3. hava kirliliği - Prof. Dr. Sücaattin KIRIMHAN
Transkript
3. hava kirliliği - Prof. Dr. Sücaattin KIRIMHAN
HAVA KİRLİLİĞİ VE KONTROLÜ Prof. Dr. Sücaattin KIRIMHAN Mart 2006- Ankara ii http:// www.kirimhan.com Çevre Yönetimi Dizisi No:3 ISBN 975-00284-1-4 ©1.Basım, Mart 2006 HAVA KİRLİLİĞİ VE KONTROLÜ Prof.Dr.Sücaattin KIRIMHAN ©Copyright 2006 Bu kitabın bütün hakları yazarına aittir. Yazarının yazılı izni olmaksızın, kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltılması ve dağıtımı yapılamaz. Dağıtım: http://www.kirimhan.com Baskı ve Cilt: Turhan Kitabevi Ofset Matbaacılık Tesisleri Tel: 0 312 341 18 13 KÜTÜPHANE BİLGİ KARTI Kırımhan, Sücaattin Hava Kirliliği ve Kontrolü 1.Baskı, 400 s, 160x240 mm Kaynakça var ISBN 975-00284-1-4 1.Hava Kirliliği, 2. Hava Kirliliği Kontrolü, 3. İklim Değişikliği iii Her ilkbaharda yenilenen doğaya, Tüm çiçeklere, Dünyaya gelen her çocuğa, Babama ve rahmetli anneme armağan ediyorum. iv H2SO4 HNO3 CO CFC PAN O3 CO2 NH3 SO=4 CxHy NOx SOx PM HCl CH4 v İÇİNDEKİLER Sayfa ÖNSÖZ …………………………………………………………… vii 1. BÖLÜM GİRİŞ ……………………………………………………………….. 1 2. BÖLÜM HAVA KİRLİLİĞİNİN KAYNAKLARI VE KİRLETİCİ MADDELER 41 3. BÖLÜM HAVA KİRLİLİĞİ METEOROLOJİSİ ………………………… 71 4. BÖLÜM HAVA KALİTESİ STANDARDLARI, ÖLÇÜM VE ANALİZ ... 105 5. BÖLÜM HAVA KİRLETİCİ GAZLARIN LABORATUARDA İNCELENMESİ . 127 6.BÖLÜM HAVA KİRLİLİĞİNİN ETKİLERİ ……………………………… 151 7. BÖLÜM HAVA KİRLİLİĞİNİN KONTROLÜ …………………………… 199 8. BÖLÜM TÜRKİYE’DE HAVA KALİTESİ YÖNETİMİ ………………… 221 9. BÖLÜM TÜRKİYE’DE HAVA KİRLİLİĞİ KONTROLÜ MEVZUATI … 241 10. BÖLÜM KAYNAKLAR …………………………………………………… 385 vi 4207 Sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun Madde 2. Sağlık, eğitim-öğretim ve kültür hizmeti veren yerler ile kapalı spor salonlarında ve toplu taşımacılık yapılan her türlü nakil vasıtaları ve bunların bekleme salonlarında, kamu hizmeti yapan kurum ve kuruluşlardan beş veya beşten fazla kişinin görev yaptığı kapalı mekanlarda tütün ve tütün mamullerinin içilmesi yasaktır. vii ÖNSÖZ Hava kirliliği, çevre sorunlarının en önemli unsurlarından biridir. Önceleri yerel boyutta fark edildi, daha sonra ülkeler boyutunda değerlendirildi, günümüzde de uluslararası bir sorun olarak karşımıza çıktı. İnsan, hayvan ve bitki sağlığı üzerinde oldukça önemli olumsuz etkileri izlendi. Sosyal sorunlar ekonomik sorunlara dönüştü. Küresel boyutta ekolojik etkileri görüldü. Ulusal sınırları aşan kirletici maddeler uluslararası sorunlar oluşturdu. Küresel ısınma, iklim değişiklikleri, ozon tabakasının incelmesi, ormansızlaşma, kuraklık, asit yağışlar, su ve toprak kirliliği, biyolojik çeşitliliğin azalması gibi sorunlar hep hava kirliliğine neden olan kirletici maddelerin etkisi olarak gündeme geldi. Sorunun çözümü için ulusal ve uluslararası çalışmalar başlatıldı. Anlaşmalar imzalandı. Protokoller yapıldı. Her ülke kendine uygun yasal düzenlemeler geliştirdi. Ancak, bütün bu çabalara karşın sorun hala karşımızda durmaktadır. Uygulamalar yetersiz kalmaktadır. Var olan yasal düzenlemelere yeterince uyulmamaktadır. Avrupa Birliği’nin oluşmasını izleyen dönemde, Avrupa’da hava kirliliği konusunda çok iyi gelişmelerin olduğu açık olarak görülmektedir. Özellikle Kyoto Protokolü’ne uyum çalışmaları gelecek için umut vermektedir. Ülkemizde ilk hava kirliliği olayları 1960’lı yıllara kadar geri gitmektedir. Sanayileşmeye geçiş döneminde, siyasetçiler fabrikaları seçmenlerine yakın kurdurmayı tercih ettiler ve fabrikaların bacalarının tütmesini alacakları oy sayıları ile eşdeğerde gördüler. Yanlış yer seçimi, uygun olmayan teknolojilerin kullanımı, çevre koruma önlemlerine yer verilmemesi gibi olumsuz etmenler tüm fabrikaların çevresinde önemli hava kirliliği olaylarının meydana gelmesine neden oldu. Daha sonra, düzensiz kentleşme, hızlı nüfus artışı, köyden kente göç, ısınmada uygun olmayan yakıt ve teknoloji kullanımı yerleşim yerlerinde, özellikle kış aylarında, önemli hava kirliliği sorunlarına yol açtı. Ülkemizin birçok kentinde bu sorun yoğun bir şekilde yaşandı. Buna ek olarak, trafiğe çıkan motorlu kara taşıtlarının sayısındaki önemli artış da hava kirliliğinin giderek artmasına neden oldu. Isınmadan kaynaklanan hava kirliliğinin giderilmesinde, tamamen dışa bağımlı ve stratejik bir öneme sahip olan doğal gaz tercih edildi. Siyasi nedenlerle dikkatleri üzerinde toplayan doğal gaz dış alımları, hava kirliliğini azaltırken sosyal, politik ve ekonomik sorunları da beraberinde getirdi. Ülkemizdeki hava kirliği sorunu üzerinde ilk çalışmalarım 1970’li yıllarda başladı. Atatürk Üniversitesi bünyesinde 1978 yılında kurduğum ve viii Erzurum’dan ayrıldığım Eylül 1985 ayına kadar müdürlüğünü yürüttüğüm Çevre Sorunları Araştırma Merkezi’nde ilk araştırma konusu Erzurum kentinin hava kirliği olmuştur. Kentin değişik yerlerinde kurulan sabit istasyonlarda ve gezici ölçüm aracı ile günlük ve saatlik hava kirliliği ölçümleri yapılarak değerlendirilmiş, hava kirliliği konusunda konferanslar verilmiş, kaloriferci-ateşçi eğitimleri sürdürülmüş, hava kirliliğinin kar yığınlarına, kent içi yeşil alanlara, metalik çatı kaplamalarına etkileri araştırılmış, kirliliğin önlenmesi için yerel yöneticilerle işbirliği çalışmaları sürdürülmüş, bacalardan salınan is ve kurumu tutmak amacıyla kurum tutucu siklonlar ve ıslak yıkama sistemleri geliştirilmiştir. Hava kirliliği başta olmak üzere diğer çevre sorunlarını da kapsayan konularda yapılan araştırma çalışmaları, 1979 yılından başlanmak üzere 1985 yılına kadar, her yıl ulusal boyutta düzenlenen çevre sempozyumlarında katılımcıların bilgilerine sunulmuştur. Sempozyumlarda sunulan bildiriler kitaplar haline yayınlanmıştır. Bu faaliyetler kapsamında, bir zamanlar endüstriyel hava kirliliği konusunda ülkemizin gündemini işgal eden Murgul Bakır İşletmeleri’nde incelemelerde bulunulmuş, Konya-Seydişehir Alüminyum Fabrikası’ndan salınan hidrojen flüorürün topraklar üzerindeki etkisi araştırılmış, Erzincan Kenti’nde hava kirliliği incelenmiş, Atatürk Üniversitesi yerleşkesindeki bazı kapalı ortamlarda yaşam kalitesini ve insan sağlığını etkileyen parametreler araştırılmıştır. Daha sonra görev aldığım İnönü, Fırat ve Pamukkale Üniversiteleri’nde de benzer konulardaki çalışmalarım devam etmiş, araştırma faaliyetlerim yüksek lisans tezi yöneticiliği halinde yürütülmüştür. Bu çalışmalarımda, Atatürk Üniversitesi’nin var olan olanaklarından yararlanmamı sağlayan ve sürekli olarak destekleyen hocam ve o günlerin saygın rektörü Prof.Dr.Sayın Hurşit ERTUĞRUL’u ve kendisi ile yakın bir işbirliği içerisinde çalışmaktan her zaman büyük bir mutluluk duyduğum, bilgi ve deneyimlerinden yararlandığım, değerli hocam Prof.Dr. Sayın Nazmi ORUÇ’u en içten ve samimi duygularımla, saygıyla anmayı bir görev biliyor ve kendilerine teşekkür ediyorum. Ayrıca, emeklilik nedeniyle devlet memurluğundan ayrılan ve halen, başta Atatürk Üniversitesi olmak üzere, diğer üniversitelerimizin değişik birimlerinde görevlerini sürdürmekte olan, o günlerdeki özverili çalışma arkadaşlarıma ayrı ayrı teşekkür ediyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Hava Kirliliği ve Kontrolü kitabım, Çevre Yönetimi adlı dizinin üçüncü kitabını oluşturmaktadır. İyi ya da kötü, bu ürünler 35 yıllık bir birikimin sonucudur. Kitabın “Kaynaklar” bölümünde de görüleceği gibi, yazılan her bölüm, geçmişte yapılan ve yayınlanan araştırmalarla ix desteklenmiştir. Diğer kitaplarda olduğu gibi, bu kitabın kapağını da kendim tasarladım. Arka kapağın üzerinde bana ait olan ortadaki fotoğrafı 28.12.2005 tarihinde oturduğum dairenin penceresinden çektim. Ankara’da inversiyonun olduğu bir kış günü sabahı görülen hava kirliliği olayını çok açık biçimde yansıtmaktadır. Kentte doğal gaz tüketimi ısınmadan kaynaklanan hava kirliliğini azaltmış olmasına karşın egzoz kirliliğinin ne boyutta olduğunu vurgulamak amacıyla bu fotoğrafı kapağa yerleştirdim. Bu kitabı, başta Çevre Mühendisliği Bölümü öğrencileri olmak üzere, ilgili herkese yardımcı olmasını düşünerek yazdım. Çevreyi yönetmek onu tanımadan mümkün olmuyor. Belki mümkün oluyor gibi görünüyor ise de doğru olmuyor. Çoğu bilimsel ve yönetimle ilgili toplantılarda da sıklıkla vurguladığım gibi, bu ülkede artık çevre mühendisleri var, onlar dört veya beş yıllık lisans öğrenimleri boyunca bu mühendislik dalına özgü dersleri alırlar, projeler hazırlarlar, sınavlarına girerler, başarırlar ve genç çevre mühendisleri olarak mezun olurlar. Kendi çalışma alanlarında iş bulma ve iş kurma sıkıntısı çekerler. İnsan kaynakları gelişmekte olan ülkelerin en önemli zenginliğidir. “Adama iş değil, işe adam” ilkesinin özenle dikkate alınması zorunludur. Günümüzdeki yasal düzenlemelerle, çok doğru bir yaklaşım olarak, pek çok uygulamada olduğu gibi, çevrenin korunması ve geliştirilmesinde yerel yönetimlere önemli görevler verilmiştir. Özellikle belediye başkanlarımızın, bu zor görevi yerine getirebilmeleri için, çalışma arkadaşlarının arasındaki teknik kadrolarda, yeterli sayıda çevre mühendisi de istihdam etmeleri bir zorunluluk haline gelmiştir. Diğer taraftan, değişik sektörlerdeki özelleştirme çalışmaları giderek artmaktadır. Bir zamanlar çevreyi en fazla kirleten kamu yatırımları zamanla el değiştirdi. Özel sektörün mevcut çevre koruma mevzuatına uyum içinde faaliyet sürdürebilmesi yine çevre mühendisi istihdamı ile yakından ilgilidir. Özellikle Avrupa Birliği uyum sürecinde, çevre koruma önlemleri ve yatırımları, bu tesislerin bilinçli işletilmesi daha da önemli duruma gelmektedir. Umarım bu düşünceler kısa zamanda gerçekleşir. Bu duygularla, Hava Kirliliği ve Kontrolü kitabımın okuyuculara yararlı olmasını ve temel insan hakları kapsamında, daha temiz bir çevrede sağlıklı, mutlu ve barış dolu gelecekler dilerim. Saygılarımla, Prof.Dr.Sücaattin KIRIMHAN 28 Şubat 2006- Ankara x 1. BÖLÜM GİRİŞ Hava kirliliği; herhangi bir atmosferik ortamda, havanın doğal olarak içerdiği madde miktarının çeşitli nedenlerle artarak çevredeki canlı ve cansız varlıklara zarar verecek düzeye ulaşması olarak tanımlanabilir. Hava kirliliğine neden olan faktörler; doğal olaylar ve insan faaliyetleri olmak üzere iki grup altında toplanabilir. Örnek olarak, yıldırımların neden olduğu orman yangınları, toz fırtınaları, polen dağılımı ve volkan patlaması gibi olaylar sonucu önemli miktarda 2 kirletici madde atmosfere yayılır. Ancak, bu şekilde ortaya çıkan hava kirliliği sorunu insan faaliyetleri ile meydana gelen kirlenme ile karşılaştırılacak olursa, çevredeki canlı ve cansız varlıklar üzerindeki etkisinin daha az olduğu görülür. İnsan faaliyetlerine bağlı olarak atmosfere salınan kirletici maddelerin en önemli kaynakları arasında; fabrikalar, enerji üretim tesisleri, motorlu ulaştırma taşıtları sayılabilir. Hava kirliliği, üç esas bileşenden oluşan bir sistem olarak düşünülebilir. Bu bileşenlerden birincisi kirletici kaynaktır. Kirletici kaynaktan çevreye salınan gaz ve parçacık durumundaki kirletici maddeler atmosfer içerisinde; radyasyon, nisbi nem, hava sıcaklığı, atmosfer basıncı ve hava akımları gibi atmosferik faktörlerin etkisi ile hava karışımına katılarak ve bir kısım kimyasal değişmelere uğrayarak yayılırlar. Bu yayılma ve taşınmada etkili olan ortam atmosferdir. Sistemin üçüncü bileşeni ise, çevrenin canlı ve cansız varlıklarından oluşan ve hava kirliliğinden etkilenen alıcı ortamdır. Hava kirliliği sisteminin iyi bir şekilde analiz edilmesi; kaynaktaşıyıcı ortam-alıcı ortam arasındaki ilişkilerin ortaya konulması, kirleticilerin çevresel etkilerinin belirlenmesi, hava kirliliğinin önlenmesi ve denetlenmesi amacıyla alınması gereken önlemlerin bir bütün halinde incelenmesi ile mümkün olacaktır (Çizim 1.1). KİRLETİCİ KAYNAK (1) TAŞIYICI ORTAM (2) ALICI ORTAM (3) Çizim 1.1. Hava kirliliği sisteminde ortamlar Hava Kirliliği ve Kontrolü adını taşıyan bu kitapta, kirletici maddeler, özellikleri ve kaynakları, hava kirliliği meteorolojisi, hava 3 kirliliğinin kimyası, atmosferdeki yayılım esasları, kirletici maddelerin çevredeki etkileri, hava kirliliğinin ölçüm yöntemleri, hava kalitesi standardları ve hava kirliliği denetimi gibi konular incelenecektir. 1.1. Hava Kirliliğinin Tarihçesi İnsan faaliyetlerine bağlı olarak meydana gelen hava kirliliği sorunu, oldukça eski tarihlere kadar gerilere gider. Belki de bu sorun insanlık tarihi ile eş yaşlıdır. Özellikle ateşin kullanılmağa başladığı tarihten günümüze kadar, hava kirliliği gittikçe büyüyen bir sorun haline gelmiştir. Geçmişte daha çok endüstriyel alanların çevresinde görülen hava kirliliği sorunu, daha sonraları yerleşim yerlerinin büyümesi ve nüfus yoğunluğunun artışı ile orantılı olarak ısıtma amacıyla kullanılan fosil kökenli yakıtların artışına bağlı olarak yerleşim yerlerinde de önemli artış göstermiştir. Hava kirletici maddeler çevreye yayıldığı ülkelerin ulusal sınırları da aşarak uluslararası ve hatta kıtalar arası bir yayılım göstermişlerdir. Sonuçta uluslararası bir sorun haline gelmiş olan hava kirliliğinin etkileri yıllarca önce ortaya konulmuştur. Hava kirliliği tarihinde önemli olarak nitelendirilen olayların, daha çok kömürün ısıtma amacıyla ve enerji üretiminde kullanılması ile meydana gelmiş olduğu eski kayıtlardan anlaşılmaktadır. Ünlü filozof Seneca (M.Ö. 3-M.S. 65) M.S.61 yılında, Roma’da bacalardan yayılan duman ve is nedeniyle havanın ağırlaştığını, çevreye yayılan pis kokunun ve zehirin zararlı olduğunu ifade etmiştir. İngiltere'de, Nottingham’da Tutbury Şatosu’nda yakılan odun dumanından şikâyetçi olan II.Henry’nin eşi 1157 yılında şatodan taşınmıştır. I. Edward döneminde (1272-1307) asilzadelerin, kullanılmakta olan kömürün kokusundan şikâyetçi oldukları ve bu durumu Kıral’a iletmiş oldukları bilinen tarihi gerçekler arasında ilk belgeleri oluşturmaktadır. Daha sonra, II.Edward döneminde (1307-1327) kömürlerin yakılması sonucu meydana gelen kokunun rahatsız edici etkisi nedeniyle, koku yayılmasının denetlenmesi ile ilgili olarak önlemlerin alınmış olduğu ve bu önlemlerin artırılarak IİI.Richard (1377-1399) ve V. Henry (1413-1422) dönemlerinde de sürdürüldüğü belirtilmektedir. Londra’da V.Henry döneminde kömür yakımı üzerinde ciddi bir şekilde durulmuş ve yakımı izne bağlanmıştır. Daha sonraki 250 yıllık dönemde de zaman zaman alınan kararlarla hava kirliliğinin denetlenmesine çalışılmıştır. Bu dönem içerisinde, 1661 4 yılında II.Charles tarafından yayınlanan bir genel emir, bu konuda ne kadar ciddi davranıldığını gösteren örnekler arasındadır. Daha çok “kirli sis” olarak ifade edilen, kömür dumanının meydana getirmiş olduğu hava kirliliği sorunu 19. yüzyılda artarak devam etmiştir. İngiliz parlamentosunda oluşturulan özel bir komisyon tarafından 1819 yılında, yine kömürün neden olduğu hava kirliliği sorunu üzerinde bir rapor hazırlanarak alınması gereken önlemler belirtilmiştir (Foto 1.1). Londra “kirli sis” olayından sürekli etkilenmiştir. Yukarıda açıklanan olaylara benzer olayların daha önceki yıllarda da meydana gelmiş olduğu eski kayıtların incelenmesi ile anlaşılmaktadır. Örnek olarak, 1873 yılında meydana gelen olaydaki ölüm sayısı kesin olarak bilinmemekle beraber oldukça ciddi olduğu ifade edilmiştir. Bunun yanında, 1911 yılında görülen hava kirliliği olayı ile 1.150 kişinin hayatını kaybetmiş olduğu belirtilmiştir. Benzer olaylar 1879-1880 ve 1901-1902 kış ayları için de rapor edilmiştir. Bu raporu takip eden 133 yıllık dönemde çok sayıda rapor hazırlanmış ve öneriler ileri sürülmüş ise de uygulamadaki eksiklikler nedeniyle, Londra’da 5-9 Aralık 1952 tarihleri arasında meydana gelen ve bir kaç gün içerisinde 4.000 kişinin ölümü ile sonuçlanan hava kirliliği olayının önüne geçilememiştir. Bu tarihler arasındaki soğuk ve yüksek basınç koşulları, sisli ve durgun hava ortamında bacalardan yayılan dumanın kent üzerinde birikmesine yol açmıştır. Bacalardan yayılan parçacık miktarı, WHO tarafından verilen 24 saatlik ortalama sınır olan 100-150 µg/m3 değerini önemli ölçüde aşarak 5.000 µg/m3’e yükselmiştir. Benzer şekilde, kükürt dioksit miktarları da WHO tarafından belirlenen sınır değerini (24 saatlik ortalama 100-150 µg/m3) aşarak 3.000-4.000 µg/m3’e ulaşmıştır. Kükürt dioksitin sülfürik asite dönüşmesi ile havada asılı durumdaki asit damlacıklarının pH değerleri 1,4-1,9 arasında tahmin edilmiştir. Görüş mesafesi 5 m’ye kadar düşmüştür. Londra’daki toplu taşıma araçları yolu görebilmek için farlarını yakmak durumunda kalmıştır (Foto 1.2. ve Foto 1.3.). Londra ve çevresinde etkili olan zehirli sis 50 km yarıçapındaki bir alanı 5 gün boyunca etkisi altında tutmuştur. Sonuçta, normal ölümlere göre 4.000 daha fazla ölüm görülmüştür. Ölenlerin çoğu solunum yolları sorunları olan yaşlı ve hasta insanlar olmuştur. Bazı araştırmacılar bu sayının gerçeklerin çok altında olduğunu ifade etmiş, etkilenmeyi takip eden günlerde zaman içerisinde en az 10.000 kişinin yaşamını kaybetmiş olacağını ileri sürmüşlerdir. Çizim 1.2.‘de Londra’da Aralık 1952 5 ayındaki hava kirliliğinin ulaştığı boyutlar ve artan ölümler gösterilmektedir. İngiliz parlamentosu bu istenmeyen olaylar karşısında, 1956 yılında Temiz Hava Kanunu’nu kabul etmiş ve kömür yakımına önemli sınırlamalar getirmiştir. Kömür kullanımına dayalı olarak sürdürülen endüstriyel üretimin Avrupa’nın diğer ülkelerinde ve Amerika Birleşik Devletleri’ nde de yaygınlaştırılması ile hava kirliliği sorunu daha da büyümüştür. A.B.Devletleri Pennsylvania eyaletinin 14.000 nüfuslu endüstri kasabası Donora’da, 26-31 Ekim 1948 tarihleri arasında meydana gelen ve 20 kişinin ölümüne ve 7.000 kişinin hastanelik olmasına neden olan tipik hava kirliliği olayı tarihe geçen önemli olaylar arasındadır. Hava kirliliği 28 Ekim 1948 tarihinde en üst düzeye ulaşmış, tarihe “Donora Zehirli Sis Faciası” olarak geçmiştir (Foto 1.4.). Monongahela Nehri’nin kıyısında yer alan Donora’da bulunan çinko, demir ve sülfürik asit fabrikalarından salınan ağır metal parçacıkları, karbon monoksit ve kükürt dioksit antisiklonik koşullar nedeniyle dar bir nehir vadisindeki kent atmosferinde yoğunlaşmış, beş gün boyunca etkisini sürdürmüş, ölüm vakalarını artırmış, nüfusun % 43’ünün hastalanmasına neden olmuştur. Havanın karışımındaki kükürt dioksit miktarı 5.500 μg/m3’e ulaşmıştır. Olayın giderek büyümesi üzerine Donora Çinko İşletmesi’nin faaliyeti durdurulmuş ve ertesi gün yağan yağmur zehirli sisi dağıtmıştır. Donora’daki hava kirliliği, yakınında yer alan başka bir yerleşim yeri olan Webster’i de etkilemiştir. Aslında buna benzer bir olay da 1918 yılında görülmüş, hava kirliliğinden etkilenen Donora ve Webster sakinleri şikâyetçi olmuş ancak gerekli önlemler alınmamıştır. Yerleşim yeri sakinleri ve çiftçiler, hem kendi sağlıklarına ve hem de hayvanlarına zarar verildiği için 1920’li yıllarda sürekli olarak şikâyetçi olmuşlar, bunun üzerine 1926 yılında hava örneklerinin toplanmasına ve analizine başlanmış, ancak işletmenin faaliyetleri 1935 yılında durdurulmuştur. Fabrika sahipleri yasal cezalarını ödeyerek faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Bu olayı takiben, St.Louis, Cincinnati ve Pittsburgh gibi şehirlerde de hava kirliliği önemli boyutlara ulaşmış ve halk tarafından protesto edilmiştir (Foto 1.5.). Daha sonra, 1955 yılında Temiz Hava Kanunu kabul edilmiştir. 1957 yılında Donora Çinko İşletmesi tamamen kapatılmıştır. Pensilvanya’da günümüzde görülen zehirli sis Donora’daki zehirli sisten farklıdır. Bugün görülen zehirli sisin nedeni azot oksitler, 6 uçucu organik bileşikler ve ozon oluşumudur. Foto 1.1. Londra’da hava kirliliği, 1849 Foto 1.2. Londra’da hava kirliliği (7 Aralık 1952) 7 Foto 1.3. Londra’da hava kirliliği (7 Aralık 1952) Foto 1.4 . ABD’de, Donora, PA’da 28 Ekim 1948 tarihinde öğle saatlerinde caddelerden görüntüler Meksika'da, Meksika Körfezi’ndeki 15.000 nüfuslu Poza Rica’da, doğal gazdan kükürt elde edilen bir fabrika 24 Kasım 1950 tarihinde meydana gelen bir kaza sonucu, 25 dakika boyunca havaya kükürtlü hidrojen gazı yayılmıştır. İnversiyon olayına bağlı sisli günde, kükürtlü hidrojen gazı 22 kişinin ölümüne ve 320 kişinin de hastalanmasına neden olmuştur. 8 Çizim 1.2. Londra’da 1952 yılında görülen hava kirliliği olayında parçacık ve kükürt dioksit miktarının neden olduğu ölümler Diğer taraftan, Avrupa'nın bir başka ülkesinde de benzer olaylar görülmüştür. Belçika'nın 25 km uzunluğundaki Meuse (Valley) vadisinde, kok fırınları, demir fabrikası, maden eritme ocakları, çinko işletmeleri, cam fabrikaları ve sülfürik asit fabrikasından kaynaklanan kükürt dioksit, ağır metal tozları ve duman inversiyonun etkisi ile vadide yoğunlaşmıştır. Kükürt dioksit miktarının havadaki karışımı 22.600 μg/m3’e ulaşmıştır. Havada asılı olarak sülfürik asit damlacıkları oluşmuştur. Hava kirliliği nedeniyle, 1-5 Aralık 1930 tarihleri arasında 600 kişi hastalanmış ve 63 kişi yaşamını kaybetmiştir. 9 Foto 1.5. ABD’de, Pittsburg’da duman bacaları (1906) A.B.Devletleri'nin New York kentinde, 24-30 Kasım 1966 tarihleri arasında meydana gelen olayda, duman ve kükürt dioksit gazının etkisi sonucu 168 ölüm olayı görülmüştür. Cincinnati, Ohio’da, 25 Ağustos 1968 tarihinde bir kimyasal madde üreten fabrikanın kükürt dioksit borusu patlamış ve havaya 8 saat boyunca 1.300 kg dolayında gaz salınmıştır. 200 m mesafedeki yerleşimlerde halk koku nedeniyle uykusundan uyanmış, solunum sıkıntısı çekmiş, ancak herhangi bir ölüm olayı olmamıştır. Benzer bir örnek oluşturması bakımından Şili’nin Santiago kentinde yaşanan hava kirliliği olayı Foto 1.6.’da gösterilmiştir. Tarih boyunca görülen ve önemli olaylar olarak nitelendirilen hava kirliliği olayları ve etkileri Çizelge 1.1.’de verilmiştir. Bu önemli hava kirliliği olayları, kısa süre içerisinde ve daha çok meteorolojik özel durumlar nedeniyle yoğunlaşan kirletici gaz ve parçacıkların etkileri ile meydana gelmiştir. 10 Foto 1.6.. Şili’nin Santiago kentinde hava kirliliği Hava kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkisini artıran en önemli olay, atmosfere salınan kirleticilerin, durgun ve sisli atmosfer ortamında birikmesi, bir kısım kimyasal olaylarla daha zararlı kimyasal bileşiklere dönüşmesidir. Türkçe karşılığı olarak, “zehirli sis” diyebileceğimiz “smog” sözcüğü; “smoke-duman” ve “fog-sis” sözcüklerinden, 1905 yılında Dr.Harold Antoine des Voeux tarafından türetilmiştir. Bunların dışında, insan sağlığını olumsuz yönde etkileyen kirletici maddeler nedeniyle, her yıl, dünya genelinde binlerce insan hastalanmakta, tedavi görmektedir. Ayrıca çok sayıdak insanın da yaşamını kaybettiği bilinmektedir. Örnek olarak, A.B. Devletleri’ nde, her yıl 6.000 kişinin değişik kaynaklı hava kirliliği sonucunda hayatını kaybetmekte olduğu belirtilmektedir. Sağlık istatatistikleri düzgün olmayan ülkelerde hava kirliliğinin neden olduğu ölüm olayları kesin olarak bilinmemektedir. Hava kirliliği tarihinde yer alacak olan en önemli olaylardan biri de, 2-3 Aralık 1984 gecesi Hindistan'da Bhopal kentinde meydana gelen 500.000 kişi etkileyen, 120.000 kişi hastalanmasına ve 8.000 kişinin ölümüne neden olan, Union Carbide pestisid fabrikasından 27 ton dolayında öldürücü zehirli gaz (metil izosiyanat) sızıntısıdır. 11 Çizelge 1. Dünya genelinde önemli hava kirliliği olayları (Seinfeld, 1975). Yer Tarih Kirletici Belirtiler ve Etkileri Belçika, Meuse Valley 1-5 Aralık 1930 SO2 (9,6-38,4 ppm) Göğüs ağrısı, öksürme, göz ve genizde tahriş, bütün yaşlardaki insanları etkilemiş, 63 ölüm olmuştur. A.B.D. Donora, Pennsylvania 2631Ekim 1948 SO2 ve parçacık (0,5-2 ppm) Göğüs ağrısı, öksürme, göz ve geniz "tahrişi, daha çok yaşlı insanlarda etkili olmuş ve 20 kişi ölmüştür. Meksika, Poza Rica 24 Kasım, 1950 H2S Her yaştaki insanları etkilemiş, 320 kişi tedavi altına alınmış ve 20 kişi ölmüştür. İngiltere, Londra 5-9 Aralık 1952 SO2 ve parçacık 4.000 kişinin ölümü ile sonuçlanmıştır A.B.D. New York 24-30 Kasım 1966 S02 ve Parçacık 168 kişinin ölümüne neden olmuştur Ayrıca; 26 Nisan 1986 tarihinde, SSCB sınırları içerisinde, Ukrayna’nın Pripyat yerleşim bölgesinde, Çernobil kentinin 18 km kuzeybatısında, Ukrayna ve Belarus arasındaki sınıra 16 km mesafede bulunan Çernobil Nükleer Santralinde meydana gelen patlamayı takiben 220.000 kişi doğrudan etkilenmiştir. Patlamayı takiben 203 kişi hastaneye kaldırılmış, bunların 31’i yaşamını kaybetmiştir. Yaşamını kaybedenlerin 28’inin akut radyasyona maruz kaldığı bildirilmiştir. Belarus ve Ukrayna’da etkili olan radyoaktif serpinti, rüzgar ve yağışlarla daha geniş alanlara yayılmış ve Avrupa’ya kadar ulaşmıştır. Radyoaktif 12 çökelmenin % 60’ının Belarus’da meydana geldiği rapor edilmiştir. Patlamadan yıllar sonra yapılan değerlendirmelerde radyoaktivite nedeniyle çok sayıda insanın kansere yakalanarak yaşamını kaybettiği ve çoğu insanın da sakat kaldığı belirtilmiştir. İnsan sağlığı yanında diğer canlıların da etkilendiği ifade edilmiştir (Foto 1.7.). Günümüzde, 2006 yılı itibariyle yapılan açıklamalarda, Çernobil Nükleer Santrali Kazası’nı takiben, doğrudan ve dolaylı olarak en az on bin kişinin yaşamını kaybettiği ileri sürülmektedir. Foto 1.7. Kazadan sonra Çernobil Nükleer Santrali (1986) Isınmadan ve sanayiden kaynaklanan hava kirliliği yanında, motorlu kara, deniz ve hava taşıtlarının salımları da önemli ölçüde hava kirliliğine neden olmaktadır. Bu atıklar gaz veya parçacık halinde olmaktadır. Yine durgun hava koşullarında ve sisli günlerde bu atıkların 13 atmosferde birikmesi ile önemli hava kirliliği sorunları yaşanmaktadır. Özellikle trafik yoğunluğu ile ortaya çıkan sorun, ölüm vakalarını artırmakta insanların hastalanmasına yol açmaktadır. Londra’da, 13-15 Aralık 1991 tarihinde, antisiklonik hava durumu ve yer seviyesindeki soğuk durgun hava koşullarını meydana getirmiş, motorlu taşıtların egzozunun yayılmayarak birikmesine neden olmuştur. Güneş ışınlarının sağladığı enerji kimyasal reaksiyonları hızlandırmış, bunun sonucu olarak da cadde seviyesindeki azot dioksit miktarı 809 μg/m3’e ulaşmıştır. Bu gibi durumlar için WHO tarafından verilen üst sınır değer 400 μg/m3’ dür. Bu olay sonucunda normal ölüm vakaları 160 artış göstermiştir. 2428 Haziran 1994 tarihinde, yüksek basınçlı sıcak hava, İngiltere’nin çoğu kentinde, trafik yoğunluğuna bağlı olarak fotokimyasal sis oluşuma neden olmuştur. Yer seviyesindeki ozon miktarında önemli artışlar görülmüştür. Özellikle astımlı hastalar etkilenmiş, 30 hastaneye 1.210 kişi başvurmuştur. Diğer taraftan, hava kalitesinin iyi olmaması yanında bu mevsimdeki polen yayılımı da sağlık riskini artırmıştır. Gelişmekte olan ülkelerde, nüfus ve trafik yoğunluğu, yakıt kalitesinin uygun olmayışı ve iklim faktörlerinin etkisiyle büyük yerleşim yerlerinde önemli hava kirliliği sorunları yaşanmaktadır. Bunlara en iyi örnekler olarak Delhi (Hindistan), Kahire (Mısır) ve Sao Paulo (Brezilya) kentleri sayılabilir. Ancak, dünyanın 20 mega kenti birlikte değerlendirildiğinde hava kirliliği bakımından en kirli kentin Mexico City olduğu görülmektedir. Bunun en önemli nedenleri arasında; 3 milyon taşıt, açık ve güneşli günler, yüksek oranda güneş ışığı, dağlarla çevrili bir topoğrafya ve 2.000 m’nin üzerindeki yükselti sayılmaktadır. Bu kentte temel ulaşım araçları motorlu taşıtlardır. Eski model ve bakımsız araçlar daha fazla yakıt tüketmekte, ayrıca kentin yükseltisi nedeniyle oldukça zengin yakıt karışımı gerekmektedir. Buna bağlı olarak da, fazla miktarda yanmamış hidrokarbonlar atmosfere salınmaktadır. Sonuçta ozon, parçacıklar, karbon monoksit, kurşun ve kükürt dioksit salımı artmaktadır. Örnek olarak, 1992 yılının 358 gününde karbon monoksit, parçacık ve ozon miktarı sınır değerlerin üzerinde görülmüştür. Ekim 1992 ayında yer seviyesindeki ozon miktarı 1.200 μg/m3’e ulaşmıştır. WHO tarafından verilen saatlik sınır değer 150200 μg/m3’dür. Bunun sonucu olarak 2 milyon insanın hava kirliliğinden rahatsız olduğu ileri sürülmüştür. Hindistan’ın Delhi kentinde hava kirliliği sorunun görülmesini 14 takiben kentteki kurşunlu benzin satışı durdurulmuş, tüm akaryakıt satış istasyonlarında kurşunsuz benzin ve düşük kükürtlü dizel satışı sağlanmıştır. Ancak yeterli önlem alınmadığı için atmosfere benzen salımı giderek artmış, Mart ve Haziran 1999 aylarında, 180 noktada yapılan ölçüm sonuçlarına göre, benzen miktarı dünya standardlarına göre müsaade edilebilen sınır değerin 100 kat üzerinde bulunmuştur. Bu sınır değer 30 mg/m3 olmasına karşın ölçülen değerler 1.000- 4.000 mg/m3 arasında görülmüştür. Bunun yanında, kent havasındaki parçacık, karbon monoksit ve kükürt dioksit miktarının da müsaade edilebilen sınır değerlerinin üzerinde olduğu ifade edilmiştir. Hava kirliliğinin neden olduğu sorunların ortaya çıkmasını takiben, ulusal ve uluslararası boyutta alınan önlemlerle sorunun boyutları önemli ölçüde azaltılmıştır. Isınmadan kaynaklanan hava kirliliğinin azaltılmasında, düşük kaliteli katı yakıtlar yerine kirleticilik özellikleri daha az ve ısıl değeri daha yüksek olan kömürlerin seçilmiş olması, yakıt tüketiminde doğal gaz oranının artırılması, yakma yöntemlerinin geliştirilmesi, soba ve kazanlarda ısı veriminin artırılması etkili olmuştur. Sanayide, merkezi güç üretimine gidilmesi, yakıtın iyileştirilmesi, yanmadan önce ve yanma sonrası teknik önlemlerin alınması, kükürt giderimi gibi işlemler kirleticilerin salımını azaltmıştır. Küresel boyutlu hava kirliliği sorunları ile de karşı karşıya kalınmaktadır. Kirletici maddeler atmosfere salındıkları kaynaktan itibaren, başta atmosferik olaylar olmak üzere, birçok faktörün etkisi ile uzun mesafelere taşınmakta ve olumsuz etkilerini ulaştıkları noktalarda göstermektedir. Örnek olarak; savaşlarda yakılan petrol kuyularından ve orman yangınlarından kaynaklanan gaz ve parçacık halindeki kirleticiler, rüzgarlarla taşınan ince kum ve toz parçacıkları, yoğun endüstri bölgelerinden atmosfere salınan kirleticiler, ulusal sınırlara takılmadan bir ülkeden diğerine ve hatta bir kıtadan diğer bir kıtaya yayılabilmektedir. Şubat 1991’deki Körfez Savaşı’nda Irak ordusu tarafından Kuveyt’teki 500-600 petrol kuyusunu ele geçirmesini takiben Mart 1991 ayında meydana gelen petrol kuyusu yangınlarında yanan petrol miktarı bir günde 4 milyon varile ulaşmıştır (Foto 1.8.). Bu miktardaki petrol dünya genelinde tüketilen günlük petrolün % 10’u kadardı. Duman 1.200 km’ye yayıldı. Dumanın etkilediği alan Kuveyt’in kendi yüzölçümüne eşit olacak şekilde 11.000 km2’ye ulaştı. Dumanın parçacık yoğunluğu 15 0,5-1 g/m3 olarak verildi. Duman troposferin ilk yarısına kadar, 5.000 m kadar yükseldi. Dumanın karışımında kükürt dioksit, azot oksitler, yanmamış hidrokarbonlar ve toplam yıllık salımın % 3’ü kadar karbon dioksit yer almaktaydı. Çevresel etkisi oldukça önemli boyutlarda görüldü. Güneşten gelen 800 W/m2’lik kısa dalga radyasyon sıfıra kadar azaldı. Gündüz saatleri sıcaklığı 10oC azaldı. Mart-Eylül 1991 döneminde aylık ortalama sıcaklıkta 0,8-2,4 oC’lik azalma görüldü. Kuveyt’ten 2.000 km uzaklarda da sıcaklık azalması 1-2 oC’yi buldu. Kuveyt’ten 2.600 km uzaklıktaki Pakistan dağlarına ve Kashmir’e siyah kar yağdı. Petrol yanması ile oluşan is ve kurum birkaç ay sonra Japonya, Kuzey Amerika ve Havai’de fark edildi. Yanmamış petrol damlaları kuyulardan onlarca kilometre uzaklıktaki yerlere yağdı, insanların, hayvanların, bitkilerin, su kaynaklarının, binaların üzerine bulaştı. Parçacıklar akut ve kronik sağlık sorunlarına neden oldu, özellikle çocuklarda ve yaşlılarda solunum sorunlarına yol açtı. Akut sorunlar arasında baş ağrısı ve mide bulantısı yaygın olarak görüldü. Komşu ülkelerde pH’sı 3,0-3.6’ya kadar düşen asit yağışlar meydana geldi. Foto 1.8 . Kuveyt’te petrol kuyularında yangın (1991) ABD’nin Teksas Eyaleti’nde 18 Ağustos 2002 tarihinde Houston Fuel Oil Terminali’ndeki yakıt tankının patlaması ve patlamayı takiben meydana gelen akaryakıt yangınında binlerce ton gaz ve parçacık halindeki kirletici madde atmosfere salınmıştır (Foto 1.9.). Küresel boyuttaki hava kirliliğine diğer bir örnek Eylül-Ekim 1997 aylarında Endenozya’da meydana gelen orman yangınlarıdır (Foto 1.10.). Kalimantan (Borneo), Sumatra ve Irian Jaya (New Guinea)’de olağan yıllık bitki örtüsü yakımı ile birlikte El Nino vakasının birlikte 16 etkisi ile oluşan aşırı kuraklık aşırı orman yangınları ile sonuçlandı. Yanan alanlardan muazzam dumanlar yükseldi. Duman fotokimyasal sis oluşumu ile birlikte komşu ülkeler Malezya ve Singapur da dahil olmak üzere tüm bölgeyi kapladı. Yaklaşık 70 milyon insan etkilendi. Eylül 1997 ayının sonlarına doğru, çoğu çocuk ve yaşlı olmak üzere, 15.000 Malezyalı ve 45.000 Endenozyalı dumandan rahatsızlandı. Görüş mesafesinin kısalması sonucu Endenozya Hava Yolları’na ait bir uçak düştü ve 234 kişi yaşamını kaybetti. Foto 1.9. ABD, Teksas’da Houston Fuel Oil Terminali’ndeki yakıt tankında patlama ve yangın sonucu atmosfere kirletici salımı Dünya genelinde meydana gelen depremlerde yıkılan binalardan çevreye yayılan kirleticilerin ve daha sonra görülen yangınların da hava kirliliğinde etkili olduğu bilinmektedir. ABD’nin San Francisco kentinde 20 Nisan 1906 tarihinde meydana gelen depremden hemen sonra oluşan yangınlar birçok binanın yanmasına neden olmuş, atmosfere önemli ölçüde kirletici madde yayılmıştır. 17 Foto 1.10. Endenozya’da orman yangını (1997) Deprem sonrası yangınlarla ilgili diğer bir örnek Kobe depremidir. Japonya’nın önemli limanlarından biri olan Kobe’yi etkileyen Richter ölçeğine göre 7,2 büyüklüğündeki deprem, 17 Ocak 1995 tarihinde meydana gelmiştir. O günlerde nüfusu 1,5 milyon olan Kobe kenti 20 saniye boyunca sarsılmıştır. Deprem 5.100 kişinin ölümüne yol açmıştır. 102.000 bina hasar görmüştür. Depremi takiben 350 dolayında irili ufaklı yangın meydana gelmiş, 6.965 bina yanmıştır. Sadece yanarak ölenlerin sayısı 500’ü bulmuştur (Foto 1.11.). Ülkemizde, 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen Marmara Depremi’nde ortaya çıkan TÜPRAŞ yangını da önemli boyutta çevre ve hava kirliliğine neden olmuştur. Bu yangının uydudan çekilen fotoğrafı ve uçaklar eşliğinde sürdürülen yangın söndürme faaliyetleri Foto 1.12.’de verilmektedir. Yoğun çalışmalar sonucunda, çevresel boyutta çok büyük bir olumsuz etki gösterebilecek yangın söndürülmüştür. Avrupa’da, sanayileşme dönemini takiben hava kirliliğinin en önemli kaynakları endüstriyel üretim birimleri olmuştur. Bunun nedeni kirlilik özelliği fazla olan kömürlerin yakılması ve kirliliği önleyici tedbirlere yeterince yer verilmemesidir. Ancak hava kirliliğinin giderek yoğunlaşması, yerel ölçekli etkileri yanında ulusal ve uluslararası boyutta da etkili olması ile sonuçlanmıştır. Örneğin, asit yağışlar insan sağlığı yanında bitki örtüsü, su kaynakları ve cansız varlıklar üzerinde de etkili olmuştur. Diğer taraftan, kirletici maddeler ulusal sınırları aşarak diğer ülkelere de zarar vermeye başlamıştır. 18 Foto 1.11. Japonya’nın Kobe Liman kentinde meydana gelen deprem sonrası yangınlar (1995) Foto 1.12. 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nde meydana gelen TÜPRAŞ yangınının uydu fotoğrafı ve söndürme faaliyetleri Bunun en belirgin örneği, endüstrileşmiş Batı Avrupa ülkelerindeki fabrikaların bacalarından atmosfere salınan asidik özellikli 19 (SOx, NOx) gazlarının atmosferin üst katmanlarındaki hava akımları ile İskandinav ülkelerine ulaşarak asit yağışlara dönüşmesi ve başta Norveç ve İsveç olmak üzere çökeldiği bölgelerde zararlı olmasıdır. Hava kirliliği sorununun ulusal ve uluslararası boyutta önemli bir sorun olması üzerine, hava kirliliğinin denetimine ilişkin önemli yasal düzenlemeler getirilmiş, uluslararası boyutta anlaşmalar gündeme gelmiştir. Bu uygulamalara bağlı olarak hava kirletici maddelerin salımında önemli azalmalar izlenmiştir. Avrupa Birliği’nin oluşmasını izleyen dönemlerde alınan kararların etkisi ile kirletici salımlarındaki azalmalar daha dikkat çekici duruma gelmiştir. Avrupa Çevre Ajansı (EEA) tarafından 2003 yılında yayınlanan ve 1990-2000 yılları arasında Avrupa’da hava kirliliğini değerlendiren raporda belirtilen hususlar şöyle özetlenebilir: Hava kirliliğine neden olan yakıtlar yerine daha uygun yakıtların tüketilmesi, baca gazı arıtımı, daha az kükürt ihtiva eden yakıtların kullanımı, otomobillerde katalitik konvertörlerin (dönüştürücü) kullanımı gibi önlemlerle, azot oksitler % 27, kükürt dioksit % 60, metan dışı uçucu organik bileşikler % 29, ince parçacık madde salımı % 34 ve özellikle enerji üretimine bağlı PM10 salımı % 46 oranında azalmıştır. Metan dışı uçucu organik bileşikler ve azot oksit salımları İspanya, Yunanistan ve Portekiz’de, 1990 yılı salımlarına oranla artış göstermesine karşın, diğer AB ülkelerinde önemli azalmalar görülmüştür. En fazla salım azalması Almanya ve İngiltere’de izlenmiştir. Tüm AB ülkelerinde, 1990 yılı salımlarına oranla 2010 yılı için salım azaltma hedefleri belirlenmiştir. Bu oranlar Yunanistan için % 5, Almanya için % 65, diğer ülkeler için de % 40-60 arasında değişmektedir. 1990-2000 yılları arasında kirletici salımlarının azaltıldığı sektörler, enerji endüstrisi, ulaştırma ve tarım olmuştur. Salımlardaki azalma; karbon monoksitte % 35, metan dışı uçucu organik bileşiklerde % 29, azot oksitlerde % 26, metanda % 20 olarak gerçekleşmiştir. Bu kirleticilerin yanında ince parçacık madde salımı da önemli ölçüde azaltılmıştır. Almanya ve İngiltere’de bu azalma % 50’nin üzerinde gerçekleşmiştir. Bunun aksine Yunanistan ve Portekiz’de % 10 oranında artış izlenmiştir. Genel olarak, PM10 salımı % 18, azot dioksit eşdeğeri olarak azot oksitler % 26, kükürt dioksit % 60 ve amonyak salımı % 7 azalmıştır. Bu azalmaların en fazla görüldüğü sektörler enerji üretimi, sanayi ve ulaştırma olmuştur. Yerleşim yerleri, kırsal alan ve trafikte geçerli olan kirleticiler 20 için müsaade edilebilen sınır değerler (standardlar) giderek aşağı çekilmiş, hava kalitesinin gelişmesi sağlanmıştır. Yakın tarihimizde önemli olaylardan biri de, ABD’de New York’ta Dünya Ticaret Merkezi (WTC) ikiz kulelerine uçakla yapılan saldırı ve sonuçlarıdır. 11 Eylül 2001 tarihinde kaçırılan uçaklarla kuzey ve güney kulelere doğrudan çarpmak suretiyle yapılan saldırıda, en az 3.000 kişi yaşamını kaybetmiş, 6.291 kişi hastanelik olmuş, birçok insan sakat kalmış ve işini kaybetmiştir. Bunun yanında, başta ABD olmak üzere dünya ekonomisi üzerinde milyarlarca dolar zararla sonuçlanan ekonomik kayıplar meydana gelmiştir. Diğer taraftan, doğrudan çarpma sonucu oluşan patlama ve daha sonra gelişen yangınlarla önemli çevre sorunları görülmüştür. Çevreye yayılan kirletici maddelerin neden olduğu hava kirliliği yakın ve uzak çevrede kendini göstermiştir. Patlamada 90.000 litre jet yakıtının yandığı, meydana gelen yangınlarla atmosfere önemli miktarda parçacık madde ve gaz yayıldığı yapılan çalışmalarla ortaya konulmuştur. Çevreye yayılan kirletici maddeler, New York’ta, daha çok Manhattan ve Broorklyn’i etkisi altına almıştır. Foto 1.13.’de uçakların ikiz kulelere çarpması ve çarpmadan sonra meydana gelen patlama ve yangınlar görülmektedir. Faciadan kısa bir süre sonra olay yerinde yoğun araştırma çalışmaları başlatılmıştır. Bu çalışmalardan bir bölümü de facianın çevresel etkisi üzerinde yoğunlaşmıştır. Farklı meslek dallarından bir grup araştırmacının görev aldığı “Dünya Ticaret Merkezi Faciasının Sağlık ve Çevre Yönünden Araştırılması” konulu çalışmaların raporu Mayıs 2004 tarihinde yayınlanmıştır. Bu rapora göre, faciayı izleyen 12 saat içerisinde jet yakıtı yanmaya devam etmiş, yangınlar meydana gelmiş ve ikiz kulelerin çöküşü izlenmiştir. Birinci ve ikinci günlerde, jet yakıtının yanması devam etmiş, binalardaki çökmeleri takiben toz yığınları çevreye dağılmıştır. Üçüncü ve on üçüncü günler arasında alevsiz duman yayılımı izlenmiştir. On dördüncü gün alevsiz duman yayılımı devam etmiş, enkaz kaldırmaları esnasında çalışan kamyon ve diğer araçlar tozumaya yol açmıştır.Jet yakıtının yanması ve binalarda çıkan yangınların sonucu, yüksek sıcaklıkta yanabilen maddelerin özelliklerine bağlı olarak çok değişik yanma ürünleri çevreye yayılmıştır. Binalardaki çökmelere bağlı olarak toz yayılımı çok büyük boyutlara ulaşmıştır. Çökelen tozlarda yapılan analizler sonucunda; tozun pH değerinin oldukça alkali (pH 9-11) düzeyde olduğu, çimento tozu, asbest, odun, kağıt, pamuk lifleri, cam elyafı, değişik yapı malzemesi 21 parçacıkları (demir, alüminyum, kurşun, çinko, kalsiyum, titanyum, antimon) tespit edilmiştir. Toz içersindeki asbest miktarı % 0,8-3 arasında görülmüştür. Toplanan hava örneklerinde yapılan analizlerde, yanma sonucu oluşan kirleticilere ek olarak dioksin, polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAHs), poliklorürlü bifeniller (PCBs), poliklorürlü furan ve değişik özelliklerdeki pestisidler saptanmıştır. Hava kirletici parçacık halindeki maddelerde PM2,5 ve PM10 miktarlarında önemli artışlar görülmüştür. Atmosfere salınan gaz ve parçacık halindeki kirleticilerin büyük bir bölümünün kanserojen olarak bilinmesi olayın ciddiyetini daha da artırmıştır. Ayrıca, serpintiler arasında bir kısım radyoaktif maddenin de bulunduğuna dikkat çekilmiştir. Bu kadar büyük bir facianın etkilerinin kısa bir süre içerisinde geçmesi mümkün değildir.Olayın sosyal, ekonomik ve ekolojik etkilerinin uzun bir süre devam edeceği görülmektedir. Gerçek dünya barışının sağlanması ile bu gibi olayların önüne geçmek mümkündür. 1.2. Türkiye'de Hava Kirliliği Türkiye'deki hava kirliliği olaylarının, 1950’li yıllarda başlayan sanayileşme eğilimleri ve hızlı kentleşmeye bağlı olarak bir sorun haline geldiği söylenebilir. Ancak, bu tarihlerde, insan faaliyetleri daha çok insan ihtiyaçlarının temini amacıyla yoğunlaştırılmış, toplumdaki modernleşme eğilimleri bu sorunlarının varlığını veya ilerideki yıllarda görülebileceği gerçeğinin düşünülmesine imkan vermemiştir. Sanayileşme ve hızlı kentleşmeye bağlı olarak, meteorolojik, jeolojik ve yerleşim yerlerinin konum özelliklerinin de etkisiyle önemli boyutlara ulaşan hava kirliliği sorunları dikkati çekmeğe başlamıştır. Türkiye'de sanayi kaynaklı hava kirliliği sorunlarının belirgin ilk örnekleri, daha çok endüstriyel üretimin yoğun olduğu bölgelerde görülmüştür. Murgul Bakır İşletmeleri bu örneklerin başında yer almaktadır. Diğer taraftan yerleşim yeri kaynaklı hava kirliliğinin tipik ilk örnekleri Ankara ve Erzurum başta olmak üzere birçok kentteki hava kirliliğidir. Zamanla bu kentlerimize yeni eklenmeler olmuş ve Ankara, Erzurum, Kayseri, Malatya, Erzincan, Eskişehir ve Zonguldak gibi kentlerimizde hava kirliliği insan sağlığını tehdit eder seviyeye ulaşmıştır. 22 Foto 1.13. ABD’de, New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’nin ikiz kulelerine 11 Eylül 2001 tarihinde yapılan saldırılar 23 Bu kentlerimizdeki hava kirliliğinin büyük ölçüde ısıtma sistemlerinden kaynaklandığının belirlenmesi üzerine, ısıtma amacıyla kullanılan yakıtların iyileştirilmesine gidilmiş, daha kaliteli kömür, uygun özellikteki sıvı kalorifer yakıtı ve daha sonra da doğal gaz kullanımı ile kirlilik önemli ölçüde azaltılmıştır. Bu iyileştirmenin ilk örneği de Ankara olmuştur. Dış kaynaklı doğal gaz temin edilmiş ve kalorifer sistemleri doğal gaza dönüştürülmek suretiyle hava kirliliği önemli ölçüde azaltılmıştır. Doğal gaz ve daha iyi kaliteli sıvı ve katı yakıtların kullanılması ile diğer kentlerimizde de hava kirliliğinde belirli oranlarda azalma gözlenmiştir. Motorlu taşıtlarda kurşunsuz benzin uygulaması başlatılmış, yeni model motorlarda yakma veriminin daha fazla olması karbon monoksit yayılımını azaltmış, yıllık egzoz gazı analizleri zorunlu hale getirilmiş ve yapılan diğer düzenleme ve denetimlerle kirletici maddelerin salımı azaltılmıştır. Bu gelişmelere karşın, hava kirliliğinin denetiminde yeterli olduğu söylenemez. Türkiye'de endüstriyel üretime bağlı hava kirliliği, genel olarak yanlış yer seçimi ve atık gazların yeteri kadar teknik önlem alınmaksızın atmosfere salınması sonucu meydana gelmektedir. Diğer taraftan bir kısım tesislerde, üretim teknolojisi uygun olmadığı için de kirletici madde miktarının salımı artmaktadır. Ülkemizde sanayileşmenin yoğunlaşmış olduğu İstanbul-İzmit kentleri arası, Adapazarı, Samsun, Murgul, İzmit, Adana, Tarsus, Kırıkkale, Karadeniz Ereğlisi, Karabük gibi yöreler endüstri kaynaklı hava kirliliğinin etkili olduğu yörelerdir. Ülkemizde, endüstriyel üretime bağlı olarak görülen en eski hava kirliliği olayı, Murgul’da Bakır İşletmeleri'nden atmosfere salınan kükürt dioksit gazının etkisi ile meydana gelen çevre kirliliğidir. Artvin ilinin Borçka ilçesi sınırları içerisinde, zengin bakır yataklarına sahip olan Murgul (Göktaş) yöresinde 1907 yılında işletmeye açılan tesislerin faaliyeti I.Dünya Savaşı zamanında durdurulmuş ve 1951 yılında Etibank tarafından izabe tesisleri kurularak yeniden işletmeye açılmıştır. Bu dönemde, tesisin bacasından çevreye yayılmakta olan kükürt dioksit gazının çevredeki zararlı etkisini azaltmak ve aynı zamanda ekonomik bir değeri olan sülfürik asit üretmek amacıyla kurulan asit fabrikası gaz salımını % 25 oranında giderebilmiştir. Bu durumun uzun yıllar boyunca devam etmesi sonucu atmosfere salınan kükürt dioksit nedeniyle başta orman dokusu olmak üzere, doğal çevre tahrip olmuş ve tarımsal üretim önemli ölçüde etkilenmiştir. Gaz yayılımına bağlı olarak, fabrikada 24 çalışan işçilerde ve yörenin sakinlerinde önemli sağlık sorunları görülmüştür. Zonguldak-Kozlu-Kilimli-Çatalağzı yöresinde, vadi içerisinde kurulmuş bulunan tesisler ve Çatalağzı termik santrali nedeniyle çevrede önemli bir hava kirliliği sorunu yaşanmıştır. Maden (Elâzığ) yöresinde 1939 yılında kurulmuş bulunan Bakır İşletmeleri tesislerinden atmosfere salınan kükürt dioksit gazı çevrenin doğal bitki örtüsünü tahrip etmiş ve insan sağlığını önemli ölçüde etkilemiştir. Tarım alanlarındaki bitkisel üretimi önemli ekonomik kayıplar meydana getirecek şekilde etkileyen hava kirliliği sorunu uzun bir süre devam etmiştir. Belirtilen bu yörelerimizin dışında, yurdumuzun diğer taraflarında üretim faaliyetlerinde bulunan çimento ve şeker fabrikaları, tekstil fabrikaları, petrol rafinerileri, petrokimya tesisleri, tarımsal mücadele ilaç fabrikaları, demir ve çelik endüstrisi tesisleri, kağıt ve selüloz fabrikaları ve termik santrallerimiz önemli kirletici kaynaklardır. Önemli boyutta hava kirliliğine neden olan termik santrallere örnek gösterilebilecek Yatağan Termik Santrali günümüzde de ciddiyetini sürdürmektedir (Foto 1.14.). Düşük vasıflı linyit yakarak elektrik enerjisi üreten tesisten atmosfere salınan kirletici maddeler, özellikle kükürt dioksit, yörede yaşayan insanların sağlığını tehdit ettiği gibi, orman ağaçlarını da olumsuz yönde etkilemektedir. Özellikle havanın durgun olduğu günlerde atmosferde dağılmadan biriken kirletici maddeler daha belirgin olarak etkisini göstermektedir. Foto 1.14. Yatağan Termik Santrali 25 Yatağan Termik Santrali’nin çevresel etkisi çok sıklıkla gündeme gelmektedir. Örnek olarak, Hürriyet Gazetesi’nin Internet üzerindeki 26 Mayıs 2001 tarihli ve “Yatağan Cehennemi” başlıklı bir haber aşağıda verilmiştir: “Yatağan Cehennemi Hüseyin KOCABIYIK – Cem KAYTAN / MUĞLA, DHA Havadaki kükürtdioksit oranı, dün saat 10.00 sıralarında 3000 mikrogram/metreküp olarak belirlendi. İnsanlar yine soluk alamaz hale geldi. Santral devre dışı bırakıldı. Belediye hoparlöründen yapılan anonslarla halkın zorunlu olmadıkça sokağa çıkmaması istendi. Yatağan, termik santral bacalarından çıkan kükürtdioksitin kentin üzerine çökmesi yüzünden yine zehire boğuldu. Baca gazı arıtma tesislerinin arıza nedeniyle devre dışı olduğu sırada yaşanan inversiyon, halkı soluksuz bıraktı. Santral devre dışı bırakıldı. Belediye hoparlöründen yapılan anonslarla halkın zorunlu olmadıkça sokağa çıkmaması istendi. Yatağan’da havadaki kükürtdioksit oranı, dün saat 10.00 sıralarında 3000 mikrogram/metreküp olarak belirlendi. İnversiyonun yol açtığı yoğun kirlilik, vatandaşları soluk alamaz hale getirdi. Sıcak havanın yükseleceği yerde alçalması, atmosfere karışan kükürtdioksitin de bu meteorolojik olayla kente çökmesi üzerine, Yatağan Kaymakamlığı, santralın faal 2 ünitesini saat 10.35’te devredışı bıraktırdı. Santralda 24 Nisan’da devreye alınan üçüncü üniteye ait bacagazı arıtma tesisiyle 15 Mayıs’ta faaliyete geçirilen ikinci üniteye ait arıtma tesisinin, hafta başından bu yana arızalar nedeniyle sık sık devre dışı kaldığı, inversiyonun da arıtmaların devrede olmadığı sırada meydana geldiği öğrenildi. Santralın birinci ünitesinde ise bakım çalışmasından dolayı enerji üretimine daha önce ara verilmişti. Muğla Valiliği’nin çıkardığı, Yatağan’ın özel koruma bölgesi ilan edilmesiyle ilgili tebliğe göre, santralın arıtma tesisleri tam olarak devreye girinceye kadar, Yatağan 26 ve çevresinde kirlilik oranının 500 mikrogramın üzerine çıkması durumunda, ünitelerde önce güç düşürmeye gidiliyor. Meteorolojik veriler doğrultusunda kirlilik artış eğilimi gösterirse santral tamamen devre dışı bırakılıyor. Yatağan Termik Santralı, 2000’in sonbaharından bu yana, inversiyon nedeniyle sürekli gündemde kaldı. Muğla’da çevre yarası açan üç termik santraldan Yatağan Termik Santralı’nın bacalarından püskürttüğü kükürtdioksit, hayatı işkenceye çevirdi. 1982’de üretime geçen santralın baca gazı arıtma tesislerinin yapımı gibi, devreye alınması da yılan hikayesine döndü. Havadaki kükürtdioksit oranının tehlike sınırının 400 mikrogram/metreküp olduğunu belirten uzmanlar, ‘‘Ancak değerler 700 mikrogram/metreküpü aştığında kükürtdioksit insan ve çevre sağlığını ciddi şekilde tehdit etmeye başlar’’ dedi. Belediye hoparlörlerinden yapılan yayınlarla vatandaşlar uyarılarak, zorunlu olmadıkça sokağa çıkılmaması istendi. Duyuruda, özellikle yaşlıların ve çocukların sokağa kesinlikle çıkmamaları gerektiğine dikkat çekildi. Okullarda sınıf pencereleri kapatıldı. Öğrenciler teneffüse çıkarılmadı. 12.15 sıralarında çıkan rüzgar kükürtdioksiti dağıttı, yaşam normale döndü. 2 ünite tekrar devreye alındı.” Diğer taraftan, 2 Eylül 2005 tarihinde, Internet üzerindeki “Kent Haber” sitesinde yayınlanan bir haberde, Yatağan Termik Santrali’nden salınan kirletici maddelerin, Yatağan İlçe Merkezi ile Muğla Kent Merkezi’ndeki durumunu izlemek üzere, her iki yerleşim yerinde de birer adet hava kirliliği sabit ölçüm istasyonu kurulduğu ifade edilmiştir. Bu sabit istasyonlardan birine ait fotoğraf Foto 1. 15’de verilmiştir. Foto 1.15. Yatağan İlçe Merkezi’nde kurulan hava kirliliği sabit ölçüm ve izleme istasyonu 27 Yerleşim alanlarındaki insan faaliyetleri sonucu meydana gelen hava kirliliğinin tipik ilk örneğinin Ankara kentinde görülen hava kirliliği olduğu daha önce de belirtilmişti. Bu kentimizdeki hava kirliliği sorununa, daha ilk zamanlarında, 1927 yılında hazırlanmış bulunan bir raporda işaret edilmiştir. Kış aylarında yoğun sis olaylarının görüldüğü bu yerleşim yerinde, kentsel gelişmenin önemli hava kirliliği olayına neden olacağı belirtilmiştir. Ancak, başkent oluşundan hemen sonra başlayan hızlı kentleşme faaliyetleri arasında bu saptamalar dikkate alınmadığı için kısa süre içerisinde hava kirliliği önemli boyutlara ulaşmıştır. Yaklaşık olarak her 10 yıl içerisinde nüfusu iki katına çıkmakta olan Ankara'da 1960 yılından sonra, kaloriferli binaların inşasındaki hızlı artış, sobalarda yakılan kirleticilik özelliği çok az olan kok kömürü yerine linyit ve fuel-oil gibi daha fazla kirletici madde yayan yakıtların kullanımı yaygınlaşmıştır. Kış aylarında görülen sis olayı ile birlikte, bacalardan atmosfere salınan kirletici gaz ve parçacıklar çevre faktörlerinin de etkisi ile yoğunlaşarak kent üzerinde yığılıp kalmıştır. Bu kirletici maddelere ilave olarak, hızlı bir şekilde artmakta olan motorlu kara taşıtlarının egzozları ve kent içerisindeki endüstriyel birimlerden salınan kirleticiler hava kirliliğini önemli ölçüde artırmıştır. Ankara'da hava kirliliği ölçümleri 1969 yılında, NATO/GGMS çalışmaları ile başlatılmış ve 1972 yılına kadar 13 istasyonda sürdürülmüştür. Daha sonra, Hıfzısıhha Enstitüsü Hava Kirliliği Laboratuarı tarafından sürdürülen ölçümlerde kükürt dioksit ve duman miktarının kış aylarında arttığı ve yaz aylarında azaldığı ortaya konulmuştur. Özellikle, Aralık, Ocak ve Şubat aylarındaki hava kirliliğinin, kitlesel ölümlere neden olabilecek seviyeye ulaştığı ifade edilmiştir (İleri, 1980). Son yıllarda ısıtmada doğal gaza geçilmesi, kalitesiz kömür satışlarının ve yakımının önlenmesi ve denetimlerin sıkılaştırılması ile ısınmadan kaynaklanan hava kirliliğini önemli ölçüde azaltmıştır. Ancak, ısınmadan kaynaklanan hava kirliliği belirli ölçüde azaltılmış olmasına karşın, trafikteki motorlu kara taşıtlarının artışına bağlı olarak egzoz kirliliği giderek artmaktadır. Buna bağlı olarak, Ankara kentindeki hava kirliliği günümüzde de zaman zaman önemli boyutlara ulaşmaktadır. Örneğin, 28.12.2005 tarihindeki durgun hava koşullarına bağlı olarak oluşan inversiyonla birlikte ortaya çıkan hava kirliliği Foto 1.16.‘da tüm açıklığı ile görülmektedir. 28 Foto 1.16. Ankara’da hava kirliliği (28.12.2005) Ülkemizde Ankara’dan sonra, hava kirliliğinin en yoğun olarak hissedildiği kentimiz Erzurum olmuştur. Kentte, ısıtma amacıyla 1978 yılına kadar kok kömürü kullanılmakta iken, bu yıldan sonra kok kömürünün tahsisinin durdurulması ve yerine kirleticilik özelliği fazla olan linyit ve asfaltitlerin tahsis edilmesine bağlı olarak hava kirliliği sorunu gündeme gelmiştir. 1978-1979 kış döneminde ilk kez görülen hava kirliliği sorunu, daha sonraki yıllarda artarak devam etmiştir. Erzurum'daki hava kirliliği sorunu, 1978 yılında tarafımdan kurulan, Atatürk Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma Enstitüsü (daha sonra Araştırma Merkezi) çalışmaları kapsamında, 20 Şubat 1979 tarihinden itibaren izlenmiştir. Bu amaçla kentin muhtelif yerlerinde oluşturulan ölçüm istasyonlarında kükürt dioksit ve duman ölçümleri yapılmıştır. Kent merkezindeki ölçüm sonuçlarına göre 1 Mart 1979 tarihinde kükürt dioksit miktarı 1.057 μg/m3’e ulaşmıştır. Kentte yaşayan insanların aşırı derecede tedirgin olduğu bugünde inversiyon, sis, durgun hava koşulları ve aşırı soğuk kükürt dioksitin yoğunlaşmasına neden olmuştur. İnversiyon olayı ve yoğun kirlilik kent dışından çekilen fotoğraflarla da tespit edilmiştir (Foto 1.17.). Bu tarih Erzurum kenti için hava kirliliği bakımından önemli bir gün olarak kaydedilmiştir. Mart 29 1979 ayına ait ortalama günlük kükürt dioksit miktarı 381 μg/m3 olarak belirlenmiştir. Mart 1979 ayında birçok gün WHO tarafından verilen sınır değerlerin üzerinde seyretmiştir. Erzurum’daki hava kirliliği olayının 1978-1979 kış döneminde itibaren görülmesinin en önemli nedeni, daha önce kentte kok kömürünün yakıt olarak kullanılmasına karşın, bu kış döneminden başlanarak kok kömürünün sanayiye tahsis edilmesi ve ısıtmada kullanımının sınırlandırılması olmuştur (Kırımhan,1980). Yüksek ısıl değerli ve kirleticilik özelliği en az olan kok kömürü yerine fazla miktarda kirletici yayan asfaltit ve düşük kaliteli linyit kullanımı hava kirliliğini dayanılmaz düzeye ulaştırmıştır. Daha sonra da, kömürlü kalorifer tesislerin büyük bir bölümü fuel-oil’e dönüştürülmüş ve bu tesislerde çok fazla miktarda yanar kükürt içeren fuel-oil yakımı sürdürülmüştür. O tarihlerde fuel-oil ile çalışan kalorifer tesislerinden ve merkezi sistemle çalışan ısı ve buhar tesislerinden atmosfere önemli miktarda yanmamış hidrokarbon ve kükürt dioksit salınmıştır. Bunlara bir örnek olması bakımından o tarihlerdeki Atatürk Üniversitesi Merkezi Isıtma Tesisi’ne ait bir görüntü Foto 1.18.’de verilmiştir. Kükürt dioksit miktarının, günlük ortalamalar olarak, Aralık 1979 ayında 519 μg/m3 ve Ocak 1980 ayında 655 μg/m3 değerlerine ulaştığı izlenmiştir. Nisan ayında 62 μg/m3’e düşmüştür. Aralık 1979 ayı içerisindeki bazı günlerde, değişik ölçüm istasyonlarında kükürt dioksitin günlük miktarı 1.275 μg/m3, 1.246 μg/m3 ve 1.089 μg/m3 olarak izlenmiştir. Kükürt dioksit, azot dioksit ve parçacık ölçüm sonuçlarına göre, kış aylarında hava kirliliğinin en fazla olduğu aylar, Kasım, Aralık, Ocak ve Şubat ayları olarak belirlenmiştir. Ölçümü yapılan kirleticilerin miktarlarına göre sıralaması, kükürt dioksit, parçacıklar ve azot oksitler olarak görülmüştür (Kırımhan, 1991). Alınan önlemlerle, hava kirliliği 1983-1984 kış döneminde % 60 oranında azaltılmıştır. Ancak, bu yüksek orandaki azalmağa rağmen, hava kirliliği WHO (Dünya Sağlık Teşkilatı) tarafından verilen sınır değerlerin üzerinde olmuştur. Erzurum kentindeki hava kirliliğinde, yakılan yakıtın kirleticilik özelliği yanında, yakma yöntemi, meteorolojik faktörler, topoğrafik özellikler ve kentin konumu da etkili olmuştur. Yakıtın iyileştirilmesi ve yakma yönteminin geliştirilmesi ile hava kirliliğinde önemli oranda bir azalma saptanmıştır. Ancak alınan önlemlerin sürekliliği sağlanamadığı için sorun tekrarlanmıştır. 30 Foto 1.17. Erzurum kentinde hava kirliliği (01 Mart 1979) Foto 1.18. Atatürk Üniversitesi Merkezi Isıtma Tesisi’nden duman yayılımı(1983) 31 Türkiye’de yeterli ve çok düzenli olmamasına karşın, kentsel yerleşim merkezlerinin bazılarında hava kalitesini belirlemek amacıyla ölçümler yapılmaktadır. Bu ölçümlerin çoğu, herhangi bir ölçüm ağı oluşturulmaksızın, sadece parçacık ve kükürt dioksit ölçümünü kapsamaktadır. Hava kirliliği ölçümlerinden elde edilen veri toplanarak Devlet İstatistik Enstitüsü (TİK, Türkiye İstatistik Kurumu) tarafından yayımlanmaktadır. Bu bağlamda yayınlanan 2004 yılı istatistiklerine göre, yıllık ortalama parçacık ve kükürt dioksit miktarları esas alınarak yapılan sıralama sonuçları Çizelge 1.2. ve Çizelge 1.3. ‘de verilmiştir. Çizelge 1.2. Parçacık miktarlarının (μg/m3) yıllık ortalama değerlerine göre en kirli yerleşim yerleri Yıllar Kütahya Kayseri Rize Çorum Sivas Denizli Balıkesir Isparta Ankara Konya 2002 111 88 83 82 79 77 75 73 68 63 Kütahya Balıkesir Kayseri Çorum Gaziantep Bingöl Ankara Antalya Bursa Sivas 2003 89 76 72 68 68 61 56 56 54 52 Kütahya Balıkesir Çorum Kayseri Gaziantep Bursa (Orhangazi) Kastamonu Aksaray Antalya Bingöl 2004 95 84 81 77 63 58 56 54 52 52 TİK tarafından yayınlanan Hava Kirliliği Haber Bültenleri’nden alınan bilgiye göre; 2004 yılında yıllık kükürt dioksit (SO2) ortalamalarının en yüksek bulunduğu il merkezleri kirlilik sırasına göre; Kütahya, Erzurum, Çanakkale, Çorum ve Bingöl'dür. Aynı dönemde parçacık madde (duman) ortalamalarının en yüksek bulunduğu il merkezleri ise kirlilik sırasına göre; Kütahya, Balıkesir, Çorum, Kayseri ve Gaziantep’tir. 2004 yılı kükürt dioksit (SO2) ortalamalarında bir önceki yıla göre en çok artış görülen il ve ilçe merkezleri; % 51 ile Çanakkale, % 29 ile Bilecik, % 25 ile Uşak, %20 ile Kayseri ve % 16 ile Kastamonu ve Kocaeli (Gölcük)’dür. Aynı dönemde en çok azalış görülen il ve ilçe 32 merkezleri ise; % 70 ile Samsun, % 49 ile Balıkesir, % 47 ile Edirne, % 38 ile Yozgat ve % 32 ile Niğde (Bor)'dur. Çizelge 1.3. Kükürt dioksit miktarlarının (μg/m3) yıllık ortalama değerlerine göre en kirli yerleşim yerleri Yıllar Yozgat Kütahya Çorum Edirne Erzurum Samsun Denizli Bingöl Ağrı Kayseri 2002 152 144 134 119 119 119 99 90 88 87 Kütahya Tekirdağ Bingöl Edirne Çorum Samsun Bursa Gaziantep Niğde Manisa 2003 128 117 110 110 96 94 84 84 82 81 Kütahya Erzurum Çanakkale Çorum Bingöl Bursa Tekirdağ Elazığ Kayseri Gaziantep 2004 145 132 107 101 98 95 95 84 84 82 2004 yılı parçacık madde (duman) ortalamalarında bir önceki yıla göre en çok artış görülen il ve ilçe merkezleri; % 65 ile Samsun, % 60 ile Bursa (İnegöl), % 47 ile Kastamonu, % 44 ile Uşak ve % 24 ile Niğde’dir. Aynı dönemde en çok azalış görülen il ve ilçe merkezleri ise % 36 ile Bolu, %31 ile Yozgat, % 28 ile İzmir, % 21 ile Edirne ve % 20 ile Manisa’dır. Hava kirliliği ölçümleri yapılan yerleşim merkezleri bazında, 2003 ve 2004 yıllarına ait parçacık madde ve kükürt dioksit ölçüm sonuçları, karşılaştırmalı olarak, sırasıyla Çizim 1.3. ve Çizim 1.4.’de grafik olarak gösterilmiştir. 2004 yılında Ankara ve İzmir il merkezleri ile İzmir (Bergama) ve İzmir (Ödemiş) ilçe merkezlerinde ölçüm yapılan istasyonlardan elde edilen kükürt dioksit ortalamaları incelendiğinde, “Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği”nde verilen Hedef Sınır değeri Ankara'da Küçükesat'da aşılmış olduğu görülmüştür. Kısa Vadeli Sınır (KVS) değeri ve 1. Uyarı Kademesi Sınır (1.UKS) değeri ölçüm yapılan hiçbir istasyonda aşılmamıştır. 33 2003 2004 150 89 95 76 mg/m 3 100 84 81 68 72 77 68 63 58 56 50 54 56 52 61 52 38 50 (..) 0 Kütahya Balıkesir Çorum Kayseri Gaziantep Bursa Kastamonu Aksaray Antalya (Orhangazi) Bingöl Çizim 1.3. Türkiye’de bazı yerleşim merkezlerinde yıllara göre parçacık madde miktarının değişimi 2003 2004 250 200 mg/m 3 146 150 132 128 107 100 96 101 110 117 98 71 84 95 95 79 84 70 84 84 82 50 (..) 0 Küt ahya Erzurum Çanakkale Çorum (Merkez) Bingöl Bursa T ekirdağ (Merkez) Elazığ Kayseri Gaziant ep Çizim 1.4. Türkiye’de bazı yerleşim merkezlerinde yıllara göre kükürt dioksit değişimi Aynı dönemde parçacık madde ortalamaları incelendiğinde, Hedef Sınır değeri Ankara’da Bahçelievler, Cebeci, Demetevler, Küçükesat, Sıhhiye ve Yenidoğan'da aşılmıştır. Kısa Vadeli Sınır (KVS) değeri ve 1.Uyarı Kademesi Sınır (1.UKS) değeri ise, Ankara ve İzmir il merkezleri ile İzmir (Bergama) ve İzmir (Ödemiş) ilçe merkezlerinde 34 ölçüm yapılan hiçbir istasyonda aşılmamıştır. 2004-2005 kış sezonunda kükürt dioksit (SO2) ortalamalarının en yüksek bulunduğu il ve ilçe merkezleri kirlilik sırasına göre; Kütahya, Çanakkale, Kayseri, Uşak ve Tekirdağ’dır. Aynı dönemde parçacık madde (duman) ortalamalarının en yüksek bulunduğu il ve ilçe merkezleri ise kirlilik sırasına göre; Kütahya, Kayseri, Zonguldak, Isparta ve Bursa (Orhangazi)’dır. 2004-2005 kış sezonu kükürt dioksit (SO2) ortalamalarında bir önceki yılın aynı dönemine göre en çok artış görülen il ve ilçe merkezleri; % 144 ile Bursa (İnegöl), % 77 ile Niğde (Bor), % 74 ile Kayseri, % 49 ile Kırıkkale ve % 45 ile Samsun ‘dur. Aynı dönemde en çok azalış görülen il ve ilçe merkezleri ise; % 50 ile Konya, % 49 ile Bolu ve Kocaeli (Gebze), % 47 ile Kocaeli (Gölcük), % 46 ile Kocaeli, % 30 ile Manisa'dır. 2004-2005 kış sezonu parçacık madde (duman) ortalamalarında bir önceki yılın aynı dönemine göre en çok artış görülen il ve ilçe merkezleri; % 90 ile Erzurum, % 86 ile Samsun, % 33 ile Niğde, % 31 ile Çanakkale ve % 25 ile Kayseri'dir. Aynı dönemde en çok azalış görülen il ve ilçe merkezleri ise % 47 ile Bolu, % 44 ile İzmir, % 41 ile Çorum, % 35 ile Balıkesir ve % 31 ile Bursa (İnegöl)’dür. Türkiye’de, 2003-2004 ve 2004-2005 kış dönemlerinde, bazı yerleşim yerlerindeki parçacık madde ve kükürt dioksit değişimleri Çizim 1.5. ve Çizim 1.6.’da verilmiştir. 2004-2005 kış sezonunda (Ekim-Mart) Ankara ve İzmir il merkezlerinde ölçüm yapılan istasyonlardan elde edilen kükürt dioksit ortalamaları incelendiğinde, Kısa Vadeli Sınır (KVS) değeri ölçüm yapılan hiçbir istasyonda aşılmamıştır. Aynı dönemde parçacık madde miktarlarının ortalamaları incelendiğinde, Kısa Vadeli Sınır (KVS) değeri Ankara’da Cebeci'de aşılırken, İzmir il merkezinde ölçüm yapılan istasyonda aşılmamıştır. Türkiye’de 2004-2005 kış döneminde kükürt dioksit ve parçacık madde miktarlarının en fazla olduğu yerleşim yerleri Çizelge 1.4.’de gösterilmiştir. Diğer taraftan, 2004-2005 kış döneminde, yerleşim yerlerine göre, Hava Kalitesi Kontrol Yönetmeliği’nde verilen kısa vadeli sınır değerlerin aşıldığı gün sayıları; parçacık madde için, Kütahya 24, Erzurum 5, Bursa (Orhangazi) 4, Kayseri 3, Isparta 2 ve Zonguldak 1, 35 kükürt dioksit için, Kütahya 18, Tekirdağ 13, Kayseri 6, Çanakkale 4 ve Erzurum 2 gündür. 2003-2004 2004-2005 250 182 200 163 mg/m 3 151 134 125 150 108 109 100 108 120 105 101 93 96 78 100 80 76 73 75 Sivas Aksaray 49 50 0 Kütahya Kayseri Zonguldak Isparta Bursa Çorum Erzurum Balıkesir (Orhangazi) Çizim 1.5. Türkiye’de bazı yerleşim yerlerinde 2003-2004 ve 2004-2005 kış döneminde parçacık madde miktarının değişimi 2003-2004 2004-2005 300 250 223 234 mg/m 3 195 184 200 152 151 150 100 114 143 184 137 183 132 130 131 87 87 134 111 105 43 50 0 Kütahya Çanakkale Kayseri (Merkez) Uşak Tekirdağ Erzurum Çorum Kırıkkale Bingöl Bursa (İnegöl) Çizim 1.6. Türkiye’de bazı yerleşim yerlerinde 2003-2004 ve 2004-2005 kış döneminde kükürt dioksit miktarının değişimi 36 Sonuç olarak, Türkiye’de görülen hava kirliliği olaylarının büyük bir bölümü kış döneminde, ısınma amacıyla yakıt tüketiminden kaynaklanmaktadır. Ayrıca, egzoz kirliliği giderek artmaktadır. Noktasal kirletici kaynak olarak , daha çok güç üretimi yapan termik santraller önem taşımaktadır. Bunların yanında, fabrikalar, petrol rafinerileri, organize sanayi bölgeleri, düzgün depolanmayan katı atık yığınları hava kirliliği bakımından riskli görülmektedir. Çizelge 1.4. Türkiye’de 2004-2005 kış döneminde kükürt dioksit ve parçacık madde miktarlarının ortalamalarının en yüksek olduğu yerleşim yerleri μg/m3 (mikrogram/metreküp) Kükürt dioksit (SO2) Parçacık Madde (Duman) Kütahya Çanakkale (Merkez) Kayseri Uşak Tekirdağ Erzurum Çorum Kırıkkale Bingöl Bursa (İnegöl) 234 152 151 143 137 132 131 130 111 105 Kütahya Kayseri Zonguldak Isparta Bursa (Orhangazi) Çorum Erzurum Balıkesir Sivas Aksaray 182 125 109 108 101 96 93 78 76 75 1.3. Hava Kirliliğinin Etkileri Hava kirliliğinin etkileri; kirletici kaynaktan atmosfere salınan kirletici maddenin cinsine, miktarına, meteorolojik faktörlere bağlı olarak yayılımına, atmosfer içerisindeki kimyasal değişimlere, alıcı ortamın özelliklerine ve alınan önlemlere bağlı olarak derişmektedir. Genel anlamda hava kirliliğinin etkileri; atmosferik olaylar, cansız varlıklar, doğal bitki örtüsü ve tarımsal alanlardaki bitkisel üretim, yabanıl ve evcil hayvanlar ve insanlar üzerinde görülmektedir. Hava kirliliğinin atmosferik olaylar üzerindeki etkileri daha çok yerleşim alanlarında dikkati çekmektedir. Bu etkiler; ısı adası oluşumu, 37 görüş uzaklığının azalması, smog (zehirleyici sis) oluşumu, güneş ışınlarının azalması, sıcaklık ve hava akımlarındaki değişme şeklinde izlenmektedir. Atmosfere yayılan parçacıklar ve renkli gazlar görüş mesafesini azaltarak trafik kazalarında riski artırmakta ve kazaların meydana gelmesine neden olmaktadır. Diğer taraftan, güneşten gelen ışınları tutarak radyasyon miktarını azaltmakta, bunun sonucunda da kent içerisinde güneş enerjisi ile çalışmakta olan tesislerde verim düşüklüğüne neden olmaktadır. Özellikle son yıllarda, fosil kökenli yakıtların kullanılması sonucu atmosfere yayılan karbon dioksit gazına bağlı olarak, havanın normal karışımında bulunan miktarın hızlı bir artış gösterdiği, bunun sonucu olarak atmosferde karbon dioksit miktarının arttığı ileri sürülmekte ve bu iddialar ölçümlerle de gösterilmektedir. Aynı kaynaklar, karbon dioksit derişiminin artışına bağlı olarak hava sıcaklığının gittikçe artmakta olduğunu, bunun bir sonucu olarak, kurak alanlarda çölleşme olaylarının görüleceğini, yarı kurak bölgelerin kurak duruma geleceğini, sıcaklık artışı ile buzullarda erimenin hızlanacağını ve bu nedenle deniz seviyelerinde bir yükselmenin meydana gelebileceğini ileri sürmektedir. Hava kirliliğinin diğer bir etkisi, ekonomik kayıplara yol açacak şekilde, cansız varlıklar üzerinde görülmektedir. Örnek olarak, bazı gazların korozif (aşındırıcı) etkisi ile metaller aşınmakta, asit yağışlar nedeniyle tarihi eserler ve yapı malzemeleri tahrip olmakta, otomobil lastikleri hava kirliliğinden etkilenmektedir. Hava kirliliğinin doğal yaşam üzerindeki etkisi; türlerin azalması, ekolojik dengenin bozulması ve estetik görünümün etkilenmesi şeklinde görülmektedir. Örnek olarak, atmosfere bol miktarda kükürt dioksit salan bir kirletici kaynağın çevresindeki ve hatta bu kaynağın uzağındaki ortamlarda bitki örtüsü tahrip olmakta, toprak çıplaklaştığı için erozyon olayı başlamakta, ormanlar yok olmakta, bu ortamların barındırdığı yaban hayvanları gittikçe azalmaktadır. Kirletici maddeler tarımsal üretimi de etkileyerek önemli ölçüde ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Özellikle bitkilerin yapraklarını tahrip ederek bitkinin fotosentez ve solunun olayını etkileyen kirletici gaz ve parçacıklar, toprakların fiziksel ve kimyasal özelliklerini de etkilemektedir. Belirtilen bu etkilerin yanında, insan sağlığı da hava kirliliğinin tehdidi altında bulunmaktadır. Doğal olarak insan vücudunun sürekli 38 olarak hava ile temasta bulunan organları daha fazla etkilenmektedir. Ellerde ve yüzde, ciltte görülen sertleşme, gözlerin tahrişi, göz sulanması, ağız ve boğazda hissedilen yanma hava kirliliğinin başlangıçta görülen tipik etkileridir. Bunun yanında, kirletici maddelerin cinsine ve miktarına bağlı olarak, özellikle solunun sisteminde önemli hastalıkların görülmesine ve mevcut hastalıkların artarak sağlığı tehdit etmesine neden olmaktadır. Bunun yanında, hava kirliliği, sindirim, dolaşım ve sinir sistemleri üzerinde de etkili olmaktadır. 1.4. Gelecekte Hava Kirliliği Sorunu Hava kirliliğinin günümüzdeki durumu dikkate alınacak olursa; hızlı nüfus artışına bağlı olarak yerleşim alanlarının gittikçe büyümesi, insan ihtiyaçlarının artışına bağlı olarak endüstriyel üretimdeki artış, enerji ihtiyacının karşılanabilmesi için daha düşük vasıflı ve kirlilik etkisi fazla olan yakıtların tüketimindeki artış kirletici madde miktarının artışına neden olabilecek faktörler arasında bulunmaktadır. Bunun yanında, gelecekte teknolojik olanaklardaki artışın da dikkate alınarak, kirletici madde miktarlarının yayılmasına neden olan kaynaklar yerine daha temiz teknolojilerin getirilebileceği olasılığı üzerinde de durmak gerekir. Örnek olarak, motorlu kara taşıtlarının egzozlarından, fabrika ve termik santrallerin bacalarından atmosfere yayılan kirletici maddelerin daha etkili filtre veya denetim sistemleri ile azaltılması mümkün olabilir. Bu iki farklı düşünceye rağmen, günümüzdeki hava kirliliği olayının giderek artmakta olduğu bir gerçektir. Özellikle 1974 yılında belirgin olarak ortaya çıkan petrol krizi, insanları enerji üretimi amacıyla yeniden kömür kaynakları üzerinde düşünmeğe yönlendirmiştir. Düşük vasıflı linyit kaynaklarının enerji üretimi amacıyla, termik santrallerde kullanılması ve yerleşim yerlerinde ısı üretimi amacıyla yakılması hava kirliliği sorunun büyümesine neden olmuştur. Değişik kaynaklardan çevreye yayılan kükürt dioksit ve azot oksit gazlarının meydana getirmiş olduğu asit yağışların etkisi, artık ulusal sınırları da aşarak uluslararası sorun durumuna gelmiştir. Örnek olarak, Batı Avrupa ülkelerindeki yoğun endüstri bölgelerinden kaynaklanan asidik özellikli gazların oluşturduğu asit yağışların, İskandinav ülkelerinde önemli doğal varlık tahribatına neden olduğu artık bilinmektedir. Bunun yanında, fosil yakıtların kullanımına bağlı olarak artış gösteren 39 atmosferik karbon dioksit miktarının daha fazla artmayacağını söylemek fazlaca iyimserlik olur. O halde bu gazın artışına bağlı olarak, alışılmışın aksine yeni durumlarla karşılaşılması kaçınılmazdır. Belirtilen bu örneklere başkalarını da eklemek mümkündür. Bu nedenle, gelecekte ortaya çıkabilecek daha ciddi boyutlardaki hava kirliliği olayları için şimdiden önlem almak ve bu önlemleri sorunlar meydana gelmeden önce uygulama zorunluluğu vardır. Gelecekte görülmesi muhtemel hava kirliliği sorunlarının belirlenmesi ve mevcut sorunlara çözüm araştırılması amacıyla, günümüzde yoğun faaliyetler sürdürülmektedir. Bu amaçla yeni araştırma birimleri oluşturulurken, eski kuruluşların bu yeni araştırma konularına göre teşkilatlanmasına ve donatılmasına çalışılmakta, hava kirliliği konusundaki eğitim çalışmalarına yer verilmekte, bu konuda uzmanların yetiştirilmesine çaba gösterilmekte ve uluslararası işbirliği oluşturulmasına gayret edilmektedir. Bu çabaların istenilen düzeyde gerçekleştirilebilmesi için, yaşamakta olan tüm insanların kendilerine düşen görevi yerine getirmesi bir insanlık görevi olarak değerlendirilmektedir. 40 41 2. BÖLÜM HAVA KİRLİLİĞİNİN KAYNAKLARI ve KİRLETİCİ MADDELER Hava kirliliğine neden olan kaynakları, öncelikle doğal olaylar ve insan faaliyetleri olarak iki gruba ayırmak mümkündür. Geçmiş tarihi dönemlere bakıldığında, hava kirliliğine neden olan doğal olayların başında yanardağ (volkan) püskürmelerinin geldiği görülmektedir. Bu püskürmelerle atmosfere hem parçacık ve hem de gaz halindeki kirleticiler yayılmaktadır. Bunların çok sıcak olduğu da dikkate alınacak olursa ne derecede önemli hava kirliliği ve çevre yıkımı meydana getirdiği kolayca anlaşılmaktadır. Çok yüksek sıcaklıkta erimiş katı maddelerin akışı (lav) çevredeki her türlü maddeyi eriterek veya yakarak ilerlerken yanardağın atmosfere saldığı zehirli gaz ve parçacıklar ölüm saçmıştır. Atmosferde asılı olarak kalan koyu renkli gaz ve parçacıklar güneşten gelen ışınları kapattığı için gündüz saatlerinde karanlık 42 olmuştur. Yine bunun sonucu olarak güneş ışınlarının engellenmesi ile ani soğumalar ve yaz aylarında kar yağışları görülmüştür. Çok değişik özellikteki gazlar, örneğin SOx, NOx, CH4, CO2 ve yanmamış hidrokarbonlar çevresel etkilerini yanardağın yakın çevresinde olduğu kadar uzak mesafelerde de göstermiştir. Doğal bitki örtüsü yanında tarım alanları tahrip olmuş, orman yangınları meydana gelmiş, su ve toprak kaynakları kirlenmiş ve yerleşim yerleri boşaltılmıştır (Foto 2.1.). Foto 2.1. ABD’de Mt. St. Helens yanardağı ve çevresel etkisi Hava kirliliğine neden olan doğal olayların diğer bir grubu da, doğal orman ve bitki örtüsü yangınlarıdır. Her yıl binlerce hektarlık alanda orman ve bitki örtüsü yangınları meydana gelmekte, ekonomik etkilerinin yanında daha da önemlisi etkilerinin ekolojik olumsuz etkileri görülmektedir. Milyonlarca ağaçla beraber, orman ekosistemi içerisindeki hayvansal ve bitkisel canlılarla birlikte doğal yaşam ortamları da yok olmaktadır. Bu bitki yangınları ile binlerce ton SOx , NOx , CO, CO2 ve yanmamış hidrokarbon atmosfere salınmaktadır (Foto 2.2.). 43 Çok kuvvetli rüzgarların neden olduğu toz fırtınaları da doğal kirletici kaynaklardır. Hem doğal ortamları ve hem de tarımsal alanları etkileyen kuvvetli rüzgarlar toprağı aşındırarak kopardıkları parçacıkları bulundukları yerlerin çok uzaklarına taşıyarak zarar vermektedir. Bunun sonucu olarak yaban yaşam, yollar, su kanalları ve tarım alanları tahrip olmakta, topraklar verimsizleşmekte, yerleşim alanlarındaki insanlar önemli sağlık riski ile karşı karşıya kalmaktadır. Özellikle kurak ve yarı kurak bölgelerde meydana gelen toz fırtınalarının olumsuz etkileri tarih boyunca görülmüştür (Foto 2.3.). Foto 2.2. Bir orman yangını ve çevresel etkisi Polen yayılımı doğal bir olay olmasına karşın özellikle alerjik özelliği nedeniyle bir kirlilik olayı olarak değerlendirilmektedir. Korunmak amacıyla polen yayılımının yoğun olduğu günlerde dışarıya çıkılmaması veya polen maskesi takılması önerilmektedir (Foto 2.4.). İnsan faaliyetlerine bağlı olarak meydana gelen hava kirliliği başlangıçtan günümüze kadar artarak gelmiştir. Özellikle yerküre üzerindeki insan sayısının çok hızlı bir şekilde artışına paralel olarak ihtiyaçların artması hava kirliliğinin artmasında önemli olmuştur. İhtiyaçların daha yeterli karşılanması amacıyla doğal kaynak ekonomisi ve ekolojik varlığı dikkate alınmaksızın veya bu değerler ihmal edilerek sürdürülen üretim sonucu atmosfere salınan kirletici miktarı giderek artmıştır. 44 Foto 2.3. ABD’de 1930’lu yıllarda Great Plains’de toz fırtınaları Foto 2.4 . Çam ağaçlarının polenleri alerjik etkiye sahiptir 45 İnsan faaliyetlerine bağlı olarak atmosfere salınan kirletici maddeleri kaynaklarına göre; endüstriyel, enerji üretimi, ulaşım, yerleşim yeri ve tarımsal kaynaklı kirleticiler olarak gruplandırabiliriz. Endüstriyel üretime örnek olarak, daha yaygın olan demir-çelik fabrikaları, çimento fabrikaları, bakır fabrikaları, selüloz ve kağıt fabrikaları, tekstil fabrikaları sayılabilir. Bu endüstriyel üretim birimlerinde, hammadde kaynağından üretim sürecinin değişik kademelerinde hava kirletici maddelerin salımı söz konusudur. Enerji üretiminde kullanılan yakıtın özelliğine bağlı olarak termik santraller önemli kirletici kaynaklardır. Nükleer santraller radyasyon yayma riski ve atıkların giderilmesindeki zorluklar bakımından duyarlı kamuoyunun dikkatini çekmektedir. Elektrik enerjisi iletim sistemlerine, yüksek gerilim ağları boyunca oluşan magnetik alan ve ozon oluşumu (korona olayı) hava kirliliği bakımından dikkate alınmaktadır. Hava ulaşımda kullanılan uçak ve helikopterler, deniz ulaşımında kullanılan vapur, gemi ve tankerler, kara ulaşımında kullanılan tır, kamyon, kamyonet, otobüs, minibüs ve otomobil, raylı taşımacılıkta trenler az veya çok, değişik miktar ve özelliklerde kirletici madde yaymaktadır. Yerleşim yerlerinde ısı üretmek amacıyla sıvı, gaz ve katı yakıtların kullanılması sonucu kirletici madde salımı olmaktadır. Tarım alanlarında anız yakımı, kimyasal ilaç kullanımı, toprak işleme ve hasat işlemlerinde atmosfere önemli miktarda kirletici madde yayılmaktadır. Bu insan faaliyetleri, daha çok insanın yaşam düzeyini ve rahatlığını artırmak amacıyla sürdürülen ekonomik faaliyetlerdir. Bunların dışında, nedeni ne olursa olsun, daha olumlu sosyal yaklaşımlarla çözümü mümkün olabilen ulusal veya uluslararası boyutlu sorunların yol açtığı savaşlar insan yaşamını yok ettiği gibi, ekonomik ve ekolojik yıkımlara da neden olmaktadır. Günümüzde en son olarak izlenen ve sıcaklığını hala devam ettirmekte olan Irak Savaşı’nda olduğu gibi, savaş boyunca hem doğal yaşam ortamları ve hem de yerleşim yerleri tahrip edilmekte, kültür birikimleri yok olmaktadır. Irak’ın başkenti Bağdat’ta bombalanan alanlardan çevreye yayılan kirletici maddeler bunun en belirgin yakın örneğidir (Foto 2.5.). Yerküre üzerindeki en önemli yaşam ortamlarından biri olan atmosferdeki yaşamı hava sağlamaktadır. Atmosfer tabakası çeşitli katmanlardan meydana gelmiştir. İçerisinde bulunduğumuz katman troposfer olarak adlandırılmaktadır. Yeryüzünden itibaren kalınlığı 46 ekvatorda 15 km ve kutuplarda 10 km dolayında bulunan troposfer katmanındaki hava, çeşitli gazların karışımından oluşmaktadır. Bu karışım içerisinde bulunan gazların bir kısmının miktarı genel olarak sabit olmasına rağmen, bir kısmının miktarı da çevre koşullarına bağlı olarak değişmektedir. Bu nedenle, hava karışımında yer alan gazlar, miktarları değişmeyen gazlar ve miktarları değişen gazlar olarak iki grup altında toplanabilmektedir (Çizelge 2.1.). Bu çizelgenin incelenmesiyle görüleceği gibi; Azot (N2) gazının hava karışımı içerisindeki payı, hacimsel olarak % 78 'dir. Miktar bakımından ikinci sırada bulunan Oksijen (O2) % 21 ve üçüncü sırada yer alan Argon (Ar) % 1 dolaylarındadır. Bu üç gazın yanında, miktarları değişmeyen gazlar arasında az miktarda Neon (Ne), Helyum (He), Kripton (Kr), Hidrojen (H2), Nitroz Oksit (N2O) ve Xenon (Xe) gibi gazlar da bulunmaktadır. Miktarı değişmeyen gazlardan, oksijen ve azot, yaşam için mutlak gerekli olan gazlardır. Atmosferde, miktarı en fazla değişmeye uğrayan gaz su buharıdır. Diğer taraftan, fosil kökenli yakıtların kullanılmasına bağlı olarak karbon dioksit (CO2) miktarında da önemli değişmeler izlenmektedir. Özellikle son yıllarda karbon dioksit miktarındaki artış nedeniyle, iklimlerde değişmelerin meydana geldiği ileri sürülmektedir. Atmosferdeki karbon dioksit gazı fotosentez olayındaki görevi nedeniyle özel bir öneme sahiptir. Miktarı değişen gazlardan bir bölümü hem doğal olaylar ve hem de insan faaliyetleri sonucu atmosfere yayılmaktadır. Ancak, insan faaliyetleri ile çevreye yayılan gazların büyük bir kısmı kirletici özelliktedir.Bunlar, karbon monoksit (CO), kükürt dioksit (SO2), azot oksitler (NOx ) ve hidrojen sülfür (H2S) gibi gazlardır. Metan (CH4) ve amonyak (NH3) gazlarının çevreye yayılımı daha çok doğal yollarla olmaktadır. Belirtilen bu gazların yanında, havada asılı olarak hareket eden, farklı fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerdeki parçacıklar da mevcuttur. Bu parçacıkların kaynakları doğal olaylar ve insan faaliyetleri olabilmektedir. Parçacıkların büyüklükleri gaz moleküllerinden daha fazladır. Gaz moleküllerinden daha ağır olan parçacıklar, atmosfere salınmış oldukları kaynakların hemen yakınlarına çökelebilmekte veya daha küçük parçacıklar da havada asılı olarak rüzgarların etkisiyle uzaklara taşınabilmektedir. 47 Foto 2.5 . Savaşta bombalanan Bağdat’ta, gelecek nesillerin emaneti yanarken, atmosfere salınan kirleticiler küresel boyutta çevresel etkiye neden olmaktadır 48 Bazı kirletici maddeler için gaz veya parçacık ayırımı yapmak güçtür. Çünkü, atmosfere salındığı kaynağı gaz olarak terk eden kirletici maddelerin bir bölümü, atmosferde, çevre koşullarına bağlı olarak sıvı veya katı faza dönüşebilmektedir. Çizim 2.1.'de verilen Venn Diyagramı'nda kirletici maddelerin bir bölümünün gaz ve parçacık durumlarındaki değişmeler gösterilmektedir. Doğrudan doğruya parçacıklar grubuna giren kirleticilere örnek olarak atmosferde asılı olan patojenler verilmektedir. Bunun yanında, karbon monoksit de yalnızca gaz fazda gösterilmektedir. Ancak, kükürt oksitler, azot oksitler, pestisidler, radyoaktif serpintiler, ağır metaller ve hidrokarbonlar hem gaz ve hem de parçacık grubunda yer almaktadır. Kirletici maddelerden gaz halinde olanların miktarları ise hacım esasından % (yüzde), ppm (milyonda kısım), ppb (milyarda kısım) ve ağırlık/hacım esasından µg/m3 olarak gösterilmektedir. Bazı araştırma makalelerinde pphm gibi birimlere de rastlanmaktadır. Bu birim, yüz milyonda kısım olarak ifade edilmiştir. Genel gaz kanunlarına göre; normal şartlar (0oC ve 760 mmHg) altında bir molekül gazın kaplamış olduğu hacım 22.400 cm3 (22,4 L) dür. Bu hacım standart şartlar (25°C ve 760 mmHg) için; V1 . P1 / T1 = V2 . P2 / T2 ........................................................ (2.1) eşitliğinden yararlanılarak 24.451 cm3 (24,451 L) olarak hesaplanır. Bu eşitlikte, T = 273 + 0C ‘dir. Buna göre; hava kirliliği için standart olarak kabul edilen ortamda, bir molekül gazın kaplamış olduğu hacım 24.451 cm3 dür. Hacım esasından, ppm (milyonda kısım) cm3/m3 olacağından, 1 cm3 gazın ağırlığı, gazın molekül ağırlığının 24.451 cm3 ’e bölünmesiyle elde edilecektir. O halde; 1 cm3 (gaz) = (Gazın Molekül Ağırlığı / 24.451) x 106 µg………..(2.2) yazılabilir. Bu eşitlikten yararlanılarak 1 cm3/m3 (ppm) oranı, ağırlık/hacım şeklinde yazılarsa 2.3 eşitliği elde edilir. 1 ppm (gaz) = (Gazın Molekül Ağırlığı / 24.451) x 106 µg/m3…….(2.3) Aynı eşitlik, 1 µg/m3 için aşağıdaki şekilde yazılabilir: 49 Çizelge 2.1. Deniz seviyesinde kuru havanın karışımında bulunan gazlar ve miktarları (Seinfeld, 1975) GAZLAR Kimyasal Sembol % Hacım ppm (cm3/m3 ) Değişmeyen Gazlar Azot N2 78,084 780.840 Oksijen O2 20,946 209.460 Argon Ar 0,934 9.340 Neon Ne 18 Helyum He 5 Kripton Kr 1 Hidrojen H2 0,5 N2O 0,3 Xe 0,09 Nitroz Oksit Xenon Değişen Gazlar Su Buharı H2O 0,7 7.000 Karbon Dioksit CO2 0,0315 315 Metan CH4 1,5 Karbon Monoksit CO 0,1 Ozon O3 0,02 Amonyak NH3 0,01 Azot Dioksit NO2 0,001 Kükürt Dioksit SO2 0,0002 Hidrojen Sülfür H2S 0,0002 50 SOx Ağır Metaller NOx Patojenler PARÇACIKLAR CO Radyoaktiflik Pestisidler CxHx Çizim 3.1. Hava kirletici maddelerin gaz ve parçacık durumlarının değişimi (Venn Diyagramı). 1 µg/m3 = ((ppm x 24.451) / Molekül Ağırlığı) x 10-6 .……….…...(2.4) Verilen bu eşitlikler genelleştirilirse; µg/m3 = ((ppm x Molekül Ağırlığı) / 24.451) x 106 ……..…….…(2.5) ppm = (µg/m3 x 24.451) / Molekül Ağırlığı) x 10-6 …………...….(2.6) elde edilir. 51 Değişik bir ifade ile; 1 ppm = 40,9 x Molekül Ağırlığı µg/m3 ve 1 µg/m3 = 24,451/ Molekül Ağırlığı ppm olarak yazılabilir. Kirletici gazların molekül ağırlıkları ve yukarıda verilen son iki eşitlik esas alınarak gazların standart koşullardaki (25oC ve 760 mmHg) birim dönüşüm çarpanları Çizelge 2.2.’de verilmiştir. Kirletici maddelerin bir bölümü doğrudan doğruya herhangi bir kaynaktan salınarak çevresini etkiler. Bu kirletici maddeler birincil (primer) kirleticiler olarak adlandırılır. Karbon monoksit (CO), kükürt dioksit (SO2), is parçacıkları gibi kirletici maddeler birincil kirleticiler için verilebilecek en uygun örneklerdir. Diğer taraftan, atmosfere yayılan birincil kirleticiler ile havanın karışımında bulunan maddeler arasındaki kimyasal reaksiyonlarla atmosferde oluşan kirletici maddeler de ikincil (sekonder) kirleticiler olarak bilinmektedir. Kükürt trioksit (SO3), azot oksitlerin bir bölümü, atmosferik sülfürik asit (H2SO4) ve nitrik asit (HNO3) ikincil kirletici maddeler için tipik örneklerdir (Çizim 2.2.). Atmosferik ozon (O3) doğrudan doğruya atmosferde oluşan ikincil bir kirleticidir. Ozon'un doğrudan doğruya yayılımına neden olan belirgin bir kaynak bulunmamasına karşın, atmosferdeki derişimi zaman zaman 0,5 ppm’e kadar yükselebilmektedir. Hava kirliliğinde açıklanması gereken terimlerden bazıları toz, duman ve sistir. Toz, parçacık halindeki katı maddelerin gaz faz içerisinde bulunmasıdır. Örnek olarak, rüzgarların etkisiyle toprak yüzeyinden kopan parçacıkların hava içerisine karışmış olması toz olarak bilinir ve önemli ölçüde hava kirliliğine neden olur. Duman ise daha küçük parçacıkların bir ortam içerisinde yoğunlaşması olarak tanımlanmaktadır. Örnek olarak, fosil yakıtların yakılması sonucu bacadan yayılan koyu renkli hidrokarbon parçacıkları duman olarak adlandırılır. 52 Çizelge 2.2. Bazı kirletici gazların molekül ağırlıkları ve birim dönüşüm çarpanları Kirleticiler Amonyak (NH3) Karbon dioksit (CO2) Karbon monoksit (CO) Klor (Cl2) Etilen (C2H4) Hidrojen klorür (HCl) Hidrojen flüorür (HF) Hidrojen sülfür (H2S) Metan (CH4) Azot dioksit (NO2) Azot oksit (NO) Ozon (O3) Peroksiasetilnitrat (PAN*) Kükürt dioksit (SO2) Kükürt trioksit (SO3) Molekül Ağırlığı ppm’den µg/m3’e dönüşüm çarpanı µg/m3’den ppm’e dönüşüm çarpanı 17 44 28 71 28 36,5 20 34 16 46 30 48 121 64 80 695 1.800 1.150 2.900 1.150 1.490 820 1.390 655 1.880 1.230 1.960 4.950 2.620 3.272 1,44 0,56 0,87 0,34 0,87 0,67 1,22 0,72 1,53 0,53 0,81 0,51 0,20 0,38 0,31 *PAN (Peroksiasetilnitrat) C2H3O5N Sis, bir gaz ortamında buharın yoğunlaşması ile meydana gelen ve bu faz içerisinde asılı olarak bulunan sıvı damlacıkların oluşturduğu olaydır. Atmosfer ortamında su buharının yoğunlaşması sis için tipik bir örnektir. Bunların dışında, hava kirliliğinde önemli bir yere sahip bulunan diğer bir olay smog olarak adlandırılan, fotokimyasal sis veya dumanlı sis olarak da bilinen, çevre sağlığını önemli ölçüde tehdit eden olaydır. Bu olay, değişik kaynaklardan atmosfere yayılan kirletici maddelerin atmosferdeki bir seri fotokimyasal olaylar sonucunda değişimi ile meydana gelmektedir. Smog oluşumu daha sonraki kısımlarda ayrıntılı olarak açıklanacaktır. 53 Çizim 2.2. Kirletici kaynaklar ve kirletici maddeler Günümüzde hava kirliliği konusunda sık sık kullanılan diğer bir terim de asit yağışlardır. Atmosfere yayılan asit oluşturabilen gazların (SOx ve NOx ) meydana getirmiş olduğu bu olay, kirletici madde salım kaynaklarının yakın çevresinde ve çok uzak mesafelere taşınmak suretiyle, zararlı etkisini kaynağın çok uzağında da gösterebilmektedir. Asit yağışlar hakkında ayrıntılı bilgi ilerideki konular arasında verilecektir. Buraya kadar verilen genel bilgilerden sonra, kirletici maddelerin ayrıntılı olarak incelenmesi gerekmektedir. Bu amaçla kirletici maddeleri gaz ve parçacıklar olmak üzere iki grup altında inceleyebiliriz. 2.1. Gazlar Hava kirliliğinde etkili olan gazlar, genel olarak, kükürtlü gazlar, azotlu gazlar, karbon oksitler, hidrokarbonlar ve diğer gazlar olmak üzere beş grup altında toplanabilir. 54 2.1.1. Kükürtlü Gazlar Atmosferde bulunan en önemli kükürtlü gazlar; kükürt dioksit (SO2), kükürt trioksit (SO3) ve hidrojen sülfür (H2S) dir. Bu gazların yanında, atmosferde bulunan sülfürik asit (H2SO4) ve sülfat (SO4=) tuzları da kükürtlü bileşikler arasında yer almaktadır. Atmosferdeki kükürtlü bileşiklerin kaynakları; fosil kökenli yakıtların yakılması, organik maddenin yakılması ve mikrobiyolojik yollarla ayrışması, kuvvetli rüzgarlarla okyanus ve deniz suyunun püskürmesi sonucu sudaki sülfatlı tuzların atmosfere karışması, volkan patlaması ve kükürt ihtiva eden madenlerin ergitilmesi veya işlenmesi esnasında kükürtlü bileşiklerin çevreye salınmasıdır. Bu kaynaklardan atmosfere yayılan kükürtlü bileşikler, ıslak veya kuru çökelme yolu ile yeniden yeryüzüne dönebilmektedir. 1970’li yılların başında yapılan tahminlere göre; bir yıl içerisinde atmosfere salınan toplam kükürt miktarı 200 x 106 ton dolayındadır. Bunun 75 x 106 ton'luk bölümünün kaynağını insan faaliyetleri oluşturmaktadır. Bu miktarın her yıl % 4 oranında bir artış gösterdiği de tahmin edilmiştir. Çizelge 2.3.'de, 1970’li yılların başında, bir yıl içerisinde insan faaliyetlerine bağlı olarak çeşitli kaynaklardan atmosfere salınan kükürt dioksit miktarı verilmiştir. Çizelgenin incelenmesiyle görüleceği gibi; yıllık kükürt dioksit salımının büyük bir bölümünü kömür yakınıma bağlı olarak atmosfere yayılan kükürt dioksit oluşturmaktadır. İkinci sırayı ise, petrol rafinerisi ve petrol ürünlerinin kullanımı esnasındaki kükürt dioksit yayılımı almaktadır. Cevher işlemesine bağlı olarak yayılan kükürt dioksit miktarı ise 16 x 106 ton dolayındadır. Bu miktarların 1980’li yıllar içerisinde, toplam olarak 200 x 106 ton'a yükseleceği tahmin edilmiştir. Doğal olaylar veya insan faaliyetleri sonucunda atmosfere salınan kükürtlü bileşikler, atmosferde bir kısım kimyasal reaksiyonlarla değişikliklere uğrayarak, yağışlarla yeryüzüne iner, toprak ve bitkiler tarafından tutulabilir, yüzey su kaynaklarına karışabilir. Bir kısım sülfatlı bileşik de atmosferden kuru çökelme yolu ile kuru sülfat tuzları halinde yeryüzüne dönebilirler. Çizim 2.3.'de görüldüğü gibi, atmosfere salınan kükürtlü bileşikler atomik oksijen, oksijen ve ozonla oksitlendikten sonra, atmosferdeki bir kısım maddelerle fotokimyasal veya kimyasal yollarla yeni bileşiklere dönüşebilmektedir. Bu çevrim nedeniyle, değişik 55 kaynaklardan çevreye yayılan kirletici maddeler su-toprak-atmosfer ortamları arasında sürekli olarak döngü içerisine girer. Çizelge 2.3. 