finans sektöründe ıt
Transkript
finans sektöründe ıt
IT ADVISOR www.itadvisor.com.tr NİSAN 2013 SAYI 41 www.itadvisor.com.tr NİSAN 2013 SAYI 41 MOBİL TEKNOLOJİNİN NABZI BARCELONA’DA ATTI FİNANS SEKTÖRÜNDE IT DÜNYANIN YENİ KORKUSU: SİBER SAVAŞ TÜRKİYE’NİN EN MODERN VERİ MERKEZİ AVRUPA BİRLİĞİ’NDEN 5G ATAĞI TEKNOLOJİNİN KALBİNİN ATTIĞI CeBIT 2013’TEYDİK 02 mayıs’11 İş Dünyasının Yükselen Değeri Mobil Cihazlar ünümüzün iş dünyasının yükselen trendi “mobil hayat”. Yapılan araştırmalara baktığımızda firmalar mobil cihazlardan kurumsal bilgilere erişilebilirlik konusunda ciddi şüphe duyuyor olsa da, bu kullanımı kontrol etmek için çözüm üretmek konusunda hala gerideler. Araştırmaların sonuçlarına göre dünyadaki şirketlerin yaklaşık yarısı kurumsal ağlarındaki mobil cihazların yönetimi ve korunması için çözümler sunuyor. Aynı araştırma, şirketlerin sadece yüzde 32’sinin akıllı telefonlar ve tabletler için özel olarak ayrılmış bir güvenlik politikası benimsediklerini ortaya çıkarıyor. Dünya çapındaki şirketlerin sadece %28’i ise kapsamlı bir “Mobil Cihaz Yönetimi” (MDM) teknolojisini kullanmayı tercih ediyor. Kurumların yalnızca %9’u, çalışanlarının iş için kişisel akıllı telefonlarını kullanmalarının yasaklanabilir olduğunu düşünüyor. Diğer taraftan, kurumların %29’u çalışanların mobil cihazlar üzerinden kurumsal ağlardaki verilere ulaşımı için tam erişim izni sağlıyor. Bu rakamlar ışığında, akıllı telefonların ve diğer mobil cihazların iş için kullanılması, çalışanların daha esnek olmasını, nerede ya da ne zaman olursa olsun görev ve sorunlar ile her şekilde başa çıkabilmeyi sağlayarak, iş ortamında ciddi bir rekabet avantajı sağladığı söylenebilir. Ancak hali hazırda yıllardır faaliyet gösteren kurumsal altyapılara bu tarz cihazların dahil olması bilişim güvenliği için yeni yaklaşımların ortaya çıkmasına ortam G İlkay Zaman Yayın Koordinatörü ilkay@itadvisor.com.tr hazırlıyor. Bu konuda çalışmalarını sürdüren ve kurumlara bu konuda destek veren güvenlik firmaları mevcut ve bu firmalar sundukları çözümler ile kurumlara daha güvenli altyapı sağlamanın yollarını gösteriyorlar. Bu sayede zararlı yazılım saldırısı veya bir cihazın kaybı gibi herhangi bir ihmal olması durumunda, şirketin önemli miktarda veri kaybetmesi riskinin önüne geçilmiş oluyor. Eğer kurumsal bir şirketin altyapısına mobil cihazlar tarafından erişim sağlayacaksanız birkaç altın kuralı uygulamalısınız. Kurumsal mobil cihazlara program yüklenmesine ve çalıştırılmasına kısıtlamalar koymalısınız. Bu sayede kurumsal ağlar düzenlenmemiş yeni yazılımların kontrolsüz eklentilerinden dolayı ciddi zararlar görmez. Akıllı telefon ve tabletlerin uzaktan kontrolünü sağlamalısınız. Böylece kaybolma veya çalınma durumunda erişim engellenebilir ve cihazdan bilgiler silinebilir. Cihazların PIN kodları, kurumsal verilere erişimi sağlayan uygulamaların ise güçlü şifrelerle korunmasını sağlamalısınız. Bunun yanı sıra güvenilir bir mobil anti-virüs yazılımı kullanmalısınız ki, cihazlar ağ üzerine erişmeseler dahi güvenli şekilde çalışmalarını sürdürebilsinler. Mobil sektörün çok hızlı büyüdüğünü fark eden ve bu konuda yatırımlarını yapan şirketler önümüzdeki günlerde bu yatırımlarının meyvelerini yemeye başlayacak. Eğer bu konudaki yatırımlarınız yapmadıysanız hiçbir şey için geç kalmadınız. Zararın neresinden dönerseniz kardır. EDİTÖRDEN Kurumlarda “mobil hayat” çağı başlayalı uzun zaman oldu. Günümüzde artık kurumsal hayatımızın büyük kısmını akıllı telefonlar ve tabletler üzerinden yönetiyoruz. Peki şirketler mobil hayata ve cihazlara ne ölçüde yatırımlar yapıyorlar? İ.Z. Halkla İlişkiler Danışmanlık ve İletişim Adına Sahibi nisan’13 / SAYI 41 İlkay Zaman Yayın Koordinatörü İlkay Zaman ilkay@itadvisor.com.tr Genel Yayın Yönetmeni 34 50 Kapak Konusu Özel Dosya Ecevit Bıktım ecevit@itadvisor.com.tr Genel Yayın Yön. Yrd. Ali Yavuz Şahin yavuz@itadvisor.com.tr Editörler Aykut Göker aykut@itadvisor.com.tr Ahmet Gözütok ahmet@itadvisor.com.tr 44 36 46 Avşar Özgen avsar@itadvisor.com.tr Görsel Yönetmen Orçun Peköz orcun@itadvisor.com.tr Reklam Müdürü Çiğdem Ergönül cigdem@itadvisor.com.tr Fotoğraf 56 36 06. 32. 34. 44. 46. 50. 56. 58. 60. 62. 60 Haberler 5 yılda 5 Devrim Finans Sektöründe IT Gelecekten Gelen Akıllı Telefon Avrupa’da İnternet Politikaları, Siber Suçlar ve Sansür Dünya Mobil Kongresi 2013 Dünyanın Yeni Korkusu: Siber Savaş Avrupa Birliği’nden 5G atağı CeBIT 2013 IT Advisor Test Merkezi Adem Başaran adem@itadvisor.com.tr Yönetim Adresi Değirmen Sok. Şaşmaz Sitesi A Blok Cemal Bey İş Merkezi No.: 11 Kat: 1 Daire: 4-6 Kozyatağı / Kadıköy- İstanbul Tel: 0216 478 31 18 PBX 0216 478 31 86 Faks: 0216 478 45 02 info@itadvisor.com.tr Abone Hizmetleri abone@itadvisor.com.tr Dağıtım Detay Dağıtım Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Cüneyt Tepe cuneyt@itadvisor.com.tr Baskı ve Cilt ÖZGÜN OFSET Aytekin Sokak 21 4.Levent/İSTANBUL T: 0212 280 00 09 F: 02122647433 e-Posta: sanem@ozgun-ofset.com 04 nisan’13 Değerli IBM Çözüm Ortaklarına Teşekkürlerimizle... Avnet Technology Solutions Sanayi ve Ticaret A.Ş. 19 Mayıs Cad. Nova Baran Plaza No: 4 K: 8 Şişli, İstanbul, Türkiye Tel: (0212) 315 49 00 Faks: (0212) 315 49 99 e-posta: ibmteam.tr@avnet.com HABER Kurumlarından Bilgi Sızdıran MiniDuke’ü Bitdefender Yakaladı B itdefender, özellikle Avrupa ve civarındaki ülkelerin hükümetlerle bağlı kurumlarını hedefleyen ve 21 aydır aktif olarak çalışan MiniDuke isimli kötü amaçlı yazılımın yeni bir sürümünü ortaya çıkardı. MiniDuke virüsünün 20 Haziran 2011 tarihli örneği neredeyse bir yıl önce yine Bitdefender tarafından bulunmuştu. Avrupa hükümetlerinden ve çeşitli kurumlardan bilgi çalmak üzere yazılmış 2011 türevi, kendisinden çok daha yeni olan virüslerle aynı şekilde davranmak üzere hazırlanmış görünüyor. Bitdefender kıdemli güvenlik stratejisti Catalin Cosoi’ye göre, bu en eski MiniDuke türevinin bulunuşu, 2012 yılına ait örneğin kaynağı hakkında pek çok soru işareti yaratıyor. Virüsü tasarlayanlar, Amerikan saatinden Çin saatine geçiş yapmak suretiyle kimliklerini örtmeye çalışıyorlar. Virüsün tüm sürümlerinin casusluk yapmak üzere tasarlandığını söyleyen Cosoi, konuyla ilgili olarak “MiniDuke kesinlikle siber casusluk yaparak hükümetlerin hassas verilerine göz dikmiştir. Bu da MiniDuke virüsünü kimin tasarladığı konusunda ciddi şüphe uyandırıyor” şeklinde konuştu. Büyük Veri İçin Ölçeklenebilir İş Zekası Platformu S oftware AG geçtiğimiz günlerde BT sektörüne yepyeni bir ürün kazandırdığını açıkladı. Büyük Veri işlemlerinde gerçek zamanlı öngörüler ve akıllı eylemler tasarlayabilen Terracotta InGenius adındaki bu özgün bellek içi platform, kurumların kuytuda kalan verileri ortaya çıkarmasını ve bu verilere göre eylem planı oluşturmasını sağlıyor. Üçüncü çeyrekte satışa çıkacak Terracotta In-Genius, riskleri azaltmanın yanı sıra, iş süreçlerini otomatiğe bağlıyor ve yeni ürün, hizmet ve seçenekleri gerçek zamanlı olarak konuşlandırabiliyor. Terracotta CEO’su Robin Gilthorpe, “Cihazların büyük bir hızla yaygınlaşması, veri toplama, yönetme, analiz etme ve aktarma görevlerini üstlenen IT firmalarının gereksinimlerini önemli ölçüde değiştirdi” dedi ve Software AG’nin yeni ürünüyle ilgili şunları söyledi: “Günümüzün rekabet ortamında firmaların bir adım önde olabilmesi, yalnızca masaüstü ve dizüstü bilgisayarlar gibi geleneksel cihazlardan değil, aynı zamanda akıllı telefon, tablet ve POS cihazlarından da en hızlı ve basit şekilde gerçek zamanlı veri toplayabilmesine ve bu cihazlardan veri aktarabilmesine bağlı. Bu talepler ise, şirketlerin büyük ölçekli verilere anında ulaşmasını ve zaman kaybetmeden harekete geçmesini sağlayan In-Genius gibi çözümlere yönelik ihtiyaçların artmasını da kısa sürede tetiklemiş oldu.” Data Market OnBase Çözümünü Anlattı D ata Market’ in Gümüş Sponsor olarak desteklediği Microsoft Sektörel Çözümler Günü, 26 Şubat tarihinde İstanbul’da gerçekleşti. Türkiye’nin kendi sektörlerinin lider firmaları, etkinlik süresince Microsoft çözümlerinin kurumlarına sağladığı fayda ve deneyimleri paylaştı. Data Market etkinliğe, 2011 yılında ülke temsilciliğini aldığı ve yerelleştirmesini tamamladığı, Kurumsal İçerik ve İş Akış Yönetimi çözümü - OnBase ile katılım gösterdi. Şişecam Bilgi Teknolojileri Teknoloji Geliştirme Yöneticisi Canan Özcan’ın, Data Market adına gerçekleştirdiği sunumda, Şişecam Kurumsal İçerik Yönetimi (ECM) Sistemi’nin kuruluşu ve bu sürecin detayları aktarıldı. Özcan, ürünün Microsoft platformuna kolayca entegre edilebiliyor oluşunun, kolay kullanılabilir arayüze sahip oluşunun ve Onbase’in kompleks iş akışlarını yönetmedeki fonksiyonelliğinin altını çizdi. Cam Ambalaj Grubu’nda “Müşteri Şikayetleri Sistemi” ve “Kalite Entegre Doküman Yönetim Sistemi” başlıkları altında 2 kapsamda gerçekleşen ve ilk fazı tamamlanan projeye, Şişecam Topluluk Şir- 06 nisan’13 ketleri ve Yönetim Merkezi Birimleri arasında yapılan yazışmaların yönetileceği “Yazışma ve Evrak Takip Sistemi” ile devam ediliyor. mart’13 07 HABER ESET Türkiye Ekibi Büyüyor E SET’in Türkiye ofisi, müşteri ihtiyaçları doğrultusunda büyüyor. Şirket bünyesinde oluşturulan Katma Değerli İş Ortakları Yöneticiliği’ne, IT sektöründe güçlü deneyime sahip Bahar Bedenlier getirildi. Bilgi teknolojileri sektöründe 10 yılı aşkın iş tecrübesine sahip olan Bahar Bedenlier, stratejik satış teşkilatlarının planlanması, bayilerin yönetimi ve pazarlama odaklı yeni iş süreçlerinin oluşturulması konusunda uzman. İş yaşamına 2000 yılında başlayan Bahar Bedenlier, Microsoft ve 3A Bilgisayar şirketlerinde Kurumsal Kanal Bayi Yöneticisi, Satış Direktörü ve İş Geliştirme Yöneticisi olarak görev yaptı. Bedenlier, 2013 Mart ayı itibarıyla ESET Türkiye Katma Değerli İş Ortakları Yöneticisi olarak göreve başladı. Yeni görevinde, ESET’in genişleyen ürün ve hizmet yelpazesinin doğru hedef kitleyle buluşmasına destek verecek olan Bahar Bedenlier, müşteri odaklı özel projelerin yürütülmesi, kurumsal yapılara daha nitelikli hizmet götürülmesi ve iş süreçlerinin daha verimli hale getirilmesine odaklanacak. ESET, NOD32 ve Smart Security ürünleriyle, internet güvenliği konusunda Türkiye’de pazar lideri olarak öne çıkıyor. Ülkemizde %33’lük kullanım oranına sahip olan ESET, farklı boyut ve sektördeki binlerce kuruluşa hizmet veriyor. HP’nin Yeni Veri Depolama Çözümü Kapasitede 2 Kat Artış Sağlandı H Yöneticisi İlker Rodoplu, HP StoreEver Depolama Portföyü ile ilgili açıklamasında şu noktaları vurguladı: “Büyük veri arşivlerinin zorluklarıyla mücadele eden şirketler, veri koruma ve saklama konusunda dağınık ve ayrık altyapı yaklaşımının maliyetleri ve riskleri artırdığının farkına vardı. Bununla birlikte, teyp veri depolama talebi de yeniden yükselişe geçti. HP StoreEver’ın yüksek kapasite ve esnekliği ile daha da güçlenen HP Bütünleşik Depolama portföyü; veriyi depolama, optimize etme ve koruma konusunda sektörün en kapsamlı ve entegre yaklaşımıyla, kurumların altyapıyı daha da sadeleştirerek maliyetleri azaltmasını sağlıyor.” P’nin yeni çözümü HP StoreEver Depolama Portföyü, LTO-5 (Linear Tape-Open) teknolojisini altıncı kuşak Doğrusal Açık Teyp Veri Depolama LTO-6 teknolojisiyle geliştirerek, depolama kapasitesini 2 kat artırdı. LTO-6 teknolojisi, LTO-5 teknolojisine göre 2 kat fazla kapasite ve yüzde 44 daha yüksek performans sağlıyor. Kurumsal veri merkezlerinde veri depolamanın birbirine entegre edilmemiş dağınık sistemler üzerinden yapılması, organizasyonların yasal ve finansal açıdan riske girmesine neden oluyor. Teknoloji açısından ise maliyetleri artırarak, dağınık yapılar sebebiyle yönetim sürecini zorlaştırıyor. HP Türkiye Veri Depolama Sistemleri Ülke IBM ve Koç Üniversitesi El Ele Verdi I BM, Koç Üniversitesi ile ortak bir araştırma projesine başlıyor. Lojistik ve taşımacılık optimizasyonuna yönelik olan araştırma projesi, online proaktif operasyon yönetimi çözümleri geliştirmeyi hedefliyor. Proje; gerçek zamanlı analitiği ve iyileştirmeleri kullanarak ulaşım ve tedarik zincirindeki büyüyen zorlukları çözmeyi amaçlıyor. IBM Hayfa Araştırma Laboratuvarı Direktörü Oded Cohn konu hakkında “Koç Üniversitesi ile yaptığımız işbirliği gerçek zamanlı analitiği ve iyileştirmeleri kullanarak lojistik ve tedarik zincirindeki büyüyen sorunları birlikte ele almak ve bugünün 08 nisan’13 büyüyen sorunları çözmek için bize yeni bir fırsat sunacak” dedi. Projenin başında bulunan Koç ÜniversitesiIBM Tedarik Zinciri Araştırma Merkezi Direktörü Prof. Dr. Metin Türkay; IBM ile yürütülecek bu yeni ortak araştırma projesi ile ise 21’inci yüzyılın en önemli teknoloji alanlarından birisi olan bilişimde işbirliğine başladıklarını belirterek şunları söyledi; “Günümüzde hayatımızın pek çok alanına yerleşmiş olan, farklı nitelik ve boyuttaki kaynaklardan gelen verilerin işlenerek bir sistem veya süreç ile ilgili bilgiye dönüştürülmesi ve bu bilginin daha sonra karara dönüştürülmesinin önemi oldukça büyük”. DENETİM MASASI Ecevit Bıktım / Genel Yayın Yönetmeni ecevit@itadvisor.com.tr twitter.com/ecevitBIKTIM İş Hayatı Tabletlere Emanet Her ne kadar iyi zaman geçirebileceğiniz bir ürün gibi lanse edilse de tabletler dokunmatik ekran ve mobilitenin yanı sıra çok yönlü olmaları sayesinde iş hayatına yeni bir rüzgar estirmeyi başardı T ablet bilgisayarlar ciddi anlamda yükselişe geçti. Apple’ın iPad ürünü ile başlayan bu yükseliş günümüzde resmen bir trend haline geldi. İşin komik tarafı ise iPad piyasaya çıktığında birçok pazar araştırmacısı bu ürüne gülmüştü. Oysa iPad bu yılın ilk çeyreğinde %111’lik bir artış ile 15.43 milyonluk bir satış adetine ulaştı. Apple, bu piyasanın %58’ine hakim olmasına karşın Android cihazlar (%39) gün geçtikçe artıyor. Tablet ve akıllı telefonların satışı PC pazarını %44 geçeceği tahmin ediliyor. Hatta 2014’de bu ürünler olmazsa olmaz ürünlerin başına geçeceği de söyleniliyor. Durum böyle olunca iş hayatımız da önemli bir değişime ayak uyduracak. Günümüzde iş çevreleri için birçok tablet bilgisayar geliştiriliyor. Uygulamalar B2B olmaya başladı. İşin ilginç tarafı ise işletim sisteminin eskisi kadar önemli olmaması. Uygulamanın önemi çok daha da büyük. Dolaysıyla tablet bilgisayarların en büyük özelliği kişiselleştirilmiş uygulamalarda yatıyor. Neredeyse her ihtiyaca yönelik bir uygulamanın olması kullanıcılara önemli avantajlar sağlıyor. Aynısı iş çevreleri için de geçerli. Yönetim uygulamalarından tutun, online toplantılar, eğitim programları, veri depolama ve stok takibi gibi birçok uygulama bu yeni nesil ürünlerde sorunsuzca çalışabiliyor. Bu ürünlerin rahatça her yere taşınabilmesi, büyük ekranlara sahip olması ve pil ömürlerinin dizüstü sistemlerine göre daha fazla olması kesinlikle bir tercih nedeni oluyor. Bu ürünlerin diğer bir avantajı 3G teknolojisine uyumlu olmaları. Bu esasında çok önemli bir özellik. Çünkü seyahatteyken her zaman kablosuz ağ bulunmayabilir. Tablet Bilgisayarların En Büyük Avantajları 10 Yoldayken verilere ulaşmak veya toplamak, tablet bilgisayarların üstün ergonomileri ve uzun pil ömürleri kullanıcıları dizüstü sistemlerinden vazgeçmesini sağlıyor. Bir tablet bilgisayar ile anket yapan birini düşünün. Kağıt kullanılmıyor ve toplanan tüm veriler bilgisayara giriyor. Bu veriler anında işleme sokuluyor ve gerçek zamanlı bir anket sonucu ortaya çıkıyor. Benzer bir durum stok sayımı ve takibi için de düşünülebilir. Tablet bilgisayarların diğer bir avantajı toplantılarda ortaya nisan’13 çıkıyor. İster sunum olsun isterse de birebir görüşmelerde. Tablet ürünlerle müşteri sunumu çok daha iyi takip edebiliyor. Bazı firmalar satış temsilcilerini bu ürünlerle donattıkları biliniyor. Bunun avantajı müşterinin ihtiyacını daha iyi anlayabilmek ve istediklerine anında karşılık vermek. Buna ek olarak sürekli online olan temsilciler yeni bilgileri müşterilerine anında ulaştırabiliyor. Tablet bilgisayarlarının diğer bir kullanım alanları kuşkusuz video konferanslar. Bu ürünlerle her yerde bu işlemi gerçekleştirebilirsiniz. Öyle ki, Citrix ve Cisco tablet ürünleri için servis ve hizmetler geliştirdiler. Tablet mi PC mi? Tablet ürünlerin hemen hemen hepsinde fiziksel bir klavye bulunmuyor. Sanal klavye ile bu ihtiyacınız giderilebilir. Fakat sanal klavye kullanıldığında ekran küçülüyor. Bunun en büyük dezavantajı karmaşık dokümanları tam olarak görülmemesi ve bu sayede kullanıcının çok zorlanması. İş çevrelerinde özellikle tablet ürünleri ciddi sorunlar yaşatıyorlar. IT yöneticileri özellikle kendi cihazını kendin getir akımını hiç sevmiyor. Özellikle bu ürün Android tabanlı bir tablet olursa… Android cihazlarının en büyük sorunu, trojan ve virüslere karşı etkin bir koruma sağlamamaları. Buna karşın iPad daha kapalı bir mimariye sahip olduğundan dolayı bu ürünleri iş için kullanmak herhangi bir problem teşkil etmiyor. Buna rağmen tablet bilgisayarlar bu alanda PC ürünlerinin yerini alacaklar mı? Tablet cihazlar henüz optimal olgunluğa ulaşmış değiller. Fakat özelleştirme ile çok büyük avantajlar sağlayıp etkin kullanılabiliyorlar. En büyük hata ise, bazı firmalar masaüstü uygulamalarını tablet ürünlerine kopyalamaları. Etkin bir kullanım söz konusu olacaksa, uygulamanın bu ürünler için optimize edilmesi şart. Burada dikkat edilmesi gereken, son kullanıcıya yönelik uygulamalarının tercih edilmemesi. Aksine iş alanı için geliştirilen uygulamalar tercih edilmeli. Bu ayırım çok iyi yapılmalı. Günümüzde iş çevreleri için ürünler de geliştiriliyor. Doktorlar için farklı, avukatlar veya eğitmenler için farklı donanım özellikli ürünler bulmak mümkün. Android cephesinin çok esnek olması yakın zamanda farklı iş kolları için farklı ürünlerin piyasada olması an meselesi. Tekfen İnşaat, kurumsal kaynaklarını daha etkin kullanabilmek için hayata geçirdiği “Oracle ERP Projesini” İnnova danışmanlığında başarıyla tamamladı... “Günümüz ihtiyaçlarına uygun, verimliliğimizi artıran, insan hatasını minimize etmek üzere entegre çalışma anlayışını kazandıran, üretim kalitesini yükselten, zaman ve işgücü tasarrufu sağlayan bir teknoloji altyapısına geçildi. Ayrıca, fabrika bazında birim maliyetin değil, daha detaylı olarak departman bazında maliyetlerin izlenebilmesi, dolayısıyla teklif oluşturma sürecinin gerçek verilere dayanması, sağlıklı ve doğru tekliflerin hazırlanabilmesi mümkün oldu.” Ahmet Hamdemirci , Tekfen İnşaat Kurumsal İş Uygulamaları Proje Lideri Tekfen İnşaat olarak Ceyhan Çelik Fabrikanızda Oracle E-Business Suite implementasyonu gerçekleştirerek ihtiyaç duyduğunuz modülleri devreye aldınız. Bize uygulamanın geçmişi ve projenin başlatılma nedenleri hakkında bilgi verebilir misiniz? Üretim sürecinizin veri ambarı ve ERP yapısına ihtiyaç duyulmasını gerektiren özellikleri hakkında biraz daha detay verebilir misiniz? Ahmet HAMDEMİRCİ (Tekfen İnşaat, Proje Lideri): Proje sayısının çok fazla artması nedeniyle ciddi bir takibe ihtiyacımız vardı, ayrıca aynı nedenle parça listesi sayısı da çok fazlaydı. Takip için kullanılması gereken insan kaynağı sayısı da çok fazla artmıştı. Proje bazlı çalıştığımız ve sevkiyatların yüzde 90’ını yurtdışına gerçekleştirdiğimiz için sayı arttıkça hata yapma riski de artmaya başlamıştı. Öncelikle oluşabilecek hataları, riskleri minimize etmemiz, harcanan insan kaynağı ve zaman anlamında da verimliliğimizi artırmamız gerekiyordu. SOLDAN SAĞA:Sezgin Arslan – İnnova İş Geliştirme Koordinatörü, Yavuz Selim Kılınç - İnnova ERP Üretim Sektörü Takım Lideri, Gamze Hale Cömert - Oracle İş Uygulamaları Satış Yöneticisi, Ahmet Hamdemirci -Tekfen İnşaat Kurumsal İş Uygulamaları Şefi,Yalçın Terlemez – İnnova ERP Çözüm Yöneticisi, Özgür Azizoğlu - Tekfen İnşaat Kurumsal İş Uygulamaları Müdürü, Ahmet Afşar Tekfen İnşaat Kalite Yönetim ve Eğitim Birimi Oracle Uzmanı Oracle çözümünü kullanmaya nasıl karar verdiniz? Ahmet HAMDEMİRCİ: İlk önce fabrikamıza ve özellikle çelik üretimine özgü bir yazılım arayışına gittik. Tekfen İnşaat’ta 2005 yılından bu yana, Oracle E-Business Suite’in Satın Alma, Envanter, Muhasebe, Mali İşler ve İnsan Kaynakları modülleri kullanılıyor. Ceyhan Çelik Fabrikası’nda da Satın Alma ve Envanter modülleri Oracle E-Business Suite üzerinden devam ettiği için çelik üretimine özel sektörel bir çözümün entegrasyonunda sıkıntılar yaşanacağını gördük. Çok ciddi bir entegrasyon çalışması gerektirecekti. Ayrıca, teklif sürecinde ciddi maliyet süreçlerinin izlenmesi ve detaylı maliyet analizlerinin yapılmasına ihtiyaç vardı ve bu ihtiyacımız sektörel çözümlerle tam olarak karşılanamıyordu. Böylece, yola Oracle E-Business Suite ile devam etme kararı aldık. Kısa zaman içerisinde hangi faydaları elde ettiniz? Ahmet HAMDEMİRCİ: Kısa vadede departmanlar arasındaki iletişimi ciddi oranda hızlandırdık. Verinin kaydedilmesi, departmanlar arasında yanlış bilgi aktarımını engelledi. Üretimin iç süreçleri, işin başından sonuna kadar detaylı bazda izlenebilir hale geldi. En önemlisi, kalite süreçlerinde de tam entegrasyon ve tam izlenebilirlik elde edildi. Oracle ürününü ve Oracle iş ortağı İnnova’nın desteğini tercih etmenizin sebebi nedir? Ahmet HAMDEMİRCİ: Bu çözümü Oracle üzerinde geliştirmemizin en büyük sebebi Tekfen bünyesinde daha önceden Oracle E-Business Suite kullanılması ve kullanıcı deneyimine verdiğimiz önemdir. Üçüncü parti yazılımların ekstra lisans, sunucu gibi ek maliyetlerinden bizi kurtaran bu karar, aynı zamanda bizi entegrasyon süreçlerinin sıkıntılarından da uzak tuttu. İnnova’yı tercih etmemizdeki en önemli neden ise deneyim ve uzmanlığıdır. Bu konuda özellikle tekstil sektöründeki tecrübesi dikkatimizi çekti, çünkü çelik üretimi de tekstil sektöründekine benzer bir esnek üretim ve üretim takibi anlayışına gereksinim duyuyordu. Sonuç olarak, beklentilerimizi karşılayacağına inandığımız ve deneyimine güvendiğimiz İnnova ile çalışmaya karar verdik. nisan’13 11 advertorial Ahmet HAMDEMİRCİ (Tekfen İnşaat, Proje Lideri): Tekfen İnşaat’a ait Ceyhan Çelik Fabrikası’nda tüm üretim süreçleri proje yönetim mantığıyla yürütülüyor. Seri olmayan bir üretim söz konusu ve her üretim birbirinden çok farklı özelliklere sahip olduğu için her biri ayrı bir proje olarak isimlendiriliyor. Mühendislikten başlayıp işin planlanması, üretimin takibi, paketleme ve sevkiyatın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi gerekiyor. Proje sayısı arttıkça, yönetim zorlaştı. Departmanlar arasında çok yoğun bir iletişim trafiği ve takibi hiç kolay olmayan, hataya açık manuel işlemler söz konusuydu. Bunların önüne geçilmesi, bu doğrultuda ciddi bir kurumsal kaynak planlama ve süreç takibi altyapısının kurulması ve çok sayıdaki projeyi güncel olarak tutabilecek, analiz edilmesine izin verecek bir veri ambarının oluşturulması gerekiyordu. Böyle bir yapı, geçmiş proje deneyimlerinden ders alınması ve geleceğin daha iyi planlanabilmesi anlamına gelecekti. HABER Kobiler İşlerini İnternetten Kolayca Yönetebilecek A kbank, KOBİ’leri, dünyanın teknoloji devi Microsoft’un yenilikçi Office 365 ürünü ile tanıştırıyor. Akbank-Microsoft Türkiye işbirliği kapsamında, KOBİ’ler, e-posta, kurumsal web sitesi, alan adı, Word ve Excel dosyalarını internet üzerinden görüntüleme ve düzenleme, anlık ileti, görüntülü görüşme, dosya saklama ve paylaşımı gibi içeriğe sahip Microsoft’un “Office 365” ürününden %50 indirimli yararlanarak, işlerini internette kolayca yönetebilecek. Proje ile KOBİ’ler, e-postalarını ve dokümanlarını, Microsoft alt yapısı ile sağlanan Office 365 Bulut Çözümü üzerinde saklayabilecek. Ayrıca çalışanlar tüm bu şirket dosyalarına internet bağlantısı olan her yerden, her cihazdan, her an erişebilecek ve işlerini internet üzerinden izleyip yönetebilecek. Bu benzersiz üretkenlik ve esneklik avantajı ile evde başlanılan bir dokümanı yolda ya da bir toplantıda tamamlamak da mümkün olacak. Office 365’in birlikte çalışabilme özelliği ise KOBİ’lerin şirket giderlerini azaltarak karlılıklarını artırmalarına katkı sağlayacak. Sektör Liderleri Microsoft Çözümlerini Anlattı M icrosoft Türkiye tarafından düzenlenen “Microsoft Sektörel Çözümler Günü”nde ülkemiz ekonomisinin lokomotif sektörlerinin liderleri, Microsoft çözümlerinin kurumlarına sağladığı faydaları ve deneyimlerini paylaştı. Finans, üretim, enerji, mobilite, perakende ve tüketici ürünleri sektörlerine yönelik olarak sunulan yeni teknolojik çözümlerin aktarıldığı etkinliğe, çok sayıda bilişim profesyoneli katıldı. Açılış konuşmasını Microsoft Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Tolgar Elverici’nin gerçekleştirdiği etkinliğin panel bölümünde, Akbank Genel Müdür Yardımcısı Tunç Akyurt, Tofaş CEO’su Kamil Başaran ve Teknosa Genel Müdürü Mehmet Nane konuşmacı olarak yer aldı. Panelin moderatörlüğünü ise Prof. Dr. Kerem Alkin gerçekleştirdi. Açılış konuşmasında, Microsoft çözümlerinin kurumların verimliliklerini artırmalarına ve uluslararası pazarda da rekabete katkı sağladığını vurgulayan Microsoft Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Tolgar Elverici, “Teknolojinin yaşamımıza maksimum katkı sağladığı bu dönemde kendimizi sadece teknoloji firması olarak nitelendirirken tereddüt ediyoruz. Hayatı daha başarılı ve daha verimli kılan teknolojiler ortaya koyarak, hem bireysel hem de kurumsal hayata katkı sağlama amacımız çerçevesinde, yolumuza devam ediyoruz” dedi. NetApp İş Ortaklıklarını Genişletiyor N etApp, iş ortaklıklarını geliştirmeye hızla devam ediyor. Bilişim dünyasının iki dev firması NetApp ve SAP, SAP HANA platformu ve SAP NetWeaver Landscape Virtualization Management (LVM) yazılımının dahil olduğu gelecek nesil çözümlerini desteklemek amacıyla işbirliklerini derinleştirdiklerini açıkladılar. SAP’nin yenilikçi veritabanı çözümlerini NetApp’ın depolama ve veri yönetim çözümleri ile tamamlayan şirketler, SAP uygulamalarına yönelik, rekabet avantajı sağlayan ve sahip olma maliyetini azaltan çevik veri altyapısı12 nisan’13 na sahip oluyorlar. Konu hakkında açıklamalar da bulunan NetApp Saha Operasyonlarından Sorumlu Başkan Yardımcısı Rob Salmon, “SAP ile büyüyen ilişkimiz sayesinde müşterilerimiz toplam işletim maliyetini azaltmaya ve daha fazla şirket çevikliği elde etmeye yardımcı olan entegre çözümlere artık erişebiliyor. NetApp depolama çözümleri, SAP çözümleri çalıştıran altyapıların kurulumunu ve yönetimini kolaylaştırırken, müşterilerimizin bulut-tabanlı çevik veri altyapılarına geçişlerini hızlandırıyor” dedi. ocak’13 13 SİYAH BEYAZ Ali Yavuz Şahin / Genel Yayın Yön. Yrd. yavuz@itadvisor.com.tr twitter.com/AliYavuzSahin Finans ve Bankacılıkta Mobil Yatırımlar Ön Planda Geçtiğimiz ay mobil sektörün kalbi Barselona ve Hannover’de attı diyebiliriz. Gerçekleştirilen iki fuar kapsamında tanıtılan yeni mobil ürün ve çözümler 2013’ün nasıl bir yıl olacağının sinyallerini verdi G eçtiğimiz ay teknolojik gelişmeler açısından gündemimiz fazlasıyla yoğundu. Şubat ayının sonunda gerçekleştirilen Dünya Mobil Kongresi 2013 ve ardından Mart ayında gerçekleştirilen CeBIT 2013 fuarı ile birçok yeni teknoloji, ürün ve hizmet gün yüzüne çıktı. Tabii ki bunlar arasında en popüler olanlar yeni akıllı telefonlardı. HTC, One adındaki yeni akıllı telefonunu tanıttı. Buna ek olarak Samsung’da Mart ayı içerisinde gerçekleştirdiği tanıtım ile Galaxy S serisinin yeni modeli Galaxy S4’i kullanıcıların beğenisine sundu. Tüm bunlar gerçekleşirken bizde gelişmeleri yakından takip ederek sizlere aktarmaya çalıştık. Bu ayki sayımız içerisinde Dünya Mobil Kongresi 2013, CeBIT 2013 fuarı ve Samsung’un yeni akıllı telefonu Galaxy S4 ile ilgili ayrıntılı makaleleri bulacaksınız. 