Dosyayı İndir - Borsa Uzmanları Derneği
Transkript
Dosyayı İndir - Borsa Uzmanları Derneği
İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ ...................................................................................................... v Prof. Dr. Nurhan AYDIN KAMUNUN AYDINLATILMASI VE SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ ...............................................................................1-40 Yrd. Doç. Dr. Metin COŞKUN YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ .............................................................. 41-72 Yrd. Doç. Dr. Fatih TEMİZEL ASİMETRİK BİLGİNİN HİSSEDAR DEĞERİNE ETKİSİ ............................. 73-101 Yrd. Doç. Dr. Murat ERTUĞRUL KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR ....................... 103-149 Arş. Gör. Sinan YILMAZ İŞLETMELERİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİNDE İKİNCİL PAYDAŞLARLA İLİŞKİLERİN ÖNEMİ ................................................. 151-174 Yrd. Doç. Dr. Muammer SARIKAYA YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI .............................................................. 175-204 Yrd. Doç. Dr. Fatih BAYRAM GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM ..................................................... 205-254 Yrd. Doç. Dr. Mesut KURULGAN PAYDAŞLARA FİNANSAL RAPORLAMADA YENİ TRENDLER ............................................................................. 255-295 Yrd. Doç. Dr. Adnan SEVİM ÖNSÖZ Bir ülkenin ekonomik gelişimiyle sermaye piyasalarının gelişimi arasında kuvvetli bir bağ bulunmaktadır. Sermaye piyasaları gelişmemiş bir ülkede ekonomik gelişme beklenemez. Sermaye piyasalarının gelişimi ve etkinliği, bu piyasaların güven, açıklık ve kararlılık özelliklerine bağlıdır. Bu piyasalar ne kadar güvenilir, şeffaf ve istikrarlı ise etkinlik ve gelişmişlik o ölçüde artacaktır. Sermaye piyasalarının güven, açıklık ve kararlılık özelliklerini artırmada, Kamuoyunun Aydınlatması ve Yatırımcı İlişkileri faaliyetlerinin önemi açıktır. Kamuoyunun aydınlatılması; menkul kıymetlere yatırım yapan ve yapacak olan yatırımcıların hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla, sermaye piyasasında faaliyet gösteren işletmeler ve bu işletmelerin menkul kıymetleriyle ilgili bilgilerin açıklanmasıyla ilgili bir kavramdır. Yatırımcı ilişkileri ise mevcut ve potansiyel yatırımcıların yatırım kararlarında gerekli olan bilgileri sağlamaya, işletme ile işletmenin iç ve dış paydaşları arasındaki iletişimi en etkin bir şekilde sürdürmeye yönelik faaliyetlerdir. Günümüzün artan rekabet koşulları karşısında işletmelerin başarıyı yakalamaları ve değer maksimizasyonu amacını gerçekleştirmeleri, paydaşlarıyla başarılı ilişkiler kurmalarına bağlıdır. Bu ilişkilerin sürdürülebilmesi; paydaşların ihtiyaç duyacakları bilgileri doğru, zamanında ve güvenilir bir biçimde sunulmasını gerektirir. Bilgi v kirliliğinin yoğun olduğu günümüzde yatırımcılar için doğru, yeterli, kolay erişilebilir bilgiye ulaşmak son derecede kritik bir faktör olmuştur. İşletmeler paydaşların gereksinimlerini karşılayacak bilgileri sunmadıkça, işletmeye güvenin, işletmeye yönelik olumlu duygu ve düşüncelerin oluşması mümkün görünmemektedir. Kamuoyunun Aydınlatılmasında Yatırımcı İlişkileri adlı bu kitap, konunun farklı boyutlarıyla ele alındığı sekiz çalışmadan oluşmaktadır. Bu çalışmanın ortaya çıkarılmasındaki temel amaç, ülkemizde bu konuda henüz Türkçe kaynağın yok denecek kadar az olmasıdır. Çalışmada, hem bu boşluğun giderilmesi, hem de sermaye piyasalarında etkinliğin artırılmasında önemli olan bu konuya olan ilginin artırılması amaçlanmıştır. Kitabın basılmasına olanak sağlayan başta Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Fevzi SÜRMELİ ve Rektör Yardımcımız Sayın Prof. Dr. Nezih VARCAN olmak üzere, çalışmada yazar olarak görev alan tüm meslektaşlarıma teşekkür ediyorum. Çalışmanın ilgililere yararlı olmasını dilerim. Prof. Dr. Nurhan AYDIN Editör Ekim 2009 vi KAMUNUN AYDINLATILMASI VE SERMAYE PĠYASALARI AÇISINDAN ÖNEMĠ Yrd. Doç. Dr. Metin COŞKUN Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi 1. GĠRĠġ Finansal piyasaların temel işlevi fon akımını kolaylaştırmaktır. Başka bir deyişle fon fazlası olan birimler fon açığı veren birimlere fonları finansal piyasalar aracılığıyla transfer etmektedirler. Kısa vadeli fonlar para piyasasında, uzun vadeli fonlar ise sermaye piyasasında işlem görmektedir. Sermaye piyasalarında fon transferi daha çok hisse senedi, tahvil gibi menkul kıymetlerin ihraç edilmesi ile gerçekleştirilmektedir. Devlet, kamu kurumları ve işletmeler fon ihtiyaçlarını uzun vadeli menkul kıymetler ihraç ederek karşılamakta, yatırımcılar ise bu menkul kıymetlere yatırım yaparak sahip oldukları fonları değerlendirmek istemektedirler. Böylece bir taraftan tasarruflar gelir getirici alanlarda değerlendirilirken diğer taraftan bu tasarruflar verimli alanlarda kullanılarak ekonominin gelişimine ve kalkınmaya ivme kazandırılmaktadır. Menkul kıymet piyasasının gelişimi büyük oranda menkul kıymet arz ve talebinin canlı ve güçlü olması ile mümkündür. Ancak bu gelişimin sürdürülebilir olması sağlıklı bir ikincil piyasanın varlığına bağlıdır. Arz ve talep dengesinin mevcut olması, piyasaları etkileyici faktörel güçlerin bulunmaması, menkul kıymetin fiyatını belirleyici ekonomik, siyasi ve sosyal gelişmelere ilişkin tüm bilgilerin piyasaya anında sunulması, piyasanın likiditesinin yüksek olması ve düşük işlem maliyetleri etkin bir piyasa yapısını yansıtan faktörlerdir. Bunların sağlanmasında, makro Metin COŞKUN ekonomik yapılanmadaki istikrara paralel olarak, piyasa ve borsa sistemlerine ilişkin yasal, teknik ve kurumsal altyapıdaki gelişim düzeyi de belirleyici olmaktadır. Piyasa düzenini ihlal eden davranışları önleyici gözetim ve denetim faaliyetleri, piyasa işleyiş ve etkinliğini artırmaya yöneliktir. 1 Sermaye piyasasında yer alan taraflar kendilerini güven içerisinde hissetmek isterler. Başka bir deyişle sermaye piyasalarında dürüstlük ve güven son derece önemlidir. Bu piyasada yatırım yapanlar aldatılma şüphesi içerisinde olmamalıdır. Sermaye piyasalarında, dürüstlük ne derecede önemli ise ortaklıkların içinde olup bitenlerin, onlara ilişkin gelişmelerin, piyasanın tüm tarafları tarafından bilinmesi, ortaklıkları ve onların ihraç ettikleri sermaye piyasası araçlarını ilgilendiren bilgilerin saydamlığı, herkese açıklığı ve özellikle yatırımcılar açısından bunlara eşit konumlarda ve zamanlarda ulaşılabilmesi de o denli vazgeçilmezdir. 2 Sermaye piyasası faaliyetlerinin güven içinde yürütülmesi ve yatırımcıların doğru bilgilendirilmesi amacıyla açıklık ve kamuyu aydınlatma ilkeleri önemini korumaktadır. Açıklık ilkesinin uygulanmaması, halkın yanlış bilgilerle kasıtlı olarak yönlendirilmesi dışında, en azından, mevcut doğru bilgilerden, önce şirketlerin içinde bulunan kişilerin, yönetici veya çalışanların yararlanması sonucunu verir. 3 Halka arz edilen menkul kıymetlere ilişkin şirketlerin durumlarını ortaya koyan bilgilerin zamanında, doğru, tam ve ayrıntılı olarak yayınlanması yatırımcıların hak ve menfaatlerinin korunması açısından önem arz etmektedir. Menkul kıymet piyasalarında kamuyu aydınlatma sisteminden amaçlanan, yatırımcıların etkin bir şekilde korunmasıdır. Ancak, uygulamada tam aydınlanmanın sağlanmasında güçlüklerle karşılaşılmaktadır. Bilginin çıkışı ile herkese dağılımı arasındaki zaman 1 Meral Varış Tezcanlı, Ġçeriden Öğrenenlerin Ticareti ve Manipülasyonlar (İstanbul: Ufuk Reklamcılık ve Matbaacılık Ltd.Şti, Aralık 1996), s. 2. 2 Reha Tanör,Türk Sermaye Piyasası (1. Bası. İstanbul: Beta Basım, Kasım 2000), s. 212. 3 Muharrem Karslı, Sermaye Piyasası, Borsa, Menkul Kıymetler (3.Baskı. İstanbul: Beta Basım, 1989), s. 454. 2 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ sürecinin uzunluğu, bazı kişilerin menfaat sağlamalarına, diğer yatırımcıların da zarara uğramalarına yol açmaktadır. Kamuyu tam aydınlatma zorunluluğu ile yatırımcıların tam korunması yönünde zaman aralığının sıfıra indirilmesi hedeflenmektedir. 4 2. KAMUYU AYDINLATMA KAVRAMI Kamuyu aydınlatma kavramı, sözlük anlamı açısından “açmak, ifşa etmek, göstermek, izhar etmek” anlamlarını taşıyan İngilizce “disclose” fiilinin isim hali olan ve “açma, ifşa etme, haber verme” gibi manalara gelen “disclosure” kelimesinin Türkçe karşılığı olarak kullanılmaktadır. Kavramın özünde, sermaye piyasasında faaliyet gösteren şirketlerle menkul kıymetlere ilişkin durum, olay ve faaliyetlerin kamuya açıklanması yer almaktadır. 5 Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlükte kamu; “halk hizmeti gören devlet organlarının tümü, Bir ülkedeki halkın bütünü, Topluluk oluşturucu ortak çıkarlar çevresinde oluşan ve üyeleri bu ortak çıkarlar konusunda karar birliğine ulaşmak için etkileşimde bulunan toplumsal kesim”, aydınlatma; “Aydınlatmak işi, Bir sorunun ya da bir kavramın tüm içerimleriyle açıklanması” şeklinde ifade edilmektedir. Bu iki kavramın sözlük anlamlarını bir arada kullanıldığında kamuyu aydınlatma; “genel olarak bir ülkede yaşayan halkı, özelde belli bir amaç, çıkar için bir araya gelmiş bir topluluğu, belli bir konuda ayrıntılı olarak bilgilendirme” şeklinde tanımlanabilir. Bununla birlikte, kamuyu aydınlatma finansal piyasa öğretisinde kullanılan teknik bir ifade olduğundan konunun uzmanları tarafından da farklı, ancak birbiri ile tutarlı, birbirini destekleyici şekilde tanımlanmıştır. Bu tanımlardan Prof.Dr.Ünal Tekinalp’in tanımı, kavramı en geniş haliyle açıklayıcı niteliktedir:6 “Ortaklık pay sahipleri ve alacaklılarının menfaatlerini korumaya ve haklarını bilinçli ve etkili bir şekilde kullanmaya yardım eden; gelecekteki pay ve tahvil sahiplerinin ve sermaye piyasasının diğer ilgililerinin 4 Tezcanlı, s. 17. Mustafa İhtiyar, Sermaye Piyasası Hukukunda Kamuyu Aydınlatma Ġlkesi (1. Bası. İstanbul: Beta Basım, Mayıs 2006), s. 59. 6 Ünal Tekinalp, Anonim Ortaklığın Bilançosu ve Yedek Akçeleri, Kamuyu Aydınlatma Ġlkesi Ġle (İstanbul: 1979), s.53. 5 3 Metin COŞKUN aldatılmalarını önleyip, ortaklık yararına kazanılmalarını sağlayan; özel ekonomik gücün, milli iktisadın gereklerine ve faydasına uygun çalışmasını gerçekleştiren; gerek iç, gerek dış denetimi kapsamı içine alan, ilkelerin tümüdür.” Tanımda ortaklık pay sahipleri (hisse senedi sahipleri) ile tahvil sahipleri doğrudan kullanılmakta, devamında sermaye piyasasının diğer ilgililerine vurgu yapılmaktadır. Sermaye piyasasının diğer ilgilileri denildiğinde ilk bakışta sermaye piyasasında işlem yapan ya da sermaye piyasası faaliyetlerinden etkilenen kişi ve kurumlar anlaşılabilir. Ancak gerçekte, sermaye piyasasında işletmelerin menkul kıymetleri işlem gördüğünden işletmelerle çıkar ilişkisi olanlar sermaye piyasasının diğer ilgilileridir. Bir işletmenin kararlarından, politikalarından ve faaliyetlerinden doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenen ya da bunları etkileyen kişi ve gruplar için paydaş (menfaat sahibi) kavramı kullanılmaktadır. İşletmeler paydaşlarıyla çok çeşitli şekillerde sürekli ilişki içerisindedirler. Piyasa paydaşları işletmenin ekonomik faaliyetlerinden doğrudan etkilenen kesimdir. Bu nedenle piyasa paydaşları birincil paydaşlar olarak da adlandırılmaktadır. ġekil 1: ĠĢletmenin Piyasa PaydaĢları 4 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ Şekil 1 işletmenin piyasa paydaşlarını göstermektedir. Hissedarlar; işletmeye yatırım yaparak kâr payı ya da sermaye kazancı elde etmek isterler. Kreditörler; işletmeye ödünç para vererek, faiz geliri elde ederler. Çalışanlar; ücret karşılığında bilgi ve yetenekleri ile işletmeye katkı sağlarlar. Tedarikçiler; işletmeye belli bir ödeme karşılığında hammadde, enerji, hizmet ve diğer girdileri sağlarken, distribütörler, toptancılar ve perakendeciler işletmenin mal ve hizmetlerinin müşterilere pazarlanmasında yardımcı olurlar. Tüm işletmelerin mal ve hizmetlerini satın alacak olan müşterilere ihtiyacı olduğu da kuşkusuzdur. Sayılan bu paydaşlar toplumda tüm işletmelerin etkileşimde bulunduğu temel birimlerdir. Piyasa dışı paydaşlar (ikincil paydaşlar) ise işletmenin ekonomik faaliyetleriyle doğrudan ilgilenmeyen, ancak işletme faaliyetlerinden etkilenen ya da etkileyen kişi ve gruplardır. Şekil 2’de işletmenin piyasa dışı paydaşları yer almaktadır. Devlet kurumlarının piyasa paydaşı mı piyasa dışı paydaş mı olduğu konusunda kesin bir görüş yoktur. Bazı teorisyenler devlet kurumlarının işletme faaliyetlerini doğrudan etkilemediği için piyasa dışı paydaş olarak sayılması gerektiğini ileri sürerken, bazı teorisyenler aslında devletin vergileri, ücretleri belirleyerek ya da teşvik ve sübvansiyonlar kanalıyla işletme faaliyetlerini etkilediğini ileri sürerek piyasa paydaşı sayılması gerektiğini söylemektedirler. Çevreciler, yeşiller gibi eylemci gruplar veya sivil toplum örgütleri gibi topluluklar zaman zaman baskı oluşturarak işletme faaliyetlerini etkileyebilmektedirler. İşletmelere çeşitli konularda finansman sağlayan sponsorlar da amaçları doğrultusunda işletme faaliyetlerini etkileyebilmektedir.7 Bazı paydaşlar ise birden fazla rol üstlenebilir. Örneğin, halktan biri olan çalışanlar aynı zamanda işletmenin hissedarı olabilir ya da bir sivil toplum örgütünde görev alıyor olabilir. İşletmelere kredi kullandıran kuruluşlar işletmenin müşterisi olabilir. 7 Anne T. Lawrence ve diğerleri, Business and Society (Eleventh Edition, New York: McGraw-Hill Irwin, 2005), s.8. 5 Metin COŞKUN ġekil 2: ĠĢletmenin Piyasa DıĢı PaydaĢları Görüldüğü gibi işletme faaliyetleri ile doğrudan ya da dolaylı ilgilenen çok geniş bir kesim bulunmaktadır. Bu kesimler işletmenin faaliyetleri, mali yapısı, performansı hakkında bilgi sahibi olmak istemektedirler. Bu nedenle paydaşların birinci elden işletme yöneticileri tarafından bilgilendirilmeleri yasal ve etik bir sorumluluktur. 3. KAMUYU AYDINLATMA KAVRAMININ GELĠġĠMĠ Kamuyu aydınlatma ile ilgili ilk uygulamalar İngiltere ve Amerika’da başlamıştır. Bunun sebeplerinden ilki İngiliz-Amerikan (AngloSakson) sisteminde halka açık anonim ortaklıkların hukuki yapılanmada esas unsur olmasıdır. Kıta Avrupasında ise aile şirketleri daha önemlidir. Halka açık anonim ortaklıklar sisteme daha sonraları entegre edilmiştir. İkinci sebep ise sanayileşmenin İngiltere’de başlamış olması, sermaye piyasalarının Amerika’da gelişmeye başlamasıdır. Sanayileşme ve sermaye piyasalarının gelişim sürecinde yaşanan sorunlar kamuyu aydınlatma ilkelerinin oluşturulmasını zorunlu kılmıştır.8 8 İhtiyar, s. 6. 6 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ 3.1. Ġngiltere’de Kamuyu Aydınlatma Kavramının GeliĢimi Menkul kıymet alım-satımı ile ilgili olarak kabul edilen önemli hukuk normlarından ilki İngiltere’de 1285’de Kral I.Edward zamanında yürürlüğe girmiştir. Kamuyu aydınlatma kavramıyla pek ilişkisi olmayan bu düzenlemeye göre menkul kıymet alım-satım işi yapanlara Belediye Meclisinden ruhsat alma zorunluluğu getirilmiştir. 1696 yılında yine İngiltere’de oluşturulan bir Komisyon, menkul kıymet alım-satımında ve özellikle anonim şirketlerin halka sundukları hisse senetlerinin satışında uygulanan hileleri incelemiş ve hazırladıkları raporda, hisse senedi alım-satımında yaygınlaşan hileli işlemler ve zararlı usuller sonucunda anonim şirketlerin kuruluş amacından saptırıldığını ve şirketlerin tanınmaz hale geldiği vurgulanmıştır. Bu raporun yayınlanmasından sonra 1697 yılında yasama organı tarafından “Hisse Senedi Simsar ve Coberlerinin Haksız İşlemlerinin Durdurulmasını Öngören Kanun” kabul edilmiştir. Bu Kanun 1707 yılına kadar yürürlükte kalmıştır. Kanunun yürürlükten kalkmasından sonra tarihe “saman alevi” veya “sabun köpüğü” gibi ifadelerle geçen ve birbirine benzer nitelik taşıyan çok sayıda olumsuz örnek görülmüştür. Zira bu dönemde çeşitli söylenti ve spekülasyonlarla birçok şirketin hisse senetlerinin değeri çok kısa sürede yüksek değerlere ulaşmış, yine kısa bir zaman sonra aşırı değer kaybetmiştir. Tarihe “South Sea Bubble” olarak geçen bu olaylar, yatırımcıların güvenini sarsmakla kalmamış, çok sayıda kişi tasarruflarını kaybetmiştir. Bunun üzerine 1720 yılında “Buble Act” olarak adlandırılan bir Kanun çıkarılmıştır. Bu kanunla sahte veya usulüne uygun bir şekilde düzenlenmeyen sözleşmelerle halktan para toplayan kişiler için ağır müeyyideler getirilmiş, ayrıca hisse senedi alım satımıyla uğraşan kişiler için de sert hükümler kabul edilmiştir. Ne var ki çok katı hükümlerle dolu bu kanunun aynı zamanda sermaye piyasasının gelişmesini engellediği anlaşılınca çeşitli tarihlerde yapılan değişikliklerle yumuşatıldığı ve 1825’de tamamen kaldırılmıştır. Buble Act’ın kaldırılmasından sonra Board of Trade’in Başkanı Gladstone’un başkanlığında kurulan özel bir Komisyon önemli bir rapor yayınlamıştır. Gladstone Komisyonu olarak da adlandırılan bu heyetin 7 Metin COŞKUN hazırladığı rapor, “anonim şirketlere yatırım yapacak kişilere teşebbüsün iç yüzünü öğrenebilmeleri için gerekli bilgilerin verilmesi ihtiyacına” işaret etmiş ve günümüz sermaye piyasası hukukunun temel kavramı olan kamuyu aydınlatma ilkesini ele alan konu üzerinde ciddiyetle duran ilk önemli belge niteliğini kazanmıştır.9 1844, 1856 ve 1867 tarihlerinde yürürlüğe giren Şirketler Kanunlarında kamuyu aydınlatma ilkesi açısından önem taşıyan hükümler getirilmiştir. Daha sonra 1890, 1895, 1900, 1948 ve 1967 yıllarında yapılan düzenlemelerle kamuyu aydınlatma ilkeleri pekiştirilmiştir. 3.2. ABD’de Kamuyu Aydınlatma Ġlkesinin GeliĢimi Amerikalı Profesör William Ripley, federal sermaye piyasası kanunlarının kabul edilmesinde ve hatta 1929 mali krizinden önce yazdığı Main Street and Wall Street isimli kitabında ABD’de geçerli olan ilkenin kamuyu aydınlatma, açıklama yapma değil, tam tersi aydınlatmama, açıklama yapmama ilkesi olduğunu ifade ediyordu. Sermaye piyasası yönünden yapılacak açıklamalar bir yana, günümüzde halkla ilişkiler kavramı içinde yer alan çalışmalara dahi gerek duyulmamakta ve tamamen gizlilik içinde faaliyet göstermeye gayret edilmekteydi. İşte bu nedenle Ripley, federal kanunların çıkmasından önceki dönemi “impublicity” dönemi olarak nitelendirmektedir.10 İngiltere’de gelişen kamuyu aydınlatma ilkesinin ABD’de yansıması ve federal kanunlarda ifadesini bulması uzun yıllar süren bir oluşum sonunda mümkün olmuştur. ABD’de kamuyu aydınlatma ilkesinin ilk uygulamaları Mavi Gök Kanunları ile düzenlenmiştir. Mavi Gök Kanunlarına gelesiye kadar, 1903 yılında Connetticut Eyaletinde, 1904 yılında Georgia Eyaleti, 1909 yılında Nevada Eyaleti, 1910 yılında Rhode Island Eyaleti kamuyu aydınlatma ile ilgili düzenlemeler yapmıştır. 9 Haluk Kabaalioğlu, Sermaye Piyasasında Kamuyu Aydınlatma Ġlkesi (İstanbul: İktisadi Yayın Ltd.Şti, 1985), s. 17-20. 10 Kabaalioğlu, s. 28. 8 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ Mavi Gök Kanunları, sermaye piyasasında oldukça artan hileli ve aldatıcı işlemlere karşı yatırımcıyı korumak amacı ile ABD’nin neredeyse tüm eyaletlerinde kabul edilmiş olan federe düzeydeki kanunların genel adıdır. Bu yöndeki düzenlemeler ilk olarak 1911 yılında Kansas eyaletinde başlamış, daha sonra diğer eyaletler de benzer nitelikte düzenlemeler yapma yoluna gitmişlerdir. Mavi Gök Kanunları ifadesinin kaynağı, dönemin sermaye piyasasında mevcut olan hileli ve aldatıcı işlemlerin hangi boyutlara ulaşmış olduğunu göstermesi bakımından oldukça anlamlıdır. Zira kanunlara bu ismin verilmesine sebep olan husus, 1917 tarihli bir mahkeme kararında yer alan ifadelerdir. Buna göre, piyasadaki hile ve sahtekârlıklar o kadar artmıştır ki kötü niyetli kişiler, değişik hile ve aldatmacalarla, neredeyse gökyüzünü dahi parselleyip yatırımcıya menkul kıymetler yolu ile satacak hale gelmişlerdir. Bu denli artış gösteren hile ve sahtekârlıklar karşısında ise yatırımcıların korunması gereği de kaçınılmaz olmuştur. Bir bütün olarak değerlendirildiğinde, Mavi Gök Kanunlarının kamuyu aydınlatma ilkesini değil izin sistemini kabul etmiş oldukları söylenebilir. Zira menkul kıymetlerin halka arzında ölçü, ilgili şirket ve ihraç ettiği menkul kıymetler hakkında yatırımcıya tam, doğru ve dürüst bilgi vermek değildir. Bunun yerine, eyalet mevzuatınca talep edilen bilgiler ilgili idari birimlere sunulmakta ve görevli personel tarafından “sağlamlık” ve “güvenilir olma” yönünden incelenmektedir. Mavi Gök Kanunları döneminin özelliklerinden birisi de kamuyu aydınlatma ilkesinin bulunmaması sebebiyle bir “gizlilik” sürecini ifade etmesidir. Sonuç olarak, Mavi Gök Kanunları yatırımcıyı korumak gibi yerinde bir gaye ile ortaya çıkmış olmalarına rağmen pratikte başarılı olamamış ve yetersiz kalmıştır.11 İdari birimlere tanınan geniş yetkilere rağmen Mavi Gök Kanunlarının yatırımcıyı korumak açısından yeterli olmadığı anlaşılınca, izin sisteminden vazgeçilerek kamuyu aydınlatma ilkesini esas alan hukuki düzenlemeler yapılmıştır. 1933 tarihli Menkul Kıymetler Kanunu ile 1934 tarihli Menkul Kıymetler Borsası Kanunu, ABD hukukunda sermaye piyasasını kamuyu aydınlatma ilkesi çerçevesinde düzenleyen temel kanunlar olmuşlardır. 11 İhtiyar, s. 15-18. 9 Metin COŞKUN 3.3. Avrupa Birliği’nde Kamuyu Aydınlatma Ġlkesinin GeliĢimi Avrupa Birliği hukukunda şirketler hukuku ve sermaye piyasası alanına yönelik ilk hukuki düzenlemeler, kamuyu aydınlatma ilkesini esas alan düzenlemelerdir. Bu düzenlemelerin ilki, 9 Mart 1968 Tarih ve 1 Nolu Şirketler Hukuku Konsey Yönergesidir. İkincisi ise 25 Temmuz 1977 Tarihli Devredilebilir Menkul Kıymetler Üzerinde Yapılacak İşlemlerle İlgili Olarak Avrupa Çapında Uygulanacak Davranış Kuralları Hakkında Komisyon Önerisidir. Bu hukuki metinlerde vurgulanan temel husus kamuyu aydınlatma ilkesinin, piyasada açıklık sağlamak, yatırımcıyı korumak ve piyasaların entegrasyonunu temin etmek açısından en elverişli hukuki vasıta olduğudur. ABD hukuku ile karşılaştırıldığında AB hukukunun sermaye piyasası ve kamuyu aydınlatma ilkesi yönünden daha zayıf bir konumda olduğu söylenebilir. Zira birlik içinde yer alan kimi ülkelerde sermaye piyasası oldukça gelişmiş bir durumda iken, diğer ülkelerde gelişimini henüz tamamlayamamıştır. Hal böyle olunca, birlik hukuku oluşturulmaya çalışılırken hukuki kriterler mümkün olduğu ölçüde en alt seviyede tutulmaya çalışılmaktadır. Bununla güdülen amaç, önce birlik üyesi ülkelerde sermaye piyasalarının gelişmişlik farklarının giderilmesi ve ondan sonra daha ileri hedeflere yönelmektir. Nitekim birliğin sermaye piyasasına yönelik düzenlemeleri incelendiğinde, hukuki metinlerin çoğunda “öneri”, “tavsiye” ve “koordinasyon” ifadelerinin sıkça kullanılmış olduğu görülmektedir.12 3.4. Ülkemizde Kamuyu Aydınlatma Ġlkesinin GeliĢimi Ülkemizde sermaye piyasalarının gelişimi 1980’li yıllardan sonra başlamıştır. Osmanlının son dönemi ve Cumhuriyetin ilk yıllarındaki kısa süreli Borsa deneyimleri göz ardı edilirse Borsanın kurulması ve gelişmesi 1986 yılından sonra olmuştur. 1982 yılında kabul edilen Sermaye Piyasası Kanunu’na (SPKn) kadar sermaye piyasasına yönelik hukuki düzenlemeler yapılmamıştır. Dolayısıyla da kamuyu aydınlatma konusunda bir düzenleme yapılmamıştı. Bununla birlikte kamuyu aydınlatma ilkesinin ilk işaretlerini 12 İhtiyar, s. 35-38 10 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ Türk Ticaret kanununda bulmak mümkündür. Türk Ticaret Kanununda; anonim şirketlerin tedrici kuruluşlarında izahname ve sirküler yayınlama zorunluluğu getirilmiş, sermaye artırımlarında da tedrici kuruluştaki gibi izahname yayınlanması ve malumat alma başlığı altında ortakların şirket hakkında bilgi edinme hakları düzenlenmiştir. Ancak kamuyu aydınlatma ilkesinin gerçek anlamda ilk defa hukuk sistemimize girişi 28.7.1981 tarih ve 2499 sayılı SPKn’u ile gerçekleşmiştir. Bununla birlikte bu kanun üzerindeki çalışmalar 1960’lı yıllara kadar dayanmaktadır. 1992 yılında SPKn’unda yapılan değişikliklerle kamuyu aydınlatma ilkesi gerçek manada uygulanmaya başlanmıştır. 1982 tarihli SPKn’unun ilk halinde izin sistemi geçerliydi. Kurul incelemesi kamuyu aydınlatma ilkesi ile sınırlı kalmamakta, kamu yararı ve halkın istismarı gibi ölçüler ile iktisadi bir inceleme de yapılmaktaydı. Adeta risk-getiri değerlendirmesi yatırımcıya bırakılmayıp, bu değerlendirme kamu adına Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından yapılmaktaydı. Bir karşılaştırma yapılacak olursa, sermaye piyasasının 1982-1992 döneminin, ABD’deki Mavi Gök Kanunları dönemini andıran özellikler getirdiğini söyleyebiliriz.13 1992 yılında yapılan değişikliklerle, 1982-1992 arası dönemde geçerli olan izin sistemi terk edilmiş ve kamuyu aydınlatma ilkesi benimsenmiştir. Dolayısıyla, bundan sonra risk-getiri değerlendirmesi yapmak SPK’na ait bir görev değil, yatırımcının bizzat üstlenmesi gereken bir faaliyet haline gelmiştir. 4. KAMUYU AYDINLATMANIN ÖNEMĠ Şeffaflık ve kamuyu aydınlatma, birbirini karşılıklı olarak etkileyen kavramlardır. Şirkette şeffaflık kültürü daha çok benimsendikçe, açıklanan bilgilerin niteliği ve niceliği de artacaktır. Diğer yandan, özellikle sermaye piyasasında düzenleyici kurumlar tarafından açıklanması zorunlu bilgilerin formatı belirlendikçe, şirketlerin şeffaflık derecesi artacaktır. Kamuyu 13 İhtiyar, s. 55. 11 Metin COŞKUN aydınlatmanın, sermaye piyasalarının gelişimi açısından önemi şu şekilde özetlenebilir:14 Kamuyu aydınlatma, yatırımcıların korunması için güçlü bir araçtır. Sermayenin çekilmesine ve piyasalara olan güvenin artırılmasına yardımcı olur. Zayıf kamuyu aydınlatma, sermaye piyasalarında etik olmayan davranışlara ve piyasa bütünlüğünün bozulmasına neden olur. Bu durum sadece şirketlere değil, bir bütün olarak ekonomiye de zarar verir. Yetersiz ve açık olmayan bilgiler sermaye piyasasının işleyişine zarar vererek sermaye maliyetini artırabilir. Güvenilir ve zamanlı bilgi, şirket bünyesindeki karar alıcıların güvenini artırır ve doğrudan büyümeyi ve kârlılığı etkileyen başarılı şirket kararları almalarını mümkün kılar. Açıklanan bilgiler, şirketin hisse senedi fiyatına yaptıkları doğrudan etkinin yanında, şirket dışındaki karar alıcıların (menfaat sahipleri, yatırımcılar ve borç verenler), şirket ile ilgili bilgi toplama inisiyatiflerine etki ederek fiyatı dolaylı olarak da etkilerler. Açıklanan bilgilerin niteliği ve niceliği arttıkça, şirketin değeri hakkındaki belirsizlikler ortadan kalkar. Daha kaliteli kamuyu aydınlatma ile şirket daha uzun dönemli yatırımcıları çekebilir, daha geniş anlamda analiz imkânı sağlanır, yönetimin kredibilitesi ve hesap verebilirlik düzeyi artar. 14 Aylin Poroy Arsoy, “Kurumsal Şeffaflık ve Muhasebe Standartları”, Afyon Kocatepe Üniversitesi ĠĠBF Dergisi (Cilt: X, Sayı: II, 2008), s.25. 12 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ 5. SERMAYE PĠYASASI KANUNUNUN AYDINLATMA ĠLE ĠLGĠLĠ MADDELERĠ KAMUYU Kanunun 4. Maddesinde sermaye piyasası araçlarının ihraç veya halka arzında Kurul’a kaydettirilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Sermaye piyasası araçlarının ihracı veya halka arzı için idari birimden izin almak gerekmemekte, sadece SPK kaydı ile yetinilmektedir. Kanunun 5. Maddesinde ise SPK’a kayıt başvurusunda SPK’ca belirlenecek bilgi ve belge istenecektir. İncelemeler sonucunda açıklamaların yeterli olmadığı ve gerçeği dürüst bir biçimde yansıtmayarak halkın istismarına yol açacağı sonucuna varılırsa, gerekçe gösterilerek, başvuru konusu sermaye piyasası aracının SPK kaydına alınmasından imtina edilebilir. SPK, sadece kendisine sunulan bilgi ve belgelerin tam, doğru ve dürüst olup olmadığını incelemekte, iktisadi bir denetim yoluna gitmeyerek, risk-getiri değerlendirmesini yatırımcılara bırakmaktadır. 6. Madde sermaye piyasası araçlarının halka arzında açıklanacak bilgiler izahnamede yer alır denilmektedir. Sermaye piyasası araçlarının Kurul kaydına alınmasından sonra izahname ticaret siciline tescil ve ilan edilir. İzahnamede aşağıdaki bilgiler yer almalıdır: Ortaklık Hakkında Bilgiler, Artırılan Sermaye Paylarına İlişkin Bilgiler, Ortaklığın Halka Arz Yoluyla Satışı Hakkında Bilgiler, Halka Arzla İlgili Genel Bilgiler, Mali Durum ile İlgili Bilgiler, Yönetime İlişkin Bilgiler, Faaliyet Hakkında Bilgiler, Grup Hakkında Bilgiler, Hisse Senetleriyle İlgili Vergilendirme Esasları. Halkın sermaye piyasası araçlarını satın almaya daveti sirküler ile yapılır. Yayımlanacak sirküler ve ilanların esasları SPK tarafından belirlenir. İlanlar ve açıklamalar gerçeğe uymayan abartılmış veya yanıltıcı bilgileri 13 Metin COŞKUN içeremeyeceği gibi SPK kaydına alınmanın resmi bir teminat olarak yorumlanmasına yol açacak açık veya dolaylı bir ifade taşıyamaz. Madde 7’e göre izahname ve sirküler, aracı kuruluşlar ile ihraççılar tarafından müştereken imzalanmalıdır. Bu belgelerde yer alan bilgilerin gerçeği dürüst bir biçimde yansıtmasından ihraççılar sorumludur. Ancak, kendilerinden beklenen özeni göstermeyen aracı kuruluşlara da zararın ihraççılara tazmin ettirilemeyen kısmı için müracaat edilir. SPKn’nın "Temettü ve Bedelsiz Payların Dağıtım Esasları" başlığını taşıyan 15'inci maddesinin son fıkrasında; "halka açık anonim ortaklıkların; yönetim, denetim veya sermaye bakımından dolaylı veya dolaysız olarak ilişkili bulunduğu diğer bir teşebbüs veya şahısla emsallerine göre bariz şekilde farklı fiyat, ücret ve bedel uygulamak gibi örtülü işlemlerde bulunarak kârını ve/veya mal varlığını azaltamayacağı," hükme bağlanmıştır. SPKn'nun 47/A-6 maddesinde, 15'inci maddenin son fıkrasında belirtilen işlemlerde bulunarak kârı ve/veya mal varlığını azaltan tüzel kişilerin yetkililerinin hapis ve ağır para cezası ile cezalandırılacakları öngörülmüştür. 16. Maddede Muhasebe, Mali Tablo ve Rapor Standartları, İlan, Bağımsız Denetleme İhraççılar ve sermaye piyasası kurumları, konsolide olanlar dahil kamuya açıklanacak veya gerektiğinde Kurulca istenecek mali tablo, rapor ve bilgileri tespit olunacak şekil ve esaslara, genel kabul görmüş muhasebe kavram, ilke ve standartlarına uymak suretiyle düzenlemekle yükümlü oldukları belirtilmiştir. Madde 16/A’a göre halka açık anonim ortaklıkların sermaye ve yönetiminde kontrolü sağlamak amacıyla pay sahiplerine çağrıda bulunarak, hisse senedi toplama girişiminde bulunulmasında veya genel kurullarda oy hakkını kullanmak için vekâlet istenmesinde veya ortaklığın pay dağılımının önemli ölçüde değişmesi sonucunu veren, hisse senedi el değiştirmelerinde, sermaye artırımlarında, birleşme ve devirlerde, menkul kıymetlerin değerini etkileyebilecek önemli olay ve gelişmelerde Kurul, küçük pay sahiplerinin korunması ve kamunun aydınlatılmasını sağlamak amacıyla düzenlemeler yapar. 14 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ Hisse senetleri borsalar ve teşkilatlanmış diğer piyasalarda işlem gören anonim ortaklıkların yönetim kurulu üyeleri, genel müdür ve yardımcıları ile sermayenin % 10 veya daha fazlasına sahip ortakları, malik oldukları anonim ortaklıklara ait hisse senetleriyle ilgili olarak, Kurulun kamuyu aydınlatma açısından gerekli gördüğü bilgileri, belirlenecek şekil ve esaslar dâhilinde Kurula ve ilgili borsalara ve teşkilatlanmış diğer piyasalara bildirmekle yükümlüdürler. 6. KAMUYU AYDINLATMA ĠLE PĠYASASI KURULU TEBLĠĞLERĠ ĠLGĠLĠ SERMAYE 6.1. Hisse Senetlerinin Kurul Kaydına Alınmasına ve SatıĢına ĠliĢkin Esaslar Tebliği Seri:I, No:26 “Hisse Senetlerinin Kurul Kaydına Alınmasına ve Satışına İlişkin Esaslar Tebliği”nin amacı, hisse senetlerinin SPK kaydına alınmasına halka arz ve satışına ilişkin esasları düzenlemektir. Bu kapsamda olmak üzere ortaklıkların aşağıda gösterilen işlemler nedeniyle ihraç veya halka arz edilecek hisse senetlerinin kayda alınması için SPK’a başvurması zorunludur: Tedrici usulde ortaklık kurulması, Halka açık olmayan ortaklıkların mevcut veya sermaye artırımı suretiyle çıkarılacak hisse senetlerinin halka arzı, Halka açık ortaklıkların mevcut veya sermaye artırımı suretiyle çıkarılacak hisse senetlerinin halka arzı, Özelleştirilecek ortaklıkların hisse senetlerinin halka arzı, Halka açık bir ortaklığın bölünmesi sonucunda yeni ortaklık kurulması, Pay sahibi sayının 250’yi aşması nedeniyle hisse senetleri halka arz olunmuş sayılan anonim ortaklıkların SPK kaydına alınması. 15 Metin COŞKUN 6.2. Oydan Yoksun Paylara ĠliĢkin Tebliğ Seri:I, No:36 “Oydan Yoksun Paylara İlişkin Esaslar Tebliği”nin amacı, oydan yoksun payların ihracı, halka arzı ile pay sahiplerine tanınan haklar ve bu hakların kullanım şartlarına ilişkin esasları düzenlemektir. 6.3. Borçlanma Araçlarının Kurul Kaydına Alınmasına ve SatıĢına ĠliĢkin Esaslar Tebliği Seri:II, No:22 “Borçlanma Araçlarının Kurul Kaydına Alınması ve Satışına İlişkin Esaslar Tebliği”nin amacı borçlanma araçlarının SPK kaydına alınması ve ihracında uyulması gereken esaslar ile borçlanma araçlarının niteliklerini düzenlemektir. Borçlanma araçları ile ihraççıların bu Tebliğ hükümlerine göre borçlu sıfatıyla düzenleyip SPK kaydına alınmak suretiyle ihraç ederek sattıkları emre, nama veya hamiline yazılı menkul kıymet niteliğindeki tahviller, hisse senedine dönüştürülebilir tahviller, değiştirilebilir tahviller, finansman bonoları, altın, gümüş ve platin bonoları, banka bonoları ve bu Tebliğ’de sayılmamakla birlikte niteliği itibari ile borçlanma aracı olduğu SPK’a kabul edilecek sermaye piyasası araçları kastedilmektedir. 6.4. Ġlan ve Reklama ĠliĢkin Esaslar Seri: VIII, No: 11 “Menkul Kıymetleri Halka Arzedilmiş Anonim Şirketlerle Menkul Kıymet Alım Satımı İle Uğraşan Kuruluşların İlân ve Reklamlarında Uyacakları Esaslar Hakkında Tebliğ” ilan ve reklamlarda uyulması gereken ilkeleri açıklamaktadır. SPK’nın izniyle menkul kıymet ve kıymetli evraklarını halka arz eden veya ihraç edenler, aracı kurumlar, bankalar ve diğer yardımcı kuruluşlar ve menkul kıymetler borsası üyeleri yapacakları ilan ve reklamlarda SPK’nın belirlediği kurallara uymak zorundadır. Yetkili kamu makamlarının ilan ve reklamlar konusundaki kısıtlama, yasak ve düzenlemelerine aykırı olmamak kaydıyla, yukarıda sayılan gerçek ve tüzel kişiler, aşağıda belirtilen ilan ve reklam ilkelerine uymak şartıyla, SPK’a önceden bildirimde bulunmadan veya izin almadan, ilan ve reklam yapabilirler. 16 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ İlan ve reklam metinlerinin aşağıdaki nitelikleri taşıması gerekir: İşin gerektirdiği ciddilikte olması, Aşırı giderlere yol açmaması, Abartılmış, hissi, gerçeğe uymayan, halkı aldatıcı ve yanıltıcı, bilgi ve tecrübe noksanlıklarını istismar edici söz, görüntü ve bilgi unsurlarını ihtiva etmemesi, halkı doğru aydınlatma amacına yönelik olması, Halka sunulan menkul kıymetlerin ve hizmetlerin gerçek niteliğini; fiyat, getiri ve ücretlerini ve menkul kıymetlerin satış şartlarına ilişkin bilgileri hiçbir yanlış anlamaya yer vermeyecek biçimde açıkça belirtmesi, İlan ve reklamı veren ilgilinin yapabileceği iş ve hizmetler konusunda halka duyurmak istediği faaliyetin gerçekleştirilebilir nitelikte olması, Menkul kıymetlerin halka arzı yoluyla yapılacak satışlara ait ilan ve reklamların, izahname ve sirküler dışındaki bilgileri taşımaması ve halkı yanlış yönlendirmemesi, Yazılı ilan metinlerinde; ilan ve reklamı veren kuruluşun nominal ve ödenmiş sermayesi ile iş merkezi adresinin ve telefon numaralarının gösterilmesi. İlan ve reklamlarda aldatıcı, abartıcı ve yanıltıcı ifadelerin olmaması gerekir. Aldatıcılık, abartıcılık ve yanıltıcılıktan maksat; mevzuatın izin vermediği vaadler ve taahhütlerde bulunulması; objektif esaslara dayanmayan veya gerçeğe aykırı bilgi verilmesi; sağlıklı bir karar alınması için duyurulmasında zorunluluk olan bilgilerin gizlenmesi; bir şirket veya kuruluşun verimliliği, kârlılığı, mali durumu veya bir menkul kıymetin değerini etkileyecek hususlar hakkında gerçekle bağdaşmayan ifadeler kullanılması ve bu izlenimi yaratan yazım, resimleme ve görüntü tarzları ve benzerleridir. 17 Metin COŞKUN 6.5. Özel Durumların Kamuya Açıklanması Yükümlülüğü Özel durumlarının kamuya açıklanmasına ilişkin esaslar Seri:VIII, No:54 sayılı "Özel Durumların Kamuya Açıklanmasına İlişkin Esaslar Tebliği" ile düzenlenmiştir. Anılan Tebliğ uyarınca içsel bilgileri ve sürekli bilgileri doğuran olayların gerçekleşmesi durumunda sermaye piyasası araçları Borsa'da işlem gören ortaklıklar söz konusu Tebliğ'in 26'ncı maddesinde belirtilen Rehberde yer alan formlar kullanılarak hazırlayacakları özel durum açıklamasını Borsa'ya göndermek zorundadırlar. Sürekli bilgiler, içsel bilgi tanımı dışında kalan ve Tebliğ uyarınca açıklanması gerekli tüm bilgilerdir. Tebliğde düzenlenen kamuya açıklama yapılmasını gerektiren sürekli bilgi başlıkları aşağıda verilmiştir: Ortaklığın sermaye yapısına ve yönetimin kontrolüne ilişkin değişiklikler, Paya dayalı sermaye piyasası araçlarına ilişkin bildirim yükümlülüğü, Ortaklığın kendi paylarını iktisap etmesi, Ortaklığın oy hakları ve sermaye tutarındaki değişiklikler, İlave bilgilerin açıklanması, Ortaklık haklarının kullanımına ilişkin bilginin açıklanması, Borçlanma araçlarına ilişkin bildirim yükümlülüğü. İçsel bilgiler, sermaye piyasası aracının değerini ve yatırımcıların yatırım kararlarını etkileyebilecek henüz kamuya açıklanmamış bilgilerdir. Tebliğ, ortaklıklar tarafından içsel bilgiler ve bu bilgilere ilişkin daha önce açıklanan hususlardaki değişiklikler ortaya çıktığında veya öğrenildiğinde de özel durum açıklaması yapılması zorunluluğunu getirmiştir. Ortaklıkların bilgisi dışında, içsel bilgilerin, ortaklıkların toplam oy haklarında veya sermayesinde önemli miktarda paya sahip hissedarları tarafından öğrenilmesi durumunda, söz konusu gerçek veya tüzel kişiler tarafından da özel durum açıklaması yapılması zorunludur. Ayrıca, içsel bilgilerin bir ortaklık veya onun namına ya da hesabına hareket eden bir kişi tarafından, işi veya 18 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ görevinin olağan ifası sırasında, üçüncü kişilere açıklanması halinde, bu bilgiler ortaklık tarafından kamuya açıklanır. Tebliğin "Olağandışı fiyat ve miktar hareketleri" başlıklı 17'nci maddesi uyarınca ortaklıklar, sermaye piyasası araçlarının fiyatları veya işlem hacimlerinde olağan piyasa koşullarıyla açıklanamayan dalgalanmalar olduğunda ilgili borsanın talebi üzerine derhal kamuya açıklama yapmak zorundadırlar. Bu açıklamada kamuya henüz açıklanmamış özel durumların olup olmadığı belirtilir ve varsa açıklanmamış tüm özel durumlara yer verilir. Tebliğin "Haber ve söylentilerin doğrulanması" başlıklı 18'inci maddesi uyarınca ortaklıklar hakkında yatırımcıların yatırım kararlarını veya sermaye piyasası araçlarının fiyatlarını etkileyebilecek öneme sahip, basınyayın organları veya kamuoyunda çıkan, ortaklığı temsile yetkili kişiler kaynaklı olmayan ve daha önce kamuyu aydınlatma dokümanları vasıtasıyla kamuya duyurulmuş bilgilerden farklı içerikteki haber veya söylentilerin varlığı halinde, bunların doğru veya yeterli olup olmadığı konusunda bir açıklama yapılması zorunludur. Söz konusu açıklama yükümlülüğü SPK veya ilgili borsa tarafından herhangi bir uyarı, bildirim veya talep beklenmeksizin ortaklıklarca yerine getirilir. Ayrıca Tebliğ uyarınca ortaklıklar, sorumluluğu kendisine ait olmak üzere, meşru çıkarlarının zarar görmemesi için içsel bilgilerin kamuya açıklanmasını, bunun kamunun yanıltılmasına yol açmaması ve ortaklığın bu bilgilerin gizli tutulmasını sağlayabilecek olması kaydıyla, erteleyebilmektedir. İçsel bilgilerin kamuya açıklanmasının ertelenme sebepleri ortadan kalkar kalkmaz, ortaklıklar sözü edilen içsel bilgileri Tebliğde yazılı olan esaslara uygun şekilde, kamuya açıklamak zorundadırlar. Yapılacak açıklamada erteleme kararı ve bunun temelindeki sebepler belirtilir. Bunun yanında, SPK, gerekli gördüğü takdirde, erteleme sebeplerinin yerinde olup olmadığını incelemeye yetkilidir. Tebliğde belirtilen özel durumlar veya özel duruma konu bilgilerdeki değişiklikler ortaya çıktığı veya öğrenildiği anda en seri haberleşme vasıtasıyla Tebliğ'in 26'ncı maddesinde belirtilen Rehberde yer 19 Metin COŞKUN alan formlara uygun olarak, Borsa'ya bu özel durum hakkında bir açıklamanın ulaştırılması zorunludur. Özel durum açıklamalarının dili Türkçedir. Özel durum açıklamaları İMKB Günlük Bülteni vasıtası ile kamuya duyurulmaktadır. 6.6. Mali Tablo ve Raporlara ĠliĢkin Ġlke ve Kurallar Hakkında Tebliğ Seri:XI, No:1 “Sermaye Piyasasında Mali Tablo ve Raporlara İlişkin İlke ve Kurallar Hakkında Tebliğ” SPK’na tabi ortaklıklar ve aracı kurumlarca düzenlenecek mali tablo ve raporlar ile bunların hazırlanması ve ilgililere sunulmasına ilişkin ilke ve kuralları belirlemektir. Tebliğde muhasebenin temel kavramları, muhasebe ilkeleri (esasları) ve muhasebe politikaları açıklanmış, mali tablolara ilişkin şekil ve esaslar belirlenmiştir. Aynı tebliğde yıllık faaliyet raporlarında yer alması gereken asgari bilgilerin neler olması gerektiği açıklanmıştır. Buna göre yıllık faaliyet raporunda; raporun dönemi, ortaklığın unvanı, yönetim ve denetim kurulu üyelerin ad ve soyadları, yetki sınırları, görev süreleri, esas sözleşmede değişiklik yapılmışsa nedeni, ortaklık sermayesinde meydana gelen değişiklikler, varsa çıkarılmış menkul kıymetler, bunların getirdiği yük ve ödeme imkânları, ortaklığın faaliyet gösterdiği sektör ve bu sektör içerisindeki yeri hakkında bilgi, yatırımlar, mal ve hizmet üretimine ilişkin faaliyetler, finansal yapıya ilişkin bilgiler, idari faaliyetler, kâr dağıtımı ile bilgili bilgiler yer almalıdır. Yıllık faaliyet raporları, SPK'ca belirlenen esas ve standartlar çerçevesinde düzenlenmiş bulunan ayrıntılı mali tabloları, bunların dipnotlarını ve eklerini içermelidir. Yıllık faaliyet raporları yanıltıcı, abartılı, işletme ve işletme faaliyetleri hakkında yanlış kanaat uyandırıcı ifadeler taşımamalıdır. 20 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ 6.7. Ara Mali Tablolara ĠliĢkin Ġlke ve Kurallar Hakkında Tebliği Seri:XI, No:3 “Sermaye Piyasasında Ara Mali Tablolara İlişkin İlke ve Kurallar Hakkında Tebliğ” hangi ortaklıkların ara mali tablo (3’er aylık, 6 aylık) hazırlaması gerektiğini, ara mali tablo düzenlemesi zorunlu özel durumları ve ara mali tablo ve raporların ilan ve Kurul’a bildirimini düzenlemektedir. 6.8. Mali Tablo ve Yıllık Rapor Hazırlanma ve Bildiriminde Sorumluluk Payları Borsa'da işlem gören şirketler yıllık ve ara dönem finansal tabloları ile yıllık raporlarını Seri:XI, No:29 sayılı "Sermaye Piyasasında Muhasebe Standartları Hakkında Tebliğ" hükümleri çerçevesinde hazırlamak zorundadırlar. Bu çerçevede, işletmeler, Avrupa Birliği tarafından kabul edilen haliyle Uluslararası Muhasebe/Finansal Raporlama Standartlarını uygularlar ve finansal tabloların Avrupa Birliği tarafından kabul edilen haliyle UMS/UFRS'lere göre hazırlandığı hususuna dipnotlarda yer verirler. Borsa şirketleri faaliyet raporlarını Seri:XI, No:29 sayılı Tebliğin "Yönetim kurulu yıllık ve ara dönem faaliyet raporları" başlıklı 8'inci maddesi çerçevesinde hazırlamak zorundadırlar. Yıllık ve ara dönem finansal raporların, finansal raporlama standartlarına ve Tebliğ hükümlerine uygun olarak hazırlanmasından, sunulmasından ve gerçeğe uygunluğu ile doğruluğundan işletmelerin yönetim kurulu sorumludur. İşletmenin yönetim kurulu, belirtilen kapsamda hazırlanacak finansal tablolar ve yıllık raporların kabulüne dair ayrı bir karar almak zorundadır. Finansal tabloların bağımsız denetime tabi tutulmuş olması işletme yönetim kurulunun sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. 21 Metin COŞKUN 6.9. Bağımsız Denetim Yükümlülüğü Payları Borsa'da işlem gören şirketlerin Seri:XI, No:29 sayılı Tebliğe göre düzenleyecekleri altı aylık ara finansal tablolarının incelemeden (sınırlı bağımsız denetim), yıllık finansal tablolarının ise Seri:X, No:22 sayılı "Sermaye Piyasasında Bağımsız Denetim Standartları Hakkında Tebliğ"e göre bağımsız denetimden geçirilmesi zorunludur. Bunun yanında, sermaye piyasası araçlarının halka arzı, temettü avansı dağıtılması ile birleşme ve devir durumlarında kullanılan finansal tablolar da bağımsız denetim yükümlülüğüne tabi olabilmektedir. Dolayısıyla, ilgili düzenlemelerdeki bağımsız denetim yükümlülüklerinin ayrıca dikkate alınması gerekmektedir. İşletmeler, Seri:XI, No:29 sayılı Tebliğe uygun olarak hazırlayacakları yıllık finansal tablolarını her yıl olağan genel kurul toplantılarını izleyen 30 gün içinde Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'nde yayımlatmak zorundadır. Genel kurul yapılmasına bağlı olmaksızın, bu ilan en geç yıllık hesap döneminin bitimini izleyen altıncı ayın sonunda yapılır. İşletmeler, yıllık ve ara dönem faaliyet raporları ile bu Tebliğ uyarınca hazırlanan finansal tablolarını ve varsa bunlara ilişkin bağımsız denetim raporlarını, finansal tablo kullanıcıları tarafından kolaylıkla ulaşılabilecek şekilde, Borsada kamuya açıklandıktan sonra, kendilerine ait internet sitelerinde yayımlamak zorundadırlar. Bu bilgilerin, ilgili internet sitesinde en az 5 yıl süreyle kamuya açık tutulması zorunludur. İşletmeye ait birden fazla internet sitesinin bulunması durumunda, açıklama için kamuoyunca en çok bilinen site kullanılır. Finansal tabloların bu Tebliğ'de belirtilen şekilde kamuya açıklanması şartıyla, işletmeler, finansal tablolardan türetilmiş bazı özet bilgileri kamuya açıklayabilirler. Bu takdirde esas alınan finansal raporlara ne şekilde ulaşılabileceği konusunda bilgi verilmesi gereklidir. Bu tür özet bilgilerin, önceden belirlenmiş bir sonucu elde etmek amacına yönelik olarak hazırlanmaması ve finansal tablo kullanıcılarının ekonomik karar almasında yanlış ve yanıltıcı şekilde bilgi içermemesi zorunludur. 22 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ 6.10. Çağrıda Bulunma Zorunluluğu Seri:IV, No:8 sayılı "Halka Açık Anonim Ortaklıklar Genel Kurullarında Vekaleten Oy Kullanılmasına ve Çağrı Yoluyla Vekalet veya Hisse Senedi Toplanmasına İlişkin Esaslar Tebliği"nin çağrıda bulunma zorunluluğu başlıklı 17'nci maddesi uyarınca; çağrı yoluyla hisse senedi toplanması, blok veya münferit alımlar ya da diğer herhangi bir yöntemle, tek başına veya birlikte hareket ettikleri kişilerle beraber, doğrudan veya dolaylı olarak bir ortaklığın sermayesinin ve oy haklarının %25'ine veya daha fazlasına ya da bu orana bağlı olmaksızın yönetim kontrolünü sağlayan paylarına sahip olanlar, diğer ortaklara ait hisse senetlerini de satın almak üzere çağrıda bulunmak zorundadır. Tek başına veya birlikte hareket ettiği kişilerle beraber bir ortaklığın sermayesine ve oy haklarına %25 ile %50 arasında bir oranda sahip olanlar da, herhangi bir on iki aylık süre içerisinde bu oranı, %10 ya da daha fazla arttırırlarsa, diğer ortaklara ait hisse senetlerini satın almak üzere çağrıda bulunmakla yükümlüdürler. Söz konusu madde uyarınca yapılacak çağrıda ortaklara önerilecek fiyat, birinci fıkrada düzenlenen alımlar, çağrı yoluyla hisse senedi toplanması sonucunda yapılmışsa, bu çağrıda ortaklara ödenen en yüksek fiyattan, blok alımlar yoluyla yapılmışsa blok alımda ödenen en yüksek fiyattan; diğer yollarla yapılmışsa, alımı yapan kişinin veya birlikte hareket ettiği kişilerin, alımı yapmalarından önceki üç ay içerisinde ortaklık hisse senetlerine ödedikleri en yüksek fiyattan daha aşağı olamaz. Önerilecek bedelin nakit karşılığı olması ve yapılacak çağrının, en az onbeş gün süreyle ortaklara açık olması zorunludur. Tebliğin birinci bölümünde, halka açık anonim ortaklıklarda temsilci vasıtasıyla oy kullanmanın usul ve esasları gösterilmektedir. Buna göre, halka açık anonim ortaklık pay sahibi genel kurul toplantısında oyunu bizzat veya bir başkası vasıtasıyla kullanılabilir. Bizzat oy kullanmak istemeyen pay sahibi ortaklık ana sözleşmesinde aksine hüküm yoksa bu hakkını aynı zamanda pay sahibi olan bir kişi aracılığıyla kullanabileceği gibi pay sahibi olmayan bir başkasına da yetki verebilir. Ayrıca, ana sözleşmede engel hüküm bulunmaması durumunda, bir kişi birden fazla pay sahibi adına da yetkili olabilir. 23 Metin COŞKUN 7. KAMUYU AYDINLATMA VE ĠÇERĠDEN ÖĞRENENLERĠN TĠCARETĠ (INSIDER TRADING) SPK 47/A.1 fıkrada kendini bulan içeriden öğrenenlerin ticareti suçu Türk Hukukunda SPK’da içeriden ticaret olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma göre, sermaye piyasası araçlarının değerini etkileyebilecek henüz kamuya açıklanmamış bilgileri, kendisine veya üçüncü kişilere menfaat sağlama amacıyla kullanarak, sermaye piyasasında işlemler yapanlar arasındaki fırsat eşitliğini bozacak şekilde mameleki bir yarar sağlamak veya bir zararı bertaraf etmek fiili içeriden öğrenenlerin ticareti olarak tanımlanmıştır. Maddenin gerekçesinde içeriden öğrenenlerin ticareti kamuyu aydınlatma ilkesini zedeleyen, sermaye piyasalarında eşitliği ve dürüstlüğü zedeleyen bir işlem olarak tanımlanmıştır. İçeriden öğrenenlerin ticareti, içerideki bilginin kullanılmak suretiyle menfaat sağlayıcı menkul kıymet işlemi yapılması ya da firmanın ticari faaliyetleri, mali yapısına ilişkin gizli bilgilerin kendi ya da üçüncü kişinin menfaatine kullanılarak menkul kıymet işlemi yapılması bu işlem sonucunda bir kazanç sağlama veya muhtemel bir zarardan kaçınılması olarak tanımlanabilir. İçeriden öğrenenlerin ticareti suçu ile sermaye piyasalarına duyulan güven ve yatırımcılar arasındaki eşitlik korunmak istenilmektedir. Bu suç tipi ile sermaye piyasalarında işlem yapmak isteyen yatırımcılar arasındaki fırsat eşitliğini bozacak ve bu piyasalarda yatırım yapan kişiler arasındaki dengeyi zedeleyecek kamuoyuna açıklanmamış bilgilerin birkaç kişinin menfaatine kullanılmasının önüne geçilmek istenilmektedir. Menkul kıymet piyasalarında kamuyu aydınlatma sisteminden amaçlanan, piyasa yatırımcılarının etkin bir şekilde korunmasıdır. Bilginin ortaya çıkışı ile herkese dağılımı arasındaki zaman sürecinin uzunluğu, bazı kişilerin menfaat sağlamaları ve diğer yatırımcıların da zarara uğramalarına yol açmaktadır. Kamuyu aydınlatma ilkesi ile yatırımcıların tam korunması yönünde zaman aralığının sıfıra indirilmesi hedeflenmektedir. Keza, bilginin oluşumu ile kamuya açıklanması arasında geçen bu sürede; bilgiyi önceden öğrenen içeridekiler, ilgili menkul kıymetler üzerinde alım-satım işlemi gerçekleştirebilmektedirler. Böylece içeridekiler, gizli bilgileri kendi 24 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ menfaatleri doğrultusunda kullanarak aşırı kazanç elde etme veya olası bir zarardan kurtulma şansı yakalamaktadır. Bu durumda menkul kıymet piyasasında işlem yapanlar arasındaki fırsat eşitliğini bozmaktadır. İçeriden öğrenenlerin ticaretini yasaklayıcı düzenlemeler, bilgi sahibinin bilgiyi bir başkasına aktarmasını da engellemektedir. Burada, içeridekilerin bağlı olduğu şirkete sadakat içerisinde çalışma sorumluluğundan kaynaklanan "sır saklama" ve "emniyet ve güveni suistimal etmeme" yükümlülüğü öne çıkmaktadır. Kamuyu aydınlatmanın yetersiz olduğu piyasalarda, içeriden öğrenenlerin ticaretinin meydana gelme olasılığı yükselmekte; dolayısıyla, söz konusu piyasalara yatırım yapma eğilimleri olumsuz yönde değişmektedir. İçeriden öğrenenlerin ticareti suçu ile sermaye piyasalarında işlem yapanlar arasındaki fırsat eşitliği korunmakta olup kamuya açıklanmamış bilgileri kullanarak birilerinin haksız menfaat temin etmesi engellenmek istenilmektedir. Bu niteliği ile içeriden öğrenenlerin suçu ile sermaye piyasalarında işlem yapan herkesin eşit imkânlara sahip olması, bilginin kamusallaşması, halka açılması ve daha sonra bu bilgi kullanılarak işlem yapılması sağlanmaya çalışılmaktadır.15 SPK’na göre içeriden öğrenenlerin suçunun cezası 2 yıldan 5 yıla kadar hapis ve ikibin günden beşbin güne kadar adli para cezasıdır. Verilecek para cezaları üst sınıra bağlı olmaksızın, suçun işlenmesi suretiyle temin edilen menfaatin üç katından az olamaz. Ayrıca Kurulca alınan kararlara aykırı hareket ettiği tespit edilen gerçek kişiler ve tüzel kişilere, gerekçesi belirtilmek suretiyle Kurul tarafından onbeşbin Türk Lirasından yüzbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir. 15 Kerim Altıntaş, Manipülasyon ve Ġçeriden Bilgi Alma Suçları, (http://borsasistem.com/0/yazarlar/av.