Lindell ve Susan Ormsbee`ye... Bana hayatımın ilk ve en
Transkript
Lindell ve Susan Ormsbee`ye... Bana hayatımın ilk ve en
Lindell ve Susan Ormsbee’ye... Bana hayatımın ilk ve en önemli derslerini verdiniz. Bana sözcükleri sevmeyi öğrettiniz. Bu sözcük demeti size... SEV Yayıncılık Eğitim ve Ticaret A.Ş. Nuhkuyusu Cad., No. 197 Üsküdar İş Merkezi, Kat 3, 34664, Bağlarbaşı, Üsküdar, İstanbul Tel.: (0216) 474 23 43 • Sertifika No. 12603 Lottie ve Yeşil Elma Ağacı Metin: © 2015 Kathryn Elise Ormsbee Resimler: © 2016 Erwin Madrid Türkçe Çeviri: © 2016 SEV Yayıncılık Eğitim ve Ticaret A.Ş. Türkçe baskısı Chronicle Books LLC’nin izni ile yayımlanmıştır. Yazan: Kathryn Elise Ormsbee Kapak Resmi: Erwin Madrid Özgün Adı: The Water and the Wild Çeviren: Mercan Yurdakuler Uluengin Yayın Yönetmeni: S. Baha Sönmez Editör: Burcu Ünsal Baskıya Hazırlayan: Hüseyin Vatan Birinci Baskı: Ağustos 2016 K. E. Ormsbee ISBN: 978-605-9781-30-5 Telif yasası gereği bu kitabın tüm Türkçe yayın hakları SEV Yayıncılık Eğitim ve Ticaret A.Ş.’ye aittir. Tanıtım yazıları dışında, yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir biçimde kullanılamaz ve çoğaltılamaz. Kütüphane Bilgi Kartı (CIP): Ormsbee, Kathryn Elise Lottie ve Yeşil Elma Ağacı 1. Çocuk Edebiyatı 2. Öykü İstanbul, SEV Yayıncılık, 2016, 400 Sayfa ISBN: 978-605-9781-30-5 Baskı: Fabrika Basım ve Ticaret Ltd. Şti. Göztepe Mh., İnönü Cad., No. 74/A, Bağcılar, İstanbul Tel.: (0212) 294 38 00 • Sertifika No. 14461 Çeviren: Mercan Yurdakuler Uluengin Bu sulara ve yabanıllığa, Bir peri ile, el ele Gel, kaybolun birlikte, Çünkü dünya anlayamayacağın kadar çok ağlayışla dolu, ey insan evladı! — W. B. YEATS , “THE STOLEN CHILD” (ÇALINMIŞ ÇO CUK) Şiirlere atıflar işareti ile belirtilmiştir. Atıfta bulunulan şiirlerin tam listesini sayfa 365’te bulabilirsiniz. BİRİNCİ BÖLÜM İskete ile Elma Ağacı THIRSBY MEYDANI ’ nın tam ortasında bir yeşil elma ağacı bitmişti. Yaprakları hüzünlü bir zümrüt, elmaları ise neşeli bir zebercet yeşiliydi. Oradan gelip geçenlerin ortak fikri, ağacın böylesi saygın bir mahallenin ortasında karşılaşılabilecek en tuhaf manzara olduğuydu. Komşular, merhum Bay III. Dedalus Yates’in bu ağacı bahçesine neden diktiğini de, oğlu merhum Bay IV. Dedalus Yates’in ona neden bakmaya devam ettiğini de bilmiyordu. Ağacın, oturdukları bu şık sokağa ait olmadığı kesindi. Bayan Hester Yates, elmalardan turta yapıp yetimlere, evsizlere ve hayatın sillesini yemiş diğerlerine dağıtan iyi kalpli yaşlı bir dul olsa ağaca belki göz yumulabilirdi. Ancak Bayan Yates ne turta yapardı ne de iyi kalpli bir duldu. Burada “aksi” sözcüğünü kullanmak uygun düşer. Bayan Hester 2 LOTTIE VE YEŞİL ELMA AĞACI Yates, aksi bir ihtiyardı. Aksi bir ihtiyara yakışır şekilde, gagasını camlara çerçevelere çarpıp durmuş bir karga gibi buruşuk bir suratı vardı. Kendine yakışmaz şekilde de küçük bir kızı... Bayan Yates’in keyfine kalsa, bırakın yanındaki küçük kızı, ne işlettiği pansiyonda ne de mahallede çocuk olurdu. Ona göre çocuklar, olmadık zamanda gürültü yapmaktan ve gardenya saksılarına toslamaktan başka işe yaramayan, tüysüz, şımarık ve tehlikeli bir evcil hayvan