1970’li yıllarda, insan faaliyetlerine bağlı olarak değişik kaynaklardan bir yıl içerisinde atmosfere salınan kükürt dioksit miktarı (Seinfeld, 1975) Kaynak Kömür yakımı Petrol rafinerisi ve petrol ürünleri yakımı Kükürt Dioksit (106 ton) 102,0 28,5 Ergitme İşlemleri Bakır 12,9 Kurşun 1,5 Çinko 1,3 TOPLAM 146,2 Kükürtlü gazların temiz bir hava içerisinde bulunabilecek en düşük miktarını vermek oldukça güçtür. Bu miktar; çevredeki kirletici kaynakların varlığına, kirletici kaynağın uzaklığına, çevrenin meteorolojik özelliklerine bağlı olarak önemli oranda değişiklik göstermektedir. Ancak, genel anlamda bir değer vermek gerekirse, kükürt dioksit miktarı 0,002-0,01 ppm, hidrojen sülfür 0,002-0,02 ppm ve sülfat tuzları da yaklaşık olarak 2 µg/m3 dolaylarındadır. 2.1.2. Azotlu Gazlar Atmosferde bulunan azotlu bileşikler, diazot oksit (N2O), azot monoksit (NO), azot dioksit (NO2) ve amonyak (NH3) gibi gazlar ve nitrat (NO3-) ve amonyum (NH4+) tuzlarıdır. Bu bileşiklerden N2O renksiz bir gaz olup doğal kaynaklardan atmosfere yayılmaktadır. Genel olarak topraklardaki bakteri faaliyeti ve atmosferin üst kesimlerinde azotun (N2), oksijen ve ozon ile reaksiyonu sonucu meydana gelmektedir. Bu gaz, pratikte anestezik olarak kullanılmakta ve güldürücü gaz olarak da bilinmektedir. Normal 56 sıcaklıklarda inert bir özellik gösterir. Genel anlamda kirletici özellikte bir gaz değildir. O, O2 ve O3 ile oksidasyon H2 S SO2 Su damlaları içerisinde O2 tarafından NH3 ile oksidasyon, hidrokarbonlar ve O3 ile gaz faz reaksiyonu, fotokimyasal oksidasyon Parçacık halindeki sülfatlar Yağmurla yıkanma ve ıslak çökelme İnsan faaliyetleri Doğal kaynaklar (Biyosfer) SO2 absorbsiyonu ve yıkanması Deniz püskürmesi Çizim 2.3. Atmosferdeki kükürtlü bileşiklerin dönüşümü, (Seinfeld, 1975). Nitrik oksit veya azot monoksit olarak bilinen (NO), hem doğal olaylar sonucu ve hem de insan faaliyetlerine bağlı olarak çevreye yayılmaktadır. Fosil yakıtların yüksek sıcaklıklarda yakılması esnasında, bacadan önemli miktarda NO çıkışı olmaktadır. Azot dioksit (NO2), nitrik oksit ile birlikte yayılır. Bunun yayılan miktarı daha azdır. Ancak NO atmosfere yayıldığında, havadaki oksijenle reaksiyona girerek hemen NO2'ye dönüşür. Bu iki gaz da önemli kirletici gazlardır. Azot'un diğer oksitleri, örnek olarak N2O3, N2O4, NO3 ve N2O5 atmosferde çok az miktarlarda bulunur. Bu gazlar kirletici gazlar arasında düşünülmez. Azotlu gazların diğeri amonyak (NH3) dır. Bu gaz kirletici özelliktedir. Daha çok doğal olaylar sonucu atmosfere yayılır. Ancak, insan faaliyetlerine bağlı olarak çevreye yayılan miktarı da önemlidir. Belirtilen bu gazların atmosfer içerisindeki kimyasal dönüşümü sonucunda, nitrat ve amonyum tuzları meydana gelmekte ve bu tuzlar 57 kuru veya ıslak çökelme yolu ile yeryüzüne dönmektedir. Azot oksitler (NOx ) asit yağışların oluşumunda da etkili olmaktadır. Daha çok biyolojik ayrışma sonucu meydana gelen amonyak, atmosferde bir kısım değişimlere uğramaktadır. Ortama bağlı olarak; ıslak yüzeyler tarafından NH4+ formunda absorbe edilebilir, gaz veya amonyum durumunda asitlerle reaksiyona girebilir veya nitrata dönüşebilir. Bunlardan ilk ikisi % 75 ve üçüncüsü ise % 25 oranında gerçekleşmektedir. Atmosfere daha çok gaz halinde yayılan azotlu bileşikler, atmosferi parçacık durumunda terk ederler. Atmosferde nitrit veya nitratlı bileşiklere dönüşen azot oksitler, azot çevriminde önemli bir yere sahiptir. Çizim 2.4.'de hava kirliliğinde önemli bir etkiye sahip olan azot çevrimi görülmektedir. Yerleşim yerlerindeki hava kirliliği olayında büyük bir öneme sahip olan azot oksitlerin ve diğer azotlu bileşiklerin değişik kaynaklardan yayılma durumlarına göre, çevredeki normal derişimleri ve kalıcılık süreleri Çizelge 2.4.'de verilmiştir. Bu çizelgenin incelenmesiyle görüleceği gibi, azot oksitler daha çok fosil yakıtların yakılmasına bağlı olarak atmosfere yayılırken, amonyak biyolojik ayrışma, nitratlı bileşikler azot oksitlerin atmosferdeki oksidasyonu ve amonyum tuzları da amonyağın kimyasal dönüşümü ile meydana gelmektedir. Azot oksitlerin 1965 yılı verilerine göre, atmosfere yayılan miktarı 48 x 106 ton olarak tahmin edilmiştir. Bu miktarın çok büyük bir bölümünün fosil kökenli yakıtların yakımı sonucu meydana geldiği Çizelge 2.5.'de görülmektedir. Azotlu ve kükürtlü gazların atmosferdeki veya biyolojik yolla oksidasyonu genel olarak aşağıdaki reaksiyonlarla meydana gelmektedir: NO + ½ O2 → NO2 4 NO2 + 2 H2O + O2 → 4 HNO3 H2S + 3/2 O2 → SO2 + H2O SO2 + ½ O2 → SO3 SO3 + H2O → H2SO4 58 Atomik oksijenle oksitlenme (üst troposfer ve stratosferde) NO+NO2 N2O İnsan Faaliyetleri Doğal Kaynaklar Su ile oksidasyon, Fotokimyasal oksidasyon, Ozonla oksidasyon NH3 Nitrit ve Nitratlı bileşikler Yağışla yıkanma Doğal Kaynaklar Çizim 2.4. Hava kirliliğinde etkili olan azotlu bileşiklerin kaynakları ve çevrimi (Seinfeld, 1975) 2.1.3. Karbon Oksitler Kirletici gazlardan karbon oksitler bölümüne girenler karbon dioksit (CO2) ve karbon monoksit (CO) dir. Normal olarak atmosferde % 0,03 oranında bulunan karbon dioksit, biyosferdeki karbon çevriminin en önemli elemanıdır. Fotosentez olayındaki rolü nedeniyle, karbon dioksit bitkisel üretim ve bitkisel üretime bağlı canlı varlığı için mutlak gerekli olan bir gazdır. Bu nedenle, genel anlamda karbon dioksit kirletici bir gaz olarak düşünülmemektedir. Ancak, son yıllarda artan enerji ihtiyacı nedeniyle petrol, kömür ve doğal gaz gibi fosil yakıtların yakılmasıyla atmosfere bol miktarda karbon dioksit yayılmaktadır. 59 Çizelge 2.4. Atmosferik azotlu bileşiklerin kaynakları, çevredeki normal derişimleri ve kalıcılık süreleri (Seinfeld, 1975) Azotlu Bileşikler NO NO2 NO2 NH3 NO3NH4+ Kaynak Yanma Yanma Biyolojik Biyolojik NO2 oksidasyonu NH3 dönüşümü Normal Derişimi Kalıcılık Süresi 1,0 ppb (NO2) 5 gün 6,0 ppb 0,2 µg/m3 1,0 µg/m3 2 hafta 2-8 gün Çizelge 2.5. Azot oksitlerin 1965 yılı verilerine göre kaynaklara bağlı olarak salımı (Seinfeld, 1975). Kaynak Salım, NO2 10 6 ton Kömür Yakımı 24,4 Petrol İşlemleri ve Yakımı 20,2 Doğal Gaz Yakımı 1,9 Diğer Kaynaklar 1,5 TOPLAM 48,0 Yapılan tahmin ve ölçüm sonuçlarına göre; hacım esasından, 1700’lü yıllarda 276 ppm olan CO2’in atmosferdeki derişimi, 1950 yılında 310 , 2000 yılında 369 ve 2003 yılında 375 ppm’e yükselmiştir. Bu artış nedeniyle, özellikle iklim değişiklikleri başta olmak üzere önemli çevresel etkilerin ortaya çıkabileceği ileri sürülmektedir. Bu 60 etkilerin neler olabileceği ilerideki kısımlarda ayrıntılı olarak açıklanacaktır. Karbon kaynağı olan kömür, petrol ve doğal gazın iyi havalanan ortamlarda tam yanması ile karbon dioksit ve diğer bileşikler meydana gelirken enerji açığa çıkar. Bu enerji değişik amaçlarla insan ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kullanılır. Aşağıdaki kimyasal reaksiyonlarda tam yanma olayında karbon dioksit çıkışı gösterilmektedir. C + O2 → CO2 + Enerji CH4 + 2O2 → CO2 + 2H2O + Enerji (Kömür Yakımı) (Doğal Gaz Yakımı) C6 H12 O6 + 6O2 → 6CO2 + 6H2O + Enerji (Solunum) Doğal olarak atmosferik karbon dioksitin fotosentez olayındaki kullanımı da aşağıdaki kimyasal reaksiyonda gösterilmiştir. Işık 6CO2 + 6H20 → C6 H12 O6 + 6O2 (Fotosentez) _____________________ Glikoz Tam olmayan yanma olaylarında, karbon dioksit ile birlikte veya tamamen karbon monoksit gazı açığa çıkabilir. Karbon monoksit atmosferin alt kesimlerinde görülen en önemli kirletici maddelerden biridir. 2 C + O2 →2 CO + Enerji (Yetersiz Yanma) Karbon monoksit salımının en önemli kaynağını doğal mikrobiyolojik ayrışma ile oluşan metan (CH4) oluşturur. Fosil yakıtlarda olduğu gibi, metanın da yetersiz havalanma şartlarında oksidasyonu ile karbon monoksit meydana gelmektedir. 2 CH4 + 3O2 → 2CO + 4H2O + Enerji 61 Dünya genelinde karbon monoksit yayılımının en önemli kaynağı doğal olaylar olmasına rağmen, büyük yerleşim yerlerinde ve trafik yoğunluğunun fazla olduğu yollarda ve çevresinde de motorlu kara taşıtlarıdır. Yerleşim yerlerinde ısınma ve diğer amaçlı yakıt kullanımına bağlı olarak da meydana gelen karbon monoksit nedeniyle, yerleşim yerlerindeki derişimi genel olarak normal atmosferik miktarın 50-100 katına yükselebilmektedir. Çizelge 2.6.'da, 1970 yılı tahminlerine göre, bir yıl içerisinde atmosfere yayılan karbon monoksit miktarı ve kaynakları gösterilmektedir. Çizelge 2.6. İnsan faaliyetleri sonucunda 1970 yılında atmosfere salınan karbon monoksit miktarı (Seinfeld, 1975) Kaynaklar Motorlu taşıtlar Diğer hareketli kaynaklar Kömür yakımı Fuel-oil yakımı Endüstriyel işlemler Petrol rafinerileri Katı atık giderimi Diğer (tarımsal atıkların yakımı gibi) TOPLAM CO, 106 ton 222 25 11 40 22 5 23 23 371 Büyük yerleşim alanları içerisindeki trafik yoğunluğuna bağlı olarak karbon monoksit yayılımını gösteren en tipik örnek A.B.Devletleri'nde New York kentinin Manhattan bölgesinde izlenmiştir. Çizim 2.5.'de görüldüğü gibi, sabah erken saatlerinde trafik yoğunluğu oldukça azdır. Trafik yoğunluğu saat 6.00 'dan sonra artmağa başlarken, buna paralel olarak karbon monoksit miktarı da artış göstermektedir. Saat 8.00-18.00 arasında 12-15 ppm'e yükselen karbon monoksit derişimi saat 20.00'den sonra 5 ppm'in altına düşmektedir. Motorlu kara taşıtlarının egzozlarında yapılan analizlerde, egzoz içerisindeki karbon monoksit miktarının % 3 veya 30.000 ppm'e kadar 62 Saatlik Araç Sayısı Karbon Monoksit, ppm yükseldiği görülmüştür. Egzozlardan yayılan bu zehirli, renksiz ve kokusuz gaz, yerleşim alanlarında birikerek insan sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Kalabalık kentlerdeki karbon monoksit değişimini gösteren diğer bir örnek, Londra'da Ekim 1956-Ekim 1957 arasında soğuk bir günde karbon monoksit miktarının 360 ppm'e kadar yükselmesidir. A.B.Devletleri’nde beş büyük şehirde 1962-1967 yıllarında yapılan ölçümlerde elde edilen karbon monoksit miktarları Çizelge 2.7.'de verilmiştir. Bu değerler incelendiğinde, büyük kentlerdeki CO miktarının zaman zaman insan sağlığını tehdit edebilecek seviyeyi aştığı açık olarak görülmektedir. Çizim 2.5. A.B.Devletleri'nde New York-Manhattan kent merkezinde günün saatlerine göre saatlik trafik yoğunluğu ve karbon monoksit derişimi (USDHEW, 1970) Kalabalık kentlerdeki karbon monoksit değişimini gösteren diğer bir örnek, Londra'da Ekim 1956-Ekim 1957 arasında soğuk bir günde karbon monoksit miktarının 360 ppm'e kadar yükselmesidir. A.B.Devletleri’nde beş büyük şehirde 1962-1967 yıllarında yapılan ölçümlerde elde edilen karbon monoksit miktarları Çizelge 7'de verilmiştir. Bu değerler incelendiğinde, büyük kentlerdeki CO miktarının 63 zaman zaman insan sağlığını tehdit edebilecek seviyeyi aştığı açık olarak görülmektedir. Atmosfere değişik kaynaklardan salınan CO, bu ortam içerisinde bazı doğal olaylar sonucunda, yayılmış olduğu miktarı değişebilmektedir. Karbon monoksit, daha çok atmosferik oksijenle oksitlenerek karbon dioksite dönüşmektedir. Daha sonra da karbonatlar halini alabilmektedir (Çizim 2.6.). 2.1.4. Hidrokarbonlar Daha önceki açıklamalarda gaz halindeki kirletici maddelerin isimleri ayrı ayrı verilmiş, özellikleri kısmen belirtilmiş ve tek tek olarak salım kaynakları ifade edilmiş olmasına rağmen, aynı işlemi hidrokarbonlar için yapmak mümkün olamamaktadır. Bu nedenle, bu başlık altında hidrokarbonlardan gaz fazda bulunanların tümünü kapsayacak şekilde bilgi verilecek, parçacık halindeki hidrokarbonlar ise daha sonra açıklanacaktır. Çizelge 2.7. A.B.Devletleri'nde, 1962-1967 yıllarında beş büyük kentte ölçülen CO miktarının 8 saatlik ve 5 dakikalık en yüksek ortalamaları (Seinfeld, 1975) KENT Chicago Denver Los Angeles Philadelphia Washington 8 saatlik CO, ppm 5 dakikalık CO, ppm 44 37 32 36 34 78 73 81 67 49 Tüm yerkürede, 1965 yılı içerisinde atmosfere salınan toplam hidrokarbon miktarı 1.684x106 ton olarak tahmin edilmiştir. Çizelge 2.8.'in incelenmesiyle görüldüğü gibi, bu miktarın 80x106 ton'luk bölümünün salım nedeni insan faaliyetleridir. İnsan faaliyetlerine bağlı olarak yayılan bu miktarın faaliyet kollarına göre dağılımı da Çizelge 2.9.'da verilmiştir. 64 İçten Yanmalı Motorlar Açık Yangınlar Oksitlenme CO HAVA Yakma SU Yıkanma ve Yüzey Akış TOPRAK Karbonatlar (Yağışla) Çizim 2.6. Karbon monoksitin ortamdaki değişimi Görüldüğü gibi, benzin kullanımına bağlı olarak hidrokarbon yayılımı diğer faaliyet kollarından daha fazladır. İkinci sırayı da katı artıkların yakımı almaktadır. Bu iki kaynak genelde büyük yerleşim alanlarının içerisinde veya yakın çevresinde bulunmaktadır. Bunun bir sonucu olarak da, yerleşim alanları içerisindeki hidrokarbon miktarı kırsal alanlardan daha fazladır. Çizelge 2.8 . Yerkürede 1965 yılında atmosfere yayılan hidrokarbon miktarı (Seinfeld, 1975) Hidrokarbon Kaynak Metan Terpenler Karışık Toplam Doğal Olaylar Bitkiler İnsan Faaliyetleri Salım, 106 ton 1.450 154 80 1.684 65 Çizelge 2.9. İnsan faaliyetlerine bağlı olarak 1965 yılı tahminlerine göre atmosfere yayılan hidrokarbonların kaynakları (Seinfeld, 1975) Kaynaklar Kömür Termik santraller Endüstri Ulaşım ve Nakliye Petrol Rafineriler Benzin Buharlaşma Diğer Çözücü (solvent) kullanımı Katı atıkların yakımı Odun yakımı Toplam Salım, 106 ton 0,1 8 0,6 3 1,8 0 5,7 0 30, 80 7,1 0 0,4 0 9,1 0 22, 60 1,7 0 80, 10 Hidrokarbonların bulunduğu ortamın özelliklerine bağlı olarak, azot oksitlerin varlığı halinde diğer organik bileşiklere dönüşümler olmaktadır. Bu dönüşümlerle ilgili ayrıntılı bilgi ilerideki bölümlerde verilecektir. 66 Çoğu ölçüm sonuçlarına göre, atmosferdeki metan miktarı 1,2-1,5 ppm arasında değişmektedir. Verilen değişime rağmen, atmosferdeki CH4 miktarı 1,5 ppm olarak kabul edilmektedir. Bu genel kabule karşın, yerleşim alanları içerisindeki miktar bunun çok üzerine çıkmaktadır. 2003 yılında yapılan ölçüm sonuçlarına göre atmosferdeki metan gazı derişimi 1,7 ppm’e yükselmiştir. Metan gazı da karbon dioksite benzer şeklide, yıllar ilerledikçe atmosferdeki birikimi artmaktadır. Metan da atmosferde sera etkisi gösteren en önemli gazlardan biridir. Metan yanında, özellikle yerleşim alanları içerisinde 56 adet değişik hidrokarbonun bulunduğu araştırmalarla ortaya konulmuştur. Ancak bunların büyük bir bölümü oldukça düşük derişimdedir. 2.1.5. Diğer Gazlar Belirli gruplar altında toparlanamayan kirletici gazların bir bölümü de bu alt başlık altında açıklanacaktır. Bu gazların başında ozon ( O3 ) gelmektedir. Ozon, normal bir ortamda havanın karışımında çok az miktarda (0,02 ppm) bulunan bir gazdır. Hava karışımı içerisinde bulunan bu miktar zararlı değildir. Ancak, karışım içerisindeki miktarı arttıkça zararlı olur. Doğal olarak atmosfer içerisindeki elektriksel boşalımlarla stratosfer tabakası içerisinde oluşan ozon, düşey doğrultudaki hava akımları ile troposfere taşınır. Aslında düşey doğrultudaki ozon taşınması fazla olmamakla birlikte yine de troposferdeki miktarını önemli ölçüde değiştirir. İnsan faaliyetlerine bağlı olarak atmosfere yayılan azot oksitler ve hidrokarbonların atmosferdeki fotokimyasal reaksiyonları sonucu ozon oluşur ve çevreye yayılır. Bu insan faaliyetlerinin başında, motorlu taşıtların egzozları ve ısı üretimi amacıyla fosil yakıt kullanımı gelmektedir. Atmosferdeki oksitleyici gazların % 90'ını ozon oluşturur. Bu gazın oluşumu güneş ışınına bağlı olduğundan, güneşin en güçlü olduğu öğlen saatlerinde ve mevsimlerde ozon miktarı daha fazladır. Geceleri ve kış mevsimlerinde en düşük düzeye iner. Atmosfer içerisinde ozonun oluşum reaksiyonu çok basit bir şekilde; Güneş Işını O2 + O + M → O3 + M 67 olarak gösterilebilir. Bu kimyasal reaksiyonda yer alan ve M ile gösterilen maddeler, değişik kaynaklardan atmosfere yayılmış olan azot oksitler ve gaz durumundaki hidrokarbonlardır. Diğer gazlar grubu içerisinde incelenmesi gereken diğer bir kirletici gaz hidrojen flüorür (HF) dir. Bu gaz daha çok endüstriyel üretime bağlı olarak atmosfere yayılır ve bu nedenle de zararlı etkisi daha çok kaynak çevresinde görülür.Hidrojen flüorür gazının salımına neden olan önemli kirletici kaynaklar; süper fosfat gübre fabrikaları, alüminyum fabrikaları, demir-çelik fabrikalarıdır. Bunların yanında, cam sanayi, çömlek, tuğla, seramik imalatına ait tesislerden de bir kısım flüorür yayılımı olmaktadır. Yerleşim yerlerinde ısı üretimi amacıyla kullanılan kömürün özelliklerine bağlı olarak, atmosfere hidrojen flüorür gazı yayıldığı da bilinmektedir. Aynı şekilde, kömürle çalışan termik santrallerin çevresinde de HF'nin zararlı etkisi izlenmektedir. Burada belirtilmesi gereken diğer kirletici gazlardan bazıları da hidrojen klorür (HCl), klor (Cl2), Peroksiasetilnitrat (PAN) olarak sayılabilir. Daha önce de kısmen belirtildiği gibi; değişik kirletici kaynaklardan atmosfere salınan hava kirletici maddeler ki, bunlar SOx, NOx gibi asidik gazlar, CO ve CO2 , bu gazların yanında yanmamış hidrokarbonlar (CxHx) birincil kirleticilerdir. Bu kirletici gaz ve parçacıklar, atmosferik ortamda, başta su buharı olmak üzere bir kısım diğer gazlarında etkisi ile, güneş ışınlarının kimyasal reaksiyonları hızlandırıcı etkisine bağlı olarak, daha karmaşık kimyasal yapıdaki ikincil kirleticilere dönüşürler. Bu arada atmosferik oksijenin bir kısmı da ozona dönüşür. Ozonun kuvvetli oksitleyici etkisi ile durum biraz daha karmaşık hal alır. Sonuçta, atmosferde, fotokimyasal sis (smog) oluşumu gerçekleşir (Çizim 2.7.). Bu şekilde oluşan yoğun kirlilik birincil kirleticilerin meydana getirdiği zararlı etkiden çok daha fazladır. Fotokimyasal sisin kısmen koyu renkli olması görüş mesafesini de önemli ölçüde azalır. Bu olay güneş ışınlarının varlığı ile yakından ilgili olduğu için, Çizim 2.8.’de görüldüğü gibi, gün içerisinde güneş ışınlarının daha fazla olduğu saatlerde meydana gelir. Bu olay inversiyonla bir araya geldiğinde kirletici Maddelerin atmosferdeki birikimi daha da artar. 68 Çizim 2.7. Fotokimyasal sis oluşumu Çizim 2.8. Gün içinde fotokimyasal sis oluşumunun değişimi 69 2.2. Parçacıklar Hava kirlenmesine neden olan maddelerden bir bölümü de atmosferde asılı olarak hareket eden, salındığı kaynağın çevresinde veya hava akımları ile taşınmış olduğu ortamlarda çökelebilen parçacıklardır. Bunların büyüklükleri yanında fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri de hava kirlenmesinde önemlidir. Çizim 2.9.'da atmosferik parçacıkların bir kısmının büyüklükleri verilmiştir. Parçacıkların büyüklükleri, atmosferden yeryüzüne çökelmelerinde oldukça önemli bir özelliktir. Gaz halindeki kirleticilerde olduğu gibi, parçacıkların yayılmış olduğu kaynaklar da; doğal olaylar ve insan faaliyetleri olarak iki bölüm altında toplanabilir. Çizelge 2.10. incelendiğinde, 1968 yılı tahminlerine göre, atmosfere yayılan yıllık parçacık miktarının % 10'unu insan faaliyetleri oluşturmaktadır. Diğer büyük bölümü ise doğal olaylar sonucu atmosfere yayılmaktadır. Salınan bu parçacıkların bir bölümü yayıldığı kaynağı terk ettiği an kirletici durumdadır. Bu parçacıklar sıvı veya katı fazda olabilirler. Böyle parçacıklar birincil veya primer parçacık halindeki kirleticiler olarak adlandırılmaktadır. Diğer bir kısım parçacıklar da atmosfere yayılmış olan gazlardan, atmosferdeki bir kısım kimyasal reaksiyonların dönüştürücü etkisiyle meydana gelir. Sonradan meydana gelen ve yine sıvı veya katı durumda olabilen kirletici maddeler de ikincil veya sekonder parçacıklar olarak adlandırılmaktadır. Atmosfere yayılan kirletici maddelerden bazıları cansız olduğu halde, doğal olaylar sonucu yayılan canlı haldeki kirleticiler de vardır. Bunlar; polenler, bakteriler, mantarlar ve küfler, sporlar ve küçük böceklerdir. Parçacıkların yayılım kaynaklarını gösteren Çizelge 2.10.'un incelenmesiyle, doğal kaynaklar arasında deniz ve okyanuslardan rüzgarların etkisi ile atmosfere yayılan tuzların en büyük paya sahip olduğu görülmektedir. İnsan faaliyetlerine bağlı olarak en fazla yayılım da kömür yakınıma bağlı olmaktadır. 70 Çizim 2.9. Havadaki küçük parçacıklar ve çökelme hızları Çizelge 2.10. Değişik kaynaklardan atmosfere salınan kirletici maddelerden parçacık durumunda olanların 1968 yılı tahminlerine göre miktarı (Seinfeld, 1975). Kaynaklar Yayılım, 106 ton Doğal İnsan Olaylar Faaliyetleri 71 Birincil Parçacıklar: Kömür yakımına bağlı uçucu kül Demir ve Çelik Endüstrisi atıkları Fosil olmayan yakıtlar (odun gibi) Petrol yanması Organik artıkların yakımı Tarımsal alanlardan yayılım Çimento üretimine bağlı yayılım Diğer kaynaklar Deniz tuzları Toprak tozları Volkanik parçacıklar Orman yangınları Alt Toplam İkincil Parçacıklar (Gaz-parçacık dönüşümü) H2S'den oluşan sülfatlar SO2'den oluşan sülfatlar NOx 'den oluşan nitratlar NH3'den oluşan amonyum tuzları Hidrokarbonlardan oluşan parçacıklar Alt Toplam Genel Toplam 36,0 9,0 8,0 2,0 4,0 10,0 7,0 16,0 1.000,0 200,0 4,0 200,0 1.404,0 92,0 202,0 430,0 269,0 198,0 1.099,0 2.503,0 147,0 30,0 27,0 204,0 296,0 72 3. BÖLÜM HAVA KİRLİLİĞİ METEOROLOJİSİ Herhangi bir kaynaktan atmosfere salınan kirletici maddeler, bu ortamın özelliklerine bağlı olarak ya bir kısım değişikliklere uğrayarak veya salındıkları gibi özelliklerini değiştirmeden kaynağın çevresine veya uzaklarına birikir ya da taşınırlar. İşte, kirletici maddelerin değişikliğe uğramasında ve taşınmasında atmosferin özellikleri önemli rol oynar. Bu nedenle, atmosferde meydana gelen meteorolojik olaylar ile hava kirliliği arasındaki ilişkinin incelenmesi gerekmektedir. Atmosferin önemli özelliklerinden olan enerji dengesi, radyasyon, atmosferde düşey doğrultudaki sıcaklık değişimleri, hava akımları, atmosferin nem durumu, yağışlar gibi meteorolojik faktörlerin 73 incelenmesiyle hava kirliliğinin daha anlaşılır duruma getirilmesi mümkündür. 3.1. Atmosferde Enerji Dengesi Yerkürenin temel enerji kaynağını güneş oluşturur. Güneşten gelen ışınların atmosfer veya yer tarafından tutulması veya tekrar atmosfere doğru kaybı, yeryüzünün sıcaklığını ve iklim özelliklerini belirleyen faktörlerin başında gelir. Güneşten gelen ve tekrar uzaya yansıyan enerji arasındaki ilişki, atmosferik enerji dengesi olarak tanımlanır. Güneş ışınlarının yoğunluğu, birim zaman içerisinde birim alana ulaşan enerji miktarı ile ölçülmektedir. Bu birim, genel olarak, “cal/cm2 /dak” şeklinde kullanılmaktadır. Güneş ışınları dalgalar halinde yeryüzüne ulaşmaktadır. Bu ışınların dalga boyları λ ve frekansları v ile gösterilecek olursa; v = c / λ ilişkisi vardır. Bu eşitlikteki c, ışık hızını ifade etmekte ve 2,998 x 1010 cm/sn olarak bilinmektedir. Güneş ışınlarının dalga boyu genel bir alışkanlık olarak mikrometre (µm), 10- 4 cm, veya angström (Ǻ), 10- 8 cm olarak ifade edilir. Güneşten gelen ışınların dalga boyları birbirlerinden oldukça farklıdır. Bu durumda, ışınların dalga boylarına göre tanımlanması gerekir. Elektromagnetik spektrum incelendiğinde güneş ışınlarının sağlamış olduğu enerjinin daha çok görülebilir ışınlar olan 4.000-7.000 Ǻ ışınlar çevresinde yer almakta olduğu görülmektedir. Daha düşük bir enerji seviyesine bir elektronun düşmesi ile radyasyon yayılır. Başlangıç ve son durumdaki enerji farklılığı, Δε , yayılan ışınların frekansı ile ilgilidir. Bu ilişki Planck Kanunu’na göre aşağıdaki şekilde gösterilir. Δε = hv = hc / λ ……………………..……………………(3.1) Verilen bu eşitlikte h = 6,63 x 10-34 joule-sn dir. İki enerji seviyesi arasında bir elektronun nakli ile yayılan elektromagnetik dalga, bir foton olarak adlandırılır. Enerji farklılığı fazla ise (Δε), yayılan fotonun frekansı yüksek (çok kısa dalga boylu) ve radyasyon x-ışınları veya gama ışınları bölgesindedir. Planck Kanunu, moleküller tarafından foton enerjisi absorpsiyonu için de kullanılır. Böylece, eğer radyasyonun 74 dalga boyu iki enerji düzeyi arasındaki farklılıkla uyuşum gösterirse, molekül ışınım enerjisi absorbe edebilir. Enerjiler arasındaki farklılık, moleküllerin şekil ve yapılarının farklılığına bağlı olarak değiştiğinden absorbe edilen enerjinin spektrumdaki yeri de farklı olacaktır. Bir cisimden yayılan enerjinin miktarı, o cismin daha çok sıcaklığı ile ilgilidir. Deneysel olarak yapılan çalışmalarda, verilen bir sıcaklıkta cismin yaydığı enerji izlenmiş ve en yüksek seviyedeki ışınımlar saptanmıştır. Belirli bir sıcaklıkta yayılan en yüksek radyasyon, siyah cisim radyasyonu olarak tanımlanmıştır. Aynı şekilde, belirli bir sıcaklıkta en yüksek ışınım veren cisim de siyah cisim olarak adlandırılmıştır. Buna göre, siyah cisim olarak adlandırılan her cismin özelliğine bağlı olarak yayılan radyasyon miktarı farklılık gösterecektir. Siyah cisim, cisimlerinin renkleri ile ilgili bir terim değildir. Bir siyah cismin yaydığı radyasyonun yoğunluğu, dalga boyu, sıcaklık ve yüzey genişliğin bir fonksiyonudur. Dünyanın enerji kaynağı olan güneş, 6.000 °K sıcaklıkta bir siyah cisim olarak kabul edilebilir. Güneşin dış tabakası olan fotosfer 400 km kalınlığındadır. Bu katmanın sıcaklığı, tabanda 8.000 °K ve yüzeyde 4.000 °K olarak değişmektedir. Belirtilen bu sıcaklık durumu, gerçek bir siyah cisimden beklenen termodinamik dengeye sahip değildir. Bu yüzden güneş spektrumu tam bir siyah cisim spektrumu özelliğini göstermez. Mevcut radyasyonun maksimum intensitesi görülebilir spektrum olan takriben 5.000 Ǻ civarındadır. Bunun yanında yeryüzünün sıcaklığı genel olarak 300 °K olarak kabul edilirse, bu sıcaklıktaki siyah cismin spektrumunda maksimum radyasyon 100.000 Ǻ dur. Bu dalga boyu görülmeyen durumdaki kızılötesi (infrared) durumdadır. Güneşten gelen radyasyon 1,92 cal/cm2/dak dır. Bu değer güneş sabiti olarak bilinmektedir. Gazlar tarafından radyasyonun absorbe edilmesi hem yerkürenin meteorolojisi ve hem de atmosfer kimyası yönünden en önemli faktördür. Gaz molekülleri, elektromagnetik enerjiyi titreşim, dönüşüm ve elektronik enerjiye çevirerek absorbe ederler. Yüksek enerjili bir foton bir elektronu dışarıya atarak molekülü pozitif yüklü hale getirebilir. Hatta daha yüksek enerjinin bir foton molekülü tamamen ayırabilir. Örnek olarak, N2 ,O2 ve O3, radyasyon altında farklı dalga boylarında ayrılır. N2 + hv → N + N <1.200Ǻ 75 O2 + hv → O + O O3 + hv → O + O2 <2.400Ǻ 2.200 Ǻ < λ <1.200Ǻ Atmosfer içerisinde radyasyonun absorbsiyonunda en önemli maddeler; oksijen, ozon, su buharı, karbon dioksit ve tozdur. Bu maddelerin, ışınları absorblamadaki önemleri; özelliklerine, molekül yapılarına ve şekillerine bağlı olarak değişmektedir. Atmosferin üst kesimlerinde bulunan ozon, 2.900 Ǻ dan daha kısa olan radyasyonu absorbe etmektedir. Ozonun, atmosferin alt kesimini oluşturan ( 10-15 km kalınlığında) troposfer katmanındaki derişimi 0,03 ppm dolayındadır. Ancak bu miktar fotokimyasal sisin oluştuğu dönemlerde 0,5 ppm’e kadar yükselebilmektedir. Bu durumda ozon kirletici bir gaz halini almaktadır. Atmosferin üst kesimlerinde meydana gelen reaksiyonların sonucu, ozon miktarı 0,2 ppm’e kadar yükselmektedir. Ancak, atmosferin bu kesiminde ozon miktarının artışı bir kirlenme olayı olarak düşünülemez. Aksine bu mutlak gerekli bir durumdur. Çünkü, ozon güneşten gelen zararlı kısa dalga radyasyonun yeryüzüne ulaşmasını engeller. Atmosferin üst kesimlerinde ozon miktarının fazla oluşu hem fotokimyasal ve hem de termal reaksiyonlarla açıklanabilmektedir. Bu atmosfer kesiminde oksijen 2.400 Ǻ den daha kısa radyasyon almasıyla ayrışmakta, meydana gelen atomik oksijenler molekül halindeki oksijenle birleşerek ozonu oluşturmaktadır. Bu olay aşağıdaki reaksiyonlarla gösterilebilmektedir. O2 + hv → O + O λ < 2.400 Ǻ O + O2 + M → O3 + M İkinci reaksiyonda yer alan M, üçüncü bir maddeyi göstermektedir. Bunun diğer bir oksijen molekülü olması da mümkündür. Üçüncü maddenin görevi, reaksiyonun meydana gelebilmesi için dengeyi sağlamaktır. Başlangıç reaksiyonda ortaya çıkan fazla enerjiyi absorbe ederek bu görevi yerine getirir. Aslında ikinci reaksiyon iki kademeli olarak yazılabilir. Birinci kademede meydana gelen ozon yeterince 76 dengeli değildir. İkinci kademede ozon, üçüncü madde (M) tarafından dengeye getirilmektedir. O + O2 ↔ O3 * O3* + M ↔ O3 + M Atmosferin 20 km'lik yükseltilerinde ozon konsantrasyonu en yüksek seviyeye ulaşır. Daha yükseklerde, yerden 100 km yükseklikte, molekül halindeki oksijen, birinci reaksiyon nedeniyle oldukça azdır. Bunun sonucu olarak ikinci reaksiyonun meydana gelebilmesi için atomik oksijenlerin molekül haline geçmesi gerekir. Bu reaksiyon sonucu meydana gelen oksijen molekülü ikinci reaksiyonun devamını sağlar. Bu sınırlı durum nedeniyle atmosferin daha üst kesimlerinde ozon miktarı azdır. O + O + M → O2 + M Atmosferin alt katmanlarında da ikinci reaksiyon çok az olarak meydana gelebilir. Bunun nedeni birinci reaksiyondaki atomik oksijenlerin meydana gelebilmesi için 2.400 Ǻ’dan daha kısa dalga boyundaki ışınlara ihtiyaç duyulması ve bu ışınların da bu katmanlara yeteri miktarda ulaşamamasıdır. Yeryüzünün veya atmosferin herhangi bir noktasındaki sıcaklığı tayin eden faktörler oldukça karmaşıktır. Yeryüzünün yüzey özellikleri, gaz moleküllerinin ve parçacıkların karakterleri, gelen radyasyon miktarı, absorbe edilen, yansıyan ve yayılan radyasyon bu faktörlerden en önemli olanlarıdır. Güneşten gelen ışınların % 3'e yakın bir bölümü stratosfer tabakasındaki ozon tarafından absorbe edilir. Atmosferin alt katlarına doğru yoluna devam eden radyasyonun bir bölümü atmosferdeki su buharı tarafından absorbe edilir, bir bölümü de bulutlar ve atmosferde asılı olarak bulunan parçacıklar tarafından yansıtılarak uzaya geri gönderilir. Gazlar, parçacıklar ve bulutlar tarafından absorbe edilen güneş ışınlarının miktarı, gelen ışınların % 20'si kadardır. Atmosfer ve yeryüzünden yansıyan ışın miktarı da, gelen miktarın % 30-50'si kadardır. Absorpsiyon dikkate alınmadığı taktirde, radyasyonun yansıma 77 ve dağılma yolu ile geri dönen miktarı % 34 dolaylarındadır. Cisimlerin güneş ışınlarını yansıtma oranları "albedo" olarak tanımlanmaktadır. Albedo miktarı, yeryüzünün yüzey özelliklerine bağlı olarak önemli ölçüde değişiklik göstermektedir. Örnek olarak kutup bölgelerinde, yeryüzü buz ve karlarla örtülü olduğu için yüzeyin yansıtma oranı oldukça fazladır. Halbuki ekvator bölgesinde, okyanuslarla kaplı olan yüzeylerde yansıma oldukça azdır. Bu nedenle enerjinin büyük bir bölümü okyanuslar tarafından emilmekte ve sıcaklık yükselmektedir. Özet olarak, güneşten gelen enerji miktarı 100 birim olarak kabul edilirse, bunun % 47'si yeryüzü tarafından absorbe edilmekte, % 34'ü uzaya geri gönderilmekte ( % 25'i bulutlar tarafından yansıtılmakta, % 7'si atmosferde yayılmakta, % 2'si yeryüzünden yansımakta) ve % 19'u da atmosfer tarafından absorbe edilmektedir. Yeryüzü sıcaklığı 285 - 300 oK olan bir siyah cisim olarak kabul edilirse, buradan yayılan ışınımın maksimum intensiteye sahip olan dalga boyu 105 Å dur. Atmosfer bu dalga boyundaki ışınımı sürekli olarak yeryüzünden saklayarak absorbe eder. Uzun dalga olarak bilinen bu ışınım, atmosferde CO2 ve H2O molekülleri tarafından tutulur. Bazı durumlarda bu ışınım yeniden yeryüzüne dönmektedir. Dolayısıyla, güneşten yeryüzüne ulaşan kısa dalga ışınım ile yeryüzünden atmosfere dönen uzun dalga ışınım arasında bir ilişki mevcuttur. Bu ilişkinin durumuna bağlı olarak da yeryüzünün ısınması ve soğuması meydana gelmektedir. Daha öncede belirtildiği gibi, güneşten gelen kısa dalga radyasyon, yeryüzünün özelliklerine bağlı olarak atmosfere yeniden yayılır ve bu uzun dalga radyasyon karbon dioksit ve su buharı tarafından absorbe edilerek, toprak yüzeyine yakın bir yükseltide tutulur. Bu durum sera etkisi olarak adlandırılmaktadır. Bu olayda, su buharının katkısı karbon dioksite oranla daha fazladır. Bunun nedeni atmosferdeki karbon dioksit miktarının su buharına oranla daha az oluşudur. Buraya kadar yapılan açıklamalardan görüldüğü gibi, atmosferik enerji dengesi üzerinde ozon, su buharı ve karbon dioksit önemli bir role sahiptir. İklimde meydana gelebilecek ilerideki değişiklikler bu gazların miktarlarının derişmesi ile yakından ilgili olacaktır. Örnek olarak, 1880 yılında 300 ppm dolayında bulunan atmosferdeki karbon dioksit miktarı 1970 yılında 330 ppm’e yükselmiştir. Karbon dioksit gazı sera etkisinde önemli bir yere sahip olduğuna göre, bu iki tarih arasındaki dönemde 78 yeryüzünün sıcaklığında bir artışın beklenmesi normal bir olay olarak görülmektedir. Bu durum daha sonra ayrıca incelenecektir. 3.2. Atmosferde Sıcaklık Değişimi Atmosfer, değişik özellikleri dikkate alınarak amaca uygun olarak katmanlar şeklinde olduğu var sayılabilir. Örnek olarak, atmosferin sıcaklık, yoğunluk ve kimyasal özelliklerine bağlı olarak katmanlara ayrılması ve bu katmanların isimlendirilmesi mümkündür. Hava kirliliği olayında, kirletici maddelerin yayılımı dikkate alındığında, sıcaklık yönünden sınıflandırma daha uygun görülmektedir. Buna göre, atmosferin alt kesimlerinden başlamak üzere üst katlarına doğru sıcaklık değişimi göz önüne alınarak, atmosfer; Troposfer, Stratosfer, Mezosfer ve Termosfer olarak dört farklı katman halinde düşünülmektedir (Çizim 3.1.). Bu katmanların özellikleri özlü olarak şöyledir: Troposfer: Yeryüzüne en yakın olan atmosfer katmanıdır. Yeryüzünden itibaren kalınlığı, ekvator yöresinde 15 km ve kutuplarda 10 km dolayındadır. Bu katmanda sıcaklık yerden yükseldikçe 6,5 °C/km’lik bir azalma göstermektedir. Bu özelliği nedeniyle hava karışımı oldukça homojendir. Stratosfer: Yerden yüksekliği 50 km’ye kadar ulaşır. Kalınlığı ise 40 km dolayındadır. Bu katmanın alt tarafında sıcaklık oldukça sabittir. Ancak daha üst katlarda bulunan ozon katmanı tarafından kısa dalga güneş ışınlarının absorpsiyonu ile sıcaklık yükselir. Stratosferin en üst kesiminde sıcaklık 270 oK 'e ulaşır. Stratosferdeki düşey karışım oldukça azdır. Mezosfer: Atmosferin en soğuk katmanı olan mezosfer yerden itibaren 50. ve 85. kilometreler arasında yer alır. Bu katmanın sıcaklığı üst kesimlerde 175 oK’e kadar düşer. Termosfer: Bu katmandaki sıcaklık 1000 °K'e kadar yükselir. Termosfer katmanındaki molekül yoğunluğu 1013 molekül/cm3 dür. Deniz seviyesindeki molekül yoğunluğunun 5 x 1019 molekül/cm3 olduğu dikkate alınacak olursa, bu katmanın yoğunluğunun oldukça düşük olduğu görülür. Termosferdeki yoğun çok kısa dalgalı ışınım nedeniyle N2 ve O2 ayrışması gerçekleşir. Hava kirliliği olayı daha çok atmosferin en alt kesimi olan 79 Troposfer içerisinde meydana geldiği için bu katmanın daha ayrıntılı olarak tanıtılması gerekmektedir.Atmosferdeki sıcaklık değişimini Troposfer’de diğer katmanlara oranla daha önemli bir özelliğe sahiptir. Sıcaklık normal durumlarda yükselti ile azalmaktadır. Bazı kaynaklar bu azalmayı (termal gradyant) 6,5 oC/km olarak, bir kısım kaynaklar da 1°C/100 m olarak ifade etmektedir.Hava ideal bir gaz olarak düşünüldüğünde, atmosferin herhangi bir noktasındaki basınç, p = ρ. R. T / Ma ………………………..……….………… (3.2) olarak yazılabilir. Burada, ρ havanın kütle yoğunluğu (kg/m3 ), R üniversal gaz sabiti (8,134 joule/°K-mol) ve Ma havanın molekül ağırlığıdır (28,97). Çizim 3.1. Atmosferik katmanlarda yükselti ile sıcaklık değişimi Atmosferdeki herhangi bir noktadaki basınç, o noktanın üzerindeki havanın ağırlığına bağlıdır. Dolayısıyla herhangi bir noktadaki 80 basınç o noktanın yükseltisi ile yakından ilgilidir. Diğer bir ifade ile, basınç yükseltiye bağlı olarak değişmektedir. dp(z) / dz = - ρ.g ……..………………………….………(3.3) Yukarıda verilen bu iki eşitlik birlikte dikkate alınırsa; herhangi bir z yükseltisindeki basınç ve sıcaklık arasındaki ilişki, dp(z) / dz = - (g. Ma . p) / (R .T) ……………………….(3.4) yazılabilir. Eğer, T yükselti ile değişmiyor sabit kalıyor ise, herhangi bir yükseltideki basınç; p(z) = po . e -g.M .z/ R.T a ….…………………….……… (3.5) elde edilir. Bu eşitlikte, po yeryüzündeki basıncı ifade etmektedir. Ortalama deniz seviyesi basıncı 1,013 x 105 newton/m2 veya 1,013 x 106 din/cm2 dir. Çizim 3.1.'de görüldüğü gibi, troposfer tabakasındaki sıcaklık yükseltiye bağlı olarak değişmektedir. Bu değişim, Çizim 3.2.'de daha açık olarak gösterilmiştir. Yükseltiye bağlı olarak basınçtaki değişim, p(z), sıcaklık değişimindeki değişimle ilişkili olmaktadır. Troposfer içerisindeki sıcaklık profilinin gerçek durumu ortaya konulabilir. Bu katman içerisindeki bir hava paketinin veya belirli bir miktarının varlığını düşünelim. Bu belirli hacım atmosferin üst kısımlarına doğru yükselirken sıcaktır ve yükseldikçe sıcaklığının bir miktarını kaybeder. Aynı sıcaklığa ulaştığında, bulunduğu yükselti içerisinde yükselmeden kalır. Bu nedenle, hava paketinin yükselmesi doğrudan doğruya çevresindeki havanın sıcaklığına bağlıdır. Bunun, sonucu olarak da, atmosfere salınan kirletici maddelerin yükselmesi çevre sıcaklığı ve atmosferdeki sıcaklık değişimi ile yakından ilgilidir. Kuru bir hava paketinin yükselerek soğuması, sabit sıcaklık demişimi ile olur. Bu durum genel olarak, adiabatik değişim oranı olarak adlandırılır. Bu sıcaklık değişim oranını ortaya koymak amacıyla, ideal gaz kanunu ve termodinamiğin birinci kanunundan yararlanılır. Termodinamiğin birinci kanununa göre; 81 dU = dQ – dW ……………………………………………. (3.5) yazılır. Burada; dU , sistemin iç enerjisindeki artış, dQ sisteme giren enerji ve dW sistemin enerji kaybıdır. Enerji kaybı, sistemin hacminin değiştirilmesinde kullanılan enerjidir. Bu enerji, p dV olarak gösterilir. İç enerjinin değişimi dU, Cv . dT değerine eşittir. Burada, Cv , sabit hacımdaki sistemin ısı kapasitesidir. Çizim 3.2. Troposfer tabakasında sıcaklığın yükseltiye bağlı olarak değişimi İdeal gaz kanundan yararlanılarak pV= mRT/Ma yazılabilir. Burada m değeri, havanın kütlesini ifade etmektedir. Bu eşitlikler biraraya getirilirse; d (pV) = (m . R . dT)/ Ma = p dV + V dp …..………….…(3.6) 82 elde edilir. Bu eşitlik, adiabatik durum düşünülerek, termodinamiğin birinci kanunu, dQ = 0 ile birlikte Cv . dT = V . dp – (m . R . dT)/Ma = ((m . R . T)/Ma ). (dp/p) - (m . R . dT)/Ma ……....(3.7) yazılır. Bu eşitliğin düzenlenmesi ile; dT/dp = (m . R . T / Ma . p)/ (Cv + m. R / Ma)…………...….(3.8) elde edilmektedir. Yükselti (z) ile T ve p arasındaki ilişkilere dayalı 3.4 ve 3.8 numaralı eşitlikler birleştirilirse; dT/dz = - (m.g) / (Cv + m. R / Ma) = - g/ (Ĉv + R / Ma) ….. (3.9) Bu eşitlikte, Ĉv birim hava kütlesinin sabit hacımdaki ısı kapasitesidir. Birim hava kütlesinin sabit basınçtaki ısı kapasitesi Ĉp = Cv + R / Ma olarak yazılırsa; dT/dz = - g / Ĉp …………….………….………….…….(3.10) Bu eşitlik, adiabatik olarak yükselmekte olan kuru bir hava paketinin yükseltiye bağlı olarak sıcaklık değişimini göstermektedir. Eşitliğin sağ tarafı kuru hava için sabit olup, 1°C/102,39 m veya 0,986°C/100 m dir. Bu sabit değer, kuru hava için sabit sıcaklık değişim oranı olarak adlandırılarak Γ olarak sembolize edilmektedir. Havayı her zaman için kuru olarak düşünmek mümkün değildir. Bu nedenle, eğer hava belirli miktarda nem ihtiva ediyor ise Ĉp değerinin düzeltilmesi gerekir. Bilinen bir hava hacmi için, su buharı miktarının kuru hava miktarına oranı ω ise, düzeltilmiş Ĉ’p değeri; Ĉ’p = (1- ω) Ĉphava + ω Ĉpsubuharı ………………….…….. (3.11) olarak yazılır. Belirli bir miktarda su buharı ihtiva eden atmosferik ortamdaki yükseltiye bağlı olarak sıcaklık azalması kuru havaya oranla 83 daha azdır. Örnek olarak, atmosfer basıncının % 3'ü kadar su buharı ihtiva eden bir atmosferik ortamda -dT/dz = l°C/103 m dir. Eğer hava paketi su buharı ihtiva ediyorsa, su buharının kısmi basıncı doygun su buharı basıncına ulaşıncaya kadar soğuyarak yükselecektir. Eğer uygun bir çekirdek mevcut ise yoğunlaşma ve yağış meydana gelecektir. Bu durunda artık adiabatik şartlar yoktur. Yoğunlaşan su buharı çevreye ısı yaydığı için, sabit sıcaklık değişim oranı etkilenecektir. Su buharının yoğunlaşmasına, bağlı olarak ısı yayılımı dQ = - Δ H . dω …………………………………………. (3.12) eşitliği ile gösterilirse; - Δ H . dω/dz = Ĉp . dT/dz –V.dp/dz ……………..……(3.13) elde edilir. Daha önce verilen 3.4 numaralı eşitliğin kullanılması ile, doygun şartlar için değişim oranı eşitliği geliştirilebilir. Bu eşitlik; - dT/dz = g / Ĉp + ΔH/ Ĉp . d ω/dz …..………………….(3.14) Su buharı kütlesinin hava kütlesine oranının değişimi, dω/dz , su buharının yoğunlaşması nedeniyle yükselen hava paketi için negatiftir. Verilen bu son eşitlikteki son terim pozitiftir. Böylece, nemli bir hava paketinin yükselirken soğuması kuru havanın soğuma hızından daha yavaştır. Doygun su buharı basıncı sıcaklıkla önemli ölçüde değişiklik gösterdiğinden, dω/dz oranı sıcaklıkla önemli ölçüde değişmektedir. Buna göre, nemli ortamlarda yükseltiye bağlı olarak sıcaklık değişim oranı sabit değildir. Sıcak tropik havanın, nemli adiabatik değişim oranı kuru adiabatik değişim oranının üçte biri dolayındadır. Ancak, bu değişim soğuk kutup bölgelerinde oldukça azdır. Bir atmosferik ortamda iki farklı yükseltide sıcaklık ve basınç arasındaki ilişki 3.8 numaralı eşitliğin kullanılması ile elde edilebilir. İdeal gaz ilişkisi Ĉp = Ĉv + R/Ma ve γ= Ĉp / Ĉv tanımlaması kullanılarak, 3.8 numaralı eşitliğin bu iki nokta arasındaki integrasyonu sonucu, T(z2) / T(z1) = [p(z2) / p(z1)](γ – 1)/ γ …….…………….… (3.15) 84 elde edilir, örnek olarak, eğer z1 yeryüzü seviyesi olarak alınırsa, kuru havanın sıcaklığının T olması halinde θ sıcaklığı p ve po durumuna göre değer alacaktır. θ = T (p/ po) -(γ – 1) / γ ………………………………..……(3.16) 3.16 numaralı eşitlikte verilen θ sıcaklığı potansiyel sıcaklık olarak adlandırılmaktadır. Gerçek atmosferik ortamda adiabatik durum ender olarak görüldüğünden potansiyel sıcaklığın belirtilmesine gerek duyulmuştur. Potansiyel sıcaklığı esas alan adiabatik sıcaklık profili , z ve θ değerlerinin işlendiği bir grafik üzerinde düşey yönde görülür. θ sıcaklığının z 'ye bağlı olarak değişimi, mutlak sıcaklık T ve adiabatik değişim oranı Γ ile ifade edilebilir. 3.16 numaralı eşitlikten yararlanılarak aşağıdaki eşitlik yazılabilir. (1/ θ).(dθ/dz) = (1/T).(dT/dz) – (γ-1/ γ) . (1/p) . (dp/dz) = (1/T).((dT/dz) + Γ ) ……………………...…….…..…(3.17) Bu eşitlikte, po yüzey basıncı olarak alınırsa z=0 durumunda θ = T olur. Gerçekte θ sıcaklığı T değerine çok yakın olduğundan, dθ/dz = (dT/dz) + Γ……………………………….……..(3.18) yazılabilmektedir. Böylece dθ/dz adiabatik durumdan gerçek sıcaklık profiline geçişin bir ölçüsüdür. 3.18 numaralı eşitlikten θ = T + Γ z ……………….……………………………(3.19) elde edilir. Atmosferdeki sıcaklık değişiminde adiabatik değişimin her zaman sabit olmamasının nedeni; rüzgarlar, dünya yüzeyine güneşten gelen ışınların değişimi ve diğer çevre faktörleridir. Bu faktörlerde meydana gelen değişmeler sıcaklık profilini etkilemektedir. Atmosferin alt katlarındaki sıcaklık değişimi düşey hava hareketinden önemli ölçüde etkilenmektedir. Eğer ortamda adiabatik değişim oranı varsa, hava paketi çevredeki sıcaklıkla denge haline 85 gelinceye kadar yükselir. Bu durumda düşey doğrultudaki hava hareketi çevre kuvvetleri tarafından etkilenmemektedir. Bu durum doğal denge veya nötr denge olarak adlandırılır. Ancak, yeryüzünde meydana gelen ısınmalar ve yöresel iklim etkileri nedeniyle adiabatik sıcaklık profili bozulur. Bu durumda, ya düşey hareketi yukarı doğru hızlandıran dengesiz (durgun olmayan) veya düşey hareketi ters yönde etkileyen dengeli (durgun) şartlar oluşur. Atmosferdeki nem miktarının değişimi de bu şartların oluşmasını etkileyen önemli faktörler arasındadır. Çizim 3.3.'de atmosferin alt katlarında meydana gelen sıcaklık değişmelerine bağlı olarak ortaya çıkan durumlar özetlenmiştir. Hava kirliliği yönünden inversiyon (sıcaklık terselmesi) olayı büyük önem taşımaktadır. Bu şartlarda sıcaklık yukarıya doğru çıkıldıkça artış gösterdiğinden oldukça dengeli ve durgun bir atmosfer olduğundan kirletici maddelerin yukarıya doğru yükselmesi ve atmosfer içerisinde yayılması mümkün olamamaktadır. Bunun sonucu olarak da kirleticiler atmosferin alt katlarında yoğunlaşarak zararlı olmaktadır. Çizim 3.3.'de görülen inversiyon olayı genellikle ya alttan başlayan soğuma veya üstten başlayan ısınma sonucu oluşmaktadır. Gece yer yüzünün soğumağa başlaması nedeniyle bu olay daha çok gece meydana gelir. Bir hava kütlesinin sıcak bir yüzeyden (kara) soğuk bir yüzeye (su) doğru yatay hareketi sonucunda da inversiyon olayı meydana gelmektedir. Bu şekilde oluşan inversiyon olayları yüzey veya yer inversiyonu adını almaktadır. Aynı yolla veya diğer faktörlerin etkisi ile inversiyon olayı bazı durumlarda da atmosferin belirli bir katmanında oluşur. Bu şekilde görülen inversiyon da tabaka inversiyonu olarak adlandırılır (Çizim 3.4. ve Çizim 3.5.). İnversiyon olayı gün içerisindeki sıcaklık değişimi ile büyük ölçüde etkilenmektedir. Örnek olarak sabaha karşı saat 4 civarında yeryüzü atmosfere doğru sıcaklık yaymış olduğundan atmosferin alt kesimleri soğuk, üst kısımlar ise daha sıcaktır. Bu durumda inversiyon olayı görülür. Güneşin yükselmesi ile yavaş yavaş yer ısınır ve sabahleyin saat 9-10 civarında kısmen subadiabatik bir durum görülür. Isınmanın devam etmesi ile saat 14 dolaylarında süperadiabatik ve daha sonra soğumanın başlaması ile saat 16 civarında adiabatik durum meydana gelir. 86 Çizim 3.3. Atmosferde sıcaklık değişimi (Seinfeld, 1975). 1.Adiabatik : Hava sıcaklığı üst katmanlara çıkıldıkça azalır. Bu azalma oranı l°C/100 m dolaylarındadır. Bu durum doğal denge hali olarak bilinir. 2.Süperadiabatik : Yükselti ile meydana gelen sıcaklık azalması adiabatik duruma oranla daha fazladır. Dengesiz durumdur. 3.Subadiabatik : Yükselti ile sıcaklık azalması adiabatik duruma oranla daha azdır. Dengeli durumdur. 4.Eşsıcaklık (İzotermal) : Yükselti ile sıcaklık değişimi meydana gelmez, sıcaklık sabittir.Dengeli durumdur. 5.Sıcaklık Terselmesi (İnversiyon) : Sıcaklık yükselti arttıkça artar. Oldukça dengeli durumdur. 87 Çizim 3.4. Yüzeyde ve belirli bir yükseklikte oluşan inversiyon Çizim 3.5. İnversiyon (sıcaklık terselmesi) olayının şematik görünümü 88 Tabaka inversiyonun oluştuğu durumlarda kirli hava belirli bir yükseltiye kadar yayılır, bu seviyede çevredeki sıcaklık ile dengeye ulaştığından daha fazla yükselme meydana gelmez ve kirletici madde yoğunluğu artar. Bu olayın meydana gelişi ve kirletici maddelerin yükselmesi üzerindeki etkisi Çizim 3.6.'da ayrıntılı olarak görülmektedir. (a) (b) Çizim 3.6. Sıcaklık İnversiyonu: (a) Sıcak hava yukarıya doğru yükseldiğinden beraberinde kirletici maddeleri de üst kesimlere taşır ve kirletici maddelerin atmosferde dağılımı sağlanır, (b) Sıcaklık inversiyonu nedeniyle, kirleticilerin yoğun olarak bulunduğu soğuk hava tabakasının üzerinde yer alan sıcak katman kirleticilerin yükselerek dağılmasına karşı koyar. İnversiyon olayının kent ortamında meydana gelmesi hava kirliliği sorununu daha da artırmaktadır (Çizim 3.7.). Bu durumlarda, özellikle küçük çocuklar ve yaşlı insanlar daha fazla etkilenmektedir. İnversiyon olayının görüldüğü saatlerde bu insanların ve özellikle hasta yaşlıların dışarıya çıkmamaları gerekmektedir. Bir yerleşim yeri içerisinde bacalardan atmosfere yayılan sıcak duman, otomobil egzozlarının sıcaklığı, binalardan ısı kaybı, yapı elemanlarının ve malzemesinin güneş ışınlarını tutarak yavaş yavaş salması, soğuk rüzgarların kent içerisine kolayca sızamaması gibi 89 nedenlerle, kent havasının sıcaklığı aynı andaki çevre havasından daha fazladır. Bu durumda kent içerisinde bir ısı adası oluşumu söz konusudur. Bu ısı adası inversiyon olayının olumsuz etkisini daha da artırmaktadır. Çizim 3.7. Kent ortamında görülen inversiyon olayı Çizim 3.7.’de görüldüğü gibi, herhangi bir nokta kaynaktan salınan kirletici maddelerin yayılmasında düşey sıcaklık farklılığı oldukça önemlidir. Doğal olarak kirletici maddelerin yayıldıkları ortamdaki hava sıcaklığına oranla daha sıcak olduklarından, soğuk hava içerisinde yukarıya doğru yükselecektir. Bu yükselme hava sıcaklığı ile duman sıcaklığının eşit olduğu (Δt = 0oC) yükseltiye kadar devam edecektir. Bu esnada herhangi bir yönden esen rüzgarın etkisi de dikkate alınacak olursa, dumanın yayılımı iki kuvvetin bileşkesi doğrultusunda gerçekleşecektir. Dumanın yayılımı devam ederken kaynağa en yakın mesafede en iri parçacıklar çökelecektir. Parçacıkların çökelme hızı parçacığın büyüklüğü ve yoğunluğu ile doğru orantılıdır. Kirletici kaynaktan uzaklaştıkça parçacıkların büyük bir bölümü çökelir, çok ince parçacıklarla gaz molekülleri oldukça uzak mesafelere taşınabilir. Kirletici kaynak çevresinde inversiyon olayının varlığı halinde, sıcaklık terselmesinin meydana geldiği hava katmanına, sıcaklık değişim oranına ve rüzgar durumuna bağlı olarak dumanın yayılma şekli değişir. Kaynaktan sonraki herhangi bir uzaklıkta duman içerisindeki gaz ve 90 parçacıkların derişimi üç boyutlu bir koordinat sisteminde incelenir (Çizim 3.8.). Çizim 3.8. Herhangi bir nokta kaynaktan salınan kirleticiler hava koşullarına bağlı olarak kaynaktan uzaklaşırlar. Bu çizimde yeryüzünden yukarıya doğru sıcaklık değişimindeki farklılığın baca dumanının yayılışını nasıl etkilediği görülmektedir. 91 3.3. Rüzgarlar Yeryüzüne gelen ve dönen enerji arasında genellikle bir denge olmasına rağmen, bu denge sürekli değildir. Yeryüzüne güneşten gelen enerji miktarı yüzey özelliklerine (kara, deniz gibi), bulutluluk durumuna, enlem derecesine bağlı olarak değişiklik gösterir. Bunun sonucunda yerküre üzerinde farklı derecede ısınmalar meydana gelir ve hava akımları oluşur. Hava akımları yatay olduğu gibi düşey doğrultularda da görülür. Gelen ve dönen enerji miktarları arasındaki ve bölgeler arasındaki enerji farklılıkları nedeniyle hava hareketleri meydana gelir. Ayrıca, gece ile gündüz arasındaki ve mevsimlere bağlı olarak görülen ısınma farklılıklarına göre hava akımlarının yönü ve hızı değişiklik gösterir. Yerkürede oluşan alçak ve yüksek basınç alanlarına göre rüzgârların genel durumu Çizim 3.9.’da gösterilmiştir. Yeryüzü hava akımları yüzey pürüzlülüğünden önemli derecede etkilenir. Bunun sonucu olarak yüzey rüzgârlarının hızı, daha üst kesimdeki rüzgârların hızından azdır. Bu ilişki; v(z) = v(za) (z/za )p …………………………………….. (3.20) olarak verilmektedir. Bu eşitlikte; v(z), z yüksekliğinde rüzgar hızı, v(za) rüzgar hızının ölçüldüğü yükseklikteki hız, p de genel olarak 0,1-0,4 arasında değişen bir sayıdır. Rüzgârların hızı, esme süresi, esme zamanı ve bunlara bağlı olan rüzgâr kuvveti, değişik kaynaklardan çevreye yayılan kirletici maddelerin atmosfer içerisinde üst katlara doğru yayılması ve kaynaktan uzaklara taşınması ile yakından ilgilidir. Bu nedenle hava kirliliği olayında rüzgârların iyi bir şekilde etüt edilmesi gerekir (Kırımhan, 1979). Atmosfere salınan kirletici maddelerin yayılımında en önemli etkenlerden birisi yatay rüzgârlardır. Rüzgârların hızı, yönü ve esme süreleri bir kaynaktan yayılan kirletici maddelerin uzun mesafelere taşınmasında önemli etkiye sahiptir. Rüzgâr hızı arttıkça kirleticiler daha hızlı bir şekilde yayılmakta ve herhangi bir noktadaki kirletici madde birikimi azalmaktadır. 92 Herhangi bir yönden esen rüzgarların hava kitlelerini etkileyen kuvveti; rüzgar hızının üçüncü kuvveti ve esme süresinin tüm yönlerdeki rüzgârların toplam esme sürelerine oranı ile doğru orantılıdır. Çizim 3.9. Yerkürede Ocak ve Temmuz aylarında basınç ve yüzey rüzgarların değişimi 93 Bu bağıntı aşağıdaki gibi gösterilmektedir. rj = vj3 . fj ……………………………………….………....(3.21) Bu eşitlikte; v, j yönünden esmekte olan rüzgarın ortalama hızı (m/sn) ve f, j yönünden esen rüzgarın toplam esme süresi içerisindeki yüzde değeridir. f değeri esme süresine bağlı olarak 3.22'de verilmiştir. f = (N.100)/∑N ……………………………..………….…. (3.22) Herhangi bir noktaya gelen rüzgârların on altı farklı yönden (yönler arası 22,5o ) estiği kabul edilirse, rüzgârların oluşturduğu toplam etkileyici kuvvet (FT), aşağıdaki eşitlikle gösterilebilir. FT = ∑ rj = ∑ v3j . fj …………...……………………………(3.23) FT değeri bir noktayı 16 farklı yönden etkileyen rüzgârların toplam kuvvetidir. Ancak atmosfere salınan kirletici maddelerin taşınması toplam kuvvetten daha çok, bir doğrultudaki kuvvetlerin toplamı, diğer bir ifade ile kuvvetlerin bileşkesi ile ilgilidir. Çoklu bir koordinat sistemi üzerinde, sistemin orijininden geçen bir doğrultuyu seçerek, rüzgâr kuvvetlerinin bu doğrultu üzerindeki izdüşümlerini alırsak, her yön için izdüşüm kuvveti (r’j) 3.24 eşitliği şeklinde yazılır. Bu eşitlikteki ø açısı, seçilen doğrultu ile herhangi bir yön arasındaki açıdır. r’j = rj . cos øj …………………………………………….(3.24) Seçilen doğrultu üzerinde, on altı yönden esen rüzgar kuvvetlerinin izdüşümleri toplanacak olursa, bu doğrultuya paralel kuvvetler toplamı, FP , elde edilir. FP = ∑ r’j = ∑ rj . cos øj ........................................................ (3.25) Aynı doğrultu üzerindeki rüzgarların etkisini ortaya koymak amacıyla mutlak değerler alınmıştır. 3.25 numaralı eşitlikte görüldüğü gibi, seçilen 94 doğrultuya paralel kuvvetlerin toplamı bu doğrultunun konumuna göre değişir. Çoklu koordinat sistemi üzerinde, başlangıç noktası olarak kabul edilen N-S (kuzey-güney) doğrultusu ile seçilen doğrultu arasındaki açının θ olması halinde, FP kuvvetler toplamını yeniden yazmak mümkündür. Seçilen doğrultu ile rüzgârın esme yönü arasındaki açı, ø, aşağıdaki şekilde yazılırsa; øj = (j-1) 22,5 – θ ………………….………………………..(3.26) 3.25 numaralı eşitlik aşağıdaki duruma dönüştürülebilir FP = ∑ rj │ cos ((j-1) 22,5 – θ │ …………………………(3.27) Yukarıdaki açıklamalara benzer olarak, seçilen doğrultuya dik durumda olan rüzgarların toplam kuvveti 3.28' de gösterildiği gibi yazılabilir. FR = ∑ rj │ sin ((j-1) 22,5 – θ │ …………………………(3.28) Yukarıda verilen FP ve FR eşitlikleri birbirlerine oranlanacak olursa, belirli bir doğrultuya paralel olan rüzgâr kuvvetleri ile bu doğrultuya dik durumdaki rüzgâr kuvvetleri toplamının oranı (R) elde edilir. R = (∑ rj │ cos ((j-1) 22,5 – θ │) / ( ∑ rj │ sin ((j-1) 22,5 – θ │) ..(3.29) Bu eşitlikte (3.29) görüldüğü gibi, R değerini en büyük yapacak oran; R = FPmax / FR min …………………...…………………(3.30) şeklinde yazılabilir. Buna göre; FPmax değeri, rüzgarın etkili olduğu doğrultudaki rüzgârların toplam kuvveti, FRmin de etkili doğrultuya dik doğrultudaki rüzgâr kuvvetlerinin toplamıdır (Kırımhan, 1979). Herhangi bir kirletici kaynaktan çevreye yayılan kirleticilerin kaynaktan uzaklaşması, yayılması ve dağılması gibi durumlar doğrudan doğruya rüzgârın yönüne ve kuvvetine bağlı olduğundan rüzgarların özelliklerinin bilinmesinde büyük yarar vardır. Bu nedenle, rüzgârların ölçülebilen özellikleri kaydedilerek rüzgâr gülleri oluşturulur ve bu rüzgâr güllerinden yararlanılarak kirletici maddelerin yayılımı hakkında 95 fikir yürütülür. Örnek olması bakımından bir rüzgâr gülü Çizim 3.10.'da verilmiştir. Bu çizimde görüldüğü gibi, rüzgâr gülü üzerine, her yön için rüzgâr hızı ve frekansları işlenmiştir. Çizim 3.10. Bir yörede esen rüzgarların onaltı farklı yöne göre hızları ve frekansları esas alınarak değerlendirilmesi (rüzgar gülü) Çizimde görüldüğü gibi, rüzgâr güllerinin hazırlanmasında rüzgârların onaltı farklı yönden esmekte olduğu kabul edilmektedir. Her yön arasındaki açı ise 360/16= 22,5 derecedir. Herhangi bir gözlem istasyonuna ait bu rüzgâr gülünden, NE yönündeki rüzgârların daha etkili olduğu anlaşılmaktadır. Diğer çevre faktörlerinin herhangi bir etkisinin olmadığı düşünülecek olursa, rüzgâr gülünün temsil ettiği yörede, 96 herhangi bir kirletici kaynaktan atmosfere salınan kirletici maddeler NESW doğrultusunda hareket edecektir. Herhangi bir kaynaktan salınan kirletici maddelerin yayılımı birçok faktöre bağlıdır. Bunlar; kirletici gaz ve parçacıkların cinsi ve özellikleri, miktarı, salım noktasının yerden yüksekliği (baca yüksekliği gibi), hava durumu (sıcaklık, düşey sıcaklık değişimi, rüzgarların hızı ve yönü, atmosfer basıncı, nisbi nem, yağışlar, sis) olarak sıralanabilir. Koordinat sistemi üzerinde, kirletici maddelerin salındığı noktadan itibaren herhangi bir noktadaki derişimi değişik dispersiyon (yayılım) modelleri ile belirtilmektedir. Bunlardan en çok bilinen Gaussian Denklemi’dir. Kirletici kaynaktan rüzgar doğrultusunda x uzaklıkta, duman huzmesi ekseninden y yan uzaklıkta ve yine eksenden z düşey uzaklıktaki bir noktadaki (x,y,z) kirletici derişimi bu denklemle hesaplanabilmektedir. Herhangi bir nokta kaynağın (0,0,H) koordinatlarında bulunmasına göre duman yayılımı Çizim 3.11.’de görüldüğü gibidir. Çizim 3.11. Herhangi bir nokta kaynaktan duman yayılımı 97 C = Q . (1/u) . (g1/σy√2π) . (g2/σz√2π) ………………….(3.31) Bu denklemde; C, derişim, g/m3 Q, salım hızı, g/sn u, rüzgar hızı, m/sn σy, yatay yayılım halindeki duman derişimin standard sapması, m σz, düşey yayılım halindeki duman derişimin standard sapması, m L, karışım yüksekliği, m hs, bacanın fiziksel yüksekliği, m H, salımın etkili yüksekliği, m x, bacadan rüzgar doğrultusundaki uzaklık, m y, duman huzmesi ekseninden yatay uzaklık, m z, yerden yükseklik, m g1 = exp (-0,5 y2/σ2y) …………………………………… (3.32) g2 = exp [-0,5 (z - H)2/ σ2z) ] + exp [-0,5 (z + H)2/ σ2z) ]…(3.33) Eğer y = 0 veya z = 0, ya da hem z ve hem de 0 ise denklem daha basit bir hal alacaktır. Baca dumanın ulaştığı en yüksek derişim; C max = (2Q /π u e H2) . (σz /σy) …………………………..(3.34) olacaktır. Derişimin en yüksek olduğu uzaklık, σz = H / √2 olduğu uzaklıktır. Bu denklemin geçerliliği atmosferik denge durumu ile yakından ilgilidir. Rüzgar hızının ve yönünün, düşey sıcaklığın ani değişmeleri denge durumunu değiştireceği için sonuçlar yeterince güvenilir olmayabilir. Diğer taraftan, baca dumanı sıcaklığı ve kirletici miktarlarındaki değişim de tahminleri yanıltabilir. Dispersiyon (yayılım) denkleminin daha gerçekçi sonuçlar verebilmesi için atmosferik denge durumun bilinmesi gerekir. Bu da A,B,C,D, E ve F harfleri ile belirtilen denge sınıfları altında değerlendirilmektedir. Çizelge 3.1.’de verilen koşullara uygun olarak bir atmosferik denge sınıfı belirlendikten sonra, rüzgar doğrultusundaki mesafeler dikkate alınarak Çizim 3.12. ve Çizim 3.13.’den yatay ve 98 düşey doğrultulardaki standard sapmalar bulunarak asıl denklemde yerine konularak denklem çözülür. Bu dispersiyon (yayılım) denkleminde görüldüğü gibi etkili baca yüksekliği oldukça önemlidir. H yüksekliğinin mümkün olduğu kadar fazla olması için fiziki baca yüksekliğinin de fazla olması gerekir. Bu nedenle yerden 300 m yükseklikte bacalar inşa edildiği de bilinmektedir. Günümüzde bu düşünce yerini kaybetmiştir. Önemli olan, bacalardan atmosfere kirletici salımından önce gerekli önlemlerin alınarak hava kalitesinin korunmasıdır. Çizelge 3.1. Rüzgar hızı ve diğer atmosfer özelliklerine göre denge durumu sınıfları Yüzey Güneşlenme Gece Rüzgar (Gelen güneş ışınları) (Karanlık) Hızı, Kuvvetli Orta Önemsiz Az Çok bulutlu m/sn bulutlu ≤2 A A-B B 2-3 A-B B C E E 3-5 B B-C C D D 5-6 C C-D D D D ≥6 C D D D D A-B için , A ve B’ye verilen değerlerin ortalaması alınır Gaussian Denklemi’nin çözümüne bir örnek olarak; 40 m etkili yüksekliği olan bir kirletici kaynak bacasından 0,37 g/sn ‘lik kirletici salımı ve 2 m/sn rüzgar hızı olması halinde, duman derişiminin en fazla olacağı yatay uzaklığı ve atmosferdeki denge durumunun B sınıfında bulunduğu ortamda bu noktadaki duman derişimini tahmin ettiğimizde; en yüksek duman derişimine ulaşıldığında σz = H/√2 olacağından,σz = 40/ √2 = 28,3 m bulunur. Çizim 3.13.’den, bu standard sapmaya karşı gelen yatay mesafe 0,28 km olarak elde edilir. Çizim 3.12’den bu nokta için σy değeri 49 m olarak bulunur. Bu verilen ve çizimlerden elde edilen değerler 3.34 numaralı eşitlikte yerine konulduğunda; C = ((2(0,37))/(π.2.e.402))(28,3/49) = 1,56.10-5 g/m3 olarak en yüksek derişim hesaplanır. 99 Çizim 3.12. Yatay yayılım (dispersiyon) katsayısı (σy) Çizim 3.13 . Düşey yayılım (dispersiyon) katsayısı (σz) 100 3.4. Hava Kirliliği ve İklim Değişimi İklim değişiklikleri üzerinde, başka faktörlerin yanında atmosfere yayılan kirletici maddelerin de etkili olduğu bilinmektedir. Doğal bir kirletici olan volkan patlamalarından sonra yörenin ikliminde önemli değişmeler olduğu yapılar araştırmalarla kesin olarak ortaya konulmuştur. Bir taraftan koyu renkli parçacıklar güneşten gelen ışınların yeryüzüne ulaşmasını engelleyerek soğumağa neden olurken, bir yandan da bir kısım gaz halindeki kirleticiler yeryüzünden geri yansımayı tutularak daha fazla ısı birikimine yardımcı olmak suretiyle yeryüzünde sıcaklığın artmasını sağlamaktadır. Bölgesel olarak meydana gelen iklim değişmeleri yanında yerkürenin tümünü etkileyen iklim değişmeleri de ortaya çıkmaktadır. Bu gibi iklim değişmesinde en önemli faktör, fosil yakıtların kullanımına bağlı olarak atmosfere yayılan karbon dioksit gazı ve bu gazın atmosferdeki derişiminin gün geçtikçe hızlı bir şekilde artışıdır. Karbon dioksitin hava sıcaklığını artırıcı etkisi "sera" etkisi olarak bilinmektedir. Güneşten gelen kısa dalga boylu ışınlar atmosfer tabakasını geçerek yeryüzüne ulaşmakta, ancak uzun dalga boylu ışınlar halinde yeryüzünden geriye yansıyan ışınlar karbon dioksit tarafından engellenerek ısının kaybını engellemektedir. Bu nedenle atmosferdeki karbon dioksit miktarının zamana bağlı olarak değişimi önem kazanmaktadır. Çizim 3.14'de görüldüğü gibi, 1880 yılından 1970 yılına kadar, atmosferdeki karbon dioksit miktarı sürekli olarak artarken, dünya sıcaklığında da önemli değişmeler izlenmiştir. Atmosferdeki karbon dioksit miktarı 1950 yılı itibariyle, hacım olarak 306 ppm olarak belirlenmiştir. Tüm atmosfer kütlesi 5,14x 1021 g olduğuna göre, bu tarihteki CO2 miktarı 2,39 x 1018 g olarak tahmin edilmektedir. Aynı yıl içerisinde fosil yakıtlara bağlı olarak atmosfere yayılan karbon dioksit miktarı da 0,67 x 1016 g olarak tahmin edilmiştir. 1960 yılında CO2 miktarı 313 ppm’e yükselmiştir. Bu durumda atmosferik karbon dioksit miktarı 2,44 x 1018 g dır. 1950-1960 yılları arasındaki on yıllık dönemde, atmosfere eklenen karbon dioksit miktarı 8,24 x 1016 g dır. Verilen bu miktarın % 50'ye yakın kısmının fosil kökenli yakıtların yakımına bağlı olarak atmosfere yayılan karbon dioksitin oluşturduğu tahmin edilmektedir. Kullanılan fosil yakıtların miktarındaki yıllık % 4'lük artış 101 dikkate alınacak olursa, karbon dioksit miktarının 2000 yılında 379 ppm'e yükseleceği tahmin edilmiştir. Çizim 3.14'deki 1950 yılından sonra görülen sıcaklık azalması, atmosferdeki koyu renkli parçacıkların artışına bağlanmaktadır. Çizim 3.15'de bir başka kaynak tarafından verilen, 1850-2000 yılları arasındaki karbon dioksit değişimi görülmektedir. Yapılan tahminlere göre son on yıl içerisindeki karbon dioksit artış hızı 1 ppm /yıl dır. Çizim 3.14. Yıllara göre CO2 derişimi ve dünyanın yıllık ortalama sıcaklığındaki değişme (Seinfeld, 1975). Görüldüğü gibi, atmosferdeki karbon dioksit miktarı ile enerji üretimi için kaynak kullanımı arasında önemli bir ilişki bulunmaktadır. Bu nedenle de fosil kaynaklar yerine diğer enerji kaynaklarının kullanımı önerilmektedir. Aslında iklim değişiklikleri sadece karbon dioksitin artışına bağlı değildir. Başta metan (CH4) gazı olmak üzere, diğer gazların atmosferdeki derişimlerinin artışı, sera etkileri nedeniyle iklim değişimleri üzerinde etkilidir. İklim değişimleri üzerinde metan gazının etkisi karbon dioksite oranla daha fazladır. 102 Çizim 3.15. Atmosferik karbon dioksit derişiminin yıllara göre değişimi 3.5. Hava Kirliliğinde Önemli Meteorolojik Ölçümler Hava kirliliği ile yörenin iklim özellikleri arasında önemli ilişkiler mevcuttur. Diğer faktörler aynı olmasına rağmen, iklim farklılıkları bir yörenin hava kirliliğinden daha fazla etkilenmesine neden olabilmektedir. Örnek olarak; atmosfer basıcı, günlük sıcaklık değişimi, radyasyon miktarı, nisbi nem, rüzgâr hızı ve yönü, sis ve yağış gibi meteorolojik parametreler hava kirliliği yönünden oldukça önemlidir. Bu nedenle hava kirliliği değişkenleri ile birlikte meteorolojik değişkenlerin de uygun yöntem ve araçlarla ölçülmesi ve izlenmesi gerekmektedir. Herhangi bir kaynaktan atmosfere salınan kirleticilerin yayılması; kirletici maddelerin özelliği yanında diğer çevre faktörlerinin de etkisindedir. Çevrenin topoğrafik özellikleri ile birlikte en etkili olan faktör ise rüzgârlardır. Rüzgârların hızı ve yönü, ayrıca türbülans durumu bu etkinin boyutlarını belirleyen değişkenlerdir. Rüzgârların yönlerinin belirlenmesinde kullanılan aletler, belirli 103 bir yöne sıfırlanarak, esen rüzgârların yönü, seçilen sabit yön ile esme yönü arasındaki açı olarak belirlenir. Genel olarak sabit yön kuzey (N) olarak seçilir. Rüzgâr hızı, genel olarak, m/sn olarak ölçülerek değerlendirilmektedir. Bu iki ölçüm, yani, rüzgâr yönü göstericisi ile rüzgâr hızı ölçen anemometreler birlikte kullanılarak bir bilgisayar aracılığı ile kayıtlar tutularak değerlendirilebilmektedir. Atmosferdeki sıcaklık değişimleri ve nem miktarı da hava kirliliği olayında önemli olduğundan, bu iklimsel değişkenler de meteorolojik ölçümler arasında yer almaktadır. Bu iki değişken ayrı ayrı ölçülebildiği gibi, birleştirilmiş bir cihazla da ölçülebilmektedir. Higrotermograf adı verilen bu özel cihazla ölçülen sıcaklık ve nisbi nem miktarları günlük, haftalık ve aylık olarak grafiklerle gösterilebilmektedir. Kirletici maddelerin atmosfer içerisindeki oksidasyonunda önemli bir etkiye sahip olması nedeniyle, güneşten gelen ışınların ölçümüne de ihtiyaç duyulmaktadır. Bu amaçla piranometre, aktinometre veya solarimetre adı verilen cihazlar kullanılmaktadır. Ölçüm sonuçları cal/cm2/dak veya watt/m2/saat olarak alınmaktadır. Bu cihazların bir bölümü ölçüm sonuçlarını doğrudan doğruya verebildiği gibi, bazıları da zamana bağlı olarak grafikle gösterebilmektedir. Belirtilen bu ölçümlerin yanında yağmur ve kar halindeki yağışların miktarı, görüş mesafesi, atmosfer basıncı, güneşlenme süresi, hava kirliliği meteorolojisinde önemli olan değişkenlerdir. Ölçümler istenilen yüksekliğe yerleştirilen platformlarda yapılarak, sonuçlar telefon üzerinden veya özel veri hattı veya diğer kitle iletişim araçları ile istenilen yere ulaştırılabilmektedir. Foto 3.1.'de, çoğu meteorolojik değişkenleri ölçebilen, gerekli enerjisini güneş pilleri ile karşılayabilen ve toplanan veriyi belirli zaman aralıklarında gönderebilen, taşınabilir meteoroloji istasyonu görülmektedir. Herhangi bir yörede hava kirliliğinin özellikleri ve değişimi belirlenirken, meteorolojik ölçümlerle birlikte kirleticilerin miktarları da ölçülür. Bu nedenle iki grup ölçüm işlemi birlikte sürdürülür. Elde edilen veri zamana bağlı olarak istatistiksel olarak değerlendirilerek, meteorolojik değişkenlerin hava kirliliğini nasıl etkilediği veya bunun tersi olarak hava kirliliğinin meteorolojik değişkenleri etkileyip etkilemediği veya nasıl etkilediği ortaya konulur. Bu işlem bir ölçüm ağı oluşturularak genişletilir. Zamana bağlı olarak hava kirliliği haritaları çıkarılır. Haritalar üzerinde değerlendirmeler yapılır. 104 Foto 3.1. Çoğu meteorolojik değişkenleri ölçebilen taşınabilir meteoroloji istasyonu örnekleri 105 Hava kirliliği modelleri sorunların çözümünde önemli araçlardır. Bu fotoğraf yıllarca önce, Times’ın Beverly (MA) fotoğrafçısı Ralph Turcotte tarafından, bir soğuk Şubat günü sabahında, Salem, Massachusetts’de çekildi. Yerden 75 m yükseklikteki yan yana üç baca ve yerden 150 m yükseklikteki bir bacadan duman yayılımı görülmektedir. Rüzgar ve düşey sıcaklık farklılığı nedeniyle ortaya çıkan bu görüntü oldukça ilginçtir (Kaynak: Seinfeld, 1986). 106 4. BÖLÜM HAVA KALİTESİ STANDARDLARI VE ÖLÇÜM VE ANALİZ YÖNTEMLERİ Kentsel ve kırsal alanlarda hava kalitesinin korunması ve geliştirilmesi, insan, hayvan ve bitki sağlığı bakımından olduğu kadar tabiat ve kültür varlıklarının korunması ve yabanıl yaşam bakımından da önemlidir. Hava kirliliğinin önlenerek hava kalitesinin korunması ve iyileştirilmesi çalışmaları 1970’li yılların başından itibaren küresel boyutta dikkatleri çeker duruma gelmiştir. Bazı ülkeler ve uluslararası kuruluşlar kendi koşullarına uygun, uygulanabilir ve sürdürülebilir hava kalitesi standardları geliştirmiştir. Bu standardlar, kirletici maddelerin belirli zaman aralıklarındaki müsaade edilebilir ortalama değerleri ile kısa süreler için ulaşabilecekleri en fazla miktarları kapsar. Başlangıçta, kirletici maddelerin miktarları daha fazla tutulmuş olmasına karşın, zaman içerisinde hava kalitesindeki iyileşmelere bağlı olarak sınır değerler daha aşağıya çekilmiştir. Standardlardaki sınır değerlerin başlangıçta çok düşük tutulmaması, ekonomik ve teknolojik zorluklar nedeniyle uygulanabilir olmayışından kaynaklanmıştır. Standardlar kapsamında, sadece kirleticiler ve bunların sınır 107 değerleri yoktur. Bunlarla birlikte, kirleticilerin örnekleme, ölçüm ve analiz yöntemleri ve birimleri de yer almaktadır. Ayrıca, hangi atmosfer basıncında ve hangi sıcaklık derecesine göre verilmeleri gerektiği de belirtilmektedir. Bilindiği gibi, normal şartlar 0oC ve 760 mmHg basıncıdır. Aksine bir durum olmadıkça, kirleticilerin miktarları standard şartlar olarak tanımlanan 25oC ve 760 mmHg basıncına göre düzeltilerek verilmektedir. Kirleticilerin hava karışımı içerisinde çok veya az bulunuş miktarlarına göre; %, g/m3, mg/m3, μg/m3, ppm (milyonda kısım ) ve ppb (milyarda kısım) olarak verilmeleri tercih edilmektedir. Çevresel hava kalitesini belirleyen standardlar yanında, çevre kirliliğini önlemek amacıyla belirlenmiş kirletici kaynaklardan salımı sınırlayan standardlar da vardır. Bunlar emisyon veya salım standardları olarak adlandırılmaktadır. Örneğin, belirli bir kapasitedeki ısı santralinin bacasından salınan parçacık ve gazların üst sınırı bu standardlarla verilmektedir. Bunlar da ilgili mevzuatta yer almaktadır. Hava kalitesinin korunması veya iyileştirilmesi amacıyla geliştirilen standardlara örnek olarak, Avrupa Komisyonu’nun 2003 yılında yayınlanan Avrupa Birliği (EU) direktiflerine göre, Avrupa Birliği ülkeleri için geçerli olan, hava kirletici maddelerin çevre havasının karışımında müsaade edilen sınır değerleri ve uygulanacağı hedef yıllar Çizelge 4.1.‘de verilmiştir. Bu standardlar, WHO (Dünya Sağlık Teşkilatı) tarafından 2000 yılında yayınlanan hava kalitesi standardları ile karşılaştırıldığında, NO2 ve O3 için verilen sınır değerler aynıdır. WHO standardlarından farklı olarak, SO2 için yıllık sınır değer 50 μg/m3 ve 10 dakikalık ortalama değer 500 μg/m3olarak verilmektedir. Ayrıca, inorganik cıva buharı olarak, cıva için getirilen sınır değer yıllık ortalama olarak 1 μg/m3’dür. Hava kirliliğine ait sınır değerler verilirken, kirletici maddelerin belirlenmesinde ve miktarlarının analizinde hangi analiz yöntemlerinin kullanıldığının da belirtilmesi gerekmektedir. Az da olsa analiz yöntemlerinin farklılığından kaynaklanan değişiklikler olabilmektedir. ABD için verilen standard analiz yöntemleri; ozon için ultraviyole fotometri, parçacıklar için tartım, karbon monoksit için NDIR (dispersif olmayan infrared fotometre), azot dioksit için gaz faz chemiluminescence metodu, kükürt dioksit için ultraviole flüoresans veya spektrofotometre (pararosaniline metodu), kurşun için atomik absorpsiyon, sülfatlar için iyon kromatografi, hidrojen sülfür için ultraviole flüoresans, vinil klorür için gaz kromatografi analiz yöntemleridir. Ayrıca analiz ve ölçüm 108 sonuçları, standard koşullar olan 25 oC ve 760 mmHg basıncı için düzeltilmektedir. Çizelge 4.1. Avrupa Biriliği’nde hava kirliliği sınır değerleri ve hedefler Kirletici Madde PM10 (1.Kademe) Yıllık ortalama Günlük ortalama 40 μg/m3 50 μg/m3 PM10 (2.Kademe) Yıllık ortalama Günlük ortalama 20 μg/m3 50 μg/m3 NO2 Yıllık ortalama Saatlik ortalama 40 μg/m3 200 μg/m3 O3 8 saatlik ortalama 120 μg/m3 SO2 Günlük ortalama 125 μg/m3 Saatlik ortalama 350 μg/m3 8 saatlik ortalama Yıllık ortalama Yıllık ortalama 10 mg/m3 0,5 μg/m3 5 μg/m3 CO Pb Benzen Sınır / Hedef Değerler Açıklama Bir yılda 35 gün bu değer aşılabilir Bir yılda 7 gün bu değer aşılabilir Bir yılda 18 saat bu değer aşılabilir Bir yılda 25 gün bu değer aşılabilir Bir yılda 3 gün bu değer aşılabilir Bir yılda 24 saat bu değer aşılabilir Hedef Yılı 2005 2005 2010 2010 2010 2010 2010 2005 2005 2005 2005 2005 ABD’de Federal Yönetim ve Kaliforniya Eyaleti standardları dikkate alındığında Çizelge 4.2..’deki durum görülmektedir. AB ve ABD için verilen sınır değerler yanında, ülkemizde 2872 sayılı Çevre Kanunu’nu takiben çıkarılan ve 02.11.1986 tarih ve 19269 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Hava Kalitesini Koruma Yönetmeliği”nde verilen sınır değerler oldukça yüksektir. Yönetmelikte verilen “Hava Kalitesi Sınır Değerleri”, insan sağlığının korunması, çevrede, kısa ve uzun vadeli olumsuz etkilerin ortaya çıkmaması için atmosferdeki hava kirleticilerin, bir arada bulunduklarında, değişen zararlı etkileri de göz önüne alınarak tespit edilmiş derişim birimleriyle ifade edilen seviyelerdir. Uzun Vadeli Sınır Değerleri (UVS), aşılmaması gereken, 109 bütün ölçüm sonuçlarının aritmetik ortalaması olan değerleri, Kısa Vadeli Sınır Değerleri (KVS), maksimum günlük ortalama değerler veya istatistik olarak bütün ölçüm sonuçları sayısal değerlerinin büyüklüğüne göre dizildiğinde, ölçüm sonuçlarının % 95’ini aşmaması gereken değerler olarak ifade edilmektedir. Çöken tozlar için farklı olarak aşılmaması gereken maksimum aylık ortalama değerdir. UVS ve KVS değerler için öngörülen süreler, bazı durumlarda farklılıklar gösterse de, genellikle bir yıllık periyotları kapsamaktadır (Çizelge 4.3.). Çizelge 4.2. ABD’de Kaliforniya Eyaleti ve Federal Yönetim tarafından verilen hava kirliliği standardları Kirletici Madde Ozon (O3) Parçacık (PM10) Parçacık (PM2,5) Karbon monoksit (CO) Azot dioksit (NO2) Kükürt dioksit (SO2) Kurşun (Pb) Sülfatlar Hidrojen sülfür (H2S) Vinil klorür Süre 1 saatlik ortalama 8 saatlik ortalama 24 saatlik ortalama Yıllık ortalama 24 saatlik ortalama Yıllık ortalama 8 saatlik ortalama 1 saatlik ortalama Yıllık ortalama 1 saatlik ortalama Yıllık ortalama 24 saatlik ortalama 3 saatlik ortalama 1 saatlik ortalama 30 günlük ortalama 4 aylık ortalama 24 saatlik ortalama 1 saatlik ortalama ABD Kaliforniya 180 μg/m3 137 μg/m3 50 μg/m3 20 μg/m3 12 μg/m3 10 mg/m3 23 mg/m3 470 μg/m3 105 μg/m3 655 μg/m3 1,5 μg/m3 25 μg/m3 42 μg/m3 ABD Federal 157 μg/m3 150 μg/m3 50 μg/m3 65 μg/m3 15 μg/m3 10 mg/m3 40 mg/m3 100 μg/m3 80 μg/m3 365 μg/m3 1.300 μg/m3 1,5 μg/m3 - 24 saatlik ortalama 26 μg/m3 - Kış aylarında, binaların ısıtılmasıyla ortaya çıkabilen hava kirlenmelerine yol açan hava kirleticiler için Ekim-Mart ayları arasında yerleşim bölgelerinde yapılan ölçümlerin ortalamaları, aşılmaması 110 gereken kış sezonu ortalaması UVS sınır değerleri ile mukayese edilir (Çizelge 4.4.). Çizelge 4.3. Türkiye’de çeşitli hava kirletici maddeler için uyulması gereken uzun ve kısa vadeli sınır değerler Kirletici Maddeler Birim UVS KVS Kükürt Dioksit (SO2) Kükürt Trioksit (SO3) Dahil a) Genel b) Endüstri Bölgeleri Karbon Monoksit (CO) (μg/m3) (μg/m3) (μg/m3) 150 250 10.000 400 (900) 400 (900) 30.000 Azot Dioksit (NO2) (μg/m3) 100 300 Azot Monoksit (NO) (μg/m3) 200 600 Klor (Cl2) (μg/m3) 100 300 Klorlu Hidrojen (HCl) ve Gaz Halde Anorganik Klorürler (Cl‾) Florlu Hidrojen (HF) ve Gaz Halde Anorganik Flüorürler (F‾) Ozon (O3) Fotokimyasal Oksitleyiciler (μg/m3) 100 300 (μg/m3) - 10 (30) (μg/m3) - (240) Hidrokarbonlar (HC) (μg/m3) - 140 (280) Hidrojen Sülfür (H2S) (μg/m3) - 40 (100) Havada Asılı Partikül maddeler (PM) (10 Mikron ve Daha Küçük Partiküller) a) Genel b) Endüstri Bölgeleri PM içinde Kurşun (Pb) ve bileşikleri PM İçinde Kadmiyum (Cd) ve bileşikleri (μg/m3) (μg/m3) (μg/m3) 150 200 2 300 400 - 0,04 111 (mg/m2gün) Çöken Tozlar (10 mikrondan büyük partiküller dahil) a) Genel b) Endüstri Bölgeleri 350 450 650 800 Çöken Tozlarda Kurşun ve bileşikleri (mg/m2gün) 500 - Çöken Tozlarda kadmiyum ve bileşikleri (mg/m2gün) 7,5 - Çöken Tozlarda Talyum (Tl) ve bileşikleri (mg/m2gün) 10 - NOT: Parantez içindeki rakamlar referans maksimum saatlik sınır değerlerdir. Çizelge 4.4. Kış sezonu hava kalitesi standardları Kirletici Maddeler Kış Sezonu Ortalaması Sınır Değerleri Kükürt Dioksit Havada Asılı Parçacık Madde 250 (μg/m3) 200 (μg/m3) Yönetmelikte, hava kalitesi sınır değerlerinin zaman içerisinde düşürülerek, daha temiz hava kalitelerine ulaşmak için, yaygın olarak ortaya çıkan hava kirleticilere ait, hedeflenmiş sınır değerlerin belirleneceği, kükürt dioksit ve havada asılı parçacık maddeler için aşağıdaki hedef sınır değerlerin tespit edildiği ifade edilmiştir. Bu hedeflere mümkün olan en yakın zamanda ulaşmak için programlar geliştirileceği vurgulanmıştır. Hedef alınan sınır değerler Çizelge 4.5.’de verilmiştir. Çizelge 4.5. Hedeflenen hava kalitesi standardları Hedef Sınır Değerler Yıllık Aritmetik Ortalama Kış Sezonu (Ekim-Mart) Ortalaması Maksimum 24 Saatlik Değer 1 Saatlik Değer SO2 (μg/m3) PM (μg/m3 ) 60 60 120 120 150 150 450 - 112 Özellikle hassas hayvan, bitki ve eşyayı hava kirliliğinin zararlı etkilerinden korumak için özel koruma alanlarında kükürt dioksit, gaz halinde anorganik klor ve flor bileşikleri, çöken tozlarda kurşun ve kadmiyum miktarları için Çizelge 4.6.’deki özel sınır değerler uygulanır. Çizelge 4.6 . Hassas bölgeler için hava kalitesi standardları Kirletici Maddeler Kükürt Dioksit Gaz Halinde Anorganik Klor Bileşikleri Gaz Halinde Anorganik Flor Bileşikleri Kurşun Kadmiyum Birim μg/m3 μg/m3 μg/m3 μg/m2gün μg/m2gün UVS 60 60 0,3 250 2,5 Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği’ne göre, alt sınırı yerden 700 metreden daha az olan bir hava tabakası mevcut ve hava sıcaklığı bu yükseklikte en azından 2°C artıyorsa, rüzgâr hızı 12 saatlik ortalama olarak 1,5 m/sn’den az ise bu durum kritik meteorolojik durum olarak adlandırılmaktadır. Yönetmelikte sıcaklık terselmesinin (inversiyon) olup olmadığını tespit için, Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından, kirlenme bölgesini temsil edebilecek bir yerde, yerden en az 1.000 m yükseklikte atmosferin dikey sıcaklık profilinin belirleneceği ifade edilmektedir. Yönetmeliğe göre, hava kirliliğinin çok hızlı artış gösterdiği durumlarda uyarı kademelerinin uygulanması gerekmektedir. Uyarı kademeleri, kükürt dioksit ve parçacık maddelerden ileri gelen hava kirlenmeleri için Çizelge 4.7.’deki gibidir. Çizelge 4.7. Hava kirliliğinde uyarı kademeleri Kademeler 1. Kademe 2. Kademe 3. Kademe 4. Kademe SO2 (μg/m3) 700 1.000 1.500 2.000 Havada Asılı Parçacık Madde (μg/m3) 400 600 800 1.000 Not: Verilen değerler 24 saatlik ortalamalardır. 113 Hava kalitesi sınır değerleri aşılarak, hava kirliliği bu kademelere ulaştığında, bölge özelliklerine göre alınacak tedbirler Valiliklerce tebliğ halinde yayımlanır. Valilikler bu tedbirleri belirlerken Çevre ve Orman Bakanlığı’nın görüşünü alırlar. Her kademe için alınacak tedbirler düzenlenirken meteorolojik veriler göz önüne alınır. Sis, sıcaklık terselmesi (inversiyon), durgun meteorolojik koşullar ve izotermal durumlarda bir sonraki kademenin tedbirleri veya ilave tedbirler uygulanabilir. Nisbi nem miktarının % 90’ın üzerine çıkması halinde yukarıdaki uyarı kademelerindeki kirlilik derecelerinin % 10 eksiğinde bile ilgili kademenin tedbirleri uygulanır. Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği’nde, hava kalitesini etkileyen kirletici maddelerin ölçüm ve analiz yöntemleri aşağıda gösterilmiştir: 1 – Kükürt Dioksit 1) Test çözeltisinde Redoks 2) Konduktometrik Metod 3) Alev Fotometrik Metod (FPD) 4) Tetrakloro Merkürat (TCM) Metodu 2 – Karbon Monoksit 1) İnfrared (Kızılötesi) Absorpsiyonu 3 – Azot Dioksit 1) Fotometrik Metod 2) Salzman Reaktifi ile Fotometrik Metod 3)Kemiluminessans (Kimyasal Işıma Metodu) 4 – Klor 1) Gümüş Nitratla Potansiyometrik Titrasyon 2) Cıva Rodanürle Fotometrik Tayin Metodu 3) Infrared (Kızıl ötesi) Absorpsiyonu 5 – Flor ve Gaz Halindeki Anorganik Flor Bileşikleri 1) Gümüş Küre Metodu 2) Destilasyon metodu 6 – Ozon 1) Kemiluminessans (kimyasal ışıma metodu) 2) Potasyum İyodür Metodu 7 – Toplam Hidrokarbon 1) Alev İyonizasyon Dedektörü (FID) 114 8 – Hidrojen Sülfür 1) Test Çözeltisinde Redoks 9 – Havada Asılı Parçacık Maddeler 1) Filtre sisteminde kütle konsantrasyonu 2) Filtre Sistemli á ışınları kırınımı Metodu 3) Optik metodlar 10 – PM`de kurşun 1) X ışınları Floresans Metodu 2) Atomik Absorpsiyon Metodu 11 – Çöken tozlar 1) Bergerhoff Metodu. Hava kalitesi ölçümleri veya örneklemeleri kural olarak, yer seviyesinden, 1,5-4,0 m arasındaki yüksekliklerde ve binadan en az 1,5 m uzakta tutularak yapılmalıdır. Diğer ayrıntılar yönetmelikte yer almaktadır. Hava kalitesinin belirlenmesinde yapılacak örnekleme ve ölçümler, sabit istasyonlarda yapılabildiği gibi gezici araçlarla gerekli görülen yerlerde de yapılabilir. Yerleşim yerlerinde, endüstri bölgelerinde veya kırsal alanlarda hava kalitesinin sürekli olarak izlenmesi gerekiyorsa en doğru olan uygun aralıklarda sabit örnekleme veya ölçümanaliz istasyonlarının oluşturulmasıdır. Verinin güvenilir olması çok önemlidir. Bunu etkileyen faktörler arasında, sabit istasyon için seçilen yerin hava kalitesini temsil etmesi, topoğrafik koşullar, kirletici kaynaklara yakınlığı veya uzaklığı, meteorolojik etmenler, örnekleme, ölçüm ve analiz yöntemleri sayılabilir. Hava kalitesi veya kirliliğinin değerlendirilmesinde meteorolojik değişkenler çok önemlidir. Bu nedenle, kirletici madde ölçümleri ile eş zamanlı olarak meteorolojik değişkenlerin de ölçülmesi gerekmektedir. Hava kirliliği değerlendirmelerinde dikkate alınması gereken meteorolojik değişkenler; atmosfer basıncı, sıcaklık, nisbi nem, güneş ışınlarının şiddeti, güneşlenme süresi, rüzgar yönleri ve hızları, yağışlar, sis olarak sıralanabilir. Sabit istasyonlarda kirletici ölçümleri yerinde yapılamıyorsa, uygun yöntemlerle örnekleme yapılarak hava örnekleri laboratuara getirilir ve gerekli fiziksel ve kimyasal analizler laboratuarlarda yapılabilir. Foto 4.1.‘de sabit istasyonlardan alınan hava örneklerinin analiz edildiği iyi donanımlı bir laboratuar görülmektedir. Örneklerin 115 analizinde kullanılan cihazlar bilgisayarlara bağlıdır ve sonuçlar istenildiğinde rakamsal veya grafikler halinde alınabilmektedir. Foto 4.4. İyi donanımlı bir hava kirliliği laboratuarından görünüm Hava kalitesini veya hava kirliliğinin ulaştığı boyutları belirlemek için gezici ölçüm veya laboratuar araçları da kullanılmaktadır. Bu araçlarda, hava kirliliği ile birlikte, eş zamanlı olarak meteorolojik değişkenlerin ölçümü de yapılabilmektedir. Gezici araçlarda, sabit istasyonlarda olduğu gibi örnekleme veya otomatik cihazlarla ölçümler gerçekleşebilmektedir. Çoğu kez elde edilen veri bir mikro bilgisayara yüklenmekte ve değerlendirilmektedir. Foto 4.2.‘de değişik görünümdeki gezici iki araç görülmektedir. Foto 4.3.’de de daha küçük, fakat iyi donanımlı diğer bir gezici hava kirliliği ölçüm ve izleme aracı verilmektedir. Hava kalitesi ölçümleri zaman zaman kapalı ortamlarda da yapılmaktadır. Örneğin, işçi sağlığı bakımından fabrika benzeri işyerlerinde, maden ocaklarında, hastane, okul, alışveriş merkezi, sinema, tiyatro ve toplantı salonları, kapalı spor salonları gibi topluca bulunulan yerlerde kapalı ortam hava kalitesinin belirlenmesi gerekmektedir. Özellikle, hasta bina sendromunun yaşandığı büyük kapalı binalarda insan sağlığı bakımından önem arbeden, sıcaklık, nisbi nem, CO, CO2, gerekli görülen kirletici gazlar, radon, radyoaktivite ve mikrobiyolojik ölçüm ve analizlerinin yapılması gerekmektedir. 116 Bu ölçümlerin bazıları için görülmektedir. kullanılan bir cihaz Foto 4.4.’de Foto 4.2. Hava kalitesi ve meteorolijik ölçümlerde kullanılmakta olan iki farklı özellikteki gezici ölçüm araçları görülmektedir 117 Foto 4.3. Hava kirliliği ve meteorolojik değişkenlerin ölçümünü yapan bir gezici araç ve donanımları 118 Foto 4.4. Kapalı ortamlarda hava kalitesinin belirlenmesi amacıyla bazı değişkenlerin ölçümümde kullanılan bir cihaz Herhangi bir nokta kaynaktan atmosfere salınan kirletici maddenin cins ve miktarının belirlenmesi amacıyla özel ölçüm ve analiz cihazları kullanılmaktadır. Bu cihazlara bağlı problar bacanın uygun bir yüksekliğindeki gözlem ve ölçüm penceresine yerleştirilerek ölçümler yapılmaktadır. Kirletici parçacık madde miktarlarının yanında, baca gazları, baca dumanının debisi, duman sıcaklığı vb ölçümü yapılan değişkenler arasındadır. Bu ölçümler özellikle emisyon (salım) izinlerinin verilmesinde ve gerekli denetimlerin yapılmasında kullanılmaktadır. Nokta kaynak özelliğindeki tesislerde baca dumanı ölçümlerinde kullanılan iki farklı model cihaz Foto 4.5.’de görülmektedir. Benzer şekilde, motorlu taşıtların egzoz analizleri de yapılmaktadır. Bu amaçla, sabit istasyonlar veya gezici araçlar 119 kullanılmaktadır. Foto 4.6.’da motorlu kara taşıtlarında egzoz analizi yapan bir cihaz verilmektedir. Foto 4.5. Baca gazı ölçümlerinde kullanılan iki farklı model cihaz Foto 4.6. Motorlu araçlarda egzoz ölçümünde kullanılan bir cihaz 120 Ülkemizde hava kirliliği araştırmalarında ilkler arasında yer alan ve ilk aşamada 1979-1985 yılları arasında sürdürülen “Erzurum Kentinde Hava Kirliliği Araştırmaları” konulu TÜBİTAK tarafından desteklenen araştırma projesinde, hava kirliliği ölçümlerinde sabit istasyonlarla birlikte gezici laboratuar aracı da kullanılmıştır (Kırımhan,1991). Bu amaçla, bir minibüs özel tasarımla gezici laboratuar haline getirilmiştir. Dış havanın örneklenmesi, parçacık maddelerin tutulması ve değişik gazların yıkanması amacıyla özel düzenekler araç içerisine yerleştirilmiştir. Bu düzeneklere ait şematik görünün Çizim 4.1.’de ve araç içerisindeki görünümü Foto 4.8.’de verilmiştir. Çizim 4.1.Dış havanın örneklenmesi, parçacık tutulması ve gaz yıkamasında kullanılan düzeneğin şematik görünümü Foto 4.7. Gezici laboratuar aracı içerisindeki örnekleme ve ölçüm düzenekleri 121 Bu amaçla kullanılan hava kirliliği izleme aracı Foto 4.8’de verilmiştir. Gezici laboratuar aracı hem hava kirliliği değişkenlerinin örnekleme, ölçüm ve analiz düzeneklerini ve hem de meteorolojik değişkenlerin ölçüm ve analizlerinde kullanılan otomatik meteoroloji cihazı ile donatılmış, meteorolojik değişkenlere ait veri zamana bağlı olarak bir bilgisayarda (Foto 4.9.) toplanmış ve değerlendirilmiştir. Kentte hava kirliliği araştırmaları, önceleri değişik binalara yerleştirilen on ve daha sonra beş sabit istasyonda sürdürülürken, gezici araçla daha çok saatlik değişimler izlenmiştir. Foto 4.8 . Erzurum kentinde hava kirliliği ve meteorolojik değişkenlerin ölçüm ve analizinde kullanılmış olan gezici laboratuar (1983) Erzurum kentinde hava kirliliği değişkenlerinin ölçümleri izleyen veri değerlendirmelerine örnek olarak, 1981-1983 ve 1984-1985 kış dönemlerindeki Aralık,Ocak, Şubat aylarına ait günlük ortalama kükürt dioksit miktarlarının dağlımı Çizim 4.2. ve Çizim 4.3.’de verilmiştir. 122 Foto 4.9. Araç içerisinde meteorolojik değişkenlere ait veriyi zamana bağlı olarak kaydeden bilgisayar Çizim 4.2. Erzurum kentinde 1981-1982 kış dönemimde (Aralık-OcakŞubat) günlük ortalama kükürt dioksit dağılımı (Kırımhan, 1991 ) 123 Çizim 4.3 . Erzurum kentinde 1984-1985 kış dönemimde (Aralık-OcakŞubat) günlük ortalama kükürt dioksit dağılımı (Kırımhan, 1991) Günümüzde, hava kirliliği değişkenlerinin ölçüm ve izlenmesinde oldukça gelişmiş cihazlar kullanılmakta, bu cihazlar bir set haline getirilerek bilgisayar sistemi ile desteklenmekte, ölçüm ve izleme ağları oluşturulmaktadır. Çizim 4.4.’de oluşturulan bir ağ ve Foto 4.10.‘da bu ağda yer alan sabit istasyonlarda kullanılan cihazlara ait bir set görülmektedir. Sabit veya gezici istasyonlardan oluşturulan ölçüm ağında, elde edilen hava kirliliği ve meteorolojik değişkenlere ait veri, uygun yazılımlar altında bilgisayarlarda toplanarak değerlendirilmektedir. Değerlendirmelerde; hava kirletici maddelerin cins ve miktarları ile meteorolojik değişkenler arasındaki ilişkiler, kirliliğin zamana göre değişimi, verilen standard sınır değerlerle karşılaştırılması, ortalama, en düşük ve en yüksek değerler, hava kirliliği haritaları, kirletici maddelerin yayılımı dikkate alınır. Diğer taraftan, alansal, çizgisel veya noktasal kaynaklarının hava kirliliğindeki önemi ortaya konulur. Bu ölçüm ve değerlendirmelere bir örnek, bilgisayar çıktısı olarak Çizim 4.5.‘de verilmiştir. 124 Foto 4.10. Sabit istasyonlarda hava kirliliği değişkenlerinin ölçümünde kullanılan cihazlardan oluşan bir set Hava kirliliği ve meteorolojik değişkenlerin istatistiksel olarak değerlendirilmesi ile değişik matematiksel modeller ortaya konulabilmektedir. Örneğin, Erzurum’da, 1979-1985 yılları arasında sürdürülen hava kirliliği araştırmalarında 24 saatlik ve saatlik ölçüm ve analizlerden elde edilen verinin istatistiksel olarak değerlendirilmesi ile meteorolojik değişkenlerle kirleticilerin ve kirletici maddelerin kendi aralarında istatistiksel olarak önemli ilişkiler belirlenmiştir (Kırımhan,1991). Meteorolojik değişkenler olarak atmosfer basıncı (mb), hava sıcaklığı (oC), nisbi nem (%), rüzgar hızı (m/sn), rüzgar yönü (16 farklı yön), güneş ışınları şiddeti (cal/cm2/dak), güneşlenme süresi (dak/gün) ve hava kirliliği değişkenleri olarak kükürt dioksit (SO2), azot dioksit (NO2) ve parçacık madde ölçümleri yapılmıştır. Kirletici madde miktarları μg/m3 olarak 25oC ve 760 mmHg ‘ye göre düzeltilmiştir. Örnek olarak, saatlik ölçüm sonuçlarının değerlendirilmesi ile, kükürt 125 dioksit miktarının hava sıcaklığına bağlı olarak değişimi SO2 (μg/m3) = 211,9 – 55,4 T (oC) eşitliği ile gösterilmiştir. Bu eşitlik, korelasyon katsayısının (r = - 0,921) incelenmesiyle, istatistiksel olarak % 1 hata düzeyinde önemli bulunmuştur. Çizim 4.4. Hava kirliliği ölçüm ve izleme ağı ile sabit istasyonlarındaki verinin toplanması 126 Çizim 4.5. Hava kirliliği ve meteorolojik verilerin değerlendirilmesi Bu ilişkiler o ölçüm istasyonu ve değişkenlerin ölçülen miktarlarının aralıkları için geçerlidir. Benzer ilişkiler NO2 ve parçacık madde için de elde edilmişidir. Sonuçta, hava sıcaklığının azalmasına bağlı olarak kirletici madde miktarlarındaki artışın önemli olduğu ortaya konulmuştur. Bu ilişkilerin bir bölümü doğrusal, bazıları da doğrusal olmayan ilişkiler olarak görülmüştür. Bu araştırmada kullanılan matematiksel modeller aşağıda gösterilmiştir. Burada Y bağımlı değişken, X bağımsız değişken olarak tanımlanmıştır. Y = a + bX Y = a . e bX Y = a + b . ln X b Y=a.X Y = a + b X + c X2 Y = a + b X 1 + c X 2 +…….