2013’ün Yükselen Değerleri Bu yılın başlıca trendlerinden bir tanesi mobil platformlar ve bu platformlar üzerinde geliştirilen yazılım çözümleri olacak. Son kullanıcılar her ne kadar mobil cihazlara farklı özellikler sunan aksesuarlara yönelse de, mobil platformun gerçek değerini ortaya çıkartacak çözümler ise yazılım ve hizmet sektöründen gelecek. Tabii ki bu sektörde, özellikle Türkiye’deki büyük firmalar sunduğu farklı çözümler ile öncülük yapıyor. Bu ayki kapak konumuzun içerisinde de belerttiğimiz gibi, finans sektörü mobil hizmeti fazlasıyla sunan sektörlerin başında geliyor. Her geçen yıl katlanarak büyüyen bu sektör akıllı telefon pazarının büyümesine paralel olarak gelişiyor. Türkiye’de yaklaşık 10 milyon adet akıllı telefon olduğu tahmin ediliyor ve son bir 14 nisan’13 yılda mobil bankacılık alanında finansal olmayan bankacılık işlemlerinin 18,5 milyon adetten 117,2 milyon adede çıktığını görüyoruz. Finansal işlem adedine bakıldığında ise yine mobil cihazlardan yapılan işlemlerin arttığını görüyoruz ve 6,9 milyon adet işlemden, 20,1 milyon adet işleme çıkıldığı belirtiliyor. Sanırım bu rakamlar mobil bankacılığın önemimin günden güne ne kadar arttığını sizlere göstermiştir. Tabii ki bu durum güvenliğin önemini bir kat daha arttırmış durumda. Aman Güvenliği Elden Bırakmayın Deloitte 2012 Küresel Finans Hizmetleri Endüstrisi Güvenlik Araştırması’na baktığımızda bunu daha iyi anlıyoruz aslında. Bu araştırmada Türkiye’den de 11 şirket bulunuyor. Toplamda ise bankacılık, sigortacılık gibi sektörlerden 250 şirketle birlikte gerçekleştirilen bir araştırma. Bu araştırma sonucunda bilgi güvenliği yönetimi, kimlik ve erişim yönetimi, bilgi güvenliği stratejisi ve yol haritası firmaların BT öncelikleri arasında ilk üçte yer alıyor. Bankacılık sektörüne baktığımızda 55 milyon adede yakın kredi kartı olduğunu görüyoruz. Genel harcamaların yüzde 30’unun kartla yapıldığını biliniyor ve önümüzdeki dönemde bu yüzdenin daha da artması bekleniyor. Rakamlara baktığımızda mobil cihazların kullanım oranının artacağını görmemek imkansız. Bu durumu önceden tahmin eden Türkiye’deki finans ve bankacılık sektöründe faaliyet gösteren firmalar mobil cihaz ve çözümler için yatırımlarını çoktan yapmış gözüküyorlar. Son kullanıcı tarafında talep arttığında yaptıkları yatırımların karşılığını da fazlasıyla alacaklar. HABER Arena’ya Güneydoğu Avrupa’nın En İyi Distribütörü Ödülü T eknoloji dünyasının önde gelen şirketleri ile Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’da bulunan distribütörler, DISTREE EMEA 2013 etkinliğinde bu yıl 5. kez bir araya geldi. Etkinliğe, Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bölgesinden 1000’i aşkın firma temsilcisi katıldı. 21 Şubat akşamı, etkinlik kapsamında düzenlenen ‘EMEA Channel Academy:2013 Awards’ Ödül Gecesi’nde, Türkiye’yi temsil eden Arena Bilgisayar, 2010 ve 2011 yıllarında olduğu gibi bu yıl da “Güneydoğu Avrupa’nın En İyi Distribütörü Ödülü”’nü kazandı. Etkinlik sırasında yüzlerce teknoloji üreticisi ve distribütör yetkililerinin aktif olarak yaptığı oylama sonucu kazanılan ödülde, Arena Bilgisayar’ın sunduğu inovatif hizmetler, yaygın dağıtım ağı ve üreticiler ile kurduğu güçlü işbirliği etkili oldu. Arena Bilgisayar Genel Müdürü Tarık Tüzünsü ödül ile ilgili olarak: “DISTREE EMEA Etkinliği, dünyanın en büyük teknoloji üreticileriyle Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Bölgesi’nin önde gelen distribütörlerini bir araya getiren son yılların en önemli organizasyonu. Böyle büyük bir organizasyonda, bölge çapından katılan 100’lerce firmanın oylarıyla 3. kez “Güneydoğu Avrupa’nın En İyi Distribütörü” ödülünü almış olmaktan gurur ve mutluluk duyuyoruz” dedi. Tukcell Mobil İnternetini Güçlendiriyor T ürkiye’de 35 milyondan fazla abonesi olan Turkcell, son kullanıcısına ve şirketlere yeni mobil internet hizmetleri sağlamak için altyapı yatırımı gerçekleştiriyor. Bu kapsamda Turkcell artık Cisco ASR 5000 Series platformu kullanacak. Turkcell, Cisco ASR 5000 serisini uzun dönemli GPRS Ağ Geçidi (Gateway GPRS Support Node - GGSN) olarak tercih etti. Cisco ASR 5000 Serisi üzerinde desteklenen GGSN uygulaması bant genişliği, sinyalleşme kapasitesi, paket işleme yetenekleri ve bellek kaynakları açısından önemli bir alt yapı sağlıyor. Cisco ASR 5000 Serisi çözümü, GGSN uygulaması ile Turkcell gibi dünyanın birçok lider ağ operatörünün de tercih oldu. Cisco Görsel Ağ Endeksi (VNI) ; akıllı telefon ve tablet gibi güçlü yeni mobil cihazların artan popülaritesi ve mobil video içeriği ile daha hızlı mobil veri hızı talebinin artışının mobil veri trafiğindeki yükselişi hızlandıracağını öngörüyor. Çalışmaya göre 2012 ve 2017 yılları arasında mobil veri trafiği 13 kat artacak. Bu artan talep karşısında mobil operatörler işlemlerin, bağlantıların ve oturumların birbirinden bağımsız ağlarda güvenle ve kolaylıkla boyutlandırılabilmesini sağlayacak esnek paket ağ alt yapısı teknolojilerine ihtiyaç duyuyor. Bilinçli Yazılım Kullanıması Şart T he Software Alliance (BSA)’nın sağladığı son verilere göre, lisanssız yazılım kullanımının Türkiye ekonomisine maliyeti 2012 yılında 1,5 milyon TL’yi aştı. BSA Türkiye Direktörü Semih Sağman konuyla ilgili açıklamasında şunları söyledi: “Geçtiğimiz yılda, BSA lisanssız yazılımlarla ilgili yasal takip çalışmalarını hızlandırdı. Ancak, Türkiye’deki bazı şirketlerde bilinçli ya da bilinçsiz olarak lisanssız yazılım kullanımı devam ediyor. Bilgisayarlara kurulan lisanssız yazılımlar, korsan kopya çoğaltmak veya internetten korsan yazılım indirmek 16 nisan’13 gibi çeşitli yöntemlerle elde ediliyor. BSA Türkiye üyeleri, bu bakış açısından hareketle, 2012 yılında yasal takip programını kararlılıkla uyguladılar. BSA olarak lisanslı yazılım kullanımının önemi ve lisanssız yazılım kullanmakla ilgili mali riskler ile prestij kaybı konusunda kamuoyunu bilinçlendirmeye yönelik faaliyetlerimizi de sürdürüyoruz. Kamuoyunu ve meslek profesyonellerini bilinçli yazılım kullanımında bilgilendiriyor, yazılımların bu şekilde doğru kullanılmasının aynı zamanda kaynak tasarrufu anlamına geldiğini anlatıyoruz.” Ali Yavuz Şahin RÖPORTAJ yavuz@itadvisor.com.tr En Önemlisi Risk Yönetimi IBM, Çözümler Zirvesi 2013’te sektörlerin gelecek trendlerini derinlemesine inceledi. Oturumlarda Bankacılık, Sağlık, Perakende, Şehircilik, Telekom, Sigorta gibi alanlardaki yeni iş modelleri ele alındı G erçekleştirilen zirvede 27 çözüm ortağı 200’ün üzerinde demo yaptı ve IBM müşterileri Türkiye’deki en yeni ve somut başarı hikâyelerini anlattı. Hayatımızı değiştirecek teknolojilerin yanı sıra IBM Türk’ün yeni ve ilk kadın Genel Müdürü Isabel Gomes Cagigas Türkiye’deki 75. yılında IBM’in yakın dönem stratejilerini ve önceliklerini paylaştı. Bizde IT Advisor ekibi olarak Çözümler Zirvesi 2013’ü yerinden takip ettik. Ayrıca IBM’de Değer Yaratım Yöneticisi olarak çalışan Pawel Stefanski ile birlikte kısa bir söyleşi yapma fırsatı bulduk. Pawel Stefanski müşteri değeri yaratma, iş stratejisi, çözüm geliştirme, ittifaklar ve ortaklıklar, sosyal işletme, pazarlama ve iletişim, sigortacılık ve finansal servisler konusunda uzman. Pawel Stefanski’ye ilk sorumuz sigorta ile ilgili olacak. Sigortanın bir firma için önemi nedir? Ticari anlamda sigortanın değeri firmanın ekonomik yolu ve ekonomik zenginliği için oldukça önemli. Ticarette her zaman risk vardır ve sigorta yaptıran şirketler bu riskler ile işlerini devam ettirmek istemezler. Bu yüzden sigorta şirketleri de bir bedel karşılığımda bu riskleri üzerine alarak şirketlerin yaptıkları işe devam etmelerini sağlarlar. Sigortalar özelliklerine göre farklılaşırlar. Sigorta firması belki büyük bir inşaat projesini üstlenmiş olabilir, verilen taahhütler içerisinde her türden operasyon olabilir, uzay mekiği yolculuğu veya bir müze içerisindeki eserler sigortalanmış olabilir. Deloitte dünyanın en büyük kurumsal risk alanında (sigortacı) faaliyet gösteren firması. Bu firmanın genel işleyişine baktığımızda sigortacılığın mantığını anlayabiliriz. Sigorta ikinci plana atılacak bir operasyon değil çok ciddi bir iş ve sorunsuz gerçekleştirilmesi gerekli. Firmalar sigorta yaptırırken nelere dikkat etmeli? Öncelikle firmalar hangi risklerini sigortalatmak istedikleri iyice araştırmalı ve buna göre hareket etmeli. Bunun yanı sıra doğru sigor- IBM Değer Yaratım Yöneticisi Pawel Stefanski tacıyı bulmaları da gerekiyor. Ticari sigortalar oldukça karmaşıktır ve genel, standart ve hayat sigortalarına göre farklılık gösterirler. Bu alanda boşlukları doldurmak için bu konuda uzmanlaşmış insanlarla çalışmak en doğru karar olacaktır. IBM sigortacılık sektörüne ne gibi hizmetler sunuyor? Biz sigortacılık sektörü ile global olarak çok yakın çalışıyoruz. Çalıştığımız firmalar arasında çok büyük firmalarda var ve aynı zamanda küçük çaplı firmalarla da çalışıyoruz. Bizler esas olarak sigortaya ihtiyacı olan firmaları hedeflemiş durumdayız. Bunun için Blueprint adı verdiğimiz bir çözümümüz bulunuyor. Blueprint çözümümüz birkaç kategoriyi içerisinde barındırıyor. Bunlardan birincisi işbirliklerini dönüştürmekle ilgili. Bu çözüm sayesinde kullanıcılar operasyon sürecinde daha esnek ve akıllıca davranabiliyorlar. İkinci kategorimiz ise müşteri memnuniyetiyle ilgili ve müşteri değerini daha üst değerlere çekmek için kullanılıyor. Üçüncü kategori ise sigorta ürünlerinin satışını kolaylaştırmak ve elde etmek için müşterilere hizmet veriyoruz. Biz bu kategoriyi Çoklu Kanal Dağılımı olarak adlandırıyoruz. Bizim sunduğumuz çözümün son kategorisi ise risk yönetimi. Bildiğiniz gibi sigortacılıkta riskleri üzerinize almak doğal bir hareket. Fakat bu konuda tüm riskleri çok dikkatli yönetmeniz gerekiyor. Bu durum isteklere göre farklılık gösterebiliyor. Bazı durumlarda risk yönetimi kolay olurken bazı durumlarda ise çok spesifik olabiliyor. Bu çözümlerin tüm uyarlamalarını müşterilerimize sunuyoruz. nisan’13 17 HABER Autodesk’in Değişimini Yansıtan Yeni Kurumsal Kimliği Tanıtıldı S on 30 yıldır tasarım ve yaratıcılık içeren projelerde önemli bir rol oynayan Autodesk teknolojisi bu kez markanın kendi kurumsal kimlik çalışması için kullanıldı. 1982 yılından bu yana sadece renk ve çizgilerde değişiklik yaparak başarılı kurumsal kimlik değişiklikleri gerçekleştiren Autodesk, kağıt katlama sanatı olan origaminin ruhundan esinlenerek tasarladığı yeni kimliğinin tanıtımını TED konferansında gerçekleştirdi. 3 boyutlu tasarım, mühendislik ve eğlence yazılımlarında dünya liderleri arasında yer alan Autodesk, yeni kurumsal kimliğinde 10 yılı aşkın bir süredir ilk defa görsel sembol içeren bir değişiklik yapmasıyla dikkat çekti. Değişen kurumsal kimlik hakkında TED konferansında bilgi veren Autodesk Başkan Yardımcısı ve Pazarlama Direktörü Chris Bradshaw “Autodesk’in yeni görünümünü tanıtmak için teknolojinin, eğlencenin ve tasarımın bir arada olduğu daha uygun bir platform düşünülemezdi. Autodesk’in yeni logosu yüzeydeki bir değişiklikten ibaret olmaktan öteye giderek daha köklü bir değişimi simgeliyor. Autodesk’in yaratıcı ekibi, markanın kendi yazılımları sayesinde son 30 yılın en kapsamlı kurumsal kimlik değişikliğini fark yaratacak bir görsellik ekleyerek hayata geçiriyor” diye konuştu. Şirketler Oyun Oynayarak Büyüyor S osyal KOBİ oyunu, KOBİ’lerin, sıfırdan kurdukları sanal şirket ile Akbank ürünlerini kullanarak büyüme modelleri oluşturmasını temel alıyor. Gerçek zamanlı Facebook oyununda, firmalar büyümek için fabrikasını geliştirirken yeni üretim makineleri alarak kapasitesini artırıyor, yeni departmanlar kurarak yönetim kadrosunu genişletiyor, depo ve nakliye filosu alarak lojistik alt yapısını güçlendiriyor. Akbank’ın bu yeni uygulaması ile ilgili olarak bir açıklama yapan Akbank Ticari ve KOBİ Bankacılığı’ndan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Kaan Gür, oyunun eğlencenin yanı sıra bilgi verme işlevine de dikkat çekerek, “Finansal olmayan hizmetler ile de her zaman KOBİ’lerin yanındayız. KOBİ’lerin hem iyi vakit geçirmesi, hem de strateji geliştirmeleri amacıyla “Sosyal KOBİ” oyununu hazırladık. Bu oyunun girişimcilerimize de önemli bir fırsat sunduğunu düşünüyoruz. Girişimcilerimiz ve KOBİ’lerimiz bir işletme kurarak oyunun başlarında daha çok atölyeyi andıran şirketlerini geliştiriyor ve sanal ortamda iş yaşamının sert rekabet ortamı için son derece değerli deneyimler kazanıyorlar” dedi. Türk Telekom “Müşteri Hizmetleri” Alanında İki Stevie Ödülü Aldı T 18 nisan’13 ürk Telekom, ABD’nin en prestijli ödül organizasyonlarından olan Stevie Awards for Sales & Customer Service’te iki ayrı kategoride ödül kazandı. ABD’nin Las Vegas kentinde 25 Şubat’ta düzenlenen törende Türk Telekom, “Yılın Müşteri Hizmetleri Şikayet Takımı” ve “Müşteri Hizmetlerinde Yenilikçilik” kategorilerinde bronz ödüllerin sahibi oldu. Ödülleri, Türk Telekom Şikayet Yönetimi Müdürü Şenol Yılmaz aldı. Şenol Yılmaz, Türk Telekom’un müşteri odaklı entegre iletişim çözümleri sağlayarak müşterilerine hızlı, kaliteli, ekonomik hizmetler sunduğunu belirterek, “Bu ödülleri almamızda Türk Telekom çalışanlarının özverili çalışmalarının ve müşteri odaklı yaklaşımlarının büyük rolü var” dedi. Türk Telekom “Yılın Müşteri Hizmetleri Şikayet Takımı” ve “Müşteri Hizmetlerinde Yenilikçilik” kategorilerinde geliştirdiği “Müşterinin Kahramanı” projesiyle rakiplerini geride bıraktı. Bu yıl 7.’si düzenlenen Stevie Awards for Sales & Customer Service için dünya çapındaki çeşitli kuruluşlardan 1.100’den fazla başvuruda bulunuldu. HABER Oracle “E–Business Suite” Uygulamalarını “Exadata” Platformuna Geçiren Teknosa, Yüksek Hız ve Verimlilik Artışı Elde Etti “Exadata” geçişini tamamladıktan beş dakika sonra tebrikler gelmeye başladı. Çok ciddi bir hız kazandık. “Exadata” bize hem iş verimliliği ve kalitesi anlamında hem de iş tarafının emniyeti anlamında kritik önem taşıyan faydalar sağladı.” Pınar Görgen, Yazılım ve Sistem Geliştirme Müdürü, Teknosa "Farklı tedarikçilerle farklı bakım işlemleri yapmak, farklı kutuları bir araya getirmek, bundan bir performans elde etmek ve bunun bakımını sağlayıp, ileriye yönelik işlerimizi sorunsuz olarak yürütmek durumundaydık. Sorun yaşanmaması için çok fazla efor sarf ediyor ve asıl işimiz olan proje geliştirme işine yeterli kaynakları ayırmakta güçlük çekiyorduk. “Exadata” bütün bu işleri basitleştiren tek bir kutuyla bütün sorunlarımızı hızla çözdü ve çok yüksek verimlilik ve hızın yanı sıra, gereksiz zaman ve işgücü harcamalarını da minimize etmemizi sağladı.” Veli Yılmazkaya, Donanım ve İşletim Müdürü, Teknosa Teknosa ve kullandığınız teknolojiler hakkında bilgi alabilir miyiz? Neden “Exadata” ortamına geçmek için ihtiyaç duydunuz? VELİ YILMAZKAYA (Donanım ve İşletim Müdürü-Teknosa): Teknosa gibi çok yüksek miktarda veri ile çalışan kuruluşlarda, geleneksel sistemler üzerinde yazılım ve işletim sistemlerini, donanım ve disk katmanlarını bir araya getirmek, hatırı sayılır miktarda zaman ve işgücü gerektiren bir iş. Bu bileşenler arasında uyum sağlanması, konfigürasyonların ayarlanması da son derece zor ve riskli bir süreci göze almak anlamına geliyor. Sorun yaşanmaması için çok fazla efor sarf ediyor ve asıl işimiz olan proje geliştirme işine yeterli Soldan Sağa: ÖRGE AYDIN / Oracle Türkiye Teknoloji Satış Yöneticisi, VELİ YILMAZKAYA / Donanım ve İşletim Müdürü - Teknosa , PINAR GÖRGEN/ Yazılım ve Sistem Geliştirme Müdürü - Teknosa, FERHAN ÖZERSON / Sistem Geliştirme Şefi - Teknosa kaynakları ayırmakta güçlük çekiyorduk. Tam SAN yapımızı değiştirmek üzereyken “Exadata” karşımıza çıktı. “Exadata”da şunları gördük: Sunucu ve disk aynı kutu içerisindeydi, kabin içerisindeki tüm bileşenler ve yazılım önceden en iyi şekilde konumlandırılmış ve birbirleriyle bağlanmış durumdaydı... “Exadata” bütün bu işleri basitleştiren tek bir kutuyla bütün sorunlarımızı hızla çözüyordu ve çok yüksek verimlilik ve hızın yanı sıra, gereksiz zaman ve işgücü harcamalarını da minimize etmeyi vaat ediyordu. Aşağı yukarı bir buçuk günlük bir zaman diliminde tüm bileşenleriyle kurulum işlemini gerçekleştirdik. Burada karar vermemizde etkili olan bir başka çok önemli unsur da büyümeye açık bir sistem olmasıydı, çünkü biz çok hızlı büyüyen bir şirketiz. Bakım maliyetleriniz nasıl bir düşüş gösterdi? VELİ YILMAZKAYA: “Exadata” ile tanışmadan önce yapmayı düşündüğümüz yatırımla ve bu yatırım için gerekecek bakım ve yönetim maliyetleriyle karşılaştırdığımızda, “Exadata”nın sahip olma maliyetlerimizi ciddi oranda düşürdüğünü görüyoruz. Aynı zamanda sistem odalarında da çok az yer kaplıyor. Kablo karmaşası yaşamıyorsunuz. İş kullanıcılarınız bu geçişle birlikte verimlilik artışı yaşadı mı? PINAR GÖRGEN: “Exadata” geçişini tamamladıktan beş dakika sonra tebrikler gelmeye başladı. Çok ciddi bir hız kazandık, rapor alma süremiz ortalama 20 kat, yedek alma süremiz ortalama 6 kat kısaldı. O yüzden “Exadata” bize hem iş verimliliği ve kalitesi anlamında hem de iş tarafının emniyeti anlamında çok ciddi avantajlar kazandırdı. Bu projede Oracle iş ortağı Experteam ile çalıştınız. Experteam’i nasıl değerlendiriyorsunuz? PINAR GÖRGEN: Kullandığımız 15’i aşkın modül ve yaptığımız yerelleşmelerimize rağmen tereyağdan kıl çeker gibi bir proje tamamladık. Teknosa gibi 7*12 çalışan bir firmada geçiş için geçici ekranlar yapıp mağazalarımızında satışa devam etmesini sağladık. Experteam ekibinin hepsine bu konuda müteşekkiriz. nisan’13 19 advertorial PINAR GÖRGEN (Yazılım ve Sistem Geliştirme Müdürü-Teknosa): 2000 yılında beş mağaza ile faaliyete başlayan Teknosa, bugün Türkiye’nin 77 ilinde 284 mağazasıyla hizmet veriyor. Türkiye’nin lider ve en yaygın teknoloji perakendecisi olarak, tüketicilerin teknoloji ürünlerinde aradıkları her şeyi mağazalarımızda bulabilmesini hedefliyoruz. “Herkes için teknoloji” felsefesi doğrultusunda, yaygın mağaza ağı ile elektronik araçlardan iletişim araçlarına, kişisel bakımdan ev ürünlerine kadar her türlü teknoloji ürününü müşterilerimize sunuyoruz. Ayrıca İklimsa markamız ile toptan satış ve www.teknosa.com üzerinden online satış da gerçekleştiriyoruz. Oracle teknolojilerine dayandırdığımız bir yazılım altyapısı kurmuş durumdayız. Oracle Veri Tabanı dışında “Oracle E-Business Suite” (Oracle EBS) ve perakende modüllerini kullanıyoruz. Oracle İş Zekası, “Oracle Data Guard” ve “Siebel CRM” ürünleri de kullandığımız Oracle teknolojileri arasında yer alıyor. 2010 yılında “Siebel Call Center” ve Kampanya Yönetimi’ni kurduk. CRM altyapımızı güçlendirmek amacıyla Siebel Loyalty Management projesini de sürdürmekteyiz. Uçtan uca Oracle uygulama ve teknolojileriyle ilerlemiş bir kuruluş olarak, Oracle bizim tam anlamıyla sırtımızı dayadığımız bir iş ortağımız. HABER Turkcell 2012’de Çift Haneli Büyüdü T urkcell, 2012 dördüncü çeyrek ve yılsonu finansal ve operasyonel sonuçlarını açıkladı. 2012’de Turkcell Grup gelirleri, bir önceki yıla göre %12 oranında büyüyerek 10,507 milyar TL oldu. Bu büyümede Türkiye’de %6 oranında artan ses ve %44 artan mobil internet gelirleriyle % 33 oranında büyüyen yurtiçi ve yurtdışı grup şirketlerinin katkısı etkili oldu. Grup AVFÖK, bir önceki yıla gore %11 artışla 3.242 milyon TL olarak gerçekleşti. Ayrıca Turkcell tarihindeki en yüksek çeyrek gelirini de 2012’nin son çeyreğinde kaydetti. Turkcell’in 2012 yılı finansal ve operasyonel sonuçlarını değerlendiren Turkcell VMware’den Kullanıcı Bilişimini Basitleştirecek Sanal İş Alanı Genel Müdürü Süreyya Ciliv “2012 finansal sonuçlarımız konsolide olarak yüzde 12 büyüdüğümüzü gösteriyor. 2012 yılında eşsiz müşteri deneyimi sağlamaya verdiğimiz önem ve teknolojik çözümlerimizle müşterilerin tercihi olmaya devam ettik. 2007 yılında başlattığımız ‘bir GSM şirketinden, iletişim ve teknoloji şirketine dönüşüm’ yolundaki yolculukta, bu yıl da önemli adımlar attık. Başarıyla kapattığımız zorlu bir yılın ardından, 2013 yılında da bu ivmeyi devam ettireceğimize inanıyorum” diyen Süreyya Ciliv Turkcell’in müşterileri, çalışanları, iş ortakları ve hissedarlarına destekleri için teşekkür etti. V Mware, hareket halindeki çalışanların verilerine, uygulamalarına ve masa üstlerine herhangi bir cihazdan, BT güvenliği ve kontrollerinden feragat etmeden bağlanabilecekleri kapsamlı platformu VMware Horizon Suite’i hizmete sundu. VMware Horizon Suite; yeni bir ürün olan VMware Horizon Workspace ile VMware Horizon View ve VMware Horizon Mirage için yapılan güncellemelerle birlikte BT bölümlerine kullanıcılara cihazlar üzerinden uyumlu ve ilgi uyandıran bir deneyim sunan güvenli ve yönetilmesi kolay sanal bir iş alanı sağlayacak. VMware Horizon View 5.2, geleneksel fiziksel PC’leri merkezileştirilmiş BT hizmetlerine dönüştürürken kullanıcı deneyimi, yönetimi ve hizmeti için esneklik ve tam kontrol sağlayan sanal bir iş alanı olarak esnek masa üstü hizmetleri veriyor. VMware’in sunduğu Horizon Workspace, son kullanıcı deneyimini basitleştiren, verileri, uygulamaları ve masa üstlerini basit toplanmış bir iş alanında birleştirerek kullanıcılara herhangi bir cihaz üzerinde güvenli bir şekilde ulaştıran, böylece BT harcamalarını düşüren yeni bir ürün. VMware Horizon Mirage 4 ise online ve offline üretkenlik için en uygun son kullanıcı deneyimi sağlıyor, masaüstü hizmetlerini hiç dokunmadan yöneterek BT harcamalarını da azaltıyor. Yedek Varsa, Felaket Yok! D ouble-Take’in Türkiye distribütörlüğünü üstlenen Stratus Bilişim Sistemleri, Ankara’da bilişim firmaları ve kamu kuruluşlarına yönelik olarak iş sürekliliği çözümleri konusunda bilgi ve eğitim verdi. Bilgilendirme çalışmasını Dubai’den gelen DoubleTake Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi Çözüm Mimarı Shahbaz Wadiwala gerçekleştirdi. Dünyada özellikle finans kurumlar ve bankaların veri yedekleme konusunda Double-Take’i tercih ettiğini aktaran Shahbaz Wadiwala, “Aslında büyük ya da küçük, şirketin ölçeği ne olursa olsun, yapılan işin herhangi bir kesinti yüzünden durması, büyük çaplı zararlarla eşdeğer hale geldi” açıklamasını yaptı. Wadiwala, sözlerini şöyle sürdürdü: “7 gün 24 saat çalışılan global ekonomi dünyasında, kısa süreli bile olsa çalışmaya ara verilmesi, kurumun felaketine dönüşebilir. Dünyanın en gelişmiş replikasyon teknolojisini sunan Double-Take, her hangi bir felaket anında riskleri azaltıyor ve pürüzsüz iş sürekliliği sağlıyor. Özetlemek gerekirse şirketin yedeği varsa, felaketi olmuyor.” Türkiye’nin gelişen ekonomisiyle birlikte dijital 20 nisan’13 veri üretiminin de hızla büyüdüğünü hatırlatan Shahbaz Wadiwala, kritik veriyi replike etmenin artık kaçınılmaz bir güvenlik önlemi haline geldiğini sözlerine ekledi. Ali Yavuz Şahin RÖPORTAJ yavuz@itadvisor.com.tr Felaketten Kurtulmak İçin Doğru Tercih Yapmalısınız Gelişen teknolojiyle birlikte verinin önemi daha da artıyor. Artık firmalar veri kaybetmeyi göze alamayacak pozisyona geldiler ve bu konudaki yatırımlarına ağırlık yapıyorlar T ürkiye’de Stratus distribütörlüğünde kullanıcıların beğenisine sunulan Double-Take yazılımı Windows, Linux ve IBM platformları için erişilebilir, uygun fiyatlı, kolay kullanılabilir felaketten kurtarma ve iş sürekliliği yazılımları sunuyor. Bizde sizler için Double-Take yazılımının geliştiricisi Vision Solution’ın Bölge Satış Direktörü Wouter Vancoennolle keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Vision Solution ve Double Take olarak kullanıcılarınıza nasıl çözümler sunuyorsunuz? Biz bir yazılım firmasıyız ve müşterilerimize özel yazılım çözümleri sunuyoruz. Double Take ile birlikte kullanıcılarımıza iş sürekliliği ve felaketten kurtarma çözümü sunuyoruz. Bu çözüm içerisinde gerçek zamanlı replikasyon ve yük devretme ile kritik sistemlerin erişilebilirliği ve aynı zamanda sistemin doğru çalışmasının yanı sıra güvenli çalışmasını sağlamakta yer alıyor. Vision Solution olarak Double Take ile birlikte yazılım tarafına odaklanmış durumdayız. Bu yüzden çözümlerimiz içerisinde yazılım dışında herhangi bir donanım veya depolama cihazı yer almıyor. Sunduğunuz yazılım çözümü ile hangi marketleri hedeflenmiş durumdasınız? Sunduğumuz felaketten kurtarma çözümü tüm sektörleri ilgilendiriyor ve bizde özel olarak bir marketi hedef almıyoruz. Bizim hedefimiz tüm marketlerde faaliyet gösteren firmalara ulaşmak. Hali hazırda finansal sektörde veya bankacılık sektöründe çok yakın çalıştığımız firmalar var. Bunun yanı sıra petrol sektöründeki firmalarla da birlikte çalışıyoruz. Başta da söylediğim gibi bizim özel olarak ilgilendiğimiz bir sektör yok. Çünkü tüm sektörler felaketten kurtarma yazılımına ihtiyaç duyuyor. Fakat taleplere baktığımızda finans sektörünün diğer sektörlere göre bizim yazılımımız konusunda biraz daha fazla talepkâr olduğu söylenebilir. Bu sektörün regülasyonlarının daha fazla olması talebin artmasına da sebep oluyor. Yazılım sektörüne baktığımızda felaketten kurtarma işlemi yapan Double Take’ın yanı sıra birçok yazılım bulunuyor. Sizin yazılımınızı rakiplerine göre farklı kılan şey nedir? Bizim sunduğumuz çözüm sadece saf bir yazılımdan ibaret. Müşterilerimize sunduğumuz bu çözüm ile birlikte özel bir depolama çözümü veya özel bir donanım kullanmanıza gerek yok. Sadece bir yazılım ile gerçek zamanlı replikasyon yapabildiğimiz gibi aynı zamanda sistemin işleyişini koruma ve servisi düzenli tutma gibi işlemleri sadece yazılım ile gerçekleştirebiliyoruz. Bu durum altyapının bağımsız olması konusunda büyük bir avantaj sunuyor. Yazılımımız fiziksel ortam üzerinde çalışabildiği gibi sanal ortamlar üzerinde de çalışabiliyor. Hem sanal hem de fiziksel ortamlarda da çalışabilen çözümümüz aynı zamanda markadan bağımsız her Vision Solution Bölge Satış Direktörü Wouter Vancoennolle türlü sunucu üzerinde çalışabildiği gibi yine markadan bağımsız depolama çözümleri üzerinde de kolaylıkla çalışabiliyor. Başta da söylediğim gibi Double Take’in ana avantajı bağımsız bir altyapıya sahip olması ve bu özelliği sayesinde tüm ortamlara kolaylıkla uyum sağlayabilmesi. Sanıyorum 7 ay önce son sürümünüz Double Take 6.0 yazılımını müşterilerinizin beğenisine sundunuz. Bu yeni yazılımın eski sürüme göre avantajları neler? Yeni yazılımımız üzerinde eski sürüme göre önemli güncelleştirmeler var. Bunların arasında dikkat çekenlerden birisi Hyper-V için özel yenilikler sunulması. Kullanıcılar Windows Server 2011 üzerinde Hyper-V’yi bundan böyle Double Take 6.0 ile daha güvenli kullanabilecekler. Bunun yanı sıra yeni sürüm ile birlikte Hyper-V üzerinde CSV desteği de sunuyoruz. Ayrıca yeni yazılımımız ile tüm uygulamaları basit bir konsol üzerinden yönetebiliyorsunuz. Bunların yanı sıra VMware üzerinde de birkaç yeniliğimiz var. Artık kullanıcılar VMware üzerinde çoklu servisleri seçebiliyorlar. Tabii ki yeniliklerin hepsini saymamız burada mümkün değil ama yeni ara yüzümüzde de kullanım açısından büyük değişiklikler