türüydü. Bayan Yates, meydana aşağıdaki tabelanın asılmasında başı çekmişti: EVCİL HAYVANLAR, FUTBOL VE GÜRÜLTÜ YASAKTIR. Karısının aksine, merhum Bay IV. Dedalus Yates’in iyilik yapmakta üstüne yoktu. Bu iyiliklerden bir tanesi de, zamanında sapsarı saçlı yetim bir bebeği evine almakta diretmesiydi. Merhum Bay Yates’in yapmakta direttiği bir dolu güzel ama mantıksız şey, zengin ve saygıdeğer bir aile olan Yates’leri saygı duyulamaz bir borcun altına sokmuştu. Beş öfkeli alacaklının onu aramaya Thirsby Meydanı’na geldiği gün, Bay Yates, çok uygunsuz bir biçimde, yulaf ezmesinin içine yüzüstü düşüp ölmüştü. Hem mutfaktaki hem de bankadaki rezaleti temizlemekse Bayan Yates’e kalmıştı. Bayan Yates, aradıkları adamın daha sabahın ilk Hint çayını bile içemeden ölmesinin, alacaklıların öfkesini hiç azaltmadığını keşfetmişti. İskete ile Elma Ağacı 3 Alacaklılara borcu ödemenin en iyi yolunun evini pansiyona çevirmek olduğuna karar verdi. Plan güzeldi. Bayan Yates iki yıl içinde kocasının borçlarını kapattı. Bu düzene artık iyice alışmış olduğu için de; evcil hayvanı, futbol topu ve gürültüsü olmayan pansiyonerlere evini açmayı sürdürdü. Bayan Yates, başta, beş para etmez o yetim kızın nihayet bir işe yarayacağını düşünmüştü. Kıza yemek ve temizlik gibi basit görevler verecekti. Aradan bir hafta geçmişti ki pansiyonun mutfağını dalga dalga masmavi bir duman bulutunun içinde buldu. Kız, fırındaki yanık kazdan habersiz, arka bahçede hayali goblinlere karabiber ve kırmızıbiber serperek, “Defol!” diye bağırmakla meşguldü. O gece Bayan Yates, IV. Dedalus Yates’in hayatına sefaletten başka bir şey getirmediği ve bu yetim kızın da istisna olmadığı gerçeğini kabullendi. Sonra da bir aşçı tuttu. “Delirtir,” diyordu Bayan Yates, günde en az iki kez, “bu kız insanı delirtir. Aklı bir karış havada.” Thirsby Meydanı’nın nezih sakinleri Bayan Yates ile aynı fikirdeydi. Bu kız adamı delirtirdi; daha doğrusu belki de deliydi. Yalnız Thirsby Meydanı değil, New Kemble kasabasındaki, hatta olasılıkla Kemble Adası’ndaki en deli kızdı. Bu kasabada o gülünç yeşil elma ağacı kadar ayrıksıydı; hatta bazı komşulara kalsa en iyisi kızın adadan temelli gönderilmesiydi. Bostonlular onu ne yapacaklarını daha iyi bilirlerdi. Ne var ki, Bayan Yates kocasına ona 4 LOTTIE VE YEŞİL ELMA AĞACI bakacağına dair söz vermişti. Yani kız kalacaktı. Kızın bir de ismi vardı. Kemble İlköğretim Okulu’nda öğretmenler yoklamada ona Charlotte G. Fiske diye seslense de, o kendisine Lottie denmesini tercih ediyordu. Yazar da onun bu dileğine saygı göstererek bu ismi kullanacak. Zamanından önce kırışıp pörsümüş ıspanak gibi kamburlaşan Bayan Yates’in aksine, Lottie on iki yaşından çok daha küçük görünüyordu. Karmakarışık limon sarısı saçları, çillerle dolu bir yüzü ve mahalle sakinlerini ürküten gri gözleri vardı. Lottie Fiske’in gri gözlerini parlatan şeylerden bir tanesi, her sabah Thirsby Meydanı’na bakan penceresinin perdelerini açtığında gördüğü şeydi: yeşil elma ağacı. Elma ağacı, Lottie’nin hayal meyal hatırladığı pansiyondaki ilk anılarında bile mevcuttu. Sabit ve güvenilirdi ve hep odasının penceresinden içeri bakıyordu. Boyu ağaçla