alüminyum sektöründe markalaşmanın yolu ar-ge ve
Transkript
alüminyum sektöründe markalaşmanın yolu ar-ge ve
MESS TÜRKİYE METAL SANAYİCİLERİ SENDİKASI YAYINIDIR • YIL: 53 • SAYI: 888 • 2016 ALÜMİNYUM SEKTÖRÜNDE MARKALAŞMANIN YOLU AR-GE VE İNOVASYONDAN GEÇİYOR AVRUPA’NIN KALBİNDEKİ MACARİSTAN YATIRIMCI BEKLİYOR ALİ PANDIR: “ÇELİKTEN DUVARLARI ACİLEN ÖRMEK LAZIM” BAŞKAN’DAN HER ZAMANKİNDEN DAHA ÇOK İSTİKRARA İHTİYACIMIZ VAR Ekonomik ve siyasi açıdan oldukça zorlu geçen, terör saldırıları sonucu yüzlerce vatandaşımızın hayatını kaybettiği bir yılı geride bıraktık. Her zamankinden daha çok istikrara, huzura, birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde, özellikle ekonomide istikrar tüm sanayicilerimizin en büyük arzusu. Biliyorsunuz, ocak ayının sonunda Türkiye ekonomisine değer katan, sanayinin globalleşmesine ciddi katkıda bulunan örnek işadamlarımızdan Koç Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç’un ani vefatı ile sarsıldık. Görevde olduğu 13 yılda iş hayatına, üstün vizyonerliği ve uzun dönemli perspektiften bakışıyla Koç Topluluğu’nun adını dünya devleri arasına yazdırmayı başarmıştır. Sivil toplum örgütlerinin önemini bilen, onların demokratik ülkelerde vazgeçilmez müesseseler olduğunu her fırsatta dile getiren Merhum Mustafa V. Koç, şükran ile belirtmeliyim ki MESS’i her zaman desteklemiştir. Merhum Mustafa V. Koç’un hedeflerini, vizyonunu ve MESS’e ilişkin görüşlerini dergimizin “MESS’ten Haberler” bölümünde okuyabilirsiniz. MESS’ten Haberler bölümünde ayrıca; Altın Eldiven, Altın Öneri Ödülleri, metal sektöründe çalışan engelliler için “Engelliler Günü” nedeniyle düzenlenen etkinlikle ilgili habere, “Adli ve İdari Uyuşmazlıklarda İş Dünyasının Karşılaştığı Sorunlar ve Çözüm Önerileri Sempozyumu”nda dile getirilen, iş dünyasının karşılaştığı adli ve idari uyuşmazlıklarla ilgili habere yer verdik. “Sektör Analizi” bölümümüzde bu sefer “alüminyum” sektörünü masaya yatırdık. Yazıyı okuduğunuzda da göreceğiniz gibi, ne yazık ki Türkiye alüminyum sektörü dünyanın en büyük ithalatçılarından biri. Toplam 130 milyar dolarlık dünya alüminyum pazarından 4 milyar dolarlık pay alan Türkiye, sektörde önemli bir büyüme potansiyeline sahip. Sektörle ilgili çok daha ayrıntılı bilgiyi araştırma haberimizde bulabileceksiniz. Çelik sektörünün önemli oyuncularından Erdemir’in Yönetim Kurulu Başkanı Ali Pandır’ı, bu sayımızda “Sanayicinin Sesi” bölümüne konuk ettik. Sektörün gelişimini, bugünkü durumunu ve sorunlarını ayrıntılı şekilde konuştuğumuz Pandır, Türkiye’nin 15 yıl aradan sonra çelikte net ithalatçı hale geldiğini söylüyor. Sektörde gelinen son durumla ilgili önemli uyarılarda bulunan Pandır, “Sektör artan ithalatla gücünü kaybetti. Çözüm için acilen harekete geçilmesi gerekiyor” diyor. MESS üyelerinin faaliyet alanı olan çelik sektörünü yakından ilgilendiren bu röportajın da ilgi çekeceğini düşünüyorum. “Üye Profili” bölümünde B/S/H Ev Aletleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.’yi tanıttık. BSH Türkiye, Ortadoğu, Afrika ve BDT İnsan Kaynaklarından Sorumlu Başkan Yardımcısı Ahmet Aksoy ile yaptığımız röportajda, BSH Grubu için Türkiye’nin yerini ve değerini göreceksiniz. Aksoy’un dediğine göre, Türkiye BSH Grubu’nun üçüncü Ar-Ge ve teknoloji üssü olmuş. Bu da sektörün bir temsilcisi olarak bizler için gurur kaynağı. Başta otomotiv sektörü ve Türkiye için alternatif pazarlardan biri olan Macaristan’ı tanıttığımız bu sayımızda da Nouriel Roubini, küresel ekonomiyi değerlendirdiği bir yazı kaleme aldı. İş dünyasının gelecek vizyonunu kendine has üslubu ile anlatan Rüştü Bozkurt’un keyifli bir yazısına bu sayıda da yer verdik. Avrupa Penceresinden bölümümüzde ise İKV Proje Müdürü Çisel İleri, gelecekte yenilenebilir enerjinin toplam enerjiden alacağı payı ve bunun önemini anlatıyor. Sektördeki gelişmeleri, ülkemizdeki ve dünyadaki ekonomik gelişmeleri anlattığımız dergimizde güncel konulara da yer veriyoruz. Bunların başında “Seyahat” bölümü geliyor. Bu sayımızda vize almadan gidebileceğiniz yakın coğrafyamızdaki popüler ülkeleri tanıttık. “Sağlık” ve “Teknoloji” bölümlerimizi de tıpkı Seyahat gibi keyifle okuyacağınızı düşünüyorum. Mehmet C. Betil MESS Yönetim Kurulu Başkanı 1 İÇİNDEKİLER 4 MESS’TEN HABERLER 16 ÜYELERİMİZDEN 20 DÜNYA GÜNDEMİ 6 KÜRESEL EKONOMİNİN “YENİ ANORMAL”İNE HOŞ GELDİNİZ! 22 DÜNYA TURU ARJANTİN-ALMANYA-AVRUPAHİNDİSTAN-GÜRCİSTAN-BANGLADEŞYUNANİSTAN 24 SEKTÖR ANALİZİ ALÜMİNYUM sektöründe markalaşmanın yolu ar-ge ve inovasyondan geçiyor 30 AVRUPA PENCERESİNDEN BÜYÜMENİN LİDERİ YENİLENEBİLİR ENERJİ OLACAK 32 SANAYİCİNİN SESİ “ÇELİKTEN DUVARLARI ACİLEN ÖRMEK LâZIM” 24 38 MEVZUATTAKİ DEĞİŞİKLİKLER ASGARİ ÜCRETE İŞVEREN TEŞVİKİ AÇIKLANDI 40 ÜYE PROFİLİ TÜRKİYE, BSH GRUBU’NUN ÜÇÜNCÜ AR-GE VE TEKNOLOJİ ÜSSÜ 44 İŞ DÜNYASINDA GÜNDEM FELSEFE, ANALİZ VE UYUM SORUNUMUZ 46 ALTERNATİF PAZARLAR AVRUPA’NIN KALBİNDEKİ MACARİSTAN YATIRIMCI BEKLİYOR 50 SEYAHAT VİZE ALMADAN GEZEBİLECEĞİNİZ YAKINIMIZDAKİ POPÜLER ÜLKELER 54 SAĞLIK SU, BESLENME VE EGZERSİZ VÜCUDUMUZU KORUYOR 56 TEKNOLOJİ 62 ENGLISH 2 32 KÜNYE Yayın Kurulu Dr. Aykut Engin Av. Erten Cılga Av. Mesut Ulusoy Av. Vahap Ünlü Dr. Tuba Yaman Aydın Altan Çetinkal Fatih Tokatlı Burcu Karacar Seçkin Ürey Çisem Kılıç Çineli Ahmet Can Çeltikçi MESS Adına Sahibi Mehmet C. Betil Yönetim Kurulu Başkanı Yazı İşleri Müdürü Av. Hakan Yıldırımoğlu Genel Sekreter Yazışma Adresi MESS Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası Merkez Mahallesi Geçit Sokak No: 2 34381 Şişli-İstanbul Tel: 0212 232 01 04 (pbx) Faks: 0212 241 76 19 40 46 50 54 İnternet Adresi www.mess.org.tr YAYINA HAZIRLIK Yayın Türü Yerel süreli yayın. Genel Yönetmen Gürhan Demirbaş Genel Yönetmen Yardımcısı Eser Soygüder Yıldız Görsel Yönetmen Hakan Kahveci Editör Seher Karataş Grafik Tasarım Erdal Bayraktar Fotoğraf Editörü Eren Aktaş Kurumsal Sat›fl Yöneticisi Özlem Adaş Tel: 0212 440 27 65 ‹letiflim Tel: 0212 440 27 63 - 0212 440 29 68 ajansd@dunya.com www.ajansdyayincilik.com Baskı Tarihi Nisan 2016 Yazı ve resimler kaynak gösterilmek suretiyle kullanılabilir. Dergide yazılan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. MESS İşveren dergisinin basımında geri dönüşümlü kağıt kullanılmaktadır. ISSN 1300-9699 Baskı Gezegen Basım Ltd. Şti. www.gezegenbasim.com.tr Tel: 0212 325 71 25 e-posta mess@mess.org.tr 3 MESS’ten haberler VİZYONUYLA HOLDİNG’İ 13 YILDA BÜYÜTTÜ YAPTIĞI TÜM İŞLERE UZUN DÖNEMLİ BİR PERSPEKTİFTEN BAKAN MUSTAFA V. KOÇ, YÖNETİM KURULU BAŞKANLIĞI YAPTIĞI 13 YILLIK DÖNEMDE, SAMİMİ LİDERLİĞİ İLE TOPLULUĞUN BAŞARILARINDA ÇOK BÜYÜK BİR ROL OYNADI. HOLDİNG'İN DÜNYAYA AÇILMASINA YÖNELİK HAYALLERİNİ GERÇEKLEŞTİREN MUSTAFA V. KOÇ’UN GELECEK HAYALİ İSE ULUSLARARASI ARENADA DAHA BÜYÜK VE ÖNEMLİ BAŞARILAR ELDE ETMEKTİ. Koç Holding’in üçüncü kuşak yöneticisi olarak sadece Türkiye’de değil uluslararası iş çevrelerinde de saygın bir yer edinen Mustafa V. Koç, yönetiminde bulunduğu dönemde gösterdiği başarılar ve yatırımlarla genç vizyoner bakışın en önemli temsilcisi oldu. Dünya genelinde aile şirketlerinin sadece yüzde 70’i başarılarını ikinci kuşağa, ikinci kuşağın da sadece yüzde 10’u üçüncü kuşağa taşıyabilirken Mustafa V. Koç, üçüncü kuşak yöneticileri arasındaki temsilciliğini 13 yıl boyunca başarıyla taşıdı. Görevinin ilk döneminde topluluğun “iddialı” olduğu sektörlere odaklanma stratejisini başarıyla uygulayan Mustafa V. Koç’un görevde bulunduğu 13 yıllık sürede, Koç Topluluğu yalnızca rakipleri ile arayı açmakla kalmadı, dünya devleri arasına da adını yazdırmayı başardı. Topluluğun dünyaya açılmasına yönelik hayalleri olan ve bu konuda adımlar atan Mustafa V. Koç, Koç Holding’in en son Üst Düzey Yöneticiler Toplantısı’nda yaptığı konuşmasında bu 4 Bundan sonraki hayalim, uluslararası arenada çok daha önemli ve büyük başarılar gerçekleştirmek. Yurtiçindeki uzun vadeli liderliğimizi yurt dışına taşımak. Portföyümüzü küresel arenada da faaliyet gösteren şirketler ve organizasyonlar ile desteklemek” konuda şunları söyledi: “Vehbi Bey’in hayali ile Topluluğumuz, Holdingimiz kuruldu. Rahmi Bey’in hayalleri ile Topluluğumuz büyüdü, yeni ortaklıklar gerçekleştirdi. Dışa açılmaya başladı. Benim hayalim de Topluluğumuzu dünyanın sayılı şirketleri arasına sokmaktı. Sizlerin liderliği, ekiplerinizin katkısı ile bu hayalleri bir bir gerçekleştirdik. “Kararlı Duruşu Ve Vizyonuyla Önümüzü Açtı” Yaptığı tüm işlere uzun dönemli bir perspektiften bakan Mustafa V. Koç, ülke ekonomisine katkı sağlayacak kalıcı yatırımları hayata geçirmeyi, sağlanan başarıyı da sürekli güçlendirerek geleceğe taşımayı hedefledi. Bu nedenle uzun vadeli yatırım planlarına hız kesmeden devam etti. Bunun en güzel örneklerinden birini en son yatırımlarından olan Tofaş’ta görüyoruz. Tofaş’ın 520 milyon dolarlık yatırımla hayata geçirdiği sedan modeli Fiat Egea, AUTOBEST 2016’nın sahibi olurken, Koç Holding Otomotiv Grubu Companybest 2015 (En İyi Şirket) Ödülü’ne layık görüldü. MESS’ten haberler “En İyi Şirket 2015” ödülünü 14 Şubat 2016 tarihinde gerçekleştirilen törende alan Koç Holding Otomotiv Grubu Başkanı Cenk Çimen ise, Mustafa V. Koç’un yatırımlarının başarısını ve vizyonerliğini bir kez daha vurguladı. “En İyi Şirket” ödülünü Koç Holding ve Tofaş Yönetim Kurulu Başkanı merhum Mustafa V. Koç anısına teslim alan Cenk Çimen, Mustafa V. Koç’un zamansız kaybı nedeniyle duydukları büyük üzüntüyü dile getirerek, “Bu önemli törende kendisiyle birlikte olmayı arzu ediyorduk. Şirket tarihimizdeki en büyük iç ve dış yatırımları gerçekleştirdiğimiz bu günlerde başarımızın simgesi olan tüm bu ödülleri Mustafa Bey’in anısına adıyoruz. Kendisini rahmetle anarken, vizyoner adımlarından aldığımız ilhamla daha büyük başarılar için cesaretle çalışacağımızı vurgulamak isterim” dedi. Koç Grubu Otomotiv Grup Başkanı Cenk Çimen, Mustafa V. Koç’un vizyonerliğini de şu sözlerle vurguladı: “Bu projenin en başında sadece sedan vardı, HB ve SW yoktu. O dönemde de oldukça tereddüt etmiştik, çünkü tek başına sedanın yatırımı karşılaması güç oluyordu. Rahmetli Mustafa V. Koç, her zamanki kararlı duruşu ve vizyonuyla hepimizin önünü açtı. Hiç unutmuyorum, bana ‘Cenk devam edin, arkadan hatchback ve station wagon da gelecek’ demişti. Büyük risk aldık ve dediği oldu, önümüzü açtı ve bizi cesaretlendirdi.” MESS’İN TEMELLERİNİN SAĞLAM OLDUĞUNA İNANIYORDU Türk sanayisinin temel taşı sayılan şirketlerin kuruluşunu gerçekleştirerek, iş dünyasında üçüncü kuşak jenerasyonun örnek temsilcisi olan Mustafa V. Koç, aynı zamanda toplumsal ve ekonomik gelişim için sivil toplum örgütlenmesine verdiği önemi birçok kez dile getirip bu yapılanmalar içinde etkin rol alan öncü bir işadamı oldu. Türkiye’deki büyük kalkınma hareketinin parçası olan Koç ailesinin başarılı ferdi ve iş dünyasının değişime açık şahsiyeti Mustafa V. Koç, Türkiye’nin yanı sıra global düşünerek yatırımlarını yurt dışına da taşıdı. Dünyaya açık vizyonuyla Koç Holding’te elektronik, otomotiv ve enerji alanlarında önemli yatırımlara imza atan Mustafa V. Koç, Holding’i zaman içinde büyüterek dünyada da isminden söz ettiren büyük bir holdinge dönüştürdü. Üçüncü Kuşağın Örnek Temsilcisiydi Türk sanayisinin temel taşı sayılan şirketlerin kuruluşunu gerçekleştirerek, iş dünyasında üçüncü kuşak jenerasyonun örnek temsilcisi olan Mustafa V. Koç, aynı zamanda toplumsal ve ekonomik gelişim için sivil toplum örgütlenmesine verdiği önemi birçok kez dile getirip bu yapılanmalar içinde etkin rol alan öncü bir işadamı oldu. Sivil toplum örgütlerinin demokratik ülkelerde vazgeçilmez müesseseler olduğunu da her fırsatta vurgulayan Mustafa V. Koç, MESS’in 45’inci yılını kutlayarak çalışmalarını değerlendirdiği açıklamasında şunları söylemişti: “Sivil toplum örgütleri, sistemin de demokrasinin de garantisidir. Bu anlamda ülkemizde 45 yılını tamamlamış bir işveren örgütü olarak MESS’i candan kutluyor ve nice yıllar diliyorum. Koç Topluluğu şirketleri olarak, MESS’in kuruluşunda aktif rol aldığımız için ayrı bir memnuniyet taşıyorum. 14 Ekim 1959 tarihinde MESS’in kuruluş bildirgesi imzalandığı zaman 11 kurucu arasında üç Koç şirketi ve üç müstesna insan Mustafa V. Koç, MESS’in 40’ıncı kuruluş yıldönümünde Türkiye sanayisine katkılarından dolayı, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve dönemin MESS Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan Karakoyunlu’dan ödül almıştı. bulunuyordu. Bu üç lider idareci ve diğer sekiz idealist arkadaşları, bu teşkilatı düşünmüşler ve o zamana göre fevkalade ileri bu fikir etrafında birleşmişlerdir. Bugün bu ileri görüşlü imzaların 1959 yılında kurdukları bu müesseseyi değerlendirdiğim zaman görüyorum ki, öyle sağlam temellere oturtmuşlar ve aradan geçen zamanda yıpranacağına, eskiyeceğine; büyüyüp gelişerek ve ekonomimizin her değişik devresinde üyelerine, çalışanlarına ve ülkesine büyük hizmetler vererek bugünleri idrak etmiştir. Bugün Koç Topluluğu şirketleri ve personeliyle MESS’te önemli bir yer işgal etmektedir. Yine hepinizin bildiği gibi topluluğumuzun üst yöneticileri MESS’te her zaman aktif rol almışlar ve MESS’in gelişmesi için ellerinden gelen gayreti göstermişlerdir. Rahmetli Burhanettin Günergun MESS’in kurucularından biri olduktan sonra çok uzun seneler MESS’e hizmet vermiş olduğu gibi, Sayın Metin İplikçi, rahmetli Turgut Özal’ın Yönetim Kurulu Başkanlığı devrinde en zor ve meşakatli günlerde MESS için gayret sarf etmiştir. Eski Başkanlarımızdan Sayın Erdoğan Karakoyunlu ve Başkanımız Tuğrul Kudatgobilik de Koç Topluluğu’nda uzun seneler hizmetler vermiş ve bu süreler zarfında da MESS felsefesini hep önde tutmuşlardır.” 5 MESS’ten haberler Altın Eldiven, Altın Öneri ödülleri verildi ilki gerçekleştirilen MESS İş Sağlığı ve Güvenliği İyi Uygulama Yarışmaları Ödül Töreni, İstanbul'da düzenlendi. MESS İş Sağlığı ve Güvenliği İyi Uygulama Yarışmaları Ödül Töreni'nde dereceye girenlere ödülleri takdim edildi. 6 MESS’ten haberler İş sağlığı ve güvenliği alanında başarılı olan işletmeleri ödüllendirmek amacıyla bu yıl ilk defa yapılan MESS İş Sağlığı ve Güvenliği İyi Uygulama Yarışması tamamlandı. Yarışmada dereceye girenler ödüllerini, 11 Kasım tarihinde İstanbul Marriott Hotel Şişli’de düzenlenen törende aldı. MESS üyesi işyerleri, işveren kuruluşlarının temsilcileri, akademisyenler ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı temsilcilerinin katıldığı ödül töreninin açılış konuşmasını, MESS Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet C. Betil yaptı. Betil açılış konuşmasında, “Endüstri ilişkilerinin temel konularından biri olan iş sağlığı ve güvenliği alanında; bugün burada ilki düzenlenen MESS İş Sağlığı ve Güvenliği İyi Uygulama Yarışmaları Ödül Töreni’ni gerçekleştirmekten büyük bir mutluluk duyuyoruz. Belirtmek isterim ki, bu yarışmaları bir gelenek haline getirerek her yıl düzenlemeyi; bu alanda sürdürülen çabaları desteklemeyi, iş güvenliği bilincinin gelişimine katkı sağlayacak çalışmaları ilgili tüm kesimlere ulaştırmayı hedefliyoruz” dedi. MESS’e üye işletmelerin, çalışanların sağlık ve güvenliğine her zaman en büyük önceliği verdiğini ve iş sağlığı ve güvenliği alanında ülkemizin en ileri örneklerini ortaya koyduğunu dile getiren Betil, “Bu nedenle, bu uygulamaları ilgili tüm kesimlerle paylaşmayı, özveri ile yürütülen çalışmaları desteklemeyi ve teşvik etmeyi bir borç biliyoruz” diye konuştu. Yarışma kapsamında; “MESS Altın Eldiven İSG İyi Uygulama Yarışması”nda iş sağlığı ve güvenliğinin gelişimine katkı sağlamış işyeri iyi uygulamaları, “MESS Altın Öneri, Mavi Yakalı Çalışan İSG Yarışması”nda ise mavi yakalı çalışanlarca yapılmış iş sağlığı ve güvenliği önerileri değerlendirildi. Dereceye giren ve tavsiye edilen uygulamalar, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü, İş Teftiş Kurulu İstanbul Grup Başkanlığı, MESS İş Sağlığı ve Güvenliği Komisyonu, MESS Eğitim Vakfı temsilcileri, akademisyenler ve MESS yetkililerinin katılımıyla oluşan Jüri tarafından yapılan puanlama sonucu tespit edildi. MESS ALTIN ELDİVEN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ İYİ UYGULAMA YARIŞMASI-KATEGORİ BAZINDA DERECEYE GİREN BAŞVURULAR ■ 1-249 arası çalışanın istihdam edildiği işyeri kategorisi birincisi Disa Otomotiv ■ 250-499 arası çalışanın istihdam edildiği işyeri kategorisi birincisi Beltan Vibrocoustic ■ 500’den fazla çalışanın istihdam edildiği işyeri kategorisi birincisi Arçelik AŞ Buzdolabı İşletmesi (MESS Eğitim Vakfı’ndan 50 bin TL değerinde eğitim ve danışmanlık hizmeti kazandılar) TAVSİYE EDİLEN İYİ UYGULAMALAR 1- Anadolu Motor İyi Uygulama Başlığı: Kazaya Ramak Kala ve Olası Kaza Bildirim Sistemi 2- Arçelik (Çamaşır Makinası İşletmesi) İyi Uygulama Başlığı: Ergonomi Projesi-Ergonomi Sistemi 3- Autoliv Metal İyi Uygulama Başlığı: Eksantrik Preslerde Standartlaştırma 4- BSH Ev Aletleri İyi Uygulama Başlığı: Makine Risk Değerlendirmesi ve Makine Uygunluk Değerlendirmesi 5- Coşkunöz Metal Form İyi Uygulama Başlığı: Vinç İle Kalıp Çevirme İşlemlerinde İş Güvenliği Sisteminin İyileştirilmesi 6- Diniz Johnson İyi Uygulama Başlığı: Sıfır Enerji Uygulaması 7- Ford İyi Uygulama Başlığı: Hayatımız Elimizde 8- Mercedes-Benz Türk İyi Uygulama Başlığı: Tehlike ve Tehlike Kaynaklarının Ortadan Kaldırılması 9- Otokar İyi Uygulama Başlığı: Çalışan Ergonomisinin İyileştirilmesi 10- Tofaş İyi Uygulama Başlığı: Sky Hook (Ergonomik Kayar Koltuk) (MESS Eğitim Vakfı’ndan 20 bin TL değerinde eğitim ve danışmanlık hizmeti kazandılar) MESS ALTIN ÖNERİ MAVİ YAKALI ÇALIŞAN İSG YARIŞMASI ■ Borusan Mannesman Boru (Mehmet Ayyıldız-Lütfü Orhan) ■ Bosch (Ümit Boran-Aslı Onur-Yüksel Yılmaz-Yalçın Kaya- Hakan Aydın) ■ Diniz Johnson (Barış Doğru) ■ Ford (Murat Yuca-Serdal Kavak-Yavuz Sara) ■ Karsan (Halil Doğramacı-Gürkan Korkmaz- Mehmet Sofaoğlu-Selami Şen) ■ Oyak Renault (Akif Ay) ■ Siemens (Yusuf Dikmen) ■ Tofaş (Ertuğrul Sağlık) ■ Temsa (Vehbi Eser) (Her bir öneri sahibi mavi yakalı çalışan bin TL tutarında hediye çeki kazandı) 7 MESS’ten haberler ENGELLİ METAL İŞÇİLERİ “ENGELSİZ BİR DÜNYA” İÇİN BULUŞTU METAL SEKTÖRÜNDE ÇALIŞAN 457 ENGELLİ İŞÇİ, DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ NEDENİYLE DÜZENLENEN “ENGELSİZ BİR DÜNYA İÇİN HEP BİRLİKTE EL ELE” ETKİNLİĞİNDE BİR ARAYA GELDİ. ETKİNLİĞİN GALA GECESİNDE KONUŞAN MESS GENEL SEKRETERİ HAKAN YILDIRIMOĞLU, ENGELLİLERİN EN ÖNEMLİ SORUNUNUN İSTİHDAM OLDUĞUNU SÖYLEDİ. Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) ile Türk Metal Sendikası işbirliğinde ve MESS Eğitim Vakfı (MEV) organizasyonu ile yaklaşık 16 yıldır düzenlenen Ortak Eğitim Projesi kapsamında gerçekleştirilen “Engelsiz Bir Dünya İçin Hep Birlikte El Ele” etkinliğinde, metal sektöründe çalışan engelli işçiler bir araya geldi. “3 Aralık Dünya Engelliler Günü” nedeniyle düzenlenen etkinlik, Ankara’daki Büyük Anadolu Termal Hotel’de 6-9 Aralık 8 2015 tarihleri arasında yapıldı. Mercedes, Arçelik, TürkTraktör, Karsan, Bosch, Tofaş, İçdaş, Noksel, Otokar ve Ford’un da aralarında olduğu toplam 93 işyerinde çalışan 457 engelli işçinin katıldığı etkinliğin açılışında konuşan MESS Eğitim Vakfı Genel Müdürü Dr. Necdet Kenar, engelli istihdamının Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olduğunu dile getirdi. Engellilerin istihdamını artırmada en önemli önceliğin eğitim olduğuna dikkat çeken Kenar, engellilerin istihdamını eğitimle artırabileceğimizi belirtti. Türk Metal Sendikası Genel Sekreteri Taliphan Kıymaz da açılışta bir konuşma yaparak, engellilerle ilgili sorunları aşmak için çeşitli politikalar geliştirilmesi, acil önlemler alınması gerektiğine dikkat çekti. Kıymaz, “Geliştirilen; sağlık, rehabilitasyon, eğitim, sosyal güvenlik, istihdam ve spor eğitim alanlarındaki politikaların hayata geçirilmesi ile birlikte engellilerin topluma başarılı bir şekilde entegre olmasının sağlanacağı muhakkaktır” dedi. Etkinliğin sonunda düzenlenen gala gecesine Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak ve MESS Genel Sekreteri Hakan Yıldırımoğlu da katıldı. Yıldırımoğlu burada yaptığı konuşmada, engellilerin en önemli sorunlarının başında istihdamın geldiğini vurguladı. Engellilerin sosyal hayatın bütün MESS ÜYESİ İŞYERLERİNDE ÇALIŞAN ENGELLİ İŞÇİLER, ETKİNLİK NEDENİYLE BİRLİKTE GEÇİRDİKLERİ DÖRT GÜN BOYUNCA, TANIŞMA, KAYNAŞMA, SORUNLARINI VE DENEYİMLERİNİ PAYLAŞMA İMKANI BULDU. MESS’ten haberler alanlarına katılabilen, üreten, kendi kendine yeten, başkasına muhtaç olmadan yaşayabilen bireyler haline gelmelerini sağlamanın herkesin görevi olduğunu söyleyen Yıldırımoğlu, “İnsan haysiyetine yaraşır ve toplumla kaynaşan hayat tarzı, engellilerin en doğal hakkı ve devletin de öncelikli vazifesidir. Devletin, engelliliği eğitim ve istihdam yönleriyle bir bütün olarak ele alması insan haklarının da bir gereğidir” diye konuştu. durumlarına uygun işlerde çalıştırma yükümlülüğü, metal işkolunda faaliyet gösteren işyerlerinde yapılan işlerin çok büyük bir kısmının tehlikeli ve çok tehlikeli işler kapsamında olmasından ötürü, engelli istihdamı konusundaki yükümlülüklerini yerine getirmek bakımından işverenleri sıkıntıya sokmaktadır. Bu nedenle işveren engelli çalıştırma konusundaki yükümlülüğünü yerine getirmekte zorlanmaktadır.” “Engellilerin istihdamı yüzde 3” Dünyada bir ülkenin kalkınmışlığını belirleyen ölçütler içinde; engellilere, hastalara ve yaşlılara yapılan yardım ve hizmetlerle, engellilerin istihdam oranlarının yüksekliğinin önemli bir yer tuttuğuna değinen Yıldırımoğlu, “Bu nedenle engellilerin başkalarına bağımlı olmadan kendini toplumun bir parçası olarak görmesini sağlayacak başlıca yol, istihdam edilmelerinin sağlanmasıdır” dedi. 4857 sayılı İş Kanunu ile getirilen düzenlemeye göre özel sektör işyerlerinde engelli istihdamına ilişkin oranın yüzde 3 olduğunu açıklayan Yıldırımoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Ancak özellikle metal işkolunda faaliyet gösteren sendikamıza üye işyerleri bakımından engelli istihdamı konusunda sorunlarla karşı karşıya kalındığı görülmektedir. İş Kanunu’na göre engelli işçiyi meslek, beden ve ruhi Anıtkabir'i ziyaret ettiler Yıldırımoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Engelli istihdamı konusunda Avrupa ülkelerindeki örneklere uygun olarak teşvik sistemi oluşturulmalı, devlet katkıları getirilmeli, engelli istihdam etmeyen işverenlerin, oluşturulacak bir fona para cezası yerine katkı payı ödemelerine imkân tanınmalı. Sendikamız, engelli istihdamının çağdaş yaklaşımlar çerçevesinde geliştirilmesi ve mesleki rehabilitasyonlarının sağlanmasını, sağlıklı bir toplum için vazgeçilmez ve ihmal edilemez konular olarak görüyor.” Etkinlikte, engelli çalışanların oynadığı bir tiyatro gösterimi yapıldı. Ford Otosan Engel Tanımaz Tiyatro Kulübü’nün üyelerinin oynadığı “Komşu Köyün Delisi” adlı oyunda engelli işçiler oynadı. Ayrıca Anıtkabir’i de ziyaret eden işçiler, Emel Taşçıoğlu konseri ile gala gecesinde de gönüllerince eğlendi. 