olduğunu söylemeliyim. nisan’13 21 HABER Vodafone Türkiye ve Huawei’den İnovasyon Ortaklığı V odafone Türkiye’nin teknoloji ekibi ile teknoloji devi Huawei ortak inovasyon takımı kurdu. Stratejik işbirliğiyle Vodafone ve Huawei’nin teknik ekipleri bundan böyle “Joint Business Innovation Team-Teknoloji ve İnovasyon için Girişim Takımı-JBIT adı altında çalışarak birlikte son teknolojileri üretecek. Vodafone Türkiye ve Huawei arasında yapılan stratejik işbirliği, İspanya’nın Barselona kentinde düzenlenen Mobil Dünya Kongresi 2013’te duyuruldu. İki yıl önce Vodafone’un tüm operasyonları içinde “Küresel İnovasyon Merkezi” seçilen Oksijen Ar-Ge mühendislerinin de yer aldığı JBIT’de Vodafone ve Huawei ekipleri birlikte projeler ve katma değerli ürünler geliştirecek. “Joint Business Innovation Team” bünyesinde geliştirilen ilk teknoloji için noter huzurunda gerçekleştirilen testte Vodafone Türkiye, 3G’de 11.3 Mbps veri yükleme (upload) hızına ilk ulaşan operatör olduğunu tescil ettirdi. Vodafone Türkiye, Huawei işbirliğiyle, test şebekesinde gerçekleştirdiği testle 3G’de veri yüklemede bir üst aşama olan 11.5 Mbps veri yükleme hızını destekleyen altyapıya sahip olduğunu gösterdi. Söz konusu teknolojiyle cepten çekilen 50 megabayt’lık (MB) bir video 70 saniye yerine 35 saniyede, 2 kat daha hızlı video paylaşım sitelerine yüklenebilecek. Xerox Impika’yı Satın Aldı X erox, dakikada 375 metre baskı yapabilen teknolojilere sahip Impika şirketini satın alarak, geniş ebat su bazlı inkjet baskı teknolojilerinin kullanıldığı endüstriyel baskı pazarına da adım atıyor. Üretime yönelik inkjet pazarında 2015 yılına kadar yıllık yüzde 21 büyüme bekleniyor. Impika; endüstriyel, ticari, güvenli dokümanlar, etiket ve paketleme baskılarında kullanılan inkjet baskı çözümlerinin dizayn, üretim ve satışını gerçekleştiren lider şirketler arasında yer alıyor. Patentli bir teknolojiye dayanan su bazlı inkjet baskıda geniş bir portföye sahip olan Impika’nın ürün gamı içerisinde, dakikada 375 metre baskı hızına sahip sürekli besleme (continupus feed) baskı sistemleri grubu “iPrint” ve 2400 x 1200 dpi çözünürlüğe sahip dijital baskı sistemleri grubu “iPress” de bulunuyor. Xerox’un mevcut xerografik üretim sitemlerine ek olarak Impika teknolojileri, dünyanın tek yüksek kapasiteli susuz inkjet baskı sistemleri Xerox CiPress Production Inkjet Sistemleri’nin daha da geliştirilmesine ve pazarlanmasına katkı sağlayacak. Impika’nın sunduğu teknolojilerin de eklenmesiyle Xerox, sektörün en geniş dijital baskı sistemleri ürün gamını sunuyor olacak. Dell Yeni Yedekleme ve Kurtarma Çözümü DR4100 Cihazını Tanıttı D ell, işletmelerin şirket verilerini yedekleme ve kurtarma maliyetlerini, daha etkin şekilde kontrol altında tutmalarına ve düşürmelerine yardımcı olmak amacıyla Fluid Data mimarisi üzerine kurulu ‘gelecek nesil diske yedekleme cihazını’ satışa sunuyor. Yeni, yüksek performanslı diske yedekleme cihazı olan Dell DR4100, Dell’in cihazda yerleşik olan veri tekilleştirme ve sıkıştırma teknolojileri sayesinde, işletmelerin yedekleme için ihtiyaç duydukları depolama kapasitesini 15 kata kadar düşürmeye yardımcı olabilecek. Dell Veri Depolama Sistemleri Türkiye İş Geliştirme Müdürü Şükrü Ergür konuyla ilgili olarak: “Dell DR4100, teybe yedekleme ortamlarını büyütmek ya da daha hızlı ve güvenilir disk tabanlı ortamlarla değiştirmek isteyenler için, yedekleme ve kurtarmayı basitleştirirken, veri depolama kaynaklarını da en uygun hale getiriyor. Genişletme raflarının eklenmesi, gelişmiş veri tekilleştirme ve sıkıştırma teknolojilerimiz, işletmelere veri korumayı yönetmek için de basit, uygun fiyatlı ve ölçeklenebilir bir yöntem sunuyor” dedi. 22 nisan’13 C M Y CM MY CY CMY K HABER ERP Komitesi Akademisyenleri ve Yönetim Danışmanlarını Göreve Çağırdı E RP Komitesi, Akademisyenler ve Yönetim Danışmanlardan oluşan kurulunda Türkiye’deki firmaların kurumsallığı, kurumsal yönetim sistemlerine olan yakınlığı, operasyonel verimlilik konularını masaya yatırmak ve çözüm önerileri geliştirmek, aksiyonlar belirlemek üzere yakında bir araya geliyor olacak. ERP Komitesi’nin faaliyete geçiyor olan diğer kurulu ise ERP kullanıcılarının sorunlarının ve çözüm önerilerinin tartışıldığı ERP kullanıcıları kurulu. 07 Mayıs 2012 tarihinde faaliyetlerine başlayan ERP üreticilerinin ve hizmet sağlayıcılarının buluştuğu ERP üreticileri ve hizmet sağlayıcıları kurulu çalışmalarına devam ediyor. ERP Komitesi, işbirlikleri ve iletişim platformu olma özelliği sayesinde kurumlar farklı politikalara sahip olsa da yönetim sistemleri oluşturma, verimlilik artışı ve operasyonel mükemmellik için anlayış ve kuralların birlikte oluşturulmasına zemin teşkil etmek üzere Şubat 2012 tarihinde kuruldu ve 1.800’den fazla bireysel ve kurumsal üyesi var. Detaylı bilgi için komite resmi web sitesi: www.erpcommittee.org DuPont Türkiye’ye Taze Kan D uPont Türkiye, İnovasyon Merkezi Müdürlüğü görevine atanan Mehmet Demiray, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki eğitimini tamamladıktan sonra, ABD Akron Üniversitesi’nde Polimer Mühendisliği ve West Virginia Üniversitesi’nde işletme alanında eğitim almış. 200 yılı aşkın köklü bir geçmişi olan, dünyanın en saygın şirketlerinden birinde çalışmaktan her zaman büyük mutluluk duyduğunu belirten Mehmet Demiray şöyle konuştu: “Bir bilim firması olan DuPont tarafından İstanbul’da açılacak olan Inovasyon Merkezi müdürlüğü görevimden dolayı onur duymamın yanı sıra, büyük bir sorumluluk hissediyorum. Dünya’nın farklı ülkelerinde bulunan DuPont Inovasyon Merkezleri’nin 11ncisi olan bu merkezde sürdüreceğimiz çalışmalardaki amacımız, işbirliğine dayalı inovasyon yaklaşımımızla, Türkiye’de farklı sektörlerin ihtiyaçlarına yönelik çalışmalar yapmak ve büyümeye katkı sağlamak olacaktır.” DuPont’un geliştirdiği DuPont İnovasyon Merkezleri global ağı, inovasyon ve işbirliğine yeni bir bakış açısı getiriyor. Müşterilerini ve potansiyel müşterilerini, hükümetler, STK’lar, üniversiteler ve diğer stratejik düşünür ve uzmanlarla bir araya getirerek, bölgesel ve küresel sorunların çözümü için bir işbirliği ortamı hazırlamayı amaçlıyor. En Prestijli IBM Ödülleri ComPro ve Avnet’in! I BM’in her yıl değişik kategorilerde en yenilikçi çözümleri üreten, iş mükemmeliyeti, gelişmiş yetenekleri ve sıra dışı bir müşteri deneyimi sunma konusunda en iyi performansı gösteren çözüm ortakları arasından seçerek, dünya çapında yüzlerce başvuru içerisinden sadece sayılı şirkete verdiği 2013 “IBM Beacon Awards” ve “IBM Choice Awards” ödüllerinin sahipleri belli oldu. Dünyada farklı kategorilerde 30 şirkete verilen IBM Beacon Ödülü’nü Türkiye’den “Bulut Hizmetleri Çözüm Sağlayıcısı” kategorisindeki başarısıyla ComPro kazandı. Değişik coğrafyalardan çözüm ortaklarının müşterilerle 24 nisan’13 çalışma ilişkilerinin ve IBM çözümlerini satma becerilerinin ödüllendirildiği IBM Choice Ödülü’nü ise “En iyi Distribütör” kategorisindeki performansıyla ülkemizden Avnet kazandı. ComPro Genel Müdürü Abdurrahman Keklik, “iki yıl üst üste bu gururu yaşamak elbette tesadüf değildir. Ekip olarak yıllardır önceliğimizi müşteri memnuniyeti olarak belirledik ve tamamladığımız yüzlerce projede de bu ilkeyi amaç edindik” dedi. Avnet Genel Müdürü Hakkı Eren, “geçtiğimiz yıl bizim için ayrıca önemliydi çünkü birçok ilke de imza attık, bu ödül süregelen başarımızın ve bu ilklerin bir yansımasıdır” dedi. HABER Yapı Kredi Bankacılık Ekranları OBSS ile Tek Çatı Altında Farklı teknolojilerle geliştirilmiş olan ekranlarını, Java teknolojisi altında biraraya getirmeye karar veren Yapı Kredi, yazılım sektörünün önde gelen şirketlerinden biri olan OBSS’yi seçti. OBSS, Önyüz Yenileme Projesi ile verimliliğini artırmak isteyen Yapı Kredi’nin Oracle Forms ekranlarını, işlevlerini aynen koruyarak yeni platforma taşıdı Önyüz yenileme projesi kapsamında Oracle Forms ekranlarını, işlevlerini aynen koruyarak Java Teknolojileri ile yeniden geliştiren OBSS, projenin gelişim sürecinde bankanın geliştirdiği mimaride “olduğu gibi taşıma” (as-is migration) standartlarının belirlenmesini sağladı. Vural ERKOÇ Yapı Kredi İş Akışı ve İştirakler Yazılım Geliştirme Direktörü Servis Odaklı Mimariye Dayanan Tek Bir Önyüz Platformu İhtiyacı Yapı Kredi İş Akışı ve İştirakler Yazılım Geliştirme Direktörü M. Vural Erkoç neden böyle bir konsolidasyon projesine ihtiyaç duyduklarını şöyle açıklıyor: “Bankada farklı platformların kullanılıyor olması, bizim de tüm bu teknolojilere hakim olmamızı gerektiriyor. Bu da hepimizin zamanını daha fazla dolduran bir durum. Yapı Kredi’nin hedef mimarisi olarak belirlediği servis odaklı mimariye dayanan, web tabanlı, en son teknolojilerin kullanıldığı Önyüz Yenileme Projesi bankanın bir çok uygulamasını Java tabanlı tek bir platforma bir kısmı “as-is” olarak, bir kısmı da verimliliğimizi artıracak ve zamanı kısaltacak şekilde yeniden tasarlanarak aktarıldı.” M. Vural Erkoç neden OBSS ile çalışmayı tercih ettiklerini şöyle açıklıyor: “OBSS’nin uyguladığı iş süreçleri gerçekten çok etkileyici. Belirli standartlarda ilerleyen bir süreç izlerlerken, insan kaynağı gerektiğinde hızlı bir şekilde kaliteli kaynak bulup eğiterek projelerimiz için mobilize edebiliyorlar. Bu kaynakları bulurken üniversitelerle yaptıkları işbirliklerinin, açtıkları yarışmaların ve eğitim programlarının çok etkili olduğunu düşünüyoruz.” Erkoç, OBSS’nin projedeki performansını ise şöyle değerlendiriyor: “OBSS yaptığı işi çok kaliteli yapıyor. Hem gerektiğinde projenin önceden belirlenen zamanda yetişmesi için özverili çalışıyorlar, hem de sonrasında yaptıkları işin desteğini çok iyi sağlıyorlar. OBSS bilgi birikimi ve insan kaynağıyla projenin başından sonuna kadarki değişik aşamalarında farklı roller üstlendi. OBSS her şartta hep yanımızda, üretken bir biçimde çalıştı.” Tümüyle Java tabanlı olan yeni platformun önyüzlerine web tarayıcıyla erişilirken arka tarafta servis odaklı mimari ve veritabanı katmanı yer alıyor. İş süreçlerinin işletildiği bir süreç motoru bulunan yeni platformda, banka iş birimlerinin parametrik karar mekanizmalarını ve karar ağaçlarını içeriyor. Yüksek Verimlilik Vural Erkoç, Önyüz Yenileme Projesi kapsamında iş süreçlerinin iyileştirildiğini ve belirli bir öğrenme süreci sonrasında kullanıcıların verimliliğinin artacağını beklediklerini belirterek, şu bilgileri veriyor: “Proje kapsamında süreçler elden geçirilerek yalınlaştırılıyor. Yeni platformla birlikte ekranlara belirli bir kullanılabilirlik standardı getiriliyor. Standartlar öncelikle Bilişim Tekonolojileri Yönetimi’nin işini kolaylaştırıyor ve üretkenliğini artırıyor. Ayrıca çok sayıda platformdan tek bir platforma geçerek sistemlerimizi konsolide ediyor olmak, pek çok yönden tasarruf sağlıyor.” Son olarak Önyüz Yenileme Projesi’nin yazılım yaşam döngüsü metodolojisine tümüyle uygun şekilde hayata geçirildiğini vurgulayan Vural Erkoç, “Bu metodolojiyi kullanmanın önemli bir başarı faktörü olduğunu düşünüyoruz; çünkü analiz aşamasından son kullanıcı testlerine kadar disiplinli bir süreç içeriyor. Özellikle bankacılık önyüzlerinin yenilendiği gibi büyük çaplı, karmaşık projelerde bu metodolojinin izlenmesi bir zorunluluk. Proje kapsamındaki aşama paketlerinin önceden belirlenen zamanlarda, gecikme olmaksızın hayata geçiriliyor olması doğru yolda ilerlediğimizin bir kanıtı” diyor. OBSS Hakkında 2005 yılında kurulan OBSS, finans ve telekom sektöründe Türkiye’nin en büyük ve prestijli kurumlarına yazılım hizmeti vermektedir. OBSS, 170 kişilik kadrosuyla, Java ve .Net alanında anahtar teslim projeler gerçekleştirmekte ve dış kaynak hizmeti vermektedir. Kurumsal mimari, proje yönetimi, sürüm ve konfigürasyon yönetimi, yazılım kalite güvence testleri, IT offshore hizmetleri ve mobil uygulamalar başlıklarındaki tecrübesi, öne çıkan özellikleri olmaktadır. Oracle ve Atlassian’ın iş ortakları arasındadır. nisan’13 25 Ali Yavuz Şahin RÖPORTAJ yavuz@itadvisor.com.tr Büyük Veriyi Yönetmenin Zamanı Geldi “Büyük Veri” uygulamalarında kapsamlı ürün portföyü yenilikleri sunan DDN, Scaler serilerine bir yenisini daha ekledi. Hadoop Scaler adındaki bu yeni aracı DDN Ülke Müdürü Oğuzhan Bayburs’a sorduk ‘Büyük Veri’ gereksinimi olan kurumlara DDN neler sunuyor? DDN henüz “Büyük Veri” terimi bulunmadan önce, “Büyük Veri” ile ilgili zorluklar üzerinde 10 yıldan uzun süredir pek çok yönden uzmanlık kazanmıştır. Yeni nesil veri merkezlerinde, endüstrinin önde gelen dağıtımlı bulut depolama uygulaması çözümünü Türkiye’de kullandırmaya başladık. Bu devrim niteliğindeki nesne tabanlı bulut depolama sistemi ile içeriğin küresel çapta dağıtılmasına dair ihtiyaçlara hitap etmekle kalmayıp organizasyonların coğrafi yönden dağıtık alanlar boyunca kendi depolama bulutlarını kolayca kurmalarına ve çalıştırmalarına da imkan tanımalarını sağladık. Sadece “Büyük Veri” değil aynı zamanda “Hızlı Veri” kavramını da beraberinde getiren DDN ürünleri; Hyper-Ölçeklenebilir, dağıtık mimari, yeterlilik ve güvenilirlik sunmaktadır. Yeni nesil veri merkezlerinde web, masaüstü veya akıllı telefon istemcileri üzerinden her zaman her yerden erişim; büyük dosyaları e-posta kullanmadan, bilişim teknolojileri politikalarını ihlal etmeden kolayca paylaşmak ve yayınlamak kullanıcılar için hızlı ve kolay depolama kurulumuyla karmaşıklığı azaltmaktadır. Aygıt kaybı ve arızasından kaynaklanan veri kayıplarına karşı koruma sağlayan ürünlerimizle kullanıcılara kusursuz çözümler getiriyoruz. M DDN’in yeniliklerinden bahseder misiniz? Dünyanın en yüksek veri yoğunluklu ortamları için optimize edilmiş “Büyük Veri” uygulamalarında kapsamlı ürün portföyü yenilikleri gereklidir. Dünyanın en büyük dosya depolama sistemlerinin ve titiz uygulamaların performans ve ölçeklenebilme eşiğindeki gereksinimleri giderek artmıştır. DDN, Dünyanın en yüksek veri yoğunluklu ortamları için optimize edilmiş “Büyük Veri” uygulamalarında kapsamlı ürün portföyü yenilikleri sunmaktadır. Son olarak Scaler serilerine bir yenisini daha ekledi. Hadoop Scaler. Hadoop Scaler’in sağladığı avantajlar nelerdir? Supercomputer, Medya, CCTV, Yaşam Bilimleri, Bulut Bilişim alanlarının ünlü kovboyu DataDirect Networks (DDN), efsane Scaler serilerine Scale-Out Hadoop disk sistemini getirirken, Big Data (Büyük Veri) konseptini Hadoop ile yoğurarak hem depolama hem de hesaplama tarafını tek bir platformda birleştirdi. Bu yöntem ile Hadoop iş yüklerinde yavaşlayan sunucu kümelemelerindeki veri transfer darboğazları ortadan kaldırılmış oldu. Bunun için DDN, dünyanın en hızlı disk sistemi SFA12K platformunu, 40Gbps Infiniband üzerinden sunucularla, Hortonworks Hadoop dağıtımını baz alarak entegre etti. xStreamScaler, GridScaler, ExaScaler ve Web Object Scaler’dan sonra şimdi de hScaler . Yani meşhur Hadoop Scaler . DDN filinin ayak seslerini şimdiden duymaya başladınız bile… 26 nisan’13 P i Ç DDN Ülke Müdürü Oğuzhan Bayburs Acaba buna analitik performans canavar mı demek lazım? Yoksa dünyanın en hızlı Hadoop aracı mı? hSCaler içinde yer alan SFA12K disk sistemi 40GB/saniye performansı ve 1.4 milyondan fazla IOPS kabiliyeti ile dünyanın en hızlı depolama aygıtına dönüştürüyor. Cihaz paket olarak Hadoop ve ETL (Extract-Transfer-Load) araçlarını da içeriyor. Beraberinde 200 den fazla konnektörden veriyi ingest eden DDN hScaler, 8.000 node’lu bir Hadoop Cluster’dan alınan performansa eş değer bir rakamla karşımıza çıktı. DDN hCluster’da çok esnek bir konfigürasyonlama yöntemi uyguluyor. Dilerseniz yüksek erişilebilir hesaplama, dilerseniz kapasite ölçeklendirebilen bağımsız veri node’ları. Hem hesaplama hem de depolama, ölçeklenebilen unitelere ayrı ayrı eklenebiliyor. Hem 10K 15K disk hem de flash teknoloji desteği olan sistemde 2 rack kabinette, 1.680 adet diske kadar çıkabiliyor. Gerek hScaler gerekse de Hadoop operasyonları DirectMon Analytics kümeleme yazılımı üzerinden yönetilebiliyor. Bakalım DDN önümüzdeki zamanda hangi Scaler aile bireyini duyuracak merakla bekleyin. Ci Yö Gü Uy En F y ç r ç HABER FİNANS SEKTÖRÜNE YÖNELİK ÇÖZÜMLER PORTAL ve iŞ AKIŞI ÇÖZÜMLERİ KURUMSAL İÇERİK ve DOKÜMAN YÖNETİMİ Döküman Arşivleme Hasar Yönetimi Sözleşme Yönetimi BÜYÜK VERİ YÖNETİMİ MOBİL HİZMETLER Cihaz Seçimi Yönetilebilirlik Güvenlik Uygulama Geliştirme Entegrasyon VERİ MERKEZİ ÇÖZÜMLERİ DİJİTAL FORM İŞLEME DİJİTAL BAŞVURU TAKİBİ Finans sektörü için standart ve regülasyonların gerektirdiklerini yerine getirmek üzere teknolojinin uyarlanması ve kullanımı ön plana çıkarken, aynı zamanda operasyonel verimliliğin arttırımı, sektörel rekabette avantajlı olmak gibi stratejik konular, bilginin yönetimini çok daha önemli hale getirmektedir. www.datamarket.com.tr info@datamarket.com.tr (0212)337 07 07 mart’13 27 Ali Yavuz Şahin RÖPORTAJ yavuz@itadvisor.com.tr Dış ve İç Tehditlere Karşı Firmanız Ne Kadar Güvende? Bu ayki röportajlarımızdan bir tanesini Cyber-Ark firmasının Bölge Direktörü Ana-Maria Boldizsar ve Cyber-Ark’ın Türkiye’deki mümessili ITway VAD firmasından Ürün Müdürü Özlem Öksüz ile gerçekleştirdik C yber-Ark uçtan uca güvenlik fikrinden yola çıkarak, etkili güvenlik sunan bir çözümü üretmek amacı ile sektörde kabul gören güvenlik uzmanlarından oluşan bir ekip tarafından 1999 yılında kurulmuş. Kurumların içeriden ve dışardan oluşan tehditlere karşı korunması ve yönetiminde uzmanlaşmış global bir bilgi güvenliği firması olan Cyber-Ark hakkındaki sorularımızı öncelikle AnaMaria Boldizsar’a yöneltiyoruz. Bizlere Cyber-Ark hakkında bilgi verebilir misiniz? CyberArk neler yapıyor, firmalara ne gibi çözümler sunuyor? Cyber-Ark güvenlik alanında faaliyet gösteren imtiyazlı bir kimlik yönetim çözümü. Bu çözümümüzü kurumların daha güvenli iletişim sağlaması için sunuyoruz. Kısacası Cyber-Ark yazılımı sayesinde kurumlar kullanıcılarının, uygulamalarının ve hassas bilgilerinin hem içeriden oluşan tehditlere hem de gelişmiş dış tehditlere karşı korunması ve yönetimini sağlıyor. Cyber-Ark kurumlara bir yazılım çözümü sunuyor ve bu çözümler arasında Privileged Identity Management (PIM) Suite, Privileged Session Management (PSM) Suite ve Sensitive Information Management Suite (SIM) yazılımları bulunuyor. Bu yazılımlar kullanıcılara ne gibi yararlar sağlıyor? Hesap bilgileri ve şifreleri saklamak her zaman zorlu bir işlemdir. Bu bilgileri gerektiğinde kullanmak ve yönetmek gerektiğinde karşınıza Cyber-Ark’ın Privileged Identity Management (PIM) Suite uygulaması çıkıyor. Bu uygulama sayesinde kullanıcılar network içerisindeki bilgilere (bu bilgiler bir veritabanında veya sunucuda olabilir) güvenli bir şekilde erişebiliyorlar. Privileged Session Management (PSM) Suite’i ise PIM’in kız kardeşi olarak düşünebilirsiniz. PSM ücretsiz bir yazılım ve kritik sistem üzerinden akan verileri izlemenize ve kaydetmenize olanak sağlıyor. SIM ise hassas bilgilerin yönetimi ve korunmasının yanı sıra şirket dışı aktarımlarda güvenli bir platform oluşturmasıyla öne çıkıyor. Piyasada birçok güvenlik firması var ve size benzer çözümler sunuyorlar. Cyber-Ark’ın çözümlere baktığımızda rakiplerine göre farklı kılan şey nedir? Öncelikle biz patentli bir teknolojiye sahibiz. Bunun anlamı, bizim kullandığımız teknolojiyi başka bir firma veya yazılım kullanmıyor, anlayacağınız biz bu teknolojiyi kullanan tek firmayız. Bizi diğer firmalardan farklı kılan birkaç ana neden var. Bunlardan ilki herhangi bir şirkette kullanılan yazılım ne olursa olsun sisteme entegre olabiliyoruz. Bir diğeri ise müşterilerimize sistemleri üzerindeki bilmedikleri noktaları gösterebiliyoruz. Genel olarak Cyber-Ark’ın sunduğu çözümlere baktığımızda eşsiz çözümler sunduğumuzu söyleyebiliriz. Bu sayede diğer firmalardan ayrılıyoruz. 28 nisan’13 Cyber-Ark Bölge Direktörü Ana-Maria Boldizsar Önümüzdeki günlerde firmaları ne gibi tehlikeler bekliyor olacak? Bir güvenlik firması olarak firmalara önerileriniz neler? Bu günlerde birçoğumuz siber ataklar hakkında konuşuyoruz ve bu ataklar genellikle firmalar üzerine yapılıyor. Siber atak yapılan firmaların belirli bir sektörü yok her sektörden veya her türden firma bu tarz siber ataklardan etkilenebiliyor. Bizim çözümlerimiz bu tarz ataklara karşı konulması için geliştirilmiş çözümler ve ürünlerimize sahip firmalar bu tarz ataklara karşı çok hızlı tepki gösterebiliyorlar. Cyber-Ark’ın Türkiye’deki yapılanması ve ITway ile ilgili sorularımızı da ITway VAD firmasından Ürün Müdürü Özlem Öksüz’e soracağız. ITway ve Cyber Ark’ın birliktelik macerasından bizlere bahsedebilir misiniz? ITway ve Cyber Ark’ın birlikteliği 2012 yılının son çeyreğinde başladı. Hali hazırda Cyber Ark’ı Türkiye’nin önde gelen finans kuruluşları ve bankalarında kullanılıyor. Bildiğiniz gibi ITway sunduğu çözümlerle ilgili eğitimlerde veriyor ve dönem içerisinde Cyber Ark’la ilgili de eğitimler açmayı düşünüyoruz. Muhtemelen yılın ikinci yarısı gibi çeşitli workshoplarla bu konudaki gereklilikleri yerine getireceğiz. Cyber Ark ile güvenliğin kritik olduğu firmalara hizmetler sunmak istiyoruz. Çünkü bizim ürünümüz bulmacanın eksik parçasını tamamlıyor. ITway, bünyesine kattığı Cyber Ark ve diğer çözümleriyle birlikte müşterilerine uçtan uca bir güvenlik çözümü sunuyor. Bu konuda da her geçen gün kendimizi geliştirmeye devam ediyoruz. HABER Ferrari Infor’dan Güç Alıyor Y üksek performanslı otomobilleriyle dünyaca tanınan Ferrari otomobillerinin alıcıları, müşteriye duyarlılık ve hizmet anlamında en iyisini talep eder. Müşterilerin bu değerli ürünün teslimatı için standart süre olan 12 ay boyunca beklemeye çok daha isteksiz olduğu Çin ve Orta Doğu gibi yeni pazarlarda artan taleple birlikte, Ferrari, giderek artan talebi kaliteden ödün vermeden karşılamak için üretim miktarını ve hızını artırmak zorunda olduğunun farkında vardı. Ancak bu ciddi bir sorun yarattı; çünkü her Ferrari kendine özgüdür. Her müşteri, sadece kendi otomobiline özgü renk seçiminden, koltukları ve araç içini kaplamada kullanılan malzemeye kadar birçok ayrıntıyı kendi zevkine göre tasarlatma lüksüne sahiptir. Dolayısıyla birbirinin eşi iki Ferrari bulunmaz. Her müşteri, eşsiz bir araç satın alır. Ferrari bu noktadan yola çıkarak, müşterilerin beklentilerine cevap verebilen, esnek bir üretim yapısına ihtiyaç duyduğu sonucuna vardı. Bu yapı, yeni üretim yaklaşımı için belirlenen hedefleri yakalayabilecek çeviklikte bir iş yazılımı ile desteklenmeliydi. Bu yüzden Ferrari, dünyanın önde gelen kurumsal bilişim teknolojileri uygulayıcısı Infor ile altyapılarının yenilenmesi konusunda işbirliği gerçekleştirdi. Kobiler İşlerini Dışarıdan Yaptırma Eğiliminde F reelancer.com gerçekleştirdiği Küçük Ölçekli İşletmeler Araştırması geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Araştırmaya katılan 2500 Türk küçük ölçekli işletme sahibinin %52’si, geçtiğimiz 12 ay boyunca işi danışmanlara ve serbest çalışanlara yaptırmanın büyüme kapasitelerinde merkezi bir rol oynadığını belirtmiş. 2500 kobi’nin %57’si, belirli becerileri istedikleri gibi ve istedikleri zaman elde edebilmenin sağladığı esneklikten yararlanarak, tam zamanlı çalışanlar istihdam etmek yerine, işi serbest çalışanlara yaptırmaya tercih etmiş. “Araştırma, rekabetçi kalmak ve büyümek için, kobi’lerin yapamadıkları işler için uzmanlar tuttuğunu gösterdi; şirketlerini ve dinamik e-ticaret sitelerini daha verimli çalıştırmak için IT sistemleri tasarlamaktan pazarlama, finans ve hesap uzmanlarına kadar,” diye konuşan Freelancer.com CEO’su Matt Barrie sözlerine şöyle devam ediyor: “2012 yılında kobi’lerin çoğu, kendi kendilerine yapamadıkları işleri görmezden gelmek yerine, dışarıdan çalışanlara yaptırabileceğini fark etti. Bu şekilde, başka türlü şirketlerine katamayacakları uzmanlığı elde ediyorlar. Ve kaynakları kısıtlı olduğundan, yalnızca ihtiyaç duydukları zaman hizmetlere para ödeyeceklerini fark ettiler.” Türkiye İle İşbirliğimizi Genişletmek İstiyoruz İ sveç ve Türkiye arasındaki kültürel ve stratejik işbirliğini geliştirmek amacıyla Stockholm’e resmi bir ziyaret yapan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İsveç Dışişleri Bakanlığı tarafından desteklenen, TeliaSonera’nın sponsoru olduğu Stockholm Üniversitesi Türk Enstitüsü’nün açılışını da yaptı. Cumhurbaşkanı Gül tören sırasında TeliaSonera CEO’su Per Arne Blomquist’le de görüştü. 