-kerim-altintas/manuplasyon-ve-icerden-bilgi-almasuclari-2.html) Erişim Tarihi: 13.05.2009 25 Metin COŞKUN 8. KAMUYU AYDINLATMA VE KURUMSAL YÖNETĠM Kurumsal yönetim çalışmaları 70 ve 80’li yıllarda ABD’de ortaya çıkmış, 90’lı yılların başından itibaren ABD dışındaki ülkelerde görülmeye başlanmıştır. Başlangıçta büyük ekonomilere sahip ülkeler (Japonya, Almanya, İngiltere) kurumsal yönetim uygulamalarına ilgi göstermiştir. Daha yakın zamanlarda ise gelişmekte olan piyasalarda kurumsal yönetimin önemi anlaşılmaya başlanmıştır.16 Dar anlamda kurumsal yönetim, şirket yönetimi ile hissedarlar ve paydaşlar arasındaki ilişkileri düzenleyen kurallar bütünüdür. Bir başka ifadeyle, herhangi bir şirkette hissedarlar dahil şirketin yürüttüğü faaliyetler ile doğrudan veya dolaylı ilgili olan tüm menfaat sahiplerinin (paydaşların) haklarını korumayı ve şirket yönetiminin sorumluluk ve yükümlülüklerini ortaya koymayı amaçlayan bir yönetim felsefesidir. Kurumsal yönetim kavramını en geniş anlamda, iyi şirket yönetimi için gerekli formel ve informel kurallar bütünü olarak ele almak mümkündür. Daha kısa ve öz bir tanım yapmak gerekirse; kurumsal yönetim "iyi şirket yönetimi" demektir. İyi şirket yönetimi için, sadece şirket üst yönetiminin ve yönetim kurulunun görev ve sorumluklarını ve aynı zamanda şirket içi ve şirket dışı paydaşların haklarını önceden belirlemek ve bunları yasal çerçeve içerisine almak son derece önemli ve gerekli olmakla beraber yeterli değildir. İyi şirket yönetimi için bunların ötesinde değişim yönetimi, stratejik yönetim, sinerjik yönetim, toplam kalite yönetimi, insan kaynakları yönetimi vs. yönetim ilkelerinin ve yönetim tekniklerinin etkin biçimde şirkette uygulanması gereklidir. Dar anlamda kurumsal yönetim kavramı sadece iyi şirket yönetimi için sorumluluk, adalet, şeffaflık, hesap verme sorumluluğu gibi formel kuralların oluşturulması üzerinde odaklanmaktadır. Oysa, geniş anlamda kurumsal yönetim kavramı, iyi şirket yönetimi için yukarıdaki ilkeleri kapsayan formel kurallar yanısıra modern yönetim tekniklerinin 16 Arsoy, s. 19. 26 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ uygulanmasının ve aynı zamanda informel kurallar bütününün -ki, buna kurumsal kültür diyebiliriz- önemi üzerinde durur.17 Kurumsal yönetim, eşitlik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk ilkeleri üzerine kurulmuştur. Kurumsal yönetim ilkelerinden şeffaflık ilkesi, şirketle ilgili olarak ticari sırlar dışında kalan tüm finansal ve finansal olmayan bilgilerin zamanında, doğru, anlaşılabilir, kapsamlı ve kolayca analiz edilebilir bir biçimde sunulmasını ifade eder. Kurumsal yönetim uygulamaları, kurumun finansal durumunu, performansını, sahiplik yapısını ve yönetimini kapsayacak şekilde kurumla ilgili tüm önemli olayların zamanında ve doğru olarak açıklanmasını sağlamalıdır. Kurumsal yönetim, temel olarak pay sahiplerini de içeren menfaat sahiplerinin haklarının korunmasına dayanmaktadır. Eğer kurumlar, şeffaflık ilkesi çerçevesinde, finansal tablolarında ve açıkladıkları diğer bilgilerde, doğru olmayan veya eksik bilgilere yer verirlerse, bu bilgilere dayanarak yatırım kararları alan menfaat sahiplerinin hakları korunmamış olacaktır.18 Kurumsal şeffaflık, aktif (tasdik edilerek açıklanmış) veya pasif (elde edilebilir ancak genellikle istek üzerine açıklanan); aynı zamanda tek taraflı (şirketten menfaat sahiplerine) veya karşılıklı (menfaat sahiplerinin tepkisine cevap vererek) olabilmektedir. Kurumsal yönetim amaçları için şeffaflık, şirketlerin menfaat sahiplerine sağladıkları bilginin doğruluğu ve erişilebilirliği ile belirlenir. Bilginin doğru olması, kapsamlı ve ilgili bilgiler ile şirketin durumunun güvenilir olarak sunulmasını ifade etmektedir. Kapsamlı veriler, şirketin sahiplik yapısı, performansı ve yönetimi ile ilgili tam bilgi sağlayan verilerdir. İlgili veriler, menfaat sahiplerine istedikleri bilgilerin sunulmasını sağlayan verilerdir. Bilginin erişilebilir olması, bilginin menfaat sahipleri tarafından kolaylıkla elde edilebilirliğini ifade eder. Ortalama bir menfaat sahibi elde ettiği bilgiyi anlayabilmeli ve önemini kavrayabilmelidir. Bu yüzden bilginin aynı zamanda açık olması da gerekmektedir.19 17 Coşkun Can Aktan, Ġyi ġirket Yönetimi, Kurumsal (http://www.sobiadacademy.net/sobem/e-yonetim/kurumsal-yonetim/anasayfacorporate.htm), Erişim Tarihi: 25.05.2009 18 Arsoy, s. 20. 19 Arsoy, s. 21. 27 Yönetim Metin COŞKUN Kurumsal şeffaflığın yerine getirilmesi sürecinde, şeffaflık kavramının tamamlayıcısı olarak karşımıza kamuyu aydınlatma kavramı çıkmaktadır. Kamuyu aydınlatma, kurumsal şeffaflık ilkelerine uygun olarak sermaye piyasalarını düzenleyici kurumların zorunlu tuttuğu finansal bilgilerin ve bu bilgilerin dışında kalan diğer finansal ve finansal olmayan bilgilerin, şirketler tarafından kamuya açık ve anlaşılır bir şekilde sunulmasıdır.20 Şeffaflık, ticari sır niteliğinde ve henüz kamuya açıklanmamış bilgiler hariç olmak üzere şirket ile ilgili finansal ve finansal olmayan bilgilerin, zamanında, doğru, eksiksiz, anlaşılabilir, yorumlanabilir, düşük maliyetle kolay erişilebilir bir şekilde kamuya duyurulması yaklaşımıdır. Şeffaflık ilkesi çerçevesinde şirketlerin kamuyu aydınlatmalarının geliştirilmesiyle şirket ile menfaat ilişkisi içinde bulunan kesimlere bilgi akışının artırılması ve hızlandırılması, amaçlanmıştır. Kamunun zamanında aydınlatılması, açıklanan bilgilerin eksiksiz, güvenilir, anlaşılabilir ve yorumlanabilir olması, açıklanan bilgilere kolay ve mümkün olan en düşük maliyetle erişimin sağlanması son derece önemlidir. Bu açıklamalar çerçevesinde kamuoyuna açıklanacak bilgilerin şu özelliklerde olması gerekir: Bilgi açık ve anlaşılır olmalıdır, Açıklanan bilgi doğru olmalıdır, Bilginin tam bir tarafsızlık içerisinde sunulması ve bu bilgileri kullanacakları yanıltmaması gerekir, Bilgi eksiksiz sunulmalıdır, Bilgi kullanıcılar tarafından analizler yapmaya imkan sağlamalıdır, Bilgi, düşük bir maliyetle sunulmalıdır, Bilgiye erişim kolay olmalıdır, Bilgiye zamanında erişim imkânları olmalıdır. Öte yandan kamuya açıklanması gereken asgari bilgilerin neler olması gerektiği de önem taşır. Şirketin denetimden geçmiş olarak finansal 20 Arsoy, s. 23. 28 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ durum ve faaliyet sonuçları kamuoyuna açıklanmalıdır. Bu çerçevede; ticari hedeflerin yanı sıra iş etikleri, çevre ve benzeri konularda şirket politika ve hedefleri, şirketin büyük ortakları ve oy hakları, Yönetim Kurulu Üyeleri ve üst düzey yöneticiler, aldıkları ücretler ve diğer ödemeler, sektör ve coğrafi riskler, finansal piyasa riskleri, kur ve faiz riskleri, vadeli işlemlerin taşıdıkları riskler, bilanço dışı yükümlülükler, hukuki sorumluluklar gibi bilgilerin kamuoyuna açıklanması son derece önemlidir. Sunulacak bilgiler mutlaka denetlenmeli ve kaliteli muhasebe standartlarına, mali ve mali olmayan beyan ve denetime uygun olarak açıklanmalıdır.21 9. KAMUYU AYDINLATMA VE BAĞIMSIZ DENETĠM Finansal piyasaların temel dayanağı güven unsurunun yerleşmesidir. Güven ortamının kaybolması tasarruf sahiplerinin bu piyasalardan kaçmasına yol açar. Bu durum ise finansal sistemin çökmesine sebep olur. Gerek sermaye piyasasının gelişmiş olduğu ülkelerde gerekse ülkemiz gibi gelişme yolunda olan ülkelerde bazı kötü niyetli kişiler haksız kazanç elde etmeye çalışmışlardır. Güveni sağlamanın yolu, sürekli denetim, açıklık ve kamunun aydınlatılmasından geçmektedir. Bağımsız denetim, ortaklıkların ve yardımcı kuruluşların hesap ve işlemlerinin bağımsız denetleme kuruluşlarınca görevlendirilen yetkili denetleme elemanları tarafından bu kuruluşlar adına, denetleme ilke, esas ve standartlarına göre incelenmesi ve bu inceleme sonuçlarına dayanılarak, düzenlenmiş mali tabloların, gerçeği yansıtıp yansıtmadığının tespiti ve rapora bağlanmasıdır. Bağımsız denetimin önemini arttıran başlıca sebep güvenilir bilgi sağlama işlevidir. Bağımsız denetimi, önemli kılan unsurlardan bir diğeri ise, yönetime mali tablolarla ilgili olarak tahmin, analiz, denetim ve rapor 21 Coşkun Can Aktan, Ġyi ġirket Yönetimi, Kurumsal (http://www.sobiadacademy.net/sobem/e-yonetim/kurumsal-yonetim/anasayfacorporate.htm), Erişim Tarihi: 25.05.2009 29 Yönetim Metin COŞKUN hazırlama gibi konular üzerinde, geleceğe ait kararların saptanmasında yol gösterici olmasıdır. Ayrıca; işletme büyüklüğünün artması, işletmelere olan devlet müdahalesinin çoğalması, işletme ile ilgili çıkar gruplarının kuvvetlenmesi ve çoğalması, iş yaşamındaki rekabet ortamının şiddetlenmesi, insan faktörünün önem kazanması gibi hususlarda bağımsız denetimin önemi ile paralellik arz eder. Bağımsız denetimin kamuya yararları şöyle sıralanabilir:22 Sermaye Piyasası, her şeyden önce güven ortamına dayandığından, bu piyasadaki bilgilerin doğru ve güvenilir olması gerekir. Sermaye piyasasının etkin ve verimli çalışabilmesi için, tüm ilgili ve önemli bilgilerin kamuya açıklanan raporlarda yer alması lazımdır. Bunun sağlanmasının en etkili yolu, bağımsız denetimdir. Mali Kurumlar (Örneğin Ticaret Bankaları ve Yatırım Bankaları) ödünç verme veya mali katılma dolayısıyla temasta bulundukları teşebbüs sahiplerinden, işlerinin ve işletmelerinin iktisadi ve mali durumu hakkında esas bilgi ve detaylı raporlar istemektedirler. Bu raporların, açılacak kredilere veya yapılacak finansmanlara dayanak olabilmeleri için yetkili ve tarafsız inceleme organlarınca düzenlenip onaylanmaları lazımdır. Bu raporların istenen özelliklerde olabilmesi için bağımsız denetime tabi tutulması gerekir. Denetlenmiş finansal tablolar, işverene ve işçi sendikalarına ücretlerin ve sosyal yardımların pazarlığında nesnel bilgiler sağlayarak yardımcı olur. Bir işyerinin satılması, alınması ya da başka bir işyeri ile birleştirilmesi hallerinde, alıcı ve satıcı taraflara güvenilir nesnel bilgiler sağlar. 22 Erol Çelen, Bağımsız Denetimin Önemi, Yararları ve Kamuyu Aydınlatma Ġlkesi, s.3. (archive.ismmmo.org.tr/.../20%20-%2055%20EROL%20ÇELEN.doc), Erişim Tarihi: 15.06.2009. 30 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ Denetlenmiş finansal tablolar işletme ile ilgili taraflara, özellikle işletme ile iş ilişkisi olan müşterilere, denetlenen işletmenin karlılığı, faaliyetlerinin verimliliği ve finansal yapısının durumu hakkında güvenilir bilgiler sağlar. Kamuya açıklanan denetlenmiş finansal tablolar, işletmeye yatırım yapacak yatırımcıları işletme ile ilgili olarak doğabilecek risklerden korur. Denetlenmiş finansal tablolar, bir işletme ile ilişkide bulunan tüm kurumlara, o işletme hakkında tarafsız, objektif ve güvenilir bilgi verir. 10. KAMUYU AYDINLATMA PLATFORMU 10.1. Teknoloji ve Kamuyu Aydınlatma İşletmelerde kullanılan bilgi teknolojileri kapsamına; internet, intranet, ofis otomasyon sistemleri, fonksiyonel bilişim sistemleri, yönetim bilişim sistemleri, uzman sistemler, karar destek sistemleri, elektronik veri değişim sistemleri girerken, bilgi teknolojileri işletmeleri üç önemli alanda etkilemektedir. Bunlar; elektronik ticaret, kurumsal kaynak planlaması ve bilgi yönetimidir. Finansal bilgilerin sunulduğu mali tablolara dayanarak karar alma durumunda olan ilgililerin karar alma sürecinde en önemli etken, bu bilgilerin güvenilir, şeffaf ve karşılaştırılabilir nitelikte olmasıdır. Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu (IASC) ve Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği’ne göre, mali tablolardaki bilgiyi kullanıcılar için yararlı kılan özellikler; anlaşılabilir, ihtiyaca uygun, güvenilir, karşılaştırabilir ve zamanında düzenlenmiş olmalısıdır. Anlaşılabilirlik; işletmenin finansal durumunun mali tablolarından rahat bir şekilde anlaşılması, ihtiyaca uygunluk; açıklanan bilginin ilgili kişilerin gereksinimleriyle örtüşmesi, güvenilirlik; mali tablolarda sunulan durum ile işletmenin gerçek finansal durumunun aynı olması, karşılaştırılabilirlik; mali tabloların işletmenin geçmiş yıllarıyla veya başka işletmelerle 31 Metin COŞKUN karşılaştırılmasına olanak sağlayacak tek bir formatta yayınlanması, zamanında düzenlenme; mali tabloların kamuya zamanlı ve hızlı şekilde sunulması olarak açıklanabilir. Finansal bilginin internet ortamında sunulması veya internet ortamında finansal raporlama; çeşitli bilgi teknolojileri aracılığıyla finansal bilgilerin www (World Wide Web) ortamında dağıtımı şeklinde tanımlanabilir. Böylece, ilgililer işletmenin finansal bilgilerine; ses ve görüntü olarak sanal ortamdan ulaşabilmektedirler. Başka bir tanımla, finansal bilginin internet ortamında sunulmasından, hazırlanan yıllık mali tabloların internet ortamında yayınlanması yanı sıra, günümüzde önemli gelişmeler, toplantılar, finansal analizler ve diğer bilgilerin de internetten kamuya açıklanması anlaşılmaktadır. Finansal bilgilerin internet ortamında sunulması her geçen gün yaygınlaşmaktadır. Bunun en önemli nedenleri; bilgi teknolojilerindeki gelişmeler ve kamuoyundan gelen taleplerle birlikte; internet ortamında sunum maliyetinin daha az, daha hızlı, daha fazla kesime ulaşması, zamanlı ve erişiminin kolay olmasıdır.23 Kamunun aydınlatılmasında kullanılan dokümanların internet üzerinden kamuya duyurulmasında dikkate alınması gereken temel prensipler aşağıda belirtilmektedir: • Yatırımcılar dokümanın internet aracılığıyla gönderildiğinden veya internet üzerinde erişime hazır halde bulundurulduğundan haberdar olmalıdırlar. • Yatırımcılar internet üzerinde erişime açılan dokümana veya internet vasıtasıyla gönderilen dokümana kolay bir biçimde ulaşabilmelidirler. • Dokümanın yatırımcıların erişimine hazır hale getirildiği veya yatırımcılara internet aracılığıyla gönderildiği dokümanı gönderen veya erişime açan ortaklık tarafından kanıtlanmalıdır. 23 Süleyman Uyar ve Muhsin Çelik, “Sürekli Kamuyu Aydınlatma ve Ġnternet Ortamında Finansal Raporlama Sürecinde Kullanılan Diller” s. 95. (eab.ege.edu.tr/pdf/6_2/C6-S2M9.pdf ) Erişim Tarihi: 20.06.2009. 32 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ • Web sitelerinde yer alan kamuyu aydınlatmaya yönelik bilgiler güncel olmalıdır. • Ortaklık web sitesinde yer alan ortaklığı tanıtıcı bilgiler gerçeği yansıtmalıdır. • Bilginin eşit bir biçimde dağıtılabilmesini teminen internet üzerinde yatırımcıların erişimine açık tutulan dokümanın içeriğinin mevzuatta öngörülen kurallara uygun olarak düzenlenen ve geleneksel yöntemlerle kamuya duyurulan dokümanların içeriğinden farklı olmaması gerekmektedir. 10.2. Kamuyu Aydınlatma Platformu’nun ĠĢlevi İnternet kullanımının sermaye piyasalarında da yaygınlaşmaya başlaması bu alanda yasal düzenlemelerin yapılmasını gerekli kılmış ve 18.12.1999 tarih ve 23910 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 4487 sayılı Kanun’un 10. maddesi ile 2499 sayılı SPKn’nun 22. maddesine eklenen (u) bendinde internet de dahil her türlü elektronik bilgi iletişim araç ve ortamı ve benzeri araçlar üzerinden gerçekleştirilen ihraç ve halka arzlar ile sermaye piyasası faaliyetleri ve işlemlerini, genel hükümler çerçevesinde bu SPKn’u kapsamına giren işlemlerde elektronik imza kullanım esaslarını düzenlemek ve denetlemek SPK’unun görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.24 Kamunun aydınlatılmasında kullanılan dokümanların ne şekilde kamuya duyurulacağı sermaye piyasası mevzuatında belirlenmiş olup, ağırlıklı olarak ilan yöntemi bazı hallerde zorunlu olarak bazı hallerde de ilgili şahısların talebi üzerinde bu dokümanların söz konusu şahıslara verilmesi veya gönderilmesi hususları düzenlenmiştir. 30 Mayıs 2009 tarihli ve 27423 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Bilgi, Belge ve Açıklamaların Elektronik Ortamda İmzalanarak Kamuyu Aydınlatma Platformuna Gönderilmesine İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ (Seri VIII, No: 61)” ile sermaye piyasası araçları Borsa’da işlem gören ortaklıklar ile aracı kurumlar ve katılma payları Borsa’da işlem gören fonların kurucuları tarafından her 24 Mustafa Ünal, Ġnternet Aracılığıyla Kamuyu Aydınlatma ve Halka Arz ĠĢlemleri (Ankara: SPK Yeterlik Etüdü, Ekim 2000), s. 1. 33 Metin COŞKUN türlü bilgi, belge ve açıklamanın elektronik ortamda imzalanması ve Kamuyu Aydınlatma Platformu’na, bağımsız denetim kuruluşlarınca düzenlenen bağımsız denetim raporlarının elektronik ortamda hazırlanarak imzalanmasına ve ortaklıklar, aracı kurumlar ve fonlara elektronik ortamda gönderilmesine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir. Tebliğe göre, aşağıda belirtilen ve elektronik veri olarak hazırlanan bildirimlerde, imza oluşturma aracı ile oluşturulan elektronik imza kullanılır. a) Sermaye piyasası mevzuatı uyarınca gönderilmesi gereken finansal raporlar ve bağımsız denetim raporları, b) Kurulun özel durumların kamuya açıklanmasına ilişkin düzenlemeleri uyarınca gönderilmesi gereken özel durum açıklamaları, c) Kurul düzenlemeleri uyarınca hazırlanan izahname, sirküler ve diğer duyuru metinleri, ç) Kurulun yatırım ortaklıklarına ve fonlara ilişkin düzenlemeleri uyarınca yapılması gereken bildirimler, d) Ortaklıkların genel kurul toplantı tutanakları ve hazirun cetvelleri, e) Ortaklıkların esas sözleşmeleri ve fonların iç tüzükleri, f) Kurul ve/veya Borsa tarafından belirlenen ve elektronik veri olarak düzenlenmesi istenen diğer bildirimler. Yukarıda belirtilen bildirimler, ortaklıklar, aracı kurumlar ve fon kurucuları tarafından SPK ve/veya İMKB tarafından belirlenen biçim, içerik ve süreye uygun şekilde elektronik imza ile imzalanarak elektronik ortamda Kamuyu Aydınlatma Platformuna gönderilir. Ayrıca, (a) bendinde belirtilen finansal tablo ve raporlara ilişkin olarak bağımsız denetim kuruluşları tarafından düzenlenerek ortaklıklara, aracı kurumlara ve fon kurucularına elektronik ortamda gönderilen bağımsız denetim raporlarında da imza oluşturma aracı ile oluşturulan elektronik imza kullanılır. SPK, İMKB, İMKB Takas ve Saklama Bankası A.Ş., Merkezi Kayıt Kuruluşu A.Ş., Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği ve SPK’ca belirlenecek diğer kurumlar tarafından yapılacak duyurular da elektronik imzalı olarak Kamuyu Aydınlatma Platformuna iletilir. 34 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ Kamuyu Aydınlatma Platformu, sermaye piyasalarında işlem gören ve halka açık şirketlerin ve aracı kuruluşların kamuyu aydınlatma amacı ile bilânço ve finansal tablolarına ilişkin olarak yapacakları bildirimler ile özel durum açıklamalarının, bilgisayar ağları üzerinden elektronik imza teknolojisini kullanarak güvenli bir şekilde iletilmesini sağlayan SPK, İMKB ve TÜBİTAK tarafından sermaye piyasalarının kamuyu aydınlatma konusundaki ihtiyaçları göz önüne alınarak ortak çalışma ile geliştirilen bir platformdur. Test aşamasını tamamlayan platform 01.06.2009 tarihinde faaliyete geçmiştir. Finansal tablolar, halen yürürlükte olan uygulama dahilinde disketle ve son durumda mutlaka basılı bir biçimde kağıt çıktılarla SPK ve İMKB’ye gönderilmektedir. Bu uygulamada, bilgilerin sisteme ulaşması ve işlenmek üzere veri tabanına kaydedilmesi süreçleri, zaman ve işgücü kaybına yol açmakta; hata ve tekrarlardan doğan maliyet artışları ortaya çıkmaktadır. Benzer bir durum “Özel Durum Açıklamaları” için de geçerlidir. “Özel Durum Açıklamaları”, kamunun sürekli aydınlatılması temelinde sermaye piyasasının açıklık ve dürüstlük içinde işleyişini sağlamak, tasarruf sahipleri, ortaklar ve diğer ilgililerin zamanında bilgilendirilmesini temin etmek amacıyla, sermaye piyasası araçlarının değerini ve yatırım kararlarını etkileyebilecek önemli olay ve gelişmelerde şirketlerin kamuya ivedilikle yapması gereken açıklamaları içermektedir. Mevcut işleyiş içerisinde özel durum açıklamaları kâğıt ortamında ve faks aracılığı ile borsaya iletilmektedir. Bu durum finansal tablolarda olduğu gibi zaman ve işgücü kaybına yol açmaktadır. Kamuyu Aydınlatma Platformu ile söz konusu kayıpların en aza indirilmesi için, şirket bildirimlerinin internet üzerinden güvenli bir şekilde yapılmasını sağlayacak elektronik imza teknolojilerine dayalı bir altyapının kurulması öngörülmüştür. Kamuyu Aydınlatma Platformunda finansal tablo bilgileri hazırlanan bilgisayar programlarına şirketler tarafından aktarıldıktan sonra belirli bir hiyerarşide ve imza yetkisini haiz kişilerce elektronik imza ile imzalanarak internet üzerinden sisteme gönderilir, gönderilen bilgiler veritabanında saklanır ve web sitesi (http://www.kap.gov.tr) üzerinden anında kamuoyu tarafından paylaşılır. Şirket finansal tablo bilgilerini programlara çevrim dışı olarak kaydedebilir, böylece daha sonra imzalayarak 35 Metin COŞKUN gönderme imkânına sahip bulunmaktadır. Sistem, bildirimlerin sermaye piyasası aktörlerince ihtiyaca göre çift veya daha fazla imzalayabilmesine olanak tanıyacak şekilde tasarlanmıştır. İnternet kullanıcıları gerek finansal tablo ve dipnotları bilgilerine gerekse özel durum açıklamalarına anında erişebilecekleri gibi bazı basit sorgu ve analizleri de yapabilecekleri olanakları bu sistemde bulabileceklerdir.25 11. KAMUYU AYDINLATMA VE YATIRIMCI ĠLĠġKĠLERĠ Yatırımcı İlişkileri; şirket, ortaklar ve şirketi değerli kılan diğer müşteriler arasındaki iletişimi en etkin şekilde sürdürmek için finans, iletişim, pazarlama ve menkul kıymet hukukunu entegre eden bir stratejik yönetim biçimidir. Kamu ve özel şirketler yatırım camiasıyla iletişim kurdukça onlar için bilgi ve açıklama yönetimi konusunda uzmanlaşan kurumsal iletişim alanı, Yatırımcı İlişkileri olmaktadır.26 Stratejik bir pazarlama faaliyeti olan yatırımcı ilişkileri, kurumsal ve bireysel yatırımcıların her türlü ihtiyaçlarına cevap vermek üzere stratejik ve finansal bilgilerin belli bir düzen içinde derlenmesi ve sunulması görevinin yanında, kritik öneme sahip hassas bilgilerin irdelenerek kamuya açıklanması hususunda öneri getirmek, şirketin hedeflerinin yatırımcıların beklentilerine uygunluğu hakkında görüş bildirmek durumundadır. Yatırımcı ilişkilerinin temelinde, kurumsal bilgilerin yatırımcılara, hissedarlara, müşterilere, topluma ve çalışanlara iletilmesi ihtiyacı ve gereği yatar. Günümüz yatırımcı ilişkileri temelinde hız ve şeffaflık yer almaktadır. Ulusal ve uluslararası mevzuatın gereklerini takip etmek ve hızla yerine getirmek kurumlar açısından büyük önem arz etmektedir. Doğru bilgiyi, doğru zamanda, kolay anlaşılır ve kolay erişilir bir şekilde sunmak, bugünün dünyasında yatırımcı ilişkileri ile uğrasan herkesin ortak hedefi durumundadır. Hiç şüphe yok ki, yatırımcılarla olan ilişkiler devam eden, uzun vadeli bir süreçtir. Yatırımcı ilişkilerinde birinci kural dürüstlük, ikinci 25 Mete Karar ve Atilla Bektaş, Kamuyu Aydınlatma Platformu, (http://www.ueimzas.gazi.edu.tr/pdf/uygulama/02.pdf), Erişim Tarihi: 01.07.2009 26 Serhat Şengül, En Yeni İlişkiler: Yatırımcı İlişkileri (http://www.gsuik.org/index.php?option=com_content&task=view&id=86&Itemid=83), Erişim Tarihi: 07.07.2009. 36 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ kural ise açıklıktır. Bu yüzden Yatırımcı İlişkileri Bölümü sorulara anlaşılır ve dürüst bir şekilde cevap vermeli, yatırımcı ve analistlerle şirketin kamuya açıklanabilir bilgilerini paylaşmalıdır. Bu bilgileri paylaşırken sorulan sorulara mümkün olduğunca kısa sürede ve özlü şekilde cevap verilmelidir. Yatırımcı İlişkileri Bölümü herhangi bir hataya sebebiyet vermemek için mevzuat kurallarını çok iyi bilmelidir. Yatırımcı ve analistler sordukları soruların karşılığında tatmin edici cevap almalıdırlar. Günümüzde yapılan araştırmalar uluslararası yatırımcıların kurumsal yönetim uygulamalarını finansal performans kadar önemli bulduklarını ve iyi kurumsal yönetim uygulamalarına sahip şirketler için daha fazla fiyat ödemeye hazır olduklarını göstermektedir. Yönetsel kararlar ile yatırımcıların aydınlatılması arasında doğrusal bir ilişki vardır. İşletmenin yönetsel kararları yatırımcıların davranışlarını etkilerken, yatırımcıların davranışları da yönetsel kararları etkilemektedir.27 İyi bir kurumsal yönetim için paydaşlarla sürekli ve eksiksiz iletişim kurmanın ve kamuyu aydınlatma ve şeffaflığın şart olması Yatırımcı İlişkilerinin önemini bir kez daha artırmaktadır. Yatırımcı İlişkileri Bölümü yatırımcılar için önemli olan konularda üst yönetimi yönlendirmelidir.28 12. SONUÇ Çok ortaklı işletmelerin varlığından bu yana küçük yatırımcıların aldatılması, suistimal edilmesi birçok ülkede süregelmiştir. İlk zamanlarda işletme sahipleri ya da yöneticileri işletme hakkındaki bilgileri kamu otoriteleri dahil hiç kimse ile paylaşmama eğilimindeydi. Bu durum bazı spekülatörler tarafından manipüle edilerek yatırımcıların aldatılması ve bazılarının çıkar sağlamasına neden olmuştur. Bu tür istenmeyen davranışlar 27 Walter Aerts, ve diğerleri, Corporate Environmental Disclosure, Financial Markets, and The Media: An International Perspective (ideas.repec.org/a/eee/ecolec/v64y2008i3p643-659.html), Erişim Tarihi: 02.07.2009. 28 Cenk Göksan, Yatırımcı ĠliĢkilerinin Artan Önemi ve Akbank’ta Yatırımcı ĠliĢkileri, (www.tkyd.org/files/downloads/a_cenk_goksan.pdf), Erişim Tarihi: 25.06.2009. 37 Metin COŞKUN yatırımcıları piyasalardan uzaklaştırmaya başladığından sermaye piyasaları olumsuz etkilenmeye başlamıştır. Bunun üzerine İngiltere ve ABD’den başlamak üzere yatırımcıların ve kamuoyunun daha iyi bilgilendirilmesini sağlamak amacıyla düzenlemeler yapılmaya başlanmıştır. Başlangıçta bu düzenlemeler kamu otoritesi tarafından verilen izinlerle sınırlı iken zaman içerisinde kapsamı artmıştır. Ülkemizde de sermaye piyasalarında kamunun aydınlatılması izin sistemi ile başlamıştır. Kurul incelemesi kamuyu aydınlatma ilkesi ile sınırlı kalmamakta, kamu yararı ve halkın istismarı gibi ölçüler ile iktisadi bir inceleme de yapılmaktaydı. 1992 yılında yapılan değişikliklerle, 1982-1992 arası dönemde geçerli olan izin sistemi terk edilmiş ve kamuyu aydınlatma ilkesi benimsenmiştir. SPK’nun birçok maddelerinde kamuyu aydınlatmaya vurgu yapılmış ve Kurul tebliğleri ile ayrıntılı düzenlemeler yapma yoluna gidilmiştir. Kamunun aydınlatılması ile yatırımcılar korunmakta, sermaye çekilmekte, piyasalara olan güvenin artırılmaktadır. Zayıf kamuyu aydınlatma, sermaye piyasalarında etik olmayan davranışlara ve piyasa bütünlüğünün bozulmasına neden olur. Bu durum sadece şirketlere değil, bir bütün olarak ekonomiye de zarar verir. Yetersiz ve açık olmayan bilgiler sermaye piyasasının işleyişine zarar vererek sermaye maliyetini artırabilir. Bu nedenlerden dolayı kamuyu aydınlatmaya önem verilmesi, bu konuda yapılan düzenlemelerin kapsamının artırılması, denetimlerinin sıklaştırılması sermaye piyasalarının ve dolayısıyla kalkınma ve gelişmenin hızlanması açısından büyük önem arz etmektedir. 38 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN ÖNEMİ YARARLANILAN KAYNAKLAR Aerts, Walter ve diğerleri, Corporate Environmental Disclosure, Financial Markets, and The Media: An International Perspective (ideas.repec.org/a/eee/ecolec/v64y2008i3p643-659.html), Erişim Tarihi: 02.07.2009. Aktan, Coşkun Can, Ġyi ġirket Yönetimi, Kurumsal (http://www.sobiadacademy.net/sobem/e-yonetim/kurumsalyonetim/anasayfa-corporate.htm), Erişim Tarihi: 25.05.2009 Yönetim Altıntaş, Kerim, Manipülasyon ve Ġçeriden Bilgi Alma Suçları, (http://borsasistem.com/0/yazarlar/av.-kerim-altintas/manuplasyon-veicerden-bilgi-alma-suclari-2.html) Erişim Tarihi: 13.05.2009 Arsoy, Aylin Poroy, “Kurumsal Şeffaflık ve Muhasebe Standartları”, Afyon Kocatepe Üniversitesi ĠĠBF Dergisi (Cilt: X, Sayı: II, 2008). Çelen, Erol, Bağımsız Denetimin Önemi, Yararları ve Kamuyu Aydınlatma Ġlkesi, (archive.ismmmo.org.tr/.../20%20%2055%20EROL%20ÇELEN.doc), Erişim Tarihi: 15.06.2009. Göksan, Cenk, Yatırımcı ĠliĢkilerinin Artan Önemi ve Akbank’ta Yatırımcı ĠliĢkileri, (www.tkyd.org/files/downloads/a_cenk_goksan.pdf), Erişim Tarihi: 25.06.2009. İhtiyar, Mustafa, Sermaye Piyasası Hukukunda Kamuyu Aydınlatma Ġlkesi (1. Bası. İstanbul: Beta Basım, Mayıs 2006). Kabaalioğlu, Haluk, Sermaye Piyasasında Kamuyu Aydınlatma Ġlkesi (İstanbul: İktisadi Yayın Ltd.Şti, 1985). Karar, Mete ve Atilla Bektaş, Kamuyu Aydınlatma Platformu, (http://www.ueimzas.gazi.edu.tr/pdf/uygulama/02.pdf), Erişim Tarihi: 01.07.2009 39 Metin COŞKUN Karslı, Muharrem, Sermaye Piyasası, Borsa, Menkul Kıymetler (3.Baskı. İstanbul: Beta Basım, 1989). Lawrence, Anne T. ve diğerleri, Business and Society (Eleventh Edition, New York: McGraw-Hill Irwin, 2005). Şengül, Serhat, En Yeni ĠliĢkiler: Yatırımcı ĠliĢkileri (http://www.gsuik.org/index.php?option=com_content&task=view&id=86& Itemid=83), Erişim Tarihi: 07.07.2009. Tanör, Reha, Türk Sermaye Piyasası (1. Bası. İstanbul: Beta Basım, Kasım 2000). Tekinalp, Ünal, Anonim Ortaklığın Bilançosu ve Yedek Akçeleri, Kamuyu Aydınlatma Ġlkesi Ġle (İstanbul: 1979). Tezcanlı, Meral Varış, Ġçeriden Öğrenenlerin Ticareti ve Manipülasyonlar (İstanbul: Ufuk Reklamcılık ve Matbaacılık Ltd.Şti, Aralık 1996). Uyar, Süleyman ve Muhsin Çelik, “Sürekli Kamuyu Aydınlatma ve Ġnternet Ortamında Finansal Raporlama Sürecinde Kullanılan Diller” (eab.ege.edu.tr/pdf/6_2/C6-S2-M9.pdf ) Erişim Tarihi: 20.06.2009. Ünal, Mustafa, Ġnternet Aracılığıyla Kamuyu Aydınlatma ve Halka Arz ĠĢlemleri (Ankara: SPK Yeterlik Etüdü, Ekim 2000). 40 YATIRIMCI ĠLĠġKĠLERĠ YÖNETĠMĠNĠN KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKĠ YERĠ Yrd. Doç. Dr. Fatih TEMİZEL Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi 1.GĠRĠġ Finansal piyasalar kredi ve özkaynak şeklinde olmak üzere işletmelere fon sağlamaktadır. İşletmeler arası rekabetin en yoğun olduğu ve diğer üretim faktörlerinde olmadığı kadar küresel boyutta gerçekleşen bir yarış, sermaye temininde görülmektedir. Bu gelişmede, sermayenin gelişen teknoloji ve finansal serbestleşme sayesinde süratle yer değiştirebilmesinin büyük payı bulunmaktadır. Anılan özellik diğer üretim faktörlerinin hiç birinde bulunmamaktadır. Bu sayede finansal piyasalar açısından coğrafi konum önemini hızla kaybetmektedir. Bir diğer dikkat çekici gelişme de finansal piyasaların zamandan bağımsız olarak günün yirmi dört saati işlem yapılabilir duruma gelmiş olmasıdır. Böylesi bir ortam işletmelerin sermaye temininde rakiplerinin ve piyasa kurallarının da küresel olması sonucunu doğurmaktadır. Finansal piyasalardan gerçekleştirilen fonlama, geçmişte olduğu gibi banka-işletme kredi ilişkisinden farklılaşmaktadır. Benzer durum işletmeyatırımcı arasındaki özkaynak fonlamasında da görülmektedir. Her iki fonlama tekniğinde de merkez rol birey ve kurumlardan piyasaya kaymıştır. Bu dönüşümde köşe taşı 1980’li yıllar olarak kabul edilmektedir. Anılan tarihten itibaren menkul kıymet piyasaları ve finansal serbestleşme anahtar kavramlar haline gelmiştir. Bu kavramlar etrafında yeniden biçimlenen Fatih TEMİZEL finansal mimaride, geçmişte örneğine pek rastlanmayan yeni uygulamalar biçimlenmiştir. Günümüzde finansal piyasaları tek başına yönlendirebilen haberbilgi, yukarıda ifade edilen finansal mimarinin en önemi bileşenlerinden bir halini almıştır. İşletmelere ilişkin her tür haber-bilgi işletmelerin risk düzeyindeki değişikliklerin değerlendirilmesinde kullanılır olmuştur. Bilginin yokluğu belirsizlik, eşit dağılmaması ise asimetrik bilgi olarak adlandırılmıştır. İşletmelerin ilgililer tarafından değerlendirilmesinde bilgi yeri doldurulamaz önemdedir. Bilginin yokluğu ya da asimetrik dağılımı ABD başta olmak üzere gelişmiş ülkelerde bile büyük ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Enron şirketi ile ifade edilir hale gelen ABD’ deki muhasebe skandallarının temelinde, bilginin yayılımına ilişkin standartların yetersizliğinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Sermaye piyasalarında Kamunun Aydınlatılması ilkesi olarak ifade edilen uygulamalar, benzer gelişmelerin hiçbir ülkede yaşanmaması için üzerinde titizlikle durulan düzenlemeler olarak akademik ve piyasa çevrelerinin gündeminde yer almaktadır. Temelinde finansal piyasa katılımcılarının eşanlı, şeffaf, doğru, güvenilir bilgiye erişimini sağlamak yatmaktadır. Bu konu finans piyasaları ile yakından uzaktan ilgisi bulunan tüm kesimler için önem taşımaktadır. Bu çalışmada finansal piyasalardaki katılımcıların tümü paydaş teorisinin önerdiği finansal paydaş kavramı ile karşılanmaktadır. Finansal Paydaş ilk elde fon arz edenleri, fon talep edenleri, düzenleyici ve denetleyici kurumları ve bunların alt bileşenlerini ifade etmektedir. Finansal Paydaşların işletmelere ilişkin bilgilere erişiminin sağlanması Kamunun Aydınlatılması olarak tanımlanmaktadır. Kamunun Aydınlatılması finansal varlıkların fiyatlanmasında kullanılabilecek her türlü bilginin açıklanmasını ifade eden genel bir çerçeveyi oluşturmaktadır. Çalışmanın esas odaklandığı kavram ise Yatırımcı İlişkileri Yönetimidir. Söz konusu kavram Kamunun Aydınlatılmasına göre mikro yapıdadır. Yatırımcı İlişkileri Yönetimi finansal paydaşlara dönük bilgilendirmenin biçim ve içeriğini oluşturmaktadır. Gerçekleştirilen bilgilendirmenin finansal paydaşlardaki işletme algısını işletmenin sermaye maliyetini düşürerek piyasa değerini en 42 YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ çoklama amacına hizmet edecek şekilde biçimlendirmesi temel beklentidir. Yatırımcı İlişkileri Yönetiminin Kamunun Aydınlatılması sürecinde bu amacı gerçekleştirme yolundaki uygulamalarına değinilerek öneriler geliştirilmesi hedeflenmiştir. 2.KAMUNUN AYDINLATILMASI ĠHTĠYACI Finansal piyasalar haber ve bilgi ile yönlendirilmektedir. Standart varlık fiyatlama teorisi bütün piyasa katılımcılarının aynı bilgiye sahip olduğunu varsaymaktadır. Ancak gerçekte farklı piyasa katılımcıları farklı bilgiye sahiptir1. Çünkü çok sayıdaki piyasa katılımcısının piyasaya ilişkin bilgi elde etme ve bilgiyi kullanma yeteneği birbirinden farklıdır. Öte yandan yatırımcıların, sahip oldukları bilginin doğruluğuna olan güvenleri yüksek olduğu zaman menkul kıymetin piyasa fiyatı söz konusu bilgiye aşırı tepki vermektedir2. Açıklanan nedenlerle finasal piyasalarda taraflar arasında bilgi asimetrisi bulunmaktadır. Yatırımcı ilişkileri yönetiminin temel amacı bu bilgi asimetrisinin azaltılmasıdır3. Geleneksel finansal dağıtım mekanizmalarındaki serbestleşme, demokratik kapitalizmin gelişimi sonucunu ortaya çıkarmıştır. Bu gelişmeye ilişkin ilk uygulamalar İngiliz finansal hizmetler sektöründe gözlenmiştir. Yeni dönemde ticari kurumların genel olarak müşteri odaklı iletişime olan duyarlılıkları artmıştır. Ancak geleneksel iletişimde bazı niş alanlarda varlığını sürdürebilmektedir. Hisse senedi brokerı ile yatırım fonu yöneticisi arasındaki sözsüz iletişim, bu konuda özel bir örnek oluşturabilmektedir. Buna karşılık sermaye piyasalarındaki bireysel yatırımcılara yönelik iletişimde koşulların zorlamasıyla daha müşteri odaklı stratejiler yaygın uygulama alanı bulmaktadır4. Özellikle ABD de ortaya çıkan muhasebe skandalları sonrası kamunun aydınlatılması, kurumsal yönetişim ve yatırımcı ilişkilerine yönelik 1 Markus K. Brunnermeir, Asset Pricing under Asymmetric Information, (New York: Oxford University Pres.,2001).s.1 2 Mehmet Şen., Geleneksel Finans Teorisine Alternatif Bir YaklaĢım Olarak DavranıĢsal Finans ve ĠMKB Uygulaması, (Antalya: Akdeniz Üniversitesi Basımevi, 2003),s.50 3 Brunnermeir, a.g.e. s.1 4 G. Clarke,. and L.W Murray, “Investor Relations: Perceptions of the Annual Statement”. CorporateCommunications: An International Journal, 2000, 5 (3), 144–151. 43 Fatih TEMİZEL uygulamaların yeniden düzenlenmesi ihtiyacı doğmuştur. Kamunun aydınlatılması ve yatırımcı ilişkileri bu gelişmeler sonucunda birbirine daha fazla yakınlaşan kavramlardır. Yatırımcı ilişkilerinin temelinde finansal paydaşlara işletmeleri değerlendirmede kullanılabilecek nitelikteki bilginin ulaştırılması bulunmaktadır. Bu özellik işletmelerin finansal paydaşları ile iletişiminde yatırımcı ilişkilerinin önemini arttırmaktadır5. Kamuya yönelik açıklamaların ve yatırımcı ilişkileri çerçevesindeki etkinliklerin kalitesi ile asimetrik bilgi ortamı arasında ilişki bulunup bulunmadığı araştırmalara konu olmaktadır. Araştırmacıların bulguları yılsonu raporlarının ve yatırımcı ilişkilerinin kalitesi ile asimetrik biligi düzeyi arasında güçlü ve negatif bir ilişkinin varlığını ortaya koymaktadır. Bir başka ilgi çekici sonuçta benzer firmaların hatta aynı firmanın farklı dönemlerdeki kamuya yönelik açıklamalarının kalitesi bile farklılık gösterebilmektedir. Bu durumda aynı firmanın çeyrek dönem raporlarındaki kalite düşüklüğü ile bilgi asimetrisi arasındaki güçlü pozitif ilişkinin varlığı ile somutlaşmaktadır6. Yatırımcı İlişkileri işletme ile ilgili bilgilerin menkul kıymet analistleri, yatırımcılar ve potansiyel yatırımcılardan oluşan finansal topluluğa iletiminin yönetilmesinden sorumludur. Kıta Avrupası ülkelerinin kredi finansmanını özsermaye-hisse senedi finansmanına göre daha fazla tercih etmeleri nedeniyle ABD de daha hızlı gelişen daha sonraları İngiltere tarafından ele alınan yeni bir kavram olarak tanımlanmaktadır. İşletmeden bilgi talep eden finansal paydaşlara-finansal topluluğa bilgi aktarımını gerçekleştiren ve bu şekilde kamuoyu tarafından yatırım için işletmenin değerlendirilmesini sağlayan bağ-süreç olarak tanımlanmaktadır. Benzer bir sürecin işletme sahipleri ile yöneticileri arasında da bulunduğu belirtilmektedir7. Aşağıdaki şekil bu süreci genel hatları ile görüntülemektedir. 5 Hamid F. Z. A., S Md Salleh., M Yusof, Investor Relations in Developing Country: A Disclosure Strategy, Unıversıtı Utrara Malaysıa, School Of Accountancy,(December 28 2002), s.2 6 Stephen Brown Stephen A. How disclosure quality affects the level of information asymmetry”, Review Accounting Studies, (2007, 12: 443–477). s.472-473 7 C. Marston,. and M. Straker, “Investor Relations: A European Survey”. Corporate Communications: AnInternational Journal (6(2), 82–93.2001).s.82-83 44 YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ ġekil 1: Yatırımcı ĠliĢkilerinin Rolü Yatırımcı ĠliĢkilerinin Rolü ġ irket (Üst Yönetim) (Yönetim Kurulu) (ÇalıĢanlar) Yatırımcı ĠliĢkileri Yönetimi (BütünleĢtirilmiĢ ĠletiĢim) Finansal PaydaĢ (Arz/Talep) (Analistler) (Yatırımcılar) (Finansal Medya) Kaynak: Stacie D. Byars Peggy Pinkston, The Discipline of Investor Relations , May 5, 2004 Avrupalılardan farklı olarak Amerikalılar geçmişte olduğundan daha fazla oranda tasarruflarını tahvil yerine hisse senedine yatırmaktadır. Sadece bu değişiklik bile tek başına milyonlarca yeni yatırımcının işletmelerin finansal performansı ile ilgilenir hale gelmesini sağlamıştır8. Bilgi açıklamaları işletme performansı üzerinde tek başına belirleyici etkiye sahip değildir. Piyasa, endüstri ve işletmeye özel bilgi, hisse senetlerinin fiyatlarından bağımsızdır. İşletmelerin hisse senedi getirileri, 8 C. Chajet, “Corporate reputation and the bottom line”. Corporate Reputation Review, (1(1/2), 19–23, 1997). s.22 45 Fatih TEMİZEL işletmelerden gelen bilgilerin, açıklamaların kalitesi yükseldikçe işletmeye özgü getiriler ile birleşme eğilimi göstermektedir9. ABD de yaşanan finansal skandalların ardından işletmelerin kamuyu aydınlatma politikaları ve yatırımcı ilişkileri alanındaki eksikler ortaya çıkmıştır. Sözkonusu eksiklikler bu konudaki uygulamaların ciddi revizyona ihtiyacını da belirlemektedir10. Çünkü Paydaş teorisi farklı stratejik toplulukların bir organizasyonu etkileyebileceğini belirtmektedir. Bu paydaşlar konumlarına göre özel bilgi ihtiyacındadır. Sözkonusu ihtiyacın giderilmesinde önemli seçeneklerden biri yatırımcı ilişkileri yönetimidir11. Sermaye piyasalarında işletmelere artan bir baskı söz konusudur. Bu baskı işletmelerin daha hesap verebilir ve daha şeffaf olmaları yönündedir. Baskı temelde hissedarlar, bankalar ve kurumsal yatırımcılardan kaynaklanmaktadır. Özellikle işletme riskinin düzeyine ilişkin her türlü değişiklik hakkında bilgi talep edilmektedir. Günümüzde işletmeye ilişkin her konuda güvenilir açıklamalar yapılması, açıklamayı yapan işletmenin finansal, ekonomik, çevresel, sosyal ve etik alanlarındaki performansında artış sağlamaktadır12. Bu etki işletmeler açısından kamunun aydınlatılması gereksinimini, karşılanması gereken bir ihtiyaç haline getirmektedir. Aksi takdirde sermaye piyaslarında işletmeye ilişkin düşük değerlemeler ortaya çıkmaktadır. Bu durumda sermaye maliyetinin yükselmesi suretiyle rekabet gücünü azaltmaktadır. Finansal paydaşlar boyutunda ise kamunun aydınlatılmasında proaktif olan işletmeler itibar kazanmakta ve ilgi odağı olabilmektedir. Finansal piyasalara hakim olmaya başlayan bu anlayış yatırımcı ilişkilerinin stratejik önem kazanmasına neden olmaktadır. 9 Hsiu-I Ting., “Does Corporate Disclosure Quality Help?”, International Research Journal of Finance and Economics – (Issue 21 (2008) 150-157).s.156 10 Hamid F. Z. A., S Md Salleh., M Yusof, Investor Relations in Developing Country: A Disclosure Strategy, Unıversıtı Utrara Malaysıa, School Of Accountancy, (December 28 2002).S.2 11 Michael L. Kent , Maureen Taylor , William J. White, “The Relationship Between Web Site Design and Organizational Responsiveness to Stakeholders”, Public Relations Review, (29 (2003) 63–77 ).s.66 12 David Myers., Corporate Disclosure and Capital Markets Demand and Supply of Financially Relevant Corporate Responsibility Information, Capital Markets and Sustainability Program NRTEE December 22, 2004, Stratos Inc. s.1 46 YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ 3.YATIRIMCI ĠLĠġKĠLERĠ YÖNETĠMĠ Yatırımcı ilişkilerinin yönetiminin amacı yatırımcıların işletme algısının gerçekten her iki yönde sapmasına da mümkün olduğu kadar engel olmaktır. Yatırımcı İlişkileri Yönetimi; Finansal Analiz, İş Geliştirme, Pazarlama, Halkla İlişkiler, İletişim, Yönetim ve Düzenleyici işler gibi pek çok disiplinin uygulamalarını birleştiren bir yapıdadır. Yatırımcı İlişkileri faaliyetleri, mevcut ve potansiyel yatırımcılara yatırım kararlarını oluşturmalarında yardımcı olabilecek nitelikteki bilgilerin sağlanmasını temel almaktadır. Yatırımcı ilişkileri kapsamında gerçekleştirilen faaliyetler ilk olarak işletmenin faaliyet sonuçlarının halka, menkul kıymet analistleri ve kurumsal yatırımcılara dönük toplantılarla aktarılmasını kapsamaktadır13. Yatırımcı ilişkilerinin stratejik önemini arttıran özellikler üç başlıkta toplanmaktadır. Bunlar: Yatırımcı ilişkilerinin etkin yönetimi ile hisse senedi fiyatını en yükseğe çıkarmak ve orada tutmak, Yatırımcı güvenini oluşturmak suretiyle finansman maliyetlerini düşürmek, Potansiyel yatırımcı kitlesini genişletmeye doğrudan ve büyük katkı sağlamaktır14. 13 http://ir.tokiomarinehd.com/ja/AnnualReports/IRFilingDataDownPar/0/IRFilingDownPar /018/PDFile/08AR%20%2034.pdf Erişim Tarihi:16.06.2009 14 Hamid F. Z. A., S Md Salleh., M Yusof, a.g.e. s.2 47 Fatih TEMİZEL ġekil 2: Yatırımcı ĠliĢkileri Yönetiminin Rolü Bilgi Yönetimi Yatırımcı Profili Portföy ve Geçmişi Düzenleyici Kurallar İletişim Listesi VIP'ler Analistler Diğer GeliĢmiĢ bir yatırımcı veri tabanı oluĢturmak ve güncel tutmak Analist Değerlemesi Tahminler Geçmiş Raporlar Raporlama Eylemleri Araştırma Etkinlik Takvimi Finansal Veriler Hedefler İçerik Kriterler Kaynak: Stacie D. Byars Peggy Pinkston, The Discipline of Investor Relations , May 5, 2004 İşletmelerin piyasa değerini belirleyen faktörlerin yönetimini de içeren Yatırımcı İlişkileri Yönetimi, çoğu zaman özel nitelikleri bulunan bir topluluğu hedeflemektedir. Kurumsal ve bireysel ya da finansal ve girişimci yatırımcılar, finansal analistler, yatırım danışmanları, portföy yöneticileri, bankalar ve diğer kredi kurumları ile düzenleyici ve denetleyici kurumlardan oluşan bu topluluk açısından doğru ve sürekli bilgilenme büyük önem taşımaktadır. Paydaş teorisinde finansal paydaşlar olarak tanımlanan bu topluluğun doğru ve anlık bilgilendirilmesi işletmelere dönük beklentilerinin doğru biçimlendirilmesi hisse senetlerinin piyasa değerinin en çoklanması amacına katkıda bulunmaktadır. Küresel rekabette başarı gösterebilmek için işletmeler tarafından finansal paydaşların taleplerine yanıt verilmesi bir zorunluluktur. Bu amaçla yatırımcı ilişkileri yönetimi, halkla ilişkiler disiplininin finansal paydaşlara yönelik olarak yeniden organize edilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle yatırımcı ilişkileri uzmanlarının finansal piyasalara ilişkin bilgi sahibi olması, yasal düzenlemeleri izlemesi, 48 YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ muhasebe ve sermaye piyasaları bilgilerini anlayıp yorumlayabilmesi, yatırımcı ilişkileri yönetimi açısından önem taşımaktadır15. Çünkü hedef kitlenin özellikleri gereği beklentileri ve kavrama yetenekleri geniş bir yelpaze oluşturmaktadır. Yatırımcı ilişkileri yönetimi stratejik bir işletme pazarlama faaliyetietkinliğidir. Yatırımcı İlişkileri daha çok organizasyonların değerini arttıran ve organizasyonun izleyici-paydaşları tarafından kabul görmesini sağlayan stratejik bir araç olarak tanınıp gelişmiştir. Bankalar ve diğer finansal aracılar finanse edecekleri bir işletmenin kazançlarının büyüme şeklini ve potansiyelini değerlendirmeye ihtiyaç duymaktadır. Söz konusu performans ile ilgili her türlü detayı öğrenmek konusunda oldukça isteklidirler. Yatırımcı ilişkileri de tam da bu noktada devreye girmektedir. Finans ve İletişim disiplinlerini bir araya getirerek ilgilenilen işletmenin mevcut ve potansiyel yatırımcılarına işletmenin performansı hakkında tam kesin ve anlık bir görüntü oluşturacak faaliyeti gerçekleştirmektedir. Bu sayede işlemenin toplam piyasa değerini artırırken aynı zamanda sermaye maliyetini de düşürücü etki yapmaktadır16. Yatırımcı ilişkileri yönetimi işletme ile onun doğrudan ve dolaylı etkileşimde bulunduğu finansal paydaşlar ile uzun dönemli ilişkiler oluşturmasını hedeflemektedir. Bunu da ilgili topluluğu bilgilendirmek, yanlış algılamaların önüne geçmek suretiyle gerçekleştirmek çabasındadır. Bu faaliyet esnasında işletmeyle ilgili olan her kesimle iletişim kurabilir. Bununla birlikte yatırımcı ilişkilerinin en öncelikli hedef kitlesi kurumsal ve bireysel yatırımcılardan oluşmaktadır17. Yatırımcı ilişkileri işletmenin bu anlamda gözü ve kulağı da olmaktadır. 15 Fatih Bayram., Fatih. Temizel ve Muammer. Sarıkaya, "Yatırımcı İlişkileri Yönetimi: Bir Halkla İlişkiler Aracı Olarak Kullanımı ve Değerlendirilmesi", Uluslararası Halkla ĠliĢkiler Sempozyumu, K.K.T.C. Girne, 15-17 Nisan 2009 16 I. Brown, “Getting a grip on investor relations”. Directors and Boards,(1994:19, 44–46.) s.44 17 P.P Tuominen,., “Investor Relations: A Nordic School Approach”, Corporate Communications: An International Journal (2(1), 46–55. 1997), s.46 49 Fatih TEMİZEL ġekil 3: Yatırımcı ĠliĢkileri Yönetiminin Finansal PaydaĢlarla EtkileĢimi Yatırımcı ĠliĢkileri Yönetiminin Finansal PaydaĢlarla EtkileĢimi Yatırımcı ilişkileri işletmelerin sermaye piyasalarındaki gözü ve kulağıdır. PAZAR PAZAR Yatırımcı ĠliĢkileri Yönetimi ANALĠS T GERĠBĠLDĠRĠMĠ ANALĠS T RAPORLARI HĠS S EDAR ALGIS I YATIRIMCI GERĠBĠLDĠRĠMĠ PAYDAġ GRUP ALGIS I S AHĠPLĠK DEĞĠġ ĠMLERĠ BROKER GERĠBĠLDĠRĠMĠ DENETÇĠ ALGIS I HĠS S E PERFORMANS I DEĞERLEME ANALĠZLERĠ BROKER RAPORLARI PAZAR PAZARLAMA ĠLETĠġ ĠMĠ GERĠBĠLDĠRĠMĠ Bilgi Kaynak: Global Investor Relations Leadership Network Investor Relations Reporting to Executive Management& the Board of Directors PRELIMINARY REPORT, Kennedy Information, Inc. 2005 Regester’e göre yatırımcı ilişkileri İletişim sonlu bir finans fonksiyonundan ziyade finansal sonlu bir iletişim fonksiyonudur18. Tuominen (1997) Yatırımcı İlişkilerini yatırımcının ilgisini işletmeyle ilişkili ekonomik bir ödül ile hisse senetlerine çekerek uzun vadeli bir ilişkiyi var edebilmek olarak tanımlamaktadır19. Davis’e göre yatırımcı ilişkileri yönetiminin önem kazanması 1980’lere kadar uzanmaktadır. Özellikle bu dönemde finansal serbestleşme, küreselleşme ve bilgi teknolojilerindeki gelişimle birlikte ticaretin bilgisayarlar aracılığı ile gerçekleştirilmeye başlanması işletme yönetimlerinin finansal paydaşlara yönelik bilgilendirme faaliyetlerinin önemini artırmıştır20. 18 Richard R. Dolphin., “Approaches to Investor Relations: Implementation in the British Context”, Journal of Marketing Communications, (2003, 9 29–43). s.31 19 Tuominen, a.g.e., s.46 20 J. Davis, “The art of spin”. Management Today March. 