+ m X n doğrusal regrasyon eksponansiyal regrasyon logaritmik regrasyon üstlü regrasyon kuadratik regrasyon çoklu regrasyon 127 Hava kirliliğinin zamana bağlı olarak değişimi bir grafik yazılımı ile değişik şekil modelleri kullanılarak gösterilebilir. Hava kirliliği ve meteorolojik değişkenlerinin değerlendirilmesi amacıyla ticari olarak hazırlanan ve satışı yapılan yazılımlarından yararlanmak mümkündür. Bu yazılımlar temin edilemediğinde Microsoft Excel programı rahatlıkla kullanılabilir. İstatistiksel analizlerde varyans analizi (ANOVA), regrasyon ve korelasyon, F ve T testleri gibi yöntemlerin kullanılması gerekebilir (Kırımhan,1991; Kırımhan, 1995). Bu amaçla ilgili yazılımlardan yararlanılabilir. Kirleticilerin bir alan üzerindeki dağılımını görebilmek için en uygun yöntem, kirlilik izleme istasyonlarında ölçülen değişkenlerin bir harita üzerinde gösterilmesidir. Bu amaçla, haritacılıkta kullanılan eş yükselti eğrilerini çizen yazılımlardan yararlanılabilir (Çizim 4.6.). Çizim 6.4. Hava kirliliğine neden olan kirleticilerin dağılımı 128 5. BÖLÜM HAVA KİRLETİCİ GAZLARIN LABORATUARDA İNCELENMESİ Havanın kirlenmesine neden olan gazların örnekleme ve ölçümlerinin yanında, bu gazlardan bazılarının laboratuarlarda elde edilmeleri, özellikleri ve tanınmaları hakkında, kısa da olsa, bilgi edinilmesi yararlı olacaktır. Bu amaçla; bu bölümde önemli görülen bazı gazların laboratuarlarda bulunan bir kısım cam malzeme ve kimyasal maddeden yararlanılarak elde edilişleri hakkında bilgi verilecek, bu amaçla kullanılabilecek basit düzenekler çizimleri ile gösterilecek ve elde edilen gazların özellikleri ve tanınmaları açıklanacaktır (Alpar, Hakdiyen ve Bigat, 1971; Hogg, Alley and Bickel,1957; Goddard and Hutton, 1964; Handbook of Chm. And Pys., 1975). 129 5.1. Karbon Oksitler Bu grup içerisinde karbon dioksit ve karbon monoksit gazlarının laboratuar şartlarındaki hazırlanışları, özellikleri ve tanınması gözden geçirilecektir. 5.1.1. Karbon Dioksit, CO2 Daha önceki bölümlerde de belirtilmiş olduğu gibi, karbon dioksit gazı, atmosferdeki karbon döngüsünün en önemli elemanıdır. Temiz bir hava karışımındaki miktarı 310-315 ppm dolaylarındadır. Son yıllarda fosil kökenli yakıtların fazlaca kullanılması sonucu atmosfere yayılan karbon dioksit araştırmacıların ve bilim adamlarının dikkatini üzerinde toplamıştır. Karbon dioksit gazının laboratuarda elde edilişinde, genel olarak, kalsiyum karbonat üzerine asit ilâvesi yöntemi kullanılmaktadır. Çizim 5.1. 'de görüldüğü gibi, 1+3 oranında sulandırılan hidroklorik asit bir cam balon içerisinde bulunan kalsiyum karbonat üzerine dökülmektedir. Reaksiyon sonucunda oluşan gaz ise yine camdan yapılmış bir kavanoz içerisinde toplanmaktadır. Karbon dioksit renksiz, kokusuz ve havadan 1,5 kat ağır olan bir gazdır (mol. ağırlığı 44). Yanma olayı sonucu meydana gelen karbon dioksit yanıcı değildir. Havadan ağır oluşu ve yanmayışı gibi özellikleri nedeniyle yangın söndürücü olarak kullanılmaktadır. Hava karışımı içerisindeki miktarı % 5'e ulaştığında toksik etki göstermektedir. Ca CO3 + 2HCl → Ca Cl 2 + H 2 O + CO 2 ↑ Karbon dioksit gazının herhangi bir atmosfer ortamındaki varlığı, havanın kalsiyum hidroksit veya baryum hidroksit çözeltisinden geçirilmesi ile kolayca anlaşılır. Karbon dioksit gazının varlığı halinde kalsiyum hidroksit çözeltisinde beyaz renkli kalsiyum karbonat oluşur ve dibe çöker. Çözeltiden geçen karbon dioksit miktarı fazla olursa, suda çözünebilen kalsiyum bikarbonat meydana gelir ve beyaz renkli çökelek kaybolur. Ancak, çözelti ısıtılacak olursa, karbon dioksitin fazlası gaz halinde ortamdan ayrılır ve yine kalsiyum karbonat çökeleği görülür. 130 Çizim 5.1. Karbon dioksit gazının laboratuarda hazırlanmasında kullanılan düzenek Ca (OH) 2 + CO 2 → CaCO 3 ↓ + H2O CaCO 3 + CO 2 + H 2O → Ca (HCO 3) 2 Ca (HCO 3) 2 → CaCO 3 ↓ + H 2O + CO 2 ↑ Karbon dioksit gazının varlığı halinde baryum hidroksit çözeltisi içerisinde baryum sülfat meydana gelir ve çözelti süt rengine dönüşür. Ba (OH) 2 + CO2 → BaCO 3 + H 2O Karbon dioksit gazı sodyum hidroksit ve potasyum hidroksit çözeltilerinde de absorbe edilebilir. 5.1.2. Karbon Monoksit, CO Laboratuarda saf haldeki karbon monoksit gazının elde edilmesinde formik asit veya oksalik asit kullanılır. Bu amaçla Çizim5.2. 'de verilen düzenekten yararlanılır. 131 İçerisinde 20 g formik asit veya 10 g oksalik asit bulunan cam bir balona bağlanan huniden yararlanılarak 20 ml sülfürik asit damla damla boşaltılır. Gaz üretiminde oksalik asit kullanılırsa, eşit hacimlerde karbon dioksit ve karbon monoksit meydana gelir. Karbon dioksitin ortamdan ayrılması için, çıkan gaz karışımı bir sodyum hidroksit çözeltisinden geçirilir. Saf hale gelen karbon monoksit ise bir şişede toplanır. H2C2O4.2H2O + H2SO4 → H2SO4. 3H2O + CO↑ + CO2↑ Çizim 5.2. Oksalik asit kullanılarak laboratuarda karbon monoksit elde edilişi Formik asit kullanıldığında karbon dioksit gazı çıkışı olmayacağından, düzeneğe sodyum hidroksit çözeltisi ilavesi gerekmez. HCOOH + H2SO4 → H2SO4. 3H2O + CO↑ Laboratuar koşullarında karbon monoksit elde edilmesinde yararlanılan diğer bir yöntem de, karbon dioksit gazının Çizim 5.3. 'de verilen düzenekten yararlanılarak karbon monoksite dönüştürülmesidir. 132 Çizim 5.3. Karbon dioksit gazının karbon monoksit gazına dönüştürülmesi Bu amaçla, kalsiyum karbonat üzerine sulandırılmış hidroklorik asit dökülmesi ile elde edilen karbon dioksit gazı, içerisinde odun kömürü bulunan ve alttan kuvvetli bir şekilde ısıtılmakta olan bir demir borudan geçirilir. Bu esnada karbon dioksit gazı karbon monoksit gazına dönüşür. Karbon dioksitin bir kısmı karbon monoksite dönüşmeden ısıtılmış boruyu terk edebilir. Bu gazın karbon monoksitten ayrılabilmesi için yine sisteme bir sodyum hidroksit çözeltisi bağlanır. Karbon monoksit çok zehirli bir gaz olduğundan bu çalışmaların bir çeker ocak altında veya çok iyi havalanabilen bir laboratuarda yapılması gerekir. Karbon monoksit renksiz, kokusuz ve tatsız bir gazdır. Suda çok az miktarda çözünür. Mavi bir alevle yanarak karbon dioksite dönüşür. 2 CO + O2 → 2 CO2 Hava içerisinde kolayca yayılabilen karbon monoksit çok zehirli bir gazdır. Hava karışımındaki miktarı % 0,1 oranına ulaştığında 30 dakika içerisinde öldürücü etkiye sahiptir. Renksiz ve kokusuz olduğundan ortamdaki varlığı hissedilemez. Hava içerisinde 10 ppm gibi az miktarlarda bulunuşunda bile insan sağlığını olumsuz yönde etkileyebilmektedir. 133 Laboratuarda elde edilen gazın teşhisinde, düzenekte toplanan gaz dar ağızlı bir boru ile dışarı çıkarılırken yakılır. Eğer soluk mavi bir alevle yanıyorsa çıkan gaz karbon monoksittir. 5.2. Kükürtlü Gazlar Kükürtlü gazlar içerisinde hava kirliliğinde en önemli yere sahip olanlar kükürt dioksit, kükürt trioksit ve kükürtlü hidrojen gazlarıdır. 5.2.1. Kükürt Dioksit, SO2 Kükürt dioksitin laboratuarda hazırlanmasında iki basit yöntem kullanılabilir. Birinci yöntem, sodyum sülfit üzerine sülfürik asit damlatılması ile kükürt dioksit gazının üretilmesidir. Bu işlemde kullanılabilecek bir düzenek Çizim 5.4. 'de verilmiştir. Geniş bir test tüpü içerisine 10 g sodyum sülfit konularak üzerine damlalar halinde 5 ml sülfürik asit dökülmektedir. Kuvvetli bir reaksiyon sonucunda meydana gelen kükürt dioksit gazı bir cam şişede toplanmaktadır. Na2SO3 + H2SO4 → Na2SO4 + H2O + SO2↑ Çizim 5.4. Laboratuarda sodyum sülfit kullanılarak kükürt dioksit gazının hazırlanışı 134 İkinci yöntem, bakır talaşı üzerine sülfürik asit dökülerek kükürt dioksit üretimidir. Çizim 5.5. ‘de gösterildiği gibi, cam bir balon içerisine konulan 25 g bakır talaşı üzerine derişik sülfürik asit dökülmekte ve bu esnada cam balon alttan hafif bir alevle ısıtılmaktadır. Kimyasal reaksiyon sonunda oluşan gaz bir cam silindirde toplanmaktadır. Bu yöntemde kimyasal reaksiyon iki aşamada tamamlanmaktadır. Birinci aşamada, sülfürik asit, bakırı bakır okside oksitlemekte ve sülfürik asitin kendisi sülfüro asite (SO2+H2O) indirgenmektedir. İkinci aşamada ise, bakır oksit geri kalan sülfürik asit ile yeniden reaksiyona girmekte ve bakır sülfat ile su meydana gelmektedir. Cu + H2SO4 → CuO + H2SO3 CuO + H2SO4 → CuSO4 + 2 H2O (Birinci reaksiyon) (İkinci reaksiyon) İki aşamada tamamlanan reaksiyon aşağıda gösterildiği gibi birleştirilebilir. Cu + 2H2SO4 → CuSO4 + H2O + SO2↑ Çizim 5.5. Bakır talaşı ile sülfürik asit reaksiyonu sonucunda kükürt dioksit elde edilişi. 135 Kükürt dioksit renksiz, havadan 2,2 kat ağır (molekül ağırlığı 64) ve keskin kokulu bir gazdır. Solunum yoluyla alındığında boğazın arka kısmında hissedilen yakıcı etkisiyle kolayca teşhis edilir. Bu yakıcı etkisi nedeniyle, aynı özelliğe sahip olan hidrojen klorür gazı ile karıştırılabilmektedir. Kükürt dioksit gazı oldukça zehirli bir gazdır. Laboratuarda üretilen kükürt dioksit su içerisinden geçirilirse, su asidik bir özellik alır. Brom krosel yeşili ve metil kırmızısı karışık indikatörü ile başlangıçta yeşil renk veren su, gaz geçirildikten sonra kırmızı bir renk alır. Normal olarak kükürt dioksitin suda çözünmesi sonucunda sülfüroz asit meydana gelmektedir. Bu asit dengesiz bir asit olduğundan, ısıtılması ile kükürt dioksit yeniden serbest hale geçebilmektedir. SO2 + H2O → H2SO3 Kükürt dioksit gazının teşhisinde kullanılabilen bir diğer yöntem, fuksin çözeltisine daldırılarak renklendirilmiş filtre kağıtlarının kullanılmasıdır. Bu şekilde hazırlanan filtre kağıdı gaza maruz bırakıldığında renk kaybolmaktadır. Bunun yanında, kükürt dioksit gazı portakal renkli potasyum dikromat (K2Cr2O7) çözeltisinden geçirildiğinde çözeltinin rengi yeşile dönmektedir. Bu test, kükürt dioksit için verilen standard bir uygulamadır. 5.2.2. Kükürt Trioksit, SO3 Kükürt trioksit gazı, platinin katalizatörlüğü altında, kükürt dioksit ile oksijenin doğrudan doğruya reaksiyonu sonucu elde edilir. 2 SO2 + O2 → 2 SO3 Bu amaçla Çizim 5.6.'da verilen düzenekten yararlanılır. İçerisinde 2,5 cm derinliğinde derişik sülfürik asit bulunan cam şişeye kükürt dioksit ve oksijen gazları bağlanır. Bu gaz karışımı sülfürik asit içerisinden geçirilerek kurutulur. Yukarıda verilen kimyasal reaksiyon ile kükürt dioksit gazı elde edilir. 136 Bu kimyasal reaksiyonun arzu edilen şekilde sonuçlanabilmesi için, kükürt dioksit gazı miktarının oksijen miktarının iki katı olması gerekir. Kurutulmuş gaz karışımı, aleve dayanıklı iki ucu cam yünü ile kapalı içerisinde platinli asbest bulunan cam borudan geçirilir. Meydana gelen beyaz dumanlı kükürt trioksit gazı bir soğutucu içerisinde sıvı halde toplanır. Düzenekte yer alan platinli asbestin hazırlanışında, lif halindeki asbest platin klorür çözeltisine daldırılarak ıslatılır ve daha sonra kuvvetli bir alev altında kurutulur. Soğutucu içerisinde sıvı halde tutulan kükürt trioksit renksizdir. Kaynama noktası 45 °C ve erime noktası 15 °C dir. Su ile reaksiyona girmesi sonucu sülfürik asit meydana gelir. SO3 + H2O → H2SO4 Çizim 5.6. Platin katalizatörlüğünde kükürt trioksit hazırlanışı Bu reaksiyonun varlığı nedeniyle, düzenek içerisinde kükürt trioksit sülfürik asite dönüşmüş olabilir. Kükürt tri oksit su tarafından kolaylıkla absorbe edilemediğinden sülfürik asit damlacıklarının neden olduğu sisli bir görünün meydana gelebilir. Molekül ağırlığı 80 olan kükürt dioksit gazı havadan 2,7 kat ağırdır. 137 5.2.3. Kükürtlü Hidrojen (hidrojen sülfür) H2S Kükürtlü hidrojen veya hidrojen sülfür renksiz, çok zehirli ve bozulmuş yumurta kokusunda bir gazdır. Molekül ağırlığı 34 olan kükürtlü hidrojen havadan 1,18 kat ağırdır. Bu gaz, kükürdün hidrojen gazı eşliğinde 300°C'de ısıtılması ile elde edilebilir. Reaksiyon sıcaklığının istenilen düzeye ulaşmaması halinde herhangi bir reaksiyon görülmez. Laboratuar şartlarında kükürtlü hidrojen gazı elde etmenin en uygun yolu; metal sülfürler üzerine seyreltik asit uygulamasıdır. Bu amaçla kullanılabilecek en uygun metal sülfür ise demir sülfür’dür. Çizim 5.7'de gösterildiği gibi, bir düzenek hazırlanarak cam balon içerisine bir miktar demir sülfür (FeS) konulur ve üzerine seyreltik hidroklorik asit veya sülfürik asit dökülür. Her iki asitin kullanılmasıyla da aşağıda verilen kimyasal reaksiyonların sonucunda kükürtlü hidrojen gazı meydana gelir ve bu gaz çıkışı kokusuyla kolaylıkla anlaşılır. FeS + 2 HCl → FeCl2 + H2S FeS + H2SO4 → FeSO4 + H2S Çizim 5.7. Demir sülfür kullanılarak kükürtlü hidrojen gazının elde edilişi Kurşun asetat çözeltisi emdirilmiş bir filtre kağıdı, gazın depolandığı cam silindirin üzerine kapatılacak olursa, beyaz renkli filtre 138 kağıdı kısa süre içerisinde kahverengimsi siyah bir renk alır. Bunun nedeni kağıdın gaz ile temas eden yüzeyinde kurşun sülfür oluşmasıdır. Bu yöntem kükürtlü hidrojen gazı için standard teşhis yöntemi olarak kullanılmaktadır. PbA2 + H2S → PbS ↓ + 2 HA (A asetat ) Hidrojen sülfür gazı havada mavi bir alevle yanarak kükürt dioksite dönüşür. Kararsız bir gaz olan H2S ısıtıldığında kolaylıkla ayrışır. 2 H2S + 3 O2 → 2 H2O + 2 SO2 H2S → H2 + S Hidrojen sülfür, alışılmış sıcaklıklarda, gümüşten daha az aktif olan metaller dışında, bütün metallerle reaksiyona girer. Örnek olarak; hava karışımında çok az miktarda bulunursa gümüş eşya üzerinde kahverengimsi siyah renkte gümüş sülfür tabakasının meydana gelmesine neden olur. Yanabilen bu gazın hava içerisindeki karışımı % 4,5-45,5 oranında olduğu zaman patlayıcıdır. Çok zehirli olan kükürtlü hidrojenin hava karışımı içerisinde müsaade edilebilen en yüksek miktarı 20 ppm’dir. Gazın zehirleyici etkisi, önce koku alma sinirlerini felce uğratması ile görülmektedir. Hava içerisindeki miktarı 800 ppm’e ulaştığı zaman, merkezi sinir sistemi felcine neden olarak insan ve hayvanların ölümüne sebep olmaktadır. Hidrojen sülfür, su içerisinde çözünerek hidrosülfürik asite dönüşür. Çok zayıf bir asit olan hidrosülfürik asitin iyonizasyonu aşağıdaki gibidir. H2S ↔ 2H++ S– 5.3. Azotlu Gazlar Bu grupta bulunan gazlar içerisinde etkili olanlar amonyak, azot monoksit ve azot dioksit gazlarıdır. Ancak, bu gruba giren kirletici 139 özellikteki azotlu gazların oluşumunda atmosferdeki serbest azotun önemli bir etkisi bulunduğundan azot gazı da ele alınmaktadır. Diğer taraftan, diazot oksit gazının laboratuar şartlarında elde edilme tekniği de açıklanmaktadır. 5.3.1. Azot, N2 Deniz seviyesindeki kuru bir havanın karışımında % 78 civarında azot gazı bulunur. Bu gaz doğal olarak gerekli olan bir gazdır ve tek başına hava kirliliğinde herhangi bir etkiye sahip değildir. Ancak, daha önceki bölümlerde belirtildiği gibi, atmosferdeki serbest azotun çeşitli yollarla oksidasyonu sonucu oluşan azot oksitler hava kirlenmesinde oldukça etkilidir. Laboratuarda saf azot elde edilmesinde Çizim 5.8.'de verilen düzenek kullanılabilir. Bu amaçla, düzenekteki cam balon içerisine 15 g sodyum nitrit ve 10 g amonyum klorür karışımı konulur ve cam balon alttan hafif bir alevde ısıtılır. Isı artırılırsa reaksiyonun hızı çok fazla miktarda artmaktadır. Reaksiyonun hızlı olmasından dolayı meydana gelen tehlikeli durumu önlemek amacıyla, cam balon, daha önceden hazır olarak bulundurulan soğuk su küvetine daldırılmalıdır. Çizim 5.8. Laboratuarda saf azot hazırlanışı 140 5.3.2. Amonyak, NH3 Amonyak renksiz ve keskin kokulu bir gazdır. Hava karışımı içerisindeki miktarı fazla olduğunda zehirleyicidir. Alkali özellikteki bu gaz pH indikatörlerinde bazik karakterli renk verir. Örneğin, kırmızı renkli litmus kağıdını mavi renge dönüştürür. Molekül ağırlığı 17 olan amonyak havadan hafiftir. Su içerisinde fazla miktarda çözünür. Laboratuar şartlarında amonyak gazının hazırlanışı Çizim 5.9'da gösterilmiştir. Ağırlık esasına göre, iki kısım amonyum sülfat ve bir kısım kalsiyum hidroksit kuru olarak bir test tüpüne konulur ve tüp hafif bir şekilde ısıtılır. Bu esnada oluşan amonyak gazı, düzenekteki şişenin içerisinde toplanır. Ca (OH)2 + (NH4)2SO4 → CaSO4 + H2O + 2 NH3↑ Amonyak gazının elde edilmesinde amonyum sülfat yerine amonyum klorür kullanılması da mümkündür. Ca (OH)2 + 2 NH4 Cl → Ca Cl2 + 2 H2O + 2 NH3↑ Çizim 5.9. Laboratuarda amonyak hazırlanışı 141 5.3.3. Diazot Oksit, N2O Diazot oksit veya nitrous oksit renksiz, hafif kokulu, soğuk su içerisinde çok fazla çözünen, ancak sıcak suda çözünmeyen bir gazdır. Kolaylıkla sıvılaşan bu gaz, oksijenle birlikte anestezik olarak (protoksit) ameliyatlarda kullanılmaktadır. Azot oksidul olarak da bilinen gaz yanıcı değildir. Ancak yanmakta olan bir maddenin hava içerisindeki yanmasını hızlandırır. Bunun nedeni, ısı aldığı zaman kendisini meydana getiren azot ve oksijene kolaylıkla ayrışması ve ortama bol miktarda oksijen sağlamasıdır. 2 N2 O → 2 N2 + O2 Molekül ağırlığı 44 olan diazot oksit gazı güldürücü gaz olarak da bilinir. Havadan 1,5 kat ağırdır. Bu gazın laboratuar şartlarında elde edilmesinde kullanılan düzenek Çizim 5.10'da gösterilmiştir. Düzenekte verilen cam balonun içerisine 5 g amonyum nitrat konulur ve hafif bir alevde ısıtılır. Meydana gelen gaz, soğuk su içerisinde fazlaca çözündüğünden, sıcak sudan geçirilir ve bir şişede toplanır. Cam balonun ısıtılması esnasında dikkatli olunması gerekir. Zira, yüksek sıcaklıklarda nitrous oksit patlayıcı bir reaksiyonla ayrışır. NH4NO3 → N2O + 2 H2O Çizim 5.10. Laboratuarda diazot oksit elde edilmesi 142 5.3.4. Azot Monoksit, NO Nitrik oksit olarak da bilinen bu gaz, renksiz ve suda az çözünen bir gazdır. Azot monoksit gazının laboratuar şartlarında elde edilmesinde Çizim 5.11'de verilen düzenekten yararlanılır. Düzenekte gösterilen cam balon içerisine 10 g bakır talaşı konularak üzerine 50 ml sulandırılmış (25 ml su + 25 ml derişik asit) nitrik asit boşaltılır. Eğer reaksiyon hızı yeterli görülmezse, cam balon hafif bir alevde ısıtılabilir. Reaksiyon esnasında cam balon içerisinde kahverengi bir gazın meydana geldiği görülür. Ancak toplama şişesinde biriken gaz, renksiz azot monoksittir. Şişenin ağzı açılarak hava ile teması sağlanırsa yeniden kahverengi gaz meydana gelir. Bu gaz azot dioksittir. Görüldüğü gibi, azot monoksit hava ile temas ettiğinde, hava karışımındaki oksijenle reaksiyona girerek azot dioksite yükseltgenmektedir. Bu nedenle şişede oluşan azot monoksit gazını koklayarak kokusu hakkında fikir edinmek mümkün olamamaktadır. Çizim 5.11. Laboratuar koşullarında azot monoksit hazırlanışı Azot monoksitin hazırlanışındaki kimyasal reaksiyon burada belirtilmeğe çalışıldığından daha karışıktır. Başlangıçta oluşan bakır 143 oksit, geri kalan nitrik asit ile yeniden reaksiyona girerek bakır nitrata dönüşür. Dolayısıyla iki aşamalı bir kimyasal reaksiyon meydana gelir. 3 Cu + 2 HNO3 → 3 CuO + H2O + 2 NO↑ 3 CuO + 6 HNO3 → 3 Cu (NO3)2 + 3 H2O Bu iki aşamalı reaksiyon bir arada gösterilecek olursa, 3 Cu + 8 HNO3 → 3 Cu(NO3)2 + 4 H2O + 2 NO↑ eşitliği yazılır. Molekül ağırlığı 30 olan azot monoksit havadan daha ağırdır. Atmosferik oksijenle reaksiyona girerek kahverengi azot dioksite dönüşür. 2 NO + O2 → 2 NO2 5.3.5. Azot Dioksit, NO2 Azot dioksit; kahverengi, çok zehirli ve klor kokusuna benzer kokulu bir gazdır. Molekül ağırlığı 46 olduğundan havadan 1,6 kat ağırdır. Azot dioksitin en önemli özelliklerinden biri renginin sıcaklık ile değişmesidir. Sıcak ortamlarda koyu kahverengi olan gaz, ortamın soğutulması ile sarı bir renge dönüşür. Bu renk farklılığı, sıcaklığın etkisiyle molekül yapısındaki dizilişin değişmesi sonucu meydana gelmektedir. Genel olarak ortam sıcaklığının 140oC olması halinde kahverengi olan azot dioksit, ortam sıcaklığı 0oC ye düşünce sarı olmaktadır. Bu iki sıcaklık arasındaki ortamlarda NO2 ve N2O4, karışımı şeklinde bulunmaktadır. N2O4 (Soluk Sarı) ↔ 2 NO2 (Kahverengi) Azot dioksit gazının laboratuarda hazırlanmasında genel olarak kurşun nitrat kullanılmaktadır. Bir test tüpüne konulan 5 g kurşun nitrat orta derecede bir alevde ısıtılır. Çıkan gaz azot dioksittir. Bu gaz bir tüp içerisinde biriktirilebildiği gibi, soğutucudan geçirilerek sıvı hale de 144 dönüştürülebilir. Elde edilen sıvı açık sarı renklidir. Bu kimyasal reaksiyon sonucu meydana gelen oksijen su içerisinden geçirilerek toplanabilir. Eğer azot dioksit gaz olarak gerekiyorsa bir miktar sıvı azot dioksit başka bir tüpü aktarılarak gaz haline geçmesi sağlanabilir. Azot dioksit elde edilmesi ile ilgili düzenek Çizim 5.12'de verilmiştir. 2 Pb(NO3)2 → 2 PbO + 4 NO2↑ + O2 ↑ Azot dioksit asidik bir özelliğe sahiptir. Suda çözünürken reaksiyona girer. Eğer su soğuk ise nitrik ve nitrous asitlerin karışımı bir asit meydana gelir. H2O + 2 NO2 → HNO3 + HNO2 Eğer su normal oda sıcaklığında ise, dengesiz olan nitrous asit oluşmaz, nitrik asit ve azot monoksit meydana gelir. H2O + 3 NO2 → 2 HNO3 + NO Çizim 5.12. Laboratuarda azot dioksit gazının hazırlanışı Bu özelliği nedeniyle azot dioksit gazı sağlık yününden çok zararlıdır. Solunum yolu ile alındığında akciğerlerde nitrik asitin meydana gelmesine ve ciğer dokusunun tahriş olmasına neden olur. 145 4 NO2 + 2 H2O + O2 → 4 HNO3 Azot oksit gazının tanınmasında iyotlu nişasta kağıdı kullanılır. 5.4. Diğer Gazlar Hava kirlenmesinde etkili olan diğer gazlar klor, hidrojen klorür, hidrojen flüorür ve ozon gibi gazlardır. 5.4.1. Klor, Cl2 Molekül ağırlığı 71 olan klor havadan 2,5 kat ağır, zehirli, yeşilimsi sarı renkli ve keskin kokulu bir gazdır. Basınç altında kolaylıkla sıvılaştırılabilen klor, çelik silindirlerde depo edilmekte veya taşınmaktadır. Bakterileri etkilemesi nedeniyle içme sularının dezenfekte edilmesinde oldukça yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Çok zehirli olan klor ile çalışılırken özel gaz maskelerinin kullanılması gerekmektedir. Hava içerisindeki çok az miktardaki klor dahi boğaz tahrişine, sürekli ve kuvvetli öksürüğe neden olmaktadır. Klor gazının laboratuar şartlarında hazırlanmasında yararlanılabilecek iki yöntem vardır. Bunlardan biricisi, mangan dioksit üzerine hidroklorik asit dökülerek klor gazı elde edilmesidir. Bu yöntemle ilgili düzenek Çizim 5.13.'de gösterilmiştir. Bu amaçla 5 g mangan dioksit üzerine 10 ml derişik hidroklorik asit dökülür, reaksiyon hızını artırmak için cam balon hafif bir alevde ısıtılabilir. Meydana gelen gaz, önce sudan geçirilerek hidrojen klorür gazı tutulur. Daha sonra klor gazı derişik sülfürik asitten geçirilerek kurutulur ve depo edilir. Klor gazı çok zehirli olduğundan bu çalışmanın bir çeker ocak altında yapılması gerekir. MnO2 + 4 HCl → MnCl2 + 2 H2O + Cl2 ↑ Laboratuarda klor elde edilmesinde kullanılabilecek ikinci yöntem, potasyum permanganat üzerine hidroklorik asit dökülmesidir. Bu yöntemle ilgili düzenek Çizim 5.14.'de verilmiştir. 2 KMnO4 + 16 HC1 → 2 KCl + 2 MnCl2 + 8 H2O + 5 Cl2 ↑ 146 Klor oldukça fazla reaktif bir gazdır. Altın ve platin dahil bütün metallerle ve oksijen, azot, karbon dışında, bütün metal olmayan elementlerle reaksiyona girer. Örnek olarak sodyum ile reaksiyona girerek parlak bir alevle yanar. 2 Na + Cl2 → 2 NaCl Isıtılmış bir demir parçası klor içerisinde yanarak kahverengi demir klorüre dönüşür. Benzer şekilde, metal haldeki bakır, klor ile reaksiyona girerek bakır klorürü meydana getirir. 2 Fe + Cl2 Cu + Cl2 → 2 FeCl3 → CuCl2 Klor, güneş ışığı altında hidrojenle de reaksiyona girer. Klor ve hidrojen gazları eşit miktarda karıştırılarak bir araya getirilirse normal oda sıcaklığında yavaş ve sessiz bir şekilde birleşirler. Bu gaz karışımı yoğun bir güneş ışığına maruz bırakılacak olursa reaksiyon kuvvetli bir patlama ile sonuçlanır. H2 + Cl2 → 2 HCl↑ Çizim 5.13. Mangan dioksit kullanılarak laboratuarda klor hazırlanışı 147 Çizim 5.14. Potasyum permanganat kullanılarak laboratuarda klor hazırlanışı Klor suda çözünür ve aynı zamanda su ile reaksiyona girer. Bu reaksiyonun sonucunda önemli bir renk ağartıcı ve dengesiz olan hipoklorür asiti (HOCl) meydana gelir. 5.4.2. Hidrojen Klorür, HCl Hidrojen klorür gazı gerek laboratuar ve gerekse endüstride klorür tuzlarının derişik sülfürik asitle reaksiyonu sonucu elde edilir. Çizim 5.15.'de gösterilen düzeneğin kullanılmasıyla, 10 g sodyum klorür üzerine damla damla 5 ml derişik sülfürik asit dökülür. Çıkan gaz doğrudan doğruya bir şişe içerisinde toplanabildiği gibi, bir başka şişedeki sülfürik asitten geçirilerek kurutulduktan sonra da toplanabilir. Bu ikinci durumda meydana gelen kabarmalardan gazın çıkış hızı da izlenebilir. Bu reaksiyon iki aşamada tamamlanır. İlk olarak meydana gelen sodyum bisülfat ikinci aşamada yeniden sodyum klorür ile reaksiyona girerek daha fazla gaz çıkışı sağlar. İkinci reaksiyon çoğu kez laboratuar şartlarında gerçekleştirilemez. Bu ikinci reaksiyonun meydana gelmesi için yüksek derecede ısıtılması gerekir. 148 Çizim 5.15. Laboratuarda hidrojen klorür hazırlanışı NaCl + H2SO4 → NaHSO4 + HCl ↑ NaCl + NaHSO4 → Na2SO4 + HCl ↑ Molekül ağırlığı 36,5 olan hidrojen klorür havadan daha ağırdır. Renksiz olan gaz, boğucu ve asit özelliklidir. Amonyak ile reaksiyona girdiğinde beyaz renkli bir duman meydana gelir. HCl + NH3 → NH4Cl↓ Hidrojen klorür hava içerisinde yanmadığı gibi, yanmayı da hızlandırıcı bir özelliği yoktur. Su içerisinde çok fazla miktarda çözünür ve hidroklorik asite dönüşür. Doygun durumdaki asit çözeltisinde, ağırlık olarak takriben % 40 oranında hidrojen klorür bulunur. Derişik hidroklorik asitteki HCl oranı % 35'dir. 5.4.3. Hidrojen Flüorür, HF Bütün metaller flüorin tarafından etkilenir. Çelik, flüorin 149 tarafından etkilendiğinde yüzeyinde demir flüorür meydana gelir ve daha sonraki etkilenmelere karşı çeliği korur. Bu nedenle flüorin gazının depolanmasında çelik silindirler kullanılmaktadır. Flüorürlü bileşiklerin tümü zehirlidir. Örnek olarak, sodyum flüorür böcek öldürücü (insektisid) olarak kullanılır. Flüorürler içerisinde en önemlisi hidrojen flüorürdür. Hidrojen flüorür, fluospar (kalsiyum flüorür) ile derişik sülfürik asitin reaksiyonu sonucu elde edilir. CaF2 + H2SO4 → CaSO4 + 2 HF↑ Hidrojen flüorür camı ve porseleni etkilediğinden bu reaksiyon için kurşun bir küvet kullanılır. Camın ana maddesi olan silika (SiO2) ve silikatlar (örnek olarak sodyum silikat Na2SiO3) hidrojen flüorür ile reaksiyona girer. Bu reaksiyonlarla meydana selen silikon tetrafluorür gaz ve sodyum flüorür ise suda çözünebilen bir tuzdur. Camın yapısındaki maddelerin hidrojen flüorürden etkilenmesinden yararlanılarak cam üzerine işleme yapılır. SiO2 + 4 HF→ 2 H2O + SiF4 Na2SiO3 + 6 HF → 2 NaF + 3 H2O + SiF4 Bu nedenle hidrofluorik asitin depolanmasında ve taşınmasında plastik kaplar kullanılmaktadır. 5.4.4. Ozon, O3 Karakteristik bir kokuya sahip olan ozon havadan ağırdır. Ozon, oksijenin oksitlenmesi ile elde edilebilir. Ancak laboratuar şartlarında hazırlanması bu amaçla yapılmış bir ozon üretecinin mevcudiyetinde mümkündür. Bu amaçla, cam bir tüp üzerine sarılan bir direnç teline 50.000 voltluk bir elektrik akımını uygulamak suretiyle, tüpün bir ucundan verilen saf oksijenin ozona yükseltgenmesi sağlanabilir. 3 O2 + enerji ↔ 2 O3 150 Ozon’un tanınmasında mangan klorür çözeltisine daldırılmış filtre kağıdı kullanılır. Ozon’un varlığında kağıdın rengi kahverengine döner. Fazla konsantrasyondaki ozon zehirli mavi bir gazdır. Ancak laboratuarda hazırlanışında zehirleyici seviyeye yükselmez ve renksizdir. Su içerisindeki çözünürlüğü oksijenden çok fazladır. Kuvvetli bir oksitleyici olan ozon içme sularının dezenfeksiyonunda kullanılmaktadır. Isıtıldığı zaman kolaylıkla oksijene dönüşmektedir. O3 → O2 + O Ozon, hidrojen peroksit gibi, koyu renkli kurşun sülfürü beyaz renkli kurşun sülfüre dönüştürür. PbS + 4 O3 → PbSO4 + 4 O2 Laboratuarda elde edilme yolları, tanınmaları ve özellikleri verilen gazların diğer bazı özellikleri toplu olarak Çizelge 5.1.'de verilmiştir. Bu çizelgenin incelenmesiyle görüleceği gibi, gazların sudaki çözünürlükleri farklı olduğu gibi, çözündükleri suyun sıcaklığına da bağlı olarak değişmektedir. Genel bir kural olarak suyun sıcaklığı arttıkça gazların çözünürlüğü azalmaktadır. Herhangi bir kaynaktan atmosfere yayılan kirletici gazların giderilmesi bölümünde de görüleceği gibi, gazların sudaki çözünürlükleri giderilmelerinde gerekli olan sistemlerin planlanmasında önemli bir role sahiptir. Diğer taraftan, hava içerisinde kolaylıkla yayılan, havanın yoğunluğuna yakın yoğunluktaki gazlar, örneğin karbon monoksit kapalı ortam zehirlenmelerinde önemlidir. Durgun hava koşullarında, soba veya şofben bacalarının yeterince çekmemesi sonucu, karbon monoksit gazı kapalı ortam havasına karışır, giderek miktarı artar ve öldürücü derişime yükselir. Her yıl çok sayıda insan bu nedenle yaşamını kaybetmektedir. Diğer taraftan, havadan daha ağır olan gazlar, kapalı ortamlarda yükselmeden tabana yakın bir yükseklikte birikir. Klor ve kükürtlü hidrojen gazlarının etkisi bu şekilde görülmektedir. Gazların diğer bir özelliği de, atmosferik ortamda, güneş ışınlarının etkisine bağlı olarak reaksiyonlarındaki artıştır. Ayrıca, atmosferik ortamda, suda kolaylıkla çözünen asidik gazlar asit yağışlarının oluşumunu sağlar. Ya da asit damlacıkları halinde atmosferde asılı olarak kalır. Havanın soğuması ile 151 yoğunlaşır. Atmosferdeki karbon dioksit gazının temiz bir hava karışımındaki miktarı, basınç ve sıcaklığa bağlı olarak değişmekle birlikte, 350 ppm dolayındadır. Bu miktardaki gaz yağmurda çözündüğünde, zayıf bir asit olan karbonik asit (H2CO3) meydana getirir, bu yağışın pH’sı 5,6 dolayındadır. Yani zayıf bir asit reaksiyonu gösterir. Bu durum normaldir. Ancak herhangi bir yağışın pH değerinin altına düşmesi onun asit yağış olduğunu gösterir. Bu durum havanın karışımında fazla miktarda kükürt dioksit veya azot oksitlerin bulunduğuna işaret eder. Çizelge 5.1. Hava kirliliğinde etkili olan bazı gazların özellikleri Kimyasal Sembolü Mol.Ağr. Yoğunluğu g/L Özgül Ağırlığı Sudaki Çözünürlüğü g/100 ml CO2 CO SO2 SO3 H2S NH3 NO NO2 Cl2 HCl HF O3 44,00 28,01 64,06 80,06 34,08 17,03 30,01 46,01 70,91 36,46 20,01 48,00 1,800 1,146 2,620 3,275 1,394 0,696 1,227 1,882 2,900 1,491 0,818 1,963 1,519 0,967 2,211 2,763 1,176 0,588 1,036 1,588 2,447 1,258 0,691 1,657 0,35 (0oC); 1,15 (25oC) 3,5 ml (0oC); 2,3 ml (20 oC) 22,8 (0 oC); 0,58 (90 oC) Çok Fazla 437 ml (0 oC); 186 ml(40 oC) 89,9 (0 oC); 7,4 (100 oC) Hava 28,96 1,185 1,000 7,34 ml (0 oC); 2,37 ml (60 oC) Çözünür 310 ml (10 oC);177 ml (30 oC) 82,3 (0 oC); 56,1 (60 oC) Çok Fazla 49 ml (0 oC) Not: 25 oC ve 760 mm Hg atmosfer basıncındaki standard şartlara göre verilmiştir. Standard şartlardaki havanın yoğunluğu esas alınmıştır. 152 6. BÖLÜM HAVA KİRLİLİĞİNİN ETKİLERİ Hava kirliliğinin çevresel etkisi oldukça değişkendir. Bu değişkenlik; kirletici kaynağın özelliklerine, kirletici maddelerin cins ve miktarına, taşıyıcı ortama ve alıcı ortamın özelliklerine bağlıdır. Herhangi bir kirletici kaynaktan atmosfere salınan, gaz, sıvı ve katı haldeki kirletici maddelerin çevresel etkisi birincil kirleticilerin ikincil veya üçüncül kirleticilere dönüşmesiyle de yakından ilgilidir. Alıcı ortamlar esas alınarak bir değerlendirme yapılacak olursa, hava kirliliği, kirletici kaynağın yakın çevresinden başlayarak, birkaç yüz metre 153 uzaklıktan yüzlerce kilometre uzaklığa kadar canlı ve cansız varlıkları etkilemektedir. Herhangi bir kirletici kaynaktan atmosfere salınan kirletici maddelerin derişimi kaynaktan uzaklaştıkça seyrelerek azalmasına ve zarar verebilecek eşik düzeyin altına inmesine karşın, atmosfer ve meteorolojik koşullara bağlı olarak kaynaktan çok uzak mesafelerde de zararlı etkilerini sürdürebilmektedir (Çizim 6.1. ve Çizim 6.2.). Bu nedenle hava kirliliği yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası boyutta çevresel etkiye sahiptir. Genel olarak hava kirliliğinin çevresel etkisini; insan sağlığı ve refahına etkisi, bitkilere ve hayvanlara etkisi, malzeme ve yapılar üzerindeki etkisi, atmosfer, toprak ve su kaynakları üzerindeki etkisi başlıklarında toplayabiliriz. Çizim 6.1. Normal hava koşullarında hava kirletici maddeler salındıkları kaynaktan itibaren seyrelerek yayılmaya devam eder 6.1. İnsan Sağlığına ve Yaşam Kalitesine Etkisi Hava kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkisi vücudun hava ile temasta olduğu organları ile başlamakta, hemen hemen insanın tüm organlarını ve ruhsal sağlığını etkilemektedir. Öncelikle, ciltle temas eden kirletici maddeler fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerine bağlı olarak cildi etkilemekte ve ciltle ilişkili sağlık sorunlara neden olmaktadır. Ciltte tahriş, kaşıntı ile başlayan etki 154 kirleticilerin cins ve miktarı yanında maruz kalınan süreye bağlı olarak giderek artmaktadır. Yine hava ile temasta bulunan saçlar hava kirliliğinden fazlaca etkilenmektedir. Gözlerde tahriş, yanma, kaşıntı ve göz sulanması kirletici maddelerin genel etkileri arasındadır. Cilt, saç ve gözler üzerinde özellikle asidik özellikli gazlar daha etkilidir. Çizim 6.2. Belirli bir rüzgar hızı etkisinde baca dumanı içindeki gaz ve parçacıkların dağılım (Stern, 1962). Solunum sistemi hava kirliliğinden doğrudan etkilenmektedir. Ağız ve burun yolu ile alınan havanın karışımına girmiş olan kirletici maddelerin solunum yolu üzerindeki tahriş edici etkisi hastalık yapıcı mikroorganizmaların vücuda kolaylıkla yerleşmesine yardımcı olmaktadır. Hava kirliliğinin solunum yolu ile insan sağlığı üzerindeki etkisinin daha iyi anlayabilmek için solunum sisteminin gözden geçirilmesi gerekmektedir. Solunum iki anlamda kullanılabilir. Birincisi, hücre kapsamında, hücresel oksidatif metabolizma anlamındadır. İkincisi, organizma kapsamında, gaz değişim yüzeylerinin, yani akciğerlerin atmosfer havası ile havalanması demektir. Solunum sistemi, dolaşım sisteminin atmosferle olan bağlantısını sağlar. Solunum hastalıkları genellikle, soluk havasının ya sigara dumanı ya da kirli hava ile kirlenmesinden kaynaklanır. Solunum sistemi burun, ağız, farinks (yutak), larinks (gırtlak), trakea (soluk borusu), bronşlar, bronsioller ve alveollerden oluşur (Çizim 155 6.3.). Trakeadan sonra ilk dallanan yapılara bronşlar, broşlardan sonraki daha dar çaplı yapılara da bronsioller denilmektedir. Bronşlar, bronsioller ve terminal bronsiollerde gaz alışverişi olmaz, bu kanallar anatomik ölü boşluk olarak adlandırılır. Anatomik ölü boşlukta bulunan hava hacmi 150 ml dir. Gaz değişimi yapılan alanlar ise respiratuvar bronsiol, duktus alveolaris ve alveol keseleridir. Anatomik ölü boşluk nedeni ile her bir solunum ile akciğerlere alınan 500 ml havanın 350 ml’sinde gaz değişimi yapılır. Gerek akciğerlerde gerekse hücre düzeyinde gaz alışverişi diffüzyon yolu ile olmaktadır. Bu diffüzyon pasif bir olaydır, yani gazlar derişim farkları doğrultusunda diffüzyona uğrar. Bir sıvıda çözünmüş olan gazın derişimi o gazın kısmi basıncı ile ifade edilir. Gazın kısmi basıncı büyüdükçe, derişimi de artmaktadır. Akciğerlere gelen venöz kanda, alveol içindeki atmosfer havasına oranla, CO2 basıncı daha yüksek, O2 basıncı ise daha düşüktür. Bu nedenle, CO2 alveol içine verilirken, O2 de kana geçer. Kanda oksijenin % 97’si eritrositler içinde hemoglobine bağlı olarak taşınır, geri kalan % 3 ise plazmada fiziksel olarak çözünmüş halde taşınmaktadır. Karbon dioksit ise 4 şekilde taşınır. % 70 oranında plazmada HCO-3 iyonu seklinde taşınır. Hücrelerde oluşan CO2, kana geçtiği zaman eritrositler içine alınır. Eritrositler içinde CO2, karbonik anhidraz enziminin etkisiyle H2O ile birleşir. CO2 + H2O → HCO3- + H+ Yukarıdaki reaksiyonda ortaya çıkan hidrojen iyonları hemoglobin molekülüne bağlanır, bikarbonat iyonları ise eritrositlerden plazmaya çıkar ve akciğerlere kadar plazmada gelir. Kan akciğerlere gelince, bikarbonat iyonlarının eritrositler içine girmesi ile reaksiyon tersine döner, sonuçta su ve karbon dioksit oluşur ve solunum yoluyla dışarı atılır. Karbon dioksitin % 70’i bu yolla taşınır. Karbon dioksitin bir kısmı doğrudan hemoglobin molekülüne bağlanarak taşınır. Çok az bir kısmı plazmada fiziksel olarak çözünmüş halde taşınır. Az bir kısmı da plazma proteinleri ile karboamino bileşikleri oluşturarak taşınır. Solunum sisteminin fonksiyonları; oksijen temin etmek, karbon dioksiti atmak, kanın hidrojen iyonu derişimini (pH’sını) düzenlemek, konuşmak için gerekli sesleri üretmek, mikroplara karşı vücudu savunmak, kan pıhtısını tutmak ve eritmek olarak sıralanmaktadır. 156 Solunum sisteminin kapsamında, sağ ve sol olmak üzere iki akciğer vardır. Akciğerler esas olarak alveol denilen içi hava dolu küçük keseciklerden oluşur. Alveol kanla, atmosfer havasının gaz değiştirdikleri yerdir ve her bir akciğerde yaklaşık 150 milyon alveol vardır. Havayolu dış ortamla alveol arasında havanın geçtiği tüm tüplere verilen isimdir. Inspirasyon soluk alma demektir ve solunum sırasında dış ortamdan, havanın havayolları aracılığı ile alveollere hareket etmesidir. Ekspirasyon ise soluk verme demektir ve havanın alveollerden dış ortama, yine havayolu aracılığı ile verilmesi demektir. Soluk alıp verme sırasında, 1 dakikada yaklaşık 4 litre hava alveollere girip çıkarken, alveollerin çevresindeki kılcal damarlardan ise 1 dakikada 5 litre kan geçer. Ağır egzersiz sırasında hava akışı 30-40 kat artabilirken, kan akımı da 5-6 kat artabilir. Her zaman için alveole giren hava ile alveol çevresindeki kılcal damarlar içindeki kan birbiriyle orantılı olmalıdır. Alveoler hava ile kılcal damarlardaki kan birbirinden çok ince bir zar ile ayrılmıştır, bu zar oksijen ve karbondioksitin diffüze olmasına olanak tanır. Soluk alma sırasında, hava ya ağızdan ya da burundan farenkse geçer, farenks hem yiyecekler hem de hava için ortak bir geçiş yoludur. Farinks iki tüpe ayrılır, birisi özafagustur (yemek borusu) ki buradan yiyecekler mideye geçer, diğeri ise larinks dir ki, bu havayolunun bir parçasıdır. Ses telleri larinkste bulunur, geçen havanın bu telleri titretmesi ile ses oluşur. Larinks trakea denilen uzun bir tüpe açılır. Trakeada iki bronşa dallanır. Bir bronş sağ akciğere bir bronş da sol akciğere girer. Trakea ve bronşların duvarları kartilaj denilen kıkırdak dokusu içerir ve kartilaj bu yapılara esneklik ve dayanıklılık verir. Akciğerler içerisinde bronşların dallanması devam eder, her bir dallanma daha dar, daha kısa ve daha çok sayıda tüp oluşması ile sonuçlanır. Bu dallanmalar sırasında kartilaj içermeyen ilk dallanmalardaki tüplere bronsiyol denir. Alveoller, respiratuvar bronsiyollerden itibaren görülmeye başlar. Havayolları larinksten itibaren iletici kısım ve respiratuvar kısım olarak iki bölüme ayrılır. İletici kısımda hiç alveol olmadığı için bu kısımda gaz değişimi olmaz. Respiratuvar kısım ise respiratuvar bronsiollerden itibaren başlar. Bu kısımda gaz değişimi olur. Farinksten, respiratuvar bronsiollerin sonuna kadar tüm havayolu boyunca, epitelyal yüzeyler silya içerir. Tüm havayolu boyuna ayrıca mukus salgılayan epitel hücreleri ile çeşitli bezler bulunur. Silyalar sürekli olarak farinkse doğru hareket halindedir. 157 Bu yapı mukustan yapılmış bir yürüyen merdivene benzetilebilir. Bu yürüyen merdiven sayesinde solunum havasındaki toz mukusa yapışır ve yavaş ama sürekli hareket halindeki silya hareketleriyle farinkse doğru iletilir ve farinkse varınca, burada yutulur. Bu mukus yürüyen merdiveni akciğerleri temiz tutmak için çok önemlidir. Silyer aktivite zararlı pek çok etkenle inhibe edilebilir. Çizim 6.3. İnsana ait solunum sistemi 158 Örneğin sigara içmek silyaları saatlerce immobilize eder. Silyer aktivitenin azalması akciğer enfeksiyonu ile ya da atılamayan mukusun havayolunu tıkamasıyla sonuçlanabilir. İkinci koruma mekanizması fagositlerdir. Tüm havayolu ve alveoller boyunca bulunan fagositler solunumla alınan küçük parçacıkları ve bakterileri fagosite ederek bunların öteki akciğer hücrelerine ya da kan dolaşımına geçmesini önlerler. Alveoller küçük, içi hava dolu keseciklerdir. Alveol duvarının havaya bakan iç yüzleri yalnızca bir hücre kalınlığındadır. Bu iç yüzey epitel hücreleri tarafından bir sıra olarak oluşturulmuştur. Alveollerin duvarları aynı zamanda kılcal damarları da içerir. Kılcal (kapiller) damarların endotel hücreleri, alveol endotel hücrelerinden çok az bir interstisiyel sıvı ve bir bazal membranla ayrılmıştır. Sonuç olarak kılcal damarlardaki kan, alveollerdeki havadan yalnızca 0,2 mm kalınlığında bir bariyerle ayrılmıştır. Ortalama bir eritrositin çapının 7 mm olduğunu düşünürsek, 0,2 mm lik bir bariyerin ne kadar ince olduğu çok açıktır. Kılcal damarlar ile temas eden alveol yüzeyinin toplam alanı 75 m2 dir ki bu bir tenis kortunun alanına eşittir, ya da bir diğer deyişle, vücut dış yüzeyinin 80 katıdır. Bu kadar ince ve büyük bir alan olması dolayısıyla oksijen ve karbon dioksit büyük miktarlarda hızlıca değişmektedir. Hava karışımı içerisinde CO bulunması halinde, hemoglobinin bileşiminde bulunan demir, oksijen yerine 210 kat daha fazla olarak CO’i tercih etmekte ve kanda karboksihemoglobin (COHb) oluşumuna yol açarak kanın oksijen taşıma kapasitesini azaltmaktadır. COHb oluşumu havadaki CO miktarına ve maruz kalma süresine bağlı olarak değişmektedir (Çizim 6.4.). Çizim 6.5.‘de de görüldüğü gibi, baş ağrısı ve mide bulantısı ile başlayan karbon monoksitin etkisi koma haline ve ölüme kadar götürmektedir. Karbon monoksit gazının renksiz ve kokusuz olması nedeniyle farkına varılamayışı ölümleri artırmaktadır. Çoğu kış aylarında, yetersiz havalandırma ve bilinçsizlik nedeniyle soba ve şofben kullanımına bağlı olarak karbon monoksit zehirlenmelerine sıklıkla rastlanmaktadır. Hava kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkisini konu alan çok sayıda bilimsel araştırma ve yayın yapılmıştır. Bu çalışmaların sonuçlarına göre, hava kirliliğinden en fazla etkilenenler, bebekler, çocuklar ve yaşlı insanlardır. Özellikle solunum yolu ve kalp hastası olan insanlarda hava kirliliğinin etkisi daha fazla görülmektedir. Sigara 159 alışkanlığı dış ortam hava kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkisini daha da artırmaktadır. Çizim 6.4. Karbon monoksit derişimi ve maruz kalma süresinin karboksihemoglobin oluşumuna etkisi (USDHEW, 1970) İnsan sağlığının bozulması ruhsal sağlığını da önemli ölçüde etkilemekte, tedavi giderleri ekonomik durumu sarsmakta ve ayrıca hastalık durumu iş ve iş gücü kayıplarına yol açmaktadır. Dış ortam hava kirliliğinde olduğu gibi kapalı ortamlardaki hava kirliliği de insan sağlığını etkilemektedir. Bu nedenle kapalı ortamlarda da hava kalitesinin korunması ve geliştirilmesi önem taşımaktadır. 160 Çizim 6.5. Değişik derişimlerdeki karbon monoksite maruz kalma süresinin insan sağlığına etkisi (Seinfeld, 1975). 6.2 Bitkiler ve Hayvanlar Üzerindeki Etkisi Hava kirliliğinin tarımsal üretimdeki bitkisel ve hayvansal canlılar üzerindeki etkisi yanında, yaban ortamlardaki bitkiler ve hayvanlar üzerindeki etkisi de önemlidir. Bu nedenle olumsuz etkiler ekonomik olduğu kadar ekolojik olarak da önemlidir. Küresel boyutta biyolojik çeşitliliğin ve zenginliğin azalması üzerindeki değişik kaynaklı olumsuz etki giderek artarken, hava kirliliğinin de önemli boyutta etkisinin olduğunu vurgulamak gerekmektedir. Sera gazlarının neden olduğu iklim değişiklikleri, ozon tabakasındaki ozon derişimini azaltan gazların etkisi ile yeryüzüne daha fazla mor ötesi ışının ulaşması, kirletici gazların, sıvı ve katı formlardaki parçacıkların doğrudan etkileri, asit yağışlar doğal yaşam ortamlarında olduğu kadar insan yönetimindeki bitkisel ve hayvansal üretimi etkilemektedir. 161 Bitkiler ve hayvansal yaşam üzerindeki olumsuz etkiler bu canlıların beslenme düzenlerinin bozulması ve yaşam ortamlarındaki alışılmış sürecin değişimi ile yakından ilgilidir. Örneğin, asit yağışların etkisi ile bitki besin elementleri yıkanmış olan verimsiz toprakta bitkisel yaşam gerilemekte ve hatta yok olmaktadır. Yine asit yağışların etkisi ile kurumuş ağaçlardan oluşan bir ormanlık alanda hayvansal yaşamın sağlıklı olmasını düşünmek mümkün değildir. Hava kirletici maddeler bitki dokuları üzerine ıslak veya kuru olarak çökelebildikleri gibi, dokulara gaz alış verişi yolu ile girebilmektedir. Bitkiler, alt ve üst yüzeylerindeki gözenekler (stomat) yolu ile gaz alış verişi yaparlar. Solunum için oksijen ve fotosentez için karbon dioksit alımı ile birlikte solunum sonucu oluşan karbon dioksit atımı bu yolla olmaktadır (Çizim 6.6.). Aynı yol gaz halindeki kirletici maddeler için de açık olduğundan kirleticiler bu yolla bitki dokusuna girebilmektedir. C6H12O6 + 6 O2 → 6 H2O + 6 CO2 (Solunum) 6 CO2 + 6 H2O → C6H12O6 + 6 O2 (Fotosentez) Yaprak dokusu içerisine giren gaz halindeki kirleticiler dokudaki su ile reaksiyona girerek asit damlacıklarını oluşturmaktadır. Doğrudan doğruya katı parçacıkların bir bölümü gözenekleri tıkarken, suda çözünebilenler sıvı haldeki kirleticiler gözeneklerden girebilmektedir. Kirletici maddelerin bitkiler üzerindeki zararlı etkisi kirleticinin cins ve miktarı ile maruz kalma süresine bağlı olarak değişmektedir. Çizim 6.7.’de fotokimyasal sisin (smog) bitki yaprağı üzerindeki etkisi görülmektedir. Gözeneklerden yaprak içerisindeki hava boşluklarına giren kirleticiler sünger parankima hücrelerine zarar vermekte, bunun sonuca olarak yaprak özelliğini ve işlevini kaybetmektedir. Çizim 6.8.’de, hava karışımı içerisine girmiş bulunan kükürt dioksit gazının hem geniş yaprak ve hem de iğne yapraktaki etkisi verilmiştir. Olumsuz etki palisat ve sünger parankima hücrelerinde görülmektedir. Yaprakta klorofil oluşumu da engellenmektedir. 162 Daha çok endüstriyel üretimden kaynaklanan hidrojen flüorür, kaynak çevresindeki bitkiler üzerinde olumsuz etkiye sahiptir. Çizim 6.9.’da bu gazın yaprak dokusu üzerimdeki etkisi görülmektedir. Hava karışımında ozon miktarının artışına bağlı olarak, daha çok kent içerisindeki yeşil alanlarda bulunan yeşil bitkiler zarar görmektedir. Yaprak dokusunun bozulması ile yaprak üzerinde kuru ölü noktalar dikkati çekmektedir (Çizim 6.10.). Çizim 6.6. Normal bir yaprak ve kesiti (Stern, 1962) 163 Çizim 6.7. Fotokimyasal sisin bitki yaprakları üzerindeki etkisi (Stern, 1962) Çizim 6.8. Kükürt dioksitin bitki yaprakları üzerindeki etkisi (Stern, 1962) 164 Çizim 6.9. Flüorürün bitki yaprakları üzerindeki etkisi (Stern, 1962) Çizim 6.10. Ozonun bitki yaprakları üzerindeki etkisi (Stern, 1962) 165 Hava kirletici maddelerin bitkiler üzerindeki etkisi daha belirgin olarak Foto 6.1., Foto 6.2., Foto 6.3. ve Foto 6.4.’de verilmiştir. Bu fotoğraflarda da görüldüğü gibi, hava kirletici maddeler bitkileri olumsuz yönde etkileyerek ekonomik ve ekolojik kayıplara neden olmaktadır (Kırımhan, 1978). Hava kirliliği, özellikle biyolojik çeşitlilik üzerindeki baskısı ile yabanıl yaşamı da etkilemekte, türlerin azalmasına ve hatta yok olmasına yol açmaktadır. Foto 6.1. Patates yaprağı üzerinde ozonun zararlı etkisi görülmektedir. Yaprakların üst ve alt yüzeylerinde kahverengi ölü noktalar vardır. 166 Foto 6.2. Ozon gazının pamuk bitkisinin yaprağındaki etkisi, kızarıklıklar ve kırmız renkli kuru noktalar halinde görülmektedir Foto 6.3. Ozon gazının çam ağaçlarının yaprakları üzerindeki etkisi. yaprak uçlarda kuruma ve genelde renksizleşme halinde görülmektedir 167 Foto 6.4. Solda normal bir çam ağacı ve sağda kükürt dioksit gazından etkilenmiş bir çam ağacı görülmektedir Otlak ve çayırlıklardaki bitkilerde ağır metal birikimleri bitkilerin gelişmesi üzerinde etkili olduğu gibi, gıda zinciri kapsamında bu bitkileri yiyerek beslenen hayvanların sağlığını da olumsuz yönde etkilemektedir. Bunun tipik örneği olarak kurşun gösterilebilir. Özellikle benzine katılan kurşun bileşiklerinin kurşun oksitler halinde egzoz gazları arasında dışarı atılması ile yol kenarlarında toprakta ve bitkilerde kurşun birikimi oldukça yaygın olarak görülür. Diğer taraftan, alüminyum ve gübre fabrikalarının çevresindeki otlaklarda, toprakta ve bitki bünyesinde biriken flüorürlü bileşikler hayvanların iskelet sistemi üzerinde tahrip edici etkiye sahiptir. Özellikle eklem bölgelerinde kemiklerde meydana gelen gevşek yapı dolayısıyla hayvanlar yürüyemez hale gelmektedir. 6.3. Malzeme ve Yapılar Üzerindeki Etkisi Hava kirliliği her türlü malzemeyi ve yapıyı etkileyerek sanat eserlerini bozar, estetik ve ekonomik değer kaybına neden olur. Örneğin kireç taşından yapılmış ve günümüze yakın bir zamana kadar sanat 168 değerini koruyarak gelmiş birçok değerli sanat eseri asit yağışların etkisi ile zarar görmüştür. Çoğu tarihi değeri olan sanat ve kültür yapıları kirlenmiş ve görselliğini kaybetmiştir (Foto 6.5.). Metal yapıtlar oksitlenmiş ve dayanıklılığını yitirmiştir. Foto 6. 5. Almanya’da Ruhr Bölgesi’nde 1702 yılında kumtaşından yapılmış bir heykelin 1908 ve 1969 yıllarında çekilmiş fotoğrafları Sanat ve kültür eserlerinin yanında, yakın zaman önce yapılmış veya inşa edilmiş olan yapılar da hava kirliliğinden etkilenmiştir. Metalik çatı malzemeleri asidik gazların ve asit yağışların etkisi ile korozyona uğramış ve işlevlerini kaybetmiştir. Özellikle yerleşim yerleri içerisindeki hava kirliliği nedeniyle, binalar kirlenmekte, otomobil boyaları ve lastikleri yıpranmakta, yapı malzemeleri normal koşullara oranla dayanıklılıklarını kaybetmektedir (Kırımhan ve ark., 1985). 6.4. Atmosfer, Toprak ve Su Kaynakları Üzerindeki Etkisi Atmosfer, toprak ve su olağan doğal yaşam ortamlarıdır ve bu yaşam ortamları arasında, yaşamın olmazsa olmazı olan madde döngüleri vardır. Bu ortamlardan herhangi birinin olumsuz yönde etkilenmesi veya belirli özelliklerinin zamanla değişmesi ile doğal yaşamın çok önemli boyutta etkileneceği bir gerçektir. Örneğin oksijen, karbon, azot ve su döngüsü yanında kısmen bu döngüleri de kapsayan enerji döngüsü yaşam için mutlak gereklidir. Bu döngülerin kopması ile yeterli oksijen, yeterli ve temiz su ve yeterli gıda maddesi sağlanması olası değildir. 169 Değişik kaynaklardan atmosfere salınan kirletici maddeler, cins ve miktarlarına bağlı olarak öncelikle olumsuz etkilerini atmosferin özellikleri üzerinde gösterir. Her şeyden önce atmosferi oluşturan havanın karışımında önemli farklılıklar meydana gelir. Kirletici kaynaktan salınan asidik SOx ve NOx gazları, atmosferde değişikliklere uğrayarak asit yağışları oluşturur (Çizim 6.11). Asit yağışlar ekolojik dengeyi olumsuz yönde etkiler (Çizim 6.12.). Kirletici maddeler nedeniyle atmosferin doğal gaz dengesi bozulur. Örneğin karbon dioksit ve metan gibi gazların miktarındaki artışlar sera etkisi ile hava sıcaklığının artışına neden olur. Hava sıcaklığının artışı ile bitkilerin su tüketimi ve kullanımı (transpirasyon ve evapotranspirasyon) artar, topraktan ve serbest su yüzeylerinden daha fazla buharlaşma meydana gelir, yarı kurak alanlarda kuraklık, kurak alanlarda çölleşme görülür. İklim değişiklikleri alışılmış doğal yaşam koşullarını önemli ölçüde bozar, beklenmeyen fırtınalar ve seller meydana gelir. İnsan eli ile yapılmış çoğu yapı ve tesis zarar görür. Küresel ısınmaya bağlı olarak buzullardaki erime deniz seviyesinin yükselmesine, deniz düzeyine yakın yükseltilerdeki tarım topraklarının, tatlı su kaynaklarının ve yerleşim yerlerinin tuzlu su baskınlarına maruz kalmasına neden olur (Foto 6.6.). Çizim 6.12. Atmosferdeki kükürt dioksit miktarı ile sülfürik asit oluşumu arasındaki ilişki nisbi nem miktarına bağlı olarak değişmektedir 170 Çizim 6.11. Atmosferde asit yağış oluşumu ve etkisi Foto 6.6. Sera etkisine bağlı olarak hava sıcaklığındaki artışlar buzulların erimesine neden olmaktadır 171 6.5. Hava Kirliliği ve Küresel Boyutlu Asitleşme Hava kirliliğinin uluslararası boyutta ele alınması daha eski yıllara kadar geri giderse de, bu konuda ilk önemli uluslararası ilişkilerin başlangıcı 1970’li yılların başı olduğu bilinir. Aradan geçen 30 yılı aşkın bir süre boyunca, Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) başta olmak üzere, gelişmiş Kuzey Amerika ve Avrupa ülkeleri sorunun önemi üzerine yoğun bir şekilde eğilmiş, birçok uluslararası bilimsel toplantı ile birlikte, devlet ve hükümet temsilcilerinin katıldığı zirve toplantıları gerçekleştirilerek, protokoller ve sözleşmeler imzalanmıştır. Diğer bir anlatımla, sorun hem bilimsel ve hem de siyasi otoriteler tarafından dünya kamuoyunun gündemine taşınmıştır. Dünyanın hangi bölgesinde, hangi devletin sınırları içerisinde ve hangi kaynaktan salınırsa salınsın, hava kirletici maddelerin, gaz ve parçacıklar halinde atmosfere salımının önlenmesi amacıyla alınan yaptırımcı kararların uygulamaya sokulması sonucu, küresel boyutta salımların bir miktar azalmış olduğu, yapılan izleme çalışmalarının sonuçlarından anlaşılmaktadır. Ancak, bu sonuçların yeterli olduğunu söylemek olası değildir. Avrupa Birliği’ne aday ülkelerden biri olarak Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası anlaşmalar vardır. Bu anlaşmalar uyarınca, ülkemizde de atmosfere salınan kirletici maddelerin denetlenmesi ve denetim sonuçlarının ortaya konulabilmesi için izleme çalışmalarının yapılması gerekmektedir. Özellikle AB’ye giriş sürecinde bu çalışmalar daha da önem kazanmaktadır. Bu nedenle, ülkemizdeki tüm kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektörün ve sivil toplum kuruluşlarının duyarlılığı yanında, çevre gönüllü kuruluşlarının da, özellikle bilinçli bir kamuoyu oluşturulması bakımından, duyarlı olmaları gerektiği herkes tarafından çok iyi bir şekilde bilinmektedir. Gönüllü kuruluşlarda “bilinçli duyarlılık” anlayışı çok önemlidir. Bunun sağlanabilmesi için, gönüllü kuruluş içerisinde bulunan bireylerin, ilgili konularda bilgilendirilmesi gerekir. Yakın geçmişte, 2003 Mayıs ayında, Avrupa Çevre Dairesi (European Environment Agency-EEA) tarafından, Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu (UNECE) himayesinde Kiev’de gerçekleştirilen Bakanlar Toplantısı için hazırlanan Avrupa’nın Çevresi: Üçüncü Değerlendirme Raporu’nda; Avrupa Birliği’nin çevre 172 mevzuatının uygulanmasındaki kararlılığa bağlı olarak alınan önlemler sonucunda, iklim değişikliklerine, stratosferik ozon derişiminin azalmasına ve hava kirliliğine neden olan salımların önemli miktarda azaldığı ve bu azalmanın devam etmekte olduğu vurgulanmıştır. Bu konuda başarıya ulaşılmasında, mevzuatın yürürlülüğe girmesi ve var olan mevzuata uyum önemli görülmüştür. Çevre gönüllü kuruluşlarının şemsiyesi altında, bilinçli kamuoyu oluşturulmasına katkı sağlamak amacıyla, “Hava Kirliliğinin Uluslararası Önemi” başlıklı bu yazı dizisinde, birinci bölüm olarak “Hava Kirliliği ve Asitleşme” konusu gündeme getirilmiştir. Konunun tanıtımında, sorunu tüm doğal ekosistemleri üzerinde birebir yaşamış olan İskandinavya ülkelerinin deneyimleri esas alınmıştır. Asitleşmenin Nedenleri Avrupa’daki asitleşme olayı ciddi boyutlarda hissedildiğinde, “kritik yük” ifadesi ortaya atılmış, bu amaçla Avrupa’nın bir asitlik haritası hazırlanarak SOx ve NOx kaynakları ve alıcı ortamlar belirlenmiştir. Bunun sonucunda asidik gazların salımının azaltılması amacıyla çalışmalar yapılmıştır. Alplerin kuzeyindeki Avrupa’nın çoğu alanında, 1980 yılına oranla % 70-90 oranında azalma olmuştur. Hava Kirliliğinin Sınırlar Ötesi Uzun Menzilli Taşınımı Sözleşmesi bu gerçeği gündeme getirmiştir. Salım miktarının azaltılması oranları, kabul edilebilir ve uygulanabilir olmalıdır. Prensip olarak, 1972 yılında Stockholm’de ve 1992 yılında Rio’da ortaya konulan esaslar, kirletici yayan ülkelere sorumluluk yüklemiştir. Kirleten öder prensibi, asitleşmenin önlenmesinde, özellikle doğu ve orta Avrupa ülkelerine önemli mali yükler getirmiştir. 1987 yılına göre karşılaştırıldığında, resmin parlak yüzü, atmosferik ozon ve asitleşme ile ilgili olarak, Avrupa’da ve Kuzey Amerika’da sorumluluğun kabul edilmemesiydi. Bunun yanında sorunları azaltacak yeterli teknik de bilinmemekteydi. Resmin karanlık yüzü de bu önlemlerin alınmasını takiben karşılaşılacak ekonomik, sosyal ve politik zorluklardı. 1950’li yıllarda, doğa bilimciler İskandinavya’nın güneyindeki göllerde balık yaşamının giderek azalmakta olduğuna dikkatleri çekmişlerdi. Bazı yerlerde balıkların tamamen yok olduğu ifade ediliyordu. Ancak, 1960’lı yıllara kadar bilim adamları bunun özel bir etkinin sonucunda meydana geldiği konusunda ilişki kuramamışlardı. 173 Daha sonra bunun çok uzaklardan gelen atmosferik kirleticilerden kaynaklandığını ortaya koymuşlardı. İskandinavya’da on binlerce göl ve akarsu asitleşmenin etkisinde kalmıştı. Ayrıca, milyonlarca kişinin içme suyu kaynaklarını oluşturan yer altı suyunun da asidik duruma geldiği, bunun sonucu olarak da su içerisinde zararlı metal miktarının giderek artmakta ve sağlık riski yaratmakta olduğu biliniyordu. Yine bilinen diğer bir gerçek, orta Avrupa’da ve İskandinavya’da ormanların aşırı biçimde hasar görmesiydi. Bunun nedeninin de hava kirliliği olduğu biliniyordu. Hava kirliliği doğrudan doğruya insan sağlığını etkilediği gibi bitki örtüsünü de etkiliyordu. Kentlerde ve yol boylarında zarar görmüş ağaçlar bazı şeylerin yanlış gittiğinin açık göstergesiydi. Dünya genelinde, endüstri alanlarından ve kentlerde, motorlu taşıtlardan, fabrikalardan ve yakma tesislerinden kaynaklanan kirleticilerle karşı karşıya gelinmişti. 1980’li yıllarda, hava kirliliğinin ormanlar üzerindeki etkisi üzerinde dikkatler yoğunlaşmaya başladı. Tehlike sinyalleri özellikle Batı Almanya’dan geliyordu. Bu ülkede hava kirliliğinin etkisi ile ormanlar giderek artan bir hızda tahrip olmaktaydı. Topraklar giderek asitleşiyordu. Hava kirleticilerinin herhangi bir kaynaktan atmosfere salımını izleyen süreçte, kirletici maddeler farklı kimyasallara dönüşerek daha zararlı olmaktaydı ve bu konuda araştırmalar yoğunlaştırılmıştı. Kükürtlü ve azotlu gazlar asitlere dönüşürken, azot oksitler ve hidrokarbonlar, başta ozon olmak üzere, fotokimyasal oksitleyicilere dönüşmekteydi. Ozon bitkiler için çok tehlikeli bir oksitleyiciydi. Fotokimyasal oksitleyiciler asidik olmadıkları için, orman tahribatı sadece asitleşmeden meydana gelmiyordu, fotokimyasal oksitleyicilerin de önemli payı vardı. Daha doğrusu, asitleşme ve fotokimyasal oksitleyicilerin birlikte etkisi daha fazlaydı. Bu gerçeklerin saptanmasını takiben, hava kirletici maddelerin kaynakları ve uzun menzilli taşınımları üzerinde araştırmalar planlandı ve gerçekleştirildi. Yüzlerce ve hatta binlerce kilometre uzaklardaki kirletici kaynaklardan atmosfere salınan kirletici maddeler rüzgarlarla taşınıyor, ormanların üzerinde yoğunlaşarak çökeliyor ve ormanlara zarar veriyordu. Avrupa’da bazı ülkeler kirletici yayan, bazıları da kirleticilerden etkilenen alıcı ortam durumundaydı. Bu genelleme ile, asit yağışların, asitleşmenin ve hava kirliliğinin uluslararası boyutu vurgulanıyordu. Hava kirliliğinden sadece bir ülke sorumlu değildi. Tüm 174 ülkelerin ayrı ayrı kendi atmosferlerini temiz tutması arzu ediliyordu. Dolayısıyla, hem kendi ülkelerindeki öz kaynaklarına ve hem de diğer ülkelerin doğal kaynaklarına zarar verilmeyecekti. Bu yapılabilirdi. Hem yaşamakta olan ve hem de gelecekte bu ortamlarda yaşayacak insanlık için bu gerekliydi. Ulaşılan bilgi ve teknolojik düzey buna olanak sağlıyordu. Ancak, sorunun çözümü biraz ekonomikti. Ek masraflar gerektiriyordu. Sorunun ortaya konulmasında ve çözüm önerilerinin geliştirilmesinde, bu sorundan en fazla etkilenen İskandinavya ülkelerinin öncülük ettiği bir gerçektir. Bu ülkelere göre beş temel sorunun cevaplandırılması gerekiyordu. Bunlar; 1. Asitleşme nedir? Neden kaynaklanmaktadır? 2. Asitleşmenin bilinen ve gelecekte karşılaşılabilecek çevresel etkisi nedir? 3. Asitleşmenin önlenmesi için neler yapılabilir? 4. Asitleşme sorunu neden uluslararası ilgi ve sorumluluk gerektirmektedir? 5. Asitleşmenin önlenmesi için bugüne kadar neler yapılmıştır, gelecekte neler yapılabilir? Hava kirletici maddeler çevre üzerinde doğrudan etkiye sahiptir. Kükürt dioksit (SO2) ve azot oksit gazları (NOx) atmosferde, havanın karışımında yüksek derişimde bulunduğunda, ağaçlara ve likenlere zarar verir, insan sağlığını olumsuz yönde etkiler, yapı malzemelerini aşındırır. Bu nedenle çevresel etkileri ekolojik ve ekonomiktir. Doğrudan etkiler daha çok kirletici kaynaklara yakın alanlarda görülür. Bu iki gaz grubu, kükürtlü ve azotlu gazlar, atmosferdeki değişik süreçleri takiben sülfürik asit ve nitrik aside dönüşerek, kaynaklarının çok uzağına rüzgarlarla taşınır ve zararlı etkilerini oralarda gösterir. Bu asitler ikincil kirleticilerdir. Yağmur ve kar suyu ile birlikte toprak ve su kaynaklarının asitleşmesine neden olurlar. Toprak ve su kaynaklarının asitleşme miktarı, asidik maddelerin etkisine karşı koyma potansiyellerine göre değişir. Kükürtlü Bileşikler Toprak ve su kaynaklarının asitleşmesinde etkili olan gazlar kükürt dioksit ve azot oksitlerdir. Kükürtlü bileşikler yağışların asitleşmesinde 2/3, azotlu bileşikler de 1/3 oranında sorumludur. 175 Kükürtlü gazlardan, kükürt dioksit (SO2) genel olarak petrol ürünlerinin ve kömürün yakılmasından kaynaklanmaktadır. Bu fosil kökenli yakıtlar, birkaç yüz milyon yıl öncesinden başlayan süreçlerle bu güne gelmişlerdir. Organik maddenin yapısında değişik miktarlarda kükürt bulunması doğal bir sürecin gereğidir. Ham petrol ve kömürüm kükürt içeriği oldukça büyük farklılıklar gösterir. Ancak, az veya çok, petrol ve kömürde değişik miktarlarda kükürt bulunmaktadır. En az kükürt, bazen sıfıra yakın miktarda, yine bir fosil yakıt olan doğal gazda bulunur. Petrol ve kömürdekine oranla yok denecek kadar azdır. İşte, petrol ve kömürlerin yakılması sonucu, atmosfere salınan kükürt dioksitin kaynağı bu organik maddenin yapısında yer alan kükürttür. Değişik amaçlarla bugüne kadar yakılmış olan fosil kökenli yakıtlardan atmosfere aşırı miktarda kükürt dioksit yayılmıştır ve halen de bu salım devam etmektedir. Dünya üzerinde halen çok miktarda petrol ve kömür varlığının olduğu bilindiğine göre, bu yakıtların yakılmasına bağlı olarak, gerekli önlemler alınmadığı taktirde, kükürt dioksit salımı artan bir hızla devam edecektir. Dünya üzerindeki ülkeler dikkate alındığında, ülke bazında atmosfere salınan kükürt miktarı oldukça büyük farklılıklar göstermektedir. EMEP (European Monitoring and Evaluation Programme) –Avrupa İzleme ve Değerlendirme Programı- verilerine göre, Avrupa genelinde, yıllık kükürt salım miktarı 1980 yılında 27.030.000 ton ve 1990 yılında 19.167.000 ton’dur. Buna göre, alınan önlemlerim sonucunda on yıl içerisinde kükürt salımı % 29 oranında azaltılmıştır. Yine 1990 yılı verilerine göre, atmosfere en fazla kükürt salımı yapan ülkeler, eski Sovyetler Birliği (4.168.000 ton S), eski Doğu Almanya (2.400.000 ton S), İngiltere (1.887.000 ton S), Polonya (1.605.000 ton S), eski Çekoslovakya (1.222.000 ton S), İspanya (1.158.000 ton S), İtalya (1.090.000 ton S) ve Bulgaristan (1.010.000 ton S) olarak verilmiştir. Aynı yıl için Türkiye’nin kükürt salımı 177.000 ton olarak verilmektedir ki, bu miktar Avrupa kaynaklı toplam salımın % 1’inin altındadır. Avrupa’da, İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen dönemde, atmosfere kükürt yayılımında çok hızlı bir artış görülmüştür. Bunun nedeni, nerede ise her yıl % 10 oranında artış gösteren petrol yakılması olmuştur. 1970 yılında, 1945 yılına oranla 15 kat daha fazla petrol tüketilmiştir. Eski Sovyetler Birliği dikkate alınacak olursa, 1990 yıllarının ilk 176 yarısında atmosfere salınan kükürt miktarı, yıllık olarak, 20 milyon ton dolayındadır. Bunun % 80’i fosil kökenli yakıtlardan, geri kalanı endüstriyel işlemlerden kaynaklanmıştır. Batı Avrupa’da en fazla kükürt salımı, bu dönemde, Federal Almanya ve İngiltere, Doğu Avrupa’da ise eski Sovyetler Birliği ve Polonya’dır. Alınan bir seri önlem sonucu, Avrupa’da kükürt salımı yıllara göre azalma eğilimi göstererek devam etmektedir. 1990’lı yıllarda, Kuzey Amerika’da yıllık kükürt salımı 12 milyon tondur, bunun 10 milyon tonu ABD’ye aittir. Dünya genelinde, insan faaliyetlerine bağlı olarak atmosfere salınan yıllık kükürt miktarı 80 milyon ton olarak tahmin edilmektedir. Kükürt salımı sadece insan faaliyetlerine bağlı kalmamaktadır. Aslında, doğal bir süreç olan küresel madde döngüsü kapsamında da doğal kükürt salımı vardır. Ayrıca, volkan patlamaları, denizler ve okyanuslar, tatlı su ortamları doğal kükürt salımının kaynakları arasındadır. Doğal olarak atmosfere yayılan kükürt miktarı insan faaliyetleri sonucunda salınan kükürt miktarına yakındır. Burada en önemli olan bir husus, küresel boyutta bir yıl içerisinde atmosfere salınan kükürt miktarının % 90’a yakın bir bölümünün Avrupa ve Kuzey Amerika’nın endüstrileşmiş bölgelerinden kaynaklanmasıdır. Bu miktar doğal olarak tüketilebilecek atmosferik kükürt miktarının 10 katından fazladır. Avrupa’da yağışların kimyasal özellikleri çok önceden başlatılan çalışmalarla ölçülmektedir. Bu analizlerin sonuçlarına göre, 1950’li yılları takiben kükürt miktarlarında artışlar olduğu, 1970’li yıllarda oldukça yüksek ve sabit değerlere ulaştığı ve daha sonraki yıllarda azalma eğilimi gösterdiği saptanmıştır. Azotlu Bileşikler Kükürtlü bileşiklerle birlikte, toprak ve su kaynaklarının asitleşmesine neden olan diğer grup, azotlu bileşikler ve özellikle azot oksitler (NOx)’dir. Bu grupta yer alan gazlar azot monoksit (NO) ve azot dioksit (NO2) gazlarıdır. Azot oksitler her türlü yanma sonucu oluşur. Kükürt dioksitin oluşumundan farklı olarak, atmosferdeki azot gazının oksijenle yaptığı bileşiklerdir. Atmosferde, solumakta olduğumuz katmandaki hava karışımında bulunan hava % 78 azot ve % 21 oranında oksijen içermektedir. Bu karışım ısıtıldığında, azot ve oksijen birleşerek azot oksitleri oluşturmaktadır. Yakma sıcaklığı arttıkça azot oksitlerin oluşumu artmaktadır. Bunun yanında, yakıtlarda, organik maddenin yapısında bulunan azotun yanmasıyla da azot oksitler oluşmaktadır. Bir 177 çok ülkede azot oksitlerin en önemli kaynağı motorlu taşıtların egzozudur. İskandinavya’da motorlu taşıtlardan kaynaklanan azotlu gazların toplam miktar içerisindeki payının 2/3 olduğu bilinmektedir. Kükürtlü gazlara oranla, azot oksitlerin salım miktarını tahmin etmek daha zordur. Buna rağmen, 1960’lı yıllarda, azot oksitlerin salımının daha önceki yıllara oranla iki kat arttığı tahmin edilmiştir. Yapılan bu tahminlere göre, Avrupa’da her yıl atmosfere salınan azot oksit miktarı, NO2 eşdeğeri olarak, 22 milyon ton dolayındadır. Trafik yoğunluğunun giderek artması bu artışta önemli etken olmuştur. 1990 yılındaki artış, 1980 yılına göre % 3,5 olmuştur. Kükürt salımının denetim altına alınması çabaları, asitleşmede azot oksitlerin önemini giderek artırmaktadır. EMEP verilerine göre, 1990 yılında en fazla azot oksit salımına neden olan ülkeler, eski Sovyetler Birliği (4.248.000 ton NO2), İngiltere (2.727.000 ton NO2), Batı Almanya (2.600.000 ton NO2), İtalya (1.761.000 ton NO2), Fransa (1.750.000 ton NO2) olarak belirtilmektedir. Türkiye için bu miktar 175.000 ton NO2 olarak verilmektedir. Atmosferik azot kirliliğinde, tarımsal amaçlarla kullanılmakta olan kimyasal gübreler de önemli bir yer tutmaktadır. Ayrıca, hayvan gübresinin mikrobiyolojik ayrışmasına bağlı olarak atmosfere fazla miktarda amonyak (NH3) salımı olmaktadır. Amonyak gerçekte yağışların pH’sını bir miktar yükseltmesine karşın, yağmur ve kardaki amonyum iyonu (NH4+) toprak mikroorganizmaları tarafından dönüştürülerek etkisi giderilmektedir. Aşırı miktarlarda kullanılan azotlu gübreler, topraktan yüzey akış suları ile uzaklaştırılarak yüzey su kaynaklarına ulaştırılmakta ve başka kaynaklardan gelen fosforla birlikte toplam etki oluşturarak önemli su kirliliği (ötrifikasyon) sorunları oluşturmaktadır. Bunun dışında, derine yıkanan azotlu bileşikler yer altı sularının kirlenmesine de neden olmaktadır. Diğer Kirleticiler Havanın normal karışımı içerisinde fazla miktarda bulunmasına karşın, insan faaliyetleri sonucu giderek artmakta olan karbon dioksit (CO2) sera etkisi oluşturması bakımından dikkate alınmakta ve salımının denetlenmesi gereği üzerinde durulmaktadır. Atmosfere salınan hidrokarbonlar da oldukça önemlidir. Bunlar atmosfere girmelerini takiben değişik süreçlerin etkisi ile en az on farklı 178 yeni bileşiğin meydana gelmesine neden olarak hava kirliliğinde etkili olmaktadır. Otomobil egzozları, boya atölyeleri ve petrokimya tesislerinden yayılan hidrokarbonlar atmosferde güneş ışığının katalitik etkisi ile fotokimyasal oksitleyicilere dönüşürler. Önemli bir oksidant olan ozon’un miktarı, 1950’li yıllardan bu yana Kuzey Avrupa’da giderek artmıştır. Bunun en önemli nedeni, motorlu kara taşıtlarının yoğunluğundaki artışa bağlı olarak hidrokarbonların ve azot oksitlerin artışıdır. Ozon (O3) en önemli fotokimyasal oksitleyicilerden biridir. Diğer PAN (peroksi asetil nitrat) gibi oksidantlar bitkilere zarar vermektedir. Asitleşme Kükürt dioksit ve azot oksitler su ile temas ettiklerinde kuvvetli asitler olan sülfürik asit ve nitrik aside dönüşürler. Bu durum atmosferdeki su damlaları içerisinde oksitlerin çözünmesiyle meydana gelir. Oluşan asit damlaları yere ulaştıklarında yağmur veya kar şeklinde bitkilerle temas eder. Ancak, asidik oksitler doğrudan doğruya gaz halinde de bitki örtüsü ile temas edebilir veya havada asılı olarak bulunan kuru parçacıklara da bağlanabilirler. Asidik gazların bu şekilde çökelmesi “kuru çökelme”, yağışlarla birlikte çökelmesi ise “ıslak çökelme” olarak adlandırılmaktadır. Kuru çökelme ile çökelen asidik gazlar su ile temas edince yine asitler meydana gelir. Asitlerin tipik özellikleri, ortama hidrojen (H+) iyonlarını salmalarıdır. Asitleşme miktarı salınan hidrojen iyonlarının miktarına bağlıdır. Herhangi bir çözeltideki asitlilik, hidrojen iyonlarının derişiminin bir göstergesidir. Asitlilik pH olarak ifade edilir. pH = - log [H+] şeklinde formüle edildiğinden, asitlilik arttıkça pH değeri düşer. Diğer bir ifade ile pH değerinin düşük olması asitliliğin veya hidrojen iyonlarının fazlalığına işaret eder. Nötr pH 7’dir. Bu değerin altında olması asidik, üzerinde olması alkalilik olarak ifade edilir. pH değişimi logaritmik ölçekte olduğu için, pH değerindeki bir birimlik azalma, hidrojen iyonu miktarında 10 kat artışı gösterir. Örneğin, pH’sı 6 olan bir çözeltideki hidrojen iyonlarının miktarı, pH’sı 7 olan bir çözeltideki hidrojen iyonları miktarından 10 kat fazladır. Toprak ve su ortamlarındaki kimyasal ve biyolojik süreçler ortamın pH değeri ile yakından ilgilidir. pH’nın ani değişikliklerine karşı, toprak ve su ortamlarında doğal 179 bir mekanizma vardır. Buna, ortamın “tamponlama kapasitesi” adı verilmektedir. Doğal bir göl suyunda tamponlama işlevi, suda çözünmüş olarak bulunan bikarbonat (HCO3¯ ) iyonları tarafından sağlanmaktadır. Kireççe zengin olan göl sularında bol miktarda bulunan bikarbonat iyonları nedeniyle bu göllerin asitleşmesi (suyun ekşi tat alması) belirli bir noktaya kadar önlenir. İskandinavya’da doğal göllerin sadece küçük bir bölümü yeterince kireçlidir. Danimarka ve İsveç ile Norveç’te Oslo dolaylarındaki bazı göller bu bağlamda nispeten kireçli sayılabilir. Bu alanların dışındaki göller yeterince bikarbonat iyonuna sahip değildir. Bunun sonucu olarak da asitleşmeye karşı oldukça duyarlıdırlar. Bu göl sularına dışarıdan asidik maddeler karıştığında suyun pH değeri önemli ölçüde azalmaktadır. Topraklardaki pH ölçümü sudaki ölçümlere oranla karmaşıktır. Toprağın kendisi homojen bir yapı ve özelliğe sahip olmadığından, ayrıca toprak içerisindeki kimyasal ve biyolojik süreçler devam etmekte olduğundan, pH ölçümlerinde dikkatli olunması gerekmektedir. Ölçüm şekline göre farklı değerler elde edilmemesi için, en uygun yöntem olarak önerilen, toprak örneğinin belirli miktardaki saf su ile karıştırılması, zaman zaman çalkalanarak en az bir saat kadar bekletildikten sonra pH’sının ölçülmesidir. Topraklarda ani pH değişimini önleyen birkaç süreç vardır. Toprak, farklı mineralleri ihtiva eden kayaların aşınması ile meydana gelmiş olduğundan, oldukça farklı mineralleri bünyesinde bulundurur. Toprakta kalkerli-kireçli- mineraller varsa, toprak pH’sı yüksektir. Bu topraklarda kirecin bulunuşu, ortama dışarıdan gelen asidik maddelerin pH’yı aniden düşürmesine karşı koyar. Ancak asit birikiminin miktarı ve sürekliliğine bağlı olarak pH’da azalma görülebilir. Bunun sonucu olarak, bazik-alkali- pH değerlerinde toprakta çözünmeden bulunan metalik bileşikler pH’nın düşmesi ile çözünmeye başlar ve metaller toprak çözeltisine geçer. Buna tipik örnek alüminyumdur. Serbest hale geçen alüminyum bitki köklerine zarar verir. Toprak derinliklerine doğru hareket halinde olan su ile yer altı suyuna ulaşır. Benzer şekilde yüzey sularına da karışır. Bu durumda göllerde varlığını sürdürmekte olan balıklar başta olmak üzere diğer canlılar da etkilenir. Asitleşmenin Çevresel Etkisi Göller ve Akarsular Üzerine Etkisi İskandinavya’da asitleşme olayı önce göllerde kendisini 180 göstermiştir. Bu nedenle asitleşmenin göl ve akarsulardaki etkisi çok iyi bilinmektedir. Yüzeysel su ortamlarının asitleşmesi, bu su kaynakları ile bağlantılı olan topraklarla yakından ilgilidir. Göl ve akarsuları oluşturan suyun % 90’ı toprak kaynaklarını geçerek bu ortamlara ulaşmaktadır. Suyun, % 10’u da doğrudan doğruya su yüzeylerine atmosferden düşen yağmur veya kar suyudur. Asitleşmenin ilk görüldüğü göller, çevresindeki toprak kaynakları yeterli tamponlama kapasitesine sahip olmayan, kireçsiz topraklardır. Bu nedenle, göl suyunun tamponlama kapasitesi de yetersiz olduğundan asitleşme gerçekleşmektedir. Norveç’in güneyinde, geçtiğimiz yüzyılın ikinci ve üçüncü on yıllarında da akarsularda balık ölümleri görülmüştür. İsveç’in güneyinde bulunan daha hassas göller, 1950 ve 1970 yılları arasındaki aşırı kükürt salımına bağlı olarak asitleşmişlerdir. Başlangıçta asitleşmeye karşı koyuş nedeniyle asitleşme yavaş seyretmiş, ancak tamponlama özelliği kaybolunca asitleşme hızlanmıştır. Belirli bir süre boyunca pH azalması devam etmiş ve daha sonra asidik denge durumuna gelmiştir. Hayvanlar ve Bitkiler Üzerine Etkisi Asitleşmiş göllerin suyu aldatıcı bir şekilde, temiz, parlak ve berrak görünür. Korkutucu yanı sudaki canlıların yok oluşudur. Asitliğin etkisi ile balıklar kaybolur, diğer bitkisel ve hayvansal canlı varlığında önemli azalma görülür. Sudaki planktonlar yok olduğu ve su içerisindeki humus gölün tabanına çöktüğü için su berraktır. Asitleşmiş göllerde çoğu su bitkisi olumsuz yönde etkilenir. Bu sonuç, sadece doğrudan suyun pH’sındaki azalıştan kaynaklanmaz. Suyun pH’sının düşmesi ile serbest hale gelen alüminyumun zararlı etkisi görülür. Balıkların yok olmasında da, pH’nın düşmesiyle birlikte alüminyumun serbest hale geçmesi etkili olmuştur. Benzer şekilde, sudaki kadmiyum, çinko, kurşun miktarı da zamanla artmaktadır. Bunlar da, alüminyumda olduğu gibi, su içerisindeki derişimleri belirli bir düzeye ulaştığında bitkisel ve hayvansal canlılar için zararlı olmaktadır. Herhangi bir gölde meydana gelen bu istenmeyen kimyasal maddeler, su akıntıları ile bir gölden diğer bir göle de taşınabilmektedir. Suyun kimyasal özelliklerinde ortaya çıkan bu değişiklikler biyolojik özelliklerini de etkiler. Balıkların yok olması ile bazı böcek varlığında artış olur. Bunun nedeni, böceklerle beslenen balıkların azalması veya yok oluşudur. Bu nedenle, bir bakıma, asitleşmiş göller biyolojik olarak ölü göller değildir. 181 Göldeki asitlilik, gölü besleyen su kaynaklarına ve yağışlara bağlı olarak mevsimlik farklılıklar gösterir. Göl ve akarsuları asitliliklerinin en yüksek olduğu mevsim, karların erimesini takiben asidik suların göle karıştığı ilkbahardır. Bunun yanında, sonbahardaki yağmurlarla da suyun asitliliği artar. Cıva İsveç’te, uzun bir zamandan beri cıva önemli bir sorundur. 1960’lı yıllardan bu yana, balıklardaki cıva birikiminin sağlığa zarar verecek düzeye ulaşmış olması nedeniyle birçok göl kara listeye alınmıştır. Alınan önlemlerle göllere cıvalı atıkların boşaltılmasının önüne geçilmiş, böylece sorunun az veya çok çözüldüğü düşünülmüştür. Ancak, sonuç öyle olmamıştır. Aksine, özellikle besin maddesi bakımından yetersiz ve pH’sı düşük olan göllerde cıva miktarı müsaade edilebilir değerlerin üzerine çıkmıştır. Bu cıva derişimi yüksek bulunan göllerin büyük bir bölümü atıksuların boşaltıldığı yerlerden oldukça uzakta bulunan göllerdir. Kara listeye alınan göllerdeki balıklar satılamaz ve dolayısıyla de yenilemez. Kara listeye alınan göller için belirlenen cıva miktarı sınır değeri, balıklarda 1 mg Hg/kg’dır. Bu değer WHO standartlarına göre 0,5 mg Hg/kg ‘dır. 1990’lı yıllarda, İsveç’te 200 göl bu nedenle kara listeye alınmıştır. Ayrıca, 5.000-10.000 gölün de risk altında bulunduğu belirlenmiştir. Asitleşme sorunu görülmeyen bazı göllerde de, cıva düzeyleri kara listeye alınma sınırına yaklaşmıştır. Cıva, insanlarda, cenin durumunda iken beyin gelişmesini engellemektedir. Bunun anlamı, hamile kadınların cıvaya karşı daha fazla risk taşımasıdır. İsveçliler daha az tatlı su balığı tüketmelerine karşın yine de bu konuda duyarlıdırlar. Etinde yüksek oranda cıva birikmiş olan balıkların bulunduğu göl suları zararlı değildir. Bu sularda banyo yapılabilir ve hatta içilebilir. Burada akla gelen önemli bir soru, suların içilebilmesine karşın neden bu sulardaki balıkların yenmemesidir. Bunun nedeni, sudaki cıva göl ortamındaki canlılar tarafından alınarak depolanmaktadır. Sudaki bitkiler, fitoplanktonlar, zooplanktonlar ve böcekler cıvayı vücutlarında depolar. Bu canlılar daha büyük hayvanlar tarafından yenildiğinde gıda zinciri boyunca vücutlarında aşırı miktarda cıva birikmiş olur. Su ortamında daha çok balıklarda biriken cıva, balık yiyen insanlarda ve kuşlarda daha fazla zararlı etkiye sahip olmaktadır. Balıklar cıva birikiminden nadiren zarar görürler. Ancak, hemen belirtmek gerekir ki asitleşmiş göllerdeki balıklarda cıva birikimi daha 182 üst düzeylerdedir. Asidik topraklardaki cıva, diğer ağır metallere göre daha farklı bir davranış gösterir. Toprak çözeltisine salınması beklenirken, aksine toprağa, özellikle humusa, daha sıkı bağlanır. Humusla birlikte göl tabanına çökelebilir veya diğer göl ve akarsulara taşınabilir. Suların kireçlenmesi ile balıklardaki cıva birikimi azaltılabilir. Suyun pH değeri kireçleme ile artırıldığı için canlı türleri ve varlıkları giderek artar. Gölde daha önceden birikmiş olan cıvanın miktarı sabit olduğundan, göl ortamındaki canlı varlığının artması ile canlılardaki cıva birikimi her bir canlı için oransal olarak azalır. Bunun sonucu olarak da balıklardaki cıva birikimi sınır değerlerin altında kalabilir. Toprağın Asitleşmesi Toprağın asitleşmesi sonucunda bitkilerin besin maddesi alımı önemli ölçüde etkilenir. Asitleşme, aslında toprakta olağan bir süreçtir. Bitkiler topraktan kökleri ile pozitif değerlikli besin elementlerini alırken toprağa H+ iyonları veririler. Ayrıca, toprakta bulunan organik maddenin mikrobiyolojik yolla ayrışması sonucunda da asidik maddeler oluşur. Özellikle iğne yapraklı ağaçlardan oluşan ormanlarda toprak üzerinde biriken bitki artıklarının ayrışması ile toprağa önemli miktarda hidrojen iyonu karışır. Ancak bunlar doğal süreçlerdir ve toprağın tamponlama kapasitesine bağlı olarak fazla asidik hal almazlar. Dışarıdan farklı kaynaklardan toprağa yeni asidik maddeler ulaşıncaya kadar bu denge devam eder. Toprağa asidik maddenin gelmesi ile, pH’da, yine tamponlama özelliğine bağlı olarak, yavaş bir şekilde düşmeler meydana gelir. Asidik madde ilavesi devam ettiği taktirde tamponlama kapasitesi yeterli olamaz ve toprak asidik bir hal alır. Toprak pH’sındaki düşüşe bağlı olarak, toprakta bulunan alüminyum ve diğer toksik metaller serbest hale geçer, toprak çözeltisindeki miktarları artar. Diğer taraftan, çözünürlüğün artışına bağlı olarak, potasyum, kalsiyum ve magnezyum gibi bitki besin elementleri de çözeltiye geçerek toprağın derinliklerine doğru yıkanırlar. Bitki kök bölgesinden uzaklaştıkları için artık bitkiler için yararlı durumdan çıkarlar. Bilim adamları, daha önceki yıllarda toprakların tamponlama özellikleri nedeniyle asitleşmenin mümkün olmayacağını söylemelerine karşın, İskandinavya’da toprakların pH değerlerinde 0,3-1 birim azalma meydana gelmiştir. Bazı yerlerde bu azalma 1,5 birime kadar ulaşmıştır. Toprakların üst 1 m’lik katmanı asidik duruma gelmiştir. Batı Almanya 183 ve Avusturya’da, son 20-40 yıl içerisinde, toprak pH’sında 0,3-1,5 birimlik azalma olmuştur. Toprak pH’sının düşmesinden toprak canlıları önemli ölçüde etkilenir. Toprak canlıları toprağa düşen organik artıkların ayrışmasında önemli görev üstlendiklerinden, bu canlıların azalması veya yok olması sonucu, toprağa düşen organik atıklar ayrışmadan uzun bir süre kalır ve birikim meydana gelir. Ayrışmanın azalması veya durması ile bitkiler için mineral besin maddesi temini de yavaşlar. Asidik topraklarda mantar varlığında artış görülür. Sudakine oranla topraklardaki asitleşme süreci daha yavaş olarak seyreder. Ancak zamanla toprakta ağır metal birikimi artar ve bitki besin maddeleri yıkanarak kaybolur. Bu sorunları gidermek oldukça zordur. Toprak kaynaklarının bu şekilde asitleşmesine neden olan asidik gazların salımı durdurulsa bile, toprakların eski hallerine döndürülmesi oldukça uzun zaman alır. Tarım Alanları ve Tarımsal Üretim Çoğu bitkiler toprak pH’sının 6’nın üzerinde olması durumunda daha iyi gelişir. Bu pH değeri civarında, bitkilerin topraktan su ve besin maddesi alımları ve zararlı maddelerden korunmaları daha uygundur. Tarım topraklarında asitleşmeye neden olan tek faktör atmosferik çökelme değildir. Günümüzdeki tarımsal uygulamalar da topraklardaki hidrojen iyonlarının artmasına yol açmaktadır. Örneğin, toprağa bitki besin maddesi olarak azot ilavesinde amonyumlu kimyasal gübrelerlerin verilmesi sonucu, amonyumun nitrata dönüşümünde önemli miktarda hidrojen iyonu toprağa geçmektedir. Bu şekildeki gübreleme topraktaki asitleşmenin % 15-50 ‘sini oluşturmaktadır. Diğer taraftan hasatla topraktan uzaklaştırılan biyokütle ile birlikte aşırı miktarda bitki besin maddesi de topraktan uzaklaşmaktadır. Bunun sonucu olarak da toprakların tamponluk kapasitesi giderek azalmaktadır. Ancak topraklara kireç ilavesi ile pH düşüşleri önlenebilmektedir. Hava kirliliğinin bitkiler üzerindeki doğrudan etkisi nedeniyle de tarımsal üretim etkilenmektedir. Ozon, birçok bitkiye doğrudan zarar vererek tarımsal alanlardan alınan ürünün miktarını önemli ölçüde etkilemekte ve kalitesini bozmaktadır. ABD’de 1970’li yılların başında yapılan tahminlere göre, ozon her yıl bitkisel üretimde 2-4 milyar dolarlık kayıplara neden olmuştur. Bunun anlamı, toplam bitkisel üretim gelirinde % 4-7 oranında azalmadır. Benzer hasar İsveç’te rapor edilmiş, ürün 184 kaybının % 10’a kadar yükseldiği ifade edilmiştir. Ormanlar Hava kirliliğinin ormanlar üzerindeki etkisi oldukça farklılık göstermektedir. İskandinavya’da başlıca iki tip orman toprağı vardır. En yaygın olanlar podzollar ve kahverengi topraklardır. Podzollar genel olarak iğne yapraklı ağaçlarla kaplıdır. Bu yöreler oldukça fazla miktarda yağmur alır. Kireç bakımından oldukça fakirdir ve bitki besin maddeleri topraktan giderek yıkanmıştır. Bu topraklar kısmen asidiktir. Bu nedenle asit yağışlara karşı oldukça duyarlıdır. Podzolların aksine, kahverengi toprakların pH’sı daha yüksektir. Bitki besin maddesi bakımından daha zengindir. Bu topraklar genelde çayır ve yaprağını döken ağaçlarla kaplıdır. Kahverengi topraklar asit yağışlarla karşı karşıya geldiğinde, topraktaki kil minerallerine bağlı olan alüminyum serbest duruma geçer ve böylece toprak çözeltisindeki derişimi giderek artar. İğne yapraklı ağaçların dikilmesi ile kahverengi topraklar da zamanla podzola dönüşebilir. Bunun nedeni iğne yapraklı ağaçların asitleştirici etkisidir. Ormancılık faaliyetleri de toprakların asitleşmesine neden olabilmektedir. Ormandaki ağaç kesimleri ile birlikte, her türlü bitkisel ürünün orman ekosistemi dışına çıkarılması yoluyla bitki besin maddeleri de orman dışına çıkarılmaktadır. Bunun sonucu olarak, mineral madde teminindeki doğal süreç bozulmuş olur ve toprağın asitleşmeye karşı direnci azaldığı gibi kendiliğinden de asidik duruma gelir. Ayrıca tıraşlama ile orman toprağının üzeri bitki örtüsünden yoksun duruma getirildiğinde, toprağın yüzeysel su tutma kapasitesi azalacağından, yüzeysel sular çevredeki göl ve akarsulara ulaşarak onların da asitleşmesine neden olur. Ayrıca, ormanların geliştirilmesi amacıyla asidik özellikli kimyasal gübrelerin kullanılması ile de toprak asitliği artırılır. Orman topraklarının asitleşmesi ve birçok yörede ağaçların zarar görmüş olması modern ormancılık faaliyetlerinin etkisi ile açıklanamaz. Avrupa’nın, özellikle orta kesiminde, yüksek miktardaki hava kirliliği, yoğun olarak kükürtlü ve azotlu bileşiklerin çökelmesi, hem ormanlara ve hem de topraklara önemli zararlar vermektedir. Avrupa’da 1983 yılından beri orman tahribatı bazı ülkeler tarafından araştırılmaktadır. 1986 yılından bu yana, çoğu Avrupa ülkesi uluslararası işbirliği ile bir çerçeve programı kapsamında sorunları ele almaktadır. Bu programın yürütülmesi Almanya’nın sorumluluğuna verilmiştir. Yirmi üç Avrupa ülkesini 185 kapsayan programın beşinci aşaması 1990 yılında gerçekleştirilmiştir. Program kapsamında 130 milyon hektarlık ormanlık alan bulunmaktadır. Bu alan Avrupa’daki tüm ormanların 2/3’ü içerisine almakta, eski Sovyetler Birliği’nin Avrupa’daki bölümünün büyük bir kısmını da kapsamaktadır. Yapılan etüt çalışmalarından elde edilen bilgiye göre, bu program kapsamındaki ormanlarda görülen hasar beş sınıf altında toplanmaktadır. Sınıflara göre hasar oranları, 0.Sınıf % 0-10, 1.Sınıf % 11-25, 2. Sınıf % 26-60, 3. Sınıf % 60’ın üzeri, 4. Sınıf ölü ağaçlardır. 1986-1990 yılları arasında gerçekleştirilen etütlerde, hasar düzeyleri ile ilgili olarak yıllık önemli farklılıklar izlenmiştir. Orman tahribatında, kuraklık, rüzgar, don gibi doğal olaylarla birlikte hava kirliliğinin etkili olduğu görülmüştür. Bir genelleme yapılarak, orman tahribatının daha çok yaşlı ağaçlar ve yüksek yerlerdeki ağaçlarda görüldüğü, Avrupa genelinde, en etkili faktörün hava kirliliğinin doğrudan veya dolaylı etkisi olduğu ifade edilmiştir. Herhangi bir olumsuz faktörün doğrudan veya dolaylı etkisi altında kalmış ağaçlardaki hasarın izleri ve belirtiler oldukça açık olarak görülür. Ancak bu zararın hangi faktörün etkisi ile meydana geldiğini söylemek çoğu kez kolay değildir. Herhangi bir olumsuzluk iklim, böcekler veya hava kirliliğinden kaynaklanmış olabilir. Kirli hava ağaçları doğrudan veya dolaylı olarak etkilemektedir. Doğrudan etki yapraklardaki zararlardır. Asit yağışlar, kükürt dioksitin kuru çökelmesi veya ozon, ağaç yaprağını koruyan mum tabakasını aşındırır, yaprak dokusundaki gözeneklerde hasara yol açar. Geniş ve iğne yaprakların iç dokusunda bulunan yarı geçirgen zarları tahrip ederek, ağacın gaz, su ve besin maddesi dengesini bozar. Dolaylı etki, toprakların asit yağışların etkisi ile asitleşmesi sonrasında görülür. Topraktaki besin maddesinin azalması nedeniyle ağaç yeterince beslenemez. Ayrıca, toprak çözeltisinde giderek artan, alüminyum gibi zehirli maddeler ağaca zarar verir. Ağaç kökleri hasar görür, kılcal kökler su ve besin maddesi alımını gerçekleştiremez. Bu şekilde giderek zayıf düşen ağaçlar, hastalık ve böceklere karşı dayanıksız hale gelir. Bunu takiben, bir-iki sıcak yaz mevsiminin kuraklık etkisi, zor kış koşulları ile de karşı karşıya gelirse ağaçlar kurur. Farklı ağaç türleri, hava kirliliğinin doğrudan veya dolaylı etkisinden farklı bir şekilde etkilenir. Yapraklarını döken ağaçlar, iğne yapraklı ağaçlara oranla daha az hassastır. Bunun nedeni, geniş yapraklı 186 ağaçların toplam yaprak yüzeyi genişliğinin iğne yapraklı ağaçlara oranla daha az olmasıdır. Ayrıca, her sonbaharda dökülen yapraklar nedeniyle hava kirleticilere daha az süre maruz kalmaktadırlar. İğne yapraklı ağaçlarda ibreler önce sarımsı bir renk almakta, daha sonra kahverengine dönüşerek kurumakta ve dökülmektedir. Bitki kökleri saçak kılcal uzantılarını kaybetmekte ve kök gelişmesi yavaşlamaktadır. Ağaçlardaki ibrelerin boyu kısalmakta, ağaç gövdesindeki yıllık halkalar daralmakta ve dallar kendini taşıyamaz duruma gelerek sarkmaktadır. İskandinavya’daki ormanlar tüm batı Avrupa için önemlidir. Bu ormanlar bölgedeki odun menşeli endüstrinin ham maddesidir. İsveç ve Finlandiya’da orman ürünlerinin % 80’i ihraç edilir. Başlıca pazarlar da İngiltere ve Almanya’dır. İskandinavya’daki ormanlar üretkenliklerini sürdüremedikleri taktirde, üretim ve işleme süreçlerinde önemli iş kayıpları meydana gelecek ve hem ulusal ve hem uluslararası ekonomilerde gerilemeler görülecektir. Bunun sonucu olarak sosyal ve siyasal çalkantılar ortaya çıkabilecektir. Ormanlar, ekonominin ötesinde, doğal varlıklar ve değişik ekosistemlerdir. Doğal yaşam ortamlarıdır. Binlerce böcek ve küçük hayvan türünü, sayısız bitki türünü, çok sayıda memeli hayvan türünü ve bu türlerin varlıklarını barındırırlar. İklimlerin oluşmasında, su kaynaklarının sürekliliğinde, toprakların erozyonla kaybolmasının önlenmesinde görev üstlenirler. İnsanlar için rekreasyon alanlarıdır. İsveç ve Çekoslovakya’da kuruyan ağaçlar nedeniyle yok olan ormanların sonucunda toprak erozyonunun arttığı ifade edilmektedir. Bitkiler Üzerindeki Etkiler Hava kirliliğinden sadece ormanlar veya orman ağaçları zarar görmez. Diğer bitkisel canlılar da benzer şekillerde etkilenir. Yani, doğrudan hava kirletici maddelere, kükürtlü ve azotlu kirletici gazlara ve ozon’a maruz kalarak veya dolaylı yolla, toprakların asitleşmesine bağlı olarak, zarar görürler. Bu etkilenmede en hassas olanlar, likenler ve yosunlardır. Bunun en önemli nedeni koruyucu parafin tabakasına sahip olmamalarıdır. Likenler hava kirliliğinin çok tipik göstergesidir. Özellikle kükürt dioksit gazının etkisinin belirlenmesinde çok iyi sonuç verirler. Likenler oldukça geniş bir yayılım alanına sahiptir. Ormanlarda, kırsal alanlarda, kentlerde ve endüstri bölgelerinde de belirli koşullarda varlıklarını sürdürebilirler. Ancak, kentlerde ve endüstri bölgelerinde hava kirliliğinden zarar görme oranına bağlı olarak kaybolurlar. Çiçek 187 açan bitkiler ve eğrelti otları hava kirliliğinden nispeten fazla etkilenmezler. Bunun yanında, atmosferik azotu alarak köklerindeki özel dokularında biriktiren baklagiller, hava kirliliğinden daha az etkilenirler. En azından toprakların asitleşmesi sürecinde kaybolan bitki besin maddesinin bir bölümünü kendileri karşılar. İsveç’te yapılan araştırmalarda 150 bitki türünün asitleşme nedeniyle yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı görülmüştür. Hayvanlar Üzerindeki Etkiler Asitleşmenin etkisinde kalmayan hayvan yok gibidir. Asitli göllerden sadece balıklar kaybolmaz. Kurbağalar da doğal dengenin bozulmasından önemli derecede etkilenir. Küçük kuşlar asitli sulardan uzaklaşır. Kuş yumurtalarının kabuklarında incelmeler görülür. Bunun nedeni böcek yiyen kuşlardaki alüminyum etkisidir. Asitli göllerde balık kalmadığı için balık yiyerek beslenen kuşların o yörede barınması mümkün değildir. Toprakların asitleşmesine bağlı olarak bitkilerde ağır metal birikimi görülür. Bu bitkilerle beslenen hayvanlarda da ağır metal birikimi kaçınılmazdır. Özellikle karaciğerlerinde ve böbrek dokularında kadmiyum birikimi oldukça yaygındır. Asitliliğin hayvanlar üzerindeki olumsuz etkisi, daha çok bitki örtüsünün etkilenmesi ile orantılıdır. Bitki örtüsünün çeşitliliği ve zenginliği önemlidir. Örneğin, ormanlar önemli derecede hasar görmüş ise bu ekosistemlerde barınmakta olan hayvan türleri de önemli ölçüde etkilenir ve ortamdan uzaklaşırlar. Sonuç olarak, ormanlardaki etkiye benzer şekilde, hava kirliliği dorudan ve dolaylı olarak tüm flora ve faunayı da etkilemektedir. Yeraltı Suyu Yağışların çok büyük bir bölümü yağmur ve kar şeklindedir. Yeryüzüne düşen yağışların bir bölümü değişik yollarla yeraltı suyuna ulaşır. Toprak yüzeyinin su sızdırma özelliğine ve toprak katmanlarının geçirgenliğine bağlı olarak, yeraltı suyuna ulaşan su miktarı değişir. Eğer topraklar yeterince geçirgen değilse, toprak yüzeyine ulaşan su, eğime bağlı olarak yüzey akışa geçer. Böylece, yeraltı suyundan daha çok akarsu ve göllere ulaşır. Yeraltı suyuna ulaşan su daha sonra yeraltı suyunu besleyerek önemli su kaynaklarını oluşturur. İsveç’te yaklaşık olarak 8 milyon insan su ihtiyacını yeraltı su kaynaklarından karşılamaktadır. Bu yöredeki çok sayıda göl asidiktir. Toprak hem 188 fiziksel bir filtre görevini üstlenmekte ve hem de içerisinden aşağıya doğru süzülmekte olan suyu kimyasal olarak nötralize etmektedir. Bunun sonucu olarak da, yeraltı suları yüzey sularına oranla daha az asidiktir. Yeraltı suyunun asitleşmesi belirli durumlara bağlı olarak gerçekleşmektedir. En önemlisi toprağın asidik yağış suyunu nötralize edebilme yeteneği, içerdiği sülfat, kalsiyum ve potasyum miktarıdır. Toprağın tamponlama özelliği yeterli değilse veya zamanla azalmış ise, toprak yüzeyinden sızarak alt katmanlara doğru süzülen su asidik özelliğini sürdürdüğü için korozif (aşındırıcı) olabilir. Topraktaki bazı metalleri de çözerek yeraltı suyuna ulaşır. Bu şekilde yeraltı suyu da etkilenmiş olur. pH’sı düşer ve kimyasal özellikleri değişir. Su korozif hale gelir. Hem içme suyu ve hem de kullanma suyu bakımından istenmeyen duruma gelir. İnsan Sağlığına Etkisi Asitli sular insan sağlığı bakımından risk oluşturur. Suyun asitlilik düzeyine bağlı olarak içerdiği zehirli metallerin, özellikle alüminyum ve kadmiyum miktarı da artar. İskandinavya’da asit yağışların etkisinde kalmış suların pH’sının 5,2-6,4 arasında değiştiği, bu sularda fazla miktarda kurşun, çinko ve kadmiyum görüldüğü rapor edilmiştir. Kadmiyum, oldukça hareketli bir ağır metaldir. Daha çok beyin zarında birikerek doku bozulmalarına neden olur. Vücudu çok yavaş olarak terk eder. İskandinavya’da topraklardaki kadmiyum miktarı oldukça fazladır. Bunun en önemli nedeni asitleşme olmasına karşın, tarımsal amaçlarla kullanılan kimyasal gübreler de önemli kadmiyum kaynağıdır. Bakır, daha çok çocuklarda ishale neden olur. Su asidik duruma geldiğinde, bakır içeren boru ve benzeri araçları aşındırarak bakırı alır, böylece bakır suya karışmış olur. Alüminyum, yer yüzünün yapısında fazla miktarda bulunur. Toprakları oluşturan mineraller içerisinde oldukça sıkı bağlantılar halindedir. Ancak asitleşmeyi takiben toprak çözeltisine geçer. Buradan da su kaynaklarına ulaşır. Sudaki alüminyum, özellikle böbrekler üzerinde etkilidir. Diyalizle kana karışır. İskelet ve beyin dokusu üzerinde olumsuzluklar oluşturur. Zamanla vücuttaki birikimin artması ile Alzheimer ve Parkinson hastalıklarına da yol açtığı belirtilmektedir. Kurşun, benzer şekilde asitleşmenin sonucu olarak sulara karışır. 