ine karşılık gelir. **Geliştirdiği Kimlik Duygusu: “Ben OluĢturduğum ġeyim”, “Ben Ne Olacaksam Oyum” **Erikson bu iki davranışın “Tutma” ve “Fırlatma” olarak dışa çıktığını belirtmiştir. **Tuvalet eğitiminin son derece önemli olduğu bu dönemde çocuk bu davranışlarını geliştirir ve bu davranışlara temel olarak “İnatçılık” huyu gelişim gösterir veya ortaya çıkar. Çocuk istediği oyuncağı sıkı sıkıya tutarken, istemediği oyuncağı fırlatır. Bu dönemde bu davranışlar geliştirilir. **Çocuk kendi davranıĢlarını ve ihtiyaçlarını kendisi yapma eğilimindedir. **Çocuk tuvalet eğitiminde azarlanırsa, ayıplanırsa; Utanç ve kendi bedeninden “Kuşku” duyma duygularını geliştirir. **Çocuğun çevresini keĢfetmesine izin verilir ve desteklenirse kazanacağı duygu; Özerkliktir. SAYFA 57 Ġlk Çocukluk ORAL Özerkliğe KarĢı Utanç ve KuĢku Bağımsızlığa KarĢı Utanma Ve ġüphecilik ĠLK ÇOCUKLUK ÖRNEK: Ayakkabısının bağını bağlamasını öğrenmeye çalışan bir çocuk beklenirse ve kendisi bağlarsa “Özerklik” duygusunu geliştirir ve bağımsız birey olmaya başlar. Ancak sabredilmeyip engellenirse ve ayakkabısı anne-baba tarafından bağlanırsa, yemeği devamlı anne-baba tarafında yedirilirse çocuk bunları kendisinin yapamayacağına inanır ve kendisinden Kuşku ve Utanç duyar. **“Özerklik” boyutunda “AĢırılık”, çocuğun kendisini içtepisel olarak denetleyememesi sonucunu doğurur. Çocuk fazla özerk davranır ve amiyane tabirle “Her ġeye Atlar”. Utanma duygusu olmadan isteklerde bulunur. **“Kuşku” ve “Utanç” boyunda “Aşırılık” ise “Zorlayıcılık”ı doğurur. Böyle kimseler aşırı mükemmeliyetçi olurlar. Yaptıkları her şeyi tam yapmak zorundadırlar ve arayışları hep “En Mükemmel”dir yani “Kusursuz” olandır. Kendi başına karar veremez, saldırgan ve başkaldırıcı olur. **Çocuk bu dönemi sağlıklı geçirmezse, Freud’a göre “Koleksiyoncu” (tutma) veya “Müsrif” (bırakma) olur. ***Çocuğa eylemlerini kontrol etme olanağını vermek, özerklik duygusunun gelişmeye başlamasını sağlayacaktır. ***Eğer ana-baba küçük çocuğun yapabildiklerini yapabildiği kadar istediği zamanda ve hızda yapmaya olan gereksinimini bilir ona göre davranırsa çocuk kaslarını ve çevresini kontrol edebileceğine ilişkin bir duygu özerklik duygusu, geliştirir. **AĢırı koruyucu ya da baskıcı bir çocuk yetiĢtirme tutumu ile çocuğunkiler yerine kendi istekleri ve kurallarını geçerli kılan, davranıĢlarının kontrolünü çocuğa bırakmayan anne babalar, çocuğun özerk olma çabalarını engelleyeceklerdir. **Anne-babanın aşırı kontrolü çocuğun kendi kapasitesine yönelik kuşkulara düşmesine ve utanç duymasına yol açacaktır. Çocuğun davranışlarını çok sıkı bir biçimde denetleyen, hoşgörüsüz, "mükemmel" davranışı elde etmek için sık sık cezaya başvuran anne baba tutumu, çocukta "tek başına hiç bir şeyi beceremem" duygusunu oluşturur kuşku ve utanç duygularını ortaya çıkmasına yol açar. *** Bu dönemde çocuk kendi ihtiyaçlarını kendisinin karşılayabileceğini göstermek üzere en çok “ben, ben, ben” ve “hayır, hayır, hayır” kelimelerini kullanarak özerkliğini ilan etmek ister. Eğer aile, çocuk bir hata yaptığında, örneğin; tuvaletini yanlışlıkla kaçırdığında ya da sütünü üstüne döktüğünde onu azarlar, yaptığıyla alay ederse çocuk bundan sonra kendi kendine yetebileceğine ve bazı şeyleri başarabileceğine karşı olan inancını yitirir ve hatta kötü bir insan olduğuna dair kendine ilişkin olumsuz düşünceler bile geliştirmeye başlayabilir. **Sonuç olarak çocuklar bu dönemde her şeyi kendileri yamak isterler yardım almak istemezler KPSS: 2 Yaşındaki bir çocuk kaydıraktan kaymak istemekte ve kendisini tutmaya çalışan annensinin ellerini itmektedir. Çocuğun bu davranışı hangi gelişimsel kavramla açıklanır? CEVAP: Özerklik Girişimciliğe (Girişkenlik) KarĢı Suçluluk 4-6 OKUL ÖNCESĠ FALLĠK **Freud’un Psikoanalitik Kuramının. Fallik Dönem’ine karşılık gelir. **Freud bu dönem ile ilgili çocukların gelişiminde Anne-Baba’ya karşı olan duyguların “Suçluluk” duygusuna yol açabileceğini söylemişti. Hatırlarsanız çocuklar karşı cinsteki ebeveynlerine yakınlık duyuyorlar (Oedipus ve Elektra karmaşası), ancak hemcinsleri olan ebeveynlerine karşı, bu duygularından dolayı “Suçluluk” duygusunu geliştiriyorlardı. Kısaca bu dönemin geliĢtirdiği duygu “GiriĢimcilik” ve “Suçluluk” duygularıdır. **Erikson’a göre bu dönemde cinsiyet keĢfedilir ve buna bağlı olarak merak duygusu artar. Çocuğun “Cinsellik” ile ilgili soruları artar. Çocuğun bu tür sorularına uygun cevaplar verilirse eğer çocuğun “GiriĢimciliği” artar. Ancak “ayıp, ayıp!”, “bunlarla ilgilenme!”, “pipini keserim!”, “sünnet ederim!” gibi tepkiler verilirse çocuk suçluluk duygusunu geliĢtirir. “Suçluluk”un aşırı biçiminde ise cinsel bakımdan iktidarsızlık ve soğukluk yaşanır. Suçluluk duygusu ağır basar. ** GeliĢtirdiği Kimlik Duygusu: “Ben Olacağımı Hayallediğim Şeyim”, “Ben Olmayı Hayal Ettiğim Gibiyim” ***Bu dönemde motor beceriler geliĢir ve merak duygusu bunu destekler. Dönem baĢarı ile atlatıldığında sosyal iliĢkilerde ve cinsel yaĢamda baĢarılı bir yaĢam sağlanır. Ancak olumsuzluklar bu tür yaĢantılarda suçluluk getirir. **Bu dönemdeki çocukta aĢırı bir merak, cinsel organlarla ilgili yoğun düĢünceler, baĢkaları ile rekabet ve çevredekilere fiziksel olarak zarar verme görülür. Çocuğun cinselliğe olan giderek artan merakı grup içi cinsel oyunlara, kendi ya da yaĢıtlarının cinsel organlarına dokunma davranıĢlarına yol açar. Eğer aile bu davranıĢları aĢırı bir Ģekilde bastırıp, korkutarak örtemeye çalıĢırsa, ileri dönemde cinsel alanda sorunlu ve baskılanmıĢ bireyler oluĢur. Suçluluk duygusu oluĢturur **Bu dönemde sergilenen düĢünsel ve vücutsal çaba sonucu sağlananlar ve elde edilen hazzın çevrece yoğun eleĢtirisi, suçluluk duygularına yol açmaktadır. Annenin bir numarası olma amacı ve bu uğurda sergilenen tavırlar, kıskançlık, suçluluk duyguları ve kaygıya neden olabilir. SAYFA 58 Girişimciliğe (Girişkenlik) KarĢı Suçluluk 4-6 OKUL ÖNCESĠ FALLĠK **Ġleri dönemde, çocuğun kendi içinde ana-babanın kendine koyduğu yasaklar ve uygulanan eleĢtirileri mumla aratan bir denetleme kurumu - baskın bir süper ego geliĢebilir. **Bu dönem uygun bir Ģekilde yaĢanırsa, çocuk sınırlarını bilerek, çevresiyle uyumlu bir Ģekilde görevler üstlenir, eĢya ve amaca uygun nesneleri kullanarak, mutluluk ve baĢarı duygusunu daha çok tadar. ***Bağımsız hareket edebilme yetisine sahip olan çocuk etrafını araştırır, sürekli aktiftir, çok fazla soru sorar. Bu davranışları engellenir ve sürekli denetim altında tutulur, sorularına uygun cevaplar verilmezse çocuk yaptıklarının yanlış olduğunu düşünerek suçluluk duygusu geliştirmeye başlayabilir. Çocuğun bu dönmedeki davranış ve girişimleri ne aşırı serbest bırakılmalı ne de aşırı kontrol altına alınmalıdır. Çocuğu yetiştiren kişilerin, çocuğun yapması ve yapmaması gerekenleri tutarlı olarak sevgiyle ve sabırla öğretmeleri gerekir. Erikson’a göre okuldaki başarının temelleri bu dönemde oluşmaktadır. *** Çevresinde olayları anlayabilmek için sürekli sorular sorar, giriĢimlerde bulunur. Cinsiyet farklılıkları da bu yaĢta keĢfedilerek bu konuda da sorular sorulur. Çocuğun sorduğu sorular yüzünden azarlamak, araĢtırma ve giriĢimlerine engel olmak, çocukta suçluluk duygularının geliĢmesine neden olacaktır. *** Suçlanan çocuk araştırmadan vazgeçerek kendi kabuğuna çekilebilir. Çocuğun araştırma girişimlerini destekleyerek, sorduğu sorulara anlayabileceği biçimde uygun cevaplar veren, sevecen ve ilgili yetişkin modeller olan anne-babalar, çocuğun bu dönemi başarıyla atlatarak bir sonraki döneme ilerlemelerine yardımcı olurlar. BaĢarıya KarĢı AĢağılık Yetersizlik Duygusu **Freud’un Psikoanalitik Kuramının Latent Dönem’ine karşılık gelir. **GeliĢtirdiği Kimlik Duygusu: “Bana Öğretilenler Neyse Oyum”, “Ben Öğrendiklerimin Tümüyüm” **Freud’a göre bu dönemde cinsellik örtülüdür. Çocuğun bu dönemdeki “Cinsel” merakları birden durur. KarĢı cins “DüĢman” ilan edilir. Kendi hemcinsleri ile bir araya gelir ve guruplaĢırlar. **Bu dönemin en önemli kazanımı “Çalışkanlık” duygusunun edinilmesidir. Okuma, yazma, hesap yapma gibi temel konular öğrenilir. Ana-Baba ve aile bireylerine “AkranlarArkadaşlar” eklenmiştir. Çocuk kendisini diğer akranları ile karşılaştırır ve çalışkan olup olmadığına karar verir. Çalışma VE Başarılı Olmaya Karşı Aşağılık Duygusu LATENT GİZİL DÖNEM OKUL DÖNEMİ 6-12 **Dönemin aĢırı sonuçlarında birisi; çok çalıĢkan olmakla doğan “Kısıtlı Erdem” durumudur. Çocukluğunu yaĢayamayan kimseler, anne-babaları tarafından bir yeterlik alanına itilmiĢlerdir ve baĢarılı olmaları beklenmektedir. ** Okul ortamına girmesiyle artık aileden ayrı farklı bir sosyal ortama girmiĢ olur. Bu ortamda arkadaĢları ile uyumlu iliĢkiler kurması, iĢbirliği içinde çalıĢması, sorumluluklarını yerine getirebilmesi, çalıĢması ve baĢarılı olması önemlidir. Bunları yerine getirmede baĢarısız olan çocuk aĢağılık duygusu geliĢtirebilir. Aile ve öğretmenlerin çocuğun özgüven duygusu kazanmasında çocuğa gerekli ortamı sağlamaları, onların seviyesine uygun sorumlulukları onlara vererek, onları desteklemeleri çok önemlidir. Çocuğun baĢarabileceğinden fazlasını ondan beklemek, onu baĢkalarıyla kıyaslamak, çocuğu sürekli eleĢtirmek çocukta kendisine karĢı olumsuz aĢağılık duygularının geliĢmesine neden olacaktır. ***Eğer çocuk bu dönem öncesini ve bu dönemi baĢarılı bir Ģekilde geçememiĢ ise aĢağılık ve yetersizlik duyguları geliĢtirir. Bu yaĢ grubunda çocuğun anlayıĢlı, sabırlı, ilgili ana baba, öğretmen, patron, iĢ ve okul arkadaĢları ile karĢılaĢamaması ya da onlar arasında zayıf-uygunsuz bir noktada bulunmaları halinde, yetersizlik ya da aĢağılık duyguları geliĢir. ** Çocukların yaptıkları işleri takdir eden, başarılı olabileceği alanlarda çocuğun kendini sınamasına olanak veren anne-baba ve öğretmenler, bu gelişim döneminde yer alan başarılı olmaya karşı aşağılık duygularına kapılma karmaşasının üstesinden gelinmesinde çocuğa yardımcı olurlar **"Ben başarılıyım" inancı ile kişilik gelişimi olumlu olarak etkilenmiş çocuk bir sonraki gelişim dönemine güvenle girer Aksi halde kendisi, yeterince başarılı olarak algılamayan, yaptığı işler ve çalışmalar çoğunlukla akranları ve yetişkinler tarafından onaylanmayan çocuklarda aşağılık duygusunun tohumları kişilik yapısına eklenmiş olmaktadır. KPSS-Bir sınıf öğretmeni öğrencilerin görsel sanatlar dersinde bazı araç ve gereçleri kullanarak bir Ģeyler oluĢturma giriĢimlerini desteklemektedir. ERĠKSON‟UN psiko sosyal geliĢim kuramına göre öğretmenin bu desteği aĢağıdaki geliĢimsel çatıĢmalardan hangisinin olumlu sonuçlanmasına yöneliktir? CEVAP: BAġARIYA KARġI AġAĞILIK DUYGUSU SAYFA 59 Kimlik Kazanmaya KarĢı Rol KarmaĢası Kimliğe KarĢı Kimlik Bocalaması EGO KĠMLĠĞĠ VEYA ROL KARMAŞASI GENİTAL DÖNEM 12-18 ERĠNLĠK ERGENLĠK **Freud’un Psikoanalitik Kuramının Genital Dönem’ine