90’ların başında Turkcell’in kurucu ortaklarından ve en büyük hissedarı olarak Türkiye’ye geldiklerini ve 20 yıldır Türkiye’de hizmet verdiklerini ve Türkiye’de bulunmaya devam edeceklerini belirten 30 nisan’13 Blomquist TeliaSonera’nın Avrasya operasyonunun merkezinin İstanbul’da olmasının bir tesadüf olmadığını söyleyerek sözlerine şöyle devam etti: “TeliaSonera olarak Türklerin yönetim becerileri ve Türkiye’nin coğrafi ve kültürel konumu Avrupa ve Asya kıtaları için stratejik önem taşıyor. Bu nedenle Türkiye’yi Avrasya operasyonlarımızın yönetim merkezi olarak kullanmaya devam edeceğiz. Türkiye’de büyük bir potansiyel görüyoruz. Türkiye sadece kendi içinde başarılı bir ülke değil, aynı zamanda civar ülkeler için de ekonomik ve politik önemi her geçen gün artan bir ülke.” Büyük Veri Dev Fırsatlar Getiriyor D ünyanın en büyük şirketlerine veri ambarı, kampanya yönetimi ve Büyük Veri (Big Data) çözümleri sunan Teradata, faaliyetlerini temelde yalnızca veri ambarı ve analitik çözümler odaklı olarak sürdürüyor. Teradata, ABD’nin en etik 10 şirketi ve en iyi 10 yazılım şirketi listesinde yer alıyor. Bugün Büyük Veri yönetimi dendiğinde akla ilk gelen şirketler arasında Teradata’nın yer alması rastlantı değil. Teradata kurulduğu günden bu yana büyük veriyi kullanarak derin analitik çözümler sunmayı amaçlıyor ve bunu başarıyla gerçekleştiriyor. Günümüzde adını sıkça duyduğumuz MPP (Massively Parallel Processing) mimarisi, Teradata Veritabanı’nın 34 yıldır yapıtaşını oluşturuyor. Teradata’nın gerçekleştirdiği çalışmalar, “Büyük Veri’nin iş dünyası ve iş süreçleri açısından önemi nedir?” sorusunu da net bir biçimde yanıtlıyor. Açıkça ifade etmek gerekirse, günümüzün en büyük teknolojik fenomenlerinden biri haline gelen “Büyük Veri”, şirketlerin içinde olup olmamayı seçebilecekleri bir konu değil. Bu aslında ‘büyük para’ diye de adlandırabilecek pazarları ve beraberinde getirdiği fırsatların içeriğini ifade ediyor. Büyük Veri çözümleri iş yaşamında oyunun kurallarını değiştiriyor, bir anlamda ezber bozuyor. Geleneksel yaklaşımı kullanan şirketler, ‘transaction’ yani gerçekleşmiş işlemleri analiz ederken, Teradata’nın Büyük Veri çözümlerinden yararlanan şirketler daha işlem gerçekleşmeden davranışları analiz edebilme şansına sahip bulunuyorlar. Bu da rekabette onları bir adım ileriye taşıyor. Geleneksel veri yapıları üzerinden yapılan analizlere, yapılandırılmamış verilerin de eklenmesi ile kurumlara daha önce sahip olmadıkları öngörü ve planlama imkanı sağlanabiliyor. Müşteriye 360 derecelik bir vizyonla yaklaşılmasına olanak veriyor. Örneğin yapılandırılmış geleneksel veri analizleri ile “Müşteri neyi, ne zaman, ne kadara almış; ne sıklıkla alıyor; başka ürünü alma eğilimi nedir?” sorularına cevap bulunabiliyor. Veriyi Doğru Kullananlar Daha Kârlı SEKTÖRÜN SESİ Yapılan bir araştırma, veriyi kullanan şirketlerin verimlilik konusunda eşitlerinden yüzde 4 daha verimli, kârlılıkta ise yüzde 6 daha kârlı olduklarını gösteriyor. Bu durumda da veri, tüm kurumlar için en önemli hammadde haline geliyor. Veri doğru araçlarla bilgiye çevrildiğinde, bu bilgi her aşamada paraya, prestije veya güce dönüşebilir. Veri, bir firmayı müşterilerinin gözünde diğer rakiplerimizden “Farklı” kılabilir ve “Tek” konumuna getirebilir. Bir firmanın müşterileri ile ilgili şahsi bilgileri işlemesi ile kişiye özel kampanyalar üretmesi ve satışları artırması mümkün olabilir. Teradata, farklı iş ihtiyaçlarına göre optimize edilmiş platform ailesi, veri ambarına özel olarak tasarlanmış veritabanı, veri madenciliği konusunda geliştirilmiş çözümleri, sektörlere özel çözümleri ile veri ambarı modelleri, analitik kampanya yönetimi ve büyük veri yönetimi çözümleri ile geniş bir ürün ailesine sahip bulunuyor. Sorunsuz ve Yüksek Performanslı Platformlar Teradata’nın optimize veri ambarı platformları veritabanı yazılımı, sunucu ve veri depolama ünitesinin en iyi performans sağlayacağı şekilde tasarlanmış, yüzde 99.5 gibi son derece yüksek bir oranda erişilebilirlik sunan ve veri yüklemeye hazır sistemler. Teradata müşterileri bu sayede ilk günden itibaren veri ambarlarını oluşturmaya ve kullanmaya başlayabiliyorlar. Teradata bugün geldiği noktada 6 farklı veri ambarı platformu sunuyor. Bu sistemler GB’lar seviyesinden 186 PB’a kadar ölçeklenebilen ve her biri farklı amaçlar için optimize edilmiş sistemler olarak öne çıkıyor. Bugün aralarında Türk Telekom, Turkcell, Migros, Ziraat Bankası, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü, Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü, HSBC, eBay, BNP Paribas, Lufthansa, American Airlines, Barclays, Nokia, Metro ve Carrefour gibi farklı sektörlerde hizmet veren dev şirketler ve kurumlar Teradata’nın Büyük Veri çözümlerinden yararlanıyor. Gamze Aydın Teradata Türkiye Ülke Müdürü nisan’13 31 Avşar Özgen ÖZEL HABER avsar@itadvisor.com.tr Teknolojik Bir Devrim Yaşıyoruz AK Parti Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’la Bilişim ve İnternet Komisyonu Başkanlığı döneminde elde ettiği bilgileri ve IT sektörüne getirdiği önerilerini konuştuk G eçtiğimiz yıl mecliste çalışmalarını tamamlayan Bilişim ve İnternet Araştırma Komisyonu yoğun bir çalışmanın ardından hazırladığı raporu tamamlayarak TBMM’ye sunmuştu. Biz de IT Advisor olarak o raporun ayrıntılarını sizlerle paylaşmıştık. AK Parti Adana Milletvekili Prof. Dr. Necdet Ünüvar her ne kadar 31 Ocak 2013 tarihinden bu yana TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanlığı yapsa da geçtiğimiz yasama yılında Bilişim ve İnternet Araştırma Komisyonu başkanlığını yürütmüştü. Yeni komisyon başkanlığı görevinde başarı dileklerimizi ilettiğimiz Necdet Ünüvar’la Bilişim ve İnternet Komisyonu Başkanlığı döneminde elde ettiği bilgileri ve IT sektörüne getirdiği önerilerini konuştuk. “2007 – 2010 döneminde ABD’de BİT sektörünün GSYH’ya katkısı yüzde 8’lerden yüzde 9,5 civarına çıkarken, AB için bu oran yüzde 5,5’lardan yüzde 6’lara çıkmıştır. Bu karşılaştırmadan yola çıkarak, AB Sayısal Gündem Değerlendirme Raporunda, AB ekonomisinde BİT’in katkısının anılan dönemde arttığı; fakat yeni inovasyon dalgasında AB endüstrisinin ABD şirketleri kadar başarı sağlayamadığı değerlendirilmesine yer verilmiştir. Ülkemizde ise BİT sektörünün GSYH içindeki payı 2007 – 2010 döneminde yüzde 3,4 düzeyinde kalmıştır. Bu oran, hem ABD hem de AB-27 ortalamasına göre çok düşüktür. Bu durum, bilişim 2023 milli gelir hedefimiz için önemli bir potansiyel barındırdığını göstermektedir. Bilişimin Milli Gelire Katkısı; ABD’de Yüzde 9,5, Türkiye’de Yüzde 3,4 6,3 milyar nüfusa karşılık 500 milyon, bütün bu teknolojik cihazlara bağlıymış. 2011 yılında dünya nüfusu 6,8 milyar, bağlı cihaz sayısı 12,5 milyar. 2020’de, dünya 32 nisan’13 AK Parti Adana Milletvekili Necdet Ünüvar nüfusunun 7,8 milyar olacağı, bağlı cihaz sayısının da 50 milyar olacağı öngörülüyor. Anonimleşmiş bir ifadedir, televizyon dünyayı evimize taşıyordu, internet evimizi dünyaya taşıyor. Bilişim sektörü ekonomik krizden en az etkilenen ve katma değeri en yüksek sektör olarak değerlendirilebilir. 2001’de nüfusumuzun yüzde 5’i internet sahibiyken bugün mobil erişimle birlikte düşünüldüğünde bu oran yüzde 55’lere çıktı. Bilişim gelirlerimiz 2003 yılında 11,5 milyar dolarken 9 yılda 34 milyar dolara yükseldi. Geniş bant abone sayısı incelendiğinde, 2003 yılında 200 bin seviyesindeyken 2012 yılına gelindiğinde 19,5 milyon seviyesine ulaştı. Tüm bunlar sevindirici gelişmeler. Dünyada da gerek sosyal medya kullanım oranları gerekse günlük hayatta internetin edindiği yere, kullanıcı rakamlarına ve gelir değerlerine baktığımızda, önümüzdeki dönemde bilişim sektörünün dünyaya hükmedeceğini söylemek yanlış olmaz. İnternette Çocuğu Kontrolsüz Bırakmamak Gerekiyor İnternet her yönüyle sosyal ekonomik, toplumsal aklınıza gelen her alanda hayatımızda. Çünkü insanlar işlerini daha kolay hızlı ve daha farklı noktalardan çözmek istiyor. ÖZEL HABER Örneğin alacağı şeyi kısa sürede elde etmek istiyor. Üstelik de güvenli. Bu nedenle TBMM Bilişim ve İnternet Komisyonu çok doğru bir zamanda kuruldu. Komisyon çalışmalarımız kapsamında çıkardığımız sonuçlara göre Türkiye’de sektöre ilişkin bir değerlendirme yapacak olursak, kurumların ayrı ayrı kendi alanlarında iyi işler yaptığını görüyoruz. Ama birden çok kurumun aynı anda birlikte yapabileceği işlerle ilgili bağlantı noktalarını geliştirmesi gerektiğini not ettik. Bir de e-devlet, siber güvenlik vs. falan gibi konularda kurumlar iyi çalışmalar yapıyor. Bunu gördük. Ama öbür yandan da vatandaşın bilinçlendirilmesi gerektiğinin farkına vardık. Örneğin çocuğu kontrolsüz bırakmamak gerektiğini gördük. Çocuğu kendi başına bırakmak yerine onunla daha yakından ilgilenmek gerektiğini biliyoruz. Bunun için anne-babaların dijital okur-yazarlıklarının artırılması gerekiyor. Çünkü çocukla ebeveyn arasındaki iletişim eksikliği bu şekilde giderilebilir. Bunların yanında 2023 vizyonumuz kapsamında, Türkiye’nin bilgi toplumuna dönüşümü gibi önemli bir hedefimiz var. Bu konuda yapılması gereken hususlar geçtiğimiz haftalarda TBMM Başkanlığı’na sunduğumuz raporumuzda farklı açılardan ele alındı ve buna göre pek çok öneride bulunduk. Bu bağlamda bilişim sektörünün gelişimi ve bilgi toplumuna dönüşme hedef ve stratejilerinin gerçekleştirilmesini ve sayısal uçurumun giderilmesini teminen yapılması gerekenleri şöyle sıralayabiliriz: Bilişim sektörü, stratejik önem ve önceliğe sahip bir alan olarak değerlendirilmeli, bilişim teknoloji ve imkânları ülke yönetiminde etkin bir şekilde kullanılmalı, özellikle yazılım sektörü başta olmak üzere, bu alandaki tüm yatırım ve yeni teknolojiler, araştırma geliştirme faaliyetleri ve istihdam desteklenmeli, gerektiğinde vergisel avantaj ve kolaylıklar sağlanmalı, yerli ve yabancı tüm yatırımcıların yatırım kararlarını olumsuz yönde etkileyebilecek ve yeni yatırımların önünde engel teşkil edebilecek hukuki ve fiili koşullar ortadan kaldırılmalıdır. Ülkemiz Veri Merkezi İşletmeciliği İçin Bir Cazibe Merkezi Haline Getirilmeli Hem sabit fiber altyapının hem de mobil altyapının kurulmasında işletmecilerin karşılaştığı idari ve mali güçlükler giderilmeli, bürokrasi minimize edilmeli, işletmecilerin kamu mülkiyetindeki arazilerden, doğalgaz, petrol, elektrik ve enerji nakil hatlarından, karayolu, demiryolu ağlarından ve bunların haberleşme atıl altyapı ve kapasitelerinden uygun koşullarla istifadesi sağlanmalıdır. Ülkemiz veri merkezi işletmeciliği için bir cazibe merkezi haline getirilmelidir. Bu durum, bilgi güvenliği, kişisel verilerin korunması, vergilendirme, uluslararası platformlarda bu alanda söz sahibi olunması, hukuki anlaşmazlıklarda avantajlı konumda olabilmek gibi fırsatları bünyesinde barındırmaktadır. Yerli içeriğin üretiminin özendirilmeli ve içeriğin yurt içinde barındırılması sağlanmalıdır. Türkiye’nin internet değişim ve barındırma merkezi olarak gelişimi teşvik edilmelidir. Barındırma hizmetlerinin yurt dışından sağlanması yerine trafiğin ve içeriğin yurt içinde kalmasını sağlayacak tedbirler alınmalıdır. Kamu kurum ve kuruluşlarının içeriklerinin yurt içinde tutulması zorunlu hale getirilmeli, yurt içinde üretilen içerik ve verinin yurt içinde tutulabilmesi hatta yurt dışında faaliyet gösteren şirketlerin de barındırma hizmetlerinin Türkiye’den sağlanması için gereken güvenli ve cazip ortam sağlanmalı, bu amaçla öncelikle Kişisel Verilerin Korunmasına İlişkin Kanun Tasarısı yasalaşmalı ve diğer yapısal tedbirler alınmalıdır. Barındırma hizmetleri için ihtiyaç duyulan enerji ve iklimlendirme maliyetlerini nispeten azaltacak bölgelere geniş bant internet yatırımı başta olmak üzere gereken yatırımlar acilen yapılmalı, barındırma hizmetlerinin gerektirdiği enerji ve diğer altyapı maliyetleri ile bu hizmetlerden alınan vergiler hizmeti teşvik edici mahiyette gözden geçirilmelidir. Bulut bilişim fırsatlarından azami olarak istifade edilebilmesi için; hizmet alıcıların ve sağlayıcıların sorumlulukları netleştirilme- li, kişisel verilerin gizliliğinin korunmasına ilişkin düzenlemeler yapılmalı, genişband internet bağlantı kapasitesi ve kalitesi arttırılmalı, hizmet kalitesi seviyesi belirginleştirilmeli, ulusal düzeyde bulut bilişim politika ve stratejileri oluşturulmalıdır. Pazarda Etkin ve Sürdürülebilir Rekabet Sağlanmalı İşletmeciler tarafından, mükerrer altyapı yatırımları yerine mevcut altyapı yatırımlarının geliştirilmesi ve ihtiyaç bulunan yerlere ulaşılmasını teminen, elektronik haberleşme ve yayıncılık tesis ve alt yapıları, işletmeciler tarafından müştereken kurulmalı ve mevcut tesislerin paylaşılması sağlanmalıdır. Bilişim sektörüne yatırım yapan ve bu sektörde faaliyet gösteren işletmelere pazar alanları oluşturulmalı, pazarda etkin ve sürdürülebilir rekabet ile hukuki güven ve istikrar sağlanmalı, gerektiğinde bilişim teknolojisi ürün ve hizmetlerine ilişkin yatırımlara yönelik kredi olanakları artırılmalı ve belirli bir miktar alım garantisi verilmelidir. Çağrı merkezleri ve rehberlik gibi hizmetler, bilişim alanındaki istihdamın artırılmasına, ev–ofis gibi alternatif çalışma yöntemleriyle engellilerin, öğrencilerin, ev hanımlarının, emeklilerin ve diğer sosyal kesimlerin işgücü piyasasına kazandırılmasına yönelik birer fırsat olarak değerlendirilmeli ve bu alandaki yatırımlar desteklenmelidir. Know-how üretime konu olan bilişim teknolojileri ürünlerinde katma değer vergisi istisnası veya indirimi yapılmalı, yerli üretime konu olan parçalarda fiziki değer ve işlevsel değere göre katma değer vergisi indirimine gidilmeli, ayrıca henüz yerli üretimi olmayan ürünler için de vergisel teşvikler sağlanmalıdır”. nisan’13 33 Hasan Selman hasan@itadvisor.com.tr Ali Yavuz Şahin yavuz@itadvisor.com.tr ‘in katkılarıyla hazırlanmıştır. 34 nisan’13 KAPAK KONUSU KAPAK KONUSU Finans Sektöründe IT Bankacılık ve finans sektörünün çıktığı teknoloji yolculuğu, süreçleri ve hizmet kalitesini sürekli gelişime mecbur bırakıyor. Bu da sürekli artan beklentiler ve daha da zorlaşan rekabet şartları demek. Her sürecin domino taşları gibi periyodik ve beklendik şekilde ilerlemesi şart. Şayet bir sorun çıkar da süreç sekteye uğrarsa, bunun birçok ağır sonucu ve pek de iyi olmayan geri dönüşleri olacaktır… nisan’13 35 KAPAK KONUSU ünümüz dünyasında birçok insan için en önemli olgu para. İnsanlar para için çalışıyor ve para üzerine hayaller kuruyor. Bu nedenle, genç yaşlı fark etmeksizin bankalar her insanın hayatında öyle ya da böyle rol oynuyor. İnsanları, zamanlarının büyük bir bölümünü kazanmak için harcadıkları şeyin iyi muhafaza edilmesini ve onun olanı kolayca yönetebilmek istemesini yadırgayamayız. Konu para olunca, insanlar çok daha farklı bir yaklaşım tarzı benimsiyor. Sonuçta söz konusu varlık onların ve bu varlık bankadayken de, ona tam erişim ve üzerinde tam yetki sahibi olmak istiyorlar. Bireysel müşteri temel olarak bunları isterken, kurumsal tarafta işler çok daha karışık. Kurumsal müşteri, seçtiği bankanın ona bir yardımcı gibi hareket etmesini ve kolaylıklar sağlamasını bekliyor. Aslında bu biraz da karşı taraftan bir minnet göstergesi beklemeye benziyor. Sonuçta dışarıda onlarca banka var ve işletme söz konusu bankayı seçiyor. Beklentilerin temelde basit ancak yüksek dikkat ve hızlı tepki gerektirdiği ortada. Kullanıcılar bu beklentilerinin karşılanmadığını ya da süreçlerde zorluk çektiğini gördüğünde, direkt olarak markanın üzerini çiziyor. Çünkü bankacılık ve finans sektöründe kendini kanıtlamış onlarca kurum ve bunların birbirlerine üstünlük sağlamak için yaptıklarından oluşan çok sert bir rekabet ortamı var. Bu durum, finans kuruluşu için zorluk yaratırken, müşteri için de seçim şansı teşkil ediyor. İşte tam da bu noktada sektörün yolu IT ve onun getirdiği avantajlar ile kesişiyor. Belki de IT’nin bu denli zorunluluk halini aldığı tek sektör olan bankacılık ve finans, sürekli artan beklentiler ve rekabet şartları nedeniyle IT konusunda öncülüğü yıllardır hiçbir sektöre kaptırmıyor. Bankacılık ve finans sektöründeki büyük yatırım gücü ve analiz yeteneği, teknoloji trendlerinin hızla benimsenmesini ve diğer sektörlere örnek olmasını sağlıyor. Bankacılık ve finans sektörü için bu yeni yaklaşımın ATM’ler ile benimsenmeye başlandığı söyleyebiliriz. Ardından gelen internet bankacılığı, mobil bankacılık trendleri ve bu trendlerin üzerine konulan katma değerler ile teknolojinin hizmet ve servis anlamında ne denli fark yaratabildiğinin en büyük kanıtı oldu. Üzücüdür ki bu sektörün sürekli gözden kaçırılan marifetleri var; mesela adaptasyon ve vizyon. Yazılarımızda yeni teknolojiler benimsenirken bunu yarım yapmamak gerektiğinin ve her yeni benimseme ardından veri güvenliği için yeni bir cephe yaratıldığının altını çiziyoruz. Bankacılık ve finans sektörü bu konuda da örnek alınacak birçok yaklaşıma ev sahipliği yapıyor. En büyük teknoloji trend- G 36 nisan’13 lerini erkenden benimseyen sektör, en önemli olgu olan güvenlikten de ödün vermiyor. Teknolojiyi Değere Dönüştürmek Teknolojinin bankacılık ve finans sektöründe nasıl çözümlere dönüştürüldüğü, en az teknolojinin bankacılıkta kullanılması konusu kadar önemli. Çünkü sektör artık tamamen insan odaklı işliyor ve teknolojilerin minimalist bir bakış açısıyla elden geçirilip, müşteriler için işlevsel çözümler haline getirilmesi gerekiyor. Bu süreçte “eş zamanlılık” olgusu benimsendi. Teknolojiler bir bina misali üst üste inşa edilmeli ve eş zamanlı olarak işlemeliydi. Öyle de oldu, tüm teknolojiler şube bankacılığı sisteminin üzerine inşa edildi. Bir süre sonra da, çok kritik işlemler haricinde şubeye gidilmesine gerek kalmayacak hale getirildi. Bank of Switzerland’ın eski tepe yöneticilerinden Nikolaus Senn, “Bankacılık müşterinin olduğu yerde yapılır” diyor. Senn’in cümlesinden, bankacılık teknolojilerinin insan odaklı olması gerektiği, çıkarılabilecek modern bir anlam. Bankanın sunduğu teknoloji her ne kadar iyi olsa da, müşteriye ulaşamadığı, müşteri ile banka arasında bir bağ oluşturmadığı sürece değersiz olacaktır. Teknolojiden değer yaratma konusunda en başarılı sektörlerden biri olan finans ve bankacılık, bu yeteneğini veri odaklı iş yapış şeklinde borçlu. Bakıldığında yine bu sektörün veri odaklı iş yapma şeklinde ilk geçtiği ve hızlıca da geliştirdiği görülüyor. Kurumun ya da pazarın yıllar boyunca ürettiği ve topladığı veriler, bu önemsiz gibi görünen bir parametre dahi olabilir, istenildiği takdirde veriden bilgi, bilgiden ise değer yaratmak için kullanılabilir. Müşteri odaklı iş yapma şekillerinin çoğunlukta olduğu finans ve bankacılık sektöründe, toplanan her bir verinin önemli olduğu su götürmez bir gerçek. Bu noktada yalnızca dışarıdan elde edilen verilerden bahsetmediğimizi de vurgulamamızda fayda var. Kurumun doğrudan gösterdiği faaliyet alanında “elde ettiği” verileri, sürekli müşterileri ile aynı sayfada kalmak için kullanmasından bahsediyoruz. Öte yandan, yığınlarca çöp verinin arasından toplanması gereken kıymetli dış verilerin de önemi büyük. Çoğu kurum ellerindeki veriler ile başa çıkamamaktan yakınıyor. KOBİ’lerin büyük bir bölümü ise alacaklarını dahi dijital veri formunda gösterecek durumda değil. Bu uçurumun iki tarafı da sorun demek. Büyük ölçekte yığılan veriler kurumların gözünü korkutuyor. Hatta büyük verinin yönetiminden kaçınan kurumlara bile rastlıyoruz ki bu yapılabilecek en büyük hata. Kurumlar, gözlerinin “Artan beklentileri karşılamak ve sert rekabet ortamına ayak uydurabilmek için tek çözüm erken benimseyenlerden biri olmak” önünde akan giden veriyi, bilgiyi ve değeri yalnızca seyrediyor. Sonra da arşivlerini sık sık sıfırlayarak, potansiyel çöplerini depolamaya başlıyor. Verinin depolanması, analiz edilmesi ve bundan bilgi yaratılması için gereken doğru yaklaşımda, arşivlerinizi olabildiğinde uzun süre depolamaya odaklanmalısınız. 10 yıl önce depolanan verilerden değer yaratılamayacağını düşünmek yanlış. Verinin cambazları, dünyanın dört bir yanında bu verilerden dramatik geri dönüşler sağlıyor. Sürekli ve Her Şeye Hazır Olmalısınız! Hizmetlerin ve servislerin sürekliliği bankacılık ve finans sektöründe kritik önem taşıyor. Bu genel olarak iş dünyası için geçerli bir gereklilik olsa da, işler bu sektörde bir hayli kritik hal alıyor. Çünkü finans ve bankacılıkta yaşanan bir süreklilik sorunu müşteri kaybının yanı sıra direkt maddi kayıp olacaktır. Veri odaklı kurumların başarılı iş süreçleri zamanla sarmal ve birbirine bağımlı hale gelir. Bu duruma paralel olarak veriye olan ihtiyaç, daha doğru bir terimle “bağımlılık” da artar. Bir noktadan sonra işin sürekliliği tamamen veriye bağlıdır ve büyük ya da küçük bir veri parçacığında yaşanacak problem işlerin sarpa sarmasına neden olabilir. Genel olarak tüm IT çözümlerine bir göz atın. Hepsinin birkaç ortak noktası ve amacı vardır. İş sürekliliği de bunlardan bir tanesi. Kurumun veri tabanında çığ gibi büyüyen veri, dışarıya hizmet ve iş olarak yansır. IT’nin rolü de tam olarak bu çığın merkezinde başlar. Muhafaza etmek, daha iyi yönetmek, ondan değer yaratmak… Ne kadar kaynağa sahip olduğunuz, onları nasıl kullanmayı bilmediğinizde önemsiz bir bilgiden başka bir şey değildir. İşin sürekliliği kurum için hayati önem taşır. Sonuç olarak yapılan her iş sürekli olduğu sürece başarılı olma potansiyeline sahiptir. Teknolojinin geldiği son noktada, işin sürekliliğini sağlarken; hız, maliyet tasarrufu ve güvenlik gibi avantajlar da elde edilebiliyor. Şu an okuduğunuz makale de buna en iyi örneklerden biri olan “tekilleştirme” teknoloji ile alakalı… KAPAK KONUSU Dış Kaynak Kullanımı HP’nin, NelsonHall araştırma şirketi ile Avrupa’daki bankaların üst düzey yöneticilerine yönelik gerçekleştirdiği araştırmada, bankalarının yüzde 44’ünün iş süreçlerinde dış kaynak kullanımını tercih ettiği ve bankaların dış kaynak kullanımıyla gelirlerini artırdığı ortaya çıktı. Avrupa’da bireysel bankacılık hizmeti veren kurumların üst düzey yöneticileri 3 büyük önceliklerini şöyle tanımladı: Mevcut müşterilere satış yoluyla cüzdan payının artırılması (yüzde 91), iş çevikliğinin artırılması (yüzde 88) ve işletim modelinin iyileştirilmesi (yüzde 76). Buna ek olarak araştırmaya katılan bankaların tümü en azından bir iş sürecini dış kaynak kullanımına aktardığını belirtti. Dış kaynak kullanımına aktarılan süreçler arasında borç/ alacak yönetimi yüzde 82 ve müşteri hizmetle- ri yüzde 56 ile başı çekiyor. İlk ortaya atıldığında tamamen maliyetleri azaltması nedeniyle cezbedici bulunan dış kaynak kullanımı, günümüzde kurumun söz konusu alandaki yetkinliğini artırırken maliyetleri azaltan ve kuruma gerçek stratejisine odaklanma şansı sunan bir iş yapma modeli olarak öne çıkıyor. Bu iyileşmede finans sektörünün yine büyük bir payı var. Çünkü finans sektörü gelişen teknolojinin değiştirdiği rekabet şartlarında büyük IT yatırımları gerçekleştiriyor. Bu denli büyük yatırımların eşi benzerine bir ya da birkaç sektörde daha rastlamak mümkün. Durum böyleyken, finans kurumlarından her konuda sıfırdan yaratma, sahip olma ve üstün hizmet kalitesi sunma gibi beklentiler biraz hayali olacaktır. İşte tam da bu noktada dış kaynak kullanımı işin içine giriyor. Finans sektörünü diğer sektörlerden ayıran en önemli özelliklerinden bir tanesi yatırım konusunda çok cüretkar olması. Büyük yatırımlar ile IT alanında büyük işler yapan bu kurumlar, müşterilerini artırmak, müşteri memnuniyetini artırmak, farklı projeler geliştirerek farklılaşmak gibi konulara odaklanıp yatırımlarını bu yönde şekillendirirken, iş verimliliğini sağlamak, yasal süreçlere uyum sağlamak, maliyetleri azaltmak ve ürün geliştirmek gibi iş yükleri ile uğraşıyor. Bu noktada kaliteli otomasyon finans kuruluşuna düşünmek ve stratejisini uygulamak için yeterli zaman, kaynak ve kabiliyet sağlıyor. Finans kuruluşunun başarılı bir otomasyonda aradığı bazı temel özellikler olmalı. Mesela güvenlik. Dış kaynak kullanımına gidilen hizmet veya servis, tıpkı banka içerisinde yapılıyormuşçasına güvenli olmalı. Yine finans nisan’13 37 KAPAK KONUSU “Teknolojinin Uyarlanması ve Kullanımı Ön Planda” sektörünün olmazsa olmazı olan “riskleri kontrol altına almak” olgusu, dış kaynak kullanımında da geçerli. Hizmet sürekliliği, üstün performans ve eğer söz konusu dış kaynak kullanımı müşteriler ile ilgili ise müşteri memnuniyeti bu listede yer alıyor. Dış kaynak hizmet sağlayıcıları, ihtiyaç duyan kurumlara hazır altyapı, personel, hizmet gibi kurumu sıfırdan yatırıma sürüklemeyen hizmetler sunuyor. Bu belirli bir ürün veya hizmet üzerine kurulmuş bir nevi ortaklığa benzetilebilir. Dış kaynak kullanan finans kurumu iş süreci, yatırım gibi konular yerine doğrudan iş sonucuna odaklanabilir. Türk Finans Sektörü Örnek Teşkil Ediyor Murat Boyla Data Market Genel Müdürü Data Market olarak 2013 yılında da Finans Sektöründe yenilikçi çözümlerimizle iz bırakmaya devam edeceğiz. Finans sektörü için standart ve regülasyonların gerektirdiklerini yerine getirmek üzere teknolojinin uyarlanması ve kullanımı ön plana çıkarken, aynı zamanda operasyonel verimliliğin artırımı, sektörel rekabette avantajlı olmak gibi stratejik konular, bilginin yönetimini çok daha önemli hale getirmektedir. Bu nedenle portföyümüzde özellikle Kurumsal İçerik Yönetimi, Dokuman Yönetimi, Portal ve İş Akış Yönetimi çözümleri öne çıkmakta, Microsoft teknolojileri ile geliştirdiğimiz kullanımı kolay, desktop ve mobil "önyüz"’ler aracılığı ile de bu çözümlerimizi her yerden erişilebilir şekilde müşterilerimize sunmaktayız. Bunlara ek olarak; Kontrat Yönetimi, Kalite Yönetimi, Sigorta acente yönetimi, İK Yönetimi ve Servis Yönetimi gibi çeşitli sektörlere uyarlanmış hazır uygulamalarımızı kullanarak uçtan uca çözümler sağlıyoruz. Digital form işleme ve mobil çözümlerimiz geçtiğimiz yıldan bu yana ülkemizde 2 banka tarafından kredi kartı başvuru, imza kartonu üretim ortamlarında aktif olarak kullanılmaktadır. Son kullanıcı tarafında, aynı anda tablet ve akıllı kalem kullanabilen çözümümüz sayesinde Finans müşterilerimize alternatif bir dağıtım kanalı sunmaktayız. Bilgiye her yerden erişilebilirlik kurumlar için bilgi güvenliğinin önemini her geçen gün arttırmaktadır. Bilgi Güvenliği ve Kimlik Yönetimi çözümlerimiz ile müşterilerimizin güvenlik seviyelerini arttırmalarına yardımcı olmaktayız. Veri depolama, yedekleme, tekilleştirme, sunucu, network, sanallaştırma çözümlerini kullanarak yeni nesil veri merkezi ve felaket kurtarma merkezlerini tüm bileşenleri ile birlikte uzman ekiplerimiz sayesinde hayata geçirmekteyiz. Bütün bu yazılım ve hizmet portföyü, Data Market Teknolojik Hizmetler Bölümü tarafından, servis yönetimi, yazılım geliştirme standart ve metodolojilerine uygun olarak sağlanmakta ve yönetilmektedir. 2012’de 52 farklı projeye imza attık. Müşterilerimizin bize olan güveni ve desteği sayesinde onlarla birlikte daha büyük projelere imza atmak ve sunduğumuz kurumsal çözümlerle 2013 yılında da müşterilerimize esneklik, iş sürekliliği ve verimlilik kazandırmayı hedeflemekteyiz. 