9 MESS’ten haberler ADLİ VE İDARİ UYUŞMAZLIKLARDA İş Dünyasının KARŞILAŞTIĞI SORUNLAR ANLATILDI MESS GENEL SEKRETERİ AV. HAKAN YILDIRIMOĞLU, "ADLİ VE İDARİ UYUŞMAZLIKLARDA İŞ DÜNYASININ KARŞILAŞTIĞI SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ SEMPOZYUMU"NDA KONUŞTU. YILDIRIMOĞLU, YÜRÜRLÜKTEKİ HUKUKİ DÜZENLEMELERİN, BAZI KONULARDA AÇIK HÜKÜMLERE YER VERMESİNİN, YORUM YAPILMASINI GEREKTİREBİLECEĞİNİ, İŞÇİ YARARINA YORUM İLKESİNİN, BU KOŞULLARDA UYGULANABİLECEĞİNİ BELİRTTİ. Adalet Bakanlığı ile Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), TOBB, TİM, YASED, TÜSİAD ve MÜSİAD’la müştereken düzenlenen “Adli ve İdari Uyuşmazlıklarda İş Dünyasının Karşılaştığı 10 Sorunlar ve Çözüm Önerileri Sempozyumu” İstanbul Retaj Royale Hotel’de gerçekleştirildi. Sempozyuma, TİSK’i temsilen TİSK Yönetim Kurulu Üyesi Nevzat Seyok, MESS Genel Sekreteri Av. Hakan Yıldırımoğlu, Prof. Dr. Kemal Şenocak ve Av. Ali Rıza Yücel konuşmacı olarak katıldı. Sempozyumun ikinci gününde gerçekleştirilen “İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Kaynaklı Sorunlar ve Çözüm Önerileri” başlıklı bölümde söz alan MESS Genel Sekreteri Av. Hakan Yıldırımoğlu, iş hukukuna yön veren temel ilkelerden biri olan ve işçiyi koruma yaklaşımı olarak da adlandırılan işçi lehine yorum ilkesinin, ülkemizde ilgili MESS’ten haberler mevzuatın hazırlanması ve uygulanması açısından hâkim kılındığını söyledi. Mevzuat hükümlerinin, iş ilişkilerinin tüm yönleriyle eksiksiz olarak düzenlenmesinde yetersiz kaldığı zaman, boşluklar doğabileceğini dile getiren Yıldırımoğlu, ayrıca yürürlükteki hukuki düzenlemelerin, bazı konularda açık hükümlere yer vermemiş olmasının da, yorum yapılmasını gerektirebileceğini, işçi yararına yorum ilkesinin, söz konusu bu koşullar altında uygulanabileceğini belirtti. Yüksek Mahkeme Kararları’nda da belirtildiği üzere belirli bir uyuşmazlığa uygulanacak mevzuat hükümlerinde duraksama olmayan hususlarda işçi lehine yorum ilkesinin uygulanmasının düşünülemeyeceğini dile getiren Yıldırımoğlu, konuyla ilgili şunları söyledi: “Ne var ki; gerek Anayasa Mahkemesi gerekse de Yargıtay tarafından son dönemde verilen kararlara bakıldığında, mevzuatta konuyla ilgili yeterli açıklıkta ve yoruma mahal vermeyecek nitelikte düzenlemeler ile hüküm vermeye yeterli deliller olmasına karşın, ‘işçi lehine yorum ilkesi’ uygulanıyor. Yüksek Mahkeme, bu kararları ile artık ulusal mevzuatın işçi lehine yorum yaklaşımını da yeterli görmüyor. Ülkemizin çekince koyduğu maddeler dahil olmak üzere, uluslararası sözleşmelere ilişkin bağlayıcı olmayan yorumlardan hareketle sonuca gidiliyor. Bu ise yaygın bir ifadeyle ‘işverenlerin her davadan haksız çıkması’ anlamına geliyor.” “EYLEMLER, 500 MİLYON LİRA KAYBA NEDEN OLDU” Son dönemde Yargıtay 7. H.D. tarafından verilen ve Mersin Limanı kararları olarak bilinen kararlara değinen Yıldırımoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “İşçilerin Mersin Uluslararası Liman İşletmeciliği A.Ş.’ye ait işyerinin giriş kapılarını iş makinaları ve konteynır ile kapatarak işyerine girişi engellemek suretiyle yasa dışı eylem yapmaları ve işin beş saat kadar durmasına sebebiyet vermeleri nedeniyle haklı sebeple işten çıkarılmalarına karşı açılan işe iade davalarında Yargıtay 7. H.D., son dönemde Anayasa’da ILO normları ve AB standartları çerçevesinde yapılan değişiklikleri gerekçe göstererek; işçilerin ekonomik ve sosyal durumlarını etkileyen veya işyerindeki uygulamalara yönelik kısa süreli demokratik bir hakkın kullanımı niteliğindeki protesto eylemlerinin toplu eylem hakkına dahil olduğu, bu davranışın ölçülülük ilkesine uygun olmak şartıyla yasa dışı eylem olarak değerlendirilemeyeceği, Avrupa Sosyal Şartı Sözleşmesi’nin 6/4 maddesi de nazara alındığında telafisi imkansız zarar meydana getirmeyecek şekilde toplu eylemde bulunmanın işverene haklı nedenle fesih hakkı vermeyeceği ve eylemlerin AY md. 54'deki yasakların kalkması ve AY md. 90 hükmü uyarınca uluslararası normlar gereğince demokratik bir hakkın kullanımının söz konusu olduğu veya demokratik bir hakkın kullanımı niteliğinde sayılmasının uygun olacağı gerekçesiyle feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verdi.” 6356 sayılı Kanun hükümlerinin son derece açık olmasına rağmen alınan bu kararların benzer yasa dışı eylemlere katılanlar açısından maalesef emsal olarak değerlendirildiğini belirten Yıldırımoğlu, “Nitekim bu kararlar, geçen mayıs ayında sektörümüzde yaşanan yasa dışı eylemlerin başlamasında ve sürdürülmesinde dayanak olarak kullanıldı. Ülkemiz ekonomisinde 500 milyon liralık bir kaybın yaşandığı 15 günlük yasa dışı eylemlerde sıklıkla atıfta bulunulan kararda yer alan zararın boyutu da tamamen sübjektiftir. Ayrıca bu tür yasa dışı eylemler, çalışma barışına zarar vererek; yasa dışı eylemin yaşandığı işletmelerin itibarının ve ülkemiz sanayisinin uluslararası itibarının zedelenmesine neden oldu. ‘Sendikal özgürlük’ adı altında Türkiye’nin önemli işletmelerine (THY, Şişecam, Otomotiv ana ve yan sanayi şirketleri) ve rekabet gücüne sekte vurulmaya çalışılıyor. Zaten sendikalı olan işyerini örgütleyerek yaratılan sendikal rekabet, çalışma barışını ve ülke ekonomisini olumsuz etkiliyor” dedi. "BİR HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASINI HUKUK KORUMAZ" “Belirtmek gerekir ki, Yüksek Mahkeme’nin karar gerekçeleri arasında yer verilen ILO’nun Uzmanlar Komitesi ve Sendika Özgürlüğü Komitesi’nin yorumları ve raporları, ülkemizde ne yazık ki ILO adına söylenmiş ‘son ve tartışmasız sözler’ olarak algılanmaya ve bu algı hâkim kılınmaya çalışılıyor. Ancak, Komite yorumlarının sözü edilen alanlarda kullanılması ile uyuşmazlık çözümlerinde kullanılması birbirinden hassasiyetle ayrılması gereken iki farklı durum. Özellikle bu yorum ve gözlemlere, Anayasa’nın 90/son maddesi kapsamında ‘usulüne uygun yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşme’ seviyesinde hukuki değer atfedilmesine katılmak mümkün değildir” diye konuşan Hakan Yıldırımoğlu, konuyla ilgili şöyle devam etti: “Yüksek Mahkeme kararları ile ilgili olarak bir başka önem arz eden konu Yargıtay’ın, 15 yıllık sigortalılık süresini ve 3600 prim ödeme gün sayısını tamamlayan işçilerle ilgili verdiği kararlardır. İlgili düzenlemeden, her ne kadar bu hakkını kullanan işçinin ‘bir daha başka bir işte çalışması yasaktır’ gibi bir sonuç çıkmıyorsa da 11 MESS’ten haberler işçinin işyerinden istifa edip ‘hemen akabinde’ başka bir yerde çalışmak üzere işe başlanmasının, MK md.2’ye aykırı bir durum oluşturduğu söylenebilecek. Zira MK. md. 2’de de belirtildiği üzere, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” Öte yandan Anayasa Mahkemesi tarafından son dönemde verilen kararların da dikkat çekici olduğunun altını çizen Yıldırımoğlu, bu konuda şu örneği verdi: “Örneğin; sendikanın ülke çapında ‘uyarı grevi’ adı altında işe gelmeme eylemi çağrısına katılarak görevine gelmeyen ve mazeretsiz olarak göreve gelmediği gerekçesiyle uyarma cezası verilen Eğitim-Sen üyesi bir kamu görevlisinin, sendikal faaliyetlere katıldığı için anayasal haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı bireysel başvuruda mahkemece, verilen ceza hafif olsa da, başvurucu gibi sendikaya üye kişileri, çıkarlarını savunmak amacıyla yapılan meşru grev veya eylem günlerine katılmaktan vazgeçirecek bir niteliğe sahip olduğu, şikâyet edilen uyarma cezasının ‘toplumsal bir ihtiyaç baskısına’ tekabül etmemesi nedeniyle ‘demokratik toplumda gerekli olmadığı’ ve Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Oysa 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun ilgili maddesinde devlet memurlarının kamu 12 hizmetlerini aksatacak şekilde memurluktan kasıtlı olarak birlikte çekilmeleri veya görevlerine gelmemeleri veya görevlerine gelip de devlet hizmetlerinin ve işlerinin yavaşlatılması veya aksatılması sonucunu doğuracak eylem ve hareketlerde bulunmalarının yasak olduğu şeklinde açık bir hüküm yer alıyor. Buna rağmen Anayasa Mahkemesi tarafından bu yönde karar verilmesi, kamuda muhtemel kanun dışı grevlere kapı açması, buna ilaveten özel sektör işyerleri açısından da söz konusu kararın örnek alınması sonucunu doğurabilecek. Halbuki Anayasa Mahkemesi, kanun hükmünün ‘açık ve belirli olduğu’ durumlarda yorum yapmanın hukuk kurallarına aykırı düşeceğini, belirli bir uyuşmazlığa uygulanacak mevzuat hükümlerinde duraksama olmayan hususlarda işçi lehine yorum ilkesinin uygulanmasının düşünülemeyeceğine hükmetmiştir.” "MİLLİ GÜVENLİK İÇİN GÜÇLÜ BİR MİLLİ EKONOMİ" Öte yandan, cam işkolunda 2014 yılında genel sağlığı ve milli güvenliği bozucu nitelikte olduğu gerekçesiyle ertelenen grev kararına ilişkin Kristal-İş Sendikası’nın yaptığı bireysel başvuruda Anayasa Mahkemesi'nin, “milli güvenlik” ifadesini, uygulayıcıların kişisel görüş ve anlayışlarına göre genişleyebilecek, öznel yorumlara elverişli, bu nedenle de keyfiliğe dek varabilir çeşitli ve aşamalı uygulamalara yol açacak genel bir kavram olarak nitelendirdiğini söyleyen Yıldırımoğlu, “Başvuru tarihi itibarıyla olağan kanun yolları tüketilmeden yapılan başvurunun kabulüne, grev erteleme kararının zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaca dayandığının ortaya konmadığı ve ‘demokratik bir toplumda gerekli olmadığı’ sonucuna varmış ve Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir” diye konuştu. Yıldırımoğlu sözlerini şöyle tamamladı: “Günümüzde ‘milli güvenlik’ kavramı, ilk planda ‘güçlü bir milli ekonomiyi’ gerektiriyor ve kapsıyor. Milli ekonomiye zarar verecek her girişim, hiç kuşkusuz, ‘milli güvenliği’ de bu nedenle önemli ölçüde etkileyecektir. Ülkemizin içinde bulunduğu coğrafyada milli güvenliğini sağlayabilmesi için güçlü bir ekonomiye sahip olması herkesçe biliniyor. Güçlü ekonomi ise katma değerin artırılmasını esas alan güçlü sanayi işletmeleri ile mümkün. Güçlü sanayi işletmeleri için önemli olan hususlardan biri nitelikli işgücü istihdamı ise diğeri de uygulanabilir çalışma mevzuatına sahip olmaktadır.” Yıldırımoğlu, sonuç olarak çalışma yaşamında yapılan ve yapılacak her değişikliğin, alınan kararların ekonomiyi, işletmelerin rekabet gücünü, istihdamı ve yatırım kararlarını doğrudan etkileyecek nitelikte olduğu gerçeğinin, işçi lehine yorum ilkesi kadar gözetilmesi gereken güncel ve yaşamsal bir değer taşıdığını, iş yargılamasında bu esasın mutlaka gözetilmesi gerektiğini vurgulayarak sözlerine son verdi. haberler Toplam Verimli Bakım Eğitimi Yapıldı İşletmelerde Operasyonel Mükemmellik yaklaşımının hayata geçirilmesi amacıyla gerçekleştirilen Toplam Verimli Bakım (TPM) Eğitimi 3-4 Kasım 2015 tarihlerinde MESS Eğitim Vakfı (MEV) Eğitim Uzmanı Sabri Deniz’in yaptığı uygulamalı anlatımla MESS İzmir Bölge Temsilciliği Ofisi’nde yapıldı. Üretim sisteminin verimliliğini en üst düzeye çıkarmak için TPM Modeli’nin bir şirkette nasıl hayata geçirilmesi ve sürekliliğinin sağlanması gerektiği amacıyla düzenlenen eğitime, grup liderleri, mühendisler, işletme şefleri ve proses sorumluları katıldı. MESS ve MEV işbirliğinde düzenlenen eğitimler, üye işyerlerinin yoğun talepleriyle devam ediyor. MESS İLE GESAMTMETALL İŞBİRLİĞİ İÇİN GÖRÜŞTÜ BOSCH TERMOTEKNİK’TE İŞ GÜVENCESİ EĞİTİMİ VERİLDİ MESS Genel Sekreteri Av. Hakan Yıldırımoğlu, Alman Metal İşverenleri Federasyonu (GESAMTMETALL) Genel Direktörü Oliver Zander’in davetlisi olarak GESAMTMETALL’in Berlin’de bulunan merkezini ziyaret etti. Ziyarete MESS Dış İlişkiler, Eğitim ve Projeler Müdürü Fatih Tokatlı da katıldı. İki teşkilat arasında son yıllarda özellikle Avrupa Metal İşverenleri Konseyi (CEEMET) zemininde geliştirilen ilişkilerin ikili bazda daha ileriye taşınmasını amaçlayan ziyarette, toplu sözleşme ve ücret sistemlerinde son dönemde meydana gelen değişiklik ve gelişmeler, iş değerlendirme sistemleri, Türkiye ve Almanya’da ortaya çıkan yasal ve yasa dışı grev hareketleri, GESAMTMETALL ve MESS’in mesleki eğitim faaliyetleri ile araştırma ve istatistik konularında karşılıklı bilgi alışverişi gerçekleştirilirken işbirliği imkanları tartışıldı. Toplantıda MESS heyetine GESAMTMETALL’in tüm bölümleri tarafından bilgi verilirken, ikili temasların düzenli şekilde devam ettirilmesi ve karşılıklı ziyaretlerin yapısal diyaloga dönüştürülmesi kararlaştırıldı. Bosch Termoteknik Sanayi ve Ticaret A.Ş. Manisa fabrikasında, “İş Güvencesi” konulu bir eğitim semineri düzenlendi. 13 Kasım tarihinde MESS Müşavir Avukatı Uygar Bostancı tarafından gerçekleştirilen seminerde, iş sözleşmesinin geçerli nedenle feshi ve fesihten önce başvurulması gereken çarelere değinildi. İşyerindeki takım liderleri ve ilk kademe yöneticilerinin katıldığı seminerde, özellikle savunma alınmasının önemi ve bu süreçte dikkat edilmesi gerekenler üzerinde duruldu. Katılımcılardan gelen sorular sayesinde interaktif bir etkinlik olarak gerçekleşen seminerin belirli periyotlarda yinelenmesine karar verildi. 13 MESS’ten haberler MESS EĞİTİM KOMİSYONU TOPLANDI MESS EĞİTİM KOMİSYONU’NUN, 26 ŞUBAT TARİHİNDE MESS GENEL MERKEZİ’NDE YAPILAN TOPLANTISI, MESS ÜYESİ İŞYERLERİNİN YOĞUN KATILIMIYLA GERÇEKLEŞTİ. TOPLANTIDA “BURS PROJESİ” VE “MESS-OKUL-İŞLETME İŞBİRLİĞİ MODELİ” PROJESİ İLE İLGİLİ ÜYELERİN GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİ ALINDI. MESS Eğitim Komisyonu 26 Şubat 2016 tarihinde MESS Genel Merkezi’nde toplandı. MESS üyesi işyerlerinden yoğun katılımla gerçekleşen toplantıda ana gündemi; son komisyon toplantısından bu yana MESS tarafından gerçekleştirilen meslek standardı, yeterlilik ve sınav çalışmaları ile 6645 sayılı Kanun kapsamında 14 yürütülen MESS çalışmaları oluşturdu. Komisyon üyelerine, MYK belgelerinin zorunlu hale getirileceğinin gündeme gelmesi ile MESS’in gerçekleştirdiği anket ve analiz çalışmaları aktarıldı. MESS’in, yasalaşma sürecinde sürdürdüğü hükümet düzeyindeki lobi faaliyetleri ve yasalaşmanın akabinde gerçekleştirilen tanıtım ve bilgilendirme çalışmaları hakkında komisyon üyelerine bilgi verildi. Ayrıca, SIBEM’im ilgili mesleklerde sınav ve belgelendirme yapabilmesi için yürütülen çalışmalar aktarılarak, komisyon üyelerinin sürece yönelik soruları cevaplandı. Komisyon toplantısında değerlendirilen diğer bir konuyu Genel Katılımlı Eğitim Programı oluşturdu. Komisyon üyeleri, Genel Katılımlı Eğitim Programı’nın üstün başarı ile gerçekleştirildiği ve eğitimlere katılan personellerinden çok olumlu geri bildirimler aldıklarını fikir birliği içinde ifade etti. Komisyon üyelerinin bir diğer ortak görüşü ise Genel Katılımlı Eğitim Programı’nın 2016 yılında sürdürülmesinin beklendiği yönünde oldu. Toplantıda ele alınan diğer konular ise MESS Eğitim Vakfı’nın başlattığı Burs Projesi ile yine Vakıf tarafından planlanmakta olan MESS-Okul-İşletme İşbirliği Modeli oldu. Burs Projesi ile ilgili, mevcut durumda üye işyerlerinden gelen ve onaylanan başvurularla burs verilen bölümlerin ve öğrencilerin dağılımı komisyon üyelerine detaylı biçimde aktarıldı. Ayrıca komisyon üyeleri ile Burs Projesi’nin nasıl daha efektif hale getirilebileceği hususunda fikir alışverişinde bulunuldu. Son olarak, henüz fikir aşamasında olan “MESS-Okul-İşletme İşbirliği Modeli” projesi ile ilgili planlamalar komisyon üyelerine aktarıldı ve üyelerin görüş ve önerileri alındı. MESS’ten haberler Mess İş Sağlığı Ve Güvenliği Komisyonu Mercedes’te Toplandı İş Sağlığı Ve Güvenliği Alanında Yaşanan Sorunlara Çözüm Bulmak Ve Üyeler Arasında Bilgi Alışverişini Sağlamak Amacıyla 1999 Yılında Kurulan Mess İş Sağlığı Ve Güvenliği Komisyonu Çalışmalarını Sürdürüyor. MESS İş Sağlığı ve Güvenliği Komisyonu’nun 59’uncu toplantısı, Mercedes-Benz Türk A.Ş.’nin ev sahipliğinde düzenlendi. MESS üyeleri arasındaki bilgi alışverişini ve sosyal paylaşımı artırmanın yanı sıra, karşılıklı iş ilişkilerine de olumlu katkılar sağlamak amacıyla gerçekleştirilen toplantı, alanında uzman kişilerin katılımıyla yapıldı. Toplantının ilk bölümünde İş Sağlığı ve Güvenliği Müdürü Şükrü Metinoğlu tarafından, İSG Departmanı organizasyonu ve işyeri iş sağlığı ve güvenliği uygulamaları hakkında bilgi verildi. Ardından, MESS İş Sağlığı ve Güvenliği Müdürü Altan Çetinkal güncel gelişmeler hakkında sunum yaptı. Çetinkal sunumunda, MESS İş Sağlığı ve Güvenliği Yarışmaları’nın sonuçları hakkında bilgi vererek, yarışmaların her yıl düzenleneceğini açıkladı. MESS üyelerinin iş sağlığı ve güvenliği alanında desteklenmesi kapsamında bir hatırlatmada bulunan Çetinkal, üye işyerinde hakkında sunum yapan Çetinkal, Komisyon üyelerinin sorularını cevapladı. Tam gün süren toplantının öğleden sonraki bölümünde karoseri ve montaj bölümlerine saha ziyareti düzenlenerek uygulamalar hakkında bilgi alındı. Saha ziyaretinin ardından yapılan toplantıda, Komisyon’un önümüzdeki dönem çalışma programı hakkında Komisyon üyelerinin görüş ve önerileri alınarak, değerlendirmelerde bulunuldu. meydana gelen ve uzuv kaybı ile sonuçlanan iş kazası tedavi masraflarının (mikrocerrahiye yönelik olanlar), MESS’e bir yazı ile başvurulması durumunda, TİSK Mikrocerrahi ve Rekonstrüksiyon Vakfı’nca karşılanması için vakfa başvuru yapılacağını ifade etti. Toplantıda iş güvenliği alanındaki mevzuat değişiklikleri de gündeme alınarak değerlendirmelerde bulunuldu. 6645 sayılı Kanun'un iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin hükümleri 15 Üyelerimizden MERCEDES-BENZ TÜRK KALİFİYE BOYACI YETİŞTİRİYOR GEÇEN YIL AĞUSTOS AYINDA HOŞDERE TEKNİK EĞİTİM MERKEZİ BÜNYESİNDE OTO BOYA EĞİTİM MERKEZİ’Nİ HİZMETE AÇAN MERCEDES-BENZ TÜRK, TEORİK VE UYGULAMALI EĞİTİMLERLE KALİFİYE BOYACILAR YETİŞTİRİYOR. Mercedes-Benz Türk’ün ihtiyaç duyduğu kalifiye işgücünün yetiştirilmesi amacı ile motorlu araçlar teknolojisi oto boyacılık meslek dalında endüstri meslek liselerinin (EML) 11’inci sınıfındaki en başarılı öğrenciler seçilerek Hoşdere Teknik Eğitim Merkezi bünyesinde faaliyet gösteren “Oto Boya Eğitim Merkezi'nde” mesleki teorik ve uygulamalı eğitimlere tabi tutuluyor. Sürecin ilk aşamasını başarıyla tamamlayan öğrenciler, 12’nci sınıfta EML stajyeri olarak mesleki gelişimlerini astar, son kat boya ve finiş boyahanelerinde devam ettiriyor. Ayrıca meslek yüksekokullarıyla (MYO) yapılan işbirliği çerçevesinde oto boya branşında MYO öğrencileri için de bir yıl süreli oto boya eğitimi, yine ilgili eğitim merkezinde gerçekleştiriliyor. Boyahane binasının genişletilmesi nedeniyle ANADOLU MOTOR KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİLERİ İLE BULUŞTU Anadolu Motor ile Kocaeli Üniversitesi işbirliğinde gerçekleştirilen “Sektörle Bizbize Projesi” kapsamında hayata geçirilen “Kariyer Günü Organizasyonu”, 18 Aralık 2015 tarihinde İzmit Seka Park Otel’de yapıldı. Anadolu Motor İnsan Kaynakları Müdürü Suna Akbulut ve Montaj-Test Yöneticisi M.Nihat Elibol’un katıldığı organizasyon, üniversite 16 sanayi işbirliği açısından dikkat çekiciydi. Organizasyonu değerlendiren Anadolu Motor İnsan Kaynakları Müdürü Suna Akbulut, “Üniversiteler ile gelecek dönemde yapacağımız kariyer günlerine şirketimizden daha fazla çalışanımızın dahil olmasını ve yeni mezun olacak bireylere yol gösteren firma misyonumuzun bilinci ile işbirliklerimizin devam etmesini dileriz” diye konuştu. geçen yıl ara verilen oto boya eğitimleri yeniden inşa edilen binada 2015 Ağustos ayı itibarıyla başladı. Yeni Oto Boya Eğitim Merkezi’nde bir eğitmen odası, 18 kişilik sınıf, elektrostatik toz boya eğitim odası, yaş ve kuru boya test laboratuvarı, performans alanı, boya ön hazırlık kabini, boya kurutma kabini, boya uygulama kabini ve mix odası bulunuyor. Hoşdere Oto Boya Eğitim Merkezi 26 Ağustos 2015 tarihinde resmi açılışı yapılarak yeni eğitim öğretim yılına hazır hale getirilmişti. Açılış töreninde Mercedes-Benz Türk’ün Otobüs Üretim Direktörü Dr. Martin Walz’in yanı sıra İnsan Kaynakları Bölüm Müdürü Salih Ertör, Otobüs Üretim Bölüm Müdürü Ahmet Bodur, Teknik Hizmetler ve Planlama Bölüm Müdürü Nusret Kanat ve çok sayıda yönetici ve çalışan katılmıştı. MERCEDES-BENZ TÜRK, ANADOLU MOTOR, BORUSAN Üyelerimizden BORUSAN MANNESMANN, ÇALIŞAN MEMNUNİYETİNDE ÇITAYI YÜKSELTTİ BORUSAN MANNESMANN; “HER ŞEY BEN’LE BAŞLAR !” PROJESİ İLE ÇALIŞANLARININ KİŞİSEL GELİŞİMİNE KATKIDA BULUNMAK İÇİN 7 BİN 541 SAATLİK EĞİTİM VERDİ. ŞİRKET, "BİR FİKRİM VAR” PROJESİ KAPSAMINDA DA YILLIK ORTALAMA 4 BİN 500 ÖNERİNİN 2 BİN 700’ÜNÜ HAYATA GEÇİRİYOR. Borusan Mannesmann, sürdürülebilir büyümenin temelinde yatan çalışan memnuniyetini artırmak ilkesinden hareketle 2012 yılında hayata geçirdiği “Bir Fikrim Var” sistemiyle, hem çalışanlarını dinliyor hem de onları karar süreçlerine dahil ediyor. “Her şey ben’le başlar!” projesi ile de çalışanlarının kişisel gelişimine katkıda bulunmak adına onları çeşitli eğitimlerden geçiriyor. Borusan Mannesmann çalışanları “Bir Fikrim Var” sistemi sayesinde şirket içindeki istedikleri tüm süreçlerle (üretim, insan kaynakları, pazarlama vb.) ilgili önerilerini ilgili yöneticiye ulaştırabiliyor. Uygun bulunan önerilerin hayata alındığı sistemde, çalışanlar yaptıkları her öneri ile belli oranlarda puan kazanıyor ve sene sonunda topladıkları puanların karşılığını prim olarak alıyor. Sistem ile çalışanlar şirket süreçlerinin gelişimine doğrudan katkıda bulunuyor. BORUSAN MANNESMANN’IN EN ÖNEMLİ EĞİTİM YATIRIMI Borusan Mannesmann çalışanlarını sadece dinlemiyor, onların kişisel gelişimine de önem veriyor. Firma bu kapsamda hayata geçirdiği “Her şey ben’le başlar!” Fırat Akkemik projesi ile 2015 yılının ilk 6 ayında gerçekleştirdiği eğitim programlarıyla fabrikalarında görev alan 680 çalışanı toplamda 7 bin 541 saatlik eğitimden geçirdi. Baltaş Eğitim ve Danışmanlık şirketiyle birlikte kurguladığı gelişim programı doğrultusunda çalışanlar iletişim becerilerini artıracak, olumlu ve verimli ilişkiler kurup sürdürmelerini sağlayacak, etkin çalışma alışkanlıkları kazanacakları ve üstlendikleri işlerde başarılı olmalarına yardımcı olacak konularda eğitimler aldılar. Borusan ailesinin bir ferdi olarak bu gelişim programından önemli edinimlerle çıkması bizim için çok kıymetli. Hepimiz işimize kattığımız değerle, çevremizde oluşturduğumuz iletişim ağıyla bu iklimin oluşmasında, şirketimizin başarılarını katlanarak artmasında pay sahibiyiz. Diğer yandan ürünlerimizi ve hizmetimizi geliştirmek için nasıl sürekli müşterimizi ve pazarı dinliyorsak, şirketimizi ve süreçlerimizi geliştirmek, çalışan memnuniyeti ve bağlılığını arttırmak için de çalışanlarımızı dinliyoruz. Bizi en iyi bilen, gelişim alanlarımızı en iyi değerlendirebilecek olan yine bizleriz” dedi. Firma, “Bir Fikrim Var” sistemi kapsamında da bir yılda yaklaşık 4 bin 500 adet önerinin yüzde 60’ını yani 2 bin 700’ünü hayata geçiriyor. Bu projeye katılan çalışanlar sene sonunda topladıkları öneri puanların karşılığını prim olarak alıyor. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Borusan Mannesmann İK ve Kurumsal Gelişim Direktörü Fırat Akkemik: “Borusan Mannesmann olarak etkin ve şeffaf iletişim, kurum kültürümüzün önemli parçalarından birini oluşturuyor. Dolayısıyla tüm çalışanlarımızın 17 Üyelerimizden BOSCH’A “TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ ÖDÜLÜ” BOSCH’UN BURSA’DAKİ DİZEL VE BENZİNLİ SİSTEMLER FABRİKASI, ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI TARAFINDAN “ÇALIŞMA HAYATINDA TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ ÖDÜLÜ”NE LAYIK GÖRÜLDÜ. Dünyanın önde gelen teknoloji ve hizmet sağlayıcısı Bosch’un Bursa’daki Dizel ve Benzinli Sistemler Fabrikası, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından verilen “Çalışma Hayatında Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ödülü”nü aldı. Özel ve kamu sektöründeki işyerlerinde toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik bilinç düzeyinin yükseltilmesi amacıyla verilen ödül, çeşitli kurumların temsilcilerinin bulunduğu jüri tarafından değerlendiriliyor. Bosch’un Bursa’daki Dizel ve Benzinli Sistemler Fabrikası, taahhüt, eğitim fırsatları, ayrımcılık karşıtı mekanizmalar, işe alım, kariyer planlaması, terfi süreci ve eşit işe eşit ücret kriterleri üzerinden yapılan değerlendirme sonucunda ödüle layık görüldü. BOSCH’TAN KADIN ÇALIŞANLARA FIRSAT EŞİTLİĞİ Kadın çalışanlar için fırsat eşitliğinin garanti altına alınması Bosch’un dünya gündemindeki önceliklerden biri olmaya devam ediyor. Grup, şirket politikası olarak istihdamda kadın çalışanlara fırsat eşitliği sağlanması için çalışmalar yürütüyor. Bosch Dizel ve Benzinli Sistemler Fabrikası, Bursa’da ve metal sektöründe, geçen yıl KAGİDER’den Fırsat Eşitliği Modeli Sertifikası almaya hak kazanan ilk şirket olmuştu. Bosch Global, 2020 yılına kadar kadın yönetici oranını da yüzde 20’ye çıkarmayı hedefliyor. Bunun dışında özellikle teknik alanda kadın çalışanların işe alınmasında fırsat eşitliği sağlanmasına önem veren Bosch, yoğunluklu işe alım yapılan üniversitelerin kadın öğrenci mezuniyet yüzdesinden yüzde 20 daha fazla kadını teknik pozisyonlara yerleştirmeyi hedefliyor. KIRPART, İŞ ARAYANLARLA BULUŞTU İNSAN KAYNAKLARI VE İSTİHDAM BULUŞMASI’NA KATILAN KIRPART, İŞ ALANINI TANITMA VE İŞ ARAYANLARLA TANIŞMA FIRSATI BULDU. ETKİNLİKTE KIRPART’TA ÇALIŞMAK VE STAJ YAPMAK İÇİN ÇOK SAYIDA BAŞVURU OLDU. İnsan Kaynakları ve İstihdam Buluşması 3-5 Aralık 2015 tarihlerinde Bursa Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde yaklaşık 165 firma ve 28 bin katılımcı ile gerçekleşti. Firmaların aranılan iş gücünü istihdam ederek, işsizlik 18 oranını azaltmaya katkı sağlamak amacıyla düzenlenen etkinliğe katılan Kırpart, bu sayede iş alanını tanıtma ve iş arayanlarla tanışma fırsatı buldu. Buluşmada Kırpart’a, staj yapmak veya çalışmak isteyen çok sayıda kişi başvuru yaptı. Çoğunlukla yeni mezun ve öğrencilerin katıldığı buluşmada Kırpart yetkilileri katılımcılara, iş hayatına dair konuşmalar yaptı, kariyerlerini nasıl şekillendirebilecekleri üzerine onlara tavsiyelerde bulundu. İnsan Kaynakları ve İstihdam Buluşması’na katkısından dolayı Kırpart, Çalışma ve İş Kurumu Bursa İl Müdürü Kasım Tilki, Kent Konseyi Başkanı Hasan Çepni ve Binted Genel Müdürü Birgül Yıldız Günay tarafından Kırpart’a bir sertifika verildi. BOSCH, KIRPART, OTOKAR, BORÇELİK Üyelerimizden OTOKAR, BIST SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ENDEKSİ’NDE YERİNİ ALDI TÜRKİYE’NİN ÖNCÜ OTOMOTİV VE SAVUNMA SANAYİ ŞİRKETİ OTOKAR, KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK PERFORMANSI İLE BIST SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ENDEKSİ’NE GİRMEYE HAK KAZANDI. Koç Topluluğu şirketlerinden Otokar, Borsa İstanbul’un belirlediği “Endeks Seçim Kriterleri” kapsamında değerlendirmeye tabi tutularak, beklenen değerleri karşıladı ve 29 şirketten oluşan BIST Sürdürülebilirlik Endeksi’ne dahil oldu. Otokar, Kasım 2015 - Ekim 2016 döneminde Borsa İstanbul’da işlem gören ve kurumsal sürdürülebilirlik performansları üst seviyede olan şirketlerin paylarından oluşan BIST Sürdürülebilirlik Endeksi’nde yer alacak. Ekonomik, çevresel ve sosyal faktörleri kurumsal yönetim ilkeleriyle birleştirerek uzun vadeli değer yaratmayı amaçlayan şirketin bu alanda yaptığı çalışmalara Otokar Sürdürülebilirlik Raporu’nda detaylı olarak yer verildi. Otokar’ın uluslararası sürdürülebilirlik kriterlerine hesaplanması açısından, dünyanın en saygın raporlama girişimlerinden olan Küresel Raporlama Girişimi’nin (GRI) Sürdürülebilirlik Raporlama İlkeleri doğrultusunda hazırlandı ve düzenli olarak güncellenen GRI İlkeleri'nin son versiyonu olan G4 onayı aldı. uygun ikinci Sürdürülebilirlik Raporu, sürdürülebilirlik taahhütlerini ve performansını kapsıyor. Otokar’ın Sürdürülebilirlik Raporu, kapsam ve bağlayıcılık unsurlarının belirlenmesi, içerik yapısının oluşturulması, performans verilerinin BORÇELİK BOWLİNG’TE RAKİP TANIMIYOR BURSA’DA DÜZENLENEN ŞİRKETLER ARASI TURNUVADA BİRİNCİ OLAN BORÇELİK BOWLİNG TAKIMI, TÜRKİYE GENELİNDE KURUMSAL FİRMALARIN KATILDIĞI VE BU SENE İSTANBUL’DA 7’NCİSİ DÜZENLENEN “ŞİRKETLER YARIŞIYOR” BOWLİNG TURNUVASININ DA ŞAMPİYONU OLDU. Çalışmalara başladığı günden bugüne elde ettiği başarılarla Borçelik ailesinin gururu olan Borçelik Bowling Takımı bu sene 7’ncisi düzenlenen “Şirketler Yarışıyor” bowling turnuvasını şampiyon olarak tamamlayarak alanında Türkiye’nin en iyisi oldu. Türkiye genelinde 10 kurumsal takımın yarıştığı turnuvada; birinci turu toplam 803 puanla tamamlayan Borçelik Bowling Takımı, ikinci tura lider olarak yükseldi. Toplam skorer kadın unvanını paylaştığı turnuvada, Borçelik takımını Selçuk Ertaş, Hüseyin Efe, İbrahim Sarıca, Elif Tuğrul ve Rıdvan Fidan temsil etti. Ödül töreni 500’den fazla katılımcı ile gerçekleşti. altı takımın yarıştığı ikinci turda da geleneği bozmayan Borçelik, bu turu da 767 puanla birinci bitirerek toplam 1570 puanla şampiyonluğa ulaştı. Selçuk Ertaş’ın sayı kralı olduğu, Elif Tuğrul’un en 19 Dünya gündemi KÜRESEL EKONOMİNİN “YENİ ANORMAL”İNE HOŞ GELDİNİZ! GELİŞMİŞ VE GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE REEL EKONOMİ CİDDİ ŞEKİLDE HASTA AMA PİYASALAR DÜNE KADAR REKORLAR KIRDI, DAHASI BÜYÜYEN JEOPOLİTİK RİSKLERE HENÜZ BİR TEPKİ VERMEDİ. BÜYÜME, ENFLASYON, PARA POLİTİKALARI VE VARLIK FİYATLARININ YENİ ANORMAL’İNE HOŞ GELDİNİZ. LÜTFEN RAHATINIZA BAKIN. DAHA UZUN BİR SÜRE BURADA OLACAĞIZ GİBİ GÖRÜNÜYOR. NEW YORK Yılın başından beri dünya ekonomisi, finans piyasalarında hisse ve riskli varlıkların fiyatlarının keskin bir şekilde düştüğü, ciddi bir dalgalanma serisiyle karşılaştı. Bunun sebepleri: Çin ekonomisinin sert düşüşüne ilişkin endişeler, ABD’de Fed’in faiz oranlarını artırmasıyla büyümenin yavaşlaması riski, gittikçe yükselen bir Suudi-İran ihtilafına dair korkular ve küresel talepte -petrol ve emtia fiyatlarını belirgin bir şekilde düşüren- ciddi bir zayıflıktır. Dahası da var. Petrol fiyatlarındaki düşüş -piyasadaki likidite azlığı, ABD’li enerji şirketlerinin ve petrol ihraç eden kırılgan ülkelerdeki enerji 20 şirketlerinin borçluluğundaki artışla birlikte- kredi piyasalarında ciddi kredi olaylarına (temerrütlere) ve sistemik krizlere ilişkin korkuları körüklüyor. Ve görünüşe bakılırsa Avrupa’da da İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılmasının (Brexit) daha muhtemel bir hale gelmesiyle, sağ ve solda popülist partilerin gittikçe daha fazla yükselmesiyle hiç bitmeyen endişeler mevcut. Ve tüm bunlar küresel ekonominin her yerine nüfus eden vasat bir büyümeye işaret eden tatsız orta vadeli trendlerle daha da büyüyor. Gerçeği söylemek gerekirse, 2016’da küresel ekonomi, çıktıları, ekonomik politikaları, enflasyonu, varlık fiyatlarının ve finansal piyasaların davranışı gibi birçok açıdan “yeni anormal” olarak nitelendirilmeye devam edecek. Peki, bugünün küresel ekonomisini anormal hale getiren tam olarak nedir? Birincisi, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde yüksek özel ve kamu borcu yükleriyle, hızlı yaşlanma (bu da daha fazla tasarruf ve daha düşük yatırıma işaret eder) ve sermaye harcamalarını engelleyen birçok belirsizlik, büyüme potansiyelini düşürdü. Dahası birçok teknolojik inovasyon henüz daha yüksek üretkenlik büyümesine dönüşmedi. Yapısal reformlar hala yavaş. Müzmin bir döngüsel duraklama yetkinlik temellerini ve fiziki sermayeyi erozyona uğrattı. İkincisi, önce ABD’de sonra NOURIEL ROUBINI Dünya gündemi Avrupa’da ve şimdi de hayli kaldıraçlı olan gelişmekte olan ekonomilerde, acılı bir kaldıraçsızlık süresinin başlamasıyla gerçek büyüme çok cansız ve potansiyel trendinin altında kaldı. Üçüncüsü, ekonomik politikalar -özellikle de para politikaları- gittikçe alışılmamış politikalar olmaya başladı. Doğrusu, para politikaları ve mali politika arasındaki ayrım gittikçe bulanıklaştı. On yıl önce ZIRP (sıfır faiz oranı politikası), QE (parasal genişleme), CE (kredi genişlemesi), FG (sözlü yönlendirme), NDR (negatif mevduat faizi) veya UFXInt (kısırlaştırılmamış döviz müdahalesi) gibi terimleri duyan var mıydı? Hayır, çünkü böyle terimler yoktu. Fakat bugün bu alışılmadık para politikası enstrümanları birçok gelişmiş ekonomide -ve bazı gelişmekte olan ekonomilerde bile- kaide haline geldi. Ve Avrupa Merkez Bankası ve Japonya Merkez Bankası’ndan gelen son sinyallere bakılırsa, bu geleneksel olmayan politikalar daha da devam edecek. Bazıları bu alışılmadık para politikalarının -ve beraberinde merkez bankalarının bilançolarının balonlaşmasının- bir çeşit fiat para biriminin değerini düşürme yöntemi olduğunu iddia etti. Güya enflasyon fırlayacak (olmadı hiperenflasyon olacak), uzun vadeli faiz oranları keskin bir şekilde artacak, doların değeri ciddi bir düşüş yaşarken, altın ve diğer emtiaların fiyatları ise artacak, değeri düşmüş fiat para birimleri, bitcoin gibi kripto para birimlerine dönüşecekti. Fakat bunun yerine -bu dördüncü anormallikenflasyon gelişmiş ekonomilerde merkez bankalarının alışılmadık politikalarına ve aşırı şişen bilançolarına rağmen hala çok düşük ve hala düşmekte. Merkez bankalarının zorlu görevi enflasyonu yükseltmek, tam bir deflasyondan kaçınmak. Aynı zamanda uzun vadeli faiz oranları da geçtiğimiz yıllarda düşmeye başladı; doların değeri yükseldi, altın ve emtia fiyatları keskin bir şekilde düştü; bitcoin ise 2014-2015 yılının en kötü performans sergileyen para birimi oldu. Ultra düşük enflasyon bir sorun olmaya devam etmesinin sebebi, para arzıyla fiyatlar arasındaki geleneksel nedensel ilişkinin bozulmuş olmasıdır. Bunun nedenlerinden biri bankaların ek para arzını “fazla rezervler” şeklinde biriktirmesidir. Dahası işsizlik oranının yüksek olması işçilerin pazarlık gücünü azaltıyor. Ve birçok ülkenin mal piyasalarında ciddi bir durgunluk var; üretim açıkları büyük ve şirketlerin fiyatlama güçleri düşük (Çin’in aşırı yatırımlarıyla kapasite fazlalığı sorunu daha da beter hale geldi). Ve şimdi, ani yükseliş ve düşüş yaşayan ekonomilerde konut fiyatlarındaki ciddi bir düşüşün ardından, petrol, enerji ve diğer emtia fiyatları da düştü. Buna da beşinci anomali diyelim; Çin’deki yavaşlama sonucu enerji ve endüstriyel metallerin arzında artış yaşandı ve dolar da güçlenerek emtia fiyatlarını zayıflattı. Şu anda piyasada yaşanan çalkantı, parasal genişleme küresel varlık balonunun sönüşünü başlattı, fakat geleneksel olmayan para politikaları balonu bir süre daha idare edebilir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde reel ekonomi ciddi şekilde hasta. Ama yine de son döneme kadar merkez bankalarının ek genişlemeleri sayesinde finans piyasaları yeni rekorlar kırdı. Sorun Wall Street ve Main Street’in (vatandaş ve reel ekonomi anlamında) ne kadar süre daha farklı kalabileceği. Aslında farklı tutum son anormalliğin tek bir tarafı. Diğer tarafta finans piyasaları büyüyen jeopolitik risklere, Ortadoğu’da olup bitenlere, Avrupa’nın kimlik krizine, Asya’da yükselen gerilimlere ve Rusya’nın agresifleşmesinden doğan risklere henüz, en azından şimdilik, çok da büyük bir tepki vermedi. Tekrar soruyorum, bu durum, piyasaların sadece reel ekonomiyi değil, çok önemli politik riskleri de görmezden geldiği bu hal daha ne kadar sürebilir? Büyüme, enflasyon, para politikaları ve varlık fiyatlarının “yeni anormal”ine hoş geldiniz. Lütfen rahatınıza bakın. Daha uzun bir süre burada olacağız gibi görünüyor. Nouriel Roubini; Roubini Global Economics (www. roubini.com) Başkanı ve New York Üniversitesi Stern İşletme Fakültesi Ekonomi Profesörüdür. 8 Şubat 2016 tarihli Dünya gazetesinden alınmıştır. 21 Dünya turu ARJANTİN KREDİTÖRLERLE ANLAŞTI ABD Federal Temyiz Mahkemesi’nde görülecek duruşma öncesi Arjantin ile Paul Singer’s Elliott Management liderliğindeki kreditör grubunun sağladığı anlaşmaya göre Buenos Aires hükümeti, tahvillerini taşıyan hedge fonlara 4,63 milyar dolara yakın ödeme yapacak. Anlaşmanın Arjantin Ulusal Meclisi’nde onaylanması gerekiyor. Olaya yakın kaynaklar anlaşmanın Arjantin Cumhurbaşkanı Mauricio Macri için bir zafer olduğunu belirtiyor. Arjantin 2001’de 80 milyar dolarlık borcunu ödeyemeyerek temerrüde düşmüştü. 2014 yılında New York Mahkemesi Yargıcı Thomas Griesa Buenos Aires yönetiminin borçlarını ödemek için bir yapılandırmaya gidene kadar uluslararası piyasalara girişini yasaklamasıyla teknik olarak ikinci temerrüdü yaşamıştı. 22 ALMANYA 2015’TE İHRACAT VE İTHALAT REKORU KIRDI Avrupa’nın en büyük ekonomisi Almanya, 2015 yılında 1 trilyon 195,8 milyar euroluk ihracat, 948 milyar euroluk da ithalat gerçekleştirerek rekor kırdı. Almanya Federal İstatistik Ofisi’nin (Destatis) geçici verilerine göre, Almanya’nın ihracatı geçen yıl yıllık bazda yüzde 6,4, ithalatı da yüzde 4,2 arttı. 2014 yılında 1 trilyon 123,7 milyar euroluk ihracat ve 910,1 milyar euroluk ithalat gerçekleştiren Almanya, 2015 yılında ise 1 trilyon 195,8 milyar euroluk ihracat ve 948 milyar euroluk da ithalat yaptı. Böylece, ülkenin ihracat ve ithalatı daha önce 2014’te kaydedilen tüm zamanların en yüksek seviyesinin üstünde gerçekleşerek yeni rekor seviyeye ulaştı. Ülkenin dış ticaret dengesi de geçen yıl 247,8 milyar euro ile tüm zamanların rekorunu kırdı. Almanya, geçen yıl AB dışındaki ülkelere 501,9 milyar euroluk ihracat gerçekleştirdi. AVRUPA’DA İMALAT PMI BEKLENTİLERİN ÜZERİNDE Euro Bölgesi ve Almanya şubat ayı imalat PMI verileri açıklandı. Her iki veri de analistlerin beklentilerinin hafif üzerinde geldi. Euro Bölgesi imalat sanayi satın alma yöneticileri endeksi (PMI) şubatta nihai 51,2 ile beklentilerin hafif üzerinde açıklandı. Ekonomistler Euro Bölgesi imalat PMI endeksinin şubatta 51,0 olarak açıklanmasını bekliyorlardı. Endeks ocakta 52,3 nihai değerini alırken, 50’nin üzerinde olması imalat sektöründe faaliyetlerin arttığını ve altında olması ise daraldığını ifade ediyor. Öte yandan Euro Bölgesi’nin en büyük ekonomisi olan Almanya’da imalat sanayi satın alma yöneticileri endeksi (PMI) şubatta beklentilerin hafif üzerine çıkarak 50,5 oldu. Bir önceki ay nihai 52,3 değerini alan endeksin 50’nin üzerinde yer alması imalat sektöründe faaliyetlerin arttığı, 50 seviyesinin altında yer alması ise faaliyetlerin azalması anlamına geliyor. ARJANTİN - ALMANYA - AVRUPA - HİNDİSTAN GÜRCİSTAN - BANGLADEŞ - YUNANİSTAN Dünya turu EN HIZLI BÜYÜYEN ÜLKE HİNDİSTAN OLDU Hindistan ekonomisi 2015 yılında ortalama yüzde 7,5 büyüme performansıyla yüzde 6,9 büyüyen Çin ekonomisini geride bıraktı. Hindistan hükümeti ekonomisinin, Ekim-Aralık 2015 döneminde bir önceki döneme göre hafif düşüşle yüzde 7,3 oranında büyüdüğünü duyurdu. Bu performansıyla Hindistan dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi oldu. Bir milyarı aşkın nüfusuyla, dünyanın en kalabalık ikinci ülkesi olan Hindistan’ın ekonomisi 2015’in son çeyreğinde biraz soğusa da dünyanın en kalabalık ülkesi Çin’i geçmeyi başardı. Hindistan Başbakanı Narenda Modi ve hükümeti, 2016 Mart ayında büyümenin yüzde 7,6’ya çıkacağını öngörüyor. Bazı ekonomistler Asya’nın üçüncü büyük ekonomisi Hindistan’ın büyüme rakamlarının mantığa aykırı olduğunu düşünüyor. GÜRCİSTAN VATANDAŞLARI AB ÜLKELERİNE VİZESİZ GİREBİLİR Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, Gürcistan vatandaşlarına vize muafiyeti getirilmesini tavsiye etti. AB Komisyonu’nun açıklamasına göre, tavsiye kararı Gürcistan’ın vize serbestisi eylem planı altındaki tüm kıstasları yerine getirdiğine dair geçen aralık ayındaki olumlu raporun ardından alındı. AB Konseyi ve Avrupa Parlamentosu’nun tavsiye kararını kabul etmesi durumunda, biyometrik pasaportu olan Gürcistan vatandaşlarının Schengen bölgesine 90 güne kadar olan seyahatlerinde vize almaları gerekmeyecek. İngiltere ve İrlanda, Schengen’e dahil olmadığı için bu ülkeler için vize uygulaması devam edecek. BANGLADEŞ MALEZYA’YA 1.5 MİLYON İŞÇİ GÖNDERECEK New Straits Times gazetesinde yer alan habere göre, Bangladeş Başbakanı Şeyh Hasina, Malezya’ya 1.5 milyon işçi gönderilmesine onay verdi. İşçilerin, üç yıllık bir sürede düzenli aralıklarla ve hükümet denetimindeki özel sektör tarafından Malezya’ya gönderilmesi öngörülüyor. Hükümet Sözcüsü Muhammed Seyful Alam, Malezya’nın Bangladeş’i iş gücü açığını kapatmada öncü ülke kabul etmesinin önemli bir başarı olduğuna işaret etti. Seyful Alem, işçilerin imalat, inşaat ve hizmet sektöründe çalıştırılacaklarını belirtti. İki ülke arasında daha önce yapılan anlaşmaya göre Bangladeşli işçiler, sadece tarım sektöründe çalıştırılıyordu. Resmi rakamlara göre 600 bin Bangladeşli işçi Malezya’nın çeşitli bölgelerinde çalışıyor. AB’DEN YUNANİSTAN’A 700 MİLYON EURO Avrupa Birliği, Yunanistan’a mülteci kriziyle mücadelesinde destek olmak için gelecek üç yılda toplam 700 milyon euro insani yardım sağlamaya hazırlanıyor. AB Komisyonu tarafından öngörülen plan, AB fonlarının birlik içindeki insani operasyonlar için kullanılmasını öngörüyor. Bu fonlar halihazırda Afrika ve Ortadoğu’daki çatışma bölgelerindeki insani operasyonlar için kullanılıyor. Komisyon yetkilileri ayrıca, Yunanistan’a verilecek 700 milyon euronun bir başlangıç rakamı olduğunu, bu rakamın gerektiğinde artırılabileceğini de ifade ediyorlar. Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras, uluslararası kreditörlerin kurtarma programının ilk gözden geçirmesini tamamlamak üzere martta Atina’ya geri dönebileceklerini söyledi. Çipras, borç rahatlatma müzakereleri için ilk gözden geçirmenin hızlı şekilde tamamlanmasını istediklerini ifade etti. 23 Sektör analizi Alüminyum sektöründe markalaşmanın yolu ar-ge ve inovasyondan geçiyor TOPLAM 130 MİLYAR DOLARLIK DÜNYA ALÜMİNYUM PAZARINDAN 4 MİLYAR DOLARLIK PAY ALAN TÜRKİYE, SEKTÖRDE ÖNEMLİ BİR BÜYÜME POTANSİYELİNE SAHİP. 2014 YILINDA YAPTIĞI 2,5 MİLYAR DOLARLIK ALÜMİNYUM HAMMADDE İTHALATIYLA DÜNYADA 7’NCİ SIRADA YER ALAN TÜRKİYE’NİN SEKTÖRDE BİR MARKA HALİNE GELEBİLMESİ İÇİN İNOVATİF ÇALIŞMALARA VE AR-GE YATIRIMLARINA YÖNELMESİ GEREKİYOR. 