karşılık gelir. **GeliĢtirdiği Kimlik Duygusu: “Ben Kimim?”, “Ben Öğrendiklerimi Yapabilen Biriyim”, “Özgürlüğüm Neyse, Ben Oyum” **Cinsel Gelişimin “Üremeye Yönelik” olmasından dolayı, Freud bu döneme “Genital Dönem” adını vermiştir. Freud bu dönem üzerinde fazla durmamaktadır. **Erikson’a göre ise bu dönem en önemli dönemdir. Çünkü birey bu dönemde kendisine “Ben Kimim?” sorusunu sormaktadır. Çocuk “BiliĢsel” ve “Bedensel” geliĢiminin farkına varır. Bedenini tanımaya baĢlar. Buna uygun olarak bir kimlik belirlemeye yönelir. Ġleride olacağı kiĢiye dönüĢmeye baĢlamıĢtır. “Bana Ne Oluyor?” sorusuna cevap arar. **KiĢi kendisine sorduğu bu soruların cevaplarını “ÖzdeĢleĢme” ve “Taklit” mekanizmaları ile olacağı kiĢiye bürünerek cevaplamaya çalıĢır. Beğendiği ya da örnek aldığı birisine özenir ve taklit eder, onun gibi davranmaya baĢlar. KiĢi böylelikle kendisini bulmaya çalıĢır. **Bu dönemi baĢarı ile atlatan kimseler “Kimlik Duygusu” edinirken, baĢarıyla atlatamayan kimseler “Kimlik KarmaĢası”na düĢerler. ** Erikson, yaşam boyunca bireyin kimliğini belirlemesinde kritik bir dönem olan “kimlik krizi” olarak adlandırdığı yetişkinliğe girişi en iyi karakterize eden kişi olarak bilinir. Bu süreç boyunca kimlik kazanımına karşı kimlik karmaşası yaşayan genç, kim olduğunu belirleme (kariyer, din, seksüel ve benzeri anlamda) girişimlerinde bulunur, ne zaman söz sahibi olacağını, sosyal hayatta bir yer edineceğini belirlemek ister. Birey bu dönemde kendisine “Ben kimim?” sorusunu sorar ve buna cevap bulmaya çalışır. Bu süreçte sık sık fikir değiştirir ve yeni bakış açıları, yeni ilgi alanları hatta yeni arkadaş grupları edinir. Fiziksel, bilişsel ve sosyal anlamda çok hızlı bir değişim içinde olan birey yaşadığı karmaşa içinde sevdiği, güvendiği, anlayışlı ve onu hoşgörüyle dinleyecek yetişkinlere ihtiyaç duyar. Onu yargılamadan kabul eden kişilerin davranışları, sözleri ergen için model olacak, bireyin olumlu bir kişilik kazanmasında yardımcı olacaktır. Bu dönemdeki kimlik kazanımını gerçekleştiremeyen birey bunun sonucu kimlik karmaşasında girecek ve buna bağlı olarak da güvensiz ve kararsız bir birey olacaktır. ** Freud gelişim dönemlerini gençlik ile sona erdirirken Erikson yetişkinlik yılları boyunca başlıca 3 psiko-sosyal dönemin daha yaşandığının altını çizmiştir. Gençlik döneminde kimlik karmaşasını başarıyla atlatamamış birey, kararlı ve uzun süreli ilişkilere girmede zorlanacak veya kimliğinin kaynağı olarak partnerini görerek ona aşırı bağımlılık gösterecektir. NOT: Ergenlik döneminde kimlik arayışı başlamasına karşın, dönemin sonunda mutlaka kimlik duygusunun kazanılmış olması da gerekmez. Bazı durumlarda kimliğin kazanılması sonraki gelişim dönemlerine ertelenmiş olabilir. Her ergen bu dönemde belirli ölçülerde kimlik oluşturmakta, ancak bazı ergenlerde bocalamanın şiddeti daha fazla olmaktadır. Kimlik bocalamasına yol açan etkenler üç grupta toplanabilir: 1. DüĢünce sistemindeki değiĢiklikler 2. Cinsel rollerdeki değiĢmeler 3. Meslek seçimine yönelme. ***Kişi bu dönemde akran gruplarına yönelir ve diğer bireylerde de aynı değişimlerin olup olmadığını merak eder. Bu döneme ait en önemli özellik “Kimlik Kazanmaktır. BaĢarılı Kimlik Statüsü: Bu kişiler bir Kimlik Bunalımı geçirmişler ve sonunda bir karara sağlıklı bir şekilde varıp bu karara bağlanmış kişilerdir. Sorunlarını çoğunlukla çözmüşlerdir. “Zorluklar İnsanı Olgunlaştırmaktadır” deyişini yaşayan kimselerdir. Ġpotekli Kimlik Statüsü:(ERKEN BAĞLANMA) Kimlik Bunalımı yaşamamış kimselerdir. Bir karara varmış gibi görünmektedirler. Bu kararlar daha çok anne-babalarının kararıdır. Aile ilişkileri “Çocuk Merkezli” aile ilişkisindedir ve çocukların bağımsız karar vermelerine izin verilmez. Moratoryum Kimlik Statüsü:(BEKLEME) Bunalım yaşayan ancak hala bir çözüm bulamayan kimliktir. Kişiler bir süre işlerini ve ilişkilerini askıya alır “başıboş” dolaşması buna örnek olarak gösterilmektedir. Aile ilişkileri dengesizdir. Yapacaklarını erteler. Dağınık Kimlik Statüsü: Henüz bunalımın yaşanmadığı ve bağlanmanın bulunmadığı durumu ifade eder. En az etkileşim ve yönlendirmenin bulunduğu ailelerden gelmektedirler. ***Bu dönemde Kimlik Duygusunun Fazlalığı “Fanatizm”i doğurmaktadır. Hoşgörüsüzlüğü içeren bu durum, tek doğru yolun, kendi yolu olduğunu düşünmek demektir. **Kimlik Duygusu yoksunluğu ise “Yadsıma” olarak ortaya çıkar. Gurup üyeliklerini, kimliklerini, kimlik ihtiyaçlarını reddederler. Bunu açık bir inkâr şeklinde yapabildikleri gibi; bir takım gurup ve kliklere (dinsel, ideolojik guruplaşmalar) veya yıkıcı etkinliklere (uyuşturucu, alkol) katılarak ta gerçekleştirebilirler. Uygun denge durumu “Sadakat”tir. SAYFA 60 Kimlik Kazanmaya KarĢı Rol KarmaĢası Kimliğe KarĢı Kimlik Bocalaması EGO KĠMLĠĞĠ VEYA ROL KARMAŞASI GENİTAL DÖNEM 12-18 ERĠNLĠK ERGENLĠK Psikososyal Erteleme(Moratoryum)-Moratoryum Kimlik: Bekleme kimlik, kimlik bunalımı yaĢayan ve çözüm bulamayan ergenlerin içine düĢtüğü geçici boĢluk durumudur. Bazı bireyler ergenlik döneminde hayat felsefesini ve kimlik özelliklerini kesinleĢtiremediklerinden bir tür kararsızlık, gözden geçirme veya kendilerini dinlendirme sürecine girerler. Böyle gelmiĢ böyle gider, anlayıĢı ağır basar. Erkekler askere gitme, iĢe girip çalıĢma, kızlar ise erken evlenme Ģeklinde karĢımıza çıkar. Bu durumda anne baba ve öğretmenlere düĢen görev kısa vadeli hedefler koyma ve daha az çaba gerektiren hedefler koymaktır. Olumlu kimlik geliştirme belirtileri: Kendimle mutluyum • KarĢı cinsle iyi anlaĢırım • Ailem beni sever • Bana bir Ģey olmaz kendime bakabilirim Olumsuz kimlik geliştirme belirtileri: • Kimse benden hoĢlanmıyor Gencin kimlik geliştirmesine neden olan etmenler: • DüĢünce sistemindeki değiĢiklikler • Cinsel rollerindeki yenilik ve değiĢiklikler • Meslek seçimi • Ana baba tutumları • Otoriteyle olan iliĢkiler (öğretmen vb.) GeliĢtirdiği Kimlik Duygusu: “Ben Kimim?”, “Ben Öğrendiklerimi Yapabilen Biriyim”, “Özgürlüğüm Neyse, Ben Oyum’ Yakınlığa Uzaklık KarĢı Dostluk Kazanmaya Karşı Yalnız Kalma Genç Yetişkinlik 19-29 YAKIN ĠLĠġKĠLER YA DA SOYUTLANMA Freud’un Psikoanalitik Kuramında Buna KarĢılık Bir Dönem Yoktur. ***GeliĢtirdiği Kimlik Duygusu: ”Biz Sevdiklerimizle Birlikte Bir Bütünüz” **Ergenlik Dönemi, bireyin “EĢ Seçimi”ne yöneldiği bir dönemdir. Bu dönemde ise kiĢi artık “Kimlik Statüsü”nü oluĢturmuĢ (olmalı) ve kendisini kabullenecek ve kendisinin kabulleneceği bir EĢ seçimine yönelmiĢtir. KiĢi Ergenlik Dönemindeki “Akran Çevresi”nden daha geniĢ iliĢkiler kurmaya ve topluma karıĢmaya baĢlamıĢtır. Bu döneme “Genç YetiĢkinlik Dönemi” denmektedir. **KiĢi iĢ arkadaĢları ile karĢı cins ile ve eĢi ile yakınlık kurar. Bu yakınlığı kuramadığı zamanlarda Toplumdan YalıtılmıĢlık ve Terk EdilmiĢlik duyguları ağır basar. ***Bağlanma korkusu en çok bu dönemde görülmektedir. İnsanlar “Okul Bitince Evleneceğim”, “İş Bulunca Evleneceğim”, “Evim Olunca Evleneceğim” gibi bahaneler bulmaktadırlar ve bu söylemlerle bağlanmak korkularını gizlemektedirler. ***Bu dönemin aĢırı uçlarından biri; serbestçe, kolayca ve derinlikten yoksunca yakınlık kurma eğilimi anlamında önüne gelenle yatıp-kalkmadır. Buna “Seçimsizlik Durumu”da denebilmektedir. ***Diğer uçta ise “Dışlama” vardır. Kişi kendisini; Aşktan, arkadaşlıktan ve toplumdan dışlar ve yalıtır. ***BaĢarılı denge durumu ise “AĢk”tır. Burada “AĢk”; karĢılıklı bağlılık yolu ile farklılık ve zıtlıkların bir kenara atılabilmesi anlamına gelmektedir. Sadece iyi bir “Evlilik”i temsil etmemektedir; arkadaĢlar arasında, komĢulara karĢı, iĢ arkadaĢlarına karĢı ve vatandaĢlara karĢı yaĢanabilmektedir. ***Genç yetiĢkinlik yıllarına karĢılık gelen bu dönemde, ergenlik döneminde kimlik kazanımını gerçekleĢtirmiĢ birey baĢkalarıyla yakın iliĢkiler ve dostluk kurmak ister. KarĢı cinse karĢı olan ilgisi de önceki dönemdeki gibi cinsel anlamından çok duygusal anlamda ağırlık kazanmıĢtır. Birey artık evlenme planları yapmaya baĢlamıĢtır. Birey bu dönemde iliĢkilerinde sürekli olumsuzluklar yaĢar ve hayal kırıklığına uğrarsa, yalnız kalmayı tercih edecek ve insanlardan uzaklaĢacaktır. *** Gençlik çağında başlayan yakınlaşmanın ise değişik bir boyutu vardır. Burada yakınlaşma, yakın ilişki kurma derken, bireyin somut birleşmelere, eşleşmelere kendini bırakabilmesi; bu yakın ilişkilerde özveride bulunabilmesi ve ödünler verebilmesi anlaşılmaktadır. Bir başka deyimle, kendi kimliğini bir başkasınınki ile birleştirirken kimliğini yitirme kaygısı yoktur. ÖRNEK: Bir sevgi iliĢkisinde cinsel birleĢmede, yakın arkadaĢ iliĢkisinde, savaĢtaki dostluklarda bireyin kimliği bir baĢkası ile sanki birleĢmiĢtir. Fakat o kiĢide, kendi benliğinin bir parçasını yitiriyormuĢ ya da kimliği tümden yok oluyormuĢ gibi kaygılar bulunmaz. SAYFA 61 Yakınlığa Uzaklık KarĢı Dostluk Kazanmaya Karşı Yalnız Kalma Genç Yetişkinlik 19-29 YAKIN ĠLĠġKĠLER YA DA SOYUTLANMA ***Kaygılar bulunursa o kişinin delikanlılık çağındaki kimlik bocalamasından henüz çıkmadığı, kimliğini bulamadığı anlaşılır. Kimliğin yitirileceği ya da yok olabileceği kaygısı ile kişi yakın ilişkiler kurmaktan kaçınabilir, ya da bunu başaramayabilir. Bu da derin bir yalnızlık duygusuna ve kendi kendine kalmaya neden olabilir. Bu evredeki tehlike yakın ilişkiler kurabilmenin karşıtı olan yalnızlık duygusudur. Böyle bir kişi yakın ilişkiler kurmaktan kaçınabilir ya da ilişkiler kurmaya çalışırken önemli kişilik sorunları gösterebilir. ***Bu dönemdeki genç yetiĢkinler sevgi dostluğu paylaĢabilecekleri birilerini aralar (eĢ seçimi) bunu baĢaramadıklarında düĢ kırıklığına uğrama korkusuyla insanlardan uzaklaĢırlar. Eğer kimlik krizi çözülmüĢse cinsel yaĢantı, arkadaĢlık iliĢkileri ve tüm sosyal iletiĢimler kiĢi için korkutucu olmaktan uzaktır. Bu aĢamaya gelene dek elde edilen kimlik baĢkalarının kimlikleriyle daha çok bir araya gelmeye, kaynaĢmaya baĢlar. Dost ve eĢ iliĢkileri ile bazen taviz vererek, bazen karĢılıklı özveri alıĢveriĢleri ile iliĢkilerini sürdürebilme alıĢkanlığı kazanılır. ***BaĢarılı ve düzenli bir evlilik ya da aile iliĢki yapısı yakınlık kurma kapasitesine bağlıdır. Birlikteliğin kurulup, sürdürülebilmesi, bu aĢamada bazı kiĢilerin sahip olup, kendini diğerlerinden ayrı kılan özellik ve yeteneklerin, kiĢilik yapısının kısaca benliğin kaybı korkusuna yol açtığından bunlardan kaçınma gözlenebilir. Bu da yalnız kalma duygusu ve kendi çevresine yüksek duvarlar örerek, korku, kuĢku, risk alamama, birisini sevememe ve kendi kendinin kurdu olmasına yol açar. ***Yakın iliĢki kurmamak, çevresindekileri kendisi için zararlı ya da tehdit edici görerek kendinden uzak tutmaya, bu amaçla kendi güvenlik çemberini çok dar tutarak, insanları bu alana sokmamak, kendinden öyle ya da böyle uzaklaĢtırarak, gerekirse bu amaçla onlarla mücadele etme davranıĢlarına yol