189 Özellikle çocukların sinir sistemi üzerinde etkilidir. Yeraltı suyunun asitleşmesi ile serbest hale gelen metallerin insan sağlığı üzerindeki etkisi, suyun metal içeriği ve suyun kullanılma miktar ve süresine bağlıdır. Korozyon Hava kirliliği çoğu metali etkiler. Bu etki doğrudan doğruya hava içerisinde bulunan asidik gazların etkisiyle, atmosferik korozyon (aşınma) veya toprak ve suyun asitleşmesi ile oluşur. Bazı yörelerdeki atmosferik korozyonun nedeni, yerel olarak hava kirletici maddelerin salımıdır. Bu durumlarda hava kirliliğinin etkisi, kırsal alanlardan daha çok, yerleşim veya endüstri bölgelerinde görülür. En etkili gaz kükürt dioksittir. Azot oksitler, ozon, asit yağmur ve asidik kar da metal veya malzeme aşınmasına ve bozulmasına neden olur. Demir, çinko, kum taşı, kireç taşı, plastikler, kağıt, deri ve dokumalar hava kirliliğinden etkilenen malzemelerdir. Çoğu materyal de hava kirliliğinin dolaylı etkisi altındadır. Asidik toprak ve su ile temasta bulunan demir borular, toprağa gömülü boru hatları, benzeri demir ve çelik yapılar, beton havuzlar korozyon etkisinde kalmaktadır. Korozyondan etkilenme oranı malzemenin aşınmaya karşı kaplanması ile azalmaktadır. Binalarda, asidik sular nedeniyle aşınan demir su borularında oluşan delikler nedeniyle borular su sızdırabilir, ıslak alanlarda kullanılan lavabo, küvet, klozet, sifon gibi gereçlerde bozulma ve renk değişikliği görülebilir. Renk değişikliğinin nedeni, suda çözünmüş olan demir ve bakır gibi metallerin çökelmesi ve oksidasyon süreçlerine bağlı olarak değişik renk almasıdır. Suyun içerdiği demir ve mangan miktarına bağlı olarak yıkanan çamaşırlarda da renkli lekeler oluşabilir. Korozyonun neden olduğu maddi zarar oldukça fazladır. Aynı zamanda sağlıklı yaşamı tehdit eder. Sanat eserlerine zarar vererek kültürel etki yapar. Sağlık Üzerinde Doğrudan Etki Genel olarak, kirli hava, insanın yaşam kalitesini bozar, sağlık sorunlarına ve ölümlere neden olur. Özellikle yerleşim yerlerindeki hava karışımı içerisinde çok sayıda ve miktarda kirletici madde bulunabilir. Hava kirliliği bu ortamlarda, astımlı insanları, çocukları ve yaşlıları daha fazla etkiler. Kalp ve dolaşım sistemi hastalıkları, solunum kapasitesinin azalması en önemli etkileri arasındadır. Hava içerisinde bulunan asidik kirleticiler öncelikle solunum sistemini tahriş eder, zamanla kronik etkiler 190 gösterir. Solunum güçlüğü çekilir ve değişik doku ve organlar da hasar görülür. Çevresel Etkinin Azaltılması Hava kirliliğinin çevresel etkisini en aza indirebilmek amacıyla yapılabilecekler, süre bakımından, kısa ve uzun dönem içerisinde gerçekleştirilebilir. Ancak kısa dönemde alınacak önlemlerle yeterli oranda başarıya ulaşmak mümkün değildir. Yüzey Suları Akarsu ve göllerdeki asitleşme ve etkisi, kısa dönem içerisinde, kireçleme yapılarak önlenebilir. Suya kireç ilavesi ile pH’sı yükseltilebilir. Böylece suda çözünmüş olarak bulunan alüminyum ve diğer metaller çökelir, balıkların vücutlarında biriken cıva miktarı zamanla azalabilir. Asitleşmenin etkisi ile su ortamlarından uzaklaşmış olan bitkisel ve hayvansal canlılar zamanla yaşam ortamlarına geri gelebilirler. Gıda zinciri içerisinde, balıkların çoğalması ile su kuşları da çoğalır. Kurbağalar yaşamlarını sürdürmeye devam eder. Ancak sorun gölün dibine çökmüştür. Zararlı maddeler beklemeye alınmıştır. Bu nedenle asit yağışların devam ettiği süre boyunca kireçlemenin yapılması gerekir. Aksi halde dibe çökelmiş olan kirletici maddeler tekrar yukarı çıkarak suya karışabilirler. Kireçleme her 3-5 yılda bir yapılmaktadır. 1992 yılında İsveç’te kireçleme giderleri 28 milyon dolar olmuştur. İsveç ve Norveç bu amaçla oldukça fazla para harcamaktadır. Bu maddi harcamalara karşın, kireçlemenin, alüminyum ve ağır metallerin topraktan suya sızmasını önlemede sınırlı kaldığı bilinmektedir. Tarım Toprakları Gerek asit yağışlar ve gerekse topraklar üzerinde yetiştirilen bitkisel ürünlerin hasadı ile uzaklaştırılan bitki besin maddeleri ve asidik kimyasal gübrelerin kullanılması ile, tarım toprakları asitleşmektedir. Bu şekildeki asitleşmenin kısa dönem içerisinde önlenmesinin etkin yöntemi de kireçleme yapılmasıdır. Ormanlık Alanlar Tarım topraklarındakine benzer bir şekilde, asit yağışlarla birlikte orman ürünlerinin hasadı ile bitki besin maddelerinin uzaklaştırılması ve asidik kimyasal gübrelerin kullanımı ile asitleşmiş olan orman topraklarının da kireçlenmesi gerekmektedir. Federal Almanya’da asitleşmenin etkisini azaltmak amacıyla yoğun kireçleme programları 191 uygulanmıştır. Aynı işlemler İsveç’te gerçekleştirilmiştir. Bu uygulamaların maliyeti oldukça yüksektir. Güney İsveç’te yer alan 1,4 milyon hektarlık alanda, pH’sı 4,7 ‘nin altında olan toprakların kireçlenmesi 400 milyon dolara mal olmuştur. Yeraltı Suyu Asidik yeraltı suyu, kuyu tabanına yerleştirilen filtrelerle iyileştirilebilmektedir. Diğer bir uygulama olarak, kuyu çevresindeki toprak kireçlenmektedir. Asidik yeraltı sularının kullanımı korozyona dayanıklı malzemeden yapılmış borularla sağlanmaktadır. Kirletici Maddelerin Salımının Denetlenmesi Kirletici maddelerin kaynakta denetlenerek salımlarının ve atmosferde yayılımlarının önlenmesi, uzun dönemde gerçekleştirilebilecek en uygun çalışmalardır. Bu amaçla, en uygun yakıt, en verimli yakma yöntemi, enerji tasarrufu, baca gazından kirleticilerin giderilmesi gibi önlemler gündeme gelmiştir. Avrupa genelinde, en önemli kükürt salım tesisleri petrol ve kömür yakan enerji santralleridir. Kirletici salımını azaltmak amacıyla, yakma öncesi, yakma esnasında ve yakma sonrasında alınabilecek önlemler vardır. Yakıt seçiminde, düşük kükürt değerine sahip olan yakıtlar tercih edilebilir. Piyasalarda % 0,5 oranında, oldukça az miktarda kükürt ihtiva eden kömürler vardır. Ancak bu gibi yakıtların doğal depolama miktarı sınırlıdır. Bu nedenle, teknik olarak yakıttan kükürt giderilmesi gündeme gelmektedir. Bir kükürt giderme yöntemi olarak, öncelikle kömür öğütülmekte, fiziksel olarak en hafiften en ağıra doğru ayrılmaktadır. Bu yöntemle kükürt miktarı yarı yarıya azaltılmaktadır. Petrolde de kükürt giderimi mümkündür. Kükürt miktarı % 3’den % 1’e indirildiğinde, uzaklaştırılan her ton kükürt başına maliyeti 700 dolara ulaşmaktadır. Diğer taraftan, kükürt, eski tip veya akışkan yataklı yakma tesislerinde kireç ilavesiyle de tutulabilmektedir. Kükürt’ün büyük bir bölümü kireç tarafından tutulmakta ve külle beraber alınmaktadır. Bu yöntemde maliyet fazla değildir. Yanmış baca gazlarından kükürt giderilmesi amacıyla yeni teknikler geliştirilmiştir. Bunlar genel olarak ıslak/kuru yöntemlerdir. Asidik dumana ıslak kireç püskürtülmekte ve kuru olarak kükürt alınmaktadır. Kömür ve petrol tesislerinde kullanılabilen bu yöntem oldukça uygulanabilir ve pahalı olmayan bir yöntemdir. Bu işlemle 192 kükürt miktarı % 90 oranında azaltılabilmektedir. Yeni kurulan termik santrallerde mutlaka kükürt giderme işlemi uygulanmaktadır. Termik santrallerden atmosfere salınan azot oksit gazları yakma yönteminin iyileştirilmesi ile azaltılabilmektedir. Bunun için yakma süresinin ve yakma sıcaklığının azaltılması gerekmektedir. Böylece NOx salımı % 20-80 oranında azalmaktadır. Bu amaçla Japonlar tarafından geliştirilen yeni teknolojik uygulamalarla azot oksitler % 85 oranında azaltılabilmektedir. Bu yöntem, azot oksit gazlarının azot ve suya dönüştürülmesini esas almaktadır. İskandinavya’da azot oksit gazlarının % 60’ı motorlu taşıtlardan kaynaklanmaktadır. Trafik yoğunluğunun ve hız sınırının azaltılması, bu sınırlamaya uyum sağlanması, katalitik konvertörlerin (katalitik dönüştürücü) yaygın kullanımı ile azot oksit salımı azaltılabilmektedir. Ayrıca, uzun dönemde, enerji tasarrufu, enerji üretiminde verimliliğin artırılması, toplu taşımacılığın yaygınlaştırılması, enerji üretiminde temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım oranının artırılması ile asidik gazların salımı önemli ölçüde azaltılabilecektir. Kritik Kirlilik Yükü Son yıllarda, zararlı olma eşiği olarak kabul edilebilecek kirlilik miktarı ile ilgili seri çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalarla “kritik kirlilik yükü” terimi ortaya atılmıştır. Bu terim, kirleticilerin çevre, insan sağlığı ve diğer materyallere zarar vermeyen üst sınır olarak kabul edilmiştir. 1988 yılının ilkbaharında, kritik kirlilik yükü ilgili iki uluslararası konferans düzenlenmiştir. Birinci konferansta kükürtlü ve azotlu çökelmeler ele alınmıştır. İkinci konferansta da kükürt dioksit, azot oksitler ve ozon’un atmosferik düzeyi üzerinde durulmuştur. Kükürt çökelmeleri için kritik yük, en yüksek miktar olarak, 3 kg S/ha olarak belirlenmiştir. Eğer kükürt çökelmesi bunun üzerinde olursa, duyarlı çoğu orman toprakları ve yeraltı su sistemi uzun süreli asitleşme ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu eşik düzey, İsveç’in ormanlık alanlarına çökelen 15-30 kg S/ha’lık miktarla karşılaştırıldığında sorunun ne kadar önemli olduğu görülür. Kükürt çökelmelerinin en fazla olduğu orta Avrupa’da bu miktar 100 kg S/ha’a ulaşmıştır. Bu hassas alanların asitleşmenin etkisinden kurtarmak için çökelmenin % 80-90 oranında azaltılması gerekmektedir. Azotlu bileşiklerin çökelmelerinde kritik yükün belirlenmesi oldukça zordur. Kritik azot yükü, ekosistemin üretim kapasitesine, 193 topraktaki mikroorganizmaların faaliyetine ve bitki örtüsünün çeşitliliğine ve miktarına bağlıdır. Bu karmaşık duruma rağmen, kritik azot yükü 3-15 kg N/ha/yıl olarak belirlenmiştir. Daha duyarlı ekosistemler için bu sınırlamanın 3-10 kg/ha olması kabul edilmiştir. Orta Avrupa ülkelerinde gerçek azot çökelmesi 30-40 kg N/ha’a ulaşmıştır. İsveç’te bu miktar 20-30 kg N/ha, Hollanda’da iğne yapraklı ağaç ormanlarında 100 kg N/ha düzeyine çıkmıştır. Bu sınırlamalar dikkate alındığında, doğal alanlarda azot çökelmesinin % 50-75 oranında azaltılması gerekmiştir. Kükürt dioksit için, havadaki kritik miktar, yıllık ortalama olarak 20-30 µg/m3, günlük üst sınır ise 70 µg/m3 ’dür. Bitkiler ozonun zararlı etkisine karşı daha duyarlıdır. Bu nedenle bitki gelişme döneminde, yani yaklaşık olarak yılın altı aylık döneminde, O3 miktarı 50 µg/m3 değerini aşmamalıdır. Ozonun etkisi diğer gazlarda da olduğu gibi, havadaki karışımı ve maruz kalma süresi ile yakından ilgilidir. Ayrıca, diğer kirletici gazların ortamdaki varlıkları ve miktarları ozonun etkisini artırmaktadır. Azot oksitler, kükürt dioksit ve ozona oranla bitkiler için daha az zararlı olarak bilinir. Ancak, NO2 (azot dioksit) NO’ya (azot monoksit) oranla daha zararlıdır. Yıllık ortalama miktar 30 µg/m3 ve 4 saatlik üst değeri de 90 µg/m3 olarak belirlenmiştir. Verilen bu sınır değerlerine karşın, sürdürülmekte olan araştırma çalışmalarıyla bu kritik yüklerin daha aşağıya çekilmesi gereği görülmektedir. Uluslararası Boyutta Asitleşme ve Önlemler İskandinavya’nın büyük bir bölümü oldukça ince ve kireç ihtiva etmeyen toprak tabakası ile kaplıdır. Bu nedenle toprak ve su kaynakları asitleşmeye karşı oldukça duyarlıdır. Daha çok batıdan ve güney batıdan esen rüzgarlar, kuzey Avrupa üzerinden geçerek bu bölgeye çok miktarda hava kirletici madde getirirler. Ancak asitleşme sadece bu yörenin sorunu değildir. İskoçya’da, Hollanda’da ve eski adı ile Batı Almanya’da da asidik göller vardır. Orman tahribatı çoğu Avrupa ülkesinde de meydana gelmiştir. Kirli hava Venedik ve Londra gibi Avrupa kentlerindeki tarihi eserler üzerinde de etkisini göstermiştir. Hava kirliliğinin dünyanın sadece bir bölümünü etkilediğini söylemek mümkün değildir. Endüstrileşme ve yakıt tüketiminin giderek artması ile orantılı olarak kükürt salımı ve yayılımı artmıştır. Bu nedenle 194 hava kirliliği ve etkileri dünyanın birçok yöresinde hissedilmiştir. Brezilya’da, Güney Afrika’da, Hindistan’da ve güney Asya’da da hava kirliliğinin etkileri görülmüştür. Her hangi bir ülkenin hava kalitesi bir başka ülkeden salınan kirleticilerden etkilenir hale gelmiştir. Bu nedenle her ülkenin kendisine ait salımı denetlemesi ve azaltması gerekmektedir. Bunun için uluslararası işbirliği gerçek çözümü getirecektir. 1960’lı yılların sonunda, İskandinavyalı bilim adamları kendi ülkelerinde zararlı etkileri olan kirletici maddelerin, özellikle kükürt dioksitin, orta Avrupa ve İngiltere’den gelmiş olduğu konusunda aynı görüşteydiler. 1972 yılında, Stockholm’de gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı’nda İsveç Hükümeti tarafından hava kirletici maddelerin sınırlar ötesi taşınımı ile ilgili bir rapor sunmuştur. Bu rapor genel bir ilgi görmüştür. Konferansta herhangi bir ülkenin diğer ülkelere zarar vermeyecek şekilde faaliyetlerini düzenlemeleri gereği konusunda bir karar alınmıştır. Birleşmiş Milletler bu konuya giderek daha fazla önem vermiştir. 1970’li yıllarda kirleticilerin uluslararası hareketi üzerine İskandinavya’da yeni projeler ve araştırma programları geliştirilmiştir. Bunlardan biri, EMEP (European Monitoring and Evaluation Programme) idi. Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu’nda (ECE-United Nations Economic Comission for Europe) yer alan 25 ülkede 90 ölçüm istasyonu kurulmuştur. 1979 yılında, önemli bir politik gelişme olmuştur. ECE ülkelerinin katılımı ile Cenevre’de yapılan Çevre Bakanları toplantısında ilk önemli kararlar alınmıştır. Bu toplantıya ECE ülkelerinin temsilcilerinin yanında, Kuzey Amerika’dan da katılımlar olmuştur. 34 ülkenin katıldığı bu toplantıda, Hava Kirliliğinin Sınırlar Ötesi Uzun Menzilli Taşınımı (Convention on Long-Range Transboundary Air Pollution) anlaşması imzalanmıştır. Anlaşma, Aralık 1982’ye kadar yeterli sayıda ülke tarafından kabul görmemiştir. Ancak 16 Mart 1983 tarihinde uygulanabilir duruma gelebilmiştir. Bu anlaşma ülkelerin kirletici madde salımlarını azaltmalarını istemekteydi. Genel ilkeler olarak, ülkelerin bireysel sorumluluklarını öne çıkarmakta ve en uygun teknolojileri kullanmalarını önermekteydi. 1982 yılının yazında, Stockholm’de asitleşme ve etkileri üzerine bir uluslararası konferans düzenlendi. Bu konferansın temel amacı, 195 uluslararası boyutta bir koordinasyon oluşturulmasıydı. Aslında bu, aynı zamanda sürdürülen iki konferans halindeydi. Birincisi, farklı ülkelerden gelen bilim adamlarının toplantısı, ikincisi ise, ilgili değişik ülkeleri temsilen katılan bakan ve üst yöneticilerin toplantısı idi. Bu konuda ilk kez konferansa katılan bilim adamları, yöneticiler ve siyasetçiler arasında uyum sağlanıyor ve birlikte kararlar alınıyordu. Bu toplantılarda ulaşılan ortak görüşler: *Kükürt çökelmesi için sınır değer (kritik yük) 0,5 g S/m2/yıl (5 kg S/ha/yıl) olmalıdır, *Çökelmenin mümkün olduğu kadar azaltılması çevrenin korunması bakımından önemlidir, *Hava kirleticilerin salımını önleyecek teknikler ticari olarak mevcuttur, *Koordinasyon programlarının hazırlanmasında kükürt dioksitle birlikte azot oksitler de dikkate alınacaktır, * Mevcut olan en uygun teknik ve teknolojilerin kullanılması gerekmektedir. Bilim adamları ve araştırmacılar tarafından öne sürülen görüşler, tehlikenin ulaştığı boyutlar dikkate alınarak, toplantıya katılan politikacılar tarafından da kabul görmüştür. 1983 yılının ilkbaharında, Stockholm Konferansı’nın sonuçları dikkate alınarak, 4 Kuzey Avrupa ülkesi (İsveç, Norveç, Danimarka ve Finlandiya) birlikte bir proje önerisi sundular. Bu proje teklifi, ECE ülkelerinin 1980 yılı kükürt salımlarının esas alınarak 1993 yılına kadar salımlarının % 30 oranında azaltılmasını amaçlanmaktaydı. Bu teklif Batı Almanya, İsviçre, Avusturya ve Kanada tarafından desteklendi. Proje önerisini kabul eden ülkeler, daha sonra,“Yüzde Otuz Kulübü” olarak adlandırılmıştır. SO2 Protokolü 1984 yılının yazında, ECE ülkelerinin çevreden sorumlu bakanları Münih’te bir araya gelerek kükürt salımının % 30 oranında azaltılması için bir anlaşma yaptılar. Bir yıl sonra Helsinki’de, 21 ülkenin çevre bakanları bu dokümanı imzaladılar. Diğer 14 ülke bu dokümanı imzalamadı. Polonya, İngiltere, ABD bu ülkeler arasındaydı. Polonya ve bazı güney Avrupa ülkeleri için ekonomik engeller vardı. Ancak, ABD ve İngiltere, başlangıçta aynı görüşlere katılmış olmalarına karşın, hava kirliliğinin yayılımı, çökelme etkileri, alınacak önlemler gibi konular 196 üzerinde daha fazla araştırma yapmanın gerektiğini ileri sürdüler. İngiltere biraz daha ileri giderek, hedeflenen indirim oranının ve zamanının bilimsel verilere dayanmadığını ileri sürmüştür. Daha sonra doküman 16 ülke tarafından da imzalanınca, kükürt protokolü 2 Eylül 1987 tarihinde yürürlüğe girmiştir. NOx Protokolü 1 Kasım 1988 tarihinde, 25 ülke Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da NOx sınırlandırılması ile ilgili bir sözleşme imzaladılar. Bu protokolde, esas olarak, salınan NOx miktarının 1994 yılına kadar 1987 yılındaki salım düzeyinde tutulması istenmekteydi. Diğer bir ifade ile, gerçek bir azaltma yerine, 1987 yılına oranla artışın önlenmesi öneriliyordu. Bu işin ilk basamağıydı. İkinci basamak olarak, NOx miktarının 1987 yılındaki salıma göre azaltılması yoluna gidilecekti. Bu ikinci basamak çalışmaları 1996 yılından sonra ele alınacaktı. Yeterli sayıda ülkenin protokolü imzalamasıyla 14 Şubat 1991 tarihinde yürürlüğe girdi. NOx protokolünü imzalamalarına karşın 12 ülke, 1998 yılına kadar NOx miktarını % 30 oranında azaltabileceklerini taahhüt edemiyordu. Bu ülkeler; Avusturya, Belçika, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Federal Almanya Cumhuriyeti, İtalya, Lihtenştayn, Hollanda, Norveç, İsveç ve İsviçre idi. Sofya toplantısının önemli olan diğer bir çıktısı, iki yeni çalışma grubunun oluşturulmasıdır. Birinci grup, hidrokarbonlardan (VOCvolatile organic compounds-uçucu organik bileşikler) sorumluydu. Bu grup VOC’lerin salımını ve bununla ilgili olarak ozon gibi fotokimyasal oksitleyicilerin oluşmasını azaltmak amacıyla sözleşmeye esas olacak bir taslak protokol metni hazırlayacaktı. Diğer grup ise, azaltma stratejileri çalışma grubu idi. Böylece kritik yük yaklaşımının yaygınlaştırılması sağlanacaktı. Bu gruba verilen bir diğer görev de, 1993 yılından sonra süresi dolacak olan Helsinki kükürt protokolünün devamını sağlayacak, kükürt salımının azaltılmasını esas alan yeni bir protokol çalışmasını yapmaktı. Uçucu Organik Bileşikler (VOC) Protokolü Üç yıl süren görüşmeleri takiben, 19 Ekim 1991 tarihinde, Cenevre’de 21 ülkenin imzalaması ile, uçucu organik bileşikler protokolü yürürlüğe girmiştir. Özellikle ozon’un çevresel etkisinin en aza indirilmesi amaçlanmaktaydı. Protokolü imzalayan çoğu ülkeler, 1988 yılındaki seviyeyi esas alarak 1999 yılına kadar salımlarını % 30 197 oranında azaltmayı kabul ediyordu. Üç ülke (Norveç, Kanada ve Ukrayna) kendi ülkelerindeki bazı özel alanlarda -troposferik ozon yönetim alanları- azaltma oranını % 30’la sınırladılar. Az miktarda kirletici salımına neden olan bazı ülkeler bu sınırlamayı sadece soğutucu olarak kullanılmakta olan gaz salımları için uygulamayı kabul ediyordu. Ayrıca, 1988 yılı salım miktarları yerine en son salım miktarının esas alınmasını öneriyordu. Önlemlerle İlgili Çalışmaların Sonuçları Kükürt Dioksit 1993 yılına kadar, son on yıl içerisinde Avrupa’da kükürt salımı % 25 oranında azaltılmıştır. Bunun sonucu olarak İskandinavya’da kükürt çökelmesinde önemli miktarda azalma görülmüştür. Bazı Avrupa ülkeleri kükürt salımlarını azaltma konusunda duyarlı ve kararlıdır. Geri kalanlar ise öyle veya böyle kükürt salımlarını azaltma çabası içerisine girmiştir. Alınan kararlar uyarınca, ısıl gücü 50 MW’dan daha büyük olan ısı santralleri, 1980 yılı esas alınarak, 1993 yılına kadar kükürt salımlarını % 23, 1998’e kadar % 42, 2003’e kadar % 58 oranında azaltabilecek planlamaları yapmışlardı. Gerçekten de 1980 yılına oranla 1990 yılı ortalarında, İskandinavya’da kükürt çökelmesinin % 30 oranında azaldığı tahmin edilmiştir. 1980’li yıllarda, Uluslararası Uygulamalı Sistem Analizleri Enstitüsü (The International Institute for Applied Systems AnalysisIIASA), Avusturya’da RAINS (Regional Acidification Information and Simulation) olarak adlandırılan bir bilgisayar modeli geliştirerek Avrupa’da asitleşme olayını araştırmıştır. Bu model, çoğu Avrupa ülkesi için, asitleşme üzerinde etkili olan, enerji kullanımı, salım faktörleri, denetim teknolojileri, taşınma, çökelme, kükürtlü ve azotlu bileşiklerin çevresel etkileri gibi faktörleri kapsamıştır. Bu çalışmaları takiben, kirletici maddelerin salımlarını azaltıcı senaryolar hazırlanmıştır. Bu senaryolardan biri, toplam olarak Avrupa için, 1980 yılına göre 2000 yılında SO2 salımını % 18 oranında azaltabilmekteydi. Bu model, ülkelerden alınan verileri esas alarak çalışmaktaydı. Batı Avrupa’daki bazı ülkeler güneydeki ve doğudaki Avrupa ülkelerine oranla SO2 salımlarını daha fazla azaltabilecekti. Bazı ülkelerde ise, örneğin, Yunanistan, Türkiye, Yugoslavya ve Romanya’da, bu senaryolara göre salımların artması bekleniyordu. Diğer bir senaryo da, her ülke için (The Best Available 198 Technology –BAT) en uygun teknolojilerin kullanılması ile kükürt salımlarının azaltılması potansiyelini ortaya koymayı amaçlamıştı. Senaryonun uygulanmasını takiben, Avrupa’nın kükürt salımının % 80 oranında azaltılabileceği görülüyordu. BAT senaryosunun uygulanması yıllık olarak 85 milyar DM gibi büyük bir harcamayı gerektiriyordu. İlk senaryo ise 12 milyon DM’ye mal olmaktaydı. En iyi teknolojinin kullanılması ile elde edilecek sonuç oldukça başarılı olacaktı, ancak Avrupa’da kişi başına 100 DM’lik bir maliyet getirmekteydi. Azot Oksitler Daha önce de açıklandığı gibi, azot oksitlerin salımı konusunda yeterli veri yoktu. Ancak mevcut salımın % 50’sinin batı Avrupa ülkelerindeki benzin ve mazot yakan motorlu taşıtlardan kaynaklandığı tahmin ediliyordu. Enerji üretimi ile salım toplam miktarın % 30’u dolayındaydı. Bunun çoğu da kömür yakan tesislerden kaynaklanıyordu. Azot oksitlerin motorlu taşıt trafiğine bağlı olarak salımı ülkeden ülkeye değişmekteydi. Motor özellikleri, yakıt cinsi, egzoz gazının temizlenmesi için alınan önlemler azot oksit salımı üzerinde etkili olmaktadır. Düşük hızla seyreden otomobiller daha az azot oksit yayarlar. Ayrıca iki zamanlı motorların azot oksit salımı dört zamanlı motorlara oranla daha azdır. Bu sorunun azaltılması için silindir hacmi 2 litrenin üzerinde olan otomobillerde en iyi teknoloji uygulamaları kapsamında üç yollu katalitik konvertör kullanımı gerekecekti. 1989 yılında, başta Danimarka olmak üzere Hollanda, Federal Almanya Cumhuriyeti, Yunanistan ve diğer bazı ülkelerin baskıları sonucu, EC ülkelerinin bakanları 1989 yılında daha etkili önlemlerin alınmasını ve standartların yürürlüğe girmesini kabul ettiler. Bu standartlar ancak 1993 yılında yürürlüğe girebildi. Mazotlu ağır vasıtalarda NOx salımını azaltılması için henüz etkili iyi bir yöntem yoktur. Ancak bu vasıtalarda da NOx salımının % 50 oranında azaltılabilmesi için turbo, iç soğutucu kullanımı ve motor değişikliği gerekmektedir. Kamyon ve otobüslerden salımların azaltılması için diğer yollar, yakıt kalitesinin geliştirilmesi, mazot yerine benzin, gaz veya alkol yakıtların kullanılması gereklidir. Bu yakıtları kullanan araçlar üç yollu katalitik konvertörlerle uyumlu olmalıdır. Model çalışmaları ile ortaya konulan diğer bir görüş, fabrikalarda, enerji üretim tesislerinde ve ulaşım hizmetlerinde daha uygun teknolojilerin kullanılmasıdır. Temiz yakıt tüketimi, temiz enerji 199 kaynakları, hız sınırının düşülmesi, demiryolu taşımacılığının geliştirilmesi, toplu taşımacılığın özendirilmesi gibi önlemlerle salımlar arzu edilen düzeylere indirilebilecektir. İnsan ihtiyaçlarının karşılanması ve yaşam kalitesinin giderek yükseltilmesi amacıyla, doğal kaynaklarının kullanımına bağlı olarak meydana gelen hava kirliliği sorunu, sadece bir ülkenin veya dünya coğrafyasında bir bölgenin sorunu olmaktan öteye önem taşımaktadır. Hava kirliliği sorunu dünya üzerinde yaşamakta olan tüm canlıların ve tüm varlıkların sorunu haline gelmiştir. Sorunun boyutları ve etkileri giderek artmaktadır. Bugüne kadar yapılan bilimsel çalışmaların sonuçları, tüm insanları ve devletleri, uluslararası kuruluşları bu konuda daha duyarlı olmaya davet etmektedir. Hava kirliliği sınır tanımayan, bir ülke üzerindeki hava katmanları ile yüzlerce ve binlerce kilometre uzaklardaki diğer ülkelerin atmosferine taşınarak zararlı etkisini gösteren küresel bir sorun haline gelmiştir. Doğrudan ve dolaylı etkileri bakımından, bugün olduğu kadar, gelecek dönemlerde de, canlı ve cansız varlıkları olumsuz olarak etkileyebilecek bir özellik taşımaktadır. Stratosferik ozon tabakasının incelmesi, iklim değişmeleri, kuraklık, çölleşme, toprak ve su kaynaklarının asitleşmesi, ormansızlaşma gibi etkiler giderek belirgin hale gelmektedir. Sorunun çözümü uluslararası boyutta, daha ciddi yaklaşımlarla ele alınmalıdır. Özellikle Birleşmiş Milletler Örgütü bu konuda daha güçlü bir yapıya kavuşturulmalı, bu konuda alınan uluslararası kararlara ve sözleşmelere uyum zorunlu hale getirilmelidir. Kirleten öder prensibi yerine, kirletmenin kesinlikle önlenmesi ilkesi dikkate alınmalıdır. Ekonomik zorunluluklar nedeniyle gerekli önlemleri alamayan, geri kalmış ve gelişmekte olan ülkeler, oluşturulacak fonlarla desteklenmelidir. 200 7. BÖLÜM HAVA KİRLİLİĞİNİN KONTROLÜ Hava kirliliği denetimi veya kontrolü, çevresel etkisi olabilecek uygulamalardan kaynaklanacak kirletici maddelerin oluşumunun önlenmesi, tutulması veya zararsız hale getirilmesidir. Hava kirliliğine bir sistem yaklaşımı ile bakıldığında, sistemin üç temel elemanı olarak, kirletici kaynak, taşıyıcı ortam ve alıcı ortam görülür. Etkili bir denetimin yapılabilmesi için bu temel sistem elemanlarının sırası ile gözden geçirilmesi gerekmektedir (Çizim 7.1.). Alıcı ortam, canlı ve cansız varlıkları bulundukları veya barındıkları ortamdır. Örneğin, içerisinde her türlü bitkisel ve hayvansal canlıyı barındıran ormanlar, insan yerleşimleri olan köy, kasaba ve 201 kentler, tarihi eserler, meralar, tarım alanları, endüstri bölgeleri alıcı ortamlardır. Çünkü buralarda, insanlar, bitkiler, diğer canlılar ve cansız varlıklar bulunmaktadır. KİRLETİCİ KAYNAK TAŞIYICI ORTAM ALICI ORTAM Çizim 7.1. Hava kirliliği sisteminde temel elemanlar Hava kirletici maddelerin etkisi ile yaşam ortamlarında bulunan tüm varlıklar olumsuz olarak etkilenmektedir. Hava kirliliğinin olumsuz etkisinden korunmak için alıcı ortamlarda gerekli önlemler ileri sürülebilir. Örneğin, hava kirliliğinin yoğun olarak görüldüğü günlerde, belirli yerlerde ve belirli saatlerde insanlara gaz maskesi takmaları veya sokağa çıkmamaları, asit yağışlardan etkilenmiş, aşınmış ve çürümüş metalik çatı kaplamaları yerine korozyona dayanıklı farklı metaller veya çatı kaplamaları, kükürt dioksitten daha fazla etkilenen ağaç türleri yerine dayanıklı türler önerilebilir. Kent içerisindeki veya bir endüstri bölgesi yakınındaki yeşil alanların veya tarım topraklarının korunması için örtü ile kaplanması düşünülebilir. Hava kirliliğinden etkilenecek kuşlara ne yapmak gerekir? Her birine birer gaz maskesi mi takmalı? Ancak bunların hiç birisi uygulanabilir değildir. Ekonomik değildir. O halde hava kirletici maddelerin çevresel etkisini azaltmak veya önlemek için alıcı ortamlarda fazlaca bir şeyler yapabilmek olası görülmemektedir. Hava kirliliği kapsamında değerlendirildiğinde, kirletici maddeleri taşıyıcı ortam atmosferdir. Herhangi bir kirletici kaynaktan 202 atmosfere salınan sıvı, katı ve gaz halindeki kirletici maddeler, meteorolojik faktörlere bağlı olarak farklı davranışlar gösterir. Rüzgarların etkisi ile kaynaktan çok uzaklara ve hava ortamında dağılarak yayılabilir, derişimleri azalabilir veya durgun hava ortamında birikerek derişimleri artabilir. Güneş ışığının etkisi altında havanın nemi ve diğer gaz ve parçacıklarla kimyasal ve fotokimyasal yollarla değişikliğe uğrayabilirler. Atmosferde, ölümcül fotokimyasal sis (smog) ve asit damlacıkları oluşabilir. Bu durumda hava kirliliğini gidermek amacıyla atmosferdeki taşınma, yoğunlaşma ve değişimlerin önüne geçmek gerekir. Bu da olası değildir. Hava kirliliği sisteminin diğer elemanı kirletici kaynaktır. Kirletici kaynaklar; noktasal, çizgisel ve alansal kaynaklar olarak gruplandırılabilir. Örnek olarak, herhangi bir termik santral, bir fabrika veya bir baca tek başına bir nokta kaynaktır. Motorlu kara taşıt trafiğinin çok yoğun olduğu kentiçi veya kentler arası yollar çizgisel kaynaklardır. Hava kirliliğinin yoğun olarak yaşandığı bir yerleşim biriminin tümü ve çok sayıda fabrikayı kapsayan bir sanayi bölgesi alansal kirletici kaynaklardır. Dolayısıyla kirleticilerin kaynakta denetimi denildiğinde, kirlilik kaynaklarının tek tek ele alınması zorunluluğu vardır. Kent içerisindeki motorlu kara taşıtlarının her biri veya ısı merkezi, kalorifer tesisi ve ısıtma amaçlı soba bacaları ile birlikte kent içerisindeki fırın, hamam, küçük ölçekli sanayi birimlerinin tek tek incelenmesi gerekmektedir (Çizim 7.2.). Aynı düşünce sanayi bölgeleri ve çizgisel kaynak için de geçerlidir. Yani tüm kirletici kaynaklar, birer birer değerlendirilmelidir. Bu kirletici kaynakların özellikleri birbirine çok benzeyebilir veya çok farklı olabilir. Benzer özellikli olanlar için ortak çözümler üretmek mümkündür. Örneğin, Ankara’daki hava kirliliğinin giderilmesinde olduğu gibi, kirleticilik özelliği fazla olan kömür, fuel-oil veya kalorifer yakıtı yerine doğal gazın yakıt olarak kullanımı ile çok sayıdaki kirletici kaynak için ortak çözüm üretilmiştir. Bunun nedeni, ev, apartman ve işyerlerindeki ısı üretiminin benzer yöntemlerle yapılmasıdır. Buna diğer bir örnek olarak bütün otomobiller için kurşunsuz benzin uygulaması gösterilebilir Ancak, bu çözüm yöntemlerinin farklı özellikteki her kirletici kaynak için uygulanması düşünülemez. 203 Çizim 7.2. Yerleşim yerlerinde değişik kaynaklardan salınan kirletici maddeler ve rüzgar doğrultusundaki taşınması Sonuç olarak, hava kirliliği denetiminde, kirletici maddelerin atmosfere salınmadan önce tutulması ve giderilmesi esastır. Bunun yanında kirletici yaymayan üretim süreçleri kullanılabilmektedir. Ayrıca, başta yakıt olmak üzere, üretim sürecinde çevre dostu teknolojiler tercih edilebilir. Herhangi bir üretim süreci sonunda çevreye yayılma riski taşıyan bir kirletici madde, belirli bir süreci takiben ekonomik yarar sağlayan başka bir maddeye de dönüştürülebilir. 7.1. Ev ve İşyerlerinden Kaynaklanan Hava Kirliliğinin Kontrolü İnsanların yoğun olarak yaşamakta olduğu yerleşim birimlerinde, tek tek yakılan soba veya benzeri ısıtma elemanları, toplu ısıtmaya yönelik kalorifer tesisleri veya bir merkezden ısıtma (merkezi ısıtma tesisleri) hava kirliliği üzerinde etkilidir. Özellikle ısıtmaya gereksinim duyulan, genel olarak Ekim-Nisan aylarında, yoğun olarak da KasımŞubat aylarında, bacalardan yerleşim birimi atmosferine salınan kirletici maddeler yoğun hava kirliliği sorunlarına neden olmaktadır. Kirletici maddelerinin salımına neden olan etmenler oldukça fazladır. Bunlara 204 örnek olarak, yakıtın cinsi ve kalitesi, kullanılan yakma kazanı veya soba teknolojisi, yakma yöntemi, binaların mimari özellikleri, inşaat kalitesi, ısı yalıtımı kalitesi, baca ve çatı özellikleri sayılabilir. Ayrıca, kirletici maddelerin salımını azaltıcı toz, kurum ve gaz tutucuların bulunup bulunmadığı da önemlidir. Bu etmenlerin bir bölümü çok ekonomik olarak yönetilerek hava kirletici maddelerin salımı azaltılabilir (Foto 7.1. ve Foto 7.2.). Ev ve işyerlerinden atmosfere salınan kirleticiler, genel olarak, kükürt dioksit, azot oksitler, karbon monoksit, yanmamış hidrokarbonlar ve parçacıklar olarak verilebilir. Doğal olarak, bu kirletici maddelerin yanında karbon dioksit de salınmaktadır. Önemli bir sera gazı olan karbon dioksitin iklim değişimleri üzerindeki etkisi dikkate alınmadığında, şimdilik, kirletici olarak düşünülmemektedir. Ancak, uluslararası anlaşmalar gereği olarak karbon dioksit gazının salımında sınırlamalara gidileceğinden, ısıtmada fosil kökenli yakıtların kullanımının zamanla azaltılması gerekmektedir. Isıtma amaçlı tüketimde yakıt seçimi oldukça önemlidir. Özellikle katı, sıvı ve gaz yakıtların seçiminde, yakıtın fiziksel ve kimyasal özellikleri ile birlikte yakıtın kalori başına fiyatı, teminindeki kolaylık, depolama koşulları, kullanım kolaylığı gibi faktörler dikkate alınmalıdır. Katı yakıtlarda yanabilen kükürt, uçucu madde ve kül miktarı az, kalori değeri yüksek olmalıdır. Foto 7.1. Katı yakıt (kömür) kullanılarak ısı üreten bir kalorifer kazanı 205 Foto 7.2. Binaların ısıtılmasında kullanılan yöntem ve yakıta bağlı olarak bacadan kirletici madde yayılımı değişmektedir Isıtmada temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasının özendirilmesi gerekmektedir. Ülkemiz için, hidrolik, rüzgar, güneş ve jeotermal kaynaklardan üretilecek elektrik enerjisi bu amaçla kullanılabilir. Potansiyel olarak bu olanağa sahip olan ülkemizde, döviz karşılığı olarak dış kaynaklardan satın alınan fosil yakıtların zaman içerisinde azaltılması ile, hem hava kirliliği önlenecek ve hem de önemli ölçüde ekonomik kazanç sağlanabilecektir (Foto 7.3. ve Foto 7.4.). Foto 7.3. Binalar güneş enerjisinden yararlanılarak ısıtılmakta ve sıcak su elde edilmektedir 206 Katı, sıvı ve gaz yakıtların kullanılmasında kazan ve soba verimi oldukça önemlidir. Bu konuda önemli gelişmeler olmuştur. Eski teknoloji ürünü olan kazan ve sobaların kullanılması ile hem çok fazla miktarda kirletici madde atmosfere salınmakta ve hem de gereğinden fazla para harcanmaktadır. Diğer taraftan, binalardaki ısı yalıtımı yakıt ekonomisi yönünden oldukça önemlidir. Dış duvarlar, döşeme ve tavanlar, pencereler ısı değişiminde oldukça önemlidir. Buralarda uygulanacak yalıtımla daha az yakıt tüketimi gerçekleşeceğinden kirletici madde salımı da azalacaktır. Gereğinden fazla yakıt tüketimi ekonomik de değildir (Çizim 7.3.) Foto 7.4. Türkiye’de Denizli-Kızıldere jeotermal alanı Binaların planlama aşamalarında, mimari tasarımları yapılırken, binanın dış elemanları ile iç elemanlarının ısı ve enerji tasarrufu ilkeleri doğrultusunda ele alınması gerekir. Yörenin coğrafik ve meteorolojik özellikleri ile uyumlu tasarımlar ve projeler yakıt ekonomisinde oldukça önemlidir. Çevre düzenlemesi ve yeşil alan planlaması da binaların yakıt tüketimini etkilemektedir. 207 Çizim 7.3. Binalarda ısı kayıplarının azaltılması ile önemli miktarda yakıt tasarrufu sağlanabilir 7.2. Motorlu Taşıtlarda Hava Kirliliği Denetimi Yerleşim yerlerinde ve kentler arası karayollarında trafik yoğunluğuna bağlı olarak, motorlu taşıtların neden olduğu hava kirliliği canlı ve cansız varlıklar üzerinde önemli ölçüde olumsuz etkiye sahiptir. Ev ve işyerlerinden kaynaklanan hava kirliliği bazı kentlerde azaltılmış olmasına karşın, motorlu kara taşıtlardan kaynaklanan kirleticiler halen oldukça fazladır. Bunun en önemli nedeni her gün çok sayıda motorlu aracın trafikte var olan araçlara eklenmesidir (Foto 7.5.). Motorlu taşıtlardan çevreye salınan kirleticilerin cins ve miktarı, aracın özelliklerine, yakıt cinsine ve kullanım koşullarına bağlı olarak değişmektedir. Ancak bir genelleme yapılacak olursa, motor egzozu ile 208 çevreye salınan birincil kirleticiler SOx, NOx, CO, HC ve parçacıklar olarak sıralanabilir. Ancak bu kirletici maddeler birincil kirleticilerdir. Bunların atmosferdeki değişimi ile çok daha zararlı kimyasal maddeler oluşabilmektedir. Bunların arasında, fotokimyasal sis ve peroksiasetil nitrat (PAN) gelmektedir. Foto 7.5. Toplu taşımacılıkta beklenen iyileşme sağlanamadığından bireysel otomobillerin trafikteki sayısı hızlı bir şekilde artmaktadır Motorlu taşıtlardan kaynaklanan kirleticilerin azaltılabilmesi için, aracın tasarımından kullanımına kadar birçok etmeni birlikte ele almak gerekmektedir. Aracın aerodinamik yapısı, ağırlığı, motor verimi ve gücü yakıt tasarrufunda önemlidir. Araçta kullanılan yakıtın cinsi, kalorisi, katkı maddeleri gibi özellikleri kirleticilerin salımında etkilidir. Diğer taraftan araçtan salınan kirletici maddeleri azaltmak amacıyla alınan 209 önlemler de önemlidir. Bu önlemlere örnek olarak, motor çıkışında, egzoz susturucusundan önce egzoz borusuna bağlanan bir katalitik konvertör Çizim 7.4.‘de verilmiştir. Çizimde görüldüğü gibi, egzoz içerisinde bulunan NOx, CH ve CO gibi zararlı atıklar, katalitik konvertörde zararsız N2, H2O ve CO2 ‘ye dönüştürülmektedir. Katalitik konvertörlerde arı peteği şeklindeki bir yapı katalizatör görevi yapan ve kimyasal reaksiyonları tetikleyen metallerle kaplıdır. Bu metallerden bazıları platin, paladyum ve rodyum olarak bilinmektedir. Yakıt olarak kurşunsuz benzin kullanımı ile çevreye yayılan ve oldukça zararlı çevresel etkiye sahip olan kurşun oksitlerin miktarı da azalmaktadır. Yeni teknolojilerin geliştirilmesi ile bir araçtan çevreye yayılan kirletici miktarı önemli ölçüde azalmasına karşın araç sayısının giderek artması toplam kirlilik yükünün azalmasını engellemektedir. Bu nedenle motorlu taşıtların hava kirliliği üzerindeki etkisini azaltmak amacıyla gerekli denetim çalışmalının sürdürülmesi kaçınılmazdır. Bu uygulamalar arasında üzerinde önemle durulması gereken hususlar; eski model ve kirleticilik özelliği fazla olan araçların trafiğe çıkmasının önlenmesi, araçların tasarımından kullanımına kadar her süreç aşamasında km/litre değerinin artırılması, yakıtın iyileştirilmesi, toplu taşım araçlarının özendirilmesi sayılabilir. Türkiye’de DEİ tarafından açıklanan veriye göre, 1973 yılında trafiğe kayıtlı motorlu kara taşıtlarının sayısı 543.318 iken 1999 yılında 6.627.027’ye yükselmiştir. Yine 1973 yılı verilerine göre kayıtlı otomobil sayısı 240.360 iken 1999 yılında 4.073.022 olmuştur. Görüldüğü gibi trafiğe kayıtlı motorlu kara taşıtlarının % 61,5’ini otomobiller oluşturmaktadır. Yanmamış hidrokarbon ve karbon monoksit salımını azaltmak amacıyla yakıtta değişiklik yapılması üzerinde yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Benzin yerine LPG (sıvılaştırılmış petrol gazı), LNG (sıvılaştırılmış doğal gaz) ve CNG (sıkıştırılmış doğal gaz) uygulamaları giderek artmaktadır. Günümüzde, yakıt olarak benzin yerine LPG kullanımının yaygınlaşmış olması, kirliliğin azalmasında önemli bir katkı sağlamış olmasına karşın, hem dolum istasyonlarında ve hem de seyir halindeki araçlarda tehlike riskini artırmıştır. Özellikle yerleşim yerleri içerisindeki gaz doldurma istasyonlarında teknik önlem ve sınırlandırmalara yeterince uyulmaması riski daha da artırmaktadır. 210 Dizel motorlu, mazotu yakıt olarak kullanan, araçlardan salınan kirletici maddeler, genel olarak, azot oksitler, kükürt oksitler, parçacıklar ve organik bileşiklerdir. Egzoz dumanı koyu çıkan bir dizel araçta yakıt/hava karışım oranı uygun değildir. Bunun sonucu olarak da çevreye çok fazla miktarda yanmamış hidrokarbon salınmaktadır. Mazotlu araçlardan salınan kirletici madde miktarının azaltılması için yakma veriminin artırılması ve daha az kükürt ihtiva eden yakıt kullanımı önerilmektedir. Katalitik Konvertör (Dönüştürücü): Motordan çıkan zararlı maddeleri zararsız maddelere dönüştürmek için araçlara takılır. Seramikten yapılan ve gözenekleri katalitik etki sağlayan maddelerle (katalizör) kaplı katalitik dönüştürücünün içinden geçen egzoz gazları reaksiyona girerek zararsız maddelere dönüşür. Dönüştürücüye NOx (azot Oksitler), CO (karbon monoksit) ve HC (hidrokarbonlar) olarak giren maddeler reaksiyon sonucunda canlılara zararsız N2 (azot), CO2 (karbon dioksit) ve H2O (su) olarak egzozdan dışarı verilir. Üç yönlü olan katalitik konvertörler, CO, uçucu organik bileşikler ve azot oksitleri zararsız kimyasal formlara dönüştürmektedir. Dönüştürücülerde iki farklı tip katalizatör görev yapmaktadır. Bunlar indirgeyici ve oksitleyici katalizatör maddelerdir. Bu amaçla, genel olarak platin, rhodium ve/veya palladium kullanılmaktadır. Birinci aşamada, indirgenmede, azot oksit molekülleri katalitik maddelerin etkisi ile azot ve oksijen moleküllerine dönüşmektedir. 2 NO → N2 + O2 veya 2 NO2 → N2 + 2 O2 İkinci aşamada, oksidasyonda, yanmamış hidrokarbonlar ve karbon monoksit katalitik maddelerin etkisi ile (oksitlenmekte) yanmaktadır. Motordaki yanma verimi artırılarak yakıt tasarrufu yapılırken egzozdan dışarı atılan kirletici maddeler de azaltılmaktadır. Bu amaçla hava-yakıt oranının çok iyi ayarlanması gerekmektedir. Son yıllarda gündeme gelen en iyi karışım oranı, stokiometrik olarak 14,7 dir. Yani bir birim yakıt için 14,7 birim hava gerekmektedir. Böyle bir karışımda tam yanma sağlanarak egzozdan karbon dioksit atılmaktadır. Hava kirliliğinin azaltılması yanında birim yakıttan daha fazla enerji sağlanmış olduğu için yakıt daha ekonomik olarak değerlendirilmiş olmaktadır. 211 2 CO + O2 → 2 CO2 CxHx + 3 O2 → CO2 + H2O Çizim 7.4. Katalitik konvertör (kimyasal dönüştürücü) 212 7.3. Endüstri Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Endüstriyel üretime bağlı olarak meydana gelen hava kirliliği, hammaddenin alındığı yerden üretim birimine, üretim biriminde, üretimden pazara kadar geniş bir alanı kaplar. Bu nedenle endüstriyel kaynaklı hava kirliliği hem çeşitliliği ve hem de kapladığı alan bakımından oldukça önemlidir. Endüstrinin çeşitliliğine, hammadde kullanımına ve üretim süreç ve teknolojisine bağlı olarak hava kirliliğinin boyutları değişir. Bu bağlamda alınacak önlemlerde ve denetimde de farklı uygulamalar gerekir. Örnek olarak, bir termik santralde kullanılan yakıt ve enerji üretim teknolojisi kirleticilerin salımında farklılar yaratır. Kömür yakan bir termik santral, doğal gaz yakan bir termik santrale oranla oldukça farklı bir yönetim gerektirirken, linyit yakan bir termik santral taşkömürü yakan bir santralden daha farklı yönetimi gerektirir. Alınacak önlemler veya genel anlamda hava kirliliği yönetimi endüstriyel üretim biriminin özelliklerine göre değişir. Bu nedenle hava kirliliği yönetimi yapılacak herhangi bir tesisin tüm özelliklerinin hammadde kaynağından başlanarak üretime ve üretimden pazara kadar değerlendirilmesi zorunludur. Kömürle çalışarak elektrik enerjisi üreten bir termik santral incelendiğinde; sırasıyla kömür ocağı, kömür hazırlama, kömür taşıma, depolama, yakma ve kül giderme aşamalarında, gerekli önlemler alınmadığı taktirde, önemli ölçüde kirletici madde atmosfere salınır. Bu kirletici maddeler, başlangıçta, SOx, NOx, CxHx, CO, uçucu kül olarak sayılabilir. Bunların yanında CO2 salımı da oldukça önemlidir. Birincil kirleticiler daha sonra, atmosfer koşullarına bağlı olarak, H2SO4 ve HNO3 olarak asit yağışlara dönüşebilirler. Bu da kirleticilerin çevresel etkisini daha da artırır. Bu gibi termik santrallerin hava kirletici madde salımlarını azaltmak amacıyla, kömürün kükürt içeriğine bağlı olarak yakıtta kükürt giderme (desülfürizasyon), baca gazında kükürt ve toz giderme işlemleri uygulanır. Baca gazı, ıslak yöntemle % 99’un üzerindeki bir oranında SO2 gazından arındırılabilir. Bu giderme sisteminde kireç taşı (CaCO3), kireç (CaO) ve sodyum hidroksit (NaOH) gibi kükürt dioksit gazı ile reaksiyona girerek nötralize edebilecek kimyasal maddeler kullanılır. Bu reaksiyonların sonunda jips (CaSO4) elde edilir. Elde edilen jips çimento fabrikaları gibi ihtiyaç duyulan diğer endüstriyel üretim birimlerine satılarak arıtma maliyeti azaltılır. Böylece 213 kükürt dioksitin bacadan atmosfere salımı engellenmiş olur. Bu işlemlerle ilgili iki uygulama Foto 7.6. ve Çizim 7.5.’de gösterilmiştir. Foto 7.6. Bir termik santral ve ıslak yöntemle kükürt dioksit giderilmesi Çizim 7.5. Termik santralde SOx ve NOx giderimi 214 Çizim 7.6.’daki kirletici gaz yıkama sisteminde NOx giderilmektedir. Aşağıda verilen kimyasal reaksiyon sonucunda, NO ve NO2 gazları N2 ve H2O dönüştürülmektedir. 4 NO + 4 NH3 + O2 → 4 N2 + 6 H2O NO + NO2 + 2 NH3 → 2 N2 + 3 H2O Çizim 7.5. Kimyasal madde katkılı bir sistemde kirli gazın yıkanması Genel olarak, herhangi bir yöntem veya aygıtla kirleticilerin giderilmesinde, kirleticilerin azaltılma verimi önemlidir. Belirli bir maliyeti gerektiren uygulamalar sonucunda iyi bir verim sağlanamaması denetim sistemini başarısızlığa götürmektedir. Eğer bir tesisten salınan 215 kirletici madde miktarı 500 kg/saat ve yasal mevzuata göre salım için sınır değer 25 kg/saat ise kirlilik giderme veriminin % 95 dolayında olması gerekecektir. Bu verimin yerine getirilebilmesi için uygun aygıtın veya yöntemlerin seçilmesi ve ayrıca maliyeti azaltıcı önlemlerin alınması gereklidir. Verim = (500-25)/500 = 0, 95 = % 95 Kirlilik gidermede kullanılan yöntem veya aygıtların verimlerinin hesaplanmasında farklı yollar izlenebilir. Çizim 7.7.‘de görüldüğü gibi, kirletici giderme sistemine giren kirletici madde miktarı (A), atmosfere salınan miktar (B) ve sistemde tutulan kirletici madde miktarı (C) ise; % Verim = (C/A) 100 , A = B + C ise, % Verim = (C/(B+C)) 100 veya (A-B)/A veya (A – B)/(B + C) olarak gösterilebilir. B A C Çizim 7.7. Kirleticilerin giderilmesinde sistem verimi Kirleticilerin giderilmesinde kirletici maddenin özellikleri büyük ölçüde sınırlandırıcı veya yönlendirici olmaktadır.Bu nedenle kuru 216 parçacıklar, sıvı damlacıklar ve buhar, gaz ve koku giderimi başlıkları altında incelemek doğru olacaktır. Kuru parçacıkların tutularak giderilmesine filtreler kullanılabilir. Filtreler lifli maddelerden dokunmuş olabilir, katı bir elek veya bölme olabilir, kum havuzu gibi küçük katı parçacıklardan oluşabilir, hasır veya keçe şekline olabilir. Bunları şekilleri de tüp, boru, akışkan yatak veya başka bir şekilde olabilir. Filtre malzemesi olarak doğal veya insan yapımı lifler, kumaş, bez, keçe, kağıt, metal, seramik, cam veya plastik kullanılabilmektedir. Herhangi bir ortamında parçacıkların tutulması, yerçekimine bağlı çökelme, sıcaklık farklılıklarından dolayı ısıl çökelme veya statik elektriklenme yolu ile olmaktadır. Foto 7.7. ve Çizim 7.8.‘de görülen torba fitreler pamuk veya sentetik liflerden yapılmaktadır. Bunlar nispeten düşük sıcaklıklı ortamlarda kullanılmaktadır. Filtre maddesinin seçiminde ortamın sıcaklığı önemlidir. Daha yüksel sıcaklıklı ortamlarda cam liflerinden yapılan filtreler kullanılmaktadır. Bu ortamlarda sıcaklık 290 oC’ye kadar yükselebilmektedir. Torba filtrelerin kullanımında sınırlayıcı olan bir diğer husus, filtre yüzeyine gelen gaz akımıdır. Bunun için kabul edilen sınır, genel olarak, 0,6-1,5 m3/dak/m2 dir. Bir dakikada bir metre karelik filtre yüzeyine gelen gaz debisi arttıkça parçacık tutma verimi azalmaktadır. Filtrelerde tutulan veya alıkonulan parçacıkların belirli aralıklarla alınması gerekir. Filtrelerin temizlenme şekilleri imalatçı firmalar tarafından belirtilmektedir. Genel olarak fitrelerin temizlenmesi; mekanik olarak yerinde silkeleme, ters yönden hava püskürtülmesi veya yerinden çıkarılarak silkelenmesi şeklinde yapılmaktadır. Yüksek voltajlı elektrostatik çöktürücüler, yirminci yüzyılın başlarında Fredrick Cottrell tarafından geliştirilmesini takiben tüm dünyada parçacıkların tutulmasında yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu sistemler yüksek sıcaklıklı ortamlarda kullanılabilmektedir. Çok az miktarda basınç düşmesine neden oldukları için vantilatör giderleri oldukça düşüktür. Parçacık tutma verimleri oldukça yüksektir. Daha ince parçacıkları tutma özelliğine sahiptir. İyi tasarlanıp ve iyi inşa edilirlerse oldukça düşük masrafta çalışırlar. Olumsuz yanları, ilk kuruluş masraflarının yüksek oluşu, geniş bir yer kaplamaları ve yanabilen 217 parçacıkları tutulmasında kullanılmamalarıdır. Günümüzde en yaygın olarak çimento fabrikalarında kullanılmaktadır (Foto 7.8.). Foto 7.7. Çoklu torba filtreden oluşan bir parçacık tutucu Çizim 7.8. Çok torba filtreli bir toz tutucunun iç görünümü 218 Elektrostatik filtreler, parçacıkları özelliklerine göre elektriksel olarak yükleme esasına göre çalışır. Elektriksel olarak yüklenmiş parçacıklar farklı elektik yüklü yüzeylerde toplanarak çökelirler. Parçacıkların tutulmasında, fiziksel olarak atalete (durgunlaşma) bağlı çökelme de kullanılmaktadır. Bu sistemler parçacık çökelmesi, çökelme odasına hızla giren baca gazının aniden hacim genişlemesi ile hızını kaybetmesi esnasında gaz içerisindeki parçacıkların da hızını kaybederek çökelmesi ile gerçekleşir. Bu sistemlerde siklonlar yaygın olarak kullanılmaktadır. Gaz giriş hızının yeterli olmadığı durumlarda siklona giriş hızı vantilatör kullanılarak artırılmaktadır. Bu sistemlerde merkez kaç kuvveti de çökelme üzerinde etkili olmaktadır (Foto 7.9. ve Çizim 7.9.). Foto 7.8. Elektrostatik parçacık tutucu sistemler (ESP) Parçacık tutulmasında kullanılan başka bir yöntem de gazların yıkanarak parçacıklardan arındırılmasıdır. Bu gruptaki aygıtlar ıslak tutucular olarak adlandırılmaktadır. Sisteme giren gaz ve parçacık karışımı üzerine sıvı püskürtülmekte ve ortamda biriken parçacıklar sitemin alt tarafından dışarıya alınmaktadır (Çizim 7.9., Çizim 7.10. ve Çizim 7.11.). Verilen bu hava kirliliği kontrol sistemleri içerisinde, 0,1-1,0 μ büyüklüğündeki parçacıkların en iyi tutulduğu sistem elektrostatik tutuculardır. Bu sistem en çok 400 oC’lik bir ortam için uygundur. Torba filtreler hangi malzemeden (pamuk, naylon, orlon, teflon, cam lifi) 219 yapılmış olurlarsa olsunlar 0,1-1,0 μ büyüklüğündeki parçacıkların tutulmasında başarılı olamamaktadır. Venturi yıkayıcılar elektrostatik filtrelerden sonra ikinci sırayı almaktadır. Bunlarda ortam sıcaklığına 540 oC’ye kadar müsaade edilebilmektedir. Ancak diğerlerine oranla en fazla maliyet artırıcı sistemlerdir. Foto 7.9. Parçacıkların tutulmasında kullanılmakta olan bir siklon Parçacıklar irileştikçe sistemlerin verimleri de değişmektedir. Örneğin, 1,0 – 10,0 μ büyüklüğündeki parçacıkların tutulmasında en verimli olan sistemler, yine elektrostatik ve venturi tutucular olmasına karşın, 10,0 – 50,0 μ büyüklüğündeki parçacıkların tutulmasında pamuk, naylon, orlon ve teflon dokumalı filtreler de oldukça verimli çalışmaktadır. Ancak dokuma torba filtreler yüksek sıcaklıklara dayanıklı değildir. Parçacıkların fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri tutulmalarında seçilecek yöntemlerin belirlenmesinde önemlidir. Kuru, ıslak, nemli, yapışkan, kolay çözünen veya çözünmeyen, az veya fazla yoğunluklu, uçuşan, kokulu veya kokusuz , hastalık amili olup olmama, elektriksel yüklenmeye müsait veya değil gibi özellikler yöntem belirlenmesine etkilidir. Uygun yöntem seçilmediği taktirde hem parçacık tutma verimi azalır ve hem de ekonomik olmaz. 220 Çizim 7.9. Parçacıkların ayrılmasında kullanılan bir siklonun çalışma şekli görülmektedir. Çizim 7.9. Islak gaz yıkama ve parçacık tutucu (Venturi) 221 Çizim 7.10. Parçacık ve gaz giderici sıvı püskürtmeli yıkama sistemi Çizim 7.11. Yandan sıvı püskürtmeli yıkama sistemi 222 8. BÖLÜM TÜRKİYE’DE HAVA KALİTESİ YÖNETİMİ Türkiye’de genel çevre mevzuatının temelinde 1982 Anayasası’nın 56.maddesi yer almaktadır. Buna göre; “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.” Bu Anayasa hükmüne bağlı olarak 1983 yılında kabul edilen 2872 Sayılı Çevre Kanunu gerekli düzenlemeleri sağlamaktadır. Kanun’un “Kirletme Yasağı” başlığı altında yer alan 8. maddesinde; “Her türlü atık ve artığı, çevreye zarar verecek şekilde, ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak, 223 taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır.Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer kirlenmeyi önlemekle; kirlenmenin meydana geldiği hallerde kirleten, kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdürler.” ifadesine yer verilmektedir. Ayrıca, “İşletme İzni ve Haber Verme Yükümlülüğü” başlığında, Kanun’un 11. maddesi altında, “Gerçekleştirilmesi planlanan kurum, kuruluş ve işletmeler mevzuatta öngörülen arıtma tesisi veya sistemlerini müstakil veya ortak olarak kurmakla yükümlüdürler. Arıtma tesis veya sistemleri kurulup işletmeye hazır hale getirilmedikçe, kurum, kuruluş ve işletmelere işletme ve kullanım izni verilmez.” hükmü oldukça bağlayıcıdır. Kanun’da yer alan, hava kirliliği denetimi ile ilişkili yönetmeliklerin ilki, Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği başlığı ile 02.11.1986 tarih ve 19269 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Bu Yönetmelikte 27.12.1986 tarih ve 19324 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan bir düzeltme yapılmış, daha sonra bazı değişiklikler geçirmiştir. Avrupa Birliği uyum süreci kapsamında ve görülen eksikliklerin giderilmesi amacıyla, Resmi Gazete: 07.10.2004 tarih ve 25606 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Endüstriyel Kaynaklı Hava Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği ve 13.01.2005 tarih ve 25699 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Isınmadan Kaynaklanan Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği yürürlüğe girmiştir. Bu üç yönetmelik de halen yürürlükte olup, birinci yönetmelikte yer alan ilgili hükümler için ikinci ve üçüncü yönetmeliklerdeki hükümler geçerlidir. Aslında karışıklıklara meydan vermemek için, ikinci ve üçüncü yönetmeliklerin yayımlanmasından sonra birinci yönetmeliğin yeniden gözden geçirilmesinde yarar vardır. Diğer taraftan motorlu taşıtların egzozları ile salınan kirletici maddelerin denetimi amacıyla düzenlemeler yapılmıştır. Trafikte Seyreden Motorlu Kara Taşıtlarından Kaynaklanan Egzoz Emisyonlarının Kontrolüne Dair Yönetmelik 08.07.2005 terih ve 25869 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Çevre ve Orman Bakanlığı’nın hava kirliliğinin önlenmesini esas alan genelgeleri yanında, illerde Mahalli Çevre Kurullarının kararları da düzenleyici olmaktadır. Özellikle kış sezonlarından önce alınan kararlar Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmektedir. Bu nedenle, 224 Türkiye’de Hava Kirliliği Denetimi ile ilgili olarak yürürlükteki mevzuatla birlikte, örnek olması bakımından, İzmir Valiliği tarafından Resmi Gazate’de yayımlanan bir Mahalli Çevre Kurulu Kararı da bir sonraki bölümde tam metin olarak verilmiştir. Türkiye’de çevrenin korunması ve geliştirilmesi amacıyla, kamu ve özel kuruluşların, üniversitelerin, meslek kuruluşlarının ve gönüllü kuruluşların katkıları ve katılımları ile gerçekleştirilen şura çalışmalarında hava kirliliği olayına özel bir önem verilmektedir. Bu şuralarda alınan kararlar incelendiğinde sorunun ne kadar önemli olduğu bir kere daha gözler önüne serilmektedir. Ayrıca, beşer yıllık dönemleri kapsayan kalkınma planlarında ve AB uyum sürecinde 2007-2013 yıllarını kapsayan 9. Kalkınma Planı Çevre Özel İhtisas Komisyonu’nda da hava kirliliği dikkatleri üzerinde toplayan bir çevre sorunu olarak gündeme gelmiştir. Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanan ve özel ihtisas komisyonlarının raporlarına dayandırılan kalkınma planlarına geçmişle ilgili bir örnek olması bakımından, Beşinci Beş Yıllık (1985-1990) Kalkınma Planı’nda doğrudan hava kirliliği ile ilgili iki paragraf şöyledir; “Başta Ankara olmak üzere hava kirliğinin sağlık yönünden ciddi tehlike teşkil ettiği şehirlerde acil tedbirler alınmalı, bu amaçla hava kirliliği kontrol istasyonları ağı geliştirilmeli, iyi kalitede ve yeterli miktarda yakıt temin edilerek soruna köklü çözümler bulmak için yeni yakıt türleriyle ısınma proje çalışmaları yapılmalıdır.” ve “Çevre alanında sürdürülmesi gerekli olan araştırma ve geliştirme faaliyetlerine öncelik tanınarak ilgili üniversite ve kuruluşlar desteklenmelidir.” Benzer şekilde, 2001-2005 yıllarını kapsayan, 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda yer alan paragraflardan bazıları; “Kamu kuruluşları başta olmak üzere, bütün sektörlerde çevreye duyarlılığın artırılması ve kirliliğin önlenmesi için gerekli çalışmalar sürdürülecektir. Hava kirliliğinin önlenmesi konusunda tüm sektörlerde emisyon faktörleri belirlenerek emisyon envanterleri çıkarılacaktır.”, “Ulaştırma, enerji, sanayi ve konutlardan kaynaklanan sera gazı emisyonlarını kontrol etmek ve azaltmak amacıyla enerji verimliliğinin artırılması ve tasarruf sağlanması yönünde düzenlemeler yapılacaktır.”, “Enerji kaynakları, üretim ve tüketim aşamasında çevreyi olumsuz etkileyen özelliklere sahiptir. Çevresel sorunların giderilmesi ise önemli bir maliyet unsurudur. Küresel kirlenme uluslararası alanda ortak politikalar 225 oluşturulması gereken konulardan biri haline gelmiştir.” Türkiye’de son yıllarda, çevre yönetimi alanındaki en önemli gelişme, 8.5.2003 tarih ve 25102 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4856 numaralı “Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” gereğince, Çevre ve Orman Bakanlığı bünyesinde, “Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü”nün kurulmuş olmasıdır. Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün görevleri 4856 numaralı Kanun’un 9. maddesinde sıralanmaktadır. Bunlar arasında hava kirliliği ile ilgili olanlar şöyledir; ►Çevre kirliliği ile ilgili olarak ölçüm, tespit ve kalite kriterlerini belirlemek, uygulamak ve uygulanmasını sağlamak; çevreyle ilgili her türlü ölçüm-izleme, analiz ve kontroller yapacak laboratuarlar kurmak, kurdurmak, bunların akreditasyon işlemlerini yapmak, hava, su ve toprak konusunda ölçüm yapacak kuruluşları belirlemek, kurulacak tesisler için, alıcı ortam özelliklerine göre çevre kirliliği yönünden görüş vermek, izlemek ve gerektiğinde müdahale etmek, mevcut ve kurulacak tesislere emisyon ön izni ve emisyon izni vermek, emisyonları ve arıtma sistemlerini izlemek ve denetlemek. ►Hava kalitesinin korunması, hava kirliliği, gürültü, titreşim ve iyonlaştırıcı olmayan radyasyonun kontrolü, azaltılması veya bertaraf edilmesi için hedef ve ilkeleri belirleyerek her türlü tedbiri almak ve uygulanmasını sağlamak, bu konuda yönetim ve acil müdahale plânları yapmak, yaptırmak, konuyla ilgili kurum ve kuruluşlarla koordineli çalışmalar yaparak müdahale etmek, kriter ve standartları belirlemek, uygulamak, uygulanmasını sağlamak, ölçüm yaptırmak, verileri toplamak ve değerlendirmek. ►Yenilenebilir enerji kaynakları başta olmak üzere temiz enerji kullanımını desteklemek, yakıtların hava kirliliğine yol açmayacak şekilde kullanılabilmesi için gerekli önlemleri almak veya aldırmak, çevreye uygun teknolojileri belirlemek ve bu maksatla, kurulacak tesislerin vasıflarını saptamak. ►Serbest bölgeler de dahil olmak üzere, ülke genelinde çevreye olumsuz etkileri olan atık ve kimyasallar ile hava kirliliği, gürültü, titreşim ve iyonlaştırıcı olmayan radyasyon ile ilgili her türlü faaliyeti izlemek, yer üstü ve yer altı sularına, denizlere ve toprağa olumsuz etkileri olan her türlü faaliyeti belirlemek, denetlemek, tehlikeli hallerde veya gerekli durumlarda faaliyetleri durdurmak. 226 ►Motorlu kara taşıtları işletenlerin, egzoz emisyonlarının yönetmelikle belirlenen standartlara uygunluğunu belgelemek üzere Bakanlığa ait ya da Bakanlıkça yetkili kılınacak egzoz ölçüm istasyonlarında ölçüm yaptırmalarını sağlamak, bu konuda idarî, malî ve teknik esas ve usulleri belirlemek. Bu genel müdürlük kapsamında yer alan Hava Yönetimi Dairesi Başkanlığı; Endüstriyel Kaynaklı Hava Kirliliği Kontrolü Şube Müdürlüğü, Isınma ve Motorlu Taşıtlar Kaynaklı Hava Kirliliği Şube Müdürlüğü, Gürültü ve Titreşim Kontrolü Şube Müdürlüğü, Sınır Ötesi Hava Kirliliği İzleme Şube Müdürlüğü, Kontrole Tabi Yakıt ve Maddeleri İzleme Şube Müdürlüğü’nden oluşmaktadır. Hava Yönetimi Dairesi Başkanlığı’nın görevleri; ►Hava kalitesinin korunması, hava kirliliği, gürültü, titreşim ve iyonlaştırıcı olmayan radyasyonun kontrolü, azaltılması veya önlenmesi için hedef ve ilkeleri belirleyerek her türlü tedbiri almak ve uygulanmasını sağlamak; gerektiğinde müdahale etmek; bu konuda yönetim ve acil müdahale planları yapmak, yaptırmak, konuyla ilgili kurum ve kuruluşlarla koordineli çalışmak, ►Isınma, endüstriyel faaliyetler ve motorlu taşıt kullanımı sonucu atmosfere verilen bütün kirletici emisyonları ve arıtma sistemlerini izlemek, denetlemek, ►Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği, Gürültü Kontrolü Yönetmeliği ve diğer ilgili mevzuat çerçevesinde valilikler tarafından yapılacak çalışmaları izlemek, il mahalli çevre kurulu çalışmalarını çevre politikaları ve stratejileri doğrultusunda yönlendirmek, ►Hava kirliliği ile ilgili olarak ölçüm, tespit ve kalite kriterlerini belirlemek, uygulamak ve uygulanmasını sağlamak, ölçüm sonuçlarını değerlendirmek, ►Kurulacak tesisler için hava alıcı ortam özelliklerine göre hava kirliliği ve gürültü yönünden görüş vermek, izlemek ve gerektiğinde müdahale etmek, ►Hava kirliliğinin önlenmesi, hava kalitesinin korunması ve gürültünün azaltılması amacıyla ülke şartlarına ve çevreye uygun teknolojileri belirlemek, bu maksatla kurulacak tesislerin vasıflarının tespit edilmesi amacıyla çalışmalar yapmak, ►Sınır ötesi hava kirliliği ve iklim değişikliği ile ilgili çalışmalar yapmak, 227 ►Mevcut ve kurulacak tesislere emisyon ön izni ve emisyon izni vermek, bölgeler de dahil olmak üzere, ülke genelinde çevreye olumsuz etkileri olan hava kirliliği, gürültü, titreşim ve iyonlaştırıcı olmayan radyasyon ile ilgili her türlü faaliyeti izlemek, belirlemek, denetlemek, tehlikeli hallerde veya gerekli durumlarda faaliyetleri durdurmak, ►Hava Yönetimi Dairesi Başkanlığı görev alanına giren konularda Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ile nükleer güvenlik konusunda işbirliği yapmak, ►Motorlu kara taşıtlarını işletenlerin, egzoz emisyonlarının Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği ile belirlenen standartlara uygunluğunu belgelemek üzere Bakanlığa ait ya da Bakanlıkça yetkili kılınacak egzoz ölçüm istasyonlarında ölçüm yaptırmalarını sağlamak, bu konuda idari, mali ve teknik esas ve usulleri belirlemek, ►Yenilenebilir enerji kaynakları başta olmak üzere temiz enerji kullanılmasını desteklemek ve temiz enerji sağlayacak stratejilerin geliştirilmesi ile ilgili çalışmalar yapmak, ►Enerji tasarrufu ve enerjinin etkin kullanılması, binalarda ısı ve ses yalıtımı için ilgili kurum ve kuruluşlarla koordineli çalışmalarda bulunmak, ►Fosil yakıtların hava kirliliğine yol açmayacak şekilde kullanılabilmesi için gerekli önlemleri almak veya aldırmak, ►Yasaklanacak ve kullanımı kısıtlanacak kontrole tabi olan yakıtlar ile hava kirliliğine yol açabilecek kimyasal maddelerin ithalat ve ihracatına ilişkin kriterleri belirlemek, bununla ilgili kontrol ve uygunluk belgesi taleplerini değerlendirmek ve sonuçlandırmak, ►Etkili bir hava yönetimi için gerekli ekonomik araçları belirlemek, uygulamak ve uygulanmasını sağlamak, görev alanı ile ilgili standartları diğer kuruluşlarla işbirliği yaparak belirlemek, ►Ozon tabakasının incelmesine neden olan maddelerin kontrolüne ilişkin olarak ulusal stratejilerin belirlenmesi amacıyla çalışmalar yapmak, ►Görev alanına giren konularda uluslararası çalışmaları izlemek, değerlendirmek ve ulusal düzeyde uygulanmasını sağlamaktır. Türkiye’de, I. Çevre Şurası, 18-21 Eylül 1991 tarihlerinde Ankara’da, II. Çevre Şurası , 28 Şubat - 2 Mart 1994 tarihlerinde İstanbul’da, III. Çevre Şurası, 4 - 6 Aralık 1996 tarihlerinde Antalya’da ve IV.Çevre Şurası 6 - 8 Kasım 2000 tarihlerinde İzmir’de toplanmıştır. Bu şuralarda alınan kararların hava kirliliği ile ilgili olanları aşağıda ►Serbest 228 verilmiştir: I. Çevre Şurası (18-21 Eylül 1991), Ankara: ►Çevrenin korunması ve geliştirilmesi, kirlenmenin önlenmesi ve giderilmesi konusunda alınacak tedbirlere yerel yönetimlerin katılımının sağlanması ve yerel yönetimlere mali, hukuki ve teknik açıdan destek verilmesi konusunda düzenlemeler yapılmalıdır. ►Teknoloji seçimi ve transferi, yerli teknolojinin geliştirilmesi konularında çevre açısından uyumlu ve ekonomik yönden verimli ve gerçekçi ulusal stratejiler belirlenmelidir. ►Enerji politikaları yeniden gözden geçirilerek temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı teşvik edilmelidir. ►Çevrenin kirlendikten sonra kirliliğin giderilmesi yönünde politikalar yerine kirliliğin oluşmadan önlenmesi yönündeki politikalar tercih edilmelidir. ►Türkiye genelinde üniversiteler ve kamu kuruluşlarını laboratuar donanımlarından yararlanılarak çevre kirliliğinin izlenmesinin sağlanması amacıyla gerekli eşgüdüm ve protokoller yardımıyla ölçüm ağı kurulmalı ve kurulacak bir merkez referans laboratuarı ile koordineli çalışarak ülke kirlilik envanteri oluşturulmalıdır. ►Merkezi ve bölgesel referans laboratuarları kurulmalıdır. ►Kirlilik önleme çalışmalarında standardizasyon sağlanmalıdır. ►Kirletenlere caydırıcı vergiler getirilmeli ve bu kaynak çevre kirliliğini önleme çalışmalarında kullanılmalıdır. ►Çevre kirliğinin önlenmesi ve giderilmesi çalışmalarında destek personel adı altında çevre teknikeri ve çevre zabıtası yetiştirilmesi programları oluşturulmalıdır. ►Arıtma tesislerinin yapımı teşvik edilerek, işletme için gerekli olan elektrik enerjisinin ucuza temini ile yurt dışından temin edilmesi gereken arıtma tesisi ekipmanlarının yurda girişlerinde gümrük kolaylığı sağlanmalıdır. ►Atıklar kaynağında minimize edilmelidir. ►Az atıklı ve atıksız teknolojiler teşvik verilmelidir. ►Çevre sorunlarının çözümünde vergi, harç, satılabilir izin, depozito ve teşvik sistemleri gibi ekonomik araçlar kullanılmalıdır. ►Ulusal radyoaktif atık yönetim planı oluşturulmalıdır. 229 ►Acil müdahale planları ivedilikle uygulamaya alınmalıdır. alanlarda çöp biriktirilmesi önlenmelidir. ►Tüm kirletici kriterlerini ölçmek üzere tam otomatik cihazlarla donanmış ülke çapında bir ölçüm ağı kurulmalıdır. ►Veri güvenirliği açısından laboratuarlar arası interkalibrasyona gidilmelidir. ►Trafik kirliliğini önlemek amacıyla katalitik konvertörlerin uygulanabilmesi, ileri teknolojiye sahip cihazlarla donatılmış araç muayene istasyonları oluşturulmalıdır. ►Emisyon izni için başvuru yapmayan fabrikalar valilikler tarafından sıkı bir şekilde takip altına alınmalıdır. ►Kent imar planlarında hakim rüzgar akımlarını engellemeyecek şekilde düzenlemelere gidilmeli ve yeşil alan miktarının artırılması imkanları araştırılmalıdır. ►Kirliliğin tarımsal üretim potansiyeline ve besin zincirine etkisinin önlenmesi için gerekli izleme faaliyetleri yoğunlaştırılmalıdır. ►Bisiklet yolları yapılarak kullanımı teşvik edilmelidir. ►Çevre Kanununun uygulanmasına yönelik çıkarılmış bulunan yönetmelikler anlaşılamadığından, yönetmelikler basitleştirilmeli, anlaşılır halde olmalı ve uygulanmalıdır, ama yorumlanmamalıdır. ►Özellikle yönetmelikler, bilimsel tartışmadan geçmeden fiiliyatta yasanın muhatabı olacak kimselerden görüş alınmadan ve pratik uygulaması düşünülmeden hazırlanmaktadır. ►Çevre konusunda mevzuatın çokluğu ve çok fazla kurumun yetkili olması sonucu kurumların birbirlerinin yetkilerine tecavüzü söz konusudur. Özellikle merkezi hükümet ve yerel yönetimler açısından konu ele alınmalıdır. ►Yönetmelik hükümlerinin yerine getirilmesi için gerekli süreler çok kısa tutulmakta, neticede ilgili merciler tarafından sürekli uzatılmakta ve ciddiyetini kaybetmektedir. ►Tarım ilaçlarının ruhsatlandırılmasında sadece Tarım Bakanlığının değil, aynı zamanda Çevre Bakanlığının da yetkili kılınması, ►Zehirlilik ve kalıcı özellikleri yüksek çevre kirletici ilaçların kullanımının yasaklanması, ►Yanlış toprak işleme ve anız yakılması, yanlış sulamanın önlenmesi, ►Tesislerin işletilmesi aşamasında su ve enerji tüketiminin asgariye indirgenmesi, azami madde geri döngüsü ve tasarrufunun sağlanması, ►Açık 230 ►Sürekli ve dengeli kalkınma hedefleri doğrultusunda, global iklim değişikliği, asit yağmurları, bölgesel sağlık sorunları gibi çevre problemlerinin azaltılmasında çevreye uyumlu ulaşım metotlarının ve teknolojilerinin geliştirilmesine ihtiyaç vardır. ►Ülke koşullarına uygun düşük yakıt tüketim ve düşük emisyonu olan şehir içi ve şehirlerarası taşıma sistemlerinin uygulanmasına olanak sağlayan yeni teknolojilere ihtiyaç vardır. Ayrıca, deniz ve demiryolları işletmelerinin geliştirilmesi gerekmektedir. ►Çevresel açıdan en güvenilir nükleer enerji üretim çalışmaları hızlandırılmalıdır. ►Turizm alan ve merkezlerinde bulunan mevcut sanayi tesisleri için mümkün, pratik ve ekonomik olan teknolojilerin uygulanması, ►ÇED raporları hazırlanırken, çevre üzerinde meydana gelen olumsuz sonuçları düzeltmek yerine, sebepleri ortadan kaldırmayı hedefleyen bir yaklaşım benimsenmelidir. ►Planlanan hedeflere ait ÇED raporlarında kümülatif ve sinerjik etkiler ortaya konulmalıdır. ►Çevre sorunlarının önlenmesi sırasında kaynakların sınırlı olması sebebiyle, çevre sorunlarının belli kriterlere göre sıralanması ve çözümlerinin bu öncelikler çerçevesinde yapılması gereklidir. ►Çevre sorunlarının önlenmesi amacıyla uygulanacak çevre yönetim sisteminin işletilmesi için “Çevre Yönetim Bilgi Sistemi” nin kurulması gerekmektedir. ►İşletmelerde işletmelerin doğuracağı çevre sorunlarından sorumlu bir birimin bulunması gereklidir. ►Çevre sorunlarının sosyal maliyetinin milli gelir hesaplarına dahil edilmesi gerekmektedir. Bu amaçla öncelikle seçilmiş su, toprak, orman kaynakları ve hava kirlenmesi gibi konularda yeni hesap kalemleri eklenmelidir. Bu tarzdaki hesaplamalarda çevre sorunları refah kavramı içerisine dahil edilmiş olacaktır. ►Yatırım kararlarının alınması sırasında fayda maliyet analizleri yapılırken çevre maliyetleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Yatırımın gerçekleştirilmesi halinde ortaya çıkacak dışsallıkların uygun bir şekilde içsel hale dönüştürülmesi ve yatırımların fizibilite aşamasında mutlaka sosyal maliyet ve faydaların hesaplara dahil edilmesi gerekmektedir. Bu prensibin uygulanmasında kullanılabilecek vergi, harç, depozito ve kota sistemleri gibi ekonomik araçların uygun bir şekilde kullanılabilmesi için 231 çalışmalar yapılmalıdır. II. Çevre Şurası (28 Şubat - 2 Mart 1994), İstanbul: ►Çevre yönetiminde yerel yönetimlerin etkin ve aktif olması sağlanmalıdır. ►Çevre sorunları ve yatırımların yerel idari sınır tanımaması nedeniyle doğal kaynakların belirleyeceği havza boyutunda çevre yönetimi esası getirilmelidir. ►Yerinden yönetim ilkesine uygun olarak merkezi-yerel yönetim işbirliği sağlanmalıdır. ►Doğal kaynakların koruma ve kullanma kararlarının alınması, uygulanması ve denetlenmesi sırasında ilgili kişi, kurum ve kuruluşların katılımları ile hak ve yetkilerin yanı sıra görev ve sorumlukların paylaşılması esastır. ►Teknik eğitimli, gerekli yetkilerle donatılmış “çevre zabıtaları” örgütlenmelidir. ►Sağlık Bakanlığı bünyesindeki çevre sağlığı birimlerinin yetki ve sorumlukları Çevre Bakanlığının merkez ve taşra birimlerine devredilmelidir. ►Tam otomatik ölçüm cihazlarıyla teçhiz edilmiş, anlık ve sürekli ölçüm yapabilecek sistemler kurulmalı ve on-line sistemiyle etkin bir izleme sistemi oluşturulmalıdır. ►Bütün illerimizde emisyon kadastroları çıkarılarak temiz hava planları ve bu planlar kent planlamasında dikkate alınmalıdır. ►Kirlenmeyi önleyici teşebbüsler ve kirlenmeyi azaltacak yakıt üretimini sağlayan yatırımlar teşvik edilmelidir. ►Isınmada kullanılacak kaynakların çeşitliliğinin sağlaması açısından küçük bölgesel elektrik enerjisi üretim tesislerinin kurulması, ►Türkiye’ de üretilen tüm kömürlerin kalite ve nitelikleri tespit edilerek yerel yönetimlere bildirilmelidir. ►Hava kirliliği ölçüm sonuçları isteyen kurum ve kuruluşlar ve basına açık ve net bir şekilde duyurulmalı ve kamuoyu sürekli bilgilendirilmelidir. ►Kurşunsuz benzin üretimi artırılmalıdır. ►Katalitik konvertöre geçiş konusunda çalışmalar hızlandırılarak, araç kullanıcılarına sağlanacak vergi indirimleri ve teşviklerle konvektör 232 kullanımı artırılmalıdır. ►Benzin katkı maddelerinin ülkemizde de üretilmesi çalışmaları başlatılmalıdır. ►Ozon tabakasını incelten maddelere alternatif ikame madde ve teknolojilerin kullanımına geçiş konusunda ivedi çalışmalar yapılmalıdır. ►Ozon tabakasını incelten maddeleri kullanan sektörlerdeki sanayi kuruluşlarının azaltma programlarını ivedilikle hazırlamaları, ►Devlet Meteoroloji Genel Müdürlüğü koordinatörlüğünde sürdürülmekte olan Ulusal İklim Koordinasyon Kurulu faaliyetlerine tüm kuruluşların aktif olarak katılımı özendirilmelidir. ►Kombine santrallerin sayılarının artırılması enerjinin verimli kullanılması, temiz ve yenilenebilir, jeotermal, güneş, rüzgar vb. enerji kaynaklarının kullanımına ağırlık verilmelidir. ►Sürekli CO2 ölçümleri yapılarak ölçüm veri tabanı oluşturulmalı, stratosfere salınan CO2 emisyonlarının dağılımları konusunda çalışmalar yapılmalıdır. ►Bisiklet yolları açılmalıdır. ►Anız yakılması önlenmelidir. ►Uçakla tarımsal mücadele uygulaması azaltılmalıdır. ►Türkiye’ de pek çok yerleşim alanı asbest, ağır metaller ve radyoaktif yatakları üstünde veya yakınında yer almaktadır. Risk faktörü önceliklerine göre başka alanlarda iskan edilmelerine yönelik çalışmalar yapılmalıdır. ►Tehlikeli atıklarla ilgili geniş kapsamlı bir envanter çalışması yapılmalı, ilgili sektör ve kuruluşların bu çalışmaya katılımları sağlanmalıdır. ►Türkiye’de nükleer enerji kullanımı için doğacak ihtiyaçlar göz önüne alınarak yüksek seviyeli radyoaktif atıkların yönetimi konusu şimdiden incelenmeli, bu atıkların nihai depolanmasına yönelik araştırmalar yapılmalıdır. ►Turistik tesislerin ve turizm potansiyeli olan yerleşim birimlerinin kirlilik yüklerinin minimuma indirilebilmesi için arıtma tesisleri, çöp deponi alanları, yok etme sistemleri ile alt yapı tamamlanmalı ve denetlenmelidir. ►Meydana gelebilecek bir endüstriyel kaza anında hemen müdahale edebilecek teknik personel ve ekipman bulundurulmalı ve bu amaçla gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. ►Tehlikeli atıkların miktarını en aza indirmek için hammadde ve 233 yardımcı madde olarak kullanılan zararlı kimyasal maddelerin yerine alternatif maddeler araştırılmalı ve kullanılması teşvik edilmelidir. ►Atıkları geri kazanılması ve yeniden kullanım imkanlarının araştırılmalıdır. ►Sanayici, atıkların özellik ve miktarını gösteren bildirim formları hazırlamalıdır. ►Çevre standartlarının belirlenmesinde ülkemizin koşulları, bölgesel ve sektörel özellikler dikkate alınarak değişkenlik ve dinamiklik sağlanmalıdır. ►Faaliyete, yetkili makam tarafından verilecek , yükümlülüklerin yerine gerilme süresi, ortaya çıkan kusuru giderecek olan tesisin proje ve tesis yapımına yetecek kadar olmalıdır. ►Çıkarılacak kirlilik haritalarına göre, halen enerji üretimi yapılan bölgelerde kirlilik durumu göz önüne alınarak, alınması gerekli önlemler saptanmalı, ve bu önlemlere uyum sağlanmalıdır. ►Uçakla tarımsal ilaçlama önemli çevre kirliliğine yol açmaktadır. Bu konuda alternatif projeler desteklenmelidir. ►Kullanan öder prensibinin uygulanması titizlikle sağlanmalı, caydırıcılığı sağlayacak güçte “ekonomik araçlar” kullanılmalıdır. III. Çevre Şurası (4-6 Aralık 1996), Antalya: ►Şura kararlarının hayata geçirilmesi için izleme komisyonu kurulmalıdır. ►Milletlerarası ticarette, özellikle çevre etiketleri ile ilgili AB tüzük ve direktiflerinin standart hale dönüştürülmesini beklemeden Türk mevzuat sistemine dahil edilmesi imkanları araştırılmalıdır. ►Temiz üretim teknolojisi uygulayacak ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi belgesi alacak olan kuruluşların teşviklerden yararlanması için gerekli çalışmalar yapılmalı ve konu ile ilgili usul ve esaslar Çevre Bakanlığınca belirlenmelidir. ►Çevre yönetim standartlarının nihai amacı, çevrenin sürekli olarak iyileştirilmesidir. Çevre yönetim sistemi standartları arasında yer alan ÇED ve çevre icra değerlendirmesi gibi standartlarda öngörülen şartların yerine getirilmesi için mahalli, milli ve global çevrenin belirli bir tarihteki durumunu tespiti ve daha sonraki değişikliklerin buna göre ölçülmesi için çevre etütlerine ihtiyaç vardır. Çevre Bakanlığı tarafından 234 etüt faaliyetleri ivedi olarak sonuçlandırılmalıdır. ►Ülkemizde uluslar arası kabul görmüş standartlara uygun olarak seçilmiş cihazların “iyi laboratuar uygulamaları” çerçevesinde oluşturulan fiziki şartların, analiz ölçüm sistemlerinin ve standartlarının, numune alınmasından analiz sonuçlarını yorumuna kadar geçen sürecin değerlendirilmesi amacıyla, bu merkez, laboratuarlar arası koordinasyonu sağlamalıdır. ►Oluşturulacak yeni yapı, özel sektöre ve kamuya ait laboratuarlarda metot ve cihaz standardizasyonu sağlamalıdır. ►Verilerin tüm talep edenlere kolay ve zamanında ulaştırılmasını sağlayacak bir bilgi sistemi kurulmalıdır. Kurulacak bu sistem, çevre konusunda veri üreten ve ürettiği verilerin güvenirliği tespit edilmiş özel sektör ve kamu sektörüne açık olmalıdır. ►Sürdürülebilir kalkınmayı teşvik edecek ve AB yönetmelikleri ile uyum sağlayacak düzenlemelere gidilmelidir. Bu doğrultuda bölgesel “bazda atık yönetim planları” ve “atık yönetim birimleri“ oluşturulmalıdır. ►İmar planları hazırlanırken topoğrafik ve meteorolojik şartlarla birlikte pasif bina ısıtmasına yönelik mimari projeler oluşturulmalıdır. ►Öncelikle resmi dairelerin yakıt ödenekleri, illerdeki hava kirliliği derecesine ve mahalli çevre kurul kararları doğrultusunda belirlenmelidir. ►Petrol kokunun ısıtmada kullanımını önlemek amacıyla öğütülmüş dışında parça petrol koklarının girişine izin verilmemeli, bu amaçla ihtisas gümrükleri oluşturulmalıdır. ►Yeni kurulan tesislerin teknoloji transferinde dikkatli davranmak, eski ve kirletici olanlarının ülkeye girişini önlemek için yasal düzenlemeler yapılmalıdır. ►Sanayi tesisleri hava kirliliği ve insan sağlığı açısından kritik durumlar ve kaza halleri için acil önlem planları hazırlayarak uygulamaya konulmalıdır. ►Katı yakıtlar çöp yakma tesislerinde yakılarak enerji elde edilmesi yönüne gidilmeli bunun için belediyelere bilgi ve finansman akışı sağlanmalıdır. ►Katalitik konvertörlü araç alan tüketicilere vergi indirimi sağlanmalıdır. ►Akaryakıtlara solvent katılmasının önlenmesi ile ilgili tüm tedbirler ve etkin denetimler yapılmalıdır. ►Ülkemiz orman kaynaklarının, sera gazı olan CO2’ i tutma kapasitesinin belirlenmesi için çalışmalar yapılmalı, ormanlarımızın CO2 tutma 235 kapasitesinin artırılması için ormanlaştırma, ağaçlandırma ve biyolojik üretkenliği geliştirme çalışmaları yaygınlaştırılmalıdır. ►Hava kalitesinin Korunması ve Gürültü Kontrol Yönetmelileri revizyon tabi tutulmalı, sınır değerler günün şartlarına göre yeniden gözden geçirilmeli, uygulamadan sorumlu kuruluşlar açıkça tanımlanmalıdır. ►Emisyon izinlerinin alınmasına esas olan ölçümler, kesinlikle yeterli alt yapıya sahip tarafsız kuruluşlarca yapılmalıdır. ►Trafiğin düzenlenmesi konusunda yerel yönetimlere yetki verilmeli, il çevre müdürlükleri il trafik komisyonlarında temsil edilmelidir. ►Belediyeler bünyesinde çevre mühendisi istihdamı zorunlu hale getirilerek yasal düzenlemeler yapılmalıdır. IV. Çevre Şurası (6-8 Kasım 2000), İzmir: ►Çevre Kanunu gereği çıkarılan yönetmelikler AB müktesebatı da göz önüne alınarak revize edilmeli, standartlar bulunabilir en iyi teknolojiler göz önüne alınarak belirlenmelidir. ►Çevre kirliliğini önleyici tedbir alan kurum ve kuruluşlara, belirlenecek standartlara göre teşvik edici muafiyet ve indirimler getirilmeli, teknik destek verilmeli, mevzuatın ayarlanması ile çifte standarttan kaçınılmalıdır. ►Sanayide çevresel sorunların en aza indirilmesi, AB uygulamalarına uyum kapsamında, çevresel yönetim sistemleri (ISO-14000 gibi) ve gönüllü sanayi taahhütlerinin (kimya sanayindeki gibi üçlü sorumluluk) yaygınlaştırılması teşvik edilmeli ve desteklenmelidir. ►Özellikle büyük şehirlerde trafikten kaynaklanan kirliliğin tespiti amacıyla hava kalitesi ölçümleri uçucu organik bileşikler ve ozonu da ölçecek şekilde genişletilmelidir. ►Hava Kalitesi Kontrolü Yönetmeliğinde koku konusundaki emisyon ve emisyon standartları eklenmeli, ölçüm analizine ilişkin esaslar belirlenmelidir. ►Sürdürülebilir kalkınma kavramının anlamı ilgili mevzuata yansıtılmalıdır. ►Çevre hakkının uygulanmasında güçlük yaratması nedeniyle mevzuattaki karmaşa ve çelişkiler giderilerek bütünlük sağlanmalıdır. ►Verilerin toplanması, değerlendirilmesi ve hizmete sunumu konusunda ülke standartlarının belirlenmesi, 236 ►Ulusal Çevre ve Kalkınma Gözlemevinin kurulması, para cezalarının verilmesinde belediyelerin de yetkili kılınması sağlanmalıdır. ►Yerel yönetimlerin çevre birimleri kadro ve personel olarak güçlendirilmeli, kadronun alınması, atamaların yapılması konularındaki iş ve işlemler basitleştirilmeli, merkezi yönetimin kullandığı yetkiler il valilerine aktarılmalıdır. Türkiye’de, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın kurulmasından önce düzenlenen dört Çevre Şurasını takiben, Bakanlığın bu yeni haliyle kurulmasından sonra, özellikle Avrupa Birliği Süreci dikkate alınarak düzenlenen ve 22-24 Mart 2005 tarihlerinde Antalya’da gerçekleştirilen 1.Çevre ve Ormancılık Şurası’nda alınan hava kirliliği ile ilgili kararlar aşağıda verilmiştir. ►İdari 1. Çevre ve Ormancılık Şurası (22-24 Mart 2005, Antalya): ►Belediyelerin kurumsal altyapılarının geliştirilmesi sağlanmalıdır. kirlilik haritaları hazırlanarak yapılaşma yakıt seçimi vb. konularda bölgeye has çözümler üretilmelidir. ►Sanayide temiz teknolojilerin kullanılması sağlanmalıdır. ►Alt yapı tesislerinin inşası ve işletmesi için gerekli olan finansman için uygun finans modelleri geliştirilmelidir. Özellikle yap işlet ve/veya yap işlet devret modellerinin teşvik edilmesine özen gösterilmelidir. ►Hava kirlenmesi ve gürültünün önlenmesi ile ilgili olarak temiz yakıt kaliteli yakma tesisleri ve çevre dostu araçların kullanılması teşvik edilmelidir. ►Çevre yönetimi konusunda belediyelerde uzman personel istihdam edilen bir birim oluşturulmalıdır. ►Belediyelerin çevre ile ilgili yatırım projeleri ve bunların işletilmesinde kullanılmak üzere şans oyunlarından belirli bir yüzde alınmalıdır. ►Yapılarda ısı, nem ve gürültü yalıtımının sağlanması zorunlu hale getirilerek enerji tasarrufu, dolayısıyla gürültü ve hava kirlenmesi kontrolü sağlanmalıdır. ►Yerel yönetimlerin kurumsal alt yapılarını güçlendirmek için Üniversitelerde özel bölümlerin açılması ve yerel yönetimlere ara elemanlar yetiştirmek için Meslek Yüksek Okullarında ilgili programların açılması teşvik edilmelidir. ►Bölgelerin 237 ►Çevre kirliliğinin önlenmesi konusunda kamu, üniversite, sanayi, meslek ve gönüllü kuruluşlarla işbirliği yapılmalıdır. ►Etkin bir çevre yönetimi için çevre sektörünün uluslararası standartlarda oluşturulması teşvik edilmelidir. ►Çevre yatırımları için mali destek, teşvik ve benzeri kolaylıklar getirilmelidir. ►Çevre ve Orman Bakanlığı'nın merkez ve taşra teşkilatları ile yerel yönetimlerin çevre bilimi ve teknolojisi konusunda eğitim almış yönetici, teknik eleman ve altyapı eksikliği giderilmelidir. ►Atık ve emisyon envanterlerinin oluşturulması, sürekli güncellenmesi, veri bankasına aktarılması ve ilgili mevzuat uyarınca kullanıma sunulması sağlanmalıdır. ►Atık yönetimi konusunda yatırım yapacak belediyelerin proje safhasında, finansman ve teknoloji seçimi de dahil olmak üzere diğer kuruluşlar yanında Çevre ve Orman Bakanlığından da onay almaları konusunda düzenleme getirilmelidir. ►Atık yönetimi konusunda toplumsal katılım ve bilinci geliştirmek üzere her düzeyde eğitim programı yaygınlaştırılmalıdır. ►Uluslararası sözleşme ve protokollerle üstlenilen yükümlülükler çerçevesinde eylem planları hazırlanmalı ve uygulanmalıdır. ►Ulusal programda gösterilen takvim çerçevesinde AB uyum süreci kesintisiz olarak devam ettirilmelidir. ►Çevresel risk değerlendirmesi ve acil eylem planlarının oluşturulması sağlanmalıdır. ►Bölgesel izleme laboratuarlarının oluşturulması sağlanmalıdır. ►Bakanlığın oluşturacağı politikalar çerçevesinde teknik izleme ve denetim faaliyetlerinin, oluşturulacak bir çevre ajansı tarafından gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır. ►Organize sanayi bölgeleri ve küçük sanayi siteleri bulunan yerlerde yeni münferit sanayi yapılaşmalarına kesinlikle izin verilmemelidir. ►Çevre mevzuatının ulusal programa uyarlanması ve AB direktiflerinin yerine getirilmesi takvimi hazırlanırken, ülkenin; sanayi, ticaret, eğitim ve istihdam alt yapısı, bunların rehabilitasyonu için gerekli kaynak ve zaman ihtiyacı ile ülke menfaatleri göz önünde bulundurulmalıdır. Politikalar oluşturulurken katılımcılığı esas alan politikalar ile birlikte "Teşvik Et - Özendir -Oluştur" politikaları uygulanmalıdır. ►Hava kirliliğinin kaynakta, kullanılan yakıtta ve arıtma tekniklerinde 238 kontrolüne yönelik stratejiler bir bütün olarak değerlendirilmeli ve AB fon mekanizmalarının devreye alınması sağlanmalıdır. ►AB'deki gelişmelere paralel olarak, Ulusal Program kapsamında Temiz Hava Kanunu çıkarılmalıdır. ►Hava kalitesinin korunmasında Türkiye dışından gelebilecek kirleticilerin tür ve miktarları ile izleme mekanizmaları belirlenmelidir. Ayrıca, Türkiye içinde bölgeler arasındaki kirletici taşınımlarının izlenmesine yönelik çalışmalar da yapılmalıdır. ►İzin prosedürünün işletme bazında ele alınarak faaliyet sahibinin her bir alıcı ortama vermiş olduğu kirlilik yükünün bir raporda değerlendirilmesi ve tüm izinlerin bir formatta ve tek bir kurum tarafından verilmesine ilişkin yasal düzenleme yapılmalıdır. ►Ön değerlendirme çalışmaları ülke genelinde uygulanarak, ölçülecek parametre ve ölçüm noktalarının tespitinden sonra, izleme ve değerlendirmeye yönelik hava kalitesi ölçüm ağı oluşturulmalıdır. Kurumların alacakları hava kalitesi ölçüm cihazları Çevre ve Orman Bakanlığı'nın hava kalitesi ölçüm ağına entegre edilebilmeli, gelişigüzel "cihaz satın alarak" kamu kaynaklarını ziyan etmeleri de önlenmelidir. Bu konuda; bakanlıklar, üniversiteler ve RSHM gibi kurumlar arasında işbirliği yapılmalıdır. ►Hava kirliliğinin ölçülmesi, izlenmesi ve değerlendirilmesinde; ulusal ölçekte kurumlar arasındaki yetki-sorumluluk paylaşımı düzenlenmelidir. Hava kalitesi ölçümlerinin saklanacağı veri bankası oluşturulmalıdır. ►Meteorolojik amaçlı ölçümler/gözlemler ile istasyon ağları hava kirliliği ve iklim değişikliği çalışmalarına katkı sağlayacak şekilde gözden geçirilmelidir. ►Hava kirliliğinin yoğun olduğu yerlerde ölçüm ve izleme ağının kurulması ile elde edilen ölçüm sonuçları ve meteorolojik faktörler göz önünde bulundurularak kritik durumlarda uygulanabilecek acil önlem planları hazırlanmalıdır. ►Termik santrallerin çevreye olası etkileri yapılacak arıtım sistemleri ile limit değerleri sağlayacak şekilde en aza indirilmelidir. ►Hava kirliliği yönünden önem arz eden sanayi tesislerinin baca gazlarının arıtılması için baca gazı temizleme üniteleri kurulmalı, atıksız veya az atıklı teknolojiler seçilmelidir. ►Eski ve kirletici yoğun teknolojilerin ülkeye girişini önlemek için yasal düzenlemeler yapılmalıdır. 