beraber uzadıysa da, Lottie asla ona yetişememişti. Onun süt dişleri düşerken ağacın dalları düşmüştü. Gün boyu Lottie’ye merhaba demek için penceresini tıklatıyordu. Canlı ve tuhaftı; tıpkı Lottie Fiske gibi. Dostlukları kaçınılmazdı. Yeşil elma ağacı aynı zamanda Lottie’nin bakır hatıra kutusunu sakladığı yerdi. Ağacın dibinde, tam da boğum boğum bir kökün topraktan başını uzattığı noktada, tam bakır kutuya göre ufak bir oyuk vardı ve Lottie kendisi için önemli İskete ile Elma Ağacı 5 olan her kâğıt parçasını, her bir ıvır zıvırı burada saklıyordu. Lottie için kâğıt parçalarından ve ıvır zıvırdan daha önemli bir şey yoktu, çünkü geçmişine dair elindeki bütün ipuçları bunlardı. Bayan Yates, Lottie’nin ebeveyni konusunda, pek çok konuda olduğu gibi sessizdi. Thirsby Meydanı’ndaki belli belirsiz söylentilere göre, Lottie’nin annesi yabancıydı; kızının açık gri gözleri de ona çekmişti. Lottie’nin annesiyle babasına dair bildiği ne varsa, altı yaşını doldurduğu gün eline geçen zarfta bulunuyordu. Zarfın içinden çok kötü bir el yazısıyla yazılmış bir mektup çıkmıştı. Mektupta Lottie’nin annesiyle babasının isimlerinden, ölümlerinden ve ona besledikleri ölümsüz sevgiden söz ediliyordu. Zarfta bir de Lottie’nin onca yıllık aralıksız bakışlarından solmuş ve buruşmuş bir fotoğraf vardı. Fotoğrafta her ikisi de çilli ve her ikisi de gülen bir kadınla bir erkek vardı. Resmin arkasında da mektuptaki kötü el yazısıyla yazılmış bir not: Bir şeye ihtiyacın olursa yaz. Altı yaşındaki Lottie notu ciddiye almıştı. Esrarengiz mektubun sahibine yanıt yazarak, yeni saç kurdeleleri istemişti. Üstelik “Lütfen” ve “Teşekkür ederim” de demişti. Bayan Yates’ten notu postalamasını istediğindeyse Bayan Yates, Lottie’yi oturtup bir isim ve adres olmadan mektup LOTTIE VE YEŞİL ELMA AĞACI 6 göndermenin olanaksız olduğunu açıklamıştı. Lottie’nin elindeki esrarengiz mektupta bunların ikisi de mevcut olmadığından yanıt yazmak imkânsızdı; yani Lottie o aptal saç kurdelelerini unutabilirdi. Posta meselelerinden dolayı üzülmüş ve kafası karışmış olan Lottie, yazdığı adressiz mektubu alıp esrarengiz mektubuyla beraber katlamış ve yeşil elma ağacının altına oturup bir süre kendine acımıştı. İşte oyuktaki bakır kutuyu o zaman bulmuş ve kıymetli mektuplarını onun içine koymuştu. Bir yıl sonra, Lottie’nin yedinci yaş gününde, Thirsby Meydanı’ndaki pansiyonun posta kutusunda bir mektup belirmişti. Zarf, ilkinden çok daha kalındı, üzerinde Lottie’nin ismi vardı ve yine o korkunç el yazısıyla yazılmıştı. Zarfın içinden Lottie’nin hayatında görmediği güzellikte beyaz tafta saç kurdeleleri çıkmıştı. Yanında ise önceki notun aynısı vardı: Bir şeye ihtiyacın olursa yaz. Bayan Yates afallamıştı. O gün Lottie’ye “tesadüf” sözcüğünün ne anlama geldiğini öğretmeye karar vermişti. Fakat Lottie’nin olanları anlamak için süslü bir sözcüğe ihtiyacı yoktu. O zaten çok daha basit, çok daha iyi bir sözcük biliyordu: Sihir. Elma ağacı sihirliydi. Lottie her yıl aksatmadan mektuba yanıt vermeyi sürdürdü; her yaş gününde de İskete ile Elma Ağacı 7 bir hediye aldı. Mektuplarıyla hediyelerini bakır kutusuna koyuyordu. Sıra dokuzuncu yaş gününe