açmaktadır. EK NOT: EġEYSEL UYUM ÜTOPYASI Erikson, kalıcı toplumsal anlamı olabilecek eşeysel uyum "ütopyasında" şu öğelerin bulunması gerektiğini belirtir: Üretkenliğe KarĢı Durgunluk Verimsizlik Kısırlık 30-60 YetiĢkinlik Üretkenliğe KarĢı Durgunluk Verimsizlik Kısırlık 30-60 YetiĢkinlik 1. Karşı cinsten 2. Sevilen bir eş ile 3. Karşılıklı doruk-doyuma ulaşılabilmesi 4. Karşılıklı güven duygusunun paylaşılabilmesi 5. a) İş b) Üreme c)Eğlence alanlarında birlikte bir düzen kurulabilmesi 6.Yeni yetişecek kuşaklara yeterli gelişme olanaklarının birlikte sağlanabilmesi **Freud’un Psikoanalitik Kuramında buna Karşılık Bir Dönem Yoktur. **GeliĢtirdiği Kimlik Duygusu: “Ben Ürettiğim Şeyim” **Bundan önceki “Genç Yetişkinlik Dönemi” İş ve Eş bulma, ev geçindirmeyi öğrenme dönemidir. Bu dönem ise “Yetişkinlik” dönemini ifade eder. Bu dönemde bir İş sahibi olamayan ya da Evlenmemiş bireyler “Verimsiz” oldukları duygusuna kapılırlar. **Bu dönemde Orta YaĢ Krizi yaĢanmaktadır. KiĢi hayatında iki kere “Kesinlikle” bencilliğe yönelir. Ġlki doğumdan sonraki dönemdeki “Yeni Doğan Ben Merkezciliği”dir. Ġkincisi “Ergen Ben Merkezciliği”dir. Üçüncüsü herkeste görülmemekle birlikte orta yaĢ krizi ile ortaya çıkan “Ben Kim Ġçin ÇalıĢıyorum” sorusunun sorulduğu durumda yaĢanır. Çoğunlukla erkeklerde görülür. EĢlerinden ayrılırlar, iĢlerini bırakırlar, genç gibi davranırlar ve gençlerin gittikleri yerlere giderler. Ancak yanlıĢ Ģeyleri aradıkları için aradıklarını bulamazlar. ***Orta yaĢ dönemini kapsamaktadır. KiĢi üretkenlik ile duraklama arasında seçimini yapma aĢamasındadır. Bu dönemde birey anlamlı ve üretken iĢ yaĢamı ve çeĢitli faaliyetleri dıĢında gelecek kuĢaklara katkıda bulunmakta veya durgunlaĢıp içine kapanmaktadır. Bu dönemde üretkenlik, daha küçükleri, hayata yeni baĢlayanları olumlu amaca yöneltmek ve yükselen nesli oluĢturmak, muasır medeniyet düzeyine yöneltmektir. Aynı zamanda ev dıĢında olup, monotonluğu kıran aktivitelerle uğraĢmak anlamındadır. Bu döneme dek kiĢi ruhsal, sosyal ve c i n s e l g e l iĢ im i n i u yg u n h ız ve r ot a da tamamlamamıĢsa, gerçek ve içten olmayan bir yakınlaĢmaya gereksinim duyarlar. ***Birey bu dönemde mutlu ve sağlıklı çocuklar yetiĢtirebilmiĢ olmanın (burada sadece kendi çocuklarını yetiĢtirmek değil ayı zamanda toplumdaki genç neslin yetiĢmesinde de olumlu katkı da bulunabilmek söz konusudur, ÖRNEK; Öğretmenlik görevinde olduğu gibi.) huzurunu ya da gönüllü olarak bazı aktivitelerde bulunup bunun sağladığı üretkenlik duygusunu yaĢayabilmek ister. Birey kendisine “ihtiyaç duyulduğunu” hissetmekten mutluluk duyar. Eğer bu tür olumlu duygular içinde bulunuyorsa birey gerçekten gelecek için mutlu ve rahattır. Tam tersi durumda ise her Ģeyi kadere bırakıp, sorunlarını içine atarak keyifsiz ve isteksiz bir hayat sürdürürler. Kendilerine ve çevrelerine faydalı olamazlar ve durgunluk yaĢarlar. SAYFA 62 ***Freud’un Psikoanalitik Kuramında, Buna Karşılık Bir Dönem Yoktur. ***GeliĢtirdiği Kimlik Duygusu: “Ben Geride Bırakabildiklerimim” ***KiĢi “YetiĢkinlik Dönemi”nin ardından emekli olur. YaĢlılıkla birlikte hayatını gözden geçirmeye baĢlar. Benlik Bütünlüğüne KarĢı Umutsuzluk 60-Üstü İLERİ YETİŞKİNLİK YAŞLILIK EMEKLİLİK SORU: “Şimdiye Kadar Yaşadığım Hayatı İyi Yaşayabildim mi?” sorusunu sorar. **Eğer yaşamının “Yaşanmaya Değer Bir Biçimde Yaşadığını” düşünürse, İyi ve Kötü yanlarını geçmişini kabullenebilirse “Benlik Bütünlüğüne” ulaşır ve ölümden korkmaz. **Eğer piĢmanlıklar ve esef dolu bir hayat yaĢamıĢsa, mutsuzluğun, umutsuzluğun ve ezikliğin hakim olduğu bir hayat yaĢamıĢsa, kiĢi ölümden korkmaya baĢlar. Çünkü artık geri dönüp düzeltme imkânı yoktur. ***Bu döneme “olumsuzluklarla” giren birey “Öteki Dünya” inancına sarılır. Bir din mensubiyetine girer ya da içinde bulunduğu dine daha çok bağlanır. Dönemi “Başarılı” olarak karşılayan bireyler ise “Benlik Bütünlüğü”nü sağladığı için herhangi bir değişime ihtiyaç duymazlar ve eşin ölümüne alışma aşamasına geçerler. Dönemin sonunda huzurlu bir şekilde hayata veda ederler. ***AĢırı ucu ise “Benlik Bütünlüğünü Varsaymaktır. KiĢi Benlik Bütünlüğünü sağlayamadığı halde, bu bütünlüğü sağladığını iddia eder, oysaki ölüm korkusunu yaĢamaktadır. Diğer bir uç nokta ise kiĢinin kendisini küçük görmesi durumudur. ***Bu dönemde Denge durumunda “Erdem” kazanılır. Ölüme korkusuzca yaklaĢabilir ve ölümü kabullenebilir. Erdemli olmanın en önemli yansıması çocuklara olmaktadır. Çünkü “Ölüm korkusunu yenmiĢ” yani bütün yaĢamını, diğer tüm “GeliĢim Süreçlerini” ve “GeliĢim Dönemlerini” BAġARI ĠLE tamamlamıĢ olan Erdemli insanlar, yine kendisi gibi yetiĢecek olan çocuklar yetiĢtirebilmektedir. Yani kendisi gibi Erdem’li, ölümden ve yaĢamaktan korkmayan bireyler yetiĢtirebilmektedir. ***Birey, yaĢamını anlamlı hale getirmeye çalıĢmakta veya amacına ulaĢamadığı için umutsuzluğa kapılmaktadır. Bu dönemde kiĢi bütünlük (hayat dolu dolu ve üretken bir Ģekilde yaĢanmıĢtır, yaĢanan hayattan tatmin olunmuĢtur) ya da umutsuzluk (hayatın anlamı yoktur ve boĢ geçmiĢtir hissi vardır) arasında bir çatıĢma yaĢar. ***Bu döneme dek olan basamakları uygun bir Ģekilde, çok zedelenmeden ve büyük hatalar yapıp çevresini yıkmadan çıkmıĢsa bir rahatlık ve olgunluk içindedir. Etrafına güven duygusu ve olumlu diğer duyguları yansıtır. Hayatını eksi ve artıları ile kabul etmiĢtir, piĢmanlık duyguları taĢımaz. Hayata keĢke tekrar baĢlayıp, olanları düzeltsem ya da farklı yaĢasam Ģeklinde yaklaĢmaz. GeçmiĢini "Yapabileceklerimin en doğru ve iyisini yaptım" Ģeklinde değerlendirerek, huzur içindedir. UYARILAR: 1-Erikson, Freud‟un ilk çocukluk yıllarının kiĢiliğin belirlenmesinde “değiĢmez bir rol” oynadığı düĢüncesine açıkça katılmamıĢtır. O ve diğer Psikoanalitik kuramcılar, bireylerin yaĢama sürecinde sistematik olarak geliĢim dönemlerinden geçerek her dönemde bazı değiĢimler gösterdiklerine inanmıĢlardır. Erikson‟ın dönemleri sürecinde hem biyolojik olgunlaĢma hem de sosyal ortamın getirdikleri kiĢiliğin geliĢimine etki etmektedir. Böylece hem biyolojik olarak kazanılan özellikler hem de çevreden edinilen farklı tecrübeler her bireyin farklı kiĢilik özellikleri göstermesine sebep olmaktadır. 2-Öğretmenler ve aileler çocuklarından kapasitelerinin üzerinde bir Ģeyler istememeliler ya da beklememelidirler, ya da baĢkaları ile kıyaslamamalıdırlar, bu durumda elde edilecek baĢarı geçicidir ve çocuklarda aĢağılık ve yetersizlik duygularına sebep olur. 3-Kimlik oluĢumu bebeklikte baĢlar yaĢam boyu devam eder fakat en etkili olduğu dönem Erikson‟a göre KĠMLĠK KAZANMAYA KARġI ROL KARġAMASI DÖNEMĠDĠR. 4-AĢağıdaki kavramlar birbirleri ile karıĢtırılmaktadır. Lütfen dikkat ediniz. Kimlik Bunalımı: Kimlik arayıĢı ve oluĢumu için olumlu bir durumu ifade eder. Kimlik(rol) karmaĢası: Kimlik Bunalımının ağırlaĢması sonucu ortaya çıkan bir durumdur ve istenilen bir durum değildir. Kimliğin oluĢmadığını ya da oluĢumun zora girdiğini gösterir. Tedavi gerektirebilir. Çünkü ergenlik döneminde kimlik krizini aĢamamıĢtır. Rol ÇatıĢması: Birden fazla rolü yerine getirirken karşılaşılan sorunları ifade eder. Öğretmen olan bir annenin okulda kendi çocuğunu okuturken yaşayacağı durum, ANNE ROLÜMÜ YOKSA ÖĞRETMEN ROLÜMÜ? ERĠKSON’A GÖRE ĠÇĠNDE BULUNULAN DÖNEM 1-Temel güvene karĢı güvensizlik 2-Özerkliğe karĢı kuĢku ve utanç 3-GiriĢkenliğe karĢı suçluluk 4-BaĢarıya karĢı aĢağılık 5- Kimlik Kazanmaya KarĢı Rol KarmaĢası 6- Yakınlığa Uzaklık KarĢı 7- Üretkenliğe KarĢı Durgunluk Verimsizlik 8- Benlik Bütünlüğüne KarĢı Umutsuzluk TEMEL DÜġÜNCE TARZI Bana ne verildiyse ben oyum Ben ne yaparsam oyum Hayal ettiğim Ģeyi olacak biriyim. Ne öğrenirsem oyum “Ben Kimim?”, “Ben Öğrendiklerimi Yapabilen Biriyim”, “Özgürlüğüm Neyse, Ben Oyum” ”Biz Sevdiklerimizle Birlikte Bir Bütünüz” Ben Ürettiğim Şeyim” “Ben Geride Bırakabildiklerimim” SAYFA 63 DUYGUSAL BAĞLANMA KURAMI JOHN BOWLBY 1-Yabancı ortam deneyi yaparak aĢağıdaki bağlanma türlerini ortaya koymuĢlardır. Bağlanma bebek ile ona bakan kiĢi arasında gerçekleĢen duygu ve iliĢkiyi ifade eder. Menfaat ve yiyecek temeline bağlı olmayan bir iliĢki bir bağlanmadır. Mesela tehlike anında yavru civcivler annelerinin kanatları altında toplanırlar. 2-Bebeğin ilk yıllarında güvenli bir bağlılık iliĢkisi geliĢtirmesi ileriki yıllarda yakın kiĢisel iliĢkileri geliĢtirmesine yardımcı olacaktır. 3-Ainsworth’un Yabancı Ortam Deneyi Bu teknikte önce bebek ve anne rahat bir laboratuar odasına alınmıĢtır. Bebek önce kısa aralıklarla anneden ayrılmıĢ, bir yabancıyla yalnız bırakılmıĢ ve tekrar anneyle bir araya gelmiĢtir Böylece bebeğin bağlanma sistemi etkinleĢtirilmeye çalıĢılmıĢtır. Çocuğun ve annenin davranıĢları ayrılık öncesinde ve sonrasında gözlemlenmiĢtir ***Bu deneyler sonucunda Ainsworth ve arkadaĢları ikisi güvensiz biri güvenli olmak üzere üç tip bağlanma stili belirlemiĢlerdir. Bunlar; güvenli, kaygılı-kararsız ve kaçınan tiplerdir. 1- Güvenli olarak sınıflandırılan bebekler anneleriyle birlikteyken çevreyi keĢif için istekli davranmıĢlar, anneleri yokken az sıkıntı davranıĢı sergilemiĢler ve anneleri ortama geri döndüğünde de kızgınlık belirtisi göstermeden hemen yakın temasa geçmiĢler ve tekrar çevreyi keĢfe yönelmiĢlerdir. 2-Kaygılı-kararsız bebekler anneleriyle birlikteyken çok fazla keĢif davranıĢı göstermemiĢler, anneden ayrılıkla birlikte yoğun endiĢe yaĢamıĢlar ve anne geri döndüğünde ise hem anneye yakın olmak istemiĢler hem de anneye karĢı yoğun öfke ve kızgınlık yaĢamıĢlardır.. 