239 ►Ülkemizde üretilen ve tüketime sunulan düşük vasıflı kömürler iyileştirilmeli, düşük kükürtlü fuel-oil üretimi için gerekli yatırımlar yapılmalı, kullanılan yakıtlara uygun soba, kazan standartları oluşturulmalıdır. ►İllerde akredite olmuş yakıt analiz laboratuvarı kurulmalıdır. Yüksek kükürtlü kömürlerin evsel ısınmada kullanımının önlenebilmesi için; illerde sorumlu ve yetkili kurumlar açık olarak belirlenmelidir. ►Enerji sektöründe artan ihtiyaçlarla birlikte ortaya çıkan kirlilik problemlerinin önlenmesinde rasyonel bir enerji-çevre politikasına yönelinmeli, birleşik ısı-güç sistemleri (kojenerasyon) yaygınlaştırılmalıdır. ►Ülkemizdeki yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik verilmeli, ülke potansiyeli araştırılmalı ve uygun olan yerlerde uygulamaya geçilmeli bu amaçla ilgili kurumlarca gereken teşvik sağlanmalıdır. Ülkenin kullandığı enerji kaynakları çeşitlendirilmelidir. Bu sayede hem dışa bağımlılık azaltılmalı, hem de temiz ve alternatif enerjiler; bölgesel özellikler de dikkate alınarak (güneş, jeotermal, dalga, akıntı, fotovoltatik, yakıt pili, hidrojen, küçük HES vb.) geliştirilmelidir. ►Ülkemizde artan enerji ihtiyacını karşılamadaki sınırlı kaynaklar göz önüne alınarak enerji darboğazının aşılması için alternatif enerji kaynakları düşünülmelidir. Ancak her bir alternatif kaynağın seçiminde gerek teknoloji ve yer seçiminde gerekse işletilmesinde ve atıklarının bertarafında gerekli tüm güvenlik tedbirleri alınmalı ve bununla ilgili yasal mevzuat oluşturulmalıdır. ►Motorlu taşıtlardan kaynaklanan egzoz emisyonlarının önlenmesi ve denetimi amacıyla; Otomotiv Sanayi Çevre Laboratuarı kurulmalı, kurşunsuz benzin, biyodizel ve alkol türevlerinin kullanımı yaygınlaştırılmalı, benzinli ve dizel araçlarda kullanılan yakıt kalitesi iyileştirilmelidir. ►Yaşlı araçlar kentsel kirlilikte önemli bir pay sahibidir. Bu yüzden taşıt vergileri yaş gruplarına göre belirlenmeli ve taşıt yaşı arttıkça vergi artmalıdır. Yaşlı taşıtların trafikten kontrollü olarak çekilmesi için teşvik sistemleri uygulanmalıdır. ►Yurt içi ulaşımda demiryolu ve deniz yolu taşımacılığı yaygınlaştırılmalıdır. ►Taraf olunan uluslararası anlaşmalar çerçevesindeki yükümlülüklerin yerine getirilebilmesi için teknik ve hukuki altyapı oluşturulmalıdır. 240 ►İklim değişikliğinin sektörlere/alanlara (enerji, tarım, ormancılık, sanayi, ekonomi, su kaynakları, insan yerleşimleri, kıyı alanları, ekosistemler, vb.) etkilerinin belirlenmesi ve bu etkilerin azaltılmasına yönelik önlem ve politikaların geliştirilmesiyle ilgili çalışmalara ağırlık verilmelidir. Ülkemiz için özellikle, su ve arazi kaynaklarının daha etkili, akılcı ve ekonomik yönetimine; ormanların korunmasına; ve toprak erozyonu ile vejetasyon formasyonlarındaki ve/ya da örtülerindeki değişikliklere karşı uyum seçeneklerinin belirlenmesine öncelik verilmelidir. ►Ormanların ve turbalıkların birer karbon yutağı olduğu da dikkate alınarak, ormanlaştırma, yeniden ormanlaştırma, erozyon kontrolü, ve çayır/mera ıslahı için bütçeden yeterli kaynak aktarılmalıdır. ►Sera gazı emisyonlarının azaltılması için sektörel önlemlerin ve politikaların değerlendirilmesi ve geliştirilmesine yönelik bir Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı hazırlanmalıdır. ►Yeni ve yenilenebilir (rüzgar, jeotermal, güneş, hidrojen, biyokütle, enerji ormanları vb.) enerji kaynaklarıyla ilgili araştırma- geliştirme çalışmaları arttırılmalı ve bu enerji kaynaklarının ülkemizdeki potansiyelleri değerlendirilerek birincil enerji tüketiminde ve elektrik üretiminde yenilenebilir enerjileri payının arttırılmasına yönelik sayısal hedefler belirlenmelidir. ►Özellikle sanayi, ulaştırma ve bina sektörlerinde enerji verimliliği artırılmalı; enerji verimliliği hizmet şirketlerinin kurulması/geliştirilmesi özendirilmeli ve enerji verimliliği uygulamalarında teşvik ve destek mekanizmaları oluşturulmalıdır. ►Türkiye'de afet olaylarından sorumlu kurul ve kuruluşların mevzuat ve çalışmaları olağanüstü hava olaylarına karşı yapılacak faaliyetleri içerecek şekilde detaylandırılmalıdır. ►Enerji, ulaştırma, sanayi, atık, tarım ve ormancılık sektörlerinde, farklı kalkınma senaryolarına göre (örneğin, IPCC 3 Değerlendirme Raporu, 6 değişik kalkınma senaryosu) 6 sera gazı için emisyon projeksiyonlarını içeren model çalışmaları yapılmalıdır. ►Yerli fosil yakıtlara dayalı enerji üretiminde verimliliği arttırıcı, emisyon ve sera gazlarını azaltıcı teknolojiler öncelikli olarak geliştirilmelidir. ►Elektrik iletim ve dağıtım sisteminde % 15 dolayında olan dağıtım kayıp ve kaçak oranının azaltılması, dünya standartlarına indirilmesi, 241 elektrik dağıtım sisteminin iyileştirilmesi için gerekli olan önlemler alınmalıdır. ►AB müktesebatına uyum kapsamında kojenerasyon ve binaların enerji performansıyla ilgili düzenlemeler hayata geçirilmelidir. Bu beş şurada alınan kararlara ve DPT tarafından hazırlanan Kalkınma Planlarında yeterince yer verilmiş olmasına karşın, diğer çevre sorunlarına benzer olarak, hava kirliliğinin denetiminde de önemli bir yol alınamamıştır. Uygulamalar yetersiz kalmıştır. Küresel Isınma 242 9. BÖLÜM TÜRKİYE’DE HAVA KİRLİLİĞİ KONTROLÜ MEVZUATI Resmi Gazete Tarih: 07.10.2004 Sayı: 25606 Çevre ve Orman Bakanlığından: Endüstriyel Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Kanuni Dayanak, İstisnalar ve Tanımlar Amaç Madde 1- Bu Yönetmeliğin amacı, sanayi ve enerji üretim tesislerinin faaliyeti sonucu atmosfere yayılan is, duman, toz, gaz, buhar ve aerosol halindeki emisyonları kontrol altına almak; insanı ve çevresini hava alıcı ortamındaki kirlenmelerden doğacak tehlikelerden korumak; hava kirlenmeleri sebebiyle çevrede ortaya çıkan umuma ve komşuluk münasebetlerine önemli zararlar veren olumsuz etkileri gidermek ve bu etkilerin ortaya çıkmamasını sağlamaktır. Kapsam Madde 2- Bu Yönetmeliğin hükümleri, 1 inci maddede belirtilen amaca ulaşmak için; tesislerin kurulması ve işletilmesi için gerekli olan ön izin, izin, şartlı ve kısmi izin başvuruları, tesisten çıkan emisyonun ve tesisin etki alanı içerisinde hava kirliliğinin önlenmesi tetkik ve tespiti ile, tesislerin, yakıtların, ham maddelerin ve ürünlerin üretilmesi, kullanılması, depolanması ve taşınmasına ilişkin esasları kapsar. Kanuni Dayanak Madde 3- 2872 sayılı Çevre Kanununun 1 ve 3 üncü maddelerinde öngörülen amaç ve ilkeler doğrultusunda, 8, 9, 10, 11, 12 ve 13 üncü maddelerine ve 4856 sayılı 243 Çevre ve Orman Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 1, 2, 3, 9, 10, 13, 29 ve 30 uncu maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır. İstisnalar Madde 4- Bu Yönetmelik; a) 2690 sayılı Kanun ile Türkiye Atom Enerjisi Kurumuna verilen yetki alanına giren, insan sağlığı ve çevrenin nükleer yakıt ve diğer radyoaktif maddelerin radyasyonundan korunmasında; ilgili tesis, alet ve düzeneklerde, b) İşçi sağlığı ve güvenliği mevzuatı kapsamına giren işyeri atmosferlerinde (açık ortam hariç), c) Hava alıcı ortamına baca, kapı, pencere ya da benzeri açıklıklardan herhangi bir emisyonun söz konusu olmadığı tesis, alet ve düzeneklerde, uygulanmaz. Tanımlar Madde 5- Bu Yönetmelikte gecen; Dış Hava: Çalışma mekanları hariç, troposferde bulunan dış ortamlardaki havayı, Kirletici: Doğrudan veya dolaylı olarak insanlar tarafından dış havaya bırakılan ve insan sağlığı üzerinde ve/veya bütün olarak çevre üzerinde muhtemel zararlı etkileri olan her türlü maddeyi, Hava Kalitesi: İnsan ve çevresi üzerine etki eden çevre havasında, hava kirliliğinin göstergesi olan kirleticilerinin artan miktarıyla azalan kaliteleri, Emisyonlar: Yakıt ve benzerlerinin yakılmasıyla; sentez, ayrışma, buharlaşma ve benzeri işlemlerle; maddelerin yığılması, ayrılması, taşınması ve diğer mekanik işlemler sonucu bir tesisten atmosfere yayılan hava kirleticileri, Tesis: Atmosfere emisyon veren her bir üniteyi, Makineler, aletler ve diğer sabit düzenekleri, Üzerinde madde depolanan, boşaltılan ve iş yapılan mülkleri, (Tesislerin bütünü, işletme olarak adlandırılır). Yakma Tesisi: Sıcak su, buhar ve benzeri üreterek enerji sağlayan tesisleri, Üretim Prosesi: Yakıtın ham madde ile birlikte muamele gördüğü veya yakıttan elde edilen enerjinin ham maddeyi veya ürünü kurutma, kavurma ve benzeri işlemlerde kullanıldığı ve bacasından proses kaynaklı baca gazı emisyonlarının ve yanma gazlarının birlikte çıktığı tesisler veya sadece proses kaynaklı baca gazı emisyonlarının çıktığı tesisleri, Biyokütle: İhtiva ettiği enerjiyi kazanmak için yakıt olarak kullanılabilen tarım veya ormancılıktan sağlanan bitkisel bir maddenin kendisi, tamamı ya da bir kısmından elde edilen ürünlerdir. Bu ürünler tarım ve ormancılık kaynaklı bitkisel atıklar, gıda işleme sanayinden kaynaklanan bitkisel atıklar, ham kağıt hamuru ve hamur kağıt üretiminden kaynaklanan bitkisel atıklar, şişe mantarı, ahşap atıklarını, (Ahşap koruyucuları tatbik edilmiş veya kaplama işlemine bağlı olarak halojenli organik birleşikler ihtiva eden ve bu tür atıkları içeren özellikle inşaat ve yıkımdan kaynaklanan ahşap atıklar hariç). Yetkili Merci: Çevre ve Orman Bakanlığı ve Valiliği, İzin: Emisyon Ön İzni ve Emisyon İznini, 244 Teknolojik Seviye: Sürekli işletilmesinde başarısı tecrübeyle sabit, kıyaslanabilir metotlar, düzenekler ve işletme şekilleriyle kontrolleri yapılabilen; emisyon sınırlama tedbirlerini pratikleştiren ve kullanışlı hale getiren, ileri ve ülke şartlarında uygulanabilir teknolojik metotlar, düzenekler, işletme biçimleri ve temizleme metotlarının geldiği seviyeyi, (Az Atıklı Teknolojiler: Teknolojik seviye tanımında kirletmeyen, temiz üretim teknikleri temel alınır, bu tür temiz ve az atıklı teknolojiler, tercih sıralamasında arıtmaya dayanan teknolojik seviye tanımından daha önce gelir). Üretmek: Ürün elde etmek, işlemek, üretim amacıyla tüketmek ve diğer kullanımlarını, (İthalat ve diğer amaçlara yönelen nakliyatlar aynı anlamda mütalaa edilir). Emisyon Envanteri: Sınırları belirlenmiş herhangi bir bölgede, hava kirletici kaynaklardan belli bir zaman aralığında atmosfere verilen kirleticilerin listesi, miktarı ve bunların toplam kirlilik içindeki paylarını gösteren bilgileri, Kritik Bölge: Bir yıl boyunca yapılan hava kalitesi ölçüm sonuçlarına göre kısa vadeli sınır değerlerin en az 15 gün aşıldığı yerleri, Kısa Vadeli Sınır Değer: Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliğinde belirtilen sınır değeri, Uzun Vadeli Sınır Değer: Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliğinde belirtilen sınır değeri, Bakanlık: Çevre ve Orman Bakanlığını, Belge: Emisyon İzin Belgesini, Yönerge: Emisyon Ön İzni ve Emisyon İzni almaya esas teşkil edecek dokümanları içeren Yönergeyi, Emisyon İzin Dosyası: Bu Yönetmeliğe göre hazırlanan Yönergede belirtilen tüm belge, bilgi ve dokümanları içeren emisyon iznine esas dosyayı, Yönetmelik: Endüstriyel Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliğini, Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği (HKKY): 2/11/1986 tarihli ve 19269 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan yönetmeliği, İçten Yanmalı Motorlar: Gaz Motorları ve Dizel Motorlarını, Gaz Motorları: Otto çevrimi, kıvılcım ateşlemeli ateşleme sistemine sahip motorları, Dizel Motorları: Kendiliğinden sıkıştırmalı ateşlemeli motorları, Kritik Meteorolojik Şartlar: Atmosferde alt sınırı yerden 700 (yediyüz) metre veya daha az yüksekte olan bir enversiyon tabakası mevcutsa ve bu tabakada hava sıcaklığı bu yükseklikle en azından 2C/100m artıyorsa, ayrıca yerden 10m yükseklikte ölçülen rüzgar hızı 12 (oniki) saatlik ortalamada 1,5 m/s’den az ise bu durum kritik meteorolojik durumu, ifade eder. İKİNCİ BÖLÜM İzne Tabi Tesisler, İzin Alma, İzne Tabi Olmayan Tesisler İçin Uyulması Gereken Esaslar İzne Tabi Tesisler Madde 6- Çalışmaları ve yapısı nedeniyle insan sağlığı ve çevre üzerinde önemli olumsuz etkisi olan Ek 3, A ve B listelerinde yer alan tesislerin kurulması ve işletilmesi 245 için, bu Yönetmelik hükümlerine göre Emisyon Ön İzni (planlama aşamasında) ve Emisyon İzni (işletme aşamasında) alınması gerekmektedir. Ek 3 Liste A’da yer alan tesislerin izni, Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından verilir. Ek 3, Liste B’de verilen tesislerin izni, İl Mahalli Çevre Kurulunun uygun görüşü alınarak, Valilik tarafından verilir. İzne Tabi Tesislerin Kurulması ve İşletilmesinde Uyulması Gereken Esaslar Madde 7- İzne tabi tesislerin kurulması ve işletilmesinde; a) Tesisin kamuya ve çevreye zararlı etkilerinin teknolojik seviyeye uygun olarak azaltılması ve tehlike yaratmaması, b) Bu Yönetmelikte belirtilen şartlara uyulması, c) Bu Yönetmelikte belirtilen emisyon sınırlarının aşılmaması, d) Tesis etki alanında HKKY’de verilen hava kalitesi sınır değerlerinin aşılmaması, e) Mevcut tesislerin baca gazı emisyonlarının bu Yönetmelikte belirtilen usullere uygun olarak tesisi işleten tarafından ölçülmesi, baca dışından emisyon yayan tesisler için hesaplama yöntemi kullanılarak saatlik kütlesel debilerin tespit edilmesi, (kg/saatm2) f) Mevcut tesisler için, Madde-40, Tablo 40.1.’deki kütlesel debilerin aşılması halinde tesisi işleten tarafından, tesis etki alanında, Madde-40’da belirtilen esaslar çerçevesinde hava kirliliği seviyesinin ölçülmesi ve tesisin kirleticiliğinin değerlendirilmesi amacıyla Uluslar arası kabul görmüş bir dağılım modeli kullanılarak, Hava Kirlenmesine Katkı Değerinin Hesaplanması, g) Yeni kurulacak tesislerin baca gazı emisyonlarının (kg/saat ve mg/Nm3 olarak) ve baca dışından emisyon yayan tesislerin atmosfere verdiği emisyonların saatlik kütlesel debilerinin tespit edilmesi, (kg/saat-m2) h) Yeni kurulacak tesisler için; Madde-40 Tablo-40.1 ’deki kütlesel debilerin aşılması halinde tesisi işleten tarafından; tesis etki alanında, tesisin kirleticiliğinin değerlendirilmesi amacıyla bir dağılım modelli kullanılarak hava kirlenmesine katkı değerinin hesaplanması, tesisin kurulacağı alanda hava kirliliğinin önemli boyutlara ulaştığı kuşkusu varsa, hava kalitesinin bu Yönetmelikte belirtilen usullere uygun olarak ölçülmesi, i) İşletmede meydana gelen artık ve atık maddelerin kullanılması, teknik yönden mümkün değilse usulüne uygun olarak arıtılması ve bertaraf edilmesi, j) Tesisin kurulu bulunduğu bölgede hava kirleticilerin HKKY’de belirlenen hava kalitesi sınır değerlerini aşması durumunda, tesis sahibi ve/veya işleticisi tarafından, Valilikçe hazırlanan eylem planlarına uyulması, gerekmektedir. Emisyon Ön İzni Madde 8- Emisyon ön izni verilirken aşağıdaki esaslar uygulanır: a) Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği kapsamında yer alan tesisler için ÇED Yönetmeliğine göre alınan ÇED Olumludur Kararı veya ÇED Gerekli Değildir Kararı, Emisyon Ön İzni yerine geçer. ÇED Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı’nın iptal edilmesi halinde Emisyon Ön İzni de 246 iptal edilmiş sayılır. ÇED Yönetmeliği kapsamında yer almayan ancak bu Yönetmeliğin Ek 3, A ve B listelerinde yer alan tesisler emisyon ön iznine tabidir. b) Emisyon ön izni tesislerin planlama aşamasında verilir. c) Emisyon Ön İzni; tesisin çevrede oluşturabileceği etkilerin değerlendirilmesine esas teşkil edecek bilgi ve belgeler sağlanmışsa ve tesisin çevre üzerine olabilecek zararlı etkilerine karşı gerekli tedbirin alınacağı görülüyor ve garanti ediliyorsa, ayrıca ön izin verilmesi makul gerekçeye dayanıyor ise yetkili merciler tarafından verilir. d) Ek 3, Liste A ve B’de yer alan tesislere Emisyon Ön İzni almak için bir dilekçe ile Ek 5, Ek 6 ve Yönerge’de belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak Emisyon Ön İzin Başvuru Formu’nda belirtilen dokümanlarla birlikte Valiliğe başvuru yapılır. 1) Valilik tarafından emisyon ön izin dosyası ve dokümanlar incelenir. Dosya eksik ve yetersiz bulunursa dosyanın tamamlanması için başvuru sahibine süre verilir. 2) Dosya tamamlandıktan sonra, sadece Ek-3 Liste A’da yer alan tesisler için tesis sahibi tesisin kurulacağı bölgede dağıtımı yapılan ve yüksek tirajlı yurt çapında yayın yapan en az bir gazete ile bir yerel gazetede ilan verir. İlanda; 2.1 Tesisin yeri, üretimi, kapasitesi ve kullanacağı yakıt türü, 2.2 İtiraz süresinin 15 gün olduğu, 2.3 İzin başvurusunun ve eklerinin ne zaman ve nerede inceleneceğini, 2.4 İtirazların inceleme süresi içerisinde yapılması gerektiği hususunu ve itirazın yapılması gereken makamı, 2.5 İtiraz sahibi hazır bulunmasa bile gerekçeli itirazların değerlendirileceğini ve değerlendirme tarihini, 2.6 100 kişiden fazla itiraz sahibi varsa kararın ilan yoluyla tebliğ edilebileceğini, belirtir. Tesis için yapılan itirazlar Valilik tarafından değerlendirilir ve emisyon ön izin dosyasına eklenir. Valilik itirazları değerlendirirken gerekli gördüğünde itiraz edenler ve faaliyet sahibi ile görüşür. İtiraz süresinden sonra yapılacak itirazlar dikkate alınmaz. 3) Dosya tamamlandıktan sonra tesis Ek 3, Liste B’de yer alıyor ise Valilik tarafından 20 (yirmi) işgünü içerisinde değerlendirme yapılarak sonuçlandırılır. Tesis Ek 3, Liste A’da yer alıyor ise Valilik tarafından dosya Bakanlığa gönderilir ve Bakanlık tarafından 40 (kırk) işgünü içerisinde değerlendirme yapılarak sonuçlandırılır. Belirtilen süre, dosya Bakanlığa ulaştıktan sonra başlar. Eksikliklerin tamamlanması için verilen süreler buna dahil değildir. e)Yetkili Merci Madde-19’da belirtilen iptal yetkisini Emisyon Ön İzni için de kullanabilir. f) 3194 sayılı İmar Kanununun 26 ncı maddesi uyarınca verilecek ön izin için, bu Yönetmelikte söz konusu edilen Emisyon Ön İzninin alınması şarttır. g) Emisyon ön izin verilen tesisler, üretime geçilmesini takiben 1 (bir) yıl içinde Emisyon İzni için başvurmazlar ise Emisyon İzni kendiliğinden geçersiz sayılır. Emisyon İzni Başvurusu Madde 9- Emisyon izni başvurusu aşağıda belirtilen hususlar çerçevesinde yapılır. a) Ek-3, Liste A ve B’de yer alan tesislere Emisyon İzni almak için dilekçe ile Ek 5, Ek 6 ve Yönerge’de belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak Emisyon İzin Başvuru Formu’nda belirtilen dokümanlarla birlikte Valiliğe başvuru yapılır. 247 b) Valilikçe; 20 (yirmi) işgünü içerisinde incelenir. Dosya eksik ve yetersiz bulunursa dosyanın tamamlanması için başvuru sahibine süre verilir. Emisyon İzni alınması sırasında yapılabilecek itirazlar, ÇED sürecinde, Emisyon Ön İzni alma safhasında yapılmamışsa dikkate alınmaz. Ancak tesisin kurulması esnasında veya daha sonra tesisin kurulu bulunduğu yörede yapılan ölçümlere dayalı olarak tesisten daha önceden bilinmeyen çevre kirlenmesinin ortaya çıkması halinde itirazlar dikkate alınır ve emisyon izni verilmeyebilir. c) Ek-3, Liste A ve B’de yer alan tesis Valilikçe oluşturulan komisyon tarafından bu Yönetmelik hükümleri çerçevesinde yerinde incelenir, hazırlanan teknik rapor Emisyon İzni Dosyasına eklenir. Valilik tarafından gerekli görülmesi halinde ilgili kurum/kuruluş ve belediyelerden komisyona teknik eleman talep edilebilir. Emisyon İzni Dosyasının İncelenmesi ve Karar Verilmesi Madde 10- Madde 9’da belirtilen hususlar yerine getirildikten sonra, aşağıda belirtilen hususlar çerçevesinde emisyon izin dosyası incelenmesi yapılır ve karar verilir. a) Tesis Ek 3, Liste B’de ise hazırlanmış olan Emisyon İzin Dosyası Valilik tarafından Yönetmelik hükümleri çerçevesinde yirmibeş iş günü içerisinde değerlendirilir ve uygun bulunması halinde il mahalli çevre kuruluna sunulur. Eksikliklerin tamamlanması için geçen süreler belirtilen süreye dahil değildir. b) Tesis Ek 3, Liste A da ise Yönetmelikte belirtilen hususlar çerçevesinde hazırlanmış olan emisyon izin dosyası Valilik tarafından oluşturulacak komisyonca incelenerek uygun bulunması halinde Bakanlığa gönderilir. Bakanlık tarafından emisyon izin dosyası Yönetmelik hükümleri çerçevesinde başvuru evraklarının tam olarak Bakanlığa sunulmasından sonra 45 (kırkbeş) işgünü içerisinde incelenerek sonuçlandırılır. Gerektiği hallerde yerinde inceleme yapılır. Belirtilen süreler, dosya Bakanlığa ulaştıktan sonra başlar. Eksikliklerin tamamlanması için geçen süreler belirtilen süreye dahil değildir. c) İzin vermeye yetkili merci, gerekirse konu ile ilgili uzman kişi ve kuruluşların da görüşünü alır. d) Madde 7’de ve Yönetmeliğin diğer hükümlerinde belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediği incelenir. e) Sunulan dokümanlar iş ve endüstriyel sırları ihtiva ediyorsa işaretlenerek ayrı bir grup halinde sunulur. Bu durumda diğer dokümanların tesisin çevreye olan etkilerini açıkça ortaya koyacak özellikte olmasına dikkat edilir. f) Söz konusu tesise ait başvuru evraklarının yetkili mercie sunulmasından sonra 1 (bir) yıl içerisinde belirtilen eksiklikler tamamlanamazsa emisyon iznine yeniden başvurulması gerekir. g) Yukarıda belirtilen hususlar çerçevesinde yapılan inceleme ve değerlendirme sonucuna göre emisyon izninin verilip verilmeyeceğine karar verilir. Emisyon İzni Belgesi Verilmesi Madde 11- Emisyon izni verilmesine karar verildikten sonra emisyon izni emisyon izni belgesi ile belgelendirilir ve tesis sahibine verilir. Emisyon izin belgesi muhtevası ve gerekli hususlar yetkili merci tarafından belirlenir. a) EK 3 Liste A ‘da yer alan tesisler için emisyon izin belgesi Bakanlık tarafından verilir. İzin kararı ve gerekçeleri, talep edilmesi halinde ilgililere bildirilir. 248 b) Ek 3 Liste B’de yer alan tesisler için emisyon izin belgesi Valilik tarafından verilir. İzin kararı ve gerekçeleri, talep edilmesi halinde Valilik tarafından ilgililere bildirilir. Şartlı ve Kısmi İzin Madde 12- Faaliyet sahibinin başvurusu üzerine işletmenin tümü veya bir bölümünün kurulmasına ve işletilmesine şartlı veya kısmi izin verilir. a) Baca gazı emisyon sınır değerlerini sağlaması kaydıyla, işletmenin test edilmesi amacı ile bir defaya mahsus kısa süreli kısmi veya şartlı izin verilir. Bu süre 6 (altı) ayı geçemez. b) Tesisin bir kısmının kurulması ve işletmenin baca gazı emisyonlarının sınırlarını sağlaması şartı ile kısa süreli olarak şartlı ve kısmi izin verilebilir. Bu süre 6 (altı) ayı geçemez. c) Madde 7 ve 10’da öngörülen esasların yerine getirildiğinin belirlenmesi durumunda gerekirse şartlı ve süreli izin verilir. Diğer Kararlar Madde 13- Bir tesisten kaynaklanan emisyonların etkilerinin komşu bir taşınmaza zarar vermesini önlemek amacıyla daha önce verilen ve kesinleşen bir izin kaldırılamaz. Ancak bu zararlı etkinin ortadan kaldırılması için gerekli tedbirlerin alınması faaliyet sahibinden istenir. İzne Tabi Tesislerde Yapılacak Değişiklikler Madde 14- İzne tabi tesislerde yapılacak değişiklikler aşağıda belirtilmiştir: a) Tesisin işletilmesinde, yakıtında, yakma sisteminde ve prosesinde yapılan değişiklik ve iyileştirmeler; Bakanlıkça emisyon ölçümü yapma konusunda yetki verilen kurum veya kuruluş tarafından ek rapor olarak hazırlanır ve emisyon raporuyla birlikte 6 (altı) ay içerisinde yetkili mercie sunulur. b) İzne tabi bir tesisin konumunda, özelliklerinde ya da işletiminde bir değişiklik planlandığı (veya yapıldığı ) bildirildiğinde, değişikliğin bu Yönetmeliğin hükümlerine göre izne tabi olup olmadığı izni veren yetkili merci tarafından incelenir. c) İzne tabi bir değişikliğin incelenmesi yapılan değişiklikler kapsamında emisyon izni için uygulanan prosedür çerçevesinde yapılır. Eğer yapılan değişiklik ve iyileştirmeler izne tabi ise madde-9, 10 ve 11’deki hususlar uygulanır. d) Yapılan değişiklikler sonucu hava kirliliğini artıran ek emisyon ve bundan kaynaklanan herhangi bir tehlike hasıl olmuyorsa, izin vermeye yetkili merci dokümanların kamu incelemesine açılması ve gazete ilanı verilmesi hususlarını uygulamayabilir. Teyit Zorunluluğu Madde 15- Tesis yetkilileri, emisyon izni alan Ek 3, Liste A’da yer alan tesisler için her 2 (iki) yılda bir, Ek 3, Liste B’de yer alan tesisleri için her 3 (üç) yılda bir, izin anında öngörülen verilerden herhangi bir sapma olup olmadığını ve tesiste yapılan iyileştirmeleri rapor etmek zorundadır. Rapor, Bakanlık tarafından belirlenen veya uluslar arası kabul görmüş ISO, EPA, DIN ve benzeri standartlara uygun numune alma koşulları ve ölçüm metotları dikkate alınarak, emisyon ölçümleri yapılarak hazırlanır. Raporun bir nüshası tesiste muhafaza edilir, bir nüshası da tesisin bulunduğu valiliğe sunulur ve valilikçe değerlendirilir. Ek 3, Liste A’da yer alan tesisler için emisyon ölçüm 249 raporu, valilik görüşü ile birlikte Bakanlığa gönderilir. Ayrıca tesis yetkilileri tesiste yapılan iyileştirmeleri raporda sunmak zorundadır. Ek Düzenlemelerin Uygulanması Madde 16- Ek düzenlemelerin uygulanmasında; a) Bu Yönetmeliğin esaslarını yerine getirmek amacı ile izin vermeye yetkili merci izin verildikten sonra gerektiğinde ek düzenlemeler isteyebilir. Bu ek düzenlemede Ek 4’deki esaslar dikkate alınır. b) Yapılacak ek düzenleme, işletici ve işletilen tesis için aşırı ekonomik yük getiriyorsa ve teknolojik seviye bakımından uygulanabilir değilse bu konuda bir mecburiyet getirilemez. Ek düzenleme teknolojik olarak uygulanabilir olmakla beraber ancak belli bir süre sonra ekonomik hale gelecekse yetkili merci ek düzenlemenin bu süreden sonra uygulanmasını kabul edebilir. Bir ek düzenleme teknolojik olarak uygulanabildiği halde, ekonomik sebeplerle tesisi işleten tarafından uygulanamazsa izin Madde 19 hükümlerine göre iptal edilebilir. c) Ek düzenleme tesisin yeri, yapısı ve işletmesi üzerinde önemli değişiklikler gerektiriyorsa, yapılacak değişiklikler Madde 14’de öngörülen hükümlere tabidir. d) Ek düzenlemeler, Geçici Madde 1 ile söz konusu edilen tesislere de getirilebilir. İznin Sona Ermesi veya Uzatılması Madde 17- İznin sona ermesi veya uzatılmasında; a) İzin; 1) İzin verilen tesis, öngörülen zamanda işletmeye alınmamışsa, 2) Bir tesis üç yıldan daha fazla bir süre sürekli olarak işletme dışı bırakılmışsa, sona erer. b) (a) bendinde sözü edilen süreler geçtikten sonra bu Yönetmeliğin ve bu Yönetmeliğe esas teşkil eden Kanunun amacına aykırı düşmediği takdirde, izni yetkili merci tarafından izin süresi uzatılabilir veya izin yenilenebilir. Yasaklama, Kapatma ve Kaldırma Madde 18- a) İzne tabi tesisin işleticisi bu Yönetmelikte belirtilen esas ve standartlara ve ek düzenlemelere uymazsa faaliyetten men edilir. b) Gerekli izin alınmadan kurulan, işletilen veya değişikliğe uğratılan tesisler kısmen veya tamamen faaliyetten men edilir. c) Yetkili merci bir tesisi çalıştırmakla sorumlu operatör veya kişilerin, çevrenin korunması için uyulması gerekli şartlara uymadığını tespit ederse, tesisin başka bir kişi veya operatör tarafından işletilmesini emredebilir. İznin İptal Edilmesi Madde 19- a) Bu Yönetmelik esasları dahilinde verilen bir izin, aşağıdaki hususlardan birisi ile karşılaşılırsa; 1) İzin Madde 12’ye göre verilmişse ve izin sahibi bu şartlara uymamışsa, 2) İzin verilmesinde esas alınan emisyon sınırları aşılmışsa sürekli emisyon ölçümü yapılan tesislerde, 1 (bir) yıl içinde yapılan ölçümlerin zamanın % 95’inde limit değerleri aşması halinde veya tesisi işleten Madde 15’de belirtilen sürelerde, izin anında öngörülen verilerden herhangi bir sapma olup olmadığını emisyon raporu ile izin 250 vermeye yetkili mercie bildirmediği takdirde, 3) Yetkili merci tarafından bu Yönetmelik hükümlerine göre izin verilmesinden sonra, izin verilmesine mani olacak ek bilgiler edinilmişse ve iznin kaldırılmaması kamu menfaatini tehlikeye sokuyorsa, 4) Daha önce verilen izin henüz uygulamaya konulmadan, yetkili merci izin esaslarının değiştirilmesi sonucu izin veremiyor ise ve iznin kaldırılmaması kamu menfaatini tehlikeye sokuyorsa, 5) Çevre sağlığına gelebilecek önemli zararları ortadan kaldırmak söz konusu ise, iptal edilir. b) İzin iptal kararının tebliğ edildiği tarihte, izin geçersiz sayılır. Tesisin İşletilmesine Son Verilmesi Madde 20- İşletmeci tarafından, izne tabi bir tesisin işletmesine son verildiği takdirde, 60 (altmış) gün içerisinde yetkili mercie bilgi verilir. El ve İsim Değiştirme Madde 21- Bir işletme transfer, kira veya satış yoluyla el veya isim değiştirirse, atmış gün içerisinde izin vermeye yetkili mercie bilgi verilir. İşletme sahibi, izin anında öngörülen verilerden herhangi bir sapma olup olmadığını izin vermeye yetkili mercie 1 (bir) yıl içerisinde hazırlanacak bir emisyon raporu ile bildirmek mecburiyetindedir. İzne Tabi Olmayan Tesisleri İşletenlerin Yükümlülükleri Madde 22- İzne tabi olmayan tesislerin kurulması ve işletilmesinde aşağıdaki şartlara uyulur: a) Çevreye olan zararlı etkilerin teknolojik seviyeye uygun olarak azaltılmasına çalışılır. b) İleri teknoloji uygulanarak, kirleticilerin çevreye olan zararlı etkileri asgari düzeyde tutulur. c) Tesislerin işletilmesi aşamasında ve sonunda açığa çıkan atıklar ve artıklar uygun metotlarla bertaraf edilir. İzne Tabi Olmayan Tesislerin Kurulması, Yapısal Özellikler ve İşletilmesinde Aranacak Şartlar Madde 23- İzne tabi olmayan tesisler: a) Bu tesislerden yayılan emisyonlar bu Yönetmelikte belirtilen sınırların üzerinde olamaz. b) Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından Resmî Gazete’de yayımlanmış standartlar ile Başbakanlık, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından yayımlanan yönetmelik, tebliğ ve yönergelerle tespit edilen teknik özelliklere uyulur.Hava kirliliğinin yoğun olduğu günlerde Valilikçe alınan kararlara uyulur. c) Yetkili merci tarafından gerekli görülmesi durumunda tesisten kaynaklanan emisyonların ölçümleri ile bu ölçümler için yapılacak harcamaların karşılanması, Madde 31’de belirtildiği şekilde yapılır. İzne Tabi Olmayan Tesislerin Denetlenmesi Madde 24- İzne tabi olmayan tesislerin Madde 23’de belirtilen esaslara uygun olarak faaliyet gösterip göstermediği Valilikçe gerekli görülmesi halinde denetlenir. İzne Tabi Olmayan Tesisler İçin Ek Düzenlemeler Madde 25- Yetkili merci Madde 23’deki hususların uygulanması için ek 251 düzenlemeler getirebilir. Yasaklama Madde 26- a) Madde 25’e göre getirilen ek düzenlemeye bir tesisin işleticisi uymazsa, işletme, yetkili merci tarafından getirilen düzenlemeye uyuluncaya kadar kısmen veya tamamen faaliyetten men edilir. b) Bir tesisin çevre üzerinde yarattığı zararlı etkiler insan hayatı, sağlığı ve mal varlığı üzerinde tehlike yaratıyorsa ve kamu menfaati başka metotlarla yeterince korunamıyorsa, Valilik tarafından tesisin kurulması durdurulur ve tesisin işletilmesi kısmen veya tamamen faaliyetten men edilir. Emisyon Tespiti ve Sınırlaması Madde 27- Emisyon tespiti ve sınırlamasında: a) Bir tesisin çevreye zararlı etkilerinin tespiti amacıyla yetkili merci, izne tabi veya izne tabi olmayan bir tesisin işleticisine, yetkili merci tarafından belirlenmiş uzman bir kurum/kuruluş veya kişiye tesisinden çıkan emisyonun ölçtürmesini ve/veya bu emisyonun hava kirlenmesine katkı değerinin hesaplatmasını ve/veya hava kirliliği seviyesinin ölçümünü yaptırmasını emreder; böylece bir emisyon raporu hazırlanır ve bedeli Madde 31’de belirtildiği şekliyle karşılanır. b) Hava kirliliğinin önemli boyutlarda olduğu kritik bölgelerde, izne tabi tesislerden kaynaklanan emisyonların miktarı ile zamana ve yere göre dağılımını gösteren Hava Kirlenmesine Katkı Değerini içeren bir Emisyon Raporu yetkili merci tarafından istenebilir. Bu raporun her yıl yenilenmesi istenebilir. c) Emisyonların ölçümünde Madde 40’de belirtilen, tesis etrafında yapılması gerekli görülen hava kirliliği ölçümlerini düzenleyen ilgili mevzuattaki esaslar dikkate alınır. Tesis etki alanında hava kirliliğinin ölçümünde ise Madde 40’da yer alan esaslar dikkate alınır. d) Tesis etki alanında hava kirliliğinin tespitine yönelik yapılacak ölçümlerle ilgili koordinasyonu valilik sağlar, bu ölçümler için yapılacak harcamalar Madde 31’de belirtildiği şekilde karşılanır. Emisyon Ölçüm Raporu Madde 28- Bakanlık, bu Yönetmeliğin 15 inci maddesinde ve 27 nci maddesinin (a) ve (b) bentlerinde belirtilen Emisyon Ölçüm Raporunun içeriğini tespit eder (Ek 6). Emisyon Ölçüm Raporundaki bilgilerde tesisin endüstriyel ve iş sırları varsa tesis sahibinin veya işleticisinin talebi üzerine Emisyon Ölçüm Raporundaki bu bilgiler umuma ifşa edilemez. İzne Tabi Tesislerde Yapılacak İlk ve Periyodik Ölçümler Madde 29- İzne tabi tesisleri işletenler; a) Tesisin işletmeye alınmasından sonra veya Madde 14’de sözü edilen değişikliklerden sonra 6 (altı) ay içerisinde, b) Madde 15’de belirtilen süreler içerisinde, ölçümlerini yaptırıp yetkili mercie sunmak zorundadır. Sürekli Ölçümler Madde 30- Sürekli ölçümlerde: a) Yetkili merci, sürekli ölçüm yapılmasına karar verilirken esas alınan limit değerlerde geçerli olmak üzere, izne tabi tesislerden Madde 27 ve Madde 29 kapsamındaki ölçümlerin yerine, bu ölçümleri kayıt cihazlı ölçüm aletleriyle sürekli 252 olarak yapılmasını isteyebilir. b) Tesis etki alanında kritik bölgelerde ve kirlenme ihtimalinin olduğu hallerde yetkili merci gerekli gördüğü takdirde izne tabi olmayan tesislerden de emisyon ve hava kalitesi ölçümlerinin yapılması isteyebilir. Bu ölçümler için yapılacak harcamalar Madde 31’de belirtildiği şekilde karşılanır. Ölçümler İçin Yapılacak Harcamalar Madde 31-Emisyon ve tesis çevresindeki hava kalitesinin belirlenmesi için yapılacak ölçümlerin masrafları tesisi işleten tarafından karşılanır. Ölçüm Sonuçları Hakkında Bilgi Verilmesi Madde 32-Madde 27, 29 ve 30’da belirtilen ölçümlerin sonuçları tesisi işleten tarafından yetkili mercie verilir. Ölçüm kayıtları tesisi işleten tarafından en az 5 (beş) yıl muhafaza edilir. Toplam Emisyon Sınırlaması Madde 33- Valilik, sanayi tesislerinin yoğun olarak bulunduğu, kritik bölgelerde faaliyet gösteren tesislerin tümünden herhangi bir anda dış havaya verilen toplam emisyonu sınırlandırıcı tedbirler isteyebilir. Kritik bölgeler Valilik tarafından belirlenir.Valilik, bu bölgelere kurulacak izne tabi olan veya olmayan yeni bir tesisin toplam emisyon miktarıyla ilgili olarak geçici veya sürekli sınırlandırma kararları alabilir veya yeni bir tesisin bölge içinde kurulmasına izin vermeyebilir. Gerekli görülmesi halinde Bakanlık bu yetkiyi kullanır. Belirli Bölgelerin Korunması Madde 34- Belirli bölgelerin korunması’nda: a) Bir bölgedeki tesislerden, ulaşımdan ve ısınmadan kaynaklanan hava kirliliği insan ve çevresi üzerindeki zararlı etkileri normal tedbirlerle ortadan kaldırılamıyorsa bu bölgeler yetkili merci tarafından koruma bölgesi olarak ilan edilebilir. Yetkili merci koruma bölgelerinde: 1) Hareketli ve sabit tesisleri çalıştırmamaya, 2) Sabit tesisleri kurdurmamaya, 3) Hareketli ve sabit tesisleri sadece belirli zamanlarda çalıştırmaya veya bunlardan yüksek işletme teknikleri talep ederek çalıştırmaya, 4) Tesislerde yakıt kullandırmamaya veya sınırlı olarak kullandırmaya, yetkilidirler. b) Yetkili merci, kritik meteorolojik şartların mevcut olduğu veya olacağı, hava kirlenmelerinin çok hızlı artış gösterdiği bölgelerde, insan ve çevresi üzerinde meydana gelecek zararlara karşı ; 1) Hareketli veya sabit tesisleri sadece belirli zamanlarda çalıştırmaya, 2) Önemli ölçülerde hava kirlenmelerine yol açabilen yakıtların tesislerde kullanılmasını yasaklamaya veya sadece kısıtlamaya, yetkilidirler. c) Hava kirliliğinin çok hızlı artış gösterdiği durumlarda HKKY de belirlenen uyarı kademeleri uygulanır. Hava kalitesi sınır değerleri aşılarak, hava kirliliği HKKY de belirtilen değerlere ulaştığında, bölge özelliklerine göre alınacak tedbirler valiliklerce tebliğ halinde yayımlanır. Valiliklerce bu tebliğleri belirlerken Bakanlık görüşü alınır. 253 Her kademe için alınacak tedbirler düzenlenirken meteorolojik veriler göz önüne alınır. Sis, enversiyon, durgun meteorolojik şartlar ve izotermal durumlarda bir sonraki kademenin tedbirleri veya ilave tedbirler uygulanabilir. Nisbi nem miktarının % 90’ın üzerine çıkması halinde uyarı kademelerinin belirlenmesinde HKKY de verilen kirlilik derecelerinin % 10 eksiği esas alınır. Yakıt ve Hammadde Sınırlaması Madde 35-Yetkili merci, hava kirliliğinin ciddi boyutlara eriştiği zamanlarda ve bölgelerde, yakıt ve hammaddesi değiştirilebilen tesislerde hava kirliliğinin azaltılması amacıyla uygun evsafta yakıt veya hammadde kullanılmasını belirleyebilir. Kaza Sonucu Emisyon Madde 36-Bir tesisten ihmal sonucu veya ihmale dayalı gereken tedbirlerin alınmaması sonucu normal çalışmasında öngörülenden fazla ve hava kirliliğine yol açacak şekilde emisyon yayılırsa veya özel, sakıncalı kimyasal maddeler ortama atılırsa, tesisi çalıştıran, emisyonun en kısa sürede normal seviyeye inmesi için gerekeni yapar. Yetkili merci, kaza sonucu çıkan emisyonun normal seviyeye indirilmesi için tesisin sahibine veya işletmecisine gerekli tedbirleri almasını ister. Bu durum uzun sürerse ve Yönetmelik’te belirtilen sınır değerler aşılırsa cezai işlem uygulanır. Yakıt Özellikleri Madde 37-Hava kirliliğinin azaltılması amacıyla sanayi tesislerinde kullanılacak olan katı, sıvı ve gaz yakıtların özellikleri Bakanlık tarafından ilgili kamu kurum ve kuruluşların görüşleri de alınarak belirlenir. Yakıtlar ithal ediliyorsa ithal işlemleri, Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yayımlanan Dış Ticaret Standardizasyon Tebliği kapsamında ve ithal izni veren yetkili merci tarafından belirlenen ve aşağıda belirtilen hususlar çerçevesinde yapılır: a) İthalatı yapan kuruluş gümrüğe, yakıt özelliklerini beyan eden ve üretici firma tarafından tasdikli bir belge vermek zorundadır. Bu belge yakıtın ilk varış yerine yakıtla birlikte gönderilir. b) İthalatı yapan kuruluş bu belgenin bir kopyasını dosyalarında muhafaza eder. c) İthal edilen yakıt doğrudan satışa sunuluyorsa, ithalatçı kuruluş yakıtın satılacağı ilin mülki amirine yakıt miktarı ve özellikleri hakkında bilgi verir. d) Ticari amaçla katı, sıvı veya gaz yakıt satan şahıs veya kuruluşlar sattıkları yakıtların menşeini ve özelliklerini belirten, üretici tarafından tasdikli belgeleri muhafaza ve istenildiğinde ibraz etmek mecburiyetindedir. e) Katı, sıvı veya gaz yakıtları şehirlerarası yollarda nakledilen araç kullanıcıları naklini yaptıkları yakıtın menşeini belirten, üreticiden tasdikli belgeyi araçta taşımak ve istenildiğinde ibraz etmek mecburiyetindedir. f) İthal edilen sıvı yakıtlar için yetkili kurum ve kuruluşlardan uygunluk belgesi alınmalıdır. Yakıt olmayan ancak yakıt olarak değerlendirilebilen biyokütlenin kullanım esasları Bakanlıkça belirlenir. Biyokütleyi yakıt olarak kullanan tesis bu Yönetmelik hükümlerine uymak zorundadır. İzne Tabi Tesislerin Denetlenmesi Madde 38- İzne tabi tesislerin denetlenmesinde: a) Bu Yönetmelik kapsamında izne tabi tesisler, faaliyetlerin Yönetmelikte belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yerine getirilip getirilmediğinin tespiti amacıyla 254 yetkili merciin görevlendirdiği konusunda uzman kişilerce denetlenir. b) Tesis sahipleri ve işleticileri ; 1) Yetkili merciin görevlendirdiği kişilerin veya yetkili mercii temsil eden kişilerin tesislere girmesi için izin vermeye, 2) Emisyon ve hava kalitesi değerlerinin belirlenmesi maksadı ile görevli kişiler tarafından testler yapılmasına, izin vermeye ve kolaylık göstermeye, 3) Görevli kişilere çevre mevzuatı kapsamında istenen ve gerekli olan doküman ve bilgileri vermeye, mecburdur. Yetkili merciin isteği üzerine, kuruluşların işleticileri yukarıda (a) ve (b) bentlerindeki çalışmalar sırasında tesiste gerekli düzenlemeleri yapmak üzere istek üzerine çalışan görevlileri hizmete tahsis ederler. (a) ve (b) bentlerindeki çalışmaların yapılabilmesi için tesisi işletenler ve sahipleri iş güvenliği açısından gerekli olan koruyucu malzemeleri ve ulaşım araçlarını temin ederler. c) (a) bendi hükümleri, 37 nci madde kapsamına giren yakıtlar, ürünler, maddeler ve tesisleri de içine alır. Bu durum tesis sahipleri ve işleticileri için de geçerlidir. Bu işleticiler veya sahipler yetkili merciin görevlendirdiği kişilerin veya yetkili merciyi temsil eden kişilerin örnek almasına, tesis içinde ve bacasında kontroller yapmasına izin verirler. d) Denetim işlemleri ile ilgili olarak yapılan testler ve ölçümlerin masrafları, (a) ve (b) bentlerinin hükümlerine göre örnek alınması, bunların analizi, test yapılması dolayısıyla ortaya çıkan masraflar, tesisi işleten veya tesis sahibi tarafından karşılanır. e) Bilgi vermekle zorunlu taraf sorulan sorulara cevap vermekten kaçınırsa bu husus tutanakla kayda geçirilir. f) Bu maddenin (b), (c) ve (e) bentlerine göre elde edilen bilgi ve belgeler başka amaçlar için kullanılamaz. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Emisyon İznine Tabi Tesisler İçin Esaslar ve Sınır Değerler İzne Tabi Tesisler İçin Emisyon Sınırları Madde 39- Ek 3, Liste A ve B’de yer alan izne tabi bir tesis için Madde 43’de herhangi bir emisyon sınırlaması getirilmemişse Madde 39’da verilen emisyon sınırlarına ve Madde 42’de belirtilen esaslara uyulması mecburidir. Sanayi tesislerinde bulunan ve ısınma amaçlı kullanılan yakma tesisleri emisyon iznine tabi olmamakla birlikte bu Yönetmelikte yer alan emisyon sınır değerlerini sağlayacak şekilde faaliyet göstermek zorundadır. İşletmelerde: a) İs: 1) Atık gazlardaki isliliğin derecesi, katı yakıtlı tesislerde Bacharach skalasında 3 (üç) veya daha küçük olmalıdır. 2) Sıvı yakıt yakan tesislerin atık gazlarındaki islilik derecesi Bacharach skalasına göre motorin yakanlarda en fazla 2 ( iki), fuel oil yakanlarda en fazla 3 (üç) olması gerekir. b) Toz şeklinde emisyon: 1) Atık gazlarda bulunan toz şeklindeki emisyon aşağıda ikinci fıkrasında sınırlandırılmamışsa, (h) bendindeki sınırlar ile diyagram 1’deki sınırları aşamaz. 255 2) Doldurma, ayırma, eleme, taşıma, kırma ve öğütme tesislerinden çıkan gazlarla atılan toz emisyonları, aşağıda verilen sınır değerleri sağlamak zorundadır. Bu işlemler sırasında çıkan toz, özel toz ise aşağıda belirtilen sınır değerlerin aşılmaması şartıyla 39 uncu maddenin (h) bendinde yer alan hükümlere tabidir. Doldurma, ayırma, eleme, taşıma, kırma ve öğütme tesislerinden çıkan gazlarla atılan toz emisyonları sınır değerleri: toz emisyonları 200 mg/Nm3 (1,5kg/saat veya altındaki emisyon debileri için) toz emisyonları 150 mg/Nm3 (1,5kg/saat –2,5 kg/saat arası emisyon debileri için) toz emisyonları 100 mg/Nm3 (2,5 kg/saat veya üzerindeki emisyon debileri için) Doldurma, ayırma, eleme, taşıma, kırma, öğütme işlemleri sabit tesislerde kapalı alanlarda gerçekleştirilmelidir. (Kamyonların malzeme boşalttığı ilk kırma ünitesi hariç). Kurulduğu yerde bir yıldan az süreli faaliyet gösteren tesislerde hava kalitesini sağlamaya yönelik tedbirler alınmalıdır. Oluşan toz emisyonunun, yukarıda yer alan sınır değerleri sağlaması esas olup, bu amaçla gerekli tedbirler (toz tutma ünitesi kurulması veya su püskürtme sistemleri kurulması gibi) alınmalıdır. Aynı ünitede çok sayıda baca varsa, bacaların atık gazlarının kütlesel debileri toplanarak değerlendirilir. c) Tozlu maddelerin üretimi, işlenmesi, taşınması, doldurulması, boşaltılması ve tasnifi: Çapı 5 milimetre ve daha küçük tane boyutlu maddelerin üretimi, parçalanması, tasnifi, doldurulması ve diğer işlemleri sırasında ortaya çıkan tozlar toplanıp, toz ayırma sisteminden geçirilir. Bu tesislerden kaynaklanan toz emisyonu 75 mg/Nm3 sınır değerini geçemez. 256 Çapı 5 milimetre den küçük tane boyutlu maddelerle üretim yapan makineler kapalı mekanlarda çalıştırılır. Bu boyutta toz emisyonu yayan maddelerin boşaltma ve paketleme tesislerinde toz emisyonlarına karşı tedbir alınır. Şayet üst yüzeydeki nem oranı en az %10 olacak şekilde tesis donatılmamışsa, çapı 2 milimetreden küçük öğütülmüş, tozlu maddelerin taşınması, kapalı sistemlerle yapılır ve kapalı alanlarda depolanır. Doldurma, ayırma, eleme, taşıma, kırma, öğütme işlemlerinin yapıldığı tesislerden kaynaklanan toz emisyonunun önlenmesi; kimyasal toz bastırma sistemi veya basınçlı pülverize su kullanılması ile de gerçekleştirilebilir. Bu durumda hakim rüzgar yönü de dikkate alınarak toz kaynağından 3 metre uzaklıkta toz konsantrasyonu (PM 10) en fazla 3 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. Baca dışındaki yerlerden toz emisyonlarının kaynaklandığı tesisler için emisyon faktörü kullanılarak kütlesel debi hesaplanır, bu değerin Madde 40’da belirtilen sınırları aşması halinde bu işletmeler etrafında hakim rüzgar yönü de dikkate alınarak ölçülen çöken toz miktarı 450 mg/m2 -gün değerini aşamaz. Çöken toz emisyonu tespiti 40 ıncı maddenin (g) bendi çerçevesinde yapılır. Tesisin bulunduğu bölgede toz emisyonuna neden olan diğer tesisler var ise bu tesislerin katkı değerleri de aynı ölçüm metodu ile belirlenir . Toz emisyonu su kullanılarak önlenecek ise toz kaynağı olan ünitenin faaliyete geçmesi ile birlikte su püskürtme sistemi eş zamanlı olarak devreye girmeli ve üretim süresince çalışmalıdır. Kimyasal toz bastırma sisteminde kullanılacak maddeler insan ve çevre sağlığına toksik etki göstermemelidir. d) Açıkta depolanan yığma malzeme: Açıkta depolanan yığma malzeme, hava kalitesi standartlarını sağlamak şartıyla açıkta depolanabilir. Bu amaçla aşağıda bazı örnekleri verilen tedbirler alınır. -Araziye rüzgarı kesici levhalar yerleştirir, duvar örülür veya rüzgarı kesici ağaçlar dikilir, -Konveyörler ve diğer taşıyıcıların ve bunların birbiri üzerine malzeme boşalttığı bağlantı kısımlarının üstü kapatılır, -Savurma yapılmadan boşaltma ve doldurma yapılır, -Malzeme üstü naylon branda veya tane büyüklüğü 10 mm’den fazla olan maddelerle kapatılır, -Üst tabakalar %10 nemde muhafaza edilir. Bu durumu sağlamak için gerekli donanım kurulur. e) Toz yapıcı yanma ve üretim artıklarının taşınması ve depolanması: Toz yapan yanma ve üretim artıklarının taşınmasında taşınan malzemenin tozumayı önleyecek derecede nemli olmaması halinde kapalı taşıma sistemleri kullanılır. Bunların açıkta depolanmasında yukarıdaki (d) bendindeki tedbirler alınır. Depolama işlemi tamamlanan sahalar toprakla örtülüp üstü yeşillendirilir. f) Tesis içi yolların durumu: Tesis içi yollar hava kalitesini olumsuz yönde etkiliyorsa yolların bitümlü kaplama malzemeleri, beton veya benzeri malzemelerle kaplanması, düzenli olarak temizlenmesi veya toz bağlayan maddelerle muameleye tabi tutulması gereklidir. g) Filtrelerin boşaltılması: Toz biçimindeki emisyonu tutan filtrelerin boşaltılmasında toz emisyonunu 257 önlemek için toz, kapalı sistemle boşaltılır veya boşaltma sırasında nemlendirilir. h) Atık gazlardaki özel tozların emisyonları için sınırlar: Tesisin üretim prosesine göre, bu emisyonların oluşma ve atmosfere deşarj edilme periyodu dikkate alınarak tesis en yüksek kapasitede çalışırken bu emisyonlar ölçülür. Sınır değerler için 01/01/2007 tarihinden itibaren Ek 2’de verilen sınır değerler ve tablolar geçerli olacaktır. Toplam emisyonların sınırlanmasının gerekli görüldüğü hallerde; yetkili merci yerleşim bölgelerinde kurulacak olan veya mevcut tesislerde, yörenin; meteorolojik, topografik durumuna ve mevcut kirlilik yüküne bağlı olarak, aşağıda verilen özel toz emisyonları için konsantrasyon ve kütlesel debi sınırlarını 1/3 oranında azaltabilir. Aynı işletmede çok sayıda bacadan atık gaz atılıyorsa, aynı sınıftan olan emisyonlar (kg/saat) toplanarak değerlendirilir. Ancak; bacalar birbirlerinin etki alanları dışında ise her bir baca tek başına değerlendirilir. Etki alanı bu Yönetmeliğin 40 ıncı maddesinin (b) bendinin birinci paragrafında tanımlanmıştır. Tablo 39.1.’de I, II ve III olarak sınıflandırılan özel toz emisyonları, aynı sınıftan birden fazla madde bulunması durumu dahil, bunların toplam konsantrasyonları aşağıdaki değerleri aşamaz. Tablo 39.1 de I, II ve III olarak sınıflandırılan özel toz emisyonları aşağıdaki sınırlara tabidir. I’inci sınıfa giren toz emisyonları 20 mg/Nm3 (0.1kg/saat veya üzerindeki emisyon debileri için) II’inci sınıfa giren toz emisyonları (1kg/saat veya üzerindeki emisyon debileri için) 50 mg/Nm3 III’üncü sınıfa giren toz emisyonları 75 mg/Nm3 (3 kg/saat veya üzerindeki emisyon debileri için) Yukarıda her sınıf için ayrı ayrı verilen konsantrasyon sınırları aşılmaması kaydıyla: I inci ve II inci sınıflara giren özel toz emisyonlarının bir arada bulunması durumunda toplam emisyon konsantrasyonu 50 mg/Nm3, I inci ve III üncü veya II nci ve III üncü sınıflara giren özel toz emisyonlarının bir arada bulunması durumunda ve I inci, II nci ve III üncü sınıfa giren emisyonların bir arada bulunması durumunda toplam toz emisyon konsantrasyonu 75 mg/Nm3 sınırını aşamaz. Tablo 39.1. Toz emisyonunda özel maddeler I.sınıf maddeler -Bakır dumanı -Civa ve bileşikleri (Civa Sülfür minerali hariç) -Çözünen Flor bileşikleri -Fosforpentaoksit -Kadmiyum ve çözünen bileşikleri (Nefesle alınabilen toz ve aerosoller içindeki kadmiyum klorür hariç) -Krom VI bileşikleri (Kanserojen olmayanlar) -Kurşun ve çözünen bileşikleri II.sınıf maddeler -Antimon ve çözünen bileşikleri - Baryum bileşikleri (Çözünenler)* -Bortriflorür -Çinko ve bileşikleri -Florit minerali -Gümüş bileşikleri (Gümüş Nitrat gibi kolay çözünenler) -İyot bileşikleri -Kalsiyum florür -Katran (Linyit kömürü katranı hariç) -Koyu katran III. sınıf maddeler -Alüminyum karbür -Alüminyum nitrür -Amonyum bileşikleri -Bakır ve çözünen bileşikleri -Baryum Sülfat -Bitümler -Bizmut -Bor bileşikleri (Çözünenler) -Ferrosilisyum -Fosfatlar 258 -Nikel bileşikleri (Kanserojen olanlar hariç) - Selen ve çözünen bileşikleri -Talyum ve bileşikleri -Tellür ve bileşikleri -Uranyum ve bileşikleri -Vanadyum bileşikleri (Linyit kömürü katranı hariç) -Kiselgur -Kobalt bileşikleri (Kanserojen olmayanlar) -Kristobolit (5 mikrondan küçük partiküller) -Kurum -Kuvarz (Partikül büyüklüğü 5 mikrondan küçük) -Kuvars minerali tridimit (5 mikrondan küçük partiküller) -Stronsiyum ve bileşikleri -Tozlarda organik bileşikler, örneğin antrosen, aminler, 1-4 benzokinon, naftalin) -Kalsiyum Siyanamid -Kalsiyum hidroksit -Kalsiyum Oksit -Magnezyum hidroksit -Magnezyum oksit -Molibden ve çözünen bileşikleri -Silisyum karbür -Tungsten ve bileşikleri (Tungsten karbür hariç) Tablo 39.1. ve buna ait sınır değerleri 01/01/2007 tarihine kadar geçerlidir. i) Gaz ve buhar emisyonları: Tesisin üretim prosesine göre, bu emisyonların oluşma ve atmosfere deşarj edilme periyodu dikkate alınarak tesis en yüksek kapasitede çalışırken bu emisyonlar ölçülecektir. Toplam emisyonların sınırlanmasının gerekli görüldüğü hallerde; yetkili merci yerleşim bölgelerinde kurulacak olan veya mevcut tesislerde, yörenin; meteorolojik, topografik durumuna ve mevcut kirlilik yüküne bağlı olarak, aşağıda verilen gaz ve buhar emisyonları için konsantrasyon ve kütlesel debi sınırlarını 1/3 oranında azaltabilir. Aynı işletmede çok sayıda bacadan atılan atık gaz akımları varsa, aynı sınıftan olan emisyonlar (kg/saat) toplanarak değerlendirilir. Bacalar birbirlerinin etki alanları dışında ise her bir baca tek başına değerlendirilir. Etki alanı bu Yönetmeliğin 40 ıncı maddesinin (b) bendinin birinci paragrafında tanımlanmıştır. 1) İnorganik Klor Emisyonu Gaz biçimindeki inorganik klorür emisyonları 0,3 kg/saat veya üzerinde ise, atık gaz içerisindeki klorür (C1-) konsantrasyonu 30 mg/Nm3’ü aşamaz. 2) İnorganik Flor Emisyonu Gaz biçimindeki inorganik florür emisyonları, 0,15 kg/saat veya üzerinde ise, atık gaz içerisindeki florür (F-) konsantrasyonu 5 mg/Nm3’ü aşamaz. 3) İnorganik ve Organik Buhar ve Gaz Emisyonları Tablo 39.2’de I inci, II nci ve III üncü olarak sınıflandırılan, atık gazlarda bulunan organik bileşiklerin buhar ve gaz biçimindeki emisyonları, aynı sınıftan birden fazla bileşik bulunsa dahi bunların toplam emisyonları, aşağıdaki değerleri aşamaz. I'inci sınıfa giren organik bileşikler (0,1 kg/saat ve üzerindeki emisyon debileri için) II'nci sınıfa giren organik bileşikler (3 kg/saat ve üzerindeki emisyon debileri için) III'üncü sınıfa giren organik bileşikler (6 kg/saat ve üzerindeki emisyon debileri için) 20 mg/Nm3 150 mg/Nm3 300 mg/Nm3 Tablo 39.2. Organik buhar ve gazlar I. sınıf II. sınıf III. sınıf 259 -Akrilaldehit -Akrilikasit -Akrilikasit etilesteri -Akrilikasit metilesteri -Anilin -Butirilasit = Bütanoikasit -Dietilamin -1,2 - Dikloretan - Diklorofenol - Dimetilamin - Dimetilanilin -Dimetiletilamin - Dimetilsülfür - Dinitrobenzen -Difenil - Etilenoksit - Fenol - Formaldehit - Formik Asit - Fosgen - Furfurol - Hekzametilendiizosiyanat - Hekzanoik asit =Kaproik asit - Kurşun tetraetil -Karbonsülfür -Krezol =Hidroksi toluen - Keten = Karbometen = Etanon - Kloropropionik asit -Merkaptanlar -Monoklorasetik asit -Metilamin - Metilizosiyanat -Monoetilamin - Nitrobenzen - Nitrokrezol (2 - Nitro p-hidroksitoluen - Nitrofenol - Poliklorlu Difeniller - Piridin - Tetrakloretan - Tiyoeter - Tiyofenol - Tiyokrezol=Tiyo hidroksitoluen - Toluendizosiyanat - Trietilamin - Trimetilamin - 1, 1, 2-Trikloretan - Triklorfenol - Valerikasit = Pentanoik asit -Amilasetat - Asetaldehit - Asetik asit - Asetikasit n-metil esteri -Asetik metil esteri - Vinil Asetat - Benzin) (Kütle yüzdesi olarak %25 den fazla C7 ve C8 aromatik ihtiva eden) -Bütadien (1,3) - Diasetonalkol - Dietanolamin -1,1-Dibrometan -1, 1 - Dikloretan (Etilenklorür) - p- Diklorbenzen ve o-Diklorbenzen - Dimetilformamid -1,4-dioksan -Etilbenzen - Etilendiamin -Etilenglikol monometileter (Metilglikol) -2-Etil -1-hekzanol -2 Klor-1,3bütadien -Kloroform=Triklormetan - Ksilen -Metakrilik asit metil esteri -Metilsiklohekzanon -Metilnaftalin -Morfolin-Dietilen İmidoksit -Monoetenolamin -Monoklorbenzen -Naftalin -Nitrotoluen -Propilen oksit -Propionik asit -Siklohekzanon -Stiren – Feniletilen = Vinil benzen -Tetrahidrofuran -Tetrahidronaftalin -Toluen -Trietanolamin -1,1,1-trikloretan -Trikloretilen -Trioksan metaformaldehit -Aseton - Asetikasit Etilesteri -Asetikasit n-butil esteri -n-bütil alkol -n-bütilasetat -Dietil eter -1,2-Dikloretilen -Diklorometan - Dimetilsülfoksit -Diizopropileter -Etanol (Etil alkol) - Etil Klorür -Etilenglikol -Etilglikol -n-Heptan -4-Hidroksi-4-metil-2pentanon -n-Hekzan -İzo butil alkol -İzopropileter -Metanol-Metil alkol -Metilsiklohekzan -Metiletilketon -Metilbütilketon -Metilizobütilketon -n-Pentan -1-pentanol - i-propanol - İzopropil alkol -Siklohekzan -Siklohekzanol -Tetrakloroetilen -Trietilenglikol -1, 1, 1-Trikloretan Tablo 39.2. ve buna ait sınır değerler 01/01/2007 tarihine kadar geçerlidir. Yukarıda verilen konsantrasyon sınırları aşılmaması kaydıyla; I inci ve II nci sınıflara giren organik buhar ve gazların bir arada bulunması durumunda toplam emisyon konsantrasyonu 150 mg/Nm3, I nci ve III üncü veya II nci ve III üncü sınıflara giren 260 organik buhar ve gazların bir arada bulunması durumunda ve I nci, II nci ve III üncü sınıflara giren organik buhar ve gazların bir arada bulunması durumunda toplam emisyon konsantrasyonu 300 mg/Nm3 sınırını aşamaz. j) Kanser yapıcı maddelerin emisyon sınırları: Tesisin üretim prosesine göre bu emisyonların oluşma ve atmosfere deşarj edilme periyodu dikkate alınarak tesis en yüksek kapasitede çalışırken bu emisyonlar ölçülmelidir. Toplam emisyonların sınırlanmasının gerekli görüldüğü hallerde; yetkili merci yerleşim bölgelerinde kurulacak olan veya mevcut tesislerde, yörenin; meteorolojik, topografik durumuna ve mevcut kirlilik yüküne bağlı olarak, aşağıda verilen kanser yapıcı madde emisyonları için konsantrasyon ve kütlesel debi sınırlarını 1/3 oranında azaltabilir. Aynı işletmede çok sayıda bacadan atılan atık gaz atılıyorsa, aynı sınıftan emisyonlar (kg/saat) toplanarak değerlendirilir. Bacalar birbirlerinin etki alanları dışında ise her bir baca tek başına değerlendirilir. Etki alanı bu Yönetmeliğin 40 ıncı maddesinde tanımlanmıştır. Atık gazlarda bulunan kanser yapıcı maddeler prensip olarak en düşük düzeyde tutulur. Bu konuda işyeri atmosferlerinde (açık ortam hariç) İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatı da dikkate alınır. Tablo 39.3’de I, II ve III olarak sınıflandırılan maddelerin, aynı sınıftan birden fazla madde bulunması durumunda bunların toplam konsantrasyonları aşağıdaki değerleri aşamaz. I’inci sınıfa giren maddeler (0,5 g/saat ve üzerindeki emisyon debileri için) 0,1 mg/Nm3 II’nci sınıfa giren maddeler (5 g/saat ve üzerindeki emisyon debileri için) 1 mg/Nm3 III’üncü sınıfa giren maddeler (25 g/saat ve üzerindeki emisyon debileri için) 5 mg/Nm3 Yukarıda verilen konsantrasyon sınırları aşılmaması kaydıyla, I inci ve II nci sınıflara giren kanser yapıcı maddelerin bir arada bulunması durumunda toplam emisyon konsantrasyonu 1 mg/Nm3, I inci ve III üncü veya II nci ve III üncü sınıflara giren kanser yapıcı maddeler bir arada bulunması durumunda ve I inci, II nci ve III üncü sınıflara giren kanser yapıcı maddeler bir arada bulunması durumunda toplam emisyon konsantrasyonu 5 mg/Nm3’ü sınırını aşamaz. Tablo 39.3.Kanser yapıcı maddeler I.sınıf - Asbest (İnce toz halinde Krisotil, Krosidolit, amosit, antopilit, Aksiyonolit, trmolit) -Benzopiren -Berilyum ve bileşikleri -Dibenzoantrasen -2-Naftilamin ve tuzları II.sınıf -Arseniktrioksit ve arsenikpentaoksit Arsenikli asitler, arsenik ve tuzları (As olarak verilmiştir.) -3,3-Diklorbenzidin -Dimetil sülfat - Etilenimin -Krom VI bileşikleri (Kalsiyum kromat, Krom III kromat, Stronsiyum Kromat ve Çinkokromat, Cr olarak verilmiştir.) - Kobalt (Nefesle alınabilir toz ve aerosoller içinde Kobalt metali ve zor III.sınıf -1,2Dibrommetan -Hidrazin -1-Klor-2,3epoksipropan (Epiklorhidrin) 261 çözünen kobalt tuzları, Co olarak verilmiştir.) -Nikel (Nikel metalinin nefesle alınabilentozları ve aerosolleri, Nikel sülfür ve sülfitli mineralleri, Nikeloksit ve Nikel karbonil; Ni olarak verilmiştir.) Tablo 39.3. ve buna it sınır değerler 01/01/2007 tarihine kadar geçerlidir. k) Aşırı derece tehlikeli maddeler : Aşağıda listelenen maddeler, ortamda kalıcı ve birikim etkisi gösterdiğinden, baca gazındaki emisyon konsantrasyonu 0,01 ng/Nm3 seviyesini geçmeyecek şekilde gerekli her türlü önlem alınmalıdır. Polibrom dibenzodioksinler Polibrom dibenzofuran Poliklor bifeniller (PCB) Poliklor dibenzodioksinler (PCDD) Poliklor dibenzofuranlar (PCDF) Polihalojen dibenzodioksir Polihalojen dibenzofuranlar DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Tesislerin Hava Kirlenmesine Katkı Değerlerinin Hesaplanması ve Hava Kalitesi Ölçümü Madde 40- Mevcut ve yeni kurulacak tesislerin etki alanında Hava Kirlenmesine Katkı Değeri (HKKD)’nin dağılım modellemesi kullanılarak hesaplanması, tesis etki alanında hava kalitesinin ölçülmesi ve ölçüm metotları aşağıdaki esaslara göre yapılır: Mevcut ve yeni kurulacak tesislerin bacalarından veya baca dışından atmosfere verilen emisyonların saatlik kütlesel debileri, mevcut tesisler için bacalarda ölçülerek, baca dışından atmosfere verilen emisyonlar ile yeni kurulacak tesisler için emisyon faktörleri kullanılarak tespit edilir. Saatlik kütlesel debi (kg/saat) değerleri aşağıdaki Tablo 40.1’de verilen değerleri aşması halinde, tesis etki alanında emisyonların Hava Kirlenmesi Katkı Değeri (HKKD) mümkünse saatlik, aksi taktirde, günlük, aylık ve yıllık olarak hesaplanır. Mevcut tesis için aylık olarak hesaplanmış Hava Kirlenmesine Katkı Değeri (HKKD)’nin en yüksek olduğu inceleme alanı içinde iki noktada bir ay süreyle, sürekli hava kalitesi ölçümü yapılır. Kirliliğin aylara bağlı olarak değiştiği ve arttığı bölgelerde yetkili merci ölçüm zamanını belirler. Ölçüm sonuçları HKKY’de belirtilen Uzun Vadeli Sınır değer (UVS) değerinin % 60’ından yüksek olması durumunda hava kalitesi ölçümlerinin süresi uzatılır, ölçüm süresi yetkili mercii tarafından belirlenir. Tablo 40.1 Kütlesel Debiler Emisyonlar Toz Kurşun Kadmiyum Talyum Klor Hidrojen klorür ve Gaz Halde Normal işletme şartlarında ve haftalık iş günlerindeki işletme saatleri için kütlesel debiler (kg/saat) Bacadan Baca Dışındaki Yerlerden 15 1.5 0.5 0.05 0.01 0.001 0.01 0.001 20 2 20 2 262 İnorganik Klorür Bileşikleri Hidrojen florür ve Gaz 2 0.2 Halde İnorganik Florür Bileşikleri Hidrojen Sülfür 4 0.4 Karbon Monoksit 500 50 Kükürt Dioksit 60 6 Azot Dioksit [NOx (NO2 cinsinden)] 40 4 Toplam Uçucu Organik Bileşikler 30 3 Not : Tablodaki emisyonlar tesisin tamamından (bacaların toplamı) yayılan saatlik kütlesel debilerdir. a) Tesisin Hava Kirlenmesine Katkı Değerinin (HKKD) hesaplanmasında gözönünde bulundurulan hususlar: Hava Kirlenmesine Katkı Değerleri, aşağıdaki faktörler ele alınarak; gazlar, havada asılı partikül maddeler ve çöken tozlar için hesaplanır. 1) Tesis etki alanındaki topografik yapının etkileri ve Madde 42’de belirtilen baca yükseklikleri göz önüne alınır. 2) Tesis etki alanındaki binaların etkisi göz önüne alınır. Eğer bacalar, bina veya kulelere bina veya kule yüksekliklerinin 4 katından daha az uzaklıklarda ise: baca yüksekliği binadan 1,7 kat, soğutma kulesinden 1,5 kat fazla olduğu takdirde, binaların etkisi ihmal edilir. 3) Çok zayıf rüzgarların hüküm sürdüğü şartların sık ortaya çıktığı durumlar göz önüne alınır. Bu husus, tesisin bulunduğu yerde, 1 (bir) yıl boyunca % 30’unu geçen saatlerde, 10 dakikalık ortalama değerler halinde verilen ortalama rüzgar hızı 1,0 m/s den küçükse, geçerlidir. 4) Hesaplamalar, tesis etki alanı dahilinde ortaya çıkan emisyonların, bir kimyasal veya fiziksel değişmeye uğramadığı kabul edilerek yapılır. 5) Emisyonların yayılması hesaplanırken, her bir durum için yayılma şartlarının sabit olduğu kabul edilir. b) Hava Kirlenmesine Katkı Değerinin Hesaplanacağı ve Hava Kalitesinin Ölçüleceği Alanın Belirlenmesi: Tesisten açık havaya verilen emisyonların Hava Kirlenmesine Katkı Değerinin (HKKD) hesaplanmasında veya hava kalitesi ölçümlerinin yapılmasında tesis etki alanı, inceleme alanı ve tepe noktaları dikkate alınır. 1) Tesis Etki Alanı: Emisyonların merkezinden itibaren bu yönetmelikte Madde 42’de verilen esaslara göre tespit edilmiş baca yüksekliklerinin 50 (elli) katı yarı çapa sahip alan, tesis etki alanıdır. Zeminden itibaren emisyonların effektif yüksekliği (h+h) 30 m’den daha az olan tesislerde, tesis etki alanı, bir kenar uzunluğu 2 km olan kare şeklindeki alandır. Emisyon kaynaklarının yüzey dağılımı 0,04 km2’den büyükse, tesis etki alanı, bir kenar uzunluğu 2 km olan kare şeklindeki alandır. Emisyon kaynaklarının yüzeydeki dağılımının tespitinde tesisin etki alanı esas alınır. 2) İnceleme Alanı: Tesis etki alanı içinde kenar uzunlukları 1 km olan kare şeklindeki alanlardır. Kirlenme hakkında kararın verilemediği özel durumlarda inceleme alanının kenar uzunlukları 0,5 km olarak alınır. 3) Tepe Noktası : Emisyon kaynağının kuzeyinden itibaren saat yönünde 10 derecelik ardışık açılarla emisyon kaynağına çizilen R m. yarıçapındaki çemberin kare 263 şeklindeki inceleme alanı içinde kalan yayı kestiği noktalar tepe noktası olarak kabul edilir c) Hava Kirlenmesine Katkı Değerleri: Hava Kirlenmesine Katkı Değeri (HKKD), tesis etki alanı içinde her bir inceleme alanındaki tüm tepe noktalarında ve bütün yayılma durumları için hesaplanan değerin aritmetik ortalamasıdır. Bu değer, Meteoroloji Genel Müdürlüğünden saatlik meteorolojik verilerin alınabilmesi halinde saatlik, yoksa günlük, aylık ve yıllık olarak hesaplanır. d) Hava Kalitesi Değerleri: Uzun Vadeli Değer (UVD): Yapılan bütün ölçüm sonuçlarının aritmetik ortalaması olan değerdir. Kısa Vadeli Değer (KVD): Bütün ölçüm sonuçları sayısal değerlerinin büyüklüğüne göre düzenlendiğinde ölçüm sayısının % 95’ine tekabül eden değerdir. e) Toplam Kirlenme Değeri: Toplam Kirlenme Değeri (TKD); tesis etki alanı içinde hesaplanmış Hava Kirlenmesine Katkı Değeri (HKKD) ile Ölçüm veya hesapla bulunan Uzun Vadeli Değerin (UVD) toplamından, yeni kurulacak tesisler için teşkil edilir. TKD= HKKD+UVD f) Emisyon Kaynakları ve Kütlesel Debi: 1) Emisyon Kaynağı: Emisyon kaynakları, hava kirleticilerinin tesisten atmosfere yayıldığı yerlerdir. Emisyonlarını bir baca üzerinden atmosfere veren tesislerin bacaları nokta kaynak, baca dışından veya çok sayıda birbirine yakın küçük bacaların bulunduğu alanlardan atmosfere verilen kirletici kaynaklar alan kaynak, hareketli kirletici kaynaklar çizgi kaynak olarak nitelendirilir. 2) Emisyonların Kütlesel Debisi: İşletme şartlarında emisyon kaynaklarından açık havaya verilen hava kirleticilerinin ortalama saatlik kütlesel (kg/saat) debileridir. Emisyonların kütlesel debilerinde bir saatten daha kısa periyotlarda azalan veya artan salınışlar oluyorsa bu salınışların ortalaması saatlik kütlesel debi olarak belirlenir. Emisyonlarını baca dışındaki yerlerden veren tesisler ile yeni kurulacak tesislerin kütlesel debileri emisyon faktörleri kullanılarak bulunur. g) Tesis Etki Alanında Hava Kalitesinin Ölçümü, Hesaplanması ve Ölçüm Süresi: Mevcut tesisin etki alanında, uluslar arası kabul görmüş ve yaygın olarak kullanılan dağılım modellerine ve metotlara ve Madde 40’da yer alan esaslar çerçevesinde, inceleme alanlarının tepe noktaları için hesaplanan Hava Kirlenmesine Katkı Değerlerinin (HKKD) en yüksek olduğu inceleme alanında en az iki istasyon kurularak bir ay süre ile sürekli olarak hava kalitesi ölçümleri yapılır. Kirliliğin aylara bağlı olarak değiştiği ve arttığı bölgelerde yetkili merci ölçüm zamanını belirler. Ölçüm sonuçları HKKY’de belirtilen UVS değerinin % 60’ından yüksek olması durumunda hava kalitesi ölçümlerinin süresi uzatılır, ölçüm süresi yetkili mercii tarafından belirlenir Yeni kurulacak tesislerde, tesis etki alanında, bu bölümün Madde 40’ın (a) bendinden (g) bentlerine kadar olan esaslar çerçevesinde, Hava Kirlenmesine Katkı Değeri bulunur. Ayrıca, tesis etki alanında mevcut tüm önemli kirleticiler de dikkate alınarak hesap veya ölçüm yolu ile Uzun Vadeli Değer (UVD) bulunur. Tesis etki alanı içinde hesaplanmış Hava Kirlenmesine Katkı Değeri (HKKD) ile ölçüm veya hesapla 264 bulunan Uzun Vadeli Değerin (UVD) toplamından, yeni kurulacak tesisler için Toplam Kirlenme Değeri (TKD) bulunur. Kurulacak tesisin etki alanında bulunan kirletici kaynak yoğunluğuna bağlı olarak, gerekirse yetkili merci 1 (bir) ay süre ile bir istasyonda hava kalitesi ölçümleri yaptırabilir. Bir ay süre ile yapılan hava kalitesi ölçümlerinin aritmetik ortalaması, HKKY’de belirtilen Uzun Vade Sınır Değerin % 60’ının üzerinde olması durumunda ölçüm süresi yetkili merci tarafından uzatılır ve istasyon sayısı artırılabilir. Hava kalitesi ölçümlerinde Pasif Örnekleme Metodu kullanılması halinde, 2 (iki) ay süre için en az 8 (sekiz) örnekleme noktası seçilir. Örnekleme yeri ve sayısı tesisin kapasitesi ve kirletici emisyon yüküne bağlı olarak yetkili merci tarafından arttırılır . Örnek alma süresi yetkili merci tarafından uzatılabilir. h) Çöken toz ölçümü: Çöken toz ölçümü sırasında tesis inceleme alanı içinde en az 2 (iki) ölçüm noktasında hakim rüzgar yönü dikkate alınır. Aynı bölgede toz emisyonuna neden olan başka kaynakların da bulunması durumunda ölçüm noktası sayısı tesis dışındaki diğer kaynakların katkılarının belirlenmesi için attırılabilir. Ölçüm süresi birer aylık 2 (iki) ölçüm olup, toplam 2 (iki) aydır. Aylık olarak bulunacak değerler gün sayısına bölünerek bir günde çöken ortalama toz miktarı hesaplanır. Hava kalitesi ölçümleri kural olarak yer seviyesinden, 1,5 - 4,0 metre arasındaki yüksekliklerde, binadan (veya ekili alandan) en az 1,5 metre yan mesafe tutularak yapılır. Ormanda yapılan ölçümler, ağaç yüksekliğinden daha yukarıda yapılmalıdır. i) Ölçme Metotları: Metotların kabul edilebilirlikleri TSE tarafından standartlaştırıldıktan ve Bakanlıkça tebliğ edildikten sonra tescil edilir. İlgili TSE Standardı mevcut değilse, güvenilirliği Bakanlıkça kabul edilen DIN, EPA normlarına uygun metot standartları tatbik edilir. Metotlar tebliği ile ilan edilir. j) Ölçüm Yapacak Kurum ve Kuruluşlar: Tesis etki alanında hava kalitesi ve emisyon ölçümleri, akredite edilmiş veya Bakanlıkça uygun bulunan laboratuarlara sahip olan özel veya kamu kurum kuruluşları tarafından yapılır. Emisyonun Tespiti Madde 41- Emisyonun tespitinde: a) Emisyonun Ölçüm Yerleri: Tesislerde emisyon ölçüm yerleri Türk Standartlarına, EPA, DIN veya CEN normlarına uygun, teknik yönden hatasız ve tehlike yaratmayacak biçimde ölçüm yapmaya uygun, kolayca ulaşılabilir ve ölçüm için gerekli bağlantıları yapmaya imkan verecek şekilde seçilmelidir. b) Ölçüm Programı: Emisyon ölçümleri, ölçüm sonuçlarının birbirleri ile karşılaştırılmasını mümkün kılacak şekilde yapılmalıdır. Ölçüm cihazları ve metotları Türk Standartlarına, DIN, EPA veya CEN normlarına uygun olarak belirlenir. Genelde sürekli rejimde çalışan tesislerde emisyon ölçümleri, izne esas olan en büyük yükte en az üç ardışık zamanda yapılmalıdır. Buna ilave olarak emisyon değerlendirmesinde önemli olan temizleme, rejenerasyon, kurum atma, uzun işletmeye alma ve benzeri gibi şartlarda en az bir ölçme yapılmalıdır. İzokinetik şartların sağlandığı noktalarda ölçüm yapılmalıdır. 265 Genelde değişen işletme şartlarında çalışan tesislerde emisyon ölçümleri yeter sayıda fakat en az ve en fazla emisyonun meydana geldiği altı işletme şartındaki çalışmaları da içeren yeterli sayıda yapılmalıdır. Numune alma noktaları ölçüm yapılması esnasında kolayca ulaşılabilir olmalıdır. Toz ölçümlerinin izokinetik şartlarda yapılması zorunludur. Emisyon ölçüm süreleri kısa olmalıdır. Baca gazı, atık gaz ve atık hava kanalı kesitlerinin ölçülmesinin gerekli olduğu ve ölçmelerin zor olduğu durumlarda ölçme süresi 2 (iki) saati geçmemelidir. c) Değerlendirme ve Rapor: Rapor, emisyon ölçüm değerlerinin ve ölçüm sonuçlarının değerlendirilmesi için gerekli ayrıntılı ölçüm verileri ile birlikte ölçüm metotlarını ve işletme şartlarını ihtiva etmelidir. Raporda ayrıca yakıt, ham madde ve yardımcı maddeler, ürün ve yardımcı ürünler ile atık gaz temizleme tesisinin işletme şartları hakkında bilgiler bulunmalıdır. Ölçülen emisyon değerlerinin hiç biri, Yönetmelikte verilen sınır değerleri aşmıyorsa, tesis için emisyon yönünden herhangi bir cezai işlemde bulunulamaz. d) Emisyonun Sürekli İzlenmesi: 1) Genel Emisyonun sınır değerlerini aşıp aşmadığı kaydedicili cihazlarla sürekli ölçülerek kontrol edilir. Bu ölçümler ayrıca toz tutucu, gaz yıkayıcı ve son yakıcı gibi atık gaz temizleme tesislerinin etkinliklerinin belirlenmesi ile hammadde ve proseslerden kaynaklanan emisyonların tespiti için de gereklidir. Sürekli ölçümler çerçevesinde, sonuçların değerlendirilmesi, 1 (bir) yıl içindeki işletim saatleri açısından aşağıdakilerin karşılandığını gösteriyorsa, 1.1. Hiç bir takvim ayındaki emisyon ölçümlerinin ortalaması emisyon sınır değerlerini geçmiyorsa, 1.2. Kükürt dioksit ve toz için: 48 saatlik tüm ortalama değerlerin %97'si, emisyon sınır değerlerinin %110'unu geçmiyorsa, 1.3. Azot oksitler için: 48 saatlik tüm ortalama değerlerin %95'i, emisyon sınır değerlerinin %110'unu geçmiyorsa, emisyon sınır değerlerine uyulduğu kabul edilir. 2) Toz Emisyonların Sürekli Ölçümü: Isıl kapasitesi 100 GJ/h (27778 kW) ve üstünde olan katı yakıt ve fuel-oil ile çalışan yakma sistemleri ile 15 kg/saat ve üstünde toz emisyon yayan (bu emisyona yanıcı partiküller de dahildir.) tesisler toz emisyonu konsantrasyonunu sürekli ölçen yazıcılı bir ölçüm cihazı ile donatılmalıdır. Tesisten kaynaklanan kütlesel debinin belirlenebilmesi için hacimsel debinin de sürekli ölçülmesi gereklidir. Madde 39’un (c) bendinde belirtilen toz emisyona neden olan tesisler ve I inci sınıfa dahil olup da 2 kg/saat’ ın üzerinde, II’nci sınıfa dahil olup da 5 kg/saat’ın üzerinde toz emisyonu emisyon yayan tesislerde bu maddelerin günlük emisyonları tespit edilmelidir. Bir tesisin işletme şartlarının değişmesi, atık gaz temizleme tesislerindeki arızalar ve benzeri nedenlerden kaynaklanan emisyonun belirlenen sınır değerlerini kısa süreler için bile aşmamasını sağlamak amacı ile 1. paragraf da verilen yakma sistemi ısıl kapasiteleri ve 2. paragraf da verilen emisyon kütle debileri altında da sürekli toz emisyon ölçümleri yapılması yetkili merci tarafından istenebilir. 266 Ölçüm değerleri en az 5 (beş) yıl muhafaza edilir. Birden fazla yakma sisteminin bir bacaya bağlanması durumunda baca başına düşen toplam ısıl kapasite kullanılacaktır. 3) Gaz Emisyonlarının Sürekli Ölçümü: Bir tesisten, aşağıda verilen maddelerin herhangi birisi karşısında belirtilen miktarın üzerinde emisyon yayılıyorsa, bu sınırları aşan maddeler, yazıcılı ölçüm aletleri ile sürekli olarak ölçülmeli veya otomatik bilgisayar sistemi ile kontrol edilmeli ve ölçüm sonuçları kaydedilmelidir. Tesisten kaynaklanan kütlesel debinin belirlenebilmesi için hacimsel debinin de sürekli ölçülmesi gereklidir. Kükürt dioksit 60 kg/saat Klor 1 kg/saat Organik bileşikler (Karbon olarak verilmiştir.) 10 kg/saat Azot oksit (NO olarak verilmiştir.) 20 kg/saat İnorganik gaz biçimindeki klorür bileşikleri (C11 kg/saat olarak verilmiştir.) Hidrojen sülfür 1 kg/saat İnorganik gaz biçiminde florür bileşikleri (F- olarak 2 kg/saat verilmiştir.) Karbon monoksit ( Yakma Tesisleri İçin ) 5 kg/saat Karbon monoksit ( Diğer Tesisler İçin ) 50 kg/saat Ölçüm değerleri en az 5 yıl muhafaza edilir. 4) Yanma Kontrolü için Sürekli Ölçüm: Isıl kapasitesi 36 GJ/saat (10 MW) ve üstünde olan sıvı ve katı yakıtlı yakma sistemleri yanma kontrolü için yazıcılı bir baca gazı analiz cihazı (CO2 veya O2 ve CO) ile donatılmalıdır. Birden fazla yakma sisteminin bir bacaya bağlanması durumunda baca başına düşen toplam ısıl kapasite kullanılacaktır. e) Kabul Ölçümleri: Bir tesisin kabulünde, tesisin işletmeye alınmasından en erken üç ay, en geç oniki ay sonra Bakanlıkça belirlenecek bir kurum veya kuruluş tarafından öngörülen emisyon sınırlarının bu tesiste aşılıp aşılmadığının tespit edilmesi yetkili merci tarafından istenecektir. f) Ölçümlerin Güvenirliliği: Bu maddenin (d) bendinin 2, 3 ve 4 nolu alt bentlerinde belirtilen ölçümler için uygun ölçüm cihazlarının özellikleri ile, bunların uygunluk testleri, bakım, montaj ve kalibrasyonları hakkındaki esaslar, Bakanlıkça güvenilirliği kabul edilen, TSE tarafından standartlaştırılmış metotlara uygun olmalıdır. İlgili standartlar henüz TSE tarafından hazırlanmamış ise Bakanlık tarafından kabul edilen DIN, EPA normlarına uygun metot standartları tatbik edilir. İzne Tabi Tesislerde Baca Yüksekliği ve Hızının Tespiti Madde 42- İzne Tabi Tesislerde: a) Baca Gazı Hızı: 1) Yakma tesislerinden kaynaklanan baca gazı hızları; Atık gazlar serbest hava akımı tarafından, engellenmeden taşınabilecek biçimde 267 dikey çıkışla atmosfere verilmelidir. Bu amaçla; baca kullanılmalı, anma ısıl gücü 500 kW’ın üzerindeki tesisler için, gazların bacadan çıkış hızları en az 4 m/s olmalıdır. Tesisin üretimi ve dizaynı gereği; baca çapının daraltılamadığı ve cebri çekişin uygulanmadığı hallerde baca gazı hızı en az 3 m/s olmalıdır. 300 kW Anma ısıl gücü 500 kW olan tesislerde baca gazı hızı en az 2 m/s olmalıdır. Anma ısıl gücü 300 kW’ın altında olan tesislerde baca gazı hızı 2 m/s’nin altında olabilir. 2) Üretim Şeklinden Kaynaklanan Baca Gazları Hızı; Prosesden kaynaklanan atık gazlar serbest hava akımı tarafından, engellenmeden taşınabilecek biçimde atmosfere verilmelidir. Bu amaçla baca kullanılmalı, gazların bacadan çıkış hızları, cebri çekişin uygulanmadığı tesislerde en az 3 m/s olmalıdır. b) Baca Yüksekliği; 1) Küçük Ölçekli Tesislerde Asgari Baca Yüksekliği; Anma ısıl gücü 500 kW’ın altında olan tesislerde bacanın çatı üzerinden itibaren asgari yüksekliği aşağıdaki gibi belirlenir. 1.1. Eğik Çatı; Baca yüksekliği, çatının en yüksek noktasından en az 0,5 m daha yüksek olmalıdır. Anma ısıl gücü 500 kW’ın altında olan tesislerde baca çatının tepe noktasına çok yakın değilse, çatı tabanından en az 1 m yüksekliğinde olmalıdır. 1.2. Düz Çatı; Baca yüksekliği çatının en yüksek noktasından itibaren en az 1,5 m olmalıdır. Ancak, tesisin anma ısıl gücü 500 kW’ın altındaysa bu yükseklik 1 m olabilir. 2) Orta Ölçekli Tesislerde Asgari Baca Yüksekliği; Anma ısıl gücü 500 kW ile 1,2 MW arasında bulunan tesislerde bacanın çatı üzerinden itibaren asgari yüksekliği aşağıdaki gibi belirlenir. 2.1.Eğik Çatı; Düz veya eğim açısı 200’ün altında olan eğik çatılarda baca yüksekliği, çatı eğimini 200 kabul ederek hesaplanan eğik çatının en yüksek noktasından itibaren en az 1,5 m’den daha fazla olarak tespit edilir. 2.2.Düz Çatı Bacanın yüksekliği çatının en yüksek noktasından itibaren en az 2 m olmalıdır. 3) Büyük Ölçekli Tesislerde Asgari Baca Yüksekliği Anma ısıl gücü 1,2 MW ve üzerinde olan tesislerde baca yüksekliği aşağıda verilen esaslara göre belirlenir. Bacanın tabandan yüksekliği en az 10 m ve çatı üstünden yüksekliği ise en az 3 m olmalıdır. Çatı eğimi 200’ün altında ise baca yüksekliği hesabı çatı yüksekliği 200’lik eğim kabul edilerek yapılır. Benzer tür emisyon yayan ve yaklaşık aynı yükseklikteki bacalar arasındaki yatay mesafe, baca yüksekliğinin 1,4 katından az ise ve emisyonların birbiri üzerine binmemesi için farklı yüksekliklerde baca kullanılması zorunlu görülmüyorsa; yeni tesislerde tek baca kullanılır. Bu paragrafta yukarıda belirlenen baca yüksekliği kullanılması halinde bu Yönetmelik Madde 40’da belirtilen Toplam Kirlenme Değeri (TKD) ve HKKY’de öngörülen hava kalitesi sınır değerini aşıyorsa ilk önce emisyon değerinin düşürülmesine çalışılır. Bu ekonomik veya teknolojik olarak mümkün değilse, baca yükseltilerek hava kalitesi sınır değerinin aşılması önlenir. Aşağıdaki gibi belirlenen, engebelere göre düzeltilmiş baca yüksekliği Madde- 268 16’da yer alan ek düzenlemeler kapsamına girmiyorsa 250 m’yi aşmayacaktır. Madde16’da yer alan ek düzenlemeler kapsamına giriyor ise; baca yüksekliğinin 200 m’den yüksek çıkması durumunda, teknolojik seviyeye uygun emisyon azaltıcı tedbirlere başvurulur. 3.1. Abak kullanılarak baca yüksekliğinin belirlenmesi; 3.1.1.Baca yükseklikleri aşağıda verilen Abak kullanılarak belirlenecektir. Burada verilen değerler: H' m : Abak kullanılarak belirlenen baca yüksekliği, d m : Baca iç çapı veya baca kesiti alanı eşdeğer çapı, t oC : Baca girişindeki atık gazın sıcaklığı, R Nm3/h : Nemsiz durumdaki atık baca gazının normal şartlardaki hacimsel debisi, Q Kg /h : Emisyon kaynağından çıkan hava kirletici maddelerin kütlesel debisi, S : Baca yüksekliği belirlenmesinde kullanılan faktörü (Tablo 42.1’daki S değerleri kullanılacaktır.) t, R ve Q için, kullanılan yakıt ve hammadde türlerine ve işletme şartlarına göre hava kirliliği yönünden en elverişsiz değerler kullanılacaktır. Azot oksit emisyonu durumunda azot oksitin azot dioksite dönüşüm oranı % 60 alınacaktır. Yani azot monoksit kütlesel debisi 0,92 ile çarpılacak ve azotdioksitin kütlesel debisi Q olarak abakta kullanılacaktır. Özel durumlarda Tablo 42.1.de verilen S değerleri Bakanlık tarafından azaltılabilir. Ancak tabloda verilen değerlerin % 70’inden daha düşük değerler kullanılamaz. 3.1.2.Engebeli arazide ve yüksek binaların bulunduğu bölgelerde baca yüksekliğinin belirlenmesi; Tesisin bir vadi içinde olması veya emisyonunun yayılımının engebeler ve yükseklikler nedeniyle engellenmesi baca yüksekliğinin belirlenmesinde göz önünde bulundurulmalıdır. Bu durumda abaktan elde edilen baca yüksekliklerinde düzeltmeler yapılır. Eğer tesisin bulunduğu alan, engebeli arazi veya mevcut ya da yapımı öngörülen bina ve yükseltilerce çevrelenmişse, Tablo 42.1. e göre belirlenen baca yüksekliği H', J miktarında artırılır. J değeri aşağıdaki diyagramdan bulunur. Burada: H m :Düzeltilmiş baca yüksekliği (H=H’+ J) J' m :10 H' yarıçapındaki engebeli arazinin tesis temininden ortalama yüksekliği veya imar planına göre tespit edilmiş azami bina yüksekliklerinin 10 H' yarı çapındaki bölge içindeki tesis zeminine göre yükseklik ortalaması. 269 Tablo 42.1 S – Değerleri EMİSYONLAR Havada Asılı Toz Hidrojen klorür (Cl olarak gösterilmiştir) Klor Hidrojen florür ve gaz biçiminde inorganik flor bileşikleri (F olarak gösterilmiştir.) Karbon monoksit Kükürt dioksit Hidrojen Sülfür Azot dioksit Ek-3 deki maddeler: Sınıf I Sınıf II Sınıf III Kurşun : Kadmiyum : Civa : Talyum : Ek-4 deki maddeler: Sınıf I Sınıf II Sınıf III Ek-5 deki maddeler: Sınıf I Sınıf II Sınıf III S – DEĞERLERİ 0,2 0,1 0,15 0,003 15 0,2 0,005 0,15 0,02 0,1 0,2 0,005 0,0005 0,005 0,005 0,05 0,2 1,0 0,0001 0,001 0,01 270 271 3) Isıl gücü olmayan tesislerde asgari baca yüksekliği çatının en yüksek noktasından itibaren dağılımı engellemeyecek şekilde en az 1.5 m olacaktır. BEŞİNCİ BÖLÜM Kirletici Vasfı Yüksek Tesisler İçin Özel Emisyon Sınırları Madde 43- Hava kirliliği açısından Kirletici Vasfı Yüksek olan Tesislerin emisyonları bu bölümde verilen sınırları aşamaz. Kirletici vasfı yüksek tesisler için aşağıda yer alan emisyon sınırları, Yönetmeliğin diğer kısımlarında verilen diğer emisyon sınırlarından daha öncelikli olarak uygulanır. A) BİRİNCİ GRUP TESİSLER: Yakma Tesisleri Tesislerde kullanılacak kazanlarda; buhar kazanı ve baca sistemi birbirleriyle uyumlu olmalıdır. Bu konuda ilgili TSE standartları uygulanmalıdır. Kazanların ısı tekniği ve ekonomisi açısından TSE’nin ilgili standartlarına uygun olmalıdır. Buhar kazanları işletme muayene ve bakımları TSE’nin ilgili standartlarına uygun olmalıdır. Kazanlarda ısı veriminde DIN’nin ilgili normlarına uygunluğu tesis sahibi tarafından belgelenecektir. 1) Katı yakıtlı yakma tesisleri: 1.1) Toz emisyonları; 1.1.1) Katı yakıtlı yakma tesislerinin baca gazlarındaki toz emisyonları aşağıdaki sınır değerleri aşmamalıdır. Baca gazında % 6 hacimsel oksijen esas alınır. 272 Yakıt ısıl gücü 500 kW olan tesislerde islilik derecesi Bacharach skalasına göre en çok 4 olmalıdır. 500 kW yakıt ısıl gücü 5 MW olan tesislerde toz emisyonu 200 mg/Nm3 ün, 5 MW yakıt ısıl gücü 50 MW olan tesislerde toz emisyonu 150 mg/Nm3 ün, Yakıt ısıl gücü 50 MW olan tesislerde baca gazındaki toz emisyonu 100 mg/Nm3’ ün altında olmalıdır. Yakıt ısıl gücü 50 MW ın üzerinde olan ve kömür ve odun dışında başka katı yakıtlar kullanan tesislerin atık gazlarındaki toz halinde arsenik, kurşun, kadmiyum, krom, kobalt, nikel ve bunların bileşiklerinin her biri 0,5 mg/m3 ü geçmemelidir. Cıva ve Talyum bileşikleri için bu değer 0,05 mg/m3 ü aşmamalıdır. 1.1.2) Paragraf (1.1.1) de öngörülen emisyon sınırlandırmaları kurum üfleyicilerin çalıştığı sürelerde de geçerlidir. 1.2) Karbon monoksit emisyonları; Baca gazları karbon monoksit emisyonları 200 mg/Nm3 ü aşmayacaktır. Bu sınır değeri paragraf (1.1.1) de verilen baca gazındaki hacimsel oksijen miktarı ve anma yakıt ısıl gücündeki işletme şartları için geçerlidir. 1.3) Azotoksit (NOx) emisyonları; Azot oksit emisyonları, baca gazı geri besleme veya ikincil hava ile yakma yoluyla alev sıcaklığının düşürülmesi ve benzeri teknik tedbirlerle düşürülmelidir. Isıl kapasitesi 50 MW ve üzerinde olan tesislerde baca gazında % 6 hacimsel oksijen esas alınarak; 1.3.1) Katı yakıt kullanan yakma tesislerinde, azot monoksit ve azot dioksit emisyonları (Azot dioksit üzerinden) 800 mg/Nm3 ü, aşamaz. 1.3.2) Yakıt olarak toz halinde taş kömürü kullanılıyorsa ve taş kömürü ergimiş kül bırakarak yakılıyorsa bu değer 1800 mg/Nm3 olarak alınır. Toz taşkömürü yakan kuru küllü tesisler için sınır değer 1300 mg/Nm3 dür. 1.4) Halojen bileşikleri emisyonları; Baca gazında % 6 hacimsel oksijen esas alınarak; 1.4.1) 50 MW ≤ yakma ısıl gücü ≤ 300 MW arasında olan tesislerde: inorganik gaz halindeki klor bileşikleri: 200 mg/Nm3 ü, inorganik gaz halindeki flor bileşikleri : 30 mg/Nm3 ü, aşamaz. 1.4.2) Yakma ısıl gücü > 300 MW olan yakma tesislerinde; inorganik gaz halindeki klor bileşikleri 100 mg/Nm3 ü (klorlu hidrojen üzerinden) inorganik gaz halindeki flor bileşikleri 15 mg/Nm3 ü (hidrojen florür üzerinden) aşamaz. 1.5) Kükürtdioksit emisyonu; Katı yakıt yakan tesislerin baca gazlarından çıkan kükürt dioksit emisyonu önlenmelidir. Burada kükürt dioksit ve kükürt trioksit miktarları baca gazında kükürt dioksit üzerinden verilmiştir. 1.5.1) Katı yakıt kullanan tesislerden baca gazındaki SO2 ve SO3 emisyonu (eşdeğer SO2 olarak verilmiştir) %6 hacimsel oksijen esas alınarak aşağıdaki sınırların altında olanlar için ayrıca bir kükürt arıtma tesisi gerekmez. 273 Yakıt ısıl gücü 100 MW olan tesislerde baca gazında 2000 mg/Nm3, 100 Yakıt ısıl gücü 300 MW olan tesislerde baca gazında 1300 mg/Nm3, Yakıt ısıl gücü 300 MW olan tesislerde baca gazında 1000 mg/Nm3, 1.5.2) Eğer paragraf (1.5.1)’e verilen sınırlar aşılıyorsa kükürt dioksit emisyon derecesini yakıt ısıl gücü 300 MW’a kadar olan tesislerde %10’a, 300 MW üzerinde olan tesislerde ise %5 e kadar düşürecek, yanma öncesi, yanma esnasında veya yanma sonrasında tatbik edilebilecek bir kükürt tutma işlemi uygulanarak paragraf (1.5.1) deki sınırların altında kalınmaya çalışılır. Buna rağmen (1.5.1) deki sınır değerlerini gerçekleştirmeyen tesislerden yakıt ısıl gücü 300 MW kadar olanlar kükürt emisyon derecesini en fazla %10, gücü 300 MW dan büyük olanlar ise kükürt emisyon derecesini en fazla %5 de muhafaza edebilecek kükürt azaltımı tedbirleriyle çalıştırılabilir. 1.5.3) Belirli bir süre için bir tesis, tasarımında öngörülen kömür oranlı kömür bulamaz ise ve baca yüksekliği bu orandaki kükürt için uygun biçimde düzenlenmiş ise 2500 mg/Nm3 kükürt oksitleri emisyonuna izin verilebilir. Bu tipteki çalışma 6 (altı) ayı aşamaz. 1.5.4) Bir yakma tesisinin, kükürt oksitleri emisyonunu azaltan arıtma tesisinin devreden çıkması durumunda ilgililere bildirmek şartıyla birbirini takip eden 72 saat veya bir takvim yılı içinde 240 saati geçmeyen süre içinde çalıştırılmasına izin verilebilir. 2) Petrol Kokunun Yakma Tesislerinde Kullanılması: Yakma tesislerinde enerji elde etmek için petrol koku kullanılması halinde; Petrol kokunun pülverize edildiği veya yüklendiği bölgede, baca gazında en az %6 hacimsel oksijen baz alındığında; yanma gazlarının 0,3 saniye kalma süresi içindeki bölgede fırın sıcaklığı en az 1000 0C olmalıdır. Yanma sonucu oluşan kükürtdioksit absorplanarak tutulmalıdır. Bu şartların sağlanamadığı fırınlar bir son yanma bölümüne sahip olmalı ve destek brülörü ile donatılmalıdır. Bu tür enerji üretim tesislerinin anma ısıl güçleri en az 5 MW olmalıdır. Tesisten kaynaklanan emisyonlar için hacimsel oksijen oranı %6 alınarak hesaplanır. 2.1) Toz emisyonu; Atık gaz içindeki toz emisyonu 20 mg/Nm3 olmalıdır. 2.2) İnorganik toz emisyonları; İnorganik toz emisyonları aynı sınıftan çok sayıda bulunması halinde dahi toplamda aşağıda belirtilen atık gaz içindeki kütle konsantrasyonlarını ve kütle debilerini aşmamalıdır. I inci sınıfa giren inorganik toz emisyonlarının kütlesel debisi 250 mg/saat ya da her birinin kütle konsantrasyonu 0,05 mg/m3, II nci sınıfa giren inorganik toz emisyonlarının kütlesel debisi 2500 mg/saat ya da her birinin kütle konsantrasyonu 0,5 mg/m3, III üncü sınıfa giren inorganik toz emisyonlarının kütlesel debisi 5000 mg/saat ya da her birinin kütle konsantrasyonu 1 mg/m3, değerini aşmamalıdır. 2.3) Karbon monoksit emisyonu; Atık gaz içindeki CO emisyonu 150 mg/Nm3 kütle konsantrasyonunu aşmamalıdır. 274 2.4) Azot oksit emisyonu; Atık gaz içindeki NO ve NO2 emisyonları için sınır değerler aşağıda NO2 biçiminde gösterilen kütle konsantrasyonlarını aşmamalıdır. 5 MW Yakma ısıl gücü 10 MW olan tesislerde 500 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır Yakma ısıl gücü 10 MW olan tesislerde 400 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. 2.5) Kükürt dioksit emisyonu; Tesisten kaynaklanan SO2 emisyonu 400 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. 2.6) Organik emisyonlar; Atık gaz içindeki Organik bileşikler 39 uncu madde de belirtilen sınır değerlere uygun olmalıdır. 2.7) Sürekli ölçümler: 5 MW ve üzeri ısıl gücü olan tesisler; toz, CO, SO2, NOX emisyonları için sürekli yazıcılı ölçüm cihazı ile donatılmalıdır. Sıcaklık sürekli ölçülmeli ve kayıt edilmelidir. 2.8) Madde 39’da belirtilen diğer esaslara uyulmalıdır. 3) Biyokütlenin Yakıt Olarak Kullanıldığı Tesisler : Yakıt olarak kullanılacak biyokütle; tarım ve ormancılık kaynaklı bitkisel atıklar, gıda işleme sanayiinden kaynaklanan bitkisel atıklar, ham kağıt hamuru ve hamurdan kağıt üretiminden kaynaklanan bitkisel atıklar, atık şişe mantarları, ahşap koruyucuları tatbik edilmiş veya kaplama işlemine bağlı olarak tuzlu (halojenli) organik bileşikler ihtiva eden ve bu tür atıkları içeren özellikle inşaat ve yıkım atıklarından kaynaklanan ahşaplar hariç, ahşap atıklarıdır. 3.1) Yukarıda tanımı yapılan yakıtların (biyokütle) kullanımına ilişkin esaslar aşağıda belirlenmiştir. 3.1.1) Biyokütlenin (pirina , ayçiçeği kabuğu, pamuk çiğiti ve benzeri) yakıt olarak kullanıldığı ve anma ısıl gücü 500 kW’ın üzerinde olan zeytinyağı üretim tesisleri ve diğer yakma tesisleri (enerji üretim tesisleri, çimento ve kireç fabrikaları ve benzeri) sekonder hava beslemeli yakma sistemi özelliğine sahip olmalıdır. Tablo 43.1’de verilen baca gazı emisyon değerlerinin sağlanması zorundadır. Tablo 43.1 Baca gazı emisyon değerleri** Kirletici Parametre 500kW15 MW 15MW50 MW >50 MW CO mg/Nm3 460 NO mg/Nm3 - SOx mg/Nm3 200 HCI mg/Nm3 - HF mg/Nm3 - PM mg/Nm3 375 TOC mg/Nm3 - 460 - 200 200 30 375 30 460 400 200 200 30 280 30 Çimento ve kireç fabrikalarının uyması zorunlu emisyon sınır değerleri ve esaslar ilgili bölümde belirtildiğinden yukarıda belirtilen esaslar aranmayacaktır. 3.1.2) Baca gazında; %6 hacimsel oksijen ile 0 ºC ve 1 atm basınca tekabül eden normal şartlar ve kuru baz dikkate alınır. 3.1.3) Zeytinyağı üretim tesisleri başta olmak üzere, biyokütlenin (pirina, ayçiçeği kabuğu, pamuk çiğiti ve benzeri) yakıt olarak kullanılacağı tesislerde, uyulması zorunlu olan ve aşağıda sıralanan kriterlerin dikkate alınması gerekli görülmüştür. Bu kapsamda; 275 3.1.3.1) Yakıt olarak kullanılacak pirinanın içeriğindeki nem oranı max %15, yağ oranı (kuru bazda) max %1,5 ve kalorifik değeri (min) 3700 Kcal/kg, Sodyum (Na) 300 ppm, kül %4'ü geçemez. Pirinayı yakıt olarak kullanan işletmeler, kullanılan pirinanın özelliklerini analiz sertifikası ile belgelemek zorundadır. Gerekli hallerde Valilik yetkililerince analiz yapılabilir veya yaptırılabilir. 