1995 50 YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ Yatırımcı ilişkilerinin yıldızı daha çok 1987 de finansal piyasalarda yaşanan ve Big Bang olarak adlandırılan büyük alt-üst oluşun ardından yatırımcı profilindeki değişimle parlamaya başlamıştır. Bu tarihten itibaren finansal piyasalarda kurumsal yatırımcılar bireysel yatımcıların yerini almaya başlamıştır. Serbestleşme beraberinde finans endüstrisinin hızla büyümesini de getirmiştir. Serbestleşmenin sonuçlarından birisi de finansal piyasalar ve şirketler arasında büyük miktardaki fonun transferinin kolaylaşmasıdır. Bu özellik rekabetin artmasına ve yatırımcılar ile iletişimin ayrı bir önem kazanmasına neden olmuştur21. Regester 1990’lara kadar yatırımcı ilişkileri yönetiminin daha çok işletme iletişimi olarak ele alınıp, hızla geliştirildiğini belirtmektedir. Bu saptamaya Farragher de yatırımcı ilişkilerine ayrılan zaman ve emeğin ara vermeksizin artış gösterdiğini eklemektedir. Ancak bu dönemde işletme iletişimi alanının bir alt bileşeni olarak görülmeye devam edilmektedir. Bununla birlikte ilerleyen zamanlarda önce stratejik anlamda, daha sonraları da bireysel yatırımcılara yönelik olarak hızla önem kazanan bir kavram olarak gelişme göstermiştir22. Yatırımcı ilişkileri yönetimini sermaye piyasalarının artan sofistikasyonuna bir tür cevap olarak görenler de bulunmaktadır. Çünkü içinde bulunulan çağın bir sonucu olarak artan küreselleşmeyle birlikte bir tuşa dokunarak sermayeyi elektronik olarak dünyadaki temel finansal merkezler arasında aktarmak olanaklı hale gelmiştir23. Büyük işletmeler özellikle bireysel ve kurumsal yatırımcıları hedef alan iletişim uzmanları istihdam etmektedir. Daha küçük işletmelerde bu görevi finans yöneticileri yerine getirmektedir. Bu tür iletişimde önemli olan işletmeden tek sesin çıkmasıdır. İletişimin yönetimi hangi biçimde gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin bu etkinliği yöneten kişinin profesyonel geçmişi gerekli bilgilendirmeye uygun olmalıdır. Finansal iletişim özellikle 21 Dolphin, a.g.e. s.30 Dolphin, a.g.e. s.29 23 Dolphin, a.g.e. s.30 22 51 Fatih TEMİZEL son yirmi yılda iletişimin başka hiçbir alanında görülmeyen bir hızla gelişmiştir24. Yatırımcı İlişkileri Birliği, yatırımcı ilişkilerini, menkul kıymetleri halk tarafından alınıp satılan ve portföylerde bulundurulan işletmelerin mevcut ve potansiyel yatırımcıları ile işletme arasındaki ilişkiyi kurmak, geliştirmek ve yönetmek şeklinde tanımlamaktadır. Farklı tanımlara göre bu ilişkinin yönetimi işletmenin finansal paydaşlara bilgi sağlaması olarak da sınırlandırılmaktadır. Bu kapsamdaki ilişkinin yatırımcı ile işletme arasında stratejik öneme sahip olduğunun da altı çizilmektedir. Stratejik önem yatırımcı ilişkilerinin odaklandığı ilkelerden kaynaklanmaktadır. Bu ilkelerden birincisi, hisse senedi fiyatının olası en yüksek değere ulaşmasını ve orada kalmasını sağlamaktır. İkincisi, yatırımcının güvenini kazanmak ve böylelikle sermaye maliyetini azaltmaktır. Son ilke ise, mevcut yatırımcıların korunarak potansiyel kurumsal ve yabancı yatırımcıların işletmeye yatırıma özendirilmesidir. Yatırımcıların işletme faaliyetlerinden öncelikle haberdar edilmesi yatırımcı açısından belirsizlikleri en aza indirgeyerek hisse senedi fiyatları üzerindeki olası negatif etkilerin minimize edilmesine katkı sağlayacaktır. Bu açıdan değerlendirildiğinde yatırımcı ilişkileri yönetimi yatırımcı güveninin kazanılması bakımından anahtar öneme sahiptir. Özellikle volatilitenin yüksek olduğu ekonomik ortamlarda belirsizlikler içsel ve dışsal olmak üzere iki başlıkta toplanabilmektedir. İçsel faktörler daha çok işletmeler ile ilgili olurken, dışsal faktörler genel ekonomi ile ilgili olmaktadır. Bu özelliği nedeniyle işletmenin kontrol edemediği değişkenlerden oluşmaktadır. Buna karşılık içsel faktörlerin işletme tarafından yönetimi mümkündür. Bu yönetim etkinliğinde yatırımcı ilişkileri temel oluşturmaktadır. Esas olarak işletmeye dönük negatif haber ve söylentilere karşılık oluşan beklentilerin hisse senedi fiyatlarını düşürmesine engel olunması hedeflenmektedir. Bu hedefin gerçekleştirebilmesi yatırımcı güveninin geliştirilmesi sonucunu doğuracaktır. Bu sürecin en önemli girdisini açık ve anlaşılabilir bilginin yayımı oluşturmaktadır. ABD deki son dönem iflasların ortaya çıkardığı önemli bir ihtiyaç bulunmaktadır. Bu 24 Richard R. Dolphin and Ying Fan “Is Corporate Communications a Strategic Function?” Management Decision (38:2 [2000] 99-106 ) s.103 52 YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ ihtiyaç yetersiz kamuyu aydınlatma politikaları, etkin olamayan yönetişim politikaları ve yatırımcılara iletişimin geliştirilememesi olarak belirlenmektedir. Söz konusu tespitler yatırımcı ilişkilerinin sermaye piyasalarında yatırımcı güveninin yeniden inşası bakımından üstlendiği rolün önemi de göstermektedir25. İşletmeler yatırımcılarını birkaç farklı kanaldan bilgilendirmeye gayret etmektedir. Bilginin iletimi geleneksel olarak finansal raporlar, basın açıklamaları, tanıtım gezileri ve analistlerle toplantılar yapmak suretiyle gerçekleştirilmektedir. İnternet ise yatırımcılara geleneksel basılı raporların bir kopyasını ulaştırmaktadır ancak yeni alternatifler de beraberinde sunmaktadır26. İşletmelerin bilgi açıklaması son yıllarda önemli değişimlere maruz kalmıştır. Enron analistleri ve o dönem yaşanan skandallar bilgi açıklamalarına ilişkin standartlarda ve uygulamalarda önemli dönüşümleri hızlandırmıştır. Yatırımcı ilişkilerinin görevleri çeşitlenmekte ve stratejik önem kazanmaktadır. Teknolojik gelişmeler de bilginin erişilebilirliğini dolayısıyla kullanılabilirliğini arttırmıştır27. Yatırımcı ilişkilerinin yürütüldüğü mecralardan biri olarak işletmelerin web siteleri önem kazanmıştır. Bu kapsamda araştırmalara konu olmuş bir ülke olarak İsviçre uygulamaları, gelişimi göstermesi açısından uygun bir örnektir. İsveç’te işletmelerin web siteleri için başlangıç tarihi olarak 1995 yılı tespit edilmektedir. Bu tarihte önce İsveç’te istisnai olmak üzere sınırlı sayıda işletmenin web sitesi bulunmaktadır. Birinci nesil işletme web siteleri büyük çoğunlukla işletmelere ilişkin genel bilgileri içermektedir. Bu haliyle yatırımcıların ilgisini çekmekten uzaktır. Diğer bir ifadeyle web siteleri yatırımcılarla ilişkilerden çok müşterilere odaklanmıştır. Çok sınırlı sayıdaki örnekte de yıllık basılı raporların elektronik kopyalarına yer verilmiştir. 25 Fathilatul Zakimi Abdul Hamid., “Malaysian companies’ use of the internet for investor relations”, Corporate Governance, (Vol.5 No. 1, 2005, pp. 5-14), s.5-6 26 J. Geerings, L. H. H. Bollen, H. F. D. Hassink., “Investor relations on the Internet: a survey of the Euronext zone”, The European Accounting Review, (2003, 12:3, 567–579), s.568 27 Ronad H. Gruner., “Corporate Disclosure: The Key to Restoring Investor Confidence”, Strategic Investor Relations, (Summer 2002, 1-4), s.4 53 Fatih TEMİZEL İsveç’te ikinci aşamanın 1996 yılı ile başladığı kabul edilmektedir. Bu tarihten itibaren web sitelerinin özelliklerinde önemli dönüşüm gerçekleşmiştir. İşletmenin iletişim içinde olduğu farklı grupların ihtiyaçları değerlendirmeye alınarak web siteleri geliştirilmeye başlanmıştır. Böylece yatırımcı ilişkileri içerikleri ön plana çıkmıştır. İlk uygulamalar arasında basılı belgelerin web sitelerinde yer alması şeklinde olmuştur. Yıllık raporlar, ara dönem raporlar ve basın açıklamaları bu kapsamda işletmelerin web sitelerinde yer almaya başlamıştır. Bu dönemde web siteleri düşük maliyetli bilgi dağıtım ortamı olarak etkin biçimde kullanılmaktadır. Araştırmacılar bu aşamanın isveç’ te halen süregelmekte olduğunu ifade etmektedir. Buna karşılık isveç’ teki işletmelerin bir bölümü işletme ve yatırımcılar açısından teknik-ekonomik fizibilitesinin yanında, şekil ve içerik olarak internet tabanlı uygulamaların önemi bir potansiyel vaad ettiğini keşfetmiştir. Üçüncü aşama potansiyelin gerçekleşmelere dönüşümden oluşmaktadır. Geleneksel raporların dağıtımından, başka hiçbir araç tarafından daha önce sunulmayan hizmetlerin-kolaylıkların sunulmaya başladığı yeni bir boyuta geçilmektedir. Bu aşamanın henüz başlarında bulunulmaktadır. Başlangıç olarak sınırlı sayıda işletmenin tüm raporlama sürecini internet tabanlı uygulamalara taşıdığı görülmektedir. Web sitelerindeki bilginin niteliği ve bunun bilgi kullanıcılarına sağlamakta olduğu avantajlar giderek artmaktadır. Yatırımcı ilişkileri yönetiminde Web sitelerinin kullanımı üç aşamalı bir evrim sürecinden geçmektedir. Bunlar: Web sitelerinin kurulması, İnternetin finansal bilginin iletiminde kullanılması, Yeni ortamın-internet-sunduğu kolaylık ve değerlendirilmeye alınması şeklinde özetlenebilir28. avantajların İnternet üzerinden gerçekleştirilen yatırımcı ilişkilerine ilişkin yapılan araştırmaların temel tespitleri aşağıdaki gibidir: 28 Pontus Hedlin., “The Internet as a Vehicle for Investor Relations: the Swedish Case”, The European Accounting Review, (1999, 8:2, 373–381), s.373-374. 54 YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ İnternet üzerinden gerçekleştirilen yatırımcı ilişkilerinde basılı raporlara göre kullanım oranı daha yüksek olmaktadır. İngilizce konuşulan ülkelerde (ABD, İngiltere ve İrlanda) kıta avrupası ülkelerine göre (Avusturya, Almanya, İspanya) pek çok açıdan daha iyi-yüksek performans görülmektedir. Ölçek ekonomisinin etkileri görülmektedir. Büyük işletmelerin internet tabanlı yatırımcı ilişkileri konusunda daha istekli oldukları ve daha nitelikli web siteleri oluşturdukları görülmektedir. Sadece birkaç işlemenin internet tabanlı yatırımcı ilişkilerinde üçüncü aşamaya ulaştığı görülmektedir. ABD, İngiltere ve Batı Avrupa ülkeleri ile İskandinav ülkelerinde önemli bir yüzdeyi oluşturan işletmede ikinci aşamada bulunmaktadır29. Yatırımcı ilişkileri yönetimi çerçevesindeki etkinlikler işletmeleri yatırımcılar ve analistler ile etkileşime yönlendirmektedir. Bu etkinlikler içinde gönüllü bilgi açıklamaları, işletmeyle ilgilenen analistlerin rekabetini artırıcı etkinlikler, yatırımcılar ile yatırımcı tabanını genişletmek üzere yapılan toplantılar bulunmaktadır. Yatırımcı ilişkileri maliyetli bir etkinliktir. Gönüllü bilgi açıklamaları bile rapor üretim ve dağıtım maliyeti içermektedir. Bu türden maliyetler özellikle yeni kurulmuş ya da küçük işletmeleri zorlayıcı boyutlardadır30. Craven and Marston’a göre işletme yönetimi kurumsal yatırımcıya cazip görünmek ve ondan yatırım çekmek ihtiyacı duyarsa yatırımcı ilişkilerinin gerektirdiği maliyetlere memnuniyetle katlanmayı kabul edecektir31. Bu çalışmada nispeten küçük ve yeni halka açılmış olan işlemelerin yatırımcı ilişkilerinin maliyetine katlanmaları teşvik edilmektedir. Bu 29 Geerings- Bollen- Hassink, a.g.e., s.571-572 Harrison Hong and Ming Huang, “Talking up liquidity: insider trading and investor relations”, Journal of Financial Intermediation, (14 (2005) 1–31), s.1 31 Dolphin, a.g.e. s.32 30 55 Fatih TEMİZEL konudaki tespitlere göre elinde büyük miktarda hisse senedi bulunan ve içeridekiler kapsamında değerlendirilen yatırımcılar hisse senetlerin likiditesine önem vermekte, Likiditeye ihtiyaç duymaktadır. Bunu geliştirmek için de kaynak tahsisine sıcak bakmaktadır. Öte yandan küçük ve dağınık durumdaki hisse senedi sahiplerinin likidite düzeyine olan ilgileri sınırlıdır. Bu nedenle anılan işletmelerin yatırımcı ilişkileri politikalarında sapmalar görülebilmektedir. Farklılıkların ortaya çıkmasında hisse sahiplerinin demografik özelliklerinin de etkili olduğu düşünülmektedir32. Teknolojik gelişmelerin işletme bilgilerini daha erişilebilir, zamanında ve anlaşılabilir böylelikle de yatırımcılar için daha kullanışlı hale getirdiği görülmektedir. İnternet bu teknolojik gelişmeler arasında en sürükleyici olanıdır. Günümüzde SEC tarafından bazı finansal veriler websiteleri aracılığıyla özel formatlarda kamuoyuna sunulmaktadır. İçeridekiler tarafından yapılan büyük miktarda hisse senedi alım ve satımları vb bu kapsamdaki bilgilerdendir. XBRL tabanlı uygulamalara yol açan gelişmeler bu şekilde gündeme gelmeye başlamıştır. Teknoloji yatırımcılara birçok şekilde yardımcı olmaya devam etmektedir. Teknoloji kullanımı pek çok eylemi ucuz ve basit hale getirmektedir. Hissedar ve analistlere yönelik duyurular, toplantılar, geçmiş dönem verilerine erişim hız kazanmıştır. Her an canlı bağlantıların kurulabilmesi de bir başka ek fayda olarak sayılabilir. Aynı zamanda geçmiş dönemlerde sorun olarak görülen olaylara yönelik çözümler ortaya çıkmaya başlamıştır. Online yıllık raporlarda istenilen verilerin sorgulanabilir hale gelmesi istenilen özellikte tabloların hazırlanıp çıktısının alınabilmesi bu türden bir örnektir. Artık aranılan bir veri için tüm raporların satır satır okunmasına gerek bulunmamaktadır. XBRL bu konuda ulaşılan zirveyi temsil etmektedir. Özellikle analistler açısından mesleki bir evrimi ifade etmektedir. Bilginin üretim sürecinde veri toplama aşamasında köklü değişimlere yol açmıştır33. Yatırımcı ilişkileri yönetimi aracılığıyla hissedarlara devamlı bilgi aktarıldığında yatırımcıların negatif gelişmeler karşısında panik ile hisse senedi fiyatlarını düşürmeleri engellenecektir. Bu nedenle yatırımcı ilişkileri yatırımcı güveninin oluşturulmasında korunmasında gerektiğinde 32 33 Hong- Huang, a.g.e, s.25 Gruner, a.g.e, s.3-4 56 YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ onarılmasında anahtar role sahiptir. Yatırımcılarla ilişkiler formal ve informal olarak gerçekleştirilebilir. Formal iletişimde yıllık ve ara döneme ait basılı raporlar ve aynı dönemlere ait olmak üzere hissedarlar ile olağan ve olağandışı toplantılar yer almaktadır. Yatırımcı ilişkileri zaman zaman özel, zaman zaman da kamuya açık toplantılar şeklinde gerçekleştirilmektedir. Menkul kıymet analistleri, fon yöneticileri vb tarafından sorulan sorulara ait cevapların iletilmesi özel iletişim olarak adlandırılmaktadır. Kamuya açık iletişim ise ilgili rapor ya da bilginin basın açıklaması şeklinde duyurulması yoluyla gerçekleşmektedir. İnternet teknolojsinin gelişmesi işletmeleri iletişim kanallarını değiştirmeye zorlamıştır. Diğer bir ifadeyle işletmelere yatırımcılarla ilişkilerde yeni bir yol sunmaktadır. Geleneksel yatırımcı ilişkileri yöntemleri zamanlılık bakımından zayıf, karar almada daha az uygundur. İnternet işletmelere zamandan bağımsız ve yatırımcılarla küresel boyutta iletişim olanakları sunmaktadır. Bir yatırımcı ilişkileri web sitesi baskı maliyetleri ve personel emeğinden tasarruf sağlamaktadır. Ayrıca hissedarlar email yerine, online finansal veri toplayabilme hakkı elde etmiş olmaktadır34. 4. YATIRIMCI ĠLĠġKĠLERĠ YÖNETĠMĠNĠN KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKĠ YERĠ Sermaye Piyasalarında işletmelerin bireysel ve kurumsal yatırımcıları ile aralarındaki uzun dönemli ve etkileşimli ilişki toplu/toptan yatırımcı ilişkileri olarak tanımlanmaktadır. Bu ilişkide finansal paydaşlara ve kamuya açık hisse sahiplerine bilgi sağlanarak şirkete yönelik değerlendirme yapmalarına yardımcı olunmaktadır. Craven and Marston (1997) iyi organize edilen ve kontrol edilen yatırımcı ilişkileri programlarının özellikle kurumsal yatırımcıların işletmeye yatırım yapma isteklerini arttırabileceğini öne sürmektedir35. 34 35 Hamid F. Z. A., S Md Salleh., M Yusof, a.g.e. s.4 Dolphin, a.g.e. s.32 57 Fatih TEMİZEL Gregory (1997)’e göre hissedar değeri, hisse senedi fiyatlarındaki artışın ve temettü ödemelerinin bileşiminden oluşmaktadır. Bu yüzden yatırımcı ilişkileri açıkça stratejik önem kazanmaktadır. Bu önem yatırımcı ilişkileri faaliyetlerinin hem işletmenin hem de finansal paydaşların üzerinde etkiye sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Çünkü hisse senetlerinin fiyatı bir yandan işletmenin faaliyet sonuçlarından diğer yandan da hisse senedi piyasasının/borsaların değerlendirmelerinden etkilenmektedir. Söz konusu değerlendirmede yatırımcı ilişkilerinin de önemli ölçüde payı bulunmaktadır36. Yatırımcı ilişkileri toplamda işletme imajının belirlenmesinde rol oynayabilir bu durum yatırımcı ilişkilerinin işletme üzerindeki etkisini ortaya koymaktadır. Gregory (1997 yatırımcı ilişkilerinin işletmenin dış dünyaya yönelik olarak geliştirdiği işletme iletişim mesajına entegre edilmesi gerektiğini, diğer bir ifadeyle işletme iletişiminin bir parçası olması gerektiğini belirtmektedir. Bu özellik yatırımcı ilişkilerinin stratejik rolünü de onaylamaktadır. Başarılı bir yatırımcı ilişkileri programı reklam ve diğer medya etkinlikleri ile işletme imajını şekillendirebilir. Böylece hedef kitle algısının pozitif kılınması sağlanabilir. Söz konusu algı da işletmenin performansını ve hisse senedi piyasasındaki değerlemeleri geliştirip yükseltecektir. Yatırımcı ilişkileri programı ile oluşturulacak pozitif ün, hissedarların işletmeye ilişkin yüksek risk algılamasının da düzeltilmesine katkı sağlayacaktır37. Yatırımcı ilişkileri yönetimi, düşen piyasaya dayanabilmek için de bir gerekliliktir. Dünyadaki belli başlı endekslerde % 20 den fazla düşüşün gerçekleştiği dönemlere yaygın olarak Ayı piyasası ismi verilmektedir. Bu gibi dönemlerin en belirgin özelliği aşırı volatilite içermeleridir. Pek çok farklı etken ile hisse senedi piyasalarında türbülans oluşumu gerçekleşmektedir. Yaygın olarak belirsizlik ve spekülasyon ile karekterize edilen böylesi dönemlerde şirket yönetimlerinin tepkisi genellikle yatırımcılarla iletişimlerini sınırlandırmak şeklinde ortaya çıkmaktadır. Finansal paydaşlara yönelik bilgilendirmede kesintiler yaşanmaktadır. Bu 36 J. R. Gregory, “ROI: Calculating Advertising’s Impact on Stock Price”. Corporate Reputation Review, (1(1/2),56–60., 1997), s.57 37 Dolphin, a.g.e. s.33 58 YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ fikrin alt yapısında kimse bir şey almıyorsa ne yapılabilir yatmaktadır ki bu yanlış bir düşünce biçimidir. Çünkü finansal paydaşlar düşen piyasada da işletme yönetiminden bilgi akışına ihtiyaç duyarlar. Proaktif ve şeffaf bir yaklaşımla güçlendirilmiş bir iletişim stratejisi, piyasanın stabilite kazandığı dönemde ilk yatırım alternatifi olarak işletmenin yatırımcıların zihnindeki yerini hazırlamış olacaktır. Bir ayı piyasasında (düşen bir trendde) akılcı yatırımcı ilişkileri yönetimi için üç temel kural bulunmaktadır38. Bunlar: Uygulanabilir bir plana sahip olmak, Piyasa ile proaktif bir iletişim, Beklenti yönetimidir. Uygulanabilir bir plana sahip olmak Ekonominin ve sermaye piyasalarının işletme üzerindeki etkilerini değerlendirerek yatırımcı ilişkileri stratejisinin geliştirilmesi veya düzeltilmesi gerekmektedir. Bu amaçla; Sermaye piyasasına ilişkin gelecek 12 aylık dönem beklentilerinin tanımlanması, Yukarıdaki koşulları dikkate alarak işletmenin hedeflerinin belirlenmesi, Stratejik hedeflere ulaşılmasını sağlayacak taktiklerin uygulanması, Taktik düzeyde eylemleri karşılayacak bir eylem takvimi geliştirilmesi gerekmektedir. 38 http://www.equicomgroup.com/docs/08-EQ-Article-Nov-v3.pdf Tarihi:16.06.2009 59 Erişim Fatih TEMİZEL Piyasalar ile proaktif biçimde iletiĢim kurmak Piyasalar ile proaktif iletişim kurmada; Yatırımcı topluluğu ile diyaloga açık olmak kritik bir öneme sahiptir. Bu nedenle işletmenin bilgi akışında kesinti olmamalıdır. İletişim kurmanın faydalı olabileceği çevrelere uygun anahtar mesajlar seti geliştirilmelidir. Basın açıklamalarını kullanarak işletmenin gösterdiği gelişimi ve ulaştığı hedeflerin hedef kitleye ulaşması sağlanmalıdır. İşletme dışı dünyaya yönelik proaktif erişimleri sürdürmek gerekmektedir. Düzenli bir takvime bağlı ya da etkinlik odaklı iletişime önem verilmelidir. Yatırımcı topluluğundan, piyasalardaki gelişmelerin yatırımcıların işletmeye dönük algılamalarını nasıl etkilendiğini belirleyen düzenli geri dönüşler temin edilmelidir39. Beklentilerin Yönetimi Beklentilerin uygun biçimde yönetilmesi ile işletmeye dönük güven inşa edilmesi mümkündür. İşletmeler, kredibilitesi/itibarı yüksek bir yönetim ekibi tarafından yönetildiklerinde aynı endüstrideki diğer işletmelere karşı daha yüksek değerlemelere sahip olabilmektedir. Aşırı tutuculuk ve serbestlikten kaçınılmalıdır. Diğer bir ifadeyle negatif piyasa etkilerinin giderileceğine yönelik aşırı vaadlerden kaçınılmalıdır. 39 http://www.equicomgroup.com/docs/08-EQ-Article-Nov-v3.pdf 16.06.2009 60 EriĢim Tarihi: YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ İletişim halinde bulunulan çevrelere yönelik olarak başarılabilir/ulaşılabilir hedefler ile ilgili garanti verilebilir. Ancak bu eşik aşılmamalıdır. İletişim sırasında şeffaf olmaya özen gösterilmelidir. Finansal paydaşlara finansal olmayan performans göstergelerine ait verilerin de sunulması faydalıdır. Böylelikle finansal paydaşlar tarafından işletmenin gelişimine ilişkin finansal sonuçların ötesinde bir değerlendirme yapma imkanı da sağlanmış olacaktır. Karşı karşıya kalınabilecek değişikliklere hazırlıklı olunmalıdır. Gerekirse ekonominin gelişeceğine ilişkin beklentiler sıfırlanmalıdır. Halka açık şirketler için yatırımcı ilişkileri düşen piyasalarda en temel araç olarak tanımlanmaktadır. Ayı piyasasının yaşandığı dönemlerde kısa vadeli düşünmekten geri durmak ve uzun vadeli çıkarları gözeten bir davranış yapısı sergilemek gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki piyasa devreler halinde hareket eder. Ayı piyasasını mutlaka bir boğa piyasası takip edecektir. Bu nedenle sabırlı olunmalı ve finansal paydaşların desteği alınarak boğa piyasasına hazırlık yapılmalıdır40. Yatırımcı ilişkileri yönetimi sorumlu bir yöneticinin denetiminde gerçekleştirilmelidir. Yatırımcı ilişkileri yöneticisi işletme için son derece önemli olan finansal paydaşlar ile yakın biçimde çalışmaktadır. Yatırımcı ilişkileri yönetimi, aralarında yatırımcılar başta olmak üzere finansal paydaşlara dönük olarak işletmenin tanıtımını amaçlayan stratejiyi geliştirmek ve gerekli faaliyetleri gerçekleştirmek ile görevlidir. Bu amaçla girişilecek faaliyetlerin hedefinde halka açık hisse senetlerinin borsadaki işlemlere konu edildiği fiyatların işletmenin içsel değeri ile uyumlu olmasını sağlamak yatmaktadır. Bu açıdan değerlendirildiğinde yatırımcı ilişkileri yöneticisinin yükümlülükleri aşağıdaki gibi listelenebilir; İşletmenin yıllık ve üçaylık dönemsel finansal tablolarının hazırlanmasına katkıda bulunmak. Dönemsel finansalların kamuya açıklanacağı yılık olağan genel kurul toplantılarını ve işletmenin periyodik 40 http://www.equicomgroup.com/docs/08-EQ-Article-Nov-v3.pdf 16.06.2009 61 Fatih TEMİZEL olarak yatırımcılara dönük olarak gerçekleştirdiği yayınların hazırlıklarına katılım sağlamak. Menkul kıymet analistleri ve yatımcılar ile gerçekleştirilecek toplantı ya da görüşmelerin içerik hazırlıklarını yapmak. İşletme hakkında daha önce farklı menkul kıymet analistleri tarafından hazırlanmış araştırma raporları ve finansal modelleri de incelemek, takip etmek ve gerektiğinde katkıda bulunmak. Uygulamadaki menkul kıymet yasalarına ve borsalar tarafından yapılan düzenlemelere uygun olmak kaydıyla, işletmenin iletişim-basın ilişkileri faaliyetlerini yatırımcı ilişkilerine destek sağlayacak biçimde koordine etmek Yatırımcı ilişkileri eylem planı oluşturmak. Finansal paydaşlara yönelik genel bilgilendirmeye ek olarak veri tabanı yönetimi desteği de sağlamak olarak ifade edilebilir41. Yatırımcı ilişkileri multidisipliner bir meslektir. Yatırımcı ilişkilerinde pazarlama etkinliği, iletişim ve finans disiplinlerinin ilgili alanlarını birleştirerek hissedarların servetini maksimum kılmaya gayret etmektedir. Yatırımcı ilişkileri yöneticisinin birincil amacı yatırım dünyasına ilgi duydukları bilgileri sunmaktır. Bu kapsamda işletmenin geleceğe ait planları ve geçmiş dönem performanslarına ilişkin verileri adil bir değerlendirme yapabilmeye olanak sağlamak üzere sunulmaktadır. Yatırımcı ilişkileri yöneticisi yukarıda anılan sorumluluklarına ek olarak işletme hakkındaki bilgilerin dışarıdaki yatırımcılara sunumu kadar dış dünyadaki işletme algısı başta olmak üzere gelişmeler ile ilgili bilgilerin işletme üst yönetimine iletilmesinden de sorumludur. Bu özellik iletişimin özüne de uygundur. Çünkü iki yönlülüğü ifade etmektedir. Üst yönetimin bilgi ihtiyaçları arasında sadece yönetilen işletmeye yönelik yatırımcı 41 http://www.udc.es/ori/cas/otras/iagora/doceAgosto_ses.pdf EriĢim Tarihi:19.06.2009 62 YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ topluluğunun algısı değil, aynı zamanda rakiplere ilişkin algılama ile sektörün tümüne yönelik algılama da bulunmaktadır. Bu ihtiyacın karşılanması yatırımcı ilişkileri bölümünün görevi olmuştur42. ġekil 4: Yatırımcı ĠliĢkileri Yönetiminin Finansal PaydaĢlar Ġle ĠletiĢimi YATIRIMCI ĠLĠġKĠLERĠ RAPORLAMASI ĠġLETME PAZAR ANALĠS TLER YATIRIMCILAR ARZ TALEP BROKERLAR HĠS S EDARLAR KURUMS AL YATIRIMCILAR TAHVĠL S AHĠPLERĠ RATĠNG KURUMLARI YATIRIM BANKALARI FĠNANS AL MEDYA DANIġ MANLAR YÖNETĠM KURULU Yatırımcı ĠliĢkileri GENEL KOORDĠNATÖR Resmi Geribildirim İşletme Stratejisi Ġġ LETME ĠLETĠġ ĠMĠ Piyasa Bilgisi Dışmesaj YAS AL YÜKÜMLÜLÜKLER İşletme Bilgisi Duyarlılıklar ĠÇ DENETÇĠLER BÜTÇE Kaynak: Global Investor Relations Leadership Network Investor Relations Reporting to Executive Management& the Board of Directors PRELIMINARY REPORT, Kennedy Information, Inc. 2005 Yatırımcı ilişkileri yöneticisi bir yönüyle işletmenin itibarının izlenmesinden ve gelişiminin yönetiminden sorumludur. Ancak bu çalışmanın kapsamında ele alınacak itibar daha açık bir şekilde öncelikle finansal itibar olarak ifade edilebilir. Finansal itibar derecelendirme kuruluşları tarafından bir işletmenin finansal açıdan değerlendirilmesi şeklinde tanımlanmaktadır43. 42 University Of California, Irvine University Extension Investor Relations Certificate Program www.extension.uci.edu 43 D.L. Deephouse, “The effect of financial and media reputations on performance”. Corporate Reputation Review, (1(1/2), 68–71. ,1997), s.69 63 Fatih TEMİZEL Pek çok işletme düzenli olarak yatırımcılarına kendi ekonomik performansı hakkında sinyaller göndermektedir. Böylece yatırımcılara yüksek ve güvenilir kazançlar sunarak işletmeye dönük olarak bağlılıklarını ve yatırım isteklerini artırmaya gayret etmektedir. Finansal itibar paydaşlar açısından giderek artan bir öneme sahip olmaktadır. Finansal itibar borsalara kote işletmelerin hem mevcut hem de potansiyel, bireysel ve kurumsal yatırımcıları değerli paydaş grupları haline getirmektedir. İşletmenin finansal itibarı toplam performansı geliştirici etki yapmaktadır. Artan İtibar sayesinde yüksek nitelikli çalışanlar açısından işletmenin çekiciliği artmakta, sermaye başta olmak üzere maliyetler düşmekte, ürün fiyatları yükselmekte ve son olarak rekabet ortadan kalkmaktadır44. Bir işletme için hissedar değeri en önemli hedef ise pozitif işletme algısının oluşturulması muhtemelen en önemli ikinci hedef olarak görülmektedir. Diğer bir ifadeyle performans birincil önemde olacaktır. Oysa yıllar boyunca pozitif nakit akımı üretmesine rağmen bir değer yaratılamamış ise büyük olasılıkla işletmeye yönelik algı yönetilememektedir. İş dünyasında yatırım tercihleri tektonik hızla değişmektedir. Bu nedenle düzenli ve güvenilir bilgi akımı, tedirgin yatırımcıları yatıştırabilecektir. Adı geçen düzenli ve güvenilir bilgi akımı işletme yatırımcı arasında ve iki yönlü olmalıdır45. Kamunun Aydınlatılması çerçevesi içinde gerçekleştirilecek etkin bir iletişim ya da başarılı bir yatırımcı ilişkileri yönetimi ile üç ölçülebilir etkiye yol açacaktır. Bunlar; Yüksek Şirket Değerlemesi Hisse Senetlerinin Yüksek Likiditesi Hisse Senedi Sahipliğinin Bileşimi dir46. 44 Dolphin, a.g.e. s.33 Investor Relations, Weaving Perception With Performance To Build Shareholder Value, Genesis Burson- Marsteller, Investor Relations Practice Genesis PR India 46 Measuring The ROI Of Investor Relations Investor Relations Strategic Communications October 2008 www.ccgir.com 45 64 YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ Yukarıda anılan yatırımcı ilişkileri yönetiminin faaliyetlerine dönük olarak yapılan bir saha çalışmasında, yatırımcı ilişkileri biriminin faaliyetlerinin aşağıdaki şekilde görüldüğü gibi dağıldığı ifade edilmektedir. ġekil 5:Yatırımcı ĠliĢkileri Biriminin Faaliyet Dağılımı Yatırımcı ĠliĢkileri Denetimi His s edar Tanımlamas ı Algı ÇalıĢması Broker Geribildirimi Analistler ve Yatırımcılarla GörüĢme Kaynak: Global Investor Relations Leadership Network Investor Relations Reporting to Executive Management& the Board of Directors PRELIMINARY REPORT, Kennedy Information, Inc. 2005 5. SONUÇ Finansal piyasalarda işlem gören finansal varlıkların değerlemeleri bilgi kullanılarak gerçekleştirilmektedir. Bu nedenle bilgiye sahip olmak, finansal piyasalarda işlem yapanlar ve işlem yapmak isteyenler açısından büyük önem taşımaktadır. Finansal piyasalarını geliştirerek ülkesine daha çok yatırım çekmek isteyen kamu otoritelerinin üzerinde önemle durmakta oldukları konu piyasa etkinliğini sınırlandıran bir faktör olan asimetrik bilgi ortamıdır. 65 Fatih TEMİZEL 1980 sonrası dönemde yaşanan finansal serbestleşme, teknolojik gelişmelerin desteği ile birleşince yatırım dünyasında küreselleşme büyük ivme kazanmıştır. Serbestleşme ile birlikte yatırım mekanizmasında da dikkat çekici gelişmeler ortaya çıkmıştır. Bu gelişmelerin temelinde finansal varlık olarak menkul kıymetlerin önem kazanması yatmaktadır. Yeni dönemin fon alışverişlerinde menkul kıymet piyasaları ve finansal varlık olarak da menkul kıymetler ağırlıklı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Adı geçen dönüşümün bir yansıması da yatırımcı profilinde görülmektedir. Gerek kredi ilişkisini tercih eden Kıta Avrupası gerekse özkaynak finansmanını önde tutan Amerika’da yeni ve çok sayıda kurumsal yatırımcı ve bunları izleyen bireysel yatırımcı finansal piyasalarda yerini almıştır. Bu yatırımcılar anlık bilgiye önem vermektedir. Bilginin finansal piyasa katılımcıları ya da bu çalışmada tercih edilen kavram olarak finansal paydaşlar arasında eşit dağılımı tüm dünyada finansal piyasalarda talep edilen bir özelliktir. Bilginin erişilebilirliğini sağlamak düzenleyici ve denetleyici otoritelerin görevi olarak kabul edilmektedir. Buna karşın çalışmanın ilgili bölümlerinde de belirtildiği gibi işletmeler arasında küresel boyutta gerçekleşen sermaye rekabeti finansal paydaşların eş anlı, güvenilir, tam ve sürekli bilgilendirilmesi konusunda işletmelerin de proaktif bir yaklaşım sergilemelerini zorunlu kılmaktadır. Çünkü ancak bu sayede işletmelerin finansal piyasalardan fon temin etmekte rekabet ettikleri diğer işletmelere göre ön alabilmeleri mümkün olabilmektedir. Kamunun Aydınlatılması ilkesine göre düzenleyici kurulların belirlediği esaslar çerçevesinde finansal paydaşlara yönelik işletmeler tarafından yapılan açıklamalar, asimetrik bilgi ortamının ortadan kaldırılmasında yeterli olamamaktadır. Bu kapsamda finansal paydaşlara yönelik bilgi açıklamaları göreli olarak özel durumları içermektedir. Oysa işletmeler ve faaliyet gösterdikleri çevre son derece dinamiktir. Bu dinamizmin bir sonucu olarak gün içerisinde bile tek tek işletmeleri veya bir sektördeki tüm işletmeleri etkileyebilecek gelişmelerin ortaya çıkması olasıdır. Bu gibi durumlar karşısında işletmelerden gelecek gönüllü bilgi açıklamaları finansal paydaşlar için değerlidir. Elbette böyle açıklamalara duyulan ihtiyaca cevap verebilmek için öncelikle bu ihtiyacın fark 66 YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ edilebilmesi gerekir. Ardından finansal paydaşların her bir bileşeninin (bireysel-kurumsal yatırımcı vb.)özelliklerine uygun mesajların oluşturulması ve uygun iletişim kanalları aracılığıyla iletilmesi sağlanmalıdır. Yukarıda mesaj ihtiyacının fark edilmesi, hedef kitleye uygun biçimde işletme mesajının hazırlanması ve yine uygun kanallardan iletilmesine yer verilmektedir. Bu aşamaların her biri organize bir dizi faaliyeti ve bu faaliyetleri gerçekleştirebilecek uzman personeli zorunlu kılmaktadır. Anılan organizasyon işletmenin yatırımcı ilişkileri yönetimi başlığı altında bir süredir gelişmiş ülkelerde başarı ile faaliyet göstermektedir. Bu tür organizasyonların faaliyetleri özellikle tedirgin yatırımcılar açısından rahatsızlık verici bir etkiye sahiptir. Bu etki kendisini sermaye piyasaları aracılığıyla hisse senedi fiyatlarında göstermektedir. Sağlıklı bir ortamda güvenilir bilgiye erişemeyen yatırımcıların ilk tepkisi hisse senedi taleplerini durdurmak şeklinde olmaktadır. Bilgi akışında kesinti uzun sürdüğünde de portföylerdeki hisse senetlerinin satılması eğilimi belirmektedir. Bu eylem işletme yönetimlerinin bir numaralı amacı olan işletmenin piyasa değerini en yükseğe çıkarmayı olanaksız hale getirmektedir. Diğer yan etkiler ise işletmenin itibarının zedelenmesi, kredibilitesinin sarsılması şeklinde sıralanabilir. Benzer sonuç bir işletmenin yıllar boyu pozitif nakit akımları üretmesine rağmen piyasa değerinde hiç bir artış olmaması durumu için de geçerlidir. Her iki örnekte de yatırımcılar ile ilişki kurulmadığı ya da bu ilişkinin yönetiminde açıkça başarısız olunduğu görülmektedir. İşletmelerin finansal paydaşları ile ilişkisi günlük faaliyetleri de içermesine rağmen esasen uzun vadeli ve stratejik bir ilişkidir. Temelinde finansal paydaşlar nezdinde işletmeye yönelik algılamanın pozitif kılınması çabası yatmaktadır. İşletmelerin finansal paydaşları tarafından onaylanması önemli ve hatta gereklidir. Çünkü günümüzde Türkiye’deki bir demir çelik tesisinin hisse senetlerine ilgi duyan mevcut ve potansiyel yatırımcılar ülke sınırları ile kısıtlanamamaktadır. Diğer bir ifadeyle Türkiye’de yaşayan bir yatırımcı için bu ülkedeki demir çelik işletmesi ile Uzak Asya’daki bir demir çelik işletmesi birbirlerine tamamen alternatif olabilmektedir. Burada temel 67 Fatih TEMİZEL kriter birbirinden çok farklı coğrafyalarda faaliyet göstermekte olan iki işletmeden bir tanesinin yatırımcının güvenini kazanabilmesidir. Güven kazanan işletme için sermaye temini bakımından sınırlar kalkmıştır. Bilgisayar ve iletişim teknolojisindeki gelişmelerin bir sonucu olarak bütün işletmelerin finansal verileri başta olmak üzere her türlü verileri XBRL tabanlı uygulamalar kullanılarak etiketlenebilmektedir. Bu uygulama sayesinde bir yatırımcı evindeki bilgisayar ile işletmelerin web sitelerinden ihtiyaç duyduğu verileri bir tuşla temin edebilmektedir. Böylece yukarıda anılan yatırımcı için dünyada hisse senetleri işlem görmekte olan bütün demir çelik firmalarının verilerini yan yana dizerek bir değerlendirme yapmak ve yatırım kararını buna göre vermek mümkündür. Bu durumda rekabet küresel boyuttadır. Bir işletme tarafından finansal paydaşlara sunulan ancak diğerleri tarafından sunulmayan bir bilgi çok önemli hale gelebilmektedir. Bu nedenle yatırımcı ilişkileri yönetiminde henüz talep edilmeyen bilgilerin bile finansal paydaşların ilgisini çekebileceği ya da diğer işletmelerce sunulması nedeniyle sunumu zorunluluk arz edebilir. Bu yönüyle yatırımcı ilişkileri bir yandan finansal paydaşların nabzını tutarken diğer yandan da rakip işletmelerin uygulamalarını sürekli ve yakından takip etmelidir. Böylelikle rekabetten geri kalmamalıdır. Yatırımcı ilişkilerinin yönetiminin gerçekleştireceği iletişim iki yönlü olmak durumundadır. Bir yandan finansal paydaşlara bilgi akımı sağlanırken diğer yandan finansal paydaşların talepleri üst yönetime aktarılabilmelidir. Aksi takdirde üst yönetim farkında olmadan finansal paydaşları ile ters düşebilir. Yatırımcı İlişkileri yönetiminde başarısızlığın olası diğer sonuçlarından bazıları hisse senedi likiditesinde düşüş, hisse sahipliğinde olumsuz yönde gelişmeler, sermaye maliyetinde artış, nitelikli işgücünün işletmeye çekilmesinde zorluklar, satın alma koşullarında kötüleşmeler, ürün fiyatlarında düşüşler ve en son olarak da pazar payında daralma şeklinde sıralanabilir. 68 YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ Finansal kaynak temininde rekabet devam ettiği sürece, finansal serbestleşmenin ulaştığı düzey gerilemedikçe, iletişim teknolojisi gelişmeye devam ettikçe yatırımcı ilişkileri yönetimi önem kazanacaktır. İşletmenin piyasa değerinin oluşumunda bu faaliyete gereken önemi veren işletmeler olumlu anlamda fark ortaya koyabileceklerdir. Bu nedenle işletme yönetimlerinin ilgi alanlarından bir olmaya uzun süre aday gözüken bu alandaki çalışmalar iş ve akademik çevrelerin araştırmalarına açık konumunun sürmesi beklenmektedir. Unutulmamalıdır ki daha iyi bir işletme zamanında iletişim kurabilen, kesin ve tam bilgilendirebilen böylelikle menkul kıymet analistlerini esas görevleri olan tahminlemeye odaklayabilen öngörebilen işletmedir. 69 Fatih TEMİZEL YARARLANILAN KAYNAKLAR Bayram, F., F. Temizel ve M. Sarıkaya, "Yatırımcı İlişkileri Yönetimi: Bir Halkla İlişkiler Aracı Olarak Kullanımı ve Değerlendirilmesi", Uluslararası Halkla ĠliĢkiler Sempozyumu, K.K.T.C. Girne, 15-17 Nisan 2009 Brown, S. and A., Stephen “Hillegeist How disclosure quality affects the level of information asymmetry”, Review Accounting Studies, (2007) 12 Brown, I. Getting a grip on investor relations. Directors and Boards 19, 44–46. 1994 Brunnermeir, Markus K., Asset Pricing under Asymmetric Information, New York: Oxford University Pres.,2001. Byars, Stacie D., and Peggy, Pinkston, The Discipline of Relations, May 5, 2004 Investor Chajet, C. “Corporate reputation and the bottom line”. Corporate Reputation Review 1(1/2), 1997 Clarke, G. and L.W Murray, “Investor Relations: Perceptions of the Annual Statement”. CorporateCommunications: An International Journal, 2000, 5 (3). Davis, J., “The art of spin”. Management Today March. 1995 Deephouse, D.L., “The effect of financial and media reputations on performance”. Corporate Reputation Review 1(1/2),1997 Dolphin R., “Approaches to investor relations: implementation in the British context”, Journal of Marketing Communications, 2003 Dolphin, Richard R. and Ying, Fan “Is corporate communications a strategic function?”, Management Decision, 38:2 [2000] 70 YATIRIMCI İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN KAMUNUN AYDINLATILMASINDAKİ YERİ Geerings J., L. H. H. Bollen, H. F. D. Hassink., “Investor Relations on the Internet: A Survey of the Euronext Zone”, The European Accounting Review, 2003, 12:3 Global Investor Relations Leadership Network Investor Relations Reporting to Executive Management& the Board of Directors Preliminary Report, Kennedy Information, Inc. 2005 Gregory, J.R. “ROI: Calculating Advertising’s Impact on Stock Price”. Corporate Reputation Review, 1(1/2),1997 Gruner R. H., “Corporate Disclosure: The Key to Restoring Investor Confidence”, Strategic Investor Relations, Summer 2002, 1-4 Hamid, F. Z. A., “Malaysian Companies’ Use of the Internet For Investor Relations”, Corporate Governance, Vol.5 No. 1, 2005 Hamid, F. Z. A., S Md Salleh., M Yusof, Investor Relations in Developing Country: A Disclosure Strategy, Unıversıtı Utrara Malaysıa, School Of Accountancy, December 28 2002 Hong Harrison and Ming Huang, “Talking Up Liquidity: Insider Trading and Investor Relations”, Journal of Financial Intermediation, 14 (2005) Investor Relations, Weaving Perception With Performance To Build Shareholder Value, Genesis Burson- Marsteller, Investor Relations Practice Genesis PR India Kent M. L., Maureen Taylor and William J. White., “The Relationship Between Web Site Design and Organizational Responsiveness to Stakeholders”, Public Relations Review, 29 (2003) Marston, C. and M. Straker, “Investor Relations: A European Survey”. Corporate Communications: AnInternational Journal 6(2), 82–93.2001 71 Fatih TEMİZEL Measuring The ROI Of Investor Relations Investor Relations Strategic Communications October 2008 www.ccgir.com Myers, D., Corporate Disclosure and Capital Markets Demand and Supply of Financially Relevant Corporate Responsibility Information, Capital Markets and Sustainability Program NRTEE December 22, 2004, Stratos Inc. Pontus, H., “The Internet as a vehicle for investor relations: the Swedish case”, The European Accounting Review, 1999, 8:2 Richard, R. Dolphin and Ying, Fan, “Is corporate communications a strategic function?” Management Decision, 38:2 [2000] Şen, M., Geleneksel Finans Teorisine Alternatif Bir YaklaĢım Olarak DavranıĢsal Finans ve ĠMKB Uygulaması, Antalya: Akdeniz Üniversitesi Basımevi, 2003 Ting, H., “Does Corporate Disclosure Quality Help?”, International Research Journal of Finance and Economics - Issue 21 (2008) Tuominen, P.P., “Investor Relations: A Nordic School Approach”, Corporate Communications: An International Journal 2(1), 1997 University of California, Irvine University Extension Investor Relations Certificate Program www.extension.uci.edu http://ir.tokiomarinehd.com/ja/AnnualReports/IRFilingDataDownPar/0/IRFil ingDownPar/018/PDFile/08AR%20%2034.pdf Erişim Tarihi:16.06.2009 http://www.equicomgroup.com/docs/08-EQ-Article-Nov-v3.pdf Tarihi:16.06.2009 http://www.udc.es/ori/cas/otras/iagora/doceAgosto_ses.pdf 19.06.2009 72 Erişim Erişim Tarihi: ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ Yrd. Doç. Dr. Murat ERTUĞRUL Anadolu Üniversitesi, Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi 1. GĠRĠġ Sosyal bir bilim olması itibariyle ekonominin konusu insandır. Konusu insan olan her karmaĢık ve laboratuar ortamında modellenemeyecek alan gibi ekonomide de herhangi bir konuda görüĢ birliği içinde olunması beklenemez. Ekonomi alanının bu karakteristik özelliği özellikle kriz dönemlerinde daha net bir Ģekilde gözlemlenebilmektedir. Bu çalıĢmanın kaleme alındığı Ģu günler, kapitalist ekonominin doğasından kaynaklandığı düĢünülen krizlerden birinin, ABD’deki yüksek riskli konut kredileri krizi ile baĢlayan bir küresel finansal krizin yaĢandığı günlerdir. Kimileri bu krizin büyük buhrandan bile kötü sonuçlar doğuracağını, hatta kapitalizmin sonunun geldiğini iddia etmiĢlerdir. Gün geçtikçe ortaya çıkmaya baĢlayan resim ise kapitalizmin kendisinin değil ama kriz öncesinde yaĢanan formunun önemli değiĢiklikler yaĢayarak yeni bir forma evrileceğini düĢündürmektedir. Bu çalkantılı ortamda ekonomi ve özellikle finansal ekonomi kurum ve kuralları hararetle tartıĢılmaktadır. Bu konular arasında kurumsal yönetim, kurumsal sürdürülebilirlik, iĢletmeciliğin etik ve sosyal boyutları, risk yönetimi, ekonomiye devlet müdahalesi, finansal sistem, finansal kurumlar, hissedar ve paydaĢ perspektifleri, vb. konular bulunmaktadır. Murat ERTUĞRUL Hissedar ve paydaĢ perspektifleri, iĢletmenin amaçlar hiyerarĢisinin en tepesine neyi koyması gerektiği konusundaki iki bakıĢ açısını temsil eder. ĠĢletmenin piyasa değerini ve dolayısıyla iĢletme hissedarlarının değerini/zenginliğini en çoklamayı amaçlar hiyerarĢisinin en tepesine koyan ve bu nedenle Hissedar Değeri YaklaĢımı olarak da nitelenen hissedar perspektifi, iĢletmelerin yarattığı katma değerden diğer tüm paydaĢların payları ödendikten sonra bakiyenin hissedarlara ait olduğunu, bu nedenle tüm paydaĢları tatmin etmeden hissedarları tatmin etmenin mümkün olmadığını vurgulamakta ve Değer Tabanlı Yönetim (DTY) olarak adlandırılan kurumsal yönetim anlayıĢını benimsemektedirler. Dolayısıyla iĢletmeleri ve toplamda tüm ekonomiyi en verimli sonuçlara götürecek, tüm paydaĢların faydasını en çoklayacak, amaçlar arasındaki çeliĢkileri ve çatıĢmaları ortadan kaldıracak yolun hissedar değerini en çoklama amacını en tepeye koymak olduğunu öne sürmektedir. Bugün bu anlayıĢ, finansal ekonomide kuram ve uygulamanın öncülüğünü yapan ABD ve diğer anglosakson piyasalarda büyük ölçüde hakim durumdadır. PaydaĢ perspektifi ise, hissedar değerinin en çoklanmasının nihai amaç olarak belirlenmesi durumunda, iĢletmelerin bunu diğer paydaĢların zararı uğruna gerçekleĢtirmeye çalıĢacağını ve baĢlıcaları müĢteriler ve çalıĢanlar olan tüm diğer paydaĢların bir tür paydaĢlararası sözleĢme olan iĢletmeden tatmin olmayacağını, dolayısıyla tüm paydaĢların çıkarlarını bir arada göz önünde tutan bir yaklaĢımın en yüksek verimliliğe götüreceğini öne sürmektedir. Hissedar perspektifi, anglo-sakson ekonomilerde yerleĢtikten sonra toplam faktör verimliliğini önemli ölçüde artırmıĢtır. Bu durum diğer ekonomilerin de bu perspektifi ciddiyetle gündemlerine almalarına neden olmuĢtur. Ne var ki 50’li 60’lı ve 70’li yıllarda finansal ekonomi kuramındaki ve ekopolitik geliĢmeler sonucu yerleĢen bu perspektife halen Ģüpheyle bakılmasına ve eleĢtiriler yöneltilmesine neden olan bazı hususların bulunduğu bir gerçektir. Örneğin piyasa etkinliği derecesi, yaklaĢımın çalıĢması açısından önem kazanmaktadır. Çünkü en çoklanmak istenen iĢletme değerini, iĢletmenin geleceğine iliĢkin yargısına dayalı olarak piyasa tayin etmektedir. Piyasa etkinliği azaldıkça, iĢletme yöneticilerinin alacakları 74 ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ doğru kararların iĢletme değerine yansıma derecesi de o ölçüde azalacak, bu da iĢletmeleri değere dayalı olarak yönetmeyi güçleĢtirecektir. Buna çözüm olarak geliĢtirilen yaklaĢımlardan birisi, Yatırımcı ĠliĢkileri Yönetimi(YĠY)’dir. Son yıllarda geliĢmiĢ piyasalarda gittikçe yerleĢtiği gözlenen YĠY uygulamalarında amaç, yatırımcı toplumunun iĢletme hakkındaki bilgi ve iletiĢim eksikliğini; dolayısıyla gerçek değerinin altında kalması durumunda iĢletmenin hisse senedinin cari fiyatı ile gerçek değeri arasındaki açığı kapatmak; iĢletmenin gerçek değerine ulaĢmasını sağlamaktır. Böylece hissedar değeri perspektifinin istenen amaca ulaĢması kolaylaĢacaktır. DTY anlayıĢının uygulanabilirliği açısından piyasa etkinliği önem taĢımaktadır. Piyasa etkinliğinin en önemli belirleyici unsurlarından birisi ise piyasadaki bilgi asimetrisi düzeyidir. Tam etkin piyasa, Ģirketlerle ilgili tüm bilgilerin tüm piyasa taraflarına aynı anda ve maliyetsiz Ģekilde ulaĢtığı bir piyasadır. Bilgi asimetrisi ise herhangi bir ekonomik iĢlemde iĢlem yapan taraflardan birinin diğerinin sahip olmadığı bilgiye sahip olması durumunda ortaya çıkar ve piyasa etkinliğini bozar. Ekonomide bilgi asimetrisinin olmadığı ideal ortam tam rekabet piyasası olarak adlandırılmaktadır. Ancak asimetrik bilgi kuramı, bir ekonomide her zaman asimetrik bilgi dağılımının olacağını ortaya koyarak, bir anlamda tam rekabet piyasasına neo-keynesyen bir eleĢtirel bakıĢ getirmektedir. Sermaye piyasasında da asimetrik bilgi dağılımı söz konusudur. Örneğin Ģirket yöneticileri, hissedarlardan ve potansiyel hissedarlardan daha fazla bilgiye sahiptirler. BaĢka bilgi asimetrileri de mevcuttur. Bu bilgi asimetrileri piyasada iĢletmenin hisse senedinin alım satım davranıĢlarını etkiler. Dolayısıyla asimetrik bilgi hisse senedi cari fiyatlarının gerçek değerden farklılaĢmasına yol açabilmektedir. Bu çalıĢmanın takip eden bölümlerinde öncelikle hissedar değeri perspektifi ile, iĢletme değeri ve değerleme kuramı ana hatlarıyla ifade edildikten sonra asimetrik bilgi dağılımının piyasa etkinliği ve hissedar değeri üzerindeki etkileri ortaya konmaya çalıĢılacaktır. 75 Murat ERTUĞRUL 2. HĠSSEDAR DEĞERĠ ANLAYIġI ve ĠġLETME DEĞERĠ 2.1. Hissedar Değeri AnlayıĢının YerleĢmesi ĠĢletmenin nihai amacı klasik ekonomi literatüründe kârın en çoklanması olarak ifade edilmektedir. Buna karĢın finansal ekonomistler bugün büyük ölçüde farklı düĢünmektedirler. Finansçılara göre iĢletmenin nihai amacı iĢletmenin değerini en çoklamaktır. Bugün dünya çapında kullanılan ĠĢletme Finansı metinlerinin yanı sıra hemen tüm Finansal Yönetim kitapları iĢletmenin nihai amacının neden değer en çoklaması olması gerektiğini açıklayarak baĢlamaktadır. Kâr en çoklanması amacı, modern finansman anlayıĢının gerektirdiği geniĢ perspektifi 1 yakalayamamakta ve pek çok eksiklik taĢımaktadır. 1950’li yıllardan itibaren portföy kuramı, etkin piyasa kuramı, sermaye varlıklarını fiyatlama modeli, vekâlet maliyetleri gibi alanlarda yapılan çalıĢmalar sonucunda ABD’den baĢlamak üzere geliĢmiĢ piyasalarda hissedar değeri anlayıĢı hakim olmaya baĢlamıĢtır. Diğer geliĢmeler de belirleyici olmakla birlikte, özellikle 1970’lerde vekâlet kuramı ve kurumsal yatırımcı hacmindeki büyük artıĢ, hissedar değeri anlayıĢının yerleĢmesinde belirleyici olmuĢtur. ABD’nin büyük üretim iĢletmeleri sahip oldukları aĢırı merkezileĢme ve “biriktir ve yatır” olarak nitelenen büyümeye odaklı anlayıĢ neticesinde, ikinci dünya savaĢı sonrasındaki nispeten rahat konumlarını, 1970’li yıllarda yenilikçi Japon rekabeti karĢısında kaybetmeye baĢlamıĢlardır. ABD’li kuramcılar bu geliĢmeler sonucunda, hissedarlarla profesyonel yöneticilerin çıkar çatıĢmasına, yani vekâlet maliyetlerine yol açan mevcut kurumsal yönetim anlayıĢı yerine piyasa odaklı kaynak dağılımını öneren vekâlet kuramını geliĢtirmiĢlerdir. Bu ve süreci hızlandıran daha pek çok geliĢme sonucu, kaynak dağılımında yöneticilerin, hissedarların lehine olmayan keyfi davranıĢlarının piyasa mekanizması 1 Kar anlayıĢının eksiklikleri konumuz dıĢında olması nedeniyle ayrıntılandırılmamıĢ olmakla birlikte, özetle risk ve zaman faktörlerini dikkate almaması, muhasebe uygulamalarınca manipüle edilebilmesi, farklı kar türlerinin farklı paydaĢlar için önemli olması, hissedarlar dıĢındaki paydaĢları göz ardı etmesi vb. olarak sıralanabilir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Nurhan Aydın, Mehmet BaĢar ve Metin CoĢkun, Finansal Yönetim, (EskiĢehir: Genç, 2008); Murat Ertuğrul, Değer Tabanlı Yönetim, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, EskiĢehir, 2005 76 ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ tarafından disipline edilmesini içeren hissedar değeri anlayıĢı, özellikle 80’li yıllardan itibaren hızla yerleĢmeye baĢlamıĢtır.2 Hissedar değeri anlayıĢını öne alan ekonomilerde bu yıllardan itibaren toplam faktör verimliliğinde rakipler karĢısında önemli iyileĢmeler sağlandığı görülmüĢtür.3 Yapılan ampirik çalıĢmalar, iĢletmeleri muhasebe karlarına değil nakit akıĢına ve iĢletmelerin gerçek ekonomik performanslarını yansıtarak piyasada yaratılan değeri daha iyi açıklayan ekonomik kar ölçülerine göre değerlemenin, iĢletme bazında ve makro ekonomik performansı artırdığını göstermektedir. Ayrıca hissedar değeri anlayıĢının diğer paydaĢların da lehine çalıĢtığını destekleyici sonuçlar ortaya koymaktadır.4 Bu geliĢmeler sonucunda hissedar değeri perspektifi, özellikle anglo-sakson ekonomilerde büyük ölçüde baskın kurumsal yönetim anlayıĢı haline gelmiĢtir. Görece daha geç ve daha yavaĢ olmak üzere diğer geliĢmiĢ ekonomilerde de bu yönde eğilim gözlenmektedir. GeliĢmekte olan ekonomilerde ve Türkiye’de de zaman zaman etkileri ortaya çıkmaktadır.5 2 Ayrıntılı bilgi için bkz. William Lazonick ve Mary O’Sullivan, “Maximizing Shareholder Value: A New Ideology for Corporate Governance”, Economy and Society, 29,1: s. 13-35, ġubat 2000 3 Bkz. Jacques Bughin, Thomas E. Copeland, “The Virtuous Cycle of Shareholder Value Creation”, The McKinsey Quarterly, 2, s.156-167, 1997, s.157.; S. David Young, ve Stephen F. O’Byrne, EVA and Value-based Management, (ABD: McGraw-Hill, 2001), s.15; Thomas E. Copeland, “Why Value Value?”, The McKinsey Quarterly, 4, s.97-109, 1994, s. 99-102 4 Örneğin Bughin ve Copeland tarafından yapılan araĢtırmanın sonuçlarına göre 1970-1996 döneminde hissedar değeri yaratma anlamında negatif performans gösteren Almanya, Hollanda, Belçika ve Fransa gibi Kıta Avrupası ülkelerinde iĢsizlik oranı 2,5 puan artmıĢtır. Buna karĢın aynı dönemde makroekonomik koĢulların öngördüğü düzeyin üzerinde değer artıĢı sağlayan ABD, Kanada ve Singapur’da iĢsizlik oranları 2 puandan daha fazla azalmıĢtır. Bu dönemde pozitif değer artıĢı sağlayan ekonomilerde makroekonomik performansın da daha iyi olduğu gözlenmiĢtir. Bkz. Bughin, Jacques ve Thomas E. Copeland, “The Virtuous Cycle of Shareholder Value Creation”, The McKinsey Quarterly, 2, s.156-167, (1997) 5 Koç Holding 2007 yılı faaliyet raporunda Ģu ifadeler yer almaktadır: “Tüm hedef kartlarında, ekonomik kârlılık, Ģirket değeri, büyüme, çalıĢan ve müĢteri memnuniyeti gibi Koç Holding'in stratejik hedefleri belli bir ağırlıkta yer alır.”; “ġirket aynı zamanda üst düzey yöneticilerinin tazminlerini hisse senedi performansı ve ekonomik kârlılıkla da iliĢkilendirilen ender Türk kuruluĢlarından biridir.”; “Karlılığı ölçerken kullandığımız gösterge, faaliyet neticelerinin yanı sıra, aktiflerin ve bilançonun da verimli yönetimini ön plana çıkartan “Ekonomik Kar”dır (net kardan özsermaye maliyeti düĢülerek hesaplanmaktadır). Bu gösterge, performans yönetim sistemine de girdi teĢkil etmektedir. Üst düzey yöneticilerin 77 Murat ERTUĞRUL 2.2. ĠĢletme Değerinin Belirlenmesi Asimetrik bilginin, finansal piyasaları ve dolayısıyla iĢletmelerin değerlerini nasıl etkilediğini daha iyi anlayabilmek için değerleme kuramını ana hatlarıyla ifade etmekte fayda vardır. Farklı amaçlarla yapılan çok sayıda iĢletme değeri tanımı bulunmaktadır. Bunlar arasında hissedarların iĢletmeye koydukları sermayeyi gösteren defter değeri, iĢletmenin varlıklarının ayrı ayrı satılması halinde ulaĢması beklenen tasfiye değeri olmakla birlikte, konumuz itibariyle kastedilen değer, iĢletmenin iĢleyen bir organizasyon olarak, organizasyon unsurlarıyla birlikte sahip olması gereken işleyen teşebbüs değeridir. Halka açık bir iĢletme için iĢleyen teĢebbüs değerinin pratik göstergesi piyasa fiyatıdır. Çünkü piyasa iĢletmeyi iĢleyen bir organizasyon halinde bir bütün olarak değerlendirmekte ve fiyatını tayin etmektedir. Buna karĢın piyasa fiyatının iĢletmenin kuramsal değeri diyebileceğimiz gerçek değeri yansıtıp yansıtmaması, piyasadaki bilgi asimetrisi de dahil pek çok faktör tarafından etkilenmektedir. Dolayısıyla bilgi asimetrisi iĢletmenin gerçek değeri ile fiyatının farklılaĢmasına yol açabilmektedir. Son 50 yıldaki önemli kuramsal ve ampirik çalıĢmalar, bir yatırımın gerçek değerinin nasıl ve hangi verilere bağlı olarak belirlenmesi gerektiğini ortaya koymuĢtur. Buna göre herhangi bir ekonomik yatırımın değeri, gelecekte sağlaması beklenen nakit akıĢlarının, yatırımın riskini yansıtan bir iskonto oranıyla bugüne indirgenmiĢ değerleri toplamıdır. Bu ifadeden görüleceği üzere bir yatırımın ekonomik değeri iki temel değiĢkene bağlı olarak belirlenir. Bunlar: Yatırımın gelecekte sağlaması gereken nakit akıĢları, Bu nakit akıĢlarının riskliliğini yansıtan iskonto oranıdır. bireysel hedefleri arasında Ekonomik Kar, halka açık Ģirketlerde piyasa değeri değiĢimi ile birlikte, en yüksek ağırlığa sahiptir.” 