3-Kaçınan bebekler ise annelerinden ayrı olduklarında daha az sıkıntı belirtisi göstermiĢler, sıkıntılı bile olsalar keĢif davranıĢı göstermiĢler, anneleriyle bir araya geldiklerinde yakınlaĢmayı reddetmiĢler ve uzaklaĢmıĢlar, dikkatlerini oyuncak ya da diğer nesneler üzerine yöneltmiĢlerdir. SONUÇ-ÖZET TABLO Bowlby'nin geliĢtirdiği duygusal bağlanma kuramına çalıĢmalarıyla katkı getiren AĠNSWORT'e göre duygusal bağlanmanın üç örüntüsü vardır ***Annelerini çevreyi keĢif için güvenli üs olarak kullanan; anneleri onları yalnız bıraktığında keĢfedici oyunlarına son verip üzülen ancak anne geri döndüğünde sakinleĢerek çevreyi keĢfetmek için yeniden harekete geçen bebeklerdir. Anneleri ise bebeğin ağlama ve diğer rahatsızlık sinyallerine duyarlıdır ve derhal tepki göstermektedirler. Ainsworth, bu bebeklerin sağlıklı bir bağlanma zinciri kurduklarını, Güvenli annesinin koruyucu olduğu inancını verebilmesinin de çocukları çevreyi keĢfetmek Bağlanma için cesaretlendirdiğini önermektedir **Anne odadan ayrılınca rahatsızlık duyar fakat anne dönünce anne ile etkileĢim kurmakla birlikte keĢiflerine devam eder. Güvensiz Kaçınmacı Bağlanma Güvensiz Bağlanma ****Güvenli bağlanma bebeğin bağlığı bireye güveninin esas olduğu, sağlıklı duygusal bağlanmadır. **Güvenli bağlanmada özellikle bağlanılan kiĢinin bağlanan bireye zaman içinde çeĢitli sorumluluklar vermesi ve yabancı ortamları tanıması konusunda onu cesaretlendirmesi ile bu bağlılık sağlıklı bir Ģekilde devam edip gidecektir. **Bu tür bağlanmada güven esas olduğu için birey bağlığı kiĢi ile zaman zaman ayrı kalabilmekte çünkü onun zamanı geldiğinde tekrar geri döneceğini bilmektedir. ***Yabancı Ortam deney süreci boyunca kısmen bağımsız bir görünüm sergilemektedirler. Çevreyi keĢfetmek için anneyi güvenli bir üs olarak kullanmamakta; hatta onu görmezden gelmektedirler. Anne odayı terk ettiğinde mutsuz olmakta ama anneleri geri döndüğünde yeniden yakın olma telaĢına kapılmamaktadırlar. **GeçmiĢte anne pek çok kez çocuğun korunma talebini geri çevirmiĢ olduğundan, yeni düĢ kırıklıklarından kaçmak amacıyla anneye olan gereksinimlerini baskılamaktadırlar. Bu savunmacı davranıĢın kiĢiliğin sabit ve tutucu bir bileĢeni olmaya baĢlaması muhtemeldir ve çocuk zırhını asla üzerinden çıkarmadan, yakın iliĢkiler kurarken baĢkalarına asla tam olarak güvenemeden büyüyecektir **Bu tür bağlanma gösterilerinde bebeklerden dışarıdan gözlemlendiğinde oldukça bağımsız görünürler. Bu tür bebekleri anneleri onları terk ettiğinde bir sorun yaşamazlar ve veya diğer kadın rahatlıkla sakinleştirebilir. Ve anneleri ortamda olmadığı için tepki göstermezler. Anne dönünce anneye tepki vermezler. SAYFA 64 **Anne odayı terk ederse son derece mutsuz olurlar ve geri döndüğünde dengesiz Güvensiz davranıĢlarda bulunurlar: Bir an için ona doğru koĢarlar, hemen ardından öfkeli bir Ģekilde Kaygılı/Dengesiz onu iterler. Anneleri de bazen son derece sıcak davranırken bazen çocuğa hiç ilgi Bağlanma göstermezler. Bu tutarsızlık, çocuğun annesinin ihtiyaç duyduğu zaman ona yardım edip etmeyeceği hususunda kararsız kalmasına yol açar; asla kendini güvenli bir sığınakta Kararsız duyumsayamaz. Güvensiz **Bu bağlanmada ise, özellikle yabancı ortamlarda bu tür bağlanma ÇeliĢkili gösteren bebekler bağlıkları kişiye sımsıkı sarılırlar, ayrılmak istemezler. Bağlama KarĢı Koyucu Bağlıkları kimse bulunan mekân ayrıldığında aşırı endişelenirler döndüğünde ise çelişkili tepkiler verirler ya onunla olmayı kabul etmezler ya da onu iterler. ÖRNEK: Anne odaya girer girmez ağlamaya başlar fakat annesine doğru bir girişimde bulunmaz. Anne kucağına alınca ise onu iter. NOT: KPSS-2010 Tanım soruldu Bağlanma sistemi, çocukların bakıcıları (anneleri) ile iliĢkileri temelinde gözlenen dört davranıĢ örüntüsüyle tanımlanabilir. Bunlar yakınlığı arama ve koruma, ayrılığı protesto etme, keĢfetme etkinlikleri için "güvenli bir üs" olarak, destek ve güvenlik için bakıcıyı "sağlam bir sığınak" olarak kullanmadır NOT: Güvenli bağlanma dıĢındaki bağlanmalar sağlıksız bağlanmadır. DĠKKAT-NOT: Çocuklar duygusal bağlılık geliĢtirdikleri kiĢilere karĢı AYRILIK KAYGISI geliĢtirirler. Bağlanma iliĢkisi güvenli bir Ģekilde gerçekleĢmezse ayrılık kaygısı arar ve problem olur. Ebeveynlerinin kendisini terk edeceğini öleceğini düĢünürler. Tek baĢlarına uyuyamazlar ve okula bile gitmek istemezler (KPSS 2009) hatta bedenleĢtirme mekanizmasını çok sık kullanırlar. KPSS-2006 AYRILIK KAYGISI YAġAYAN ÇOCUKLAR: Anne baba gözden kaybolduğunda huzursuzluk, ağlama, gerginlik gibi tepkiler verirler. Bağlanmanın ölçülmesi Mary Ainsworth adlı geliĢim psikoloğu, bir çocuk ile temel bakıcısı arasındaki bağlanma iliĢkisini gözlemlemek üzere Yabancı Durum Testi denilen gözlem prosedürünü geliĢtirmiĢtir. Bu prosedüre göre çocuk 11-17 aylık bir çocuk, yirmi dakika boyunca bir oyun odasında gözlemlenir. Bu arada çocuğun bakıcısı (genelde annesi) ile bir yabancı (araĢtırmacının bir yardımcısı) belirli aralıklarla odaya girip çıkarlar. Odada yaĢanan durumlara (yabancının varlığı, annenin yokluğu..vb.) çocuğun verdiği tepkiler videoya kaydedilir. Oyun odasında çocuğa yaĢatılan deneyim Ģu Ģekilde geliĢir: Bu olaylar sırasında çocuğun iki davranışı gözlenir: 1. Çocuğun keĢif davranıĢı (yeni oyuncaklarla oynaması..vb.) 2.Çocuğun, annesinin gidiĢ ve dönüĢlerine verdiği tepki. ARAġTIRMA DENEYĠ -Anne ve çocuk gözlem odasına alınır -Anne ve çocuk odada yalnız bırakılır. Çocuk odayı keĢfederken anne ona katılmaz. -Yabancı girer, anneyle selamlaĢır, çocuğa yaklaĢır. -Ġlk ayrılık: Anne sessizce odadan çıkar, çocuk ve yabancı odada kalır. -Ġlk birleĢme: Anne gelip çocuğu rahatlatır, sonra yine çıkar. -Ġkinci ayrılık: Çocuk odada tek baĢınadır -Ġkinci ayrılığın devamı: Yabancı içeri girer, anne ise halen yoktur. -Ġkinci birleĢme: Anne girer, çocukla ilgilenir, yabancı sessizce çıkar Güvenli Bağlanan Çocuklar Problemleri isteyerek ve sabırla çözerler. Sosyal iliĢkileri kuvvetlidir. Liderdirler Güvensiz-Kaçınmalı-ÇeliĢkili Bağlanan Çocuklar Hayal kırıklığı yaĢarlar ve pes ederler. YetiĢkinlerle de iyi iliĢkiler kurarlar yardım isterler Çevreyle iletiĢimleri zayıftır ve yardım istemezler Ġçe kapalı-dönüktürler sosyal aktivitelerden uzak dururlar SAYFA 65 DÖRTLÜ BAĞLANMA MODELĠ HOROWĠTZ Bağlanma ġekillerine Göre Bireyler Güvenli Bağlanma Saplantılı Kaygılı Kararsız Bağlanma Korkulu Kaçınmalı Bağlanma Kayıtsız Kaçınmalı Bağlanma **Bu kiĢiler kendilerini sevilmeye değer kiĢiler olarak algılar ve baĢka kiĢilerin de genellikle destekleyici olduğuna inanırlar. güvenli bağlanan yetiĢkinlerin olumlu benlik imgelerini korumak için baĢkalarının onayına daha az gereksinim duyduklarını, bu konuda daha az kaygı yaĢadıklarını ve baĢkalarıyla görece daha kolay yakınlık kurabilmelerinin yanı sıra özerk kalmayı da baĢarabildiklerini vurgulamıĢlardır ***Kendilerini ve herkesi sevilmeye değer bulurlar, özsaygıları yüksektir. Yeni çevrelere kolay uyum sağlarlar. **Saplantılı yetiĢkinler yanlıĢ anlaĢıldıklarına, gerçekte olana göre kendilik-değerlerinin daha düĢük algılandığına inanırlar ve baĢka kiĢileri güvenilmez bulurlar, onları kalıcı, uzun süreli iliĢkiler için vaatte bulunmaya isteksiz olarak algılarlar. O halde saplantılı bağlanan kiĢilerde en belirgin özellik, kendine-güven eksikliğidir ve o nedenle hem reddedilmekten hem de yakın bir iliĢkide karĢı tarafın terk etmesinden çok korkarlar. **Kendilerini çevreye ve diğer kiĢilere göre değersiz olarak görürler. **Bireysel değersizlik duyguları ile baĢkalarının güvenilmez ve reddedici olduğuna iliĢkin beklentileri yansıtır. Bu yetiĢkinler, sosyal temas ve yakınlık isterler fakat baĢka kiĢilere itimatsızlık ve reddedilme korkusu yaĢadıkları için öznel rahatsızlık ve sosyal onaya karĢı aĢırı bir duyarlılıkla karakterize edilen bozulmuĢ, yolunda gitmeyen sosyal iliĢkiler kurarlar. Bu tür kiĢiler reddedilme olasılığını engellemek için riskli buldukları sosyal ortam ve yakın iliĢkilerden kuvvetle kaçarak incinmemeyi güvence altına almaya çalıĢırlar; bu eğilim olası doyumlu iliĢkileri daha kurulmadan gözardı etmelerine neden olur *** Yakın iliĢkilerden uzak dururlar ve hem kendilerini hem çevreyi değersiz ve önemsiz görürler. ***Kendine değer verme (yüksek özsaygı) ve baĢkalarına karĢı olumsuz tutuma sahip olmanın karıĢımı ile tanımlanır ***ÇalıĢma yaĢamı ya da boĢ zaman faaliyetleri gibi hayatın belli bir Ģahsa (bağlanma figürüne) bağlı olmayan boyutlarına odaklanma eğilimi sergilemeleridir. O halde kayıtsız bağlanan kiĢilerin iliĢkilerdeki sorunlarını çalıĢma hayatında telafi etmeye çalıĢan aĢırı iĢ tutkunu kiĢiler olmalarını veya boĢ zaman faaliyetlerine daha çok vakit ayırmalarını beklemek mümkün görünmektedir. ***Kendisini olumlu ve değerli görür, çevresindekileri ise olumsuz ve değersiz görür. MARCĠA'NIN KĠMLĠK STATÜLERĠ Marcia 4 kimlik statüsü oluşturmuştur. Bu statüler geç ergenlik döneminin kimlik özelliklerini belirtmektedir. ***Kimliği ölçülebilir ve gözlenebilir özelliklerini ön plana çıkararak ele alan kuramcı J. Marcia’dır. Kuramcı kimlik duygusunun işe vuruk (operational) tanımını ortaya koymuştur. Kimlik yapılanmasını dinamik bir süreç olarak değerlendirmekte; öz-nesne ayrışması ile başladığı ve ileri yaşta son bulduğunu vurgulamaktadır. ***O’na göre temel olarak iki yaşam alanı-ideoloji ve kişiler arası ilişkiler- vardır. İdeoloji alanında; dini inançlar, politik seçimler, meslek seçimi, felsefi yaşam biçimi, kişiler arası ilişkiler arasında; arkadaşlık, flört, cinsiyet rolü, boş zaman uğraşısı gibi yaşamsal alanlar tanımlanmıştır. Bireyin bu yaşam alanlarında kimlik tanımlamalarını yaptığı ve kimlik duygusunun bu alanlardaki davranışlarla görülebileceği sayıtlısı Marcia’nın görüşlerinin temelini oluşturur. **Marcia’nın kuramında, kimlik şekillenmesinin, iki boyutu mevcuttur. Birincisi, yaşam alanlarında, çeşitli alternatifler arasında seçim yapabilmek için yaşanan yoğun sorgulama süreci- seçeneklerin araştırılmasıdır. Bu yaşamsal alanlarda, alternatifler arasında bir karara varma ve bu kararın gerektirdiklerini yerine getirme ise ikinci boyut-bağlanma Marcia yaşam alanları ve kimlik şekillenmesinin iki boyutunu göz önünde bulundurarak dört ayrı kimlik statüsü tamamlanmıştır *** Kimlik statüleri her zaman aynı sırayı izleyerek gelişmezler ancak yine de statülere ilişkin olarak gelişimsel sıralanışın 4 önemli biçiminden söz edilebilir: 1-) Bazı bireyler kimlik kazanma ya da bekleme dönemine geçemez, erken bağlanma döneminde sıkışır kalırlar. 2-) Başka bir grup genç ise ergenliğe kimlik karmaşası yaşayarak girer ve karmaşa içinde kalır. 3-) Bu iki grup dışında kalan bir başka grubun bireyleri, ilkin kimlik kazanma dönemine ulaştıkları halde sonraki yıllarda daha önceki dönemlere dönerler. Bu da bize bireylerin yaşamları boyunca birden fazla gelişimsel kimlik sırası izlediklerini göstermekledir. 