3.1.3.2) Yakıt beslemeli, sekonder hava beslemeli, yakma sistemi özelliğine sahip olan anma ısıl gücü 500 kW’ın altında olan tesislerde yakıt olarak kullanılabilir. 3.1.3.3) Yılda 120 günden uzun sürmeyen mevsimlik faaliyetlerini sürdüren zeytinyağı üretim tesislerinde (yağhanelerde) pirinanın yakıt olarak kullanımına izin verilmektedir. Bu işletmeler Tablo 43.1’de verilen emisyon sınır değerlerinden muaf olmakla birlikte, atık gazlarındaki islilik derecesi Bacharach skalasına göre en çok dört olmalıdır. 3.1.3.4) Çevreyi rahatsız edici koku ve yağmur etkisiyle sızıntı suyu oluşmasını önlemek için, yakıt olarak kullanılacak pirinanın kapalı alanlarda depolanması ve saklanması gerekmektedir. 4) Sıvı Yakıtlı Yakma Tesisleri : 4.1) Toz emisyonlar: Sıvı yakıtlı yakma tesislerinde aşağıdaki esaslara uyulacaktır; 4.1.1) Yakıt ısıl gücü 2 MW’a kadar olan tesislerden motorin yakanlarda islilik derecesi Bacharach skalasına göre 2, 4 nolu fuel oil (kalorifer yakıtı) ve biodizel yakanlarda 3’ü geçemez. 4.1.2) Yakıt ısıl gücü 2 MW’ın üzerinde olan tesislerin baca gazındaki toz emisyonları, soğurulan sülfürik asit çıkarıldıktan sonra ve hacimsel oksijen miktarı %3 esas alındığında aşağıdaki Diyagramda verilen sınır değerlerini aşamaz. Kalorifer yakıtı ve biodizel 4 nolu fuel-oil gibi değerlendirilir. Nafta kullanılması halinde motorin için verilen değer uygulanır. 4.1.3) Yakıt ısıl gücü, 50 MW ve üzerinde olan tesislerin kullandıkları yakıtlarda, nikel miktarı 1 kg yakıt başına 12 mg/kg’ı aşan fuel oillerde veya fuel oil dışındaki sıvı yakıtlarda arsenik, kurşun, kadmiyum, krom, kobalt, nikel ve bunların bileşikleri 276 halindeki toz emisyonu (baca gazında %3 oksijen miktarı üzerinden) 2 mg/Nm3 ü aşamaz. 4.2) Karbonmonoksit emisyonu; Hacimsel oksijen miktarının %3 esas alındığı baca gazındaki karbon monoksit emisyonu 150 mg/Nm3 ü aşamaz. 4.3) Azot oksitleri emisyonu; Yakma ısıl gücü 50 MW ve üzerinde olan tesislerde, hacimsel oksijen miktarının %3 esas alındığı baca gazlarında NO ve NO2 emisyonları (NO2 cinsinden) 800 mg/Nm3 değerini aşmamaldır. Azot oksit emisyonları, baca gazı geri besleme veya ikincil hava ile yakma yoluyla alev sıcaklığının düşürülmesi gibi teknik tedbirlerle düşürülmelidir. 4.4) Kükürt oksitleri emisyonu; 4.4.1) Sıvı yakıt kullanan tesislerden baca gazındaki SO2 ve SO3 emisyonu (eşdeğer SO2 olarak verilmiştir.) aşağıdaki sınırların altında olanlar için ayrıca kükürt arıtma tesisi gerekmez. 4.4.1.1) Yakıt ısıl gücü 100 MW’a kadar olan tesislerde % 1 kükürt ihtiva eden TÜPRAŞ spektlerine uygun Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’ndan ithal izni almış ithal fuel-oil kullanılması halinde; baca gazında %3 hacimsel oksijen esas alınarak SO2 1700 mg/Nm3 sınır değeri aşılamaz. Ancak; Yakıt ısıl gücü 100 MW’a kadar olan tesislerde baca gazında %3 hacimsel oksijen esas alınarak %1,5 kükürt ihtiva eden fuel-oillerde 2400 mg/Nm3 sınır değeri aşılamaz. Bu değer petrol rafinerileri yatırımlarını tamamlayıp %1 kükürtlü sıvı yakıt üretilinceye kadar geçerlidir. 4.4.1.2) Yakıt ısıl gücü 100-300 MW arasında olan tesislerde baca gazında %3 hacimsel oksijen esas alınarak 1700 mg/Nm3 değerini aşamaz. 4.4.1.3) Yakıt ısıl gücü 300 MW vey üzerinde olan tesislerde baca gazında %3 hacimsel oksijen esas alınarak 800 mg/Nm3 değerini aşamaz. 4.4.2) Eğer paragraf (4.4.1) de verilen sınırlar aşılıyorsa kükürt emisyon derecesini yakıt ısıl gücü 300 MW’a kadar olan tesislerde %10’ a, 300 MW ve üzerinde olan tesislerde ise %5 e kadar düşürecek bir kükürt arıtma tesisi kullanarak paragraf (4.4.1) daki sınırların altında kalınmaya çalışılır. Buna rağmen paragraf (4.4.1) deki sınır değerlerini gerçekleştiremeyen tesislerden yakıt ısıl gücü 300 MW a kadar olanlar kükürt emisyon derecesini en fazla %10, gücü 300 MW dan büyük olanlar ise kükürt emisyon derecesini en fazla %5 de muhafaza edebilecek arıtma tesisleriyle çalıştırılabilirler. 4.4.3) Eğer tesisin tasarımında öngörülen kükürt oranlı fuel oil bulunamamış ve baca yüksekliği uygun ise, en fazla altı ay gibi bir süre için, yetkililerin onayı ile, 3000 mg/Nm3 e kadar kükürt oksitleri emisyonuna izin verilebilir. 4.4.4) Kükürt oksit emisyonunu yukarıdaki sınırlara kadar azaltmayı sağlayan arıtma tesisi devreden çıkarsa, tesis birbirini takip eden 72 saati veya bir takvim yılı içinde toplam 240 saati geçmek şartıyla çalıştırılabilir. 5) Gaz yakıtlı yakma tesisleri: 277 Tablo 43.2. Yakma ısıl gücü 100’MW ın altındaki tesisler için baca gazı emisyonlarının sınır değerleri * Yakıtlar Kükürt Karbon Azot dioksit Toz dioksit monoksit mg/m3 mg/m3 3 3 mg/m mg/m Doğal Gaz, LPG, 100 100 800 10 Rafineri gazı Kok Fabrikası Gazı 200 100 100 Biyogaz 800 100 100 *Baca gazlarındaki hacimsel oksijen miktarı %3 esas alınır. Tablo 43.3. Yakma ısıl gücü 100’MW olan tesisler için baca gazı emisyonlarının sınır değerleri * Yakıtlar Kükürt dioksit mg/m3 60 Karbon Monoksit mg/m3 100 Azot dioksit mg/m3 500 Toz mg/m3 Aldehitler (Formaldehit olarak) 20 Doğal Gaz, LPG, 10 Rafineri gazı Kok Fabrikası Gazı 60 100 500 10 20 Biyogaz 800 100 500 10 20 *Baca gazlarındaki hacimsel oksijen miktarı %3 esas alınır. 6) Çift yakıt yakan tesisler: 6.1) Çoklu-yakıtlı ateşleme ünitesi olan ve iki veya daha fazla yakıtı aynı anda kullanan tesisler için emisyon sınır değerleri aşağıda verilen şekilde belirlenecektir. 6.1.1) Öncelikle, her yakıt ve kirletici için, yakma tesislerinin, yakıt ısıl gücü değerlerine tekabül eden emisyon sınır değerlerini alarak, 6.1.2) İkinci olarak, yukarıdaki her emisyon sınır değerini, her bir yakıtın verdiği yakıt ısıl gücü değeri ile çarpıp, çarpım değerini tüm yakıtların verdiği yakıt ısıl gücü değerlerinin toplamına bölmek suretiyle, yakıt-ağırlıklı emisyon sınır değerlerini tespit ederek, 6.1.3) Üçüncü olarak, yakıt-ağırlıklı emisyon sınır değerlerinin toplanması ile, bulunur. 6.2) Yakıt ısıl gücü 100 MW’a kadar olan çoklu yakıtlı ateşleme ünitesi olan tesislerde kullanılan yakıtlardan birinin sıvı yakıt olması durumunda kükürt dioksit emisyonu konsantrasyonu baca gazında %3 hacimsel oksijen esas alındığında 2400 mg/Nm3 değeri aşılmamalıdır. Bu değer petrol rafinerileri yatırımlarını tamamlayıp %1 kükürtlü sıvı yakıt üretilinceye kadar geçerlidir. Yetkili merci, kükürt dioksit emisyonu için 41 inci maddenin (d) bendinin 3 üncü paragrafında belirtilen saatlik kütlesel debi aşılmasa dahi, yazıcılı cihazla sürekli ölçüm zorunluluğu getirebilir. 6.3) Çoklu-yakıtlı ateşleme ünitesi olan ve iki veya daha fazla yakıtı dönüşümlü olarak kullanan tesislerde, her bir yakıt için verilen değerlere tekabül eden emisyon sınır değerleri uygulanacaktır. 278 7) İçten yanmalı motorlar: İçten yanmalı motorlar aşağıda belirtilen ateşleme prensiplerine ve kullandıkları yakıtlara göre aşağıda belirtildiği şekilde sınıflandırılacak ve belirtilen sınır değerlere uyacaklardır. 7.1) Gaz motorları; Otto çevrimi, kıvılcım ateşlemeli olarak da adlandırılan gaz motorlarının emisyon sınırlamalarında baca gazında hacimsel oksijen miktarı % 5 alınacaktır. 7.1.1) Toz emisyonu; Toz biçimindeki emisyonları 130 mg/Nm3 değerini aşamaz. 7.1.2) Karbon monoksit emisyonu; Baca gazındaki karbon monoksit emisyonu 650 mg/Nm3 değerini aşamaz. 7.1.3) Azot oksit emisyonları (Azot dioksit cinsinden); Baca gazındaki azot dioksit emisyonu 500 mg/Nm3 değerini aşamaz. 7.1.4- Kükürt dioksit emisyonu; Baca gazındaki kükürt dioksit 60 mg/Nm3 değerini aşamaz. Verim Kriteri: Yüksek birincil cevrim yanma verimliliğine sahip (motor şaftında güç başına yakıt tüketimini ifade eden ısıl verim yada motorun mekanik verimi) motorlar ile motor egzozundaki ısıdan tekrar mekanik veya elektrik üretimini sağlayan kombine çevrim ve yüksek toplam verime sahip kojeneresyon teknolojileri desteklenerek, aşağıda verilen formül neticesinde çıkan K katsayısı oranında sınır değerler artırılır. Gaz Motor Veya Kombine Çevrim Mekanik Verim: Mekanik (ısıl) veya kombine çevrim verimi %37 nin üzerindeki motorlar için K= Motor mekanik verimi/37 Yeni Emisyon Sınır değeri= K*Mevcut emisyon sınır değeri Kojenerasyon Verimi Tesisin mekanik ve ısı geri kazanım toplam verimi % 63 ü geçen kojenerasyon uygulamaları için K= Santral Kojenerasyon Verimi/63 Yeni Emisyon Sınır Değeri: K* Mevcut emisyon sınır değeri 7.2) Dizel motorlar Dizel çevrimi, kendiliğinden sıkıştırmalı ateşlemeli olarak da adlandırılan dizel motorların emisyon sınırlamalarında baca gazında hacimsel oksijen miktarı % 15 alınır. 7.2.1) Toz emisyonu; Toz biçimindeki emisyonları 75 mg/Nm3 değerini aşamaz. İslilik derecesi Bacharach Skalasına göre 2’yi aşamaz. 7.2.2) Karbon monoksit emisyonu; Baca gazındaki karbon monoksit emisyonu 250 mg/Nm3 değerini aşamaz. 7.2.3) Azot oksit emisyonları (Azot dioksit cinsinden); Baca gazındaki azot oksit emisyonları 1000 mg/Nm3 değerini aşamaz. Tamamen acil durumlarda kullanılan, acil güç sistemleri (sürekli çalıştırılmayan, herhangi bir arıza durumunda veya elektrik kesintisinden dolayı işletmeye sokulan ve bu durumların ortadan kalkması ile işletmeden alınan ve senede asgari 500 saat’e kadar kullanılan) için NOx emisyon standartları uygulanmayacaktır. Bu tesislerin işletmecileri her yıl içindeki bu tür kullanımlara ilişkin bir raporu Yetkili mercilere sunmak zorundadır. 279 7.2.4) Kükürt oksit emisyonu (Kükürt dioksit cinsinden); 7.2.4.1) Yakıt ısıl gücü 100 MW’a kadar olan sıvı yakıt kullanan motorlarda kükürt oksit emisyonları 900mg/Nm3 değerini aşmayacaktır. 7.2.4.2) Yakıt ısıl gücü 100 MW ve üzerinde olan sıvı yakıtlar kullanan motorlarda kükürt oksit emisyonları 300 mg/Nm3 değerini aşmayacak şekilde düşük kükürtlü sıvı yakıt kullanacak, bu söz konusu değilse yeterli emisyon azaltma tedbirleri alınacaktır. Verim Kriteri: Yüksek birincil çevrim yanma verimliliğine sahip (motor şaftında güç başına yakıt tüketimini ifade eden ısıl verim yada motorun mekanik verimi) motorlar ile motor egzozundaki ısıdan tekrar mekanik veya elektrik üretimini sağlayan kombine çevrim ve yüksek toplam verime sahip kojeneresyon teknolojileri desteklenerek, aşağıda verilen formül neticesinde çıkan K katsayısı oranında sınır değerleri artırılacaktır. Gaz Motor Veya Kombine Çevrim Mekanik Verim: Mekanik (ısıl) veya kombine çevrim verimi % 45 in üzerindeki motorlar için K= Motor mekanik verimi/45 Yeni Emisyon Sınır değeri= K*Mevcut emisyon sınır değeri Kojenerasyon Verimi Tesisin mekanik ve ısı geri kazanım toplam verimi % 63 ü geçen kojenerasyon uygulamaları için K= Santral Kojenerasyon Verimi/63 Yeni Emisyon Sınır Değeri: K* Mevcut emisyon sınır değeri 7.3) Çift yakıtlı motorlar; Sıvı yakıtla dizel motorunda çalışırken dizel motor, pilot ateşlemeli olarak gaz yakıt yakarken karbon monoksit emisyonu dışında gaz motor emisyon değerleri için getirilen sınır değerler sağlanır. 7.3.1) Karbon monoksit emisyonu: Çift yakıtlı motorlarda doğal gaz çalışma motorunda, egzoz gazında % 5 O2 baz alınarak atık gazdaki karbon monoksit emisyonu 1500 mg/Nm3 değerini aşamaz. Verim Kriteri: Yüksek birincil çevrim yanma verimliliğine sahip (motor şaftında güç başına yakıt tüketimini ifade eden ısıl verim yada motorun mekanik verimi) motorlar ile motor egzozundaki ısıdan tekrar mekanik veya elektrik üretimini sağlayan kombine çevrim ve yüksek toplam verime sahip kojeneresyon teknolojileri desteklenerek, aşağıda verilen formül neticesinde çıkan K katsayısı oranında sınır değerleri artırılır. Çift Yakıtlı Motor Veya Kombine Çevrim Mekanik Verim: Mekanik (ısıl) veya kombine çevrim verimi % 40 ın üzerindeki motorlar için K= Motor mekanik verimi/40 Yeni Emisyon Sınır değeri= K*Mevcut emisyon sınır değeri Kojenerasyon Verimi Tesisin mekanik ve ısı geri kazanım toplam verimi % 63 ü geçen kojenerasyon uygulamaları için K= Santral Kojenerasyon Verimi/63 Yeni Emisyon Sınır Değeri: K* Mevcut emisyon sınır değeri 8) Gaz türbinleri: Gaz türbinleri aşağıda belirtilen sınır değerlere uyacaklardır. Emisyon değerlerinde atık gazdaki hacimsel oksijen oranı %15 alınacaktır. 280 8.1) Partiküler madde; Yakıt ısıl gücü 10 MW ve üzeri olan gaz türbinleri için sürekli işletme esnasında islilik derecesi Bacharach skalasına göre 3, çalışmaya başlama sırasında Bacharach skalasına göre 4 değerini aşamaz. Yakıt ısıl gücü 10 MW’a kadar olan gaz türbinleri için islilik derecesi işletme şartlarında Bacharach skalasına göre 4 değerini aşamaz. 8.2) Karbon monoksit emisyonu; Atık gazlardaki karbon monoksit emisyonları sürekli işletme sırasında 100 mg/Nm3 değerini aşamaz. 8.3) Azot oksitler (azot dioksit cinsinden); Yakıt ısıl gücü 10 MW olanlarda 350 mg/Nm3, Yakıt ısıl gücü 10 MW olanlarda 300 mg/Nm3, değerini aşamaz. Tablo 43.4. Yeni gaz türbinlerinde yakıt ısıl gücü > 50 MW olan tesislerde azot oksitler (azot dioksit cinsinden) emisyon sınır değerleri. Yakıtlar mg/Nm3 Doğal gaz 75 Sıvı yakıtlar (1) 120 Gaz yakıtlar (doğal 120 gazın dışındakiler) Baca gazında % 15 hacimsel oksijen baz alınır. (1) Emisyon sınır değeri yalnızca, hafif ve orta derecede distile edilmiş yakıt kullanan gaz türbinlerine uygulanır. Tamamen acil durumlarda kullanılan, acil güç sistemleri (sürekli çalıştırılmayan, herhangi bir arıza durumunda veya elektrik kesintisinden dolayı işletmeye sokulan ve bu durumların ortadan kalkması ile işletmeden alınan ve yılda asgari 500 saat’ e kadar kullanılan) için NOx emisyon standartları uygulanmayacaktır. Bu tesislerin işletmecileri bir yıl içindeki bu tür kullanımlara ilişkin bir raporu yetkili mercilere sunmak zorundadır. 8.4) Kükürt oksit emisyonu (Kükürt dioksit cinsinden); Atık gazlardaki kükürt dioksit emisyonu 60 mg/Nm3 değerini aşamaz. Sıvı yakıt kullanılması halinde, kükürt oksit emisyonları 300 mg/Nm3 değerini aşmayacak şekilde düşük kükürtlü sıvı yakıt kullanılacak, bu söz konusu değilse yeterli emisyon azaltma tedbirleri alınacaktır. Verim Kriteri: Yüksek birincil çevrim yanma verimliliğine sahip (motor şaftında güç başına yakıt tüketimini ifade eden ısıl verim yada motorun mekanik verimi) motorlar ile motor egzozundaki ısıdan tekrar mekanik veya elektrik üretimini sağlayan kombine çevrim ve yüksek toplam verime sahip kojeneresyon teknolojileri desteklenerek, aşağıda verilen formül neticesinde çıkan K katsayısı oranında sınır değerleri artırılacaktır. Gaz Türbini Veya Kombine Çevrim Mekanik Verim: Mekanik (ısıl) veya kombine çevrim verimi % 35 in üzerindeki motorlar için K= Türbin mekanik verimi/35 Yeni Emisyon Sınır Değeri= K*Mevcut emisyon sınır değeri Kojenerasyon Verimi 281 Tesisin mekanik ve ısı geri kazanım toplam verimi % 75 ü geçen kojenerasyon uygulamaları için K= Santral Kojenerasyon Verimi/75 Yeni Emisyon Sınır Değeri: K* Mevcut emisyon sınır değeri Kombine kapalı devre sistemleri toplam verim % 55 i geçen uygulamalar için K= Kombine Çevrim Verimi/55 Yeni Emisyon Sınır Değeri: K* Mevcut emisyon sınır değeri B) İKINCI GRUP TESISLER: Atıkların Ortadan Kaldırıldığı Tesisler 1) Hurda Parçalama Tesisleri: 1.1) Döner tip hurda parçalama tesislerinin baca gazından atılan toz emisyon 150 mg/Nm3 sınır değerini aşamaz. 1.2) Madde 39’da belirtilen ilgili hükümlere uyulmalıdır. 2) Atık geri kazanım ve nihai bertaraf tesisleri: 2.1) Tehlikeli atıkların yakılarak bertaraf edildiği nihai bertaraf tesislerinde, 29/08/1995 tarihli ve 22387 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği’nde ve bu Yönetmelikte belirtilen hüküm ve sınır değerleri, 2.2) Katı atıkların yakılarak bertaraf edildiği ve geri kazanıldığı tesislerde, 14/03/1991 tarihli ve 20814 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmış Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği’nde ve bu Yönetmelikte belirtilen hüküm ve sınır değerleri, 2.3) Atık geri kazanım tesisleri; 29/08/1995 tarihli ve 22387 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği’nde belirtilen veya 21/01/2004 tarihli ve 25353 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği’nde belirtilen ve bu Yönetmelikte belirtilen hüküm ve sınır değerleri, sağlayarak Lisans İzni de almak zorundadır. C) ÜÇÜNCÜ GRUP TESİSLER :Toprak Ürünleri Tesisleri. 1) Taş çıkarma, Kırma ve Sınıflandırma Tesisleri: Taş çıkarma, kırma ve sınıflandırma tesislerinde Madde-39’da verilen esaslar dikkate alınmalı, teknolojik uygulamalarda ilgili Türk Standartlarına, toz emisyonun azaltılmasıyla ilgili olarak da yetkili mercilerce yayınlanan esaslara ve duyulara uyulmalıdır. 2) Şist, Kil ve Benzeri Maddelerin Patlatıldığı ve Öğütüldüğü Tesisler: 2.1) Şist, kil ve benzeri maddelerin patlatıldığı ve öğütüldüğü tesislerde aşağıdaki esaslara uyulmalıdır. 2.1.1) Ön kurutma ve patlatmada oluşan atık gazlardaki toz emisyon % 3 CO2 esas alındığında 200 mg/Nm3 sınır değerini aşmamalıdır. 2.1.2) Yardımcı organik patlatma maddelerinin eklendiği tesislerde, bu katkı maddeleri baca gazındaki yanıcı organik maddelerin karbon oranını 20 mg/Nm3 sınır değeri üzerine çıkarılmamalıdır. 2.1.3) Organik yardımcı maddelerin kullanılması durumunda kurutucuların atık gazları değerlendirilmeye çalışmalı veya son yakıcıya gönderilmelidir. 2.2) Madde 39’un (f) bendindeki hükümler taş ocaklarından ön kırıcılara giden yollara uygulanmaz. 2.3) Yukarıda belirtilen hususlar dışında Madde-39 da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır. 282 2.4) Kil patlatma tesislerinden büyük boyutlarda kükürt dioksit ve flor bileşikleri emisyonları ile organik bileşiklerden oluşan emisyonlar meydana gelebilir. 3) Boksit, Dolomit, Feldspat, Alçı, Kizelgur, Manyezit, Mineral Boyalar, Midye Kabukları, Pegmatif Kumu, Kuvars, Şamot, Curuf, Sabun Taşı, Talk, Tras ve Benzeri Maddelerin öğütüldüğü tesisler. 3.1) Bu uygulamalarda taş ocağı ile ön kırma tesisleri arasındaki yollara Madde39’un (f) bendindeki esaslar uygulanmaz. 3.2) Madde-39 da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır. 4) Dolomit, Manyezit ve Kömür Yakma Tesisleri: 4.1) Dolomit, manyezit ve kömür yakma tesislerinde, fırın baca gazında toz emisyonu 200 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. Taş ocağı ile ön kırma tesisi arasındaki yollara 39 uncu maddenin (f) bendinde verilen esaslar uygulanmaz. Madde-39’da verilen diğer esaslara uyulmalıdır. 4.2) Fırın ve Öğütme tesisleri bacalarındaki toz emisyonları ölçülmesi için teknik yönden uygunsa yazıcılı bir ölçü cihazı konulmalıdır. Bu tesisler toz emisyonlarının yanı sıra kok gazı ile karbonmonoksit emisyonunun da meydana gelebileceği dikkate alınmalıdır. 4.3) Dolomit, Manyezit ve Kömür Yakma Tesislerinde petrolkoku kullanılması halinde aşağıdaki esaslar geçerlidir: 4.3.1) Dolomit ve Manyezit fabrikaları mevcut en iyi tekniklerin kullanıldığı fırınlara sahip olmalı, 4.3.2) Hacimsel oksijen miktarı % 7 alındığında atık gazdaki kükürt dioksit emisyon konsantrasyonu 400 mg/Nm3 değerini aşmamalı, 4.3.3) Atık gaz is oranı Bacharach skalasına göre 2 yi geçmemeli, 4.3.4) Petrol kokunun pülverize edildiği veya yüklendiği bölgede, baca gazında petrol kokunun yanması sonucu oluşan yanmış gaz yanma bölgesinde 9000C en az 0,3 saniye kalmalı, 4.3.5) Bu tesislerde yukarıda belirtilen sıcaklık seviyesinin sürekli sağlandığının tespiti için sıcaklık yazıcılı cihazla sürekli kaydedilerek kontrol edilmeli, (Söz konusu kayıt işlemi yukarıda belirtilen sıcaklık değerinin sağlandığını gösterecek şekilde iki noktada, destek brülörü ile donatılan sistemlerde aynı zamanda fırına petrol koku yüklenen kesitte, birden fazla fırın baca gazının toplanarak tek bir bacadan verilen sistemlerde ayrıca baca gazı debisi de ölçülmelidir. Yakıt ve hammadde yüklemesinin bilgisayar kontrolunda yapılması durumunda zamana göre sıcaklık değişimlerinin bilgisayar ortamında kaydedilerek kontrol edilebildiği tesislerde ayrıca sabit yazıcılı cihaz takılması istenmeyebilir). 4.3.6) Hacimsel oksijen miktarı % 11 alındığında atık gazdaki yanıcı organik maddelerin içerisindeki karbon emisyonu 50 mg/ Nm3 değerini aşmamalı, 4.3.7) Fırın baca gazındaki toz emisyonu 3 kg/saat'in altında 200 mg/Nm3, 3 kg/saat'in üzerinde ise 75 mg/Nm3 değerini aşmamalı, 4.3.8) Petrol kokunun toprakla karışmaması ve tozumaması için gerekli tedbirler alınmalı, 4.3.9) Tesis içi yol ve kırma eleme üniteleri için Yönetmelikte belirtilen hususlar sağlanmalıdır. 5) Kireç Fabrikaları: 283 5.1) Kireç fabrikalarında, katı, sıvı ve gaz yakıt kullanılması halinde fırın baca gazında toz emisyonu 200 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. Taş ocağı ile ön kırma tesisi arasındaki yollara 39 uncu maddenin (f) bendindeki verilen esaslar uygulanmaz. Madde-39’da verilen diğer esaslara uyulmalıdır. 5.2) Fırın ve Öğütme tesisleri bacalarındaki toz emisyonları ölçülmesi için teknik yönden uygunsa yazıcılı bir ölçü cihazı konulmalıdır. Bu tesisler toz emisyonlarının yanı sıra kok gazı ile karbonmonoksit emisyonunun da meydana gelebileceği dikkate alınmalıdır. 5.3) Kireç fabrikalarında petrolkoku kullanılması halinde aşağıdaki esaslar geçerlidir: 5.3.1) Kireç fabrikası mevcut en iyi tekniklerin kullanıldığı fırınlara sahip olmalı, 5.3.2) Hacimsel oksijen miktarı % 7 alındığında atık gazdaki kükürt dioksit emisyon konsantrasyonu 400 mg/Nm3 değerini aşmamalı, 5.3.3) Atık gaz is oranı Bacharach skalasına göre 2'i geçmemeli, 5.3.4) Petrol kokunun pülverize edildiği veya yüklendiği bölgede, baca gazında petrol kokunun veya atık yağın yanması sonucu oluşan yanmış gaz yanma bölgesinde 9000C en az 0,3 saniye kalmalı, 5.3.5) Bu tesislerde yukarıda belirtilen sıcaklık seviyesinin sürekli sağlandığının tespiti için sıcaklık yazıcılı cihazla sürekli kaydedilerek kontrol edilmeli, (Söz konusu kayıt işlemi yukarıda belirtilen sıcaklık değerinin sağlandığını gösterecek şekilde iki noktada, destek brülörü ile donatılan sistemlerde aynı zamanda fırına petrol koku yüklenen kesitte, birden fazla fırın baca gazının toplanarak tek bir bacadan verilen sistemlerde ayrıca baca gazı debisi de ölçülmelidir. Yakıt ve kireç yüklemesinin bilgisayar kontrolunda yapılması durumunda zamana göre sıcaklık değişimlerinin bilgisayar ortamında kaydedilerek kontrol edilebildiği tesislerde ayrıca sabit yazıcılı cihaz takılması istenmeyebilir). 5.3.6) Hacimsel oksijen miktarı % 11 alındığında atık gazdaki yanıcı organik maddelerin içerisindeki karbon emisyonu 50 mg/Nm3 değerini aşmamalı, 5.3.7) Fırın baca gazındaki toz emisyonu 3 kg/saat'in altında 200 mg/Nm3, 3 kg/saat'in üzerinde ise 75 mg/Nm3 değerini aşmamalı, 5.3.8) Petrol kokunun toprakla karışmaması ve tozumaması için gerekli tedbirler alınmalı, 5.3.9) Tesis içi yol ve kırma eleme üniteleri için Yönetmelikte belirtilen hususlar sağlanmalı, atık toz kireç açıkta depolanmamalı ve uygun bir şekilde değerlendirilmeli, 5.3.10) Petrol koku kullanımına izin verilen/verilecek kireç fabrikalarında Tablo 43.5’de verilen birim kalori miktarları sağlanmalı. Tablo 43.5. Birim kalori miktarları Yakıt Aktif CaO yüzdesine göre birim ürün için harcanan kullanım yöntemi kalori (Kcal/kg) 70-80 80-85 85-90 = 90 Pülverize 850 900 950 1000 Diğer 900 1000 1100 1200 Birim kalori: Kcal/kg sönmemiş kireç 5.4) Atıkların kireç fabrikalarında yakılması için esaslar: (Tehlikeli atıklar hariç) 284 5.4.1) Atık yağın yanması sonucu oluşan yanmış gaz yanma bölgesinde 9000C en az 0,3 saniye kalmak zorundadır. 5.4.2) Madde-39 da verilen diğer esaslara uyulmalıdır. 5.4.3) Emisyon izni almış olan kireç fabrikalarında Ek Yakıt olarak atıkların yakılması veya kullanılması halinde 21/01/2004 tarihli ve 25353 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği kapsamında Bakanlığımız tarafından Lisans İzni verilen kireç fabrikaları için, bu Yönetmeliğin 14 üncü maddesi çerçevesinde değerlendirme yapılır. 6) Alçı Kavurma Tesisleri: 6.1) Alçı kavurma tesislerinde kavurma sırasında meydana gelen atık gazdaki toz emisyonu 200 mg/Nm3 sınır değeri aşmamalıdır. 6.2) Toz tutucuların kullanıldığı tesislerde atık gazdaki toz emisyonu 100 mg/Nm3 ü geçmemelidir. 6.3) Madde-39’un (f) bendindeki belirtilen sınırlamalar bu tesislerde taş ocağı ile ön kırma tesisi arasındaki yollarda geçerli değildir. 6.4) Madde-39 da verilen diğer esaslara uyulmalıdır. 7) Çimento Üreten Tesisler: 7.1) Çimento üreten tesislerde aşağıda belirtilen esaslara uyulacaktır. (Emisyon sınır değerleri döner fırın baca gazında % 10 hacimsel oksijen esas alınarak verilmiştir). 7.1.1) Atık gazlardaki toz emisyonları: Üretim metodu gereği elektrikli toz filtreleri ile donatılmamış olan mevcut tesislerde 75 mg/Nm3, Üretim metodu gereği elektrikli toz filtreleri ile donatılmış olan mevcut tesislerde 120 mg/Nm3, değeri aşılmamalıdır. 10/02/1993 tarihinde imzalanmış Çimento Sanayi Çevre Deklerasyonu’ndan sonra kurulmuş ve kurulacak yeni tesisler ile mevcut tesislere yapılacak yeni üretim ünitesi ilaveleri için atık gazlardaki toz emisyon değeri 50 mg/Nm3 ü aşmamalıdır. 7.1.2) Klinker malzemesi kapalı hacimlerde depolanacaktır veya aynı etkiyi sağlayan tedbirlerle depolama ve yüklemede toz emisyonu önlenecektir. Kış üretim dönemi fazla ürünler açıkta depolanabilir. 7.1.3) Çimento fırını (klinker döner fırın bacası), toz emisyon konsantrasyonunu sürekli ölçüp kaydeden bir ölçü cihazı ile donatılmalıdır. 7.2) Klinker soğutucusu atık gazı olabildiğince tam olarak değerlendirmelidir. 7.3) Madde-39’un (f) paragrafındaki esaslar, taş ocağı ile ön kırıcılar arasındaki yollarda uygulanmaz. 7.4) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır. 7.5) Eğer yakıtın ihtiva ettiği kükürt çimento klinkerinin kavrulmasında öğütücü kurutucularda veya buharlaştırıcı soğutucularda tutulabiliyor ve çimento kalitesi yönünden bir mahsur bulunmuyorsa, kükürt oranı yüksek yakıtlar kullanılabilir. Çimento sanayi adına ithal edilecek kuru bazda azami % 5’e kadar kükürt içeren petrol koku kısmen veya tamamen başkasına satılmaksızın, sadece çimento fırınlarında, parça halindeki kısımları da öğütülüp kullanıma uygun hale getirilmelidir. 7.6) Baca gazındaki kükürt dioksit emisyonu 400 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. 285 7.7) Enerji kesilmesi ve dalgalanmaları, ani karbon monoksit yükselmeleri ile ilk ateşleme gibi zorunlu haller dışında, tesisler filtreler devre dışı iken çalıştırılmayacaktır. Değerlendirmelerde elde olmayan ve önceden tedbiri mümkün olmayan sebeplerden dolayı oluşan duruşlardan sonra fırınların ve değirmenlerin tekrar devreye alınma süreleri hariç tutulacak, bu durumlar aylık raporlar halinde belgelendirilecektir. 7.8) Kullanılan yakıt, hammadde, katkı maddeleri ve üretimden dolayı atık gazlarda; Toz Emisyonunda Özel Maddeler (CaO,MgO, nikel ve bileşikleri, vanadyum ve bileşikleri, krom ve bileşikleri), Kanser Yapıcı Maddeler (nikel ve bileşikleri, krom VI bileşikleri) bulunuyorsa, Madde-39’da bu maddeler için belirtilen sınır değerler aşılmamalıdır. 7.9) Çimento Fırını atık gazındaki azotoksit (azotdioksit cinsinden) emisyonu; Izgaralı ön ısıtıcılı fırınlarda 1500 mg/Nm3, Siklon ön ısıtıcılı fırınlarda 1300 mg/Nm3, (baca gazı değerlendirmeli) Siklon ön ısıtıcılı fırınlarda 1800 mg/Nm3, (baca gazı değerlendirmesiz) değerini aşmamalıdır. Çimento fabrikalarında, enerji elde etmek amacıyla atık yakan tesisler yaktıkları atığın cinsine göre; 21/01/2004 tarihli ve 25353 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliğinde veya Çimento Fabrikalarında Atıkların Alternatif veya Ek Yakıt Olarak Kullanılmalarına ilişkin olarak 08/12/2001 tarihli ve 24607 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Tebliğe veya bu hususla ilgili olarak yapılacak düzenlemelere uymak zorundadır. Ancak, yukarda belirtilen Yönetmelik ve Tebliğlerde bulunmayan hususlar bu Yönetmelikte belirtilen esaslara tabidir. Emisyon izni almış olan çimento fabrikalarında ek yakıt olarak atıkların yakılması veya kullanılması halinde, 08/12/2001 tarihli ve 24607 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Tebliğ veya 21/01/2004 tarihli ve 25353 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği kapsamında Bakanlığımız tarafından Lisans İzni verilen çimento fabrikaları için, bu Yönetmeliğin 14 üncü maddesi çerçevesinde değerlendirme yapılır. 8) Tuğla ve Benzeri Kaba Seramik Ürünlerin Pişirildiği Tesisler: 8.1) Ateşe dayanıklı tuğla, seramik borular, yapı tuğlası, kiremit klinker ve benzeri kaba seramik ürünlerin pişirildiği tesisler aşağıdaki esaslara uyacaktır. 8.1.1) Baca gazlarındaki inorganik flor bileşikleri (Fˉolarak verillmiştir) hacimsel CO2 miktarı % 3 esas alındığında 30 mg/Nm3 sınır değerini geçmemelidir. Tesisin bulunduğu topoğrafik durum zarar oluşma endişesini veriyorsa, (F olarak verilen) inorganik gaz flor emisyonları baca gazında hacimsel % 3 CO2 esas alındığında 5 mg/Nm3 sınır değerini aşmamalıdır. 8.1.2) İnorganik gaz flor bileşiklerinin tutulması amacıyla toprak alkali metallerin kullanılması durumunda, baca gazında % 3 hacimsel CO2 miktarı esas alındığında toz biçimindeki emisyonlar 200 mg/Nm3 sınır değerini aşmamalıdır. 8.1.3) Kükürt Oksitleri Emisyonları; %0,12’den daha az kükürt oranına sahip hammadde kullanan tesislerde atık gazdaki SO2 ve SO3 emisyonları (SO2 cinsinden) 10 kg/saat veya daha fazla kütlesel debilerde 500 mg/Nm3, %0,12 veya daha fazla kükürt oranına sahip hammadde kullanan tesislerde atık 286 gazdaki SO2 ve SO3 emisyonları (SO2 cinsinden) 10 kg/saat veya daha fazla kütlesel debilerde 1500 mg/Nm3 ü, aşmamalıdır. Emisyonları atık gaz temizleme üniteleri yoluyla azaltmak için bütün olasılıklar kullanılacaktır. 8.1.4) İnorganik Klorür Emisyonları; Atık gazdaki gaz biçimindeki inorganik klorür emisyonları 3 kg/saat veya üzerinde ise, bu bileşiklerin atık gaz içindeki konsantrasyonu (C1-) 30 mg/Nm3 ü aşmamalıdır. 8.1.5) Azot Oksit Emisyonları; Atık gazdaki SO2 nin 10 kg/saat ve üzerindeki kütlesel debilerinde, (NO2 cinsinden) 500 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. 8.1.6) Hammadde kazanım tesisleri ile hazırlama tesisleri arasındaki yollarda 39 uncu maddenin (f) bendinde verilen esaslar uygulanmaz. 8.1.7) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır. 8.1.8) Teknolojik uygulamalarda Türk Standartlar Enstitüsü’nün yayınladığı standartlara yoksa mevcut en iyi tekniklere uyulmalıdır. D) DÖRDÜNCÜ GRUP TESISLER 1) Yüksek Fırınlar: Pik demirin üretildiği yüksek fırınlarda, aşağıdaki esaslara uyulmalıdır: 1.1) Atık gazlardaki toz biçimindeki emisyon 30 mg/Nm3 sınır değerini aşmamalıdır. Eğer yüksek fırın gazı, baca üstünde yakılıyorsa, toz emisyon 75 mg/Nm3 sınır değerini aşamaz. 1.2) Madde-39 ’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır. 1.3) Eğer, yakıtın ihtiva ettiği kükürt cürufta tutulabiliyorsa ve ham demir kalitesi yönünden bir mahzur bulunmuyorsa, kükürt oranı yüksek yakıtlar kullanılabilir. 1.4) Teknolojik uygulamalar ve toz emisyonların sınırlandırılması konusunda yayınlanan ilgili Türk Standartlarına yoksa mevcut en iyi tekniklere uyulmalıdır. 2) Demir Dışı Metallerin Kazanıldığı Tesisler: Demir dışı metallerin kazanıldığı tesislerde aşağıdaki esaslara uyulmalıdır: 2.1) Hacimsel SO2 içeriği % 2 ve üzerinde olan atık gazlar değerlendirilmelidir. Değerlendirmeden sonra SO2 emisyonu, ton sülfürik asit üretimi başına 0,4 kg’ı aşmamalıdır. Hacimsel SO2 içeriği % 2 nin altında olan atık gazlarda, kükürtdioksit emisyonu 3 g/Nm3 le sınırlandırılmalıdır. 2.2) Kurşundan korunmak için tesislerin bacalarından atılan atık gazlardaki toz biçimindeki emisyon 30 mg/Nm3 sınır değerini aşmamalıdır. Ayrıca, 39 uncu maddenin (h) bendindeki verilen esaslar göz önünde tutulmalıdır. 2.3) Tesisin teknolojisi ile toz ve gaz biçimindeki emisyonların azaltılması ile ilgili uygulamalarda ilgili Türk Standartlarına yoksa mevcut en iyi tekniklere uyulmalıdır. E) BEŞINCI GRUP TESISLER 1) Demir Sinterleme Tesisleri: Demir sinterleme tesislerinde aşağıdaki esaslara uyulmalıdır: 1.1) Sinter tesisi baca gazında toz emisyonu 50 mg/Nm3 sınır değerini aşmamalıdır. 287 1.2) F- olarak verilen inorganik flor bileşiklerinin gaz biçimindeki emisyonları 10 mg/Nm3 sınır değerini aşmamalıdır. 1.3) Tesisten kaynaklanan kükürt dioksit emisyonu % 16 oksijen oranına göre 500 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. 1.4) Üretim metotları yönünden diğer işlemler için daha az bir nem miktarı gerekli ise, depolama ve yüklemede toz emisyonlar önlenebiliyorsa, dış yüzey neminin % 10 un altında olması (kütlesel oran) halinde de ince cevher açıkta depolanabilir. Ayrıca, Madde-39’da verilen diğer esaslara uyulmalıdır. 1.5) Tesis teknolojileri ile toz ve kükürt dioksit biçimindeki emisyonların azaltılması ile ilgili uygulamalarda yayımlanan ilgili Türk Standartlarına yoksa mevcut en iyi tekniklere uyulmalıdır. 2) Ham Fosfat Konsentrelerinin Sinterlendiği Tesisler: Ham fosfat sinterleme tesislerinde aşağıdaki esaslara uyulmalıdır: 2.1) Atık gazlardaki toz biçimindeki emisyonlar 100 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. 2.2) Atık gazlardaki gaz biçiminde inorganik florür bileşikleri (F- olarak verilmiştir) emisyonları 10 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. 2.3) 39 uncu maddenin (b) bendinde verilen esaslar burada uygulanamaz. Gaz biçimindeki inorganik klor bileşikleri emisyonları bu maddede verilen sınır değerlerinde tutulmalıdır. 2.4) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır. F) ALTINCI GRUP TESISLER 1) Kupol Ocakları: Pik demirin ergitildiği kupol ocaklarında aşağıdaki esaslara uyulmalıdır. 1.1) Devreye alma sırasında kupol ocaklarından çıkan atık gazlar toplanıp bir toz arıtma tesisine gönderilmelidir. 1.2) Ergitme kapasitesi 14 ton/saat ve üzerinde olan kupol ocaklarında, ergime süresince meydana gelen atık gazlar toplanıp bir toz ayırma tesisine gönderilmelidir. Ergitme kapasitesi 14 ton/saat kadar olan kupol ocaklarında da aynı metod uygulanmalıdır. Ergitme kapasitesi 20 ton/saat’in üzerindeki kupol ocaklarında ocak gazları tamamen toplanmalı ve arıtılmalıdır. 1.3) Toz emisyon sınırları: 1.3.1) Ergitme kapasitesi 14 ton/saat’e kadar olan tesislerde toz emisyonlar Diyagram 2’den elde edilen sınır değerlerini aşmamalıdır. 1.3.2) Kapasitesi 14 ton/saat’in üzerinde olan kupol ocaklarında üretilen ton başına bacadan yayılan toz miktarı 0,150 kg’ı geçmemelidir. 1.4) Baca gazının ihtiva ettiği karbon monoksit gazı değerlendirilmeli, yakılmalı, eğer % 90 ve üzerindeki bir yanma verimi ile yakılması mümkün olmuyorsa Madde42’ye göre atmosfere atılmalıdır. 1.5) Sistem teknolojisi ve toz emisyonlarının sınırlandırılması ile ilgili uygulamalarda yayınlanan ilgili Türk Standartlarına yoksa mevcut en iyi tekniklere uyulmalıdır. 1.6) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır. 288 2) Çelik Üretilen Konverterler, Elektrikli Ark Ocakları, İndüksiyonla Ergitme ve Vakumlu Ergitme Tesisleri Çelik üreten ark ocakları, konverterler, indüksiyonla ergitme ve vakumlu ergitme tesislerinde aşağıdaki esaslara uyulmalıdır. 2.1) Bütün işletme şartlarında (doldurma, boşaltma, karıştırma ve kükürt alma işlemleri ve benzeri) atık gazlar toplanmalı ve bir toz ayırma tesisine gönderilmelidir. 2.2) Atık gazların toz emisyonu 50 mg/Nm3 sınır değerini aşmamalıdır. Hammadde olarak cevher kullanan ve entegre demir-çelik tesislerinde bulunan, çelik üreten ünitelerden kaynaklanan toz emisyonu, 39 uncu maddenin (h) bendinde verilen sınır değerleri sağlamak şartı ile 75 mg/Nm3 sınır değerini aşmamalıdır. 2.3) Karbon monoksit emisyonu değerlendirilmeli, yakılmalı veya % 90 ve üzerinde bir yanma verimi ile yakılamıyorsa Madde-42’ye göre atmosfere atılmalıdır. 2.4) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır. 2.5) Üflemeli konverterlerle ilgili teknoloji ve toz emisyonların azaltılmasıyla ilgili çalışmalarda yayımlanan ilgili Türk Standartlarına ve mevcut en iyi tekniklere uyulmalıdır. 3) Elektrikli Cüruf Ergitme Tesisleri: Bu tesislerde aşağıdaki esaslara uyulmalıdır: 3.1) Gaz biçimindeki inorganik flor bileşikleri (Fˉ olarak verilmiştir) emisyonları 1 mg/Nm3 sınır değerini aşmamalıdır. 3.2) İnorganik flor hidrojenlerin tutulması amacıyla toprak alkali metallerinin kullanıldığı durumlarda atık gazlardaki toz emisyonlar, 75 mg/Nm3 sınır değerini aşmamalıdır. 3.3) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır. 4) Çeliğin Isıl İşlem Gördüğü Tesisler (Tav Fırınları): Bu tesislerde aşağıdaki esaslara uyulmalıdır: 289 4.1) Atık gazlardaki toz biçimindeki emisyonlar 120 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. 4.2) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır. 4.3) %3 hacimsel oksijen düzeltmesi yapılarak; Sıvı yakıt kullanan tesislerde kükürt dioksit emisyonu 2400 mg/Nm3 değerini, Gaz yakıt kullanan tesisler ise 100 mg/Nm3 sınır değerini, Yakıt olarak kokgazı kullanan tesislerde 200 mg/Nm3 değerini, geçmemelidir. Çift yakıt (sıvı+gaz) kullanılan tesislerde ise %3 hacimsel oksijen düzeltmesi yapılarak kükürt dioksit emisyonu 2400 mg/Nm3 değeri sağlanmalı ve sürekli yazıcılı bir baca gazı analiz cihazı ile donatılmalıdır. 4.4) Sıvı yakıt kullanan tesislerde islilik Bacharach skalasına göre 3’ü geçmemelidir. 5) Alüminyum Ergitme Tesisleri : Bu tesislerde aşağıdaki esaslara uyulmalıdır: 5.1) Atık gazların islilik derecesi Bacharach Skalası’na göre 2’nin altında olmalıdır. 5.2) Atık gazlardaki kuru ölçme metoduna göre belirlenen toz emisyonu 100 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. 5.3) Rafine tesislerinin atık gazlarındaki klor emisyonu 3 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. 5.4) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır. 5.5) Yağlı alüminyum hurda, boya ve plastik ihtiva eden alüminyum hurda kullanımı, tuzların curuf tutucu olarak kullanılması veya klorun rafinasyon için kullanımı bu tesislerde tuz aerosol, klor, hidrojen klorür, hidrojen florür, kurum ve hidrokarbon emisyonlarına neden olabilir. Ergitme öncesi hurda malzemenin mümkün olduğu kadar safsızlıklardan temizlenmesi gereklidir. 6) Alüminyum Hariç Demir Dışı Metallerin ve Bileşiklerinin Ergitildiği Tesisler : 6.1) Tüm atık gazlardaki islilik derecesi Bacharach Skalası’na göre 2’nin altında olmalıdır. 6.2) Kuru ölçme metoduna göre atık gazlarda belirlenen toz emisyonlar 100 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. 6.3) Rafine tesisleri atık gazlarındaki klorür emisyonları 3 mg/m3, florür emisyonu 2 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. 6.4) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır. 6.5) Yağlı hurda, boya ve plastik ihtiva eden hurda kullanımı, tuzların curuf tutucu olarak kullanılması bu tesislerde tuz aerosol, hidrojen klorür, hidrojen florür, kurum ve hidrokarbon emisyonlarına neden olabilir. Ergitme öncesi hurda malzemenin mümkün olduğu kadar safsızlıklardan temizlenmesi gereklidir. G) YEDINCI GRUP TESISLER : Dökümhaneler: Demir, temper, çelik dökümhaneleri ile demir dışı metallerin döküldüğü tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulacaktır.: 1) Toz ihtiva eden artık gazlar bir toz tutma sisteminden geçirildikten sonra dış havaya atılmalıdır. 2) Atık gazlardaki toz emisyonları kütlesel debisi 3 kg/saat’in altında olan 290 tesisler 150 mg/Nm3, 3 kg/saat’in üzerinde olanlar ise 75 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. 3) Kükürtlü katkıların kullanılarak magnezyum ve bileşiklerinin döküldüğü dökümhanelerden yayınlanan emisyonlar Madde-42’ye göre atmosfere atılmalıdır. 4) Maça üretimi, döküm ve soğutmadan oluşan organik gaz bileşikleri toplanmalı, mümkünse geri kazanılmalı ve arıtma tesisine gönderilmelidir. Tesisten kaynaklanan organik gazlar için 39 uncu maddenin (i) bendinde verilen ilgili esaslara uyulmalıdır. 5) Madde-39’de verilen diğer esaslara uyulmalıdır. H) SEKIZINCI GRUP TESISLER : Asıt Üretım Tesıslerı: 1) Hidroklorik Asit Üretim tesisleri Hidrojen ve klordan hidroklorik asit üreten tesislerde, atık gazlardaki HCl emisyonu 10 mg/m3 değerini aşmamalıdır. 2) Nitrikasit Üretim Tesisleri Bu tesislerde aşağıdaki esaslara uyulmalıdır: 2.1) Azot monoksit (NO) olarak verilen atık gazlardaki azot oksitin (NOx) emisyonları Diyagram 3’de, Eğri 1’den elde edilen sınır konsantrasyon değerlerini aşmamalıdır. Meteorolojik şartlarla soğutma suyu sıcaklığında artış nedenlerinden atık gazlardaki NOx emisyonu, yıllık işletme süresinin %5’ini geçmemek kaydıyla Diyagram 3, Eğri 2’den elde edilen sınır değerlerine ulaşabilir. 2.2) Yüksek konsantreli (derişik) nitrik asit üretilen tesislerde ise paragraf (2.1)’deki sınırlar yerine Diyagram 4’den elde edilen sınır değerleri kullanılır. 2.3) Yukarıda (2.1) ve (2.2)’de belirtilen tesislerin atık gazları Madde-42’ye göre renksiz bir biçimde atmosfere verilmelidir. Bacadan atılan NOx emisyonların kullanımı veya zararsız hale getirilmesi mümkünse atık gazın rengi alkolik absorbsiyon yoluyla giderilmelidir. Katalitik redüksiyon metodu ile NOx emisyonları organik yanıcı maddelerdeki toplam karbonla birlikte 200 mg/Nm3 mertebesine düşürülebilir. Eğer, baca gazındaki NO2 konsantrasyonu aşağıdaki formül ile belirlenen değeri geçmiyorsa, genel olarak atık gazlar renksiz kabul edilebilir. Burada d (cm) en büyük baca kesiti iç yarı çapını tanımlamaktadır. 2.4) Tesisler sürekli kaydedicili bir ölçü cihazı ile donatılmalıdır. 3) Kükürtdioksit, Kükürttrioksit ve Sülfürik Asit Üretim Tesisleri: Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulacaktır: 3.1) Absorbsiyon veya sıvılaştırılma metodu ile %100 mertebeli kükürt dioksit üreten tesislerde son gaz alkali yıkama tesisine veya sülfürik asit tesisine gönderilir. Alkalik yıkama metodunda baca gazındaki SO2 emisyonu 30 mg/Nm3 değerini, sülfürik asit üretiminde ise paragraf (2)’de verilen değeri aşmamalıdır. 3.2) Kullanım gazında hacimsel SO2 oranının %8 ve üzerinde olduğu kükürttrioksit ve sülfürik asit üretilen tesislerde dönüşüm derecesi en az %99,5, işletmede arızalar meydana gelmesi esnasında ise, dönüşüm derecesi en az %99, kullanım gazındaki hacimsel SO2 miktarının %6-%8 arasında olduğu tesislerde ise dönüşüm derecesi %99’da tutulmalıdır. Burada ton başına sülfürik asit üretiminde SO3 emisyonu 0,4 kg’ı geçmemelidir. 3.3) Kullanım gazında hacimsel SO2 oranının %6’sının üzerinde olduğu kükürttrioksit ve sülfürik asit üretilen tesislerde veya üretim kapasitesinin 100 ton/saat’in altında olduğu ıslak katalizörlü tesislerde dönüşüm oranı en az %97,5’de tutulmalıdır. Burada üretilen ton H2SO4 başına SO3 emisyonu 0,6 kg’ı geçemez. 291 3.4) Aerosol biçimindeki emisyonlar, aerosol ayırıcılar yardımı ile azaltılmalıdır. 3.5) Bu tesislerdeki SO2 emisyonu ton başına sülfürik asit üretimi için 5 kg’ı geçmemelidir. 3.6) Kükürt trioksit SO3 emisyonu; sabit gaz şartlarında 60 mg/Nm3 ve diğer durumlarda 120 mg/Nm3 ü aşamaz. I) DOKUZUNCU GRUP TESİSLER: 1) Alüminyum Üretim Tesisleri: 1.1) Alüminyum oksit üreten tesislerde kalsinasyon fırını baca gazlarındaki toz biçimindeki emisyon 75 mg/m3 değerini aşmamalıdır. 1.2) Alüminyum üreten tesislerde gaz biçimindeki inorganik florür bileşikleri (Folarak verilmiştir.) aşağıdaki sınır değerleri aşmamalıdır. İç Astarlı Fırınlar (fırın atık gazlarının toplandığı ve temizlendiği) 1 kg/ton-Al Açık Fırınlar (hava akımlı) 0,8 kg/ton-Al Islak temizleme tesisinden geçirildikten sonra bacadan geçirilerek Madde-42’ye göre atmosfere atılan atık gazlardaki F- olarak verilen hidrojen florür emisyonları 2 mg/Nm3 sınır değerini aşmamalıdır. 1.3) Alüminyum üretin tesislerde üretilen ton alüminyum başına baca gazlarından olan toz emisyonu (günlük ortalaması) 5 kg’ı geçemez. Emisyon ölçümünde prozitesi 3mm olan memran filtre esas alınmalıdır. 1.4) Fırın atık gazı toplanması durumunda, fırın astarlarının açık olması halinde bile işletme esnasında emiş ağzında atmosfer altı basınç meydana gelmelidir. 1.5) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır. 1.6) Gaz biçimindeki florür bileşiklerinin fırın çıkışına yerleştirilen kuru toz tutucular ile tutulduğu astarlı fırınlarda paragraf (1.2) ve (1.3) de kütlesel oran olarak belirtilen emisyon sınırlarının altına inilebilir. 1.7) Alüminyum üretim teknolojisi ve toz biçimindeki emisyonun azaltılmasıyla ilgili uygulamalarda yayınlanan Türk Standartlarına uyulmalıdır. 2) Korund ( Alumina) Üretim Tesisleri: 2.1) Atık gazlardaki toz emisyonu aşağıdaki değeri aşmamalıdır: Kalsinasyon Fırınları : 75 mg/Nm3 Fırınlar : 75 mg/Nm3 2.2) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır. 2.3) Tesis teknolojisi ve emisyonların indirilmesiyle ilgili çalışmalarda Türk Standartlarına ve mevcut en iyi tekniklere uyulmalıdır. J) ONUNCU GRUP TESİSLER 1) Karpit Üretim Tesisleri Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır: 1.1) Atık gazlardaki toz biçimindeki emisyonlar 50 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. 1.2) Atık gazlarda bulunan karbon monoksit gazı değerlendirilmeli veya yakılmalıdır. 1.3) Tesis teknolojisi ve emisyonların azaltılmasıyla ilgili çalışmalarda Türk Standartlarına ve mevcut en iyi tekniklere uyulmalıdır. 2) Klor Üretim Tesisleri Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır: 292 2.1) Atık gazlardaki Cl2 emisyonu normal işletme şartlarında 3 mg/Nm3 değerini, kısa süreli arızalarda ise 6 mg/Nm3’ü aşmamalıdır. Sıvı klor üretim tesislerinde ise Cl2 emisyonu 6 mg/Nm3 sınır değerini aşmamalıdır. 2.2) Klor Amalgam Yönteminin uygulandığı tesislerde havalandırma havasında civa emisyonu üretilen ton klor başına 3 gram sınır değerini aşmamalıdır. 2.3) Tesis teknolojisi ve klor emisyonlarının azaltılmasıyla ilgili çalışmalarda Türk Standartlarına ve mevcut en iyi tekniklere uyulmalıdır. 3) Florür Üretim Tesisleri Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır: 3.1) Hidrojen florür kütlesel debilerinin 150 kg/saat ve üzerinde olduğu tesislerde, florlu hidrojenin atık gazlarla olan emisyonu, Diyagram 5’den elde edilen sınır değerlerini aşmamalıdır. 3.2) Madde- 39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır. 4) Hidroflorik Asit Üreten Tesisler Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır: 4.1) Hidrojen florür debisinin 150 kg/saat ve üzerinde olduğu asit üretim, doldurma ve artık hazırlama tesislerinde, atık gazlardaki florlu hidrojen emisyonu Diyagram 5’ten elde edilen sınır değerleri aşmamalıdır. 4.2) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır. 5) Kükürt Üretim Tesisleri (Claus Tesisleri) Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır: 5.1) Claus tesislerinde dönüşüm derecesi en az %98 olacaktır. Claus tesisleri proses gazı kromotografi ile kontrol edilmelidir. 5.2) Kükürtlü hidrojen ihtiva eten atık gazlar, bir son yanma bölümüne gönderilmelidir. Son yanma bölümünden atık gaz çıkış sıcaklığı en az 8000C olacaktır. Atık gazlardaki kükürtlü hidrojen emisyonu 10 mg/Nm3 değerini geçmemelidir. 5.3) Paragraf (5.1) ve (5.2)’nin dışında, doğal gazla çalışan Claus tesislerinde dönüşüm derecesi en az %97 olmalıdır. Son yanma bölümünden atılan atık gazlardaki kükürtlü hidrojen emisyonu sınırlandırılmalıdır. 5.4) Son yanma uygulanması durumunda kükürtdioksit emisyonu 1 ton/saat ve üzerinde bekleniyorsa, son yanmaya girmeden önce kükürtlü hidrojen elementel kükürt veya sülfirik asite dönüştürme gibi ilave metodlarla azaltılmalı veya son yanmadan çıkan atık gazdan kükürt ayrıştırılmalıdır. K) ONBIRINCI GRUP TESISLER Sunta ve Benzeri Ağaç Ürünleri Üretim Tesisleri: Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır: 1) Zımparalama ve talaş taşıma çalışmalarında meydana gelen atık gazlardaki toz biçimindeki emisyonlar 75 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. 2) Talaş kurutma tesisleri atık gazlarındaki toz biçimindeki emisyon 200 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. Tesislerde islilik derecesi Bacharach skalasına göre en çok 3 olmalıdır. 3) Diğer tüm ağaç işleme tesisleri atık gazlarında toz biçimindeki emisyon değerler Diyagram 6’dan elde edilen sınır değerlerini aşmamalıdır. 4) Sunta presleme tesisleri atık gazlarındaki yanıcı organik maddelerdeki toplam karbon emisyonu 20 mg/Nm3 ile sınırlandırılmalıdır. 293 5) Madde-39’ da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır. 6) Tesislerin teknolojisi ve emisyonların sınırlandırılması konusundaki çalışmalarda ilgili Türk Standartlarına yoksa mevcut en iyi tekniklere uyulmalıdır. L) ONIKINCI GRUP TESISLER : 1) Petrol Rafinerileri ve Depolama Tesisleri : Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır: 1.1) 20 0C’de buhar basıncı 13 mbar’ın üzerinde olan ham petrol ve ara ürünlerin depolanması için rafineri gaz borusuna bağlantılı, yüzer tavanlı veya sabit tavanlı depolar veya bunlara eş değer tesisler öngörülmelidir. Yüzer tavanlı depolar etkili kenar contaları ile donatılmalıdır. Depolama şartlarında gaz biçiminde olan zehirli maddeler sabit tavanlı depolarda depolanmalı, gaz emisyonları toplama depolarına gönderilmeli ve yakma suretiyle yok edilmelidir. Yakma tesisinde meydana gelen yanma gazları Madde42’ye göre atmosfere atılmalıdır. 1.2) Flanş bağlantıları ancak üretim metodu, emniyet veya bakım ve benzeri yönünden gerekli ise uygulanmalıdır. Zehirli ve keskin kokulu maddelerin taşındığı veya işlendiği boru ve aparatlar da, yüksek kaliteli contalar kullanılmalıdır. Ventil ve vanaların millerinin geçme yerlerinde de özel sızdırmazlık tedbirleri alınmalıdır. 1.3) Basınç düşürme armatürleri ve blöf işlemlerinde açığa çıkan gaz ve buharlar tehlike yaratmayacak biçimde gaz toplama depolarına gönderilmelidir. 1.4) Yüksek tehlike sınıfına dahil olan ve buharlaşma bitişi 200 0C’ye kadar olan maddelerin taşınmasında en az kaçak kaybı olan pompalar kullanılmalıdır. 1.5) Proses tesislerinden, katalizörlerin rejenerasyonu ve bakım ve temizleme işlemlerinden meydana gelen emisyonlar yakılma yoluyla ortadan kaldırılmalı veya aynı etkinlikteki yıkama veya yoğuşturma yoluyla ayrıştırılmalıdır. 1.6) Tesisin işletmeye alınması, durdurulması ve benzeri gibi durumlarda çıkan gazların değerlendirilmesi için tesis, gerekli sistemlerle donatılmalıdır. 1.7) H2S ihtiva eden gazlar Madde-42’ye göre bacadan atılmadan önce kükürtlü hidrojen emisyonlarına 10 mg/m3 sınırlarını aşmıyacak biçimde, kimyasal dönüşüm uygulanmalı veya yakılmalıdır. % 0,4 ve üzerinde hacimsel kükürtlü hidrojen ihtiva eden gazlar, kükürtlü hidrojen debisi 2 ton/gün üzerinde ise, Claus tesisi ilaveli amin yıkama ve benzeri metodlarla değerlendirilmelidir. 1.8) 20 0C’de buhar basıncı 13 mbar olan ham, ara ve diğer işlenmiş ürünlerin doldurulup boşaltılmasında çıkan hidrokarbon emisyonları ve düşük buharlaşma basınçlı keskin kokulu maddelerin emisyonları uygun metotlarla önlenmelidir. Yakma durumunda, yanma gazlarının Madde-42’ye göre atmosfere atılmasına özen gösterilmelidir. 1.9) Proses suyu, önce gazı alındıktan sonra açık bir sisteme gönderilmelidir. Gazlar yıkama ve yakma yoluyla ortadan kaldırılabilir. Yakma durumunda yanma gazları Madde-42’ye göre atmosfere atılmalıdır. 1.10) Paragraf (1.9)’a göre muamele gören kirli atık proses suları, kapalı su tasfiye sistemlerinde temizlenmelidir. 1.11) Örnek almada emisyonların meydana gelmesi önlenmelidir. 1.12) Arıtma tesisinde biriken tortuların yakılmasında oluşan yanma odası çıkış sıcaklığı 9000C meydana gelen gazlar, son yakma bölümünden geçirilerek yakılmalıdır. 294 1.13) Genelde petrokimyasal işleme proseslerinin bulunmadığı rafinerilerden çıkan organik gaz ve buhar emisyonları, işlenen ham petrolün % 0,04’ünü geçemez. 1.14) Madde-39 ve HKKY’de hava kalitesi sınır değerlerine de uyulmalıdır. 1.15) Sistem teknolojisi ve gaz biçimindeki emisyonların önlenmesiyle ilgili çalışmalarda Türk Standartlarına uyulmalıdır. 2) Katalitik Kraking Tesisleri : 2.1) Akışkan yataklı prosedürde; Katalitik Kraking için, kullanılan tesislerden, atık gazındaki emisyonlar kataliz rejenere edildiğinde, aşağıdaki kütle konsantrasyonlarını aşmamalıdır. Partikül madde, 200 mg/Nm3, NO ve NO2 (NO2 cinsinden) 800 mg/Nm3, SO2 ve SO3 (SO2 cinsinden) 1700 mg/Nm3, 2.2) Proses teknik tedbirlerini uygulama yoluyla azotoksitleri ve kükürtoksitleri emisyonlarını azaltmak için olanaklar tamamen kullanılır. 2.3) Bu tesisler için; petro kimya tesisleri ve petrol rafinerilerinin sınırları dahilinde uyulması istenilen HKKY’deki hava kalitesi sınır değerlerine ve diğer sınır değerlere uyulmalıdır. M) ONÜÇÜNCÜ GRUP TESISLER: Taş Kömürü Gazlaştırma Tesisleri: Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır: 1) Koklaştırma kamaralarının alttan ateşlenmesinde kükürtsüz veya kükürtten arındırılmış gaz kullanılmalıdır. Bu ateşleme gazlarında kütlesel H2S konsantrasyonu 0,5 g/Nm3, diğer kükürtlü bileşiklerin konsantrasyonu ise 0,3 g/Nm3 değerini aşmamalıdır. Bu değerler saatlik ortalama değerler olarak ölçülmelidir. 2) Kok ocaklarının doldurulmasında çıkan gazlarda kısa sürelerde islilik derecesi Bacharach Skalası’na göre 3’ü aşmamalıdır. 3) Taş kömürü gazlaştırma tesisleri baca gazı toz emisyonu 50 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. 4) Yanmamış gazların kamaralardan sızmaları önlenmelidir. 5) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır. 6) Koklaştırma kamaralarında çalışanların işçi sağlığı ve güvenliği yönünden korunması sağlanmalıdır. 7) Tesis teknolojileri ve emisyonların önlenmesiyle ilgili çalışmalarda Türk Standartlarına uyulmalıdır. N) ONDÖRDÜNCÜ GRUP TESISLER: Bitümlü Yol Yapim Maddelerinin Üretildiği ve İşlendiği Tesisler, Asfalt Üretim Tesisleri: Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır: 1) Atık gazlardaki toz emisyonu, yanma gazlarında %4 CO2 esas alındığında 50 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. Asfalt betonun hazırlanması ve benzeri işlemlerde toz emisyon 50 mg/Nm3 sınır değeri aşmamalıdır. 2) Atık gazlar en az 12 m yüksekliğindeki bir bacadan Madde-42’ye göre atmosfere atılmalıdır. 3) Karıştırıcı ve depolardan bağlayıcı madde buharlarının çevreye sızması önlenmelidir. Baca gazında bulunan organik bileşikler Madde-39’ da verilen organik buhar ve gaz emisyonları sınır değerlerini geçmemelidir. 4) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır. 295 5) Tesis teknolojileri ve emisyonların azaltılmasıyla ilgili çalışmalarda Türk Standartlarına uyulmalıdır. O) ONBESINCI GRUP TESISLER: Grafit ve Benzeri Ürünlerin Üretildiği Tesisler: Elektrodlar ve diğer aparatlar için yakma metodu ile grafit ve benzerlerini üreten bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır: 1) Yanma gazlarında %7 CO2 esas alındığında atık gazlardaki toz biçimindeki emisyon 150 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. 2) Fırın atık gazlarında yanıcı organik maddelerdeki toplam karbon emisyonu %8 CO2 esas alındığında 250 mg/m3 değerini aşmamalıdır. Atık gazlardaki 700C’de ölçülen katran kökenli emisyonlar 50 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. 3) Zift, katran veya diğer gazlaşabilen bağlayıcı ve akışkanlaştırıcı maddelerin yüksek sıcaklıkta işlendiği karıştırıcıların atık gazları bir son yakıcı bölüme gönderilmelidir. Atık gazlarda, yanıcı organik maddelerdeki toplam karbon emisyonları 100 mg/Nm3 sınır değerini aşmamalıdır. 4) Baca gazları islilik derecesi Bacharach Skalası’na göre 2 olmalıdır. 5) Madde-39’da verilen ilgili esaslara uyulmalıdır. P) ONALTINCI GRUP TESISLER: Cam Üretım Tesıslerı: Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır: 1) Cam üretim tesislerinde emisyon değerleri; fosil yakıtlarla ısıtılan cam ergitme fırınlarında, atık gazdaki hacimsel oksijen miktarı %8, pota fırınları ile günlük tank fırınlarında hacimsel oksijen miktarı % 3 esas alınacaktır. 2) Atık gazlardaki toz biçimindeki emisyonu mevcut tesislerde 150 Nmg/Nm3 değerini aşmamalıdır. Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 ay içerisinde faaliyet sahibi fırın ömürlerini Bakanlığa bildirecektir. Bu beyana göre tabi olunan emisyon değeri Bakanlık tarafından ilgiliye bildirilecektir. Yeni kurulacak tesislerde ve revizyona tabi tutulan fırınlar için 75 mg/Nm3 sınır değeri uygulanacaktır. 3) Cam ergitme fırınlarının atık gazlarındaki florür (F-) olarak tanımlanan anorganik florür bileşikleri emisyonları kütlesel debi değeri 0,15 kg/saat veya üzerinde ise, bu bileşiklerin gaz içindeki florür konsantrasyonu (F-) 15 mg/Nm3 sınır değerini aşmamalıdır. 4) Madde-39’da verilen esaslara uyulmalıdır. 5) Aşağıda verilen tablodaki sınır değerlere uyulması gerekmektedir. Yeni tesislerde; mevcut en iyi teknikler göz önüne alınarak atık gazdaki NO ve NO2 emisyonları azaltılacaktır. 6) Mevcut tesislerde; mevcut en iyi teknikler göz önüne alınarak atık gazdaki NO ve NO2 emisyonları azaltılması esastır. 7) Atık gazdaki SO2 ve SO3 emisyonları (SO2 cinsinden) alevle ısıtılan; Cam ergitme tesislerindeki % 8 hacimsel oksijen miktarı değerine göre; rejeneratif ve reküperatif fırınlarda 1800 mg/Nm3, Pota fırınları ve günlük tanklarında % 3 hacimsel oksijen değerine göre; 1100 mg/Nm3, sınır değerini aşmamalıdır. 296 Tablo 43.6 Cam fırınları NO ve NO2 (NO olarak ) emisyon sınır değerleri Sıvı Gaz Yakıtlar Emisyon kaynakları Yakıtlar mg/Nm3 3 mg/Nm Pota fırınları Reküperatif fırınlar Rejeneratif arkadan ateşlemeli fırınlar Rejeneratif yandan ateşlemeli fırınlar Günlük Tank 1.200 1.200 1.800 3.000 1.600 1.200 1.400 2.200 3.900 1.600 R) ONYEDINCI GRUP TESISLER : Kimyasal Gübre Üretim Tesisleri: Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır: 1) Azot oksitleri emisyonlarında 8 inci grup tesisleri (2) fıkrasındaki esaslara uyulacaktır. 2) Kükürtdioksit, kükürt trioksit emisyonlarında 8 inci grup tesisleri (3) fıkrasındaki esaslara uyulmalıdır. 3) Amonyak ihtiva eden gazlar yıkanır. Yıkama çözeltisi prosese geri döndürülür veya atık su kanalına verilir. Atık su kanalına verildiği alıcı hava ortamdaki amonyak konsantrasyonu 30 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. Atık gazlardaki NH3 emisyonu da; 50 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. 4) Atık gazlardaki F- üzerinden verilen gaz biçimindeki flor bileşikleri konsantrasyonu 10 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. Bu konuda 39 uncu maddenin (i ) bendi uygulanmaz. 5) Atık gazlardaki toz emisyonları 100 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. 6) Gübre komplekslerindeki yakma ve gazlaştırma tesislerinde bu ekin ilgili gruplarındaki hükümler geçerlidir. 7) Yukarıda belirtilen hususlar dışında Madde-39’un ilgili hükümleri geçerlidir. S) ONSEKIZINCI GRUP TESISLER Amonyak Üretım Tesıslerı: Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır 1) Bu tesislerde oluşacak amonyak emisyonları Ek-2’de yer alan İnorganik ve Organik Buhar ve Gaz Emisyonlarının IV . Grup emisyonları arasındadır. 2) IV üncü sınıfa giren organik bileşiklerin emisyonu (5 Kg/saat veya üzerindeki emisyon debileri için) 200 mg/Nm3 değerini aşamaz. Yukarıda yer alan sınır değerler 01 Ocak 2007 tarihinden itibaren geçerli olacaktır. 3)Yukarıda belirtilen hususlar dışında Madde-39’un ilgili hükümleri geçerlidir. T) ONDOKUZUNCU GRUP TESISLER 1) Kümesler, Ahırlar ve Kesimhaneler: Bu tesisler aşağıda verilen esaslara uyacaklardır: 1.1) Kesimhaneler: Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır: 1.1.1) Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden sonra kurulacak izne tabi kesimhanelerin mevcut veya planlanmış en yakın yerleşim alanına uzaklığı en az 500 m 297 olmalıdır. 1.1.2) Koku oluşturabilecek mezbaha yan ürünleri kapalı konteynır veya odalar içinde tutulacak ve esas olarak soğuk ortamda depolanmalıdır. 1.1.3) Üretim tesisleri, mezbaha yan ürünleri veya artıklarının işlendiği ve depolandığı tesislerden kaynaklanan koku yayan maddeleri içeren atık gazlar toplanmalı ve bir atık gaz temizleme tesisine gönderilmeli veya emisyon azaltımı için eşdeğer tedbirler uygulanmalıdır. 1.1.4) Büyükbaş ve küçükbaş kesimhanelerinde sıvı gübre, mevzuatta belirtilen deşarj kriterlerini sağlaması durumunda, sıvı gübrenin depolanmasına dair hüküm hariç, tesiste aşağıdaki (1.2) nci bentte belirtilen diğer hususlar yerine getirilmelidir. 1.2) Kümesler ve Ahırlar: Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır. 1.2.1) Tesislerin yerleşim alanına olan asgari uzaklığı, aşağıdaki Asgari Mesafe Eğrisi grafiğinden okunan değerin altında olmayacaktır. Eğer yüksek kokulu atık gaz filtre edilerek koku problemi gideriliyorsa, asgari uzaklık belirlenen değerin altında olabilir. 1.2.2) Tam bir temizlik ve kuruluk sağlanmalıdır. 1.2.3) Havalandırma sistemi bulunmalıdır. 1.2.4) Katı dışkılar için sıvılara karşı geçirgen olmayan bir depolama platformu yapılmalı ve depolamadan kaynaklanarak çevreyi rahatsız edecek sorunlar giderilmelidir (koku, sinek vs.). 1.2.5) Kümes ve ahır ile sıvı dışkı kanalları ve konteynırları arasında koku önleyici tedbirler alınmalıdır. 1.2.6) Sıvı dışkılar, sıvılara karşı geçirgen olmayan alanlar ve kapalı kanallardan geçirilerek ahırların dışında kapalı konteynırlarda veya eşdeğer emisyon azaltma tedbirleri alınmış yerlerde depolanmalıdır. 1.2.7) Sıvı ve katı dışkı depolama kapasitesi temel olarak üç aylık miktar dikkate alınarak belirlenmelidir. Bu maddelerin değerlendirilme yerleri ve süreleri ile kompostlama, kurutma veya atık gaz tesisleri gibi uygun tesislerde işleme tabi tutulma durumu dikkate alınarak, emisyon izni veren yetkili merci tarafından bu süre artırılabilir veya azaltılabilir. Asgari Mesafe Eğrisi (Üstteki eğri, kümesi hayvanları için geçerli olan asgari mesafe eğrisini, alttaki ise büyükbaşlar için geçerli olan eğriyi gösterir.) Tablo 43.7 Büyükbaş hayvanları cinsinden, hayvan yeri sayısını canlı hayvan kütlesine dönüştürme faktörleri, Hayvan Cinsi Ortalama Münferit Hayvan Kütlesi (Büyükbaş/Hayvan) Büyükbaş Hayvanlar 1. Yüklü ya da yüksüz dişi 0,30 2. 10 kg’a kadar yavrulu dişi 0,40 3. Yetiştirilen yavru (25 kg’a kadar) 0,03 4. Genç dişi (90 kg’a kadar) 0,12 298 5. Besi hayvanları (110 kg’a kadar) 0,13 6. Besi hayvanları (120 kg’a kadar) 0,15 1(GV) büyükbaş hayvan birimi = 500 kg canlı hayvan Tablo 43.7’de gösterilen barındırma yönteminden büyük ölçüde farklı üretim yöntemleri için ortalama münferit hayvan kütlesi (Büyükbaş/Hayvan cinsinden) münferit olarak tespit edilebilir. Tablo 43.8 Kümes hayvanları cinsinden, hayvan yeri sayısını canlı hayvan kütlesine dönüştürme faktörleri, Hayvan Cinsi Ortalama Münferit Hayvan Kütlesi (Büyükbaş/Hayvan) Kümes Hayvanları Yumurtlayan kümes hayvanları 0,0034 Genç kümes hayvanları (18. haftaya kadar) 0,0014 35 güne kadar besi piliçleri 0,0015 49 güne kadar besi piliçleri 0,0024 Yetiştirilen pekin ördekleri (3. haftaya kadar) 0,0013 Besi pekin ördekleri (7. haftaya kadar) 0,0038 Yetiştirilen uçan ördek (3. haftaya kadar) 0,0012 Besi uçan ördeği (10. haftaya kadar) 0,0050 Yetiştirilen hindi (6. haftaya kadar) 0,0022 Besi hindisi, dişi kanatlılar (16. haftaya 0,0125 kadar) Besi hindisi, erkek kanatlılar (21. haftaya 0,0222 kadar) 1.2.8) Tesisin kuruluşunda kural olarak azota karşı hassasiyeti bulunan bitkiler (örneğin fidanlıklar, kültür bitkileri) ve ekolojik sistemlerle (örneğin fundalık, bataklık, orman) arasındaki mesafesi asgari 150 m olmalıdır. 1.3) Asgari uzaklık koşulunun sağlanmasının mümkün olmadığı durumlar ile izne tabi olmayan tesislerde mesafe, Valilikçe; yerleşim yerinin özellikleri, tesis kapasitesi, tesiste alınacak tedbirler, rüzgar yönleri v.s hususlar dikkate alınarak belirlenir. 2) Hayvan Yağlarının Eritildiği Tesisler: Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır. Keskin kokulu maddeler; 2.1) Kokunun oluşabileceği depolama sahaları da dahil işleme tesisleri kapalı odalarda tutulmalıdır. 2.2) İşleme tesislerinin yanısıra bu odaların da atık gazları toplanmalıdır. 2.3) Koku oluşması beklenen ham madde ve ara ürünler kapalı konteynerlarda veya odalarda depolanacak ve soğutulmalıdır. 2.4) Koku yayan maddeleri içeren atık gazlar toplanacak ve bir atık gaz temizleme tesisine gönderilecek veya emisyon azaltımı için eşdeğer tedbirler uygulanmalıdır. 3) Et ve Balık Ürünlerinin Tütsülendiği Tesisler : Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır. 299 Keskin kokulu maddeler; Tütsüleme fırınlarının atık gazları toplanacak ve bir atık gaz temizleme tesisine gönderilecek veya emisyon azaltımı için eşdeğer tedbirler uygulanmalıdır. 4) Jelatin, Post Tutkalı, Deri Tutkalı veya Kemik Tutkalı Üreten Tesisler; Kesimhane Yanürünü Kemikleri, Hayvan Kılları, Tüyleri, Boynuz, Tırnak veya Kanlarından Hayvan Yemi veya Gübresi veya Teknik Yağların Üretildiği Tesisler; Muamele Edilmemiş Hayvan Kıllarının Depolandığı veya İşlendiği Tesisler; Muamele Edilmemiş Kemiklerin Depolandığı Tesisler ve Hayvan Cesetlerinin Bertaraf Edildiği Tesisler ile Bu Tesislerde Bertaraf Edilmesi için Hayvan Cesetleri veya Hayvan Ürünleri Parçalarının Toplandığı veya Depolandığı Tesisler. Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır. Keskin kokulu maddeler: 4.1) Koku oluşması beklenen depolama sahaları da dahil işleme tesisleri kapalı odalar içine yerleştirilmelidir. 4.2)İşleme tesislerinin atık gazları ile bu odalardaki hava toplanmalıdır. 4.3) Koku oluşması beklenen ham madde ve ara ürünler kapalı konteynırlarda veya odalarda depolanacak ve soğutulmalıdır 4.4) Koku yayan maddeleri içeren atık gazlar toplanacak ve bir atık gaz temizleme tesisine gönderilecek veya emisyon azaltımı için eşdeğer tedbirler uygulanmalıdır 5) Gübre (Tezek) Kurutma Tesisleri: Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır. Keskin kokulu maddeler: Koku oluşması beklenen depolama sahaları da dahil işleme tesisleri kapalı odalar içine yerleştirilmeli; işletme tesislerinin atık gazları ile içerideki hava toplanmalı ve bir atık gaz temizleme tesisine beslenmelidir. U) YİRMİNCİ GRUP TESISLER: Bitki Koruma Aktif Maddeleri veya Pestisitlerin Üretildiği, Öğütüldüğü ve Paketlendiği Tesisler: Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır. 1) Azinfosetil, karbofuran, dinitro-o-kresol, paration-metil gibi yavaş çözünen ve kolayca biriken veya yüksek toksitesi olan aktif maddeler ile bitki koruyucu aktif maddelerin veya pestisidlerin üretildiği tesislerin atık gazlarındaki toz emisyonları 25 g/saat ve üzerinde ise partikül madde konsantrasyonu 5 mg/Nm3 ü aşmamalıdır. 2) Madde-39’daki esaslara uyulmalıdır. V) YIRMIBIRINCI GRUP TESISLER: Metal Yüzeylerin Boyandığı Tesisler: Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır. 1) Motorlu araçların boyanması ve verniklenmesi: 1.1) Az çözücü içeren veya hiç çözücü içermeyen boyaların seçilmesi, etkin kaplama yöntemlerinin kullanılması, özellikle sprey alanlarında atık gaz temizleme yöntemleri gibi uygulamalarla tesislerden kaynaklanan organik emisyonların kütlesel debilerini azaltmak için uygun tedbirler alınmalıdır. Tesisler bu konudaki çalışmaları 01/01/2008 tarihine kadar gerçekleştirmelidir. 1.2) Tesisteki boyama ve kurutma ünitelerinden kaynaklanan atık gazdaki organik buhar ve gaz emisyonları 39 uncu maddenin (i) bendinde verilen sınır değerleri aşmamalıdır. Bu tesislerden kaynaklanan organik gaz ve buhar emisyonları, 01/01/2008 300 tarihinden itibaren Ek 2 Tablo 2.2 ‘de yer alan sınır değerlere uygun olacaktır. 1.3) Atık gazlardaki toz emisyonları 20 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır. 1.4) Bunların dışında Madde 39’daki ilgili esaslara uyulmalıdır. 2) Beyaz Eşyaların, Metal Yüzeylerin ve Ahşap Malzemelerin Boyandığı Tesisler 2.1) Tesisteki boyama ve kurutma ünitelerinden kaynaklanan atık gazdaki organik buhar ve gaz emisyonları 39 uncu maddenin (i) bendinde verilen sınır değerleri aşmamalıdır. Bu tesislerden kaynaklanan organik gaz ve buharlar emisyonları, 01/01/2008 tarihinden itibaren Ek 2 Tablo 2.2 de yer alan sınır değerlere uygun olmalıdır. 2.2) Atık gazlardaki toz emisyonu 20 mg/Nm3 değerini aşmamalıdır 2.3) Bunların dışında, Madde-39’deki ilgili esaslara uyulmalıdır. Y) YIRMIIKINCI GRUP TESISLER: Petrol ve Sıvı Yakitlarin Depolandığı Tesisler: Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır 1) 20 ºC’de 13 mbar’dan daha fazla buhar basınçlı ürünlerin depolanması için, hareketli kapağı olan sabit tavanlı veya yüzer tavanlı tanklar veya eşdeğer tedbirler alınmalıdır. Hareketli kapaklı yüzer tavanlı tankların kenarları etkili contalarla teçhiz edilecektir. Eğer depolanan maddelerin içinde Madde 39 kapsamında değerlendirilen maddeler de bulunuyorsa, sabit çatılı tanklar cebri havalandırma ile teçhiz edilecektir. Buradan yayılan gazlar bir gaz toplama sistemine beslenmelidir. Depolama tesislerinden (bağlantı noktaları, dolum boşaltım noktaları) kaynaklanacak kaçak organik gazlar için emisyon faktörleri kullanılarak hesaplanan organik gazların kütlesel debilerinin Madde40’daki Tablo 40.1’de verilen sınır değerleri aşması durumunda tesis etrafında hava kalitesi ölçümleri yapılmalıdır. 2) Tankların boyası; sabit çatılı tanklar kısa vadede güneşin radyasyon enerjisinin %70’ini yansıtacak, uzun vadede de en azından %50’sini yansıtacak boyalarla kaplanmalıdır. 3) Tesis teknolojileri ve emisyonların önlenmesiyle ilgili çalışmalarda Türk Standartlarına uyulmalıdır. Z) YİRMiÜÇÜNCÜ GRUP TESISLER: Maya Üretim Tesisleri: Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır Toplam karbon olarak organik madde emisyonu Madde 39 un (i) bendindeki değerleri geçmemelidir. AA) YİRMİDÖRDÜNCÜ GRUP TESISLER: Bitkisel Ham Maddeden Katı ve Sıvı Yağ Üretim Tesisleri Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır:. 1) Atık gazlar; örneğin tohum silosu, tohum hazırlama, tostlama, kurutma, soğutma, kaba tahıl silosu, paketleme, kaba tahıl yükleme gibi ortaya çıktığı yerde toplanmalı ve bir atık gaz temizleme tertibatına aktarılmalı ya da emisyonu azaltmaya yönelik eşdeğer tedbirler alınmalıdır. 2) Kükürt oksit emisyonu; Kokuyu azaltıcı biyolojik filtre kullanılıyorsa, aşağıda belirtilen kükürt oksit emisyonu hakkındaki sınır değerler geçerli değildir Ancak; biyolojik filtre kullanılmıyorsa aşağıdaki belirtilen kükürt oksit emisyonu hakkındaki sınır değerler geçerlidir. 301 Kükürt oksidi (kükürt dioksit ve kükürt trioksit), kükürt dioksit olarak gösterilir. Kütlesel debisi 1,8 g/saat veya Konsantrasyonu 0,35 mg/Nm3 değerlerini geçmemelidir. 3) Toplam toz; Tohum kondisyonlama (havalandırma), tohum hazırlama, tostlama ve soğutma tesisi kurutucu bölümü, kaba tahıl kurutma ve soğutma, paletleme gibi işlemler sırasında nemli toz emisyonu ortaya çıkması durumunda Madde 39 da yer alan Diyagram 1 geçerlidir. BB) YIRMIBEŞINCI GRUP TESISLER Şeker Fabrikaları: 1) Şeker Pancarı Küspesi Kurutma Tesisi: Bu tesislerde aşağıda verilen esaslara uyulmalıdır. Şeker pancarı küspesi kurutma tesisi dolaylı kurutma (buharla kurutma) tekniğine göre kurulmalı ya da emisyonu azaltmaya yönelik eş değer tedbirler alınmalıdır. Tesisin kurutma ya da enerji santrali gibi birimlerde değişiklik olması halinde orantılılık ilkesi göz önünde bulundurulmak suretiyle dolaylı kurutma talep edilip edilmeyeceği gözden geçirilmelidir. 1.1) Organik Maddeler: Atık gaz içindeki toplam karbon olarak organik madde emisyonları 0,65 kg/saatlik kütle debisini geçmemelidir. Organik madde emisyonları için Madde-39’daki sınır değerler geçerli değildir. 1.2) Doğrudan kurutma yöntemli tesisler için atık gazlardaki emisyonlar için hacimsel O2 miktarı % 12 alınarak aşağıdaki kurallar esas alınır. Koku emisyonu azaltmak amacıyla tambur giriş sıcaklığı 750C’yi, Atık gaz halindeki toz haldeki emisyonlar 60 mg/Nm3, değerini aşamaz. 1.3) Kükürt dioksit ve azot oksit emisyonları için Madde 43.1 deki sınır değerler geçerlidir. 1.4) Bunların dışında, şeker fabrikalarında Madde-39’daki esaslara uyulmalıdır. CC) YİRMİALTINCI GRUP TESISLER Diğer Tesisler: Ek 3’ de emisyon iznine tabi tesisler arasında bulunmasına karşın yukarıdaki gruplarda yer almayan tesisler aşağıdaki hüküm ve sınır değerlere tabidir. 1) Atık gazlarda bulunan toz şeklindeki emisyon, özel toz emisyonu değilse Madde-39, Diyagram 1’de yer alan sınır değerini aşmamalıdır. Tesisten kaynaklanan özel toz emisyonları Madde-39’ da yer alan özel toz sınır değerleri aşmamalıdır. 2) Atık gazlarda bulunan organik bileşiklerin buhar ve gaz biçimindeki emisyonları Madde-39’da yer alan sınır değerleri aşmamalıdır. 3) Baca gazı hızı ve yüksekliği Madde-42’ye uygun olmalıdır. 4) Bunların dışında, Madde-39’daki esaslara uyulacaktır. ALTINCI BÖLÜM Son Hükümler Sera Gazlarının Azaltılması Madde 44- Tesis sahipleri veya işleticileri tesislerinde üretimden, yakıt tüketiminden ve yakma sistemlerinden kaynaklanan sera gazlarını azaltıcı önlemleri almak ve emisyon raporlarında alınan önlemleri belirtmekle yükümlüdür. 302 İdari Yaptırımlar Madde 45- Bu Yönetmelik kapsamına giren tesisleri işletenler ve sahipleri; a) Madde-6’ya göre izin almaksızın bir tesis kurarsa, b) İzne tabi tesislerin işletilmesi sırasında Madde-12’deki şartların yerine getirilmesi için yetkili mercinin bu Yönetmelik sınırları içindeki taleplerine uymazsa, c) Madde-12’ye göre koyulan bir şartı, icra edilebildiği halde zamanında yerine getiremezse, d) İzne tabi bir tesisin işletilmesi veya yapısı ile ilgili olarak Madde-14’de öngörülen şartları yerine getirmeden değişiklik yaparsa, e) Madde16, 25, 27, 30 ve 33 ile getirilen icrası mümkün şartları ve talepleri zamanında yerine getirmezse, f) Madde 26’ye göre getirilen icrası mümkün bir yasaklama kararına rağmen bir tesisi işletirse, g) Madde 23, 30 ve 37’a göre getirilen şartlara ve taleplere icrası mümkün olduğu halde uymazsa, h) Madde-15’de öngörülen bilgileri zamanında vermezse, i) Madde 27 ve 28’e göre verilmesi gereken emisyon raporunu eksiksiz ve zamanında vermezse, j) Madde-32’ye göre ölçüm sonuçlarını bildirmez veya ölçüm aleti grafiklerini ve ölçüm kayıtlarını muhafaza etmezse, k) Madde-38’e göre; görevlilerin meskun yerlere veya taşınmazlara girmelerine veya test ve incelemeler yapmalarına izin vermezse; doğru ve tam bilgiyi, belgeleri veya kayıtları zamanında ibraz etmezse; iş gücü veya yardımcı malzemeleri hazır tutmazsa; örnek almaya izin vermezse, 2872 sayılı Çevre Kanununun ilgili maddeleri uyarınca cezai işlem uygulanır. Yürürlükten Kaldırılan Hükümler Madde 46- Bu Yönetmeliğinin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 2/11/1986 tarihli ve 19269 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren HKKY’nin Madde 5’deki Hava Kalitesi, Emisyonlar, Tesis, Yetkili Merci, İzin, Ön izin, Teknolojik seviye, Üretmek tanımları ile bu Yönetmelikle ilgili maddeleri 50 işgünü sonunda yürürlükten kalkar. Geçici Madde 1- Bu Yönetmeliğin yayımlanmasından önce kurulmuş ve emisyon izni almış olan tesisler, bu Yönetmelikte yer alan esas ve sınır değerlere 2 yıl içinde uymak için gerekli tedbirleri alarak Emisyon İzin Belgesini yenilemek amacıyla Valiliğe başvurur. Yetkili merci, bu başvuruları 6 (altı) ay içinde değerlendirir ve sonuca bağlar. Geçici Madde 2- Organik, inorganik ve diğer özel toz emisyonları, organik inorganik gaz ve buhar emisyonları ve kanserojen maddeler ve bunlar için verilen sınır değerler için 01/01/2007 tarihinden itibaren Ek 2’deki tablolar ve sınır değerler uygulanır. Geçici Madde 3- Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce yetkili mercie intikal etmiş, emisyon izin dosyaları 2/11/1986 tarihli ve 19269 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren HKKY’ne göre değerlendirilecektir. Emisyon izin dosyasını yetkili mercie teslim etmiş olan tesisler Endüstriyel Kaynaklı Hava Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğindeki hüküm ve sınır değerlere 2 yıl içerisinde uyacaklardır. 303 Yürürlük Madde 47- Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme Madde 48- Bu Yönetmelik hükümlerini Çevre ve Orman Bakanı Yürütür. EKLER EK-1 GENEL KURALLAR, BİRİMLER, SEMBOLLER, ÇEVİRMELER 1) Hava Kalitesi Kütle Konsantrasyonu: Havanın birim hacminde hava kirleticinin kütlesidir. Birim g/m3, mg/m3 veya µg/m3 dir. Çöken tozlar için konsantrasyon: Birim zamanda örtülen birim yüzeyde tozun kütlesidir. g/m2 gün, mg/m2 gün ve µg/m2 gün birimleriyle verilir. Hacim Konsantrasyonu: Havanın milyon hacmindeki hava kirleticinin hacmidir. Birim olarak ppm ile verilir. µm: Mikrometre 1 µm = 0,001 mm ng : Nanogram 1 ng = 0,001 µg µg : Mikrogram 1 µg = 0,001 mg mg : Miligram 1 mg = 0,001 g 1 ppm (parts per million)x M 103 P : V : = mg/m3 RT/P M : Hava kirleticinin mol kütlesi hava kirleticinin mol kütlesi R : Gaz sabiti: 0,08207 T : Mutlak Sıcaklık (0K) Atmosfer Basıncı (atm.) Hacim (lt) 1 lt = 1 dm3 1 dm3 = 0,001 m3 2) Emisyonlar Kütle Konsantrasyonu: Atık gazın birim hacmi başına yayılan hava kirleticinin kütlesidir. g/Nm3, mg/Nm3 birimleriyle verilir. a) Normal şartlardaki (00C ve 1 atm. de) atık gazda su buharından ileri gelen nem çıkartılarak, (Kuru bazda) b) Normal şartlardaki (00C ve 1 atm. de) atık gazda su buharı ile birlikte (Islak bazda) hesaplanır. Bu Yönetmelikte belirtilen emisyon sınır değerleri kuru baz ve normal şartlar esas alınarak belirlenmiştir. Kütlesel Debi: Birim zamanda yayılan hava kirleticinin kütlesidir. Kg/saat, g/saat, mg/saat birimleriyle verilir. Ürün başına Kütle: Elde edilen veya işlenilen ürün kütlesi başına yayılan hava kirleticinin kütlesidir. kg/ton, g/ton birimleriyle verilir. Baca Gazı: Bir baca üzerinden verilen katı, sıvı ve gaz halindeki emisyonları taşıyan atık gazlardır. 1 atm. = 1013 mbar, 1mbar = 0,001 bar = 100 Paskal KJ/h : Bir saatte kilo joule MJ/h : Bir saatte Mega joule 1 MJ = 1000 kJ 304 GJ/h : Bir saatte Giga joule 1 GJ = 1000 MJ TJ/h : Bir saatte Tega joule 1 TJ = 1000 GJ t: ton h: saat s: saniye m3/h : Bir saatte metreküp (Hacimsel Debi) Isıl Güç (Yakıt Isıl Gücü, Anma Isıl Gücü): Bir yakma tesisinde birim zamanda yakılan yakıt miktarının yakıt alt ısıl değeriyle çarpılması sonucu bulunan asıl güç değerdir. KW, MW birimleri ile verilir. Isıl Güç: kg/saat x kcal/kg x 4.18 kJ/kcal x h/3600 s = kW Birim Zamanda Tüketilen Yakıt: kg/saat Alt Isıl Değer: kcal/kg 4,18 kJ : 1kcal 1 saat (h): 3600 s 1000 KW: 1 MW Kükürt Emisyon Derecesi: Bir yakma tesisinin kükürt emisyon derecesi, Yayılan Toplam Kükürt Miktarı x 100 Yakıtla Verilen Toplam Kükürt Miktarları şeklinde tanımlanır. Mevcut Tesis : Yönetmeliğin yayınlanmasından önce kurulmuş veya kurulmakta olan tesisler Yeni Tesis: Yönetmeliğin yayınlanmasından sonra kurulacak olan tesisler 1.3 Fazla Havada Karbondioksit ve Oksijen Dönüşümleri Karbondioksit Dönüşümü aşağıdaki formülle hesaplanır: mg/Nm3 (ref.) = CO2 %(ref) x mg/Nm3 (ölçülen) CO2 %(ölçülen) mg/Nm3 (ref) : Düzeltilmiş kütle konsantrasyonu CO2 % (ref): Referans alınan karbon dioksit yüzdesi CO2 %(ölçülen): Baca gazında ölçülen karbon dioksit yüzdesi. mg/Nm3 (ölçülen): Baca gazında ölçülen kütle konsantrasyonu Oksijen Dönüşümü aşağıdaki formülle hesaplanır: mg/Nm3 (ref.) = 21-O2 %(ref) x mg/Nm3 (ölçülen) 21-O2 %(ölçülen) mg/Nm3 (ref) : Düzeltilmiş kütle konsantrasyonu O2 % (ref): Referans alınan oksijen yüzdesi O2 %(ölçülen): Baca gazında ölçülen oksijen yüzdesi. mg/Nm3 (ölçülen): Baca gazında ölçülen kütle konsantrasyonu Fazla hava hacminde karbon dioksit yüzdesi verilmişse, aşağıdaki formülle, hacimdeki yüzde oksijen dönüşümü hesaplanır: O2 % = 21 x CO2 % (Ölçülen) CO2 % ( max) Fazla havasız yanma olduğu zaman farklı yakıtlar için, aşağıdaki verilen maksimum (max) karbondioksit değeri kullanılır: 305 Evsel Atık : 20 % Kömür : 19 % Fuel-oil : 18% Dizel-oil : 16% Doğalgaz : 12% EK-2 01/01/2007’den sonra geçerli olacak İnorganik ve Organik Toz Emisyonları, İnorganik ve organik buhar ve gazlar, kanserojen maddeler ve bunlara ait sınır değerleri: 01/01/2007 tarihinden itibaren geçerli olacak Tablo 1.1 ve Tablo 1.2. de belirtilen İnorganik ve Organik Toz Emisyonları ve bunlara ait sınır değerler aşağıdadır. İnorganik toz emisyonları için emisyon sınır değerleri (Tablo 1.1) I’inci sınıfa giren inorganik Toz emisyonu 0.20 mg/Nm3 . (1g/saat veya üzerindeki emisyon debileri için) II’inci sınıfa giren inorganik Toz emisyonu (5g/saat veya üzerindeki emisyon debileri için) 1 mg/Nm3 III’üncü sınıfa giren inorganik Toz emisyonu (25g/saat veya üzerindeki emisyon debileri için) 5 mg/Nm3 Max Tablo 1.1. İnorganik toz emisyonunda özel maddeler I.sınıf maddeler -Arsenik ve bileşikleri -Civa ve İnorganik civa bileşikleri -Cüruf yünü elyafı (fiberler) -Demir pentakarbonil -Gümüş ve bileşikleri -Kadmiyum ve bileşikleri -Kristobolit -Kuvarz, solunabilen -Platin bileşikleri -Radyum bileşikleri -Seramik fiberler -Silika elyaflar, özellikle Kristabolit ve tridimit, ve solunabilen kuvarz -Talyum ve bileşikleri -Tridimit -Vanadyum bileşikleri, özellikle Vanadyum oksitler, halajenürler ve sülfatlar, ve Vanatlar II.sınıf maddeler -Bakır (kokulu gaz) -Cam yünü elyaf -Kobalt (füme) ve kobalt bileşikleri -Krom III Klorür (CrCI3) -Kurşun ve inorganik kurşun bileşikleri -Kurşun molibdat -Rodyum ve bileşikleri (suda çözünemeyen) -Selenyum ve bileşikleri -Taş yünü fiberler -Tellür ve bileşikleri III. sınıf maddeler -Antimon ve bileşikleri -Bakır ve bileşikleri - Baryum ve bileşikleri - Çinko klorür (kokulu gaz) -Floresan -Florürler -Kalay ve inorganik kalay bileşikleri -Kalsiyum florür -Kalsiyum Oksit -Krom ve bileşikleri (2.3.1’de sözü edilen Cr (VI) bileşikleri dışında) -Mangan (kokulu gaz) ve mangan bileşikleri -Palladyum ve bileşikleri -Platin ve suda çözünemeyen Platin bileşikleri -Potasyum ferrisiyanür -Potasyum hidroksit -Siyanürler -Sodyum hidroksit -Tantal -Vanadyum, Vanadyum alaşımları ve Vanadyum Karpit -Yitriyum - Yitriyum oksit 306 Organik toz emisyon maddeleri için sınır değerleri (Tablo 1.2) I’inci sınıfa giren organik toz emisyonu (0,1kg/saat veya üzerindeki emisyon debileri için) 10 mg/Nm3 . Max.25 mg/Nm3 II’inci ve III’üncü sınıfa giren organik toz emisyonu Atık gaz emisyon debisi 0,5 kg/saat den küçük olanlar için 50 mg/Nm3 Max. Atık gaz emisyon debisi 0,5 kg/saat eşit veya büyük olanlar için (Filtre Çıkışı) 10 mg/Nm3 Tablo 1.2. Organik toz emisyonunda özel maddeler I.sınıf maddeler -Antrasen -Bifenil -Difenil -Difenil eter -Difenilmethan-2,4-diisosiyanat -MAA (Maleik asit anhidrit) - Maleik anhidrit -MDI (Difenil-2-metan) -Metil-2,4-fenil-diizosiyanat -Metil-2,6-fenil-diizosiyanat -Nitro-kresoller -Nitrofenoller -Nitrotoluenler -Ftalik anhidrit -TDI (2-metil-1,4-fenilendiizosiyanat) -Toluen-2,4-diizosiyanat -Toluen-2,6-diizosiyanat II.sınıf maddeler -Naftalin -Polietilen glikol -Antrasen aminler, benzokinon, naftalin III. sınıf maddeler -Benzoik asit metil ester -Metil benzoat 1-4 - Tablo 1.1., Tablo 1.2. ve bu tablolara ait sınır değerleri 01/01/2007 tarihinden itibaren geçerlidir. Tablo 2.1.’de I, II, III ve IV olarak sınıflandırılan, proses, depolama, nakil vb işlemlerden atılan veya kaçan atık gazlarda bulunan organik bileşiklerin buhar ve gaz biçimindeki emisyonları, aynı sınıftan birden fazla bileşik bulunsa dahi, bunların toplam emisyonları, aşağıdaki değerleri aşamaz İnorganik Buhar ve Gaz Emisyonları sınır değerleri (Tablo 2.1) I’inci sınıfa giren inorganik bileşiklerin emisyonu 1 mg/Nm3 (10g/saat veya üzerindeki emisyon debileri için) II’inci sınıfa giren inorganik bileşiklerin emisyonu 5 mg/Nm3 (50g/saat veya üzerindeki emisyon debileri için) III’üncü sınıfa giren inorganik bileşiklerin emisyonu 30 mg/Nm3 (300g/saat veya üzerindeki emisyon debileri için) IV’üncü sınıfa giren inorganik bileşiklerin emisyonu 200 mg/Nm3 307 (5 Kg/saat veya üzerindeki emisyon debileri için) Tablo 2.1. İnorganik buhar ve gazlar I. sınıf -Arsenik trihidrür (Arsin) -Klordioksit -Siyanojen klorür -Diboran (B2H6) -Fosgen -Fosfin (Fosfor trihidrit) II. sınıf -Bor triklorür -Bor triflorür -Brom ve bileşikleri (HBr olarak hesaplanır) -CI2 (gaz) -Flor ve bileşikleri (HF olarak hesaplanır) -Germanyum hidrür -Hidrojen Siyanür (HCN) -Hidrojen İyodür -Hidrojen sülfür -Azot triflorür -Fosforik asit -Silisyum tetraflorür -Silisyum tetrahidrür -Sülfürik asit III. sınıf -Klorürler ve bileşikleri (HCl olarak hesaplanır) -Diklorosilisyumdihidrit -Nitrik asit (duman) -Silisyum tetraklorür -Kükürt hekzaflorür -Triklorsilan IV. sınıf -Amonyak -NO X (NO2 olarak hesaplanır) -SO X (SO2 olarak hesaplanır)) Tablo 2.1. ve ona ait sınır değerler 01/01/2007 tarihinden itibaren geçerlidir. 01/01/2007 tarihinden itibaren geçerli olan Organik buhar ve gazlar ve bunlara ait sınır değerleri aşağıdadır. Organik Buhar ve Gaz Emisyonları için sınır değerleri (Tablo 2.2) I’inci sınıfa giren organik bileşiklerin emisyonu 20 mg/Nm3 (0,1 kg/saat veya üzerindeki emisyon debileri için) II’inci sınıfa giren organik bileşiklerin emisyonu 100 mg/Nm3 (2 kg/saat veya üzerindeki emisyon debileri için) III’üncü sınıfa giren organik bileşiklerin emisyonu 150 mg/Nm3 (3 kg/saat veya üzerindeki emisyon debileri için) Tablo 2.2 Organik buhar ve gazlar I. sınıf -Asenaften -Asenaftilen -Akrilikasit -Akrilikasit etilesteri -Akrilikasit metilesteri -Akrolein (propenal) -Alkillendirilmiş kurşun bileşikleri -Amino benzen -Amino etan (etil amin) -Amino metan (metil amin) -sec- amil asetat -Anilin - Asetaldehit -Asetik anhidrit -Aziridin (etilen imin) -Benzal klorür II. sınıf - Asetik asit -Asetik metil esteri (Metil asetat) -Asetik vinil esteri (Vinil asetat) -Asetonitril -Alkoletilen-oksit-fosfat esteri(c12/c14 monomerleri, dimerleri ve trimerlerinin karışımı) -6-Aminohekzanoik asit (dimer) -6-Aminohekzanoik asit (monomer) -6-Aminohekzanoik asit (trimer) -i- Amilasetat -n- Amilasetat III. sınıf -Aseton - Asetikasit etilesteri -Asetikasit n-butil esteri -Asetik ester -Asetilen -Alkilalkoller -1-Brombütan -Bromklormetan -1-Brompropan -Ter-bütanol -2-Bütanon -iso-Bütilasetat -n-Bütilasetat -Bütilstearat -Dekametilsiklopentasiloksan (d5) -Diasetonalkol -Dibütil eter -2,2-diklor-1,1,1-trifloretan 308 -Benzilbütilftalat -Benzilklorür -Benzo(g,h,i)perilen -Benzotriklorür -Bisfenol A -2,2 bis(4hidroksifenil)propan -Bromdiklormetan -Bütilakrilat -1,2 diaminmetan -2,4-dibromfenol - Dietilamin -Di-izobütilftalat -1,2 diklorbenzen -1,1 dikloretilen - Diklorofenoller - Dimetilamin -N,N dimetilanilin -Dimetilizopropilamin -Dimetilmerkaptan -Di(2-metilpropil)ftalat -1,4-dioksan -Dinonilftalat -Distearildimetilamonyum bisülfat -Distearildimetilamonyum metasülfat - Etanal -Etilakrilat -Etilamin -Etilenimin -Etilpropenoat - Fenol -Fenantren - Formaldehit - Formik Asit - Furaldehit - Furfurol -Glioksal -Heksafloropropen -1,6 Hekzandiizosiyanat Hekzametilendiizosiyanat -İzopropil-3klorfenilkarbomat -İzopropilfenilkarbamat -Kaprolaktam -Karbontetraklorür -Ketilpridinyumklorür -Klorasetaldehit -Klorasetikasit -2-kloretanal -Kloroform -Klormetan (metil klorür) -Anisol -Benzaldehit -Benzilalkol -Bisiklo(4,4,0)dekan -Bütanal -n- bütanol -i- bütanol -2- bütanol -sec- bütanol -bütildiglikol -bütilglikol -bütilglikolasetat -bütilglikolat -3-bütoksi-1-propanol -1-bütoksi-2-etilasetat -1-bütoksi-2-propanol -2-bütoksietanol -2-(2-bütoksi-etoksi)-etanol -2-(2-bütoksi-etoksi)-etilasetat -Bütil laktat -n-bütilmetakrilat -Bütil alkol -n-bütilaldehit -Dekahidronaftalin -Dekalin -Di(2-etilhekzil)ftalat -1,4- Diklorbenzen -1, 1 - Dikloretan -1,2- diklorpropan - Dietanolamin -Dietilbenzen (1,2-;1,3-;1,4- izomerleri) -Dietilkarbonat -Dietilenglikol bütileter -Dietilenglikol monoetileter -Dietiloksalat -1,1- difLoreten -1,3- dihidroksi benzen -Diizobütilketon -Diizopropilbenzen -N,N- dimetilasetamit -Dimetilaminoetanol -N,N- dimetilformamit -2,6- dimetil-heptan-4-on -Dioktilftalat -Dipropilenglikol monometileter -DOP -2-Etoksietanol -2-Etoksietilasetat -Etoksipropilasetat -Etil laktat -Etilsilikat -Etil--hidroksipropionat -1,2-diklor-1,1,2-trifloretan -1,2-Dikloretilen -Diklormetan -Dodesilmaleat -Dietileter -Diizobüten -Diizopropileter -2,3-dimetilbütan -Dimetileter -1,2-Etandiol -Etanol -Etanolamin -Etilasetat -Etilklorür -Etilen -Etilenglikol -Etilformiat -Etilmetilketon -Etin -Gliserol -Gilkol -Hekzafloraetan -Hekzametilsiklo-trisiloksan (d3) -Hidrokarbonlar, olefinik -Hidrokarbonlar, parafinik -4-Hidroksi-4-metil-2-pentanon -İzobütanol-2-amin -İzobüten -İzobütilen -İzobütilmetilketon -İzobütilstearat -İzo-dekanol -İzo-propanol -2-İzopropoksipropan -İzopropil asetat -Karbontetraflorür -Kloroetan -Sıvı parafin -MEK (2-bütanon) -Metanol -3-Metil-2-bütanon -4-metil-2-pentanon -2-metil-2-propanol -Metilsiklohekzan -Metilenklorür -Metiletilketon -Metilizobütilketon -Metilizopropilketon -2-metilpropen -Metilpropilketon -n-Metilprolidon -MIBK (4-metil-2-pentanon) -Alifatik hidrokarbonların karışımı -Oktaflorpropan 309 --klor toluen -Krezoller =hidroksi toluen -Merkaptanlar -Metil metakrilat -Metanal -Metil-(2-metil)-propinoat -Metilakrilat -Metilamin -2-Metilanilin -2-metilbromür -Metilklorür -Metiletilketonperoksit -Metilmetakrilat -Metilfenoller -Metilpropenoat -2-Metoksietilasetat - Nitrobenzen -Organostannic bileşikler -Organik kalay bileşikleri -Perasetik asit -Piperazin -Piridin -Propenal -Propenoik asit -n-propilamin -Tehylheksilkrilat -Terfenil -1,1dimetiletilhidroperoksit -1,2,3,4-tetrabrommetan -1,1,2,2-tetrakloretan -Tetraklormetan -Tiyoalkoller -Tiyobismetan - Tiyoeterler -o-toluidin -Tribrommetan -2,4,6-tribromfenol -Trietilamin -Trifenilfosfat -1,1,2-Trikloretan -Triklorfenoller -Triklormetan(Kloroform) -Ksenoller -Etilbenzen -Etildiglikol -Etilenglikol monoetileter -Etilenglikol monometileter -Fenoksietanol -Fenoksipropanol -Formik asit metilesteri -Furfurilalkol -2-Hidroksimetilfuran -2,2’-İmindietanol -İsokumol -İzoforon -İzo-oktil/nonil-fenil-polİglikol eter ( 5 etilen oksit kısımları ile) -İzopropenilbenzen -İzopropilbenzen -Limonen -Karbon disülfür - hintyağı etoksilat (15 etilen oksit kısımları ile) -2-Klor-1,3-bütadien -Klorbenzenler -2-klorpren -2-klorpropan - Ksilen -2,4-Ksenol (2,4- dimetilfenol) -Kümen -1-metoksi2-propanol -1-metoksi-2-propilasetat -2-metoksietanol -3-metoksietoksietanol -2-metoksipropanol -2-metoksipropilasetat -Metoksipropilasetatlar -5-metil-2-hekzanon -1-metil-3-etilbenzen -N-metilasetamit -Metilasetat -Metilbenzen -Metilkloroform -Metilsiklohekzanon -Metilformat -Metilglikol -Metilizoamilketon --metilstiren -Metil-tartar-bütileter (MTBE) -Aromatik hidrokarbon karışımları -Monoetileter asetat -1,2- pentadiol -Perkloretilen -Propanal -1,2- propandiol -Oktametilsiklo-tetrasiloksan(d4) -Penta-eritrol ve c9-c10 uçucu asit esterleri -Pentan -2-Pentanon -3-Pentanon - Petrol (benzin) -Mineral Petrol yağları -Pinenler -Potasyum oleat -2-Propanol -Propanon -n-propenol -i-Propilasetat -Silikon yağı -Siklohekzan --Terpinol -Tetraflormetan -Tridekanol (izomerlerin karışımı) -Tridesil alkol -Triflormetan -2,4,4-Trimetil-1-penten -Trimetilbromat -Beyaz alkol 310 -Propanoik asit -Propanaldehit -Propionik asit -n-propilasetat -n-propilbenzen -Propilenglikol -Resorkinol -Siklohekzanol -Siklohekzanon -Sorbitalhekzaoleat,etoksilat -Stiren -Tetrakloretilen -Tetraetil ortasilikat -Tetrahidrofuran -1,2,3,4-Tetrahidronaftalin -Tetralin -1,2,3,4-Tetrametilbenzen -1,2,3,5-Tetrametilbenzen -1,2,4,5-Tetrametilbenzen -Toluen -1,1,1-Trikloretan -Trikloretilen TRI -Trietanolamin -Trietilen tetramin -Trimetil benzen -Bitkisel yağ, sülfatı -Vinil asetat -Vinil benzen -Viniliden florür Tablo 2.2. ve ona ait sınır değerleri 01/01/2007 tarihinden itibaren geçerlidir.