78 ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ Bir iĢletme değerlenirken, söz konusu iskonto oranı iĢletmenin sermayesini sağlayan farklı yatırımcı gruplarının getiri beklentilerinin ağırlıklı ortalaması olan ve bu yüzden iĢletmenin riskini yansıtan sermaye maliyeti olacaktır. Eğer değerlenen iĢletmenin öz sermayesi ise, bu durumda öz sermayeye nakit giriĢleri, öz sermaye maliyeti ile iskonto edilecektir. Kuramsal olarak değerlemenin temelini veren bu ifadeler uygulamada bazı güçlükler ve belirsizlikler taĢımaktadır. Öncelikle gelecekteki nakit akıĢlarının doğru tahmin edilmesi, ülkeler, sektörler ve iĢletmeler arasında ve ekonomik konjonktüre göre derecesi farklılık göstermekle birlikte, oldukça zordur. Ġkinci olarak da sermayenin, özellikle öz sermaye maliyetinin doğruya en yakın Ģekilde belirlenmesi, önemli miktarda bilgi ve dikkatli bir analiz gerektirmektedir. Çünkü öz sermaye maliyeti, iĢletme hissedarlarının iĢletmeye yaptıkları yatırımdan bekledikleri getiri oranı olacaktır. Bu getiri oranını belirlemek, pek çok subjektif unsur içermesi nedeniyle zor olmasının yanı sıra, gelen yeni bilgilerle birlikte sürekli olarak da değiĢebilmektedir. Öz sermaye maliyetinin geliĢmiĢ ve geliĢen ekonomilerde belirlenebilmesi için sürekli yeni modeller geliĢtirilmekte ve önerilmektedir. Halen en geniĢ kabul gören model 60’lı yıllarda geliĢtirilen sermaye varlıklarını fiyatlama modeli (SVFM)dir. Finansal anlamda bir finansal kontratının iki tarafından birinin diğerinin sahip olmadığı bazı bilgilere sahip olması anlamına gelen asimetrik bilgi akıĢının iĢletme değerine etkisi, yatırımcıların iĢletmeye iliĢkin risk algılarıyla bağlantılı olarak ortaya çıkacak sermaye maliyeti üzerinden olmaktadır. 3. ETKĠNLĠK, BĠLGĠ ASĠMETRĠSĠ ve DEĞER 3.1. Piyasa Etkinliği Hissedar değeri anlayıĢının önündeki bir engel özellikle etkin olmayan piyasalarda öne çıkan, iĢletme ile ilgili bilgilerin iĢletme değerine doğru bir Ģekilde yansımadığı inancıdır. Yani hisse senetlerinin piyasa fiyatı iĢletme hakkındaki bilgileri iyi yansıtmadığında, yöneticiler değer yaratmaya odaklanmaya daha az istekli olmaktadırlar. Bu bakıĢ açısı bazı açılardan haklılık taĢımakla birlikte, sermaye piyasalarının ve dolayısıyla sermayenin 79 Murat ERTUĞRUL küreselleĢtiği bu süreçte ekonomik sistemleri hissedar değerini en çoklamak üzerine kurulu olmayan ekonomiler, yatırımcılara düĢük getiri sağlamakta ve sermaye sağlama olanaklarını kaybetmektedirler. Yapılan kuramsal çalıĢmalarda, hisse senedi fiyatlarının geçmiĢteki fiyatlarla iliĢkisi olmadığı, ekonomi, sektör ve ortaklıkla ilgili bütün bilgileri yansıttığı, dolayısıyla hisse senedi fiyatlarının rassal (tesadüfi) olarak hareket ettiği ileri sürülmüĢtür. Bu nedenle, bu görüĢlere dayanan yaklaĢım baĢlangıçta Rassal YürüyüĢ Kuramı olarak adlandırılmıĢ, fakat daha sonra bu kuram geliĢtirilerek Etkin Piyasalar Kuramı olarak ifade edilmiĢtir. Bu yaklaĢıma göre etkin bir sermaye piyasası, ekonomik anlamda tam rekabet piyasasını sağlayan koĢullara paralel koĢulların gerçekleĢtiği piyasa olarak tanımlanmıĢtır. Etkin bir piyasanın koĢulları Ģunlardır:6 Piyasa, hiçbiri tek baĢına piyasayı etkileyebilecek güçte olmayan çok sayıda katılımcıdan oluĢmalıdır. Piyasadaki menkul kıymetlerle ilgili bilgiler tam ve doğru olarak, kolaylıkla ve düĢük maliyetle sağlanabilmeli; ekonomik, politik ve sosyal yapıdaki değiĢiklikler derhal piyasaya yansımalıdır.7 Piyasaya katılanların davranıĢları rasyonel olmalı ve yatırımcılar elde ettikleri bilgiyi doğru değerlendirmelidirler. ĠĢlem maliyetleri düĢük ve likidite yüksek olmalıdır. 6 Hüseyin Cankurtaran, Menkul Kıymetler Piyasalarında Etkinlik ve Risk-Getiri Analizleri, Sermaye Piyasası Kurulu Yeterlik Etüdü, 1989, s.5. 7 Grossman ve Stiglitz’e göre, etkin piyasalar kuramının geçerli olabilmesi için ön koĢul, bilgi toplama ve iĢlem maliyetlerinin sıfır olmasıdır. Söz konusu maliyetler pozitif olduğu sürece, hisse senedi piyasalarının bilgiye dayalı etkin olması imkansızdır. Çünkü, hisse senedi fiyatları tüm bilgileri yansıttığı takdirde yatırımcılar açısından bir maliyeti olan bilgiyi toplamak anlamlı olmayacaktır. (S. Grossman ve J. Stiglitz, “On the Impossibility of Informationally Efficient Markets”, American Economic Review, 70, s.393-408, 1980) Bu anlamda ekonomik açıdan daha anlamlı bir etkinlik tanımı Jensen tarafından yapılmıĢtır. Buna göre yatırımcıların elde ettikleri bilgileri kullanarak iĢlem yapmaları sonucu elde edecekleri marjinal fayda, söz konusu bilgileri toplamak ve iĢlemek için katlanacakları marjinal maliyetten büyük olduğu sürece, hisse senedi fiyatları mevcut bilgileri yansıtacaktır. (M.C. Jensen, Some Anomalous Evidence Regarding Market Efficiency” Journal of Financial Economics, 6, s.95-101., 1979,) 80 ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ Piyasanın kurumsal yapısı geliĢmiĢ olmalıdır ve düzenleyici mevzuat piyasaların istikrarlı çalıĢmasını sağlamalıdır. Menkul kıymet piyasalarında etkinliğin üç ayrı boyutu bulunmaktadır. Bunlar bilgisel, iĢlemsel ve dağıtımsal etkinliktir. Piyasa etkinliği dendiğinde asıl kastedilen bilgisel etkinliktir. Bir menkul kıymetin her hangi bir andaki fiyatının o menkul kıymetle ilgili bütün bilgileri yansıtması ve bu bilgiler kullanılarak piyasadan aĢırı kazanç sağlanamaması bilgisel etkinlik olarak adlandırılmakta ve bu piyasaya da bilgisel etkin piyasa denilmektedir.8 Piyasa etkin olarak çalıĢıyorsa “sürekli denge” olarak nitelenen bir durumda olacaktır. Bu sürekli denge statik bir denge olmayıp sürekli değiĢmektedir. ĠĢletmenin değerini etkileyebilecek en son haber elde edildiğinde menkul kıymetlerin gerçek değerleri değiĢmekte ve piyasa fiyatları yeni değerlere uyum sağlamaktadır. Sürekli denge kavramını geliĢtiren Paul Samuelson, sürekli dengenin zaman geçerken menkul kıymetin fiyatı ve değerinin sürekli eĢit olduğu ve rastgele birlikte dalgalanması durumunda mevcut olduğunu söylemektedir. Bu fiyat uyumu sürecinin hızı, bir piyasanın ne kadar etkin olduğunu gösterir. Tamamen etkin bir piyasa sürekli denge halindedir. Yani piyasa fiyatları her zaman gerçek değerlere eĢittir. Geçici nitelikte olsa dahi herhangi bir dengesizlik olursa, piyasa tam etkin değildir demektir ve fiyatlar zaman zaman gerçek değerlerden farklı olur.9 Etkin bir piyasanın pratikte mümkün olmadığından hareketle etkinlik üç ayrı düzeyde incelenmektedir. Bunlar güçlü formda etkinlik, yarı güçlü formda etkinlik ve zayıf etkinlik dereceleridir. ĠMKB’nin etkinliğini test eden çalıĢmalar zayıf etkinlik düzeyini ölçmüĢler, genellikle ĠMKB’nin zayıf etkin olmadığı sonucuna ulaĢmıĢlardır. Hisse senedi piyasasının etkin olmaması, piyasada bilgi akıĢının etkin olmadığı, bilgi asimetrisinin bulunduğu ve bunun fiyat oluĢumu üzerinde etkili olduğu gibi anlamlara gelmektedir. 8 9 Frank K. Reilly ve Edgar A. Norton, Investments, (ABD: The Dryden Press,1995),s.215 Ferhat Özçam, Teknik Analiz ve ĠMKB, (Ankara: SPK, 1996) s.1-3. 81 Murat ERTUĞRUL 3.2. Asimetrik Bilgi Kuramı Asimetrik bilgi ya da bilgi asimetrisi, herhangi bir ekonomik iĢlemde taraflardan birinin diğeri hakkında yeterli bilgiye sahip olmaması, ya da diğerinin bildiklerinden bir kısmını bilmemesi durumunda ortaya çıkan durumdur. Akerlof’un, potansiyel alıcıların kendilerine sunulan ürün kalitesini doğrulayamadıkları zaman piyasaların iĢleyiĢinin aksayacağını gösteren çalıĢmaları bu konudaki araĢtırmaların baĢlangıcı olarak kabul edilmektedir.10 Buradaki piyasa ikinci ol oto piyasası, sigorta piyasası ya da hisse senedi piyasası gibi herhangi bir piyasa olabilir. Finansal yönetim tabanlı düĢünüldüğünde finansal piyasalarda yöneticiler hissedarlardan, hissedarlar da kreditörlerden daha fazla bilgiye sahip olabileceklerdir.11 Asimetrik bilgi, hem makro hem de mikroekonomik anlamda, Ģirket borçları, yatırım ve kar payı politikaları, iĢ döngülerinin süresi ve derinliği, finansal sistemin geliĢmesi, uzun dönemli büyüme oranları, finansal krizlerin kökenleri ve bulaĢıcılığı ve uluslararası nakit akıĢlarının miktar ve dalgalanmaları gibi pek çok ekonomik etkiye sahiptir. Bu alandaki kuramsal geliĢmeler, makroekonomi ve finans arasındaki yakın bağın kurulmasını, ekonomik ve finansal öngörülerin daha sağlıklı bir Ģekilde yapılmasını sağlamıĢtır. 1970’leirn baĢında baĢlayan çalıĢmalar 1980’lerden itibaren önemli sayıda finans kuramcı ve uygulamacısının ilgisini çekerek, finansçılar için önemli bir araç haline gelmiĢtir.12 Sağladığı bu önemli geliĢmeler, alanın öncü kuramcıları George Akerlof, Michael Spence ve Joseph Stiglitz’e 2001 yılında Nobel Ekonomi Ödülü verilmesiyle taçlandırılmıĢtır. Asimetrik bilginin ortaya çıkardığı iki temel problem tersine seçim ve ahlaki tehlikedir. Bununla birlikte asimetrik bilgi, bir iĢlemin iki tarafının çıkarlarında uyumsuzluk anlamına gelen vekalet teorisi kapsamında incelenmektedir. 10 George A. Akerlof, “The Market for "Lemons": Quality Uncertainty and the Market Mechanism” The Quarterly Journal of Economics, 84, 3: s.488-500., Ağustos 1970 11 Aswath Damodaran, Applied Corporate Finance, (ABD: John Wiley&Sons, 1999), s.333. 12 Ricardo N. Bebczuk, Asymmetric Information in Financial Markets, (Ġngiltere: Cambridge University Press, 2003), s.xi. 82 ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ Tersine seçim, alıcı ile satıcı arasında asimetrik bilgi olması durumunda “kötü” iĢlemlerin ortaya çıktığı piyasaya atıf yapar. Böyle bir piyasada kötü ürünlerin ya da müĢterilerin tercih edilmesi daha olası olmakta ve bu durum tersine seçim olarak adlandırılmaktadır. Akerlof, bahsi geçen makalesinde konuyu ikinci el otomobil piyasası üzerinden açıklamıĢtır.13 Buna göre ikinci el oto piyasasında alıcılarla satıcılar arasında asimetrik bilgi vardır ve satıcılar otomobillerinin gerçek durumu hakkında daha fazla bilgiye sahiptirler. Bu durumun farkında olan alıcılar, otomobillerin durumunun tam olarak iyi mi yoksa sorunlu mu olduğunu bilemedikleri için bir tür risk ağırlıklandırması yaparak ortalama bir fiyat önerirler. Bu fiyata otomobili kötü durumda olan satıcılar razı olurken otomobili iyi durumda olan satıcılar razı olmayacaktır. Bu durumda kötü otomobiller satılırken iyi otomobiller piyasadan dıĢlanacaktır. Yapılan seçim ise “tersine seçim” olacaktır. Görüldüğü gibi asimetrik bilgi, piyasanın iĢleyiĢini bozmaktadır. Literatürde problemi açıklamak için kullanılan bir baĢka örnek ise sigorta piyasasıdır. KiĢilerin sigorta talepleri, kayıpla karĢılaĢma olasılıkları yükseldikçe artacaktır. Ancak asimetrik bilgi nedeniyle sigortacı bu risk farklılıklarını sigorta fiyatına yansıtamaz. Sigortacı ya aralarındaki asimetrik bilgi nedeniyle ya da sosyal ve yasal kısıtlamalar nedeniyle (cinsiyet, etnik köken ve genetik bilgilerin kullanılmasının yasaklanması gibi) sigorta talep edenlerden hangisinin ne kadar riskli olduğunu kararlaĢtıramaz. Bu nedenle sigorta için ortalama bir fiyat belirler. Örneğin az riskli müĢteri için sigortanın gerçek bedeli 100 TL ve yüksek riskli müĢteri için ise 200 TL olsa bile sigortacı bunu asimetrik bilgi nedeniyle tespit edemez ve sigorta poliçesine 150 TL ortalama bir fiyat biçmek zorunda kalır. Bu durumda yüksek riskli müĢteri sigorta yaptırmaya gönüllü olurken, düĢük riskli müĢteri istekli olmayacak, ya da daha az istekli olacaktır. DüĢük risk grubunun piyasadan çekilmesi ile sigorta fiyatları daha da yükselme eğilimine girecek ve her seferinde en düĢük risk grubunu piyasanın dıĢına itecektir. Tersine seçim spirali olarak adlandırılan bu durumun, kuramsal olarak sigorta piyasası ortadan kalkana kadar devam etmesi beklenir. Ancak 13 Akerlof’un makalesinin baĢlığının “Limon Piyasası (Market for Lemons)” olması, Amerikan jargonunda ikinci elden alınan sorunlu otomobillere limon denmesinden kaynaklanmaktadır. 83 Murat ERTUĞRUL daha sonra değinileceği üzere, uygulamada asimetrik bilgi problemlerinin etkilerini düzelten etkenler bunu engeller. Ahlaki tehlike ise riskten koruma sağlamıĢ olan tarafın riske maruz olması durumunda davranacağından daha dikkatsiz, hatta kötü niyetli davranmasıdır. Çünkü riski devreden taraf kendi niyet ve hareketleri konusunda riski devralan tarafa göre daha fazla bilgi sahibidir. Söz gelimi, bir araç sahibinin aracına kasko sigortası yaptırdıktan sonra aracını daha dikkatsiz kullanması, bu duruma örnektir. Ahlaki tehlike bariz bir Ģekilde asil-vekil probleminde de ortaya çıkar. Vekil, kendi lehine olduğu sürece asilin çıkarlarının tersine hareket edebilir. 3.3. Finansal Piyasalarda Asimetrik Bilgi Asimetrik bilginin yol açtığı tersine seçim, ahlaki tehlike ve asilvekil problemleri finansal piyasalarda da önemli etkilere sahiptir. Ġkinci el oto ve sigorta örnekleri hatırlanarak ifade edilebilir ki, sermaye piyasasında da alıcılar ve satıcılar arasında, yöneticiler ile hissedarlar ve mevcut hissedarlarla olası hissedarlar arasında bilgi asimetrisi vardır. Bunun sonucunda alıcılar, hakkındaki tüm bilgileri yansıtmadığını bildikleri hisse senetlerine ortalama yargılarına göre fiyat biçeceklerdir. Bu durumda gerçek değerine yakın fiyattan satılan iyi hisselerin satıcıları önerilen fiyatı kabul etmeyecek, gerçek değerinin üzerinde bir fiyattan satılan hisse senetlerinin satıcıları ise verilen fiyatı kabul edeceklerdir. Kötü hisselerin lehine iyi hisselerin aleyhine bir durum ortaya çıkacak, iyi hisseler piyasadan dıĢlanacaktır. Bu durum piyasa etkinliğini azaltarak menkul kıymetlerin fiyatlarının doğru bir Ģekilde oluĢumunu engeller. Bu ise hissedar değeri pespektifine göre hisse senedi değeri yaratmaya odaklanmıĢ iyi Ģirketlerin aleyhine bir durum ortaya koyacaktır. Borç sözleĢmelerinde de asimetrik bilgi etkisi görülebilir. Borç alanlar, borç verenlerin eksik bilgilendirilmiĢliklerin yararlanarak ekstra kazanç elde etmek isteyebilirler. Borç verenler eksik bilgi nedeniyle tersine seçim yapabilirler ya da borç alanın parayı bir kez aldıktan sonra beyan ettiğinden daha farklı –örneğin daha riskli- bir alanda kullanması gibi bir ahlaki tehlike söz konusu olabilir. Ancak rasyonel borç verenler bu bilgisel eksikliklerinin farkındadırlar ve kendilerini farklı yollarla korumaya 84 ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ çalıĢırlar. Örneğin olası borçluların risklerini tam olarak kestiremediklerinden ortalama bir faiz oranı belirlerler. Ortaya çıkan nihai dengede, asimetrik bilgi maliyetleri borç alanlara yüklenir ancak olumsuz olan nokta Ģudur ki, düĢük riskli ve dürüst borç alanlar, yüksek riskli ve dürüst olmayan borç alanları dolaylı olarak sübvanse ederler.14 Bilgisel uyumsuzluklar öncelikle düĢük riskli projeleri dıĢlar. Daha güvenli projelerin sahipleri pasif bir Ģekilde güvensiz proje sahiplerince ortaya çıkarılan maliyeti kabul ederler. Uygulamada güvenli proje sahibi, borç verene teminat göstermek ve iç fonların kullanımı gibi “sinyal”ler gönderebilir. Bu tip önlemler problemi ortadan kaldırmamakla birlikte olumsuz etkilerini azaltabilmektedir. ġirket yöneticileri, yani Ģirket adına menkul kıymet ihracına karar verenler, Ģirketin durumu hakkında yatırımcılardan daha fazla bilgi sahibidir. Bu nedenle Ģirketinin durumunun ortalamadan kötü olduğunu bilen bir yönetici, finansal piyasada önerilen ortalama fiyata razı olurken, Ģirketinin durumu ortalamadan iyi olan yönetici bu fiyata (yüksek faize veya gerçek değerin altında bir hisse fiyatı önerisine) sıcak bakmayacaktır. Bu, “kötü” lehine bir haksız rekabet doğuracaktır. Asimetrik bilgi kuramına göre bu durum Ģirketlerin finansal varlık emisyonu ile yani hisse senedi, tahvil vs. ihraç ederek önemli miktarda finansman sağlamasını engelleyecektir. Gerçekten de asimetrik bilginin etkilerini azaltıcı sağlam altyapıya sahip piyasalar ile bu konuda eksiklikler taĢıyan piyasalar karĢılaĢtırıldığında, ikinci grupta iĢletmelerin finansmanında menkul kıymet ihraçlarının ilk gruba göre daha düĢük olduğu görülmektedir. Pek çok çevre, 2007-2008 krizinin, risklerin çok karmaĢık sistemler ve türev araçlarla devredilmesi ve gerekli yasal düzenlemelerin yapılmamıĢ olması nedeniyle ortaya çıkan ahlaki tehlike örneklerinden kaynaklandığını öne sürmektedir. 14 Bebczuk, a.g.e., s. 15-16. 85 Murat ERTUĞRUL Seçmen ve politikacı arasındaki asil-vekil problemi, politikacıların seçmenler lehine değil, kendilerini destekleyen büyük sermaye çevreleri, örneğin büyük finansal kuruluĢlar lehine davranmasına; finansal kuruluĢların ise “batırılamayacak kadar büyük” olma psikolojisi içinde, ortaya çıkabilecek zararların kamu otoritesi tarafından vergi mükellefleri adına üstlenilerek batmalarına izin verilmeyeceği beklentisiyle, çok yüksek kar güdüsüyle çok yüksek riskler almalarına yol açmıĢ ve bunun sonucunda da finansal kriz patlak vermiĢtir. Tam bir kapitalist sistem senaryosunda riski üstlenen son birimin riskin sonuçlarına katlanması, örneğin iflas etmesi gerekiyorsa iflas etmesi gerekir. Buna karĢın 2007-2008 krizinde pek çok ülkede olduğu gibi ABD’de kredi otoritesi ABD Merkez Bankası (FED), büyük Ģirketlerin batamayacak kadar büyük oldukları gerekçesiyle nihai riskin vergi mükellefleri tarafından üstlenilmesine, zararların kamulaĢtırılmasına karar vermiĢtir. Böylece kapitalist sistemin temel ilkelerine uygun düĢmeyen, “karın özelleĢtirilmesi, zararın kamulaĢtırılması” gibi bir durum ortaya çıkmıĢtır. Tüm bu geliĢmeler, piyasa mekanizmasının mükemmel olmadığını ve kaynak dağılımını mükemmel bir Ģekilde gerçekleĢtiremeyeceğini, piyasadaki bilgi asimetrisi nedeniyle tersine seçim ve ahlaki tehlike problemlerinin ortaya çıkacağını ortaya koyan Asimetrik Bilgi kuramını hatırlatmaktadır. Zaten asimetrik bilgi kuramının post-Keynesyen bir tam rekabet piyasası eleĢtirisi olduğu kabul edilmektedir. Bununla birlikte zararların kamulaĢtırılmasının kesin olmadığını veya olası bir kamulaĢtırmadan önce hisse senedi değerlerindeki ciddi azalmaların, Ģirketlerin böyle bir beklenti ile yüksek risk almalarının önüne geçebileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Nitekim ABD’de bazı büyük finansal ve finansal olmayan Ģirketlerin iflasına izin verildiği, bazılarının ise hisse senedi değerlerinin çok önemli ölçüde düĢmesine karĢın desteklenmediği görülmüĢtür. ġirketlerinin iflas etmesine izin verilmeyeceğini düĢünen yöneticilerin, kendi çıkarlarını en çoklamak doğrultusunda Ģirket kaynaklarını aĢırı riskli alanlara yönlendirebilmesi, asil-vekil arasındaki bilgi asimetrisinin sonucudur. Dolayısıyla denebilir ki ahlaki tehlike finansal piyasalarda yöneticiler kötü kararlarının sonuçlarına katlanmayabileceklerini düĢündüklerinde ortaya çıkar. 86 ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ Eğer piyasada asimetrik bilginin etkilerini azaltan mekanizmalar olmasaydı, “iyi”yi dıĢlama etkisi nedeniyle piyasaların iĢlemesi çok güç olurdu. Piyasa asimetrik bilgi dağılımının farkındadır ve bunun etkilerini minimize etmek için bir takım yöntemler izlemektedir. AĢağıda bu önlemlere değinilecektir. Asimetrik bilginin etkilerinin giderilememesi durumunda olduğu gibi asimetrik bilginin olmaması da piyasa iĢleyiĢini güçleĢtirebilir. Finansal piyasalarda asimetrik bilginin varlığı bizi, Black’in, “gözlemlerimizi mükemmellikten uzaklaĢtıran her Ģey” olarak tanımladığı, “gürültü”süne (noise) götürür.15 Eğer piyasada asimetrik bilgi dağılımı varsa birileri, en azından kısmen bilgiye göre değil gürültüye göre yatırım yapıyor demektir. Bu durum, mükemmelliği (etkinliği) bozar ama aynı zamanda piyasaların çalıĢmasını mümkün kılarak menkul kıymetlere likidite sağlar. Aksi halde menkul kıymetlerin iĢlem hacimleri ve likiditeleri çok düĢük olurdu. Bu cümleden olmak üzere asimetrik bilgi iĢletmenin gerçek değerini bulmasını güçleĢtirmesi gibi olumsuz etkiler taĢısa da, piyasanın çalıĢmasını da mümkün hale getirerek menkul kıymetlere likidite sağlar. Buradan bakıldığında tam etkin bir piyasanın ütopikliği bir kez daha ortaya çıkmaktadır. 3.4. Asimetrik Bilgi Dağılımına KarĢı Mekanizmalar Yukarıda ifade edildiği gibi piyasa asimetrik bilgi dağılımının farkındadır ve piyasa tarafları geliĢtirdikleri biçimsel ve biçimsel olmayan mekanizmalarla asimetrik bilginin olumsuz etkilerini azaltmaya çalıĢmaktadırlar. Akerlof, iki temel çözüm tanımlamaktadır. Bunlardan ilki sinyal verme (signalling), diğeri ise açıklama(screening)’dır. Taraflardan fazla bilgiye sahip olan, gerçekleĢtireceği faaliyetler ve tercihlerle diğer tarafa proje ya da sözleĢme hakkında sinyaller göndererek bilgi asimetrisinin etkilerini azaltabilir. Örneğin sermaye yapısı tercihleri, piyasa tarafından projenin risk seviyesine iliĢkin sinyaller olarak algılanmaktadır. 15 Fisher Black, “Noise”, The Journal of Finance, 41,3: s. 529-543., 1986 87 Murat ERTUĞRUL Ġçsel fon kullanımı piyasaya projenin kalitesiyle ilgili bir sinyal gönderebilir. Ġçsel fon kullanımı piyasa tarafından yönetimin projesine inandığı ve projenin güvenli bir proje olduğuna iliĢkin bir sinyal niteliği taĢıyabilir. Ahlaki tehlike problemi ile yakın iliĢkili olan vekalet problemine bir çözüm vekilleri asillerin beklentilerine uygun Ģekilde davranmaya güdüleyecek uygun araçların geliĢtirilmesidir. Oyun teorisi, her iki tarafın da çıkarlarının uyumlaĢtırılması adına önemli araçlar sunabilmektedir. Buna karĢın unutulmamalıdır ki bu sadece performansa (örneğin yaratılan hisse senedi değerine) dayalı bir sistem bunu sağlamada baĢarısız olabilir. AraĢtırmalar göstermektedir ki katıksız bir performansa dayalı ücretlendirme sistemi bazı psikolojik ve sosyal sakıncayı beraberinde getirmektedir. Örneğin çalıĢanlar takım çalıĢmalarından uzaklaĢmaktadırlar. Schuler ve Rogovsky,16 ulusal kültürün primlendirme sistemleri üzerine etkilerini inceledikleri çalıĢmada bazı konulardaki ulusal değer yargılarının, kurulacak bir performansa göre ödüllendirme sisteminde göz önünde bulundurulmaması durumunda baĢarı olasılığının azaldığını ortaya koymuĢlardır. Açıklamada ise eksik bilgilenen taraf diğer tarafı asimetriyi ortadan kaldırmaya teĢvik edebilir. Uygulamada sigorta piyasasında tersine seçimin etkilerinin azaltılmasını sağlayan etkenlerden birisi, sigorta satıcılarının izledikleri inceleme sürecidir. Burada sigortacı müĢteriye soracağı sorularla, yapacağı araĢtırmalarla ve isteyeceği sağlık raporu gibi belgelerle tersine seçim etkisini minimize edebilir. Açıklama prosedürleri gönüllü ya da yasal olabilir. Örneğin borsa Ģirketleri için zorunlu açıklama yükümlülükleri olduğu gibi, Ģirketler gerekli gördükleri bilgileri gönüllü olarak da yatırımcılarla paylaĢmakta ve bilgi asimetrisini azaltmaktadırlar. Yatırımcı ĠliĢkileri kapsamında gerçekleĢtirilen pek çok faaliyet bu kapsamda değerlendirilebilir. 16 R.S. Schuler ve N.Rogovsky, “Understanding Compensation Practice Variations Across Firms: The Impact of National Culture”, Journal of International Business Studies, Birinci Çeyrek, 1998, s.159-177., (Young ve O’Byrne, a.g.e., s.145-146’daki alıntı) 88 ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ Borçlanma sözleĢmelerinde kullanılabilecek önemli bir mekanizma teminattır. Teminat, bir borç sözleĢmesinin Ģartları tam olarak yerine getirilmezse borç alanın bir varlığının mülkiyetinin borç verene geçmesidir. Teminat özellikle yüksek güvenlikli bir projesi olan ve herhangi bir kötü niyeti olmayan ama asimetrik bilgi nedeniyle haksız derecede yüksek bir faiz ödemek durumunda kalan borçlular açısından asimetrik bilginin etkilerini ortadan kaldırmak için önemli bir araç olacaktır.17 Teminat vermek, borç alan tarafından projesinin güvenliğine iliĢkin olarak gönderilen bir “sinyal” olarak düĢünülebilir. Sigorta Ģirketleri tersine seçim problemine çözüm olarak farklılaĢtırma yoluna gidebilirler. Basit bir örnek olarak; müĢterilerine birincisi riskleri tamamen kapsayan ikincisi ise kısmen kapsayan iki farklı poliçe önerebilirler. Bu durumda yüksek riskli müĢteriler ilk poliçeyi, düĢük riskli müĢteriler ikinciyi tercih edecekler ve böylece müĢteriler gönüllü olarak kendilerini sınıflandırmıĢ olacaklar, sigorta Ģirketi de poliçelere risk profillerine göre daha doğru fiyat verebilecektir. Bazı içsel ve psikolojik etkenler de iĢletmeleri yüksek riskli, baĢarısızlık oranı yüksek projeleri uygulamaktan alıkoyabilir. Bunlardan birisi yöneticiler açısından Ģöhret maliyetidir. Finansal stres altındaki bir firmanın yeni fon bulmakta, kredi hattını sürdürmekte zorlanacağı ve yöneticinin kiĢisel prestiji, kariyeri ve tamamen yönettiği iĢletmeye yaptığı insan sermayesi yatırımı düĢünüldüğünde, yöneticiler açısından finansal stres yaratabilecek projelere girmenin önünde psikolojik bir engel olacaktır. Bir diğer neden ise iflas durumu söz konusu olması durumunda iĢletmenin varlıklarının iĢleyen bir organizasyon olarak sahip olduğu gerçek değerin çok altında bir tasfiye değerine sahip olacağı gerçeğidir. Çünkü bazı mallar için gerçek fiyattan satıĢ yapılabilecek sağlıklı bir ikinci el piyasa bulunmayabilir. Ġkinci olarak iĢletme önemli miktarda maddi olmayan varlığa sahip ise bu varlıklar tasfiye aĢamasında çok ciddi değer kaybına uğrayacaklardır. Bu olasılıklar da yöneticilerin aĢırı risk almasını psikolojik olarak engelleyen faktörlerdir. 17 Bebczuk, a.g.e., s. 22. 89 Murat ERTUĞRUL Bir baĢka etken ise risk seviyesi ile riske duyarlılık arasındaki negatif korelasyon olabilir. Buna göre yüksek riskli bireyler düĢük riskli bireylere göre riske daha az duyarlıdırlar ve bu da tersine seçim etkisini azaltan bir baĢka unsurdur. Örneğin sigara içenlerin içmeyenlere göre daha riskli iĢleri tercih ettikleri yada riske daha açık olduklarını gösteren çalıĢmalar bulunmaktadır. Bu risk alma eğilimi sigara içenlerin sigorta taleplerini düĢürebilir. 3.5. Asimetrik Bilgi ve Hissedar Değerine Etkisi Daha önce ifade edildiği gibi hissedar değeri perspektifinin en önemli tetikleyicisi asil-vekil sorunu doğrultusunda geliĢtirilen vekalet kuramıdır. Kurama göre asil ve vekillerin çıkarları kaynak dağılımını piyasanın yapmadığı bir sistemde çatıĢabilmekte, asil ve vekil arasında asimetrik bilgi olması nedeniyle vekil iĢletme ve asil aleyhine ancak kendi lehine olacak Ģekilde etkin olmayan kaynak tahsislerine yönelebilmektedir. Bu durum ise hem mikro hem de makro etkinliği olumsuz yönde etkilemektedir. Kurama göre yöneticilerin kaynak tahsisleri piyasanın gözetimine açılırsa ve iĢletmeler yöneticilerin aldıkları kararlara göre piyasa tarafından değerlenirse, vekillerin amacı da iĢletmenin değerini ençoklamak olacak ve böylece etkin olmayan kaynak dağılımının önüne geçilmiĢ olacaktır. ĠĢletmelerin piyasa tarafından doğru değerlenmesi ise, yöneticiler ile mevcut ve olası hissedarlar arasındaki bilgi asimetrisinin minimize edilmesi ile mümkündür, çünkü bilgi asimetrisinin varlığı durumunda piyasa etkin fiyatlama yapamamaktadır. Son dönemde artan Yatırımcı ĠliĢkileri (YĠ) trendinin arkasında da bu faktör vardır. Eğer iĢletmeler değer ençoklamasını amaçlıyorlarsa ve bilgi asimetrisi yatırımcıların iĢletmeleri doğru değerlemesini engelliyorsa, bunun için yatırımcılarla doğru bir iletiĢim kurulması ve bu yolla bilgi asimetrisinin minimize edilmesi gereğine olan inanç, YĠ uygulamalarını her geçen gün yaygınlaĢtırmaktadır. ABD’deki Ulusal Yatırımcı ĠliĢkileri Enstitüsü (NIRI)’ya göre Yatırımcı ĠliĢkileri, “mevcut ve olası yatırımcılara iĢletmenin performansı ve 90 ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ varlıkları konusunda doğru bir resim sunan, bu nedenle toplam değerde tüm piyasaya ve iĢletmenin sermaye maliyetine göre olumlu bir etkiye sahip olan, iletiĢim ve finans disiplinlerini birleĢtiren bir pazarlama faaliyetidir.”18 Lev’in ifadesine göre YĠ, yatırımcıların yapacakları kötü sürprizlerin etkilerini en az indirmede önemli bir araçtır.19 Çünkü bilgi asimetrisi ne kadar azalırsa sürpriz yaĢama olasılığı da o ölçüde azalacaktır. YĠ’nin artan öneminin, yatırımcıların değerlemelerinde kurumsal sosyal sorumluluk gibi finansal olmayan ölçüleri gün geçtikçe daha fazla kullanmalarının bir sonucu olduğu da literatürde ifade edilmektedir. Buna göre geleneksel raporlama standartlarında yer almayan pek çok yeni bilgi değerleme sürecine dahil olmakta ve iĢletmeler bu bilgilerin etkilerini hisse senedi değerlerine yansıtabilmek için YĠ’ni daha fazla kullanmaktadırlar. Gönüllü olarak hazırlana entelektüel sermaye raporları, buna örnektir. Chang ve diğerlerinin Avustralya’da yaptıkları bir çalıĢmaya göre yüksek düzeyde yatırımcı iliĢkileri faaliyetlerinde bulunan Ģirketler daha düĢük alım-satım marjına sahiptirler ve bu Ģirketlerin iĢlemcileri daha az agresif emirler yazmaktadırlar.20 Bu da YĠ’nin asimetrik bilgiyi azaltarak bu Ģirketlerin tahtalarının etkinliğini yükselttiğini ve volatilitesini azalttığını göstermektedir. ĠĢletmeler, finansal geleceklerini korurken etik olarak kusurlu duruma düĢmeyi engellemek adına Enron ve diğer büyük skandallardan sonra piyasaları daha iyi bilgilendirme, asimetrik bilgiyi azaltma eğilimindedirler.21 18 Vineet Agarwal, vd., The Impact of Effective Investor Relations on Market Value, (4 Mart 2008), ġu adresten eriĢilebilir: http://ssrn.com/abstract=1102644 , eriĢim tarihi: 10.6.2009 19 Baruch Lev, “Information Disclosure Strategy”, Californian Management Review, Yaz 1992., s.9-32. 20 Millicent Chang, vd., “Do Investor Relation Affect Information Asymmetry? Evidence from Astralia”, (November 2006), ġu adresten eriĢilebilir: http://ssrn.com/abstract=947191 (eriĢim tarihi: 10.6.2009) 21 Millicent Chang, vd., a.g.e., s.1. 91 Murat ERTUĞRUL Yapılan çalıĢmalar YĠ üzerinde iĢletmelerin her geçen gün daha önemle durduklarını göstermektedir. Örneğin Haziran 2005 de Avustralya Yatırımcı ĠliĢkileri Kurumu (AIRA) tarafından 64 halka açık Ģirket üzerinde yapılan araĢtırmada katılıcıların % 97’si CEO ve CFO’larının, geleneksel finansal sonuç duyurularının ötesinde, yatırımcı bilgilendirme sürecine gittikçe daha artan bir ölçüde katıldıklarını belirtmiĢlerdir. Agarwal vd.’nin yaptıkları çalıĢmada, bilgi riski ve vekalet teorilerinin beklentilerine uygun olarak, ABD’de iyi yatırımcı iliĢkileri ödülüne aday gösterilen firmalarda, adaylık öncesi ve sonrasında hisse senedi likiditesinde artıĢ ve özsermaye maliyetinde azalıĢ olduğu sonucuna ulaĢılmıĢtır.22 YĠ ile yatırımcılar ve analistler için bilginin maliyetini düĢürmek, diğer Ģartlar sabitken, sermaye maliyetini azaltarak iĢletmenin değerini yükseltecektir. Asimetrik bilgi-değer iliĢkisi makroekonomik bir perspektiften değerlendirilecek olursa Keynesyen ekonomistlerin, piyasadaki para miktarının artmasını, asimetrik bilgi sorununa bir çözüm olarak önerdikleri görülmektedir. Durumu kötü olan bir firmanın aldığı borcu çok riskli iĢlerde kullanma ihtimali çok yüksektir. Çünkü, kötü durumda olan bir firmayı ancak çok karlı iĢler kurtarabilir. Buna karĢılık çok karlı iĢlerin riskleri de yüksektir. Ticari açıdan zor durumda olan Ģirketlerin, riskli iĢlere yönelmeleri beklenir. Bu durumdakilerin aldıkları kredileri yüksek riskli alanlarda kullanma eğiliminde oldukları bilinmektedir. Durumun iyiye gitmesiyle birlikte, bu tip davranıĢların, yani ahlaki riskin azaldığı bilinmektedir. GeniĢleyen para miktarı, firmaların net değerini yükseltirse, ülke genelinde ahlaki risk azalacaktır. Bu durumda bankaların borç verme eğilimi de güçlenecektir. Yatırımlar uyarılacak, milli gelir büyüyecektir. Firmanın değeri arttıkça tersine seçim sorunu azalacak, borç alanların ahlaki risk teĢkil edecek davranıĢları benimseme ihtimali zayıflayacaktır. Modigliani ve Miller göstermiĢlerdir ki mükemmel iĢleyen bir finansal piyasada sermaye yapısı iĢletme değerini etkilemez ve iĢletmenin değeri bilançonun aktif tarafının yönetimi ile sağlanacak nakit akıĢlarından 22 Vineet Agarwal, vd., a.g.e., s.13-14. 92 ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ kaynaklanır.23 Ancak finansal piyasa mükemmel değildir ve diğerlerinden daha düĢük sermaye maliyeti sağlayan optimal bir sermaye yapısı, özellikle vergi, asimetrik bilgi ve finansal stres maliyetleri nedeniyle bulunabilir. Sermaye yapısında vergi kalkanı ile finansal stres maliyetleri arasındaki ödünleĢimle24 birlikte vekalet maliyetleri ve asimetrik bilgi akıĢı da etkili olarak iĢletme değerini etkiler. Vekalet maliyetleri de hissedar ve yöneticiler arasındaki bir tür asimetrik bilgi sorunu olarak kabul edilirse, konuya asimetrik bilgi açısından yaklaĢılabilir. Yöneticilerle(vekil) hissedarlar(asil) arasındaki asimetrik bilgi sorunu olması açısından vekalet maliyetleri düĢünüldüğünde, asillerle vekillerin sermaye yapısı tercihi farklı olacak, dolayısıyla her iki durumda farklı sermaye maliyeti ve farklı iĢletme değeri ortaya çıkacaktır. Asiller ve vekiller ayrı gündemlere sahiptirler ve bu gündemler sıklıkla çeliĢir. Hissedarların amacı hisse senedi değerinin ençoklanması iken, yöneticiler ise kendi ücretlerini ençoklamak, iĢ koruması sağlamak ve ihtiĢamlı ofisler gibi bununla çeliĢen gündem maddelerine sahiptirler. Bu çeliĢki sermaye yapısı kararlarını etkiler. Bir Ģekilde tersine güdülenmemiĢlerse yöneticiler mümkün olduğunca az kaldıraç kullanmaya eğilimlidirler. Yöneticilerin yatırım biçimi ile hissedarların yatırım biçimi farklıdır. Hissedarlar yatırımlarını kolaylıkla çeĢitlendirme ve risklerini dağıtma olanağına sahip olduklarından firma bazında kazanç potansiyeli yüksek riskli yatırımlara girme ve daha ucuz olması nedeniyle borçla finansmanı tercih ederek finansal riski de yükseltme eğiliminde olabilirler. Buna karĢın yöneticilerin en büyük yatırımı sahip oldukları insan sermayesidir ve bu sermayeyi tek bir Ģirkete yatırmak zorunda olduklarından iyi çeĢitlendirilmemiĢ, yüksek riskli bir yatırıma sahiptirler. Bu nedenle yöneticiler ve hissedarlar oldukça farklı risk algısına sahiptirler. Vergi 23 Franco Modigliani ve Merton H. Miller, “The Cost of Capital, Corporation Finance, and the Theory of Investment” American Economic Review, 48,3: s.261-297, Haziran 1958. 24 Vergi kalkanı (tax shield), faiz ödemelerinin vergi matrahından düĢülebilmesi nedeniyle borçla finansmanın sağladığı avantaja verilen isimdir. Finansal stres maliyetleri ise iĢletmenin finansal riskini artırması sebebiyle büyüyen iflas olasılığı çerçevesinde borçla finansmanın sebep olduğu maliyetlerdir. Borç oranı belirlenirken borçla finansmanın bu temel avantaj ve dezavantajı arasındaki ödünleĢim (trade-off), iĢletme yöneticilerinin yargılarına dayalı olarak belirlenecektir. 93 Murat ERTUĞRUL kalkanının etkisi oldukça önemli olsa bile yöneticiler kaldıraç kullanmaya gönüllü olamayacaklardır çünkü vergi kalkanının tüm getirisi hissedarlara giderken, riski yöneticilerin iyi çeĢitlendirilmemiĢ yatırımının üzerinde kalmaktadır. Dolayısıyla söylenebilir ki, iĢletme için daha yüksek bir kaldıraç derecesi optimal sermaye yapısını ve daha yüksek iĢletme değerini verse bile, yöneticiler kaldıracı düĢük tutma eğiliminde olacaklardır. Bu amaçlarını da hissedarlar ve piyasaya karĢın sahip oldukları asimetrik bilgiyi kullanarak gerçekleĢtireceklerdir. Bu yüzden hissedarlar asimetrik bilgi nedeniyle potansiyelinden daha düĢük bir artı değer elde edeceklerdir.25 Görülmektedir ki asimetrik bilgi problemleri sermaye yapısı kararlarında önemli etkiye sahiptir. Yüksek kaldıracı teĢvik eden baĢlıca faktörler vekalet maliyetleri ve borcun vergi avantajıdır. DüĢük kaldıracı teĢvik eden faktörler ise tersine seçim, ahlaki tehlike ve finansal stres maliyetleridir. Bu faktörleri sayısallaĢtırmanın zorluğu nedeniyle, hissedar değeri perspektifini kabul eden her iĢletme kendi değerlendirmeleri doğrultusunda, subjektif de olsa, iĢletmenin değerini en yükseğe çıkaracak sermaye yapısını tayin edecektir. Bebczuk, gerçek dünyada iĢletmelerin izleme eğiliminde oldukları bazı ilkeler sıralamaktadır:26 Kazançlar ne kadar yüksekse borç oranını o kadar düşür: Daha yüksek kazançlar, daha pahalı olan dıĢsal kaynaklar yerine daha yüksek oto finansman olanağı yaratır. Beklenen büyüme ne kadar yüksekse, borç oranını o kadar düşür: Değerli yatırım projelerine sahip bir iĢletme borçluluk oranını düĢürerek gelecekte yaratılacak değeri kreditörlerle paylaĢmaktan kaçınacaktır. Nakit akışları ne kadar yüksek ve işletme ne kadar büyükse, borç oranını o kadar artır: Bu iki durum finansal stres maliyetlerini azaltır, dolayısıyla asimetrik bilgi nedeniyle ortaya çıkan maliyetleri minimize eder. 25 David S.Young, ve Stephen F. O’Byrne, EVA and Value-based Management (ABD: McGraw-Hill, 2001), s.195-196. 26 Bebczuk, a.g.e., 59-60. 94 ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ Maddi varlıkların oranı ne kadar yüksekse, borç oranını o kadar artır: Maddi varlıklar maddi olmayan varlıklara göre teminat olmaya daha uygundur, bu nedenle kreditörlerin riskli projelere olan tercihini azaltır. Bilgi asimetrisi kar payı dağıtım politikası üzerinden de iĢletme değerini etkiler. Kar payı dağıtmak vergisel açıdan cazip olmasa da ve karı hissedarlara transfer etmek için baĢka yollar mevcut olsa da, asimetrik bilgi, iĢletmelerin kar payı dağıtma eğiliminin en makul açıklamasıdır.27 Çünkü piyasa kar payı dağıtımını asimetrik bilgi problemini azaltıcı sinyallerden birisi olarak görmektedir. Nakit kar payı dağıtımı likidite ve karlılığın açık bir sinyalidir, ancak tüm sinyaller gibi pahalıdır.28 Bir baĢka etki halka açılmalar sırasında ortaya çıkabilir. Asimetrik bilgi, ilk kez halka açılan Ģirketler ile ilgili olarak daha da yüksek olduğundan, Ģirketler, bunun farkında olan yetersiz bilgilendirilmiĢ yatırımcıları cezbetmek adına gerçek değerden daha düĢük bir fiyattan hisseleri satmaya razı olabilirler. Ampirik pek çok çalıĢma halka açılan Ģirketlerin hisse senetlerinin ilk iĢlem gününde %10’u aĢan primler yaptığını ortaya koymaktadır. Piyasalar asimetrik bilginin varlığından haberdardır ve yöneticilerin sermaye yapısına iliĢkin gönderdiği sinyalleri, iĢletmenin karlılık ve değerine iliĢkin sinyaller olarak izleme eğilimindedir. Yöneticiler asimetrik bilgiye sahiptirler ama bu bilgilerini yatırımcı toplumu ile paylaĢmaları için de pek çok farklı yol ve hatta güdüleyiciler vardır. Ampirik çalıĢmalar göstermektedir ki iĢletmelerin hisse geri satın alma duyuruları piyasa tarafından, yönetimin sahip olduğu asimetrik bilgi ile değerlendirmesi sonucu hisse senetlerinin piyasada düĢük fiyatlandığı kanaatine sahip oldukları Ģeklinde algılanmakta ve hisse fiyatlarına pozitif bir etki yapmaktadır. Yeni hisse senedi ihraç duyurularının ise, yönetimin hisselerin piyasada yüksek fiyatlandığına iliĢkin yargısının sonucu olarak algılandığı ve hisse fiyatlarına negatif bir etki yaptığı gözlenmektedir.29 27 Bebczuk, a.g.e., s. 61. Bebczuk, a.g.e., s. 70. 29 Young ve O’Byrne, a.g.e., s.197 28 95 Murat ERTUĞRUL Asimetrik bilgi ortamında borçlanma yoluyla fon sağlamanın piyasaya gönderdiği bir baĢka sinyal ise yöneticilerin gelecekteki nakit akıĢlarının büyümesini beklediği ve bu yüzden yaratılacak nakit akıĢlarını paylaĢmak anlamına gelen öz sermaye ile finansman yerine sabit bir ödeme gerektiren borçlanmayı tercih ettikleri Ģeklindedir. Bu sinyal de yöneticilerin hisselerin düĢük fiyatlandığını düĢünmeleri durumunda borçla finansmanı tercih ettikleri Ģeklindeki algıyı desteklemektedir.30 Bhattacharya ve Dhouk’un yaptığı çalıĢmaya göre, içerden öğrenenlerin ticaretine iliĢkin yasal düzenlemeler, ülke düzeyinde öz sermaye maliyetini anlamlı bir Ģekilde düĢürmektedir.31 Sonuç beklentiye uygundur çünkü bu tür bir yasal düzenlemenin bilgi riskini azaltması beklenir. Fernandes ve Ferreira’nın 1980-2003 döneminde, Türkiye’yi de kapsayan 48 geliĢmiĢ ve geliĢen piyasada yaptıkları ve içerden öğrenenlerin ticaretine iliĢkin ilk kez yapılan yasal düzenlemelerin hisse senedi fiyatlarının bilgiselliğine etkilerini araĢtırdıkları çalıĢma, geliĢmekte olan piyasalar için beklentiyle uyuĢmayan bir sonuç ortaya koymaktadır.32 ÇalıĢmanın bulgularına göre bu tür yasal düzenlemeler geliĢmiĢ piyasalarda firma bazında getiri varyanslarını azaltırken, geliĢmiĢ piyasalarda getiri varyansları üzerinde anlamsız ve hatta negatif bir etkiye yol açmaktadır. Yazarlar bu sonucu Ģu Ģekilde yorumlamaktadırlar: “içerden öğrenenlerin ticaretine iliĢkin yasal düzenlemeler, hissedar hakları için güçlü koruma, etkin telif hakları sistemi ve etkin bir bilgilendirme sistemi açısından yetersiz piyasalarda bu tür düzenlemeler, hisse fiyatlarının bilgiselliğini azaltıcı etki yapmaktadır. Zayıf altyapıya sahip ülkelerde, içerden öğrenenlerin ticaretine iliĢkin yasal düzenlemeler tek baĢlarına piyasanın bilgi ortamını iyileĢtirme amacına ulaĢamamaktadır. Yani içerden öğrenenleri yasaklamak yeterli değildir. DıĢarıdakilerin, firma bazında bilgi üretimine kaynak aktarmaya gönüllü olabilmeleri için diğer tamamlayıcı politika önlemlerini almaları 30 Young ve O’Byrne, a.g.e., s.198 U., Bhattacharya, ve H. Daouk, “The World Price of Insider Trading”, Journal of Finance, 57,1: 75-108, ġubat 2002. 32 Nuno Fernandes ve Miguel A. Ferreira, “Insider Trading Laws and Stock Price Informativeness”, The Review of Financial Studies, 22,5: s.1845-1887, 2009 31 96 ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ gerekmektedir.” Bu bulgu, içerden öğrenenlerin ticaretinin piyasa iĢleyiĢi açısından yararlı olduğunu ve yasaklanmaması gerektiğini savunan ekstrem görüĢü en azından geliĢmekte olan piyasalar için destekler görünmektedir. 4. SONUÇ Ekonomi alanındaki kuramsal mücadelelerin en büyüklerinden birisi de piyasanın kaynak tahsisini en etkin Ģekilde gerçekleĢtirecek mükemmel bir mekanizma olduğunu, piyasadaki “görünmez el”in meydana gelebilecek olası aksaklıklara anında müdahale ederek düzelteceğini öne süren laissez faire’ciler ile, piyasa mekanizmasının eksiklikleri bulunduğunu, bunun problemlere yol açtığını ve piyasa üzerinde bir kamu otoritesi gözetimi ile müdahalesinin gerekli olduğu savunan Keynesyen okul arasındadır. Asimetrik bilgi kuramı piyasanın doğasından kaynaklanan bir problemi ortaya koyarak, ikinci görüĢe bir cephe kazandırmıĢ gibi görünmektedir. Asimetrik bilgi kuramına göre piyasadaki herhangi bir ekonomik iĢlemin taraflarından birisi diğerine göre daha iyi ya da daha fazla bilgiye sahipse, bu durum fiyatlandırma ve kaynak tahsisi sorunları doğuracaktır. Örneğin satıcılar doğru müĢteriyi seçemeyecekler, ürünlerine doğru fiyat koyamayacaklar ve fazla bilgiye sahip olan taraf karĢı tarafın aleyhine olmak üzere bu bilgiyi kendi çıkarına kullanabilecektir. Bu aksaklıklar piyasadaki “kötü” ve “riskli” tarafların lehine, “iyi” ve “güvenli” tarafların ise aleyhine bir durum ortaya çıkarmaktadır. Finansal piyasalarda da gerek borç gerekse de hisse senedi iĢlemlerinde taraflar arasında bilgi asimetrisi mevcuttur. Fon kullandıran hissedar ve kreditörler fonları kullanan iĢletme yöneticilerinin sahip oldukları bazı bilgilere sahip değildirler. Bu durum piyasaların etkinliğini bozarak finansal varlıkların doğru değerlenmesini engellemektedir. Örneğin ikisi de iyi olduğunu iddia eden ve fon talep eden iki projeden hangisinin gerçekten iyi olduğu belirlenemiyorsa, fon arz edenler yargılarına göre ortalama bir fon maliyeti talep edecekler, bu ise gerçek fon maliyeti bu maliyetten daha yüksek olması gereken “kötü” projenin lehine, gerçek maliyeti bu maliyetten daha düĢük olması gereken “iyi” projenin ise aleyhine 97 Murat ERTUĞRUL bir durum olacaktır. Bu durumda iyi proje sahibi, piyasadaki asimetrik enformasyon akıĢını azaltacak yollar deneyecektir. Finansal ekonomi kuramında son 50 yılda meydana gelen geliĢmeler amaçlar hiyerarĢisinin tepesine hissedar değerinin en çoklanmasını yerleĢtirmiĢtir. Buna göre bir iĢletmenin nihai amacı iĢletmenin değerini en çoklamak olmalıdır. Bu felsefe etkin kaynak dağılımı sağlamakta, asil-vekil sorunlarını ortadan kaldırmakta ve mikro ve makro verimliliği artırarak diğer tüm paydaĢların faydalarını da en çoklamaktadır. Ancak değeri en çoklama anlayıĢına dayalı DTY yaklaĢımını benimseyen iĢletmeler için önemli sorunlardan birisi, piyasanın etkin olmaması ve bilgi asimetrisi nedeniyle iĢletmeyi doğru değerlememesi ve gerçek değerinin altında bir değer tayin etmesi olacaktır. Çünkü eğer yatırımcılar, gerekli tüm bilgilere sahip değillerse, iĢletmeyi ellerindeki bilgilerle değerleyeceklerdir. Piyasaların hiçbir zaman tam etkin olmadığı, yani her zaman bazı taraflar arasında bilgi asimetrisinin olduğu unutulmamalıdır. Noise adlı ünlü makalesinde Black’in ifade ettiği gibi bütün değer tahminleri gürültülüdür (az veya çok gürültü içerir). Yani bir hisse senedinin fiyatı, değerinin gürültülü bir tahmini olacaktır. Bu nedenle fiyatın hisse senedinin değerinden ne ölçüde farklı olduğu hiçbir zaman bilinemez. Ancak, kendi bilgileri doğrultusunda iĢletmesinin gerçek değerinin piyasa fiyatından daha yüksek olduğu kanaatindeki bir yöneticinin yapması gereken Ģey, bu asimetrik bilgi akıĢının etkilerini azaltmaya çalıĢmaktır. Bunun için yapılabilecekleri Akerlof sinyalleme ve açıklama olarak iki baĢlıkta incelemektedir. Sinyalleme ile piyasaya sahip olmadıkları bilgiler gerçekleĢtirilen bir takım faaliyetler kanalıyla sinyaller gönderilerek aktarılır. Yöneticilerin alacakları sermaye yapısı kararları en önemli sinyallerden birisi olarak kabul edilmektedir. Yapılan çalıĢmalara göre piyasa, yöneticilerce alınan oto finansman, yeni hisse ihracı ve borçlanma gibi kararları, yöneticilerin iĢletmelerine yönelik kanaatini yansıtan sinyaller olarak algılamaktadır. Örneğin hisse geri satın alma iĢlemleri, piyasa tarafından yönetimin, hissenin düĢük değerlendiğine olan inancının bir sinyali olarak algılanmakta ve hisse senedi fiyatlarını pozitif yönde etkilemektedir. Açıklamada ise piyasanın sahip olması gerektiğine inanılan yeni bilgiler çeĢitli kanallardan yatırımcılara aktarılır. Örneğin daha etkin bir 98 ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ YĠ sistemi kurularak iĢletmenin ve projelerinin gerçek potansiyeli hakkında bilgi asimetrisi azaltılmaya çalıĢılır. ĠĢletmenin sahip olduğu ve mali tablolara yeterince veya hiç yansımayan maddi olmayan varlıklar, hazırlanacak raporlarla ortaya konarak piyasanın bilgisine sunulur. Asimetrik bilgi ve finansal piyasalarda gerçek bilgiden genellikle ayırt edilemeyen gürültünün piyasa etkinliğini bozduğu bir gerçektir. Bu durum hisse senedi fiyatlarının az veya çok gerçek değerlerinden ayrıĢmasına yol açar. Bununla birlikte unutulmaması gereken durum, hiç bilgi asimetrisi ve gürültünün olmadığı piyasanın iĢlem hacminin çok dar olacağı ve menkul kıymetlerin likiditesinin de çok düĢük olacağıdır. Bu nedenle asimetrik bilgi piyasa açısından mükemmelliği bozan ama likit bir piyasayı da mümkün kılan iki yönlü bir unsurdur. Yapılan çalıĢmalar asimetrik bilginin menkul kıymet değerlerini etkilediğini, iyi YĠ uygulamalarının bu etkiyi azalttığını, bununla birlikte geliĢmekte olan piyasalarda önlemlerin karĢılığının alınabilmesi için altyapının güçlendirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Altyapı ile kastedilen küçük yatırımcının korunması için daha iyi bir çerçeve, etkin telif hakları koruma düzenlemeleri ve etkin bir bilgilendirme sisteminin tesis edilmesidir. Türkiye açısından düĢünüldüğünde, geliĢmekte olan ve yapılan testlerde genellikle zayıf etkinliği sağlayamadığı görülen bir piyasa olarak, hissedar perspektifinin yerleĢmesinin ve asimetrik bilgi problemlerinin çözülmesinin önünde halen bazı yapısal engeller olduğu görülecektir. Türkiye piyasası az sayıdaki büyük yatırımcının kontrolündedir ve özellikle bazı hisse senetleri bazında sığ ve manipülasyona açıktır. Bu durum, yasal düzenlemelerle engellenemeyecek bazı asimetrik bilgi ve gürültü problemlerine yol açmakta, bunun sonucunda ise daha etkin bir kaynak dağıtım mekanizması sunan hissedar değeri perspektifi gibi anlayıĢların Türkiye’de uygulanabilirliği azalmaktadır. 