4-) Yaşamın erken döneminde kimliğini kazanmış bir kişi daha sonra yeniden bekleme ya da kimlik karmaşası dönemi yaşayıp yeni bir kimlik kazanabilmektedir SİNAN DURMAZ www.kpssegitimbilimleri.com SAYFA 66 BAġARILI KĠMLĠK Askıya Alınmış Kimlik MORATORYUM GecikmiĢ Bekleme ERKEN BAĞLANMA (ĠPOTEKLĠ KĠMLĠK STATÜSÜ) DAĞINIK (KARGAġALI, PARÇALANMIġ) KĠMLĠK NOTTTTTTTTTTT MARCİA KİMLİK STATÜLERİ *** Bu döneme ulaşmış birey, seçenekleri irdelediği bir dönemi geçmiş ve belirli yönelimleri gerçekleştirmiş demektir. Bu dönem de bireyler kendilerine uygun olanları seçmişler uygun olmayanları elemişlerdir ***Yoğun bir araştırmadan sonra yaşam alanlarında kalıcı bağlanmalar yapılmıştır. ***Kendi tercihleri ile kimlik krizlerini çözmüşlerdir. Uygun olan siyasi dini tercihlerini kullanmışlardır. Zorluklar olgunlaştırır. ***Demokratik tutumla ve reddedici tutumla yetişen çocukların özellikleri ***Etkili tercihlerde bulunabilirler. Aile kararlarından çok kendi tercihlerine önem verirler. ***Yönelimlerin belirsizce ortaya çıkmaya baĢladığı statü bekleme (moratoryum) statüsüdür ve bir irdeleme dönemidir. Bu statü de, kesin yönelmelerin yapılmasından önceki seçeneklerin araĢtırıldığı dönemdir. Bekleme kavramı, ergenliğin bu özelliğini belirtmek üzere de kullanılmaktadır. Bazen ergenlik baĢlı baĢına bir bekleme statüsü olarak da görülmektedir. ****Yoğun bir araĢtırma yapılmıĢtır ama herhangi bir bağlanma yapılmamıĢtır. ***Birey çözüm bulmakta zorlanmaktadır. Karar verememektedir. Tercihlerini erteler ya da kolay vazgeçer. ***Tutarsız dengesiz aile tutumlarının sonucudur. ***Kimlik krizi yaĢanmıĢtır. Kararsızlık vardır ve bundan dolayı tercihlerini ertelerler *** Erken bağlanma, baĢka seçeneklere iliĢkin hiç araĢtırma yapmaksızın ya da baĢka seçeneklere iliĢkin çok az araĢtırmayla çocukluk yıllarındaki değerlerine sıkıca bağlanan ergenleri tanımlamaktadır. Erken bağlanan ergenler, herhangi bir kriz yaĢamadan çeĢitli meslek ve ideolojilere bağlanmakta ancak bu bağlanmalar, ergenin kendi araĢtırmaları sonunda gerçekleĢtirdiği seçimlere değil, genellikle anne babanın sunduğu seçimlere dayanan bağlanmalar olmaktadır. ***ÖRNEK: Küçük yaĢlarda evlenme veya bir ustanın yanında küçük yaĢta iĢe baĢlama. ***Hiçbir araĢtırma yapılmadan yakın çevredeki otorite figürlerinin (ana-baba, geleneksel beklentiler) birey için önerdiği ya da planladığı beklentileri karĢılayan bağlanmalar yapılmıĢtır. ***Kimlik krizi yaĢanmaz-Çünkü aile aĢırı koruyucudur. Otoriterdir. ***OĞLUM SEN DOKTOR OLMALISIN EMRĠNĠ ALIR VE DOKTOR OLUR SORGULAMA YAPMAZ ****Bu statü en az geliĢmiĢ olan statüdür. Bu kimlik statüsüne sahip olan kiĢiler çeĢitli seçenekleri irdelemiĢ olsalar bile yaĢamlarında belirli bir yönlenme yapamamıĢ kimselerdir. *****Dağınık kimlik statüsünde olan bireyler, herhangi bir din, politika, felsefe, cinsiyet rolüne ya da mesleksel veya kiĢisel davranıĢ ölçütlerine bağlanmamıĢlardır. Söz konusu bireyler, yönlenebilecekleri bu alanlara iliĢkin bir kimlik krizi yaĢantısı geçirmemiĢ, araĢtırma dönemi yaĢamamıĢ, yeniden değerlendirme yapmamıĢ ve seçenekleri değerlendirmemiĢlerdir. En az geliĢmiĢ kimlik statüsü olan bu statü, genellikle erken ergenlik dönemlerinde görülmektedir. ****Ġlgisiz hoĢgörü ile ilgiyi birbirine karıĢtıran aile çocuklarında görülür. ***YA DA AġIRI ĠZĠN VERĠCĠ AĠLELERDE ***Dağınık bir kimliğe sahiptirler ve çok tutarsız kararsız davranıĢlarda bulunurlar. Rüzgar nereden eserse oraya savrulurlar Marcia (1993) başarılmış ve askıya alınmış kimlik durumlarına üst kimlik durumları, ipotekli ve dağınık kimlik statülerine alt kimlik durumları olarak tanımlar. Başarılmış Kimlik Moratoryum Kimlik İpotekli Kimlik Dağınık Kimlik Kimlik Bunalımı Yaşadı mı? Araştırma Yaptı mı? Kimliğe Bağlanıldı mı? YES YES NO YES NO YES NO Çok az olabilir NO ALT-ÜST KİMLİK ÜST KİMLİK ÜST KİMLİK ALT KİMLİK ALT KİMLİK Kendini Nasıl GÖRÜR? OLUMLU-DEĞERLİ KARARSIZ ONAY BEKLER UZAK DURAN KAÇINAN SAYFA 67 AYRICA ERİKSON’A GÖRE KİMLİK KRİZLERİ MARCİA EK OLARAK AŞAĞIDAKİ ŞEKİLLERDE DE SONUÇLANABİLİR. TERS KİMLİK-OLUMSUZ KİMLİK: Yoğun Ģekilde kimlik karmaĢası yaĢayan bireylerin bir an önce bu karmaĢadan kurtulmak için beklentilerin tam karĢıtı rolleri göstererek, sergileyerek kendi ideal kimliklerini oluĢturur Mükemmeliyetçi ve baskıcı ailelerin çocuklarında görülebilir. ÖRNEKLER: 1-Dindar bir ailenin ateist oğlu ya da tersi 2-Eğlence olsun diye hırsızlık yapan yargıcın oğlu 3-Hukuk okumak isteyen gence aile doktor olacaksın diye baskı uygular çocuk artık ne yapacağını ĢaĢırmıĢtır. Sonunda kararını verir ve ders çalıĢmayı bırakır, içkiye eğlenceye baĢlar. GÖLGELENMĠġ KĠMLĠK: Bazı ergenler kendilerine uygun bir kimlik bulduklarını sanırlar fakat ailelerinin baskısından dolayı bu kimliği bir türlü benimseyemezler sonunda ailenin de baskısıyla aile tarafından öngörülen kimliğe bürünürler böylece kendi seçtikleri kimlik gölgelenmiĢ olur. Birey araĢtırma yapmıĢtır fakat bir türlü bu kimliğe bağlanamamıĢtır. Bunun temel nedeni ise ailenin ya da yakın çevresinin baskısıdır. ÖRNEK SORU: Hasan meslek seçimi ile ilgili katılmıĢ olduğu bir programda "Meslek seçimim konusundaki süreç oldukça sancılıydı. Kafamda bir sürü seçenek vardı ancak hangisini seçeceğimi bilmiyordum. Okul rehberlik servisi ile yaptığım görüĢmeler sonucunda meslek tercihimi belirledim ve "tarih öğretmeni" olmaya karar vermiĢtim ki bu sefer karĢıma annem-babam çıktı." bir erkeğe en uygun meslek mühendisliktir" diyerek mühendislik fakültesini seçmem konusunda ısrarcı davrandılar. Yapmamı istedikleri Ģey, bana o kadar uzak bir seçenekti ki ama istemeye istemeye dediklerini yaptım ve sayısal alanı seçtim. ġimdi harita mühendisliği okuyorum çok mutsuz sayılmam ama kendi istediğim mesleği seçseydim eminim çok daha fazla mutlu olabilirdim".Hasan’ ın bu sözleri dikkate alındığında sahip olduğu kimlik statüsü ile ilgili olarak aĢağıdakilerden hangisi söylenebilir? A- İpotekli Kimlik. B- Rol Karmaşası. C-Moratoryum. D-Dağınık Kimlik. E-Kimlik Gölgelenmesi. AHLAK GELĠġĠMĠ (TÖREL) ***Ġyi-kötü, doğru-yanlıĢ, uygun-uygun değil” Ģeklinde yargılar geliĢtirme sistemidir. Tüm bu yargılar da bulunulan toplumla etkileĢim sonucu bireyin kendi geliĢtirdiği inanç ve değerler sisteminin ürünleridir. ***Sahip olunan ahlaki değerler olayları derlendirmeyi etkiler.Farklı ahlak geliĢim düzeyleri de farklı değerlendirmelere neden olabilir. KPSS-2003-Farklı yaĢlardaki üç kardeĢ haberlerdeki silahlı çatıĢma ile ilgili görüĢlerini açıklamıĢlardır. A-Toplumsal açıdan ele almıĢtır B-Kötü davranıĢlar olarak yorumlamıĢtır. C-Ölen kiĢi sayısından bahsetmiĢtir. Çocukların farklı açılardan ele almalarının temelinde aĢağıdakilerden hangisi yatmaktadır? CEVAP: Ahlaki geliĢim düzeylerinin farklı olduğu AHLAK GELĠġĠMĠ ***Piaget, ahlak geliĢiminin biliĢsel geliĢimle sıkı bir iliĢki içinde olduğunu düĢünmüĢtür. Ahlak geliĢim özelliklerini çocukların oyunlarını gözleyerek açıklamaya çalıĢmıĢtır. Çocukların ahlaki değerlendirmelerini incelemede kendi kurguladığı hikâyeleri kullanmıĢtır. ***Üst düzey biliĢsel geliĢime eriĢen bir kiĢi üst düzey ahlaka sahip olacak diye bir kural olmadığı gibi bunun terside doğrudur. Fakat üst düzey ahlaka ulaĢabilmek için üst düzey biliĢsel yapıya ulaĢılmalıdır. ***KPSS-2008-Üst düzey ahlaki davranıĢlar soyut düĢünmeyi gerektirir fakat tersi doğru değildir. PĠAGET AHLAK GELĠġĠMĠNĠ ÜÇ DÖNEMDE ĠNCELEMĠġTĠR. ***DıĢarıdan gördükleri olayları aynen taklit ederler. ***Çevrede gördüklerinin ne anlama geldiği konusunda fikirleri yoktur. Ahlak Öncesi ***Gerçek bir anlamda ahlaktan söz etmek mümkün değildir. Dönem ***Çocukta var olan yoğun benmerkezci bir yapı vardır. 0-5 ***Piaget, 6 yaĢ öncesi çocuklarda ahlak kavramının henüz geliĢmemiĢ olduğuna inanır. *** 2 yaĢ civarında çocukların kural olmaksızın oynadıklarını gözlemlemiĢtir. **2–6 yaĢ arasında ise çocuklar artık kuralların farkındadırlar fakat bu kuralların sebeplerini ve uyulması gerekliliğini anlayamazlar. ***YetiĢkin otoritesine bağlılık vardır. ***BaĢkalarının bakıĢ açısıyla olaylara bakamazlar SAYFA 68 **Çocuk ahlak yargıları açısından baĢkalarına bağımlıdır. ***YetiĢkinler tarafından konulan kuralları sorgulamadan kabul ederler ***Dönemim sonuna kadar iĢlenen suçun büyüklüğünü, suça bağlı olarak ortaya çıkan fiziksel sonuçla, büyüklüğü ile açıklarlar. ÖRNEK: Küçük ama çok kıymetli bir eĢya kıran bir bir çocuk çok küçük bir ceza bekler fakat büyük bir cam kırdığında cezanın daha büyük olacağını düĢünür. DıĢa Bağımlı Ahlak Ahlaki Gerçeklik Töresel Gerçeklik Heteronom Ahlak 0-10 Ahlaki Özerklik Töresel Görecelilik Otonom Ahlak 11 ve Üstü ***Empatik düĢünemedikleri için, eylemlerin arkasındaki niyetleri göz önünde bulunduramazlar. ***Kural koyucu yokken ceza alacaklarını bilmelerine rağmen, özellikle fizyolojik ihtiyaçlarla ilgili ise ihlal ederler. ***Kurallara mutlak uyum vardır. ***YanlıĢ davranıĢ otomatik cezayı gerektirir. ***Kuralları mutlak ve değiĢmez olarak görürler ve değiĢtirilmesine karĢı çıkabilirler. ÖRNEK: Piaget yaptığı bir çalıĢma da bilye oyununa büyük çocukların katılabilmesi için çizgilerin değiĢtirilmesi önerisini sunar çocuklar bu isteğe Ģiddetle karĢı çıkarlar. Bir baĢka deneyde kendi aleyhlerine olan bir durumu düzeltmek için yaptığı öneriyi de kabul etmemiĢlerdir ***Sadece nesnel sorumluluk önemlidir niyetlere bakmazlar ve olayların öncesini düĢünmezler. Maddi görüntülere bakarlar. Örnek: Ayşe annesine masayı kurmakta yardım ederken elinde bulunan bardak dolu tepsiyi yanlışlıkla düşürerek bardakları kırmıştır. Ahmet ise annesi evde yokken bir taburenin üzerine çıkarak dolapta bulunan çikolata kavanozunu almak istemiş ve kavanozu yere düşürerek kırmıştır. Şimdi bu dönemdeki bir çocuğa Ayşe mi Ahmet mi daha suçlu diye bir soru sorulsa, çocuk Ayşe’nin kırdığı bardakların daha fazla olması nedeniyle Ayşe’nin daha suçlu olduğunu söyleyecektir • Çocuğun diğer çocuklarla giderek artan iliĢkileri ve kuralların değiĢebilirliği düĢüncesi geliĢir • Kurallar insanlar tarafından ihtiyaçları doğrultusunda konulmuĢ kurallardır. Çoğunluğun istediği zaman uygun Ģekilde değiĢtirilebilirler. • Kurallar insanlar tarafından oluĢturulur. Gerektiğinde değiĢebilir. • DavranıĢın iyi ya da kötü olması, altında yatan nedene bağlıdır. ***Bir kural çiğnenmiĢse hemen ceza gerektirmez, niyete ve sonuçlarına öncesine bakılır. *** Çocuğun sürekli diğer çocuklar ile etkileĢimde bulunması ve iĢbirliği yapması, kurallar hakkındaki fikirlerinin değiĢmesine zemin oluĢturur. 