24 Sektör analizi Alüminyum, özellikle inşaat, otomotiv, dayanıklı tüketim, ulaştırma ve ambalaj sektörleri başta olmak üzere endüstrinin ve yeni teknolojilerin de gelişmesiyle her geçen gün kullanımı artan bir ürün. Dünyadaki alüminyum tüketiminin yıllar içinde artması ve önümüzdeki 10 yıl içinde sektörün yılda yüzde 5 ile 7 arasında büyümesi öngörülüyor. Bu büyüme öngörüleri, önemli bir ihracat potansiyeli olan Türkiye alüminyum sektörü için de bir fırsat. Bu fırsatı değerlendiren Türkiye, gelişmiş ülkelere kıyasla daha düşük olan kişi başına düşen alüminyum kullanımını artırma fırsatı da yakalayacak. Dünyadaki toplam alüminyum pazarının büyüklüğü 130 milyar dolar, Türkiye alüminyum sektörünün büyüklüğü ise yaklaşık 4 milyar dolar ve dünya alüminyum pazarından yüzde 3.25 pay alıyor. Önemli bir büyüme potansiyeline sahip olan ve Türkiye ekonomisinin en önemli sektörlerinden biri haline gelen alüminyum sektörünün gelişiminin sürdürülebilirliği için, teknolojik altyapının güçlendirilmesi önem kazanıyor. Bunun yolu ise inovatif çalışmalara ağırlık vermekten, Ar-Ge yatırımlarının artırılmasından geçiyor. Sektörün gelişmesi, Türkiye’nin alüminyum konusunda bir marka haline gelmesi, dünyada daha da saygın bir yer edinebilmesi için önemli. Böylece dünyada kalite, nitelik ve çeşitlilikte üretimi ile önemli bir ticaret hacmi kazanmış olan alüminyum sektörü, marka imajını güçlendirdiği takdirde uluslararası pazarlarda daha da rekabetçi hale gelecek. alüminyum üretildi. Birincil alüminyum üretimi, dünya toplam alüminyum ticaretine paralel bir yapı gösterdi. Dünyada yaşanan ekonomik krizler, birincil alüminyum üretiminin düşmesine, dünya ticaretinde ise ithalat ve ihracat dengesinin bozulmasına yol açtı. 2014 yılında 27,5 milyon ton ile dünyanın en büyük birincil alüminyum üretimini yapan Çin, dünya üretiminin yüzde 52’sini gerçekleştirdi. Avrupa ve Amerika’da yıllar içinde birincil alüminyum üretimi azalırken Çin son 20 yıl içinde üretimini katlayarak artırdı ve dünyanın en büyük birincil alüminyum ÇİN, BİRİNCİL ALÜMİNYUM ÜRETİMİNDE LİDER Dünyada 2014 yılında 53 milyar 127 milyon ton birincil 25 Sektör analizi üreticisi oldu. Son 14 yılda alüminyum sektöründe ortalama her yıl yüzde 6’lık bir büyüme yaşanan dünyada 2014 yılı itibarı ile 57,3 milyon dolar değerinde 24,9 milyon ton alüminyum hammadde ithalatı gerçekleşti. En büyük alüminyum hammadde ithalatı yapan ülkeler sırasıyla ABD, Japonya, Almanya, Hollanda, Kore, İtalya ve Türkiye’dir. Türkiye 2014 yılında dünya alüminyum hammadde ithalatının yüzde 4.4’ünü gerçekleştirerek 7’nci sırada yer aldı. Türkiye 2014 yılında 2,5 milyar dolar değerinde, 1,9 milyon ton alüminyum hammadde ithalatı yaptı. Dünya alüminyum satışlarında ilk üçe sırasıyla Çin, Almanya ve ABD yer alıyor. Türkiye dünyadaki toplam alüminyum satışının yüzde 1.5’ini gerçekleştirerek 21’inci sırada yer alıyor. Bugün dünyada alüminyum ithalatı yapan birinci ülke Almanya iken onu ABD ve Japonya takip ediyor. Türkiye, toplam dünya alüminyum ithalatından yüzde 2 pay alarak 15’inci sırada yer alıyor. Türkiye en büyük birincil alüminyum ithalatını Rusya’ya yapıyor, ardından Tacikistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler geliyor. ile cari açığın artacağı gerçeği, kötü bir senaryo çiziyor. Ancak, zaten Türkiye’nin ihtiyacı olan, alüminyumu karşılayacak alüminyum hammaddesi olmayan bir ülke olarak, ithalat kaleminde en düşük katma değerli alüminyum hammaddeyi alıp ülke içinde işleyebilmesidir. Ülkemiz alüminyum hammadde ihtiyacının yüzde 95’ini ithal ederek ara-mamul ve sonmamul seviyelerinde dünyada önemli ihracatçı ülkeler arasına girdi. Türkiye alüminyum üretimi ve ihracatının en güçlü olduğu yarı-mamul üretim sektörleri olan ekstrüzyon sektöründe dünya ticaretinin yüzde 4’ünü gerçekleştiriyor ve dünyada 7’nci sırada yer alıyor. 2014 yılında 159,313 ton ekstrüzyon ürünü, başta Almanya olmak üzere Irak, Türkmenistan gibi ülkelere ihraç edildi. Yassı mamulde Türkiye dünya ticaretinin yüzde 2.2’si ile dünyada 11’inci sırada, alüminyum folyo ihracatında da Türkiye İthalatın Yüzde 60’Inı İhraç Ediyor Türkiye’nin alüminyum dış ticaretinde yıllar içinde en büyük kalemi, birincil alüminyum ithalatı oldu ve bu kalem toplam alüminyum ithalatının yaklaşık yüzde 80’inini oluşturuyor. Türkiye ithal ettiği alüminyum miktarının yüzde 60’ı kadar alüminyumu ihraç ediyor. Ülkenin ihracat ithalat dengesizliğinin yüzde 40 civarında olması ve bu sektörde ithalat bağımlılığı olması nedeniyle sektörün büyümesi yüzde 2.5 pay ile 7’nci sırada yer alıyor. Yassı mamulde de en büyük ihracat Almanya’ya yapılıyor. Ekstrüzyon ürünlerinden farklı olarak yassı mamul ihracatının yapıldığı ilk beş ülke Avrupa ülkeleridir. Türkiye’de 2014 yılında yassı ürünler üretiminde bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 5, folyo ürünler üretiminde ise yaklaşık yüzde 7 artış oldu. 2014 yılında bir önceki yıla göre yassı ürünler ihracatı yaklaşık yüzde 5 artarken, 2015 yılının ilk altı ayında ise ihracat bir önceki yıla göre aynı seviyede kaldı. Folyo ürünler ihracatı ise 2015 yılının ilk altı ayında bir önceki yılla hemen hemen aynı seviyesinde kaldı. Ekstrüzyon ihracatında ise bir daralma gözlemlendi. Türkiye’de ve uluslararası pazarlarda yaşanan siyasi ve ekonomik belirsizlikler alüminyum pazarlarına da etki etti, bu etki bir önceki sene kaydedilen büyüme oranlarını yavaşlattı. ALÜMİNYUM İHRACATI 2015 (2014 KARŞILAŞTIRMALI) % FARK (2014 - 2015) OCAK - ARALIK 2014 OCAK - ARALIK 2015 MAL GRUBU MİKTAR (KG) DEĞER (FOB USD) BİRİM FİYAT DEĞER (FOB USD) BİRİM FİYAT - 15.03 52,031,191 123,257,321 2.37 - 7.52 158,687,363 657,366,712 4.14 50,145,164 104,734,194 2.09 154,549,831 607,950,685 6.28 - 4.99 178,234,717 531,239,115 2.98 3.93 189,423,200 504,755,393 ALÜMİNYUM FOLYO 21.43 7.11 64,954,015 242,337,496 2.66 3.73 78,871,171 259,576,283 ALÜMİNYUM BORU - 9.66 - 18.21 8,227,787 3.29 27,538,588 3.35 7,432,800 22,525,152 ALÜMİNYUM İNŞAAT AKSAMI - 6.64 - 17.87 3.03 48,258,136 286,651,217 5.94 45,051,714 235,425,962 - 46.29 5.23 - 45.97 49,384,434 125,316,698 2.54 26,522,126 67,705,597 2.55 8.69 1.75 19,842,967 116,784,140 5.89 21,566,678 118,823,515 5.51 ALÜMİNYUM HURDA 17.11 - 13.28 15,468,457 25,603,218 1.66 18,114,371 22,203,568 1.23 ALÜMİNYUM KAPLAR 7.02 - 7.03 10,210,767 82,621,612 8.09 10,927,143 76,815,182 7.03 ALÜMİNYUM DÖKÜM 8.42 - 8.72 9,574,782 63,399,400 6.62 10,380,502 57,873,542 5.58 ALÜMİNYUM DİĞER 56.32 17.68 39,694,551 226,685,954 5.71 62,049,135 266,772,851 4.30 3.13 - 6.52 654,569,166 2,508,801,471 3.83 675,033,833 2,345,161,924 3.47 MİKTAR DEĞER ALÜMİNYUM KÜLÇE - 3.62 ALÜMİNYUM ÇUBUK & PROFİLLER - 2.61 ALÜMİNYUM SAC & LEVHA ALÜMİNYUM ÖRME HALAT ALÜMİNYUM MUTFAK EŞYASI ALÜMİNYUM TOPLAMI: Kaynak: İMMİB 26 MİKTAR (KG) TÜRKİYE ALÜMİNYUM ÜRETİMİ VE İHRACATININ EN GÜÇLÜ OLDUĞU YARI-MAMUL ÜRETİM SEKTÖRLERİ OLAN EKSTRÜZYON SEKTÖRÜNDE, DÜNYA TİCARETİNİN YÜZDE 4’ÜNÜ GERÇEKLEŞTİRİYOR VE DÜNYADA 7’NCİ SIRADA YER ALIYOR. 2014 YILINDA 159,313 TON EKSTRÜZYON ÜRÜNÜ, BAŞTA ALMANYA OLMAK ÜZERE IRAK, TÜRKMENİSTAN GİBİ ÜLKELERE İHRAÇ EDİLDİ. YASSI MAMULDE TÜRKİYE DÜNYA TİCARETİNİN YÜZDE 2.2’Sİ İLE DÜNYADA 11’İNCİ, ALÜMİNYUM FOLYO İHRACATINDA DA YÜZDE 2.5 PAY İLE 7’NCİ SIRADA YER ALIYOR. Sektör analizi “İthalata Bağımlılık, Sektörü Olumsuz Etkiliyor” Alüminyum sektörünün ekonomik ve finansal değerlerini etkileyen en önemli faktörlerden birinin alüminyum hammadde pazarlarındaki dengeler olduğunu söyleyen Türkiye Alüminyum Sanayicileri Derneği (TALSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kibar, bu faktörün Türkiye alüminyum pazarına yansıdığını dile getiriyor. Diğer faktörlere de değinen Kibar, “Diğer faktörler, hammadde üretim miktarlarının ülkemizde sınırlı olması, üretim tesislerinin yeterli seviyede ve kapasitede yapılanmamış olması, dolayısıyla sektörümüzün yurtdışına olan bağımlılığı sebebiyle yüksek miktarlarda ithalat yapılmasıdır. Bu sorunun üstesinden gelebilmek için birincil alüminyum hammadde üretiminin artırılması ve Türkiye pazarına sunulması gerekiyor” diye konuşuyor. Ülkemizdeki yüksek enerji maliyetlerinin uluslararası pazarlardaki rekabet gücümüzü zayıflatmasının diğer önemli bir konu olduğunu belirten Kibar, gelişmiş batı ülkelerine göre sahip olduğumuz işgücü maliyeti avantajımızın, yüksek enerji maliyetleri sebebiyle rekabetçi güce çevrilemediğini, reel sektörümüzün güçlenmesine ve uzun vadeli ekonomik hedeflerimize ulaşmamıza engel teşkil ettiğini düşünüyor. Türkiye’nin alüminyum konusunda dünyada söz sahibi ülkeler arasına girebilmesi için, katma değeri daha yüksek ürünlere odaklanılması, kapasite kullanımlarının yükselmesi ve alüminyum geri dönüşümünün ön plana çıkarılması gerektiğini vurgulayan Kibar, konuyla ilgili şunları söylüyor: “Alüminyum yüzde 100 geri dönüştürülebilir doğası ile çevre dostu bir metal. Bu nedenle ülkemiz ekonomisinin sürdürülebilir kılınması için geri dönüşüm faaliyetlerinin desteklenmesi ve yaygınlaştırılması büyük önem arz ediyor. Ülkemizin yakın zamanda yassı haddelenmiş alüminyum mamul üretiminde söz sahibi ülkeler arasına gireceğini söyleyebiliriz. Önemli olan kapasite fazlasını ihracatla dengelemek ve pazarlarımızı haksız ithalata karşı korumaktır.” “SORUNLAR ÇÖZÜLÜRSE HEDEFLERİ YAKALARIZ” Alüminyum sektöründeki büyümenin aynı hızla devam edebilmesi, 2023 hedeflerini yakalayabilmesi ve firmaların hızla değişen taleplere uyum sağlayabilmesi için Ar-Ge çalışmalarına daha fazla önem verilmesi gerektiğine dikkat çeken Kibar, “Kalifiye eleman ihtiyacının karşılanması ve enerji maliyetlerinin dünya ölçeklerinde rekabet edilebilir seviyeye çekilmesi, küresel rekabet gücümüzü pozitif yönde etkileyecektir. Bu anlamda bir diğer kritik nokta ise, Türkiye’yi alüminyumda markalaştırabilmektir. Başka bir ülkedeki potansiyel müşteri, alım kararını verirken Türk firmalarını uygun bir seçenek olarak görebilmelidir. Bunun için de hizmet ve ürün kalitesini uygun fiyatla birleştirmek şarttır. Şayet sektörümüzde bu koşulları sağlayan firmaların sayısı artarsa ve hammadde- enerji bağlamındaki sorunlar azaltılabilirse; 2023 yılında ülkemizi parlak bir alüminyum sektörünün beklediğini söyleyebiliriz” diyor. Alüminyum kullanımındaki talep ve üretim artışıyla birlikte hem ülkemizde hem de dünyada sürekli bir gelişme olduğunu dile getiren Ali Kibar, güncel verilere göre ülkemizdeki toplam alüminyum tüketiminin 1 milyon 800 bin tonun üzerine, kişi başına düşen alüminyum tüketiminin ise son beş sene içinde neredeyse iki katına çıktığını, bunun da alüminyum sektörünün sahip olduğu önemli büyüme potansiyelini gösterdiğini söylüyor. “Dünyadan Yüzde 3,25 Pay Alıyoruz” 130 milyar dolarlık dünya alüminyum pazarından, 4 27 Sektör analizi milyar dolarlık payla yüzde 3.25’ini aldığımızı dile getiren Girişimci Alüminyum Sanayici ve İşadamları Derneği (GALSİD) Yönetim Kurulu Başkanı Celalettin Kırboz, 2015 yılına kadar hızla yükselen bir pazar grafiği olan sektörün, 2015 yılında işleme alınan birtakım vergiler ve 2016 yılında yine gündeme alınan ücret artışlarındaki ani ve dik yükselişler nedeniyle rekabette çok zorlandığını, özellikle Avrupa pazarında sürekli müşteri kaybı yaşadığını açıklıyor. Kırboz, “Avrupa bizlere rekabet anlamında yaptırımlar koyarak pazardan uzak kalmamızı sağlarken kendi üreticisine çeşitli yollar ile ucuz hammadde temin ediyor ve Türk firmalarının bu pazardaki hâkimiyetine önemli sekte vuruyor. Bugün Romanya LME + 325 USD fiyat ile biyet temin ederken, ülkemiz üreticisi aynı hammaddeyi LME + 390 USD seviyelerinde ancak temin edebiliyor. Bu şartlarda daha hammadde ayağında rekabet şansımız yok oluyor” diyerek sektörün en büyük sorununa dikkat çekiyor. Türkiye alüminyum sektörünün 2014 yılında yükselen grafiğini devam ettirdiğini, 2000’li yıllarda başlayan yatırımların devreye alınması ile kapasite artışı olduğunu, bir yandan da hammadde tedarik riskleri oluşmaya başladığını belirten Kırboz, ithal kaynaklı bir hammadde ile çalışan sektörün, döviz ve kur hareketlerinden etkilenmeye devam ettiğini ifade ediyor. Kırboz, yılın başlarında 1700 USD/ton seviyesinde başlayan fiyatların yıl bazında 28 yukarı hareketler ile devam ederek ağustos ayında 2150 USD/tonlar seviyesine kadar çıktığını ancak 2015 yılını 1950 USD/ton olarak kapattığını, hedeflerin çok tutturulamadığını anlatıyor. “2015’Te Üretim Yüzde 30 Düştü” Kırboz konuşmasını şöyle sürdürüyor: “Bunun temel faktörü genel kriz piyasası olduğu söylenebilir ama ülkemiz açısından iyi başlanan bir yıl da ilk olumsuz veri Avrupa’daki bazı kurumların Türkiye’de TEV uygulamasının gerektiği şekilde işlemediğini öne sürerek nihai noktada vergi uygulamaya kalkması ilk tepkiye neden oldu. Ülke kotası, özel anlaşmalar, diğer ülkelere ihracat sistemi gibi hiçbir uygulama gündeme alınmadan devreye sokulan bu vergi, 2015 yılının ilk darbesini sektöre vurdu. Paritede oluşan makas daralması dolar ile fiyatlanan hammaddenin euro olarak satışı ve bu satıştan tekrar dolara dönülmesi değer eşitlik makasının kapanması ile karlılığı çok alt seviyelere taşıdı. Seçimler, işçilik maliyetleri gibi diğer sorunlarla birlikte genel olarak karlılıklar düştüğü gibi üretim de düşerek devam etti. Araştırmalarımız yüzde 30’luk bir üretim düşüşü olduğunu gösteriyor.” Türkiye Alüminyum Sektörünün Gelişimi Ülkemizde alüminyum sektörü, özellikle Seydişehir Alüminyum Tesisleri’nin devreye alınması ile birlikte hızlı bir üretim ivmesi kazandı. 1950’lı yıllarda üretim malları grubunda yer almaya başlayan alüminyum, döküm sanayi ve iletken teli olarak başlayan üretim sürecine, alüminyum mutfak kapları ve bu kapların üretiminde kullanılan yassı mamullerle birlikte ekstrüzyon sanayi ve diğerleri ile devam etti. 1980’li yıllardan itibaren ülkemize gelmeye başlayan Uzakdoğu malı ekstrüzyon preslerinin düşük yatırım maliyeti ve alüminyumun sanayi içinde kendisine hızla ikame ürün olarak alan açması, ekstrüzyon kapasitesini hızla artırdı. TÜİK VERİLERİNE GÖRE TÜRKİYE ALÜMİNYUM SEKTÖRÜNDE 2014 YILINDA GERÇEKLEŞEN İTHALATTA 1 MİLYON 94 BİN TON VE 2,5 MİLYAR DOLAR İLE BİRİNCİL ALÜMİNYUM BİRİNCİ SIRADA, 110 BİN TON VE 0,5 MİLYAR DOLAR İLE YASSI ÜRÜNLER İKİNCİ SIRADA YER ALDI. 2015 YILININ İLK 6 AYINDA İSE 553 BİN TON VE 1,2 MİLYAR DOLAR İLE BİRİNCİL ALÜMİNYUM BİRİNCİ, 67 BİN TON VE 0,3 MİLYAR DOLAR İLE YASSI ÜRÜNLER İKİNCİ OLDU. Sektör analizi Avrupa’da işçilik maliyetlerinin yüksek olması, bizlerden çok önce çevre kanunları ve yaptırımlarının uygulamaya konulması Avrupa’da özellikle kirli ve kimyasal içerikli imalatı zor veya maliyetli hale getirdi. Bu da Türkiye alüminyum sanayisinin pazarda güçlenmesine neden oldu. Metalurji ve Malzeme Mühendisleri Odası’nın Metalurji dergisi 177’nci sayısında çıkan “Alüminyum Sektör Değerlendirme” yazısına göre bugün ülkemizde tek bir tane birincil alüminyum üreticisi olması nedeniyle kıyaslama yapılamıyor ama genellikle hammadde üreticileri (ikincilyeniden ergitme işlemi yapan firmalar) iç pazara hitap ediyor ve üretimlerin yüzde 95’den fazlası iç talebi karşılamak üzere ayrılıyor. En büyük ihracat kalemleri olan ara-mamul statüsündeki döküm, yassı, ekstrüzyon ve iletken firmaları arasında, döküm ve yassı mamul firmalarında heterojen bir yapı var ve ihracatın yüzde 80’den fazlası sektördeki domine bir kaç firma tarafından gerçekleştiriliyor. Ekstrüzyon firmalarında daha homojen bir yapı olmasına rağmen bu sektörde de ihracatın yüzde 41’ini sektördeki yedi firma yapıyor. Son-mamul firmalarına bakıldığında daha yüksek katma değerli ürünler olmasına rağmen ara-mamul firmaları kadar ihracatta etkili olmadıkları görülüyor. Türkiye, alüminyum sektöründe dünya çapında kendini en çok aramamul ürünlerde gösterdi ve bugüne kadar gelişimi bu yönde oldu. Toplam 3,3 milyar dolar ihracat değerinin Alüminyum özellikle inşaat, dayanıklı tüketim, ulaştırma ve ambalaj sektörlerinde, endüstrinin ve yeni teknolojilerin de gelişmesiyle her geçen gün kullanımı artan bir ürün olarak karşımıza çıkıyor. Borudan otomotiv jantlarına, köşe profilinden mutfak folyosuna, binalardaki çatı kaplamalarından şişe kapaklarına kadar birçok üründe hammadde olarak kullanılıyor. 2,7 milyar doları ara-mamul grubu tarafından yapılıyor. Oysa ülke olarak sınırlı enerji ve doğal kaynaklarımız gerçeği ile en büyük avantajımızın sahip olduğumuz genç ve büyük sayıdaki işgücü bilinci ile ara-mamul üretiminin yanı sıra katma değeri daha yüksek olan son-mamul grubuna doğru kaymamız gerçeği kaçınılmaz. Ancak buruda eksiğimiz olan eğitim, yaratıcılık, tasarım ve marka olabilme yetilerini çalışan genç nüfusumuza aşılayabilmemiz gerekiyor. Alüminyum sektöründe ekonomik büyüklük tüm sektörlerdeki cironun toplanması ile 20 milyar TL civarında görünmesine rağmen mükerrerlik nedeniyle gerçek ekonomik büyüklük 15 milyar TL civarında. Sektördeki toplam 1500’den fazla firmadan sadece yüzde 2.3 oranında 38 firma toplam cironun yüzde 50’sini gerçekleştiriyor. Yassı mamul ve folyo üreticisi firmaların sayıları az ancak büyüklük ve kapasiteleri yüksek. Soğuk çekme ve folyo firmaları daha yüksek sayıda ve daha düşük kapasitede olan firmalar. Sektörde toplam yassı ve folyo üretiminde tahmini olarak 600 bin ton/yıl üzerinde kapasite olduğu tahmin ediliyor. Bu sektörde üç büyük firma yassı mamul kapasitesinin yüzde 70’inden fazlasına sahip. gerçekleştiriliyor. Döküm sektöründe kapasite kullanım oranın yüzde 80’lere yakın olduğu tahmin ediliyor ve sektörde 195 firma ile tahmini olarak 350 bin ton/yıl alüminyum döküm kapasitesi olduğu düşünülüyor. İletken sektöründe ise diğer sektörlere göre daha az sayıda firma var, toplam üretimin yüzde 80’i sadece dört firma tarafından gerçekleştiriliyor. Sektörde en fazla son-mamul üreten firma bulunuyor ve bu firmaların toplam 1100 civarında olduğu tahmin ediliyor İkincil alüminyum sektöründe faaliyet gösteren firmaların bir kısmı ekstrüzyon sektörüne hammadde üretmek üzere yeniden ergitme ve billet döküm işlemi yapıyor, bir kısmı alüminyum hurdaları toplayıp ayrıştırarak geri kazanım veya deoksidant dökümü gerçekleştiriyor. İkincil alüminyum sektöründe dönen toplam 324 bin ton alüminyumun büyük bir bölümü, ergitme ve döküm işlemleri, ekstrüzyon, yassı ve döküm firmalarının kendi bünyelerindeki ergitme ocaklarında yapılıyor ve satış cirolarına yansımadan firmaların iç döngülerinde yer alıyor. Alüminyum sektöründe bin 500’ün üzerindeki firmada toplamda 50 binin üzerinde istihdam sağlandığı tahmin ediliyor. EKSTRÜSYON PRESİ YATIRIMLARI SÜRÜYOR Ekstrüzyon sektöründe 12 firma tüm ekstrüzyon ürünleri cirosunun yüzde 78’ini gerçekleştiriyor. Ekstrüzyon sektöründe 78 firma ile toplam ekstrüzyon kapasitesinin 600 bin ton/yıl üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Ekstrüzyon firmalarının büyüklüklerinin artması ile birlikte kapasite kullanım oranları artıyor. Sektörde hala atıl kapasitenin olduğu biliniyor. Ancak günümüzde hem kapasite artırımı hem de modernizasyon maksatlı yeni ekstrüzyon preslerine yatırımların yapıldığı biliniyor. Türkiye’de toplamda 170’den fazla ekstrüzyon presi olduğu tahmin ediliyor ve 6000 serisi alaşımlar için uygun direk ekstrüzyon presleri kullanılıyor. Ayrıca ekstrüzyon firmalarının çoğunun kendi ara-işi ve hurdalarını ergitmek ve kendi billetlerini dökmek üzere dökümhaneleri, yine katma değeri artırmak üzere tozboya ve eloksal kaplama tesisleri kendi bünyelerinde bulunuyor. Döküm sektöründe yaklaşık 195 civarında firmanın üretimlerinden satışlarının yüzde 92’si dokuz büyük firma tarafından 29 Avrupa penceresinden IEA Raporu, orta vadede dünyadaki güç kapasitesi artırımına en büyük katkıyı yenilenebilir enerjinin sağlayacağını öngörüyor. 2020 yılına kadar gerçekleşecek kapasite artışının üçte ikisinin yenilenebilir kaynaklı olacağı, dolayısıyla 2013 yılında enerji üretiminde yüzde 22 olan yenilenebilir enerjinin payının 2020 yılında yüzde 26’ya erişeceği bekleniyor. Büyümenin lideri yenilenebilir enerji olacak Uluslararası Enerji Ajansı (International Energy AgencyIEA) tarafından 2 Ekim 2015 tarihinde açıklanan Orta Vadeli Yenilenebilir Enerji Sektör Raporu’nda, 2020 yılına kadar elektrik üretimindeki artışın en önemli kaynağının yenilenebilir enerji olacağı belirtiliyor. 1 IEA İcra Kurulu Direktörü Fatih Birol raporla ilgili yaptığı basın toplantısında, düşen petrol fiyatlarının fosil yakıtların hâkimiyetini sağlamlaştıracağı yönündeki beklentilerin aksine bu durumun petrol yatırımlarını geçen yıla kıyasla yüzde 20 oranında azaltacağını ifade etti. Bunun tarihteki en büyük düşüş olduğuna dikkat çeken Birol, özellikle ABD, Brezilya ve Kanada’daki yatırımların etkileneceğini, ABD’deki günlük 30 petrol üretiminin 200 bin varil azalmasını beklediklerini söyledi. Ancak ülkelerin yenilenebilir enerjiye yatırım yapma tercihlerini etkileyen pek çok güçlü faktör bulunuyor. Bunların başında enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi, böylece enerji arz güvenliğinin sağlanması geliyor. Yerel çözümler sunan bir kaynak olan yenilenebilir enerji, bölgesel olarak çevrenin korunmasına katkı yaparken yine aynı bölgede yeni iş imkânları da yaratıyor. Elbette bu yıl sona ermeden gerçekleşecek COP 21 Zirvesi öncesinde sıkça gündemimize gelen karbondan arınma hedeflerinin yakalanabilmesi için de yenilenebilir enerji kaynakları büyük önem taşıyor. Bugün dünyada yenilenebilir enerjiyle ilgili genel tabloya bakıldığında 2014 yılında kurulu yenilenebilir enerji kapasitesinin 130 GW’ye yükseldiği ve dünyadaki enerji kapasitesine yüzde 45’in üzerinde katkı yaptığı görülüyor. IEA Raporu, orta vadede dünyadaki güç kapasitesi artırımına en büyük katkıyı yenilenebilir enerjinin sağlayacağını öngörüyor. 