geldiğinde, Lottie şansını biraz zorlamaya karar vererek bir muhabbet kuşu istedi. (Okulun en popüler kızı olan Penelope Bloomfield’e yaş gününde muhabbet kuşu alınmıştı.) Ancak Lottie’ye muhabbet kuşu yerine, Edmund Spenser diye bir adamın eski püskü kitabından başka bir şey gelmedi. Kitabın kapağına iliştirilmiş notta şöyle yazıyordu: Böylesi daha iyi. Lottie kitabı inanılmaz derecede sıkıcı buldu. Bundan sonra çok abartılı şeyler istememeye karar verdi. Ta ki Eliot Walsch fena halde hastalanana kadar. Lottie ile yeşil elma ağacı birbirlerine can yoldaşı olabilirlerdi; ne var ki bir ağaçla konuşmak insanı yalnızlaştırıyordu, çünkü ağaç ona asla cevap vermiyordu. Bayan Yates bile, Lottie’nin okuldaki çocuklarla arkadaşlık etmesini tavsiye edecek kadar yardımsever davranmıştı. Lottie’nin okulundaki çocuklarla ilgili tek sorun, onların da Lottie’ye cevap vermemesiydi. Lottie bütün o popüler kızlar gibi dudak parlatıcılar ve dergiler hakkında gevezelik etmekten hoşlanmıyordu. Bu nedenle dördüncü sınıfta (meşhur muhabbet kuşlu) Pen Bloomfield 8 LOTTIE VE YEŞİL ELMA AĞACI ona Deli Lottie ismini takmıştı ve bu isim ona yapışıp kalmıştı. Limon sarısı saçları da işleri kolaylaştırmıyordu. Limon sarısı saçları Eliot Walsch’u rahatsız etmiyordu. Hatta saçlarını seviyordu ve Kemble İlköğretim Okulu’nda tanıştıkları gün bunu Lottie’ye söylemeyi ihmal etmemişti. Lottie ile Eliot o günden itibaren çok iyi arkadaş olmuştu. Eliot da tuhaf biriydi. Resim yapmaktan hoşlanıyordu ve babasının Kaçık Porsuk isimli dükkânının üst katında yaşıyordu. Kemble İlköğretim Okulu’nda kime sorsanız bilirdi ki, bırakın ikisini birden, sadece “Kaçık” ya da sadece “Porsuk” isimli bir yerde yaşasanız bile okula uyum sağlayamazdınız. Eliot’ın diğer bir şanssızlığı da neredeyse her zaman hasta olmasıydı ve bu durum şu sıralar Lottie’nin uykularını kaçırıyordu. Bay Walsch onu kaç doktora götürürse götürsün, Eliot hasta doğmuş, hasta kalmıştı. “Çok garip,” demişti doktorlar başta, “ama daha beterlerini de gördük.” “Birkaç tahlil yapalım,” demişti diğerleri. “Şu ilacı deneyelim!” diye önermişti başkaları. Aradan on iki yıl geçtikten sonra, artık Eliot Walsch’un aldığı tek cevap şuydu: “Çaresiz,” diyordu doktorlar başlarını sallayarak. “Bu amansız bir hastalık.” Atlantik’in ötesinde bir doktor vardı ki, denemeye devam etmeye kararlıydı. “Beş yüz bin pound,” demişti. Bay Walsch’un ne pound, ne sterlin, ne de dolar cinsinden İskete ile Elma Ağacı 9 öyle bir parası vardı. O nedenle de Eliot’ın hastalığı amansız kalmış; dahası, kötüye gitmeye başlamıştı. Çok daha kötüye... O kadar kötüye gitmişti ki Eliot devamsızlık yapmaya başlamıştı. O kadar kötüye gitmişti ki Lottie on ikinci yaş gününde, yalnız gözyaşları ve öfkeli burun çekmeler eşliğinde şöyle yazmıştı: Bir daha hiçbir şey istemeyeceğim. Lütfen Kaçık Porsuk, New Kemble adresinde oturan Eliot Walsch’ u iyileştir. O benim en iyi arkadaşım. Kalbimin en derinliklerinden sevgiler, Lottie Fiske Not: Bir de bana bir daha o Spenser denen adamın kitaplarını göndermeye kalkma! Teşekkürler. Lottie mektubu yeşil elma ağacının altındaki bakır kutuya tıkıştırdı. Ve beklemeye başladı.