11–12 yaĢ sonrasında ahlaki değerlendirme; içinde bulunulan koĢullar dikkate alınarak yapılır. Ahlaki kural ve değerler görelik kazanır. Kuralların gereksinimler sonucu konduğu, gereksinimler değiĢtiğinde kuralların da değiĢebileceği anlaĢılmaya baĢlanır. Ahlaki yargılarda baĢkalarının değerlendirmelerinden çok bireyin kendi değerlendirmeleri önem kazanır. Bir davranıĢ iyi-kötü diye nitelendirilirken davranıĢı yapanın niyeti ve içinde bulunduğu durum da dikkate alınır. AHLAK GELĠġĠMĠ KOHLBERG *** Kohlberg ahlaksal düĢünmenin geliĢmesini, Piaget‟in kuramına dayandırmıĢtır fakat 3 büyük döne içinde ve onları da kendi içinde evrelere ayırarak incelemiĢtir. ***Dönemler hiyerarĢik bir sıra izler ve her birinde yeni bir zihinsel örgütlenme vardır derken biliĢsel geliĢime ile paralellik olduğuna belirtir. ***Takvim yaĢına göre ilerleyen bir süreç vardır fakat takvim yaĢı tek bir ölçüt değildir çünkü ilerleyen dönemlerde bazen yaĢlarının gerisinde kalan davranıĢlar gösterebilirler. ****HiyerarĢik olarak oluĢan aĢamalardan her biri kendinden önce gelen ve sonra gelenlerin izlerini taĢımaktadır. ***KOHLBERG‟in kuramını iyi anlayabilmek için davranıĢların ardında yatan niyetlere bakmak gerekir. ***Dönemler ve evreler evrensel bir sıra izler. Bir evre tamamlanmadan diğer evreye geçilmez SAYFA 69 ***ÇalıĢmalarında ahlaki ikilem içeren hikâyeler ve olaylar kullanmıĢtır. Hikâyelerdeki davranıĢlar çocukları doğru yanlıĢ cevaplarına yönlendirmektedir. ***Üst düzey ahlaki evreye ulaĢabilmek için üst düzey biliĢsel düzeye ulaĢmak yani soyut düĢünmeyi kazanmak gerekir. Ahlaki geliĢimde en üst düzeye ulaĢmıĢ kiĢi mutlaka biliĢsel geliĢimde soyut düĢünmeye ulaĢmıĢtır. ***GeliĢim herhangi bir evrede sona erebilir. ***Birey bazen alt bazen üst evrenin etkisinde kalmakla birlikte baskın olan evrede yoğunlaĢır. ***Baskın olan evrenin bir alt evresine yöneltilemez fakat bir üst evresine yöneltilebilir ÖRNEK: Egoist evre olan ikinci evreden, bir alt evre olan ceza korkusunun temel olduğu evreye yöneltilemez fakat bir üst evre olan evreye yöneltilebilir. ****BiliĢsel geliĢim ahlaki geliĢim için gereklidir ama yeterli olamaz. Örnek olarak soyut iĢlemler dönemin olmasına rağmen soyut muhakeme yeteneği geliĢmeyen insanlar da vardır. ***Empati doğru yanlıĢı anlamak için Ģarttır fakat tek baĢına yeterli olmaz, öncelikle bireyin toplumu karĢılıklı saygı sevgiyi anlaması gerekir. *** Farklı kültürlerdeki bireyler üzerinde yapılan araĢtırma sonuçlarına göre, yetiĢkinlerin çoğu 3. ve 4. ahlak geliĢim evrelerine uygun davranıĢlar göstermektedirler. Gelenek sonrası düzeyde ise çok az sayıda birey gözlemlenmiĢtir. ***Hikâyelerden Bir Örnek Verirsek: "Hans adlı bir adamın karısı az rastlanan bir kanser türünden ölmek üzeredir. Doktorlar bir ilacın onu kurtarabileceğini söylerler. Bu ilaç aynı Ģehirde oturan bir eczacının keĢfettiği bir çeĢit radyumdur. Bu ilaç pahalıya mal olmuĢtur, fakat eczacı ilacı maliyetinden de 10 misli fazlaya satmaktadır. Radyuma 200 dolar verdiği halde ilacın küçük bir miktarı için 2000 dolar istemektedir. Hans tanıdığı herkesten borç alarak ancak 1000 dolar toplayabilir. Eczacıya karısının ölmek üzere olduğunu söyler, ondan ilacı ya daha ucuza vermesini ya da paranın yarısını sonra almayı kabul etmesini ister. Fakat eczacı 'Hayır ilacı ben keĢfettim, ondan para kazanacağım' diyerek Hans'ın isteğini kabul etmez. Bunun üzerine çaresiz kalan Hans eczaneye girip karısı için ilacı çalar. Hans suçlu mudur? Suçluysa neden suçludur? Suçsuzsa neden suçsuzdur?" Gelenek Öncesi Düzey Geleneksel Düzey 0-9 Yaş 9-15 yaş ***Bu düzeyde kişi olayları sonuçlarına göre değerlendirir, ceza getiren davranış suç, ödül getiren davranış iyidir. *** Bu düzeyde kurallar başkaları tarafından konulur ve otoritenin koyduğu bu kurallar çok önemlidir. Kendi gereksinimlerini doyurma ön plandadır.. ***Toplumsal düzen dikkate alınır. ***Bu dönemdeki birey için aile, arkadaş ve çevresinin beklentileri çok fazla önem taşımaktadır. Bu beklentilerin nedenleri ve sonuçları düşünülmeksizin yerine getirilmesi gerekir. Sosyal düzen ve uyum, sadakat önemlidir. Bireyin kendi ihtiyaçları zaman zaman bu beklentilerden sonra gelebilir. ***DıĢa bağımlı dönemdir. Ġyi kötü, doğru yanlıĢ kavramları kültürel kural ve değerlere açıktır. Geri kalmıĢ ülke insanlarının bu dönemde olduğu iddia edilir. ***Yoğun ġekilde benmerkezcilik ve bencillik gözlenir. 1.Evre: Dışarıdan dayatılan kurallar dikkate alınır. Hans suçludur. Polisler onu yakalar ve cezalandırır. 2. Evre: KarĢılığın ne olduğuna bakılır. Hans suçsuzdur. Karısı için böyle yapmıştır. İnsan karısı (kocası) için böyle davranmalıdır. Karısı da onun için böyle yapardı. KPSS-2010 Kohlberg‟in ahlaki geliĢim kuramında göre aĢağıdakilerden hangisi gelenek öncesi ahlak anlayıĢını kesin yansıtır? CEVAP: Kopya çekmedim çünkü yakalanırsam okuldan atılırım. *** BaĢkaları dikkate alınır. Aile arkadaĢ grubu ya da çevrenin beklentileri kendi baĢına değer taĢır. Seçilen referans grup çocuk için bir model oluĢtur. Model grubun doğruları çocuk için de doğrudur. ***Bu dönemde özgecilik ortaya çıkar ve empati kurulur. Empati kurma gelenek öncesinden geleneksel düzeye geçiĢte en önemli biliĢsel ayırt edicidir. ***Çocuk bu dönemde ilk kez kendi ihtiyaçlarını ikinci plana atar. 3. Evre: Toplumun onayladığı davranış iyi olarak görülmekte. Hans suçludur. Toplumdaki insanlar onu ayıplarlar 4. Evre: Kanunlara uymanın toplumsal düzeni koruduğu düĢünülmektedir. Hans suçludur. Kanunlara aykırı davranmıştır. Kanunlar toplumsal düzeni sağlamaya yarar. Hans toplumsal düzeni bozmuştur. SAYFA 70 Gelenek Ötesi(Üst) Düzey 15 yaş ve üstü (İnsan hakları, evrensel değerler)-Özerk ya da İlkeli Düzey ***Kişi toplumu aşmış daha büyük değerleri dikkate almaktadır. *** Bu düzeyde geçerliği ve uygulanırlığı olan ahlaki değerleri ve ilkeleri, bunları ortaya koyan grup ya da kiĢilerin yetkilerinden ve kiĢinin bu gruplarla özdeĢleĢmesinden bağımsız olarak tanımlama çabası görülür. Ġlk düzeyde otorite kiĢinin tamamen dıĢındadır. Bu düzeyde olan bireyler Piaget’in zihinsel geliĢim düzeyinde soyut iĢlemler düzeyindedirler. Çünkü soyut düĢünce, göreceli anlayıĢ ve yordama özellikleri vardır. ***Birey bu dönemde, arkadaş gruplarının veya toplumun koyduğu kurallardan bağımsız, kendine özgü değer yargılarını ve ahlak ilkelerini oluşturmaktadır. Ahlaki değerlendirmeler, tüm koşullar ve insan hakları çerçevesinde yapılır. Evrensel değerlere uymayan düzenlemeler eleştirilir ve değiştirilmesi için uğraş verilir. Beşinci ve altıncı aşamalar bu düzeyde yer alır 5.Evre: Toplumsal uzlaĢma vurgulanmaktadır. Hans Suçludur. Ġnsanlar toplum içinde birbirlerinin özel eĢyalarına saygı göstermek zorundadır. 6. Evre: Evrensel ahlak ilkeleri dikkate alınmaktadır. Hans suçsuzdur. Ġnsan hayatı her Ģeyden önemlidir. Bir insanın hayatı söz konusu olduğunda hırsızlık yapılabilir . ***Bu dönemdeki çocuk otoritenin koyduğu kurallara uyar ve ceza göreceği davranışı yapmaktan kaçınır. Çocuk cezadan kaçındığı için otoriteye itaat eder yoksa ceza almadığı sürece davranışı yapmakta sakınca görmez, sakıncalı davranışının neden kötü olduğunun farkında değildir. Yapılan hatanın zararı ya da bunun sonucunda alınan ceza ne kadar büyük ise davranış o kadar kötüdür. >Otoriteye mutlak uyum vardır ve otorite göz önünde değilse kurallar ihlal edilebilir. İtaat ve Ceza >Yapılan davranıĢın fiziksel sonucu önemli, fiziksel büyüklük fazla ise cezada fazla olmalıdır Yönelimi >Cezadan korktuğu için kurallara uyar, bireyi cezadan kaçıran tüm davranıĢlar doğrudur . >Ödüllendirilen her davranıĢ iyidir, doğrudur. Cezadan Kaçma >Yakalanmadığı ceza almadığı sürece davranıĢı yapıp yapmamaya devam eder. Boyun Eğme >Cezalandırılmayan davranıĢ iyidir. ÖRNEKLER: Gelenek Öncesi **Üç tabak kıran çocuk mu yoksa 10 tabak kıran mı çok suçludur? Diye sorulduğunda "10 tabak kıran daha suçludur" cevabı verilir. ***Trafik polisi olmadığında kırmızı ıĢıkta geçer, olduğunda ise durur ***Odasında oyun oynayan Betül, annesinin ayak seslerini duyunca hemen koĢarak ders çalıĢmaya baĢlar. ***Misafirlikte izinsiz olarak Ģekeri alan, Hakan’ izin alıp almadığı sorulur, Hakan ise kimsenin görmediğini belirtir ***ArkadaĢıyla kavga eden Metin, akĢam babasının aferin oğlum dayak yememiĢ dayak atmıĢ dediğinde metin davranıĢının doğru olduğunu düĢünmüĢtür. ***Bu dönemdeki temel güdü gereksinimlerin doyurulmasıdır. Bu dönemdeki çocuk ödül Saf Çıkarcı Eğilim almak ya da kiĢisel ihtiyaçlarının karĢılanması için kurallara uyar. BaĢkalarının ilgi ve istekleri yalnızca kendi isteklerini karĢılayacak ya da ona bir yarar sağlayacaksa önemlidir. Araçsal ĠliĢkiler Ġyilik görecekse iyilik yapar. Bir davranıĢ kendisi için yaralı ise onun doğru bir davranıĢ Eğilimi olduğunu düĢünür ***Önemli olan kendi istek ve ihtiyaçlarıdır, diğer insanlarında bazı ihtiyaçları DeğiĢ TokuĢ olduğunu fark ettiği evredir fakat yinede kendisi önemlidir. ***Ġhtiyacı karĢılayan, ödül getiren davranıĢlar doğrudur Bireyselcilik ***Çıkarcılık egemendir, FAYDACILIK, yararcılık hakimdir, kar zarar hesabı yapar. ***"Sen bana yardım et, bende sana yardım edeyim" anlayıĢı egemendir. KarĢılıklı Gelenek Öncesi iliĢkilerde sürekli kendini düĢünür ÖRNEKLER **Sen benim sırtımı kaĢı, ben de seninkini " anlayıĢı hakimdir **Annesi kızınca babasına, babası kızınca annesine sığınır. **Pastanın büyük dilimini daima kendisine alır ve eĢit kesmez **Borçlarından kurtulmak için alacaklıyı öldüren adamın aynı zamanda gören adamı da öldürmek için yakalamaya çalıĢması SAYFA 71 ***Bu dönemdeki temel güdü; onay almaktır. Bu dönemin doğruları aileyi, arkadaĢ İyi Çocuk Eğilimi Kişiler Arası Uyum Geleneksel İyi Çocuk Eğilimi Kişiler Arası Uyum Geleneksel Kanun ve Düzen Eğilimi Geleneksel gruplarını memnun eden, onlar tarafından beğenilen davranıĢlardır. Aile ve arkadaĢ gruplarının beklentilerine ve normlarına uygun davranılır. Ahlaki değerlendirmelerde artık baĢkalarının duygu ve düĢünceleri önem taĢımaktadır. Bu dönemdeki birey, yaptıklarını 1.aĢamadaki gibi sadece ceza almamak için ya da 2. aĢamadaki gibi sadece kendisi için değil baĢkalarının mutluluğu için yapmaya gayret eder. ***Ġyi davranıĢ baĢkalarını mutlu eden davranıĢlardır. Empati kurar. • Ġyi davranıĢ, baĢkalarını memnun eden, onlara yardımcı olan ya da onlar tarafından takdir edilen davranıĢtır • Güven, sadakat, saygı, karĢılıklı iliĢkilerin devamlılığı ve minnettarlık önemlidir • BaĢkalarının görüĢü önemlidir • Çevresinden onay almak ve takdir edilmek ister, davranıĢları bu doğrultuda yapar. • Temel güdü grup tarafından kabul edilmektir • Somut iĢlemler dönemidir. • BaĢkalarını mutlu etmek önemlidir • EĢ dost ahbap çavuĢ iliĢkisi, Kohllberg’e göre kadınları çoğu bu evrede kalmaktadır. • Doğru yanlıĢ ayrımını içinde bulunduğu gruba göre belirler yakın çevre etkilidir. Kendisini bu gruba kabul ettirmeye çalıĢır. KPSS-2008 -Bir hasta bakıcı, hastalara bir yandan “Sıranızı bekleyin içeride hasta var!” deyip bekleyenleri doktorla görüĢtürmemekte, diğer yandan da, fark ettirmeden tanıdıklarını öncelikle muayene ettirmeye çalıĢmaktadır. Bu hasta bakıcının tanıdıklarına ayrıcalık göstermesi, Kohlberg’in ahlaki geliĢim evrelerinden hangisinde olduğunu gösterir? CEVAP: İyi çocuk eğilimi ÖRNEKLER: **Otobüste ayıplanmamak için yaĢlı adama yer vermek **Okulu hiç asmayan bir öğrencinin arkadaĢlarının hatırı için okulu asması **Kavga eden bir çocuğun daha öncesinde annesine söz verdiği için kavga da yüzü kanamasına rağmen annesine düĢtüğünü söylemesi ***Kaynananın gözüne girmek ve hamarat gelin olduğunu kanıtlamak için gelinlerin evde çok iĢ yapması ÖNEMLİ UYARI: Saf çıkarcı eğilim ile iyi çocuk eğilimi karıştırılmaktadır. 1-Saf çıkarıcı eğilimde maddi menfaat karĢılığı iĢ yapılır. 2-Ġyi çocuk eğiliminde ise manevi karĢılık önemlidir. 