2020 yılına kadar gerçekleşecek kapasite artışının üçte ikisinin yenilenebilir kaynaklı olacağı, dolayısıyla 2013 yılında enerji üretiminde yüzde 22 olan yenilenebilir enerjinin payının 2020 yılında yüzde 26’ya erişeceği bekleniyor. Rapor, yenilenebilir enerji kapasitesindeki artışta sıkıntı yaratabilecek hususları gelişmiş ülkelerdeki kanıksanmış İKV Proje Müdürü ÇİSEL İLERİ Avrupa penceresinden politikalar ve piyasa erişimindeki belirsizlikler ile gelişmekte olan ülkelerdeki finansman, erişim ve entegrasyon sorunları olarak tanımlıyor. IEA tarafından yayımlanan raporda öne çıkan hususları şu şekilde sıralamak mümkün: ● Yenilenebilir enerjideki büyümenin yaklaşık üçte biri rüzgâr kaynaklı iken, onu güneş panelleri izliyor. Hidro kaynaklı büyüme ise yenilenebilir enerjideki öngörülen artışın beşte birini oluşturuyor. Öte yandan payı daha sınırlı olan diğer yenilenebilir enerji kaynaklarında büyümenin de artması bekleniyor. Örneğin, açık deniz rüzgâr enerjisi üretimi 2020 yılına kadar üç katına çıkacak. ● Orta vadede yenilenebilir enerjideki artışın üçte ikisi Çin, Hindistan, Brezilya ve diğer gelişmekte olan ülkeler kaynaklı olacak. Çin’in tek başına 2020 yılına kadar yenilenebilir enerjiye yapılacak toplam yatırımların yaklaşık üçte birini üstlenmesi bekleniyor. ● Düşük petrol fiyatları özellikle ulaştırmada biyoyakıtların ve ısıtmada yenilenebilir kaynakların kullanımı ile rekabet edebiliyor. Elektrik üretiminde petrolün kullanımı ise sınırlı kalıyor. Dolayısıyla yenilenebilir enerjinin cazibesi hükümetlerin bu politikaları desteklemeleri ve uygun piyasa düzeni ile artıyor. ● Yapılan tahminlere göre 2020 yılına kadar yeni yenilenebilir enerji kapasitesi yaratmaya her yıl yaklaşık 230 milyar avro ayrılacak. Bu rakamın 2014 yılında yapılan 270 milyar dolarlık yatırımın altında kalmasının sebebi ise yavaşlayan kapasite büyümesi ve yeni teknolojiler sayesinde düşen yatırım maliyetleri. Önümüzdeki dönemde de yenilenebilir enerji üretmenin maliyetinin düşmesi bekleniyor. Örneğin 2010-2015 döneminde yeni santraller için rüzgâr enerjisi üretiminin maliyeti yüzde 30 oranında azalırken, önümüzdeki beş yıllık sürede bu maliyetin yüzde 10 daha aşağı ineceği öngörülüyor. ● Rüzgâr enerjisi ve güneş (fotovoltaik) genel olarak fosil yakıtlarla fiyat rekabetine girememekle birlikte, özellikle doğal gaz karşısında referans maliyetlerin kıyaslanabilir olduğu görülüyor. Brezilya ve Güney Afrika gibi ülkelerde rüzgâr enerjisi fosil yakıtlara kıyasla maliyeti daha düşük bir kaynak olurken, ABD gibi doğal gaz fiyatının düşük olduğu pazarlar için bunu söylemek mümkün değil. ● Bugüne kadar ısıtma ve ulaştırma sektörlerinde yenilenebilir enerji kullanımındaki ilerleme, elektrik üretimine göre oldukça sınırlı kaldı. Toplam enerji tüketiminin yaklaşık yarısının ısıtma, dörtte birinin ise ulaştırma sektörü tarafından gerçekleştirildiği dikkate alındığında bu sektörlerin çeşitlendirilmesi ve karbondan arındırılması için yenilenebilir kaynakların kullanımının artırılması gerekiyor. ● Eski ve çevreyi kirleten santrallerin devre dışı bırakılacağı ve yenilenebilir enerjinin destekleneceği sinyalleri verilmesi halinde rapordaki tahminlerin üzerine çıkılacağı öngörülüyor. Bu, 2014-2020 döneminde yenilenebilir enerji üretiminde tahmin edilenin yüzde 25 üzerinde büyüme ve yılda 315 milyar dolar yatırım demek. Türkiye’nin yenilenebilir geleceği 2014 yılı Aralık ayında yayımlanan Türkiye Ulusal Yenilenebilir Enerji Eylem Planı’na göre Türkiye’nin 2023 yılı için yenilenebilir enerjide kurulu güç kapasite hedefleri, şu şekilde sıralanıyor: 2 ● 34.000 MW hidroelektrik kapasite, ● En az 600 MW jeotermal enerji, ● En az 5.000 MW güneş enerjisi, ● 20.000 MW rüzgâr enerjisi (bu güç kapasitesi tamamen karasal RES teknolojisi için belirlenmiştir), ● 1.000 MW biyokütle enerjisi. Buna göre 2023 yılına kadar mevcut kurulu güç kapasitesine ilave olarak yaklaşık 60 GW’lik yenilenebilir enerjiye dayalı kurulu güç kapasitesi tesis edilecek. Bu hedefler göz önüne alındığında, 2023 yılında brüt elektrik üretimi: ● Hidroelektrik için 91.800 GWh, ● Rüzgar enerjisi için 50.000 GWh, ● Jeotermal enerji için 5.100 GWh; ● Güneş enerjisi için 8.000 GW, ● Biyokütle için 4.533 GWh olacak. Eylem Planı’na göre 2023 yılında yenilenebilir enerji kaynaklarından yapılan brüt elektrik üretimi yaklaşık 159.433 GWh’e ulaşacak. Bu miktar, toplam enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 37’si demek. Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimi hedefi ise en az yüzde 30 olarak belirlendi. Isıtma ve soğutmada kapasitenin 2012 yılına kıyasla yüzde 18 artması beklenirken, Türkiye açısından en zorlu alanlardan biri olan ulaştırma sektöründe yenilenebilir kaynakların payının artırılması hususunda vergi muafiyeti gibi önlemleri içeren biyodizel ve biyoetanol politikalarının izlenmesi öngörülüyor. Şüphesiz ülkemizde artan oranda yenilenebilir kaynaklara yatırım yapılması ve yenilenebilir enerji kullanımının artırılmasının çevresel ve ekonomik pek çok etkisi olacak. Öncelikle ekim ayı başında Türkiye 2030 yılında yüzde 21’e kadar sera gazı emisyon azatlımı yapabileceğini Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne bildirdi. Dolayısıyla yenilenebilir enerji kullanımının artırılması ülkemizin bu taahhüdünü yerine getirebilmesi için elzem. Ulusal Yenilenebilir Enerji Eylem Planı’na göre Türkiye’nin 2023 yenilebilir enerji hedefine ulaşması 47 milyon tonun üzerinde karbondioksit emisyonunun engellenmesi anlamına geliyor. Bunun ekonomik karşılığı ise 1 milyar 262 milyon dolar (Türkiye’nin 2014 GSYİH’sinin yaklaşık yüzde 1’i) olarak hesaplanıyor. Öte yandan Türkiye gibi ithal enerjiye bağımlılığın yüksek olduğu bir ülkede yenilenebilir enerji kullanımının artırılması enerji arz güvenliğinin sağlanması açısından da son derece önemli. Tüm bunların yanında yenilenebilir enerji yatırımlarının artırılması ülkemiz için yeni istihdam imkânları, nitelikli iş gücünün gelişmesi ve Ar-Ge yatırımlarının da artması anlamına geliyor. 1 IEA, “Renewable Energy Medium-Term Market Report 2015 Executive Summary”, http://www.iea. org/Textbase/npsum/MTrenew2015sum.pdf. Erişim tarihi: 02.11.2015 2 T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, “Türkiye Ulusal Yenilenebilir Enerji Eylem Planı”,http://www.eie.gov.tr/duyurular_haberler/ document/Turkiye_Ulusal_Yenilenebilir Enerji_ Eylem_Plani.PDF. Erişim tarihi: 02.11.2015 31 SANAYİCİNİN SESİ 32 ECE CEYHUN SANAYİCİNİN SESİ “Çelikten duvarları acilen örmek lâzım” Erdemir Yönetim Kurulu Başkanı Ali Pandır, çelik sektöründe gelinen son durumla ilgili önemli bir uyarıda bulunarak, “Sektör artan ithalatla gücünü kaybetti. Çözüm için acilen harekete geçilmesi gerekiyor” dedi. Pandır, önümüzdeki beş yıllık dönemde çelik tüketiminde dünyada sadece yüzde 1.5’luk, Türkiye’de ise her yıl yüzde 2-3’lük artış olacağını öngördü. 2015 yılı verilerine göre Türkiye 15 yıl aradan sonra, çelikte net ‘ithalatçı’ oldu. Erdemir Yönetim Kurulu Başkanı Ali Pandır, artan ithalat, düşen fiyat baskısını yaşayan çelik sektörünün geldiği noktayı “sağlıksız” olarak nitelendirerek, “Eğer Türkiye katma değerli ürüne geçmek istiyorsa üretim cephesinde tam tersi bir hareket başlamış. Bunun temelinde de rekabet gücünün eksikliği var. Tüketim tarafında ise talebi ithalat karşılıyor” diyerek haksız/dumpingli ithalata karşı koruma kalkanlarının kaldırılmasını istedi. Erdemir Yönetim Kurulu Başkanı Ali Pandır ile konuşmaya dünyadaki gelişmelerden başladık, Erdemir’e kadar geldik. Sohbet sırasında Pandır’ın sektörün geleceğine dair yaptığı tespitler önemliydi, biz de sayfalarımıza bunu taşıdık. Ali Pandır, “Eğer Türkiye katma değerli ürüne geçmek istiyorsa üretim cephesinde tam tersi bir hareket başlamış. Bunun temelinde de rekabet gücünün eksikliği var. Tüketim tarafında ise talebi ithalat karşılıyor” yorumunu yaptı. Kendi çelik sanayisi olan tüm ülkelerin korumacılık yaptığını belirten Ali Pandır, Ocak ayında sıcak haddelenmiş yassı ürünler için belirlenen damping marjlarının olumlu bir adım olduğunu belirtti. Korumacılığın “kumdan kaleler” gibi olduğunun altını çizen Ali Pandır, “Korumacılık zaman kazandırır ama bu zamanı da iyi kullanıp rekabetçiliğinizi artırmak zorundasınız. Eğer artırmaz da yan gelir yatarsanız bir gün gelir kumdan kaleler devrilir siz gene rüzgarın altında kalırsınız. Onun için sadece biz değil tüm sektör olarak, o korumacılığın sonsuza kadar sürmeyeceğini, bir gün kalkacağını unutmadan bu süreyi, verimliliği ve rekabet gücünü artırmak için iyi kullanmamız lazım” diye konuştu. Türkiye’ye ihracatını artıran şirketlerin, ağır anti damping soruşturmalarından 33 SANAYİCİNİN SESİ ağzı yandığı için bir ülke uyarı mekanizmalarını çalıştırdığında hemen geri çekildiğini ve uyarılara karşı da çok hassas olduğunu anlatan Pandır, “Sayın Bakan vergi artırma yönünde tek bir cümle bile kursa o gün ithalatta yavaşlama olur. Bu mekanizmayı gelişmiş ülkeler, özellikle ABD çok iyi kullanıyor ve üst üste anti damping soruşturmaları açarak ithalatı yavaşlatıyor” diye konuştu. “Dünya daha stabil büyüyecek” Erdemir Yönetim Kurulu Başkanı Ali Pandır, sektör adına bu uyarıyı yaparken dünya ekonomilerindeki yavaşlamayı ve demir-çelik sektöründeki üretim-tüketim rakamlarını da ortaya koydu. Pandır, 2015’in Türkiye için kayıp bir yıl olduğuna ve Türkiye dahil dünya ekonomilerindeki 34 büyüme hızlarına bakıldığında artık çok büyük sıçramalar beklememek gerektiğine de işaret etti. “Dünyada 2008 sonrası çalkantılı dönemden stabilizasyon dönemine geçişi gördük. Türkiye’nin ortalama yüzde 3, Çin’in yüzde 6.5 seviyesinde olduğu, pek çok ülkenin de daha ortalama hızlarda büyüyeceği bir döneme girdiğimizi düşünüyorum” tespitini yapan Pandır, gelecek projeksiyonu yaparken de “Karamsar olmaya gerek yok ama heyecan verici bir şey de yok” diyerek “daha stabil büyüyen bir dünyanın gerçeklerine alışmamız lazım” diye konuştu. Pandır, dünyanın daha stabil büyüyeceği yorumlarını yaparken demir-çelik sektöründeki ve Çin’deki gelişmeleri baz aldığına da işaret ederek, “Önümüzdeki beş yıllık dönemde Çin hariç diğer ülkelerin çelik tüketiminde yüzde 3’lük bir artış, dünya tüketiminin yarısına sahip Çin’de ise gerileme olması beklendiği için, dünyada sadece yüzde 1.5’luk tüketim artışı olacağını tahmin ediyoruz. Türkiye’de de yeniden hükümetin kurulması, vaat edilen alt yapı yatırımları, devam eden mega projeler, konut projeleri ve otomotiv sektörü diye baktığınızda Türkiye’deki çelik tüketiminin bunlara paralel yüzde 2-3 civarında yıldan yıla artacağını öngörüyoruz” dedi. “İthalat artmış üretim düşmüş” Demir-çelik sektöründe işin üretim tarafında ise çok çarpıcı gelişmeler olduğuna işaret eden Ali Pandır, “Dünyada ham çelik üretimi, 2015 yılında yüzde 2.8 azaldı. Dünyanın ilk 10 çelik üreticisi ülkelerdeki ham çelik üretimleri karşılaştırıldığında hepsi negatif gidiyor. Bu tabloda bir Almanya, bir de Hindistan ayrıştı. Bu iki ülke hariç dünyanın birçok ülkesinde ham çelik üretiminde bir gerileme var. Üretimde İtalya’da yüzde 7.1, Japonya’da yüzde 5’lik gerileme var. Türkiye’de ise ham çelik üretiminde gerileme yüzde 7.4. 2014 yılında Türkiye’de 34 milyon ton ham çelik üretimi yapılırken, 2015 yılında bu rakam 31,5 milyon ton oldu. Fakat nihai mamul üretimine baktığınızda yüzde 2.3’lük artış var. 36,1 milyon tondan 36,9 milyon tona gelmiş. Ham çelik üretiminin azaldığı bir ortamda nihai mamul üretimi artmış. Üstelik hurda ithalatının azaldığı bir dönemde. Çünkü slab ve kütük ithalatı artmış. KORUMACILIĞIN “KUMDAN KALELER” OLDUĞUNUN ALTINI ÇİZEN ALİ PANDIR, “KORUMACILIK ZAMAN KAZANDIRIR, AMA BU ZAMANI DA İYİ KULLANIP REKABETÇİLİĞİNİZİ ARTIRMAK ZORUNDASINIZ. EĞER ARTIRMAZ DA YAN GELİR YATARSANIZ BİR GÜN GELİR KUMDAN KALELER DEVRİLİR, SİZ GENE RÜZGÂRIN ALTINDA KALIRSINIZ. ONUN İÇİN BU SÜREYİ, VERİMLİLİĞİ VE REKABET GÜCÜNÜ ARTIRMAK İÇİN İYİ KULLANMAMIZ LÂZIM” YORUMUNU YAPTI. SANAYİCİNİN SESİ Slab ithalatı yüzde 61.3 artışla 2.9 milyon tona, kütük ithalatı ise yüzde 45.5 artışla 1,8 milyon tona yükselmiş” bilgisini verdi. “Üretimde katma değer azalıyor” Pandır, rakamların Türkiye’nin artık daha az katma değerli ürün üreten bir ülke haline geldiğini gösterdiğini vurgulayarak, “Artık bizim dışımızda kalan elektrik ark ocaklı tesisler hurda ile çalışmak yerine yarı mamul ithal edip sadece haddehanelerini çalıştırıyorlar. Bu da Türk üreticilerin değer zincirinin ucuna itildiğini gösteriyor. Çelik üretmek yerine Rusya ve Çin’in ürettiği çeliği alıp sadece haddecilik yapıp para kazanmaya çalışıyorlar” ifadelerini kullandı. Türkiye’de 30,8 milyon ton olan çelik tüketiminde 2015 yılında 34,3 milyon tona geldiğine işaret eden Pandır, “Bu da nihai mamul ithalatından gelmiş. Yüzde 27,9 yassı ürün ithalatı artmış. Burada daha çarpıcı olansa, yassı ürünlerde Çin’den yapılan ithalatın yüzde 145, Rusya’dan yapılan ithalatın yüzde 89 artması. Çin daha önce Türkiye’ye satış yapmazdı. Üstelikte Çin’e konan yüzde 16’lık geçici vergiye rağmen. Rusya’dan yapılan ithalatın artması da aslında daha vahim. Çünkü 1 milyon ton olan ithalat 2 milyon tona çıkmış. Çin’den gelen ithalat anti damping soruşturmasına rağmen durmazken Rusya, devamlı fiyat kırarak dur durak bilmeden Türkiye’ye satış yapıyor. AB şimdiye kadar çok fazla Türkiye’ye ihracat yapmazdı. Ancak kaliteli çelik gelirdi. Ama euronun dolara karşı değer kaybıyla Avrupalılar da rekabetçiliğini artırdı. AB’den Türkiye’ye ithalat yüzde 1.3 arttı. Bu arada da Türkiye’nin bu sektörde en büyük ihracat kalemi uzun nihai mamul ihracatında yüzde 7.2’lik gerileme yaşandı. 11 milyon tonluk ihracat 10.2 milyon tona geriledi” ifadelerini kullandı. “Her ‘dip’ denildiğinde fiyat biraz daha düştü” “Fiyatlarda her ‘dip göründü’ dediğimizde düşüş devam etti” diyen Pandır, şöyle konuştu: “Pek çok etkenle bizim hala ithalata göre koruduğumuz artı marjımız var. Bundan sonra fiyatların birden bire tekrar yukarı çıkmasını beklemiyoruz.” “Sadece haddehanesi olan ülke bile koruyor” Bundan sonra en önemli hamlenin haksız rekabeti engelleyecek korumacılık tarafından gelmesi gerektiğini vurgulayan Pandır, yassı çelik tüketiminin yarısının ithalat ile karşılandığının altını çizdi. Pandır, “Türkiye çelikte net ithalatçı oldu. Diğer ülkelere baktığınızda Meksika, Hindistan ve Endonezya’da korumacılık artmış, Amerika’da ithalat sadece yüzde 25 olmasına rağmen devamlı soruşturma açıp vergi koyuyorlar. Ülkemizin sanayisini korumamız lazım. Çelik üretimi olup da sektörünü korumayan ülke yok. Fas, Pakistan, Tayland bile korumacılık yapıyor. Sadece bir haddehanesi olan bile yerli sanayisini koruyor. Bu kadar “ÇİN YAVAŞLADI AMA YENİ JAPONYA OLABİLİR” Erdemir Yönetim Kurulu Başkanı Ali Pandır, “Çin’i iyi okumak lazım” diyerek şu değerlendirmeyi yaptı: “Çin, ekonomisi yavaşlayınca hemen bir anda ihracata yöneldi. Tek başına kalitesiz ve ucuz ürün yapan bir ülke olarak da tanımlanmamalı. Kapasite fazlasını elimine ederken bir taraftan da daha verimli ve modern tesisler de kurmaya devam eden Çin, uzun vadede korkulması gereken bir ülke. Bir Kore bir Japonya gibi ileride yüksek katma değerli ürünlerle tekrar karşımıza çıkabilir. 2018’e kadar Çin’de 1 milyar 65 milyon ton olarak bilinen çelik üretim kapasitesinin 850 milyon tona düşmesi bekleniyor. Yani önümüzdeki üç senede 200 milyon ton kapasite azaltacak. Yapılan hesaplamalara göre, Çin dışındaki gelişmekte olan ülkelerde ise kapasite 490 milyon tondan 460 milyon tona, gelişmiş ülkelerde 637 milyon tondan 540 milyon tona düşecek. Gelişmiş ülkelerde kapasite azaltımı veya kapanışlar olacak. Dünya kapasitesi 345 milyon ton azalacak. Ama, kapasite azaltımı yaşanırken eski fabrikalarını kapatıp yeni fabrika da açıyor. Çin düşük üretim yapabilir ama daha katma değerli üretim yapar hale gelip 4-5 sene sonra bu defa dünyanın karşısına farklı bir tehdit olarak çıkabilir. Buna da dikkat etmek lazım.” 35 SANAYİCİNİN SESİ kapıların kapandığı bir dünyada herkes açık olan kapıdan daha çok giriyor” yorumunu yaptı. “Erdemir entegre tesis, sorunun üstesinden gelir” Pandır, Türk çelik sektöründe kapasite kullanımının yüzde 61.6’ya düştüğü bir ortamda önümüzdeki dönemde işçi çıkartmalarının da gündeme gelebileceğine işaret etti. Pandır, “Erdemir entegre bir tesis. Daha büyük bir değer zinciri içinde çalıştığı için, bizim marjlarımız 36 daralır, daha az kar ederiz ama maliyet düşürerek üstesinden geliriz. Ama sektörde, özellikle ark ocaklı tesisleri olan işletmelerde sarsıcı etkileri olabilir” şeklinde konuştu. Zorlanan sektörde karlılığını artıran Erdemir’in şimdiye kadar beklentilerden çok daha iyi performans göstererek yoluna devam ettiğini vurgulayan Ali Pandır, bunun nedenini de “En önemli neden zaman. Biz iki ay önceden satış yapıyoruz ve fiyatların düştüğü bir ortamda zaman etkisinin avantajını ALİ PANDIR: “DÜNYANIN İLK 10 ÇELİK ÜRETİCİSİ ÜLKE, HAM ÇELİK ÜRETİMİNDE HEP NEGATİF GİDİYOR. BU TABLODAN HİNDİSTAN AYRIŞIYOR. İKİ ÜLKE HARİÇ DÜNYANIN BİRÇOK ÜLKESİNDE HAM ÇELİK ÜRETİMİNDE BİR GERİLEME YAŞANIYOR. MESELA İTALYA’DA YÜZDE 7.1, JAPONYA’DA YÜZDE 5’LİK GERİLEME VAR. TÜRKİYE’DE İSE HAM ÇELİK ÜRETİMİNDE GERİLEME YÜZDE 7.4.” SANAYİCİNİN SESİ geçiren ana trendin üretim tarafındaki gelişmeler, artan ithalat ve rekabette atılması gereken adımlar olduğunu aktararak şunları söyledi: “Türk çelik sektörü dünyanın bu gidişi ile rekabetçiliğini koruyamaz. Benim beş sene içinde gelecek dediğim zorluklar, korumacılık olmadığı için biraz erken geldi. Erken zorlanmaya başladık. Ama biz bu arada beş yıllık planı da devreye aldık. Hükümetimiz, bu sektörü iki-üç sene korusa bile bu süre içinde biz bambaşka bir yerde oluruz. Bizim 2020 vizyonumuzda pek çok katma değer artırıcı yatırım var.” yaşıyoruz. İkincisi ithalata karşı biz kalite, ilişki yönetimi, hızlı teslimat, müşteriye yakın olma, ödeme kolaylığı sağlama gibi müşteri memnuniyet ve bağlılığı yaratan sebeplerle en düşük ithal fiyatının üzerinde bir fiyat skalası yakaladık” sözleriyle açıkladı. “2020 vizyonunda katma değer artırıcı yatırımlar var” Ali Pandır’ın Erdemir’in Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini üstleneli tam iki sene oldu. Erdemir’e geldiği günden beri de “Beş sene içinde başka bir yerde olmamız lazım” vurgusunu yapıyor. Pandır, iki sene önce Erdemir’in 2020 vizyonu için stratejik plan hazırlarken kendilerini harekete “Belirsizlik çözülünce sipariş yağdı” Seçim öncesinde Türkiye’deki belirsizlik ve güven ortamının bozulması sebebiyle büyük müşteriler olmasa da orta ve küçük ölçekli müşterilerin ‘bekle-gör’ havasına girdiği bilgisini de paylaşan Pandır, siparişlerin azaldığını ya da müşterilerin siparişleri zamanında teslim almamayı tercih ettiğini anlattı. Pandır, “Seçim biter bitmez, inanılmaz bir hızla sipariş yağmaya başladı ve yeniden kapasitemiz doldu. Şimdi hem sipariş yağıyor hem de teslimatlar yapılıyor. Aralık ayında ocak ayının sonuna kadarki üretimi satmış durumdaydık” dedi. Yavaşlama ile toparlanmanın aynı çeyrekte yaşanması nedeniyle bilançoya yansımasının olmayacağına da işaret eden Pandır, “Seçim sonrası, hükümetin açıklanması gecikmesine rağmen hemen olumlu bir hava yaşandı. Otomotiv zaten seçimden etkilenmedi” ifadelerini kullandı. “Avrupa’daki toparlanma ihracatçı sektörlere yarayacak” Ali Pandır, Erdemir’in yakın temas ettiği sektörlerdeki gelişmeleri de değerlendirirken “Avrupa’da bir toplantıya gidiyoruz. İçeride olan çok kötümser. Halbuki dışarıdan bakınca Avrupa aslında toparlanıyor ve ECB para basmaya devam ediyor. Dolayısıyla orada para bolluğu sürüyor. Avrupa’nın toparlanması da bizim için iyi bir şey. Dolayısıyla en büyük ihracat pazarımızda yaşanan bu gelişme başta otomotiv olmak üzere ihracatçı sektörlere yarayacak” dedi. Pandır, “3. Köprü son hızla devam ediyor, mega projeler sürüyor. Erdemir’in ürünlerinin yüzde 65’i inşaat, yüzde 30’u sanayi sektörü tarafından kullanılıyor. Otomotiv iyi gidiyor. Alt yapı ve inşaatta iyi giderse beyaz eşya ve makine de iyiyiz. Çelik sektörü için 2016’yı olumlu görüyorum. Sorun Rus ve Çin rekabetinin Türkiye’deki sanayii ezmeleri” diye konuştu. 37 Mevzuattaki değişiklikler ASGARİ ÜCRETE İŞVEREN TEŞVİKİ AÇIKLANDI Asgari Ücretin 1 Ocak 2016 Tarihinden İtibaren NET 1300 Tl Olarak Belirlenmesinin Ardından, İşveren Kesimine Yüklenen Ek Maliyetin Bir Kısmının Hazine Tarafından Karşılanması İçin 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na Eklenen Geçici 68. Madde İle Düzenleme Getirildi. Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 1 Ocak-31 Aralık 2016 tarihleri arasında uygulanacak asgari ücreti net 1.300 TL olarak belirledi. Bunu müteakiben 27 Ocak 2016 tarih ve 29606 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6661 sayılı “Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 17. maddesi ile asgari ücretteki artış nedeniyle işveren kesimine yüklenen ek maliyetin bir kısmının Hazine tarafından karşılanması için 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na eklenen Geçici 68. madde ile düzenleme getirildi ve maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından belirleneceği belirtildi. Geçici 68. Madde ile getirilen düzenlemeye göre; ● 2015 yılının aynı ayına ilişkin kuruma verilen aylık prim ve hizmet belgelerinde prime esas günlük kazancı 85 TL ve altında bildirilen sigortalıların toplam prim ödeme gün sayısını geçmemek üzere, 2016 yılında cari aya ilişkin verilen aylık prim ve hizmet belgelerinde bildirilen sigortalılara ilişkin toplam prim ödeme gün sayısı ile, ● 2016 yılı içinde ilk defa 5510 sayılı kanun kapsamına alınan işyerlerinden bildirilen sigortalılara 38 ilişkin toplam prim ödeme gün sayısının, ● 2016 yılı Ocak ile Aralık ayları/ dönemleri için günlük 3,33 TL ile çarpımı sonucu bulunacak tutar, bu işverenlerin kuruma ödeyecekleri sigorta primlerinden mahsup edilecek ve bu tutar Hazine tarafından karşılanacak. İlgili maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların düzenlendiği 10 Şubat 2016 tarih ve 2016-4 sayılı Genelge’de ise; ● Söz konusu destekten, 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında haklarında uzun vadeli sigorta kolları hükümleri uygulanan sigortalıları çalıştıran özel sektör işyeri işverenlerinin yararlanacağı, ● 1 Ocak 2016 tarihinden önce tescil edilmiş olan işyerlerinde kapsama giren sigortalılardan uzun vadeli sigorta kollarına (malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası) tabi olanlar için verilen ve Genelgenin Ek 1’inde liste halinde yer alan belge türlerinden dolayı söz konusu teşvikten yararlanılacağı, ● Dolayısıyla uzun vadeli sigorta kollarına tabi tutulmayan sigortalılar bakımından söz konusu uygulamadan yararlanılması mümkün bulunmadığı, Destek uygulamasının işsizlik sigortası primlerini kapsamaması sebebiyle, işsizlik sigortasına ait sigortalı ve işveren primlerinin söz konusu destek kapsamında karşılanmayacağı hüküm altına alınarak, ayrıca destekten yararlanılacak prim ödeme gün sayısının hesaplanmasına ilişkin düzenlemeler getiriliyor. ● Bu çerçevede; 2015 yılının esas alınacak ilgili ayında, yasal süresinde veya yasal süresi dışında verilen veya resen düzenlenen asıl, ek belgelerin toplamından iptal nitelikteki belgelerdeki gün sayısı düşülerek toplam prim ödeme gün sayısı hesaplanacak, her durumda özel veya kamu sektörü ayrımı yapılmaksızın 29 Şubat 2016 tarihinden sonra işleme alınacak olan 2015 yılının ilgili ayına ilişkin asıl, ek veya iptal nitelikteki aylık prim ve hizmet belgelerindeki (S.S.İ.Y.’nin 102. maddesinde belirtilen ve yasal süresinde verildiği kabul edilen belgelerden kaynaklanan asıl veya ek belgeler dahil) gün sayısı ile prime esas kazanç tutarı dikkate alınmayacak, ● 2015 yılının aynı ayında uzun vadeli sigorta kollarını içeren ve Genelge ekinde belirtilen belge türlerinden bildirilen ve günlük sigorta primine esas kazanç ● MESS Müşavir Avukatı ŞEYDA AKTEKİN Mevzuattaki değişiklikler tutarının 85 TL’nin altında olan sigortalıların toplam prim ödeme gün sayıları esas alınacak, ● 2015 yılının aynı ayında uzun vadeli sigorta kollarını içeren belge türlerinden ve günlük prime esas kazancı 85 TL ve altında bildirilen sigortalıların toplam prim ödeme gün sayılarını geçmemek üzere cari ayda uzun vadeli sigorta kollarını içeren belge türlerinden bildirilen sigortalıların toplam prim ödeme gün sayıları esas alınacak. Diğer konulardaki gelişmeler İş Kanunu ve İşsizlik Kanunu’na ilave edilen maddeler 10 Şubat 2016 tarih ve 29620 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6663 sayılı “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”la, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu, 4857 sayılı İş Kanunu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile çeşitli kanunlarda değişiklikler yapıldı. Söz konusu kanun ile 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu ve 4857 sayılı İş Kanunu’nda yapılan değişikliklerle; ● Kanunda belirlenen şartlar dahilinde her doğumda kadın çalışana veya evlat edinme halinde ebeveynlerden birine işsizlik sigortası fonundan karşılanmak üzere doğum sonrası yarım çalışma ödeneği verilmesi hakkı, ● Çocuğun mecburi ilköğretim çağının başladığı tarihi takip eden aybaşına kadar ebeveynlerden birine kısmi süreli çalışma talebinde bulunma hakkı, ● Doğum yapan kadın çalışan ile evlat edinen kadın veya erkek çalışana istekleri halinde aşağıda belirtilen sürelerde haftalık çalışma süresinin yarısı kadar ücretsiz izin kullanma hakkı tanındı. 6663 sayılı Kanun’un 20, 21 ve 22. maddeleri ile yapılan bu düzenlemeler, söz konusu kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe girdi. 6663 sayılı Kanunla 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’na ilave edilen ek madde ile, son üç yılda en az 600 gün işsizlik sigortası primi bildirilmiş olması, 4857 sayılı Kanun’un 63. Maddesi’nde belirtilen haftalık çalışma süresinin yarısı kadar fiilen çalışılması ve doğum ve evlat edinme sonrası analık hâli izninin bittiği tarihten itibaren 30 gün içinde kuruma doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma belgesi ile başvuruda bulunulması halinde; İşsizlik Sigortası Fonu’ndan günlük asgari ücretin brüt tutarı kadar yarım çalışma ödeneği ödeneceği düzenlendi. Ayrıca kanunla 4857 sayılı İş Kanunu’nun “Kısmi süreli ve tam süreli iş sözleşmesi” başlıklı 13. maddesine eklenen fıkralar ile ebeveynlerden biri veya üç yaşını doldurmamış bir çocuğu eşiyle birlikte veya münferiden evlat edinenlere maddede belirlenen sürelerin geçmesinden itibaren çocuğun mecburi ilköğretim çağının başladığı tarihi takip eden ay başına kadar kısmi süreli çalışma talebinde bulunabilme hakkı tanındı. Kanuna göre bu talep işveren tarafından karşılanacak ve geçerli fesih nedeni sayılamayacak. Ebeveynlerden birinin çalışmaması halinde, çalışan eş kısmi süreli çalışma talebinde bulunamayacak. Aynı kanunla ayrıca; çocuğun bakımı ve yetiştirilmesi amacıyla ve çocuğun hayatta olması kaydıyla kadın işçiye veya üç yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinen kadın veya erkek işçilere istekleri halinde verilecek ücretsiz izinle ilgili düzenleme getirilmektedir. Söz konusu madde, 4857 sayılı Kanun kapsamında olsun ya da olmasın iş sözleşmesi ile çalışan her türlü işçiye uygulanacak. Anayasa Mahkemesi İptal Kararları: Anayasa Mahkemesi’nin 11 Haziran 2015 tarih ve 29383 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan kararı ile, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun yüzde bir işkolu barajının, Ekonomik ve Sosyal Konsey’e üye konfederasyonlara üye olmayan işçi sendikaları için yüzde üç olarak uygulanmasına ilişkin Ek 1. maddesi Anayasa’nın 51. maddesine aykırı görülerek iptal edildi. Gerekçede “Sendika özgürlüğü, sendikaların üst kuruluşlara üye olmama serbestisini de içermektedir. Bu bağlamda, sendikaları belli konfederasyonlara üye olmayı doğrudan veya dolaylı olarak zorunlu kılan düzenlemeler sendika özgürlüğünün ihlali sonucunu doğurur” şeklinde açıklama bulunuyor. Kararda “İptal Hükmünün Yürürlüğe Gireceği Gün Sorunu” başlığı altında Anayasa’nın 153. Maddesi’ne atıf yapılarak; söz konusu hükmün iptal kararının Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkacağı açıklamasına yer verildiği için söz konusu hüküm 11 Haziran 2015 tarihinde yürürlükten kalktı. Ayrıca Anayasa Mahkemesi, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun; “Sendika özgürlüğünün güvencesi” başlıklı 25. maddesinin 4. Fıkrası’nda yer alan “fesih dışında” ibaresi ile 5. fıkrasında yer alan “18” ibaresinin “Kanuni grev ve lokavt kararının alınması ve uygulamaya konulması” başlıklı 60. maddesinin 6. fıkrasındaki “…lokavt kararı uyuşmazlığın kapsamındaki başka işyerleri için de alınabilir.” bölümünün Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verildi; maddenin kalan bölümü de Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun m.43/4 hükmü gereğince iptal edildi. Anayasa Mahkemesi kararıyla, 6356 sayılı Kanunun, “Grev ve lokavt yasakları” başlıklı 62. Maddesi’nin 1. fıkrasında yer alan “bankacılık hizmetlerinde” ve “…ve şehir içi toplu taşıma hizmetlerinde…” ibarelerinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verildi. Bilindiği üzere Anayasa Mahkemesi kararları Anayasa’nın 153. Maddesi’ne göre Resmi Gazete’de yayımlanıyor ve yayımlandıkları tarihte iptal edilen hükümler yürürlükten kalkıyor. 39 Üye Profili BSH Türkiye, Ortadoğu, Afrika ve BDT İnsan Kaynaklarından Sorumlu Başkan Yardımcısı Ahmet Aksoy, “Türkiye’nin yabancı yatırımlı en büyük beyaz eşya şirketiyiz. 2018’de üretimimizi yüzde 50 artırarak en az 6 milyon büyük ev aleti üretecek şekilde bölgesel merkez ve enerji verimliliği konusunda öncü rolümüzü sürdürmeyi planlıyoruz” diyor. Türkiye, BSH Grubu’nun üçüncü Ar-Ge ve teknoloji Üssü Dünyanın üçüncü büyük beyaz eşya üreticisi olarak 14 markasıyla, dünyanın dört bir yanında toplam 43 fabrikada üretim yapan BSH Grubu’nun en büyük üretim merkezi Türkiye. BSH Türkiye’nin Çerkezköy’deki altı fabrikasında büyük beyaz eşya ve küçük ev aletleri üretiliyor. Son beş yılda yüzde 44 üretim artışı gerçekleştirilerek 5 milyon adet üretim yapan, yaklaşık 6 bin kişiye istihdam sağlayan BSH Türkiye, ürünlerinin yüzde 60’ını dünyaya ihraç ediyor. BSH Türkiye, Ortadoğu, Afrika ve BDT İnsan Kaynaklarından Sorumlu Başkan Yardımcısı Ahmet Aksoy, “Markalarımız 40 Bosch, Siemens, Gaggenau ve Profilo ile enerji verimliliği ve inovasyonda dünya şampiyonu ürünleri ülkemizde geliştiriyor, üretiyor ve başta Avrupa ülkeleri olmak üzere tüm dünyaya ihraç etmeyi sürdürüyoruz. Türkiye beyaz eşya sektörünün lider şirketlerinden biri olarak yüzde 31 pazar payı ile sektörün ikinci büyük şirketiyiz” diyor. Ahmet Aksoy ile yaptığımız BSH Türkiye hakkındaki ayrıntılı röportajın ilginizi çekeceğini umuyoruz… BSH Grubu, Türkiye’de kaç yıldır faaliyet yürütüyor? Faaliyete geçtiği günden bugüne nasıl bir gelişim gösterdi? BSH Türkiye olarak, kurulduğumuz 1992 yılından bugüne dek yaptığımız yatırımlarla Türkiye’nin yabancı yatırımlı en büyük beyaz eşya şirketiyiz. Çerkezköy’de toplam altı adet fabrikamızla faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Bugün geldiğimiz noktada ürünlerimizi Türkiye’de geliştiriyor, üretiyor ve toplam üretimimizin büyük kısmını dünyaya ihraç ediyoruz. Çerkezköy üretim tesislerimiz, BSH Grubu’nun en büyük konsolide üretim merkezlerinden biri haline gelmiş durumda. BSH Grubu’nun Ar-Ge ve teknoloji üssü olarak konumlandırdığı, bu yönüyle Almanya ve Çin’den sonraki en önemli üçüncü ülke konumunu taşıyan Türkiye, çalışmalarıyla dünyaya da örnek olmaya devam ediyor. Özellikle Ar-Ge alanında büyük atılımlara sahne olan Çerkezköy tesislerimiz, üretim sistemi yönetiminde dünyadaki fabrikalarımız içinde “benchmark” konumunda bulunuyor. Ayrıca, BSH Global Merkezi tarafından üretim, pazarlama ve ürün geliştirme alanlarında dünya çapında gösterdiğimiz başarılı performanstan dolayı, 1,9 milyar kişinin yaşadığı 87 ülkenin ve sekiz BSH TÜRKİYE’NİN ÇERKEZKÖY’DE ALTI FABRİKASI VAR BSH TÜRKİYE, ÇERKEZKÖY’DEKİ ALTI FABRİKASINDA BÜYÜK BEYAZ EŞYA VE KÜÇÜK EV ALETLERİ ÜRETİYOR. SON BEŞ YILDA YÜZDE 44 ÜRETİM ARTIŞI GERÇEKLEŞTİRİLEREK 5 MİLYON ÜRETİM ADEDİNE ULAŞILDI. BUGÜN, YAKLAŞIK 6 BİN KİŞİYE İSTİHDAM SAĞLAYAN BSH TÜRKİYE, ÜRÜNLERİNİN YÜZDE 60’INI DÜNYAYA İHRAÇ EDİYOR. BOSCH, SIEMENS, GAGGENAU VE PROFİLO MARKALARI İLE ENERJİ VERİMLİLİĞİ VE İNOVASYONDA DÜNYA ŞAMPİYONU ÜRÜNLERİNİ ÜLKEMİZDE GELİŞTİRİYOR, ÜRETİYOR VE BAŞTA AVRUPA ÜLKELERİ OLMAK ÜZERE TÜM DÜNYAYA İHRAÇ ETMEYİ SÜRDÜRÜYOR. Üye Profili üretim tesisinin bulunduğu Afrika, Ortadoğu, Orta Asya, Rusya, Ukrayna, Belarus bölgelerinin sorumlusu olarak görevlendirildik. BSH Türkiye olarak, 2014 yılından beri bu sorumluluğu da yerine getiriyoruz. BSH Türkiye’nin, bugünkü ekonomik büyüklüğü hakkında bilgi verebilir misiniz? BSH Grubu’nun bugün dünyadaki 42 fabrikasından en büyüğü Çerkezköy, Tekirdağ’da bulunuyor. Çerkezköy üretim tesislerimiz yaklaşık 5 milyon birim üretim kapasitesine sahip. 2005 yılından bu yana yaptığı 1 milyar euro tutarındaki yatırımla Türkiye’nin yabancı yatırımlı en büyük beyaz eşya şirketi konumunda bulunuyoruz. Çerkezköy’deki tesislerimizde toplam 6 bin kişiyi istihdam ediyoruz. Bosch, Siemens, Gaggenau ve Profilo olmak üzere dört marka ile faaliyet gösteriyoruz. Ayrıca, yukarıda da söz ettiğim gibi, 2014 yılından beri Afrika, Ortadoğu, Orta Asya, Ukrayna, Rusya ve Beyaz Rusya bölgelerinden oluşan, 1,9 milyar kişinin yaşadığı 87 ülke ve sekiz üretim tesisinin sorumluluğu, BSH Türkiye’ye ait. BSH Ev Aletleri AŞ’nin sorumlu olduğu, toplam cirosu yaklaşık 1,6 milyar euro olan bölgede, 8 bin BSH çalışanı, altı iştirak ve iki temsilcilik ofisi bulunuyor. Her gün üç patentli buluşa imza atan BSH Ev Aletleri için inovasyon, teknolojiyi yaratma sürecinin vazgeçilmez bir parçası… Bu doğrultuda 2008 yılındaki yasal düzenleme çerçevesinde Türkiye’nin ilk Ar-Ge Merkezi sertifikasına sahip olan BSH Türkiye, ülkemizde geliştirdiği patentli teknolojilere sahip inovatif ürünleri dünya pazarlarına ihraç ediyor. Son sekiz yılda Ar-Ge mühendisi sayısını yüzde 300 artıran BSH Ev Aletleri, dünya şampiyonu ürünler yaratacak Ar-Ge ve üretim çalışmaları ile sektörün geleceğini şekillendiriyor. Türkiye’nin önde gelen beyaz eşya üreticisi ve ihracatçısı olarak, sektörü ve sektördeki yerinizi değerlendirebilir misiniz? Öncelikle, Türkiye’de sektörümüzün potansiyelini yüksek görüyor ve önünün oldukça açık olduğuna inanıyoruz. Beyaz eşya sektörü Türkiye’nin gelişen teknolojisi, her geçen gün artan üretimi, ihracat kapasitesi ve büyüyen yan sanayi, servis, bayi ağları ile istihdama da önemli bir katkı sunuyor. 41 Üye Profili AHMET AKSOY: “ŞİRKET AİDİYETİNİ ARTIRACAK UYGULAMALAR GELİŞTİRİYORUZ” Çalışanların motivasyonunu, şirkete bağlılığını ve verimini artırmak için yaptıkları çalışmalar ve aktiviteler hakkında bilgi veren Ahmet Aksoy, şunları söylüyor: “Her iki yılda bir düzenlediğimiz Çalışan Memnuniyeti anketi sonuçlarını kapsamlıca yönetim ile beraber değerlendirip, İK çözümleri ve uygulamaları geliştiriyoruz. Departmanlar bazında her yıl organize edilen motivasyon toplantılarımız var. Bu yıl 10’uncu yılını kutlayan SOKAK adlı organizasyonumuzun içinde dağcılık, havacılık, yelken, müzik, halk oyunları gibi çeşitli kulüpler bulunuyor. Çalışanlarımız bu kulüplerin düzenlediği kurslara ve aktivitelere katılabiliyor ve hobilerini çalışma arkadaşları ile gerçekleştirebiliyor. Yine çalışanlarımızdan oluşan bir BSH Gönüllüleri topluluğumuz var. Bu topluluk bünyesinde, çalışanlarımız istedikleri alanlarda sosyal sorumluluk projeleri planlayıp, çalışma arkadaşları ile beraber gerçekleştirebiliyor.” 42 Sektörde Ar-Ge ve inovasyonla sağlanan bu gelişim hamlesi ulaşılan yüksek kalitenin yanı sıra enerji verimliliğine de önemli etkide bulunuyor. 20 yıl önce üretimin neredeyse hepsini sadece iç pazarda satan sektörümüz, üretici firmaların Ar-Ge çalışmaları ve teknolojik gelişmeler sonucunda enerji verimi son derece yüksek ürünler geliştirmeyi başardı. Bu da sektörümüzün Ar-Ge ve inovasyon sayesinde yurt dışı pazarlarda da önemli bir konuma ulaşmasını ve uzun vadeli kalıcı bir müşteri kitlesine sahip olmasını sağladı. Ayrıca, montaj sanayi olarak başlanan Türkiye beyaz eşya sektörü, bugün binlerce kişiyle Ar-Ge çalışmalarını sürdürüyor. Ülkenin en fazla inovasyon yaratan ve en fazla patent başvurusu yapan sektörlerinin başını çekiyor. Türkiye’de Ar-Ge Merkezi sertifikası alan ilk firmalardan biri olan BSH Türkiye, Çerkezköy yerleşkesinde gerçekleştirmekte olduğu Ar-Ge faaliyetlerini ve sorumluluklarını giderek artırıyor. Çerkezköy’deki ArGe Merkezi, BSH Grubu’nun dünya çapındaki Ar-Ge faaliyetlerinde yıldan yıla daha fazla önem kazanıyor. Burada görev yapan 200’e yakın mühendisimizle birlikte, BSH Türkiye’nin inovasyon ve Ar-Ge üssü olması amacıyla inovatif ürünler geliştiriyor, sektörün geleceğini şekillendiriyoruz. Türkiye’ye katma değer yaratıyoruz. Diğer yandan yukarıda da bahsettiğim gibi 2014 yılından beri çok daha geniş bir coğrafyanın yönetiminden sorumluyuz. Çerkezköy’de bulunan 6 fabrika, üretim ve Ar-Ge Merkezi, St. Petersburg’deki iki fabrikayla birbirini tamamlıyor. Hedefimiz, bugün toplam cirosu yaklaşık 1,5 milyar euro olan bölgenin cirosunu 2025 yılına kadar 3,5 milyar euroya çıkarmak… Başarınızın temel taşlarından biri olan İK alanında nasıl bir fark yaratıyorsunuz? İK politikalarınızdan da söz edebilir misiniz? BSH Türkiye İnsan Kaynakları olarak 6 bin çalışanımız için insan kaynakları politikaları ortaya koyuyoruz. Üretim, satış, servis ve destek birimleri için sürdürülebilir ve genele yayılabilir politikalar üretmek en önemli amacımız. Bu amaca bağlı olarak da hedefimiz; müşteri odaklı, yaratıcı, değişime açık, proaktif, kültürel çeşitliliğe duyarlı insan kaynakları çözümleri üretebiliyor olmak. BSH’nın bölgesel entegrasyonu içeren yeni yapısıyla birlikte, başarıda fark yaratan en büyük etkenin insan faktörü olduğunun bilinciyle bu alanda değer katacak uygulamaları hayata geçirmek öncelikli hedefimiz. Bu uygulamaları tasarlarken hem çalışanlardan gelen geribildirimleri göz önüne alıyor, hem de verileri detaylıca analiz ederek hayata geçiriyoruz. Geleceğe yönelik adımlar atarken stratejik olarak fark yaratacağına inandığımız alanlara yatırım yapıyoruz ve uygulamalarımızı da bu yönde geliştiriyoruz. İK politikalarımızı, standart BSH TÜRKİYE’NİN ÇALIŞAN BAĞLILIĞI VE VERİMLİLİĞİ KONUSUNDAKİ POLİTİKALARI, İK ÇÖZÜMLERİNE YARATICI BİR ANLAYIŞ GETİRİYOR. Üye Profili çözümler yerine çalışanların ihtiyaçlarını anlayıp bu ihtiyaçlara göre çözümler üreterek oluşturuyoruz. Bu anlayışla; müşteri odaklı, çözüm odaklı ve sürdürülebilir İK uygulamaları oluşturuluyor. Çalışan bağlılığı ve verimliliği konusundaki politikalarımız, İK çözümlerimize yaratıcı bir anlayış getiriyor. Buna ek olarak her seviyede yaptığımız Yetenek Yönetimi ile beraber doğru yeteneklerin şirketimize kazandırılması, geliştirilmesi ve kariyerlerinin yönetilmesini amaçlıyoruz. Bütün bu uygulamalara, operasyonel mükemmellik anlayışımızı da baz alan elektronik İK altyapısından, Dijital İK dönüşümüne doğru yola çıkmış durumdayız. Çevre, iş sağlığı ve güvenliği ve sosyal sorumlulukla ilgili çalışmalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz? BSH, sosyal sorumluluk temelinde şekillenen vizyonu, teknolojisi ve projeleriyle en iyi kurumsal yurttaşlardan biri olmak için çalışıyor. BSH Türkiye bugün, enerji etkinliği ve kaynak tasarrufu alanında lider isimler arasında. BSH markaları da bu alanda yoğunlaşan sosyal sorumluluk projeleriyle topluma ve çevreye karşı görevlerini yerine getiriyor. Kaynakları sorumlu ve tasarruflu tüketme bakış açısıyla sürdürülebilir gelişim için standartları belirleyen BSH, çevre ve iklim korumasını, kurumsal stratejisinin bir parçası olarak kabul ediyor. BSH doğayı koruyan ve çevre bilincini yükselten popüler projeleriyle geniş toplum kesimlerine hitap ediyor. BSH sürdürülebilirliği ve kaynak verimliliğini temel ilke olarak benimsiyor. Ayrıca BSH bugüne kadar, çevresel ve sosyal sorumluluklarıyla pek çok ödüle değer bulundu. Kısa ve orta vadeli planlarınızdan bahsedebilir misiniz? 2018 yılında Türkiye’de üretim rakamımızı yüzde 50 artırarak en az 6 milyon büyük ev aleti üretecek şekilde bölgesel merkez rolümüzü daha etkin bir şekilde kullanmayı, diğer yandan da enerji verimliliği konusunda öncü rolümüzü sürdürmeyi planlıyoruz. Diğer yandan, Türkiye’de görev yapan 200’e yakın mühendisimizle inovasyon ve Ar-Ge üssü olmak için inovatif ürünler geliştirmeye devam edeceğiz. Üniversite sanayi işbirliğiyle ilgili çalışmalarınızdan söz edebilir misiniz? Üniversitelerle hem teknoloji ortaklığımız hem de üniversite öğrencilerinin bitirme projelerini BSH’de yapmalarına olanak sağlayan staj programlarımız var. “Proje öğrencisi” adını verdiğimiz bu arkadaşlar üniversite hayatlarının 3’üncü ve 4’üncü sınıflarında part time şirkette çalışma imkanına sahip olup, kendilerini mezuniyet sonrası kariyerlerine hazırlıyorlar. Bugüne kadar yaklaşık 500 öğrenciye bu imkanı sağladık. İşe alımlarımızda bu arkadaşlarımıza öncelik tanıyoruz. Bir de her yıl düzenlediğimiz Generation BSH-Kariyer Verimliliği Buluşması organizasyona Türkiye’nin farklı illerinde yaklaşık 60 öğrenci katılıyor ve iki gün boyunca hem BSH’yi daha yakından tanıma fırsatı buluyor hem de çeşitli eğitimler alıyorlar. İki günün sonunda öğrencileri ilgi alanlarına ve yeteneklerine göre üretim, AR-GE, satış, satınalma, pazarlama, IT gibi farklı alanlarda staj programlarına yerleştiriyoruz. MESS’e ne zaman üye oldunuz, neden MESS? 2005 yılından bu yana üyesi olduğumuz MESS, faaliyet gösterdiğimiz sektörde en eski ve güçlü bir işveren örgütüdür. Bu nedenle MESS çatısı altında olmak bizim için önemlidir. MESS, çalışanlar ve işverenler için önemli bir birliktelik sağlayarak çalışma barışına katkı sağlıyor, çalışanların, işyerlerinin ve dolayısıyla geniş ölçekte ülkenin refah düzeyini sürekli olarak iyileştiriyor. MESS diğer sektörlere de örnek teşkil eden metal işkolunda, bir uzlaşı kültürünü temsil ediyor istihdamın artırılmasını sağlıyor. 43 İŞ DÜNYASINDA gündem Felsefe, analiz ve uyum sorunumuz Yaptığımız işlerin ana felsefesini, yaratmak istediği sonucu netleştirmeliyiz. En büyük güç olan işimizle ilgili merak, bilgi ve iletişim dengesini kurmalıyız. İşimizi, felsefesini, yaratmak istediğimiz sonucu önce kendi insanlarımızla, sonra da müşterilerimizle paylaşmalıyız. Canlı varlıkların uzun ömürlü olanlarının uyum yeteneklerine bağlı olduğunu her an kendimize anımsatmalıyız. İşimizde nakit akışını sağlayarak, uzun dönemli geleceğimizi güven altına almalıyız. Hızla gelişen büyük bir kentimizde katıldığım bir toplantıda, salonun tek bir sandalyesi bile boş değildi. İş insanlarıyla yakın geleceğin ekonomisini tartışacaktık. Çoğunluğu genç iş insanlarının, yarınların ekonomisine ilişkin ilgi düzeyleri, bilgi edinme istekliliği ve ilişki kurarak gelişme arayışları, gelecek için umut yaratıyordu. Yakın gelecekte üretim ve ticarette olası gelişmelere ilişkin görüşlerimi aktarmadan önce, satranç ve tavla oyununu bilenleri sordum. Katılımcıların yarısı satranç, yüzde doksanı da tavla oynamasını biliyordu. Satranç ve tavla oyununun felsefesini ve verdiği mesajları sorduğumda el kaldıran olmadı. 