38 nisan’13 Türk finans sektörünün geldiği son nokta, dünyayı etkileyen büyük krizlerden Türkiye’deki bankaların etkilenmeyişiyle kanıtlandı. İyi bir düzene sahip olan bankalar, sistemleri ve altyapıları istikrarlı bir şekilde dönüştürerek ekstra yatırım maliyetlerinden kurtuluyor. Bu durum, bankaların zor dönemlere daha rahat önlem almalarını sağlarken, yatırım avantajları da ortaya çıkabiliyor. Yatırım avantajlarına baktığımızda da ürün, servis ve yazılımların ön plana çıktığını görüyoruz. Son dönemde birçok ülkedeki bankalar kredileri kurtarmak, tekrar düzene girmek için uğraşırken, Türkiye’de birçok yenilikçi ürün ve servis ön plana çıkıyor. Hatırlarsak birkaç yıldır Türkiye’de işleyen otomatik ödeme sistemi, halen büyük ülke bankalarının bazılarında yok. Ayrıca internet ve telefon bankacılığında Türkiye’de yürürlükte olan hizmetler de dünyanın birçok ülkesinde henüz bulunmuyor. Dolayısıyla Türkiye’de bankalar, yakaladıkları istikrarı yenilikçi yatırımlarla besleyerek büyük bir ilerleme kaydetmiş durumda. Hem donanım üretici ve entegratörleri, hem de yazılım üretici ve entegratörleri Türkiye’de bankaların IT sistemlerini öve öve bitiremiyor. Dünya geneline kıyaslandığında Türkiye’de bankacılık sistemi ve sahip oldukları IT altyapılarının oldukça iyi olduğunu rahatça söyleyebiliriz. Gerek istikrar, gerekse de ürün ve hizmetler bu durumun net bir kanıtı. Fakat inovasyonda bir an bile durmanın büyük zararları olabildiğinden, ilerlemenin devam etmesi gerekiyor. Şu an birçok ülkede halen bankaların zor durumda olduğunu düşünürsek, Türkiye’deki bankalar avantajını daha da artırabilir. Mobil Devrim Geldi Çattı Tüm teknolojilerin git gide daha fazla mobilleştiği günümüzde, önemli konu başlıklarından biri de mobil uygulamalar. Profesyonel hayatın da vazgeçilmezlerinden olmayı başaran mobil uygulamalara aslında başlı başına bir sektör muamelesi yapmamız daha doğru olacaktır. İş dünyasının yolunun mobil cihazlar ile kesişmesi çok zaman almadığı gibi, bu alanda hizmetler sunan mobil odaklı teknolojilerin ve servislerin de hızla türemesi hiç şaşırtıcı bir gelişme değil. İnsan hayatının çok önemli bir parçası olan çağın bu gözde oyuncakları, profesyonel ellerde hayat kurtarıcı bir yardımcı haline dönüşebiliyor. Genel anlamda baktığımızda belki de dünyadaki teknolojik dönüşümlerin en hızlısı mobil sektörde yaşandı. Günlük yaşamda mobil cihazların hakim olduğu pay, hiç şüphe yok ki iş dünyasının da konuya böylesine hızlı entegre olmasında önemli bir etken. Mobil Cihazlar Müşterilerin İlk Tercihi 2012 yılına gelene kadar ve sonrasındaki dönemde mobil dünyadaki devrim hız kesmeden devam etti elbette ancak aynı yıl, hem mobil dünya hem de bilgisayar satışları adına bir dönüm noktası olarak tarihin sayfalarındaki yerini aldı. Akıllı telefon satışları 2012’de kişisel bilgisayar satışlarını geride bıraktı. Bu durum aslında yeni bir çağın da başladığının ayan beyan gösterge- KAPAK KONUSU siydi bir anlamda. Artık dijital teknolojilere yatırım yapılırken, karar alıcıların kesinlikle göz ardı etmemesi hatta verilen hizmet doğrultusunda, öncelikli konuma taşıması gereken bir alan oldu mobil servis ve hizmetler. Sadece akıllı telefonlar odağında konuşuyoruz belki ama önem derecesi her geçen gün daha da yükselen bir tablet bilgisayarlar pazarı var ki kişisel bilgisayar satışlarını çok daha fazla tehdit ediyor. Büyük ekranları ile bilgisayarları aratmayan bu teknolojik cihazların kalbinde yatan mobil odaklı teknolojiler, tabletlere bir geçiş ürünü olmaktan çok apayrı değerlendirilmesi gereken bir sektör niteliği kazandırıyor. “Dış Kaynak Kullanımı Hızla Gelişiyor” Mobil İş Gücü Artıyor Mobil internet erişiminin yaygın olarak kullanılması ve geniş bant mobil ağların hızlı bir şekilde yaygınlaşması sayesinde iş yeri ve mesai saatleri kavramı biraz geri planda kalmaya başladı. Çalışanlar için artık tablet bilgisayarların, akıllı telefonların, dizüstü bilgisayarların olduğu her yer, çalışmalarına kaldıkları yerden devam edebildikleri birer ofis aynı zamanda. Çalışanlar için belki bazen pek hoş karşılanmayan 7/24 ulaşılabilir olma durumu, mobil iş gücü kavramının da yükselmesine zemin hazırlayan en büyük etken. Mobil cihazların müthiş katkısıyla artan mobil üretkenlik, genel anlamda verimliliği de artırıcı bir unsur. Mobil verimliliğin artan önemi çalışanların üretkenliği konusundaki çeşitliliği de ilginç parçalara ayırarak yükseltiyor. Global ölçekte yapılan bir araştırmanın sonuçları, çalışanların %46’sının ofiste, %38’inin evde, %2’sinin uçak, otel, kafe gibi yerlerde, %1’inin de toplu taşıma araçlarında kendilerini daha üretken hissettiğini ortaya koyuyor. Profesyonel hayatta mobil cihazların önemi böylesine yüksekken, bu alanda faaliyet gösteren şirketlerin, iş dünyasına ve son kullanıcıya yönelik çeşitli spesifik hizmetler sunmaması büyük bir boşluk olurdu. Nitekim öyle de olmadı. Bugün baktığımızda başta GSM operatörleri olmak üzere birçok büyük ismin, mobil odaklı çözümler ve hizmetler sunmak adına adeta birbiri ile yarıştığını görüyoruz. Para Bulutlar Üzerine Çıkıyor IT sektörünün yükselen yıldızı olan bulut, finans sektöründe de gündemin önemli maddelerinden biri. Fakat güvenlik ve sürdürülebilirliğin oldukça önemli olduğu bankalar açısından bulut halen kapalı bir kutu Akın Akalın Turkcell Global Bilgi Yurtiçi İş Geliştirme Direktörü Dünyada ve Türkiye’de finans ve bankacılık sektöründe dış kaynak kullanımı hızla gelişiyor. Finans sektöründe yer alan oyuncuların artan rekabet ortamında sürdürülebilir ve verimli bir iş modeline sahip olabilmeleri için daha hızlı ve esnek operasyonlara sahip olmaları gerekiyor. Firmalar, IT alanında değişime uyum gösterebildikleri ölçüde operasyonel verimliliklerini iyileştirebiliyorlar. Finans sektörü için müşteri sayısını artırmak, memnuniyeti en üst düzeyde tutabilmeyi sağlamak için farklılık yaratacak projeler ve teknolojik yatırımlar gerekiyor. Finans kurumları ürün geliştirmek, yasal süreçlere uyum sağlamak, maliyetleri azaltmak ve verimliliklerini artırmak isterken belli iş yüklerini de üzerlerine almış oluyorlar. Otomasyon yolu ile bu yükü azaltmaya çalışsalar da risk kontrolü, bilgi güvenliği, iş sürekliliği ve performans odaklanılması gereken faktörler olarak karşılarına çıkıyor. Bu durumda doğru teknoloji kullanımı ile ihtiyaca yönelik çözümler ve bu çözümleri uygulayacak uzman dış kaynak firmalarından yararlanılması gerekiyor. Finans sektöründeki müşterilerimize son teknoloji dialer ile dış arama hizmeti veriyoruz. Standart çağrı merkezi hizmetlerimize ek olarak; kampanya yönetimi, tahsilat, tele satış, tele pazarlama, teknik destek, şikayet ve bilgi yönetimi, saha müşteri yönetimi, dijital arşivleme, fatura basımı gibi katma değerli hizmetler sunuyoruz. Kullandığımız ürünler ve geliştirdiğimiz uygulamalarla elde ettiğimiz açık ve parametrik sistem yapısı sayesinde, şirketlerin; implementasyon sürelerinin kısalmasına, web servislerle müşterilere anlık bilgilendirme yaparak memnuniyetin artırılmasına ve yüksek operasyonel verimlilik elde edilmesine katkı sağlıyoruz. Bunların yanı sıra raporlama altyapı çalışması, web servis entegrasyonları, arama listelerinin temizlenerek yüklenmesini sağlayan uygulama ve ses kayıt dönüşüm/aktarım uygulamaları ile firmaların iş süreçlerini de iyileştiriyoruz. Bu hizmetlere ek olarak bankalara sosyal medya ve ATM mimari tasarımı konusunda da hizmet veriyoruz. nisan’13 39 KAPAK KONUSU “Teknolojinin Sağladığı Avantajlar Verimli Kullanıyor” Selen Kocabaş Turkcell Kurumsal Pazarlama ve Satıştan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Finans sektörü, teknolojinin sağladığı avantajları en verimli şekilde kullanan sektörlerden biri. Mobil finans alanındaki çözümlerimizle Turkcell olarak biz, en son teknolojileri sektörün hizmetine sunuyoruz. Toplu Data çözümümüz, müşterilere ilgili bankanın WEB ve WAP sayfalarını hiçbir ücret ödemeden gezme imkanı sunuyor. Turkcell Cüzdan ise, cep telefonuyla TL yükleme, paket satın alma, para gönderme gibi işlemleri yapabilmeyi; günlük fırsat ve özel alışveriş sitelerinden kişiye özel sunulan fırsatları takip edip satın alabilmeyi; cep telefonuyla temassız ödemenin yanı sıra internette sadece cep telefonu numarasıyla güvenli alışveriş yapabilmeyi sağlıyor. POS Takip ile, sahadaki MobilPOS hatlarının, Turkcell tarafından sağlanan web arayüzü üzerinden sabah, öğle ve akşam periyodik veya anlık olarak sorgulayarak, hatların takılı olduğu POS cihazlarının konumunu haberleşme tekniklerinin sağladığı imkanlar dahilinde tespit etme imkanı sunuyor. Finans Sektöründe dijital güvenlik büyük önem taşıyor. Mobil İmza ve Turkcell Tek Kullanımlık Şifre (OTP) ile bu alanda da Turkcell güvencesi sunuyoruz. Elektronik ortamlarda ıslak imza yerine kullanılabilen yasal kimlik doğrulama sistemi, Mobil İmza'da; evrak onaylama, kredi değerlendirme süreci, insan kaynakları ve satın alma süreçleri gibi mail veya kâğıt üzerinden yürüyen işleri kolayca yapılabiliyor. Turkcell Tek Kullanımlık Şifre (OTP), firmaların müşterilerine ya da çalışanlarına anında iletilmesi gereken şifre, alarm, onay gibi bilgileri en hızlı ve güvenli bir şekilde ileten bir servis. Buna ek olarak En Yakın Nerede hizmetimiz ile web/wap üzerinden sorgulama yapılabiliyor. Müşteriler, en yakın ATM, servis, mağaza veya şube bilgisini SMS ile alabiliyorlar. Bankalara özel sunduğumuz SIM kart değişikliği sorgulama servisi ile, müşterilerin şüpheli işlemlerde, SIM kartlarını değiştirip değiştirmediğini öğrenilebiliyor. Bunun dışında, sanal sunucu, yedekleme, DDOS saldırı önleme gibi hizmetler sayesinde finansal altyapının sağlam temeller üzerine oturmasını sağlıyoruz. 40 nisan’13 gibi. Zira buluta geçildiğinde veriler, üçüncü parti bir sağlayıcı tarafından sağlanan altyapı üzerinde kullanılıyor. Bu, bankalar için verilmesi zor bir karar. Ancak bulutun sunduğu avantajları hemen göz ardı etmek de mümkün değil. Özellikle her noktadan kullanılabilir olması ve maliyet avantajı sunması CIO’ların iştahını kabartıyor. Fakat yine de güvenilirlik konusunda soru işaretleri giderilebilmiş değil. Bunun yanında üçüncü parti bir sağlayıcı ile sürdürülebilirlik de önemli bir başlık. Bu konuda henüz yeterine uzmanlaşmış şirket bulunmadığını düşünen yöneticiler, bu yüzden bulutun bir süre daha izlenmesi gereken bir yöntem olduğunu düşünüyor. Yapılan araştırmalara göre şirketlerin %25’i veri merkezlerinin halen geçerli olduğunu düşünüyor. Bu araştırmada elde edilen sonuçlar buluta geçmeyi düşünmeyen şirketlerin, en az 10 yıl daha kendi veri merkezlerini kullanmayı planladıklarını belirtiyor. Fakat buluta geçmeyi planlayan şirketlerin oranı yükselmeye devam ediyor. Kendi veri merkezleri kullanmayı düşünen şirketlere oranla buluta geçmeyi düşünen şirketler %31’lik paya sahip. Bulut konusunda ikiye ayrılan şirketlerin bir kısmı, bu teknolojiyi yeterince güvenli bulmuyor. Altyapıyı dışarıda barındırmanın halen çok riskli olduğunu düşünen bu şirketler, sistemin sürdürülebildiğini sorguluyor. Bu konudaki verilere baktığımızda bankalarda CIO’ların %23’ü sistemlerini buluta entegre etmeyi düşünmüyor. Bu CIO’lar, sistemin daha esnek ve verimli olduğunu kabul ediyor ancak güvenilir ve sürdürülebilir olma noktasında soru işareti yarattığını düşünüyor. CIO’lara bulutu tercih etmeme konusunda sebepler sorulduğunda en çok verilen cevap güvenlik oluyor. %46’lık bir bölüm, bulutun güvenli olmadığını düşünüyor. İkinci cevap ise servis devamlılığı (%36). Bunların ardından ise sırasıyla servis hızı ve data entegrasyonu gibi cevaplar geliyor. Buluta geçmeyi tercih eden şirketler ise sistemin sunduğu avantajların büyük olduğunu belirtiyor ve sistemin oldukça stabil olduğunu düşünüyor. Üstelik diğer sektörlerde genelde küçük şirketler buluta geçmeyi tercih ederken bankacılık sektöründe büyük bankaların buluta geçtiğini görüyoruz. ING, Bank Of America gibi dünya çapında büyük bankalar, buluta geçmeyi tercih eden şirketler arasında. Türkiye’de de IT ile yakından ilgilenen bankalar KAPAK KONUSU bulunsa da genelde sağlayıcılar bu isimleri açıklamıyor. Buluta geçen bankalar, özellikle maliyet konusunda büyük avantajlar elde ettiklerini belirtiyor. Giderleri ciddi biçimde düşürmeyi başaran bu şirketler, sistemin esnekliğinin de bankacılık faaliyetleri açısından yeni fırsatlar yaratabileceğine dikkat çekiyor. Bu şirketlere baktığımızda buluta geçirilmesine en çabuk karar verilen katman depolama (%37). Onu %28 ile veri merkezi, %27 ile sunucular ve %26 ile CRM izliyor. “Nitelikli İnsan Kaynağı Yetiştiriyoruz” Dijital Okyanusa Yelken Açıyoruz Yaşadığımız bilgi çağı, bizlere bilgiyi bir yerden başka bir yere saniyeler içerisinde taşıma olanağı sunuyor. Aslında bu olanağı büyük bir lüks olarak tanımlamak daha doğru olur. Bilginin hızla yer değiştirmesi ve kolayca kullanılabilir olması onu global yapıyor. Artık dünyanın herhangi bir yerinde üretilen en küçük bir bilgi, tüm insanlığın kullanımına sunuluyor. Öte yandan, bakıldığında bu bilgilerin büyük bir çoğunluğu da çöp niteliğinde. Sosyal ağlarda yapılan geyikler ve diğer önemsiz kendini tekrarlayan bilgi akışları da veri patlamasının bir parçası olduğundan, şirketlerin bu yapılandırılmamış ve dağınık halde duran verinin içerisinden değerli olanları analiz etmesi ve iş verimliliği adına kullanması bir hayli meşakkatli ve önemli hal alıyor. İşte tam da bu noktada, Büyük Veri’nin kurumsal tarafı devreye giriyor. Sorumuz şu: Dağınık haldeki yapılandırılmamış bu veri içerisindeki verimli bilgileri nasıl ayıklayacağız, analiz edeceğiz ve süreçlerimizde kullanacağız? Bu sorunun cevabını aramadan önce, yapılandırılmamış verinin iş dünyasındaki rolünün nasıl değiştiğine göz atmakta fayda var. Büyük Veri trendini oluşturan 4 ana etken var. Bunlar, verinin çok fazla olması, hızlı çoğalması, çok çeşitli ve değerli olması. Son 3 yıl içerisinde iş dünyasıda çok büyük bir artış gösteren yapılandırılmamış dağınık veriler, Büyük Veri ile kullanılabilir hale gelecek. Oracle’ın yaptırdığı bir araştırmaya göre iş dünyası yapılandırılmamış verilerin önemli olduğunu düşünüyor. İş insanlarına yöneltilen “Büyük veri işiniz için ne kadar önemli?” sorusuna verilen cevaplar şu şekilde; çok önemli (%39), bir şekilde önemli (%30), aşırı önemli (%18), bugün için önemli değil (%8) ve bilmiyor/emin değilim (%6). Günümüzde 5 alanda yoğun olarak kullanılan Büyük Veri teknolojileri, en küçük detayları, bilgileri bile karar verme sürecine dahil ediyor. Büyük Veri teknolojilerinin ilk durağı sağlık sektörü. Bu sektör hastaların durumlarını sürekli güncelleyerek onların sağlık durumlarını gözlem altında tutuyor. Gelecekte Büyük Veri sayesinde, hastanın süregelen sağlık durumu göz önünde bulundurularak, baş göstermesi olası hastalıklara önceden müdahale edilebilecek. İmalat sektöründe ise yüz yüze destek konusuna odaklanılıyor. Ürünlerin üzerindeki sensörler sürekli olarak merkeze veri gönderiyor ve olası bir sorunda üretici firma doğrudan müşteri ile iletişime geçerek sorunu çözüyor. Gelecekte ise otomatik olarak sorunu algılama ve çözüm yollarını gösterme gibi olanaklar hayatımıza girebilir. Lokasyon bazlı servislerin şu anda yapmaya çalıştığı şey gerçek zamanlı lokasyon bilgisini kullanarak trafik, hava durumu, lokal aramalar ve lokal/kişiselleştirilmiş reklamlar sunmak. Kamu sektörü de Büyük Veri konusunda çalışmalar yapıyor. Vatandaşlardan aldığı irili ufaklı tüm geri dönüşleri değerlendirmeye çalışan kamu, bu şekilde kamu hizmetlerini en iyi standarda çıkarmayı amaçlıyor. Son olarak perakende sektörü de Büyük Veri’den bir hayli yararlanıyor. Şu an sosyal medyadan gelen geri dönüşleri toplayan perakende sektörü, ileride yeni segmentler yaratmak ve duyarlılık ölçmek için bu teknolojileri kullanacak. Zafer Şen OBSS Genel Müdür ve Yönetici Ortak 2005 yılında kurulan OBSS, finans ve telekom sektöründe faaliyet gösteren Türkiye’nin en büyük ve prestijli kurumlarına yazılım hizmeti vermektedir. OBSS, 170 kişilik kadrosuyla, ağırlıklı olarak Java ve .Net alanında hizmet sunduğu firmalara anahtar teslimi projeler gerçekleştiriyor ve buna ek olarak sunduğu hizmetler arasında dış kaynak hizmetleri de yer alıyor. OBSS tarafından TÜBİTAK destekli olarak geliştirilen Graymound Framework, OBSS’nin en güçlü taraflarından bir tanesi. Dört banka şu an OBSS tarafından geliştirilen altyapılar üzerinde temel bankacılık dahil tüm uygulamalarını geliştiriyor ve bu durum rakiplerimize göre OBSS’yi herhangi bir yazılım şirketine göre bir kaç adım öne çıkartıyor. Graymound'dan sonra geliştirilen ikinci framework Redmound ile kurumsal ölçekteki projelerin yanı sıra, büyük küçük tüm internet projelerinde kullanılabilecek, kullanımı kolay, öğrenmesi kolay, genişleyebilen, uyarlanabilen ve sağlam bir framework oluşturulması hedefleniyor. Proje yönetim süreçlerinin tamamı PMI standartlarına uygun olarak yapılandırılıyor. Çalışan ve iş ortaklarına yönelik PMP sınavına hazırlık eğitimleri süreçleri bulunuyor. Bu sebeple proje yönetimi ve insan kaynakları süreçleri OBSS için en kritik alanlar olarak gösterilebilir. Yazılım sektöründeki en donanımlı insan kaynağını yetiştirme vizyonundan hareketle, Java’ya gönül vermiş genç yeteneklerle tanışmak için üniversitelerde bir çok etkinlik düzenliyor. Buna ek olarak uluslararası arenada hizmet verme hedefleri doğrultusunda ilerleyen ve büyüme sürecine giren OBSS, hem pazara hem de kendi bünyesine nitelikli insan kaynağı kazandırma yolunda önemli bir katkı sağlıyor. Proje testlerinin gerçekleştirilmesi amacıyla kurulan test ekibi ise, müşterilerimizin yazılım ürünlerinin zamanında, beklenen kalitede ve performansta çalışır bir şekilde pazarda yer almasına katkıda bulunmayı, projenin hayata geçirilmesi sonrası yaşanması olası hataları minimize ederek zaman, efor ve maliyet tasarrufu sağlamayı hedefliyor. nisan’13 41 Ali Yavuz Şahin RÖPORTAJ yavuz@itadvisor.com.tr Rekabette En Güçlü Silah Teknoloji Finans sektöründe rekabette en güçlü silah, teknolojik gelişmelere ve yeniliklere sahip olmak. Amaç verimliliği ve karlılığı artırmak, bu yüzden teknolojinin iyi yönetilmesinin çok önemli olduğu bir dönemden geçmekteyiz B u ay ki kapak konusu röportajını Mirsis firmasının Kurucu Ortak, Genel Müdürü Gül DÜZGİDER ve diğer bir Kurucu Ortağı Ece KUTLUCAN’la gerçekleştirdik. Mirsis, 2008 yılında kurulmuş genç bir şirket olarak bilgi işlem sektöründe, bankacılık ve finans üzerine uzmanlaşmış kadrosu ile müşterilerine hizmet veriyor. Firmanın vizyonu, yazılım, dış kaynak ve iş geliştirme alanlarındaki deneyim ve iş bilgisi ile, müşterilerinin kendi sektörlerinde başarıya ulaşmalarını sağlamak. Kurumun misyonu, doğru teknolojiler ile anahtar teslimi projeler sunan, çalışan ve paydaşlar memnuniyetini en üst düzeyde tutan, yerli ve yabancı müşterilerimizin tercih ettiği dış kaynak sağlayıcı ve yazılım evi olmak. Şimdi sözü değerli Mirsis yöneticilerine bırakıyoruz. Bize Mirsis hakkında bilgi verebilir misiniz? Müşterilerinize ne gibi hizmetler sunuyorsunuz? Gül DÜZGİDER- 2008 Temmuz ayından itibaren, bilgi işlem sektöründe, bankacılık ve finans üzerine uzmanlaşmış kadromuz ile müşterilerimize hizmet veriyoruz. Kurumların iş gereksinimlerini karşılayabilmesi için kapasite artırımlarına destek oluyoruz. Kurumların kaynak ihtiyaçlarını karşılarken aynı zamanda danışmanlık hizmeti de verebiliyoruz. Bizim amacımız müşterinin iş hedeflerini gerçekleştirmesi için hedefin bir parçası olarak profesyonel iş gücü temini sağlamak. Bunun yanı sıra Teknopark’ta kendi yazılımlarımızı yaptığımız şubemiz var. Bu yazılımlar hem bireysel hem de kurumsal çözümler sağlayabiliyor. Şu anda finans ve mobil üzerine çözümlerimizi üretiyoruz. Bu iki sektör için geliştirdiğimiz ürünlerimiz 42 nisan’13 Gül DÜZGİDER Kurucu Ortak, Genel Müdür var. Finans sektöründe özellikle denetim ürünlerimiz; denetim süreçlerinin otomasyonunu sağlayan, yasal kurallarla uyumlu çalışabilen bir yapıya sahip. Yazılım geliştirme çözümlerimiz ile birlikte Test yönetimi odaklı hizmetler ve Sistem Danışmanlığı hizmetleri de sunuyoruz. Kendi iç süreçlerimizi uluslararası standartlara göre organize ederken bu konudaki uzman kadromuz ile süreç danışmanlığı hizmetimizi de oluşturuyoruz. Mirsis de Süreç Analizi çalışması yapıldı, bunu takiben belgelendirme sürecine girdik, ISO belgemizi aldık, CMMI yolunda ilerliyoruz. Süreci kurmak yeterli olmuyor, sıkı takip yapmak lazım, bunun için de içeride süreçlere, bizim yoğurt yiyişimize uygun otomasyon gerçekleştiriyoruz, fazlı projemiz bunun için, Bu proje ile süreçlerimizi yönetebileceğimiz hızı ve verimliği sağlayacak bir alt yapı kurma hedefindeyiz. Süreçlerle yönetim güzel, tabi bunlar hedefe koşmazsa pek anlamlı değil. Bunun için de stratejik haritamızı çıkarıyoruz her yıl, buna uygun hedeflerimizi belirliyoruz ve ölçüyoruz. Kurum karnemizi takip ediyoruz. Periyodik değerlendirmelerimizde doğrularımızı yanlışlarımızı belirliyor, gerekli olan konuları masaya yatırıyor, detayı ele alıyoruz. Ve tabi riskler, yönetilmesi çok önemli, her türlü riski ortadan kaldırmak mümkün değil, ancak etkisini azaltmak da çok önemli, bu depremde biriken enerji gibi, küçük küçük depremler, olası büyük bir depremin etkilerini azaltıyor diye seviniyoruz. RÖPORTAJ Son yıllarda mobil teknolojilerin ön planda olduğunu görüyoruz. Bu konuda verdiğiniz hizmetler var mı? G. D. - Hizmet verdiğimiz sektörlerden olan Bankacılıkta mobil iletişim oldukça önem kazanmış durumda. Kullanıcılar en hızlı ve kolay şekilde ihtiyaçlarını gidermek istediklerinden dolayı şube ve internet bankacılığının yerine mobil bankacılığa yöneliyorlar. Özellikle yeni nesil için mobil uygulamaların bankacılıkla nerdeyse tek iletişim kanalı olduğunu gözlemliyoruz. Bizde bu alandaki gelişmeleri takip ederek, sektöründe ihtiyaçlarına hitap eden mobil yazılımlar geliştirme başlangıç aşamasındayız. Geliştirdiğimiz, %100 yerli bir uygulama olan Browse2Go ürünü ile artık iPhone ve iPad'de Flash video, uygulama ve oyunlar görüntülenebiliyor. Bu yeni uygulama getirdiği teknolojik çözüm ile son kullanıcıya web üzerindeki flash içeriklere özgürce erişim imkanı sağlıyor. Geliştirilen teknolojinin arka planında bulut teknolojileri üzerine bir yapı bulunup, kullanıcılara istedikleri içeriğe erişim serbestliği sunuyoruz. Eğitim ve danışmanlık konusunda sunduğunuz hizmetlerden bahsedebilir misiniz? G. D. -Mirsis'in çatısı altında iki firma var. Mirsis Bilgi Teknolojileri ve Mirsis Kariyer Danışmanlık. Kariyer Danışmanlıkta İK istihdam belgesi mevcut. Farklı olarak diyelim ki müşterinin bir talebi olursa talebe uygun kaynağa yönlendirdi. Bir süre çalıştıktan sonra müşteri memnun kalırsa kendi kadrosuna da almak istiyor. Danışmanlık hizmeti verilen kurumlarda böyle bir hizmet yok. Bu arkadaşlarımızı daha sonra kurumların kadrosuna da katabiliyoruz ya da kadroya talepler olabiliyor. Müşteri için avantajlı oluyor. Kurum kültürüne uyum bununla anlaşılıyor. Teknik tecrübe her zaman elde edilebilir ama kurumla uyum bir süre sonra anlaşılıyor. Bu da bir avantaj oluyor. Bizim seçme yerleştirme danışmanlarımız teknik bilgiye sahip, seçme yerleştirme eğitimleri almış bu konuda uzmanlaşmış kişiler. Bu şekilde çok daha hızlı müşterilerimizin ihtiyaçlarını anlıyor ve karşılayabiliyoruz. Eğitim alanında ise Mirsis Akademi oluşumumuz ile bilişim sektörü çalışanlarının ve Mirsis çalışanlarımızın gelişimine yönelik eğitimleri sağlayıp, yetkinliklerini artırma konusunda çalışmalarımız mevcut. Üniversitelerle sağladığımız işbirlikleri ile genç arkadaşlarımızın gelişimine ve sektöre kazandırılmasına destek olmaya çalışıyoruz. Ece KUTLUCAN Kurucu Ortak Mirsis genellikle hangi sektörlerde faaliyet gösteriyor? 2013 yılındaki hedeflerinizden bizlere bahsedebilir misiniz? Ece KUTLUCAN - Hizmet sektöründe bilişim teknolojileri konusunda çalışmalar yapmaktayız. Finans ve bankacılık alanında hem danışmanlık hem de yazılım geliştirme alanlarında destek hizmetleri veriyoruz. E. K. -Hedeflerimizi belirlerken hizmet verdiğimiz sektör ihtiyaçlarından ve gelişmelerinden yola çıkıyoruz. Bankacılıkta süreçlerin iyileştirilmesi, ölçme, analiz, değerlendirme ve verimlilik konularının teknolojide en çok pay alan yatırımlar olduğunu görmekteyiz. 2013 yılında bu yaklaşımın daha müşteri odaklı pozisyonlanacağını, müşterinin sesine daha çok önem verileceğini ön görüyoruz. Dolayısıyla bizim başarılarımızın nedenini müşteri odaklı olaya bakabilmek olarak yorumluyoruz. Bir dönem masanın öbür tarafında oturduğumuz için müşterinin beklentilerini ve önceliklerini anlayabiliyoruz. Müşterilere sunduğumuz çözümlere kendimiz inanmıyorsak, bu işi müşteriye sunmuyoruz. İnce eleyip, sık dokuyoruz anlayacağınız. Bir işi yapmış olmak için yapmıyoruz, işte bunlar bizleri başarıya taşıyan etmenler. İş yaparken az kaldı hedefe koştuk diye bir bakışımız yok. Bu işi nasıl daha iyi yapabiliriz sorusunun yanıtını bulmaya çalışıyoruz her zaman. Bu düşünce işin daha çabuk gelişmesine de yardımcı oluyor. Bu bakış açısını da hedef olarak alıp, müşteri ve çalışan memnuniyetini üst seviyelerde tutmaya çalışıyoruz. En verimli yatırımın ise çalışan memnuniyeti olduğunun da farkında olarak, hedeflerimiz içinde önemli bir pay ayırdığımız Mirsis ailesinin her gün biraz daha büyüdüğünü ve geliştiğini görmek bizi daha da çok mutlu ediyor. Finans sektöründe çalışmanın zorlukları neler? E. K. - Günümüzde bankacılık sektöründe yoğun rekabet yaşanıyor. Durum böyleyken hız, esneklik, maliyet gibi konular önem kazanıyor. Özellikle Finans sektöründe rekabette en güçlü silah, teknolojik gelişmelere ve yeniliklere sahip olmak olarak özetlenebilir. Buradaki amaç verimliliği ve karlılığı artırmak. Bu yüzden teknolojinin iyi yönetilmesinin önemli olduğu bir dönemdeyiz. Teknolojide yaşanan hızlı gelişime paralel olarak finans sektöründe müşteri talep ve ihtiyaçları her geçen gün değişiyor, müşteri memnuniyetinin yüksek derecede önem taşıdığı sektörde bu talep ve ihtiyaçlara sağlanan çözümlerin hızlı ve kaliteli olması gerekiyor. Müşteri ihtiyaçlarını doğru anlamak, uygun çözümler konusunda danışmanlık yapabilmek, aynı hedefi benimsemek ve stratejik ortak olmak, kurumların çözüm ortağı seçerken tercih nedeni olarak karşımıza çıkmakta. Bu anlamda deneyimlerimiz bize, iş odaklı yaklaşımların yanı sıra kurum kültürüne uygun bir çalışma metodu olmasının, başarılı bir yaklaşımın ilk adımı olduğunu öğretti. nisan’13 43 Ahmet Gözütok ÖZEL HABER ahmet@itadvisor.com.tr Gelecekten Gelen Akıllı Telefon: Samsung Galaxy S4 Herkesin merakla beklediği akıllı telefon Samsung Galaxy S4 geçtiğimiz günlerde iş dünyasını sevindirecek türden yenilikleri ve ilgi çekici özellikleri ile resmi olarak New York’ta tanıtıldı D aha tanıtılmasına aylar varken konuşulmaya başlanan ve fazlasıyla merak edilen Samsung Galaxy S4, New York’ta gerçekleştirilen özel bir etkinlikte geçtiğimiz günlerde kullanıcıların karşısına çıktı. Tasarımından, donanımına ve hatta kasasında kullanılacak materyal yapısına kadar hakkında çok konuşulan akıllı telefonun, sahip olduğu özellikler bugünden itibaren gündemi daha çok meşgul edeceğe benziyor. Yüksek Performans Sunan 8 Çekirdekli İşlemci Üzerinde 8 çekirdekli bir işlemci bulunan Samsung Galaxy S4, ARM’nin big. LITTLE mimarisini kullanıyor. Exynos 5 Octa olarak adlandırılan bu işlemci, 4 adet süper güçlü ARM Cortex A15 tabanlı çekirdeğe, dört adet de Cortex A7 tabanlı çekirdeğe sahip. Enerji tüketim değerleri ile ön plana çıkan ve telefonun standart işlemleri yerine getirmesi için kullanılan dört çekirdekli Cortex A7 tabanlı işlemci, 1.2 GHz saat hızında çalışırken, Cortex A15 tabanlı diğer güçlü yapı, 1.6 GHz saat hıza erişebiliyor. Bu iki ayrı yapı asla aynı anda görev yapmıyor. Müzik dinlemek, mesaj göndermek, internet erişimi gibi temel görevlerde enerji tüketim değerlerine ihtiyaç varsa yavaş çekirdekler, oyunlar, yüksek çözünürlüklü videolar gibi durumlarda ise güçlü yapı devreye giriyor. Bu sayede en temelden başlanarak pilden tasarruf sağlanmış oluyor. Exynos 5410 kod adlı işlemcinin 28nm mimarisiyle üretiliyor olması nedeniyle geçmişteki ürünlere ve rakiplerine göre çok daha az ısınan Galaxy S4, IT PowerVR SGX544MP3 GPU grafik birimi ile biraz hayal kırıklığı yaratsa da işlemci mimarisi sayesinde mevcut dönemin tüm üst düzey ihtiyaçlarını karşılayabilecek kapasiteye fazlasıyla sahip bir akıllı telefon olarak göze çarpıyor. 44 nisan’13 Büyük İşlem Hacmini Yönetebilmek İçin Güçlü Bir Bellek Şart 2GB LP DDR3 bellek ile desteklenen Samsung Galaxy S4, bu yönüyle modern anlamdaki ihtiyaçların fazlasıyla karşılandığı bir cihaz olarak karşımıza çıkıyor. Bunun yanı sıra akıllı telefon 16 GB, 32 GB ve 64 GB olmak üzere üç farklı kapasite seçeneğine sahip olarak kullanıcıların beğenisine sunulacak. Bu seçenekler yeterli olsa da Samsung microSD bellek kartı yuvasını yeni gözdesinden de esirgememiş ve ürün 64GB’a kadar hafıza kartlarını da destekliyor. En Büyük Yenilik Ekran ve Görüntü Kalitesi 4.99 inçlik 1080p Full HD bir ekrana sahip olan Samsung Galaxy S4’te inç başına düşen piksel sayısı ise 441 ppi olarak yapılandırılmış durumda. Retina ekran berraklığında bir Super AMOLED ekran ile karşı karşıya olduğumuzu belirtmemizde fayda var. Telefonun üzerinde 13 megapiksel çözünürlüğünde arka ve 2 megapiksellik bir ön kamera yer alıyor. Arka kamera ve ön kamera video çekimi esnasında eş zamanlı olarak kullanılabiliyor. Bu sayede videoyu kaydeden kişi de kendi görüntüsünü videoya aktarabiliyor. Bu özelliği geçtiğimiz günlerde farklı Android’li modellerde de görmüştük. Tasarımdaki Değişikler Neler? 