2008 Kpss sorusunu bu duruma uyarlayacak olursak, hasta bakıcının hastalardan para aldığı için ön sıraları ayarlıyorsa saf çıkarcı eğilim, para almadan yakınlarını ön sıralara alıyorsa iyi çocuk eğilimi göstermesi olarak açıklanabilir. ***Bu dönemin temel güdü, toplumsal düzeni korumaktır. YaĢanılan toplumda geçerli olan kurallara uygun davranılır. Her birey kendi üzerine düĢen iĢ ve sorumlulukları yerine getirmelidir, sosyal düzen değerlidir. Kanunlara sorgulamadan uyulur ve kanunlara uymayanlar onaylanmazlar. Toplumsal sorumluluk almak çok önemlidir. Genelde pek çok yetiĢkin ahlak geliĢiminin bu aĢamasında kalmıĢtır. Temel güdü toplumsal düzen korunmalıdır • BaĢkalarını memnun edecek davranıĢlarda bulunmak değil, yerleĢmiĢ kurallar ve sosyal düzeni korumaktır. • Kurulu sosyal düzen eleĢtirilmeden kabul edilir. • Kurallar varsa herkes uymak zorundadır • Kanuna ve düzene uyma eğilimi baskındır. Kurallar sorgulanmaz • Birçok yetiĢkin bu dönemde kalır DİKKAT: Ġtaat ve ceza evresinde cezadan kaçınmak ve cezadan korktuğu için uyma vardır kurallar benimsenmemiĢtir, fakat kanun ve düzen eğiliminde kurallar içselleĢtirilir, benimsenir, gelenek ve düzene isteyerek uyulur. SAYFA 72 Kanun ve Düzen Eğilimi Sosyal Anlaşmalara ve Yasalara Uyma Eğilimi Sosyal Sözleşme Gelenek Ötesi Evrensel Ahlak İlkeleri Gelenek Ötesi ÖRNEKLER: ***Burada denize girmek yasaktır tabelasını gören, bir gencin arkadaşlarının ısrarına rağmen denize girmemesi ***Banka soygunu esnasında, görevi gereği canını feda eden güvenlik görevlisi **Kopya çekmek yasak olduğu için kopya çekmemek NOT: Kanun üstünlüğü önemlidir. Ayrıca toplum tarafından kabul gören değerler de bu çerçevede değerlendirilir. NOT: KiĢiler arası uyumda yakın çevre, tanınan kiĢiler dikkate alınır, kanun ve düzen evresi olan 4. Evrede ise tanınmayan toplumu oluĢturduğu biline kiĢiler dikkate alınır. ***Bu “sosyal “sözleĢme” sürecinde yasaların hizmet ettiği amaç ve bunların altında yatan nedenleri anlamak önemlidir. Kanunlar ve diğer tüm kurallar toplumun huzuruna hizmet etmelidir. 4. aĢamadaki birey kanunların oluĢumunun sebepleri ile ilgilenmez iken 5. aĢamada birey bunları sorgular ve demokrasinin temel doğrularıyla çeliĢen kanunların değiĢtirilmesi ister. Bu ahlak düzeyine yetiĢkinlerin ancak %25‟inden azı gelebilmektedir. • Bu devrede doğru davranıĢ, insan hakları ve toplum yararı gözetilerek toplum tarafından incelenip kabul edilmiĢ ilkelere uygun davranıĢtır. • Bireyin fikir ve değerlerinde farklılıklar gösterdiği bu devrede, görüĢ birliğine varma teknikleri önemsenir. • Ancak doğru ve yanlıĢın kiĢisel değer sorunu olduğu da kabul edilir. • Yasal görüĢ kabul edilmekle birlikte, topluma daha fazla yarar sağlayabilmek için yasaların değiĢebileceğine inanır. • Yasalar toplum yararına olarak çoğunluk tarafından konulmalıdır • Kurallar toplum yararına değiĢtirilebilmelidir • Yetişkinlerin % 25den azı bu dönemdedir • Toplumun kanunları ve değerleri önemlidir, yani topluma özgüdür. • Ġnsan hakları ve toplum yararı demokrasi gibi kavramlar ipucu kavramlardır. ÖRNEKLER: 1-Toplumun yararına olmayan bir kanunun değiştirilmesi için mahkemeye başvurma 2-Mevcut kuraldan dolayı birçok öğretmen adayının haksızlığa uğradığını düşünen bir öğretmen adayının durumu mahkemeye taşıyarak diğer adaylarında lehine çevrilmesini sağlaması ***Ahlak geliĢiminin en üst aĢaması olan bu süreçte birey evrensel anlamda kendi oluĢturduğu prensipleri temel alarak doğru ve yanlıĢları savunur. Bu prensipler; evrensel adalet, eĢitlik ve insan hakları gibi değerleri dayanak alır. Birey, yargılarını kendisi, bir kiĢi veya bir toplum yararı için değil tüm insanları göz önüne alarak yapar. Bu dönemdeki birey, kendi ilkeleriyle bağdaĢmayan kanunlara uymayabilir. ***Bu en yüksek devrede doğru ve yanlıĢ, sosyal düzenin yasa ve kurallarıyla değil, kiĢinin kendi vicdanıyla ve kendi geliĢtirdiği ahlak ilkeleriyle tanımlanır. • Bu ilkeler somut ahlak kuralları olmayıp genel soyut ilkelerdir. • Bunlar, evrensel adalet ilkelerini, insan haklarını ve insana saygıyı içerebilirler. • Ġnsan hakları evrensel değerleri temel ölçüttür. Tüm insanlar eĢittir düĢüncesi hakimdir • Hak, adalet, özgürlük kavramları çerçevesinde doğru ve yanlıĢı bireyler belirler • Ahlak ilkelerini kendisi seçip oluĢturur ***Kohlberg'e göre yetiĢkinlerin çoğu geleneksel düzeydedir. Gelenek sonrası düzeye çok az sayıda kiĢi ulaĢır. ***ADALET-ĠNSAN HAKLARI-ĠNSAN HAYATI gibi kavramlar önemlidir. ***Kohlberg çok yakın oldukları için sosyal sözleĢme ile evrensel ahlak ilklerinin birleĢtirilebileceğini söyler. KPSS- Kohlberg'in anlak geliĢim kuramının hangi evresinde "sebebi ne olursa olsun savaĢ her koĢulda yanlıĢtır. Ġnsanlara hiçbir Ģekilde yarar sağlamaz, anlaĢmalarla sorunlar çözülmelidir." düşüncesi yer alır? CEVAP: Evrensel ahlak ilkeleri SAYFA 73 ÖZET TABLO İtaat ve Ceza Yönelimi Cezadan Kaçma Boyun Eğme **DavranıĢ bütünüyle dıĢarıdan denetlenir. DıĢarıdan gelen emirler, cezalar ve ödüllenmeler davranıĢın yönünü belirler. Cezalandırılan davranıĢ kötü, ödüllendirilen davranıĢ iyidir. Gücü elinde tutan otoritenin (yetiĢkinlerin) her dediği doğrudur Araçsal ĠliĢkiler Eğilimi DeğiĢ TokuĢ Bireyselcilik değiĢ tokuĢ kurabilmek bir kimsenin doğru yolda olduğunu gösterir. Bireyler arasındaki anlaĢma ve söz vermelere değer verilir. İyi Çocuk Eğilimi Kişiler Arası Uyum Kanun ve Düzen Eğilimi ***Diğerlerini, özellikle kiĢinin aile üyeleri gibi yakını olan kimseleri memnun etmek için yapılan hareketler doğrudur. Bireyin kendisinden bekleneni yapması en doğru hareket biçimidir . BEKÇĠ YOKSA YAKALANMADIĞIM SÜRECE BURADA ATEġ YAKIP PĠKNĠK YAPABĠLĠRĠM Saf Çıkarcı Eğilim ***Bireyin gereksinmelerini gideren her Ģey doğrudur. KarĢısındaki ile doğru dürüst bir alıĢveriĢ ve Sosyal Anlaşmalara ve Yasalara Uyma Eğilimi Sosyal Sözleşme Evrensel Ahlak İlkeleri ARKADAġLARIM YAPTIKLARI MANGALDAN BANA DA YEDĠRĠRLERSE YASAK OLMASINA RAĞMEN BURADA PĠKNĠK YAPABĠLĠRĠM ARKADAġLARIM ĠÇĠN YASAK OLSADA BURADA PĠKNĠK YAPABĠLĠRĠM, ARKADAġLARIMI KIRMAM **Çocuğun algılaması aile içi sorunları aĢmıĢ ve tüm toplumu kapsamaya yönelmiĢtir. Bireyin görevini yapması, yasalara boyun eğmesi, yasayı temsil eden otoriteyi dinlemesi ahlaksal davranıĢ olarak görülür. BURADA PĠKNĠK YAPMAK YASAK YAZIYOR BURADA NE OLURSA OLSUN PĠKNĠK YAPMAMALIYIM PĠNĠK YAPANLARI DA ġĠKAYET ETMELĠYĠM ***Yasalar önemlidir, ancak bu aĢamada yasalar, istendiğinde değiĢtirilebilen sözleĢmeler olarak görülür. Yasaların amacı toplumun büyük kesimine hizmet edebilme olduğuna göre, sırası geldiğinde bu amacı gerçekleĢtiren diğer seçeneklerin düĢünülmesinde de bir sakınca olmamalıdır. SözleĢme ve anlaĢmalar bir kez yapıldıktan sonra her iki tarafı da bağlayıcı bir özellik taĢır. BURADA NEDEN PĠKNĠK YAPMAK YASAK ACABA-DOĞRUMU BU? Galiba doğru piknik yapanları da uyarmalıyım. ***Bu aĢamada bireyin düĢünüĢünü temel ahlak ilkeleri belirler. Ahlak ilkeleri ile yasalar arasında çoğu kez bir çeliĢki olmadığı için ahlak ilkelerine uyan birey kendiliğinden yasaya uygun davranmıĢ olur. Ne var ki, yasa ve ahlak ilkeleri arasında bir çeliĢki olduğunda, bireyin ahlak ilkelerine uyması beklenir. AFERĠN BU ADAMA YÜZME BĠLMĠYOR AMA BOĞULAN ÇOCUĞU KURTARMAK ĠÇĠN CANINI DÜġÜNMEDEN KENDĠNĠ SUYA ATTI. Kutsallıktan Kaynaklanan Ahlak AnlayıĢı: Bu aĢamada birey kendini, içinde yaĢadığı toplumu, insan ırkını aĢan evrensel bir düzen kurmaya çabalar ve bu kutsal düzenin bir parçası olarak her Ģey ile uyum içinde yaĢamaya yönelir. Bu tip düĢünüĢün temelinde Mevlana‟nın, yaratıcıya duyulan sınırsız sevgi ve bağlılığın yattığı, “gel ne olursan gel, evimiz gönül evidir, kapısı herkese açıktır” anlayıĢı yatar. NOT: Kant’a göre acıdığı için bir dilenciye para veren kişi kendi duygularını tatmin etmek için verdiğinden dolayı ahlaksızdır, aynı kişi düşkün ihtiyacı olan kişilere yardım etmek insanlık görevidir diyerek yardımda bulunursa ahlaklı davranmış olur.2011 kpss DÖNEM Kohlberg Piaget 2-7 -İşlem öncesi-Piaget -İmgesel dönem-Bruner -Fallik dönem-Freud Gelenek öncesi dönem Ahlak öncesi -Girişimciliğe karşı suçluluk-Erikson 7-12 Somut işlemler- Piaget Ahlaki gerçeklik Sembolik dönem- Bruner Empati ile birlikte geleneksel düzey başlar Dışa bağımlı dönem Gizil dönem- Freud Başarıya karşı aşağılıkErikson 12-18 Soyut işlemler- Piaget Özerk dönem Genital dönem- Freud Geleneksel düzey yerleşir-gelenek ötesi Kimliğe karşı rol karmaşası- başlar Erikson 18-25 Gelenek ötesi yerleşir SAYFA 74 DĠL GELĠġĠMĠ Dil GeliĢimi Ġle Ġlgili Kuramlar 1. 2. 3. 4. DavranıĢçı YaklaĢım Sosyal Öğrenme YaklaĢımı Psiko-linguistik Kuram BiliĢsel YaklaĢım DavranıĢçı YaklaĢım **Dilin pekiĢtirmeler yoluyla kazanıldığını savunmaktadır. Bebekler sesleri tekrar ederken gün delik dildeki kelimelere benzer sesler çıkardıklarında çevresi tarafından pekiĢtirilirler. PekiĢtirilen sesler sık tekrar edilir. Böylece dil geliĢmeye devam eder. Sosyal Öğrenme YaklaĢımı **Bu yaklaĢıma göre dil, ana babanın model olması, çocuğun taklit etmesi ve düzeltici geribildirim vermesi biçiminde geliĢir. BiliĢsel yaklaĢım ** Dil öğrenmenin biliĢsel geliĢime dayalı olduğu görüĢündedirler. Birey anlamları geliĢtirdikçe sembolleri daha kolay öğrenmekte ve uzun süre hatırlayabilmektedir. Psiko-linguistik Kuram- Biyolojik yaklaĢımdır. ***Bu kuramın en önemli savunucuları, Chomsky ve Lenneberg isimli dilbilimcilerdir ***DavranıĢçı ve sosyal öğrenme kuramlarına eleĢtiri getirmiĢtir. Onlara göre önemli olan çevredir. ***Çevre çocuğun dili öğrenip öğrenemeyeceğini değil, hangi dili öğreneceğini belirler. ***Bu kurama göre çocuklar doğuĢtan dil öğrenme donanımıyla dünyaya gelirler. Her birey doğuĢtan bir 'Dil Kazanma Mekanizmasına" sahiptir. ***Dil kazanma mekanizması, çocuğun çevresinde konuĢulan dili içselleĢtirmesini, kurallarını anlamasını ve daha sonra gramer kurallarına uygun olarak konuĢmasını sağlar. ***Bu bilim adamları çevrenin dil üzerindeki etkisini göz ardı etmemekle birlikte, kalıtımsal olarak getirilen özelliklerin de dil geliĢiminde etkin olduğunu öne sürmektedirler ** Bu mekanizma sayesinde çocuklar yürümeyi öğrendikleri gibi belirli olgunluğa eriĢince konuĢmayı da baĢarabilirler. **İnsan, bir dili öğrenirken önce cümle yapısını kavrar ve sonra da bu cümle yapılarından farklı cümle yapılarına dönüştürme yaparak yeni cümleler üretir. Dili öğrenme, biyolojik bir olgunluğa eriştikten sonra mümkünü olmaktadır. ***Dil öğrenmede; önce isimler, sonra fiiller ve sonra da sıfatlar öğrenilir. ***Kız çocukları erkeklere göre daha erken konuşur ve kelime hazneleri fazladır.(CĠNSĠYET FAKTÖRÜ) ***Bu kurama göre dilin kazanılmasında iki ana yapı esastır; bunlar sırasıyla: 1.Düşünsel (kavramsal) yapı: Önce kelimler ve anlamları anlaşılır. 