99 Murat ERTUĞRUL YARARLANILAN KAYNAKLAR Agarwal, Vineet, vd., The Impact of Effective Investor Relations on Market Value, (4 Mart 2008), ġu adresten eriĢilebilir: http://ssrn.com/abstract=1102644 , EriĢim Tarihi:: 10.6.2009 Akerlof, George A., “The Market for "Lemons": Quality Uncertainty and the Market Mechanism” The Quarterly Journal of Economics, 84, 3: Ağustos 1970 Aydın, Nurhan., Mehmet, BaĢar ve Metin, CoĢkun, Finansal Yönetim, (EskiĢehir: Genç Copy Center, 2008) Bebczuk, Ricardo N., Asymmetric Information in Financial Markets, (Ġngiltere: Cambridge University Press, 2003) Bhattacharya, U., ve H. Daouk, “The World Price of Insider Trading”, Journal of Finance, 57,1, ġubat 2002. Black, Fisher, “Noise”, The Journal of Finance, 41,3:1986 Bughin, Jacques, Thomas E. Copeland, “The Virtuous Cycle of Shareholder Value Creation”, The McKinsey Quarterly, 2,1997 Cankurtaran, Hüseyin, Menkul Kıymetler Piyasalarında Etkinlik ve RiskGetiri Analizleri, Sermaye Piyasası Kurulu Yeterlik Etüdü, 1989 Chang, Millicent, vd., “Do Investor Relation Affect Information Asymmetry? Evidence from Astralia”, (November 2006), ġu adresten eriĢilebilir: http://ssrn.com/abstract=947191 (EriĢim Tarihi: 10.6.2009) Copeland, Thomas E., “Why Value Value?”, The McKinsey Quarterly, 4,1994 Damodaran, Aswath, Wiley&Sons, 1999) Applied Corporate 100 Finance, (ABD: John ASĠMETRĠK BĠLGĠNĠN HĠSSEDAR DEĞERĠNE ETKĠSĠ Ertuğrul, Murat, Değer Tabanlı Yönetim, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, EskiĢehir, 2005 Fernandes, Nuno, ve Miguel A. Ferreira, “Insider Trading Laws and Stock Price Informativeness”, The Review of Financial Studies, 22,5: 2009 Grossman S., ve J. Stiglitz, “On the Impossibility of Informationally Efficient Markets”, American Economic Review, 70, 1980 Jensen, M.C., Some Anomalous Evidence Regarding Market Efficiency” Journal of Financial Economics, 6, 1979 Lazonick, William, ve Mary O’Sullivan, “Maximizing Shareholder Value: A New Ideology for Corporate Governance”, Economy and Society, 29,1: ġubat 2000 Lev, Baruch, “Information Disclosure Strategy”, Californian Management Review, Yaz 1992. Modigliani, Franco, ve Merton H. Miller, “The Cost of Capital, Corporation Finance, and the Theory of Investment” American Economic Review, 48,3: Haziran 1958. Özçam, Ferhat, Teknik Analiz ve ĠMKB, (Ankara: SPK, 1996) s.1-3. Reilly Frank K., ve Edgar A. Norton, Investments, (ABD: The Dryden Press,1995) Schuler, R.S., ve N.Rogovsky, “Understanding Compensation Practice Variations Across Firms: The Impact of National Culture”, Journal of International Business Studies, Birinci Çeyrek, 1998 Young, S. David, ve Stephen F. O’Byrne, EVA and Value-based Management, (ABD: McGraw-Hill, 2001) 101 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR Arş. Gör. Sinan YILMAZ Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü 1. GİRİŞ Günümüz işletmeleri için başarının temelinde rekabet gücü yatmaktadır. İşletmeler faaliyetlerini sürdürürken gereksinim duydukları her tür kaynak için aynı sektördeki işletmeler ile yerel ve küresel ölçekte rekabet etmek durumundadır. Anılan kaynaklar içinde işgücünden ham maddeye kadar pek çok başlık yer almaktadır. Finansal kaynak sağlanmasında yaşanan rekabet ise, bir yandan finansal piyasaların örgütlenme biçimi diğer yandan kaynakların kıtlığı nedeniyle küresel ölçekte ve en üst düzeyde gerçekleşmektedir. İletişim teknolojisinin sunduğu olanaklardan öncelikle ve yoğun olarak finansal piyasalarda yararlanılmaktadır. Bu özellik rekabetin artmasına yol açmaktadır. Rekabet ortamındaki kaynak temini sürecinde diğer değişkenlerden farklı olarak kredibilite kavramı giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Kredibilite olarak tanımlanan ve esas itibariyle güvenilirlik odaklı bu kavramın yönetim alanında Kurumsal İtibar ile karşılandığı görülmektedir. Bu çalışmada kurumsal itibar kavramı merkezli olarak gerçekleştirilen faaliyetlerin, Kamunun Aydınlatılması bakımından önemi ortaya konmaktadır. Kamunun aydınlatılması bu nedenle paydaş teorisinin Sinan YILMAZ ilkelerinin belirlediği çerçevede ele alınmaktadır. Bu açıdan değerlendirildiğinde kurumsal itibar kavramı, hem işletmenin paydaş beklentilerini karşılamadaki başarısı hem de bu yöndeki istekliliğini yansıtan bir kavram olarak, kamunun aydınlatılması ve şeffaflık ise kurumsal itibarın oluşumunda önemli role sahip bir kavram olarak değerlendirilmektedir. Kurumsal itibarın işletmeye sağladığı bu faydalar basit bir biçimde oluşmaktadır. İyi ve güçlü bir kurumsal itibar, paydaşlar açısından işletmeyi daha cazip bir hale getirerek, paydaşların bu işletme ile etkileşime daha istekli olmalarına yol açmaktadır. Bu da işletme ve paydaş arasındaki bir bilgi asimetrisini azaltıcı etki yapmaktadır. Tam da bu nedenle paydaş açısından kurumsal itibarı daha iyi ve daha güçlü olan işletme ile etkileşim daha güvenilir olmaktadır. Bu şeklide oluşturulan güven ortamı ise eşit şartlar altında itibarlı işletmenin cazibesini arttırmaktadır. Paydaşların işletmelerden çok farklı beklentileri bulunmakla beraber, tüm paydaşların işletmeden temel ortak beklentisi işletmelerin paydaşlara ihtiyaç duydukları bilgiyi doğru, zamanlı ve güvenilir bir biçimde sunmasıdır. Kamunun aydınlatılması kapsamında işletmelerin gerçekleştireceği bilgi sunumları işletmenin pek çok paydaşı tarafından izlenerek, işletmenin itibarının oluşumu ve şekillenmesinde önemli bir yer tutmaktadır. 2. PAYDAŞ KAVRAMI BAŞARISINDA ROLÜ VE PAYDAŞLARIN İŞLETME İşletmelerin temelini oluşturan ticari faaliyet olgusu veya mal ve hizmetlerin kar amaçlı olarak üretilerek sunumu, insanlık tarihi kadar eskidir. Finikeliler denizaşırı ticaretle ünlenmişler, Çinliler ise M.Ö. 1500 yılında dahi ipekten türkuaza kadar her türlü lüks ürünün dahi bulunduğu gelişmiş piyasalar oluşturmuşlardır. Ancak işletmelerin bir sunum aracından çok daha öte biçimde, bir sosyal ve ekonomik örgüt biçimi olarak ortaya çıkması çok daha yakın zamanlarda gerçekleşmiştir.1 1 Means, Howard, Money and Power: The History of Business. New York: John Wiley and Sons, 2001, s.3. 104 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR İşletmeler yalın ve basit olarak; kar elde etmek amacıyla üretim faktörlerini bir araya getirilerek, mal ve hizmet üreten ve bunları çeşitli pazarlara arz eden yapılar olarak tanımlanabilir. Bu basit tanımda yer alan temel unsurlar, üretim faktörleri ve bu faktörlerin gelir elde etmek amaçlı olarak işlevselleştirilmesidir. Çok küçük ölçekli bir işletme tasavvur edildiğinde, tüm üretim faktörlerinin tekil bir birey tarafından sunulduğu, küçük ölçekli üretim birimlerinin basit ve yalın yapısı kolayca zihinde canlandırılabilir. Ancak işletmeler büyüdükçe ve faaliyet ölçekleri arttıkça, tekil bir bireyin sağlayabileceği üretim faktörleri miktarı yetersiz kalmakta ve işletmelerin ihtiyaç duydukları bu üretim faktörlerinin farklı kişilerden tedariki gerekli olmaktadır. Bu durumda işletmeler ihtiyaç duydukları doğal kaynakları başka işletmelerden, emek gereksinimlerini istihdam piyasalarından ve sermaye gereksinimlerini de sermaye piyasalarından sağlar. Bu bağlamda değerlendirildiğinde işletmelerin hem belirli bir mal veya hizmet üretip bunu arz etmek, gereksinim duyduğu kaynakları belirli pazarlardan edinmek gibi ekonomik faaliyetleri yerine getiren ekonomik aktörler, hem de bu faaliyetleri yürüttükleri ortamda yer alan diğer ekonomik aktörlerle birtakım ilişkiler ve etkileşimler içine giren sosyal aktörler oldukları açıkça anlaşılabilmektedir. Diğer bir ifadeyle işletmeler, belirli amaçlar doğrultusunda belirli kaynakları içinde bulunduğu çevreden edinen ve bu kaynaklarla ürettikleri değerleri çevrelerine sunan sosyo-ekonomik aktörlerdir. İşletmelerin içinde bulunduğu çevrenin hem fiziksel hem de sosyal boyutlarının varlığı ise bu olguyu pekiştirmektedir. İşletme ve çevresi arasındaki etkileşimleri açıklayan klasik girdiçıktı modeli, işletme çevresinin hissedarlar, tedarikçiler, çalışanlar ve müşterilerden oluştuğunu varsayar. Tedarikçiler, hissedarlar ve çalışanlar işletmenin üretim için ihtiyaç duyduğu üretim faktörlerini işletmeye sağlamaktadır. İşletme bu faktörleri çıktılara dönüştürerek müşterilere sunar. Diğer işletmelerin de bulunduğu rekabetçi çevrede ise işletmeler birbirleri ile müşteriler için rekabet eder.2 2 Donaldson, Thomas ve Lee Preston;, “A Stakeholder Theory of the Corporation: Concepts, Evidence and Implications,” Academy of Management Review, Vol.20, No.1,1995 s. 65-91. 105 Sinan YILMAZ Bu model özellikle ölçek olarak küçük şahıs işletmeleri ve ortaklıkların görece olarak basit yapı ve çevre ilişkilerini açıklamakta başarılı ve kullanışlı bir modeldir. Ancak günümüz ekonomilerinde son derece önemli ve merkezi bir konuma sahip olan sermaye şirketleri (limited ve anonim şirketler) ve sermayesi halka açık işletmelerin içinde yer aldığı karmaşık sosyal ve ekonomik ilişkileri açıklamada yetersiz kalmaktadır. Burada bahsi geçen bu büyük işletmeler faaliyetlerini yerine getirirken çok sayıda birey, grup ve kuruluşla muhatap olmaktadırlar. Ayrıca, bu işletmelerin sahip oldukları tüzel kişilik bu işletmelere birtakım ek ayrıcalıklar ve sorumluluklar yüklemektedir. Günümüz işletmeleri faaliyetleri esnasında çok sayıda farklı birey, grup ve kuruluş tarafından etkilenmekte ve işletmelerin faaliyetleri, yine çok sayıda farklı birey, grup ve kuruluşu etkilemektedir. İşletmelerin faaliyetlerini doğrudan veya dolaylı biçimde etkileyen ve bu faaliyetlerden doğrudan veya dolaylı biçimde etkilenen birey, grup ve kuruluşlara paydaş (stakeholder) adı verilmektedir. Herhangi bir işletmenin paydaşlarının iki şekilde sınıflandırılması mümkündür. Bu sınıflandırmalardan ilki paydaşların örgüt ile ilişkileri doğrultusunda iç ve dış paydaşlar biçiminde; ikincisi ise işletme faaliyetlerindeki rollerine göre birincil ve ikincil paydaşlar biçimindedir. Birincil paydaşlar, işletmenin sürekliliği açısından yaşamsal önem taşıyan paydaşlardır. Bunlar; çalışanlar, hissedarlar, müşteriler, toplum ile devletin yanı sıra kredi verenler ve tedarikçiler gibi işletme faaliyetlerinin gerçekleşmesi için gerekli girdileri işletmeye sağlayan gruplardır. İkincil paydaşlar ise işletme faaliyetlerini etkileme ve bu faaliyetlerden etkilenmekle beraber işletmenin sürekliliği açısından yaşamsal öneme sahip olamayan bir takım çıkar ve baskı grupları, medya, mesleki örgütler, entelektüel eleştirmenler (işletme hakkında incelemeler, örnek olaylar vb. kaleme alan akademisyenler ve diğer eğitimciler) ve hatta rakiplerdir.3 Paydaşlara ilişkin diğer sınıflandırma ise iç ve dış paydaşlar biçimindedir. İç paydaşlar işletme açısından örgüt üyesi olan paydaşlardır. 3 Clarkson, Max; 1995, “A Stakeholder Framework for Analyzing and Evaluating Corporate Social Performance,” Academy of Management Review, Vol.20, No.1: s. 106-107 106 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR Bunların en belirgin olanları işletme çalışanları ve işletme sahipleri, yani hissedarlardır. Bu paydaş grubu işletme üzerinde kesintisiz, doğal ve doğrudan yasal haklara sahiptir. Dış paydaşlar ise işletme ile çeşitli ekonomik ve sosyal etkileşimlerde bulunan, ancak örgütün üyeleri olmayan, tedarikçiler, müşteriler, sendikalar, farklı düzeylerde kamu otoriteleri, rakipler, farklı baskı ve çıkar grupları, medya ve benzeri unsurlar olarak sıralanabilir. Dış paydaşların pek çoğunun işletme üzerinde yasal hakları ya kesintili ve dolaylı olarak vardır veya hiç yoktur.4 Paydaş modeli olarak da adlandırılan yaklaşıma göre işletme yönetiminin temel görevi, klasik yaklaşımda olduğu gibi, hissedar servetinin maksimize edilmesi değil, her bir paydaşın tatminidir.5 Paydaşlar ise işletme çıkarları doğrultusunda değil işletme üzerinde sahip oldukları meşru çıkarlar doğrultusunda tanımlanır. Yöneticiler ise farklı paydaşların birbirinden farklı ve bazı durumlarda birbiri ile çelişebilen çıkarlarına karşı duyarlı olmak zorundadır. Bu durum paydaş yaklaşımının geleneksel yaklaşımlara göre hissedar çıkarlarına daha az önem verdiği olarak yorumlanabilmekle beraber, esasında işletmenin sürdürülebilirliği aracılığıyla hissedarların uzun vadeli çıkarlarının kısa vadeli çıkarlarının önüne geçirilmesi olarak da düşünülebilir.6 Paydaşlar işletmenin faaliyetleri için ihtiyaç duyduğu birtakım kaynak ve etkileşimleri sağlarlar. Bununla beraber paydaşların da işletmelerden farklı beklentileri söz konusudur. İşletmeler paydaş beklentilerini başarılı bir biçimde karşıladığında işletme-paydaş etkileşimleri sorunsuz ve verimli bir biçimde gerçekleşirken, beklentilerin başarılı bir biçimde karşılanmaması durumunda ise, bu etkileşimlerde bazı sorunlar yaşanabilmekte, hatta söz konusu etkileşimler ortadan kalkabilmektedir. Bu bağlamda düşünüldüğünde işletmelerin başarısı, paydaş beklentilerini karşılamadaki başarı ile doğru orantıda olmaktadır. 4 Muammer Sarıkaya. “Paydaş Yönetimi” Yönetim Yaklaşımlarıyla Kurumsal Sürdürülebilirlik (Editör: Senem Besler, İstanbul: Beta Yayınları, 2009). s. 48. 5 George Steiner, ve John Steiner., Business, Government and Society: A Managerial Perspective,( Singapore: McGraw-Hill, 1997). s.13 6 Donaldson ve Preston, 1995 s.70 107 Sinan YILMAZ İşletme-paydaş etkileşimleri işletmenin temel tanımı ve özellikleri açısından da birtakım sonuçlar doğurmaktadır. Mülkiyet modeli olarak adlandırılan geleneksel model, özellikle Anglo-Amerikan geleneğinde, işletme temel mülkiyet hakkının bir uzantısı olarak görülür. Bireysel mülkiyet hakkının varlığı veri olarak kabul edildiğinde ve bireylerin isterlerse belirli bir mülkiyeti ortak bir biçimde paylaşmak amacıyla gönüllü olarak bir araya gelmesi durumunda şirketlerin de bir tür şahsi mülkiyet olarak düşünülmesi mümkün olmaktadır. Ancak şirketlerin sahip olduğu sınırsız ömür, tüzel kişilik ve sınırlı sorumluluk gibi özelliklerin insanlar için normal özellikler olmadığı ve devlet tarafından toplum adına bu özelliklerin şirketlere sağlanmış bir ayrıcalık olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Şirket doğal bir yapı değil, toplum tarafından yaratılan bir yapıdır. Dolayısıyla işletmelerin geniş sosyal normlara ve değerlere uyumu da önemli bir şarttır.7 Tüm paydaşların işletme ile iki yönlü bir etkileşimi söz konusudur. Paydaşların işletmelere sağladığı birtakım kaynaklar ve işletmelerin paydaşlara bu kaynaklar karşılığında sunduğu birtakım değerler vardır. Paydaşların işletmelere sunduğu kaynaklar emek, sermaye, hammadde gibi somut kaynaklar veya meşruiyet, prestij veya güven gibi soyut kaynaklar olabilir. Benzer biçimde işletmelerin bu paydaşlara sunduğu değerler ücret, ürün, kar payı gibi somut değerler veya güven, prestij ve huzur gibi soyut değerler olabilir. Paydaşların işletmeye yönelik kaynak sunumunda hür iradeye sahip oldukları açıktır. Diğer bir deyişle, paydaşlar sahip oldukları kaynakları istedikleri işletmeye istedikleri şartlarda sunma özgürlüğüne sahiptir. Benzer biçimde işletmeler, birtakım yasal sınırlar dâhilinde paydaşlara sundukları değeri tayin etme özgürlüğüne sahiptir. İşletmenin paydaşlardan edindiği kaynaklar karşılığında sunduğu değerle paydaşların beklentileri uyuştuğunda bu kaynaklar işletmeye sunulacak, beklentiler karşılanmadığında ise paydaşlar bu kaynakları işletmeye sunmamayı tercih edecektir. Tabi ki bir işletmenin sunduğu değer paydaş beklentilerinin altında olmakla beraber 7 James Post, , Lee Preston ve Sybille Sachs. Redefining the Coporation: Stakeholder Management and Organizational Wealth. (Stanford: Stanford University Press, 2002). S.12-13. 108 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR paydaşlar açısından en iyi alternatif ise (kötünün iyisi olması durumu) paydaşlar yine de ellerindeki kaynakları işletmeye sunmayı tercih edebilecektir; ancak, daha iyi bir alternatifin karşılarına çıkması durumunda paydaşların kaynak tahsisi kararlarının beklentileri doğrultusunda yeniden değerlendirilmesi ise kaçınılmaz olacaktır. İşletmelerin paydaşlar ve işletmelerden oluşan bir sosyal çevrede faaliyet gösteren sosyo-ekonomik varlıklar olduğu ifade edilebilir. Bu çevrede yer alan çok sayıda işletme ise paydaşlar nazarında farklı görece konuma sahiptir. Diğer bir ifadeyle, işletmelerin paydaşlar nazarında farklı düzey ve doğrultuda kurumsal itibarları söz konusudur. Paydaşların belirli bir işletmeye sahip oldukları genel intiba, kanı ve deneyimler ile şekillenen bu kurumsal itibar işletmeler açısından da önemli bir maddi olmayan kaynak rolü görür. Daha genel anlamda düşünüldüğünde işletmelerin temel amacının zenginlik yaratmak olduğu ifade edilebilmektedir. Yukarıda da değinildiği üzere işletmeler bu zenginlik yaratma sürecinde çeşitli üretim faktörlerinden yararlanırlar. Dolayısıyla yaratılan bu zenginliğin belirli oranlarda zenginlik yaratılmasında araçsal role sahip olan üretim faktörleri ve bu faktörlerin sahipleri arasından paylaştırılması kaçınılmaz olmaktadır. İşletmelerin faaliyet gösterdikleri çevrede yer alan, belki de işletmelerin zenginlik yaratma sürecine doğrudan, sahip oldukları üretim faktörleri ile katılmayan, ancak yaratılan zenginlikten pay alan farklı birey veya örgütler de bulunabilir. Şahıs işletmeleri ve ortaklıklar kapsam ve boyut olarak sınırlı işletmeler oldukları için bu tür işletmelerin etkileşim halinde oldukları, dolayısıyla sorumlu oldukları paydaşları tüzel kişiliğe sahip işletmelere nazaran nispeten azdır. Tüzel kişiliğe sahip olan şirketlerin sahip oldukları bazı hak ve ayrıcalıklar bu işletmelerin paydaşlarının hem sayıca hem de kapsamca artmasına neden olmaktadır. Düzenleme ve denetlemeden sorumlu kamu otoritelerinin, sendikaların, finansal piyasa aktörlerinin ve toplumun pek çok farklı kesiminde yer alan çıkar ve baskı gruplarının şahıs işletmelerinden talepleri ile sermayesi halka açık şirketlerden talepleri ölçek ve kapsam olarak birbirlerinden çok farklıdır. 109 Sinan YILMAZ İşletme-paydaş etkileşimlerinin işletme başarısı üzerindeki etkisinin iyi bir biçimde anlaşılabilmesi için, işletme yazınında özellikle 1990’lı yıllardan itibaren artan bir biçimde yeri ve önemi artan kaynak tabanlı yaklaşım (resource based view) olarak adlandırılan işletme teorisinin incelenmesi gerekir. Kaynak tabanlı yaklaşımın temelini işletmeye rekabetçi üstünlük sağlayan ve taklit edilmesi zor olan işletmenin kendine has özellikleri oluşturmaktadır. Bu yaklaşıma göre, işletmenin rekabette başarılı olabilmesi ve bu başarısını sürdürebilmesi faaliyetleri için ihtiyaç duyduğu kaynaklar açısından avantaj elde etmesi ve bu avantajı koruyabilmesine bağlıdır.8 Kaynak tabanlı yaklaşım dört temel varsayımla açıklanabilmektedir9: İşletmeler kendilerine has kaynaklardan oluşmaktadır. Kaynaklar işletmeler arasında heterojen bir biçimde dağılmıştır. İşletmelerin rekabetçi üstünlüğünün temelinde kendine has kaynakları yatmaktadır. Sürdürülebilir rekabetçi üstünlük kazanılmasına olanak kılan kaynaklar değerli, ender, taklidi ve ikamesi zor olan kaynaklarıdır. Kaynak tabanlı yaklaşımın birinci varsayımı her bir işletmenin kendine has bir kaynak bileşiminden oluşmasıdır. Bu bağlamda kaynaklar “işletmeye güçlü bir biçimde bağlı olan tüm maddi ve maddi olmayan kaynaklar” olarak tanımlanmaktadır.10 Bu kaynaklar işletmenin kontrolündedir ve işletmenin etkinliğini ve etkililiğini arttıracak stratejilerin geliştirilmesine olanak sağlar. Kaynaklar kendi aralarında fiziki, beşeri ve örgütsel sermaye kaynakları olarak sınıflandırılabilir. Tesis ve ekipman gibi maddi kaynaklar fiziki sermaye kaynaklarını, çalışanların iş bilgileri, seziler, tecrübeleri ve muhakeme gücü gibi kaynaklar beşeri sermaye kaynaklarını, örgüt kültürü, örgütsel sistemler, entelektüel haklar gibi diğer maddi olmayan kaynaklarsa ise örgütsel sermaye kaynaklarını oluşturur.11 8 Richard Rumelt, “Towards a Strategic Theory of the Firm,” R. B. Lamb (Editör.), Competitive Strategic Management,(New Jersey: Prentice Hall, 1984) s.557 9 Barney, J. B.; “Firm Resources and Sustained Competitive Advantage,” Journal of Management, Vol.17, No.1, 1991, s.105-106 10 Wernerfelt, Binger;, “A Resource Based View of the Firm,” Strategic Management Journal, Vol.5, No.2, 1984, s.172 11 Barney, A.G.E. s.101. 110 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR Kaynak tabanlı yaklaşımın ikinci ve belki de en önemli varsayımı söz konusu kaynakların işletmeler arasında heterojen biçimde dağılmış olmasıdır. Bu kaynak heterojenliği her işletmenin kendine has karakteristik özelliklere ve çevre etkileşimlerine sahip olması sonucunu doğurur. Bu heterojenlik işletmelerin sahip olduğu kaynaklardan doğan kendine haslık ve farklı etkileşimler aracılığıyla rekabet üstünlüğü elde etmesini mümkün kılar. Bu kaynak heterojenliği rekabete yönelik ex-ante ve ex-post sınırlamalar aracılığıyla mümkün olur. Bu sınırlamalar basit ifade ile işletmeler arasındaki kaynak dağılımının heterojen başladığı ve rekabet sürecinde de devam ettiğini ifade eder.12 İşletmelerin heterojen dağılımlı ve kendine has kaynaklar aracılığıyla rekabet üstünlüğü elde edebilmesi bir piyasa asimetrisinin var olmasına bağlıdır13. Bu piyasa asimetrisi işletmelerin rekabetçi üstünlüğünü sağlayan kaynakların faktör piyasalarından edinememesini ve zaman içinde bu kaynakları çevre etkileşimleri aracılığıyla işletme bünyesinde topladığı veya geliştirdiği sonucunu doğurur.14 Barney, işletmelerin sahip olduğu bu heterojen kaynak bileşenlerini işletmeler arasında bilgi asimetrisine ve şansa bağlar.15 Kaynak dağılımının işletmeler arasında heterojen devam etmesi ise rekabet üstünlüğü sağlayan kaynakların mobilitesinde aksaklıkla mümkündür. Diğer bir ifadeyle, işletmelerin rekabetçi üstünlüğünün temelinde yatan kaynakların bir işletmeden bir diğerine aktarımının mümkün olmaması, heterojen dağılımı devam ettirir. Bu ise rakiplerin bir işletmenin rekabetçi üstünlüğünün temelinde yatan kaynakların ne olduğunu bilmemesi, bilse bile bu kaynakların piyasada etkin mübadelesinin mümkün olmayışı veya kaynakların işletmeler arasında transferi durumunda niteliklerinde yaşanan birtakım değişiklikler sonucunda aynı rekabet üstünlüğü sağlayıcı etkiyi gösterememesi sonucunu doğurur. İşletmeler arasında heterojen 12 Peteraf, Margaret; “The Cornerstones of Competitive Advantage: A Resource Based View,” Strategic Management Journal, Vol.14, No.3, 1993, s.180-186 13 Aynı, s.185 14 Diericx, I. ve K. Cool; “Asset Stock Accumulation and Sustainability of Competitive Advantage,” Management Science, Vol.35, 1989, s.1504-1507. 15 Mahoney, J. ve R. Pandian;, “The Resource Based View Within the Conversation of Strategic Management,” Strategic Management Journal, Vol.13, No.5, 1992, s. 363380. 111 Sinan YILMAZ biçimde dağılmış ve rekabet üstünlüğüne imkân veren kaynaklar için kullanılan diğer bir isim ise stratejik varlıklardır.16 Kaynak tabanlı yaklaşımın üçüncü varsayımı işletmelerin rekabetçi üstünlüklerinin sahip oldukları, eşsiz ve kendine has kaynak bileşenlerine dayalı olduğudur. Bu durum iktisat biliminde Ricardo rantı olarak adlandırılan rant elde edilmesiyle açıklanabilir. Arzı sabit veya ancak uzun dönemde arttırılabilen üstün nitelikli üretim faktörleri ile elde edilebilen rantlar Ricardo rantı olarak adlandırılır. Bu tür üretim faktörlerini elinde bulunduran bir işletme, rakiplerinin nispeten daha az nitelikli üretim faktörleri ile elde edebileceğinden daha üstün getiriler elde ederek rekabette daha başarılı olacaktır.17 Kaynak tabanlı yaklaşımın özünde yatan fikir de budur. İşletmelerin kendilerine has kaynakları üstün nitelikli üretim faktörleri olarak kullanıldığında veya bu kaynaklar aracılığıyla üstün nitelikli üretim faktörlerine erişilebildiğinde işletmelerin rakiplerine göre üstün gelir elde etmesi, stratejik yönetim terminolojisindeki adıyla, rekabet üstünlüğü elde etmesi mümkün olabilecektir. Kaynak tabanlı yaklaşımın son varsayımı sürdürülebilir rekabet üstünlüğünü olanaklı kılan kaynakların değerlilik, enderlik, ikame ve taklit zorluğu olmak üzere dört temel niteliğe sahip olduğudur. Bir kaynağın sürdürülebilir rekabet üstünlüğü sağlayabilmesi için bu dört özelliğin tümünü yüksek düzeyde sergilemesi gerekmektedir.18 Değerlilik, bir kaynağın elde edilmesinin arzu edilir olması ve bu doğrultuda bir işletmenin yüksek miktarda çaba ve kaynak harcamayı göze almasını ifade eder. Kaynakların değerliliği işletmenin rekabetçi üstünlüğüne katkısı ölçüsündedir. Diğer bir ifade ile değerli kaynaklar işletmenin rekabet üstünlüğüne katkı sağlayan kaynaklardır.19 Enderlik ise, belirli bir kaynağa sahip olan işletme sayısı ile doğrudan ilgilidir. Herhangi bir kaynağa sahip olan işletme sayısı arttıkça, 16 Amit, Raphael ve Paul J. H. Schoemaker;, “Strategic Assets and Organizational Rents,” Strategic Management Journal, Vol.14, No.1, 1993, s.35. 17 Peteraf, A.G.E.. s.180-182, Mahoney ve Pandian, A.G.E. s.364-365. 18 Barney, A.G.E. s.105. 19 Barney, A.G.E. s.106. 112 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR söz konusu kaynağın üstün getiri sağlama yeteneği azalır.20 Doğal olarak herhangi bir kaynağın sürdürülebilir rekabet üstünlüğü sağlayabilmesi için bu kaynağın rakipler arasında yaygın olmaması gerekir. Barney belirli bir kaynağın rakipler arasına yaygın bir biçimde bulunması durumunda, rakiplerin bu kaynağı benzer şekillerde kullanarak bu kaynakla elde edilebilecek rekabet üstünlüğünü hızlı bir biçimde ortadan kaldıracağını belirtir. Yine de yaygın kaynaklar diğer işletmelerin sahip olmadığı ender kaynaklarla birlikte kullanılanımı veya tek başlarına yaygın olan kaynaklar ender olan kombinasyonlarda kullanımı da rekabet üstünlüğü sağlayabilecektir.21 Diğer bir ifadeyle işletmenin kendine has olmayan kaynaklardan oluşturduğu kendine has bir kaynak bileşimi de rekabet üstünlüğü sağlayabilmektedir. Taklit zorluğu ve ikame zorluğu birbirleri ile yakından ilgili kavramlardır. Taklit edilemezlik üç temel biçimde ortaya çıkmaktadır. Uzun süreçler aracılığıyla elde edilen kaynakların edinilmesinin altında geçerliliğini yitirmiş birtakım özel, tarihi koşullar yer alabilir. Mevcut şartlar altında anı kaynakları edinmek rakipler açısından çok pahalı, hatta imkânsız olabilir22. Buna verilecek en güzel örnek imtiyazlardır. Belirli bir kaynak karmaşık bir sosyal olgu veya bu sosyal olgu sonucu elde edilen bir şey olabilir. Böyle bir kaynağın rakipler tarafından taklit edilebilmesi için söz konusu sosyal olgunun rakipler tarafından sistemli bir biçimde yönetilmesi ve etkilenmesi gerekecektir. Bu tür karmaşık sosyal olguların yönetilmesi bir tarafa, tam olarak anlaşılabilmesi bile imkânsız olduğu için bu tür kaynakların taklit edilmesi imkansızdır. Birçok durumda yöneticiler işletme başarısı ve bu başarının altındaki ilişkiyi anlayamamaktadır. Bu gerçek sadece başarılı bir işletmeyi taklit etmeye çalışan rakipler işin değil başarılı işletme için bile geçerlidir. Başarının altında yatan kaynaklar ve başarıyı nasıl etkilediği konusundaki bu bilinmezlik durumuna nedensel muallâklık (causal ambiguity) denilir.23 20 Michalisin, Michael, Robert Smith ve Douglas Kline, “In Search of Strategic Assets,” International Journal of Organizational Analysis, Vol.5, No.4: 1997 s.363 21 Barney, A.G.E. s.107. 22 Aynı. 23 Barney, A.G.E. s. 108-110. 113 Sinan YILMAZ Taklit edilemezliğin doğal bir uzantısı da rekabet üstünlüğüne olanak veren kaynakların piyasa mübadelesinin mümkün olmayışıdır. Bu ise iki biçimde olabilmektedir. Söz konusu kaynakların piyasada yer almayacak kadar ender ve değerli olması, yani bu kaynaklara sahip olan işletmelerin bu kaynakları hiçbir biçimde satmamaları ilk biçimdir. İkincisi ise bu kaynakların piyasalarda yer alması durumunda bile etkin mübadelesinin imkânsız oluşudur. Buna örnek olarak coğrafi mobilitesi olmayan kaynaklar, orijinal ortamlarında daha verimli olan kaynaklar ve karmaşık sosyal yapılar biçiminde yer alan kaynaklar verilebilir. İkame zorluğu taklit zorluğuna benzeyen bir kavramdır, zira ikame bir çeşit taklittir. Burada kaynağın kendisi değil sağladığı sonuç veya fayda taklit edilmektedir. Hâlihazırda tam ikamelerinin bulunması herhangi bir kaynaktan elde edilebilecek rekabet üstünlüğünün ortadan kaldırılmasına neden olacaktır. Ancak çoğu kaynak için tam ikame söz konusu değildir. Bunun sonucu olarak herhangi bir A kaynağının rant sağlama yeteneğinde yaşanacak kayıp rakibin bunun ikamesi olan B kaynağından elde edeceği fayda olarak olacaktır. Buna ek olarak ikame kaynağın da ender olması durumunda her iki kaynak ta (eşsiz kaynak ve bunun ikamesi olan kaynak) stratejik değere sahip olacaktır.24 Sürdürülebilir rekabet üstünlüğü edinilmesine imkan sağlayan kaynaklar stratejik kaynaklar olarak adlandırılmaktadır.25 Hall (1992 ve 1993), Michalisin (1996) ve Michalisin vd. (1997)26 stratejik kaynakları incelemektedir. Bu çalışmaların tümü incelemelerine öncelikle kaynakların tasnifini yaparak başlamaktadır. Öncelikli sınıflandırma maddi ve maddi olmayan kaynaklar biçimindedir. Bu çalışmalar genel olarak maddi kaynakların ender olmamaları, taklit edilmelerinin kolay olduğu ve maddi 24 Michalisin vd. A.G.E s.363 ve Barney, A.G.E., s.111. Michalisin, vd. A.G.E. s.363 26 Hall, Richard; “The Strategic Analysis of Intangible Resources,” Strategic Management Journal, Vol.13, No.2: 1992, s.135-144 Hall, Richard;, “A Framework Linking Intangible Resources and Capabilities to Sustainable Competitive Advantage,” Strategic Management Journal, Vol.14, No.8,1993, s.: 607618. Michalisin, Michael, “Strategic Assets and Firm Performance: An Empirical Study of the Resource Based View’s Main Prescriptions,” (Unpublished Doctorate Dissertation), Kent State University. 1996 , Michalisin vd. A.G.E. 25 114 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR kaynaklar aracılığıyla elde edilecek rekabet üstünlüğünün kısa ömürlü olacağı konusunda hemfikirdir. Hall özel anlaşmalar ve telif hakları gibi yöntemlerle bir maddi kaynak üzerinde tekel haklara sahip olunabileceğini ancak bu noktada dahi bu maddi kaynaktan elde edilen rekabet üstünlüğünün varlığın kendisinden değil bu varlığın kontrolünü sağlayan anlaşma veya haklardan kaynaklandığını belirtmektedir.27 Benzer bir biçimde, işletmenin kendi geliştirdiği teknolojiler aracılığıyla elde ettiği rekabet üstünlüğün sürdürülebilirliği söz konusu teknolojinin maddi unsurları tarafından değil bu teknolojiye ilişkin entelektüel haklar tarafından sağlanmaktadır.28 Kurum kültürü, çalışanların sahip oldukları iş bilgisi ve sosyal ilişkiler gibi maddi olmayan kaynaklar işletmelerin fiziksel teknolojileri rakiplerinden farklı bir biçimde kullanmasına olanak vererek rekabet üstünlüğü sağlayabilir.29 Stratejik kaynakların sahip olduğu özellikleri en iyi şekilde karşılayan kaynaklar maddi olmayan kaynaklardır. Dolayısıyla kaynak tabanlı sürdürülebilir rekabet üstünlüğünün temelinde maddi olmayan kaynaklar yer almaktadır.30 Maddi olmayan kaynaklar kendi içinde varlıklar ve yetenekler olarak sınıflandırılmaktadır. Varlıklar patentler, kontratlar, markalar ve itibar gibi işletmenin sahip olduğu kaynakları ifade ederken yetenekler çalışanların iş bilgisi ve kurum kültürü gibi unsurları kapsamaktadır. Maddi olmayan kaynaklar aynı zamanda kişilere bağımlı ve kişilerden bağımsız kaynaklar olarak da sınıflandırılır. Kişilere bağımlı kaynaklar kurum kültürü, iş bilgisi, itibar ve sosyal bağlar gibi kaynakları kapsarken kişilerden bağımsız kaynaklar ise patentler, entelektüel haklar, kontratlar ve veri tabanları gibi kaynaklardan oluşur.31 Hall sürdürülebilir rekabet üstünlüğü ve üstün performansın işletmeler arsı kabiliyet farklılıklarından ortaya çıktığını belirtir. Kabiliyet farkları ise maddi olmayan kaynaklar aracılığıyla oluşur. Fonksiyonel, kültürel, konumsal ve yasal olmak üzere dört çeşit kabiliyet farklılığı bulunur. Fonksiyonel kabiliyetler belirli işleri yapma yeteneğini ifade eder 27 Hall, 1992 s. 136 ve Hall 1993 s.608-609. Michalisin vd. A.G.E. s. 364. 29 Barney, A.G.E. s.116-117 30 Hall, 1992, s.143, Hall 1993, s. 616 ve Michalisin vd. A.G.E., s.378-379. 31 Hall, 1992, s.136-141. 28 115 Sinan YILMAZ ve çalışanların yetenekleri ve tecrübelerinden kaynaklanmaktadır. Kültürel kabiliyetler örgütün tümünde yaygın olan ortak inanç ve değerlerden kaynaklanır ve yüksek kalite standartları, gelişmelere hızlı bir biçimde karşılık verme, değişim ve öğrenme gibi yeteneklerin işletmede yerleşmesine aracı olarak rekabet üstünlüğüne katkıda bulunur. Fonksiyonel ve kültürel kabiliyetlerin temelinde yetenekler bulunmaktadır. Yasal kabiliyetler entelektüel haklar, kontratlar ve ticari sırlar gibi yasal korumaya tabi varlıklar aracılığıyla oluşmaktadır. Konumsal kabiliyetler ise işletmenin daha önce gerçekleştirmiş olduğu faaliyetler sonucu edindiği konumun rekabet üstünlüğüne katkısını ifade etmektedir. İşletmenin sahip olduğu konumsal kabiliyet farklılığı geçmiş davranış ve kararların bir soncudur ve bu konumun savunulabilirliği rakibin söz konusu konuma ulaşması için gerekli olan zamanca belirlenmektedir. Yasal ve konumsal kabiliyetler varlıklardan kaynaklanmaktadır.32 Hall ve Michalisin maddi olmayan kaynakların işletme performansı ve rekabet üstünlüğü üzerindeki etkilerini ölçtükleri çalışmalarında, itibarın önemli bir maddi olmayan kaynak olduğunu ifade eder. Hall rekabet üstünlüğü açısından değerlendirildiğinde konumsal kabiliyetlerin en önemli ve dayanıklı maddi olmayan kaynaklar olduğu sonucuna varmıştır. Michalisin de benzer bir biçimde itibarın öz-sermaye karlılığı üzerinde önemli bir etkisi olduğu sonucuna varmıştır.33 İşletmelerin rekabet üstünlüklerinin temelinde kaynakların yattığını ve tanım gereği tüm bu kaynakları paydaşlarından elde ettiklerini göz önünde bulundurduğumuzda işletmelerin paydaşları ile ilişkilerinin ne denli önemli olduğu daha açık bir biçimde anlaşılır. İşletme paydaşları ellerinde bulunan ve işletmeler için son derece önemli olan kaynakları tahsis edecekleri işletmeleri seçerken ise işletmelerden beklentileri ve işletmelerin bu beklentileri karşılamadaki başarıları önemli birer faktördür. Dolayısıyla rekabetçi üstünlük elde etmek isteyen işletmeler bu üstünlük için gerekli olan kaynakları elde edebilmek için paydaşlar açısından tercih edilir işletmeler olmak zorundadır. Bu bağlamda genel olarak şeffaflık ve 32 33 Hall, 1993 s.610-611. Hall, 1993 ve Michalisin A.G.E.. 116 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR kamunun aydınlatılmasına yönelik girişim ve faaliyetler iki temel boyutta önem kazanmaktadır. Öncelikli olarak şeffaflık paydaşların işletme ve faaliyetleri hakkında bilgilenerek kaynak tahsisi kararlarını daha sağlıklı bir biçimde vermelerin imkan sağlamaktadır. Buna ek olarak ise işletmelerin olabildiğince şeffaf bir biçimde kamuyu aydınlatma faaliyetlerini yerine getirmesi paydaşlara yönelik önemli bir sinyal görevi görerek paydaşlara söz konusu işletmenin paydaş beklentilerine yönelik duyarlılığını iletir. Bu açıdan değerlendirildiğinde kurumsal itibar kavramı hem işletmenin paydaş beklentilerini karşılamadaki başarısı hem de bu yöndeki istekliliğini yansıtan bir kavram olarak, kamunun aydınlatılması ve şeffaflık ise kurumsal itibarın oluşumunda önemli role sahip bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Kurumsal itibarın oluşumunda şeffaflık ve kamunun aydınlatılmasının önemli bir rol oynadığını ifade edebiliriz. 3. KURUMSAL İTİBAR KAVRAMI İngilizce kaynaklarda “corporate reputation” olarak geçen kurumsal itibar kavramına ilişkin tanım sayısı, kavramın oluşumunda katkısı olan farklı bilim dalları ve bu bilim dallarının farklı yaklaşımları nedeniyle oldukça fazladır.34 Kurumsal itibar örgütlerin başkaları nazarında sahip olduğu görece konumu ifade etmektedir. Bu görece konuma ilişkin olarak ise farklı bilim alanlarında farklı kavramlar kullanılmaktadır. Sosyolojide prestij, iktisat ve yönetimde itibar, pazarlamada imaj ve muhasebede ise şerefiye kelimeleri bu kavramı ifade etmekte tercih edilmektedir.35 Kurumsal itibar kavramı yazında kurumsal saygınlık, kurumsal prestij, kurumsal kredibilite, kurumsal kimlik ve kurumsal imaj kavramları ile eşanlamlı olarak kullanılmaktadır. Bu kavramlar birbirleri ile ilişkili ve bazen aynı şeyleri ifade eden kavramlar iken bazı durumlarda aralarında 34 Fombrun, Charles ve Cees van Riel; “The Reputation Landscape,” Corporate Reputation Review, Vol.1, No.1, 1997, s.5. Mahon, J. F. “Corporate Reputation: A Research Agenda Using Strategy and Stakeholder Literature,” Business & Society, Vol.41, No.4, 2002i s.415. 35 Shenkar, O. ve E. Yuchtman-Yaar, “Reputation, Image, Prestige and Goodwill: An Interdisciplinary Approach to Organizational Standing,” Human Relations, Vol.50, No:11, 1997, s.1361-1381. 117 Sinan YILMAZ farklık vardır. Saygınlık, prestij ve kredibilite kavramları itibar bileşenleri olarak düşünülebilir. Diğer bir ifade ile güçlü ve olumlu bir kurumsal itibara sahip olan işletmenin saygınlık, prestij ve kredibilite sahibi olması beklenir. Kurumsal kimlik ve kurumsal imaj kavramları da kurumsal itibar ile alakalı olmakla beraber aralarındaki ilişki daha farklıdır. Kurumsal kimlik işletmenin kültürel yapısını, amaçlarını ve değerlerini açıkça ortaya koyarak rekabet ortamı içerisinde işletmeyi farklılaştıracak bir biçimde bir “bireysellik” hissi sunan bir olgudur. Kurumsal kimlik, en basit biçimde işletme çalışanlarının örgüte ilişkin “biz kimiz?” sorusunun yanıtıdır. Dolayısıyla, kurumsal kimliği işletme çalışanlarının (veya iç paydaşların) işletmenin temel felsefesi, kültürü, amaçları, değerleri ve stratejisi bütününe ilişkin algılarını ifade eder. Kurumsal kimlik işletmenin davranışları, sembolizmi ve iletişimi aracılığıyla paydaşlara iletilir.36 Kurumsal itibar ile çok sık biçimde eşanlamlı olarak kullanılan kurumsal imaj işletme tarafından çeşitli faaliyetler aracılığıyla paydaşlara iletilmesi sonucunda paydaşların bu kimliğe ilişkin algıları olarak tanımlanabilir.37 Diğer bir ifadeyle, “insanlar işletme hakkında ne düşünüyorlar, ne tür izlenimlere sahipler?” sorularının cevabı işletmenin kurumsal imajıdır. 38 Paydaşların kurumsal kimliğe ilişkin ipuçlarını algılayış biçimleri kurumsal imajı oluşturur. Kimliğe dayalı bu ipuçları paydaşlara yönelik formel kurumsal iletişim faaliyetleri aracılığıyla iletildiği gibi paydaş-işletme etkileşimleri esnasında işletme faaliyetleri aracılığıyla da oluşur. Bu iki mekanizma birbirinden bağımsız olarak işleyebilir, diğer bir deyişle işletmenin iletişim ile oluşturmaya çalıştığı imajdan bağımsız ve farklı bir imaj işletme-paydaş etkileşimleri sonucu oluşabilir.39 36 Sinan Yılmaz, “Kurumsal İtibar” Yönetim Yaklaşımlarıyla Kurumsal Sürdürülebilirlik Editör: Senem Besler, (İstanbul: Beta Yayınları, 2009). s. 173-174. 37 Aynı. 38 Grahame Dowling, Creating Corporate Reputations: Identity, Image and Performance, (London: Oxford University Press, 2001.) s.21. 39 M Marwick, N. ve C. Fill;, “Towards a Framework for Managing Corporate Identity,” European Journal of Management, Vol.31, No.5/6: 1997.s. 397-299. 118 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR Kurumsal imaj işletme tarafından, genellikle çekicilik için ve amaca yönelik, kasıtlı olarak yaratılan bir algıdır. İmaj paydaşların işletmenin ürün, hizmet veya politikalarına ilişkin tecrübelerini iletmeksizin ve işletmenin fiili performansına dayanmaksızın, faklı paydaşlar nazarında işletmenin cazibesini arttırmak için oluşturulabilir.40 İmaj işletme tarafından algılama yönetimi (perception managmenet) ve diğer promosyon teknikleri ile yönlendirilebilen ve şekillendirilebilen bir olgudur. Diğer bir deyişle, imaj işletmenin kurumsal kimliğini izleyicilere sunuşu sonucu oluşan bir algıdır. Bu özelliği ile imaj kimlikten kopuk olabilir, yani, işletme kurusal kimliğinde olmayan özellikleri kurumsal kimlik öğesi olarak sunabilir ve bunda belirli ölçüde başarı elde edebilir. Kurumsal itibar kavramına yönelik olarak yazında pek çok farklı tanım bulunmaktadır.41 Kurumsal itibar kavramının gelişimi ve yayılımında öncü rol oynayan akademisyenlerden biri olan Fombrun, kurumsal itibara ilişkin olarak sunduğu en yalın tanımında bu kavramı işletmenin paydaşlar nazarındaki genel değeri olarak tanımlar.42 Daha kapsamlı tanımında ise, kavramı “işletmenin rakiplerine nazaran, tüm paydaşları için çekiciliğini tasvir eden, işletmenin geçmişteki davranışları ve gelecekteki vaatlerinin algısal temsili” biçiminde açıklar.43 İkinci tanım işletmeye yönelik olan oluşan duygusal çağrışımların (imaj) yanı sıra, tecrübeler (bilgi) ile şekillenen beklentiler ve işletmenin bu beklentileri karşılayabilme gücüne yönelik değerlendirmeyi de içermektedir. Buna uygun olarak Dowling kurumsal itibarı “kişi nazarında kurumsal imajın çağrıştırdığı ve kişinin işletme ile ilişkilendirdiği (gerçeklik, dürüstlük ve sorumluluk gibi) değer yargıları” olarak tanımlar.44 Davies ve meslektaşları ise kavramı paydaşların işletmenin kendisiyle ve kurumsal markasıyla ilgili beklentilerinin 40 Flannery, Diane M.;, “Toward a Theory of Socially Responsible Images: Impression Management and Corporate Social Performance,” (Unpublished Doctorate Dissertation), The California School of Professional Psychology Alameda. 1997s. 16-17. 41 Kurumsal itibara ilişkin farklı tanımlamalar hakkında genel bir inceleme için bakınız: Gotsi, M. ve A. Wilson; “Corporate Reputation: Seeking a Definition,” Corporate Communications: An International Journal, Vol.6, No.1, 2001, s.24-30. 42 Fombrun, Charles;, Reputation: Realizing Value from the Corporate Image, (Boston: Harvard Business School Press, 1996). , s.37. 43 Aynı s.72 44 Dowling, A.G.E. s.19 119 Sinan YILMAZ karşılanmasındaki tutarlılık sonucun kendilerini işletmeye daha yakın hissetmeleri olarak tanımlamaktadır.45 Tüm bu tanımlardan anlaşılabileceği üzere kurumsal itibarın temelinde paydaşlar nazarında oluşan beklentiler ve bu beklentilerin karşılanmadaki başarı doğrultusunda bir işletmeye atfedilen “değerlilik” yatmaktadır. Dolayısıyla kurumsal itibarın iki temel boyutu vardır. Bunlardan ilki, kurumsal imaj ekseninde oluşan işletmeye yönelik sahip olunan ilk intibalar ve duygusal değerlendirmelere dayalı duyuşsal boyuttur. İkincisi ise, işletme-paydaş etkileşimleri sonucunda paydaşların işletmeden beklentilerinin karşılanmasına ilişkin deneyim bilgi ve anlamlandırmalarına dayalı bilişsel boyuttur. Yalın bir ifadeyle, kurumsal itibarın temelinde işletme tarafından, kurumsal kimliğin dışa vurumu ile oluşturulan kurumsal imaj ve bu doğrultuda oluşan paydaş beklentilerinin karşılanmadaki başarısına yönelik paydaş algı, düşünce ve beklentileri kurumsal itibardır. Fombrun ve van Riel’in kurumsal itibara ilişkin tanımları da bu doğrultudadır. Kurumsal itibar işletmenin farklı paydaş grupları tarafından değerli bulunan çıktıları sağlama yetkinliğini yansıtan, geçmiş davranış ve sonuçlara ilişkin genel bir kanıdır. İtibar işletmenin iç ve dış paydaşları nazarında sahip olduğu göreceli konumdur.46 Farklı kurumsal itibar tanım ve yaklaşımları üç ortak özellik üzerinde birleşmektedir. Bu özellikler ise kurumsal itibarın sübjektifliği, kolektifliği ve performansa katkısı olduğudur47.Subjektiflik, kurumsal itibarın bir sosyal olgu oluşunun doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Kurumsal itibar onu belirli bir işletmeye atfeden paydaşların beklentileri ve işletmenin bu beklentileri karşılamasına ilişkin algılarına göre oluşur. Kolektiflik kurumsal itibarın bireylerin algılarının toplamından oluşan bir örgütsel kavram oluşundan kaynaklanır. Kurumsal itibar tekil bir bireyin değil, paydaşların tümünün işletmeye ilişkin beklentileri ve algılarından oluşur. Performansa katkı ise güçlü bir kurumsal itibara sahip 45 Gary Davies, , vd. Corporate Reputation and Competitiveness, (London: Routledge. 2003) s.75-77 46 Fombrun ve van Riel, 1997 s.10. 47 Fombrun ve Van Riel 1997 s.5-9 120 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR işletmelerin daha zayıf itibara sahip işletmelere nazaran daha üstün kazanç elde edeceği fikrini ifade etmektedir48. Kurumsal itibar kavramına ilişkin yaklaşımlar birbirlerinin tamamlayıcısı olan faydacı (pragmatic) ve yansıtmacı (reflexive) olarak iki başlık altında toplanabilir. Faydacı yaklaşım işletme örgütünün birincil görevinin işletme amaçlarının maksimizasyonu olduğunu savunur ve bu bağlamda kurumsal itibar işletme amaçlarının elde edilmesine yönelik bir araçtır. Yansıtmacı yaklaşıma göre ise, işletmeler sadece kar amacı üzerine odaklı yapılar değildir. İşletmenin tüm paydaşlarına karşı taşıdığı çeşitli sorumlulukları vardır ve itibar bu sorumlulukları yerine getirmeye yönelik çabaların ve bu doğrultuda elde edilen başarıların bir sonucudur.49 Yukarıda da belirtildiği gibi bu yaklaşımlar birbirinin alternatifinden çok birbirlerinin tamamlayıcısıdır. Şöyle ki kurumsal itibarın oluşumu ve sağlayacağı fayda birbirlerini destekleyicidir. İşletmenin paydaş beklentilerini karşılaması doğrultusunda kurumsal itibar kazanması ve sahip olduğu kurumsal itibarı da rekabet üstünlüğü sağlamaya yönelik olarak önemli ve etkin bir araç olarak kullanması son derece doğaldır. Rekabetçi üstünlükteki rolünden ötürü kurumsal itibar geliştirilmeye çalışılması bile (faydacı bir yaklaşım) işletmenin paydaş beklentilerini göz önünde bulundurmasını ve karşılamasını gerekli hale getirecektir (yansıtmacı yaklaşım). Daha yalın bir ifadeyle, kurumsal itibarın araçsallaştırılması da amaçsallaştırılması da aynı sonucu, paydaş beklentilerinin tutarlı ve sürekli bir biçimde karşılanmasını doğuracaktır. İyi ve güçlü bir kurumsal itibarın işletmelere pek çok faydası olduğunu ortaya koyan çok sayıda araştırma vardır. Bu araştırmalar kurumsal itibar açısından daha avantajlı olan işletmelerin rekabet sürecinde rakiplerine karşı üstünlük elde edebildikleri veya itibarları aracılığıyla rakiplerine üstünlük elde edebilecekleri bazı avantaj ve ayrıcalıklara kavuşabildiğini ortaya koymaktadır. Güçlü, iyi ve yüksek bir itibara sahip 48 49 Naomi Gardberg, “How Do Individuals Construct Corporate Reputations?: Examining the Effects of Stakeholder Status and Firm Strategy on Cognitive Elaboration and Schema Complexity About Firm Performance,” (Unpublished Doctorate Dissertation), New York University. ; 2001 : s.8 Eryılmaz, Mehmet E. “Örgüt İtibarı Kavramı ve Yönetimi ile İlgili Bazı Sorunlar”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.8 S.1, 2008 s.156. 121 Sinan YILMAZ işletmeler ürünleri için rakiplerinden daha yüksek fiyat uygulayabilmekte, sermaye piyasalarına daha kolay erişebilmekte ve üstün nitelikli işgücünü işletmeye cezp edebilmektedir.50 Kurumsal itibarın işletmenin finansal performansı üzerinde pozitif ve önemli bir etkisi olduğunu,51 yüksek itibara sahip işletmeye yatırım yapan yatırımcıların aynı getiri için daha yüksek finansal riski göze aldığını,52 olumlu itibara sahip işletmelerin sermaye piyasalarına daha kolay girebildiği ve halka açılma sürecinde zayıf itibarlı işletmelerden daha yüksek fiyat teklifleri ile karşılaştığını53 belirten çalışmalar mevcuttur. İyi bir itibar işletmenin ürün ve hizmetlerine yönelik bir bilgi sinyali görevi görerek işletmenin primli fiyat uygulamasına imkân tanımaktadır54. Daha da önemlisi, kurumsal itibar paydaşların işletmelere meşruiyet atfetmesinde önemli bir role sahiptir55. Kurumsal itibarın işletmelere krizlerle baş edebilmede önemli katkı sağladığını56 ve kurumsal 50 Fombrun, C. ve M. Shanley; “What’s in a Name? Reputation Building and Corporate Strategy,” Academy of Management Journal, Vol.33, No.2, 1990,: s.233-258.1990 51 Kambora, Kenneth;, “Strategic Regeneration,” (Unpublished Doctorate Dissertation), University of California Irvine. 2000. Roberts, P.W. ve G. Dowling. “Corporate Reputation and Sustained Superior Financial Performance” Strategic Management Journal, N. 23 s-1077-1093 Sabate, J.M.F. ve Puente E.Q., “Empirical Analysis of Relationship Between Corporate Reputation and Financial Performance: An Survey of the Literature” Corporate Reputation Review, Vol. 6 No.2, 2003, s.161-177. 52 Antunovich, P, D. Laster ve S. Mitnick;, “Are High Quality Firms Also High Quality Investments?” Current Issues in Economics and Finance, Vol.6, No.1, 2000, s.1-6., 2000. s.16 53 Beatty, R. P. ve J. R. Ritter, “Investment Banking, Reputation and Underpricing of Initial Public Offerings,” Journal of Financial Economics, Vol.15, 1986, s. 214. 54 Klein, B. ve K. Leffler; “The Role of Market Forces in Assuring Contractual Performance,” Journal of Political Economy, Vol.89, 1981, s. 615. Shapiro, C.; “Premiums to High Quality Products as Returns to Reputation,” Quarterly Journal of Economics, Vol.98, s.659-681. Milgrom, P. ve J. Roberts, “Price and Advertising Signals of Product Quality,” Journal of Political Economics, Vol.94, 1986, s.796. Gupta, Shruti;, “Strategic Dimensions of Corporate Image: Corporate Ability and Corporate Social Responsibility as the Sources of Competitive Advantage via Differentiation,” (Unpublished Doctorate Dissertation), Temple University, 2002, s. 63. 55 Zyglidopoulos, S.C., “The Issue Life-cycle: Implications for Reputation for Social Performance and Organizational Legitemacy”, Corporate Reputation Review, Vol.6. No.1, 2003, s.70-81. 56 Alsop, R. J. “Corporate Reputation: Anything but Superficial- The Deep but Fragile Nature of Corporate Reputation”, The Journal of Business Strategy, Vol. 25, No. 6, 2004, s.21-29. 122 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR itibarın işlem maliyetlerini (transaction cost) azaltıcı bir etkisi olduğunu gösteren çalışmalar vardır.57 Güçlü ve olumlu bir kurumsal itibarın rakipler için bir mobilite engeli teşkil ederek işletmenin sürdürülebilir rekabet üstünlüğüne katkısı olduğu Porter tarafından ifade edilmektedir.58 Hatta kurumsal itibarın genel anlamda işletme başarısı ve rekabet sürecinde hayatta kalmada etkisi de görülmektedir.59 Kurumsal itibar bilgi asimetrisinden kaynaklanan birtakım sorunları, özellikle ahlaki tehlike sorununu giderebilmektedir.60 Gardberg, kurumsal itibarın kişilerin işletmenin performansına ilişkin mevcut bilgileri değerlendirerek işletmenin geçmişteki davranışlarına ilişkin yargılar ve gelecekte sunması muhtemel sonuçlara ilişkin beklentiler geliştirmesi neticesinde oluştuğunu belirtmektedir.61 Paydaşların şirketlere ilişkin değerlendirmeleri, işletmenin sahip olduğuna inanılan ve paydaşların hafızalarında yer bulan birtakım özelliklere ilişkin inanç ve fikirlere dayalı olarak gerçekleşmektedir.62 Birçok durumda paydaşlar işletmeye ilişkin objektif yargılara varmak için gerekli zaman, motivasyon ve bilgi düzeyine sahip değildir.63 Pek çok durumda paydaşların işletme ile etkileşim kararları hali hazırda var olan şemalara dayalı olarak verilmektedir. Dolayısıyla, paydaşların zihinlerinde olumlu bir itibara sahip olan işletmeler, bu paydaşların öncelikli tercihleri olmakta veya paydaşlar bu işletmelere ilişkin Resnick, J.T., “Corporate Reputation: Managing Corporate Reputation- Applying Rigoruous Measures to a Key Asset. The Journal of Business Strategy, Vol. 25, No. 6, 2004, s.3037 57 Rose, C. ve Thomsen S. “The Impact of Corporate Reputation on Performance: Some Danish Evidence, European Management Journal, Vol. 22, No. 2, 2004, s.201-210. 58 Porter, M., Competitive Advantage: Creating and Sustaining Superior Performance, (New York: The Free Press. 1985,s.187.) 59 Rao, H. “The Social Construction of Corporate Reputation: Certification Contests, Legitimization and the Survival of Organizations in the American Automobile Industry “1895-1912”,” Strategic Management Journal, Vol.19, Winter: 19994, s.37-38. 60 Dobson, J.; “Moral Hazard, Adverse Selection and Reputation: A Synthesis,” Managerial Finance, Vol.16, No.6, 1992, s.2. 61 Gardberg, A.G.E., s.23) 62 Long-Tolbert, Sylvia, “A Conceptual Framework and Empirical Tests of The Antecedents and Consequences of Corporate Reputation: A Study of Consumer Markets,” (Unpublished Doctorate Dissertation), Ohio State University. 2001, s.46 63 Goldberg, Rochelle; “Corporate Image: Business Competency vs. Social Conscience,” (Unpublished Doctorate Dissertation), Harvard University., 1998, s.8. 