7.9 mm inceliğe sahip olan Galaxy S4, 130g ağırlığında. Tahmin edildiği gibi polykarbondan üretilen cihazın, esneklik ve sağlamlık konusunda başarılı olduğu iddia edilmiş olsa da bu durumun tüketicileri memnun edeceği pek de söylenemez. Görsel olarak Samsung Galaxy S3’ün bir kopyası gibi duran cihaz, yapısal gelişmeye karşın incelen çerçeve yapısıyla boyut olarak çok da fazla büyümemiş. Yani yüzey verimliliği çok daha etkili bir şekilde kullanılmış. Heyecan Verici İnovatif Özellikler Samsung Galaxy S4’ün üzerinde alışıldığı üzere ivmeölçer, jiroskop, dijital pusula ve ÖZEL HABER Samsung Galaxy S4 ile S3’ün dikkat çeken öncelikli farkları Özellik Samsung Galaxy S4 Samsung Galaxy S3 İşletim Sistemi Android 4.2.2 JellyBean Android 4.1 JellyBean İşlemci 1.6GHz sekiz çekirdekli mimari 1.4GHz dört çekirdekli mimari Bellek 2GB 1GB Ekran 5inç Full HD Super AMOLED 4.8inç Super AMOLED Çözünürlük 1920x1080 1280 x 720 Ekran Koruması Gorilla Glass 3 Şekil 1 ışık sensörü mevcut. Buna e olarak ise birçok güzel işlev cihaza entegre edilmiş. Bunlardan bir tanesi kızıl ötesi yuvası olmuş. Bu sayede uzaktan kumanda işlevleri bu arabirim ile sağlanabilecek. Bir diğer detay güzel ise barometre ile termometre özelliklerinin telefona yerleştirilmesi. Yakın gelecekte bu işlevlerin kullanıldığı yaratıcı uygulamalar karşımıza çıkabilir. Ayrıca RGB uyarı ışığına da ayrı bir yer açmakta yarar var. Samsung Galaxy S4’ün üzerinde yer alan uyarı ışığının renkleri RGB renk kanalları yardımı ile özgürce düzenlenebiliyor. Yazılımsal Yenilikler Samsung, Galaxy S4’ü bir dizi yeni yazılım ile donatmış durumda. Bunlardan en dikkat çekici olanı S Translate. Bu özellik Türkçe olarak desteklenmiyor ancak Çince, Fransızca, Almanca, İtalyanca, Japonca, Korece, Portekizce, İspanyolca ve İngilizce olmak üzere 9 dil desteğine sahip. Bu sayede kullanıcıların telefonlarını temel işlevler için bir çevirmen gibi kullanabilmeleri amaçlanmış. Özellikle sık yurtdışı seyahatlerine çıkan kullanıcılar için ideal. Ayrıca bir diğer güzel özellik ise S-Voice Car olmuş. Bu özellikle de Galaxy S4’ün araba kullanırken bile kolaylıkla kullanılabilmesi amaçlanmış. Telefonunuz siz araç kullanırken bildirimler hakkında bilgi verebilecek, mesajları sesli okuyabilecek, yol tarifi yapabilecek. Bu işlev de ne yazık ki Türkçe olarak desteklenmiyor. Gorilla Glass 2 Piksel Yoğunluğu 441ppi 306ppi Depolama 16, 32 ve 64GB + microSD 16GB, 32GB + microSD Ana Kamera 13 megapiksel BSI sensör 8 megapiksel BSI sensör Ön Kamera 2 megapiksel BSI sensör 1.9 megapiksel BSI sensor Şebeke GSM, EDGE, UMTS, DC-HSPA+, GSM, EDGE, UMTS, HSPA+, LTE LTE Wi-Fi 802.11 a/ac/b/g/n, HT80 802.11 a/b/g/n, HT40 Bluetooth 4.0 LE 4.0 LE Konumlama GPS ve GLONASSS GPS ve GLONASS Bağlantı NFC, MHL 2.0, IR LED NFC, MHL Sim Kart Micro-SIM Micro-SIM Batarya 2600mAh 2100mAh Ağırlık 130g 133g Ebatlar 136.6 x 69.8 x 7.9 mm 136.6 x 70.6 x 8.6 mm Renkler Siyah ve Beyaz Çakıl taşı mavisi ve mermer beyazı Smart Scroll ve Smart Pause Samsung Galaxy S4’ün günlerdir en çok konuşulan detaylarından biri de akıllı göz takip sistemi olmuştu. Bu özelliğin cihazda yer alacağının duyulmasından sonra birçok varsayım ortaya atılmıştı ki Samsung beklentileri boşa çıkarmayarak bu yenilileri de tanıttı. Smart Scroll işlevi sayesinde Galaxy S4 göz hareketlerinizden bir takım aksiyonlar gerçekleştirebiliyor. Bir sonraki fotoğrafa geçme, e-book okurken sayfa değiştirme gibi temel işlevler olsa da heyecan verici ve faydalı olduğu kesin. Ayrıca Smart Pause özelliği ile video izlerken ekrana bakmadığınız bir anda video hemen duraklatılabiliyor. Diğer Önemli Yazılımsal Yenilikler Drama: Bu özellik sayesinde Galaxy S4, 4 saniye içersinde 100 kare fotoğraf yakalayabiliyor. Eraser: Eğer bozuk kareler varsa bunları hızlı bir şekilde görüp temizleyebiliyorsunuz. Dual Mode: Her iki kameranın da video kaydı esnasında aktif olarak kullanılabilmesi sağlanmış. S Travel: Bu özellik ile telefonunuz seyahatlerinizi algılayabiliyor. Mesela bulunduğunuz şehirden farklı bir yere tatile gittiğinizde Galaxy S4 gittiğiniz yerde çektiğiniz fotoğrafları özel bir albüm oluşturarak saklayabiliyor. S Health: Galaxy S4’ün S Band, Body Scale, Heart Rate Monitor aksesuarları ile kullanılabilecek olan bu özellik, telefonunuzu gerçek zamanlı bir sağlık tarayıcısına dönüştürüyor. Air Call Accept: Gelen çağrıları kabul etmek için kolaylaştırılmış bir dokunmatik ekran işlevi. Ekranda elinizi dalgalandırmanız çağrıyı yanıtlamak için yeterli oluyor. Bağlantı 4G LTE desteğine sahip olan Samsung Galaxy S4, dünyanın her yerindeki 4G şebekelerinde çalışabilecek. Bunun yanı sıra Wi-Fi a/b/g/n/ ac desteği mevcut. Cihazın Bluetooth versiyonu ise 4.0 LE. Ayrıca MHL 2.0 desteği de atlayamadığımız ayrıntılardan olmuş. Galaxy S4 ile S3 Arasındaki Farklılıklar Galaxy S4’ün ilgi çekici birçok yeniliğinden bahsettik ve bu cihazın mobil tutkunu herkesi heyecanlandırmış olduğuna şüphe yok . Kısa bir süre öncesinde kadar pazarın en iddialı modellerinden biri olan ancak bir anda Galaxy S4’ün gölgesinde kalan Galaxy S3 muhtemelen bir süre daha tüm dünyada ilgi görmeye devam edecektir. Fiyat olarak da biraz daha gerilemesi beklenen Galaxy S3, görsel olarak ve boyutları itibariyle Galaxy S4 ile çok benzeşiyor. (bkz. Şekil 1) Ne Zaman Çıkacak? Nisan ayının sonuna doğru vitrinlerde yer alacağı belirtilen Samsung Galaxy S4, dünyanın birçok ülkesinde eş zamanlı olarak kullanıcılarla buluşmuş olacak. nisan’13 45 Avşar Özgen MAKALE avsar@itadvisor.com.tr Avrupa’da İnternet Politikaları, Siber Suçlar ve Sansür Dünyada internet kullanımıyla siber suçlardaki doğru orantılı artış, devletlerin internet politikalarını sürekli gözden geçirmesine, hatta zaman zaman sansüre bile başvurmalarına neden oluyor D ünyada internet kullanım oranlarının yüksek olduğu ya da hızla yükseldiği ülkelerde yapılan birçok ankette insanların bir gün boyunca internetsiz kalmaktansa aç kalmayı yeğlediklerini ortaya koyuyor. İnsanların açlığı bile göze almalarına neden olabilecekleri kadar bağımlısı oldukları internet, her geçen gün sınırlarını kontrol edilmesi daha da güç 46 nisan’13 çizgilere doğru hızla çekiyor. Günümüzde bu sınırları kontrol etmek için artık devreye direkt olarak devletler giriyor. Yalnızca Türkiye’de değil tüm dünya çapında siyasetçiler arasında siber suçlar, yasadışı içerik ve kanuna aykırı internetten yüklemeyle nasıl başa çıkılacağı konusunda tartışmalar sürüyor. Ancak yasama süreçlerinin yavaş işlemesi, yasa koyucuların temel haklar ve internet güvenliği konularında bir uzlaşıya varmalarını engelliyor. Örneğin internetle bizden çok daha önce tanışan Avrupa Birliği üyesi ülkelerde bu konuda günümüze kadar birçok adım atıldı. Her biri ‘mihenk taşı’ sayılabilecek bu adımlara şöyle bir bakacak olursak, Avrupa Ağ ve Bilgi Güvenliği Ajansı’nın (ENISA) 1 Eylül 2005 yılında tam anlamıyla faaliyete MAKALE başladığını görüyoruz. Bu tarihten bir yıl kadar sonra 29 Haziran 2006’da Avrupa Komisyonu Telekom sektörü konusunda istişareleri başlattı. Yine aşağı yukarı bir yıllık bir aradan sonra Mayıs 2007’de çevirim içi terörizmi gözlemlemek için Avrupa Polis Ofisi (Europol) tarafından ‘Webi (ağı) kontrol et” isimli güvenlik portalı kuruldu. Ardından 13 Kasım 2007 tarihinde Avrupa Komisyonu Telekom reformları ‘paketi’ni sundu. Aradan iki yıl geçmeden 29 Nisan 2009’da Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi Telekom paketinin ana konuları ile ilgili dönüm noktası niteliğindeki anlaşmayı onayladı. 6 Mayıs 2009’da şaşırtıcı bir şekilde, Avrupa Parlamentosu üyeleri, daha önce Avrupa Konseyi ile uzlaşıya varılan anlaşmayı reddederek internet kullanıcılarının haklarına dair daha titiz bir metin önerdi. Ardından 24 Kasım 2009 tarihinde ise Telekom paketi nihai olarak kabul edildi. Aradan dört ay geçtikten sonra 29 Mart 2010’da Avrupa Komisyonu çevirim içi çocuk pornografisini filtreleyecek öneriyi masaya koyarken, Nisan 2010’da AB bakanları, merkezi siber suç ajansına ihtiyacın araştırılması için Avrupa Komisyonu’na çağrıda bulundu. Ekim 2010’da ise Avrupa Komisyonu bilgi sistemi saldırılarına karşı yeni bir önerge sundu. Ve nihayet 9 Aralık 2010’da çevrimiçi radikalleşmeyi de kapsayan Terörle Mücadele Çerçeve Belgesi’nin tüm üye ülkelerde uygulanması için adım atıldı. Bu arada 2011 yılı içinde radikalleşme ve güçlendirme karşıtı tebliğin planlanması da yapıldı. Yargı Yetkileri Zaman Zaman Yetersiz Kaldı Yargı yetkilerinin erişemediği sanal bir alanın suç aktivitelerini kontrol altına almanın zorluğu nedeniyle siyasetçiler için internet, sıkıntı yaratan bir unsur halini aldı. Örneğin İngiltere’deki meclis üyeleri çocukların pornografik görüntülerinin internette dolaşımını engellemek adına bir yasa tasarısı önerisinde bulundu. Ancak bu görüntülerin ülke dışındaki web sitelerinden kaynaklandığını fark etmeleri üzerine öneri duvara toslamış oldu. Sorunu ulusal düzeyde çözemeyen Avrupalı siyasetçiler, konuyla ilgili yasalar hazırlamakta ve yasadışı çevrim içi içerik ve aktiviteye ilişkin bağlayıcılığı olan kararlar vermesi için yeni organlar yaratma çabasına girdiler. Çabaları Avrupa Parlamentosu üyelerinin ve ulusal meclislerindeki üyelerin itirazlarına maruz kalan siyasetçiler, internet filtrelenmesindeki aşırı önlemlerin Cecilia Malmström: Vatandaşlar kendilerine dair hangi kişisel verilerin saklandığını ve değiş tokuş edildiğini bilmeliler sonunda konuşma özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlüklerin etkisini azaltacağından korkuyorlar. İnternette yasadışı yükleme konusunda küresel bir çözüm halihazırda Sahteciliğe Karşı Ticaret Anlaşması (ACTA) başlığı altında tartışılıyor. Buna karşın görüşmelerin yüksek güvenlik seviyesi hem işadamlarını hem meclis üyelerini bir hayli geriyor. Konuşmalardan sızan bilgilere göre hükümetler yasadışı yüklemenin ve içerik dosya paylaşımının engellenmesi için daha sıkı yasalar istiyor. İnternet servis sağlayıcılarının korkusu ise bunun kendi iş modellerini değiştirerek daha az rekabetçi bir konuma sokabileceği. Avrupa Birliği için 2020 Önemli Bir Tarih 2020 itibariyle internet güvenliği öncelik sahibi konulardan biri oluyor. Brüksel, tüm Avrupalıların yüksek hızlı geniş banda sahip olmasını istiyor. AB’nin internet güvenliği ajansı ENISA, bilgi ağlarını güvenlik altına almaya çalışıyor. Ancak şu anki durumda ajans başa çıkmasını sağlayacak yasal dayanağı olmayan bir merkez konumunda. Örneğin 2008’de ajans mobil iletişimin güvenlik tehditlerine karşı ne kadar savunmasız olduğu konusunda bir bildiri yayınlamıştı. Siber suçlarla mücadelede Europol de devrede. Kurum, çocuk pornografisi gibi sınır ötesi siber suçların engellenmesinde yürütme organlarına yardım adına faaliyet gösteren çeşitli çalışma gruplarını denetliyor. Buna karşın, gittikçe artan bir kullanıcı sayısının sosyal paylaşım sitelerinde bilgilerini paylaşmaları, siber suçun çoğalması için ortam hazırlıyor. Siber Suç Facebook ve Twitter gibi sosyal paylaşım sitelerinden yayılan riskler birçok web güvenlik şirketinin yayımladığı raporlarda elektronik tehlike listesinin başında geliyor. Dijital tüketicileri rahatsız edenler listesinde ikinci sırada ise e-postalarla, ‘akıllı telefonlar’a yapılan saldırılar ve e-dolandırıcılık geliyor. Bazı ülkelerin interneti kontrol altına almak için köklü birimleri bulunuyor. Hollanda’da Felemenk polisi siber suçla savaş için bir İnternet Ekibi kurarken, İngiltere’de İnternet İzleme Derneği, yasa dışı içeriği raporlaması adına, halkın ve Bilgi Teknolojileri (BT) personelinin kullanımı için bir internet ‘yardım hattı’ çalışmasını sürdürüyor. Buna ek olarak ENISA’nın izlediği internet güvenliği konuları arasında; spam, botnet, e-dolandırıcılık, kimlik hırsızlığı, menkul kıymetler borsasında hackerlar, yazılım konusundaki hassasiyetler ve kimi cihazlardaki güvenlik eksikliği bulunuyor. Ellerinde yeterli yasal güç olmadığını fark eden AB bakanları Nisan 2010’da Avrupa Komisyonu’na çevrim içi sahtecilik ve çocuk pornografisini engellemek için merkezi bir siber suçla savaş birimi kurma konusunda talepte bulundu. Eskiden siber suça karşı merkezi bir AB organına en büyük itiraz İngiltere, Fransa ve Almanya’dan gelirdi. Zira bir AB kurumunun kendi ülkelerinde süregelen işleyişi çiğneyeceğinden en çok korkan bu üç ülkeydi. Bilgi sistemlerine saldırıyı engellemek için bir önerge hazırlayan Avrupa Komisyonu, çalışmasını siber güvenliğin önemli bir unsuru olan AB İç Güvenlik Stratejisi’nde nisan’13 47 MAKALE ve İsveç Korsan Partisi’nin kurucu üyesi Christian Engström, ACTA’dan aldığı bilgileri kendi meclisinin üyeleriyle paylaşmasına izin verilmemesi üzerine Avrupa Komisyonu ile görüşmeleri terk etmişti. Terör sundu. AB idaresinin bildirdiği üzere siber suçun AB’ye maliyeti yıllık 750 milyar Euro ile uyuşturucu trafiğinin maliyetini de aşarak küresel GSMH’nın yüzde 1’i olarak kayda geçti. Avrupa Komisyonu aynı zamanda Avrupa’da siber atağa karşı bir anında müdahale sistemi kurma çabasında. Buna ek olarak komisyonun hedefleri arasında bilgisayarlar için bir acil yanıt takımı (Certs) kurma planı ve ENISA’nın rolünü arttırmak da bulunuyor. İnternet Korsanlığı Paris’te bulunan TERA danışmanlık şirketinin yaptığı bir internet korsanlığı araştırmasına göre, yasa dışı yüklemeler sonucu önümüzdeki 3 yıl içinde AB’de bir milyondan fazla iş ve iş çevrelerinde 240 milyar Euro’luk bir para kaybı söz konusu olabilir. Geçtiğimiz yıllarda hava ya da karadan yapılan yasa dışı nakliyatların üçte birini durdurmayı başaran Avrupa Birliği gümrük yetkilileri, internet üzerinden yapılan yasa dışı mal satışında artış olduğuna dikkat çekiyor. Verilerin olduğu yıllık yasa dışı ticaret akışı raporunu Avrupa Komisyonu’nun vergilendirme ve gümrük birliği departmanı yayınlıyor. Avrupa Parlamentosu çevrim içi korsanlığı ile başa çıkmak için boğuşurken pek çok Avrupa Parlamentosu üyesi korsanlığı suç kapsamına sokmanın fazla sert olduğu konusunda ısrar ederek bunun ticari kazanç için içeriği topluca yağmalayanlardan çok 48 nisan’13 ara sıra dosya paylaşan insanları cezalandırmak olacağını belirtiyor. Bu konuda yasa önerisinde bulunan ilk ülke olan Fransa’nın hukuku pek çok siyasetçi tarafından fazla bağlayıcı kabul ediliyor. Yasa dışı içerik yükleyen kullanıcıların üçüncü kez de yakalanması halinde şebeke bağlantılarının kesilmesini ön gören üç hak yasası, halen Fransız ulusal meclisinden geçmeyi bekliyor. Eircom internet servis sağlayıcısının yasa dışı içerik yüklendiği iddiasıyla İrlanda Plak Derneği tarafından mahkemeye verilmesinin ardından İrlanda üç hak politikasını uygulamaya sokan ilk ülke oldu. İngiliz hükümeti ve internet servis sağlayıcıları (ISP’ler) BT ve Talk Talk’ın arası ülkenin dijital ekonomik faturası nedeniyle açılmış halde. Açılan davada yüksek mahkemenin istediği yasa dışı içerik yükleyen müşterilere bir mektup yollanması, hatta bağlantılarının kesilmesi yönünde. Yasa dışı yükleme yapılmasında internet servis sağlayıcılarının rolü hem AB’de hem de dünya çapında tartışılan bir konu. Mevcut durumda Avrupa Parlamentosu Sahteciliğe Karşı Ticaret Anlaşması’nın (ACTA) yaptırımları üstüne kafa yoruyor. Öne çıkan fikirlere göre, küresel müzakereler sonucu ISP’ler yasa dışı içerik yükleyen müşterilerini cezalandıracak. ACTA görüşmelerine katılan 12 ülke var ve Avrupa Birliği’nin çıkarları Avrupa Komisyonu’ndan müzakereciler tarafından temsil ediliyor. İsveçli Yeşiller / Avrupa Özgür Birliği üyesi Avrupa Birliği 2007 yılında 27 üye ülkenin İslam propagandası yapan verileri Lahey’deki Avrupa Polis Ofisi’nde bir havuzda topladığı “İnterneti Kontrol Et” isimli bir yüksek güvenlik portalı kurmuştu. Yakın zaman içinde, terörle mücadelede internet servis sağlayıcıları ve internet üzerinden çalışan özel şirketlerin de işbirliğine katılmalarında artış yaşandı. İnternet bazlı propaganda ve radikalleşme aktivitelerine karşı sert tutum, Kasım 2008’de kabul edilen Avrupa Birliği terörle mücadele Çerçeve Kararı’ndan doğuyor. Belgede açıkça belirtildiği üzere “internet Avrupa çapındaki yerel terörist ağlarına ve bireylere ilham vermek ve onları mobilize etmek için kullanılıyor. Ayrıca terörist yöntemler konusunda bir bilgi kaynağı olarak sanal bir eğitim kampı görevi görüyor.” Avrupa Komisyonu, iletişim hattındaki yeni önlemler sayesinde suç işleyenlerin ve saldırı planlayanların daha kolay takip edileceğini düşünüyor. Buna karşın, internetten bomba yapım tarifleri almak gibi dolaylı yoldan terörizmi destekleyen bireyler de bundan etkileniyor. İnternet üzerinden olanlar da dahil radikalleşmeyi hedef alan yeni önlemler paketi 2011’de öneri olarak sunuldu. Çocuk Pornografisi Buna ek olarak Avrupa Komisyonu, üye ülkelerin çocuk pornografisi yayınlayan sitelere filtre uygulamasını ve insan kaçakçılığı konusunda daha sert cezalar uygulanmasını istiyor. Buna karşın Avrupa Parlamentosu’nun yeni AB kanunlarının yeterince sert olacağı konusunda şüpheleri bulunuyor. Mart 2010’da önerilen yeni kurallarla internette çocuk pornografisi yayınlayan sitelere yasak getiriliyor, çevirim içi sohbet odalarında tacize maruz kalan kurbanların dava açma hakları doğuyor ve tacizcilerin başka bir AB ülkesinde yeniden aynı suçu işlememesi için önlem alınıyor. Ancak AB, öneri konusunda üye devletlerden gelen bir ihtilafla karşı karşıya kalmış durumda. Pek çok üye devlete göre internetin filtrelenmesi, hükümetlerin istemediği içeriğe yasak getirmesiyle konuşma özgürlüğüne zarar verecek. Öneriyi reddeden Almanya, çocuk pornografisini toptan yasaklamanın içeriği filtrelemekten daha mantıklı olduğu görüşünü savunuyor. MAKALE Avrupa Birliği’nden Farklı Sesler Yükseliyor Siber suçlarla mücadelede yeni önlemler konusunda görüş belirten AB İçişlerinden Sorumlu Komisyon Üyesi Cecilia Malmström, “Vatandaşlar kendilerine dair hangi kişisel verilerin saklandığını ve değiş tokuş edildiğini bilmeliler” diyerek çocuk pornografisi yayını yapan internet sitelerinin filtrelenmesi konusundaki görüşlerini açıklıyor. Malmström, “Eğer polis çocuk pornografisi içeren broşür, kitap ve videolara el koyabiliyorsa demek ki bu içerikteki internet sitelerini de kapatabilmeli. İnternet suçlular için bir güvenli barınak değil” diyor. Alman Adalet Bakanı Sabine Schnarrenberger ise bu görüşe katılmıyor. İlerleyen zamanlarda daha geniş bir görüş bildirme ortamının olacağını düşünen Almanya Adalet Bakanı, “Ben o noktada ‘çocuk pornosu sitelerini yasaklamak yerine kaldırmak’ prensibini savunuyor olacağım” derken, bunun için destek alabilmek adına Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu’nda da mümkün oluğunca lobicilik yapacağını ifade ediyor. Geçtiğimiz yıllarda Avrupa Komisyonu, çevirim içi terörist aktivitelerini tetkik etmekle ilgili bir rapor yayınladı. Belgeye göre, “Terörist suçlar işlemesi için halkı kışkırtmaya yönelik hareketler, terörizm için destek toplanması ve eğitim verilmesi son derece düşük bir maliyet ve riskle katlanarak artmış durumda.” Europol’un çevirim içi kontrol portalı olan ‘Web sitesini kontrol et’ hakkında yorum yapan Europol’ün başkanı Max-Peter Ratzel, “AB üyesi devletlerin internet sitelerini kontrol ederek sorumluk paylaşımında bulunmalarına olanak tanıyoruz. Eğer bir sitenin daha önce başka bir ülke tarafından denetlendiğini görürseniz zaman kaybetmekten kurtulmuş olursunuz” diyor. ACTA görüşmelerinin yoğun güvenlik ortamını eleştiren İsveç Yeşiller/ Avrupa Özgür Birliği üyesi ve Korsan Partisi’nin kurucu üyesi Christian Engström ise “AP üyelerinin resmi olmayan sızıntı bilgilere bağlı kalmak durumunda olması utanç verici” ifadelerini kullanıyor. ACTA’nın korsana karşı üç hak yasasının yolunu açacağına dair dolaşan dedikoduları değerlendiren Avrupa Komisyonu ticari biriminden Luc Devigne da, “Üç hak olmayacak. İnternet servis sağlayıcılarının mesuliyetlerinde bir değişim olmayacak. Veri gizliliğine saygı gösterilecek ve gümrük aramalarında tedbir söz konusu olmayacak” görüşünü dile getiriyor. AB Telekom Operatörleri Birliği ETNO’nun başkanı Michael Bartholomew’e göre, internet sitelerini filtreleme, hatta Sahteciliğe Karşı Ticaret Anlaşması (ACTA) ile internet kullanıcılarının erişimini kesmek gibi geniş çaplı ve orantısız önlemler ETNO’yu endişelendiriyor. Bu tarz bir hareket, AB hukukunda belirti- len ve kabul edilen Avrupa Birliği Telekom Paketi’nde yeniden takviye edilen kullanıcı haklarıyla tamamen çelişebilir. Telif hakları yasasını denetleyen Fransa merkez sağından Avrupa Parlamentosu üyesi Marielle Gallo da kullanıcılarına yasa dışı içerik sağlayan web sitelerinin hakim kararıyla kapatılmasını öneren İspanyol yasa taslağını desteklediğini belirtiyor. Bulgar internet öncüsü Veni Markovski ise Avrupa Komisyonu’nun internet politikasında çok temel hataları olduğundan bahsederken, “Son zamanlarda gördüğümüz şey Avrupa Birliği üyesi bazı devletlerin daha güvenli bir internet kullanımı sağlamak yerine kullanıcıların cezalandırılması. ‘Üç hak yasası’ olarak bilinen kural daha fazla güvenlik sağlamak yerine daha fazla korku ve kullanıcıların mahremiyeti konusunda endişeye neden oluyor” diye de ekliyor. Bunun yerine kullanıcılar, iş sahipleri ve hükümetlerle daha fazla iş birliğine gidilmesi için çağrıda bulunan Markovski, reddedilen alternatif önerilerden birini örnek veriyor: “10 yıl önce Bulgaristan’da internet operatörleri telif hakkı dernekleri için bir çalışma modeli önermişti fakat bu reddedildi. Model sadece Bulgaristan’daki telif hakkı sahiplerine bile bir yılda ortalama 50 milyon Euro kazanç getirebilirdi. Çevrim içi suçla savaşta Avrupa Birliği çevrim içi özgürlüğü büyük yazılım şirketleri ve müzik yapımcılarının çıkarları uğruna bir kenara atmamalı.” nisan’13 49 Ahmet Gözütok ÖZEL DOSYA ahmet@itadvisor.com.tr Mobil Teknolojinin Nabzı, Barcelona’da Attı GSM Birliği tarafından organize edilen Dünya Mobil Kongresi (MWC 2013) uzunca bir süredir olduğu gibi Barcelona’da düzenlendi. Fuarda heyecan verici teknolojileri ve 2013’ün mobil trendlerini tanıma fırsatı bulduk 50 nisan’13 ÖZEL DOSYA M obil dünyadaki yenilikçi teknolojilerin ve en yeni mobil ürünlerin tanıtıldığı MWC 2013, yine ilgi çekici cihazlar ile dolu dolu yaşanan bir süreç olarak geride kaldı. Ülkemizden markaların da çeşitli tanıtımlar yapmak, anlaşmalar gerçekleştirmek ve yenilikçi ürünleri kendi ekosistemlerine entegre etmek adına yer aldığı fuarda, onlarca yeni hizmet ve servis de boy gösterdi. MWC 2013, mobil dünya odaklı bir etkinlik olması nedeni ile daha çok son kullanıcıya hitap eden ürünlerin tanıtılacağı bir kongre imajı çizse de artık aradaki kalın çizginin çok daha hassas bir hale gelmesi nedeniyle, her amaca uygun çözümlerin karşımıza çıktığı bir yer oldu denilebilir. Tüm bunların yanı sıra, gözlemleme fırsatı bulduğumuz bir takım şaşırtıcı yazılımsal değişimler, 2013’ün de mobil dünyadaki rekabet dozajının hiç düşmeyeceği bir yıl olmasına iddialı bir işaretti. LG’nin HP tarafından satın alınmış olan WebOS için satın alma girişiminde bulunduğunu açıklaması, Ubuntu’nun mobil sürümünü fuarda sergilemesi, Mozilla’nın Firefox OS işletim sistemine LG, ZTE, Huawei gibi isimlerden sonra Sony desteğini de eklemesi, gidişatın yönünü fark etmek adına yeterli unsurlardan bazıları. MWC 2013’te heyecan verici birçok ürün boy gösterdi belki ancak yılın en çok ilgi gören veya görecek ürünlerinin ilk uğrak noktası Barcelona olmadı. Firmalar artık bu tür büyük etkinliklerde tüm dünyanın yakın ilgi gösterdiği ürünleri tanıtmaktan kaçınıyor. Bunun yerine sadece o ürüne has bir tanıtımın yapılması tercih ediliyor. Nitekim Barcelona’da Samsung Galaxy S4’ün boy göstermemesini yahut Nokia’nın üst düzey bir Windows Phone 8’li ürün tanıtmamasını da tam olarak böylesi bir temele dayandırmak gerekir. MWC 2013 söz konusu olunca herkesin aklında tanıtılacak yeni akıllı telefonlara dair soru işaretleri uyanıyor. Elbette ki bu yıl da birçok yeni ürün karşımıza çıktı. Özellikle “Kendi Cihazını Getir (Bring Your Own Device)” trendinin tüm dünyada yaygınlaşması ile birlikte akıllı telefonlar, her ölçekteki kurumların öncelikli gündem maddelerinden biri haline gelmeye başlamıştı. Belki fuarda markalar, doğrudan bu odakta beklentileri karşılayacak veya çözümler sunan ürünleri tanıtmadı ancak işin seyri zaten iş hayatında profesyonel ihtiyaçlara, iş bittikten sonra da özel hayatın keyifli temposuna uyum sağlayan ürünler sunma yoluna çoktan girdi. Haliyle tanıtılan her yenilikçi teknoloji, her taraftan mobil kullanıcısını alakadar edebiliyor. ile resmiyet kazandırmış oldu. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın da katılımıyla gerçekleştirilen tanıtım toplantısında, tasarım ve yazılım anlamında tamamen Türk mühendislerinin çalışması neticesinde geliştirileceği belirtilen akıllı telefonun, Qualcomm temelli bir donanımsal mimariye sahip olacağı belirtildi. Bu cihazda Turkcell’e özel kullanıcı arabirimi ile Türk kullanıcıların ihtiyaçları doğrultusunda şekillenmiş donanımsal özellikler ve yazılımsal yenilikler yer alacak. Turkcell’in yerli telefonu 2013 yılı içersinde kullanıcılara sunulacak ve uygun bir fiyat politikasıyla satışta olacak. Ayrıca bu ürünün çevre ülkelere de yine Turkcell markasıyla pazarlanacağını belirtelim. Turkcell’in Gebze projesinin yanında ülkemiz adına sevindirici olarak nitelenebilecek bir başka güzel gelişme ise Qualcomm ile Turkcell arasında imzalanan cep telefonu, tablet bilgisayar ve makineler arası iletişim (M2M) cihazları geliştirme odağındaki AR-GE anlaşmasıydı. Bu sayede Turkcell, dünyadaki sayılı operatörlerden biri olarak, çeşitli inovatif ürünlerin geliştirilmesinde Qualcomm ile birlikte çalışacak. Android tabanlı T serisi akıllı telefonları ile ülkemizde kendine has bir başarı yakalayan Turkcell, ilk yerli cep telefonu için de düğmeye bastı ve Gebze kod adlı projesine Barcelona’da gerçekleştirilen bir tanıtım Nokia da olmasa Barcelona’da Windows Phone 8’li ürünlere rastlamamız biraz zor olacaktı sanki. Orta seviye olarak konumlandırabileceğimiz Lumia 720 ve 520 modellerini tanıtan Finlandiyalı üretici, İstanbul Ticaret Odası, ARTI Teknoloji, Ersel Elektronik, Etiya, Komtel Telekomünikasyon, Mikro Ödeme – 3Pay, Nefas Bilişim, Netaş, P.I. Works, Piranha, Sentez Yazılım, Türkcell Teknoloji, 70.500 metre karelik alanda büyük bir adayı kiralayarak ziyaretçiler ile buluştu. Akıllı Telefonlar Sahne Aldı Turkcell’in Yerli Telefonu Nokia Lumia 720 ve 520 Türk Markaları da Fuarda Barcelona’da elbette ki sadece dünyanın dev markaları yer almadı. Bunun yanı sıra daha küçük çözümler, ürünler ve hatta yazılımlar geliştiren küçük ölçekli onlarca marka bu dev arenada ziyaretçiler ile buluştu. Ülkemizden de bu yıl etkinliğe katılan teknoloji şirketi sayısı bir hayli yüksekti. Sadece fuarda çeşitli görüşmeler yapmak, yenilikleri yerinde görmek için gelen markalara ek olarak, tüm dünyadan ziyaretçilere bizzat kendi teknolojilerini tanıtmak adına stantları başında bekleyen isimler de buradaydı. nisan’13 51 ÖZEL DOSYA Windows Phone 8 işletim sistemine sahip cihazlarda fiyat ölçeğinde biraz daha tabana inmeyi başarmış. Daha çok çoklu ortam yetenekleri ile öne çıkan ürünler, uzun bekleme süreleri ve güçlü işlemcileri ile hemen her işin üstesinden gelebilecek potansiyele sahip. Windows Phone 8’in de desteği ile fark yaratan ürünler, Microsoft’un bulut tabanlı depolama çözümü SkyDrive entegrasyonu ile geliyor. Nokia, kullanıcılarına 7 GB kapasiteli ücretsiz SkyDrive alanını da bu cihazlarla birlikte hediye ediyor. HTC One Yepyeni bir tasarıma sahip akıllı telefonu One’ı duyuran HTC, fuarın ilgi çekici isimlerindendi. Yenilikçi, modern ve agresif çizgileri ile ilk bakışta etkilemeyi başaran ürün, güçlü donanımı ile modern anlamdaki mobil ihtiyaçları fazlasıyla karşılıyor. 