2.Yüzeysel yapı: Sözcüklerin kullanılması, konuşma. KPSS-2008 İşiten anne - babaların doğuĢtan duymayan çocuklarıyla çalıĢan bir araĢtırmacı, bu ebeveynlerden bir kısmının, konuĢma dilini öğrenebilmeleri umuduyla çocuklarına iĢaret dilini öğretmediklerini saptamıĢtır. AraĢtırmacı daha sonra yaptığı çalıĢmada, bu çocukların iĢaret dilinde bulunanlardan daha farklı hareketlerle, kendilerini ifade etmeye çalıĢtıklarını gözlemiĢtir. AraĢtırmacının bu gözlemi, dilin kazanılmasında aĢağıdakilerden hangisinin önemine vurgu yapmaktadır? CEVAP: Biyolojik Altyapı KPSS-Bir çocuk annesinden su isterken "Anne su" diyor. Dil gelişimi açısından çocuğun bu sözü aşağıdakilerden hangisine örnektir? A) Duyu organlarıyla alınan bilgiyi nesnelerin zihinsel tasarımlarına dönüĢtürme B) Özne, yüklem, bağlaç, ek vb Öğelerin bazılarını kullanmadan konuşma (Telagrafik Konuşma) C) D) E) Kurallarla iliĢkili olan ve olmayan bütün durumlara uygulama eğilimi (aĢırı kurallaĢtırma) Kuralları yalnızca öğrenilen örnekle sınırlı olarak kullanma eğilimi (eksik kurallaĢtırma) Yeni sözcük üretebilmek için bekleme eğitimi (alıcı dil) DĠL GELĠġĠMĠNDE TEMEL KAVRAMLAR Fonem Ses Morfem Biçimbirim Semantik Anlam Sentaks Söz Dizimi Dil Bilgisi Morgem Tek Sözcük ***Fonem, bir dildeki temel seslerdir. Örneğin “Söz” kelimesinin “S” harfi ile temsil edilen ilk ses bir “Fonem”dir. ***Fonemlerin anlamlı bir Ģekilde birleĢip oluĢturduğu yapı ise “Morfem”i oluĢturur. Yani; “S” + “Ö” + “Z” fonemleri birleĢip “Söz” Morfemini meydana getirmiĢlerdir. ***Morfem “Dil Bilim/Filoloji”de “Kök/Yapı” anlamına gelmektedir. Bebekler sesleri yan yana koyarak Morfem” oluĢturabilirler. ***Biçimbirimler belli Kuala göre oluĢur. Bir dildeki en küçük anlamlı birimdir. ***Çocuğun kelime ve cümleden anlam çıkarabilmesidir. ***Semantik: Dilin anlamlarla ilgilenen yapısıdır. Kelimeler, nesnelere (Ģeylere) karĢılık gelmektedir. Çocuk bu nesneler ile kelimeler arasındaki iliĢkiyi eĢleĢtirebilmelidir. Sintaks: Kelimelerden cümlelerin oluĢumunu sağlayan kuralları içerir. ÖRNEK: AyĢe elmayı ısırdı- Elma AyĢe‟yi ısırdı- Isırdı AyĢe elmayı, Ģeklindeki farklı kelime sıralanıĢlarından hangisinin dilin yapısına uygun olduğunu belirleyen kuralları kapsar Örnek: GüneĢ battı bu cümle hem Semantik hem de sentaks açıdan doğru GüneĢ düĢtü bu cümle Sintaks açıdan doğru iken semantik açıdan sorunlu gibi duruyor. ***Tek bir sözcükle düĢüncelerin ifade edildiği bu evre, konuĢmaktan daha çok anlama becerisinin geliĢtiği bir evredir. ***Nesnelerin adını bilmiyorsa, o nesnenin genel olan bir özelliğini temel alarak, ona kendince bir ad verir. ***Tek sözcükle birçok anlam üretilir. Çocuk tek bir sözcüğe birçok ve değişik anlamlar yükleyebilir. “Araba” dediğinde; arabanın orada var olduğunu, geldiğini, gittiğini vs ifade edebilir. ***Mesela Oyuncak sözcüğüyle çocuk çok şeyi ifade eder. Oyuncak istiyorum Oyuncaklarımı getir Oyuncakları beğenmedim v.b gibi Telagrafik KonuĢma AĢırı KurallaĢtırma ***Sözcüklerin birleştirilmesidir. Öğrenilen kelime sayısı artar. İki kelime peş peşe söylenerek anlamlı sözcükler oluşturulur: “Anne su” Baba geldi”. ***Bağlaç kullanımı yoktur. ***Bebek isim ve fiilden oluĢan “anne ver”, “baba al” gibi iki sözcüklü cümleleri kullanmasıyla baĢlar ***Ġki yaĢına geldiğinde iki sözcükle karmaĢık düĢünce yapısını belirten cümleler kurar. “Telgraf” ya da “Telagrafik” anlatım adı verilen bu cümlelerin anlamları çocuğun çevresindekilerce bilinir. **Bu mesajları çocuğun amaçlarına en yakın olarak, onun zihnindeki bağlantıları bildiği için annesi anlayabilir. ***Kurulan bu sözcük dizimleri telgraf ifadelerine benzediğinden telgrafik konuşma adını almıştır. ***Sözcükler arasında bağlaç kullanılmadan yapılan konuĢmalardır. “Baba Gitti” “Anne Su” gibi tümceler kullanılır. ***Anne düüt diyen bir çocuk araba görmüş olabilir ya da oyuncak araba istiyor olabilir. ***Kurallar, iliĢkili olan veya olmayan tüm diğer durumlara uygulama eğilimidir. Hastanede hemĢirenin “Sus” iĢareti yapan resmini önemseyen çocuk, diğer tüm yerlerde de “Susma” eğilimine yönelir ***2 yaĢındaki çocuk bütün yuvarlak cisimlere “top” der. Dört ayaklı bütün hayvanlara “köpek“ der. Kuralları ilgili olsun olmasın bütün durumlara uygular. AĢırı genellemelerin yapılması; çocuğun değiĢik kavramları anlayıp kullanabilecek olgunluğa eriĢmediklerindendir. ***Kuralları yalnızca öğrenilen örneklerle sınırlı olarak kullanma eğilimi-Kpss ***Çiçek kelimesine ci eki eklenerek çiçekçi olduğunu öğrenen bir çocuk daha sonra MANAVCI-BERBERCĠ gibi kelimler kullanmaya baĢlar *** Ya da bakkal kelimesine cı eklenerek bakkalcı olduğunu gören çocuk manavcı diyerek konuĢur. KPSS-2007--Ġlköğretim birinci sınıf öğrencisi mahallesindeki berberi BERBERCĠ olarak adlandırması dil geliĢiminde aĢağıdakilerden hangisine örnektir? Cevap: AĢırı KurallaĢtırma Eksik KurallaĢtırma ***Kuralları sadece öğrenilen örneklerle sınırlandırır. “Ahmet senin büyüğün, ona saygı duymalısın” denen bir çocuğun sadece Ahmet’e saygı duyması gibi. Genelleme yapamaz ***Kuralları sadece öğrendiği nesne ile sınırlandırmasıdır. ”Ali senin büyüğündür ona saygı göstermelisin” denen çocuk sadece Ali’ye saygı gösterir.(Ayırt etme) ***Özelden özele akıl yürütme vardır ve genelleme yapamaz ayırt etme vardır. SAYFA 76 ***Yeni sözcük üretebilmek için bekleme eğilimidir. Bir oyuncağının adını öğrenen çocuk, diğer tüm oyuncaklarının da adını öğrenmek ister. Alıcı Dil Ġfade Edici Dil Kavram GeliĢimi Yansıtıcı KonuĢma Alıcı Dil: Yeni sözcükler üretmek için bekleme dönemi. ArkadaĢının ismini öğrenen çocuk bütün arkadaĢlarının adını öğrenmek ister. ***Çocuğun öğrenmeye istekli olduğunu ve yen kavramlar edinme peĢinde olduğunu gösterir ***Alıcı dilden sonra geliĢir, alıcı dil geliĢmeden ifade edici dil geliĢmez. ***Çocuğun kendini sorunlarını dile getirebilmesi kendini anlatabilmesidir. ***Çocukların konuĢmaları cesaretlendirilmelidir. **Duyu organları ile alınan bilgiyi nesnelerin zihinsel tasarımlarına dönüĢtürme iĢi. **Gördüklerini duyduklarını v.b zihinde tasarlama durumunu ifade eder. **KarĢıdaki kiĢinin içini rahatça dökebilmesi rahatça ifade edebilmesi, çocuklara bu konuda sabır gösterilmelidir. DĠL GELĠġĠM AġAMALARI 1-Ağlama Dönemi (0-2 ay) Agulama Dönemi • • • • 0-1 Yanda Verilen 3 Özellik Detaydır Agulama Dönemi Olarak Bilinmesi Uygundur *Ġlk bir ay sadece ağlarlar *Bebek çeĢitli sesler çıkarır *Ġhtiyaçları için ağlar *Sesleri bilinçsizce çıkarır, refleksiftir *Ağlayarak sosyal iletiĢim kurarlar 2-Babıldama Dönemi (2-6 ay) ***Bu dönemde ünlü ünsüz harfleri bir araya getirirler ***Bir araya getirdikleri sesleri sıraya koyarak çeĢitli sesler çıkarırlar ***Babıldama evresinde çıkarılan sesler genellikle 2 hecelidir. **Bu dönemde sabit olarak benzer sesleri tekrarlamaya başlar; “ba-ba”, “da-da” gibi. 6 aya kadar, sağır bebekler de dâhil olmak üzere, dünyadaki tüm bebeklerin çıkardıkları sesler birbirlerinin hemen hemen aynıdır. Bu durum dil gelişiminin evrenselliğini ifade eder. Fakat çok kısa süre sonra yaşantılarının farklılığıyla bu seslerde de farklılaşma ortaya çıkar ÖRNEK: da-da gibi anlamsız ve bilinçsiz seslerdir. 3-Çağıldama-Heceleme Dönemi (6-12 ay) **Sesleri kendi kendilerine tekrarlar **KonuĢma organları olgunlaĢmıĢtır **Heceler çıkarılmaya baĢlar **Bu dönemin sonuna doğru ilk kelimelerini kullanmaya baĢlar **Örnek: ba-ba, ma-ma gibi. Tek Sözcük Morgem 1-1,5 12-18 Aylar • KonuĢmanın baĢlangıcı sayılır, Kavram geliĢimi bu dönemde baĢlar. • KonuĢmada kritik dönemdir • Tek sözcükle çok Ģeyler anlatılmaya çalıĢılır. • Alıcı dil geliĢmiĢ ifade edici dil geliĢmemiĢtir. Morgem: Tek sözcükle iletiĢimin kurulduğu aĢama. Tek sözcükle birçok anlamlar çıkarmak ister.”mama” dediğinde mama getir, mama nerede gibi anlamlar yükler. Dil kazanımında Kritik Dönemdir. Bu dönemde çocukla sık sık konuĢulması çocuğun dil geliĢimi açısından önemlidir. ***Bebeğin ilk anlamlı kelimeleri kullanması 1 yaĢ civarında gerçekleĢir. Bu dönemde kullanılan tek bir kelime birkaç anlama birden gelebilir. Örneğin; 17 aylık bir bebeğin “su” demesi beĢ dakikalık bir süreç içinde 3 ayrı anlama gelebilir. Birinde “ O su mu? Demek isterken diğerinde “ Orada su var” bir diğerinde de “O suyu bana ver” demek isteyebilir. Genelde bu anlam farklılıklarını bebeğe çok yakın olan (anne gibi) kiĢi ya da kiĢiler fark edebilir. Buradan da anlaĢılacağı üzere, bu yaĢlardaki bir bebek dilin temel kullanımını -çağırmak, istemek, sormak, yanıtlamak gibi- yerine getirebilecek becerileri kazanmıĢtır. SAYFA 77 Telagrafik KonuĢma 1.5-2 (18-24 Aylar) • • Ġlk Gramer • KonuĢma 2-5 (24-60 Aylar) ***Sözcüklerin birleĢtirilme dönemidir • Kullanılan kelime sayısı artar • Ġki kelime peĢ peĢe söylenerek anlamlı cümle kurulur • Kelimeler arasında bağlaç kullanılmadan sözcüklerin kullanılma biçimidir. • Özne yüklem bağlaç gibi dil kuralları yer almaz Örnek: Anne su-Baba top v.b ***Bu dönemde çocuk artık sözcükler arasındaki ilişkiyi algılamaya başlayarak bir kaç sözcüğü bir araya getirerek farklı anlamlar oluşturmayı başarabilirler. Ancak bu ifadelerin oluşturulmasında sözcüklere gelecek gerekli eklerin kullanımı henüz gerçekleştirilemez. Bu nedenle kurulan bu sözcük dizimleri telgraf ifadelerine benzediğinden Telagrafik konuşma adını almıştır. *** Cümleler ve gramer kuralları hızla öğrenilir • Kelime haznesi geniĢler • Kurallı ve grameri uygun cümleler geliĢir • Özne yüklem bağlaç gibi dil öğelerini kullanmaya baĢlar. Aşırı Kurallaştırma: 2 yaĢındaki çocuk bütün yuvarlak cisimlere “top” der. Dört ayaklı bütün hayvanlara “köpek“ der. Kuralları ilgili olsun olmasın bütün durumlara uygular. AĢırı genellemelerin yapılması; çocuğun değiĢik kavramları anlayıp kullanabilecek olgunluğa eriĢmediklerindendir. Eksik Kurallaştırma: Kuralları sadece öğrendiği nesne ile sınırlandırmasıdır. ”Ali senin büyüğündür ona saygı göstermelisin” denen çocuk sadece Ali’ye saygı gösterir.(ayırt etme) Alıcı Dil: Yeni sözcükler üretmek için bekleme dönemi. ArkadaĢının ismini öğrenen çocuk bütün arkadaĢlarının adını öğrenmek ister. Kavram Gelişimi: Duyu bilgilerini zihinsel yapılara dönüĢtürme iĢidir. Benzer nitelik taĢıyan uyarıcılara dilsel karĢılık bulma… insan, kalem,araba kavram oluĢumu soyutlama ve genelleme yoluyla oluĢur. ***Bu evrede kelimeler ve dilin gramer yapısı hızla geliĢir. Kelime sayısında büyük bir artıĢ gözlenir. Bir önceki dönemde yaklaĢık 50 kelime kullanma kapasitesi 5 yaĢına gelindiğinde 2000‟e ulaĢır. Bu evrede artık sözcükler anlamlı ve kurallı yapılar oluĢturacak Ģekilde bir araya getirilebilir. Çocuk artık anlatmak istediği her düĢüncesini baĢarıyla ve kolaylıkla ifade edebilir hale gelir. Bu dönem sonrasında da bu dönemdeki kadar hızlı olmasa da çevrenin büyük etkisiyle dil geliĢimini sürdürecektir. EK NOT: GeliĢimde Ekolojik Perspektif ****Ailenin dıĢındaki yetiĢkinlerde bireyin geliĢimini etkilerler. Brofenbrenner bu iliĢkiler için ekolojik perspektif adını verdiği bir model geliĢtirmiĢtir. Mikrosistem: KiĢiye (öğrenciye) en yakın iliĢki içinde olduğu yetiĢkinler (anne, baba, kardeĢ, akraba ve akranlar) Mezosistem: Öğrenciyi ilgilendiren ve onu da içine belli baĢlı durumları belirtir. (ana-baba ile öğretmen iliĢkisi) Ekosistem: Öğrenciler ile iliĢkileri içermez ama iliĢkilerin sonuçları öğrencinin bulunduğu ortamı etkiler (Öğretmen aile iliĢkileri, öğretmenler toplantısı) Makrosistem: Öğrencinin içinde bulunduğu toplumun tüm kültürünü ifade eder. (Ülkenin ekonomik durumu, eğitim politikaları) SĠNAN DURMAZ obsesyon52@hotmail.com SAYFA 78 www.kpssegitimmerkezi.com SON