123 Sinan YILMAZ kararlarını genel olarak hali hazırdaki şemalara uygun olarak almaktadır. Bu da iyi bir kurumsal itibarın değerli olmasının temlinde yatan nedendir. Kurumsal itibarın işletmeye sağladığı bu faydalar basit bir biçimde oluşmaktadır. İyi ve güçlü bir kurumsal itibar paydaşlar açısından işletmeyi daha cazip bir hale getirerek paydaşların bu işletme ile etkileşim doğrultusunda daha istekli olmalarına neden olur.64 İşletme ve paydaş arasında işletmenin paydaşlara yaklaşımına ilişkin bir bilgi asimetrisi mevcuttur. Herhangi bir paydaşın işletmeye ilişkin bilgisi ile işletmenin bilgisi arasındaki bu bilgi asimetrisi paydaş açısından işletme ile etkileşime ilişkin birtakım belirsizlik ve riskleri beraberinde getirir. Kurumsal itibar bu noktada bir sinyal görevi görerek paydaşlara işletmenin bu asimetrinin neden olduğu riskler noktasında daha güvenilir olduğunu belirtir. Dolayısıyla paydaş açısından kurumsal itibarı daha iyi ve daha güçlü olan işletme ile etkileşim daha güvenilir olacaktır. Bu güvenilirlik ise eşit şartlar altında itibarlı işletmenin cazibesini arttırırken, paydaş açısından daha kötü koşullarda bir işletmenin bile itibarın sağladığı güvenden dolayı tercih edilir olmasını sağlayabilecektir. Burada paydaş-işletme etkileşimindeki azaltılmış riskin neden olacağı daha düşük risk primi temel etken olabilir. Hatta itibarlı bir işletme ile etkileşim paydaşlara güven, huzur, prestij ve aidiyet gibi birtakım sübjektif faydalar da sağladığı için itibarsız bir etkileşimin sunduğu objektif faydalardan daha değerli olarak algılanarak paydaş tarafından tercih edilebilir. Kurumsal itibar sosyal-psikolojik süreçler sonucunda oluşur. Bu süreçlerde paydaşlar işletmelerle yaşadıkları süreçler sonucunda edindikleri tecrübeleri, işletme tarafından paydaşlara sunulan bilgileri ve paydaşların işletmeye ilişkin farklı kanallardan edindikleri bilgileri işleyerek işletmelere ilişkin bir takım değer yargıları geliştirirler. Bu değer yargıları işletmeye yönelik olumlu değer yargıları olursa bunlar kurumsal itibarı oluşturur ve güçlendirir. Söz konusu değer yargılarının olumsuz olması durumunda ise kurumsal itibar zedelenir ve zayıflar. 64 Fombrun, Charles ve Cees van Riel;, Fame & Fortune: How Successful Companies Build Winning Reputations, (New Jersey: Pearson Education , 2004 s.25) 124 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR 4. KURUMSAL İTİBARIN OLUŞUMU Bilginin yaygın ve yoğun olduğu günümüz dünyasında, paydaşlar işletmeler ile etkileşim kararları verirken, objektif bilginin yanı sıra sübjektif bilgiden de yararlanmaktadır. İşletmeye ilişkin bilgileri derleme ve değerlendirme zahmetine katlanmak istemeyen paydaşlar, kararlarında işletmeye ilişkin bilgileri yansıtan temsilcilerden istifade edebilir. İtibar içerdiği bilgi sinyalleri ile bu temsilcilerden biridir.65 Geleneksel anlayışa göre kurumsal itibarın oluşumunun objektif ve nitel bilgilere dayandığı varsayılmasına karşın, günümüzde itibarın görece olarak sübjektif bilgiye dayandığı kabul edilmektedir. Kurumsal itibarın belirleyicileri gerçeklerden ziyade gerçeklerin nasıl algılandığıdır”66. Long-Talbert’a göre kurumsal itibar işletmenin geçmişteki davranışları ve bu davranışların paydaşlar üzerindeki mevcut ve tahmin edilen sonuçlarına ilişkin paydaşlar tarafından paylaşılan genel değerlendirmelerdir. Bu açıdan itibar, paydaşların işletme tarafından sergilenen davranışları anlamlandırmaları ve işletme ile etkileşim deneyimleri sonucunda geliştirdikleri tutumu ifade etmektedir.67 Kurumsal itibarın oluşumuna ilişkin çalışmalar kurumsal itibarın sosyo-psikolojik süreçler aracılığıyla oluştuğu noktasında hemfikirdir.68 Bu, kurumsal itibarın oluşumun temelinde, paydaşların işletme ile etkileşimleri sonucu edindikleri bilgi ve etkileşimin neden olduğu duyguları anlamlandırma ve içselleştirme sürecinin yer aldığını ifade etmektedir. Dolayısıyla söz konusu süreçler duyuşsal ve bilişsel anlamlandırma süreçleridir. 65 Jones, Gary; “Reputation as Reservoir: The Value of Reputation as a Buffer Against Loss in Times of Economic Crises,” (Unpublished Doctorate Dissertation), University of South California. 1997, s. 35 66 Jones, 1997, s.28 67 Long-Talbert 2001, s.28 68 Bromley, D.;, Reputation, Image and Impression Management, (Sussex: John Wiley and Sons. 1993, s. 14) Fombrun, 1996, s.32 125 Sinan YILMAZ Bromley itibar oluşumunu “izlenim oluşturma” (diğer adıyla “kişinin algılanması”) olarak adlandırdığı bir sürece bağlamaktadır. İzlenim oluşturma ise sosyal bilişselleştirme adlı daha geniş bir kavramın parçasıdır.69 Gardberg ise sosyal bilişselleştirme kavramını daraltarak itibar oluşumunu örgütsel bilişselleştirme kapsamında incelemektedir.70 Sjovall ise bireyler nazarında kurumsal itibarın oluşum sürecini bilişsel atfetme (cognitive attribution) teorisi ışığında açıklamaktadır.71 Kurumsal itibarın oluşumu belirli aşamalardan meydana gelen bir süreçtir. Bu aşamalar aşağıda sıralanmaktadır:72 İşletmenin paydaşlara ilettiği bilgi sinyalleri, paydaşların işletmeye ilişkin beklentiler oluşturmasına neden olmaktadır. Bu beklentiler aynı zamanda paydaşların işletmeye ilişkin değerlendirme kriterleridir. Paydaşlar sahip oldukları şemalar doğrultusunda etkileşimde bulunacakları işletmeleri seçmektedir. Burada işletme seçimine ilişkin rasyonel bir süreç kadar, şemalar ve bilişsel atfetme süreci de etkili olmaktadır. İşletmelerin paydaşlarla etkileşimleri esnasında, vermiş oldukları bilgi sinyalleri ile tutarlı davranış sergilemesi, paydaşlar nazarında kendileri ile ilgili olarak var olan anlam şemalarını destekleyerek güçlendirecektir. Zaman içerisinde bu etkileşimlerin başarıyla sürdürülmesi, paydaşlar nazarındaki şemaların sistemleşerek kurumsal itibar denilen olguya dönüşmesini sağlamaktadır. Paydaşlar, grup içi ve grup dışı iletişimler ile bu itibarları yayarak yabancılar nazarında işletme ile ilgili şemalar ve kurumsal itibar oluşmasına katkıda bulunmaktadır. 69 Bromley, 1993, s. 108. Gardberg 2001. 71 Sjovall, Maria; “From Actions to Impressions: Cognitive Attribution Theory and the Formation of Corporate Reputation,” 2002 Winner Best MBA Paper in Corporate Citizenship, The Center For Corporate Citizenship at Boston College. 2002, s. 3 http://www.bcccc.net/index.cfm?fuseaction=document.showDocumentByID&nodeID=1 &DocumentID=411 72 Long-Tolbert, 2001, s.40-59; Gardberg, 2001, s.127-133. 70 126 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR Dolayısıyla kurumsal itibarın oluşumunda iki farklı, ancak ilişkili sosyo-psikolojik sürecin ayrı ayrı veya eşanlı işleyişinin etkili olduğu ifade edilebilir. Ek olarak, kurumsal itibarın oluşumunda işletmenin oluşturduğu beklentiler ve bu beklentileri karşılamasının, yani işletmenin tutarlığının ve güvenilirliğinin de önemi yadsınamaz bir öneme sahiptir. Bu süreçler ve itibar tutarlılık ilişkisi aşağıda ele alınmaktadır. İzlenim oluşturma süreci, örgütlerin hangi özelliklerinin dikkat çektiği, örgütlere ilişkin bilgilerin ne kadar doğru ve hızlı bir biçimde değerlendirildiği, bu bilgilerin uzun ve kısa vadede nasıl saklandığı, tanındığı ve gerektiğinde geri çağrıldığı ile ilgilenmenin yanı sıra, bu gözlemlerden ve hafızalardan ne tür çıkarımlar yapıldığı ile ilgilenmektedir. Sosyal etkileşimler sonucunda bireyler başkalarını temsil eden şemalar veya izlenimler oluşturmaktadır. Şemalar bireylerin başkalarına yönelik tutum ve davranışlarına yön veren zihinsel harita görevi görmektedir.73 Şemaların oluşumu bilgiye dayalı, yani rasyonel olabileceği gibi tamamen duygusal temelli de olabilmektedir. Kişiler algılarını bazen ilk izlenimler üzerine kurmaktadır. İlk izlenimlere dayalı algılar eksik bilgiye dayanmakta, ancak bilgi düzeyinde artış gerçekleştikçe bu algılar değişmektedir.74 İtibar açısından değerlendirildiğinde bu duygusal şemalar, diğer bir ifadeyle, önyargıya dayalı ilk izlenimler, kısa ömürlü olabilmektedir. Her ne kadar ilk izlenimler itibar oluşumunda önemli bir role sahip olsalar da, bu ilk izlenimleri desteklemeyen direkt tecrübeler yaşandığında, etkileri kaybolmaktadır.75 Paydaşlar, işletme ile yaşadıkları tecrübeler sonucunda veya itibarın iletişim yoluyla aktarımı aracılığıyla izlenim oluşturabilmektedir. Hatta, söz konusu izlenimlerin işletmeye ilişkin herhangi bir tecrübeye sahip olmayan kişilere iletilmesi, işletmenin itibarının işletmeden bağımsız bir hal almasını sağlayabilir. Ancak, yine de itibarın temel yapı taşını söz konusu işletme ile birebir tecrübeler yaşayan kişilerin izlenimleri teşkil etmektedir.76. Kişisel 73 Bromley, 1993, s.24 Bromley, 1993, s.33 75 Bromley, 1993, s.25 76 Bromley, 2000:246 74 127 Sinan YILMAZ tecrübe ve deneyimlere dayalı olarak gelişen tutumlar ikincil bilgi kaynaklarına dayalı olanlardan daha güçlüdür.77 Yine de, sosyal grubun oluşturduğu ağda yapılan iletişim faaliyetleri, verilen mesaj grubun deneyimlerince destekleniyorsa izlenimlerin homojenliğini ve gücünü destekleyebilmektedir.78 Paydaşlar yaşadıkları tecrübeleri şemalar aracılığıyla “tercüme” ederek anlamlandırmaktadır. Bireysel anlamlandırma, alınan uyarıcıları şemalar aracılığıyla bilişselleştirme sürecidir. Şemalar, geçmişte edinilen tecrübelerden kaynaklanarak algı, hafıza ve yargı üzerindeki etkileri ile gelecekte yaşanacak tecrübeleri şekillendirmektedir. Şemalar yeni bilginin algılanması, hafızadaki bilgilerin çağrılması ve her ikisinden yapılan çıkarımları da etkilemektedir. Gözlemciler yeni bilgi sinyalleri edindikçe, bunları mevcut şemalarla eşleştirerek bu şemalara uydurmaktadır. Bu süreçte iki temel bilgi işleme hatası ortaya çıkabilmektedir. Bu hatalardan ilki, bireylerin gözlemledikleri sinyalleri mevcut şemalara uydurma çabası esnasında sinyalleri çarpıtmaları, ikincisi ise sinyallerde yer almamasına karşın şemada yer alan bilgileri de sinyal ile birlikte algılamalarıdır. Zaman içerisinde tecrübelerin artmasıyla şemalar daha istikrarlı bir hal alarak kararların tekil dayanağı haline gelebilmektedir.79 Bu bağlamda ele alınan paydaş deneyimleri paydaşların işletmeler ile etkileşimleri sonucu edindiği deneyimleri ve işletmelerin paydaşlara yönelik iletişimlerini kapsamaktadır. Paydaşlar işletmelerden beklentileri doğrultusunda bu deneyimleri anlamlandırır. Dolayısıyla kurumsal itibarın oluşumunda farklı paydaş gruplarının farklı beklentilerinden dolayı etkili olan farklı faktörler öne çıkmaktadır. Bu faktörlere ilişkin yazında çok farklı öneriler ve sınıflandırmalar bulunmaktadır. Bu faktörler çoğunlukla kurumsal itibarın ölçününe yönelik olarak geliştirilen ölçütler ile örtüşmektedir. 77 Long-Tolbert, 2001, s.6 Bromley, 1993, s.246 79 Rindova, Violina, “Competing for the Mind: Corporate Communications and Observers’ Interpretations of Specialty Coffee Chains”, (Unpublished Doctorate Dissertation), New York University, 1998, s.30. 78 128 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR Literatürde yaygın olarak yer bulan kurumsal itibar ölçütleri Fortune dergisi tarafından yapılan Amerika’nın En Beğenilen Şirketleri (America’s Most Admired Corporations) araştırması, Harris Interactive tarafından yapılan Harris-Fombrun İtibar Katsayısı (Reputation Quotient) çalışması ve Reputation Institute tarafından gerçekleştirilen RepTrak araştırmasıdır. Bu araştırmaları kurumsal itibarı ölçmeye yönelik olarak farklı yaklaşımlar ve yöntemler kullanmakla beraber kurumsal itibarı ölçmeye yönelik olarak kullandıkları ölçeklerde yer alan belirli faktörler bulunmaktadır. Fortune dergisinin ölçümü kurumsal itibarı sekiz boyutta ölçmektedir. Bu ölçüme konu olan sekiz boyut (veya itibar bileşeni); yönetim kalitesi, işletme kaynaklarının akılcı kullanımı, finansal sağlamlık, uzun vadeli yatırım değeri, ürün veya hizmet kalitesi, yenilikçilik, işletmenin yetenekli insan kaynağını bünyesine çekme, geliştirme ve muhafaza etme yeteneği, son boyut olarak da toplum ve çevreye yönelik sorumluluktur.80 Harris-Fombrun İtibar Katsayısı ölçeği ise kurumsal itibarı altı boyutta ele almaktadır. Bu boyutlar; finansal performans, ürün ve hizmetler, vizyon ve liderlik, çalışma (işyeri) ortamı, sosyal sorumluluk ve son olarak duygusal çekiciliktir.81 İtibar Katsayısı ölçeği Fortune dergisinin ölçeğine kıyasla daha yeni bir ölçektir. Bu ölçek Fortune ölçeğinin genel anlamda paydaşların işletme itibarına ilişkin algılarını ortaya çıkartmaktaki yetersiz kalması üzerine geliştirilmiştir.82Fortune ölçeğine yönelik en büyük eleştiri ölçekte kullanılan boyutların genel anlamda hissedar paydaş grubu üzerinde odaklanmış ve yine bu boyutların ağırlıklı olarak finansal performansa yönelik olduğu yönündedir. Bu bağlamda düşünüldüğünde İtibar Katsayısı 80 Schreiber, E. S.; “Why do Many Otherwise Smart CEOs Mismanage the Reputation Asset of their Organization?” Journal of Communication Management, Vol.6, No.3: 2002, s.211. 81 Wartick, Steven; “Measuring Corporate Reputation: Definition and Data,” Business & Society, Vol.41, No.4: 2002, s. 384. 82 Davies vd. 2003, s..142 129 Sinan YILMAZ ölçeğinde yer alan boyutların diğer paydaş gruplarını ve beklentilerini daha iyi kapsadığı görülmektedir.83 Reputation Institute tarafından geliştirilen ve uygulanan RepTrak adlı ölçüm bahsedilen ölçeklerin en yenisidir. Bu ölçek 2006 yılında gerçekleştirilen bir çokuluslu araştırma doğrultusunda geliştirilmiştir ve kurumsal itibarı küresel geçerliliği olduğu ifade edilen yedi boyutta ölçer. Bu boyutlar; ürün ve hizmetler, yenilik, işyeri, kurumsal yönetim, yurttaşlık, liderlik ve performanstır.84 Bu ölçeklerde kullanılan itibar boyutları farklı paydaş gruplarının işletmeye ilişkin farklı önceliklerdeki beklentilerini yansıtmaktadır. Hissedarlar işin finansal performans ürün ve hizmet kalitesinden daha öncelikli bir beklenti olabilecekken müşteriler için ürün ve hizmet kalitesi en öncelikli beklenti olacaktır. Benzer bir biçimde işletme ile hiçbir bağı bulunmayan bir çevre örgütü işletmenin sosyal ve çevresel sürdürülebilirlik yaklaşımlarına öncelik verecek ve muhtemelen işletmenin finansal performansı veya ürün/hizmet kalitesi ile pek fazla ilgilenmeyecektir. Fombrun ve van Riel 2004 yılında yayınladıkları ve kurumsal itibarın oluşumu ve burada etkili olan temel faktörleri inceledikleri araştırmalarında yüksek ve düşük itibarlı işletmelerin itibar düzeyleri arasındaki farklılığı açıklayan beş faktör bulmuştur. Bu faktörler; görünürlük, farklılık, dürüstlük, şeffaflık ve tutarlılık olarak sıralanmaktadır.85 Görünürlük; işletmenin isminin, paydaşların zihninde yer edinmesi şeklinde ifade edilmektedir. Pazarlama literatüründe marka tanınmışlığı olarak geçen bu kavram, paydaşların işletme ismini ne derecede hatırladığıyla ilgilidir. Görünürlüğe katkıda bulunan faktörler genel belirginlik ve pazar belirginliği şeklinde iki gruba ayrılmaktadır. Genel belirginlik faktörleri olarak işletmenin fiziksel olarak yoğun trafik 83 İtibar katsayısı ölçeğinin teorik temelleri ve geliştirilmesi süreci Niomi Gardber’in New York Üniversitesi, Stern İşletme Fakültesinde Charles Fombrun danışmanlığında hazırladığı doktora tezinde detaylı bir biçimde anlatılmaktadır. 84 http://www.reputationinstitute.com/advisory-services/reptrak (Erişim: 16.07.2009). 85 Fombrun ve van Riel 2004, s. 85–9 130 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR bölgelerinde bulunmasını ifade eden cadde ifşası, işletmenin yerli olması durumunda daha yaygın şekilde tanındığını ifade eden ulusallık ile işletmenin reklâmlar ve haberler aracılığıyla medyada yer almasını ifade eden medya varlığıdır. Pazar belirginliği sınıfında ise işletmenin elinde bulundurduğu markalar portföyünün değerini yansıtan marka değeri, işletmenin sermaye piyasaları aracılığıyla halka açılmışlığını ifade eden borsa kotasyonu ve işletmenin sosyal sorumluluklarının bilincinde olma ve bu sorumlulukları yerine getirme durumunu ifade eden kurumsal yurttaşlık faktörleri yer almaktadır.86 Farklılık; kısaca işletmenin, kendisini rekabet ortamındaki diğer işletmelerden ayrıştırarak paydaşlar nazarında farklı bir konum edinmesi olarak açıklanmaktadır. Farklılık, işletmenin sahip olduğu itibar platformu, slogan, kurumsal efsaneler, marka ve logo boyutunda oluşturulmaktadır. İtibar platformu işletmenin itibarının çekirdeğini oluşturan, paydaşlara vaat ettiği temel değerler bütünü olarak ifade edilmekte ve işletmenin kurumsal iletişiminin ana temasını oluşturmaktadır. Yüksek kurumsal itibar seviyesine sahip işletmelerin itibar platformları işletmenin stratejileri ile uyum göstermenin yanı sıra, paydaşların işletmeye ilişkin duygusal bir çekicilik hissetmesini sağlayacak ve beklenmedik ilişkilendirmeler uyandırarak kişilerin bilişlerinde yer edinecek şekilde tasarlanır. Başarılı işletmelerin sloganları paydaşlar için değerli temalar içermekte ve bu nedenle paydaşların zihinlerinde daha kolay yer edinebilmektedir. Yüksek itibara sahip işletmelerin marka ve logoları, bu işletmelerin farklılığını ön planda tutarak bu açıdan başka hiç bir işletmeye benzememelerini sağlamaktadır. Kurumsal efsaneler, işletmenin temel değerlerini ve işletmenin işleyişinin paydaşların beklentilerini karşılamaya yönelimini yansıtan hikâyelerdir. Güçlü kurumsal itibara sahip olan işletmelerin kurumsal efsaneleri, işletmenin yetkinliklerini, aktivitelerini ve başarılarını aktararak paydaşlara işletmenin değerleri ve paydaşların beklentileri arasındaki uyumu göstermektedir.87 86 87 Fombrun ve van Riel, 2004, s. 106–124 Fombrun ve van Riel, 2004, s. 133–145 131 Sinan YILMAZ Dürüstlük; işletmenin samimi, içten, gerçek ve güvenilir görülmesi ile ilgilidir. Dürüstlük vaatler ile eylemler arasındaki uyumun, diğer bir ifadeyle, kim olunduğu, ne denildiği ve ne yapıldığı arasındaki tutarlılığın bir fonksiyonudur. Ancak dürüstlük açısından içtenlik ve iyi niyetlilik yeterli değildir. Paydaşlar, işletmeleri niyetlerine göre değil eylemlerine göre değerlendirmektedir. Dürüstlüğün çekirdeğinde kurumun değerler bütününü ifade eden kimlik yer almaktadır. Paydaşlar işletmeye ilişkin sahip oldukları bilgi ve tecrübelerden yararlanarak işletmenin kimliğini keşfetmektedir. İşletmenin iç paydaşları tarafından benimsenen kimlik, kurumun arzu edilen kimliği ve paydaşların işletme ile etkileşimleri soncu keşfettiği kimlik ne kadar örtüşüyor ise işletme o kadar dürüst olarak algılanmaktadır.88 Şeffaflık; işletmenin, paydaşların işletme faaliyetleri ve işletmenin geleceğine ilişkin doğru değerlendirmeler yapabilmeleri için ihtiyaç duyacakları tüm ilgili bilgilere ulaşmasına izin vermesini ifade etmektedir. Şeffaflık, paydaşların işletmenin iddialarını teyit etmesine imkân sağlayarak güven unsuruna katkıda bulunmaktadır. İşletme tarafından paydaşlara sunulan bilginin paydaşların işletme ile ilgili kararlarında işlevsel olabilmesi için bilgi kapsamlı, ilgili ve zamanında, güvenilir ve kıyaslanabilir olmalıdır.89 Şeffaflık beş boyutta gerçekleşmektedir. Bunlardan ilki, ürün ve hizmetlerin özelliğine ilişkin bilgilerin sunulmasıdır. Şeffaflığın ikinci boyutu finansal performansa ilişkin şeffaflıktır. Şeffaflığın üçüncü boyutu örgüt liderlerinin vizyonlarını çeşitli biçimlerde halka iletmesiyle ilgili olan liderlik ve vizyon şeffaflığıdır. Vizyon şeffaflığı liderlerin vizyonlarını halkla aktif bir biçimde paylaşmasının yanı sıra söz konusu vizyonun kurumsal iletişim faaliyetleri ile iletilmesini gerektirmektedir. Sosyal sorumluluğa ilişkin şeffaflık dördüncü boyutu oluşturmaktadır ve işletmenin tüm faaliyetlerinin sosyal ve çevresel etkilerinin paydaşların denetimine açılmasını gerektirmektedir. Şeffaflığın son boyutu işletmenin sunduğu iş ortamı ve şartlarına ilişkin bilgileri paydaşlarla paylaşmasıdır. Şeffaflığın bu boyutu zaten pek çok işletmede, nitelikli iş gücünü örgüt bünyesine çekebilmek için, uygulanmaktadır.90 88 Fombrun ve van Riel, 2004, s. 161-182 Fombrun ve van Riel, 2004, s.185-191 90 Fombrun ve van Riel, 2004, s. 198-204. 89 132 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR Tutarlılık, işletmenin itibar platformlarının tüm paydaş grupları ile girişilen tüm iletişimlerinde tutarlı bir şekilde yer almasını gerektirmektedir. Tutarlılık, işletmenin paydaşları ile diyaloglara girişerek paydaşların beklentilerinin neler olduğunu öğrenmesini ve itibar platformunu bu beklentiler etrafında şekillendirmesini gerektirmektedir. Tutarlı bir itibar platformu, paydaşların beklentileri ile işletmenin davranışlarını uyumlulaştırmakta yardımcı olmaktadır. Ancak bu uyumu sağlamakta en etkili araç işletme tarafından iletilen mesajların tutarlı olmasıdır. İşletmenin iletişimine konu olan mesajların farklı paydaşların farklı beklentilerine değinmesi gerekmektedir. Mesajın hedef paydaş grubu tarafından diğer paydaş gruplarıyla paylaşılabileceği ve hedef harici paydaş gruplarının da söz konusu mesajlara ulaşabileceğinin göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Son olarak söz konusu mesajların iletilmesinde ve paydaşlarla birebir etkileşimlerde “cephe” konumunda olan çalışanların, kişisel iletişim ve davranışlarının itibar platformu ile tutarlı olması gerekmektedir. Bu hususta tutarlılığın sağlanabilmesi için örgüt liderliğinin bu tutarlılığı kendi iletişim ve davranışlarında sergileyerek çalışanları motive etmesi gerekmektedir.91 Kurumsal itibar, işletme paydaş etkileşimleri sonucu oluşan bir olgudur. Paydaşlar işletmeye ilişkin bilgi ve deneyimlerini, işletmelerden beklentileri doğrultusunda değerlendirerek işletmelere itibar atfeder. Bu süreçte işletmelerin yapabileceği en önemli iki şey, paydaş beklentilerinin şekillendirilmesine yönelik iletişim gerçekleştirmek ve bu beklentileri en iyi şekilde karşılamaktır. İşletmeler paydaşlara sundukları bilgi doğrultusunda paydaşların işletmelerden beklentilerini etkileyebilirler. Burada önemli olan ise, işletmelerin paydaşlar için değerli olan unsurlar üzerinde itibarlarını oluşturmaya çalışmalı ve bu unsurlarla ilgili olarak hem gerçekçi hem de paydaşları memnun edecek düzeyde performans sağlamalıdır. Bu bağlamda kamunun aydınlatılması olarak adlandırılan paydaşlarla iletişim faaliyetleri, kurumsal iletişim kavramında yer alan diğer faaliyetleri tamamlayıcı ve destekleyici bir rol oynayacaktır. 91 Fombrun ve van Riel, 2004, s. 217-24. 133 Sinan YILMAZ 5. KURUMSAL İTİBAR AYDINLATILMASININ ROLÜ VE KAMUNUN Günümüzde hâkim olan ekonomik koşullarda başarı iç ve dış paydaşlarla başarılı ilişkilere bağımlıdır.92 Bu ilişkileri oluşturmak ve yürütmek ise örgüt ve paydaşları arasındaki iletişim ve etkileşimin yönetimi olarak tanımlanan kurumsal iletişim faaliyetleri aracılığıyla gerçekleştirilir. 93 Kurumsal iletişim, örgüt açısından önemli olan paydaşlara örgütün amaç ve görüşlerinin seçici biçimde iletimini içerdiği için bir yönetim fonksiyonu olarak ele alınmalı ve uygulanmalıdır. Bu bağlamda kurumsal iletişim örgüt adına yapılan tüm iletişim faaliyetleridir. Balmer işletmenin söylediği, ürettiği veya yaptığı her şeyin “iletişim” olduğunu belirtmektedir. Bu yönden ele alındığında isim ve markalar, logo ve benzeri grafiklerin tümü, örgüt tarafından yapılan formel açıklamalar, medya ilişkileri, firmanın işleyişi esnasında paydaşlarla girişilen tüm etkileşimler birer kurumsal iletişim faaliyeti olarak algılanmaktadır.94 Kurumsal itibar üzerinde en fazla etkiye sahip olan paydaş grupları çalışanlar, müşteriler ve hissedarlardır.95 Bu paydaşlar hem işletme ile en fazla etkileşimi gerçekleştiren hem de diğer paydaşlar ile en fazla etkileşimi gerçekleştirdikleri için bu etkiye sahiptir. Dolayısıyla, kurumsal itibarın oluşumu ve yönetilmesinde bu paydaşlar üzerinde yoğunlaştırılmış kurumsal iletişim faaliyetleri ön plana çıkar. İşletmelerin tüm paydaşların ihtiyaç ve isteklerini göz önünde bulundurması gerekmekle birlikte, bazı paydaş gruplarının diğerlerinden 92 Testa, M. R.; “A Model for Organisation-based 360 Degree Leadership Assessment,” Leadership & Organisation Development Journal, Vol.23, No.5: 2002, s.260. Goldberg, A. I., G. Cohen ve A. Fiegenbaum; “Reputation Building: Small Business Strategies for Successful Venture Development,” Journal of Small Business Management, Vol.41, No.2: 2003, s.170. 93 Balmer, John ve Edmund Gray; “Corporate Identity and Corporate Communications: Creating a Competitive Advantage,” Corporate Communications: An International Journal, Vol.4, No.4: 1999, s. 172 Steyn. B, ve Puth, G. Corporate communication Strategy. (Heinemann: Sandown, 2000, s.:3) Yamauchi, K.; “Corporate Communication: A Powerful Tool for Stating Corporate Missions,” Corporate Communications: An International Journal, Vol.6, No.3, 2001:131) 94 Balmer, John;, “From the Pentagon: A New Identity Framework,” Corporate Reputation Review, Vol.4, No.1: 2001, s.11-22. 95 The Wirthlin Report, Nisan 2000 134 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR daha önemli, daha öncelikli olduğu durumlar ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda işletmenin başarısı ve kurumsal itibarı için hissedarlar en önemli paydaş grubu olarak dikkat çekmektedir.96 Kurumsal itibar ile hisse senedi fiyatı arasında önemli bir ilişki bulunmakta ve hisse senedi piyasalarında yatırım yapanlar üstün nitelikli, itibarlı işletmeleri tercih etmektedir. Bu tür “yıldız” statülü işletmelerin hisse senetlerini tercih eden yatırımcılar bu şirketlerin rakiplerinden daha yüksek büyüme ve karlılık sergileyerek daha karlı bir yatırım sağladığını düşünmektedir. Ancak, bazı çalışmalar bu tür işletmelerin daha yüksek getiriden çok yatırımcıların bu tür işletmelere ilişkin risk algısının daha düşük olduğu için tercih edildiğini göstermektedir.97 Hissedarların herhangi bir şirketten temel beklentileri bu şirketlere katkıda bulundukları sermayenin karşılığı olan kar payı ve işletmenin kendileriyle olan ilişkilerinde mümkün olabildiği kadar şeffaf olmasıdır98. Bununla beraber, bazı bireysel ve kurumsal yatırımcılar yatırım kararlarını finansal performansın yanı sıra sosyal performansa dayandırmaktadır. Bu tür yatırımcılar açısından işletmenin sosyal ve çevresel sürdürülebilirliğe ilişkin iletişimi de ön planda yer almaktadır. Hissedar değeri prensibi olarak adlandırılan finansal yönetim ilkesi hissedarların yatırımlarının getirisini maksimize edecek bir şekilde yönetilmesi gerektiğini savunan bir yaklaşımdır99. Hissedar değer analizi olarak adlandırılan ve bu yaklaşımda başarının temel ölçütlerinden birini oluşturan ölçüm işletmenin yıl içerisinde ağırlıklı ortalama sermaye maliyetinin üzerinde bir getiri elde edip edemediği ile ilgilenmektedir. Hissedarlar bu şirkete yaptıkları yatırımın getirisini risksiz getiri ile karşılaştırmaktır. Hissedar değeri yaratımı, özde işletmenin sahip olduğu sürdürülebilir rekabetçi avantaj ile ilgilidir. Rekabetçi üstünlük değer 96 Einwiller, Sabine ve Markus Will; “Towards an Integrated Approach to Corporate Branding - An Empirical Study,” Corporate Communications: An International Journal, Vol.7, No.2, 2002, s.104. 97 Antunovich vd., A.G.E. s.1). 98 Fombrun, 1997, s.64 ve Fombrun ve van Riel, 2004, s.185 99 Doyle, P.; Value-Based Marketing - Marketing Strategies for Corporate Growth and Shareholder Value, (Great Britain: Alden Press. 2000, s.20 135 Sinan YILMAZ yaratımı için gerekli olan temel araçtır.100 Rekabetçi üstünlük, müşterilerin işletmeyi rakiplerine tercih ederek o işletmenin mal ve hizmetlerini satın alması anlamına geldiği için rekabetçi üstünlüğün elde edilmesi için gerekli olan araçlar ve faaliyetler, pazarlama fonksiyonu kapsamında gerçekleştirilmektedir. Hissedar değerinin maksimize edilmesinin tek yolu müşterilerin tatmininden ve çalışanların da motive edilmesinden geçmektedir.101 Morgan ve Takahishi hissedar değeri konusunun işletmeler ve hissedarlar açısından birden çok boyutta önem taşıdığını ifade etmektedir. Hissedar değeri şirketin yönetilmesi sürecinde hissedarların çıkarlarının baskın olması anlamına gelmektedir. Hissedar değeri yaratamayan bir işletme, yatırımcıların hisselerini satması sonucunda değer yitirebilmektedir. Ancak hissedar değeri yaratılamamasının “kötü yönetim” sonucu olduğu algılandığında ise, şirketin hisse fiyatı düşecek ve işletme rakipler tarafından satın alınma riskine de maruz kalacaktır.102 Kurumsal yönetim (corporate governance) olarak adlandırılan yönetim yaklaşımı, hissedar değerinin maksimizasyonunun yönetimin temel prensiplerinden biri olmasını sağlar. Her ne kadar hissedar değeri yaklaşımı hissedar paydaş grubunun çıkarlarına öncelik tanıyor gibi görünse de, uzun vadeli hissedar değeri üzerine odaklanarak diğer paydaşların çıkarlarını da güvence altına alır. Kurumsal yönetim yaklaşımının temel amacı da tüm paydaşların haklarının güvence altına alınmasıdır. Kurumsal yönetim kavramına ilişkin yazında pek çok tanım bulunmasına karşın kavramın; bir kurumda yer alan tüm paydaşların çıkarlarını dengeleyerek, etkin çalışmasına, beşeri ve finansal sermayeyi çekmesine, uzun vadede şirket sürdürülebilirliğini sağlayarak tüm paydaşların beklentilerinin karşılayan her türlü kanun, yönetmelik, kod ve uygulamalar ile ahlaki ilkeler olarak tanımlanması mümkündür.103 100 Morgan ve Takahashi, 2002 s.170. Mitchell, 2002, s.28. 102 Morgan, G. ve Y. Takahashi; “Shareholder Value in the Japanese Context,” Competition & Change, Vol.6, No.2, 2002, s.170. 103 Kılıç, Metin. “Kurumsal Yönetim” Yönetim Yaklaşımlarıyla Kurumsal Sürdürülebilirlik Editör: Senem Besler, (İstanbul: Beta Yayınları, 2009. s. 129.) 101 136 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR Kurumsal yönetim paydaş hak ve çıkarlarını, özünde yer alan temel ilkeler aracılığıyla sağlar. Bu ilkeler; eşitlik, şeffaflık, sorumluluk ve hesap verebilirlik ilkleridir.104 Bu ilkelerden şeffaflık ilkesi hem kurumsal itibarın oluşumunda sağladığı, katkı hem de kamunun aydınlatılması kavramındaki merkezi yerinden dolayı irdelenmelidir. Kurumsal yönetimin şeffaflık ilkesi; işletme faaliyetleri, finansal koşulları, performansı, işletme riski, risk görüntüsü ve risk yönetimi hakkında ihtiyaç duyanların kullanabilecekleri, doğru değerlendirmeye imkan verecek bilgilerin, zamanında, güvenilir bir biçimde kamuya açıklanmasının yanı sıra açıklanan bilgilerin doğru, kaliteli, alınacak kararlarla ilgili ve ölçülebilir nitelikte olmasını gerektirir. Farklı bir biçimde ifade edilecek olursa, bu ilke ticari sır niteliği taşımayan, şirket ile ilgili finansal ve finansal olmayan bilgilerin zamanında, doğru, eksiksiz, anlaşılabilir, yorumlanabilir bir biçimde, düşük maliyetle ve kolayca erişilebilecek şekilde sunulmasıdır.105 Şeffaflık bir işletmenin faaliyetlerini paydaşların gözetim ve denetimine sunması ile ilgili bir kavramdır. İşletme, faaliyetleri ve elde ettiği sonuçlara ilişkin sunduğu bilginin miktarı ve doğruluğu oranında şeffaflığa sahiptir. Bu bağlamda şeffaflık göreceli bir kavramdır. Günümüzde işletmelerin finansal performanslarına ilişkin bilgilerin ötesinde sosyal, çevresel ve etik performanslarına ve bu performansın karşılığında örgüt çalışanlarının ödüllendirilmesine ilişkin bilgilerin işletme tarafından paydaşlara sunulması yönünde yoğun baskı mevcuttur106 Kurumsal itibar iç ve dış paydaşların işletmenin kendi taleplerine ne derece iyi cevap verebildiği, beklentilerini ne derece karşıladığına ilişkin edindikleri deneyimler ve farklı kaynaklardan edindikleri bilgiler doğrultusunda oluşan algılar ve değerlendirmeler toplamıdır.107 Dolayısıyla 104 Aynı s.132. Aynı s.133. 106 Christensen, L. T.; “Corporate Communication: The Challenge of Transparency,” Corporate communications: An International Journal, Vol.7, No.3, 2002, s. 162. Mayo, Vol.; 2002, “Too Many Codes, too Much Box Ticking, too Little Shareholder Value?” Corporate Finance, No.215, 2002, s.2. 107 Wartick, 1992 105 137 Sinan YILMAZ işletmelerin farklı paydaşların farklı beklentilerini karşılamasının yanı sıra, paydaşlara bu beklentilerin karşılanmasına ilişkin çeşitli kanallardan bilgi sunumu yapması da önemlidir. İşletmelerin finansal, sosyal, çevresel, ürün ve hizmet sunumunun kalitesi gibi çok farklı konularda paydaşlarına bilgi sunumu gerçekleştirmesi kurumsal itibarın oluşumunda olduğu gibi korunması ve yönetilmesinde de önemli olmaktadır. Dış paydaşlar genelde örgütsel şeffaflık istemektedir.108 Şeffaflığın elde edilmesi için gerekli olan temel bileşenlerden biri şirketin paydaşlarla girişeceği etkileyici iletişimdir.109 Etkileyici iletişim, işletmenin kurumsal kimliğiyle tutarlı bir iletişim programı uygulayarak paydaşların firmaya ve firmanın temel değerlerine ilişkin algılamalarında anlaşabilmelerini sağlayacak mesajların iletilmesidir. İç ve dış paydaşların firmayı benzer bir biçimde algılaması şeffaflığın ulaşmaya çalıştığı sonucun farklı bir biçimde ifade edilmesinden ibarettir. Kısaca, şeffaflığın iletişim aracılığıyla sağlandığı göz önünde bulundurulduğunda, örgütün dış paydaşlarının daha fazla iletişim talep ettiği açıktır. İletişimin sağladığı faydalar sadece iletişim sıklığı tarafından değil, işletmenin iletişim aracılığıyla açıkladığı bilgilerde yer alan konu çeşitliliği tarafından da sağlanmaktadır. İşletmeyi paydaşlar için daha şeffaf kılan iletişim faaliyetleri, paydaşların işletmenin faaliyetlerini daha iyi bir biçimde gözlemleyebilmesine, bu faaliyetler aracılığıyla işletmenin kurumsal kimliğini daha iyi anlayabilmelerine imkan vererek işletme ile daha olumlu bir itibarı ilişkilendirmelerini kolaylaştırmaktadır.110 Pek çok işletme kurumsal itibarlarını koruma ve geliştirme amacıyla yeni ve farklı finansal raporlar geliştirerek bunları paydaşlara sunmaktadır. Bu raporlar “etik muhasebe bildirgeleri”, “sosyal raporlar”, “değer raporları”, “paydaş raporları”, “bütünsel raporlar”, “sürdürülebilirlik 108 Christensen, 2002, s.164. Fombrun, C. ve V. Rindova;, “The Road to Transparency: Reputation Management at Royal Dutch Shell,” eds. M. H. Shultz ve L. M. Holten, The Expressive Organization: Linking Identity, Reputation and the Corporate Brand, (Oxford: Oxford University Press, 2000 s. 81) 110 Bickerton, D. “Corporate Reputation vs. Corporate Branding: The Realist Debate” Corporate Communication: An International Journal, Vol. 5 No.1, 2000, s.43. 109 138 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR raporları” ve benzer isimler altında, özellikle Kuzey Avrupalı firmalar tarafından yaygın biçimde kullanılmaktadır. Bu tür raporların ortak özellikleri ya paydaş diyalogu kavramı merkezli olduklarını ya da gelecekte böyle olacaklarını iddia etmeleridir. Bu raporlar uzmanlar tarafından hazırlanmış tek yönlü iletişim araçları değildir. Bu tür raporları hazırlayan şirketlerin çoğu raporların hazırlanmasında, metodolojinin belirlenmesinde ve kurumun performansının gelecekte arttırılması için yeni eylemlerin geliştirilmesinde paydaşların katılımını davet etmektedir. Diğer bir ifadeyle, bu raporlar sadece yönetimin ölçüme değer gördüğü değişkenlere ve objektif performans ölçütü olarak algıladığı yöntemlere dayalı olmaktan öte örgütün karar ve eylemlerinden etkilenen ve bunları etkileyen farklı grupların değer ve amaçlarına odaklanmaktadır111. Bu tür finansal raporları rakiplerinden önce sunan firmaların fiyat/kazanç oranlarının ortalama %15.5 daha başarılı olduğuna dair çalışmalar vardır.112 Herhangi bir paydaş grubuna yönelik sunulan bilgilere diğer tüm paydaş grupları tarafından ulaşılabilmesi ihtimali günümüzde her zamankinden daha fazla şeffaflığı beraberinde getirmektedir. Günümüzde hissedarlar veya devletin çeşitli düzenleme/denetleme kuruluşları için hazırlanan raporlara müşterilerin, çalışanların hatta makro çaptaki kitlelerinin ulaşması, özellikle internetin yaygınlığı ışığında, çok daha kolay ve yaygındır. Bu yeni olanakların beraberinde getirdiği sonuçlar açıktır. Kişi, farklı hissedar gruplarına yönelik iletişimler arasında tutarsızlık veya çelişkileri fazla bir çaba harcamaksızın fark edebilmektedir113. Finansal muhasebe sadece gerçeğin bir yansıması değil, söz konusu gerçeğe şekil ve görünürlük kazandırarak gerçekliği oluşturur.114 Bu bakış açısına göre şirketlerin muhasebe şeffaflığına dayalı bir performans ölçütü geliştirilmesine yönelik iddia spekülatiftir. Zira tüm muhasebe sistemleri 111 Pruzan, P.; “Corporate Reputation: Image and Identity,” Corporate Reputation Review, Vol.4, No.1, 2001, s.57. 112 ---------- “Faster Reporting Could Boost Shareholder Value,” Financial Executive, Vol.19, No.1: 2003. s. 10 113 Christensen (2002:162), De Chernatony, L.; 2002, “Living the Corporate Brand: Brand Values and Brand Enactment,” Corporate Reputation Review, Vol.5, No.2/3, 2002, s.106 Einwiller ve Will, 2002, s.105. 114 Morgan ve Takahishi , 2002, s.173 139 Sinan YILMAZ yönetim tarafından istismar edilebilecek çeşitli saptırmalar içermektedir. Yüksek düzeyde şeffaflık ve sık bilgi açıklaması yatırımcıların çeşitli yatırım araçları arasındaki tercihleri için önemli karar faktörleridir. Şeffaflığın olmaması durumunda yatırımcılar ne tür bir firmaya yatırım yaptıklarını bilemeyecekleri için dikkatli hatta tedirgin olmaktadır. Şeffaflık kapsamında yatırımcılara sunulan bilgiler firma içerisindeki bilgi toplama ve analiz sürecinin itici gücünü oluşturmaktadır. Hissedar değeri yaratımı bu bağlamda yöneticilerin zayıf finansal performans karşısında hızlı tepki verebilme ve gerekli örgütsel düzenlemeleri çabucak gerçekleştirebilme yetkinlikleri ile yakından ilgilidir. Şirketlerin rekabetçiliklerini arttırabilmeleri, daha yüksek şeffaflık sağlayabilmeleri ve kurumsal yönetimde başarılı olabilmeleri için hissedar değerini yönetimin temel amaçlarından biri haline getirmesi gerekmektedir. Kapsamlı finansal raporlar yatırımcıların firmanın gelecekteki finansal performansını daha iyi ölçmelerine olanak sağladığı için hissedarlar için değerlidir. Şirketler iyi bir kurumsal itibar ve başarılı yönetişim uygulamalarının sermaye cezp etme üzerindeki etkisini anlamalı ve hissedar değeri yaratan alanlar üzerinde odaklanmalıdır. Bu bağlamda finansal ve finansal olmayan bilgilerin paydaşlara iletilmesi son derece önem taşımaktadır.115 Kamunun aydınlatılması faaliyetleri öncelikle kurumsal yönetimin şeffaflık şartının sağlanması için önemlidir. Düzenleme kurumları tarafından getirilen kamunun aydınlatılmasına ilişkin biçim ve içerik standartları, asgari düzeyde ortaklar ve finansal analistler için gerekli olan bilgileri kapsarken; daha geniş anlamda kurumsal iletişim faaliyetlerinin bütüncül çerçevesi içerisinde, işletmenin mevcut durumu, geleceğe ilişkin performans beklentileri ve bu beklentileri karşılamaya yönelik potansiyeli hakkında ilgili tüm paydaşların bilgi gereksinimlerini de karşılayarak kurumsal itibarın oluşturulması ve korunmasında son derece önemli role sahiptir. 115 Philip, Rachel; 2002, “Getting the Right Perception on Shareholder Value,” Business Times, 25 July. 2002, s.5 140 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR Bu bağlamda sadece işletmenin finansal performansına ilişkin finansal raporların paylaşılmasından öte, tüm paydaşların bilgi gereksinimlerini karşılayacak bir bilgi paylaşımı işletmeler için önemlidir. Burada paylaşılacak olan bilgiler işletmenin finansal performansının yanı sıra sosyal ve çevresel performansını da içererek işletmelerin mali sermayelerinin yanı sıra sosyal ve beşeri sermayelerini de destekleyecektir. İşletme kamunun aydınlatılması kapsamında ağırlıklı olarak finansal ve operasyonel bilgileri paydaşları ile paylaşır. Bu bilgiler işletme paydaşlarının pek çoğunun bilgi gereksinimlerini kısmen veya tamamen karşılar. İşletmeden paydaşlara yönelik bilgi sunumu hem iradi (kamunun aydınlatılması ve diğer kurumsal iletişim faaliyetleri) hem de irade dışı (medya da işletme ile ilgili yer alan haberler, paydaşlar arası iletişim gibi) biçim ve kanallar da olabilir. Paydaşlar kendilerine sunulan bu bilgileri işleyerek ve yorumlayarak işletmeler hakkında birtakım kanı, algı ve değerler geliştirir. Bu süreçte farklı paydaş gruplarının sahip olduğu farklı çıkar ve öncelikler hangi kanallardan edindikleri hangi bilgileri bu anlamlandırma sürecinde ne biçimde kullanacaklarını belirler. Müşteriler birincil olarak ürün ve hizmet sunumları ile ilgili bilgilere önem verirken çalışanlar ise çalışma ortamı, iş güvenliği, ücret, kariyer olanakları vb. bilgilere önem verirler. Yatırımcılar ve ortakların ise işletme tarafından yapılan tüm bilgi sunumlarına önem vermekle beraber öncelikli olarak finansal bilgilere önem vermesi kaçınılmaz bir sonuçtur. Ancak burada sadece bilginin ulaştırılması değil, söz konusu bilginin nitelikleri de önemlidir. Farklı paydaş gruplarına yönelik bilgi sunumu söz konusu paydaş gruplarının ilgi düzeyleri, bilgiyi anlama ve yorumlama yetenekleri gibi faktörleri de göz önünde bulundurmalıdır. Bu bağlamda işletmenin paydaşlarını tanıması ve paydaşlara ilişkin sahip olduğu bilgi doğrultusunda onlara yönelik bilgi akışını sağlaması kurumsal itibara katkı sağlayacak bilgi sunumunu mümkün hale getirecektir.116 116 Eryılmaz, 2008 s.162-163. 141 Sinan YILMAZ 6. SONUÇ İşletmelerin paydaş beklentilerini başarılı bir biçimde karşılaması soncu elde ettiği, paydaşlar nazarında rakiplere göre sahip olduğu konum olarak tanımlanabilecek kurumsal itibar, işletmelerin rekabet sürecinde başarılı olmak için gereksinim duyduğu kaynakları elde edebilmeleri için önemli bir faktördür. Benzer biçimde, işletmenin bu kaynaklarla elde ettiği rekabet üstünlüğü sonucunda, paydaş beklentilerini başarılı bir biçimde karşılaması da işletmenin kurumsal itibarını güçlendirmekte ve desteklemektedir. Bu açıdan düşünüldüğünde kurumsal itibar, rekabet sürecinde hem bir girdi hem de çıktı olarak yer alır. Paydaşların işletmelerden çok farklı beklentileri bulunmakla beraber, tüm paydaşların işletmeden temel ortak beklentisi işletmelerin paydaşlara ihtiyaç duydukları bilgiyi doğru, zamanlı ve güvenilir bir biçimde sunmasıdır. Kamunun aydınlatılması kapsamında işletmelerin gerçekleştireceği bilgi sunumları, işletmenin pek çok paydaşı tarafından izlenerek işletmenin itibarının oluşumu ve şekillenmesinde önemli bir yer tutmaktadır. Dolayısıyla işletmelerin bu kapsamda gerçekleştirdikleri bilgi akışı, olabildiğince fazla paydaşın işletme ile olan ilişkisi ve ilgisini kapsayacak bir biçimde gerçekleştirilmeli, hatta kamu otoriteleri tarafından getirilen zorunlulukları aşarak işletme şeffaflığını en üst düzeye çıkartmalıdır. Şeffaflık kendi başına önemli bir amaç olmakla beraber kurumsal itibarın oluşumu ve şekillenmesinde de çok önemli bir yere sahiptir. Kısaca kamunun aydınlatılmasının işletmenin paydaşları ile etkili bir iletişim kurması ve kurumsal itibarına katkı sağlayacak bir biçimde yürütmesi için önemli bir fırsat olduğu söylenebilir. 142 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR YARARLANILAN KAYNAKLAR ---------- “Faster Reporting Could Boost Shareholder Value,” Financial Executive, Vol.19, No.1: 2003. Alsop, R. J. “Corporate Reputation: Anything but Superficial- The Deep but Fragile Nature of Corporate Reputation”, The Journal of Business Strategy, Vol. 25, No. 6, 2004 Amit, Raphael ve Paul J. H. Schoemaker; “Strategic Assets and Organizational Rents,” Strategic Management Journal, Vol.14, No.1: 1993 Antunovich, P, D. Laster ve S. Mitnick; “Are High Quality Firms Also High Quality Investments?” Current Issues in Economics and Finance, Vol.6, No.1: 2000. Barney, J. B.; “Firm Resources and Sustained Competitive Advantage,” Journal of Management, Vol.17, No.1: 1991 Beatty, R. P. ve J. R. Ritter; “Investment Banking, Reputation and Underpricing of Initial Public Offerings,” Journal of Financial Economics, Vol.15: 1986 Bickerton, D. “Corporate Reputation vs. Corporate Branding: The Realist Debate” Corporate Communication: An International Journal, Vol. 5 No.1, 2000, s.43. Bromley, D.; Reputation, Image and Impression Management, Sussex: John Wiley and Sons, 1993. Christensen, L. T.; “Corporate Communication: The Challenge of Transparency,” Corporate communications: An International Journal, Vol.7, No.3: 2002 143 Sinan YILMAZ Clarkson, Max; “A Stakeholder Framework for Analyzing and Evaluating Corporate Social Performance,” Academy of Management Review, Vol.20, No.1, 1995 Davies, Gary, vd.; Corporate Reputation and Competitiveness, London: Routledge, 2003. De Chernatony, L.; “Living the Corporate Brand: Brand Values and Brand Enactment,” Corporate Reputation Review, Vol.5, No.2/3: 2002 Diericx, I. ve K. Cool; “Asset Stock Accumulation and Sustainability of Competitive Advantage,” Management Science, Vol.35: 1989 Dobson, J.; “Moral Hazard, Adverse Selection and Reputation: A Synthesis,” Managerial Finance, Vol.16, No.6: 1992 Donaldson, Thomas ve Lee Preston; “A Stakeholder Theory of the Corporation: Concepts, Evidence and Implications,” Academy of Management Review, Vol.20, No.1, 1995 Dowling, Grahame; Creating Corporate Reputations: Identity, Image and Performance, London: Oxford University Press, 2001. Doyle, P.; Value-Based Marketing: Marketing Strategies for Corporate Growth and Shareholder Value, Alden Press. 2000. Eryılmaz, Mehmet E. “Örgüt İtibarı Kavramı ve Yönetimi ile İlgili Bazı Sorunlar”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.8 S.1, 2008 . Fombrun, Charles; Reputation: Realizing Value from the Corporate Image, Boston: Harvard Business School Press, 1996. Fombrun, C. ve M. Shanley;, “What’s in a Name? Reputation Building and Corporate Strategy,” Academy of Management Journal, Vol.33, No.2: 1990. Fombrun, Charles ve Cees van Riel, “The Reputation Landscape,” Corporate Reputation Review, Vol.1, No.1:, 1997. 144 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR Fombrun, Charles ve Cees van Riel; Fame & Fortune: How Successful Companies Build Winning Reputations, New Jersey: Pearson Education 2004. Fombrun, C. ve V. Rindova;, “The Road to Transparency: Reputation Management at Royal Dutch Shell,” Edit. M. H. Shultz ve L. M. Holten, The Expressive Organization: Linking Identity, Reputation and the Corporate Brand, Oxford: Oxford University Press, 2000 . Gardberg, Naomi; “How Do Individuals Construct Corporate Reputations?: Examining the Effects of Stakeholder Status and Firm Strategy on Cognitive Elaboration and Schema Complexity About Firm Performance,” (Unpublished Doctorate Dissertation), New York University, 2001. Goldberg, Rochelle; “Corporate Image: Business Competency vs. Social Conscience,” (Unpublished Doctorate Dissertation), Harvard University 1998. Goldberg, A. I., G. Cohen ve A. Fiegenbaum; “Reputation Building: Small Business Strategies for Successful Venture Development,” Journal of Small Business Management, Vol.41, No.2: 2003. Gotsi, M. ve A. Wilson; “Corporate Reputation: Seeking a Definition,” Corporate Communications: An International Journal, Vol.6, No.1, 2001. Gupta, Shruti; “Strategic Dimensions of Corporate Image: Corporate Ability and Corporate Social Responsibility as the Sources of Competitive Advantage via Differentiation,” (Unpublished Doctorate Dissertation), Temple University, 2002. Hall, Richard; “The Strategic Analysis of Intangible Resources,” Strategic Management Journal, Vol.13, No.2: 1992. Hall, Richard; “A Framework Linking Intangible Resources and Capabilities to Sustainable Competitive Advantage,” Strategic Management Journal, Vol.14, No.8: 1993. 145 Sinan YILMAZ Harris, F. ve L. De Chernatony “Corporate Branding and Corporate Brand Performance,” European Journal of Marketing, Vol.35, No.3/4: 2001, s. 441-456 Jones, Gary; 1997, “Reputation as Reservoir: The Value of Reputation as a Buffer Against Loss in Times of Economic Crises,” (Unpublished Doctorate Dissertation), University of South California. Kambora, Kenneth;, “Strategic Regeneration,” (Unpublished Doctorate Dissertation), University of California Irvine. 2000 Kılıç, Metin. “Kurumsal Yönetim” Yönetim Yaklaşımlarıyla Kurumsal Sürdürülebilirlik Editör: Senem Besler, İstanbul: Beta Yayınları, 2009. s. 129. Klein, B. ve K. Leffler; “The Role of Market Forces in Assuring Contractual Performance,” Journal of Political Economy, Vol.89, 1981. Long-Tolbert, Sylvia; “A Conceptual Framework and Empirical Tests of The Antecedents and Consequences of Corporate Reputation: A Study of Consumer Markets,” (Unpublished Doctorate Dissertation), Ohio State University 2000. Mahon, J. F.; “Corporate Reputation: A Research Agenda Using Strategy and Stakeholder Literature,” Business & Society, Vol.41, No.4: 2002. Means, Howard, Money and Power: The History of Business. New York: John Wiley and Sons, 2001. Marwick, N. ve C. Fill; “Towards a Framework for Managing Corporate Identity,” European Journal of Management, Vol.31, No.5/6: 1997. Mayo, Vol.; “Too Many Codes, too Much Box Ticking, too Little Shareholder Value?” Corporate Finance, No.215, 2002, s.2. Michalisin, Michael; “Strategic Assets and Firm Performance: An Empirical Study of the Resource Based View’s Main Prescriptions,” (Unpublished Doctorate Dissertation), Kent State University, 1996. 146 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR Michalisin, Michael, Robert Smith ve Douglas Kline; “In Search of Strategic Assets,” International Journal of Organizational Analysis, Vol.5, No.4, 1997. Milgrom, P. ve J. Roberts; “Price and Advertising Signals of Product Quality,” Journal of Political Economics, Vol.94: 1986. Morgan, G. ve Y. Takahashi; “Shareholder Value in the Japanese Context,” Competition & Change, Vol.6, No.2: 2002. Philip, Rachel; “Getting the Right Perception on Shareholder Value,” Business Times, 25 July. 2002 Peteraf, Margaret; “The Cornerstones of Competitive Advantage: A Resource Based View,” Strategic Management Journal, Vol.14, No.3, 1993. Porter, M., Competitive Advantage: Creating and Sustaining Superior Performance, New York: The Free Press 1985. Post, James, Lee Preston ve Sybille Sachs. Redefining the Coporation: Stakeholder Management and Organizational Wealth. Stanford: Stanford University Press, 2002. Rao, H.; “The Social Construction of Corporate Reputation: Certification Contests, Legitimization and the Survival of Organizations in the American Automobile Industry “1895-1912”,” Strategic Management Journal, Vol.19, Winter:, 1994. Resnick, J.T., “Corporate Reputation: Managing Corporate ReputationApplying Rigoruous Measures to a Key Asset. The Journal of Business Strategy, Vol. 25, No. 6, 2004. Rindova, Violina; “Competing for the Mind: Corporate Communications and Observers’ Interpretations of Specialty Coffee Chains”, (Unpublished Doctorate Dissertation), New York University, 1998. 147 Sinan YILMAZ Roberts, P.W. ve G. Dowling. “Corporate Reputation and Sustained Superior Financial Performance” Strategic Management Journal, No. 23, 2002, s-1077-1093 Rose, C. ve Thomsen S. “The Impact of Corporate Reputation on Performance: Some Danish Evidence, European Management Journal, Vol. 22, No. 2, 2004. Rumelt, Richard;, “Towards a Strategic Theory of the Firm,” R. B. Lamb (Editör.), Competitive Strategic Management, New Jersey: Prentice Hall, 1984. Sabate, J.M.F. ve Puente E.Q., “Empirical Analysis of Relationship Between Corporate Reputation and Financial Performance: An Survey of the Literature” Corporate Reputation Review, Vol. 6 No.2, 2003. Sarıkaya, Muammer. “Paydaş Yönetimi” Yönetim Yaklaşımlarıyla Kurumsal Sürdürülebilirlik Editör: Senem Besler, İstanbul: Beta Yayınları, 2009. Schreiber, E. S.;“Why do Many Otherwise Smart CEOs Mismanage the Reputation Asset of their Organization?” Journal of Communication Management, Vol.6, No.3: 2002. Shapiro, C.; “Premiums to High Quality Products as Returns to Reputation,” Quarterly Journal of Economics, Vol.98:1983. Sjovall, Maria; 2002, “From Actions to Impressions: Cognitive Attribution Theory and the Formation of Corporate Reputation,” 2002 Winner Best MBA Paper in Corporate Citizenship, The Center For Corporate Citizenship at Boston College. http://www.bcccc.net/index.cfm?fuseaction=document.showDocumentByI D&nodeID=1&DocumentID=411 Steiner, George ve John Steiner., Business, Government and Society: A Managerial Perspective, Singapore: McGraw-Hill, 1997 148 KAMUNUN AYDINLATILMASI VE KURUMSAL İTİBAR Steyn. B, ve Puth, G. Corporate communication Strategy. Heinemann: Sandown, 2000. Testa, M. R.; “A Model for Organisation-based 360 Degree Leadership Assessment,” Leadership & Organisation Development Journal, Vol.23, No.5, 2002, s. 260-268. The Wirthlin Report, 2000, “Maximizing Corporate Reputation” April, mailto:info@harrisinteractive.com adresinden temin edilebilir. Wartick, Steven; “Measuring Corporate Reputation: Definition and Data,” Business & Society, Vol.41, No.4, 2002, s. 371-392. Wernerfelt, Binger; “A Resource Based View of the Firm,” Strategic Management Journal, Vol.5, No.2 1984, Yılmaz, Sinan. “Kurumsal İtibar” Yönetim Yaklaşımlarıyla Kurumsal Sürdürülebilirlik Editör: Senem Besler, İstanbul: Beta Yayınları, 2009. Zyglidopoulos, S.C., “The Issue Life-cycle: Implications for Reputation for Social Performance and Organizational Legitemacy”, Corporate Reputation Review, Vol.6. No.1, 2003. 