1.7 GHz saat hızında çalışan Qualcomm Snapdragon 600 işlemcisi ile fark yaratan akıllı telefon, 2 GB RAM ile hem eğlencenin hem de işlerin aksamamasını daim edecek bir güce sahip. Üzerindeki 2300mAh kapasiteli batarya, ortalama bir kullanım ile kullanıcısının enerjisi yettiği ölçüde performansından bir şey kaybetmiyor. Sense 5.0 arayüzü ile gelen HTC One, bu sayede bir takım avantajlara da sahip. HTC özellikle önceki cihazındaki verileri yeni telefonuna taşıma konusunda endişe eden kullanıcıları düşünmüş ve Sense 5.0 arayüzüne bir entegrasyon özelliği eklemiş. Bu 52 nisan’13 sayede iPhone’dan HTC One’a geçmek son derece kolay hale geliyor. Sizin için hayati önem taşıyan kişi kayıtlarını, mesajları hatta önemli dokümanları iTunes üzerinden alacağınız bir yedek ile doğrudan yeni telefonunuza taşıyabiliyorsunuz. Asus Padfone Infinity Kurumsal odaklı mobil değişimin belki de en iyi uyarlanabileceği veya bu alandaki ihtiyaçlara en iyi yanıt verebilecek mobil ürünlerin başında ise hiç şüphe yok ki Asus’un Padfone Infinity adlı tablet bilgisa- yar – akıllı telefon modeli geliyor. İlki 2011 yılında tanıtılan bu konseptin ana hatlarında iki ürün var. Bunlardan bir tanesi standart özelliklere sahip bir akıllı telefon, diğer ise dev bir ekran. Burada tablet bilgisayar ifadesini özellikle kullanmadık çünkü 10.1 inçlik bölüm tek başına sadece ekrandan başka bir şey değil. Bu ekranın üzerinde telefonun girebileceği bir yuva bulunuyor. Bu yuva sayesinde 10.1 inçlik ekran, telefonun donanımsal gücünü kullanarak bir tablet bilgisayar haline gelmiş oluyor. Bu kullanışlı konsepti Asus sürekli geliştirdi. Son çıkan versiyon ise artık bir ustalık eseri halini aldı. An itibariyle bir benzeri daha bulunmayan bu sıra dışı tasarım, özellikle kurumsal odaklı müşterilere hitap ediyor. Zaten “Kendi Cihazını Getir” trendinin hızla dünyaya yayılması ile birlikte mobil dönüşümün daha çok çalışanların inisiyatifinde şekillenmeye başladığı profesyonel hayatta bu cihaz, iş – özel hayat çizgilerinin hassasiyetine saygılı kalarak, hem çalışanların seveceği hem de işlerin zaman ve mekan problemi olmadan aksamamasını sağlayacak olması nedeniyle kurumların karşı koyamayacağı bir model hüviyetinde. Mobil odaklı olmaktan kaynaklanan, aklınıza gelebilecek tüm sorunları rafa kaldıran Padfone Infinity, tablet – akıllı telefon masrafını tek bir bütün olarak düşünüldüğünde azaltacağından peşinen bir kazanç da sağlamış oluyor. Üstelik 40 saati bulan kullanım ömrü, Android 4.2 JellyBean işletim sistemi, 1.7 GHz’lik dört çekirdekli Qualcomm Snapdragon 600 işlemci, 2 ÖZEL DOSYA GB RAM ile yaygın bağlantı alternatifleri, ürünün cazibesini artıran unsurlar olarak dikkat çekmeyi başarıyor. HP Slate 7 Kurumsal odaklı çözümler üreten HP, bu alanda Android’in popülaritesine de başvurmayı ihmal etmiyor. Her ne kadar kendisinden WebOS tabanlı ürünler beklenmiş ve bu beklentiyi ödenen yüklü meblağlara rağmen boşa çıkarmış olsa da tabletleri ile özellikle dünya genlinde iş dünyasının tercih edilen markalarından HP. Uygun fiyata optimum performansı sunmak adına geliştiren HP Slate 7, çift çekirdekli 1.6 GHz’lik bir işlemci ile donatılıyor. Üzerinde 1 GB RAM bulunan ürün, berrak ve keskin görüntüler sunmak, metinlerin okunabilirliğini kolaylaştırmak ve grafiklerdeki hassas çizgilerin daha net görülebilmesini sağlamak adına FFS teknolojisini kullanıyor. Ayrıca yine bu teknoloji, güneş ışığı altında dahi belirginlik ölçüsünde iyi bir performans sergiliyor. Heyecan Verici Yeni Teknolojiler MWC 2013’te ziyaretçiler akıllı telefonlardan veya tabletlerden ziyade, destekli ürünlerin ve hizmetlerin sergilendiği stantlarda daha çok vakit geçirdi. Fuarda yeni akıllı telefonlar ve tablet bilgisayarlar olduğu kadar mobil odaklı geliştirilmiş bir çok yeni hizmet, servis, yazılım, aksesuar da tanıtıldı. AR-GE departmanlarının, özellikle NFC teknolo- jisinin geliştirilmesi ve bu odakta ürünlerin pazara sunulması adına yoğun mesai yaptığı görülüyor. Bunun yanı sıra bulut tabanlı teknolojiler, otomotiv firmalarının mobil odaklı yenilikleri ve dönüşümleri, mobil pazarlama stratejileri dikkat çekici konulardandı. Bu durum da aslında mobil cihazların, hayatın her anına ne kadar sokulmuş olduğunun da önemli bir göstergesi. Araç Paylaşım Hizmeti! GSMA tarafından Dünya Mobil Kongresi kapsamında “Otomotivde En İyi Mobil Servis” kategorisi ödülüne uzanan Vodafone’a bu ödülü getiren inovatif hizmetin adı ise DriveNow. “Araç Paylaşım Hizmeti” olarak nitelendirebileceğimiz bu hizmet, modernleştirilmiş ve mobil dünyaya uyarlanmış bir çeşit araç kiralama hizmeti aslında. Vodafone’un yaygın erişim alt yapısını kullanan bu yenilikçi servis, NFC teknolojisi ile güçlendiriliyor. Sistemin işleyiş mantığı da son derece basit ve ilgi çekici. DriveNow’a kayıt olan kullanıcılara bir RFID etiketi veriliyor. NFC destekli telefonlara da tanımlanarak NFC üzerinden kullanılabilen bu etiket, araçlara erişim için gerekli giriş anahtarını içeriyor. Bu sayede bir harita sistemi üzerinden kullanılabilir durumda olan araçları görebiliyorsunuz. Dilediğiniz yerdeki araca giderek şifreyi NFC alıcısından okutup aracı kullanmaya başlayabiliyorsunuz. Hiçbir prosedür ile uğraşmadan araç ihtiyacını anlık olarak karşılamaya yönelik olarak geliştirilen bu hizmetin güzel yanı ise aracı dilediğiniz yere bırakabilmeniz oluyor. Böylelikle yine ihtiyacı olan bir başka kullanıcı aracı sizin bıraktığınız yerden teslim alarak kullanmaya başlıyor. BMW ve Mini tarafından desteklenen projenin yönetimi ise Sixt araç kiralama şirketi tarafından sağlanıyor. Proje kapsamında Münih’te 300, Berlin’de 500, Düseldorf’ta 150 BMW ve Mini marka araç kullanımda. İlerleyen süreçte daha fazla araç ve daha fazla şehir Drive Now sistemine entegre edilmiş olacak. Bu heyecan verici teknoloji özellikle sık seyahat eden müşterilerin ilgisini çekecektir muhtemelen. Mesela herhangi bir iş için gittiğiniz şehirde taksilerle uğraşmak istemiyorsanız, haritadan bakıp bulunduğunuz civardaki en yakın araç ile istediğiniz noktaya ulaşabilir, sonrasında da aracı hiçbir şey olmamış gibi bölgenizdeki bir alana bırakarak işinize bakabilirsiniz. Bu son derece pratik hizmetin fiyatı da kullanılan araca göre değişmek üzere 29 cent’ten başlıyor. Ülkemiz için ise böylesi bir proje henüz planlanmış değil. nisan’13 53 ÖZEL DOSYA Samsung Knox ile Yüksek Güvenlik Hassasiyeti Akıllı telefon pazarının lider ismi Samsung, kurumsal pazarda da en çok tercih edilen isim olmak adına ciddi çalışmalar yürütüyor. An itibariyle Kendi Cihazını Getir trendinin ciddi etkisi ile bölünmüş bir şekilde olan ve kesin bir dominant durum mevcut diyemeyeceğimiz kurumsal odaklı pazara yönelik Samsung, alt yapıyı oluşturma çabasında. Bu bağlamda MWC 2013’te tanıtılan Samsung Knox adlı güvenlik çözümü, Güney Koreli üreticinin bu işi ne kadar ciddiye aldığını fazlasıyla ortaya koyuyor. Samsung Knox, kurumsal odaklı olarak kullanılan akıllı telefonlarda, kullanıcıların iş için de kendi cihazlarını kullanmaya başlamasıyla ortaya çıkan güvenlik kaygılarını ortadan kaldırmak adına geliştirilmiş bir sistem. Daha önceki çözümlerden farklı olarak çok daha komplike bir güvenlik faaliyeti sunan hizmeti, yıllardır BlackBerry’lerde yer alan güvenlik çekirdeğinin daha da geliştirilmiş ve Android’e uyarlanmış hali olarak tanımlayabiliriz. 5 katmanlı Android yapısına, her bir katman için özel olarak tasarlanmış güvenlik duvarları entegre eden Samsung, en tepedeki ve en kolay erişilebilir uygulama katmanından yazılımsal olarak başlayarak, donanımsal ölçekte işlemciyi de içine alan bir güvenlik yapısı kuruyor. Bu sayede gizlilik hassasiyeti sekteye uğramadan akıllı telefonların her durumda güvenle kullanılabilmesi sağlanmış oluyor. Samsung Knox’ın içerisinde AES 256 bit şifrelenmiş dosya sistemi, gelişmiş VPN desteği, Knox konteynır ile kurumsal uygulamaların yalıtımı, güvenli boot yapısı, Linux çekirdeği üzerinden komplike bir şekilde izolasyonu, tek merkezden kolay cihaz yönetim entegrasyonu, yöneticiler, çalışanlar ve iş ortakları için alternatif özelleştirmeler gibi birçok hayati önem taşıyan işlev yer alıyor. Tüm Galaxy serisi akıllı telefonlarda kullanılabilir olacağı belirtilen Samsung Knox’ın özel bir ROM yüklenerek cihazlarda aktif hale geleceği ve sonrasında kişiselleştirilebileceği belirtiliyor. Yazılımsal güncelleme, hali hazırda piyasadaki cihazlarda donanımsal katmana kadar olan tüm güvenlik çözümlerine sahipken, donanımsal temelde bir güvenlik sağlamak içinse yeni bir cihaza ihtiyaç olacağı belirtilmiş. Samsung, standart olarak bu özellikteki cihazları 2013 yılı içersinde satışa sunacak. Exynos 5 Octa serisi işlemciye sahip modellerin bu işlevi entegre olarak sunması ve bir ROM ile aktif olması da beklentiler arasında yer alıyor. MasterCard’dan MasterPass 54 nisan’13 2012 yılında PayPass adlı ödeme sistemini duyuran MasterCard, MWC 2013 kapsamında bu teknolojinin geldiği noktayı bir basamak yukarı taşıyan MasterPass’i tanıttı. Sadece NFC destekli mobil cihazlar üzerinden çalışan PayPass’den farklı olarak yeni sistemde QR kodlar ve RFID etiketleri hizmete entegre olarak kullanılabiliyor. Hem elektronik ticaret ortamında hem de mağazalarda kullanılması planlanan MasterPass, komplike bir elektronik alışveriş ortamı sunacak. Program dahilindeki tüketiciler, çeşitli kampanyalardan ve promosyon fırsatlarından da çeşitli kriterler ölçüsünden anında haberdar olabilecek. Yeni teknolojisini bulut tabanlı bir yapıda sunacak olan MasterCard, kullanıcıların yüksek güvenlik hassasiyeti gerektiren tüm verilerini (adres bilgisi, hesap kayıtları, geçmiş dönem hesap dökümleri gibi) MasterCloud adlı alanda saklayacak. ÖZEL DOSYA Ticari işletmelere de büyük kolaylık sağlayacak olan yeni hizmet, kolay entegrasyon seçenekleri ile dikkat çekerken, tek tıkla ödeme, hızlı alışveriş, özelleştirilebilir promosyon sistemi gibi avantajlar vadediyor. Şimdiden birçok Finans kuruluşunun desteğini arkasına alan MasterCard, MasterPass ile dünyanın önde gelen bankalarının yanı sıra, yine dünya çapındaki 6000’e yakın iş yerinde kullanılabilir olacak. Hizmetin sağlanması konusundaki yol haritasında öncelikli ülkeler ise Avustralya, Kanada, ABD, İngiltere, Çin, Fransa, İtalya, Hollanda, Singapur, İspanya ve İsveç şeklinde sıralanıyor. Diğer ülkelerde ise servisin hayata geçirilmesi en erken 2014 yılına sarkacak. Samsung Wallet Hemen her alanda Apple’ın ürün ve hizmetlerine benzer çözümler sunan Samsung’un MWC 2013’te tanıttığı ilgi çekici yeniliklerinden bir tanesi de Samsung Wallet oldu. Apple’ın 2012 yılında tanıttığı Passbook uygulamasının bir benzeri olan Wallet, tüketicilerin satın aldığı biletleri tek bir ekrandan görebilmesini, kampanyaları da yine bu yapı üzerinden takip edebilmesini sağlıyor. Şu anda sadece Android uygulaması olarak geliştirilen ve kare kod destekli sunulacak olan hizmet, kart, kupon gibi materyallerin dijital olarak saklanmasını ve takibini sağlayacak. Havayolu şirketleri başta olmak üzere, sinema, otel rezervasyonlar gibi birçok sektörde ilgi göreceği tahmin edilen teknoloji, Samsung’un VISA ile gerçekleştirdiği NFC temelli ödeme alt yapısı ile de ilerleyen süreçte entegre olarak çalışabilir. Her ne kadar şu anda böylesi bir durumdan bahsedilmemiş olsa da iki anlaşmanın güç birliği sektörde daha büyük pay sahibi olmak adına stratejik bir öneme sahip olacaktır. Henüz beta aşamasında olan Samsung Wallet API üzerinden üçüncü şahıs yazılım geliştiricilerine de açılan Samsung Wallet hizmeti, Android ekosisteminde öncü bir hizmet olarak daha geniş bir temele yayılabilir. 2013 yılında pazara sunulacak olan Samsung modellerinin tanıtımlarında Samsung Wallet ögesiyle yaygın olarak karşılaşacağız gibi görünüyor. Viber, Operatörler ile Anlaşacak Akıllı telefonların yaygınlaşması, mobil internet erişiminin hızlanması ve fiyat olarak uygun hale gelmesiyle anlık mesajlaşma ve VoIP yazılımlarına olan ilgi hızlı bir şekilde artış gösterdi. Bu bağlamda Viber, sunduğu komplike hizmet ile en hızlı büyüyen isimlerden biri. Birçok platformda yer alan Viber, MWC 2013’te boy gösteren isimlerden biriydi. Şirket CEO’su Talmon Marco, gerçekleş- tirilen bir panelde, Viber’ın geleceğine ve VoIP’in mobil pazardaki durumuna ilişkin yaptığı değerlendirmeler ile sektörün durumuna adeta ışık tuttu. Buna göre Viber operatörler ile anlaşmalı olarak, internet paketlerinden bağımsız bir şekilde hizmet sunmak adına girişimlere başladı. İlk olarak Hindistan’da böylesi bir anlaşmaya imza atan Viber, çok yakında bu odakta daha fazla anlaşmayı hayata geçirmek istiyor. Kurumsal odakta da bir hayli önemli olan VoIP servisleri, özellikle uzak lokasyonlarda şubeleri bulunan kurumlarda etkin olarak kullanılıyor. İnternet üzerinden gerçekleştirildiği için bir kez kurulduktan sonra maliyetleri çok düşüren hatta sıfırlayan VoIP hizmetlerine dair atılan her adım, özellikle kurumsal ölçekte ilgiyle karşılanacaktır. Mobil İşletim Sistemleri MWC 2013 belki de ilk defa mobil işletim sistemleri adına böylesine zengin bir yıl olarak geride kaldı. Önceki birkaç yılda Android’in baskın hali dikkatlerden kaçmıyordu ancak bu kez Android ismi biraz geri planda kaldı. Fuarda birçok mobil işletim sisteminin adı geçti. Android ve Windows Phone temelli cihazların var olacağı zaten en baştan belliydi ancak heyecan verici olan Tizen OS, WebOS, Mozilla Firefox OS ve Ubuntu gibi isimlerin yoğun ilgi görmesiydi. Android, iOS ve Windows Phone’un hakimiyetine karşı çıkmak adına oluşturulan mobil platformların ne kadar başarılı olacağını şimdiden kestirmek belki güç ancak adı geçen tüm isimlerin ilk sınavdan başarıyla geçtiğini söyleyebiliriz. Özellikle Tizen, Ubuntu ve Firefox için kurumsal odaklı daha esnek bir yapı sunma planlarının mevcut olduğunu biliyoruz. Her ne kadar Kendi Cihazını Getir trendleri bir özgürlük sağlamış olsa da, güçlenen yeni isimler, bu noktadaki özgür tablonun korkutucu yanını dizginlemek adına çeşitli çözümler sunabilir. Bahsi geçen tüm işletim sistemlerinin büyük hamleyi yapmak adına 2014 yılının başını beklediği gelen bilgiler arasında yer alıyor. Bu demek oluyor ki rekabet, içinde bulunduğumuz yıldan sonra çok daha sert bir hal alacak. Belki projelerin hepsi başarı ile sonuçlanmayacak ancak ortaya çıkacak olan tablonun, kurumsal müşteri ve son kullanıcı odağında olumlu getiriler sağlaması, beklentiden çok kesin olarak görülen bir durum halini aldı. nisan’13 55 Avşar Özgen MAKALE avsar@itadvisor.com.tr Dünyanın Yeni Korkusu: Siber Savaş Teknoloji şirketleri birbiri ardına siber saldırıya maruz kalan ABD’nin yaşadığı siber savaş endişesinin gün geçtikçe arttığına dikkat çekerken analistler, her gün kişisel bilgi ve fikri mülkiyetinin çalındığı milyonlarca saldırı olduğunu belirtiyor İ ran’ın nükleer tesislerini vuran 2010 yılında Stuxnet virüsünün ABD Başkanı Barack Obama’nın emriyle kullanıldığının ortaya çıkması, “küresel siber savaşın Pearl Harbor saldırısı” olarak tanımlanmış ve ABD’nin sayısı katlanarak artacak siber saldırılara karşı hazırlıklı olması gerektiği birçok güvenlik analisti tarafından vurgulanmıştı. Bu saldırı, Obama ve kendisinden önce Başkan olan George Bush’un, İran’ın nükleer programına karşı gizlice yürüttükleri siber saldırı planları hakkında önemli bilgiler ortaya koydu. Yıllardır ABD, İran ve Çin’in öne çıktığı küresel siber saldırılarda ilk defa, bir hükümetin doğrudan saldırılarda rol aldığına dair önemli detaylar öne sürüldü. Stuxnet’in arkasında en başından beri ABD ve İsrail’in 56 nisan’13 olduğunu öne süren İran’ın beslediği şüphelerin bir anlamda doğrulanması, siber savaş alanında bir dönüm noktası olarak karşımıza çıkıyor. ABD’nin bu siber saldırılarının ardından Stuxnet virüsü, İran’ın Natanz tesisindeki beş bin santrifüjün yaklaşık bin tanesini kullanılamaz hale getirdi ve İran nükleer programı en az iki yıl geri adım attı. Tabi bu durum ABD’nin de bundan böyle siber saldırılara açık bir ülke olacağını ortaya koyuyor. Örneğin, California merkezli ağ güvenlik sistemleri şirketi RedSeal Networks teknoloji şefi Mike Lloyd, “ABD olarak sırtımıza resmen ‘beni vur’ yazdık” yorumunu yapıyor. Lloyd, “Stuxnet gibi bir siber silah üretmeyi ve kullanmayı seçen ABD, kendisini benzer tehditlere tamamen açık bıraktı. Tarihteki çatışmalarda öğrendi- ğimiz bir şey varsa, insanların düşmanlarını, onlardan gördükleri silahlarla vurmaları. Siber silahların, politik çıkmazları çözmek için kullanılabileceğini öne sürenler de artık ebediyen susabilir” diyor. Aslında Lloyd bu görüşünde hiç de haksız sayılmıyor. Mesela ABD’de demiryolu taşımacılığı yolcular tarafından pek tercih edilmiyor olsa da, yük trenleri ülke ekonomisi için oldukça önemli bir unsur. Birçok modern altyapı gibi demiryolları da karmaşık dijital sistemler ile kontrol ediliyor. Bu tür bilgisayarların ya da modern toplumun dayandığı diğer elektronik sistemlerin siber saldırıya uğrayabileceği endişesi artık giderek daha yüksek sesle dile getiriliyor. Yani ABD dijital anlamda yeni bir 11 Eylül yaşayabilir. Geçen sene eski ABD Savunma Bakanı Leon MAKALE “Bilgisayarların ya da modern toplumun dayandığı diğer elektronik sistemlerin siber saldırıya uğrayabileceği endişesi artık giderek daha yüksek sesle dile getiriliyor” Obama Yasal Düzenleme İstedi Panetta, bu sefer “ABD’ye karşı dijital bir Pearl Harbor” yaşanabileceğini söylemiş ve ABD’nin ulaşım ve enerji altyapısına karşı siber saldırı yapılması ihtimalinden söz etmişti. Hatta geçtiğimiz haftalarda ABD Başkanı Barack Obama da bu uyarıyı tekrarladı. Hackerların insanların kişisel bilgilerini çaldığı, e-maillerine girdikleri bilinen bir gerçek. Bunun yanında başka ülkelerin ya da şirketlerin şirket sırlarını çaldığı da biliniyor. Şimdi ABD’nin düşmanları ülkenin enerji ağlarını, finans kurumlarını ve hava trafiği kontrol sistemlerini sabote etmeye çalışıyor. Başta ABD olmak üzere gelişmiş onlarca ülkede yüzlerce özel şirket dijital kıyamet günü ihtimaline karşı hazırlanıyor. Eski FBI genel müdür yardımcısı ve dünya genelinde siber soruşturmalardan sorumlu Shawn Henry bunun sonuçlarının ağır olacağını söylüyor. Henry şu anda özel şirketlerin hackerlara karşı kendilerini korumalarına yardım eden Crowdsrike adında bir şirketin başkanı. “Kitle imha silahları dışında, siber saldırı, karşı karşıya olduğumuz en büyük risklerden biri” diyor. Henry, gündelik yaptığımız her şeyin sanal alandaki iletişimlere dayandığını ve finans sektörünü, altyapı ve enerji ağını hedefleyen gruplar olduğunu belirtiyor. Siber Savaşçılar İşe Alınıyor İnternet güvenliği uzmanlarının birçoğuna göre yenidünya düzeninde her zaman ciddi anlamda bir siber savaş riski bulunuyor. Uzmanlar, enerji ağlarına ya da kritik önemdeki altyapı sistemlerine başarılı saldırılar olduğunu, biraz abartılı olmakla beraber askeri sonuçları olabilecek siber faaliyetlere izin veren bir temelin var olduğunu kabul etmek gerektiğini belirtiyor. Her ne kadar bu konularla ilgilenen birçok uzman siber savaşları yeni bir 11 Eylül ya da 3. Dünya Savaşı gibi senaryolarla bağdaştırsa da bunun tam tersini düşünenler de var. Örneğin Londra’da King’s College’da Savaş Çalışmaları bölümünde öğretim görevlisi Thomas Rid, siber tehdit ile ilgili net konuşuyor. Yeni kitabının adı da “Siber Savaş Olmayacak”. Rid, “Siber Pearl Harbor ya da siber 11 Eylül senaryoları biraz abartı” diyor. Pentagon yetkililerinin bu tür açıklamaları abartılı bulduğunu da belirten Rid, bunun özellikle ABD’de Kongre üzerinde siber güvenlik yasasının çıkarılması için baskı uygulamak amaçlı kullanıldığını söylüyor. Öte yandan, siber saldırı tehdidi ABD’yi savunmasını güçlendirmeye itiyor. Pentagon 4 bin yeni ‘siber savaşçı’ işe alıyor. ABD’nin altyapı sistemini hackerlardan korumak için yeni bir başkanlık önergesi de imzalandı. Dijital saldırı riskine karşı korunma giderek büyüyen bir sektöre dönüştü. Askeri ve özel şirketler de kendilerine düşen payı almak için şimdiden rekabete girişmiş durumda. ABD ile Çin Arasındaki Gerilim Tırmanıyor ABD ve Çin arasında giderek tırmanan siber gerilim, milyarlarca dolarlık ekonomi yarattı. ABD’li devler, sırlarını Çinli hackerlara kaptırmamak için kesenin ağzını sonuna kadar açıyor. Coca-Cola’nın formülü, Apple’ın planlama aşamasındaki ürünleri, Microsoft’un gizli kodları, Amerikan savaş uçaklarının gizli teknolojileri, ABD’nin ulusal güvenlik sırları ve benzeri pek çok şey Çinli hackerların hedefinde. ABD ve Çin arasında başlayan “siber gerilim” geçtiğimiz aya damga vurdu. Amerika’nın en büyük şirketlerine siber güvenlik hizmeti veren Mandiant isimli şirket, Çin ordusu kaynaklı bir hacker grubunun Amerikan kurumlarına ve firmalara siber saldırılar düzenlediğini açıkladı. Çin resmi makamları suçlamayı kabul etmese de Pentagon kaynakları Çin’den Amerika’yı hedef alan saldırıları ve Mandiant’ın raporunun doğruluğunu teyit etti. Başkan Barack Obama, kongreyi bir an önce siber saldırılara karşı yasal düzenleme yapmaya çağırdı. Obama’ya göre son dönemde artan siber saldırılar hem ekonomiyi hem de ulusal güvenliği tehdit ediyor. Obama, “Önlem alınmazsa bedeli ağır olur” diyor. Mandiant’ın raporuna göre saldırılar şu ana kadar 115 Amerikan şirketini, birçok kamu kurumunu ve bazı düşünce kuruluşlarını hedef aldı. Saldırılar bazen bir ticari sırrı bazen devletin çok özel bir bilgisini bazen de kapalı kapılar ardında hazırlanan sadece belli bilgisayarlarda depolanan siyasi projeleri ele geçirmek üzere yapılıyor. Siber saldırılara karşı yapılacak yatırımlar eski savaş mantığını tamamen değiştirecek. Yakın gelecekte düşman devletler birbirlerinin askeri sistemlerini konvansiyonel savaş araçları kullanmadan çökertmeye çalışacak. Yeni bir füze yapmak için harcanan zaman ve para, yabancı bir devletin insansız hava aracının kontrolünü ele geçirmek için kullanılacak. Siber savunmaya yatırım yapıldıkça saldırılar daha karmaşık bir hal alacak. Çatışmalar büyüdükçe “siber savunma” lobisi güçlenecek. Korku, Savunma Ekonomisini Büyütüyor 2013’te küresel siber güvenlik şirketlerinin toplam cirosunun 70 milyar dolar olması bekleniyor. 2018’de ise 120 milyar dolarlık bir pazar oluşacak. Müşterilerin en yoğun olduğu yer yüzde 40’la ABD. İkinci sırada ise Batı Avrupa var. Devletlerin yanı sıra şirketlerin ticari bilgilerini koruma zorunluluğu siber savunma pazarını daha da büyütecek. Siber güvenlik firmaları dünyadaki pek çok şirkete “ortam kötü sizi koruyalım” mesajı ile gidecek. Oluşturulan algı sonucunda şirketler bu firmalara muhtaç hale gelecek. Artık güvenlik denilince ilk olarak akla üniformalı, eli silahlı, atletik yapılı güvenlik personelleri gelmeyecek. Onların yerini yüz binlerce dolarlık sözleşmeleri olan “siber koruyucular” alacak. nisan’13 57 Avşar Özgen ÖZEL HABER avsar@itadvisor.com.tr Avrupa Birliği’nden 5G atağı Türkiye’nin 30 Temmuz 2009 yılında 3G teknolojisine geçen 121’inci ülke olmasının üzerinden 4 yıl bile geçmeden, Avrupa Birliği 5G’yi araştırmaya başladı T ürkiye 2009 yılında dünyada 3G teknolojisine geçen 121’inci ülke olduğunda, operatörlerin 3.75, 3.90 gibi teknolojilerden 3G’ye geçtikleri ve dünyada hiçbir ülkede olmayan ileri altyapıya sahip oldukları söyleniyordu. O dönemde yetkililerin dile getirdiği gibi Türkiye, numara taşımada olduğu gibi 3G’de de en başarılı ülkelerden biri oldu. Ancak Türkiye’nin, yıllardır tartıştığı cep telefonunda üçüncü nesil (3G) teknolojisine geçerek dünyada bu teknolojiyi kullanan 121’inci ülke olmasının üzerinden henüz daha dört yıl bile geçmeden Avrupa Birliği Komisyonu, mobil iletişimde 5G Ar-Ge çalışmalarında kullanılmak üzere 50 milyon Euro tahsis etti. Avrupa Birliği’nden yapılan açıklamaya göre, Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Neelie Kroes, 2020 itibarıyla 5G mobil teknolojisinin kullanıma sunulması için bu yıldan itibaren tahsisat ayrılacağını belirtti. Kroes tahsisatın, Avrupa’nın yeniden küresel mobil endüstrisinin öncüsü haline gelmesi amacıyla ayrıldığını bildirdi ve “Avrupa sanayiinin 5G’ye öncülük 58 nisan’13 etmesini, ürünün Avrupa’da yapılan araştırmalarla ortaya konulmasını ve Avrupa’da istihdam yaratmasını istiyorum, sözümüzü yerine getireceğiz” dedi. Avrupa Birliği Komisyonu açıklamasına göre, 2020 itibarıyla dünya çapındaki mobil trafik 2010’a göre 33 kat artacak. Bu dönemde internete erişim ağırlıklı olarak, akıllı telefonlar, tabletler, makineler ve sensör gibi kablosuz cihazlarla yapılacağından dolayı, veri trafiğini taşımaya yönelik daha etkin ve yaygın teknoloji gerekecek. Ekonomide bütün sektörler dijitale kayarken, her Avrupa Birliği işyeri ve vatandaşı hareket halinde kolay kullanımlı, daha güvenilir ve hızlı internetten yararlanacak. Açıklamada, “Yeni dalga araştırma projeleri, Avrupalıların günlük hayatları için üstün ultra yüksek hızlı mobil geniş bant teknolojisi vaat ediyor” deniliyor. 5G Otomobillerde de Kullanılacak METIS, 5GNOW, iJOIN, TROPIC, Mobile Cloud Networking, COMBO, MOTO and PHYLAWS adını taşıyan projelerin, 5G için mimari ve işlevselliğe yönelen araştırma projeleri olduğu belirtilen açıklamada, “Avrupa Birliği sanayiinden oyuncular, dünyanın önde gelen telekom işletmecilerinden (British Telecom, Deutsche Telekom, France Telecom/Orange, Telecom Italia, Telefonica, Portugal Telecom) dünyanın büyük telekom pazarlayıcılarına (Alcatel-Lucent, Ericsson, Nokia Siemens Networks, Thales Communications), dünyanın önde gelen iş yazılımı tedarikçilerine (SAP) ve aynı zamanda dünyaca ünlü otomotiv üreticilerine (BMW) uzanan bu projelere katılan akademi ve araştırma enstitüleriyle güçlerini birleştiriyorlar” deniliyor. 5G konusunda sadece METIS projesine yeni 16 milyon Euro ayrıldığı kaydedilen açıklamada, 2007-2013 arasında, gelecekteki ağlar için araştırmalara 700 milyon Euro yatırım yapıldığı, bunun yarısının 4G ve üzeri teknolojilerin gelişmesine katkıda bulunmak üzere kablosuz teknolojilere tahsis edildiği belirtildi. ÖZEL HABER Videolar 4G’ye Göre 5 Kat Hızlı İnecek Projelerden METIS’in teknik hedefi şöyle açıklandı: l Alan başına bin kat daha fazla mobil veri: Ağ operatörleri aynı anda birçok kullanıcıya hizmet edebilecek. l 10 ila 100 kat daha fazla sayıda birbirine bağlanmış araç: Arabanıza, buzdolabınıza, evdeki enerji kaynağına ve su kontrollerine bağlanıldığında işe yarayacak yeni akıllı teknolojiler bulunacak. l 10 ila 100 kat daha fazla tipik kullanıcı veri oranı: Hareket ederken zengin video içeriği izlenebilecek. l Makine-Makine iletişiminde düşük enerji ve 10 kat daha uzun pil ömrü: Hareket halinde daha fazla bağımsızlığa ve düşük enerji tüketimine sahip olunacak. l Büyük bant genişliği gerektiren uygulamalarda daha pürüzsüz bir etkileşim ve 5 kat daha az bekleme süresi sağlanacak. Türkiye’de de 4G ihalesi için düğmeye basıldı Her ne kadar Avrupa Birliği Komisyonu 5G araştırmaları için şimdiden kaynak ayırmaya başlasa da aslında 4G teknolojisi bile şu anda tüm dünyada 3G kadar yaygın değil. Ama 4G’ye geçen ülke sayısı her geçen gün hızla artıyor. Teknoloji tutkunları ve iş dünyası 4G mobil İnternet hızının ülkemize geliş zamanını merakla bekliyor. Telefon ve tabletler 2012 itibariyle 4G desteklerini Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Neelie Kroes: Avrupa sanayinin 5G’ye öncülük etmesini ve Avrupa’da istihdam yaratmasını istiyorum standart hale getirdi. Firmalar daha verimli çalışmak için 4G’nin sunacağı nimetleri bekliyor. 