(Petrolkoku kullanarak enerji elde edilen tesislerde Tablo-2.2. ve ona ait sınır değerler Yönetmelik yürürlüğe girdiği tarihten itibaren geçerlidir). 01/01/2007 tarihinden itibaren geçerli olacak maddeler ve sınır değerleri: Kanserojen maddeler ve Polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH) için sınır değerler (Tablo 3.1 ve 3.2) I. sınıf 0,5 g/saat 0,10 mg/Nm3 II. sınıf 5 g/saat 1 mg/Nm3 III. sınıf 25 g/saat 5 mg/Nm3 Tablo 3.1. Kanserojen maddeler I.sınıf -Benzo(a)antrasen -Benzo(a)piren -Benzo(j)florenten -Benzo(k)florenten -Berilyum ve bileşikleri -Cr(VI) bileşikleri -Dibenzo(a,h)-antrasen -2-Naftilamin (+ tuzları) II.sınıf -3,3’-Diklora-(1,1’-bifenil) -3,3-Diklorbenzidin (+tuzları) -Dietil sülfat -Dimetil sülfat -1,2-Epoksietan -Etenoksit -Etilenoksit -Nikel ve bileşikleri III.sınıf -Akrilonitril -Benzen -1,3-bütadien -Bütadien -1-Klor-2,3-epoksipropan (Epiklorhidrin) -Kloreten -1,2-Dibrommetan -1,2-dikloretan 311 -2-Nitropropan -1,2-Epoksipropan -Hidrazin (+tuzları) -Propen oksit -Propennitril -Propilen oksit -Vinil klorür Tablo 3.2. Polisiklik aromatik hidrakarbonlar (PAH)- I. sınıf Kansorejen Maddeler -3,6-dimetil-fenantren -3-metilklorantren -5-metilkrisen -7H-dibenzo-(c,g)karbazol -Asenaften -Asenaftilen -Antrasen -Benzo(a)antrasen -Benzopiren -Benzo(b)florenten -Benzo(b)floren -Benzo(e)piren -Benzo(g,h,i)perilen -Benzo(j)florenten -Benzo(k)florenten -Krisen -Koronen -Dibenzo(a,e)piren -Dibenzo(a,h)antrasen -Dibenzo(a,h)piren -Dibenzo(a,i)piren -Dibenzo(a,i)antrasen -Dibenzo(a,l)piren -Dibenzo(a,h)akridin -Florenten -Floren -İnden(1,2,3-c,d)piren -Naftalin -Fenantren -Piren Tablo 3.1. ve Tablo 3.2. ve ona ait sınır değerler 01/01/2007 tarihinden itibaren geçerlidir. 312 EK 3 İZNE TABİ TESİSLER LİSTESİ LİSTE A Bu listedeki tesisler için izin, Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından verilir. LİSTE B Bu listedeki tesisler için izin, Mahalli Çevre Kurulunun görüşü alınarak Yetkili merci Valilik tarafından verilir. 1. Enerji Üretimi 1. 1. Katı, sıvı ve gaz yakıtlı termik santraller, Katı, sıvı ve gaz yakıtlı termik santraller, ısı ısı santralleri: santralleri: Katı (Kömür, kok, kömür briketi, turba, odun, a) Katı (Kömür, kok, kömür briketi, turba, a) odun, plastik ve kimyasal maddelerle plastik ve kimyasal maddelerle kaplanmamış ve kaplanmamış ve muameleye tabi tutulmamış muameleye tabi tutulmamış odun artıkları, petrol odun artıkları, petrol koku) ve sıvı (fuel-oil, koku) ve sıvı (fuel-oil, nafta, motorin, biyodizel nafta, motorin, biyodizel vb.) yakıtlı tesislerden vb.) yakıtlı tesislerden toplam yakma sistemi ısıl toplam yakma sistemi ısıl gücü 50 MW veya gücü 1 MW’tan büyük 50 MW’tan küçük olanlar. daha fazla olanlar. Gaz yakıtlı tesislerden toplam yakma sistemi b) Gaz yakıtlı tesislerden toplam yakma sistemi ısıl gücü 2 MW’tan büyük 50 MW’tan küçük ısıl gücü 50 MW veya daha fazla olanlar. olanlar 1. 2. Aşağıdaki yakıtları yakan tesisler: Aşağıdaki yakıtları yakan tesisler, b) a) Kömür, kok, kömür briketi, turba, fuel-oil, nafta, motorin, odun, plastik ve kimyasal maddelerle kaplanmamış ve muameleye tabi tutulmamış odun artıkları, biyodizel yakan veya yakma sistemi ısıl gücü toplam 50 MW veya daha fazla olan tesisler. a) Kömür, kok, kömür briketi turba, fuel-oil, nafta, motorin, odun, plastik ve kimyasal maddelerle kaplanmamış ve muameleye tabi tutulmamış odun artıkları, biyodizel yakan ve toplam yakma sistemi ısıl gücü 1 MW’dan büyük 50 MW’den küçük olan tesisler. b) Gaz yakıt (doğalgaz, sıvılaştırılmış petrol b) Gaz yakıt (doğalgaz, sıvılaştırılmış petrol gazı, kokgazı, yüksek fırın gazı, fuel gaz) yakan gazı, kokgazı, yüksek fırın gazı, fuel gaz) yakan ve ve yakma sistemi ısıl gücü toplam 50 MW veya toplam yakma sistemi ısıl gücü 2 MW’den büyük daha fazla olan tesisler. ve 50 MW’den küçük olan tesisler. c) Biyokütlenin (Pirina, ayçiçeği, pamuk çiğiti vb) yakıt olarak kullanıldığı yakma ısıl gücü 50 MW tan büyük olan tesisler. 1. 3. Paragraf 1.2’de belirtilen yakıtlar dışındaki katı ve sıvı yanıcı maddelerle çalışan, toplam yakma ısıl gücü 5 MW ve üzerinde olan yakma tesisleri. c) 1.4. Yakma ısıl gücü 5 MW ve üzeri kombine çevrim, birleşik ısı güç santralleri ve içten yanmalı motorlar ve gaz türbinleri. (Mobil santrallerde kullanılan içten yanmalı motorlar ve gaz türbinler dahil). Yakma ısıl gücü 1 MW’tan büyük 5 MW’tan küçük olan kombine çevrim, birleşik ısı güç santralleri içten yanmalı motorlar ve gaz türbinleri. (Mobil santrallerde kullanılan içten yanmalı motorlar ve gaz türbinler dahil). Biyokütlenin (pirina, ayçiçeği, pamuk çiğiti vb) yakıt olarak kullanıldığı yakma ısıl gücü 500 kW den büyük 50 MW tan küçük olan tesisler. Paragraf 1.2. de belirtilen yakıtlar dışındaki katı ve sıvı yanıcı maddelerle çalışan, toplam yakma ısıl gücü 500 KW’dan büyük 5 MW’tan küçük olan yakma tesisleri. 1.5. Yakma ısıl gücü 5 MW ve üzerinde olan Yakma ısıl gücü 1 MW’tan büyük 5 MW’tan jeneratör ve iş makinaları tahrikinde kullanılan küçük olan jeneratör ve iş makinaları tahrikinde gaz türbinleri. Kapalı çevrim gaz türbinleri, kullanılan gaz türbinleri. Kapalı çevrim gaz 313 sondaj tesisleri ve acil durumlarda kullanılan türbinleri, sondaj tesisleri ve acil durumlarda Jeneratörler hariç. kullanılan Jeneratörler hariç. 1.6. 30 ton/saat ve üzerinde kapasiteli kömür Kapasitesi 1 ton/saat’den büyük 30 ton/saat’den öğütme ve kurutma tesisleri. küçük olan kömür öğütme ve kurutma tesisleri. 1. 7. Linyit ve taş kömürü briketleme tesisleri. 1. 8. 500 ton/gün ve üzerindeki kapasitedeki 500 ton/gün altındaki kapasitedekiler taş kömürü, taş kömürü, linyit, odun, turba, koyu katran ve linyit, odun, turba, koyu katran ve benzeri benzeri maddeleri kullanan kuru damıtma maddeleri kullanan kuru damıtma tesisleri tesisleri (Koklaştırma, gazlaştırma, uçucu (Koklaştırma, gazlaştırma, uçucu maddeleri alma, maddeleri alma, vs.) Odun kömürü üretimi hariç. vs.) Odun kömürü üretimi hariç. 1. 9. Katran, katran ürünleri, katran suyu veya gazı damıtma ve işlenmesiyle ilgili tesisler. 1. 10. Katı yakıtlardan jeneratör ve su gazı üretim tesisleri. 1. 11. Parçalama yoluyla hidrokarbonlardan gaz yakıt elde edilen tesisler. 1. 12. Kömür gazlaştırma ve sıvılaştırma tesisleri. 1. 13. Şist ve benzeri diğer taş ve kumlardan sıvı yakıt elde etmede kullanılan tesisler ile bu yakıtın damıtılması ve işlenmesi için kurulan tesisler. 2. Taş, Toprak, Cam, Seramik ve Yapı Malzemeleri 2.1. - 2.2. - 2.3. Çimento ve çimento klinkeri üretme tesisleri. 2.4. Boksit, dolomit, alçı, kireç, kireçtaşı, kiselgur, magnezit, kuvars veya şamot üretme ocakları ve pişirme tesisleri 2.5. - 2.6. Asbest üretme, işleme ve biçimlendirme tesisleri. 2.7. Perlit, Şist ve kil patlatma tesisleri. 2.8. 20 ton/günü geçen eritme kapasitesine sahip, cam üretim tesisleri. Haberleşme ve medikal alanda kullanılan ürünleri hazır cam çubuk, bilye ve kütükten üreten tesisler, hazır cam çubuk, bilye ve kütükten elyaf çekme yoluyla camelyaf üreten tesisler ve cam kırıklarından cam üreten tesisler hariçtir. 2.9. - Dinamit ve alev püskürtücü kullanan taş ocakları. Doğal ve yapay taşlar ile cüruf ve molozların kırılması, öğütülmesi, elenmesi için kurulan tesisler. Kum ve çakıl eleme tesisleri hariçtir. Alçı, kiselgur, magnezit, mineral boya, midye kabuğu, talk, kil, tras, kromit ve çimento klinkeri öğütme tesisleri Asbest ürünlerinin makinalarda mekanik biçimlendirilmesi ve işlenmesi 20 ton/günün altında eritme kapasitesine sahip, cam üretim tesisleri. Haberleşme ve medikal alanda kullanılan ürünleri hazır cam çubuk, bilye ve kütükten üreten tesisler, hazır cam çubuk, bilye ve kütükten elyaf çekme yoluyla camelyaf üreten tesisler ve cam kırıklarından cam üreten tesisler hariçtir. Cam ve cam ürünlerini asitlerle parlatan veya matlaştıran tesisler. 314 2.10. Günlük üretimi 75 tonun üzerinde bir kapasiteyle çalışan ve/veya fırın kapasitesi 4m3’ün üzerinde ve her fırın için belirlenen yoğunluk 300 kg/m3’ün üzerinde olmak üzere pişirme (fırınlama) yoluyla, özellikle çatı kiremitleri, tuğla, ateş tuğlası, yassı kiremit, toprak veya seramik ve porselen ürünlerin imalatının yapıldığı tesisler. 2.11. - 2.12. 2.13. Üretim kapasitesi 5 ton/saat ve üzerinde olan, çimento veya diğer bağlayıcı maddeler kullanarak, sıkıştırma darbe, sarsma ve titreşim yoluyla şekillendirilmiş malzeme üreten tesisler. 2.14.Yol malzemesi hazırlayan tesislerle, katran eritme ve püskürtme tesisleri dahil, kuruldukları yerde bir yıldan fazla kalacak olan mineral malzemeli bitüm veya katran karışımlarını eriten ve üreten tesisler. 2.15. Mineral Maddelerin Ergitildiği tesisler. 3. Çelik, Demir ve Diğer Metallerin Üretilmesi ve İşlenmesi 3.1. Cevherleri kavuran (oksit haline getirmek için hava altında ısıtılma), eriten ve sinterleyen (ince taneli maddelerin ısıtma yoluyla bir araya bağlanması), tesisler. Günlük üretimi 75 tonun altında bir kapasiteyle çalışan ve/veya fırın kapasitesi 4m3’ün altında ve her fırın için belirlenen yoğunluk 300 kg/m3’ün altında olmak üzere pişirme (fırınlama) yoluyla, özellikle çatı kiremitleri, tuğla, ateş tuğlası, yassı kiremit, toprak veya porselen ürünlerin imalatının yapıldığı tesisler. Gazlı beton blokları ve buhar basıncı altında kum-kireç briketi veya elyaflı çimento levhaların üretildiği tesisler. Üretim kapasitesi 10 m3/h ve üzerinde olan, çimento kullanarak beton, harç veya yol malzemesi üreten tesisler; malzemelerin sadece kuru oldukları zaman karıştırıldıkları yerler dahil. Üretim kapasitesi 1 ton/saat’den büyük, 5 ton/saat’den küçük olan, çimento veya diğer bağlayıcı maddeler kullanılarak, sıkıştırma, darbe, sarsma ve titreşim yoluyla şekillendirilmiş malzeme üreten tesisler. Yol malzemesi hazırlayan tesislerle, katran eritme ve püskürtme tesisleri dahil, kuruldukları yerde bir yıldan az kalacak olan mineral malzemeli bitüm veya katran karışımlarını eriten ve üreten tesisler. - - 3.2. Saat kapasitesi 20 ton ve üzerindeki ham demir veya demir Saatlik kapasitesi 2 tondan büyük dışı ham metalleri üreten tesisler. 20 tondan küçük ham demir veya demir dışı ham metalleri üreten tesisler. 3.3. Çelik üretim tesisleri ile, döküm demiri veya ham çelik Ergitme kapasiteleri 2.5 ton/saat’e ergitme tesisleri. (Ergitme kapasiteleri 2,5 ton/saat e kadar olan kadar olan döküm demiri ve çelik ergitme tesisleri ile 5 ton ve üzeri döküm demiri ve çelik ergitme tesisleri hariçtir). şarj kapasitesi olan vakum ergitme tesisleri. 3.4. Şarjı 2000 kg ve üzerinde olan çinko ve çinko alaşımları için ergitme tesisleri veya diğer demir dışı metal ergitme tesisleri ile 500 kg’ın üzerinde şarjı olan rafine tesisleri. Aşağıdakiler hariçtir: Şarjı 50 kg’dan büyük 2000 kg’dan küçük çinko ve çinko alaşımları için ergitme tesisleri veya diğer demir dışı metal ergitme tesisleri ile 50 315 Vakumlu ergitme tesisleri. Kalay ve bizmut veya rafine çinko, alüminyum ve bakırdan oluşan düşük ergime sıcaklıklı döküm alaşımları için ergitme tesisleri. Basınçlı döküm veya kokilli döküm makinalarının bir parçası olan ergitme tesisleri. Asil metaller veya sadece asil metallerden veya asil metallar ve bakırdan oluşan alaşımlar için ergitme tesisleri. Karışımlı lehim banyoları. kg’dan büyük ve 500 kg’dan küçük şarjı olan rafine tesisleri. Aşağıdakiler hariçtir: Vakumlu ergitme tesisleri. Kalay ve bizmut veya rafine çinko, alüminyum ve bakır oluşan düşük ergime sıcaklıklı döküm alaşımları için ergitme tesisleri. Basınçlı döküm veya kokilli döküm makinalarının bir parçası olan ergitme tesisleri. Asil metaller veya sadece asil metallerden veya asil metaller ve bakırdan olan alaşımlar içir ergitme tesisleri. Karışımlı lehim banyoları. 3.5. Özellikle ignotların, kütüklerin, çubukların, sacların ve benzeri olmak üzere, alevle kabuk soymanın gerçekleştirildiği çelik yüzeyleri işleme tesisleri. - 3.6. Metal haddeleme tesisleri. 3.6.1. Sıcak Haddeleme Tesisleri a) Kapasitesi 50 ton/gün’den Kapasitesi 50 ton/gün ve daha büyük olan demir ve çeliğin küçük 3 haddelendiği tesisler. ton/gün’den büyük olan demir ve çeliğin haddelendiği tesisler. b) Kapasitesi 15 ton/gün ve daha büyük demir dışı metallerin küçükb)2 Kapasitesi 15 ton/gün’den haddelendiği tesisler. ton/gün’den büyük demir dışı metallerin haddelendiği tesisler. 3.6.2. Soğuk Haddeleme Tesisleri a) a) Kapasitesi 70 ton/gün’den büyük olan demir ve çeliğin a) Kapasitesi 70 ton/gün’den haddelendiği tesisler. küçük 5 ton/gün’den büyük olan demir ve çeliğin haddelendiği tesisler. b) Kapasitesi 30 ton/gün’den büyük olan demir dışı metallerin b) Kapasitesi 30 ton/gün’den haddelendiği tesisler. küçük 2 ton/gün’den büyük olan demir dışı metallerin haddelendiği tesisler. 3.7. Demir, temper ve çelik dökümhaneler. (Aylık kapasitesi Parça döküm kapasitesi 80 ton/ay’ın 800 ton’un altında döküm parçası olan kalıp ve maçaların soğuk altında olan kalıp ve maçaların soğuk metotla üretildiği pik, temper metodla üretildiği tesisler hariçtir). ve çelik döken dökümhaneler. 3.8. Üretim kapasitesi 10 ton/gün ve üzerinde olan demir dışı Üretim kapasitesi 500 kg/gün den büyük 10 ton/gün den küçük olan metallerin döküldüğü dökümhaneler. demir dışı metallerin döküldüğü Aşağıdakiler hariçtir: dökümhaneler ile toplam tutma 316 kuvveti 2 mega-Newton ve üzerinde olan bir veya daha fazla basınçlı Metallerin hareketli potalarda ergitildiği dökümhaneler. dökme makinalarından oluşan Madde 3.4’de belirtilen düşük ergime sıcaklıklı döküm tesisler. Aşağıdakiler hariçtir: alaşımlarından çekme takımlarının üretildiği dökümhaneler. Sanatla ilgili parçaların döküldüğü dökümhaneler. Sanatla ilgili parçaların döküldüğü dökümhaneler. Metallerin hareketli potalarda ergitildiği dökümhaneler. 3.9. Kaplama kapasitesi 1 ton/saat ve üzerinde olan ergitme banyolu veya alev püskürtme ile metal yüzeylerinin kurşun, kalay veya çinko gibi koruyucu tabakaları ile kaplandığı tesisler. (Sendzimir metodu ile çalışan sürekli çinko kaplama tesisleri hariçtir). 3.10. - 3.11. - 3.12. Madde 3.4’de belirtilen düşük ergime sıcaklıklı döküm alaşımlarından çekme takımlarının üretildiği dökümhaneler. Kaplama kapasitesi 1 ton/saat ve altında olan ergitme banyolu veya alev püskürtme ile metal yüzeylerinin kurşun, kalay veya çinko gibi koruyucu tabakaları ile kaplandığı tesisler. (Sendzimir metodu ile çalışan sürekli çinko kaplama tesisleri hariçtir). Hidroflorik asit, sülfürik asit veya nitrik asit kullanarak metal yüzeylerin muameleye tabi tutulduğu tesisler. (Kromlama tesisleri hariçtir). Her tokmağın 50 kJ ün üzerinde enerji ile çalıştığı ve kullanılan kalorifik enerjinin 2 MW tan fazla olduğu tokmaklı (şahmerdanlı) oluşan tesisler Kapasitesi 3 ton/gün den büyük bulon, çivi, perçin, somun, makine, bilye, iğne ve benzeri standart metal parçaların otomatlarda basınçla biçimlendirildiği tesisleri. - 3.13. Her seferinde 10 kg ve üzerinde patlayıcı madde kullanılarak detonasyon biçimlendirme ve metal kaplama işlemlerinin yapıldığı tesisler. 3.14. Anma gücü 500 kW ve üzerinde değirmenlerle hurda 100 kW’dan büyük ve 500 kW’dan küçük anma güçlü değirmenlerle parçalayan tesisler. hurda parçalayan tesisler. 3.15. Aşağıdaki makinaların üretildiği, tamirinin yapıldığı tesisler. Kazanlar Hacmi 5m3 ve üzerinde olan metal saçtan yapılmış konteynerler. Taban alanı 7 m2 ve üzerinde olan konteynerler. 3.16. Sıcak biçimlendirme metoduyla üretilen çelik dikişsiz boru ve kaynaklı boru üreten tesisler. 3.17. - Soğuk biçimlendirme metoduyla 317 üretilen çelik dikişsiz ve kaynaklı boru üreten tesisler. 3.18. 20 m ve daha uzun boylarda metal gemi iskeleti ve gemi bölümleri imal edilen tesisler Püskürtmeli maddelerle çelik yapı 3.19. konstrüksiyonları, çelik konstrüksiyonlar ve sac parçaları yüzeylerinin muamele edildiği tesisler. (Kapalı devre çalışan püskürtme maddesinin devrede kaldığı tesisler hariçtir). 3.20. Günde 1500 ve üzerinde kurşunlu akümülatör ile Günde 1500’den az kurşunlu akümülatör ile endüstriyel endüstriyel akümülatör hücreleri üreten tesisler. akümülatör hücreleri üreten tesisler. Tokmaklama metodu ile metal toz 3.21. üreten tesisler. 3.21’de sözü edilen metot dışında alüminyum, demir veya 3.21’de sözü edilen metot dışında magnezyum tozu veya pastası, veya kurşun veya nikel ihtiva metal tozu ve pastaları üreten eden toz veya pasta üreten tesisler. tesisler. 4. Kimyasal Ürünler, Tıbbi İlaçlar, Mineral Yapıların Rafinesi ve İşlenmesi 4.1. Kimyasal dönüşüm yoluyla, özellikle aşağıdaki maddelerin endüstriyel üretiminin yapıldığı tesisler. a) Asitler, bazlar ve tuzlar gibi inorganik kimyasal maddelerin üretildiği tesisler. b) Islak metot veya elektrik enerjisi kullanılarak metaller ve metal dışı maddelerin üretildiği tesisler. c) Korindon veya kalsiyum karpit üretim tesisleri. d) Halojenlerin veya halojen ürünleri ile kükürt veya kükürt ürünlerinin üretildiği tesisler. e) Fosforlu, potasyumlu veya azotlu gübrelerin üretildiği tesisler. f) Basınç altında çözülen asetilenin üretildiği tesisler. g) Organik kimyasal maddeler veya alkoller, aldehitler, ketonlar, asitler, esterler, asetatlar ve eterler gibi çözücü maddelerin üretildiği veya hammadde olarak 10 ton/gün ve daha fazla kullanıldığı tesisler. Organik kimyasal maddeler veya alkoller, aldehitler, ketonlar, asitler, esterler, asetatlar ve eterler gibi çözücülerin hammadde olarak 10 ton/gün den az 1 ton/gün’den kullanıldığı tesisler. h) Plastik maddeler ve kimyasal elyaf üreten tesisler. ı ) Selüloz nitrat üretim tesisleri. j) Sentetik reçine üreten tesisler. k) Hidrokarbon üreten tesisler. l) Sentetik kauçuk üreten tesisler. m) Kauçuk, kükürt ve karbon kullanılarak vulkanize lastik üreten tesisler . n) Katran boyaları ve katran boyası ara ürünlerinin üretildiği tesisler. o) Deterjan üreten tesisler. (Kapasitesi ≥ 10 ton/gün olanlar.) Deterjan üreten tesisler. (10 ton/gün 318 p) - >Kapasitesi ≥ 1ton olanlar) Sabun üreten tesisler. (Kapasitesi ≥ 1 ton/gün olanlar.) r) s) t) u) Amonyak üretim tesisleri. Klor üretim tesisleri. Florid üretim tesisleri. Kükürt üretim tesisleri. (Nükleer yakıt üretme veya parçalama veya kullanılmış nükleer yakıtların işlenmesi ile ilgili tesisler hariçtir.) 4.2 Bitki koruma veya haşere ile mücadele ilaçları ile bunlarda Bitki koruma veya haşere ile mücadele ilaçları ile bunlarda kullanılan etkin maddelerin üretildiği tesisler. kullanılan etkin maddelerin öğütüldüğü, mekanik olarak karıştırıldığı, paketlendiği, boşaltılarak yeniden paketlendiği tesisler. Tıbbi ilaçlar ve ilaç ara maddelerinin 4.3. üretildiği tesisler: a) Bitkiler, bitki parçaları ve bitkisel maddelerin özümlendiği, destile edildiği veya benzeri biçimde muamele edildiği tesisler. (Isıtılmayan etanol ektraksiyon tesisleri hariçtir). b) Hayvansal maddeler, canlı ve cansız hayvan organlarının ve sindirim ürünlerinin ilave edildiği ilaç ve ara madde üretilen tesisler. c) Mikro organizmalar ile bunlardan oluşan maddeler veya sindirim ürünlerinin katıldığı ilaç ve ara madde üretim tesisleri. 4.4. Petrol ve petrol ürünlerinin destilasyonu ve rafinerisi. 4.5. Petrol ürünlerinin diğer muameleleri ile mineral yağı, yağlama sıvıları, yağlama yağları ve metal işleme yağları gibi yağlama maddelerinin üretildiği tesisler. 4.6. 2000 ton/yıl ve üzeri olan kimyasal maddelerin geri 2000 ton/yıldan küçük olan kimyasal maddelerin geri kazanımının kazanımının yapıldığı tesisler. yapıldığı tesisler. 4.7. Kurum üreten tesisler. 4.8. Karbon (Sert yanma kömürü) üreten tesisler veya yakma yolu ile elektrotlar, elektrik kullanıcıları veya aygıt parçaları v.b. için elektro grafit üreten tesisler. 4.9. Organik çözücü maddelerin damıtım yoluyla yeniden Organik çözücü maddelerin damıtım işlendiği tesisler. (Damıtım kapasitesi 1 ton/saat ve üzerinde yoluyla yeniden işlendiği tesisler. olan tesisler). Damıtım kapasitesi 0.5 ton/saat üstünde ve 1 ton/saat’nin altında olan tesisler. 4.10.Kapasitesi 1 ton/gün ve üzerindeki doğal reçine ergitme Kapasitesi 1 ton/gün ve üzerindeki tesisleri. sentetik reçinelerin ergitildiği tesisler. 4.11. Üretim kapasitesi 1 ton/gün ve 319 üzerinde olan vernik, cila ve baskıda kullanılan boya üretilen tesisler. 5. Organik Maddelerle Yüzeylerin Muamelesi, Profil Biçimindeki Plastik Malzemelerin Üretimi, Plastik Maddeler ve Reçinelerin Diğer İşlenme Biçimleri. 5.1. Maddelerin, profil ve tabaka biçimindeki malzemelerin Maddelerin, profil ve tabaka cilalandığı ve kurutulduğu tesisler. biçimindeki malzemelerin Cilaların organik çözücü madde ihtiva ettiği ve kullanım cilalandığı ve kurutulduğu tesisler. kapasitesinin 250 kg/saat ve üzerinde olan tesisler. Cilaların organik çözücü madde içerdiği ve kullanım kapasitesinin 25 kg/saat’den büyük ve 250 kg/saat’den küçük olduğu tesisler. 5.2. Profil ve tabaka biçimindeki malzemelerin döner baskı Profil ve tabaka biçimindeki malzemelerin döner baskı makinaları ile basıldığı ve akurutulduğu tesisler. makinaları ile basıldığı ve kurutulduğu tesisler. Boya ve Cila maddeleri: Boya ve Cila maddeleri: a) Organik çözücü olarak yalnız etanol ihtiva eden ve bundan a) Organik çözücü olarak yalnız 500 kg/saat ve üzerinde kullanılan veya etanol ihtiva eden ve bundan 500 kg/saat ve üzerinde kullanılan veya b) Diğer organik çözücüler içeren ve bunlardan 250 kg/saat ve b) Diğer organik çözücüler içeren ve bunlardan 25 kg/saat’den fazla ve 250 kg/saat’den az kullanılan tesisler. 5.3. Cam elyaf mineral elyaflar veya profil ve tabaka Profil ve tabaka biçimindeki biçimindeki malzemelerin kimyasal tabaka ile kaplandığı malzemelerin plastik maddeler ve emprenye edildiği, doyurulduğu ve kurutulduğu tesisler. lastik ile kaplanması, emprenye edilmesi ve kurutulması için kullanılan tesisler. Organik çözücü kullanım kapasitesi 25 kg/saat’den çok 250 kg/saat’den az olan tesisler. Kimyasal maddeler a) Sentetik reçineler veya b) Plastik maddeler ve lastik; organik çözücü madde kullanımı 250 kg/saat ve üzeri. 5.4. Madde ve araç gereçlerin katran, katran yağı veya sıcak bitümle kaplandığında doyurulduğu tesislerde kabloların sıcak bitümle doyurulduğu ve kaplandığı tesisler hariçtir. Tellerin fenol veya kresol reçinesi 5.5. veya diğer organik madde kullanılarak izole edildiği tesisler. Bant biçimindeki malzemeleri 5.6. plastik maddelerle kaplayan; tesislerle plastik maddeler, yumuşatıcılar okside ve beziryağı ve diğer maddelerden meydana gelen karışımları kurutan tesisler. Üretim kapasitesi 500 kg/saat ve 5.7. üzerinde olan stiren katkılı veya aminli epoksi reçineli sıvı ve doymamış poliester reçinelerinin üzerinde kullanılan tesisler. 320 işlendiği tesisler. Isıl işlem yoluyla furan, üre fenolü resorsin maddeleri veya ksilen reçinesi gibi aminoplast veya fenol folmaldehit plastların kullanımı ile madde üretilen tesisler. (Ana girdi maddeleri 10 kg/saat ve üzerinde olan tesisler dahildir). Asbest kullanılmaması koşulu ile 5.9. fenol veya diğer plastik reçineli bağlayıcı maddelerin kullanılması suretiyle balata üretilen tesisler. Organik bağlayıcı maddeler veya 5.10. çözücüler kullanılarak yapay zımpara plakaları, parçaları, zımpara kağıtları veya dokularının üretildiği tesisler. Poliüretan biçimlendirme maddeleri 5.11. veya poliüretan köpüğü ile maddeler içerisinde boşluk oluşturma çalışmaları yapan tesisler. Ana girdi maddelerinin 200 kg/saat ve üzerindeki tesisler dahil olup, termoplastik poliüretan kullanan tesisler hariçtir. 5.12. Ayda 200 adet ve daha fazla motorlu aracın boyandığı ve Ayda 30 adet ve daha fazla motorlu aracın boyandığı ve verniklendiği verniklendiği tesisler. tesisler. 5.13. Ayda 500 adet ve üzerinde beyaz eşya boyamasının Ayda 500 adetten az beyaz eşya boyamasının yapıldığı tesisler. yapıldığı tesisler. 5.8. - 5.14. Ahşap ve metal yüzeylerin 250 kg/saat ve üzerinde Ahşap ve metal yüzeylerin organik organik çözücü kullanılarak boyandığı tesisler. çözücü kullanılarak 25 kg/saat’den çok 250 kg/saat’den az kullanılan tesisler. 6. Odun ve Selüloz 6.1. Odun, sap, saman ve diğer benzeri elyaf maddelerinden selüloz üretilen tesisler. 6.2. 200 ton/gün ve üzeri kapasiteli her çeşit karton, kağıt veya 200 ton/günden az kapasiteli her mukavva üretimi. çeşit karton, kağıt veya mukavva üretimi. 6.3. Hammadde olarak odun ve yan ürünleri kullanılarak sunta Hammadde olarak odun ve yan üretilen tesisler (kapasitesi 1000 m3/ay ve daha yüksek tesisler). ürünleri kullanılarak sunta üretilen tesisler. (kapasitesi 1000 m3/ay’dan düşük 30 m3/ay’dan yüksek tesisler). 7. Besin Maddeleri, İçkiler, Yemler ve Tarımsal Ürünler. 7.1. Büyük baş, küçükbaş hayvanların ve Kümes Hayvanlarının yetiştirildiği kapasiteleri aşağıda belirtilen, Ahırlar (Hayvan Barınakları) ve Tavuk Çiftlikleri (Kümesler) a) b) 20.000 adet tavuk kapasiteli 40.000 adet piliç ve kesimlik tavuk kapasiteli 321 c) 500 büyük baş hayvan ve 1000 küçük baş hayvan kapasiteli ve üzerindeki tesisler. 7.2. Kesim Tesisleri 7.3. 7.4. a) Kanatlı Kesimhane ve Kombinalarında 5000 adet/günün üzerinde kesim yapılan tesisler. b) 11 Eylül 2000 tarih ve 24167 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Kırmızı Et ve Et Ürünleri Üretim Tesislerinin Kuruluş, Açılış, Çalışma ve Denetleme Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik’te belirtilen 1. ,2. Sınıf Kırmızı Et Mezbahalarında büyükbaş ve küçükbaş hayvanların kesiminin yapıldığı tesisler. Hayvansal yağların ergitildiği tesisler. Özel kesim tesislerinde kazanılarak işlenilen, haftalık işleme kapasitesi 200 kg’ın üzerinde olan tesisler. Besinlerin (patates, sebze, et, balık ve benzeri) işlendiği tesisler. Aşağıdakiler hariçtir: - - Lokantalar, kantinler, hastaneler ve benzeri kuruluşlar. 7.5. - 7.6. - Haftada 8000 kg’dan az et işleyen kasaplar. Bağırsak ve işkembe temizleme tesisleri. 7.2., 7.4. ve 7.5.’de verilen sınırların altındaki kapasitedeki tesisler hariçtir. Et ve balık tütsüleme tesisleri. Aşağıdakiler hariçtir: Lokantalar veya Haftalık tütsüleme kapasitesi 1.000 kg’ın altındaki tesisler. Bağırsak ve işkembe temizleme tesisleri. 7.2., 7.4 ve 7.5’de verilen sınırların altındaki kapasitedeki 7.7. - 7.8. - tesisler hariçtir. Kemik, kıl, yün, boynuz, tırnak ve kan gibi kesim artıklarından yem, gübre ve teknik yağların üretildiği tesisler. (Rendering Tesisleri vb.) Hayvan kesim artıklarından jelatin 322 ve tutkal üretim tesisleri. Yünün dışında, işlenmiş hayvan derisi ve kılı depolama ve işleme tesisleri. 7.2 de belirtilmeyen ve işletmenin kendi ihtiyacı için kazandığı hayvansal kıllar hariç. İşlenmemiş kemiklerin depolandığı 7.10. tesisler. Aşağıdakiler hariçtir. Haftalık üretim kapasitesi 4000 kg’ın altında olan kasaplar. 7.2’de söz konusu edilmeyen tesisler 7.11. Hayvan cesetlerini ortadan kaldırma tesisleriyle, hayvan organları veya hayvansal ürünlerin toplandığı, ortadan kaldırıldığı tesislere gönderilmek üzere depolandığı tesisler. Tabaklanmamış hayvan derilerinin 7.12. kurutulduğu, tuzlandığı depolandığı tesisler. 7.2, 7.4 ve 7.5’te verilen sınırların altındaki kapasiteli tesisler hariçtir. İşlenmiş ürün kapasitesi 12 tondan 7.13. fazla olan ham deri ve deri işleme tesisleri. Hayvan dışkısı kurutma tesisleri. 7.14. Balık unu ve balık yağı üretim 7.15. tesisleri. Balık unu üretim tesisleri ile kapalı 7.16. kaplarda balık unu depolama tesisleri. 7.17. Günlük üretim kapasitesi 500 ton ve üzerinde olan tahıl Günlük üretim kapasitesi 100 tondan fazla ve 500 tondan az olan tahıl ve ve yem öğütme tesisleri. yem öğütme tesisleri. 7.18. Şeker fabrikaları. 7.19. Maya üretim tesisleri. 7.20. – Fermantasyon ile alkollü içki üreten tesisler veya malt tesisleri. 7.9. - 7.21. - 7.22. - 7.23. - 7.24. 7.25 Bitkisel yağ fabrikaları. a) Solvent kullanarak ekstrakte yapan ham yağ ve/veya rafine yağ üretim tesisleri; rafine yağ üretimi yapan tesisler veya ham yağ ve rafine yağ üretimi yapan tesisler. (Eleme ve tozdan Hayvansal ve bitkisel maddelerden asitler kullanarak baharat üreten tesisler. Kapasite raporuna göre; Kurulu Kavurma kapasitesi 1 ton/gün ve üzerinde olan kahve kavurma tesisleri. Kapasite raporuna göre; Kurulu Kavurma kapasitesi 10 ton/gün ve üzerinde olan Kahve yerine geçen (tahıl, kakao, fıstık vb. ) ürünlerin kavrulduğu tesisler. Süt tozu üretim tesisleri. - 323 arındırma, kırma, ezme, ısıtma, pres veya santifüj vb. işlemlerin tümünü veya birkaçını yaparak ham yağ üreten bitkisel yağ üretim tesisleri hariçtir) b) Bitkisel ham maddeden katı yağ üretimi yapan tesisler. 7.26. 7.27. 7.28. 7.29 - 7.30. - Çikolata fabrikaları. Nişasta üretimi ve nişasta türevlerinin üretildiği tesisler. Alkollü İçki Üreten yerler. 10.000 lton/gün ve üzeri kapasiteli süt veya süt ürünleri işleme tesisleri Meyan kökü şerbetçi otu vb. bitkilerin işlendiği tesisler. Çay fabrikaları. Sigara fabrikaları. Hayvan yemi kurutma tesisleri. 7.31. 7.32. 7.33. 8.Atık ve artık maddelerin değerlendirildiği tesisler 8.1Yanıcı katı ve sıvı maddelerin yetersiz oksijen etkisi altında ısıl parçalanmaya tabi tutulduğu tesisler. (piroliz tesisleri) 8.2.Yanma yoluyla katı maddelerden belli maddelerin Küle dönüştüren yakma ocaklardan kazanılması ile ilgili tesisler. asil metallerin geri kazanıldığı tesisler. Çıkış maddelerinin 200 kg/gün’den daha az olduğu tesisler dahildir. 8.3. a) Atık geri kazanım ve nihai bertaraf tesisleri. (Atık a) Atık geri kazanım ve nihai bitkisel yağ fabrikalarından 1 ton ve üzerinde hekzan ekstresi bertaraf tesisleri. (Atık bitkisel yağ kullanan, buhar kazanı bulunan ve rafinarizasyon işlemi yapan fabrikalarından 1 tondan az hekzan tesisler ve solvent sintine suyu ve madeni yağ geri kazanım ekstresi kullanan, buhar kazanı tesisleri için kapasitesi 2000 ton ve üzerinde olan tesisler) bulunan ve rafinarizasyon işlemi yapan tesisler ve solvent sintine suyu ve madeni yağ geri kazanım tesisleri için kapasitesi 2000 ton-500 ton arasında olan tesisler) . b) Atık yakan tesisler. (Yakıl ısıl gücünün % 40’ından b) Atık yakan tesisler. fazlasını atık yakarak elde eden tesisler. (Yakıl ısıl gücünün % 40’ından fazlasını atık yakarak elde eden tesisler. 9. Maddelerin Depolanması, Doldurma ve Boşaltılması 3 9.1. a) Yanıcı, parlayıcı ve patlayıcı gazlar için 150 m ve a)Yanıcı, parlayıcı ve patlayıcı ve üzerindeki tank kapasitede depolama tesisleri. gazlar için 20 m3 ten büyük 150 m3 ten küçük tank kapasiteli depolama tesisleri. b) Ham petrol ve işlenmiş için 20 m3 ten büyük 150 m3 ten küçük kapasitede depolama tesisleri. 9.2.a)Ham petrol ve petrol ürünlerinin (Fuel oil motorin nafta a)Ham petrol ve petrol ürünlerinin benzin Vb.) veya mineral yağlar, sıvı mineral yağı ürünlerinin (Fuel oil motorin nafta benzin Vb.) depolandığı 20.000 ton ve üzeri depolama kapasitesi olan veya mineral yağlar, sıvı mineral tesisler yağı ürünlerinin depolandığı 5.000 b) Diğer maddelerden kazanılan metanolün depolandığı 20.000 ton’un üzerinde ve 20.000 ton’un ton ve üzerinde depolama tank kapasitesi olan tesisler altında depolama tank kapasitesi olan tesisler. b) Diğer maddelerden kazanılan metanolün depolandığı 5.000 ton’un 324 9.3. Akrilnitril depolandığı ve depolama kapasitesinin 5.000 ton ve üzerinde olduğu tesisler. 9.4. Klor’un depolandığı ve depolama kapasitesinin 200 ton ve üzerinde olduğu tesisler. 9.5. Kükürtdioksit’in depolandığı ve depolama kapasitesinin 500 ton ve üzerinde olduğu tesisler. 9.6. Sıvı oksijenin depolandığı ve depolama kapasitesinin 2.000 ton ve üzerinde olduğu tesisler. 9.7. Amonyumnitrat’ın depolandığı ve depolama kapasitesinin 5.000 ton ve üzerinde olduğu tesisler. 9.8. Sodyumklorat’ın depolandığı ve depolama kapasitesinin 250 ton ve üzerinde olan tesisler. 9.9. – 9.10. - üzerinde ve 20.000 ton’un altında depolama tank kapasitesi olan tesisler. Akrilnitril depolandığı ve depolama kapasitesinin 350 ton’un üstünde ve 5.000 ton’un altında olduğu tesisler. Klor’un depolandığı ve depolama kapasitesinin 10 ton’un üzerinde ve 200 ton’un altında olduğu tesisler. Kükürtdioksit’in depolandığı ve depolama kapasitesinin 20 ton’un üzerinde ve 500 ton’un altında olduğu tesisler. Sıvı oksijenin depolandığı ve depolama kapasitesinin 200 ton’un üzerinde ve 2.000 ton’un altında olduğu tesisler. Amonyumnitrat’ın depolandığı ve depolama kapasitesinin 500 ton’un üzerinde ve 5.000 ton’un altında olduğu tesisler. Sodyumklorat’ın depolandığı ve depolama kapasitesinin 25 ton’un üzerinde ve 250 ton’un altında olduğu tesisler. 5 ton veya üzerindeki bitki koruma maddeleri ve haşereye karşı korunma maddelerinin depolandığı tesisler. Kuru durumda iken tozuma yapabilen yığma maddelerin, damperli araçlar ve devirmeli depolar, kepçeler ve teknik araç ve gereçlerle doldurulup boşaltıldığı açık veya tam kapalı olmayan depolama tesisleri. 200 ton/gün ve üzerinde madde aktarılan tesisler dahil olup, hafriyat çalışmaları hariçtir. 10. Diğerleri 10.1. Patlama tehlikesi olan maddelerin üretildiği, geri kazanıldığı veya bertaraf edildiği tesisler. Mühimmat veya diğer patlayıcıları yükleme, boşaltma veya parçalama tesisleri dahil olup, kibrit üretimi dahil değildir. - 10.2. Selüloit üretim tesisleri. - 10.3. Azot içeriği %12.6’ya kadar olan Nitroselüloz kullanılarak vernik ve baskı boyası için katkı maddesi üreten tesisler. - 10.4. Doğal asfaltın ergitildiği veya damıtıldığı tesisler. - 325 10.5. Zift buharlaştırma tesisleri. 10.6. - Sülfat terebentin yağı veya Tallyağının temizlenmesi ve işlenmesi için kullanılan tesisler. 10.7. Kükürt ve kükürt bileşiklerinin kullanılması suretiyle doğal veya sentetik kauçuk vulkanize olduğu tesisler. Aşağıdaki tesisler hariçtir: - Saatte 50 kg’dan az kauçuk işlenen tesisler veya Yalnız vulkanize kullanılan tesisler. 10.8. kauçuk Yapıları koruma, temizleme, ahşap koruma veya yapıştırma maddelerinin üretildiği üretim kapasitesi 1 ton/gün’den daha fazla olan tesisler. Sadece suyun çözüm maddesi olarak kullandığı ve 4.1.de verilen tesisler hariçtir. - 10.9. - Halojenli aromatik hidrokarbonlar kullanılarak ahşap koruma maddeleri üreten tesisler,4.1.’de verilen tesisler hariçtir. 10.10. - Terbiye işlemlerinden kasar(haşıl, sökme, ağartma, merserizasyon, kostikleme vb.)ve boyama birimlerini birlikte içeren iplik, kumaş veya halı fabrikaları. 10.11. - Alkalik maddeler, klor ve klor bileşikleri kullanıldığı iplik veya kumaş ağartma tesisleri. 10.12. - 10.13. - 10.14. - 3.000 KW ve üzerindeki anma güçlü motorlar ve gaz türbinleri için test merkezleri veya bu güçlerde motor ve gaz türbinlerinin bulunduğu test standartları. Üretim kapasitesi 25 ton/saat ve üzerinde olan hava sıvılaştırma tesisleri. Ağaç işleri; ağaç lifleri üretimi ve ağaç kaplama üretimi ve tahrik gücü 100 KW’ ve üzerinde olan kereste (hızar fabrikaları) fabrikaları. Mobilya fabrikası ve ağaç parke vb. yer döşemelerinin üretiminin 326 yapıldığı fabrikalar. EK 4 EK DÜZENLEMELER 1) Aşağıdaki durumlarda, emisyonların çevreye olan zararlı etkilerinin önlenebilmesi için; - Bir inceleme alanında hava kalitesi değerleri, sınır değerleri aşmışsa, - Kanser yapıcı emisyonlar 39 uncu maddenin (j) bendine göre sınırlandırılamıyorsa, - Çevreye olan zararlı etkiler ek düzenlemeler getirilmeden önlenemiyorsa, ek düzenlemeler getirilir. 2) Aşağıdaki durumlar için de hava kirliliğine karşı; a) 39 uncu maddenin (b), (c), (d) ve (i) bentlerinde verilen emisyon sınır değerlerinin iki katına ulaşılmışsa, b) Madde 43’de verilen sınır değerlerin 1,5 katına ulaşılmışsa veya atık gaz hacimsel debisi 100.000 m3/h’ e kadar olan tesislerde sınır değerlerin iki katına ulaşılması durumunda, c) Madde 39 veya Madde 43’de verilen islilik dereceleri aşılmış ise, d) Tesislerin gerçek baca yükseklikleri Madde 42’de öngörülen değerlerin %65’ inin altında ise, Madde16 ya göre getirilecek ek düzenlemelerle emisyonların azaltılması, Madde 42 ye göre atık gazların bacalardan yayılması şartlarının iyileştirilmesi tedbirlerinden daha öncelikle uygulanması için, ek düzenlemeler getirilir. EK-5 EMİSYON İZNİ BAŞVURUSUNDA İSTENEN BİLGİ VE BELGELER 1) Dilekçe. 2) Gazete İlanı. (Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği kapsamı dışında kalan, yeni kurulacak tesisler için) 3) Emisyon İzin Başvuru Formu. 4) 1/25000’lik topoğrofik ve tesisin kurulu bulunduğu alanın topoğrofik koşulları dikkate alınarak hazırlanacak hava kalitesine katkı değerini hesaplayan ve gösteren dağılım modelini ve model çıktısının , CD ortamında sunulması. (Madde 40 da verilen kütlesel debi değerlerini aşan ve Hava Kalitesi Ölçümü gereken A grubuna tabi tesisler) 5) Tesisin içerisinde yer aldığı alanın bölgesine ait en son yapılan 1/25000’lik Çevre düzeni Planı ve notları veya 1/5000’lik Nazım İmar Planı ve notları veya 1/1000’lik Uygulama İmar Planı ve notları, tesis alanının planı yoksa; tesis etki alanını tanımlayan uydu fotoğrafları veya işletmeci tarafından hazırlanacak kroki haritaların üzerinde arazi kullanım durumları (yerleşim birimleri, tarım alanı vb.) belirlenecek. (A grubuna Tabi Tesisler) 6) Tesisin çevresinde yeralan sanayi, yerleşim yerleri ile ilgili detaylı bilgiler (İnceleme alanının çapı en az 2 km) olmalıdır. 327 7) Ayrıntılı proses iş akım şeması.Akım şeması üzerinde emisyon kaynakları işaretlenecektir. 8) Makine yerleşim planı. Plan üzerinde emisyon kaynakları gösterilecektir. 9) Meteorolojik veriler. Yıllık ortalama sıcaklık, rüzgar (hızı ve yönü), bulutluluk vb. veriler. (min./max./Ort) ( *Yetkili Merci gerekirse Ek 3 Liste A’daki tesisler için, saatlik verileri de isteyebilir). (A grubuna Tabi Tesisler için) 10) Emisyon Ölçüm Raporu. 11) Endüstriyel Kaynaklı Hava Kirliğinin Kontrolü Yönetmeliği hükümlerini yerine getireceğine dair taahhütname Emisyon İzin Dosyası’nda yeralacaktır. 12) Yönetmelik eki olan Yönergede belirtilen diğer bilgi ve belgeler Emisyon İzin Dosyası’nda yeralacaktır. 13) Tesise ait emisyon izin dosyasında yer alan tüm bilgi, belge ve emisyon ölçüm raporu vb. elektronik ortamda (CD vb.) hazırlanarak Emisyon İzin Dosyası ile birlikte Bakanlığa sunulacaktır. 14) Emisyon ve Hava Kalitesi yapan kuruluşun akreditasyon belgesi veya Bakanlıkça ölçüm yapmaya yetkili kılındığına ilişkin belgeler. 15) Tesisin genel yerleşimini ve ölçüm yapılan ünite ve noktaların fotoğrafları. EK-6 EMİSYON ÖLÇÜM RAPORU FORMATI 1) Faaliyetin açık bir şekilde anlatımı. 2) Emisyon parametreleri, kirletici emisyonların neden kaynaklandığını, bunların kaynaklara göre dağılımı. 3) Emisyon kaynaklarını azaltmak için tesiste ölçümden önce yapılan iyileştirmeler ile ilgili bilgiler, 4) Kullanılan ölçüm yöntemleri, standartlar ve cihazları kalibrasyon belgesi. 5) Faaliyetin Yönetmeliğe göre durumu.(Ek 3 de nerede yer aldığı, tesisten kaynaklanan emisyonların Yönetmelikteki durumları). 6) Ölçüm sonuçları. 7) Ölçüm sonuçlarının değerlendirilmesi. 8) Onay sayfası. (hazırlayanların imzası) 9) Raporu hazırlayan özel veya kamu kurum ve kuruluşlarının akredite edilmiş belgesi veya bakanlıktan alınmış yeterlik belgesi. 10) Ekler; Laboratuar Yeterlik Belgesi. Bacaların madde 42’ye göre değerlendirilerek Abak üzerinde gösterilmesi. Makine yerleşim planı. Ayrıntılı iş akım şeması. Topoğrafik harita. Diğer istenilen ekler. 328 Bütün resmi evrakların resmi onaylı olması resmi olmayan evrakların işletmeci tarafından onaylanması. onaylı resmi evrakların aynı zamanda işletmeci tarafından arka sayfasının onaylanması. -------------------------------------------------------------------------Resmi Gazete Tarih:13.01.2005 Sayı: 25699 Çevre ve Orman Bakanlığından: Isınmadan Kaynaklanan Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç Madde 1 − Bu Yönetmeliğin amacı; konut, toplu konut, kooperatif, site, okul, üniversite, hastane, resmi daireler, işyerleri, sosyal dinlenme tesisleri, sanayide ve benzeri yerlerde ısınma amaçlı kullanılan yakma tesislerinden kaynaklanan is, duman, toz, gaz, buhar ve aerosol halinde dış havaya atılan kirleticilerin hava kalitesi üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak ve denetlemektir. Kapsam Madde 2 − Bu Yönetmelik; ısınmada kullanılacak yakma tesislerinin özelliklerini ve işletilme esaslarını, yakma tesislerinde kullanılacak katı, sıvı ve gaz yakıtların kalite kriterlerini ve uyulması gerekli emisyon sınırlarını kapsar. Bu Yönetmelik; a) Kızılötesi ışınımla ısıtma yapan yakma tesisleri başta olmak üzere mevcut teknik gelişmeler sonucunda atık gaz atma tertibatı olmadan çalışan yakma tesislerini, b) İçindekini sıcak atık gaza doğrudan temas etmek suretiyle kurutmak, yiyecekleri sıcak atık gaza doğrudan temas etmek suretiyle pişirmek ve benzer yollarla hazırlamak üzere düşünülüp tasarlanmış yakma tesislerini, c) Koşullara göre, ilk çalıştırmanın ardından geçecek üç aydan daha uzun bir süre aynı yerde çalıştırılması beklenmeyen yakma tesislerini, d) 7/10/2004 tarihli ve 25606 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Endüstriyel Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği kapsamına giren ve ısınma amacı ile kullanılan ve ısıl gücü >1000 kW olan yakma tesislerini, e) Bu Yönetmeliğin 16 ve 17 nci maddelerinde belirtilen yetki belgesine sahip gerçek ve tüzel kişilerin görevleri, Türk Silahlı Kuvvetlerine ait ısınma amaçlı yakma tesislerini, kapsamaz. 329 Dayanak Madde 3 - Bu Yönetmelik, 11/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu ile 8/5/2003 tarihli ve 4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 1, 2 ve 9 uncu maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır. Tanımlar Madde 4 - Bu Yönetmelikte geçen; Bakanlık: Çevre ve Orman Bakanlığını, Dış Hava: Çalışma mekanları haricindeki troposferde bulunan dış ortamlardaki havayı, Emisyon:Yakma tesisinden dış havaya atılan atık gaz içindeki kirleticinin debisini (kg/saat, m3/saat), Emisyon Değeri: Atık gaz konsantrasyonu (mg/Nm3) içindeki nem miktarı düşüldükten sonra (273 K, 1013 hPa) kuru bazda elde edilen kirletici konsantrasyonu (mg/Nm3), Konsantrasyon: Yakma tesisindeki dış havaya atılan atık gaz içindeki, kuru bazda ve normal şartlardaki (273 K, 101,3 kPa) kirletici miktarını (mg/Nm3), Tip Emisyon Belgesi: Bu Yönetmelikte belirlenen emisyon standartlarını sağlayan yakma tesislerinin üretiminden ve satışından önce yetkili merci tarafından düzenlenen belgeyi, Yakma Tesisleri: Yakıtların yakılmasıyla ısı elde edilen soba, kombi, kat kaloriferi, kazan ve brölür ünitesi gibi tesislerini (Yakıtın yandığı yer ile bu yere bağlı parçalar ve atık gaz tertibatları yakma tesisine dahildir), Çift Yakıtlı Yakma Tesisleri: Katı, sıvı, gaz yakıtlarından herhangi ikisini alternatifli olarak yakabilen yakma tesislerini, Yoğuşmalı Yakma Tesisi: Atık gaz içindeki su buharının ısısını konstrüksiyona bağlı olarak yoğuşturma yoluyla kullanabilen ısı üretim cihazlarını, Atık Gaz ile Isı Kaybı: Yakıtın ısıl değeri açısından yakma havası ile atık gazın ısı içeriği arasındaki farkı, Ateşleme Isısı:Yakma tesisinde sürekli yanma rejiminde yanan yakıtın birim zamandaki alt ısıl değerini, Odun Koruyucu Madde: Odunun tutuşma ısısını korumak amacıyla odunun işlenmesi ve terbiye edilmesinde kullanılan maddeler, odunu tahrip eden böcek ve mantarlar ile odunun rengini değiştiren mantarlara karşı biyosit (haşere öldürücü) etkiye sahip olan maddeleri, Ölçüm Noktası: Ölçüm yapmak amacıyla yakma tesisi ile baca arasındaki bağlantıyı sağlayan boru üzerinde açılan deliği, Atık Gaz Akımı Merkezi: Atık gaz borusunun kesitinde, atık gazın en yüksek sıcaklığa ulaştığı bölgeyi, Doğal Halde Bırakılmış Odun: Yalnızca mekanik işleme tabi tutulmuş olup kullanımı sırasında önemsiz denebilecek derecede zararlı maddelere maruz kalan odunu, Isıl Güç (IG): Sürekli yanma rejiminde çalışan yakma tesisinden birim zamanda alınan kullanılabilir en yüksek ısı miktarıdır. Yakma tesisinin ısıl gücü ayarlanabilir 330 özelliğe sahip olması durumunda, ısıl güç ayarının sabitleştirilmiş değeri ısıl güç olarak kabul edilir. Isıl gücü ayarlanabilir olmasına rağmen ısıl güç ayarı sabitleştirilmemiş ise ısıl güç ayarının en yüksek değerini, Şişme İndeksi: Kömürün koklaşma özelliğini ve bütimli kömür olup olmadığını belirten birimi, Verimlilik: Yakma tesisinden elde edilen kullanılabilir ısı miktarının (ısıtma ısısı) yakma tesisine yüklenen yakıtın toplam ısı miktarına oranını, Benzen Türevleri: İslilik derecesi tespit edilirken filtre kâğıdında tutulan ağır uçucu ve organik maddeleri, İslilik Derecesi: Ringelmann Skalasında atık gaz içindeki partikül emisyonunun meydana getirdiği sayıyı (islilik ölçütü, optik refleksiyon yeteneğidir. Refleksiyon yeteneğinin %20 oranında azalması, islilik derecesinin bir birim artması demektir), Emisyon Ölçüm Yetkilisi: Yakma tesisinde gerekli bakım, onarım ve baca gazı ölçümünü yapan gerçek ve tüzel kişileri, Baca Temizleyicisi: Yakma tesisinin bacasında gerekli bakım, onarım ve temizliği yapan gerçek ve tüzel kişileri, Yetkili Merci: Tip Emisyon Belgesi ile ithal kömür kontrol belgesinin verilmesinde Bakanlığı, Belediye sınırları içindeki alanlarda, yakma tesislerini ve satışa sunulan yakıtların denetiminde Büyükşehir belediyeleri ve ilgili belediyeleri, Belediye sınırları, organize sanayi bölgeleri ve endüstri bölgeleri dışındaki alanlarda, yerli yakıtlara uygunluk ve satış izin belgesi verilmesi ve yakma tesislerinin denetiminde valilikleri, ifade eder. İKİNCİ BÖLÜM Yakıtlar Yakıtlar Madde 5 - Bu Yönetmelik kapsamında, yakma tesislerinde kullanılması gerekli yakıtlar ve kullanılması yasak maddeler aşağıda belirtilmiştir. Kullanılması gerekli yakıtlar: a) Kömür 1) Taşkömürü, taşkömürü briketleri, taşkömürü koku, 2) Linyit kömürü, linyit kömürü briketi, 3) Turb briketi, turba, 4) Antrasit, 5) Asfaltit. Yukarıda belirtilen yerli ve ithal kömürlerin 22 ve 23 üncü maddede belirtilen Tablo-10, 11 ve 12’de verilen özelliklere sahip olması gerekmektedir. Briket kömürler ise 24 üncü maddede belirtilen özelliklere sahip olmalıdır. Kükürt içeriği yüksek olan kömürden elde edilen briket kömürlerin kullanıldığı yakma tesislerinde, yakıtta yapılan özel önlemler sonucu bacadan atılan kükürt dioksit (SO2) konsantrasyonu, toplam kükürt içeriği kuru bazda ağırlıkça maksimum %1,0 olan 331 briket kömürün yanması sonucu bacadan atılan kükürt dioksit (SO2) konsantrasyonuna eşdeğer ise bu briket kömürler ısınmada kullanılabilir. Briket kömürlerin kullanıldığı soba ve kazanlara ait deneyler akredite olmuş veya Bakanlıkça uygun görülen laboratuvarlarda yapılır ve belgelendirilir. b) Odun, Odun Türevi ve Diğer Biokütle Yakıtları 1) Mangal-odun kömürü, mangal-odun kömürü briketi, 2) Kabuğu dahil minimum altı ay doğal halde bırakılmış parça odun, yarılmış odun, kıyılmış odun ile çalı çırpı ve takoz şeklindeki odun, 3) Doğal halde minimum altı ay bırakılmış parçalı olmayan odun, örneğin testere unu, talaş, zımpara tozu veya kabuk şeklinde, 4) Odun briketi şeklinde doğal halde minimum altı ay bırakılmış odundan elde edilen preslenmiş odun veya eşdeğer odun peleti (topağı) veya eşdeğer kalitede doğal halde bırakılmış odundan elde edilmiş diğer preslenmiş odun, 5) Odun koruyucu madde sürülmemiş veya odun koruyucu madde içermeyen boyalı, cilalı, kaplamalı odun ile bundan kalan artıklar ve halojen-organik bağlayıcı madde içermeyen kaplamalar, 6) Odun koruyucu madde sürülmemiş veya odun koruyucu madde içermeyen kontrplâk, talaşlı plaka, elyaflı plaka ile bunlardan kalan artıklar ve halojen-organik bileşikler içermeyen kaplamalar, 7) Saman, prina, mısır koçanları, pamuk, patlıcan, biber, kabak, domates sapları, ayçiçek kabukları ve sapları, fındık kabukları ve pirinç kabukları gibi maddelerden elde edilmiş briketler, (4) numaralı alt bende uygun preslenmiş odun veya nişasta, bitkisel parafin, melas (pancar küspesi) gibi bağlayıcı maddeler kullanılarak (5), (6) ve (7) numaralı alt bentlerde belirtilen odun ve odun ürünlerinden elde edilen briketler kullanılabilir. Ayrıca, elle yüklemeli yakma tesislerinde, (2), (3), (4), (5), (6) ve (7) numaralı alt bentlerde belirtilen odun ve odun ürünleri gibi bitkisel maddeler minimum altı ay doğal veya hava ile kurutulmuş halde kullanılır. c) Sıvı Yakıtlar Kükürt içeriği maksimum %1,0 olan ithal fuel-oil ile kükürt içeriği maksimum %1,5 olan yerli fuel-oil ve 1/1/2007 tarihinden itibaren ise kükürt içeriği maksimum % 1,0 olan yerli fuel-oil, ayrıca, motorin, gaz yağı, kerosen ve etanol gibi sıvı yakıtlardır. d) Gaz Yakıtlar Hava gazı, doğalgaz, sıvılaştırılmış petrol gazı (LPG), hidrojen, biyogaz, arıtma gazı, kok fırını gazı, grizu, yüksek fırın gazı, rafineri gazı ve sentetik gazlardır. Gaz yakıtların içindeki kükürdün hacimsel oranı %0.1’i geçemez. Kullanılması Yasak Maddeler: Bu maddenin (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen yakıtların dışındaki petrol koku, kullanılmış mineral yağ, araba plastiği parçaları, lastik, tezek, katı atıklar ve 332 tekstil artıkları, kablolar, ıslak odun, boyalı odun, plastikler, gazete hariç olmak üzere ev eşyaları ve yemek atıkları gibi evsel atıklar, özel atıklar, tıbbi atıklar, asfalt ve asfalt ürünleri, boya ve boya ürünleri ile fuel-oil kaplarının ısınma amacıyla yakılması yasaktır. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Katı Yakıtlı Yakma Tesisleri Genel Kurallar ve Koşullar Madde 6 - Katı yakıtlı yakma tesislerinde aşağıdaki sayılan kural ve koşullara uyulması zorunludur. a) 1/1/2006 tarihinden sonra kurulacak veya yenisiyle değiştirilecek katı yakıtlı yakma tesisleri sürekli çalıştırma rejiminde iken, bu tesislere ait atık gaz isliliği, Ek-1’de gösterilen islilik derecesi (Ringelmann Skalasına) 1 (Gri-%20) değerinden daha yüksek olamaz. Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce kurulmuş olan katı yakıtlı yakma tesislerinde bacadan atılan gazın islilik değeri Ek-1 de gösterilen islilik derecesi (Ringelmann Skalasına) 2 (Gri-%40) değerinden daha yüksek olamaz. b) Katı yakıtlı yakma tesisleri, üretici veya yetkili bayilerin verdiği bilgiler doğrultusunda kurulur ve önerilen katı yakıta uygun yakıtlar kullanılarak çalıştırılır. c) Açık şömineler yalnızca ara sıra çalıştırılmalı ve bu tesislerde sadece 5 inci maddenin (b) bendinin (2) numaralı alt bendinde belirtilen doğal halde bırakılmış ve kurutulmuş odunlar veya 5 inci maddenin (b) bendinin (4 ) numaralı alt bendinde belirtilen odun briketi formunda pres edilmiş odunlar kullanılır. Kapalı şömineler ateş yeri kapatılarak çalıştırılmakta ve ısıyı konveksiyon yoluyla vermektedir. Bu özelliği nedeniyle açık şöminelere getirilen yakıt kısıtlaması kapalı şömineler için geçerli değildir. d) Bu Yönetmelik kapsamındaki katı yakıtlı yakma tesislerinde, kullanılan yakıta bağlı olarak açığa çıkan kirletici konsantrasyonu ölçümü akredite olmuş veya Bakanlıkça uygun görülen laboratuvarlarda yapılır. e) Katı yakıtlı yakma tesisi üreticileri; tesisin kurulması aşamasında belirtilen sınır değerlerini sağlayacağını garanti eder, işletme esnasında bakım ve onarımını üstlenir, bakım onarımını üslendiği süre içinde 7 ve 8 inci maddelerde Tablo-1, Tablo-2, Tablo-3, Tablo-4 ve Tablo-5’de belirtilen emisyon sınır değerlerini sağladığını garanti eder ve yetkili merciye bildirir. Isıl Gücü ≤15 kW Olan Yakma Tesisleri Madde 7 - Isıl gücü ≤15 kW olan yüksek uçuculu katı yakıtlı yakma tesisleri; yakıt besleme yeri ve yakıt yanma yeri ayrı, kademeli yakıt beslemeli, birincil ve ikincil yanmayı sağlayacak şekilde dizayn edilir. Isıl gücü ≤15 kW olan katı yakıtlı yakma tesislerinde, yalnızca 5 inci maddenin (a) bendinde belirtilen yakıtlar veya 5 inci maddenin (b) bendinin (2), (3) ve (4) numaralı alt bentlerinde belirtilen katı yakıtların kullanılması halinde tüm işletme şartlarında 333 bacadan atılan partikül madde konsantrasyonu ve islilik derecesi Tablo-1’de verilen sınır değerlerini aşamaz. Tablo-1 Partikül Madde Konsantrasyonu ve İslilik Derecesi Yakma Tesisinin Ölçüm Oksijen İçeriği Partikül Madde İslilik Derecesi Isıl Gücü (kW) Yöntemi Hacimce (%) Konsantrasyonu (Ringelmann Skalası) (mg/Nm3) IG≤15 Ek-3.A.2 13 150 1 Isıl Gücü >15 kW Olan Katı Yakıtlı Yakma Tesisleri Madde 8 - Isıl gücü 15< IG 1000 kW olan katı yakıtlı yakma tesislerine ilişkin emisyon sınır değerleri aşağıda tablolar halinde verilmiştir. a) Isıl gücü 15<IG≤1000 kW olan yüksek uçuculu katı yakıtlı yakma tesisleri; yakıt besleme yeri ve yakıt yanma yeri ayrı, kademeli yakıt beslemeli, birincil ve ikincil yanmayı sağlayacak şekilde dizayn edilir. 1) Isıl gücü 15<IG≤1000 kW olan katı yakıtlı yakma tesislerinde, 5 inci maddenin (a) bendinde belirtilenler ile aynı maddenin (b) bendinin (1) numaralı alt bendinde belirtilen yakıtların kullanılması halinde bacadan atılan partikül madde konsantrasyonu ve islilik derecesi, tüm işletme şartlarında, Tablo-2’de verilen sınır değerlerini aşamaz. Tablo-2 Partikül Madde Konsantrasyonu ve İslilik Derecesi Yakma Tesisinin Isıl Gücü (kW) Ölçüm Yöntemi Oksijen İçeriği Hacimce (%) Partikül Madde Konsantrasyonu (mg/Nm3) İslilik Derecesi (Ringelmann Skalası) 15<IG≤1000 Ek-3.A.2 8 150 1 2) Isıl gücü 15<IG≤1000 kW olan katı yakıtlı yakma tesislerinde, 5 inci maddenin (b) bendinin (2), (3) ve (4) numaralı alt bentlerinde belirtilen yakıtların kullanılması halinde bacadan atılan kirletici konsantrasyonları, tüm işletme şartlarında, Tablo-3’de belirlenen sınır değerlerini aşamaz. Tablo-3:Partikül Madde, Karbonmonoksit Konsantrasyonu ve İslilik Derecesi Yakma Tesisinin Isıl Gücü (kW) 15<IG≤50 50<IG≤150 150<IG≤500 500<IG≤1000 Ölçüm Yöntemi Ek3.A.2 Oksijen İçeriği Hacimce (%) 13 13 13 13 Partikül Madde Konsantrasyonu (mg/Nm3) Karbonmonoksit Konsantrasyonu (CO) (mg/Nm3) 150 150 150 150 4000 2000 1000 500 İslilik Derecesi (Ringelmann Skalası) 1 1 1 1 3) Isıl gücü 15<IG≤1000 kW olan katı yakıtlı yakma tesislerinde 5 inci maddenin (b) bendinin (7) numaralı alt bendinde belirtilen yakıtların kullanılması halinde bacadan 334 atılan kirletici konsantrasyonları, tüm işletme şartlarında Tablo-4’de belirlenen sınır değerlerini aşamaz. Tablo-4 Partikül Madde, Karbonmonoksit Konsantrasyonu ve İslilik Derecesi Yakma Tesisinin Isıl Gücü (kW) Ölçüm Yöntemi Oksijen İçeriği Hacimce (%) Partikül Madde Konsantrasyonu (mg/Nm3) Karbonmonoksit Konsantrasyonu (CO) (mg/Nm3) 15<IG≤1000 Ek3.A.2 13 150 4000 İslilik Derecesi (Ringelma nn Skalası) 1 4) Isıl gücü 15<IG≤1000 kW olan katı yakıtlı yakma tesislerinde, 5 inci maddenin (b) bendinin (3) ve (4) numaralı alt bentlerinde belirtilen yakıtların kullanılması halinde bacadan atılan kirletici konsantrasyonları, tüm işletme şartlarında Tablo-5’de belirlenen sınır değerlerini aşamaz. Tablo-5 Partikül Madde Konsantrasyonu, Karbonmonoksit Konsantrasyonu ve İslilik Derecesi Yakma Tesisinin Isıl Gücü (kW) Ölçüm Yöntemi 15<IG ≤100 100<IG≤500 500<IG≤1000 Ek3.A.2 Oksijen İçeriği Hacimce (%) 13 Partikül Madde Konsantrasyonu (mg/Nm3) 150 Karbonmonoksit Konsantrasyonu (CO) (mg/Nm3) 800 İslilik Derecesi (Ringelmann Skalası) 1 13 150 500 1 13 150 300 1 b) Bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinin (b) bendinin (5) ve (6) numaralı alt bentlerinde belirtilen yakıtların, yalnızca minimum 50 kW ısıl gücüne sahip yakma tesisleri ile odun işleme veya odun terbiye işletmelerinde kullanılması önerilir. c) Isı taşıyıcısı sıvı olan ve elle doldurulan yakma tesislerinde, 5 inci maddenin (b) bendinin (2), (3), (4), (5), (6) ve (7) numaralı alt bentlerinde belirtilen yakıtların kullanılması halinde yakma tesisi tam yükte çalıştırılır. Bunun için kural olarak yeterli görülen bir ısı akümülatörü kullanılır. Yakma tesisinin yanma havası kısılmış halde iken çalıştırma (kısmi yükte çalıştırma) Ek-3.A.2.3 veya Ek-3.A.1’deki gerekliliklerin yerine getirilebilmesi halinde geçerlidir. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Sıvı ve Gaz Yakıtlı Yakma Tesisleri Genel Kurallar ve Koşullar Madde 9 - Sıvı ve gaz yakıtlı yakma tesisleri aşağıda belirtilen genel kurallara uyar. Bu amaçla; a) 1/1/2006 tarihinden sonra kurulacak veya eskisiyle değiştirilecek olan, sıvı ve gaz yakıtlı yakma tesisleri, mevcut teknik gelişmeler ışığında yakma tekniği konusunda 335 alınacak önlemler ile azotoksit (NOx) konsantrasyonunu azaltıcı özellikler taşır. b) 1/1/2006 tarihinden önce kurulan, binaların veya odaların ısıtılmasında kullanılan, ısıl gücü (IG)<120 kW ve ısı taşıyıcısı sıvı olan, sıvı ve gaz yakıtlı yakma tesislerinde yalnızca kullanılan kazan-brülör birimi, kazan ve brülör için üreticinin verdiği bir belge ve Ek-3.B.2’deki yöntem uyarınca yapılan test koşullarında elde edilen atık gaz miktarı içindeki azotoksit (NOx) Tablo-6’da verilen sınır değerlerini sağlayacak şekilde kurulup çalıştırılır. Tablo- 6 Azotoksit (NOx) İçin Sınır Değerleri İlgili Standart TS* veya EN* Kullanılan Yakıt Fuel-oil Yakma Tesisinin Isıl Gücü (kW) ------ Motorin IG<120 Doğalgaz IG<120 Test Esasları Ek-3.B.2 Azotoksit (NOx) (NO2 olarak) (mg/kWh) 250 120 80 (TS )*Türk Standartları Enstitüsü ve (EN)*Avrupa Birliğinin ilgili standartları c) 1/1/2006 tarihinden sonra kurulan veya eskisinin yerine yeni bir yakma tesisi konularak değiştirilen, binaların, odaların ısıtılmasında kullanılan, ısı taşıyıcısı sıvı olan ve ısıl gücü (IG)>400 kW olan sıvı ve gaz yakıtlı yakma tesisleri, yalnızca üreticinin vereceği bir belge ile, Ek-3.B.2’de tanımlanan yöntem uyarınca yapılan test sonucunda elde edilen verimlilik değeri % 91’i aşmadığı teyit edildiğinde kullanılır. d) Sıvı ve gaz yakıtlı yakma tesis üreticileri; tesisin kurulması aşamasında belirtilen sınır değerlerini sağlayacağını garanti eder, işletme esnasında bakım ve onarımını üstlenir, bakım onarımını üstlendiği süre içinde Tablo-6, Tablo-7, Tablo-8 ve Tablo-9’de belirtilen emisyon sınır değerlerini sağladığını garanti eder ve yetkili merciye bildirir. e) Avrupa Birliğine üye olan bir ülkede veya Avrupa Ekonomik Bölgesi Anlaşmasına taraf ülkelerden birinde üretilmiş bulunan kazan-brülör birimi, kazan ve brülörler için yukarıdaki (b) bendinden farklı olarak atık gazdaki azotoksit (NOx) konsantrasyonu Ek-3.B.2’deki yönteme eşdeğer bir başka yöntemle de ölçülebilir. Buharlaştırma Brülörlü Sıvı Yakıtlı Yakma Tesisleri Madde 10 - Buharlaştırma brülörlü sıvı yakıtlı yakma tesisleri; a) Ek-3.A.3.2’deki yönteme göre elde edilen islilik derecesi 2’yi aşmayacak, b) Ek-3.A.3.2’deki yönteme göre yapılan testlere göre atık gazlarda benzen türevleri bulunmayacak, c) Bu Yönetmeliğin 13 üncü maddesinde belirtilen atık gaz kaybı sınır değerlerine uyacak, şekilde kurulup çalıştırılır. Püskürtme Brülörlü Sıvı Yakıtlı Yakma Tesisleri Madde 11 - Püskürtme brülörlü sıvı yakma tesisleri, aşağıda belirtilen esaslar uyarınca Tablo-7’deki sınırlamalara uyulur. Bu amaçla; a) Ek-3.A.3.2’deki yönteme göre elde edilen islilik derecesi 1’i aşmayacak, b) Ek-3.A.3.2’deki yönteme göre yapılan testlere göre atık gazlarda benzen türevleri bulunmayacak, 336 c) Bu Yönetmeliğin 13 üncü maddesinde belirtilen atık gaz kaybı sınır değerlerine uyacak, şekilde kurulup çalıştırılır ve kirletici emisyonu Tablo-7’de verilen sınır değerlerini aşamaz. Tablo-7 Azotoksit (NOx), Karbonmonoksit (CO) ve Hidrokarbon (CxHy) İçin Sınır Değerleri İlgili Isıl Güç Azotoksit Karbonmonoksit Hidrokarbon İslilik Atık Standart (kW) (NOx) (NO2 olarak) (CO) (mg/kWh) (CxHy) (CH4) Derecesi (Ringelmann Gaz ile (ppm) Skalası) (mg/kWh) Isı Kaybı (%) TS * 70<IG≤1000 veya EN* 15<IG≤70 Sınıf 250 110 20 1 11 185 110 10 1 11 120 80 10 1 11 120 60 10 1 11 1** Sınıf 2** Sınıf 3** (TS )* Türk Standartları Enstitüsü ve (EN)*Avrupa Birliğinin ilgili standartları (Sınıf)** TS ve EN’de belirtilen sınıflar Gaz Yakıtlı Yakma Tesisleri Madde 12 - Gaz yakıtlı yakma tesisleri, Ek-3.A.3.4’teki ölçüm yöntemine göre 13 üncü maddedeki atık gaz ile ısı kaybı sınır değerlerine ve Tablo-8’de verilen sınırlamalara uyacak şekilde kurulup çalıştırılır. Tablo- 8 Azotoksit (NOx), Karbonmonoksit (CO), Hidrokarbon (CxHy) Konsantrasyonu ve İslilik Derecesi İlgili Standart TS * veya EN* Isıl Güç (kW) 70<IG≤1000 30<IG ≤70 Sınıf 1** Sınıf 2** Sınıf 3** Sınıf 4** Azotoksit (NOx) (NO2 olarak) (mg/kWh) 260 Karbonmonoksit (CO) (mg/kWh) Hidrokarbon (CxHy) (ppm) (CH4olarak) İslilik Derecesi (Ringelmann Skalası) 1070 20 1 Atık Gaz İle Isı Kaybı (%) 9 260 - 20 1 9 200 - 20 1 9 150 - 20 1 9 100 - 20 1 9 (TS )* Türk Standartları Enstitüsü ve (EN)*Avrupa Birliğinin ilgili standartları (Sınıf)** TS ve EN’de belirtilen sınıflar Atık Gaz ile Isı Kaybı Sınırlaması Madde 13 - Sıvı ve gaz yakıtlı yakma tesislerinde, atık gaz ile ısı kayıpları aşağıdaki sınırları aşamaz. 337 Bu amaçla; a) Sıvı ve gaz yakıtlı yakma tesislerinde Ek-3.A.3.4’teki ölçüm yöntemi ile yapılan testlerden elde edilen atık gaz ile ısı kayıpları değerleri aşağıda Tablo-9’da verilen sınır değerlerini aşamaz. Ayrıca, Avrupa Birliği CE işareti taşıyan ve Avrupa Birliği Uygunluk Beyanında, 92/42/AT numaralı Avrupa Birliği yönergesi (AB1. EG No L 167 S. 17, L 195 S. 32) ile değişiklik 93/68/AT (AB1. EG No L 220 S.) bağlamında standart kazanla donatılmış bulunan sıvı veya gaz yakıtlı yakma tesisinde, aşağıdaki atık gaz ile ısı kaybı sınır değerine yakma tesisinin modelinden dolayı uyulamazsa, atık gaz ile ısı kaybı sınır değerine +1 tolerans verilir. Tablo- 9 Atık Gaz ile Isı Kaybı Sınırlamasına İlişkin Sınır Değerler Isıl Gücü Atık Gaz ile Isı AB CE İşareti Taşıyan Kaybı İçin 92/42/AB ve 93/68/AB Direktifleri Gereği (kW) Sınır Değerleri Standart Kazanlar İçin Atık Gaz ile Isı Kaybı İçin Sınır Değerler 15< IG ≤ 25 11 12 25< IG ≤ 50 10 11 50<IG 9 10 b) (a) bendinde belirtilen sınırlamalara ve Tablo-9’da belirlenen atık gaz ile ısı kaybı sınır değerlerine, özellikleri ve kurallara uygun işlevi sırasında uyulamayan sıvı veya gaz yakıtlı yakma tesisleri mevcut teknik gelişmeler ışığında ilgili prosese veya ilgili modele uygun olacak şekilde kurulup çalıştırılır. c) (a) bendindeki Tablo-9’da belirtilen hususlar ısıl gücü IG≤15 kW olup, tek bir mekanın ısıtılmasında kullanılan veya ısıl gücü IG≤28 kW olup, yalnızca kullanım suyu ısıtılmasında kullanılan, yakma tesisleri için geçerli değildir. BEŞİNCİ BÖLÜM Ölçüm ve Kontrol Ölçüm Noktası Madde 14 - Bu Yönetmeliğin 16 ve 17 nci maddeleri gereğince yapılması gereken ölçüm için yetkili merci, yakma tesisinin işletmeni veya sahibinden yakma tesisinde bir ölçüm noktası açmasını talep eder. Bu ölçüm noktası, Ek-2’de belirtilen koşullara uygun olacaktır. Bir yakma tesisinde birden çok sayıda baca kanalı varsa her baca kanalı için birer ölçüm noktası açılır. Ölçüm Cihazları Madde 15 - Ölçüm cihazlarının kalibrasyonlu olması esastır. Bu amaçla; a) 16 ve 17 nci maddeleri uyarınca ölçümler, uygun ölçüm cihazlarıyla yapılır. Ölçüm cihazları esas itibariyle, bir uygunluk testinden başarıyla geçmeleri halinde uygun kabul edilir. İslilik derecesinin belirlenmesinde kullanılan ölçüm cihazlarında filtre kâğıdı ve karşılaştırma tayfı uygunluk testine dahil edilir. Yakma havası sıcaklığının tespiti için uygunluğu kontrol edilmiş bir ölçüm cihazı yerine ayarı yapılmış bir cıvalı termometre de kullanılabilir. 338 b) Kullanılan ölçüm cihazlarının kontrolü, muayenesi ve ayarları yılda minimum bir defa akredite edilmiş veya Bakanlık tarafından uygun görülen laboratuarlarda yapılır. Yeni Kurulmuş veya Değişiklik Görmüş Mevcut Tesislerde Ölçüm, Kontrol ve Tip Emisyon Belgesi Madde 16- Yeni kurulmuş veya değişiklik görmüş mevcut tesislerde ölçüm ve kontrole ilişkin koşullar aşağıda tanımlanmıştır: a) 1/1/2006 tarihinden sonra kurulmuş bulunan veya önemli bir değişiklik görmüş bulunan ve ısıl gücü (IG)>15 kW olan, kurallar ve koşulları 8 inci maddenin (a) bendi veya 10, 11, 12 ve 13 üncü maddelere göre düzenlenmiş olan bir yakma tesisinin sahibi veya işletmeni, ilgili kural ve koşullara uygunluğunu ilk çalıştırma sonrasındaki dört hafta içinde ölçüm yetkilisine ölçümleri yaptırır. b) (a) bendinde belirtilen hususlar; 1) Isıl gücü ≤15 kW olan ve tek bir mekanın ısıtılmasında veya kullanım suyu ısıtılmasında kullanılan yakma tesisleri, 2) Metanol, etanol, hidrojen, kereson, gazyağı, biyogaz, arıtma gazı, grizu, kok çelik gazı, yüksek fırın gazı veya rafineri gazı kullanılan yakma tesisleri ile doğal halde bırakılmış doğalgaz veya petrol gazı ısısının elde edildiği yerde kullanılan yakma tesisleri, 3) 13 üncü madde uyarınca atık gaz ile ısı kaybı sınırlamaları ile ilgili kural ve koşullara uyulduğunun tespit edilmesi halinde yoğuşmalı yakma tesisi olarak kurulmuş bulunan yakma tesisleri, için geçerli değildir. c) Ölçümler, Ek-3 uyarınca yakma tesisinin normal çalışma koşullarında yapılır. Emisyon ölçüm yetkilisi ölçümlerin sonuçlarını, Ek-4 veya Ek-5’te belirtilen örneklere uygun bir belge tanzim ederek yakma tesisinin sahibine veya işletmenine verir. Ölçüm sonuçları bu Yönetmelikte belirtilen sınır değerlerini aşamaz. d) Yukarıda (a) bendi uyarınca gereken kural ve koşullara uyulmadığının ortaya çıkması halinde yakma tesisinin sahibi veya işletmen, emisyon ölçüm yetkilisine, ilk ölçümlerden sonraki altı hafta içinde ikinci bir ölçüm yaptırır. Bu ölçümde de gerekli kural ve koşullara uyulmadığı sonucu çıkarsa emisyon ölçüm yetkilisi iki hafta içinde ilk ölçüm ile ikinci ölçüm sonuçları hakkındaki belgenin bir örneğini yetkili merciye verir. e) Emisyon ölçüm yetkilisi, yukarıdaki (a) bendi uyarınca yaptığı ölçümlerin kaydını tutar. Yerine getirdiği kontrol ve muayene ile ilgili belgeleri minimum beş yıl süreyle muhafaza eder ve gerektiğinde yetkili merciye ibraz eder. f) Tip emisyon belgesi almak için 7, 8, 9, 10, 11, 12 ve 13 üncü maddelerine göre düzenlenmiş olan bir yakma tesisinin üreticisi, Ek-3 uyarınca, akredite olmuş veya Bakanlığın izin verdiği laboratuvarlarda gerekli test ve deneyleri yaptırır. İlgili kural ve koşullara uygunluğu halinde laboratuvar yetkilisi Ek-4 veya Ek-5’te belirtilen belgeyi tanzim ederek yakma tesisi üreticisine verir. Periyodik Ölçümler ve Kontroller Madde 17 - Isıl gücü (IG)>15 kW olan katı ve sıvı ile ısıl gücü (IG)>30 kW olan gaz yakıtlı yakma tesislerinin sahibi veya işletmeni, bu Yönetmelikteki koşullar ve kurallar uyarınca yakma tesisinin bakımını, onarımını, bacanın temizlenmesini ve baca 339 gazı ölçümlerini yetkili servise veya bakım, onarım, baca temizleme ve emisyon ölçüm yetkisine sahip gerçek ve tüzel kişilere yaptırır. a) Yıllık bakım, onarım, baca temizleme ve baca gazı ölçümüne tabi katı, sıvı ve gaz yakıtlı yakma tesisleri; 1) Isıl gücü (IG)>15 kW olan, 5 inci maddenin (a) bendinin (1), (2), (3), (4) ve (5) numaralı alt bentlerinde ve (b) bendinin (1), (2), (3) ve (4) numaralı alt bentlerinde belirtilen veya 5 inci maddenin (b) bendinin (7) numaralı alt bendinde belirtilen katı yakıtları mekanik yolla veya elle besleyen yakma tesislerinin, 2) Isıl gücü (IG)>50 kW olan, 5 inci maddenin (b) bendinin (5) ve (6) numaralı alt bentlerinde belirtilen katı yakıtları mekanik yolla veya elle besleyen yakma tesislerinin, 3) Bu Yönetmeliğin 9, 10, 11, 12 ve 13 üncü maddelerinde belirtilen; ısıl gücü (IG)>15 kW olan sıvı yakıtlı yakma tesisleri ile ısıl gücü (IG)>30 kW olan gaz yakıtlı yakma tesislerinin, sahibi veya işletmeni, yakma tesisi ile ilgili bu Yönetmelikte belirtilen koşullara ve kurallara uyduğunu yılda bir defa yetki belgesine sahip gerçek ve tüzel kişilere yaptırır. b) Bakım, onarım, baca temizleme ve baca gazı ölçümleri düzenli aralıklarla yapılır. (a) bendinden farklı olarak, yılda maksimum üçyüz saat ve tarımsal işletmelerde elde edilen ürünlerin kurutulmasında kullanılan ve kurutmanın ısı değiştirici üzerinden gerçekleştirilen yakma tesislerinin sahibi veya işletmeni, yakma tesisleri ile ilgili bu Yönetmelikte belirtilen kurallara ve koşullara uyduğunu üç yılda bir defa yetki belgesine sahip gerçek ve tüzel kişilere yaptırır. c) Yetki belgesine sahip gerçek ve tüzel kişiler, yukarıdaki (a) bendi uyarınca yapılacak periyodik ölçüm ve kontrol tarihini sekiz hafta önceden yakma tesisi sahibine veya işletmenine yazılı olarak bildirir. d) 16 ncı maddenin ( c), (d) ve (e) bentlerinde belirtilen hususlar bu madde için de geçerlidir. Ölçüm Sonuçlarının Bildirimi ve Değerlendirilmesi Madde 18 - Emisyon ölçüm yetki belgesine sahip gerçek ve tüzel kişiler, ölçüm sonuçlarını 16 ve 17 inci maddeleri uyarınca altı ayda bir ilgili yetkili merciye bildirir. Yetkili merci her yıl bakım, onarım, baca temizleme ve baca gazı ölçüm sonuçları hakkında genel hatları içeren özet bir rapor tanzim eder ve bu özet raporu her yıl en geç Mayıs ayı sonuna kadar Bakanlığa bildirir. Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) ile Endüstri Bölgelerinde (EB) yer alan endüstriyel tesislerindeki ısıtma amaçlı yakma tesislerinde, yetki belgesine sahip gerçek ve tüzel kişilerce yapılan bakım, onarım, baca temizleme ve baca gazı ölçüm sonuçları OSB veya EB bölge müdürlüğüne bildirilir. OSB veya EB bölge müdürlükleri ölçüm sonuçları hakkında genel hatları içeren bir rapor tanzim eder ve Bakanlığa bildirir. Yakma Tesisindeki Değişiklik Madde-19 - Yakma tesisinden dış havaya verilen emisyon içeriğini değiştiren, emisyon miktarının azaltılmasına veya artırılmasına neden olan aşağıdaki faaliyetler; a) Yakma tesisinde kullanılan yakıtın değiştirilmesi, b) Yakma tesisinin değiştirilmesi, 340 c) Yakma tesisinin ısıl gücünün değiştirilmesi ile bu değişiklik sonucunda 14 üncü madde gereğince yapılan kontrol ve muayenede de değişikliğe uğraması, yakma tesisinde değişiklik yapılmış olarak kabul edilir. ALTINCI BÖLÜM Çeşitli ve Son Hükümler Doğalgazın Zorunlu Olarak Kullanılması Madde 20 - Doğalgazın ulaştığı ve hattının geçtiği yerlerdeki işyerleri, konutlar ve sanayide doğalgazın ısınma amaçlı kullanımı zorunludur. Atık Gazların Bacadan Dışarı Atılma Koşulları Madde 21 - Yakma tesisi sahibi, ısınma sezonu öncesi yılda minimum bir defa yakma tesisinin bakım/onarımını ve baca temizliğini yapar veya yaptırır. Isıl gücü (IG)>15 kW olan katı ve sıvı ile ısıl gücü (IG)>30 kW olan gaz yakıtlı yakma tesislerinin bakım/onarım ve baca temizliği yapıldıktan sonra durum emisyon ölçüm yetkilisine bildirilir. Yakma tesisinin ısıl gücü (IG)<1 MW olan yakma tesislerinde atık gaz bacasının yüksekliği; a) Eğik çatı olması durumunda, baca yüksekliği, çatının en yüksek noktasından minimum 0,5 metre daha yüksek, baca çatının tepe noktasına çok yakın değilse, çatı tabanından minimum 1m yüksekliğinde, b) Düz çatı olması durumunda, otuz derecelik çatı varsayılarak, baca yüksekliği çatının en yüksek noktasından itibaren minimum 1,5 metre yüksekliğinde, c) Isıl gücü (IG)>1 MW olan yakma tesislerinde atık gaz çıkış bacasının yüksekliği için 7/10/2004 tarihli ve 25606 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Endüstriyel Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği geçerlidir. İthal Taş ve Linyit Kömürü Madde 22- Bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinin (a) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentlerinde belirtilen eleme ve yıkama işlemine tabi tutulmuş taşkömürü ve linyit kömürünün ithalatı Dış Ticarette Standardizasyon Tebliği kapsamında Bakanlıktan alınacak kontrol belgesi ile yapılır ve bu Yönetmeliğin 27 nci maddesindeki gibi torbalanarak satışa sunulur. İthalatçılar kömür ithalatının ilk aşamasından başlayarak nihai tüketim aşamasına kadar kömürün miktarı ve kalitesinden sorumludur. Bu kömürlerin özellikleri Tablo-10’da verilmektedir. Tablo-10’da verilen özellikleri ve sınırları sağlamayan taş kömürü ve linyit kömürünün ithalatı, satışı ve kullanımı yapılamaz. Tablo-10 Isınma Amaçlı İthal Taş ve Linyit Kömürü Özellikleri ve Sınırları Özellikler Toplam Kükürt (kuru bazda) Alt Isıl Değer (orijinalde) Uçucu Madde (kuru bazda) Toplam Nem (orijinalde) Kül (kuru bazda) Şişme İndeksi Boyut* Sınırlar : % 0,9 (max.) : 6200 kcal/kg (min.) : % 12-28 (+1 tolerans) : % 10 (max.) : %14 (max.) (+1 tolerans) : 1 (max.) : 18-150 mm (18 mm altı ve 150 mm üstü için max. %10 tolerans) *Mekanik beslemeli yakma tesisleri için kömür boyutu 10-18 mm olabilir. Yerli Kömürler Madde 23- Bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinin (a) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentlerinde belirtilen eleme ve yıkama işlemine tabi tutulmuş yerli taş ve linyit kömürleri için Tablo-11 ve Tablo-12’de verilen özellikler ve sınırlar sağlanır. Kömürün 341 çıkartıldığı ilin valiliğinden uygunluk belgesi ve kömürün pazarlanacağı ilin valiliğinden ise satış izni belgesi alındıktan ve bu Yönetmeliğin 27 nci maddesine göre torbalandıktan sonra satışa sunulur. Yerli kömür satış izin belgesini alan gerçek ve tüzel kişiler paketlemeden tüketiciye ulaşıncaya kadar kömürün miktarı ve kalitesi dahil tüm işlemlerden sorumludur. Tablo-11 ve Tablo-12’de verilen sınırları sağlamayan yerli kömürün satışı ve kullanımı yapılamaz. Tablo-11 Hava Kalitesi Sınır Değerlerinin Aşıldığı İl ve İlçelerde Kullanılacak Yerli Kömürlerin Özellikleri Yerli Kömürlerin Özellikleri Toplam Kükürt (kuru bazda) Alt Isıl Değer (orijinalde) Toplam Nem (orijinalde) Kül (kuru bazda) Şişme İndeksi Boyut* Sınırlar % 2 (max.) 4000 (-200) Kcal/kg (min.) %20 (max.) %18 (max.) 1 (max.) 18-150 mm (18 mm altı max. %10 tolerans 150 mm üstü max. % 10 tolerans) Kullanılacağı İller Bu Yönetmeliğin 28 inci maddesine göre Sınır Değerlerinin Aşıldığı İl ve İlçeler *Mekanik beslemeli yakma tesisleri için kömür boyutu 10-18 mm olabilir. Tablo-12 Hava Kalitesi Sınır Değerlerinin Aşılmadığı İl ve İlçelerde Kullanılacak Yerli Kömürlerin Özellikleri Yerli Kömürlerin Özellikleri Toplam Kükürt (kuru bazda) Alt Isıl Değer (orijinalde) Toplam Nem (orijinalde) Kül (kuru bazda) Şişme İndeksi Boyut Sınırlar % 2,3 (max.) 3500 (-200) Kcal/kg ( min.) %20 (max.) %20 (max.) 1 (max.) 18-150 mm (18 mm altı max. %10 tolerans, 150 mm üstü max.% 10 tolerans) Kullanılacağı İller ve İlçeler Bu Yönetmeliğin 28 inci maddesine göre Sınır Değerlerinin Aşılmadığı İl ve İlçeler *Mekanik beslemeli yakma tesisleri için kömür boyutu 10-18 mm olabilir. Toz Kömürden Elde Edilen Briket Kömürü Madde 24- Bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinin (a) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentlerinde belirtilen briket kömürü TSE 12055’de belirtilen özellikleri sağlar. TSE 12055’de verilen özellikleri sağlayan briket kömürleri tüm il ve ilçelerde satılabilir ve kullanılabilir. Biyokütle Madde 25- Bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinin (b) bendinin (7) numaralı alt bendinde belirtilen yakıtlardan elde edilen (biyokütle) briketlerin özellikleri Tablo-13’de verilen sınırları sağlamalıdır. Tablo-13 Biyokütle Briketlerinin Özellikleri (kuru bazda) ve Sınırlar Özellikleri Alt Isıl Değer Nem (orijinalde) Yağ Sodyum (Na) Boyut Sınırlar 3700 Kcal/kg (min.) %15 (max.) %1.5 (max.) 300 ppm 6 mm (min.) (6mm’den küçük ağırlıkça %5’i geçemez) 342 Yakıtların Analizi Madde 26- Bakanlığın yetkisi saklı kalmak kaydıyla İl Mahalli Çevre Kurulunca yetkilendirilen kamu kurum ve kuruluşları, katı ve sıvı yakıtın üretildiği, torbalandığı, depolandığı, taşındığı ve satışının yapıldığı yerlerden periyodik olarak yakıt numunelerini almak ve analizlerini akredite olmuş veya Bakanlığın uygun gördüğü laboratuvarlarda yapmak/yaptırmak ve standartlara uymayan numuneler için gerekli tutanağı tutup valiliğe bildirmekle yükümlüdürler. Torbalama Madde 27- Bu Yönetmeliğin 22, 23 ve 24 üncü maddelerinde özellikleri belirtilen ithal taş ve linyit kömürler, yerli kömürler ve toz kömürden elde edilen briket kömürler ile 25 inci maddede özellikleri belirtilen biyokütle briketlerinin tamamı tüm yerleşim alanlarında torbalanarak satışa sunulur. Isınma amaçlı katı yakıtların torbalanması; yerli kömürün çıkarıldığı bölgede, ithal kömürün ise ithalatın gerçekleştirildiği limana yakın alanda yapılması esastır. Ancak, torbalamanın belirtilen alanlarda yetersiz olduğu durumlarda, kömür üretici ve ithalatçıları, kömürün üretildiği ve ithalatın gerçekleştirildiği ilin valiliği ile torbalamanın yapılacağı ilin valiliğinden izin almak kaydıyla torbalama işlemini başka yerde yapabilir veya bayisi olan/anlaşma yaptığı gerçek ve tüzel kişilere yaptırabilir. Toz kömür ile biyokütleden elde edilen briketler üretildiği yerde torbalanır. Isınma amaçlı kullanılacak yakıtlar (ithal ve yerli kömürler, briket, biyokütle) EK-6, EK-7, EK-8 ve EK-9’da belirtilen torba örneklerine göre torbalanır. İl ve İlçelerin Kirlilik Derecelendirilmesi Madde 28 - İl ve ilçelerin kirlilik derecelendirilmesi; il ve ilçenin topoğrafik yapısı, atmosferik şartlar, meteorolojik parametreler, sanayi durumu, nüfus yoğunluğu ve önceki yılların hava kalitesi ölçüm sonuçları dikkate alınarak 2/11/1986 tarihli ve 19269 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliğine göre Bakanlık tarafından kış sezonu başlamadan önce ilan edilir. Tip Emisyon Belgesi Madde 29 - Bu Yönetmeliğin 7, 8, 9, 10, 11, 12, ve 13 üncü maddelerinde belirtilen yakma tesislerinin her bir üretim modeli için gerçek ve tüzel kişiler, ürettiği yakma tesisi ile ilgili bu Yönetmelikte belirlenen emisyon sınırlarını, akredite olmuş veya Bakanlığın izin verdiği laboratuvarlarda yaptıracakları deneylerle sağladıklarını belgelendirmeleri halinde Ek-10’da örneği verilen tip emisyon belgesi Bakanlıkça düzenlenerek verilir. Tip emisyon belgesi olmayan yakma tesislerinin üretimi ve satışı yapılamaz ve kullanılamaz. Bakım, Onarım, Baca Temizleme ve Emisyon Ölçüm Yetkilisi Madde 30 - Katı, sıvı ve gaz yakıtlı yakma tesisleri üreticileri ve ithalatçıları yetki belgesine sahip olmak koşulu ile bakım, onarım, baca temizleme ve baca gazı ölçüm hizmetlerini yapmak veya bu hizmetleri yetki belgesine sahip gerçek ve tüzel kişilere yaptırmakla yükümlüdür. Bakım, onarım, baca temizleme ve emisyon ölçüm yetkilisinin görev ve sorumlulukları ile yetki belgesinin alınma usul ve esasları tebliğle belirlenir. 343 Alınacak Tedbirler Madde 31 - Valilikler, kritik meteorolojik şartların oluştuğu veya hava kirliliğinin artış gösterdiği bölgelerde, esasları İl Mahalli Çevre Kurullarınca belirlenecek şekilde insan ve çevresi üzerinde meydana gelecek zararlara karşı; a) Isınma amaçlı katı, sıvı ve gaz yakıtlı yakma tesislerini belirli zamanlarda çalıştırmaya, b) Katı ve sıvı yakıtların kalitesinde iyileştirme yönünde yeni düzenleme yapmaya, yetkilidir. Denetim Madde 32 - Bakanlığın denetim yetkisi saklı kalmak kaydıyla, Belediye mücavir alanları içinde belediyeler, mücavir alanlar dışında ise valilikler bu Yönetmelikte belirlenen kurallara uygun olmayan yakıtları üretenler, satışa sunanlar ile ısıtma tesisleri üretenler ve işletenleri denetlemek ve hakkında yasal işlem yapmakla yükümlüdür. Cezai İşlem Madde 33 - Bu Yönetmeliğe aykırı faaliyetlerin tespiti halinde 11/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanununun ilgili maddelerine göre cezai işlem uygulanır. Yürürlük Madde 34 - Bu Yönetmelik 1/4/2005 tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme Madde 35 - Bu Yönetmelik hükümlerini Çevre ve Orman Bakanı Yürütür. EK-1 İslilik Derecesi (Ringelmann Skalası) Ringelmann Skalasında, Sıfır (o) ile beş alan içinde beyaz ile siyah arasındaki gri değerler bulunur. Gri renk oranı bu alanlarda şöyledir: Gri Değeri (%) 0 20 40 60 80 100 İslilik Derecesi (Ringelmann Skalası) 0 1 2 3 4 5 EK-2 Ölçüm Noktası 1) Ölçüm noktası, yakma tesisi ile baca arasındaki bağlantıyı sağlayan boru üzerinde yapılır. Ölçüm noktası, yakma tesisi atık gaz çıkış borusundan itibaren boru çapının 344 yaklaşık iki katı mesafede olur. Eğer yakma tesisi ile baca arasında, ısı değiştirici veya atık gaz arıtma tertibatı varsa ölçüm noktası bu tertibatlardan sonra yine boru çapının iki katı mesafede yapılır. 2) Ölçüm noktasındaki atık gazın türbülanslı bir rejimde olması durumunda, atık gaz ısı kaybının olmaması koşuluyla ölçüm noktası yukarıda 1’de belirtilen mesafeden biraz daha ileriye kaydırılabilir. 3) Ölçüm noktasında, ölçümleri önemli ölçüde olumsuz etkileyecek toz ya da kurum birikmesi olmamalıdır. EK-3 A) İşletmedeki Ölçümlerin Yapılışı Hakkında Koşullar ve Kurallar 1) Genel Kurallar 1.1) Ölçümler, ölçüm noktasındaki atık gaz akım (merkezinde) çekirdeğinde yapılır. Yakma tesisinde birden çok ölçüm noktası varsa, ölçümler her ölçüm noktasında yapılır. 1.2) Ölçümlerden önce ölçüm cihazının çalışıp çalışmadığı kontrol ve kalibre edilir. Yakma tesisi üreticisinin kullanım kılavuzundaki talimatlarına uyulur. 1.3) Ölçümler, ısıl gücünde, ayarlanabilir en yüksek ısıl gücünde, yakma hiç aksatılmadan ve yakma tesisi sürekli çalışma rejiminde iken, sonuçlar temsil niteliğine sahip olabilecek ve benzer yakma tesislerinde ve kullanım koşullarında birbirleriyle karşılaştırılabilecek şekilde yapılır. Bundan farklı olarak, bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinin (b) bendinin (1) ve (5) numaralı alt bentlerinde belirtilen yakıtlarla çalışan ve yeterli miktarda ısı akümülatörü bulunmayan yakma tesislerinde ölçümler kısmi yüklenme ile yapılır. 1.4) İşletme durumunun değerlendirilebilmesi için, atık gaz ve yanma havası arasındaki basınç farkı ile atık gazın sıcaklığı da ölçülmelidir. Aşağıdaki A.3.4.1 gereğince yapılacak sıcaklık ölçümlerinin sonuçları kullanılabilir. Ölçüm işlemi devam ederken ölçüm cihazı üzerinde gözüken yakma tesisinin iç veya arkasındaki ısı akümülatörüne ait sıcaklık kayda geçirilir. Çok kademeli yakma tesislerinde veya kademesiz ayarlanabilen brülörlerde ölçüm sırasında elde edilen güç de kayda geçirilir. 1.5) Ölçüm programı daima sonuna kadar yürütülüp tamamlanır. Negatif sonuçlar veren ölçümler çıksa da ölçümlere devam edilir. 2) Katı Yakıtlı Yakma Tesislerinde Ölçümler 2.1) Yukarıdaki A.1.3’teki koşulların yerine getirilmesi amacıyla, elle beslenen ve yanma kaybı üstten olan yakma tesislerinde ölçümlere, yakma tesisi üreticisinin kullanım kılavuzunda belirttiği en büyük yakıt miktarı beslendikten ve bu yakıtın 345 yanması için gerekli tutuşma ısısının akkor tabakasına ulaşmasından beş dakika sonra başlanır. 2.2) Ölçüm noktasında, emisyon ölçümleri yapılırken eş zamanlı olarak atık gaz içindeki oksijen içeriği tespit edilir. Bu ölçümler 15 dakikalık aralıklarla yapılır ve minimum 5 ölçüm alınır. Toz haldeki emisyonlar gravimetrik olarak belirlenir. Bunun için incelenecek atık gazdan özel bir numune alma cihazının yardımıyla yeterli miktarda atık gaz alınır ve bir cam elyaf filtreli kovan yardımıyla aktarılır. Ölçülen emisyonlar aşağıdaki formül ile referans oksijen miktarına göre emisyona dönüştürülür. EB= ((21-O2B) / (21-O2)) * EM Oksijen miktarı yerine atık gaz içindeki karbondioksit miktarı da ölçülebilir. Bu durumda, ölçülen emisyonlar aşağıdaki formül ile referans oksijen miktarına göre emisyona dönüştürülür: EB= CO2max * ((21-O2B) / (21-O2)) * EM Birimlerin açıklamaları: EB= Standart oksijen miktarına göre emisyon (mg/m3) EM= Ölçülen emisyon (mg/m3) O2B= Standart oksijen miktarı yüzdesi (%) O2= Kuru atık gaz içindeki oksijenin yüzdesi (%) CO2= Kuru atık gaz içindeki karbondioksit yüzdesi (%) CO2max= Her bir yakıt için kuru atık gaz içindeki maksimum karbondioksit yüzdesi (%) Yakıt İsmi Antrasit, yağsız maden kömürü Diğer taş kömürleri Taş kömürü briketi Taş kömürü koku Linyit kömürü ürünleri ve turba ürünleri Odun yakıtlar, bitkisel maddeler CO2max (%) 19,2 18,7 18,9 20,5 19,8 20,3 2.3) Bu Yönetmeliğin 8 inci maddesinin (c) bendi gereğince kısmi yüklenme alanındaki ölçümlerde aşağıdaki gibi hareket edilir: 2.3.1) Yanma havası körüğü bulunmayan yakma tesislerinde ilk beş dakika içindeki ölçümler yanma havası kapağı açıkken, kalan on dakika içindeki ölçümler ise kapalıyken yapılır. 346 2.3.2) Yanma havası körüğü (açma/kapama düzeni) düzenlenmiş yakma tesislerinde ölçümler, on beş dakika boyunca körük açıkken, on dakika da kapalıyken yanma havası beslemesi kısık halde iken yapılır. 2.3.3) Yanma havası körüğü (kısma diski, diyafram yada kapağı v.s. yardımıyla devir sayısı düzeni, kademe düzeni, hava miktarı düzeni) düzenlenmiş yakma tesislerinde ölçümler on beş dakika boyunca yanma havası beslemesi kısık halde iken yapılmalıdır. 2.4) Ölçümlerin sonuçları, norm durumuna ve atık gaz referans oksijen miktarına dönüştürülerek hesaplandıktan sonra elde edilen emisyon değeri, ölçüm noktası sayısına uygun olarak yuvarlanır. Yuvarlatılmış sonuç, emisyon sınır değerini aşmamışsa bu Yönetmeliğe uygun demektir. 3) Sıvı ve Gaz Yakıtlı Yakma Tesislerinde Ölçümler 3.1) Yukarıda A.1.3’teki koşulları yerine getirebilmek amacıyla püskürtme brülörlü sıvı ve gaz yakıtlı yakma tesislerinde ölçümlere en erken, brülör açıldıktan iki dakika sonra ve buharlaştırma brülörlü sıvı yakıtlı yakma tesislerinde ise ısıl güç ayarlandıktan iki dakika sonra başlanır. Ölçümlerde 5 dakikalık ortalamalar alınır ve ölçüm süresi minimum 1 saat olur. Sıcak su ısıtma tesislerinde ölçümlere başlanırken kazandaki su sıcaklığı minimum 60 derece olur. Bu, özellikler ve kurallar gereği kazanı 60 derecenin altında çalıştırılan su ısıtma tesisleri için geçerli değildir (kayan düzenlemeli düşük sıcaklıklı kazan, yoğuşmalı yakma tesisleri). 3.2) İslilik derecesi, DIN 51402 Kısım 1’deki (Ekim 1986 sayısı) yönteme göre görsel olarak tespit edilmelidir. 3 ölçüm yapılır. Kullanılan filtre kâğıdının, kondenzasyon oluşumu nedeniyle belirgin bir şekilde nemlenmiş olması halinde veya dengesiz bir siyahlaşma arz etmesi halinde dördüncü bir ölçüm yapılır. Bu ölçümlerin aritmetik ortalaması alınır. En yakın tam sayıya yuvarlanan sonuç, bu Yönetmelikteki islilik derecesini aşmamışsa, bu Yönetmeliğe uygun demektir. 3.3) Atık gazlarda benzen türevlerinin bulunup bulunmadığını tespit amacıyla yapılacak testlerde, islilik derecesi tespit edilirken kullanılan filtre kâğıdından yararlanılır. Önce kullanılmış filtre kâğıdında çıplak gözle benzen türevi olup olmadığı incelenir. Bir renk değişikliği fark edilirse islilik derecesi tespitinde kullanılan filtre kâğıdı atılır. Kesin bir karara varmak mümkün gözükmezse islilik derecesi tespitinden sonra DIN 51402 Kısım 2 (Mart 1979 sayısı) uyarınca akıcı madde testi yapılır. 3 filtre numunesinin hiç birinde de benzen türevine rastlanmazsa, bu Yönetmeliğe uyulmuş sayılır. 3.4) Atık Gaz ile Isı Kayıplarının Tespiti 3.4.1) Atık gazın oksijen miktarı ve atık gaz sıcaklığı ile yanma havası sıcaklığı arasındaki fark tetkik ve tespit edilir. Bu amaçla oksijen miktarı ve atık gaz sıcaklığı aynı zamanda ve tek bir noktada ölçülür. Oksijen miktarı yerine atık gazın karbondioksit miktarı da ölçülebilir. Yanma havasının sıcaklığı ısı üreticinin emiş noktası yakınında, 347 oda sıcaklığından bağımsız yakma tesislerinde ise besleme borusunda herhangi uygun bir yerde ölçülür. 3.4.2) Atık gaz kayıpları, oksijen miktarı ölçülürken şu formüle göre hesaplanır: qA= (tA – tL) * ((A2 / (21 – O2)) + B) Oksijen miktarı yerine karbondioksit miktarı ölçülürse hesaplama şu formüle göre yapılır: qA= (tA – tL) * ((A1 / CO2) + B) Birimlerin açıklamaları: qA= Atık gaz kaybı (%) tA= Atık gaz sıcaklığı (C) tL= Yanma havası sıcaklığı (C) CO2= Kuru atık gaz içindeki karbondioksitin oranı (%) O2= Kuru atık gaz içindeki oksijenin oranı (%) Fuel-oil Doğalgaz A1 0,50 A2 0,68 B 0,007 0,37 0,66 0,009 Şebeke gazı Kokhane gazı (havagazı) Sıvı gaz ve sıvı gazhava karışımı 0,35 0,63 0,011 0,42 0,63 0,008 0,29 0,60 0,011 Atık gaz kaybı hesabının sonucu yuvarlanır. 0,50’ye kadar olan ondalık değerler aşağı, daha büyük ondalık sayılar ise yukarı yuvarlanır. Yuvarlanmış sonuç, tespit edilmiş atık gaz kaybı sınır değerini +%1toleransı, körüksüz brülörlü yakma tesisi tesislerinde ise +%2 toleransı aşmamışsa, bu Yönetmeliğe uygun kabul edilir. Atık gaz içindeki oksijen miktarı %11’i aşarsa veya atık gaz içindeki karbondioksit miktarı her bir yakıtta aşağıdaki değerlerden daha düşük çıkarsa, tolerans değerler 1,5 katına çıkartılır. CO2 (%) Fuel-oil Doğalgaz Şebeke gazı (havagazı) Kokhane gazı 7,3 5,6 5,5 4,8 Sıvı gaz ve sıvı gaz-hava karışımı 6,7 B) Test Koşullarında Verimliliğin ve Azotoksit (NOx) Miktarının Belirlenmesi 1) Verimliliğin Belirlenmesi 1.1) Verimlilik, DIN 4702 Kısım 8 (Mart 1990 sayısı) uyarınca belirlenir. 348 1.2) Verimlilik, kazan tipi için belli bir test düzeneğinde ya da her bir kazan için kurulu durumdaki bir yakma tesisinde belirlenebilir. Verimlilik, kurulu durumdaki bir yakma tesisinde belirlenecekse, test düzeneğinde geçerli olan kurallar duruma özgü şekilde bunun için de geçerlidir. 1.3) Belirleme yönteminin belirsizliği tetkik edilen verimlilik yüzdesi değerinin % 3’ünü aşamaz. Tetkik edilen değerlere %3 belirsizlik de eklendiğinde tespit edilmiş sınır değerleri aşmıyorsa verimliliğin yerine getirilmiş olduğu kabul edilir. 2) Azotoksit (NOx) Miktarının Belirlenmesi 2.1) Emisyon testi bir brülör tipi için TS EN 267 ye göre veya bu normun amacına uygun bir şekilde uygulanması koşuluyla test amaçlı alev borusu üzerinde yapılır. Üreticinin seçtiği ve test edilmiş bir brülörü bulunan kazanın tipi ile kazan-brülör birimi (ünitesi) test düzeneğinde bu normun amacına uygun bir şekilde uyarlanarak test edilir. 2.2) Yukarıda 2.1 uyarınca yapılacak testler her bir brülör yada brülör-kazan kombinasyonu için, kurulu bulunan mevcut bir yakma sisteminde TS EN 267 (Ekim 1991 sayısı) uygun bir şekilde yapılabilir. 2.3) Ölçüm cihazlarının kalibrasyonu için sertifikalı kalibrasyon gazı kullanılır. Gaz yakıtlı brülörlerde ve gaz yakıtlı brülör-kazan-kombinasyonlarında test gazı olarak G20 (metan) kullanılır. 2.4) Atık gazdaki azotoksit (NOx) konsantrasyonu, TS EN 267’deki ölçüm toleransları da dikkate alınmak suretiyle; 2.4.1) Tek kademeli brülörlerde, çalışma alanındaki test noktasında elde edilen değerler, tespit edilmiş bulunan sınır değerleri aşmıyorsa, 2.4.2) Kazanlarda ve kazan-brülör birimlerinde DIN 4702 Kısım 8 (Mart 1990 sayısı) uyarınca veya çok kademeli ve modülasyonlu brülörlerde bu norma dayanılarak elde edilen norm-emisyon faktörü EN tespit edilmiş bulunan sınır değeri aşmıyorsa, bu Yönetmelik hükümleri yerine getirilmiş sayılır. 