149 ĠġLETMELERĠN SÜRDÜRÜLEBĠLĠRLĠĞĠNDE ĠKĠNCĠL PAYDAġLARLA ĠLĠġKĠLERĠN ÖNEMĠ Yrd. Doç. Dr. Muammer SARIKAYA Yalova Üniversitesi Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi 1. GĠRĠġ ĠĢletmelerin baĢlıca amaçlarından biri de uzun vadede sürdürülebilir olmaktır. Bu nedenle iĢletmeler varlıklarını borçlu oldukları paydaĢlarla iliĢkilerine büyük önem vermektedir. Bu paydaĢlarla iliĢkiler birebir olduğu gibi, bir paydaĢ ağı Ģeklinde de olabilmektedir. Finansal paydaĢlar iĢletmelerin son dönemlerde en fazla duyarlı olduğu ve sürdürülebilir olmalarında etkili olan baĢlıca paydaĢ ağıdır. Ancak, yalnızca bu paydaĢ ağına odaklanmak, finansal piyasalarda baĢarılı olmak için yeterli değildir. PaydaĢ etkileĢiminin giderek arttığı günümüz iĢ dünyasında ikincil denilen paydaĢ grupları da oldukça etkilidir. Bu paydaĢlar, diğer paydaĢların iĢletmeye olan algısını olumlu veya olumsuz yönde etkileyebildiği gibi, sahip oldukları etki alanlarına bağlı olarak da iĢlemeyi etkileyebilmektedir. Bu bağlamda iĢletmelerin diğer alanlarda olduğu gibi finansal piyasalarda da sürdürülebilir olmaları için etkin bir paydaĢ yönetimine ihtiyaçları vardır. Ayrıca piyasalardaki etkileĢimi duyarlı bir biçimde takip edebilmeli ve birincil paydaĢlar kadar ikincil paydaĢlarla olan iliĢkileri de dikkate almalıdır. Ġkincil paydaĢlara yönelik sorumlulukların asgari düzeyde de olsa gerçekleĢtirilmesi, baĢta yatırımcılar olmak üzere diğer paydaĢlarla olan iliĢkileri de olumlu yönde etkileyecektir. Muammer SARIKAYA 2. PAYDAġLAR PaydaĢ kavramı 1963‟lerde ortaya çıkmasına rağmen paydaĢ teorisi Freeman‟ın (1984) “Strategic Management: A Stakeholder Approach” adlı kitabıyla kabul görmüĢtür. Bu anlamda günümüzdeki kullanımıyla paydaĢ kavramını ortaya koyan ve paydaĢ teorisinin kurucusu olarak Edward Freeman kabul edilmektedir1. PaydaĢ; iĢletmenin faaliyetlerinin etkileyen, faaliyetlerinden etkilenen birey, grup ve örgütlerdir. ĠĢletme için varlığını borçlu olduğu paydaĢlarıyla iliĢkilerini yönetebilmesi oldukça önemlidir. Bu yüzden paydaĢ yönetimi geleneksel yönetimin ortaya koyduğu sınırların da ötesine geçmekte ve tüm paydaĢların yönetilebileceğini savunmaktadır2. PaydaĢ kavramı, iĢletmenin sınırlarını, sorumluluklarını ve yönetim biçimini yeniden Ģekillendirmesine yol açmaktadır. Çünkü mevcut iĢ çevresinde iĢletmenin ayakta kalabilmesinde ve baĢarısında etkili olan tüm birey ve/veya grupların iĢletme üzerinde çeĢitli Ģekillerde payı vardır. Bu pay, iĢletmenin sorumluluklarını belirlemesine ve sınırlarını yeniden çizmesine imkan sağlamaktadır. Ayrıca paydaĢ yönetimi, iĢletmenin faaliyetini gerçekleĢtirirken ilgili tüm paydaĢların beklenti ve ihtiyaçlarını dikkate almayı vurgulamaktadır. Bu nedenle paydaĢ yönetimi, iĢletmeler tarafından son dönemlerde hassasiyetle üzerinde durulan bir konu olmanın yanı sıra varlığını sürdürebilmenin önemli bir anahtarı olarak görülmektedir3. PaydaĢların böylesi geniĢ bir yelpazede ele alınarak değerlendirilmesi, iĢletmelerin daha öngörülebilir bir yol haritası çizmesine olanak sağlamaktadır. Tüm paydaĢlara karĢı duyarlı ve sorumlu bir yönetim yaklaĢımının daha sürdürülebilir olacağını söylemek mümkündür4. 1 Muammer Sarıkaya, F. ZiĢan Kara, “Bir Ağ Ekonomisi Olarak Yeni Ekonomi ve PaydaĢ Teorisi ĠliĢkisi”, 6. Uluslararası Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi, (2007), s.1855. 2 Senem Besler, Muammer Sarıkaya, “Kurumsal Ġtibarı Yaratmada Kurumsal PaydaĢ Yönetimi ve Medya ile ĠliĢkilerin Önemi”, 2008 Muhan Soysal ĠĢletmecilik Konferansı: ĠĢletmecilikte Yeni GeliĢmeler ve Fırsatlar, ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü, (2008), s.144. 3 Ġnan Özalp, H. Zümrüt Tonus, Muammer Sarıkaya, “Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi Öğrencilerinin Kurumsal Sosyal Sorumluluk Algılamaları Üzerine Bir AraĢtırma”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:8, Sayı:1, (2008), s.70. 4 Muammer Sarıkaya, “PaydaĢ Yönetimi” Yönetim YaklaĢımlarıyla Sürdürülebilirlik, Ed: Senem Besler, (Ġstanbul: Beta Basım, 2009), s.43. 152 Kurumsal ĠġLETMELERĠN SÜRDÜRÜLEBĠLĠRLĠĞĠNDE ĠKĠNCĠL PAYDAġLARLA ĠLĠġKĠLERĠN ÖNEMĠ Bu bağlamda iĢletmelerin baĢarılı ve sürdürülebilir olmasında paydaĢlarını aydınlatmasının ve paydaĢlarıyla iliĢkilerine önem vermesinin rolü büyüktür. Bu paydaĢ grupları içinde iĢletmelerin öncelikli gördüğü birincil paydaĢların yanı sıra ikincil paydaĢların da iĢletmeye olan yaklaĢımlarını dikkate almak gerekmektedir. Sonuç olarak etkileĢimin giderek arttığı günümüz iĢ dünyasında paydaĢlara yönelik sorumluluklar artmakta ve bir ihtiyaç haline gelen paydaĢ yönetimi iĢletmelere önemli yükümlülükler getirmektedir. 3. PAYDAġ ÖNCELĠKLERĠ PaydaĢların iĢletme açısından önem düzeyleri zamanla değiĢebilmektedir. Ancak literatürde farklı paydaĢlara farklı düzeylerde önem verilmesine iliĢkin bazı görüĢ ayrılıkları vardır. Carroll, daha fazla güce ve meĢruiyete sahip paydaĢların daha fazla ilgi gerektireceğini vurgulamaktadır. Donaldson ve Preston (1995), tüm insanların ve grupların fayda sağlamaya yönelik iĢletmede meĢru çıkarlarının olduğunu ve birinin çıkarlarının ve yararlarının bir baĢkasının üzerinde önceliğinin olmadığını öne sürmektedir. Evan ve Freeman (1988), paydaĢ teorisinin, bir grubun bir baĢkasının adına fayda sağlaması halinde bile, bir paydaĢ grubuna bir baĢkasına karĢı öncelik vermediğini ifade etmektedir5. PaydaĢların önemi, iĢletmenin izlediği stratejilere göre de değiĢebilmektedir. Eğer bir iĢletme saldırgan büyüme stratejisini izliyorsa finansörlerin önemi artabilir. Diğer yandan farklılaĢtırma stratejisini izleyen bir iĢletme, tedarikçiler üzerinde daha fazla denetim ihtiyacı duyabilir. Yine satın alma stratejisi izleyen bir iĢletme, hükümet veya rakiplere daha fazla ilgi gösterme ihtiyacı duyabilir. Kısacası iĢletme ve paydaĢları arasındaki karĢılıklı bağımlılık, iĢletmenin izlediği stratejilerden güçlü bir Ģekilde etkilenebilmektedir6. PaydaĢları yönetmek için stratejiler geliĢtirme ve uygulamada daha önemli paydaĢlara daha çok önem verilmesi için paydaĢlar öncelik sırasına 5 Melisa A. Schilling, “Decades Ahead of Her Time: Advancing Stakeholder Theory Through the Ideas of Mary Parker Follett”, Journal of Management History, Vol.6, No.5, (2000), s.225-226. 6 Jeffrey S. Harrison, Caron H. St. Jhon, “Managing and Partnering with External Stakeholders”, Academy of Management Executive, Vol.10, No.2, (1996), s.50. 153 Muammer SARIKAYA konmalıdır. Birincil paydaĢların yanı sıra önemli ikincil paydaĢlar da iĢletmenin varlığını sürdürmesi ve büyümesinde çok büyük bir etkiye sahiptir7. Bu nedenle iĢletmelerin paydaĢ önceliklerini belirlemeleri, gerçekleĢtireceği faaliyetlerin de katma değerini artıracaktır. Bazen paydaĢlar arasındaki etkileĢimlerin iĢletme üzerindeki etkisi bir paydaĢ grubunun doğrudan etkisinden daha önemli olabilmektedir. Örneğin, bir iĢletmenin ağaç kesimini protesto eden çevreci grupların bu faaliyet üzerindeki etkisi çok az olabilir. Ancak aynı protestocu grupların protestosu televizyonda gösterilirse iĢletmenin kamuoyundaki imajında önemli bir etki yaratabilir8. ĠĢletmeler bu unsurları da dikkate alarak paydaĢlarının iĢletme üzerindeki paylarını ve öncelik düzeyini etkin bir Ģekilde belirlemelidir. Sonuç olarak her iĢletme yapısına, sektörüne ve faaliyet gösterdiği yer ve zamana göre farklı paydaĢ önceliklerine sahiptir. ĠĢletmelerin baĢarılı olmasında bu paydaĢların yaratacağı katma değerin büyük önemi vardır. Ayrıca çevresel değiĢkenlerin öngörülemezliğinin arttığı günümüz iĢ dünyasında paydaĢlarla öncelik düzeyleri çerçevesinde kurulacak uzun dönemli ve sağlıklı iliĢkiler iĢletmelere rekabet üstünlüğü sağlayacaktır9. 4. PAYDAġ DĠNAMĠĞĠ PaydaĢ dinamiği paydaĢlar karmasının zamanla değiĢebileceği ve bazı paydaĢ gruplarının zamanla daha fazla önem kazanırken, bazılarının önem ve önceliklerinin azalabileceğini ifade etmektedir10. PaydaĢ dinamiği kavramı Freeman (1984) tarafından kabul edilmektedir ve ona göre paydaĢlar zamanla ve iĢletme üzerinde sahip oldukları payların önemine bağlı olarak değiĢebilir. Alkhafaji (1989) aynı zamanda bu kavramın anlaĢılmasına katkı sağlamak ve dinamiği açıklamak 7 Jeffrey S. Harrison, Caron H. St. John. Strategic Management of Organizations and Stakeholders: Concepts, 2nd Edition, (Cincinnati, Ohio: South Western College Publishing, 1998), s.17. 8 Michael Jay Polonsky. “A Stakeholder Theory Approach to Designing Environmental Marketing Strategy”, Journal of Business & Industrial Marketing, Vol.10, No.3, (1995), s.35. 9 Sarıkaya, Kara, 2007, a.g.e., s.1858. 10 Arun A. Elias, Robert Y. Cavana and Laurie S. Jackson, “Stakeholder Analysis for R&D Project Management”, R&D Management, 32, 4, (2002), s.304. 154 ĠġLETMELERĠN SÜRDÜRÜLEBĠLĠRLĠĞĠNDE ĠKĠNCĠL PAYDAġLARLA ĠLĠġKĠLERĠN ÖNEMĠ için paydaĢları, “iĢletmenin sorumlu olduğu gruplar” olarak tanımlamaktadır11. Bu bağlamda paydaĢların önem ve önceliğinin ve iĢletme üzerindeki paylarının değiĢmesi, iĢletmelerin kurumsal sosyal sorumluluklarını da etkilemekte ve bu alandaki uygulamaların da değiĢmesine neden olabilmektedir. Bu nedenle yöneticilerin paydaĢ dinamiğini hassasiyetle takip etmesinin etkin bir kurumsal sosyal sorumluluk için büyük önem taĢıyacağı söylenebilir. PaydaĢ iliĢkilerinin dinamik yönü, hem nasıl ve ne zaman bir paydaĢın bir baĢka paydaĢ grubuyla yer değiĢtirebileceğini hem de iĢletmenin nasıl paydaĢların yerlerini değiĢtirmeye baĢlayacağını öngörmek için yararlıdır. Ne zaman ve nasıl paydaĢların ilave özellikler edindiklerini, söz konusu özellikleri yitirdiklerini veya istenilen özelliklere sahip diğer paydaĢlar yoluyla etki yaratabileceklerini anlama çabalarında paydaĢ dinamiği dikkate alınmaktadır12. Bireyler toplumda birden çok çıkara ve kimliğe sahip olabilmektedir. Bu çıkarlarını karĢılamak ve kimliklerini oluĢturmak için yine birden fazla paydaĢ grubunun içinde yer alabilmektedir. Bu durum bireylerin paydaĢ grubu üyeliklerinin örtüĢmesiyle sonuçlanabildiği gibi paydaĢ gruplarının örgütle ve kendi aralarındaki iliĢkilerini de etkilemektedir. Bir iĢletmeye yönelik yapılan eylem, aynı bireylerin hem çevreci grupların hem de tüketici haklarını korumaya yönelik bir grubun üyesi olmaları nedeniyle her iki grup adına yapılmasına imkan sağlamakta ve her iki grup arasındaki iliĢkileri etkileyebilmektedir13. Örneğin, bir iĢletmenin çalıĢanı aynı zamanda o iĢletmenin bir müĢterisi, hissedarı olabilirken (örneğin, çalıĢanlara çalıĢtığı iĢletmenin hisselerinin verildiği ödüllendirme sistemi olan çalıĢan hisse sahipliği planında olduğu gibi), iĢletmeye baskı yapan bir sendikanın veya sivil toplum kuruluĢunun üyesi de olabilmektedir. Bütün bunların ötesinde aynı birey, iĢletmenin bulunduğu yerdeki toplumun da bir ferdidir. 11 Elias ve diğ., 2002, a.g.e., s.304. 12 Michele D. Bunn, Grant T. Savage, Betsy B. Holloway, “Stakeholder Analysis for MultiSector Innovations”, Journal of Business & Industrial Marketing, Vol.17, No.2/3, (2002), s.199. 13 Timothy J. Rowley, Mihne Moldoveanu, ”When Will Stakeholder Groups Act? An Interestand Identity- Based Model of Stakeholder Group Mobilization”, Academy of Management Review, Vol.28, No.2, (2003), s.205-212. 155 Muammer SARIKAYA ġekil 1. PaydaĢ Grubu Üyeliklerinin ÖrtüĢmesi ġekil 1„de de görüldüğü gibi bir paydaĢ, birbiriyle çatıĢan amaçlara ve önceliklere sahip birden fazla paydaĢ grubuna katılabilmektedir. Bu durumda farklı rollere ve bakıĢ açılarına sahip aynı birey farklı beklentilere sahip olabilmektedir14. Bu tür durumlarla özellikle çoğulcu toplumlarda daha fazla karĢılaĢıldığından, bu toplumlarda faaliyet gösteren iĢletmeler paydaĢlarıyla olan iliĢkilerinde daha hassas olmak zorundadır. ĠĢletmeler paydaĢlarına yönelik kurumsal sosyal sorumluluk çalıĢmalarında bazı maliyetlere katlanmak zorundadır. Bu noktada paydaĢ 14 A. Pouloudi, E. A. Whitley, “Stakeholder Identification in Inter-Organizational Systems: Gaining Insights for Drug Use Management Systems”, European Journal of Information Systems, 6, (1997), s.6. 156 ĠġLETMELERĠN SÜRDÜRÜLEBĠLĠRLĠĞĠNDE ĠKĠNCĠL PAYDAġLARLA ĠLĠġKĠLERĠN ÖNEMĠ dinamiğinin iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Zamanla belirginliği ve önemi değiĢen paydaĢlara veya rolleri ve beklentileri artan paydaĢlara yönelik sorumluluklar da değiĢecektir. Bu dinamiği etkin bir Ģekilde analiz edemeyen iĢletmelerin uyguladıkları kurumsal sosyal sorumluluk faaliyetlerinin katma değeri düĢebilir, hatta iĢletmeyi olumsuz yönde etkileyecek maliyetlerle karĢılaĢılabilir. Çünkü iĢletmeler ellerindeki kaynağa göre hareket etmektedir ve paydaĢ dinamiğini dikkate almadan statik bir sosyal sorumluluk anlayıĢı iĢletmeye zarar verebilir. 5. ĠKĠNCĠL PAYDAġLAR Ġkincil paydaĢlar, iĢletmeyi dolaylı olarak etkileyebilen veya iĢletme faaliyetlerinden dolaylı yönden etkilenen paydaĢlardır. Bu tür paydaĢlar iĢletmenin faaliyetlerinde doğrudan yer almazlar ve iĢletmenin varlığını sürdürmesinde temel teĢkil etmezler. Ancak iĢletmeyle dolaylı iliĢkileri bu paydaĢların etki düzeylerinin düĢük olduğu anlamına gelmemektedir. Bu paydaĢlar, iĢletmenin faaliyetlerini destekleyen veya iĢletmenin faaliyetlerine karĢı çıkan bir kamuoyu oluĢturarak kurumsal itibarı etkileyebilmektedir15. Ġkincil paydaĢlar iĢletmeden iĢletmeye değiĢebilmektedir. PaydaĢ teorisi ikincil paydaĢların da yönetilebileceğini savunmakta ve iĢletmelerin uzun dönem varlığını sürdürebilmeleri için bu paydaĢlarla iliĢkileri yönetilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Bu bölümde belli baĢlı paydaĢları ele alacağız. Bu paydaĢların sayısını artırmak mümkündür. 5.1. Hükümet ĠĢletmelerin hükümetle olan iliĢkileri ve hükümete yönelik sorumlulukları oldukça önemlidir. Yöneticilerin hükümetle olan iliĢkilerindeki sorumluluğu aynı zamanda iĢletmeye olan sorumluluklarının bir bölümünü oluĢturmaktadır. Bu nedenle yöneticilerin, iĢletme-hükümet iliĢkisinin önemini kavraması ve hükümete yönelik sorumluluklarının bilincinde olması gerekmektedir16. 15 Ann Svendsen, The Stakeholder Strategey, (San Francisco: Berrett-Koehler Publishers Inc., 1998), s.22. 16 Peter Drucker, Yönetim: Görevleri, Sorumlulukları, Uygulamaları, Çev: FatoĢ Dilder, (Ankara: ODTÜ Basım, 1994), s.263-264. 157 Muammer SARIKAYA ĠĢletmeler, hükümetlerle bireysel olarak iliĢkiye girebildiği gibi, çeĢitli örgütlenmeler Ģeklinde de iliĢkilerde bulunabilmektedir. Örneğin ülkemizdeki TOBB, TÜSĠAD gibi örgütlenmeler bu türdendir. Bu Ģekilde iĢletmeler, hükümetlerle olan iliĢkilerinde daha güçlü konuma gelebilmekte ve hükümetleri yönlendirebilmektedir. Faaliyetlerini vergilerden elde ettikleri gelirlerle gerçekleĢtiren ve vergi konusuna büyük önem veren hükümetler için iĢletmenin kârlılığı aynı zamanda hükümete karĢı da bir sorumluluğu olarak algılanabilmektedir. Bunun ötesinde, kanunlara uyma, denetim organıyla iĢbirliği, ulusal politikalarla iĢbirliği ve yasal süreçlere aktif katılım gibi sorumluluklar hükümete yönelik sorumluluklardandır17. Günümüz piyasa ortamında hükümetlerle iĢletmeler arasıdaki iliĢkinin boyutları ve sınırları daha da netleĢmiĢtir. Ortaya çıkan bu yapıda devlet; adil bir rekabet ortamı sağlayan ve kurallara uymayanlara müdahale eden bir hakem rolünü üstlenmektedir. Bununla birlikte hükümetlerin aldıkları kararlar iĢletmelerin stratejileri üzerinde önemli etkilere sahiptir18. Aynı zamanda hükümetler, iĢletme davranıĢlarını denetlemede önemli role sahiptir. Yapılan denetleme faaliyetleri ile iĢletmelerin sosyal sorumlu davranmaları amaçlanmaktadır. OECD‟ye göre hükümetlerin genel maliye politikası faaliyetlerinin yanında bu tür idari düzenleme veya yasalarla iĢletmelerin ya hükümetle ya da kendi aralarında sosyal sorunları ele almak için ortaklık kurmalarına imkan sağlamaktadır19. ĠĢletmelerin faaliyet gösterdiği ülkeye göre hükümetlerle iliĢkileri ve beraberinde iĢletmelerin hükümetlere yönelik sorumlulukları da değiĢmektedir. Ancak hükümetlerin taĢıdığı Ģu roller iĢletmeler için oldukça önemlidir20: 17 Charles E. Watson, “Managing with Integrity: Social Responsibilities of Business as Seen by America‟s CEOs”, Business Horizons, Vol.34, Issue 4, (1991), s.106. 18 Can Aktan, “Kurumsal Sosyal Sorumluluk”, Mercek, Yıl 11, Sayı 41, (2006), s.58. 19 Moses O. Oketch, “The Corporate Stake in Social Cohesion”, Corporate Governance, Vol.4, No.3, (2004), p.14. 20 Archie B. Carroll, Ann K. Buchholtz, Business and Society: Ethics and Stakeholder Management, Fourth Edition, (Australia: South-Western College Publishing, 2000), s.211. 158 ĠġLETMELERĠN SÜRDÜRÜLEBĠLĠRLĠĞĠNDE ĠKĠNCĠL PAYDAġLARLA ĠLĠġKĠLERĠN ÖNEMĠ ĠĢletme için oyunun kurallarını düzenler, ĠĢletmenin ürün ve hizmetlerinin satın alıcısıdır, ĠĢletmeye istediği Ģeyleri yaptırmak için sözleĢme gücünü kullanır, ĠĢletmenin teĢvikçisi ve destekleyicisidir, Büyük miktarda üretim araç ve gereçlerine sahiptir, Ekonomik büyümenin mimarıdır, Finansördür, ĠĢletmenin istismarına karĢı toplumun çeĢitli çıkarlarının koruyucusudur, Toplumsal vicdanın kaynağıdır ve toplumsal amaçları karĢılamak için kaynaklar dağıtır. Hükümetler, bir paydaĢ grubu olarak iĢletmeden kendisine yönelik sorumlulukları yerine getirmesini beklemesinin yanı sıra iĢletmenin diğer paydaĢlara yönelik sorumluluklarını da yerine getirmesinde önemli bir etkiye ve güce sahiptir. Ortaya koyduğu düzenleme ve politikalarla asgari düzeyde de olsa iĢletmeler için bir kurumsal sosyal sorumluluk haritasını çizebilmektedir. Bu nedenle iĢletmelerin faaliyet gösterdiği ülke hükümetleriyle oluĢturacağı sağlıklı iliĢkiler ve hükümete yönelik sorumluluklarını yerine getirmesi, iĢletme faaliyetlerini sürdürebilmesi için gerekli olan yükümlülükler arasında yer almaktadır. 5.2. Yerel Yönetimler ve Yerel Toplum Grupları ĠĢletmelerin faaliyet gösterdikleri toplumdaki yerel yönetimler ve yerel toplum grupları, iĢletmeyi etkileyen ve iĢletmeden etkilenen önemli paydaĢ gruplarıdır. Özellikle iĢletmelerin bir toplumda faaliyet göstermesine yönelik onay almasında bu tür paydaĢ gruplarıyla olan iliĢkilerinin önemli bir payı vardır. Ġyi bir vatandaĢ olmak iyi bir komĢu olmayla baĢlar. Serbest giriĢimcilikte her bireyin, yasalarla güçlendirilmenin dıĢında güzel bir toplum ve güçlü bir ulus oluĢması ve bunun sürdürülmesi için çalıĢması önemlidir. Ġyi bir vatandaĢ, hükümetine, toplumun çıkarlarına ve beklentilerine destek olur. Bu anlamda günümüz liderleri, sağlıklı, güçlü 159 Muammer SARIKAYA toplum ve ekonomik süreçle iĢletmelerin baĢarısı arasında bir iliĢkinin olduğunu kabul etmektedir21. Gerek yerel, gerek ulusal ve gerekse global toplumlar iĢletmelerin iyi vatandaĢ olmalarını ve yaĢam kalitesine katkı sağlamalarını beklemektedir. Bulundukları toplumları ihmal eden iĢletmeler, baskılara maruz kalabilirler. Yerel toplumda faaliyet gösteren bir iĢletme, vergi ödeyerek kamu hizmetlerine destek sağlamaktadır. Ayrıca yarattığı istihdam olanaklarıyla yerel toplum insanlarına iĢ imkanı sunan iĢletmeler, yerel topluma para veya ekipman yardımında bulunabilmekte veya çalıĢanların kâr amacı gütmeyen örgütlerde gönüllü olarak çalıĢmalarını teĢvik edebilmektedir22. Öte yandan iĢletmeler faaliyet gösterdikleri yerlerdeki yerel toplumun değerlerine saygı duymak ve desteklemekle yükümlüdür. ĠĢletmeler çeĢitli yöntemlerle açık veya gizli bir Ģekilde yerel toplumla özdeĢleĢirler. Yerel toplum, iĢletmenin yaratacağı negatif dıĢsal maliyetten dolayı da ekonomik bir paya sahiptir23. ĠĢletmeler, ana merkezlerinin ve fabrikalarının bulunduğu yerel toplumla iyi iliĢkiler kurmak ve bunu devam ettirebilmek için belirli sorumluluklarını yerine getirmesi gerekmektedir. Sosyal sorumluluklarını yerine getirmeyen iĢletmeler, iĢlerini daha da zorlaĢtıracak vergiler ve düzenlemelere maruz kalabilirler ve o toplumda iĢletmede çalıĢacak insan bulmakta zorlanabilirler. Üstelik yerel toplumlar, iĢletmelerin faaliyetlerini istedikleri gibi yürütmesi için çalıĢma ve imar Ģartlarını gevĢetip sıkılaĢtırabilir, vergileri artırıp azaltabilir. Bu ve benzeri yaptırımlarla iĢletmelerin baĢıboĢ bir biçimde davranmasını engelleyerek yerel topluma karĢı sorumluluklarını yerine getirmesini sağlayabilirler. Diğer bir deyiĢle daha sorumlu davranan iĢletmelere daha iyi muamele edilmektedir24. Yerel 21 Watson, 1991, a.g.e., s.105. 22 Luis R. Gomez-Mejia, David B. Balkin, Mangement, (New York: McGraw Hill, 2002), s.71. 23 Darrly Reed, “Employing Normative Stakeholder Theory in Developing Countries”, Business and Society, 41, 2, (2002), s.178. 24 Larry E. Ribstein, “Partnership Social Responsibility”, UCLA-Sloan Research Program on Business Organizations Conference on the Means and Ends of Corporations, Santa Monica, California, January 28-29 2005, http://www.law.ucla.edu/ docs/ ribstein.pdf: EriĢim: 09.11.2006, s.21. 160 ĠġLETMELERĠN SÜRDÜRÜLEBĠLĠRLĠĞĠNDE ĠKĠNCĠL PAYDAġLARLA ĠLĠġKĠLERĠN ÖNEMĠ yönetimler ve yerel toplum grupları yerel toplum adına bu tür yaptırımları uygulayan ve iĢletmenin faaliyet gösterdiği topluma karĢı sorumluluklarını yerine getirmesini bekleyen paydaĢ gruplarıdır. Yerel yönetimler, ulusal sınırlar içerisindeki değiĢik büyüklüklerdeki topluluklarda yaĢayan insanların, ortak ve yerel nitelikteki gereksinimlerini karĢılamak amacıyla kurulan ve hukuk düzeni içinde oluĢturulmuĢ olan anayasal kuruluĢlardır. Yerel yönetimler farklı ülkelerde farklı özelliklere sahip olabilmektedir25. Ülkemizde belediyeler, il özel idareleri ve köylerden oluĢan yerel yönetimlerin konumu, bütçesi, nüfusu ve hizmet öncelikleri bakımından büyük farklılıklar gösteren birimlerdir. Bu anlamda, yerel yönetim birimleri içerisinde en fonksiyonel olanı ve iĢletmelerin faaliyetlerini en fazla etkileyen ve iĢletmenin faaliyetlerinden en fazla etkilenenler belediyelerdir. Ancak belediyeler 3000‟e yakın sayısıyla farklı kriterler ve özelliklere sahiptir. Aynı zamanda ülkemizde halkın yerel ihtiyaçlarını karĢılanmasında önemli iĢlevler yüklenen belediyeler yapılan son yasal düzenlemelerle daha fazla iĢleve ve sorumluluğa sahiptir26. Ayrıca yerel toplum, çeĢitli gruplardan oluĢmaktadır. Bu yerel toplum grupları iĢletmenin faaliyetlerini etkileyebildiği gibi iĢletmenin faaliyetlerinden etkilenirler. Örneğin, her iĢletme bulunduğu iĢ koluna göre çeĢitli meslek kuruluĢlarına üye olmaktadır. Bu meslek kuruluĢları birçok açıdan iĢletmelere fayda sağlamakta ve geliĢtirilen güçlü iliĢkiler sayesinde iĢletmenin çıkarlarını korumaktadır. Ticaret ve Sanayi Odası, Barolar, Ġhracatçı Birlikler, Ziraat, Mühendislik Odaları gibi kuruluĢlar bu tür örgütler arasında yer almaktadır27. ĠĢletmenin bu tür örgütlerde yer alması ve gerekli sorumluluklarını yerine getirmesi, diğer paydaĢ gruplarından gelen baskıları göğüslemesinde kolaylık sağlayacaktır. Güvenilir ve sağlıklı iliĢkilerin giderek daha fazla önem kazandığı günümüzde bu tür kuruluĢlara üye olmak günümüz iĢ çevresinde varlığını sürdürebilmenin önemli unsurlarından biridir. 25 Ġsmail GüneĢ, Yelda Bugay Tekgül, “Sivil Toplum KuruluĢları ve Yerel Yönetimler”, II. Ulusal Sivil Toplum KuruluĢları Kongresi 15-16 Ekim Çanakkale, (2005), s.330-331. 26 Sibel Gölönü, “Yerel Yönetimler, Halkla ĠliĢkiler ve Toplumsal Beklentiler”, G.Ü. Ġ.Ġ.B.F. Dergisi, 3, (2000), s.126-127. 27 Zeyyat Sabuncuoğlu, ĠĢletmelerde Halkla ĠliĢkiler, 5. Baskı, (Bursa: Ezgi Kitabevi 2001), s.123. 161 Muammer SARIKAYA Bir baĢka yerel toplum grubu ise eğitim kuruluĢlarıdır. Özellikle iĢletmelerin üniversitelerle iliĢkileri hem iĢletme hem de yerel toplum adına oldukça önemlidir. ĠĢletmeler, üniversiteler aracılığıyla yapacağı seminer ve konferanslarla faaliyetlerinin daha iyi anlaĢılmasını sağlayacak ve yaptığı kurumsal soysal sorumlulukları daha iyi anlatma imkanı bulacaktır. Ayrıca yetiĢmiĢ nitelikli elemanları buralardan temin edebilecektir28. Bu nedenle bu tür kuruluĢlara her türlü eğitim yardımı yapılarak iki yönlü bir katma değer yaratılabilir. Ülkemizin her ilinde yer alan üniversiteler iĢletmelere ihtiyaç duydukları gibi, iĢletmelerin de üniversitelerle oluĢturacağı iliĢkilere ihtiyaçları vardır. Bu iliĢkileri karĢılıklı sorumluluk çerçevesinde bir temele oturtmak, hem yerel toplum hem de iĢletmeler açısından oldukça önemlidir. Kısacası iĢletmenin belirli bir toplumda faaliyet göstermek ve bu faaliyetleri meĢru kılmak için bir takım sorumlulukları yerine getirmesi gerekmektedir. Bu sorumluluklar yerel yönetimlerin koyduğu kural ve düzenlemelere uymanın yanı sıra toplumun beklentilerini de içermektedir. ĠĢletmeler, finansal bağıĢlar, eğitim programlarını destekleme, toplumsal projelere doğrudan katılım, toplumsal gönüllü programlar, çevresel ve sosyal performansı açıklama ve yerel toplumu destekleme29 gibi faaliyetlerle hem yerel topluma fayda sağlamakta hem de faaliyetlerinin meĢruluğunu artırmaktadır. 5.3. Rakipler PaydaĢlar geniĢ anlamda “iĢletme tarafından etkilenen ve/veya iĢletmeyi etkileyebilen birey veya gruplar” olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımlamaya göre rakip iĢletmeler açık bir Ģekilde iĢletmenin paydaĢlarındandır. En basit düzeyde rakiplerin etkileri, rekabet sonunda pazar payını artırma veya kaybetme Ģeklinde olabilir. Rakipler, iĢletmeyi etkileyebilmesine rağmen bir paydaĢ grubu olarak görülmeyebilmektedir. Bu yaklaĢımın altında yatan neden, aynı sektördeki örgütler arasında iĢbirlikçi iliĢkiden daha çok rekabetçi bir iliĢkinin bulunmasıdır30. 28 Sabuncuoğlu, 2001, a.g.e. s.122. 29 Rodger Spiller, “Ethical Business and Invesment: A Model for Business and Society”, Journal of Business Ethics, 27, (2000), s.153. 30 Laura J. Spence, Anne-Marie Coles, Lisa Haris, “The Forgotten Stakeholder? Ethics and Social Responsibility in Relation to Competitors”, Business and Society Review; 106, 4, (2001), s.332-333. 162 ĠġLETMELERĠN SÜRDÜRÜLEBĠLĠRLĠĞĠNDE ĠKĠNCĠL PAYDAġLARLA ĠLĠġKĠLERĠN ÖNEMĠ ĠĢletmenin baĢarısında veya baĢarısızlığında rakipler önemli göstergelerdir. Bir anlamda iĢletmenin baĢarısı diğer rakip iĢletmelere göre daha iyi sergilediği performansı da göstermektedir. Bu nedenle rakiplerin, iĢletmenin gerçekleĢtireceği faaliyetlerde ve bu faaliyetlerin diğer paydaĢlar üzerindeki etkisinde önemli bir rolü vardır. Örneğin, sorumluluk noktasında büyük bir rekabetin yaĢandığı bir sektörde, iĢletmenin daha sorumlu ve duyarlı bir yaklaĢım sergilemesi gerekmektedir. Çünkü kurumsal sosyal sorumluluk günümüzde aynı zamanda bir rekabet alanı haline gelmiĢtir. Bu bağlamda rakipler, gerçekleĢtirecekleri kurumsal sosyal sorumluluk faaliyetleri ile iĢletmeleri sorumlu davranmaya iten paydaĢlar haline gelebilmektedir. ĠĢletmelerin önemle üzerinde durması gereken paydaĢ gruplarından biri olan rakip iĢletmeler, adil ekonomik fırsat talep ederler ve rakip iĢletmelerin dürüstçe rekabet etmelerini isterler. Bu, iĢletmelerin pazardaki rekabeti engelleyici uygulamalarla (ör. pazarda giriĢte engeller koyma, damping yapma) rakip iĢletmelerin ayağını kaydırma çabalarından daha çok ürünler ve üretim tekniklerinde yeniliği esas alarak kâr elde etmeye çalıĢmasını vurgulamaktadır. Bu yaklaĢım aynı zamanda rekabet üstünlüğü sağlamak için politik etkileri (ör:rüĢvet) kullanmayı önleyecektir. Rakip iĢletmeler diğer iĢletmelerle anlaĢma yapabildiğinden iĢletmenin rakipleri veya ortakları üzerinde de diğer haklara sahip olabilirler31. ĠĢletmelerin rakiplerle iliĢkilerinde sahip olması gereken etik sorumluluklar vardır. Bu sorumluluklar özellikle belirli konular üzerinde odaklanmaktadır. Bu konulardan öne çıkanlar: rakipleri karalamamak, oyunun kurallarına uygun olarak, dürüst bir Ģekilde rekabet etmek, saygın rekabet metotları kullanmak, rekabet ederken büyük ölçüde fiyat kırma yoluna gitmemek, gerektiğinde iĢbirliği yapmak, fiyatlandırma gibi belirli konularda örtülü bir anlaĢma içinde olmaktır32. Rakipler, paydaĢ yönetiminde zor bir paydaĢ grubu olarak görünür. Çünkü bir rakibin çıkarlarını en iyi bir Ģekilde elde etmesi diğer bir rakip için olumsuz bir durumu ifade edebilmektedir. Ancak iĢletmeler günümüz rekabet ortamında kimi zaman tek baĢına mücadele edememekte ve 31 Reed, 2002, a.g.e., s.178. 32 Johanna Kujala, “Analysing Moral Issues in Stakeholder Relations”, Business Ethics: A European Review, Vol.10, No.3, (2001), s.238. 163 Muammer SARIKAYA rakipleriyle çeĢitli anlaĢmalar ve ittifaklar yapma yoluna gidebilmektedir. Rakip iĢletmeler, teknolojik ilerleme, yeni ürün geliĢtirme, yeni veya yabancı pazarlara girme ve diğer birçok çeĢitli fırsatları elde etmek için bir araya gelerek ittifaklar oluĢturabilmektedir33. Artık iĢletmelerin en güçlü rakipleri ile bile gerektiğinde ittifaklar oluĢturduğu ve çeĢitli anlaĢmalar yaptığı görülmektedir. Bu bağlamda rakiplerin bir paydaĢ olarak ele alınarak düzeyli bir iliĢki kurulması, hem rekabet için bütün iĢletmelerin hemfikir olduğu sağlam bir zeminin oluĢmasına hem de gerektiğinde bu iĢletmelerle gerek ekonomik gerekse toplumsal sorunların çözümü için ittifaklar kurmaya imkan sağlayacaktır. 5.4. Medya KuruluĢları Medya, iĢletmenin itibarını önemli ölçüde etkileyen bir paydaĢ grubudur. Medya paydaĢlara iĢletme hakkında bilgi sağladığı gibi iĢletmeye de paydaĢlarının iĢletme hakkındaki yaklaĢımları ve düĢünceleri konusunda bilgi vermektedir. Böylece her iki taraf arasında bir arabulucu rolü üstlenerek belirsizlikleri azaltabilmektedir34. Bu nedenle iĢletmelerin medyaya karĢı sorumluluklarındaki ihmali ve iliĢkilerini aksatması, iĢletmenin yaptığı olumlu çalıĢmalardan paydaĢları haberdar etmede sorunların yaĢanmasına veya olumsuz bir itibarın oluĢmasına yol açabilir. Medya kuruluĢları iĢletmelerin diğer paydaĢlarla iliĢkilerinde önemli bir role sahiptir ve iĢletme davranıĢlarını değerlendirmede bir ombudsman gibi hareket etmektedir. Etkin bir iĢletme-medya iliĢkisi yönetimi, iĢletmenin ürün güvenliği kriziyle baĢa çıkabilmesini büyük ölçüde artırabilmektedir35. Ülkemizde de kuĢ gribiyle tavukçuluk sektörünün büyük yara alması ve oluĢan güven kaybı, medyada yapılan yayınlar sayesinde önemli ölçüde düzeltilmiĢtir. Özellikle medyada yer alan ve toplum tarafından kanaat önderi olarak kabul edilen kiĢilerin telkinleri toplum üzerinde olumlu etkiler yaratabilmektedir. 33 Jeffrey S. Harrison, Strategic Management of Resources and Relationships: Concepts, (New York: John Wiley & Sons, Inc. , 2003), s.272. 34 David L. Deephouse, “Media Reputation as a Strategic Resource: An Integrationo Mass Communication and Resorce-Based Theories”, Journal of Management, Vol.26, No.6, (2000), s.1098. 35 Brammer Stephen, Stephen Pavelin. “Corporate Reputation and an Insurance Motivation for Corporate Social Investment”, The Journal of Corporate Citizenship, Winter 20, (2005), p.43. 164 ĠġLETMELERĠN SÜRDÜRÜLEBĠLĠRLĠĞĠNDE ĠKĠNCĠL PAYDAġLARLA ĠLĠġKĠLERĠN ÖNEMĠ Medyanın kamuoyu oluĢturma becerisi, iĢletmelerin bir paydaĢ olarak medyaya daha fazla önem vermesine neden olmaktadır. Günümüzde her ne kadar internet aracılığıyla farklı görüĢlere eriĢmek mümkünse de çoğunlukla hala medyanın sunduğu bilgilere göre fikir edinilmektedir. Ayrıca internet teknolojisindeki geliĢmeler sonrasında, iĢletmelerin paydaĢlarıyla olan iliĢkilerinde Ģeffaflık ve eriĢebilirlik daha fazla özen gösterilmesi gereken konular arasında yer almaktadır36. ġekil 2. ĠĢletme ve PaydaĢlar Arasında Arabulucu Olarak Medya Hissedar MüĢteri Tedarikçi ÇalıĢan Hükümet ĠĢletme STK Medya Kaynak: Senem Besler, Muammer Sarıkaya, “Kurumsal Ġtibarı Yaratmada Kurumsal PaydaĢ Yönetimi ve Medya ile ĠliĢkilerin Önemi”, 2008 Muhan Soysal ĠĢletmecilik Konferansı: ĠĢletmecilikte Yeni GeliĢmeler ve Fırsatlar, ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü, 2008, s.150. Bilgi ve iletiĢim teknolojisinde yaĢanan hızlı geliĢme, toplumun iĢletme uygulamalarından daha fazla bilgi sahibi olmasını sağlamaktadır. Herhangi bir yerde meydana gelen bir olay anında dünya çapında izlenebilmektedir. Medyanın bu gücüyle oluĢturulan kamuoyu, iĢletme satıĢlarını ve itibarını büyük ölçüde etkilemektedir. Medya, iĢletme uygulamalarını çok yakından takip ederek diğer paydaĢlara bir anlamda ayna tutmaktadır. Bu nedenle iĢletmeler yaptıkları faaliyetlerin hangilerinin medya tarafından onaylanıp hangilerinin onaylanmayacağını dikkate almalıdır37. 36 Alison Theaker, Halkla ĠliĢkilerin Elkitabı, Çev: Murat Yaz, (Ġstanbul: MediaCat, 2006), s.204. 37 Tülin Ural, ĠĢletme ve Pazarlama Etiği, Editör: Cemal Yükselen, (Ankara: Detay Yayıncılık, 2003), s.74-75. 165 Muammer SARIKAYA Jeanette Smith (1995), medyayla oluĢturulan iliĢkilerde taĢınması gereken sorumlulukları Ģu kurallarla açıklamaktadır38: Medyaya, kuruluĢla ilgili doğru bilgiler verilmelidir. KuruluĢla ilgili bilgilerin medyaya verilmesinde, hızlı ve çabuk davranmalıdır. Medyaya, istenildiği anda kuruluĢla ilgili bilgi vermeye hazır olmalıdır. Medyaya kuruluĢla ilgili bilgiler son teslim tarihinden önce teslim edilmelidir. KuruluĢ, medyaya kendini tanıtabilmesi için kendi yapısını ve çalıĢanlarını iyi tanımalıdır. Medyayla kurulan iliĢkilerde dürüst olmalıdır. ĠĢletmenin büyüklüğü ne ölçüde olursa olsun medyayla iliĢkileri son derece önemlidir. ĠĢletmenin kendisini paydaĢlarına tanıtma ve itibar kazanmasında olduğu kadar olumsuz bir Ģekilde etkilenmesinde de medyanın rolü büyüktür. PaydaĢların iĢletmeye olan bakıĢ açılarıyla iĢletme gerçeklerinin aynı olması için medyayla iyi iliĢkiler kurulması ve medyaya karĢı gerekli sorumlulukların yerine getirilmesi gereklidir. Medyanın gücünün arttığı günümüzde doğruluk, dürüstlük, Ģeffaflık anlayıĢıyla medyayla kurulan iliĢkiler, iĢletmenin paydaĢları tarafından saygın ve güvenilir bir kurum olarak algılanmasını sağlayacaktır39. ĠĢletmelerin medyaya karĢı gerekli sorumlulukları yerine getirmesi ve etkin bir iletiĢim kurmasının beraberinde getireceği katkılardan bazılarını Ģöyle sıralamak mümkündür40: 38 “Jeanette Smith, The New Publicity Kit, (U.S.A: John Wiley&Sons Inc., 1995), s.3”, (Güzelcik, 1999, s.192‟daki alıntı). 39 Ebru Güzelcik, KüreselleĢme ve ĠĢletmelerde DeğiĢen Kurum Ġmajı, (Ġstanbul: Sistem Yayıncılık, 1999), s.191-193. 40 Theaker, 2006, a.g.e., s.205. 166 ĠġLETMELERĠN SÜRDÜRÜLEBĠLĠRLĠĞĠNDE ĠKĠNCĠL PAYDAġLARLA ĠLĠġKĠLERĠN ÖNEMĠ ĠĢletmenin ve markanın imajını düzeltmek, iyileĢtirmek ĠĢletmenin medyada daha sık yer almasını ve daha iyi bir görüntü çizmesini sağlamak PaydaĢların tutumlarını değiĢtirmek Toplumla iliĢkileri geliĢtirmek Pazar payını artırmak Yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde siyasi politikalara nüfuz etmek Yatırımcılarla ve onların danıĢmanlarıyla iletiĢimi geliĢtirmek Sendikalar ve diğer sivil toplum örgütleriyle iliĢkileri geliĢtirmek Günümüzde birçok iĢletme, medya kuruluĢlarıyla karĢılıklı saygı, güven, dürüstlük ve samimiyete dayalı iliĢkiler geliĢtirmektedir. Bu kuruluĢlardan iĢ hayatıyla ilgili haber yapan kuruluĢlarla iliĢkileri geliĢtirmek genel medya kuruluĢlarına göre daha kolaydır. Çünkü bu kuruluĢlar hem iĢletmeyle ilgili bilgilere daha fazla ihtiyaç duymakta hem de bu konuda daha fazla uzman gazeteci görevlendirmektedir. Bu tür basın ve medya kuruluĢları iĢletme yöneticileriyle iliĢkiler geliĢtirerek avantaj sağlamaktadır. ĠĢletme yöneticileri de bu sayede güvene dayalı iliĢkiler geliĢtirerek, iĢletme ile ilgili sorunları daha doğru bir Ģekilde yansıtılmasını sağlayabilirler. Genel medya ve basın kuruluĢlarıyla iliĢkileri geliĢtirmek ise daha zordur. Bu tür kuruluĢlarda iĢletme yayınlarıyla ilgili uzmanlar ve yapılan yayınlar daha azdır. Bu da alanında uzman olmayan bir kiĢinin iĢletmeyle ilgili bir sorunu haber yapmasına yol açmaktadır41. Bu nedenle, iĢletmelerin basılı ve görsel yayın kuruluĢlarını en sağlıklı, açık ve anlaĢılır bir Ģekilde bilgilendirmeli ve bunu belirli bir düzene koyarak yanlıĢ ve kamuoyunda olumsuz bir imajın oluĢmasına yol açacak haberlerin yapılmasının önüne geçilmelidir. Çünkü medyanın iĢletme hakkında kamuoyunda oluĢturduğu olumsuz imajı düzeltmek iĢletme için oldukça pahalıya mal olabilir. Özellikle medyada yorumcu olarak yer alan ve birçok yatırımcının kararlarında etkili olan gerek akademisyenler, gerekse finansal analistlerin değerlendirmeleri oldukça önemlidir. Bu paydaĢların sergileyecekleri olumlu 41 David P. Baron, Business and Its Environment, Third Edition, (New Jersey: Prentice Hall, 2000), s.75. 167 Muammer SARIKAYA yaklaĢım yatırımcıların davranıĢlarını da olumlu yönde etkileyebilmektedir. ĠĢletmeler söz konusu uzmanlarla diyalog içinde olmalı ve hem sektörel hem de kurumsal anlamda doğru ve sağlıklı bilgiler sunmalıdır. 24 saat yayın yapan haber kanallarının giderek artması ve internet medyasının etki alanını geniĢletmesi medyanın gücünü ve iĢ dünyası üzerindeki etkisini de artırmaktadır. Finansal piyasaları büyük ölçüde bu yolla takip eden bireyler, yine büyük ölçüde bu kanalların yönlendirmeleriyle hareket etmektedir. Bu nedenle, kamuoyunu sürekli ve sistematik bir Ģekilde bilgilendirmek iĢletmelerin sürdürülebilirliği açısından büyük önem taĢımaktadır. Aksi takdirde yazılı, görsel ve internet medyası üzerinden yapılan sansasyonel haberlerle kısa sürede iĢletmelerin itibarları sarsılabilir ve beraberinde pazar payı düĢebilir. Bu tür örneklere gerek ülkemizde, gerekse uluslar arası alanda rastlamak mümkündür. Sonuç olarak iĢletmenin diğer paydaĢlarla olduğu gibi yatırımcılarla olan iliĢkisinde de medyanın önemli bir rolünün olduğunu söylemek mümkündür. 5.5. Çevreci Baskı KuruluĢları Çevresel sorunlar ve yarattığı etkiler evrensel bir nitelik taĢımaktadır. Özellikle uzun vadede düĢünüldüğünde yalnızca bir bireyi, grubu veya toplumu değil, herkesi, hatta gelecek kuĢakları dahi etkilemektedir. Son dönemlerde yaĢanan çevresel felaketler, çevresel sorunların ve sorumlulukların yerel değil, evrensel olduğunun en açık göstergesidir. Hava kirlenmesi, su kirlenmesi, toprak kirlenmesi ve gürültü kirliliği bu tür sorunların önde gelenlerindendir42. Çevre sorunları özellikle 1980‟den bu yana Türkiye‟nin gündeminde yer almakta ve çeĢitli boyutlarıyla tartıĢma konusu olmaktadır. Bu tartıĢmalar, çevre sorunlarının önlenmesi ve çözümlenmesine yönelik çeĢitli düzenlemeleri getirmiĢtir. Bununla birlikte çevre sorunlarıyla ilgili gönüllü örgütlenmelerde artıĢ olmakta ve bu örgütlenmeler iĢletmeler üzerinde baskı yaratmanın yanı sıra yeni düzenlemeler yapılmasına yönelik kamuoyu oluĢturmaktadır43. Bu tür kuruluĢlar özellikle belirli sektörlerdeki iĢletmeler üzerinde büyük bir baskı yaratmakta ve çevreye verilen zararlı etkilerin hesabını sormaktadır. 42 Mert Uydacı, YeĢil Pazarlama: ĠĢ Ahlakı ve Çevresellik Açısından YaklaĢımlar, (Ġstanbul: Türkmen Kitabevi, 2002), s.25. 43 ġevki Özgener, ĠĢ Ahlakının Temelleri: Yönetsel Bir YaklaĢım, (Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 2004), s.182. 168 ĠġLETMELERĠN SÜRDÜRÜLEBĠLĠRLĠĞĠNDE ĠKĠNCĠL PAYDAġLARLA ĠLĠġKĠLERĠN ÖNEMĠ Çevreci baskı grupları iĢletmenin toplumda yarattığı olumsuz faaliyetlere karĢı mücadele eden ve doğal çevrenin temsilciliğini üstlenen bir paydaĢ grubu olarak kendini göstermektedir. Bu gruplar, iĢletmenin çevreye verdiği zararları önlemek için çevre ve toplum adına faaliyet gösteren gönüllü kuruluĢlardır. Bu tür gruplar, diğer paydaĢ grupları üzerinde de etki yaratmaya çalıĢmakta ve iĢletmeye yönelik baskıları artırmaktadır. Özellikle medyayla yakın iĢbirliği içinde olan çevreci kuruluĢlar, yürüttükleri propaganda çalıĢmalarıyla iĢletmenin itibarını olumsuz bir biçimde etkileyebilmektedir. Bu nedenle iĢletmelerin çevreye yönelik sorumluluklarını yerine getirmesi ve bu kuruluĢların taleplerine cevap vererek sürekli iletiĢim içinde olması iĢletmenin faaliyetlerini meĢru kılacaktır. ĠĢletmelerin çevreye yönelik sorumluluklarının baĢında çevre yönetmeliklerine ve yasalara uymak gelmektedir. Ayıca iĢletmelerin tutarlı bir Ģekilde tedarik zincirinde kirlilik önleyici ve atıkları en az düzeye indirici önlemler araması ve çevre üzerindeki olumsuz etkiyi azaltması gerekmektedir. Yine kuracağı çevre yönetim sistemi ile çevreye bıraktığı atıkları en etkin bir Ģekilde kontrol altında tutabilir ve olumsuz etkiyi en aza indirebilir44. Ayrıca çevreye karĢı sorumlu olan iĢletmeler Ģu üç unsura dikkat etmelidir45: Öncelikle üst yönetim, çevreye karĢı hassas olacaklarına ve çevre için birtakım giriĢimlerde bulunacaklarına dair doğru taahhütlerde bulunmalıdır. Çevrecilik bütün iĢletme tarafından bir iĢ yapma yolu olarak benimsenmelidir. Bir ürünün yaĢam döngüsü boyunca sağlık, güvenlik ve çevreye yaptığı etkileri göz önünde bulundurmak gereklidir. ĠĢletme, çevreyi geliĢtirecek ve korumaya yardım edecek yeni ürünler ve yeni yöntemler geliĢtirmelidir. Günümüzde iĢletmeleri çevreye karĢı sorumluluklarını yerine getirmeye iten birtakım unsurlar vardır. Çevreye duyarlı olduğunu gösteren 44 Ervin Laszlo, Makro DeğiĢim: Sürdürülebilir Bir Dünya DönüĢümü Yönetmek, Çeviren: Murat AbuĢ, (Ankara: Morpa Kültür Yayınları, 2003), s.117. 45 Güzelcik, 1999, a.g.e., s.226. 169 Muammer SARIKAYA iĢletmeler, kamuoyu tarafından benimsenen ve pazar payını artıran konuma gelmektedir. Yasalar, çevre kirliliğini önlemeye yönelik artan oranda cezalar ve yasaklamalar getirmektedir. Pek çok geliĢmiĢ ülkede çevreyi kirleten iĢletmelerin sorumlu yöneticileri hapis cezası tehdidi ile karĢı karĢıya kalmaktadır. Ayrıca zararlı atıkları azaltma çabaları, kaynak ve enerji kullanımı ve atık depolama gibi konularda iĢletmelerin önemli tasarruflar yapmasına olanak sağlanmaktadır. Kirliliği önleyici yöntem, teknoloji ve ürünlere talepteki artıĢlar, yeni pazarlar, faaliyet alanları ve fırsatlar yaratmaktadır. Sonuç olarak ekolojik açıdan baĢarılı performans gösteren kuruluĢlar, hem tüketiciler karĢısında itibar kazanmakta hem de yasa koyucuların teĢvikleri ile ödüllendirilebilmektedir46. ĠĢletmelerin çevresel sorumlulukları ve baskı kuruluĢlarının iĢletmeye yaklaĢımı sürdürülebilirliği etkileyen unsurlardan biridir. Öyle ki günümüzde iĢletmelerin çevresel sorumlulukları veya sorumsuzlukları yatırımcıların iĢletmeye bakıĢını ve yatırım kararlarını etkileyebilmektedir. Toplumsal duyarlılığın her geçen gün artması iĢletmelerin çevresel konulara daha fazla eğilmesine yol açmaktadır. Artık iĢletmeler çevresel duyarlılığın sürdürülebilirliklerini ve finansal baĢarılarını etkileyen faktörlerden biri olduğunun farkındadır. Bu nedenle doğrudan çevreyle iliĢkisi olmayan sektörlerdeki iĢletmeler de çevresel sorumluluklarını artırma eğilimi göstermektedir. Bu bağlamda iĢletmelerin çevreye yönelik sorumluluklarını yerine getirmesi ve çevreci kuruluĢlarla diyalog içinde olması, bu paydaĢ gruplarının beklediği bir davranıĢ biçimidir. Daha çok tepkilerini eyleme dönüĢtürerek gösteren bu tür paydaĢ gruplarını tatmin etmek, iĢletmenin kamuoyundaki imajı açısından da büyük önem taĢımaktadır. 46 A. Zeynep Düren, 2000’li YıllardaYönetim, 2. Baskı, (Ġstanbul: Alfa Yayınları, 2002), s.193-194. 170 ĠġLETMELERĠN SÜRDÜRÜLEBĠLĠRLĠĞĠNDE ĠKĠNCĠL PAYDAġLARLA ĠLĠġKĠLERĠN ÖNEMĠ 6. SONUÇ Dünya hızlı bir değiĢim ve geliĢim içerisindedir. Yönetimin alanı geniĢlemekte ve giderek zorlaĢmaktadır. ĠĢletmelerin sorumlu olduğu ve iliĢki kurmak zorunda bulunduğu paydaĢlar ve bu paydaĢların etki alanları artmaktadır. Özellikle iletiĢim ve bilgi teknolojilerindeki geliĢmeler bireyler ve/veya örgütler arasındaki etkileĢimi daha da hızlandırmakta ve yoğun hale getirmektedir. Bu durum iĢletmelerin paydaĢlarıyla olan iliĢkilerinin de daha kompleks yapıya dönüĢmesine yol açmaktadır. Yatırımcılar iĢletmelerin öncelikli paydaĢlarındadır. Hatta bazı yaklaĢımlar yatırımcıları iĢletmenin varlık nedeni olarak görmektedir. Ancak iĢ dünyasındaki artan bu etkileĢim ve geniĢleyen sorumluluk ağı iĢletmelerin yatırımcılara karĢı sorumluluklarını artırmakta ve bu sorumlukları etkin bir Ģekilde gerçekleĢtirebilmek için diğer paydaĢlarla olan iliĢkileri de dikkate almayı gerekli kılmaktadır. Günümüzde bu paydaĢlardan ikincil paydaĢlar olarak kabul edilen paydaĢ grubunun da yönetilebileceği ve iĢletmelerin sürdürebilirliği açısından bunun gerekli olduğu vurgulanmaktadır. Dolayısıyla yatırımcılara yönelik sorumluluklarına dikkat eden iĢletmelerin ikincil paydaĢlara karĢı da sorumluluklarını yerine getirmesi finansal piyasalardaki baĢarısı açısından de oldukça önemlidir. Dünyanın bir ucunda yaĢanan geliĢmenin tüm dünyayı etkisi altına alabildiği ve bu tür örneklerin giderek arttığı iĢ dünyasında yatırımcılarla iliĢkileri daha geniĢ bir perspektifte ele almak gerekmektedir. Önem düzeyi ne olursa olsun o günkü geliĢmelerinde etkisiyle bir paydaĢ veya paydaĢ ağı iĢletmelerin finansal piyasalardaki baĢarı veya baĢarısızlığında az veya çok rol oynayabilmektedir. Bu nedenle yönetim, yaklaĢımını ve yelpazesini belirlerken birincil paydaĢların yanı sıra ikincil paydaĢları da dikkate almalı ve bu paydaĢların etkileĢim ve etki düzeylerini iyi analiz etmelidir. 171 Muammer SARIKAYA YARARLANILAN KAYNAKLAR Aktan, Can. “Kurumsal Sosyal Sorumluluk”, Mercek, Yıl 11, Sayı 41, 2006. Baron, David P. Business and Its Environment, Third Edition, New Jersey: Prentice Hall, 2000. Besler, Senem, Muammer Sarıkaya. “Kurumsal Ġtibarı Yaratmada Kurumsal PaydaĢ Yönetimi ve Medya ile ĠliĢkilerin Önemi”, 2008 Muhan Soysal ĠĢletmecilik Konferansı: ĠĢletmecilikte Yeni GeliĢmeler ve Fırsatlar, ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü, 2008. Brammer, Stephen, Stephen Pavelin. “Corporate Reputation and an Insurance Motivation for Corporate Social Investment”, The Journal of Corporate Citizenship, Winter 20, 2005. Bunn, Michele D., Grant T. Savage, Betsy B. Holloway. “Stakeholder Analysis for Multi-Sector Innovations”, Journal of Business & Industrial Marketing, Vol.17, No. 2/3, 2002. Carroll, Archie B., Ann K. Buchholtz. Business and Society: Ethics and Stakeholder Management, Fourth Edition, Australia: South-Western College Publishing, 2000. Deephouse, David L. “Media Reputation as a Strategic Resource: An Integrationo Mass Communication and Resorce-Based Theories”, Journal of Management, Vol. 26, No.6, 2000. Drucker, Peter. Yönetim: Görevleri, Sorumlulukları, Uygulamaları, Çev: FatoĢ Dilder, Ankara: ODTÜ Basım, 1994. Düren, A. Zeynep. 2000’li Yıllarda Yönetim, 2. Baskı, Ġstanbul: Alfa Yayınları, 2002. Elias, Arun A., Robert Y. Cavana and Laurie S. Jackson. “Stakeholder Analysis for R&D Project Management”, R&D Management, 32, 4, 2002. Gomez-Mejia, Luis R., David B. Balkin. Mangement, New York: McGraw Hill, 2002. Gölönü, Sirel. “Yerel Yönetimler, Halkla Beklentiler”, G.Ü. Ġ.Ġ.B.F. Dergisi, 3, 2000. ĠliĢkiler ve Toplumsal GüneĢ, Ġsmail, Yelda Bugay Tekgül. “Sivil Toplum KuruluĢları ve Yerel Yönetimler”, II. Ulusal Sivil Toplum KuruluĢları Kongresi 15-16 Ekim Çanakkale, 2005. 172 ĠġLETMELERĠN SÜRDÜRÜLEBĠLĠRLĠĞĠNDE ĠKĠNCĠL PAYDAġLARLA ĠLĠġKĠLERĠN ÖNEMĠ Güzelcik, Ebru. KüreselleĢme ve ĠĢletmelerde DeğiĢen Kurum Ġmajı, Ġstanbul: Sistem Yayıncılık, 1999. Harrison, Jeffrey S., Caron H. St. Jhon. “Managing and Partnering with External Stakeholders”, Academy of Management Executive, Vol.10, No.2, 1996. Harrison, Jeffrey S., Caron H. St. John. Strategic Management of Organizations and Stakeholders: Concepts, 2nd Edition, Cincinnati, Ohio: South Western College Publishing, 1998. Harrison, Jeffrey S. Strategic Management of Resources Relationships: Concepts, New York: John Wiley & Sons, Inc., 2003. and Kujala, Johanna. “Analysing Moral Issues in Stakeholder Relations”, Business Ethics: A European Review, Vol. 10, No.3, 2001. Laszlo, Ervin. Makro DeğiĢim: Sürdürülebilir Bir Dünya DönüĢümü Yönetmek, Çeviren: Murat AbuĢ, Ankara: Morpa Kültür Yayınları, 2003. Oketch, Moses O., “The Corporate Stake in Social Cohesion”, Corporate Governance, Vol.4, No.3, 2004. Özalp, Ġnan, H. Zümrüt Tonus, Muammer Sarıkaya, “Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi Öğrencilerinin Kurumsal Sosyal Sorumluluk Algılamaları Üzerine Bir AraĢtırma”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:8, Sayı:1, 2008. Özgener, ġevki. ĠĢ Ahlakının Temelleri: Yönetsel Bir YaklaĢım, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 2004. Polonsky, Michael Jay. “A Stakeholder Theory Approach to Designing Environmental Marketing Strategy”, Journal of Business & Industrial Marketing, Vol.10, No.3, 1995. Pouloudi, A. and E. A. Whitley. “Stakeholder Identification in InterOrganizational Systems: Gaining Insights for Drug Use Management Systems”, European Journal of Information Systems, 6, pp.1-14, 1997. Ribsteın, Larry E. “Partnership Social Responsibility”, UCLA-Sloan Research Program on Business Organizations Conference on the Means and Ends of Corporations, Santa Monica, California, January 28-29 2005, pp.1-40, http://www.law.ucla.edu/ docs/ ribstein.pdf: EriĢim: 09.11.2006. 173 Muammer SARIKAYA Reed, Darrly. “Employing Normative Stakeholder Theory in Developing Countries”, Business and Society, 41, 2, 2002. Rowley, Timothy J., Mihne Moldoveanu. “When Will Stakeholder Groups Act? An Interest- and Identity- Based Model of Stakeholder Group Mobilization”, Academy of Management Review, Vol.28, No.2, 2003. Sabuncuoğlu, Zeyyat. ĠĢletmelerde Halkla ĠliĢkiler, 5. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi, 2001. Sarıkaya, Muammer, F. ZiĢan Kara. “Bir Ağ Ekonomisi Olarak Yeni Ekonomi ve PaydaĢ Teorisi ĠliĢkisi, 6. Uluslararası Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi, Aralık 2007. Sarıkaya, Muammer. “PaydaĢ Yönetimi” Yönetim YaklaĢımlarıyla Kurumsal Sürdürülebilirlik, Ed: Senem Besler, Ġstanbul: Beta Basım, 2009. Schilling, Melisa A. “Decades Ahead of Her Time: Advancing Stakeholder Theory Through the Ideas of Mary Parker Follett”, Journal of Management History, Vol.6, No 5, 2000. Spence, Laura J., Anne-Marie Coles, Lisa Haris. “The Forgotten Stakeholder? Ethics and Social Responsibility in Relation to Competitors”, Business and Society Review; 106, 4, 2001. Spiller, Rodger. “Ethical Business and Invesment: A Model for Business and Society”, Journal of Business Ethics, 27, 2000. Svendsen, Ann. The Stakeholder Strategyy, San Francisco: BerrettKoehler Publishers Inc., 1998. Theaker, Alison. Halkla ĠliĢkilerin Elkitabı, Çev: Murat Yaz, Ġstanbul: MediaCat, 2006. Uydacı, Mert. YeĢil Pazarlama: ĠĢ Ahlakı ve Çevresellik Açısından YaklaĢımlar, Ġstanbul: Türkmen Kitabevi, 2002. Watson, Charles E. “Managing with Integrity: Social Responsibilities of Business as Seen by America‟s CEOs”, Business Horizons, Vol.34, Issue. 