2008’den bu yana üzerinde çalışılan 4G için İngiltere devlet eliyle seferberliği geçtiğimiz aylarda başlattı. Asya ülkeleri ise geçtiğimiz yıl 4G hizmetlerini yüzde 60’a yükseltiler. Peki, Türkiye’de 4G ne zaman kullanılmaya başlanacak? Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) karasal sayısal yayıncılığa geçiş için ihale açması, UHF bandının 790-862 MHz bölümünün kullanıma açılmasını sağladı. Turkcell: Henüz Gelişme Aşamasında 4G teknolojisinin kullanımının, 4G’yi destekleyen cihaz sayılarının da artmasıyla yaygınlaşabileceğini söyleyen Turkcell Genel Müdür Yardımcısı Koray Öztürkler, “3G şebekemizdeki HSPA+ teknolojisi ile bugün 43.2 Mbps’e varan hızda mobil internet hizmeti sunuyoruz. Gelecekte 3G teknolojisi ile 168 Mbps’e varan hızları da görebileceğiz. 4G için halen pek çok ülke hazırlık sürecinde. Düzenlemelere paralel olarak, 4G teknolojilerinde de liderlik yapmaya devam edeceğiz” diyor. Vodafone: 3G’nin Geç Gelmesi Avantaj Vodafone Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Hasan Süel, 4G’nin Türkiye’ye geç gelmesinin bir avantaj olduğunu savunarak, “3’üncü nesil teknoloji Türkiye’ye Avrupa’ya göre daha geç geldi. Bu bence avantajda sağladı. En son teknoloji üzerinden yatırım yapılmış oldu. Çok iyi altyapılarla hizmet veriyoruz. Dördüncü nesil için biraz daha zaman var. Tabi ki bu bir hükümet politikasıdır. Eğer bu alanda çalışma olursa bizde hazır oluruz” diye konuşuyor. Avea: 4G’nin Gelmesi 2015’i Bulur 4G-LTE altyapısı yeni kullanmaya başlanan ülkelerde, işletmecilere tahsis edilen frekans bandının 4G için uygun hale gelmesinin 2015 yılını bulacağını anlatan Avea Teknolojiden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Coşkun Şahin, “Bu tarihe kadar hazırlıklarımızı sürdüreceğiz. Bu tarihten önce ülkemizdeki frekans dağılımının etkin rekabet sağlayacak şekilde düzenlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Aksi halde adil rekabetin sağlanması ve yatırımların sürdürülmesi zorlaşacak” diyor. RTÜK yönetimi, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ile görüşerek bu bandın 4’üncü nesil teknoloji için kullanılabileceğini söyledi. Görüşmenin ardından frekans bandının GSM haberleşmesi için kullanılmak üzere BTK’ya devredileceği öğrenildi. 4 yıl önceki 3G ihalesiyle devletin kasasına 2 milyar lira girmişti. 4G ihalesiyle de devlet için yeni kazanç kapısı açılacak. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın, RTÜK üyeleriyle yaptığı görüşmenin ardından frekans bandıyla ilgili çalışma yapması için BTK’ya talimat verdi. 4G için tüm şartlar oluşsa da, operatörlerin 3G için yaptığı yüksek yatırımlar ve 4G’nin yüksek bütçesi nedeniyle kullanıma başlanması için en az 5 yıllık bir zamana ihtiyaç duyulduğu söyleniyor. İhale yapılsa da kullanım hakkının daha sonraki yıllara verilmesi gibi formüller üzerinde de duruluyor. İhale için en yakın tarih genel seçimler sonrası. 3G ihalesinde lisanslar için Turkcell KDV dahil 858 milyon, Vodafone 600 milyon, Avea da 512 milyon lira olmak üzere toplam 1 milyar 970 milyon TL ödemişti. Hızla gelişen mobil cihazlar, 1’inci nesil (1G) ile iletişime başladı. 2G sayesinde dijital telefonlar kart boyutuna indirildi. 3G ile akıllı telefonlar ortaya çıktı ve veri paylaşımı sağlandı. 4G sayesinde cep telefonları, bilgisayar gibi çalışacak ve aynı ya da daha yüksek veri paylaşım hızına sahip olacak. 4G’nin resmi tanımlamasına göre hız saniyede 1 gigabit olarak verilse de, cep telefonu operatörleri saniyede 30 megabit ve üzerini 4G olarak tanımlıyor. nisan’13 59 Ali Yavuz Şahin ÖZEL HABER yavuz@itadvisor.com.tr Dünyanın En Büyük Bilişim Teknolojileri Fuarını Sizler İçin Gezdik CeBIT 2013 fuarı Mart ayının 5’i ile 9’u arasında Almanya’nın Hannover kentinde kapısını ziyaretçilere açtı. Dijital dünyanın tüm gelişmelerini yakından takip etmek için IT Advisor ekibi olarak bizde oradaydık Y eni teknolojik ürünlerin tanıtıldığı, en son araştırmaların kullanıcıların beğenisine sunulduğu, gelecek iş çözümleri hakkında detayları bilgiler verildiği ve gelişen teknoloji trendlerinin tartışıldığı CeBIT 2013 fuarı bu yılda geçmiş yıllarda olduğu gibi büyük bir şölen ile kapılarını ziyaretçilerine açtı. Öncelikle sizlere çok az da olsa rakamlardan bahsetmek istiyorum. CeBIT 2013 fuarı için teknoloji piyasasındaki genel algı her yıl daha da kötüye gittiği yönünde. Son 8 – 10 yıldır fuara ziyaretçi olarak katılan biri olarak bunun gerçeği yansıtmadığını belirtmeliyim. CeBIT fuarı her yıl katılımcıları ve içerisinde gösterilen gelişmeler açısından kendini yeniliyor. Geçtiğimiz dönemde donanım üreticilerinin ağırlıkla katıldığı bir fuar olan CeBIT günümüzde IT çözümlerinin daha ön planda olduğu bir fuar olarak gözümüze çarpıyor. Fakat fuarın heyecanını kaybetmediğini belirtmeliyim. Fuardaki stantların geneline baktığımızda ise geçmişte son kullanıcı ürünlerinin daha popüler olduğu gözükürken şimdilerde ise kurumsal firmalara yönelik ürünlerin daha ön planda olduğunu söyleyebiliriz. Fakat son kullanıcı ürünleri yok olmadı, donanım ağırlığı şimdilerde mobil ürünlere ve mobil aksesuarlara verilmiş durumda. Bu durumu geçtiğimiz yıllarda tahmin etmiş ve size yazdığımız yazılarda bu tarz fuarlara katılan firmaların daha çok mobil çözümler sunan firmalar olacağının bilgisini vermiştik. Mobil trend sadece akıllı telefon ve Tablet bilgisayarlar ile sınırlı değil. Bu ürünler için geliştirilen aksesuarların yanı sıra mobil cihazların iletişimi için yapılandırılan ürünler ve yazılımlarda CeBIT 2013’te popüler olan konuların başında geliyordu. Bunun yanı sıra güvenlik sektörü de yavaş yavaş mobil cihazlar üzerine yoğunlaşmaya başladı. Eskiden birkaç firmanın güvenlik yazılımını görürken CeBIT 2013 fuarında nerdeyse tüm PC güvenlik şirketlerinin mobil cihazlara yönelik yeni ürünlerini sergilediğini gözlemedik. Başta da söylediğim gibi CeBIT fuarı eski gücünü kaybetmiyor, bu durum 60 nisan’13 gelişen teknoloji ile birlikte gelen popülerliğin değişmesinden kaynaklanıyor. Teknolojinin hangi yönü popüler ise fuarlarda o tarz ürünlerin, teknolojilerin ve çözümlerin öne çıktığını görüyoruz. Gelelim CeBIT fuarının katılımcı ve ziyaretçilerinin istatistiklerinde. Bildiğiniz gibi Almanya’nın Honnavoer kentinde gerçekleştirilen CeBIT fuarının her yıl bir partner ülkesi bulunuyor. Birkaç yıl önce bizde fuara partner ülke olarak katılmış ve teknoloji geliştiren firmalarımız (özellikle yazılım alanında) fuara fazlasıyla ilgi göstererek Türkiye Salonu’nu doldurmuş ve hizmetlerini ziyaretçilere göstermişti. Bu yıl ki partner ülke ise Polonya’ydı. Polonya Salonu’nun Türkiye kadar coşkulu olmadığını fakat bu fuarın Polanya’nın tanıtımı ve ürettiği teknolojik ürün ve hizmetlerinin ön plana çıkarılması için iyi bir fırsat olduğunu belirtmemizde fayda var. Fuarın katılımcılarına baktığımızda ise 4000’den fazla girişimcinin CeBIT 2013 fuarına katılarak hizmet ve ürünlerini ziyaretçilere gösterdiğini görüyoruz. Bu katılımcılar 70 farklı ülkeden gelmekte ve fuar kapsamında ilk kez gösterime sunulan 200’den fazla yeni teknoloji veya ürün yer almış durumda. Buna ek olarak bir bilgi de katılımcılar konusunda vermek istiyorum. 120 farklı ülkeden gelen ziyaretçilerin genel istatistiklerine bakıldığında yüzde 84’nün IT profesyonellerinden oluştuğu gözüküyor ki bu durum CeBIT fuarının geleceğe yön veren bir ortam haline büründürüyor. Kısacası teknoloji konusunda bilgi paylaşımı için CeBIT fuarının günümüzdeki önemi büyük. ÖZEL HABER Bulut Bilişim Bu Yılda Gündemin En Üst Sıralarında Alman bilişim sektörü birliği BITKOM’un verilerine göre Almanya’da Bulut Bilişim sektörü 2013 yılında yüzde 47 büyüyerek 7.8 milyar avroluk bir boyuta ulaşacak. Bu rakamlar ışığında kurumsal sektöre baktığımızda en hızlı büyüyecek bölümün Bulut Bilişim olduğu söylenebilir. Türkiye için ise Bulut Bilişim konusunda henüz bir araştırma yapılmış değil. Bu konuda hem sektör hem de yatırımlar açısından biraz geç kaldığımız söylenebilir, fakat yine belirtiyorum bu tarz araştırmalar yapılmazsa firmalar geleceklerini planlamak konusunda zorlanabilirler. Bu sebepten araştırma firmalarının Türkiye’ye biraz daha fazla önem vermelerini rica ediyorum. Çünkü genç insan kaynağı sayımız oldukça fazla ve gelecekte Bilişim Teknolojileri konusunda çalışan sayımız birçok Avrupa ülkesine göre daha fazla sayıda olacak. Hatta bu Avrupa ülkeleri bizlerden çalışan almak için sıraya girecek. Bunların gerçekleşmesi de önümüzdeki 7-8 yıl içerisinde olacak. Kurumların depolama ihtiyacı 2013 yılında kat kat artacak. Bunun sinyallerini CeBIT 2013’te gördük. Tabii ki bu depolama alanları dokumanlar, videolar ve fotoğraflar için kullanılacak. İşle Bulut Bilişimin önemi de buralarda ortaya çıkacak. Büyük Verinin Önemi Artıyor Her gün yeni veriler depoluyoruz ve depolama kapasitelerimiz günden güne artıyor. Yapılan araştırmalara göre dünya genlinde her gün 2.5 exabyte kapasitesinde yeni veri ortaya çıkıyor. Tabii ki bu verilerin tekrar kullanılabilir şekilde depolanması gerekiyor. CeBIT fuarı kapsamında Büyük Veri konusundaki çözümlerde ön plandaydı. IBM, SAP, T-Systems International ve Software AG gibi firmalar katılımcılara iş operasyonlarını daha kolaylaştırabilecek ürünlerini gösterdiler. Bu çözümler 2013 yılı içerisinde firmalara daha fazla katma değer sağlamak için büyük bir rekabet içinde olacak. Mobil Sektör Çok Hızlı Büyüyor CeBIT 2013 fuarında mobil ürün ve iletişim cihazlarının da fazlasıyla sergilendiğini gözlemledik. Forrester araştırma şirketinin yaptığı araştırmalar göre 2016 yılında dünya genelinde yaklaşık 760 milyon akıllı telefon satılacak. Bu rakamın ne kadar büyük olduğunu tahmin edersiniz. Bu yüzden teknoloji üreticilerin çoğu mobil cihazlarla ilgili çalışmalarına hız vermiş durumdalar. CeBIT 2013 fuarında gördüğümüz yeni mobil cihazlara değinirsek; İlk olarak Çinli üretici Huawei’nin Ascend P2 ve Ascend Mate adlı akıllı telefonlarını söyleyebiliriz. Bu yeni ürünler yakın geçmişte tanıtıldı ve birçok ülkede de satışa sunulmadı. Bu ürünlerin yanı sıra ZTE firması da Grand Memo modelini CeBIT 2013 kapsamında gösterdi. Bu yeni ürünün ziyaretçilerden fazlasıyla ilgi gördüğünü söylemeliyiz. Samsung geçtiğimiz günlerde yeni ürünü Galaxy Note 8.0’ı tanıtmıştı bu yeni üründe CeBIT fuarında gösterimdeydi. Buna ek olarak Microsoft’un Surface Pro Tablet PC’de yine Microsoft’un geniş ürün yelpazesi içerisindeki yerini almıştı. Amerika ve Kanada’da satışa çıkan ürünün ne zaman Türkiye’ye geleceği ise bilinmiyor. Bu mobil cihazların yanı sıra Deutsche Telekom ve Vodafone stantlarında Sony, Nokia, HTC ve BlackBerry’nin yeni ürünlerinin sergilendiğini gördük. Bu stantlarında diğer stantlara göre kalabalık olduğunu belirtmemizde fayda var. Tabii ki bu stantların yanı sıra bu yeni akıllı cihazlara yönelik aksesuarlarında önem kazandığını belirtelim. Fuarda en ilgi çeken ürünlerden bir tanesi akıllı telefonlar için hazırlanan sualtı koruma kılıflarıydı. Bu stantlarda isterseniz 10 avro karşılığında bu tarz ürünlere sahip olabiliyordunuz. Bizde bu fırsatı bulmuşken birkaç farklı ürün için sualtı koruma kılıfı almadan geçmedik. Bu kılıflar ile su altında dahi akıllı telefonunu kolaylıkla kumanda edebildiğiniz gibi güzel fotoğraflarda çekebiliyorsunuz. Genel olarak CeBIT 2013 fuarını ele aldığımızda kurumsal tarafta Büyük Veri ve Cloud çözümlerinin ön plana çıktığını görüyoruz. Buna ek olarak baskı çözümlerinde de değişiklikler var. Özellikle Xerox’un kendi cihazlarıyla sunduğu baskı yönetim uygulaması firmaların maliyet avantajı açısından fazlasıyla hoşuna gidecek gibi. Tüm bunların yanı sıra Mobil sektörün çok hızlı büyüdüğü bir gerçek ve gelecekte kendilerine katma değer sağlayacak firmaların bu sektörü göz ardı etmemeleri gerekiyor. nisan’13 61 B u bölümde birçok farklı segmentten teknolojik ürünü mercek altına alıyoruz. Bu ürünler arasında Tablet PC’ler’den tutun da KVM Switch’lere, işletmelere tasarruf sağlayacak yazıcı çözümlerinden, müzik keyfini gittiğiniz her yere taşımanızı sağlayacak bir MP3 oynatıcıya, hatta enerji tasarrufu ve kolay yönetilebilirlik sunan Blade sunuculara kadar birçok ürün bulunuyor. Deneyimli ve tarafsız IT Advisor Test Merkezi editörleri tarafından her ay piyasaya yeni sunulan onlarca ürün arasından en dikkat çekicileri sizlerle paylaşıyoruz. Kişilere ve kurumlara avantaj sağlayacak ürün incelemelerimizle, sizlerin pazardaki son ürünler hakkında daha fazla bilgi edinmenizi ve ihtiyacınız olan en doğru satın almayı yapabilmenizi amaçlıyoruz. Bilişim dünyasının sürekli bir gelişim sürecinde olduğu şu günler- de, test merkezimizin incelediği ürünleri yalnızca donanım ürünleriyle sınırlandırmayarak, en son yazılım incelemelerine de IT Advisor Test Merkezi’nde yer veriyoruz. Bizce hakkında bilgi sahibi olmadığınız ve size ne sunacağını bilmediğiniz bir ürünü verimli olarak kullanmanız mümkün değil. IT Advisor Test Merkezi olarak sizlere, günümüzün en değerli olgusu olan bilgiyi, donanım ve yazılım incelemeleriyle sunuyoruz. Bu Sayıda Test Ettiklerimiz: 67 68 68 Acer Aspire S7 ASUS ProArt PA248Q Exper Ultrabook F4B-530 69 69 70 TP-Link TL-WDR4300 Acer Aspire V3-551G Sony Xperia Z 62 nisan’13 Acer Aspire S7 Beyazın Asilliği ile İnceliğin Buluşması İncelik ve hafifliği bir arada sunan Ultrabook’lar iyice yaygınlaşmaya başlarken, farklı markalardan farklı ürünler kullanıcıların beğenisine sunuluyor. Bunlardan bir tanesi de Acer’ın Aspire S7 adlı yeni Ultrabook’u. Ürünün beyaz renkli tasarımı asil ve şık bir görünüş sunuyor. Hafif ve ince yapıya sahip olan Aspire S7, sade tasarlanmış. Bu sadelik de cihazın görünüşünü daha güzel kılıyor. Bazı ürünlerin kasasında parmak izi oluyor, ancak bu durum S7’de yaşanmıyor. Tasarım olarak etkileyici olan S7 gücünü Intel Core i5-3317U işlemciden alıyor. Çift çekirdekli olan bu işlemci 1.7 GHz hızında çalışıyor ve genel olarak başarılı bir performans sunuyor. İşlemci yoğun veya gündelik kullanımda kullanıcısını memnun ediyor. İşlemcide entegre Intel HD Graphics 4000 grafik işlemcisi yer alıyor. HD 4000 eski nesle göre daha kuvvetli ve daha iyi bir performansa sahip. Bu açıdan da S7 için başarılı diyebiliriz. Cihazın iyi olduğu noktalardan bir tanesi ise gelişmiş ekranı. Aktif matris TFT renkli LCD olan ekran 13.3 inç genişliğinde ve ekran 1920 x 1080 piksel yani Full HD çözünürlük sunuyor. Ekranın görüntü kalitesini oldukça beğendiğimizi söylemeliyiz. Farklı açılardan ekrana baktığınızda görüntü kaybının oluşmadığını görüyoruz. Ayrıca ekranın dokunmatik olduğunu da belirtelim. Peki, S7’nin dokunmatik özellikleri nasıl? Bazı cihazların dokunmatik ekranlarında tepkime süresi geç olabilir veya algılayamama gibi hatalar olabiliyor. Ancak S7 bu konuda üst düzey bir performans tutturmuş durumda. Normal olarak S7’yi kullanırken veya dokunmatiği test ederken, ekranda herhangi bir anormallik veya tepkimede gecikme gibi sorunlar olmadı. Ürünün ekranı arkaya doğru düz şekilde yatabiliyor, belli bir açıda kalmıyor. Böylece cihazı daha rahat açılarda kullanabiliyorsunuz. Ancak kasanın arkasına kadar tamamen yatmadığını da belirtmeden geçmeyelim. Kullanıcıların dikkat ettiği noktalardan biri klavye ve touch pad olur. Klavye genel olarak işini düzgün yapıyor. Bir şeyler yazarken tuşlar geç tepkime vermiyor, ancak tuşların biraz daha dışarı çıkık olması daha iyi olabilirmiş. Touch pad de başarılı, kullanımda sorun çıkarmıyor. Touch pad üstünden iki parmağınızla isterseniz yakınlaştırma veya uzaklaştırma da yapabilirsiniz. Windows 8’le gelen S7, dokunmatik ekranı ile Windows 8’in arayüzünü rahatça kullanılmasını sağlıyor. Windows 8 yeni özellikleri ve işlevselliği ile de kolay ve keyifli bir kullanım tecrübesi yaşatıyor. Tabii ki her geçen gün büyüyen Windows mağazası da farklı uygulamalar sunuyor. S7’de 2340 mAh batarya bulunuyor, bu batarya genel kullanım için yeterli bir süre sunuyor. Ancak sürenin kullanımdan kullanıma göre farklılık gösterebileceğini es geçmeden söyleyelim. Acer Aspire S7’yi genel olarak ele aldığımızda başarılı bir Ultrabook. Zarif, şık görünüşü ve üst seviyeye yakın performansı ile oldukça tatmin edici. Diğer yandan Ultrabook platformu olduğu için hafif olması ve ufak boyutlarda olması taşınmasını kolaylaştırıyor. Böylece evden işe veya tatile giderken rahatlıkla yanınızda götürebilirsiniz. Teknik Özellikler: İşletim Sistemi: Windows 8 İşlemci: Çift çekirdekli Intel Core i5-3317U Boyutlar: 323,3 mm genişlik, 223,5 mm derinlik Bellek: 4 GB Depolama Alanı: 128 GB Ekran Boyutu: 13.3 inç (1920 x 1080 Çözünürlük) Bağlantılar: 2 adet USB 3.0, mini HDMI, kart okuyucu, kulaklık girişi Batarya: 2340 mAh Ağırlık: 1.3 KG 63 www.itadvisor.com.tr nisan’13 ASUS ProArt PA248Q Tasarımcılar İçin En İyi Monitör Seçeneklerinden Biri Asus’un ProArt serisinden olan PA248Q, aslında isminden de anlaşılacağı gibi tasarımcılar, grafik, çizim veya fotoğraf işleriyle uğraşanların işine yarayacak bir monitör. Mat siyah rengi olan monitör sade ve şık bir görüntüye sahip olduğunu ilk görüşte anlıyorsunuz. 1920 x 1200 piksel çözünürlüğünde olan üründe IPS panel kullanılmış ki, ürün kesin ve gerçekçi renkleri ekrana yansıtabilsin diye. Monitör gerçek renklerle ekrana yansıyan renkler arasındaki farkı Delta E ölçümünde 5’in altına indirerek sunuyor. Ayrıca ürün nereden bakarsanız bakın görüntünün kalitesinden düşürmüyor. Bunu da 178 derecelik açıyla sağlıyor. PA248 ilklere imza atan bir monitör, ürün üstünde 4 adet USB 3.0 girişi yer alıyor. Tabii ki bir üründe en önemli detaylardan biri kullanıcıya işlevsel bir yapı sunması. Asus kullanıcıların en rahat ve hızlı biçimde monitörü kullanabilmelerini sağlamış. PA248 belirli bir dereceye kadar yukarı kaldırılıyor veya aşağı eğrilebiliyor. Ayrıca kendi açışınıza uygun olarak yüksekliğini kolayca ayarlayabilir, sağa sola döndürebilirsiniz. Diğer yandan dik olarak kullanma imkanınız da var. Böylece baskısı olabilecek dik portre resmi tüm hatlarıyla görebilir, düzeltmeler yapabilirsiniz. Profesyonel kullanıcılara iyi bir çözüm sunan ASUS ProArt PA248Q fiyat açısından yüksek sayılabilecek bir bedel ile satışa sunulmuş durumda. Teknik Özellikler: Ekran: 24.1 inç Çözünürlük: 1920x1200 piksel Tepkime Süresi: 6 ms Görüntü Oranı: 16:10 Bağlantılar: HDMI,D-Sub, DisplayPort, DVI-D, HDMI 1.3, 3.5mm Mini-Jack, 4 adet USB 3.0 Exper Ultrabook F4B-530 Exper Yeni Ultrabook’unu Kullanıcıların Beğenisine Sundu İş dünyası geçtiğimiz yıldan bu yana daha hafif taşınabilir bilgisayarlara yöneldi. Bu tarz bilgisayarlara baktığımızda ise Ultrabook’ların son dönemin en popüler ürünleri olduğunu görüyoruz. Dizüstü bilgisayar üreticileri birer birer yeni ürünlerine 2013 ile birlikte tanıtmaya başladı. Bu firmalardan biri de Exper. Geçtiğimiz günlerde yeni Ultrabook serisi F4B ürününü kullanıcıların beğenisine sunan firmanın bu yeni ürün ince yapısı ve alüminyum malzemeden üretilmiş dış yapısı ile dikkatleri üzerine çekiyor. Bu yapı ürünü dışarıdan gelen darbelere daha dayanıklı kılmak için sağlanmış. www.itadvisor.com.tr Teknik Özellikler: İşlemci: Intel Core i5-3317U (3MB Cache, 1.7 GHz) Bellek: 4 GB DDR3 1333 MHz Sabit Disk: 128 GB SSD Ekran kartı: Intel HD Graphics 4000 Ekran: 14 inç 1366 x 768 piksel Boyutlar: 336 x 232 x 16,65 mm Ağırlık: 1.5 kg 64 nisan’13 Bizim test ettiğimiz ürün serinin F4B-530 adı verilen modeli. 14 inç ekrana sahip olan bu model 1.5 kg ağırlık ve 16.65 mm kalınlığıyla kullanıcılara hizmet etmesi için yapılandırılmış. Üzerinde Intel Core i5-3317U adında 3. Nesil işlemci bulunan ürün 4 GB bellek ve 128 GB SSD depolama birimiyle donatılmış durumda. Performans açısından üst seviyeye yakın değerler sunan ürün özellikle SSD depolama birimi sayesinde veri kopyalama veya disk üzerinden yapılan işlemlerde rakiplerine göre oldukça hızlı sonuçlar elde ediyor. Fiyat açısından da uygun değerler ile satılan ürün Windowss 8 işletim istemiyle birlikte geliyor. TP-Link TL-WDR4300 Bu Hıza Veri Dayanmaz Gün geçtikçe günlük hayatımızda kullandığımız routerların önemi daha da artıyor. Bunun başlıca sebeplerinden bir tanesi bağlantı hızının artması ve bir diğeri kablosuz bağlantı özelliklerinin gün geçtikçe daha fazla kullanılması. Geçtiğimiz döneme göre internet üzerinden indirdiğimiz paketlerin kapasiteleri artıyor ve buna bağlı olarak mobil kullanıcıların internete bağlı kalma süreleri de artış eğiliminde. Hal böyle olunca eski nesil routerlar bazı durumlarda hizmetlerini yavaşlatabiliyor hatta iş göremez duruma gelebiliyorlar. TP-Link’in kullanıcıların beğenisine sunduğu yeni ürünü TL-WDR4300 sunduğu 750 mbps kablosuz bağlantı özelliğiyle öne çıkıyor. Hem 5 Ghz hem de 2.4 Ghz kablosuz bağlantı desteği sunan bu yeni router iki farklı frekans bandının birleşmesiyle birlikte toplamda 750 mbps hızında transfer yapabiliyor. Bunun yanı sıra üzerindeki iki adet USB yuva sayesinde bir medya sunucu olarak kullanabileceğiniz cihaz bu arabirimler üzerinden yazıcı bağlayarak ağa açabilir, medya oynatıcıları bağlayabilir, USB depolama çözümlerini paylaşabilir veya depolama aygıtınızı FTP sunucu olarak kullanabilirsiniz. WPS desteği de sunan bu gelişmiş özelliklere sahip üç antenli router fiyat açısından da uygun değerler ile kullanıcıların beğenisine sunulmuş durumda. Teknik Özellikler: Arayüz: 4 x 10/100/1000Mbps LAN, 1 10/100/1000Mbps WAN, 2 USB 2.0 Buton: WPS/Reset, Wireless On/Off, Güç On/Off Boyutlar: 243 x 160.6 x 32.5 mm Anten: 3 adet dual band Kablosuz desteği: IEEE 802.11a, b, g, n Frekans: 5GHz, 2.4GHz Kablosuz güvenlik: 64/128-bit WEP,WPA / WPA2,WPA-PSK/ WPA2-PSK Acer Aspire V3-551G Acer’dan Farklı Bir Dizüstü Seçeneği Daha önce başarılı dizüstü bilgisayarlara imza atan Acer, Aspire V3-551G modelinde AMD’nin gücünü kullanıyor. Cihazda 4 çekirdekli A10-4600M işlemci bulunuyor ki, bu aslında bir APU. İşlemci normalde 2.3 GHz hızında çalışıyor, ancak turbo modunda bu hız 3.2 GHz’e kadar yükseliyor. Diğer yandan cihazda grafik işlemcisi olarak AMD Radeon HD 7660G + HD 7670M ikilisi yer alıyor. HD 7660G APU içine gömülü, HD 7670M ise harici grafik işlemcisi olarak gözümüze çarpıyor. Bu yöntem aslında Crossfire kombinasyonu olarak nitelendirilebilir, “AMD Dual Graphics” olarak adlandırılıyor. Mesela hafif yük isteyen işlemlerde düşük güç çeken ekran kartı devreye girerek, daha az enerji harcanmasını sağlıyor. Aspire V3-551G, 15.6 inçlik HD LED LCD ekrana sahip. Ancak dokunmatik değil, bu açıdan Windows 8’in arayüzünü fare ile kullanıyorsunuz. Ekranda biraz yansıma da olabiliyor. Diğer yandan dizüstü bilgisayarda 6 GB RAM, 500 GB depolama alanı bulunuyor. Ürün genel manada iyi bir performans gösterse de, test etmeden bırakmadık. Mesela yüksek kaliteli grafiklere sahip Crysis 3’ü denedik. Ancak Aspire V3-551G yüksek ayarlarda bekleneni veremedi. Bu yüzden ayarları aşağıya çekip Crysis 3’ü rahatça oynayabildik. Sonuç olarak Aspire V3-551G çok üst düzey olmasa da, genelinde başarılı performansı ile sahibini tatmin ediyor. Teknik Özellikler: İşletim Sistemi: Windows 8 İşlemci: 4 Çekirdekli AMD A10-4600M Boyutlar: 253 x 381,6 x 33.2 mm Bellek: 6 GB Depolama Alanı: 500 GB Ekran Boyutu: 15.6 inç (1366 x 768 Çözünürlük) Kamera: 1.3 megapiksel Bağlantılar: DVD yazıcı, 2 adet USB 2.0, 1 adet USB 3.0, HDMI, VGA, mikrofon, kulaklı, LAN girişi, kart okuyucu Batarya: 4400 mAh 65 www.itadvisor.com.tr nisan’13 Sony Xperia Z Sony’nin Su Geçirmeyen Yeni Amiral Gemisi Çıkmadan önce hakkında spekülasyonlar dönen ve birçok dedikodunun odak noktası olan Sony Xperia Z, sonunda kullanıcılarla buluştu. Full HD ekranlı olan Xperia Z, genel olarak zarif ve şık bir tasarıma sahip. Xperia Z’nin asıl dikkat çekici özelliği ise suya ve toza karşı dayanıklı olması ki, cihaz 1 metre suya yarım saat dayanabiliyor. Ayrıca darbelere ve çizilmelere karşı koruması var. Bu açılardan memnun edici bir ürün olduğu söylenebilir. Yekpare olan kasada girişler için kapakçık kullanılmış ve bu kapakçıklar su ve toza karşı olan tasarımın bir parçası olsa da, uzuvlarından kopabilir. Bu açıdan kapakçıkları açarken biraz nazik davranmanız gerekiyor. Telefonun 1920 x 1080 piksel çözünürlüğündeki Full HD ekranı 443 ppi sunuyor. Mobile Bravia Engine 2’yi kullanan ekran, dokunmatik tepkimelerde gecikme yaşatmıyor, cihaz bu açıdan başarılı. Ekran renkler konusunda aslında iyi bir performans gösterse de, bazı renklerde solukluklar olduğunu söylemeliyiz. Bu durumu gözle kolayca fark edebiliyorsunuz. Mesela siyah tam siyah olarak değil, biraz griye çalabiliyor. Xperia Z gücünü 4 çekirdekli 1.5 GHz’de çalışan Snapdragon S4’ten alıyor. Bu işlemciye Adreno 320 GPU’su ve 2 GB bellek eşlik ediyor. Donanımsal olarak güçlü olan cihazın genel performansı hızlı. Farklı uygulamalar ve oyunlarda Xperia Z’yi denedik ve bazı oyunlarda ne yazık ki takılmalar yaşadık. Mesela yüksek grafikleri olmayan Highway Rider’a girişte ve oyun içindeki kaza anlarında bir iki saniyelik gecikmeler oldu. Ancak bu takılmaların yazılımsal olduğu kanaatindeyiz. Yapılacak bir iki ufak güncelleme ile stabilite rahatça sağlanabilir. Diğer yandan uygulamaların açılmaları, arayüz geçişlerinde ise takılmalar yaşadığımız söylememizde fayda var. Xperia Z’de dikkat çeken diğer özellik ise 13.1 megapiksel olan arka kamera. Kamerada yeni nesil BSI ışık sensörü ve Exmor RS teknolojisi kullanılıyor. Telefondaki Superior Auto özelliği ile en uygun ayarlarda otomatik olarak çekim yapılabiliyor. Böylece rahat şekilde kamera ile çekim yapabilirsiniz. Genel olarak başarılı performansı olan arka kamera dışında 2.2 megapiksellik ön kamera bulunuyor. Akıllı telefonlarda kullanıcıların en çok dikkat ettiği noktalardan biri ise şarj süresidir. Xperia Z bu konuda tatmin edici. 2400 mAh değere sahip olan Xperia Z’nin bataryası gündelik kullanımda 1 günü çıkartıyor. Cihazda daha uzun batarya kullanım süresi için “Stamina” modu bulunuyor. Bu mod ekranın kapanmasını algılıyor ve gerekli olmayan işlemleri kapatıyor. Diğer yandan istediğiniz işlevleri de açık tutuyor. Böylece daha uzun bir kullanım süresi sağlıyor. Yalnız bataryanın yerleşik olduğunu ve değiştirilemediğini belirteyim. Bazı kullanıcılar telefonlarını video izlemek ve müzik dinlemek için yoğun şekilde kullanır. Bu yüzden geniş depolama alanına ihtiyaç duyar. Xperia Z’de 16 GB’lık dahili depolama alanı dışında 32 GB’a kadar microSD kart desteği bulunuyor ki, bu da telefonun artı özelliklerden bir tanesi. Genel olarak ürünü ele aldığımızda yeni bir yazılım güncellemesine ihtiyaç duyduğu söylenebilir. Bakalım Sony bu konuda nasıl hareket edecek. C M Y CM MY www.itadvisor.com.tr Teknik Özellikler: Ekran: 5 inç Çözünürlük: 1920x1080 piksel Kamera: 13.1 megapiksel Renk: Siyah, beyaz, mor Dahili depolama: 16 GB Harici depolama: 32 GB’a kadar microSD Bellek: 2 GB Ağırlık: 146 gram Boyutlar: 139 x 71 x 7.9 mm 66 nisan’13 CY CMY K www.itadvisor.com.tr 67 nisan’13 Numaranızı Vodafone’a taşımanız için bir neden daha! En çok tavsiye edilen operatör Bağımsız pazar araştırma kuruluşu GfK Türkiye, Haziran 2010 - Eylül 2012 tarihleri arasında yaptığı pazar araştırmasında, cep telefonu kullanıcılarına operatörlerini tavsiye edip etmediklerini sordu. kasım’10 16 Türkiye’nin kendi kullanıcıları tarafından en çok tavsiye edilen operatörü Vodafone oldu.