349 350 351 EK-6 İTHAL KÖMÜR TORBA ÖRNEĞİ İTHALATÇI FİRMA ADI: SATICI FİRMA ADI: KÖMÜRÜN Menşei: Cinsi: AĞIRLIĞI: KÖMÜRÜN ÖZELLİKLERİ Toplam Kükürt Değeri (kuru bazda): Alt Isıl Değeri (orijinalde): Uçucu Madde (kuru bazda) Toplam Nem (orijinalde): Kül (kuru bazda): Şişme İndeksi: Boyut: KONTROL BELGESİNİN Tarihi: Sayısı: YAKITIN KULLANILACAĞI YAKMA SİSTEMLERİ Soba: Kalorifer Kazanı: Mekanik Beslemeli Kazan: TORBALAYAN FİRMANIN ADI: Adres: Tel: Faks: E-mail: 352 EK-7 YERLİ KÖMÜR TORBA ÖRNEĞİ ÜRETİCİ FİRMA ADI: SATICI FİRMA ADI: KÖMÜRÜN Menşei: Cinsi: AĞIRLIĞI: KÖMÜRÜN ÖZELLİKLERİ Toplam Kükürt Değeri (kuru bazda): Alt Isıl Değeri (orijinalde): Toplam Nem (orijinalde): Kül (kuru bazda): Şişme İndeksi: Boyut: İLİN KİRLİLİK DERECESİ: UYGUNLUK İZİN BELGESİ VEREN VALİLİK: SATIŞ İZİN BELGESİ VEREN VALİLİK: YAKITIN KULLANILACAĞI YAKMA SİSTEMLERİ Soba: Kalorifer Kazanı: Mekanik Beslemeli Kazan: TORBALAYAN FİRMANIN ADI: Adres: Tel: Faks: E-mail: 353 EK-8 BRİKET KÖMÜRÜ TORBA ÖRNEĞİ ÜRETİCİ FİRMA ADI: SATICI FİRMA ADI: AĞIRLIĞI: BRİKETİN ÖZELLİKLERİ Sınıfı: Alt Isıl Değeri: Kükürt Oranı: Isı Verimi: Duman Emisyon Oranı: ÜRETİM İZİN BELGESİ VEREN YETKİLİ MERCİ: TSE UYGUNLUK BELGESİ Tarih: Sayısı: BRİKETİN KULLANILACAĞI YAKMA SİSTEMLERİ Soba: Kalorifer Kazanı: Mekanik Beslemeli Kazan: TORBALAYAN FİRMANIN ADI: Adres: Tel: Faks: E-mail: 354 EK-9 BİYOKÜTLE TORBA ÖRNEĞİ ÜRETİCİ FİRMA ADI: SATICI FİRMA ADI: BİYOKÜTLENİN Cinsi: AĞIRLIĞI: BİYOKÜTLENİN ÖZELLİKLERİ Alt Isıl Değeri: Nem (orijinalde): Yağ: Sodyum (Na): Boyut: UYGUNLUK İZİN BELGESİ VEREN YETKİLİ MERCİ: BİYOKÜTLENİN KULLANILACAĞI YAKMA SİSTEMLERİ Soba: Kalorifer Kazanı: Mekanik Beslemeli Kazan: TORBALAYAN FİRMANIN ADI: Adres: Tel: Faks: E-mail: EK-10 T.C. ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü TİP EMİSYON BELGESİ 355 BELGE NO ÜRETİCİNİN ADI ADRESİ YAKMA TESİSİNİN STANDARDI (TS, EN VEYA MODELİ) ÜRETİM YILI ISIL GÜCÜ (kW) YAKIT BESLEME ŞEKLİ ELLE MEKANİK ÖLÇÜMDE KULLANILAN YAKIT ÜRETİCİNİN TAVSİYE ETTİĞİ YAKIT Ölçülen Parametreler** Oksijen İçeriği (Hacimsel %) (*)YÖNETMELİĞE GÖRE ÖLÇÜM SONUÇLARI Partikül Madde (mg/Nm3) Karbonmonoksit (mg/Nm3) Azotoksit (NO2 olarak ) (mg/kWh) Hidrokarbon (CH4 olarak) (mg/Nm3) Ölçüm Sonucu Sınır Değerler 356 İslilik Derecesi (Ringelmann Skalası) Atık Gaz ile Isı Kaybı (%) (*)YÖNETMELİĞE GÖRE KURULDUKTAN SONRA EMİSYON ÖLÇÜM RAPORUNA TABİ OLDUĞU MADDE NUMARASI Yukarıda özellikleri belirtilen yakma tesisinin üretimi, satışı ve kullanılmasında hava kalitesinin korunması açısından bir mahzur bulunmadığı anlaşılmış olup 4856 Sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun, 2872 Sayılı Çevre Kanunu ve (*) Isınmadan Kaynaklanan Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği gereği Bakanlığımızca Tip Emisyon Belgesi verilmiştir. **Deneme çalışmasında kullanılan yakıtın fiziksel ve kimyasal özelliği verilmelidir. Tip emisyonu verilen ısıtma tesisinde hangi tür yakıt kullanılacağı fiziksel ve kimyasal özellikleri ile birlikte verilmelidir. Tarih Onay ------------------------------------------------------------------------ Resmi Gazete: 17.03.2005 tarih ve 25758 Sayı Çevre ve Orman Bakanlığından: Isınmadan Kaynaklanan Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik MADDE 1 — 13/1/2005 tarihli ve 25699 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Isınmadan Kaynaklanan Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliğinin 20 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları ile Doğalgazın Kullanılması Madde 20 — Hava kirliliğinin yaşandığı yerleşim yerlerindeki konutlar, işyerleri ve sanayide güneş, jeotermal, ısı pompaları ve benzeri yeni ve yenilenebilir 357 enerji kaynakları ile doğalgazın ısınma amaçlı kullanımı teşvik edilir." MADDE 2 — Aynı Yönetmeliğin 22 nci maddesinde yer alan Tablo-10 aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Tablo-10 Isınma Amaçlı İthal Taş ve Linyit Kömürün Özellikleri ve Sınırları Özellikler Sınırlar Kükürt (kuru bazda) : max. % 0,9 Alt Isıl Değer (orijinalde) : min. 6200 Kcal/kg (-400 tolerans) Uçucu Madde (Kuru bazda) : % 12-28 (+ 1 tolerans) Toplam Nem (orijinalde) : max. % 10 Kül (kuru bazda) : max. %14 (+1 tolerans) Şişme İndeksi : max. 1 Boyut* : 18-150 mm (18 mm altı ve 150 mm üstü için max %10 tolerans) *Mekanik beslemeli yakma tesisleri için kömür boyutu 10-18 mm olabilir." MADDE 3 — Aynı Yönetmeliğin 23 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Madde 23 — Bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinin (a) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentlerinde belirtilen eleme ve yıkama işlemine tabi tutulmuş yerli taş ve linyit kömürlerden Tablo 11’de özellikleri belirtilenler bu Yönetmeliğin 28 inci maddesine göre sınır değerlerin aşıldığı il ve ilçelerde, Tablo 12’de özellikleri belirtilenler ise bu Yönetmeliğin 28 inci maddesine göre sınır değerlerin aşılmadığı il ve ilçelerde kullanılır. Kömürün çıkartıldığı ilin valiliğinden uygunluk belgesi ve kömürün pazarlanacağı ilin valiliğinden ise satış izni belgesi alındıktan ve bu Yönetmeliğin 27 nci maddesine göre torbalandıktan sonra kömürler satışa sunulur. Yerli kömür uygunluk belgesi ve satış izin belgesini alan gerçek ve tüzel kişiler paketlemeden tüketiciye ulaşıncaya kadar kömürün miktarı ve kalitesi dahil tüm işlemlerden sorumludur. Tablo-11 Sınır Değerlerin Aşıldığı İl ve İlçelerde Kömürlerin Özellikleri Yerli Kömürlerin Özellikleri Kullanılacağı İller ve İlçeler Toplam Kükürt (kuru bazda) Alt Isıl Değer (orijinalde) min. 4000 Kcal/kg (-200 tolerans) Bu Yönetmeliğin 28 inci Toplam Nem (satışa sunulan) maddesine göre sınır Kullanılacak Yerli Sınırlar max. % 2 max. %25 358 Kül (kuru bazda) aşıldığı Şişme İndeksi (*) (I. Grup) il ve ilçeler Boyut (**) max. %25 değerlerinin max. 1 18-150 mm (18 mm altı max. %10 tolerans, 150 mm üstü max.% 10 tolerans) * Uygunluk Belgesi verilme aşamasında dikkate alınır. **Mekanik beslemeli yakma tesisleri için kömür boyutu 10-18 mm olabilir. Tablo-12 Sınır Değerlerin Aşılmadığı İl ve İlçelerde Kullanılacak Yerli Kömürlerin Özellikleri Yerli Kömürlerin Özellikleri Sınırlar Kullanılacağı İller ve İlçeler Toplam Kükürt (kuru bazda) max. % 2.3 Alt Isıl Değer (orijinalde) (***) min. 3500 Kcal/kg (-200 tolerans) Bu Yönetmeliğin 28 inci Toplam Nem (satışa sunulan) max. %30 maddesine göre Sınır Kül (kuru bazda) max. %30 Değerlerinin Aşılmadığı Şişme İndeksi (*) max. 1 (II.Grup) İl ve İlçeler Boyut (**) 18-150 mm (18 mm altı max. %10 tolerans, 150 mm üstü max.% 10 tolerans) (*) Uygunluk Belgesi verilme aşamasında dikkate alınır. (**) Mekanik beslemeli yakma tesisleri için kömür boyutu 10-18 mm olabilir. (***)Alt ısıl değeri (orijinalde) en az 5000 kcal/kg, yanabilir kükürt (kuru bazda) oranı en çok yüzde birbuçuk (%1.5) ve diğer özellikleri bu Tablo’da belirtilen özellikleri sağlayan yerli kömürler mevcut soba ve kazanlarda yakıldığında bacadan atılan kükürt dioksit konsantrasyonu, bu Tablo’da özellikleri belirlenen kömürün mevcut soba ve kazanlarda yakılmasında bacadan atılan kükürt dioksit konsantrasyonu eşdeğerini aşmadığı akredite olmuş veya Bakanlıkça uygun görülen laboratuarlar tarafından belgelenmesi halinde bu Yönetmeliğin 28 inci maddesine göre sınır değerlerin aşılmadığı (II.Grup) il ve ilçelerde ısınma amacıyla kullanılabilir." Yürürlük MADDE 4 — Bu Yönetmelik 1/4/2005 tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 5 — Bu Yönetmelik hükümlerini Çevre ve Orman Bakanı yürütür. 359 Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan Hava Kirliliği Kontrolü Genelgesi Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri’ni düzenleyen 4856 Sayılı Kanunun, 08.06.2003 tarih ve 25102 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kanunda Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün görevlerinin tanımlandığı 9. maddesinin (c) bendi gereğince “yenilenebilir enerji kaynakları başta olmak üzere temiz enerji kullanımını desteklemek, yakıtların hava kirliliğine yol açmayacak şekilde kullanılabilmesi için gerekli önlemleri almak veya aldırmak çevreye uygun teknolojileri belirlemek ve bu maksatla, kurulacak tesislerin vasıflarını saptamak” görevi Çevre ve Orman Bakanlığı’na verilmiştir. Bu görev bağlamında, Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından 27 Nisan 2004 tarih ve 2004/4 sayılı “Hava Kirliliği Kontrolü” konulu bir genelge hazırlanmış ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarla yerel yönetimlere duyurulmuştur. Genelgede, “Hava kirliliğinin yoğun olarak yaşandığı illerimiz başta olmak üzere, birçok ilimizde ve yerleşim birimlerimizde gerekli önlemlerin alınmaması sonucunda hava kirliği sorunu yaşanmakta ve kritik meteorolojik koşulların oluşması durumunda hava kirliliği çevre ve insan sağlığını tehdit eder boyutlara ulaşmaktadır” ifadesi ile sorunun önemi belirtilmiştir. Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliğin’ de belirlenen sınır değerler çerçevesinde “Hedef Kış Sezonu Sınır Değerleri” esas alınarak iller kirlilik derecelerine göre sınıflandırılmaktadır. 2003-2004 yılı kış sezonu ortalama değerleri dikkate alınarak yapılan sınıflamaya göre; Hava kirliliğinin Birinci Derecede yoğun olduğu I. Grup iller: Kayseri, Karaman, Kütahya, Tekirdağ, Yozgat, Diyarbakır, Erzurum, Denizli, Karabük, Edirne, Zonguldak, Samsun, Isparta, Ağrı ve Bayburt . Hava kirliliğinin Birinci Derecede yoğun olduğu II. Grup iller: Adıyaman, Afyon, Ankara, Balıkesir, Burdur, Bursa, Bursa(Orhangazi), Çanakkale, Çorum, Elazığ, Eskişehir, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Kırıkkale, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Malatya, Manisa, Muğla, Niğde(Bor), Sakarya, Sivas ve Uşak. Hava kirliliğinin İkinci Derecede yoğun olduğu iller: Aksaray, Amasya, Aydın, Bilecik(Bozüyük), Bingöl, Çankırı, Erzincan, Nevşehir, Niğde, Rize, Tokat, Trabzon, Batman, Van, Kars, Muş, Şanlıurfa, Adana. Diğer iller Üçüncü Derecede kirli illerdir. Hava kirliliğinin; Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği’nde belirtilen Kış Sezonu Ortalama Sınır Değerleri’nin ve hatta Hedef Sınır Değerleri’nin altında 360 gerçekleşmesi, hava kirliliği sorununun yaşanmaması, toplum ve çevre sağlığının etkilenmemesi için, genelgede, ana başlıklar altında toplanan hususlar şöyle sıralanmaktadır: I-Yakıtlar : Hava kirliliğinin esas kaynağı yanma olayıdır. Yanma olayının gerçekleşmesi için gerekli olan parametrelerden biri de yakıtlardır. Kullanılacak yakıtların seçimi önem arz etmektedir. a ) Doğalgaz: Doğalgaz kullanımına başlanan 1990 yılından günümüze kadar geçen sürede Ankara, Eskişehir, Bursa, İstanbul ve Kocaeli’de hava kirliliğine neden olan kükürt dioksit (SO2) ve parçacık madde (PM) salımlarının azaltılmasında başarılı olunmuştur. -Diğer yakıtlara göre atmosfere daha az kirletici madde veren bu nedenle temiz yakıt olarak adlandırılan doğalgazın birinci derece kirli illere götürülmesi ve kullanılması için BOTAŞ Genel Müdürlüğü’ne Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından resmi duyuruda bulunulmuştur. Ancak, BOTAŞ’ın gerekli işlemleri yapabilmesi için valiliklerin ve belediyelerin birlikte gerekli girişimlerde bulunmaları önerilmiştir. Doğalgaz boru hatlarının güzergahında bulunan kentlerimizde, doğalgazın konutlarda, işyerlerinde ve sanayide kullanımının özendirilmesi gerekmektedir. b) Kömür: Evsel ısınmadan kaynaklanan kirliliğin temel kaynağının yerleşim alanlarında kullanılan düşük nitelikteki yakıt ve bunlar arasında da kükürt ve kül oranı yüksek, kalori değeri düşük kömürler olduğu bilinmektedir. Isınma amaçlı kullanılacak yerli ve ithal kömür özellikleri genelgenin ekinde verilmiştir. Bu çerçevede; -İzin verilen kömür özellikleri dışında, ısınmada kullanılması yasaklanan yakıtların kentlere girişinin önlenmesi, üretim, dağıtım, pazarlama ve son tüketim aşamalarında kontrol ve denetimlerin sıklaştırılması, -İllerde ısınma amaçlı soba ve kazanlarda kullanılmasına izin verilen kaliteli kömürlerin temini, kaçak kömür kullanılmasının önüne geçilmesi, kömür üreticisi ve satıcısının bilinmesi, denetlenmenin etkili uygulanması, kömürlerin açıkta satışının önlenmesi, kömürlerin taşınması, doldurulması ve boşaltılması sırasında kömür kaybını ve bu işlemlerde oluşacak tozumayı önlemek açısından ithal ve yerli kömürlerin torbalanarak satışa sunulması, -Yerli ve ithal kömür satıcı ve pazarlamacılarının sadece izinli kömürleri satmaları, -Analiz ücretini kömür ithalatçıları, üreticileri ve satıcıları tarafından ödenmek üzere ithal kömürlerin gümrük sahalarından ve/veya ithalatçılara ait depolardan, ithal ve yerli kömür satış yerleri ile apartmanlardan örnek alma 361 esaslarına göre kömür örnekleri alınarak analizlerinin yaptırılması; torbadaki her kömür parçası belirlenen özellikleri sağlamak zorunda olup, en az üç torbadan alınan birinci analiz sonucu ortalamasının uygun çıkmaması durumunda 2872 sayılı Çevre Kanunu gereğince cezai işlemin uygulanması ve ikinci defa en az üç torbadan alınan analiz sonucu ortalamasının uygun çıkmaması durumunda ise kömür üreticileri, ithalatçıları ve/veya satıcıların izin belgelerinin iptal edilmesi, analiz bedellerinin vatandaşlara yansıtılmaması, -Valilikçe verilen ceza ve satış izni belgesi iptal edilmiş kömür ithalatçı, üretici ve/veya satıcıların isimleri, adresleri ve markalarının Çevre ve Orman Bakanlığı’na bildirilmesi, -Okullarda ve resmi binalarda da belirlenen özelliklere sahip ısınma amaçlı kaliteli kömür kullanılması, -Belirtilen tüm önlemlere ilişkin olarak Valilikler ve Belediyelerin gerekli denetimleri yapmaları ve bu konuda gerekli denetim ekiplerini oluşturmaları , -Tüketicilerin bu genelgede belirtilen özelliklerdeki yakıtları kullanmaları gerekmektedir. i. Yerli Kömür - Yerli kömürlerin 2004-2005 kış sezonunda 1. ve 2. derece hava kirliliğinin yoğun olduğu illerde torbalanarak satışa sunulması, diğer illerde ise kömürlerin torbalanmasının bu kış döneminde özendirilmesi ve gelecek kış dönemlerinde ise uygulanmaya konulması, -Torbalamanın kömürün çıkarıldığı bölgede yapılması, -Yerli kömür torbası üzerinde; kömürü üreten ve satışa sunan firmanın ismi ve haberleşme adresi, tel, faks ve e-maili, kömürün hava kirliliği açısından kaçıncı derece illerde kullanılacağı, kömürün menşei, cinsi, kömürün fiziksel ve kimyasal özelliği (kükürt, nem, alt ısıl değer ve diğer özellikler) ve uygunluk ve satış izni veren Valiliğin yazısının sayısının yazılması, -Yerli kömürün çıkarıldığı ilin Valiliğinden kömürlere uygunluk belgesinin alınması, satış izin belgesinin ise uygunluk belgesi dikkate alınarak kömürün satılacağı İlden alınması, bu kömürleri kullanacak diğer illerin ayrıca uygunluk belgesi düzenlememeleri ve kömürün çıkarıldığı ilin vermiş olduğu uygunluk belgesini kabul etmeleri, -Yerli kömürlere uygunluk belgeleri veren Valiliklerin, uygunluk belgeleri verdiği firma veya şahısların isimlerini Çevre ve Orman Bakanlığına bildirmeleri, -Yerli kömür üreticileri ürettikleri kömürlerin ilk aşamasından başlayarak nihai tüketim aşamasına kadar sorumlu sayılmaları gerekmektedir. - Pazarlamacıların üreticiden torbalı kömür satın almaları, -Kömürün üretildiği yerde üreticilerin pazarlamacı ve vatandaşlara torbalı kömür satmaları ii- İthal Kömür 362 - Hava kirliliğinin azaltılması amacıyla ithal edilen kömürler, Bakanlığımızdan alınan Kontrol Belgesi çerçevesinde ithal edilmektedir. İllerde kullanılması için izin istenilen ithal kömürlerde Bakanlıktan alınan kontrol belgesinin aranması, Bakanlıktan alınan kontrol belgesinin uygunluk belgesi yerine kabul edilmesi ayrıca uygunluk belgesi düzenlenmemesi, -Tüm illerde 2004-2005 kış sezonunda kullanılacak ithal kömürlerin illerin kirlilik derecesine bakılmaksızın torbalanarak satışa sunulması, -İthal kömür torbası üzerinde; kömürü ithal eden ve satışa sunan firmanın ismi ve haberleşme adresi, tel, fax ve e-maili, Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan alınmış Kontrol Belgesinin sayısı, kömürün menşei, cinsi, kömürün fiziksel ve kimyasal özelliğinin (kükürt, nem, kül ve uçucu oranı, alt ısıl değer ve boyutu) yazılması, -Pazarlamacıların, ithalatçıdan torbalı kömür almaları, -Kömürün ithal edildiği yerde ihracatçıların pazarlamacı ve vatandaşlara torbalı kömür satmaları, -İthalatçı firmaların ithalatın ilk aşamasından başlayarak nihai tüketim aşamasına kadar sorumlu sayılmaları gerekmektedir. Stokerli Sistemler (cebri yüklemeli fanlı) ile ilgili olarak; -Hava kirliliğinin azaltılması ve hava-yakıt oranının optimum koşullarda olmasını sağlayarak tam yanmanın gerçekleştirilmesi için bu sistemlerin otomatik yüklemeli, fanlı ve döner ızgaralı olmaları, -İlk yanma sırasında bacadan atılan partikül madde emisyonlarını kontrol etmek amacıyla ön yanmayı temin edecek şekilde bu sistemlerin sürekli (durmadan) yanmasının sağlanması, ayarlarının iyi yapılmış olması, sürekli kontrol edilmesi ve ehil kişilerce yakılması, -Bu yakma sistemleri için Türk Standardları Enstitüsü’nden Yeterlilik Belgesi alınmış olması, -Stokerli sistemlerin kullanıldığı binalarda sıkı denetimlerin yapılması ve filtre kullanılması ve - Hava kalitesinin düzenli olarak izlenmesi kaydı ve koşulu ile Genelgede belirtilen ve ısınma amaçlı kullanılmasına izin verilen ithal ve yerli (illerin kirlilik derecesine göre belirlenen) kömür özelliğini sağlayan ve piyasada fındık tabir edilen 10-18 mm çapındaki elenmiş ve yıkanmış kömürlerin torbalanarak stokerli sistemlerde kullanılması uygundur. Briket Kömürü Briket kömürlerde TS 12055 “Kömür Briketi – Isınmada Kullanılan” standardına uyulması gerekmektedir. Sadece briket kömürlerde geçerli olmak üzere sınıfına göre öncelikle TSE‘den Uygunluk Belgesi almış ve tesisin bulunduğu yerdeki İl Çevre ve Orman Müdürlüğü’nden satış izin belgesi alınan ve torbalanmış briket kömürlerinin diğer illerde kullanımı uygundur. 363 Briket kömür üretiminde bağlayıcı olarak petrol ve petrol türevlerinden üretilmiş herhangi bir bağlayıcı kullanmayıp, bağlayıcı olarak melas-nişasta ve/veya akademik kuruluşlarca bağlayıcı olarak kullanılabilirliği ispatlanmış ve belgelenmiş insan ve çevre sağlığına zararlı olmayan benzer maddeler kullanılması gerekmektedir. Petrokok Petrol kokunun ısınma amacıyla kullanımı 13 Ocak 1995 tarih ve 1995/1 sayılı ve 23 Kasım 1995 tarih ve 1995/10 sayılı Genelgelerimizle yasaklanmıştır. İthal kömür adı altında, yüksek oranda kükürt içeren petrol kokunun ısınmada kullanılmaması ve tüketiminin önlenmesi için denetimlerin sıklaştırılması gerekmektedir. Isınma amaçlı kullanıldığı tespit edilen petrokokun ithalatçı ve satıcılarına Çevre Mevzuatına göre cezai müeyyidenin uygulanması ve bu maddelerin Bakanlığımızca izin verilen ve uygun görülen çimento ve kireç fabrikalarında kullanılması gerekmektedir. c) Fuel-oil: Hava kirliliğine neden olan emisyonlar arasında yer alan kükürt dioksit (SO2 ) emisyonunun azaltılması için yaklaşık % 3,5 kükürt (S) içeren 6 nolu fueloilin ısınma ve sanayide ısınma ve üretim amaçlı kullanılması yasaklanmıştır. Bu çerçevede, -Isınma amaçlı olarak sıvı yakıt olarak, TÜPRAŞ tarafından üretilen en fazla % 1.5 kükürt içeren TÜPRAŞ 615 Kalorifer Yakıtının kullanılmasının sağlanması, -Okullarda ve resmi binalarda ısınma amaçlı olarak sıvı yakıt kullanıyorsa, TÜPRAŞ 615 kalorifer yakıtının veya benzer özelliğe veya daha iyi kaliteye sahip fuel-oilin kullanılması gerekmektedir. II- Motorlu Taşıtlar : Konutlar ve endüstri gibi sabit emisyon kaynaklarından ileri gelen hava kirliliğinin yanı sıra motorlu taşıtlardan kaynaklanan (otomobil, minibüs, ağır vasıta) kaynaklanan egzoz kirliliği de özellikle nüfus ve trafiğin yoğun olarak yaşandığı büyük kent merkezlerinde önemli bir sorundur. Bu bağlamda, -8 Temmuz 2003 tarih ve 25162 sayılı Resmi Gazetede “Motorlu Kara Taşıtlarının Egzoz Emisyonlarının Ölçüm ve Denetlenmesine İlişkin Tebliğ” de belirlenen esaslar göz önüne alınarak, motorlu taşıtlardan kaynaklanan egzoz gazlarının kontrolü için denetimlerin yapılması, -Egzozundan siyah duman atan, istiap haddinin üstünde yolcu ve yük taşıyan ve yağ yakan motorlu taşıtlar trafikte denetlenerek kurallara uymayan taşıt sahipleri için cezai müeyyidelerin uygulanması ve gerektiği hallerde trafikten men edilmesi, 364 -Benzinli ve dizel motorlu araçlarda egzoz gazlarının kontrolü için şok denetimlerin yapılarak araçların sürekli bakımlarının sağlanması, -Servis araçları ile ilgili kuralların getirilmesi ve egzozundan siyah duman atan servis araçlarının trafikten men edilmesi, -Süper benzinde kurşunsuz benzine göre 31 kat daha fazla kurşun bulunmaktadır. Benzinli araçlarda kurşunsuz benzin kullanılması konusunda halkın uyarılması, -Hava kirliğinin yoğun olduğu günlerde tek çift plaka uygulamasına giderek trafiğin sınırlandırılması, -Trafiğin aksamasına neden olan araçların denetlenmesi, -Toplu taşım araçlarının kullanımın desteklenmesi ve belediyelerle işbirliği içinde raylı sistem veya metronun yaygınlaştırılmasının sağlanması, -Sinyalizasyon sisteminin sabit hızda gidildiği takdirde durmayı önleyecek şekilde düzenlenerek yeşil dalga sisteminin oluşturulması ve bu sayede gereksiz beklemenin ortadan kaldırılarak egzoz emisyonunun en aza indirilmesinin sağlanması, -Egzoz emisyonlarından en çok zarar görebilecek çocukların oyun alanlarının (park, bahçe vs.) mümkün olduğunca trafiğin yoğun olduğu yerlerden uzakta planlanması ve yapılması gerekmektedir. III-Soba ve Kalorifer Kazanları : Şehirlerimizde ısınmada kullanılan soba ve kalorifer kazanlarının uygun koşullarda yakılmadığında hava kirliliğin arttığı bilinmektedir. Soba ve kalorifer kazanları satın alınırken daha az yakıt tüketilmesi ve daha verimli yakılması için TSE Standartlarına uygun olması önem taşımaktadır. TSE belgeli ve üstten yakmalı sobalarda yakıt tüketimi % 25-30 oranında azaltılabilmekte ve buna paralel olarak hava kirliliğine neden olan kirletici maddeler de azaltılmaktadır. Bu çerçevede; -Mahalli Çevre Kurullarınca karara bağlanan yakıt programları çerçevesinde kullanılacak kömürlerin daha verimli yakılması için soba ve kalorifer kazanlarında TSE standartlarına uygunluğun aranması ve gerekli denetimlerin yapılması, -Plastik, lastik, araba lastiği, temizlenmemiş tahta, hayvan atığı, asfalt atığı, boya, atık petrol ürünleri ve çöp gibi atıkların soba ve kalorifer kazanlarında yakılmasının yasaklanması, (Bu tür yakıtlar yakıldığında özellikle kanser yapıcı maddeler oluşur) -Soba ve kalorifer kazanlarında, yakıt ünitesinde havanın üstten beslenerek yanma bölümüne geçmesi ile yanmanın daha yüksek verimde gerçekleşmesi mümkündür. Enerjinin verimli kullanılması ve enerji tasarrufuna gereken önem verilerek, çevre kirliliğinin azaltılması için Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın soba ve kalorifer kazanı verim yönetmelikleri ve tebliğlerine uygun olarak üretim yapılmasının sağlanması ve gerekli denetimlerin gerçekleştirilmesi, -Kalorifer kazanlarının tekniğine uygun yakılması ve kazan bakımı işlerinde çalışacaklar için “Yetkili Kalorifer Ateşçisi Kursları” düzenlenmesine 365 yönelik çalışmaların yapılması, bu kapsamda kalorifer ateşçisi ve bina yöneticilerinin eğitilmesi ve denetlenmesi, -TSE Standartlarına uymayan sobaların üretim ve satışının yasaklanması (özellikle teneke ve alttan yakmalı sobalar), satıcıların bu konuda uyarılması, -Yakıt kullanan bacasız ısıtıcıların kapalı alanda ısınma amaçlı kullanımın önlenmesi, -Kalorifer tesisatlarının iyi izole edilerek ısı kayıplarının önlenmesi, tüm ısıtma tesisatının bakımı ve temizliğinin gereği gibi yapılması, kazan dairelerinin yeterince havalandırılması ve işletme talimatlarına uygun olarak işletilmesi, bacaların periyodik temizliğinin yapılıp yapılmadığının düzenli denetlenmesi, -Soba ve kalorifer kazanlarının kış gelmeden önce temizlenmesi gereklidir. Bacası temizlenmeyen soba ve kazanlarda yanma verimi sağlanamamakta ve buna paralel olarak yakıt tüketimi ve bacadan atılan kirletici emisyonlar artmaktadır. Bu çerçevede, bacaların ve sobaların temizliğinin önemi ve temizliğin kış gelmeden önce yapılması gerektiği konusunda Valilikler, Belediyeler ve Gönüllü Kuruluşların işbirliği ile eğitim programları düzenlenmesi ve küçük broşürler hazırlanarak halka dağıtılması gerekmektedir. IV-Isı Yalıtımı: -Isı yalıtımı ile ilgili olarak 14 Haziran 1999 tarih ve 23725 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “TSE 825 Binalarda Isı Yalıtım Kuralları” standardı 14 Haziran 2000 tarihinde mecburi standart olarak yürürlüğe girmiştir. Yeni binalarda gerekli tedbirlerin alınması hava kirliliği açısından büyük önem arz etmektedir. İllerde bu standardın ve 8 Mayıs 2000 tarihinde yayımlanan “Isı Yalıtım Yönetmeliği” ile mevcut binalarda ısı yalıtımı ile yakıt tasarrufu sağlanması açısından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nı 18 Kasım 1984 tarih ve ve 18580 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Mevcut Binalarda Isı Yalıtım ile Yakıt Tasarrufu Sağlanması ve Hava Kirliliğinin Azaltılmasına Dair Yönetmeliğin” uygulanması ve kamuoyunun bu yönetmelik ve mecburi standarda riayet etmesi için teşvik edici mekanizmaların oluşturulması, -Başta resmi bina ve okullar olmak üzere yeni bina yapımında ısı yalıtım projelerinin uygulanması , -Özellikle kış gelmeden önce binalarda ısı kaçağı olan noktalarda ( pencere ve dış kapılarda) alınacak önlemlerle ilgili olarak halkın bilinçlendirilmesi, camların çift camlı olmasının yakıt tüketimindeki faydaları halka anlatılması ve binalarda özellikle dıştan yalıtım yapıldığından yakıt tüketiminde ne kadar azalma olacağı konusunda bilgilendirilmesi, -Okullarda ve resmi binalarda değiştirilmesi gereken pencerelerin ısı camlı pencere kullanılacak şekilde değiştirilmesi ve kaloriferli okullarda radyatörlerde termostatlı vana kullanılması, -Okullarda ve resmi binalarda giriş kapısının kendiliğinden kapanabilir ve hava sızdırmaz yapılması, 366 -Okullarda ve resmi binalarda kullanılmayan odaların radyatör vanalarının kapatılması gerekmektedir. V-Sıcaklık Şartları ve Yakma Saatleri: -Dış ortam sıcaklığı gece ve gündüz 15 oC nin üzerinde olduğu günlerde kalorifer ve sobaların yakılmaması, -Kalorifer ve sobaların ; işyerlerinde, bina iç ortam sıcaklığı 18 oC, konutlarda ise 20 oC dan yukarıda olmayacak şekilde yakılması, -Kalorifer ve sobaların ilk yakış saatlerinin semtler itibari ile belirlenmesi ve uygulamanın belirlenen saatlere göre yapılıp yapılmadığının denetlenmesi, -Hava kirliliğinin yoğun olduğu günlerde sobalar ve kaloriferler mümkünse sabah saat 10’dan sonra ve akşam en geç saat 16’dan önce yakılması, -Hastaneler, yatılı ve gündüzlü okullar, öğrenci yurtları, yaşlılar ve güçsüzler yurtları, kreşler, terminaller ve kolluk binaları, kalorifer ve sobaların iç ortam sıcaklığı 20 oC dan yukarı olmayacak şekilde devamlı olarak, ancak hava kirliliğine neden olmayacak şekilde yakılması gerekmektedir. VII-Sanayi Tesisleri : Sanayicilerin tesislerinde kullanacağı kömür özelliklerini ilgili Valiliğe bildirmeleri gerekmektedir. Tozumayı önleyici her türlü tedbirin kömürü satan taşıyan ve sanayi tesisi sahibi tarafından alınması koşulu ile sanayi amaçlı tüketilecek yerli ve ithal kömürlerin torbalanması gerekmemektedir. Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği çerçevesinde, sanayi tesisleri Emisyon İzni alarak faaliyet göstermek zorundadır. Emisyon İznine Tabi Olmayan Sanayi Tesislerinden yayılan emisyonlar, bu yönetmelikte belirtilen sınır değerlerin üzerinde olamaz Emisyon İznine Tabi Olan/Olmayan Tesislerde Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği’ndeki hüküm ve sınırlara uygun faaliyet gösterilmesi için gerekli tedbirlerin alınması, uygun yakma teknolojisine sahip olduğunun belgelenmesi, emisyon izni almış olması ve/veya emisyon ölçüm raporunu Valiliğe sunmuş olması ve çevre kirliliğine neden olmayacak şekilde gerekli önlemlerin alınması kaydı ile sanayi tesislerinde yerli kömür kullanılabilir Sanayi tesislerinde kullanılacak ithal kömürlerin genelge ekinde verilen sanayi amaçlı ithal edilecek kömürlerde aranacak özelliklere sahip olması gerekmektedir. TÜPRAŞ tarafından üretilen yüksek kükürt içeren 6 nolu fuel-oilin, kükürt dioksit emisyonunu Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği’nde belirtilen sınır değerlere uygun olarak arıtan bacagazı arıtım tesisine/teknolojisine sahip sanayi tesislerinde kullanımına izin verilir. Bu koşullar dışında 6 nolu fuel-oil kullanımının önlenmesi, sıvı yakıt taşıyıcı ve satıcı firmaların bu konuda uyarılması gerekmektedir. Sanayi tesislerinde TÜPRAŞ spektlerine uygun %1 kükürt ihtiva eden ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan izin alınarak ithal edilen fuel-oil kullanılabilir. Bu yakıtın anma ısıl gücü düşük, yanma boyu kısa kazanlarda 367 kullanımında yanma verimi açısından, akışkanlığın arttırılması amacıyla ön ısıtma yapılması gerekmektedir İl Çevre ve Orman Müdürlüğü ile Belediyelerin teknik elemanları koordineli bir şekilde bölgelerindeki çevreyi kirleten sanayi tesislerini tespit etmeleri ve denetlemeleri gerekmektedir. “Bacasından siyah duman atan işyerlerinin ve sanayi tesislerinin denetlenmesi gerekmektedir Sanayi amaçlı ithal edilen ve sadece çimento ve modern teknoloji ile donatılmış ve EK-III’de listesi verilen kireç fabrikaları dışında kullanılmasına izin verilmeyen kalsine edilmemiş petrol kokunun diğer sanayi tesislerinde kullanımının yasaklanması, bunun için gerekli denetimlerin yapılması gerekmektedir Kullanılan yakıt ve bacadan atmosfere verilen emisyonlar dikkate alınarak sanayiden kaynaklanan hava kirliliğinin denetim altına alınması ve gerekli yasal işlemin yapılması gerekmektedir VIII-Hava Kirliliği Ölçümü: -Hava kirliliği ölçümünün TSE ve/veya uluslar arası standartlara uygun cihazlarla yapılması, -İllerin nüfus yoğunluğu dikkate alınarak hava kirliliği ölçüm istasyonlarının sayılarının belirlenmesi ve bölge özelliklerini (yerleşimi, trafiği, sanayiyi, trafik+yerleşim, yerleşim+sanayi, trafik+sanayi, kırsal bölgeyi (hakim rüzgara göre) temsil edici yerlere yerleştirilmesi, IX-Halkın Bilgilendirilmesi : -Özellikle kış sezonunda (Ekim-Mart) ortaya çıkan hava kirliliğine karşı alınması gereken önlemlerin yanı sıra kirleticilerin atmosferde birikmesine neden olan atmosferik olaylar(basınç sistemleri, inversiyon) ve meteorolojik parametrelerin(sıcaklık, nem, rüzgar, basınç, vb) hava kalitesine olan etkisinin önceden halka duyurulması gerektiği Devlet Meteoroloji Genel Müdürlüğü’ne iletilmiştir. Bu bağlamda; -Halkımızın da hava kirliğinin yoğun olduğu günlerde alması gereken önlemler konusunda gerekli hassasiyeti göstermesi için bilinçlendirilmesi ve bilgilendirilmesi, -Halkın duyarlılığının arttırılması için hava kirliliği ölçüm sonuçlarının günlük olarak halka duyurulması, -Hava kirliliğinin yoğun olduğu günlerde öğrencilerin açık alanda tören yapmalarının önlenmesi, -Hava kirliliği ile ilgili eğitici programların düzenlenmesi , -Yanlış yere soba kurulması ve fazla miktarda dirsek kullanılması yakıt tüketimini arttırdığı için soba kurarken dikkat edilecek hususlarla ilgili olarak halkın bilgilendirilmesi, 368 -Halkın TSE belgeli, üstten yakmalı soba ve kaliteli yakıt satın almaları, kullanmaları durumunda hem bütçeleri hem de hava kirliliğinin azaltılması ve sağlık açısından faydaları hakkında bilgilendirilmesinin sağlanması önem arz etmektedir. Çizelge 1a. Isınma amaçlı yerli kömürlerde aranacak özellikler Aranacak İllerin Kirlilik Dereceleri Kriterler 1.Derece 2.Derece Kirli İller 3. Derece Kirli Kirli İller * İller Alt ısıl değer En az 4000 En az 3500 En az 3000 (orijinalde) kcal/kg kcal/kg kcal/kg ( - 200 kcal /kg ( -200 kcal /kg ( - 200 kcal /kg tolerans) tolerans) tolerans) Toplam % 2 en çok % 2,3 en çok % 2,5 en çok Kükürt (Kuru bazda) Boyut 18-150 mm 18-150mm 18-150 mm (18 mm altı ve (18 mm altı ve (18 mm altı ve 150 mm üstü için 150 mm üstü için 150 mm üstü için en çok %10 en çok %10 en çok %10 tolerans) tolerans) tolerans) * Bu standarttaki kömürler tüm yerleşim birimlerinde kullanılabilir. Stokerli sistemlerde piyasada fındık kömür tabir edilen 10-18mm boyutlarındaki yıkanmış ve elenmiş kömür kullanılabilir. Torba üzerinde sadece stokerli yakma sisteminde kullanılacağı yazılı olarak belirtilmelidir. Kalorifik Değerlerin önerilen sınırlardan daha yüksek olması halinde toplam kükürt oranları : - 1. derece illerde en az 4000 kcal/kg olması durumunda daha üst kalori için her 1000 kcal/kg başına % 0,1 - 2. derece illerde en az 3500 kcal/kg olması durumunda daha üst kalori için her 1000 kcal/kg başına % 0,2 - 3. derece illerde en az 3000 kcal/kg olması durumunda daha üst kalori için her 1000 kcal/kg başına % 0,3 değerlerini geçmeyecektir. Çizelge 1b. Isınma amaçlı ithal edilecek kömürlerde aranacak özellikler Alt Isıl Değer (orijinalde) En az 6200 kcal/kg ( - 400 kcal /kg tolerans) Kükürt (kuru bazda) % 0,9 (en çok) Uçucu Madde (kuru bazda) % 12-28 (+ 1 tolerans) Toplam Nem (orijinalde) % 10 (en çok.) Kül (kuru bazda ) %14 (en çok) (+ 2 tolerans) Şişme İndeksi 1 max 369 Boyut 18-150 mm (18 mm altı ve 150 mm üstü için en çok %10 tolerans) Stokerli sistemlerde piyasada fındık kömür tabir edilen 10-18mm boyutlarındaki yıkanmış ve elenmiş kömür kullanılabilir. Torba üzerinde sadece stokerli yakma sisteminde kullanılacağı yazılı olarak belirtilmelidir. Çizelge 1c. Sanayi amaçlı ithal edilecek kömürlerde aranacak özellikler Alt Isıl Değeri (orijinalde) En az 6000 kcal/kg (-500 kcal/kg tolerans) Toplam Kükürt (kuru bazda) En çok % 1 (+ 0,1 tolerans) Uçucu Madde (kuru bazda) En çok % 36 (+ 1 tolerans) Boyut 0-50 mm Çizelge 1d. Kömür briketlerinin fiziksel ve kimyasal özellikleri Özellik Sınıf 1 1) Alt Isı Değeri (kcal /kg), en az Baca Gazına Geçen Kükürt Oranı (%), m/m, en fazla Düşme Sağlamlığı (%) m/m, en az Aşınma Sağlamlığı (%) m/m, en az Kırılma Yastık veya Yumurta Şeklindeki Sağlamlığı Briketlerde (Kgf), en az Tabanı Düzgün Geometrik Şekilli 5000 Sınıf 2 4000 0,8 90 75 80 1,0 80 65 60 130 100 70 70 75 8 75 12 2 Briketlerde (kg/cm ), en az 2) Suya Dayanım (%), en az Isıl Verimi (%), en az Duman Salım Oranı (g/kg), en fazla 1) Bu özellik, orijinal (satışa sunulan) briket bazındadır. 2) Su geçirmeyen torbalar içerisinde satılan briketlerde bu özellik aranmaz. 370 Resmi Gazete Tarih: 08.07.2005 Sayı: 25869 Çevre ve Orman Bakanlığından: Trafikte Seyreden Motorlu Kara Taşıtlarından Kaynaklanan Egzoz Gazı Emisyonlarının Kontrolüne Dair Yönetmelik BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç Madde 1 — Bu Yönetmeliğin amacı, trafikte seyreden motorlu kara taşıtlarından kaynaklanan egzoz gazlarının neden olduğu hava kirliliğinden ve tehlikelerinden, canlıları ve çevreyi korumak amacıyla egzoz gazı kirleticilerinin azaltılmasını sağlamak ve ölçümler yaparak kontrol etmek üzere gerekli usul ve esasları belirlemektir. Kapsam Madde 2 — Bu Yönetmelik halen trafikte bulunan dört ve daha fazla tekerlekli yolcu ve yük taşımaya mahsus iş makineleri, tarım ve orman traktörleri, motosikletler ve mopedler hariç karayolu motorlu taşıtlarını kapsar. Dayanak Madde 3 — Bu Yönetmelik, 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanununun 8 inci maddesine, 1/5/2003 tarihli ve 4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 9 uncu maddesine, 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 30 uncu maddesine ve 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanuna dayanılarak hazırlanmıştır. Tanımlar Madde 4 — Bu Yönetmelikte geçen: Bakanlık: Çevre ve Orman Bakanlığını, Karayolu: Trafik için kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, yol, otoyol, köprüler ve benzeri yapı ve alanları, Motorlu taşıt: Karayolunda insan, hayvan ve yük taşımaya yarayan ve makine gücüyle yürütülen aracı/taşıtı, Duman: Taşıtın egzoz borusundan çıkan, tam yanmış veya yanmamış yakıt zerrelerinin meydana getirdiği siyah, gri-beyaz veya mavi renkli aerosolü, Absorbsiyon katsayısı: Duman koyuluğunu gösteren ve egzoz gazı içinden geçen ışığın soğurması ile ölçülen katsayıyı, Pozitif ateşlemeli benzin motorlu taşıt: Benzin ile çalışan, buji ateşlemeli motora sahip taşıtı, Sıkıştırma ateşlemeli dizel motorlu taşıt: Dizel yakıtı ile çalışan, sıkıştırma ile ateşlemeli motora sahip taşıtı, LPG (Sıvılaştırılmış petrol gazı) veya NG (Doğal gaz) yakıt kullanan taşıt: Tahrik sisteminde LPG (Sıvılaştırılmış petrol gazı) veya CNG (Sıkıştırılmış doğal gaz), LNG (Sıvılaştırılmış doğal gaz) kullanımı için özel teçhizat ile donatılmış bir taşıtı (Bu tür LPG veya NG’li taşıt tek yakıtlı veya iki yakıtlı taşıt olarak tasarımlanabilir ve imal edilebilir), 371 Egzoz gazı: Bir motorlu taşıtın egzoz borusundan çıkan gazı, Egzoz gazı kirleticileri: Egzoz gazında bulunan ve çevreyi kirleten bileşenleri, Egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonu: Motorlu taşıtların sadece egzoz gazı emisyon ölçümlerinin yapıldığı TS 12047’yi sağlayan sabit istasyonları veya TS-EN 45004’ü sağlayan araç muayene istasyonlarını, Motorlu taşıt egzoz gazı emisyon ruhsatı: Trafikte seyreden taşıtlar için yapılan egzoz gazı ölçümü sonunda, kirletici miktarları tayin edilen sınırlar içinde kalan taşıtlara verilen belgeyi, Egzoz gazı emisyon ölçüm pulu: Trafikte seyreden taşıtlar için yapılan egzoz gazı ölçümü sonunda, kirletici miktarları tayin edilen sınırlar içinde kalan taşıtlara verilen pulu, Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi: Egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonlarına egzoz gazı emisyon ölçüm yapabilme yetkisi veren ve Bakanlıkça düzenlenen belgeyi, Protokol: İl Çevre ve Orman Müdürlüğü ile egzoz emisyon ölçümünü gerçekleştiren istasyon işleteni arasında imzalanan ve valilik makamı tarafından onaylanan sözleşmeyi, Katalitik dönüştürücü: Egzoz gazındaki kirleticileri zararsız veya daha az zararlı bileşenlere dönüştürmek amacıyla bir taşıtın egzoz sistemine yerleştirilen reaktörü, OBD (On Board Diagnostic) sistemi: Bilgisayar hafızasında bulunan arıza kodları vasıtasıyla muhtemel hata alanını tanımlayabilen, emisyon kontrolü için kullanılan araç üzerindeki teşhis sistemini, Lambda değeri: Gerçek hava/yakıt oranının teorik hava/yakıt oranına bölünmesi ile bulunan değeri, Duman koyuluğu: Egzoz gazı içerisinde bulunan, şeffaf olmayan parçacıkların, gazdan geçen ışığın aydınlatma şiddetini (aydınlanan birim yüzey için ışık akısını) azaltma yüzdesini (Tam şeffaf gaz için duman koyuluğu % 0’dır. Işığı tamamen absorbe eden, yani geçirgen olmayan gaz için duman koyuluğu % 100’dür.), Taşıt sahibi: Taşıt için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik veya satış belgesi düzenlenmiş kişiyi, İşleten: Taşıt sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya taşıtın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehini gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişiyi (ilgili taraftan başka bir kişinin taşıtı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve taşıt üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.), Trafik zabıtası: İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünün 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun verdiği görev ve yetkileri yerine getirmekle yükümlü olan memurları, ifade eder. İKİNCİ BÖLÜM Egzoz Gazı Emisyon Ölçümleri Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi alabilecek istasyonlara ait kriterler Madde 5 — TS 12047 Yetkili Servisler-Motorlu Araçlar için Kurallar Standardını sağlayan sabit istasyonlara veya TS-EN 45004 Çeşitli Tipteki Muayene Kuruluşlarının Çalıştırılmaları için Genel Kriterler Standardını sağlayan araç muayene istasyonlarına Bakanlıkça düzenlenmiş egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi verilir. Tanımlanan bu istasyonlara ait mobil taşıtlar egzoz gazı emisyon ölçümü yapmak için kullanılmaz. Bu Yönetmelikte belirtilen hususların yanı sıra TS 12047’ye uymayan yetkili servislerin veya TS-EN 45004’e uymayan araç muayene istasyonlarının da egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgeleri Bakanlıkça iptal edilir. Egzoz gazı emisyon ölçümü yaptırma periyotları 372 Madde 6 — Taşıtlar, bu Yönetmeliğin (Ek-1)’inde belirtilen sınıflar esas alınmak kaydıyla cinslerine, kullanılma amaç ve şekillerine uygun olarak aşağıda belirtilen periyotlarda egzoz emisyon ölçümüne tabi tutulur: a) Hususi otomobiller ilk üç yaş sonunda ve devamında her iki yılda bir. b) Resmi otomobiller ilk iki yaş sonunda ve devamında yılda bir. c) Diğer motorlu taşıtlar ilk bir yaş sonunda ve devamında yılda bir. d) Trafikte seyreden tüm motorlu taşıtlar on yaş sonunda yılda bir. Taşıtın trafiğe çıkışından sonraki muafiyet süresinin bitim tarihinden itibaren bir ay içerisinde egzoz gazı emisyon ölçümü yaptırılması zorunludur. Takip eden emisyon ölçümleri ise taşıtın trafiğe çıkış tarihi esas alınarak uygulanır. Egzoz gazı emisyon ölçüm esasları ve sınır değerleri Madde 7 — Egzoz gazı emisyon ölçümü için aşağıdaki usul ve esaslar ile sınır değerler uygulanır: a) Pozitif ateşlemeli benzinli motorlara sahip motorlu taşıtlar; 1) Lambda sondası kontrollü üç yollu katalitik konvertör gibi bir emisyon kontrol sistemi ile kontrol edilmeyen egzoz gazı emisyonlarında: 1.1) Test öncesinde sistemde bir sızdırma kaçak olup olmadığının kontrolü için egzoz sisteminin gözle muayenesi yapılır. 1.2) Üreticisi tarafından takılmış emisyon kontrol aksamı varsa, bunların tam ve tatminkar bir durumda olduğunun, bir kaçak olmadığının tespiti için gözle muayene yapılır. Taşıtın, üreticisinin tavsiyeleri dikkate alınarak, makul bir süre motorun çalıştırılmasından sonra motor rölanti devrinde iken (yüksüz) egzoz gazındaki karbon monoksit miktarı ölçülür. Egzoz gazındaki azami müsaade edilebilir karbon monoksit miktarı taşıt üreticisinin belirttiği gibidir. Böyle bir bilgi yoksa, karbon monoksit miktarı bu maddenin (Tablo 1)’indeki değeri geçemez. 2) Lambda sondası kontrollü üç yollu katalitik konvertör gibi bir emisyon kontrol sistemi ile kontrol edilen egzoz gazı emisyonlarında: 2.1) Test öncesinde sistemde bir sızdırma kaçak olup olmadığının kontrolü için egzoz sisteminin gözle muayenesi yapılır. 2.2) Üreticisi tarafından takılmış emisyon kontrol aksamı varsa, bunların tam ve tatminkar bir durumda olduğunun, bir kaçak olmadığının tespiti için gözle muayene yapılır. 2.3) Taşıtın emisyon kontrol sisteminin verimliliği için taşıt emisyon kontrol sistemindeki katalitik dönüştürücü verimi ya standarttaki şekilde veya üretici tarafından teklif edilerek tip onayı sırasında kabul edilen metot ile egzoz gazında lambda değeri ve karbon monoksit ölçülerek belirlenir. Böyle bir bilgi yoksa veya tip onayı veren yetkili mercii bunu referans değer olarak kabul etmiyorsa, karbon monoksit miktarı bu maddenin (Tablo-1)’indeki değeri geçemez. (Tablo- 1): Trafikte kullanılmakta olan benzin motorlu taşıtlarda karbon monoksit sınır değerleri: TAŞITA AİT BİLGİ Egzoz sisteminde katalitik dönüştürücü ve benzeri emisyon kontrol donanımı olmayan taşıtlar Rölantide 1/10/1975’den öncekiler 1/10/1975-1/10/1986 arasındakiler Karbon Monoksit ( hacimce % ) 6 4,5 373 1/10/1986 sonrakiler Egzoz sisteminde katalitik dönüştürücü ve benzeri emisyon kontrol donanımı olan taşıtlar Rölantide (2000 min–1) * Taşıt üreticisinin belirlediği bir CO miktarı yok ise 70/220/AT Yönetmeliğinin 98/69/AT değişikliğine göre tip onayı alan taşıtlar veya 2003 model yılından itibaren Yüksek Rölantide (≥ 2000 min–1) Taşıt üreticisinin belirlediği bir CO miktarı yok ise 70/220/AT Yönetmeliğinin 98/69/AT değişikliğine göre tip onayı alan taşıtlar veya 2003 model yılından itibaren 3,5 En fazla 0,5 En fazla 0,3 En fazla 0,3 En fazla 0,2 Lambda değeri, üreticisinin belirlediği şartlara göre 1+/- 0,03 * 70/220/AT Direktifinin 98/69/AT değişikliğine göre OBD sistemine sahip taşıtlarda alternatif olarak OBD sisteminin doğru çalışıp çalışmadığının kontrolü de gerçekleştirilebilir. 3) Bu maddenin (a) grubuna giren yanma sisteminde LPG veya CNG/LNG kullanan ve egzoz sisteminde katalitik dönüştürücü ve benzeri emisyon kontrol donanımı olan/olmayan pozitif ateşlemeli motorlu taşıtların egzoz gazı ölçümü LPG veya CNG/LNG ile de tekrarlanmalı ve CO hacimce bu maddenin (Tablo-1)’inde belirtilen sınır değerlere uymalıdır. b) Sıkıştırmalı ateşlemeli dizel motorlara sahip motorlu taşıtlar; Vites levyesi boşta ve debriyaj kavramadayken serbest ivme süresince (yüksüz rölantiden kesme hızına kadar) egzoz gazının duman koyuluğunun ölçülmesi yapılır. Mekanik pompalı taşıtlarda, ölçümler öncesinde taşıtın püskürtme pompasında bulunması gereken mühür kontrol edilir. 1) Taşıtın ön hazırlığı: Deney ön hazırlık olmaksızın da yapılabilir, ancak güvenlik nedeniyle motorun ısınmış ve mekanik durumunun tatmin edici durumda olduğu kontrol edilmelidir. Ön hazırlık aşağıdaki gibi yapılır; 1.1) Motor, tamamen ısınmış olmalıdır. Yağ seviyesi kontrol çubuğu tüpüne yerleştirilen bir sonda ile ölçülen en az 80°C lik yağ sıcaklığı veya normal çalışma sıcaklığı daha düşükse, normal çalıştırma sıcaklığı veya en azından kızıl ötesi radyasyon seviyesi ile ölçülen motor bloğu sıcaklığı eşdeğer bir seviyede olmalıdır. Taşıtın üretimine bağlı olarak bu ölçüm uygulanabilir görülmüyorsa, motorun normal çalışma sıcaklığına erişmesi beklenir. Bu motor soğutma fanı çalıştırılarak da sağlanabilir; 1.2) Egzoz sistemi, en az üç serbest ivme çevrimi veya eş değer bir yöntem ile temizlenmelidir. 2) Deneylerin yapılması: 2.1) Sızdırma olup olmadığının kontrolü için motorlu taşıtın egzoz sisteminin ilgili parçalarının gözle muayenesi yapılmalıdır. 2.2) Motorun ve takılmış herhangi bir turbo-beslenme (turbo-şarj) tertibatının, her bir serbest ivme devri başlatılmadan önce rölantide olması gerekmektedir. Ağır tonajlı dizeller için ise bu durum, gaz pedalının serbest bırakılmasından sonra en az 10 saniyelik bir bekleme yapılmasını gerektirmektedir. 2.3) Her bir ivme çevrimini başlatmak için, püskürtme pompasından azami besleme sağlamak amacıyla gaz pedalına tam ve devamlı olarak (bir saniyeden az), fakat sert 374 olmayacak bir şekilde basılmalıdır. 2.4) Her bir serbest ivme çevrimi sırasında, gaz pedalı serbest bırakılmadan önce, motor, kesme hızına veya otomatik vitesli taşıtlarda, üretici tarafından belirlenmiş hıza veya böyle bir bilgi yoksa kesme hızının üçte ikisine erişmiş olmalıdır. Bu, örneğin motor hızı gözlenerek veya gaz pedalına ilk basma ile serbest bırakma arasında yeterli bir süre geçmesine izin vererek bu Yönetmeliğin (Ek-1)’inin 1 inci ve 2 nci bentlerinde belirtilen taşıt kategorileri için bu süre en az iki saniye olmalıdır. 3) Sınır Değerler: 3.1) Konsantrasyon seviyesi, 72/306/AT sayılı Yönetmeliğine göre belirlenmiş ve serbest ivmelenme durumunda ölçülmüş ve taşıt üzerindeki etikete yazılmış olan seviyeyi geçemez. 3.2) Böyle bir bilgi yoksa absorpsiyon katsayısı bu maddenin (Tablo-2)’sindeki sınır değerleri geçemez. (Tablo- 2): Trafikte kullanılmakta olan dizel motorlu taşıtlarda absorpsiyon katsayısı sınır değerleri TAŞITA AİT BİLGİ -Normal emişli dizel motorlarda -Aşırı doldurmalı dizel motorlarda ( Türbo Şarjlı ) ABSORPSİYON KATSAYISI m-1 2,5 3,0 c) En son üç serbest ivme devrinin aritmetik ortalaması sınır değeri aşıyorsa, taşıtlar başarısız kabul edilir. d) 1/1/1980 tarihinden önce trafiğe tescil edilmiş dizel motorlu taşıtlar, bu maddenin (b) bendinden muaftır. Egzoz gazı emisyon ölçüm sonuçları Madde 8 — Egzoz gazı emisyon ölçüm yöntemleri ve sonuçları bu Yönetmelikte tanımlanan standartlara ve sınır değerlere uygun olmak zorundadır. Egzoz gazı emisyon ölçüm sonucu uygun olan taşıt sahibine, sadece Bakanlık tarafından bastırılan egzoz gazı emisyon ölçüm pulu ve egzoz gazı emisyon ruhsatı verilir. Egzoz gazı emisyon ölçümü yapılmayan ve sınır değerleri sağlamayan hiçbir araca egzoz gazı emisyon ölçüm pulu verilmez ve motorlu taşıt egzoz gazı emisyon ruhsatı onaylanmaz. Egzoz gazı emisyon ölçüm pulu ve motorlu taşıt egzoz gazı emisyon ruhsatı Madde 9 — Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi verilen ölçüm istasyonlarına egzoz gazı emisyon ölçüm pulu ve motorlu taşıt egzoz gazı emisyon ruhsatı Bakanlıkça verilir. Egzoz gazı emisyon ölçüm bedeli, Maliye Bakanlığınca her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak Vergi Usul Kanunu uyarınca belirlenen yeniden değerleme oranı dikkate alınarak Bakanlıkça belirlenir. Egzoz gazı emisyon ölçüm bedelinin Bakanlığa ait olan kısmı Bakanlık Döner Sermaye Bütçesine gelir kaydedilir. Motorlu taşıt egzoz gazı emisyon ruhsatı bedelsiz olarak taşıt sahibine verilir. Taşıtın el değiştirmesi durumunda egzoz gazı emisyon pulunun geçerlilik süresi değişmez. Bakanlıkça veya çevre ve orman müdürlüğünce ölçüm istasyonlarında yapılacak denetimlerde, bu Yönetmelik ve Bakanlıkça yapılan yasal düzenlemelere aykırılık olması durumunda, istasyona verilmiş olan egzoz gazı emisyon ölçüm pulları il çevre ve orman 375 müdürlüğünce tutanakla teslim alınır. Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi iptal edilen ölçüm istasyonuna ait işlem görmemiş ölçüm pulu bedelleri illerdeki Bakanlığa ait döner sermaye saymanlıkları aracılığı ile istasyon işletenine iade edilir. Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi Madde 10 — Bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinde belirtilen şartları sağlayan istasyon yetkilisinin valiliğe müracaatını takiben, valilik tarafından istasyon yerinde incelenerek, uygun görülmesi halinde valilik ile istasyon yetkilisi arasında protokol imzalanır ve egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi ücreti belirtilen hesaba yatırılır. Bakanlığa, TS 12047 belgesi veya TS-EN 45004 belgesinin noter onaylı bir sureti, protokolün bir örneği ve yetki belgesi ücretinin ödendiğine dair belgenin gönderilmesini müteakip Bakanlıkça uygun görülen istasyon için egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi düzenlenir ve istasyon yetkilisine verilmek üzere valiliğe gönderilir. Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi sadece bir istasyon için geçerlidir. Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi almış olan istasyonlar yetki belgesi geçerliliği devam ettiği sürece yetki belgesi bedeline ilişkin yapılan düzenlemelerden muaftır. Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesinin, istasyondan ayrı olarak tek başına devredilmesi mümkün değildir. Ancak, verildiği tarihteki şartlara uygunluğu yetki belgesi ile kanıtlanan ölçüm istasyonunun satış/kiralama yoluyla el değiştirmesi halinde, yeni malik/zilyet ile yeniden protokol yapılması ve yetki belgesinin yeni malik/zilyet adına yeniden düzenlenmesi gerekir. Ayrıca, egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesinin devrinde olacak isim değişikliğinden dolayı yeniden egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi ücreti alınmaz. Ancak durum Bakanlığa bildirilir. Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi iptal edilen ölçüm istasyonlarına Bakanlıkça yeniden yetki belgesi düzenlenmez. Bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinde belirtilen şarları sağlayan istasyonlar için düzenlenen egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesinin geçerlilik süresi düzenlendiği tarihten itibaren üç yıldır. Talep halinde yeterlilik koşulları devam ediyorsa egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi yenilenir. Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi tutarı her yılın Aralık ayında Bakanlıkça ilan edilir. Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi bedelleri Bakanlık döner sermaye bütçesine gelir kaydedilir. Egzoz gazı emisyon ölçüm cihazları kriterleri Madde 11 — Pozitif ateşlemeli benzin motorlu taşıtlarda egzoz gazı emisyon ölçümlerinde kullanılacak ekipman ve cihazlar TS ISO 3930’a, sıkıştırmalı ateşlemeli dizel motorlu taşıtlardaki egzoz gazı emisyon ölçümlerinde kullanılacak cihazlar ise 72/306/AT Yönetmeliğinde tanımlanan özelliklere uygun olmak zorundadır. Egzoz gazı emisyon ölçüm cihazlarının kalibrasyonu TS 12361’de belirtilen usullerden birisi ile yapılmış olmalıdır. Ölçüm cihazlarının Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu, Ulusal Meteoroloji Enstitüsü ve benzeri yetkili kuruluşlarca verilen "Kalibrasyon Sertifikaları"nın bulunması ve bu sertifikaların geçerlilik süresi bitiminden önce yenilenmesi gerekmektedir. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Yükümlülükler Motorlu kara taşıt işleteninin yükümlülüğü Madde 12 — Motorlu kara taşıt işleteni, taşıtlarının egzoz gazı emisyonlarını bu 376 Yönetmeliğin 7 nci maddesinde belirtilen sınır değerlere uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür. Bu yükümlülüğü yerine getirmek üzere, taşıt işleteni bu Yönetmeliğin 6 ncı maddesinde belirtilen periyotta ve öngörülen tarihlerden önce egzoz gazı emisyon ölçümlerini yaptırmak ve uygun ölçüm sonucunu belgeleyen geçerli egzoz gazı emisyon ölçüm pulunun yapıştırıldığı motorlu taşıt egzoz gazı emisyon ruhsatını taşıtında bulundurmak zorundadır. Taşıt işleteni, içinde bulunulan yılın egzoz gazı emisyon ölçümünü yaptırabilmek için bir önceki yılın egzoz gazı emisyon ölçümünü istasyon işletenine ibraz etmek zorundadır. Eğer ibraz edemiyorsa, bir önceki döneme ait egzoz emisyon ölçüm bedelini yasal gecikme faizi ile birlikte ödedikten sonra içinde bulunulan yıla ait egzoz emisyon ölçümünü yaptırabilir. 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanununun 3301 sayılı Kanunla değişik 24 üncü maddesine göre bu gecikme bedelinin tahsiline mahallin en büyük mülki amiri yetkili olup, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun hükümlerine göre mal memurlarınca tahsil edilir. Egzoz gazı emisyon ölçüm işlemi sonucu sınır değerlere uygun çıkmayan taşıt işleteni, taşıtının gerekli bakımını ve egzoz emisyon ölçümünü bir ay içerisinde yaptırmakla yükümlüdür. Bu süre ölçüm yapan istasyonca tutanakla tespit edilerek, tutanağın bir örneği taşıt işletenine verilir. Tutanağın diğer nüshası istasyon işleteni tarafından işlemin takibi amacıyla il’in en büyük mülki amirine gönderilir. Taşıt işleteni bir ay içerisinde aynı istasyonda yapılacak yeniden ölçüm için herhangi bir ücret ödemez. Egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonu işleteninin yükümlülüğü Madde 13 — İstasyon işleteni, egzoz gazı emisyon ölçüm sonuçları bu Yönetmelikte belirtilen sınır değerlere uygun çıkan taşıt işletenine Bakanlıkça düzenlenen egzoz gazı emisyon ölçüm pulunu, motorlu taşıt egzoz gazı emisyon ruhsatını, hizmetin bedelini belgeleyen makbuz, fatura veya kasa fişini ve egzoz gazı emisyon ölçüm cihazı çıktısını vermekle yükümlüdür. İstasyon işleteni çift yakıt kullanan motorlu taşıtlarda egzoz gazı emisyon ölçümünü her iki yakıta göre de yapılır, ancak tek bir ölçüm ücreti alınır. İstasyon İşleteni tarafından, taşıtın bir önceki döneme ait egzoz gazı emisyon ölçümü var ise içinde bulunulan döneme ait emisyon ölçümü yapılır. Eğer yoksa taşıtın emisyon ölçümü yapılmaz. Taşıt işleteni bir önceki yılın egzoz gazı emisyon ölçüm bedeli ile yasal gecikme faizini ödemek üzere il’in en büyük mülki amirine gönderilir, ödendiğine dair belgenin istasyon işletenine ibraz edilmesini müteakip emisyon ölçümü yapılır ve bu belgenin seri numarası ruhsatın ilgili bölümüne işlenir. İstasyon işleteni egzoz gazı emisyon ölçüm cihazından iki çıktı alarak yazılı sonuçların bir nüshasını taşıt sahibine vermekle, bir nüshasını da ölçüm istasyonunda bilgisayar ve yazılı ortamda düzenleyerek denetimlerde ibraz edilmek üzere iki yıl süre ile saklamakla yükümlüdür. İstasyon işleteni, egzoz gazı emisyon ölçümü yaptığı taşıtlara ilişkin bilgileri aylık olarak il çevre ve orman müdürlüğüne gönderir. Egzoz gazı emisyon ölçüm cihazlarının ulusal ve/veya uluslar arası normlara uygun olmasını ve kalibrasyonunu sağlamakla yükümlüdür. İstasyon işleteni egzoz gazı emisyon ölçümünde kullandığı cihazların teknik özellikleri ile ilgili belgeler ve cihazların periyodik bakım ve kalibrasyonlarının yaptırıldığına dair raporları yapılacak denetimlerde yetkililere ibraz etmek zorundadır. İstasyon işleteni şirket unvanında veya adresinde olabilecek değişiklikleri Bakanlığa bildirmek zorundadır. İstasyon işleteni egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesinin kaybolması durumunda 377 bu durumu Bakanlığa bildirmek ve yeni yetki belgesi almak için başvurmak zorundadır. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Önlemler, Denetim ve Cezalar Önlemler Madde 14 — Hava kirliliğinin kritik değerlere ulaşması halinde, kritik meteorolojik şartların oluştuğu veya kirliliğin artış gösterdiği bölgelerde, en büyük mülki amirlikçe trafik geçici/sürekli olarak sınırlandırılabilir veya yasaklanabilir. Taşıtların denetimi ve uygulanacak cezalar Madde 15 — Denetim ve cezalar trafik zabıtaları ile il çevre ve orman müdürlüklerince aşağıda belirtildiği şekilde uygulanır: a) Trafik zabıtalarınca yapılan denetimlerde: 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununca görev ve yetki verilen trafik zabıtalarınca yapılacak denetimlerde, görüşü engelleyecek ve çevredekileri rahatsız edecek derecede duman ve/veya gürültü çıkaran taşıtları kullanan sürücüler aynı Kanunun 30 uncu maddesi hükümleri gereğince para cezası ile cezalandırılır. Belirlenen bu şartlara uymayan ve uyumsuzluğu trafik emniyetini tehlikeye düşürmeyecek nitelikte olan taşıtların şartlara uygun duruma getirilmesi için tutanak tutulur ve taşıt işletenine ihtar olunur ve bir aylık süre verilir. İhtar süresi bitiminden itibaren taşıtların uygun duruma getirilmemesinin tespiti halinde, taşıt trafikten men edilir. b) İl çevre ve orman müdürlüğü tarafından yapılan denetimlerde: İl çevre ve orman müdürlüğü personelinin egzoz gazı emisyon ölçüm denetimi yapabilmeleri için; trafik zabıta elemanları ile müşterek denetime çıkmaları ve ölçüm cihazları ile taşıtın egzoz gazı emisyon ölçümünü yapmaları gerekmektedir. Egzoz gazı emisyon ölçüm sonuçlarının bu Yönetmelikte belirtilen sınır değerleri aştığının tespiti halinde, taşıt işletenine taşıtının bakım ve onarımını ve egzoz gazı emisyon ölçümünü yaptırması için bir aylık süre tanınır ve bu durum tutanakla tespit edilir. Tutanağın bir nüshası taşıt işletenine verilir, bir nüshası taşıtın tescil edildiği trafik tescil şubesine gönderilir ve diğer nüshası ise il çevre ve orman müdürlüğünde muhafaza edilir. Tutanağın düzenlenmesinden sonra egzoz gazı emisyon ölçümü için tanınan bir aylık süre içinde taşıt işleteni, gerekli ölçümleri yaptırır ve bu süre zarfında olabilecek denetimlerde denetim tutanağını ibraz ederse ceza uygulanmaz. Bu süre sonunda bakım ve egzoz ölçümünü yaptırmayan ve bunu belgeleyemeyen taşıt işletenine 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanununa istinaden idari para cezası uygulanır. Uygulanan cezaların tahsilatı için hazırlanan tutanak taşıtın kayıtlı bulunduğu il’in il çevre ve orman müdürlüğüne gönderilerek ceza tahsilatı ile ilgili tüm işlemler bu ilde yürütülür. Taşıtlarda egzoz emisyon ölçüm pulunu bulundurmayan taşıt işletenleri ile bu Yönetmeliğin 6 ncı maddesinde belirtilen sıklık ve süre içinde egzoz gazı emisyon ölçümü yaptırma yükümlülüğünü yerine getirmeyen taşıt işletenlerine, 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanununa istinaden idari para cezası uygulanır. Egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonlarının denetimi Madde 16 — Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi verilen istasyonların bu hizmeti veren bölümleri bu Yönetmelik hükümleri kapsamında Bakanlıkça veya il çevre ve orman müdürlüğünce denetlenir. İstasyonlarda yapılan denetimlerde, yazılı ölçüm sonuçlarının taşıt sahibine verilmemesinin, bu Yönetmelik ve Bakanlıkça hazırlanan konuya ilişkin diğer yasal düzenlemelere uyulmamasının tespiti durumunda, istasyon işleteni yazılı olarak uyarılır ve bir aylık süre tanınarak kusurun düzeltilmesi istenir, devamı halinde ise 378 egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesine mesnet teşkil eden protokol tek taraflı fesih edilir. BEŞİNCİ BÖLÜM Çeşitli ve Son Hükümler Uygulamaya yönelik düzenlemeler Madde 17 — Egzoz gazı emisyon ölçümleri uygulamalarına ilişkin idari, mali usul, esaslar genelge ile belirlenir. Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde bulunan taşıtlar: Madde 18 — Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde bulunan motorlu kara taşıtlarının egzoz gazı emisyon ölçümleri, bu Yönetmeliğin 6 ncı maddesinde tanımlanan periyotlar dikkate alınarak ve 7 nci maddedeki egzoz gazı emisyon ölçüm esasları ve sınır değerlerine göre Türk Silahlı Kuvvetlerine ait egzoz gazı emisyon ölçüm cihazları ile yapılır. Sonuçlar garnizon komutanlarınca yılda bir kez Bakanlık taşra teşkilatına gönderilir. Egzoz gazı emisyon ölçüm bilgileri, ölçümü yapılan her taşıt için il çevre ve orman müdürlüklerinden bedelsiz olarak temin edilen motorlu taşıt egzoz emisyon ruhsatına işlenir. Ayrıca, egzoz gazı emisyon ölçüm pulu verilmez. Geçici Madde 1 — a) 1/1/2005 tarihinden itibaren yeni egzoz emisyon ölçüm yetki belgesi için yapılan müracaatlarda, egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonlarının sabit olması ve TS 12047’yi veya araç muayene istasyonlarının TS-EN 45004’ü sağlaması şartı aranır. b) 1//1/2005 tarihinden önce sabit ve mobil istasyonlara verilmiş olan egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgeleri (il çevre koruma vakıflarının devrettiği şirketlere verilen yetki belgeleri ve Milli Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim kurumlarına verilmiş olan izinler dahil) 31/12/2006 tarihine kadar geçerlidir. c) 1/1/2007 tarihinden itibaren bütün egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonlarının sabit olması ve TS 12047’yi sağlaması, araç muayene istasyonlarının ise TS-EN 45004’ü sağlaması gerekir. Yürürlük Madde 19 — Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme Madde 20 — Bu Yönetmelik hükümlerini Çevre ve Orman Bakanı yürütür. Ek-1: TAŞIT KATEGORİLERİ: 1) Yolcu taşımak için kullanılan ve sürücü koltuğu haricinde 8’den fazla koltuğu olan dört tekerlekli motorlu taşıtlar. 2) Yük taşımak için kullanılan ve müsaade edilebilir maksimum ağırlığı 3500 kg’dan fazla olan motorlu taşıtlar. 3) Taksiler ve ambulanslar. 4) Normal olarak karayolunda yük taşımak için kullanılan ve azami müsaade edilebilir ağırlığı 3500 kg’dan az olan tarım ve orman traktörleri haricindeki en az dört tekerlekli motorlu taşıtlar. 5) Yolcu taşımak için kullanılan ve sürücü koltuğu haricinde 8’den az koltuğu olan en az dört tekerlekli motorlu taşıtlar. 1 ve 2 numarada yer alan taşıtlar ağır araçlar, 3,4 ve 5 numarada yer alan taşıtlar hafif araçlar sınıfına girer. 379 Örnek Mahalli Çevre Kurulu Kararı: Resmi Gazete Tarih: 02.12.2004 Sayı: 25658 İzmir Valiliğinden: Mahalli Çevre Kurul Kararı Karar Tarihi : 29/07/2004 Karar No : 2004/07 Amaç ve Kapsam Madde 1 — Bu Karar, İzmir İl sınırları içerisinde hava kirliliğinin önlenmesi ve hava kalitesinin korunması amacıyla, sanayi kuruluşları, ticari işletmeler, meskenler ile kamu kurum ve kuruluşlarında 2004-2005 yılında uygulanacak yakıt kriter ve esaslarını kapsamaktadır. Dayanak Madde 2 — Bu Karar, 4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, 2/11/1986 tarihli ve 19269 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği ile Çevre ve Orman Bakanlığının 27/4/2004 tarihli ve 2004/4 sayılı Genelgesine dayanılarak hazırlanmıştır. Katı Yakıtlarla İlgili Esaslar Madde 3 — İzmir İl sınırları içinde yer alan tüm katı yakıtlı kaloriferli binalarda, sobalarda aşağıdaki özellikleri sağlayan kömürler kullanılır. a) Isınma amaçlı yerli kömürlerde aşağıdaki özellikler aranır.(1) Alt Isıl Değeri (orijinalde) : 4000 Kcal/kg (-200 Kcal/kg) Toplam Kükürt Oranı (kuru bazda) : En Fazla % 2 Boyut : 18-150 mm.(18 mm.altı ve 150 mm. üstü max. %10 tolerans) (1) Kalorifik değerin en az 4000 kcal/kg olması durumunda daha üst her kalori için her 1000 kcal/kg başına toplam kükürt oranı % 0.1 dır. b) Isınma amaçlı ithal kömürlerde aşağıdaki özellikler aranır.(1) Alt Isıl Değeri (orijinalde) : en az 6200 Kcal/Kg (-400 kcal/kg tolerans) Uçucu Madde (kuru bazda) : % 12-28 arası (+ 1 tolerans) Kükürt (kuru bazda) : % 0,9 (max.) Toplam Nem (orijinalde) : % 10 (max.) Kül (kuru bazda) : % 14 (max.) (+1 tolerans) Şişme İndeksi : 1 ( max) Boyut : 18-150 mm. (18 mm. altı ve 150 mm. üstü için max. %10 tolerans) 380 (1) Eğer kül oranı max. % 14+2 ise kömürdeki kalori değeri min. 6000 kcal/kg olacaktır. c) Sanayi amaçlı ithal edilecek kömürlerde aşağıdaki özellikler aranır. Alt Isıl Değeri (orijinalde) : min. 6000 Kcal/Kg (-500 tolerans) Toplam Kükürt (kuru bazda) : max. % 1 (+ % 0.1 tolerans) Uçucu Madde (kuru bazda) : max. %36 (+ % 1 tolerans) Boyut : 0-50 mm d) Isınma amaçlı briket kömürlerde (TS 12055) aşağıdaki özellikler aranır. Özellik Sınıf 1 Sınıf 2 5000 4000 Baca Gazına geçen kükürt oranı (%), m/m, en fazla Düşme Sağlamlığı (%), m/m, en az 0.8 1.0 90 80 Aşınma Sağlamlığı (%), m/m, en az 75 65 Kırılma Sağlamlığı 80 60 130 100 Suya Dayanım(2) (%), en az 70 70 Isıl Verimi (%), en az 75 75 Duman Emisyon Oranı (g/kg), en fazla 8 12 Alt Isıl Değeri(1) (Kcal/kg en az ) Kırılma Sağlamlığı Yastık veya yumurta şeklindeki briketlerde (kgf), en az Tabanı Düzgün Geometrik şekilli briketlerde (kg/cm2), en az 1) Bu özellik, orijinal (satışa sunulan) briket bazındadır. 2) Su geçirmeyen torbalar içerisinde satılan briketlerde bu özellik aranmaz. Yakıtların Temini, Satışı, Pazarlaması ve Torbalanması ile İlgili Esaslar Madde 4 — a) Yakıtların üretimi ile ilgili esaslar; 1) Uygunluk belgesi: İzmir İl sınırları içinde faaliyet göstermekte olan ocakların veya briket kömür tesislerinin kömürlerine uygunluk belgesi alabilmeleri için başvurular İl Çevre ve Orman Müdürlüğüne yapılır. 2) Başvuru: Yerli kömürler için; ocak izin ve ruhsatları, torbalama tesisi ile ilgili tanıtıcı bilgiler (Tesis için alınmış izin ya da ruhsat belgeleri, tesisin özellikleri, kapasitesi, akım şeması ve benzeri) başvuru dilekçesine eklenir. Briket kömürler için; Briket kömür üreticilerinin kullandıkları kömür tozunun cinsi, özellikleri, kullanılan bağlayıcı türü, bağlayıcı için yapılan sözleşmenin onaylı örneği ve tesis 381 ile ilgili tanıtıcı bilgileri (Tesis için alınmış izin ya da ruhsat belgeleri, tesisin özellikleri, kapasitesi, akım şeması ve benzeri) başvuru dilekçesine eklenir, Petrol türevi olmayan ve bilimsel araştırmalara dayalı olarak insan ve çevre sağlığına zararlı olmadığı belirtilen bağlayıcı olarak kullanılırlığı bilimsel olarak kabul edilen diğer maddeler de bağlayıcı olarak kullanılabilir. 3) Numune Alımı: Numuneler, İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, Büyükşehir Belediye Başkanlığı Çevre Sağlık İşleri Daire Başkanlığı ve Dokuz Eylül Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümü elemanlarından oluşan ekip marifetiyle mühürlü olarak şahit numuneleri menşeinde örnekleme metodu ile alınır. Maddi yükümlülükleri başvuru sahiplerine ait olmak üzere alınan numune analizleri MTA Genel Müdürlüğü, Dokuz Eylül Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümü, TSE Manisa Bölge Müdürlüğü Laboratuvarı, Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Referans Laboratuvarlarından (herhangi) ikisine yaptırılır. Analiz neticesinin belirlenen sınırları sağlamaması durumunda, firma tarafından talep edildiği takdirde numune alınması işi, aynı kurumların temsilcilerinden oluşan komisyon marifetiyle sadece bir kez daha tekrarlanır. MTA Genel Müdürlüğü, Dokuz Eylül Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümü, TSE Manisa Bölge Müdürlüğü Laboratuvarı, Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Referans Laboratuvarlarından gelen analiz neticelerinin standartları sağlaması halinde, derecesi belirtilerek, ilgili firmaya numunenin alındığı ocak için İl Çevre ve Orman Müdürlüğü tarafından uygunluk belgesi verilir. b) Yakıtların satışı, pazarlanması ve torbalanması ile ilgili esaslar; 1) Satış izin belgesi: İlgili Valilik tarafından uygunluğu onaylanmış yerli kömür ve/veya briket kömür ve/veya Çevre ve Orman Bakanlığından izni bulunan ithal kömürleri İzmir İl sınırları içerisinde satmak isteyen resmi ve özel kömür işletmeleri, ithalatçılar ve pazarlamacılar "Satış İzin Belgesi" alır. 2) Başvuru: İzmir İline kömür satışı yapacak olanların satış izin başvurusunu İl Çevre ve Orman Müdürlüğüne; firma adı, adresi ve irtibat telefonu, faks numarası, kömürün temin edildiği ocağın ve tesisin adres bilgilerinin yer aldığı dilekçe ile yapılır. Dilekçe ekinde; a) Pazarlamacıların, ilgili meslek kuruluşundan alınma ticaret sicil kaydına havi faaliyet belgesi (Ticaret Odası, Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği), b) Ticaret sicil gazetesinin örneği, c) Belgeleri imzalamaya yetkili olanların noterden tasdikli imza sirküleri, d) Sözleşmeli bayilerin adı, adresi, e) Vergi levhası örneği , bulundurur. Yerli Kömür Üreticileri; pazarlamacıların belgelerine ilave olarak üretimin yapıldığı ilin valiliğinden alınmış Uygunluk Belgesinin bir örneği, Ek-1’e uygun hazırlanmış "Torba Örneği" bulundurur. Uygunluğu TSE tarafından onaylanmış olan briket kömür üreticilerinin; pazarlamacıların belgelerine ilave olarak; 1) Üretimin yapıldığı ilin valiliğinden alınmış Uygunluk Belgesinin bir örneği, 2) Ek-1’e uygun hazırlanmış "Torba Örneği", 382 bulundurur. İthalatçıların pazarlamacıların belgelerine ilave olarak; 1) Çevre ve Orman Bakanlığından izin alan firmaların ithal edilen kömüre ilişkin gerekli evrakları "Noter" ya da "Aslı Gibidir" onaylı olmak kaydıyla (Bakanlık yazısı ve ekleri, kontrol belgesi, proforma fatura, analiz sertifikası, uluslararası gözetim firmalarınca alınan numuneye ait Resmi Analiz Raporu, gümrük giriş beyannamesi), 2) Ek-1’e uygun hazırlanmış "Torba Örneği", bulundurur. İzmir İli sınırlarında torbalama tesisi bulunan ithalatçılar için ayrıca torbalama tesisi ile ilgili tanıtıcı bilgiler (Tesis için alınmış izin ya da ruhsat belgeleri, tesisin özellikleri, kapasitesi, akım şeması ve benzeri.) bulundurur. 2003- 2004 kış sezonu için İzmir Valiliğinden alınmış "Satış İzin Belgesi" bulunan ve 2004-2005 sezonu için belgesini yenilemek isteyen firmalar müracaatlarını, Valilik tarafından aksi belirtilmediği taktirde geçen yıl hazırlanan müracaat dosyalarında bulunan belgelerdeki değişiklikleri bildirerek (imza sirküleri, bayi listesi ve benzeri ) ve eksiklikleri tamamlayarak (torba örneği gibi) yaparlar. Bu kararda belirtilmeyen, ancak başvuru aşamasında yetkili makamca gerekli görülen ek bilgi ve belgeler Valilik Oluru alındıktan sonra usulüne göre işleme konulur. Uygunluk ve Satış İzin Belgesi için, her ayın 15 ine kadar evrakları tam olarak yapılan başvurular o ay içerisinde, sonraki başvuruların müteakip ay başvuruları ile birlikte değerlendirilir. c) Tüketiciler ile ilgili esaslar; 1) Tüketiciler kömürlerini izin belgeli satıcılardan almakla yükümlüdürler. 2) Tüketicilerin satıcılardan fatura veya perakende satış fişi, sevk irsaliyesi ve kantar fişi alarak denetleme sırasında bunları ibraz etmekle yükümlüdürler. 3) İşyerlerinde ve konutlarda ateşçi/kaloriferci belgesi olmayan kişiler kaloriferci olarak çalıştırılmaz. 4) Tüm binaların baca temizlikleri her yıl düzenli olarak yapılır. 5) Yapılacak denetimlerde istenen belgeleri ibraz etmeyen, Mahalli Çevre Kurulunca belirlenen özelliklere sahip olmayan kömür kullanan, kömür torbalarını yaktığı belirlenen ve yakma saatlerine uymayan, kazan bakımlarını ve en az yılda bir kez baca temizliğini yaptırmayan tüketicilere 2872 sayılı Çevre Kanununun kirletme yasağına ilişkin 8 inci maddesine muhalefet nedeniyle idari para cezası uygulanır. d) Isı yalıtımı ile ilgili esaslar; Yeni binalar ile mevcut binalarda ısı yalıtımı ile yakıt tasarrufu sağlanması açısından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 19/11/1984 tarihli ve 18580 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Mevcut Binalarda Isı Yalıtım ile Yakıt Tasarrufu Sağlanması ve Hava Kirliliğinin Azaltılmasına Dair Yönetmelik hükümleri uygulanır ve bu konuda kamuoyunun bilinçlendirilmesi için gerekli çalışmalar yapılır. Şehir içinde kömür taşıyan araçların, binaların ve depoların denetimi; Büyükşehir Belediye Başkanlığı ekipleri başta olmak üzere metropol alandaki her ilçe belediyesinden görevlendirilecek bir eleman ile talep edildiği takdirde İl Emniyet Müdürlüğünden görevlendirilecek ekipler aracılığıyla yapılır. 383 Uyarı Kademelerinde Alınacak Önlemler Madde 5 — Yakma saatleri ile ilgili esaslar; soba ve kaloriferler hava sıcaklığının 15 derecenin üzerinde olduğu durumlarda yakılmaz, 15 derecenin altına düştüğü durumlarda ise aşağıda yer alan koşulları sağlayacak şekilde yakılır. a) Kapı numaraları çift olan daire ve apartmanlarda sabahları 6.30’da, akşamları 17.00’de, tek olan daire ve apartmanlarda sabahları 5.30’da akşamları 16.00’da yakılır. b) Kalorifer kazanlarının ve sobaların, yanma saatinden itibaren sabahları 5 saat, akşamları 6 saat yanar vaziyette tutulur. c) İç ortam sıcaklığı konut, hastane, kreş, yurt, okul ve benzeri yerlerde 20 derece, diğer resmi kurum ve kuruluşlarda ise 18 dereceyi geçmeyecek şekilde yakılır ve gerekli düzenlemeler sorumlu kişilerce takip edilir. d) İşyerlerinde sabahları 07.00 de yakılmasına ve çalışma saatlerine bağlı olarak gün içerisindeki toplam yanma süresi 6 saati geçmeyecek şekilde yanar vaziyette tutulur. e) Yaz sezonu boyunca, sıcak su temini amacıyla, haftada iki günü geçmeyecek şekilde kalorifer kazanları yakılır. f) Gözle görülür siyah duman çıkmayacak şekilde baca ve kazan bakımları yapılır, aksi takdirde yöneticileri hakkında yasal işlem yapılır. Katı ve Sıvı Yakıtların Denetimi ile İlgili Esaslar Madde 6 — Katı ve sıvı yakıtların denetimi aşağıdaki şekilde yapılır. a) Şehir içinde kömür taşıyan araçların, binaların ve depoların denetimi Büyükşehir Belediye Başkanlığı ekipleri başta olmak üzere metropol alandaki her ilçe belediyesinden görevlendirilecek bir eleman ile talep edildiği takdirde İl Emniyet Müdürlüğünden görevlendirilecek ekipler aracılığıyla yapılır. b) Bütün şehir girişlerinde ayda en az birer kez olmak üzere kömür taşıyan araçların denetimi; Büyükşehir Belediyesi, ilçe belediyesi ve ilgili kaymakamlığından alınacak emniyet gücünden oluşan ekip ile yapılır. Denetim programı ve yapılan çalışmalar sürekli olarak Büyükşehir Belediyesi tarafından belirlenerek Valiliğe (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü) bildirilir. Lüzumu halinde İl Çevre ve Orman Müdürlüğünce çalışmalara destek sağlanır. Çeşitli Hükümler Madde 7 — a) Belgelerin teslim alınması: Uygunluk belgeleri ve uygunluğu onaylanmış olan kömürlere ilişkin satış izin belgelerinin hazırlanmasını takiben 15 gün içerisinde İl Çevre ve Orman Müdürlüğünden teslim alınır. Teslim alınmayan belge sahibi firmaların satış yaptığının tespit edilmesi halinde bu Karar uyarınca yasal işlem yapılır. b) Belgelerin Geçerlilik Süresi: 2004-2005 kış sezonu için düzenlenecek olan Uygunluk ve Satış İzin Belgeleri, 31 /07/2005 tarihine kadar geçerlidir. c) Üretimin yapıldığı ilin valiliğinden alınmış uygunluk belgesi ile İl Çevre ve Orman Müdürlüğüne kömür torba örneği sunulmuş kömürler satılır. d) Torbalanan kömürün Çevre ve Orman Bakanlığının 2004/4 sayılı Genelgesinde belirtilen özelliklere uygunluğundan kömür üreticisi /ithalatçı ve/veya pazarlamacı kişi veya firmalar ve bayiler müştereken ve müteselsilen sorumludur. 384 e) Uygunluk ve satış izin belgelerini denetimler esnasında ibraz etmeyenlere yasal işlem uygulanır. Uygunluk belgesi bulunmayan firmaların kömürlerinin niteliği uygun olsa dahi İzmir İl sınırları içinde satışına izin verilmez. f) Stokerli sistemlerde, 10-18 mm boyutlarındaki elenmiş ve yıkanmış kömürler torbalanmış şekilde kullanıcı tarafından alınır. Toz kömür kullanılmaz ve bu sistemler için olan kömür torbalarının üzerinde sadece stokerli yakma sisteminde kullanılacağı yazılır. g) Kömür torbaları Ek-1 de yer alan ifadelere ve boyutlara uygun olarak hazırlanır. Bu Karara aykırı olan torbaları kullananlara yasal işlem uygulanır. h) Her ayın 5 i ile 10 u arasında, bir önceki ay içerisinde İzmir İl Merkezine sevk edilen tüm kömürlere ait bilgiler (Yakıt satılan yerin ismi, hangi tür kömürün verildiğini ve miktarını) İl Çevre ve Orman Müdürlüğüne bildirilir. Sevk programının eksik bildirilmesi durumunda bu Karar uyarınca yasal işlem uygulanır. Cezai Hükümler Madde 8 — Bu Karara uymayan tüm kamu kurum ve kuruluşları, gerçek ve tüzel kişiler, işyeri-mesken sahipleri ve yöneticileri hakkında 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu, 1580 sayılı Belediye Kanunu, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, 2872 sayılı Çevre Kanunu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun, 3516 sayılı Ölçüler ve Ayar Kanunu, 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun ile 765 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre cezai işlem uygulanır. Yürürlük Madde 9 — Bu Karar yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme Madde 10 — Bu Kararı İzmir Valisi yürütür. a) Yerli Kömür Torba Örneği BELGE ALAN ÜRETİCİ FİRMA ADI: SATICI FİRMA ADI: KÖMÜRÜN MENŞEİ/CİNSİ: KÖMÜRÜN ÖZELLİKLERİ: Alt Isıl Değer: Toplam Kükürt Değeri: Nem: Boyut: Diğer Özellikler AĞIRLIK: KAÇINCI DERECE İLLERDE KULLANILACAĞI UYGUNLUK BELGESİ VEREN VALİLİK Yakılacak yakma sistemleri: Soba/Kalorifer/Stokerli Torbalayan Firma Adı: Adres, Tel:, Fax:, E-Mail b) İthal Kömür Torba Örneği İTHAL EDEN FİRMA ADI SATICI FİRMA ADI: KÖMÜRÜN MENŞEİ/CİNSİ: KÖMÜRÜN ÖZELLİKLERİ: Alt Isıl Değer: Kükürt Değeri: Uçucu Madde: Nem: Boyut: Diğer Özellikler AĞIRLIK: ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞINDAN ALINAN KONTROL BELGESİ SAYISI: Yakılacak yakma sistemleri: Soba/Kalorifer/Stokerli Torbalayan Firma Adı: Adres, Tel:, Fax:, E-Mail 385 386 10. BÖLÜM KAYNAKLAR Alpar,S.R., M.İ.Hakdiyen ve T.Bigat.”Sınai Kimya Analiz Metodları”, İstanbul Üniversitesi Yayınları, Sayı:1601, Kimya Fakültesi No:7, Cilt 1, Baskı 4, İstanbul, 512 Sa., 1971. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, Türkiye İstatistik Yıllıkları, http://www.die.gov.tr Başbakanlık Resmi Gazete, http//rega.basbakanlik.gov.tr Bayraktutan,S., M.Özdemir ve S.Kırımhan. “Erzurum Çevresindeki Sıcaksu Kaynaklarından Rezerv Sıcaklıklarının Tayini: Bir Kimyasal Jeotermometre Uygulaması”, Atatürk Üniversitesi, Çevre Sorunları Araştırma Merkezi, Çevre Sorunları Simpozyumu-V, Erzurum, 14 sa., 68 Haziran 1983. Çevre Bakanlığı ve UNDP, Sürdürülebilir Kalkınma Türkiye Ulusal Raporu, 2002, (Ed.: G.Tüzün ve S.Sezer), 208 s. Çevre ve Orman Bakanlığı, http://www.cevreorman.gov.tr 387 Çukurluoğlu (Çizmecioğlu),S., ve S.Kırımhan.”Denizli Organize Sanayi Bölgesinde Kava Kirlenmesinin EDMS Modeli İle Belirlenmesi ve Değerlendirilmesi”, Pamukkale Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 1999 Demir,M. ve S.Kırımhan.”Adsorbsiyon Yöntemi İle Baca Gazından Kükürt Dioksit Giderilmesi”, Fırat Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 1995. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Beş Yıllık Kalkınma Planları, http://www.dpt.gov.tr EEA, “Energy and Environment Copenhagen, Denmark,2002. in The European Union”, EEA, “Europe’s Environment: The Third Assessment”, Copenhagen, Denmark. Internet: http://www.eea.eu.int, 2003. EEA, Avrupa’nın Çevre Sorunları: Üçüncü değerlendirme raporu (özet), 63 sa. http://www.eea.eu.int , 2003. EEA, AÇA İşaretler, Kopenhag, 36 sa., 2004 EEA, 2005, Environmental Policy Integration in Europe: State of play and an evaluation framework , Technical Report No:2/2005, 70 pp.,2005. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, http://www.enerji.gov.tr Environmental Quality, The Eleventh Annual Report of The Council On Environmental Quality, U.S.A., 497 pp., 1980. EPA, U.S. Environmental Protection Agency, http://www.epa.gov Goddard,F.W., and K.Hutton, 1964. “A School Chemistry For Today”, Longmans, Green and Co.Ltd., 48 Grosvenor Street, London W.1. 550 p., 1964. 388 Güçer,Ş.,M.Demir ve E. Karagözler. “Malatya Havasında Bazı Elementlerin Dağılımı”, TÜBİTAK-Ulusal Çevre Sempozyumu, Adana, sa:155-162, 12-15 Kasım 1984. Handbook of Chemistry and Physics, 56th Edition, CRC Press, 18901 Cranwood Parkway, Cleveland, Ohio 44128,USA, 1975. Hanneberg, P., “Acidification and Air Pollution”, A Brief Guide, Swedish Environmental Protection Agency, 93 p.,1993. HoddiJ.C., O.E.Alley, and C.L.Bickel. “Chemistry: A Basic Science”, D.Van Nostrand Company,Inc., 120 Aexander St., Princeton, New Jersey, USA, 801 p., 1957. İleri, A., “Ankara’da Hava Kirliliğinin Altı Bölgede Saptanması”, TÜBİTAK-ÇAG VII. Bilim Kongresi, İstanbul, 3-7 Kasım 1980. Jones, K.H. “Temiz Hava İçin Uluslararası İşbirliği”, Ufuk Kültür Fikir Dergisi, Cilt 5, Sayı 4, Sa:32-38, 1973. Kaya (Oral),Y. ve S.Kırımhan.”Hava Kirliliği ve Asit Yağışların Ekolojik Etkileri”, Pamukkale Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 1997. Kırımhan,S.”Hava Kirliliğinin Bitkiler Üzerindeki Etkisi”, Atatürk Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Ziraat Dergisi, Cilt 7, Sayı 4, sa:245-250, 1976. Kırımhan,S.”Doğanın Korunması: Doğal Denge ve Çevre Kirliliği”, Atatürk Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Ders Notları, 1977. Kırımhan,S. “Endüstriyel Üretime Bağlı Olarak Ortama Yayılan Kirleticiler ve Bu Kirleticilerin Bitkisel Üretim Üzerindeki Etkileri”, TÜBİTAK IV.Kuruluş Yılı Bilimsel Sempozyumu, İstanbul, Tebliğler Kitabı, sa:25-42, 27-29 Kasım 1978. Kırımhan,S. “Basit Bir Yöntemle Kükürt Dioksit Gazı Ölçümü”, Türkiye Hava Kirlenmesiyle Savaş Derneği Sempozyumu, Ankara, 4 sa., 26-27 389 Ocak 1979. Kırımhan,S. “Hava Kirliliğini Önlemek Amacıyla Uygun Tip Soba Seçimi ve Yakma Yöntemi”, Türkiye Hava Kirlenmesiyle Savaş Derneği Sempozyumu, Ankara, 4 sa., 26-27 Ocak 1979. Kırımhan,S. “Rüzgar Erozyonu ve Hava Kirliliği Yönünden Rüzgar Analizleri”, I.Ulusal Çevre Mühendisliği Sempozyumu, Ankara, Tebliğler Kitabı, 20 sa., 24-26 Ocak 1979. Kırımhan,S. “Erzurum’da Hava Kirlenmesi”, Atatürk Üniversitesi, Çevre Sorunları Araştırma Enstitüsü, Çevre Sorunları Sempozyumu-I, Erzurum, 12 sa., 23-27 Mayıs 1979. Kırımhan,S. “Neden Çevre Sorunları”, TÜBİTAK, Bilim ve Teknik Dergisi, Cilt 12, Sayı 142, Sa:43-44, 1979. Kırımhan,S.”Erzurum’da Hava Kirliliğinin Ulaştığı Boyutlar ve Alınması Gereken Önlemler”, TÜBİTAK-Çevre Araştırmaları Grubu, VII.Bilim Kongresi, İstanbul, Tebliğler Kitabı, sa:61-76, 3-7 Kasım 1980. Kırımhan,S. “Atmosferin Karbondioksit Derişimindeki Artışlar ve Etkileri”, TÜBİTAK, Bilim ve Teknik Dergisi, Cilt 14, Sayı 164, Sa:2223, 1981. Kırımhan,S. “Hayvan Barınaklarında Koku Oluşumu, Etkileri ve Giderilme Yolları”, Tabiat ve İnsan Dergisi, Yıl 15, Sayı 5, sa:28-37, 1981. Kırımhan,S. Ve N.Boyabat. “Erzurum’daki Hava Kirliliğinin Kent İçerisindeki Kar Yığınları ve Toprak Üzerindeki Etkileri”, Atatürk Üniversitesi, Çevre Sorunları Araştırma Merkezi, Çevre Sorunları Simpozyumu-V, Erzurum, 11 sa., 6-8 Haziran 1983. Kırımhan,S., N.Boyabat ve S.Karakaş. “ Erzurum’da Güneş Enerjisinden Yararlanılarak Sıcak Su Üretimi, 1. Aşama”, Atatürk Üniversitesi, Çevre Sorunları Araştırma Merkezi, Çevre Sorunları Simpozyumu-V, Erzurum, 390 7 sa., 6-8 Haziran 1983. Kırımhan,S. ve M.Özdemir. “Erzurum’da Azot Oksit Gazlarının Hava Kirliliğine Katkısı”, TÜBİTAK-Doğa Bilim Dergisi, Seri B, Cilt 8, Sayı 3, sa:269-273, 1984. Kırımhan,S., N.Boyabat ve S.Karakaş. “ Erzurum’da Güneş Enerjisinden Yararlanılarak Sıcak Su Üretimi”, EİE, Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü, Güneş Enerjisi Konferansı, Ankara, Tebliğler Kitabı, sa:99106, 16-18 Mayıs 1984. Kırımhan, S. “Erzurum İlinin Genel Çevre Sorunları ve Çözüm Önerileri”, TUBİTAK-Çağ, Ulusal Çevre Sempozyumu, Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Adana, 12-15 Kasım 1984. Kırımhan, S., “Türkiye’de Kuraklık Sorunu ve Son Yıllarda Sıcaklık ve Yağış Miktarlarındaki Değişmeler”, Atatürk Üniversitesi, Çevre Sorunları Araştırma Merkezi, Çevre Sorunları Sempozyumu-VII, Erzurum, Sa:412-436, 13-17 Mayıs 1985. Kırımhan,S. ve R.Yıldırgan. “Asit Yağışların Toprakların Fiziksel ve Kimyasal Özellikleri Üzerindeki Etkisi”, Atatürk Üniversitesi, Çevre Sorunları Araştırma Merkezi, Çevre Sorunları Sempozyumu-VII, Erzurum, sa:437-457, 13-17 Mayıs 1985. Kırımhan, S.,”Asit Yağışlar ve Uluslararası İlişkilerdeki Önemi”, T.C. Başbakanlık Çevre Genel Müdürlüğü, Çevre Sempozyumu’85, Ankara, 5-7 Haziran 1985. Kırımhan,S. “Erzincan’da Hava Kirliliği Araştırmaları”, Tabiat ve İnsan, Yıl 19, Sayı 2, sa:23-36, 1985. Kırımhan,S., B.Keskinler ve N.Boyabat. “Erzurum Kentinde Hava Kirliliğinin Metalik Çatı Kaplamaları Üzerindeki Etkisi: 1.Aşama)”, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Ulusal Üniversite-Sanayi İşbirliği Simpozyumu, 9 sa., 14-16 Kasım 1985. 391 Kırımhan, S., “Türkiye’de Çevre Hukuku, Standartlar ve Çevresel Etki Değerlendirmesi”, İnönü Üniversitesi, Çevre Araştırmaları Birimi, ÇEVRE-1986 Sempozyumu, Malatya, 11 sa. 5-7 Haziran 1986. Kırımhan,S., N.Boyabat, F.Keven, V.Tosunoğlu. “Erzurum’da Hava Kirliliğine Bağlı Olarak Kent İçerisindeki Toprak Kirliliğinin Değişimi”, T.C.Başbakanlık Çevre Genel Müdürlüğü, Dünya Çevre Günü, Çevre1986 Sempozyumu, 11 sa., 1986. Kırımhan,S.”Atatürk Üniversitesi’ne Bağlı Bazı Birimlerde Kapalı Ortamların Hava Kirliliği ve Gürültü Düzeylerinin Araştırılması”, Environment’87, International Symposium on Environmental Management, İstanbul, p:387-399, June 5-9, 1987. Kırımhan, S., “Fırat Havzasının Fiziksel Özellikleri ve Genel Çevre Sorunları”, Fırat Üniversitesi, Fırat Havzasının Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Kalkınması Sempozyumu, Elazığ, Bildiriler Kitabı (1991) sa:229-248, 7-9 Nisan 1988. Kırımhan,S., B.Keskinler ve N.Boyabat. “Erzurum Kentinde Hava Kirliliğinin Metalik Çatı Kaplamaları Üzerindeki Etkileri”, Fırat Üniversitesi, Fırat Havzası Birinci Çevre Sempozyumu, Tebliğler Kitabı, sa: 237-247, 13-15 Ekim 1988. Kırımhan, S., “Elazığ İlinin Genel Çevre Sorunları ve Çözüm Önerileri”, Çevre’89, Proceedings of the 5th Environmental Science and Technology Conference, Adana, p:361-381, 1989. Kırımhan,S.“Hava Kirliliğinde Meteorolojik Parametrelerin Değerlendirilmesi: Erzurum Örneği”, İkinci Ulusal Meteoroloji Kongresi, İTÜ, Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi, Meteoroloji Mühendisliği Bölümü, 14 sa., 20-23 Mart 1991. Kırımhan,S.”Erzurum’da Hava Kirliliği ve Nokta Kaynak Araştırması”, TÜBİTAK, Doğa-Tr. J. of Engineering and Environmental Science, 15, 122-143., 1991. 392 Kırımhan,S. “Yerleşim Yerlerinde Hava Kirliliği ve Alınması Gereken Önlemler”, Tabiat ve İnsan, Yıl 26, Sayı 2, sa:13-15, 1992. Kırımhan,S. ve F.Keven. “Kentlerin Kapalı Ortamlarındaki Hava Kirliliği”, 1.Ulusal Ekoloji ve Çevre Kongresi, İzmir, 5-7 Ekim 1993. Kırımhan,S. ve T. (Kırımhan) Eren. “Türkiye’de Kömür Kullanımı ve Çevresel Etkisi”, Dokuz Eylül Üniversitesi, Çevre Mühendisliği Bölümü, Gökova Körfezi Çevre Sorunları ve Çevre Yönetimi Sempozyumu, ÖrenMuğla, 17 sa., 28-30 Haziran 1994. Kırımhan,S. “Çevre Mühendisliğinde İstatistiksel Uygulamalar”, Macintosh Üzerinde Akademik Uygulamalar Sempozyumu, Akdeniz Üniversitesi, Antalya, Bildiriler Kitabı, sa:177-184, 25-27 Mayıs 1995. Kırımhan, S. “Çevre Yönetimi: Nüfus, Kaynak ve Çevre İlişkileri”, http://www.kirimhan.com, Ankara, 352 sa., 2005. Kırımhan, S., M.Tel ve Z.Afet. “Avrupa Birliği Sürecinde Türkiye’de Çevre Yönetimi” Toplantısı Bildirileri, AK-TEL Mühendislik, http://www.aktel1.net, 320 sa., 2005. Malanchuk, J.L. and J. Nilsson (Ed.), “The Role of Nitrogen in The Acidification of Soils and Surface Waters”, Nordic Council of Ministers, Copenhagen, Denmark,1989. Meriletho,K., K. Kenttamies, and J.Kamari. “Surface Water Acidification in The ECE Region”, Nordic Council of Ministers, Copenhagen, Denmark, 1988. Moseholm,L., B. Anderson, and I. Johnsen, 1988, “Acid Deposition and Novel Forest Decline in Central and Northern Europe”, Assessment of Available Information and Appraisal of The Scandinavian Situation, Nordic Council of Ministers, Copenhagen, Denmark, 1988. Müezzinoğlu, A.,”Hava Kirliliği ve Kontrolünün Esasları”, Dokuz Eylül 393 Yayınları, İzmir, 327 sa., 2000. Nacar, N. ve S.Kırımhan.”Elazığ Çimento Fabrikası Çevresel Etki Değerlendirmesi”, The Ninth Turkish-German-Polish Environmental Engineering Symposium, Boğaziçi University, İstanbul, Turkey, October 5-7, 548-562, 1992. Oruç, N., “Hava Kirlenmesi ve Eskişehir’de Yapılan SO2 Ölçümleri”, Çevre’82 Sempozyumu, İzmir, 3-5 Haziran 1982. Oruç,N ve S.Kırımhan. “A Preliminary Study on the Distribution of Soil Fluorides Near An Airborne Fluorine Sources”, V.Türk-Alman Çevre Mühendisliği Simpozyumu, Dokuz Eylül Üniversitesi, MühendislikMimarlık Fakültesi, Çevre Mühendisliği Bölümü, İzmir, 7 sa., 11-16 Haziran 1984. Özer, U., ve Ş. Kartal. “Kayseri Atmosferindeki Kükürt ve Bazı Eser Elementlerin Konsantrasyonları Arasındaki Bağıntıların İncelenmesi”, TÜBİTAK-Ulusal Çevre Sempozyumu, Adana, sa:118-128, 12-15 Kasım 1984. Resmi Gazete, http://rega.basbakanlik.gov.tr Roberts, N.(Ed.). “The Changing Global Environment”, Basil Blackwell Publishers, USA, 531 pp., 1994. Seinfeld, J.H., “Air Pollution: Physical and Chemical Fundamentals”, McGraw-Hill, Inc. p.523, 1975. Stern,A.C. (Ed.) “Air Pollution”, 3rd ed. (5 vols), Acedemic pres, New York, 1962, 1976-1977. Stern,A., R.W.Boubel, D.B.Turner, D.L.Fox. “Fundamentals of Air Pollution”, 2nd Edition, Academic Pres, Inc., Orlando, Florida, USA, 530 pp, 1984. Theodore,L., and A.J.Bunicore. “Air Pollution Control Equipmant”, 394 Prentice-Hall, Englewood Cliffs, N.J., 1982. Tırıs, M., E.Kalafatoğlu, H.Okutan (Ed.). “Hava Kirliliği, Kaynakları ve Kontrolü”, TÜBİTAK, Marmara Araştırma Merkezi, Gebze-Kocaeli, 227 sa., 1993. Turk, A., J. Turk, J.T. Wittes and R. Wittes. “Environmental Science”, W.B. Saunders Company, U.S.A., 563 pp., 1974. Türkiye Çevre Vakfı, Türkiye’nin Çevre http://www.cevre.org Sorunları 1983-2003. Türkiye İstatistik Kurumu (TİK), Çevre İstatistikleri Bültenleri, http://www.tik.gov.tr UNDP, Global Environment http://www.unep.org/geo/yearbook Outlook, Year Books, USDHEW, Department of Health and Welfare, Washington,D.C., 1970. Wark,K., and C.F.Warner. “Air Pollution: Its Origion and Control”, Harper and Row, Publishers, New York, p.526, 1981. WHO, Dünya Sağlık Teşkilatı Raporları,http://www.who.org Worldwatch Enstitüsü, Dünyanın Durumu Raporları, 1991-2005. http://www.worldwatch.org WMO, World Meteorological Organization, http://www.wmo.org