44 “İşte hayat budur!” Özetle onlara şunu anlattım: “Satranç Çin’de icat edilir. Hindistan’da bir Brahman rahibi tarafından geliştirilerek zamanın yöneticisine sunulur.” Satranç oyununun, “Bir yönetici çok akıllı, çok bilgili, çok yetenekli olabilir. Kaleleri, vezirleri, askerleri ve adamları yoksa başarılı işler yapamaz. Ayrıca, kim daha çok düşünüyor, kim daha iyi biliyor, kim daha çok ileriyi görüyorsa o kazanır. İşte hayat budur!” mesajlarını verdiğini söyledim. Rivayet edilir ki Hintli yönetici, rahibin oyununu çok beğenir, İran Şahı’na gönderir; mektuba oyunun mesajını yazdırır. Şah, oyunu ve mektubu veziri Büzur Mehir’e verir; yanıt vermesini ister. Vezir Büzur Mehir, tavla oyununu geliştirir. Bu oyunun: ● Karşılıklı 12 kapısının bir yılın aylarını, ● Dört köşesindeki altışar dört kapının günün 24 saatini, ● Otuz pulun bir ayın gün sayısını, ● Beyaz pulların gündüzü, siyah pulların geceyi, ● Zarların da insan yaşamının gerçekliği olan şansı anlattığı söylenir. “Şansı da unutmayın!” İran Şah’ı gönderdiği mektuba tavla oyunuyla ilgili, “Evet, haklısınız: Kim daha çok düşünür, kim daha iyi bilir, kim daha çok ileriyi görüyorsa o Dünya Gazetesi Yazarı DR. RÜŞTÜ BOZKURT İŞ DÜNYASINDA gündem kazanır. İşte hayat budur! Ama şansı da asla unutma!” diye yazdırır. ABD’de tavla oyunu yaklaşık otuz yıldır yaygınlaştı. Bildiğimiz kadarıyla oyunun felsefesi, verdiği mesaj, oyun stratejileri ve taktiklerini analiz eden ellinin üzerinde ciddi kitap yayınlandı. Satranç ve tavla oyunu, mesajları, kuralları, stratejileri, taktikleri olan, oynayanı düşündürmek isteyen oyunlardır. Oyunların felsefesini düşünmeden oynarsak, onları salt zaman öldürmenin araçları haline getirir; kendimize saygıyı unutan verimsiz bir uğraşın peşine takılırız. Çağımızın hastalıklarından biri de bütünsel değil, indirgemeci düşüncelerin peşine takılarak ömrümüzü verimsiz kılmaktır. Yazının en başında anlattığım toplantıda, beni dinleyenlerden çok olumlu tepkiler aldım. Her işimizin arka planını bilerek yaparsak, kendimize saygılı davranır; ilerlememizin ve gelişmemizin önündeki engelleri yıkabiliriz mesajını algıladıklarını söyleyen bir dizi insan toplantı sonrasında oturup söyleşiyi geç vakitlere kadar sürdürdü. Analitik 3.0 kavramını içselleştirmeliyiz İş yaşamında giderek “analitik yetenek” önem kazanıyor. Çok sayıda işletme yönetimi uzmanının altını çizdiği gibi, hızla “mal kapitalizminden entelektüel kapitalizme” doğru geçiş yapıyoruz. Bırakın uzun dönemli geleceği, çok yakın bir gelecekte; Kim, dünya genelinde belirleyici eğilimleri daha iyi öngörüyorsa, ● Kim, eğilimlerin yarattığı fırsat ve tehditlerin farkındaysa, ● Kim eğilimlerin fırsatları ve tehlikeleri ile kendi olanak ve kısıtlarını dengeliyorsa, ● Kim, işiyle ilgili kayıtları iyi tutuyor; sağlıklı veri üretiyorsa, ● Kim, verileri sağlıklı malumata, tutarlı bilgiye dönüştürüyorsa, ● Kim, bilgileri anlamaya dönüştürerek, bilgilerden bir değer üretiyorsa, ● Kim, yeni, farklı ve rekabet edebilir ürünleri piyasaya sunuyorsa o kazanacak… Durmadan tekrarlıyoruz: Olay ve olgulara “doğru adlar” koyamazsak, “doğru kavramlar” türetemeyiz. Doğru kavramlar üretemezsek “doğru düşüncelere” erişemeyiz. Doğru düşünceler üretemezsek, “doğru davranışlar ve tutarlı çözümler” geliştiremeyiz. Günümüzün dünyasını anlamak, kendimizi bilmek ve gelecekle ilgili planlar yapabilmek için en çok kullanılan kavram “analitik 3.0”dır. Bu kavramın ne anlattığını kısaca açıklayalım ki, neden önemli olduğunu ve kavramı kullananların ne kastettiğini anlayabilelim. “Analitik 0.0”: İşlerimizi atadan, dededen gördüğümüz gibi yapma, alışkanlık sınırlarını aşamama, görüye dayalı anlayışı sürdürme aşamasıdır. “Analitik 1.0”: İşimizle ilgili düzgün kayıtlar tutarak, sağlıklı verilerle gidişatı analizle yönetmektir. ● Alışkanlıkla yönetimden analizle yönetime geçiştir. “Analitik 2.0”: Öğrenen ürünlerin geliştiği, her şeyin interneti bağlamında ürünlerin, süreçlerin ve sistemlerin birbiriyle bağlantı kurduğu günümüz dünyasında oluşan “büyük veriyi ehlileştirerek, işe yaramayan bilgileri ayıklama, işimize yarayanları” seçmedir. “Analitik 3.0”: Seçilmiş işe yarar bilgileri, bir iş yapma tarzı ya da ürün içine gömerek, farklı, rekabet edilebilir ürünler üretebilmedir. “Allah sizi büyük dönüşüm dönemlerinde yaşatsın!” Tarım toplumu aşamasında satranç ve tavla oyununun verdiği mesaj, üzerine oturduğu felsefe, yaşadığımız dünyayı iyi anlamayı, kendimizi, olanak ve kısıtlarımızı iyi bilmeyi ve geleceği doğru planlamayı öneriyor. Bugün kendimizi bilmenin yolu, doğru verileri iyi analiz etme, bilgi sahibi olma ve katma değer üretmeyi gerektiriyor. Sanıyorum ki toplum olarak hepimizi önemli sorumluluklar bekliyor. Çin halkının kadim beddualarından birinin de “Allah sizi büyük dönüşüm dönemlerinde yaşatsın” olduğu söylenir. Büyük dönüşüm dönemleri, ilke ve kuralların geçersizleştiği dönemlerdir. Büyük dönüşüm dönemleri, standartların yetersizleştiği zamanlardır. Büyük dönüşüm dönemleri, “at izinin, it izine karıştığı” anlardır. Büyük dönüşüm dönemlerinden geçerken, neyin doğru ve neyin yanlış olduğunu anlamak zordur. Büyük dönüşüm dönemlerinde en etkin kaynak, eğilimlerin fırsatlarını ve tehlikelerini erken uyarı mantığıyla çözümleyerek bizi uyaran analiz yetenekleridir. Bu yazıda vermek istediğimiz mesajları özetlemek gerekirse beş alt başlıkta toparlayabiliriz: ● Birincisi, yaptığımız işlerin ana felsefesini, yaratmak istediği sonucu netleştirmeliyiz. ● İkincisi, en büyük güç olan işimizle ilgili merak, bilgi ve iletişim dengesini kurmalıyız. ● Üçüncüsü, işimizi felsefesini, yaratmak istediğimiz sonucu önce kendi insanlarımızla, sonra da müşterilerimizle paylaşmalıyız. ● Dördüncüsü, canlı varlıkların uzun ömürlü olanlarının uyum yeteneklerine bağlı olduğunu her an kendimize anımsatmalıyız. ● Beşincisi de, işimizde nakit akışını sağlayarak, uzun dönemli geleceğimizi güven altına almalıyız. 45 Alternatif Pazarlar AVRUPA’NIN KALBİNDEKİ MACARİSTAN YATIRIMCI BEKLİYOR ORTA AVRUPA’DA TÜRKiYE’NiN YEDİDE BİRİ KADAR BÜYÜKLÜKTE BİR HALK CUMHURİYETİ OLAN MACARİSTAN, TÜRKLERİN SON 400 YILLIK TARİHİNDE YAKIN İLİŞKİLER GELİŞTİRDİĞİ ÜLKELERİN BAŞINDA GELİYOR. TARİHİ İLİŞKİLERİN YANI SIRA İKİ ÜLKE ARASINDAKİ TİCARET DE HER GEÇEN GÜN GELİŞiYOR. TÜRKİYE’NİN MACARİSTAN’A İHRAÇ ETTİĞİ ÜRÜNLERİN BAŞINDA OTOMOTİV VE OTOMOTİV YAN SANAYİSİ GELİYOR. 46 Alternatif Pazarlar 47 Alternatif Pazarlar Avrupa’ya ticaret ve yabancı yatırım yoluyla sıkı şekilde bağlanmış önemli sektörleriyle bölgedeki en açık ekonomiye sahip olan Macaristan, bugün ihracatının dörtte üçünü Avrupa Birliği ülkelerine yapıyor. AB ülkelerinin güçlü talebi ülke ekonomisi üzerinde net etkiye sahip. Bu durum batılı üreticilerin üretim faaliyetlerini Macaristan’a konuşlandırmaları sayesinde AB’nin büyüme hızının düştüğü ve ülke ekonomisinin değerlendiği dönemlerde bile devam etti. Bugün özel sektörün GSYİH içindeki payı bölge ülkeleri içinde de en yüksek oranlardan biri olan yüzde 80 düzeyindeki Macaristan’da, özelleştirme kadar önemli olan bir gelişme de kırsal bölgelerde küçük üretim tesislerinden büyük fabrikalara kadar yapılan çeşitli yabancı yatırımlardır. Macaristan’ın imalat sektörü ülkenin yaşadığı çeşitli geçiş süreçlerinde büyük değişikliğe uğradı. Sektör daha önce ucuz enerji ithalatına ve rekabete karşı korunaklı büyük ölçekli, ağır sanayi tesisleri ağırlıklı iken günümüzde ülkeye erken giren yabancı sermaye sayesinde etkin ve modern bir yapıya kavuştu. Elektrikli ve optik cihazların toplam üretimde yüzde 30’luk payıyla en önemli yere sahip olduğu Macaristan, istikrarlı şekilde büyümeye devam ediyor. Telekomünikasyon ve diğer ileri teknoloji ekipmanları gibi yeni alanlarda yatırım yapan yabancı şirketler ülkeyi belirli sektörler için bir merkez haline getirmiş durumda. Macaristan’da faaliyette bulunmak isteyen firmaların, ülkedeki bir bankada hesap 48 açtırmaları gerekiyor. Firmalar her türlü döviz ve forint hesabıyla ilgili işlemlerini gerçekleştirebilecekleri gibi kar payı transferi yapmak da serbest. Sadece Macar hükümetine yapılması gereken ödemelerin (vergi ödemeleri gibi) ve ilgili kanunda belirtilen bazı uygulamaların forint üzerinden olması zorunlu. Ayrıca Macaristan Volksbank’ta Türkiye Halk Bankası’nın hissesi bulunduğundan, banka bünyesinde oluşturulmuş “Türk Masası”nda Türkiye Halk Bankası’nın temsilcisi olan bir Türk bulunuyor. TÜRKİYE-MACARİSTAN DIŞ TİCARET SEYRİ (MİLYON DOLAR) YILLAR İHRACAT İTHALAT HACİM DENGE -106 2000 110 216 326 2001 170 187 357 -17 2002 201 326 527 -125 2003 285 417 702 -132 2004 350 705 1.055 -355 2005 379 946 1.325 -567 2006 486 1.286 1.772 -800 2007 776 1.424 2.200 -648 2008 684 1.286 1.970 -602 2009 446 987 1.433 -541 2010 441 1.382 1.823 -941 2011 509 1.494 2.003 -990 2012 518 1.184 1.702 -666 2013 653 1.227 1.880 -574 2014 694 1.188 1.882 -494 2014 (Ocak-Kasım) 649 1.058 1.707 -409 2015 (Ocak-Kasım) 657 1.191 1.848 -534 Kaynak: TÜİK BÖLGELERE GÖRE VERGİ TEŞVİKLERİ VAR Macaristan’a yatırım yapılması durumunda ödenecek verginin maksimum yüzde 80’i kadarı vergiden düşülebiliyor. Vergi teşviklerinin uygulanmasında maksimum süre 10 yıl. Teşvik, yatırımın gerçekleştirildiği yıl başlıyor ve dokuz yıl daha devam ediyor. Teşviklerde uygulanan oranlar bölgelere göre farklılaşıyor. Bölgelere göre uygulanan maksimum muafiyet oranları şöyle: Budapeşte: Yüzde 25, Pest Bölgesi: Yüzde 30, Batı Trans Tuna: yüzde 50, Macaristan’ın diğer tüm bölgeleri yüzde 50. Bu oranlara orta büyüklükteki firmalar için yüzde 10, küçük firmalar için yüzde 20 ilave yapılıyor. Genel olarak Macaristan’a yönelik ihracatımızın yüzde 94,6’sını sanayi ürünleri, yüzde 5,36’sını ise tarım ürünleri oluşturuyor. İhracatımızda olduğu gibi Macaristan’dan yapılan ithalatta da sanayi ürünlerinin payı yüksek. Alternatif Pazarlar Macaristan genellikle düz bir arazi yapısına sahip. 1998’de yürürlüğe giren TürkiyeMacaristan Serbest Ticaret Anlaşması’yla iki ülke arasındaki sanayi ürünleri ticareti tamamen liberalize edildi. Dış ticaret hacmindeki artış ağırlıklı olarak Macaristan lehine seyrini sürdürüyor ve ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 49-60 aralığında. Türkiye’nin Macaristan’a ihracatında başlıca kalemleri otomotiv, otomotiv yan sanayi, elektrikli makineler, hava taşıtları, kazanlar, sanayi makineleri, demir-çelik eşya, plastik, örme giyim eşyası ve pamuk oluşturuyor. AB üyeliğiyle mevzuatı AB yapısına uygun hale getirilen Macaristan’da tüketicisi bilinçli ama tüketicinin ortalama gelir seviyesi batı standartlarının altında. Bu nedenle tüketiciler kaliteli ama ucuz ürünlere yöneliyor. Macaristan pazarında kalıcı olabilmek için firmalar uzun vadeli bir pazar stratejisi izlemeli. Yani AB ürün kalitesine, güvenlik ve standartlarına uymaları gerekiyor. Macaristan küçük bir pazar. Bu da maliyetlerin yüksek olmasındaki en büyük etkenlerden biri. Türk ihracatçıları Macaristan’daki toptan satış ve distribütörlük sistemi yoluyla ülkede kendilerine depolama imkanları yaratarak, ülke taleplerini zamanında ve uygun maliyette karşılayabilir. Macaristan’ın lojistik ve dağıtım alanında iyi bir altyapıya sahip olması bu olanağı kolaylaştırıyor. Macaristan’da özel sektörde genellikle sermaye birikimi az küçük ölçekli firmalardan oluştuğundan, ithalatçılar ek maliyet getirmesi nedeniyle akreditifle çalışmayı tercih ediyor. EKONOMİSİ İHRACAT ODAKLI İhracat odaklı bir ekonomiye sahip olan Macaristan, uluslararası ekonomik konjonktürün yarattığı risklere de açık. Dış ticaretinin büyük bir bölümünü ise AB ülkeleriyle yapıyor. Macaristan’da bütçe açığını kapatmak için bankacılık, enerji, telekomünikasyon ve bazı hizmet sektörlerine koyulan geçici vergiler sürekli hale getirildi. Alınan bu katı önlemlerin orta vadede bankaları kredi vermekten, şirketleri ise yatırım yapmaktan caydırarak, ekonomiyi etkileyebileceği düşünüldü. Böylece büyümeyi teşvik etmek amacıyla öncelikli sektörlere bazı vergi indirimleri getirildi. Özellikle imalat sektöründe faaliyet gösteren uluslararası şirketlerle stratejik işbirliği anlaşmaları imzalandı. Macar ekonomisi 2012’de yüzde 1,7 oranında küçülmekle birlikte, 2013 yılında yavaş da olsa toparlanmaya başladı. Macaristan da 2014 sonu itibarıyla büyümenin yüzde 1,5 civarında olduğu düşünülüyor. sadece 326 milyon dolar olan ikili ticaret hacmi, 2014 yılı sonuna gelindiğinde yaklaşık 6 kat oranında arttı ve yaklaşık 1.9 milyar dolara ulaştı. Ancak aynı dönem içinde, bir yandan ikili ticaret hacmi hızla artarken, diğer yandan da ilk başlarda dengeli bir seyir izleyen ticaretin, özellikle 2004 yılından sonra, ülkemiz aleyhine her sene artan oranlarda açık verir hale geldi. Türkiye-Macaristan ikili ticaretine ihracatımız açısından bakıldığında, Macaristan’a yönelik ihracatımızın 2014 yılında yüzde 6 oranında artarak 694 milyon dolar oldu. 2014 yılında ülkemizin Macaristan’dan yaptığı ithalat ise, bir önceki yıla göre yüzde 3 oranında azalarak 1.882 milyon dolara indi. İthalat ve ihracat rakamlarındaki gelişmeler sonucunda, ülkemizin Macaristan’a yönelik dış ticaret açığı 494 milyon dolar oldu. Genel olarak bakıldığında, Macaristan’a yönelik ihracatımızın yüzde 95’ini sanayi ürünleri, yüzde 5’ini ise tarım ürünleri oluşturuyor. İhracatımızda olduğu gibi, Macaristan’dan yapılan ithalatta da sanayi ürünlerinin payı yüksek. TÜRKİYE MACARİSTAN HATTI Macaristan ile Türkiye’nin siyasi ilişkileri son derece olumlu bir seyir izliyor. 4-5 Şubat 2013 tarihinde iki ülke arasında “Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi” kurulması kararı alındı. İki ülke parlamentoları arasındaki ilişkiler karşılıklı üst düzey ziyaretler, “Parlamento Dostluk Gruplarının ve İhtisas Komisyonları”nın temasları çerçevesinde gelişiyor. Ancak Macaristan ile ikili ticaret dengesi Macaristan lehine bir seyir izliyor. 1997 yılında imzalanan STA ve 2004 yılında iki ülke arasında tesis edilen Gümrük Birliği, iki ülke ticaret hacmine olumlu katkı sağladı. 2000 yılında MACARİSTAN’DA 114 TÜRK FİRMASI VAR Budapeşte Ticaret Müşavirliği kayıtlarında toplam 114 Türk firması bulunuyor. Söz konusu firmaların 40 adeti tekstil, 16 adeti inşaat ve inşaat malzemeleri, 11 adeti gıda ve 5 adeti ise otomotiv yan sanayi sektörlerinde, geriye kalan firmalar ise, hizmetler, mobilya, mücevherat, hediyelik eşya ve elektrikli cihazlar gibi çeşitli alanlarda faaliyet gösteriyor. Firmaların büyük çoğunluğu ticaretle uğraşan KOBİ ölçeğinde firmalar. TİCARETİ ETKİLEYEN KÜLTÜREL FAKTÖRLER Macaristan’daki iş gelenekleri Batı Avrupa ile benzer özellikler taşıyor. İş hayatında resmi kıyafet tercih ediliyor. Macarlar iş bağlantılarında şahsi ilişkilerin geliştirilmesine önem veriyor. İş görüşmelerinin öğle yemekleri, resepsiyonlar ve akşam yemeklerinde yapılması da yaygın. Macarlar kendilerini tanıtırken soyadlarını ilk adlarından önce kullanıyor. Bu durum Macarca kartvizitlerde de geçerli iken, İngilizce kartvizitlerde bilinen kullanım var. Macar işadamları yabancı ortaklarının Macarca basit selamlaşma vb. gibi kelimeleri öğrenme çabalarını takdir ediyor. Macar işadamları Noel tatili zamanında değeri 10 doları geçmeyen küçük hediye alışverişinde bulunabiliyor. İş görüşmeleri için, ithalatçı/toptancı ile yazılı olarak randevu istenmeli ve konfirme edilmeli. Tüm randevulara, ödemelere, mal teslimatlarına ve diğer zamanlama ile ilgili konulara dikkat etmek gerekiyor. 49 Seyahat VİZE ALMADAN GEZEBİLECEĞİNİZ YAKINIMIZDAKİ popüler ülkeler son dönemde dış politikada önemli adımların atılması ile birlikte vizesiz gidilebilen ülkeler sayıca artıyor. Siz de vize için zaman kaybetmeden, biletinizi ve çantanızı alarak seyahate çıkmak istiyorsanız, haberimizde bazılarına ayrıntılı şekilde yer verdiğimiz yakın coğrafyamızdaki popüler ülkelere gidebilirsiniz. 50 Seyahat 51 Seyahat Yurtdışı seyahatlerinin şüphesiz ki en büyük problemlerin başında vize alma konusunda yaşanan sıkıntılar geliyor. Avrupa Birliği ülkeleri, eğer o ülkelerin vatandaşı değilseniz “Schengen Vizesi” zorunluluğu getiriyor. AB’ye üye olmayan ülkelerde ise ülkenin kendi vizesini alma şartı koşuluyor. Fakat vize alma telaşı olmadan sadece pasaportunuzu yanınıza alarak gidebileceğiniz ülkeler de yok değil. Siz de vize işlemleri ile uğraşmamak, zamanınızı harcamamak istiyorsanız, gidiş dönüş biletinizi, valizinizi ve pasaportunuzu yanınıza alarak, aşağıda kısa kısa değindiğimiz, tarihle modernizmi buluşturmuş, hareketli gece hayatına sahip birbirinden güzel ülkelere gidebilirsiniz. Arnavutluk Vizesiz gidebileceğiniz Avrupa ülkelerinden biri Arnavutluk Belarus 52 de Arnavutluk. 1.5 saatlik bir uçak yolculuğuyla Tiran, Elbasan ve Butrint gibi Arnavutluk şehirlerini ziyaret etme şansına sahip olabilirsiniz. Özellikle UNESCO Dünya Mirası listesinde bulunan Butrint antik kentini görmeniz açısından iyi bir fırsat olacaktır. Seyahatinizi Arnavut ciğeri, elbasan tava ve Arnavut böreği ile tatlandırmayı ihmal etmeyin. Belarus Belarus veya diğer adıyla Beyaz Rusya, elinizi kolunuzu sallaya salaya vizesiz seyahat edebileceğiniz bir başka Avrupa ülkesi. Belarus gezinizi küçük bir Rusya gezisi olarak düşünebilirsiniz. Ülkenin başkenti olan Minsk, sahip olduğu Sovyet mimarisi, modern şehir yapısı ve alışveriş merkezi olması dolayısıyla Belarus’un en önemli turistik yerlerinden biri. Canlı gece hayatı sayesinde günün ilk ışıklarına kadar hız kesmeden eğlenebileceğiniz başkent Minsk, Slav müzik festivallerinin şehri Vitebsk ve doğayla baş başa kalabileceğiniz Belarus köyleri sizi bekliyor. Bosna Hersek Osmanlı izlerini hâlâ çok canlı olarak görebileceğiniz Bosna Hersek, en çok vizesiz seyahat yapılan ülkelerin başında geliyor. Tarihi yapısı, maketi andıran evleri, zarif bir kolyeye benzeyen köprüleri ile bir film platosunu andıran Bosna Hersek’te yapacağınız seyahatten en güzel hikayeler ve dostluklarla ayrılmanız mümkün. Sıcakkanlı halkı, zengin mutfağı, yemek çeşitleri ve meşhur tatlarıyla yanı başımızdaki Bosna Hersek, dostlarını karşılamaya hazır. Karadağ 2006 yılında bağımsızlığına kavuşan Karadağ’da vizesiz olarak seyahat edilebilecek ülkeler arasında. Doğal güzelliklere ve birçok tarihi esere sahip olan Karadağ, milli parkları ile ön plana çıkan şehirlere sahip. Doğa gezginleri için keyifli bir tatil vadeden noktalardan biri Durmitor Milli Parkı ve Skadar gölü. En ünlü tatil bölgelerinden biri ise güzelliğiyle kendine hayran bırakan Sveti Stefan Adası. Kosova Avrupa’da vizesiz giriş yapılabilecek ülkeler içerisinde kendinizi yabancı hissetmeyeceğiniz ülkelerden biri Kosova. Geçmişi, kültürü ve sosyal dokusuyla adeta bir Türk şehrini andırıyor. Prizen ve Priştine görülmesi gereken şehirlerin başında geliyor. Tarihi sokakları, Osmanlıdan kalma eserleri ile Balkanlardaki Türk izlerini takip edeceğiniz Kosova gezisinde en güzel yöresel yemekler sizi bekliyor olacak! Bosna Hersek SEYAHAT ETMEK ÖNEMLİ ÇÜNKÜ, YEPYENİ BİR DÜNYAYA GÖZLERİNİZİ VE ZİHNİNİZİ AÇAR, DİĞER İNSANLARIN GÖZLERİNDEN VE BAKIŞ AÇILARINDAN DÜNYAYI GÖRMEMİZİ SAĞLAR, DİĞER KÜLTÜRLERE VE İNSANLARA FARKINDALIĞI ARTIRIR, İNSANI DAHA AKILL, KİTAPLARDA VE TELEVİZYONDA GÖRDÜĞÜNÜZ ŞEYLERİ GERÇEK YAPAR. SEYAHAT, ALABİLECEĞİNİZ EN İYİ EĞİTİMDİR. O YÜZDEN UCUZ BİLET, VİZESİZ GİDEBİLMEK GİBİ HER TÜRLÜ FIRSATI DEĞERLENDİRMEKTE FAYDA VAR. Seyahat Makedonya Vizesiz olarak seyahat yapılabilecek en yakın ve en ekonomik ülkelerden bir tanesi Makedonya. Üsküp ve Ohrid en önemli şehirlerinin başında geliyor. Üsküp’te büyük İskender heykeli, Rahibe Teressa Evi, hanlar ve bitpazarları görülmesi gereken yerlerden. Ohrid bölgesinde ise Ohrid Gölü ve Kalesi’nde ziyaretçiler hoş vakit geçirebilirler. Tuna nehri geçen Belgrad, tarihi güzellikleri ve modern yapısıyla vizesiz olarak seyahat etmenin keyfini doyasıya çıkaracağınız bir şehir. Belgrad kalesi, Nicola Tesla müzesini, Knez Mihailova Caddesi, Stari Grad’ı görebilir,Tuna nehrinde tekne turuna katılabilirsiniz. Sırbistan Sırbistan Balkanlar’ın en güzel ülkelerinden bir tanesi. Başkent Belgrad ise Balkanlar’ın en modern kentlerinden. İçinden Ukrayna Kiev, Donesk ve Odessa gibi önemli şehirlere sahip olan Ukrayna, Doğu Avrupa’nın en çok turist çeken ülkelerinden biri. Adı festival ve fuarlarla sık sık anılan şehir aynı zamanda önemli bir ticaret kapısı. Gece hayatıyla da gündemde olan Ukrayna’nın Odessa kıyıları, plajları ile gözde tatil mekânlarından bir tanesi. Bu tarz seyahatleriniz için http://blog.prontotour.com adresinden gezilecek yerler listesine bakabilir, yeni yerler, ülkeler görmek için bu siteden bilgi alabilirsiniz. Sırbistan Ukrayna Moldova Renkli gece eğlenceleriyle ün salmış olan Moldova vize uygulaması olmadan gidilebilecek bir başka ülke. Moldova, vize uygulamasının olduğu yıllarda da hatırı sayılır şekilde turist çeken bir coğrafya. Başkent Kişinev ise en önemli turistik noktalarından biri. Kosova Vize istemeyen ülkeler Andorra, Antigua-Barbuda, Arjantin, Arnavutluk, Bahamalar, Barbados, Belarus, Belize, Bolivya, Bosna Hersek, Brezilya, Britanya Virjin Adaları, Brunei Sultanlığı (Dikkat! 72 saate kadar transit vize, vizeler kalkmadı henüz), Botswana, Cook Adaları, Dominik Cumhuriyeti, Doğu Timor, Ekvador, El Salvador, Endonezya, Ermenistan, Fas, Fiji, Filipinler, Filistin, Gambiya, Guatemala, Gürcistan, Güney Afrika Cumhuriyeti, Haiti, Honduras, Hong Kong, Irak, İran, Jamaika, Japonya, Kamboçya, Kamerun, Karadağ, Katar, Kazakistan, Kenya (e-vize şart), Kırgızistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kolombiya, Kore Cumhuriyeti (Güney Kore), Kosova, Kosta Rika, Kuveyt, Lübnan, Makau Özel İdare Bölgesi, Makedonya, Maldivler, Malezya, Meksika (e-vize), Moldova, Mauritus, Moğolistan, Mozambik, Nikaragua, Niue, Palau Cumhuriyeti, Panama, Palau, Paraguay, Peru, Ruanda, Samoa, Saint Vincent ve Grenadinler Adaları, Saint Kitts ve Nevis Adaları, Saint Lucia, Singapur, San Marino, Santa Lucia, Sırbistan, Sudan, Suriye, Sri Lanka, Swaziland, St. Vincent-Grenadines, Şili, Şeyseller, Tacikistan, Tanzanya, Tayland, Tayvan, Trinidad ve Tobago, Tunus, Turks ve Caicos Adaları, Tuvalu, Ukrayna, Umman, Uruguay, Ürdün, Vanuatu, Venezuela, Vatikan, Zambiya. Sınır kapılarında vize alınabilen Ülkeler Makedonya Karabağ Azerbaycan (Bakü), B.A.E. (Transit vizesiz, Dubai vize istiyor), Bahreyn (Sınırda 14 Gün), Bangladeş (Dhaka), Bhutan (Tur operatörü ile), Burkina Faso (75 Euro), Burundi, Cape Verde, Cibuti, Doğu Timor, Dominik Cumhuriyeti, Ermenistan (Resmi, hizmet ve diplomatik pasaport hariç), Endonezya (25$), Gana, Güney Afrika Cumhuriyeti, Irak, Kamboçya (30$), Katar (25$), Kenya (e-vize şart, 50$), Komor Adaları, Madagaskar, Mali, Mozambik, Nepal (25$), Ruanda (Transit 3 günlük), Samoa (34$), Sri Lanka (25$), Sudan (100$), Şeyseller, Tanzanya (50$), Togo, Tonga, Uganda, Umman, Zambiya (50$), Zimbabwe (Victoria Falls sınırında 100$). 53 Sağlık Uzmanlara göre bağışıklık, lenf, boşaltım ve dolaşım sistemimizin düzenli şekilde çalışabilmesi, vücudumuza giren zararlı mikroorganizmalarla savaşması ve onları atması için yeterli su tüketmemiz gerekiyor. Su, beslenme ve egzersiz VÜCUDUMUZU KORUYOR Soğuk havalarda, vücutta terleme ile dışarı atılan su miktarında azalma olması, bizlerde daha az suya ihtiyaç olduğu düşüncesini doğurabiliyor. Oysa tam aksine, vücudumuzun her zaman, gribal enfeksiyonlar ve zararlı virüslerden korunabilmesi için en temel ihtiyaçlarından biri de sudur. Güçlü bir bağışıklık sistemi için yeterli protein, A, C ve E vitaminleri, demir, çinko, folik asit ve selenyumun yanı sıra yeterli su tüketimi ve egzersiz gerektiğini vurgulayan Waternet Sağlıklı Beslenme Uzmanı Diyetisyen Canan Aksoy, “Soğuk havalar su içme temponuzu bozmasın. Sağlıklı ve düzenli beslenmenizi su ve egzersizler ile desteklediğinizde kışın virüslerden daha kolay korunabilirsiniz” diyor. Diyetisyen Canan Aksoy, bağışıklık, lenf, boşaltım ve dolaşım sistemlerimizin yeterli şekilde çalışabilmesi, 54 vücuda giren zararlı mikroorganizmalarla savaşması ve onları atması için yeterli su tüketiminin önemine değinerek, “Grip olduğunuzda doktorların tavsiyesi bol su için ve dinlenin olacaktır. Zararlı mikroorganizmalar vücuda girdiğinde bunlardan kurtulmak için suya ihtiyaç vardır. Lenf, dolaşım ve boşaltım sistemlerinin tam performanslı çalışması ancak su eşliğinde olur. Bu yüzden soğuk havalar su içme temponuzu bozmasın” diye konuşuyor. Egzersize devam Yaz aylarına doğru artan zayıflama, fit olma motivasyonundan ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarından soğuk havalarda da vazgeçmemek gerektiğinin altını çizen Diyetisyen Aksoy, “Her mevsim ve her sezon bedenimize iyi bakmak zorundayız” şeklinde konuşuyor. Yazın hatta kışın da egzersizlere mutlaka devam edilmesi gerektiğinin önemine dikkat çeken Waternet Sağlıklı Beslenme Uzmanı Diyetisyen Canan Aksoy, egzersiz sırasında yeterli sıvı tüketilmediği takdirde egzersizden istenilen performansın alınamadığını söylüyor. Ayrıca, su tüketiminde de dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan birinin de saklama koşulları iyi, temiz ve taze olan sular olduğunu belirten Aksoy, daha bilinçli egzersiz programı için ise dikkat edilmesi gerekenleri şöyle sıralıyor; ● Aç karına egzersiz yapılmamalı, ● Antrenman öncesinde ve sonrasında mutlaka kilo ölçümü yapılmalı. Her yarım kiloluk kayıp için bir su bardağı su tüketilmeli, ● Antrenman öncesinde ve sonrasında sıvı tüketimini sınırlamamalı, vücudun ihtiyaçları karşılanmalı, ● Antrenman sırasında 1520 dakikada bir en az bir çay bardağı sıvı tüketilmeli. Sağlık Sebzeler vitamin ve mineral zengini Çaylar da su ihtiyacını karşılıyor Bahar aylarını daha sağlıklı ve fit geçirmek için sağlıklı beslenme, su ve egzersiz üçlüsünü ihmal etmemek gerekiyor. Su tüketimini artırmak ve bağışıklık sisteminizi güçlendirmek için su dışında farklı alternatiflere de yönelebilirsiniz. Aktarlardan kolaylıkla bulabileceğiniz malzemelerle hazırlayacağınız çaylar, hem metabolizmanızı güçlendirir hem de vücudunuzun su ihtiyacını karşılar. Peki hangi çayı nasıl hazırlamalıyız ve nasıl içmeliyiz? Ispanak: A, C, E, K vitaminleri, magnezyum, fosfor, iyot içeriyor, bitkisel proteinlerden zengin. Brokoli: İyi bir kalsiyum ve C vitamini kaynağı, östrojen hormonunu dengelediği için özellikle menopoz dönemindeki bayanlar tarafından tüketilmeli. Pazı: İçeriğindeki folik asit vitamini nedeniyle hamile kadınlar tarafından tüketilmeli, iyi bir kalsiyum, A ve C vitamini kaynağı. Pırasa: Soğangiller familyasından, içerisindeki gallik asit ile yaşlanma etkilerine karşı geciktirici etkide. Ayrıca sülfür içeriği ile kalın bağırsak kanserine karşı korunma sağlıyor. Pırasa, yüksek lif kaynağı olduğundan kabızlık sorunu için ideal bir sebzedir. Karalahana: İçerdiği K vitamini ile konsantrasyon güçlendirici ve sinir sistemine olumlu etkileri var. Alzehimer hastalığı için koruyucu. Karnabahar: İyi bir C vitamini ve folik asit kaynağı, içerdiği diindolilmetan (DIM) maddesi ile meme kanseriyle savaşıyor ve premenstrual sendroma karşı rahatlatıcı etki gösteriyor. Lahana: Kan şekeri seviyesini kontrol ettiği için özellikle diyabet hastaları ve diyet yapan kişiler için uygun. İçerdiği U vitamini ile mide ve bağırsak sağlığına katkıda bulunuyor. Brüksel lahanası: Kötü huylu (LDL) kolesterolü düşürmeye yardımcı ve kansere karşı koruyucu. Sarımsak: İçerdiği allium sativum etken maddesiyle kış ayları için gerekli doğal bir antibiyotik olduğu için yemeklerden eksik edilmemeli. Kereviz: Hipokrat tarafından “gergin sinirlerin ilacı” olarak tanımlanıyor, yatıştırıcı etkisi bulunuyor. Bağışıklık sistemini güçlendirici özelliği var. Bir avuç ıhlamuru yıkayıp demliğin içine koyun ve tane karabiber, çubuk tarçın, taze ya da kuru zencefil, birkaç dilim elma ve limon kabuğunu kaynatın. Gün içerisinde istediğiniz kadar için. ■ Bir bardak sıcak suyun içine, birkaç dilim zencefil koyup bekleyin, daha sonra üzerine limon sıkıp, bal ile tatlandırarak içebilirsiniz. ■ Bir çorba kaşığı ıhlamuru, bir poşet ekinezya çayı ile birlikte bir bardak suyun içinde demleyin. Üzerine limon sıkarak için. ■ Bir bardak sıcak suyun içine birkaç dilim elma ve portakal kabuğu, çubuk tarçın ve birkaç kakule ve karanfil ilave ederek demleyin. Süzerek için. ■ 55 Teknoloji Backtrack Pusula İle Yönünüzü Kolayca Bulun Dünyanın kullanımı en kolay kişisel konum belirleyici cihazı olan Bushnell Backtrack GSP pusula, sizi günün sonunda mutlaka evinize geri getirecek. GPS teknolojisinin en temel kuralları kullanılarak oluşturulan cihaz, iki butonlu kolay kullanım yapısına sahip ve üç farklı lokasyonu hafızasına kaydederek geri dönüşünüz için size rehberlik etmek üzere tasarlandı. Gün sonunda istediğiniz konumu seçtiğinizde Backtrack size mesafe ve yön bilgileri ile geri dönüşünüz için yardımcı oluyor. Her an yanınızda bulundurabileceğiniz kadar kompakt ve küçük tasarımı ile büyük otopark alanlarında aracınızın park yerini tespit edebileceğiniz kadar kesin konumlandırma yeteneği ile Backtrack en büyük yardımcınız olacak. Hp’den en İnce Ve Bilgisayar En Hafif Dizüstü en hafif dizüstü bilgisayarı HP ince ve HP şimdiye kadar üretmiş olduğu en hafif daha ince ve yüzde 15’e kadar daha 21 e yüzd ’den 1020 a, EliteBook’tan sonr AA bir ve ığı ağırl daki altın ın 1kg’ , Folio olan EliteBook Folio’yu üretti. EliteBook sınıf i ticar HP’nin şimdiye kadarki en ince pilinden daha ince (12.4 mm) oluşuyla or. dizüstü bilgisayarı olma özelliği taşıy gövde ile s şeklinde kesimli CNC alüminyum elma lığı EliteBook Folio, üst seviye usta inch 12.5 ve n ştire birle a ultra ince bir tasarımd bir araya getiren, güç ve dayanıklılığı gibi, tlar aygı r diğe ki inde sayar. Elite ailes diyagonal ekrana sahip bir dizüstü bilgi geçmek üzere EliteBook Folio da MIL-STD testlerini toplam test tasarlandı ve HP’nin 120 bin saatlik sürecinden geçti. er için de HP, fazla güce ihtiyaç duyan müşteril Bank’ı da er Pow yeni opsiyonel HP Notebook böylelikle e, erind seril Elite sunuyor. HP Pro ve tablet da ya on telef ı akıll ve bir HP dizüstü or. biliy edile şarj anda aynı z ciha gibi ek bir ile a çant ış lanm tasar yeni r, stüle Bu dizü ve birlikte HP UltraSlim Docking Station sock gibi ’ı seyahat dock seçenekleri de bulunuyor. 56 Synology Kobi’lere Veri Depolama Çözümleri Sunuyor Veri depolama alanında kullanıcı merkezli bir yaklaşım sunan Synology, KOBİ’lerin iş akışlarına hız ve esneklik katan ürünleriyle önemli avantaj sağlıyor. Veri depolama çözümlerinde uygun maliyetli ve performansı yüksek çözümler üreten Synology, DS716+ ürünüyle, tek merkezden yedekleme yapmaya imkân tanıyor. İster Windows ister Mac kullanıcısı olsun, istenilen cihazdan her şey doğrudan Cloud Station uygulamasını kullanarak Synology NAS üzerinde yedeklenebiliyor. Bir dosya üzerinde değişiklik yapıldığında bu değişiklikler otomatik olarak DS716+ üzerinde yedekleniyor. Mac kullanıcıları, yerleşik Apple Time Machine desteğinin tadını çıkarabiliyor. Ayrıca, DS716+, başka bir DiskStation’a, çift eşitleme sunucularına, harici sürücülere ve hatta Amazon S3’e, Glacier bulut hizmetine, Microsoft Azure’a, SFR’ye ve icloud’a veri yedeklenmesine olanak sağlıyor. Bütün Synology NAS cihazları, enerji verimliliği düşünülerek tasarlanıyor. DS716+, HDD uykuda sadece 8.84 vat ve erişimde sadece 18.96 vat enerji tüketiyor. Zamanı belirlenmiş güç açma ve kapama, güç tüketimi ve çalışma maliyetini daha da düşürebiliyor. Tüm Synology ürünleri, doğaya zarar vermeyecek parçalarla üretilip, geri dönüşümü mümkün olan paketleme malzemeleri ile sunuluyor. TEKNOLOJİ k Hibrit l İ n ı n a y n ü D leri Sistemli Sa at us Serisinde n a e c O o ı s a C ını ve lar nderilen radyo dalga altı istasyondan gö i ak komple ad ilk ny an dü , ray sio ya Ca nı ayarlamaya ma za rak ya ıla alg i OCW-G1000 GPS sinyallerin sistemini Oceanus e lem üm ölç n ma ve Teknoloji” metal hibrit za işlevselliği “Zarafet ve e lit Ka ı. ad arl anın neresine modeline uy s OCW-G100, düny nu ea Oc n na kik su ile konsepti edin her zaman da yolculuk ederseniz kalmanızı sağlıyor. olun neresinde olursanız Saatiniz, dünyanın bir zu belirleyerek, tek geçerli konumunu sı ri ve radyo dalga tuşla, GPS sinyalle ile doğru zamanı ım sinyalleri yard ı gösteriyor. u metal, zarif Oceanus koleksiyon anın ilk hibrit ny görünümü ile dü elliğini öz a olm sistemli saati iye gibi san di ye ce taşıyor. Sade munuzu kısa bir sürede konu li seyahat dikkate alan, sürek ezi olacak bu edenlerin vazgeçilm konuma ait saat modeller iki farklı ıyabiliyor. bilgisini ekrana taş e, saatte aranan kalit Oceanus serisi, bir ya j olabilme, su güneş enerjisi ile şar gibi önde gelen lık şık dayanıklılık ve taşıyor. özelliklerin tümünü ojektör r P c i n o s a n Pa Hayatınız a tıyor Parl aklık K a sterdam’da Panasonic’in Am 6 16 20 ISE gerçekleştirilen iği ed gil fuarında ser er teknolojik yenilikl er laz n ala r arasında ye projektör, 27.000 lümen parlaklığına sahip. 1,8 mm’lik duvar eli inc ğe sahip video 0 en kompakt 10.00 ün tör i ekranı ve sek nasonic’in ürünler Pa de ör kt oje pr er laz P™ DL lid lümen 1-Çipli nasonic’in bir de So parlaklığa sahip. Pa P™ PT-RZ31K arasında en yüksek kullanan 3-Çipli DL ni isi loj no tek er Shine laz 16 sonbaharından or. Projektörler 20 uy lun bu isi ser ör klerinde ve her projekt SXGA+ çözünürlü itibaren WUXGA ve satışa sunulacak. lümen parlaklığında biri 28.000 merkez kullanılmak üzere tasarımı alanlarında Kiralama ve sahne tirmeyen kesintisiz örler, bakım gerek tasarlanan projekt örler mevcut r. Kompakt projekt yo nu su i tis ran ga çalışma olduğundan, lensleri ile uyumlu nic so na Pa P™ DL 3-Çipli farklı projektörlerde eki mevcut lensleri nd eri ell in ler tör olanak sağlıyor. opera kullanabilmelerine Xerox’tan Mobil Çalışma İçin Beş Yeni Çözüm Teknoloji ve iş süreç yönetimi şirketlerinden Xerox, kablosuz çalışma özelliği olmayan yazıcıları kablosuz ve v uzaktan erişilebilir hale getiren Xerox Kablosuz Baskı Çözüm Adaptörü’nün de aralarında bulunduğu beş yeni mobil çözümü Türkiye’de kullanıma sunuyor. Xerox bu ürünlerle, ofis çalışanlarının mobil cihazları ile veya ofislerinin dışından her türlü bilgi ve dokümana ulaşmasına, çalışanları paylaşmasına olanak sunuyor. Xerox’un yeni yazılımı, çok fonksiyonlu yazıcılara kimlik doğrulama paylaşmas sunuyor. Xerox marka olması fark etmeksizin tüm baskı cihazları ile uyumlu olan yazılım, özelliği su fonksiyonlu baskı sistemlerinin kullanıcı erişim işlemlerini yönetiyor, istenilen her yerden ve her çok fonksi marka çok fonksiyonlu baskı cihazından çıktı alınabilmesini sağlıyor. Ofisler içi için eşsiz bir çözüm olan Xerox Wireless Print Solutions Adapter, wireless ve mobil baskı bağlantılarına sahip olmayan baskı cihazlarının bu özellikleri edinmesini sağlıyor. Xerox’un bağlantıla uygulaması Mobile Link App, artık Android ve iOS işletim sistemli cihazları destekliyor popüler u ve bulut ttabanlı çalışma özelliklerine yenilerini ekliyor. PrintByXerox özelliği ile güncellenen Mobile Print Cloud v3.0 yazılımı ile Xerox çok fonksiyonlu ofis cihazlarına bağlı olunan Xerox Mo her yerden mobil baskı almak mümkün oluyor. 57 ENGLISH MESS GOLDEN GLOVE MESS GOLDEN TIPS AWARDS ON OHS ARE PRESENTED THE FIRST EVER MESS ‘HEALTH AND SAFETY GOOD PRACTICE AWARDS’ CEREMONY TOOK PLACE IN ISTANBUL. Awards were presented in the MESS Workplace Health and Safety Good Practice Ceremony. 58 ENGLISH MESS Health and Safety Good Practices Competitions, held for the first time and intended to reward successful companies in the area of health and safety, was concluded. Awards were presented at a ceremony at Istanbul Marriott Hotel Şişli on 11 November. The ceremony was attended by MESS member companies, representatives of employer organizations, academicians and representatives from the Ministry of Labor and Social Security, with the opening speech delivered by MESS President Mehmet C. Betil. As part of the contest; OHS suggestions made by blue-collar employees employed at MESS members have been rewarded on MESS Golden Tips - Blue Collar OHS Awards Competition. The other competition named MESS Golden Glove OHS Good Practice Awards, applications are welcome from best examples of members' enterprises successfully assessing, eliminating or reducing OHS risks at work. These competitions aim to highlight leading examples of companies that are raising awareness and support the efforts carried out in this area. A jury of experts drawn from the Directorate General of Occupational Health and Safety, Labour Inspection Board and different players including MESS, have evaluated projects according to defined criteria. MESS GOLDEN GLOVE-AWARDED APPLICATIONS ■ Workplaces with 1 to 249 employees, category first prize Disa Otomotiv ■ Workplaces with 250 to 499 employees, category first prize Beltan Vibrocoustic ■ Workplaces with over 500 employees, category first prize Arçelik Inc Refrigerator Unit (The winners were awarded with education and consultancy services from the MESS Education Foundation, valued at 50,000 TL) MESS GOLDEN GLOVE-RECOMENDED APPLICATIONS 1- Anadolu Motor Best Practice: Potential / High Probability Accident Alert System 2- Arçelik (Washing Machine Unit) Best Practice: Ergonomics Project -Ergonomics System 3- Autoliv Metal Best Practice: Standardization in Eccentric Presses 4- BSH Home Appliances Best Practice: Machine Safety Acceptance and Risk Assessment 5- Coşkunöz Metal Form Best Practice: Improvement of the Workplace Safety System in the Process of Mold Turnover via Crane 6- Diniz Johnson Best Practice: Zero Energy Application 7- Ford Best Practice: Our Lives are in Our Hands 8- Mercedes-Benz Türk Best Practice: Removal of Risk and Risk Sources 9- Otokar Best Practice: Improvement of Employee Ergonomics 10- Tofaş Best Practice: Sky Hook (Ergonomic Sliding Seat) (The winners were awarded with education and consultancy services from the MESS Education Foundation, valued at 20,000 TL) MESS GOLDEN TIPS-AWARDED APPLICATIONS ■ Borusan Mannesman Boru (Mehmet Ayyıldız - Lütfü Orhan) ■ Bosch (Ümit Boran-Aslı Onur - Yüksel Yılmaz-Yalçın Kaya - Hakan Aydın) ■ Diniz Johnson (Barış Doğru) ■ Ford (Murat Yuca - Serdal Kavak-Yavuz Sara) ■ Karsan (Halil Doğramacı - Gürkan Korkmaz - Mehmet Sofaoğlu - Selami Şen) ■ Oyak Renault (Akif Ay) ■ Siemens (Yusuf Dikmen) ■ Tofaş (Ertuğrul Sağlık) ■ Temsa (Vehbi Eser) (Each blue collar employee was awarded with a gift certificate for 1,000 TL) ENGLISH MESS EDUCATION COMMISSION GATHERED MESS Education Commission gathered at the MESS Headquarters on 26 February 2016. The discussion points during the meeting were, with a widely attendence by member organizations: the vocational standards that were instituted by MESS since the last commission meeting, work carried out on sufficiency and testing, and the efforts made by MESS as part of law 6645. Commission members were briefed on the developments regarding the mandatory MYK documents, as well as surveys and analyses carried out by MESS. Commission members were also informed on the lobbying work carried out by MESS at the governmental level during the legislative process and the information and educational campaign planned following the completion of the legislative process. The efforts towards enabling SIBEM to carry out testing and certification in the relevant fields of employment were explained to commission members and questions were answered. A further topic discussed in the meeting was the OpenParticipation Education Program. Commission Members stated, unanimously, that the Open-Participation Education Program was implemented with great success and highly positive feedback was received from attendees. Members also were in unanimous agreement that the Open-Participation Education Program shall be continued in 2016. Other topics discussed during the meeting included MESS Education Foundation’s Scholarship Project and the “MESS-School-Enterprise Cooperation Model” which is also designed by the foundation. Detailed facts and figures were shared with commission members regarding the applications received from member firms and approved, and breakdowns of the branchs for which scholarships were granted and students receiving the scholarships. Ideas were exchanged with commission members on how to improve the efficiency of the Scholarship Project. Finally, members were briefed on the “MESS-SchoolEnterprise Cooperation Model”, which is presently at the planning stage, and suggestions noted. MESS WORKPLACE HEALTH AND SAFETY COMMISSION GATHERED AT MERCEDES The 59th meeting of MESS Workplace Health and Safety Commission was hosted by Mercedes-Benz Türk Inc. on 16 October 2015. The meeting, held to improve information exchange and social relationships between MESS members while also opening up opportunities 60 for business relations, was attended by experts in related fields. During the first part of the meeting, Workplace Health and Safety Manager Şükrü Metinoğlu gaved information on the structure of ISG Department and its operations on workplace health and safety. Next, a presentation was made by the MESS Workplace Health and Safety Department Head Altan Çetinkal on recent developments. Çetinkal shared the results of the MESS Workplace Health and Safety Contest, stating that the contest will be repeated on a yearly basis. Çetinkal reminded members on the procedure for the support of MESS members on workplace health and safety. He stated that in case of accidents occurring in member organizations, resulting in the loss of limbs, MESS would file an application for the reimbursement of the expenses for the microsurgery by the TISK Microsurgery and Reconstruction Foundation, if it receives the proper application from the member organization. The changes in the regulations regarding workplace safety were also discussed during the meeting. Çetinkal made a presentation on the law 6645 and answered the questions of commission members. During the afternoon part of the meeting field visits were held at chassis and assembly operations. Following the field visits, commission members met again for evaluating and discussing the commission plans for the upcoming period. MERKEZ Merkez Mahallesi Geçit Sokak No: 2 34381 Şişli / İSTANBUL Tel: (212) 232 01 04 (pbx) Faks: (212) 241 76 19 e-posta: mess@mess.org.tr www.mess.org.tr ANKARA BÖLGE TEMSİLCİLİĞİ Beştepeler Mahallesi Nergis Sokak Via Tower No: 7B/6 D:10 06330 Yenimahalle / ANKARA Tel: (312) 219 10 80 (pbx) Faks: (312) 219 18 50 e-posta: ankara@mess.org.tr BURSA BÖLGE TEMSİLCİLİĞİ Çekirge Mahallesi Çekirge Caddesi İntam İş Merkezi No:101/4 D: 401 16265 Osmangazi / BURSA Tel: (224) 236 38 62–236 38 86 Faks: (224) 236 98 94 e-posta: bursa@mess.org.tr İZMİR BÖLGE TEMSİLCİLİĞİ Akdeniz Mahallesi Şehit Fethi Bey Caddesi Heris Tower No: 55/6 D: 61 35210 Konak / İZMİR Tel: (232) 482 25 70 (pbx) Faks: (232) 484 45 80 e-posta: izmir@mess.org.tr MESS TÜRKİYE METAL SANAYİCİLERİ SENDİKASI YAYINIDIR • YIL: 53 • SAYI: 888 • 2016