4, 1991. 174 YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI Yrd. Doç. Dr. Fatih BAYRAM Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi 1. GİRİŞ Yatırımcı ilişkileri bir organizasyonun mevcut ya da potansiyel yatırımcıları ve geniş ifadesiyle yatırımcı topluluğu ile olan ilişkilerini ifade etmektedir. Yatırımcı ilişkilerinin daha iyi anlaşılmasında paydaş teorisiyle birlikte kurumsal iletişim teorilerinin değerlendirilmesi önem taşımaktadır. Paydaş teorisi, herhangi bir organizasyonu etkileyebilecek farklı stratejik grupların varlığını varsaymaktadır. Kurumsal iletişim teorileri ise, genelde paydaşlara internet aracılığıyla (özelde web siteleri) verilen kurumsal tepki ya da karşılığın dinamiklerini anlamaya yardımcı olur. Paydaş teorisi, bireylerin sorunları nasıl tanıdığı, tanımladığı ve çözdüğünü açıklarken, internet aracılığıyla yapılandırılmış halkla ilişkiler ve yatırımcı ilişkilerinin kolaylıkla uygulanmasını içermektedir. Dolayısıyla paydaş teorisi, paydaşların organizasyonlar üzerinde nasıl ve neden güç sahibi olduğunu anlama yanında bu gücü nasıl uyguladığını anlamayı da içermektedir.1 Bu durum, organizasyonun dışında yer alan paydaşlar arasında olduğu kadar organizasyonun kendi içindeki paydaşları arasında da gerçekleşebilmektedir. Yatırımcı ilişkilerini bu perspektiften değerlendirmek, yatırımcı topluluğu ve 1 Michael L. Kent, Maureen Taylor ve William J. White, “ “The Relationship Between Web Site Design and Organizational Responsiveness to Stakeholders” Public Relations Review. 29: 63-77, (2003), s.66. Fatih BAYRAM organizasyon arasındaki iletişim sürecinin anlaşılabilmesini kolaylaştıracaktır. Bu iletişim sürecinin iki yönlü olması, karşılıklı güven içermesi, etik değerlere uygun ve dürüst bir etkileşime sahip olması, yatırımcı ilişkileri yönetiminin etkinliği açısından önemlidir. 2. BİLGİ SUNUMU AÇISINDAN YATIRIMCI İLİŞKİLERİNİ TANIMLAMAK Yatırımcı ilişkileri, bir kurumun, bir işletmenin kendi bünyesi içinde ve dışında bulunan bireysel ya da kurumsal yatırımcılarıyla olan ilişkilerini yöneten bir birimdir. Yatırımcı kavramı içinde bankalardan analistlere geniş bir topluluk değerlendirilmelidir. Bu topluluğun sürekli ve planlı olarak bilgilendirilmesi şirketin hisse değerinin korunması kadar yatırımcıların şirkete ilişkin olumlu algılamalar içinde olması için bir gerekliliktir. Yatırımcılar için bilgi sahibi olmak yaşamsal öneme sahip bir gerekliliktir. Yatırım kararlarının verilmesi ve buna bağlı olarak piyasalara ilişkin pozisyon alınması ancak doğru, zamanında ve etkin bilgilenme ile olanaklıdır. Bilgilenmeyi sağlayan araçlar yüz yüze (birincil) kaynaklardan medya içeriklerine kadar geniş bir yelpazede yer almaktadır. Yatırımcı ilişkileri ile aynı anlamda kullanılan bazı terimler bulunmaktadır. Finansal ilişkiler, paydaş ilişkileri, finansal halkla ilişkiler gibi kavramlar genel olarak yatırımcı topluluğu olarak adlandırılan geniş toplulukla olan ilişkileri ifade etmektedir. Bu bağlamda gerek finansal ilişkilerin, gerekse halkla ilişkilerin ortak bir platformda kesiştiği hareket alanı bulunmaktadır. Theaker, finansal halkla ilişkiler ile yatırımcı ilişkilerinin genelde aynı anlamda kullanılmasına karşın yatırımcı ilişkilerinin daha çok kurumsal yatırımcıları hedeflediğini belirtmektedir. Bu noktada finansal halkla ilişkiler yatırımcıların geneline yönelik olarak ve medya ve piyasa analistlerine şirketi tanıtmak ve şirketin faaliyetlerini kamuya anlatmak görevini yürütmektedir. Şirketin tanıtılması, anlatılması ve dolayısıyla tarafların ilgisini çekmesi, şirketin gerçek değerinin hisse senedi fiyatlarına yansıması sonucunu doğuracaktır.2 2 Alison Theaker, Halkla İlişkilerin El Kitabı. Çeviren: Murat Yaz, (İstanbul: MediaCat Yayınları, 2006), s. 285-291. 176 YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI 1969 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde kurulan Ulusal Yatırımcı İlişkileri Enstitüsü (National Investor Relations Institute –NIRI-) yatırımcı ilişkilerini şöyle tanımlamıştır: “Yatırımcı ilişkileri, şirketin göreli değerini en üst düzeye çıkarmak için finansal ve diğer kurumlara yönelik bilgi akışı ve bilgi içeriğini; pazarlama, iletişim ve finans disiplinlerini kullanarak oluşturan bir stratejik yönetimdir.”3 Yatırımcı ilişkileri, işletmelerin mevcut ve potansiyel yatırımcılarına şirketin performansı ve durumuna ilişkin tam ve doğru bir portre sunmaya çalışmaktadır. Bunu yaparken işletme ve finansa ilişkin özel terimler ve jargon kullanırken, iletişimi kullanarak mesajları biçimlendirme ve iletme taktik ve stratejilerini dikkate almaktadır. Bu durum yatırımcı ilişkilerinin yönetilmesinde yalnızca halkla ilişkilerin ya da finansal departmanın yeterli olmayacağını; tanımın da işaret ettiği gibi, halkla ilişkiler, finansal departman ve pazarlama etkinliklerini yürüten departmanın ortak çalışmasına ve sinerji oluşturmasına ihtiyaç duymaktadır. Yatırımcı ilişkileri yönetimi, şirkete ilişkin finansal bilgi akışı yanı sıra şirketle ilgili önemli haberleri, duyuruları yatırımcılara zamanında aktarmak misyonunu taşımaktadır. İşletme ve yatırımcılar arasında bir köprü görevi gören yatırımcı ilişkileri yönetimi, kurumsal iletişimin alanlarından birisi olarak değerlendirilmektedir. Yatırımcı ilişkilerine geleneksel yaklaşım, şirket değerine odaklanma biçimindedir. Bunun yanında Marcus ve Wallace (1997), yatırımcı ilişkilerinde üç aşamadan söz etmektedir: Şirketin etkinliklerine ilişkin basit iletişim rolü, finansal işlev ve sonuçlara odaklanma, yatırımcıları şirketin hisse senetlerini almaya ve elinde tutmaya teşvik eden aktif pazarlama.4 Heath ve Coombs, 1858 yılında Borden Company’nin hissedarlarına finansal raporlar dağıttığını belirterek, yatırımcı ilişkilerinin bu tarihe kadar uzandığını belirtmektedir.5 Ancak, yatırımcı ilişkileri kavramı 1930’ların ortasında, hisse senedi satışlarında kamunun zarar görmesini ve satışların 3 Kai Hockerts ve Lance Moir, “Communicating Corporate Responsibility to Investors: The Changing Role of The Investor Relations Function” Journal of Business Ethics, 52: 85-98, (2004), s. 86. 4 Hockerts ve Moir, age, s. 87. 5 Robert L. Heath ve W. Timothy Coombs, Today’s Public Relations. (USA: Sage, 2006), s. 63. 177 Fatih BAYRAM kötüye kullanılmasını engellemek amacıyla ortaya çıkmıştır. 1990’lı yıllarda ise hisse senedi piyasalarına olan ilginin artmasıyla önemi daha fazla anlaşılmıştır. Yatırımcı ilişkileri, analistlerin ilgisini şirketlere çekmeye çalışırken diğer taraftan da yatırımcının hisse senedi alıp onu elinde tutarak şirkete kaynak sağlaması için yatırımcılarla ilişki içindedir. Bunun için de hissedarlara zamanlı ve değerli bilgileri aktararak yatırımcılara destek olmaktadır.6 Yatırımcı ilişkilerinde yatırımcılarla kurulan ilişkinin uzun dönemli olması hedeflenerek iletişim stratejisi oluşturulması gerekmektedir. Bu nedenle yatırımcı ilişkilerinin temelinde bilginin açıkça sağlanması ve paylaşılması yaşamsal önemdedir. Böylelikle yatırımcıların hisse alma, satma ya da elinde tutma kararları biçimlenmektedir. Bu kararların biçimlenmesinde yatırımcılara sağlanan bilginin zamanlı olması da bir gerekliliktir.7 Şirketlere ilişkin bilginin paylaşılması yoluyla hem brokerlar hem de analistler gerek bireysel gerekse kurumsal yatırımcılarına tavsiye ve önerilerde bulunmaktadır. Ekonomi ve finansal haberlerin çok küçük bir topluluğu ilgilendirdiği zamanlar geride kalmıştır. Bugün ekonomi ve ekonomiye ilişkin haberler, tüm bireyleri ilgilendirdiği gibi aynı zamanda medyada önemli gündem maddelerini oluşturmaktadır. Buna bağlı olarak finansal gazetecilik (ekonomi gazeteciliği) adı verilen ve bu alanda uzmanlaşmış gazetecilerin içerik üretimi yaptığı bir alan yükselmektedir. Özellikle Amerika, İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde bireylerin zaman zaman yüzde 50’si hisse senetlerine yatırım yapmaktadır.8 Ayrıca, bireyler çalışma yaşamlarının sonunda yaşayacakları emeklilik döneminde refah içinde olmak için çeşitli yatırım enstrümanlarına güvenmektedir. Bu güveni oluşturabilmek için de şirketlere ilişkin bilgi sahibi olabilmek ve gerektiğinde şirketlerle karşılıklı bilgi akışını sağlayabilmek için yatırımcı ilişkileri önemli bir misyonu üstlenmektedir. 6 Fraser P. Seitel, The Practice of Public Relations. (New Jersey: Prentice Hall, 2004), s. 365. 7 Heath ve Coombs, age, s. 99. 8 Bruce W. Marcus, Competing for Capital: Investor Relations in a Dynamic World. (USA: John Wiley & Sons, 2005), s. 165. 178 YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI Bireysel yatırımcıların ve profesyonel olmayan yatırımcıların sayısının artmasına bağlı olarak yatırımcı ilişkilerinde bilgi paylaşımı amacıyla kullanılan mecralar da farklılık göstermektedir. Kurumsal yatırımcılar ya da “büyük” yatırımcılar genel olarak yüz yüze iletişim kurarak sorunlarının çözüme kavuşmasını sağlarken, bireysel ya da “küçük” yatırımcılar son dönemde gelişen yeni iletişim teknolojileri (web siteleri) ile bilgilendirilmektedir. Dolayısıyla bireysel ve küçük yatırımcılar yatırımcı ilişkileri yönetimi ile dolaylı ve aracılanmış bir iletişim kurmaktadır. Basılı materyaller ve düzenlenen toplantılara göre, şirket web sitelerinin kullanımı yatırımcı ilişkileri uzmanları ve yatırımcı topluluk arasında bir etkileşimin doğmasına ve bu etkileşimin sürdürülmesine katkı sağlamaktadır. Coyne ve Witter, kurumsal yatırımcı ilişkilerinin genellikle yatırımcılara duymak istediklerini söylediklerini, bunun için de standart bir iletişim içeriği paketi geliştirdiklerini söylemektedir. Bu iletişim içeriğinin çoğunlukla rakamlarla boğulduğu ya da birçok yatırımcının güçlükle anlayabileceği, karmaşık konuşmalar olduğunu belirtmektedir. Bu bağlamda dikkat edilmesi gereken noktaların başında yatırımcıların birbirinden farklılık gösterdiği ve her bir yatırımcının farklı risk ve stratejiye sahip olduğudur.9 Küçük yatırımcılar için bu farklılıkları gözeten bir iletişim stratejisi oluşturmak biraz güç olmakla birlikte, büyük ve kurumsal yatırımcılar için farklı risk ve stratejileri içine alan etkinlikler yürütmek olanaklıdır. Yatırımcı topluluk kavramı, içinde birbirinden farklı birçok aktörü, kişiyi, kurumu barındıran bir tanımdır. Bu nedenle, yatırımcı topluluğun kimler olduğuna ilişkin bir açıklama önem taşımaktadır. Genel olarak sermaye piyasası olarak adlandırılabilecek finansal piyasaları düzenleyen kuruluşların dışında, yatırım firmaları, yatırım fonları, yatırım danışmanları, ekonomi yazarları, brokerlar, analistler, ticari ve bireysel hizmet gören bankalar, kurumsal alıcılar, şirket çalışanları, bireysel yatırımcılar, finansal topluluğu oluşturan birey ya da gruplar olarak bilinmektedir.10 Yatırımcı 9 Kevin P. Coyne ve Jonathan W. Witter. “Taking the Mystery Out of Investor Behaviour” Harvard Business Review. Vol: 80 No: 9: 68-78, (September, 2002), s. 72. 10 Otis Baskin, Craig Aronoff ve Dan Lattimore, Public Relations The Profession and the Practice, USA: McGraw Hill, 1997), s. 324-325. 179 Fatih BAYRAM topluluğu olarak adlandırılan birey ya da kurumların her birinin yatırımcı ilişkileri hizmetlerinden yararlanma durumları farklılık göstermektedir. Aşağıda yer alan Şekil 1’de yatırımcı ilişkilerinin muhatap olduğu tarafların pozisyonu belirtilmektedir. Şekil 1: Yatırımcılar Arasında Bilgi Akışı Yatırımcı İlişkileri Arz Brokerlar Talep Analistler Kurumsal Yatırımcılar Bireysel Yatırımcılar Kaynak: Hockerts ve Moir, 2004: 91 3. YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE İNTERNETİN KULLANIMI 1980 sonrası tüm dünyada yaşanan ekonomik büyüme ve küreselleşme, ekonomi ve şirketlere ilişkin haberlerin medyada daha fazla yer bulmasına yol açmıştır. Gazete, radyo, televizyon gibi geleneksel iletişim araçlarında haber içeriği olarak şirketlere ilişkin bilgiler ya da gelişmeler, iletişim aracının sınırlılıkları içinde yer almaktadır. Ancak bu araçların içerik 180 YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI saklamada sınırlı bir doğasının olması nedeniyle son dönemde internet, yatırımcı ilişkileri yönetiminde öne çıkmaktadır. Gerek şirketlerin kendi web sayfalarında yatırımcı ilişkileri linki ile yatırımcılarına ulaşması kolaylaşmışken gerekse hemen her türlü içeriğin oldukça geniş ve derinlemesine biçimde talep edenlere sunulması olanaklı hale gelmiştir.11 Bunun yanında medya profesyonellerinin ekonomiye ilişkin eğitim düzeyinin yükselmesi, medyayı izleyen bireylerin daha açık ve daha fazla ekonomi haberi almasını sağlamaktadır. Son dönemde “ekonomi gazeteciliği” kavramının ortaya çıkması ve ekonomi gazeteciliği yapan muhabir ya da medya çalışanlarının artması izlerkitleyi, diğer bir deyişle yatırımcıları olumlu açıdan etkilemektedir. Günümüzde, iletişim araçlarındaki çeşitlilik, yatırımcıların bilgiye ulaşmasında kolaylık, sürat ve esneklik sağlarken, bilginin çokluğundan kaynaklanan bir bilgi kirliliğini de ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle yatırımcıların doğru, zamanında ve güncel bilgiye sahip olması yatırımcıların bilgilendirilmesinde temel noktayı oluşturmaktadır.12 Bilgiyi yatırımcılara hızlı ve doğru olarak ulaştırmada şirket web siteleri uygun bir mecra olarak kullanılmaktadır. Şirket web sitelerinin yatırımcı ilişkileri yönetiminde kullanılması birçok açıdan geleneksel araçlara göre katkı ve avantaj sağlamaktadır. Bunlar arasında özellikle yabancı yatırımcılara kendi dillerinde ulaşmada web sitelerinin kullanımı hem zaman hem de mali açıdan büyük önem taşımaktadır. Örneğin, yıllık bir raporun, merkezi Londra’da bulunan bir aracı kuruma posta yoluyla gönderilmesi neredeyse bir haftayı bulabilirken, şirket web sitesinden ulaşmak birkaç saniye zaman almaktadır. Şirket ve yatırımcısı arasında karşılıklı bilgi alışverişi ve etkileşimin olması yüz yüze iletişim seçeneği dışında yalnızca internet aracılığıyla olanaklıdır. Seitel, internetin yatırımcı ilişkileri açısından bir devrim olduğunu ifade ederken, dünyanın neresinde ve hangi zamanda olursa olsun yatırımcıların ilgilendikleri şirkete ilişkin bilgi sahibi olmalarının mümkün 11 Marcus, age, s. 166 Fatih Bayram, Fatih Temizel ve Muammer Sarıkaya, “Yatırımcı İlişkileri Yönetimi: Bir Halkla İlişkiler Aracı Olarak Kullanımı ve Değerlendirilmesi” 1. Uluslararası Halkla İlişkiler Sempozyumu’nda sunulmuş bildiri (Girne, KKTC, 17 Nisan 2009). 12 181 Fatih BAYRAM olduğunu belirtmektedir. Diğer taraftan ise şirketler web aracılığıyla kendilerine şirket hakkında ulaşan mesajları anında kontrol ederek anında yanıt verebilmektedir. İnternetin yatırımcılara sağladığı bir başka olanak ise web üzerinden yatırım işlemleri yapabilme ve kişisel yatırımları araştırma yaparak yönetebilme olanağıdır.13 Öyle ki, bir yatırımcı web aracılığıyla bir şirketin basın bültenini okuyabilirken, yıllık raporlara, analist tavsiyelerine ve yasal düzenlemelere bakabilir ve hatta istediği dokümanları bilgisayarına kaydedebilir. Jo ve Kim’in yüksek etkileşim ve multimedya özelliklere sahip olan web sitelerine ilişkin yaptıkları çalışma ilginç sonuçlar ortaya koymaktadır. Yüksek etkileşim özelliklerinin düşük etkileşim özelliklerine göre daha fazla olmasının, organizasyon ve yatırımcılar arasındaki ilişkiyi olumlu anlamda etkilediği belirlenmiştir. Bunun yanı sıra multimedya özellikleri metin özelliklerine göre daha fazla olan web sitelerinin organizasyon ve kurum arasındaki ilişkiyi etkilemediği saptanmıştır.14 Bu durum, şirket web sitelerinin işlevsel bir biçimde tasarlanmasının, multimedya özellikleri ile donatılmasından daha önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Bilgi teknolojilerinin yaygınlaşmasıyla birlikte özellikle bireysel yatırımcılar finansal piyasalara daha kolay ulaşabilir duruma gelmiştir. Böylelikle bireysel yatırımcıların da şirketler üzerindeki etkisi artmaya başlamıştır. Bireysel yatırımcılar şirketlere ilişkin bilgi edinme sürecinde daha çok web sitelerini kullanmayı tercih etmektedir. Bireysel yatırımcıların artan bu ilgisine karşılık şirketler medya aracılığıyla, haber siteleri aracılığıyla ve web siteleri aracılığıyla bireysel yatırımcıların soru ve sorunlarına yanıt vererek çözüm olmaktadır.15 Hong ve Kiousis, küçük ölçekli firmaların web siteleri üzerine yaptıkları çalışmada, web sitelerinin sahip olması gereken başlıca beş özellikten söz etmektedir: Erişim, açıklık, içerik, yatırımcı desteği ve 13 Seitel, age, s. 371. Samsup Jo ve Yungwook Kim. “The Effect of Web Characteristics on Relationship Building” Journal of Public Relations Research. Vol: 15, No: 3: 199-223, (2003), s. 214217. 15 Theaker, age, s. 288. 14 182 YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI teknoloji.16 Erişim; şirketlerin web sitelerinde yer alan yatırımcı linklerine kolay ulaşımın yanında posta, telefon, faks gibi iletişim araçları aracılığıyla sağlanan erişimi de içermektedir. Açıklık; şirkete ilişkin finansal verilerden, bilgilendirme ve kar dağıtım politikası gibi şirketin şeffaf yönetimini yansıtan verilere ulaşmayı kapsamaktadır. İçerik; bütün web sitelerinin birincil parçasını oluşturan ve yabancı dil seçeneğinden şirket tarihçesine, yatırımcıları ilgilendiren bilgileri işaret etmektedir. Yatırımcı desteği; yatırımcıların yardıma ihtiyacı olduğunda ya da herhangi bir ani gelişmede ulaşabilecekleri bağlantıları kapsamaktadır. Yatırımcı desteği, yatırımcıların memnuniyeti ve yatırımcı bağlılığı açısından şirketlerin dikkat etmesi gereken, yatırımcı ilişkilerinin yüzünün yatırımcılara daha fazla dönük olmasını gerektiren bir konudur. Teknoloji ise, web sitelerinin yatırımcı ilişkilerinde ne kadar etkin olarak kullanıldığını ortaya koyan önemli uygulamalardan biridir. Video konferans, online yatırımcı hizmetleri gibi uygulamalarla yatırımcılara dönük hizmet sunmak daha kolay olmaktadır. Bollen, Hassink ve Bozic’in 6 ülkeden 270 şirketin web sitesi üzerinde yaptığı çalışmaya göre, büyük, uluslar arası faaliyet gösteren ve şirket hisselerinin içinde bireysel yatırımcıların daha fazla pay sahibi olduğu şirketlerde, yatırımcı ilişkilerinin yürütülmesinde internetin etkinliği daha fazla olarak tespit edilmiştir. Bu etkinlik içinde mevcut ve potansiyel yatırımcıların global düzeyde bilgilendirilmesi ve onlarla iletişim kurulması birincil önemdedir.17 2003 yılında yapılan benzer bir çalışmada ise, yazarların “büyüklük etkisi” olarak adlandırdıkları etkiye göre, büyük şirketlerin küçük şirketlere göre web sitelerini, yatırımcı ilişkileri yönetimi konusunda daha etkin kullandığı belirlenmiştir.18 Bu durumun açıklaması bir anlamda şirketlerin hissedar sayılarıyla ilişkilidir. Öyle ki 50 bin ortağı olan bir şirket her bir yatırımcısı, hissedarıyla tek tek ilgilenmek ya da basılı 16 Youngshin Hong ve Spiro Kiousis. "Relationship Maintenance with Financial Publics: An Analysis of Investor Relations on Small Companies’ Web Sites" International Communication Association’da sunulmuş bildiri (San Francisco: CA, 23 Mayıs, 2007), s. 25. 17 Laury Bollen, Harold Hassink ve Gordana Bozic. “Measuring and Explaining the Quality of Internet Investor Relations Activities: a Multinational Empirical Analysis” International Journal of Accounting Information Systems, 7: 273–298, (2006), s. 297. 18 Geerings, J. L. Bollen ve H. Hassink. “Investor Relations on the Internet: a Survey of the Euronext Zone. The European Accounting Review. 12: 3: 567–579, (2003), s. 567-576. 183 Fatih BAYRAM materyaller aracılığıyla iletişim kurmak yerine web sayfaları aracılığıyla iletişim esnekliği ve maliyet düşüklüğü sağlayabilir. Center ve Jackson, yatırımcı ilişkilerinin de yönetimini içeren finansal halkla ilişkilerin rolünü üç ana başlıkta toplamaktadır:19 Yatırımcı ilişkilerinde yönetsel amaçlara uygun iletişim stratejisi geliştirmek, yasal zorunlulukların gerektirdiği rapor, duyurum gibi etkinliklerin hazırlanması ve finansal topluluk ile ilişkilerin yönetilmesi. Bunların yanında özel durumlara ilişkin iletişim kurmak gerekebilmektedir. Şirketin halkla açılması, hisse bölünmesi, hisse değerini etkileyebilecek ani değişimler, şirketin politika ve amaçlarındaki değişim gibi gelişmeler de göz ardı edilmemelidir. İnternetin yatırımcılara sağladığı olanaklar web sayfaları dışındaki bazı mecraları da kapsamaktadır. Ancak, bu mecralar her zaman şirketin lehine sonuçlar doğuran ve şirketin etki alanı içinde yer alan mecralar değildir. Sanal forumlar, şirketlere ilişkin olumlu veya olumsuz yorumların geniş kitlelere ulaşmasında önemli bir rol oynamaktadır. Sanal forumlar içinde haber grupları, elektronik posta listeleri, mesaj panoları, sohbet odaları sayılabilir. Bu ortamlar günden güne büyümekte ve önem kazanmaktadır. Bazı şirketler, forumlarda kendi ürün ve hizmetlerine dair olumlu yorumlarda bulunarak tartışma ortamına katkı sağlamaktadır.20 Callison, Fortune 500 listesinde yer alan firmaların yatırımcı ilişkilerini şirket web sitelerini kullanarak nasıl kolaylaştırdığını araştırdığı çalışmasında, web sitelerinin, şirketlerin medya ile olan ilişkilerini sürdürme ve korumada kolaylaştırıcı bir etkisi olduğunu belirtmektedir. Medya ilişkileri, basın odası, haber odası, medya, basında çıkan haberler gibi çeşitli başlıklar altında şirket web sitelerinde yer alan linkler, genellikle basın bültenlerini içermektedir.21 Sanal basın odası olarak değerlendirilebilen bu ortamda, genel olarak şirkete ilişkin bilgiler, ürünlere ilişkin bilgiler, basın 19 Allen H. Center ve Patrick Jackson, Public Relations Practices Managerial Case Studies and Problems. (New Jersey: Prentice Hall, 2003), s. 123. 20 Theaker, age, s. 380. 21 Coy Callison. “Media Relations and the Internet: How Fotrune 500 Company Web Sites Assist Journalists in News Gathering” Public Relations Review. 29: 29-41, (2003), s. 40. 184 YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI bültenleri, fotoğraflar ve iletişim bilgileri yer almaktadır.22 Lamb ve McKee, basın odası linkinin genellikle basın bültenlerini içermesine karşılık, temel düzeyde telefon numaraları ve e-postalar gibi iletişim bilgilerini kapsadığını belirtmektedir. Bununla birlikte, daha iyi web sitelerinin mutlaka şu linkleri de içermesi gerektiğini söylemektedir: Şirkete ilişkin temel veriler, kurumsal tarih, yönetici biyografileri, yüksek çözünürlüklü yönetici resimleri, ürün ve faaliyet resimleri, anlaşılabilir grafik ve tablolar, dönemlik ve yıllık raporlar, yönetici konuşmaları, şirketin geçmişinde yer alan kilometre taşları olarak tanımlanabilecek önemli olaylar, gelecek etkinlikleri gösteren bir takvim. 23 Gerek ulusal gerekse global ölçekte firmaya ilişkin bilgilere erişme konusunda web siteleri kadar medya ilişkilerinin düzenlenmesi ve yönetilmesi önem taşımaktadır. Amerika Birleşik Devletleri Sermaye Piyasası Kurulu (SECSecurities and Exchange Commission), 3 ana başlığın yatırımcılarla şirket arasındaki iletişimde çok önemli olduğunu belirtmektedir:24 Şirketin hisse değerini etkileyebilecek herhangi bir şeye ilişkin mutlaka tam bilgi verilmesi. Şirketin hisse değerini etkileyebilecek olası gelişmeler ise, temettü, çeyrek dilim ve yıllık kazanç rakamları, hisse bölünmesi, şirket devralma ya da birleşme, yönetim değişikliği, ürün geliştirmeleri, genişleme planları, yönetim amaçlarının değişimi, taahhütleri yerine getirememe, vekaletle ilgili işlemler, aktiflerde değişim, şirketin kendi hisselerini satın alması, büyük iş bağlantıları, sipariş ya da alımların duyurulması. Zamanında açıklama yapmak. Bu amaçla elektronik basın bültenleri hazırlamak ya da uluslar arası haber ajansları aracılığıyla duyurular yapmak. 22 Theaker, age, s. 377. Larry F. Lamb ve Kathy Brittain McKee, Applied Public Relations: Cases in Stakeholder Management (New Jersey: Lawrence Erlbaum, 2004), s. 90. 24 Dennis L. Wilcox, Glen T. Cameron, Philip H. Ault ve Warren K Agee, Public Relations Strategies and Tactics (Boston: Pearson Inc., 2005), s. 309. 23 185 Fatih BAYRAM İçeriden bilgi sağlayarak işlem yapmak yasa dışıdır. Dolayısıyla yatırımcılar ve şirket arasındaki karşılıklı bilgi akışında bu maddelere uygun davranılması bir anlamda yasal bir zorunluluk olarak da ortaya çıkmaktadır. Kurumsal yatırımcılar, iyi organize olmuş ve kontrol edilebilen yatırımcı ilişkileri programına sahip şirketlere yatırım yapma konusunda daha istekli olabilmektedir. Bu da, yatırımcı ilişkilerinin kurumsal iletişimi temel parçası haline getirmiş ve “açık iletişim politikası”na sahip olmasını gerektirmektedir.25 Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşanan Enron, WorldCom gibi şirket skandallarından sonra, şirket ve yatırımcıları arasında karşılıklı güvenin oluşturulması için yatırımcı ilişkileri yönetiminin gerekliliği ve önemi ortaya çıkmıştır.26 Şirket ve finansal topluluk arasındaki bilgi akışı ise tek yönlü değil, iki yönlü olmalıdır. Yatırımcılar şirkete ilişkin talep ettikleri bilgiyi yatırımcı ilişkileri uzmanlarından alırken, uzmanlar yatırımcılara ilişkin bilgi talebinde bulunabilmelidir. Yatırımcılar, internet aracılığıyla yatırım işlemleri yapabilirken, piyasalara ilişkin de anında bilgi sahibi olmaya başlamıştır. Bunun yanında şirketlerin mali tablolarını ve finansal göstergelerini inceleyip sonrasında yatırım kararı verilmektedir. Bu durum yatırımcıların daha etkin bir role büründüğünü ve güven faktörünün daha fazla önem kazandığını ortaya koymaktadır. Güven faktörünün tesis edilmesinde ise daha şeffaf olunması yanında yatırımcıların beklentilerinin karşılanması gerekmektedir.27 Şirketlerin yatırımcılarına hemen her türlü bilgiyi ulaştırabildiği web siteleri yanında bireysel hatta kurumsal bloglarda şirketlere ilişkin haberler yanında yorumlara ulaşmak da olanaklıdır. Bireyler istedikleri bilgiye internet üzerinden ulaşabilirlerken çok sayıda mesaja maruz kalmaları, güvenilir bilgiye olan ihtiyacı ortaya çıkarmaktadır. Gerek medya profesyonellerinin gerekse çeşitli finansal enstrümanlara ilişkin yorum ve haber yazanların neredeyse bir analist düzeyinde bilgiler ortaya koyduğu 25 Dolphin, Richard R. “The Strategic Role of Investor Relations” Corporate Communicaitons: An International Journal. Vol: 9 No: 1: 25-42, (2004), s. 28. 26 Laskin, Alexander V. “A Descriptive Account of the Investor Relations Profession: A National Study” Journal of Business Communication. Vol: 46, No: 2: 208-233, (April 2009), s. 209. 27 Theaker, age, s. 299. 186 YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI söylenebilir. Her ne kadar bu yorum ve haberlere göre yatırımcıların yatırım kararı almaması gerektiği ifade edilse de, yatırımcı psikolojisinin az ya da çok olumlu ya da olumsuz olarak etkilendiği belirtilmelidir. Bunun yanında bloglarda yapılan yorumların, verilen bilgilerin her zaman “iyi niyet” taşımadığı da bilinmelidir. Yatırımcı ilişkileri, mevcut ve potansiyel yatırımcıları yanında finansal analistlere ve genel olarak finansal topluluğa devamlı, planlı, kısa ve uzun vadeli ilişkileri yapılandıracak ve sürdürecek bilgiler sunmalıdır. Daha geniş bir ifadeyle, yatırımcı topluluğu ve işletme arasında doğrudan ya da dolaylı olarak ortak bir etkileşim ve bağlantı sağlamalıdır.28 Yatırımcılar, şirketlerin değerlendirilmesinde finans dışı boyutları giderek daha fazla dikkate almaya başlamıştır. Dolayısıyla şirketlere ilişkin yalnızca sayılar değil, yapılan işin doğası, uzun dönemli stratejisi, şirket hakkında finansal olmayan bilgiler de alım-satım kararlarında etkili olmaktadır.29 Tüm bu maddelerin ortak bir biçimde işaret ettiği konu ise yatırımcı topluluk ve şirket arasında açık iletişime bağlı, karşılıklı empati ve anlayışı gerektiren güven faktörünün tesis edilmesidir. Yatırımcı ilişkileri, reklam ve diğer mecralar aracılığıyla kurumsal imajı ve algılamayı etkileyen önemli bir rol üstlenmektedir. İletişim araçları kullanılarak oluşturulan bu imaj, kurumsal pazarlama aktiviteleri için de bir dayanak oluşturmaktadır. Menkul kıymet ihraçlarından önce yapılan tanıtım ve pazarlama gezileri (roadshow), sunumlar, konferanslar; broker, analist ve hissedarlardan gelen istek, sorun ve soruların yanıtlanması, yatırımcı ilişkileri uzmanlarının birincil derecede kullandıkları pazarlama aktiviteleridir. Laskin’in araştırmasına göre yatırımcı ilişkileri uzmanlarının en az kullandıkları ve en az etkin oldukları mecra kitle iletişim araçlarıdır.30 Bu bağlamda, yatırımcı ilişkilerinin daha özel, daha birebir alanda ve yüz yüze yapılması etkinliğini sağlamaktadır biçiminde bir kanının yaygın olduğu söylenebilir. 28 Dolphin, age, s. 26. Laskin, age, 214. 30 Laskin, age, s. 218. 29 187 Fatih BAYRAM Theaker, Horton’dan aktararak, web üzerinden gerçekleştirilen iletişim faaliyetlerinde gözetilmesi gereken 8 temel kural belirtmektedir: Basitlik, zamanlama, açıklık, tanımlama, esneklik, bireysellik, anlam, ölçülebilirlik.31 Bunun yanında, şirketlerin iletişim faaliyetleri içinde diğer mecraları da kullanması beklenmektedir. Web üzerinden şirketlere ilişkin bilgilere ulaşmak isteyen yatırımcıların web sitesini ziyaret etme amacı iyi belirlenmiş olmalı ve yatırımcının aradığı bilgiyi kolayca ve çekici bir biçimde bulması gerekmektedir. Eğer bir yatırımcı, ulaşmaya çalıştığı herhangi bir bilgiyi şirket web sitesinden kolaylıkla bulamıyor ya da ulaştığı bilgi kendisini tatmin etmiyorsa bir daha o siteyi ziyaret etmeyebilir. Bu da yatırımcı ilişkilerini web siteleri üzerinden yürütmeye çalışan şirketler için olumsuz bir durum oluşturur. Şirketlerin web sitelerinde yatırımcı ilişkilerine yönelik uygulamalarına ilişkin Ettredge, Richardson ve Scholz’un yatırımcı ilişkileri uzmanları ile yaptıkları görüşmelerde iki yaklaşımın öne çıktığı belirtilmektedir. Bu yaklaşımlardan birincisine göre, şirketler tüm yatırımcı ilişkilerini web siteleri aracılığıyla yönetmelidir. Bu görüşün dayandığı temel nokta, web sitelerinin zamanlılık, erişim ve maliyet gibi konularda üstünlük taşımasıdır. İkinci yaklaşım ise, yatırımcıları sınırlı bir topluluk olarak görmekte ve onlara ulaşmada basılı materyaller yanında toplantılar yapılarak yatırımcı ilişkileri gerçekleştirilebilir. Bu ikinci yaklaşımı savunan uzmanların, dolayısıyla şirketlerin sayıca daha az olduğu ve daha çok kurumsal yatırımcılarla çalıştığı ifade edilmektedir.32 Ancak, her iki yaklaşım da tek başına etkili olmayabilir. Hedlin’in Stokholm Borsası’ndaki şirketlerin web sitelerinde yatırımcı ilişkilerini değerlendirdiği araştırması, şirketlerin üç aşamada web sitelerinin etkinliğini ortaya çıkardığını belirlemektedir. Öncelikle web sitelerinin oluşturulup çalışır duruma getirilmesi, sonrasında interneti kullanarak finansal bilginin yayılımının sağlanması ve son olarak web sitelerinin potansiyelinin değerlendirilerek kendine has özelliklerinin sağladığı avantajların kullanımı ortaya çıkmaktadır. Bu eğilimin web 31 Theaker, age, s. 361. Michael Ettredge, Vernon J. Richardson ve Susan Scholz. “The Presentation of Financial Information at Corporate Web Sites” International Journal of Accounting Information Systems. 2: 149-168, (2001), s. 152-153. 32 188 YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI sitelerinde genel olarak ortaya koyduğu özellikler ise, finansal raporlar, hiper linkler, grafikler, basın bültenleri, yüklemeler, dinamik güncellemeler ve diğer dillerde sunulan bilgiler olarak belirtilebilir.33 Hamid’in Kuala Lumpur Borsası’nda yaptığı benzer çalışmada ise, şirket web sitelerinde yatırımcı ilişkileri linklerinin birincil amacının yatırımcıları bilgilendirmek olduğu saptanırken, web sitelerinde en fazla yer alan bilginin ise şirketin tarihçesi olduğu belirlenmiştir. Hamid, bunun yanında gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin şirket web sitelerinde yatırımcı ilişkileri yönetimi açısından büyük ve önemli farklılıklar bulunduğunu belirtmektedir.34 Şirketlerin web sitelerinde yayınladıkları finansal bilgileri, içinde bireysel yatırımcıların da bulunduğu geniş bir kullanıcı grubunun erişebileceği biçimde tasarlamaları önemlidir. Web siteleri, yatırımcı ilişkileri yönetiminde, yönetici sunumlarından yönetim kurulu toplantı çağrılarına kadar geniş bir içeriği sunmaya uygundur. Web sitelerinin bir başka avantajı ise, içinde grafik, metin, video ya da ses dosyalarını içeren çoklu format ve dildeki dokümanları talep eden yatırımcılara sunabilme potansiyelini taşımasıdır.35 Web sitelerinin sağladığı bu avantajlar kullanılırken, aşırı bilgiye boğulmuş ya da iyi yönlendirme yapamayan bir tasarımdan kaçınılması, webin etkin kullanımı için önemlidir. İçerik her zaman önemli bir faktör iken, yalnızca içeriğin ise tasarım, okunabilirlik, kullanılabilirlik gibi özellikleri gölgede bırakmaması gerekir. Ettredge ve Gerdes, şirket web sitelerinde yatırımcı ilişkilerine yönelik sunulan bilgilerin zamanlılığı ve güncelliğini etkileyen üç öğeyi, firma büyüklüğü, finansal durum ve hisse satışı olarak tanımlamaktadır. Web tabanlı yatırımcı ilişkileri yönetiminde yatırımcı ilişkileri sayfalarının sayısı, dosya türü sayısı, çalışmayan linklerin sayısı ve web hizmetini dışarıdan temin edenlerin oranı, verilen hizmetin kalitesini belirlemektedir. Web sitelerinin yönetimini şirketin kendi bünyesinde gerçekleştiren firmaların, 33 Pontus Hedlin, “The Internet as a Vehicle for Investor Relations: The Swedish Case” The European Accounting Review. 8: 2: 373-381, (1999), s. 373-381. 34 Fathilatul Z. A. Hamid “Malaysian Companies’ Use of the Internet for Investor Relations” Corporate Governance. Vol: 5 No: 1: 5-14, (2005), s. 5-14. 35 Michael Ettredge ve John Gerdes, Jr. “Timeliness of Investor Relations Data at Corporate Web Sites” Communications of the ACM. Vol: 48 No:1: (January 2005), s. 95. 189 Fatih BAYRAM aynı hizmeti dışarıdan (outsource) temin edenlere göre zamanlılık açısından avantaj sahibi olduğu belirtilmektedir.36 Şirket web sitelerinin görsel tasarımının iyi düzenlenmiş olması, yönlendirme sisteminin iyi çalışması, geribildirim mekanizmalarının çabuk çalışması, kolay kullanım özellikleri taşıması, az, öz ve alakalı bilgi taşıması temel özellikler olarak sayılabilir. Ekrandan okumak kağıttan okumaktan daha zor olduğu için metinler çok uzun tutulmamalı; ayrıntılı bilgiye ihtiyaç duyulması halinde bu bilginin e-posta aracılığıyla sağlanabilmesi; dünyanın dört bir yanından farklı dillerde bireylerin web sitesini ziyaret etme olasılığının düşünülmesi, etkin bir web sitesi için önemlidir.37 Son dönemde internetin yaygın olarak kullanılması, neredeyse web sitesi olmayan firmanın olmadığı bir ortama yol açmıştır. Bu durum yatırımcıların bilgi edinmesinde web sitelerinin önemini ortaya koyarken gazetecilerin haber yapım sürecinde şirket web sitelerini kullandığına da işaret etmektedir. Bunun yanında internetin sağladığı e-posta, web siteleri, online medya ilişkileri, online izleme, ürün promosyonu yapma gibi etkinlikler de düzenlenmektedir.38 Yatırımcı ilişkileri yönetiminde bu etkinliklerin de göz önünde bulundurulması hem yatırımcılara katkı sağlayacak hem de şirketin tanıtımına destek olacaktır. Halbrecht, yatırımcı ilişkileri yönetimi ve programlarının değerlendirilmesinde bazı kritik soruların yanıt bulması gerektiğini belirtmektedir:39 Bu sorulara verilen yanıtlar aynı zamanda yatırımcıların tatmini ile ilişkilidir. Bu sorular; Yönetim tarafından öngörülen vizyon ve imaja uygun olarak yatırımcı ilişkileri yönlendirilebiliyor mu? Şirkete ilişkin bilgiler talep edenlere açıkça anlatılabiliyor mu? 36 Ettredge ve Gerdes, age, s. 100. Theaker, age, s. 371-373 38 Seitel, age, s. 442-443. 39 Herbert Halbrecht, “What the Investor Relations Executive Should Do for Your Company” Management Review. 64: 2: 18-23, (February, 1975), s. 22. 37 190 YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI Yatırımcı ilişkileri programı profesyonellerini de hedefliyor mu? hissedarlar kadar, yatırım Analistlerin firmayı ziyareti ya da toplantılarında üst yönetimin katılımı sağlanıyor mu? İyi ve dikkatlice düzenlenmiş, içinde medya ve reklam harcamaları da olan yatırımcı ilişkileri bütçesi var mı? Finansal raporlar ve bunlarla ilişkili materyaller, şirketin imajına uygun biçimde sunuluyor mu? Yatırımcı ilişkileri profesyonelleri, şirkete ilişkin karmaşık konu ve metinleri, yatırımcı topluluğun anlayabileceği biçimde bir iletişimle aktarıyor mu? Dürüst ve ikna edici bir iletişimle şirket yönetimine ilişkin bilgiler yatırımcı topluluğa ulaştırılıyor mu? Şeklinde ifade edilmektedir. 4. YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE GELENEKSEL ARAÇ VE YÖNTEMLER KULLANILAN Bir işletmenin yeni bir hissedarı ya da yatırımcısıyla olan ilk teması önemlidir. Halkla ilişkiler birimi tarafından kaleme alınan “hoş geldiniz mektubu” ile birlikte şirkete ilişkin broşür ve dokümanlar, yatırımcının bilgilendirilmesini sağlar. Bu bilgi paketinin içinde şirketin ürünleri, satışlar, hisse fiyatları, hisse sahiplik oranları bilgileri, şirketin sosyal, politik ve etik yaklaşımları yer alabilir. Yatırımcılarla kurulan pozitif ilişkiler, yatırımcıların şirket bağlılığını etkileyebileceği gibi, yatırımcının şirketin yönetim politikalarından haberdar olmasını da sağlayacaktır.40 Yatırımcı ilişkilerinde geliştirilen iletişim akışı şirketin birtakım özellikleri ile doğrudan bağlantılıdır. Yerel ya da bölgesel bir firmanın eğer ülke çapına yayılmış yatırımcıları yoksa yerel medyayı kullanarak yatırımcılarına ulaşması hem daha etkili hem de daha az maliyetli olacaktır. 40 Scott M. Cutlip, Allen H. Center ve Glen M. Broom, Effective Public Relations (New Jersey: Prentice-Hall Inc, 2000), s. 475. 191 Fatih BAYRAM Medyada şirketlere ilişkin yer alan haberlerin kaynağı genellikle basın bültenleri olmaktadır. Şirkete ilişkin haber değeri olan herhangi bir olayı içeren basın bülteninin medyada yer alma olasılığı oldukça yüksektir. Bu yüzden basın bültenlerinin zamanlı olması, içeriğinin dikkatle hazırlanmış olması, açık ve okunabilir ifadeleri içermesi gerekmektedir. Miller, yatırımcı ilişkilerinde medyada daha fazla yer alma çabalarının, analistlerin ilgisini çekmeye göre daha mantıklı ve ucuz bir yol olduğunu ancak, finansal yöneticilerin medya yönetimi konusunda bu noktayı göremediklerini belirtmektedir. Yatırımcıların ilgisini çekmede basın uygun bir megafondur. Gazete, dergi gibi basın olarak tanımlanan araçlarla iyi zamanlarda olduğu kadar kötü zamanlarda da iyi ilişkiler geliştirmek, basında şirkete yönelik yer alacak olumsuz haberleri hafifletmede bir rol oynayabilir.41 Şirketlerin mali takvimine bağlı olarak gerçekleştirilen etkinlikler bulunmaktadır. Yasal bir zorunluluk olarak şirketin performansını raporlar halinde yatırımcılarına duyurması, şirketin toplantı düzenlemesiyle, üçer aylık ve yıllık raporlar yayımlamasıyla mümkün olmaktadır. Yıllık raporlar gibi, basın bültenleri de yatırımcılara yönelik bilgi ve teşvik içermektedir. Ancak bu metinlerin tonu (iletişimsel içeriği, yazım dili, pozitif/negatif içeriği), uzunluğu, rakamsal yoğunluğu, karmaşıklığı, yatımcıları etkilemektedir. Örneğin, bir basın bülteninde şirketin o yıl içinde kaç kişiyi işten çıkardığını ifade etmesi negatif bir algılama oluşturabilirken, toplam kaç kişiye istihdam sağladığı ya da yeni aldığı eleman sayısını belirtmesi pozitif bir algı oluşturabilir.42 Bir işletme için dış iletişim anlamında önem taşıyan araçlardan birisi yıllık raporlardır. İşletmenin çalışanlarından finansal analistlere, ekonomi medyasından hissedarlara kadar geniş ölçekte bir gruba ulaşmaktadır. Son yıllara kadar denenmiş ve doğru olarak tanımlanabilen bir formatı olmayan yıllık raporlar, dünyada tanınmaya başlayan ve giderek yaygınlık kazanan 41 Gregory S. Miller, “How to Talk to Investors-Through the Press” Harvard Business Review. (January, 2008), s. 26. 42 Elaine Henry, “Are Investors Influenced By How Earnings Press Releases Are Written?” Journal of Business Communication. Vol: 45 No: 4: 363-407, (October 2008), s. 363-407. 192 YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI XBRL (Extensible Business Reporting Language- Genişletilebilir Ticari Raporlama Dili) sayesinde ortak ve evrensel bir dilde hazırlanmaya başlanmıştır. İdeal olarak yıllık raporların sahip olması gereken özelliklerin başında, kolay okunabilir olma, işletmenin karakterini yansıtma, geleceğe dönük amaçları yansıtma, nakit akımı ve bilanço, derecelendirme raporları sayılabilir. Seitel, yatırımcı ilişkilerinde yapılan temel etkinliklerin yıllık rapor hazırlama, çeyrek dönemlik rapor hazırlama, yıllık toplantı, konferans çağrıları, medyayı izleme ve temaslar kurma, vekaletle ilgili işlemleri hazırlama olduğunu belirtirken, yatırımcıların bilgilendirilmesinde en önemli aracın yıllık raporlar olduğunu belirtmektedir.43 Bu nedenle yıllık raporların içinde mutlaka yer alması gereken bilgilerin, şirketi tanımlayan bilgiler, paydaşlara mektup, finansal gözden geçirme, açıklama ve analizler, yönetim ve pazarlamaya ilişkin konular ve şirket performansını açıklayan grafikler olduğu unutulmamalıdır. Çeyrek dönemlik raporlar, paydaşlara dönemsel kazançları, kurumsal gelişmeleri ve şirketin geçmiş dönemlerindeki performansı ile karşılaştırmaları sunan raporlardır. Hem yıllık raporlar hem de çeyrek dönemlik raporlar hem basılı hem de online biçimde yatırımcılara ulaştırılabilmelidir. Yıllık toplantı, yılda bir defa düzenlenen paydaşlarla yönetimin bir araya gelerek şirkete ilişkin değerlendirmelerin yapıldığı toplantıdır. Paydaşların şirketin sahibi olduğu düşünülerek, yatırımcıların her sorusuna yönetim yanıt vermek durumundadır. Konferans çağrıları, analistlere, yatırımcı kuruluşlara ve bireysel yatırımcılara yapılan çağrıdır. Son dönemde ekonomi yayını gibi tematik ve uzmanlaşmış yayınlara yer veren kanalların artması, yatırımcı ilişkileri uzmanlarının bu kanalları takip ederek şirkete ilişkin yapılan yayınları izlemesini ve gerektiğinde 43 Seitel, age, s. 367-369. 193 Fatih BAYRAM sektörel eğilimleri dikkate almasını gerektirmektedir.44 2000 sonrasında Türkiye’de de gerek haber kanalları gerekse ekonomi ağırlıklı yayın yapan kanallar hem yatırımcılara hem de yatırımcı ilişkileri uzmanlarına çeşitli fırsatlar sunabilmektedir. Yatırımcı ilişkileri yönetiminde yatırımcı ilişkileri uzmanlarının medya ile ilişkilerini geliştirmede kullandıkları başka araçlar da bulunmaktadır. Bunlara arasında, basın toplantıları, hem şirketle doğrudan ilgili olan yatırımcıları hem de tüm kamuoyunu bilgilendirmeye dönük bir etkinliktir. Dolayısıyla yalnızca yatırımcı ilişkileri yönetimi için kullanılması etkin olmayacaktır. Basın toplantıları dışında, medya profesyonelleri ile daha informal bir atmosferde bir araya gelinen basın kokteylleri, basın gezileri, medya kuruluşlarına yapılan ziyaretler, şirketi tanıtan basın dosyası hazırlama, kupür derleme gibi çalışmalar da yatırımcı ilişkileri yönetimi kapsamında yapılan etkinlikler arasında değerlendirilebilir. Yatırımcı sayıları çok fazla olmayan şirketler için yatırımcı ilişkileri yönetimi daha kolay ve yüz yüze olmaktadır. Belirlenen bir mekanda bir araya gelen yatırımcılar, istek, dilek, şikayet ya da önerilerini yatırımcı ilişkileri uzmanlarına aktararak sorunlarının çözümünü sağlamaktadır. Yatırımcılar, şirketin üretim ve hizmet tesislerini gezerek, uzun döneme ilişkin strateji ve planları uzmanlardan yüz yüze iletişim kurarak öğrenmektedir. Yapılan programın ardından şirketten ya da buluşulan yerden ayrılırken, yatırımcılara şirketi tanıtan, uzun dönemli hedefleri anlatan basılı materyaller verilmektedir. Bazı şirketler böyle bir organizasyonu yıllık olarak düzenlemekte ve yatırımcıların ailelerinin de katıldığı etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır.45 Yatırımcı ilişkileri uzmanları bir yandan şirket dışında yer alan yatırımcılarına ulaşırken diğer yandan şirket içinde bulunan yatırımcılar, uzmanlar, çalışanlar gibi gruplarla olan ilişkileri de yürütmek ve geliştirmek zorundadır. Bu ilişkileri yürütmek için kullanılan araçların içinde, kurum içi süreli yayınlar, mektuplar, duyuru panoları, kurum içi internet ağı olarak 44 Seitel, age. s. 367-369. Arthur R. Roalman, “Making Investor Relations Work for Your Company” Management Review. 69: 8: 27-39, (August, 1980), s. 28. 45 194 YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI nitelenen “İntranet”, kurum içi iletişimi geliştiren ve dayanışma duygularını pekiştiren piknik, yemek, sergi ve konser gibi etkinlikler sayılabilir. Ancak, internet iletişiminin hız, esneklik, güncellik ve etkileşim sağlaması nedeniyle İntranet kullanımı giderek artmaktadır. İntranet aracılığıyla ulaşılması mümkün olmayan şirket çalışanları için kapalı devre televizyon yayını, kiosklar, duyuru panoları gibi seçenekler değerlendirilmektedir. Daha az çalışan sayısına sahip şirketlerde ise küçük grup toplantıları ile yüz yüze iletişim kurmak her zamana daha etkin bir çözüm olmaktadır. Bunun yanında DVD ya da Power Point sunularla konuşmaların desteklenmesi ve varsa basılı materyallerin dağıtılması iletişim sürecini zenginleştiren bir yol olmaktadır.46 Yatırımcı ilişkilerinde kullanılan basılı araçlar halkla ilişkiler birimi aracılığıyla yatırımcılara ulaştırılabilmektedir. Bu basılı araçların içinde broşür, el kitabı, mektup, bülten, yıllık, el ilanı, afiş, pankart sayılabilir.47 Broşür, az sayfalı ve genellikle resim ağırlıklı basılan, sayfaları belli bir konuya göre sınıflanmış bilgilendirici bir yayındır. Genel broşürler, kurum için olumlu imaj oluşturmaya dönük hazırlanırken, özel amaçlı broşürler ise belirli bir hedef kitleye yönelik bilgi verme amacındadır.48 El kitapları, şirketlerin faaliyet gösterdiği sektöre ilişkin konuları, projeleri, sorunları daha çok metin ağırlıklı olarak sunan yayınlardır. Mektup, kişiye ya da bir şirkete özel olarak yazılan ve üst düzey yöneticiler tarafından imzalanan ve muhatabına verilen önemi gösteren bir araçtır. Dolayısıyla davet, görüş isteme, işle ilgili olma gibi hangi nedenle olursa olsun, amacını açık bir şekilde ifade eden ve nezaket cümlelerine yer veren bir içerik taşıması gereklidir. Bülten, gerek kurum içi gerekse kurum dışı haberleşme ve ilgili kişileri bilgilendirme amacıyla kullanılan ve belirli zamanlarda yayımlanan 46 Lamb ve McKee, age, s. 10-11. Alaeddin Asna, Kuramda ve Uygulamada Halkla İlişkiler (İstanbul: Pozitif Yayınları, 2006), s. 141-149. 48 Haluk Gürgen, “Halkla İlişkilerde Ortam ve Araçlar” Halkla İlişkiler, Editör: Haluk Gürgen (Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayını, 2006), s. 170. 47 195 Fatih BAYRAM metinlerdir. Orta sayfalarının genelde daha fazla okunduğu kabul edilerek önemli konular buralarda yer alırken, ilgi çekmesi bakımından kapak sayfası renkli ve alımlı olması tercih edilmektedir. Yıllık, şirketin bir yıl içinde gerçekleştirdiği faaliyetleri ve gelişmeleri ortaklarına, yatırımcılarına anlattığı bir yayındır. Kurumun ilişkide olduğu bütün taraflara gönderilmesi gerekir. Doğru ve dürüst bir içerikle hazırlanması, ilgi çekici olması, yıllıkların basın organları tarafından da kullanılabileceği düşüncesiyle fotoğraf, tablo ve grafik gibi çarpıcı bir tasarımının olması önemlidir.49 El ilanları, daha çok reklam amaçlı kullanılan ve elden ele dolaşan araçlardır. Afişler, genellikle hareket halinde olan insanların bir anda görüp mesajını algıladıkları görsel ürünlerdir. Resim, fotoğraf gibi görsel açıdan zenginleştirilmiş ve az metin içeren afişler bir konuya ilgi çekmede başarılı olabilir. 5. YATIRIMCI İLİŞKİLERİ UZMANLARININ OLMASI GEREKEN ÖZELLİKLER SAHİP Yatırımcı ilişkileri departmanları son 20 yılda şirketlerde görülmeye başlamıştır. Bazı şirketlerde bu birimin görevi, diğer birimler arasında dağıtılmış olarak konumlanırken, bazı şirketlerde finansal departmana ya da iletişim yönetimine bağlı olarak yer almaktadır. Yatırımcı ilişkileri, iletişim yönetimi, finansal yönetim, şirket idari yönetimi ya da bu üçünün karışımı biçiminde oluşturulmuş ve dışarıdan danışmanlık alınarak yönetilmektedir. İyi düzenlenmiş yatırımcı ilişkileri programı şirketin stratejik ve rekabetçi avantajlarına katkı sağlayabilir. Ancak, yatırımcı ilişkileri kurumsal iletişim alanının belki de en hızlı ve etkileyici biçimde büyüyen alanı olarak dikkat çekmektedir.50 49 50 Gürgen, age, s. 170. Dolphin, age, s. 38-39 196 YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI Yatırımcı ilişkileri yönetiminde, yatırımcıların bilgilendirilmesi sürecinde karşılaşılabilecek teknik detaylar, kavramlar gibi alana ilişkin jargon ancak belli bir eğitim düzeyine ya da söz konusu jargonu bilenlere hitap etmektedir. Yatırımcı ilişkilerini yöneten uzmanlar, bu teknik kavramların ve anlaşılması güç olarak algılanan verilerin tüm yatırımcılarca ulaşabilmesi için daha anlaşılabilir içerikler hazırlamaktadır. Laskin, yatırımcı ilişkilerinin şirketlerin iletişim işlevinden çok finansal işlevine ilişkin bir yapılanma olduğunu Petersen ve Martin’in (1996) çalışmasına atıfta bulunarak belirtmektedir. Böyle bir eğilim olduğu için de yatırımcı ilişkileriyle ilgili etkinliklerin gerçekleşmesinde finansal ilişkiler departmanının halkla ilişkiler departmanına göre daha fazla rol aldığı ortaya çıkmaktadır.51 Ancak, yatırımcı ilişkileri tek başına ne finansal departmanın ne de halkla ilişkiler departmanının gerçekleştirebileceği bir alandır. Yatırımcı ilişkileri uzmanlarının iyi iletişim becerilerine sahip olmaları yanında finansal piyasalara ilişkin bilgiye sahip olması bir gerekliliktir. Bu gerekliliğin gerçekleştirilebilmesi için uzmanların eğitim geçmişleri önem taşımaktadır. Laskin’in çalışmasında, yatırımcı ilişkileri uzmanlarının yüzde 85’ten fazlasının işletme bağlantılı eğitim aldığı; yalnızca yüzde 10’unun iletişim bağlantılı eğitim aldığı ve toplam yüzde 60’ın MBA derecesine sahip olduğu ortaya konmaktadır.52 Yatırımcı ilişkileri uzmanlarının sahip olması gereken temel bilgiler arasında finans bilgisi, muhasebe, sermaye piyasası bilgileri, uluslar arası piyasalar, uluslar arası ticaret eğilimleri, ekonomi gazeteciliği gibi özellikler sayılabilir. Hem halkla ilişkiler uzmanlarının hem de yatırımcı ilişkileri uzmanlarının sahip olması gereken örgütsel iletişim becerileri, yazılı ve sözel iletişim becerileri temel gereklilikler olarak anılmaktadır. Gerek sermaye piyasalarındaki hızlı değişim gerekse uluslar arası politika arenasındaki güncel değişmeler, yatırımcı ilişkileri uzmanlarının değişen koşullara çabuk uyum sağlayabilmesini ve bu uyumun gerçekleşmesi için sürekli öğrenmeye açık olmayı da gerektirmektedir.53 51 Laskin, age, s. 211-212 Laskin, age, s. 222 53 Cutlip, Center ve Broom, age, s. 21-22. 52 197 Fatih BAYRAM Sermaye piyasalarında yeni gelişen durumları, olayları düzenlemek için hükümet ya da düzenleyici kurullar yeni politikalar ya da maddeleri yürürlüğe koymaktadır. Yatırımcı ilişkileri uzmanlarının bu kuralları ve düzenlemeleri takip etmesi, yatırımcıların, müşterilerin, çalışanların nasıl etkileneceğini anlamak ve buna göre önlemler almak için gereklidir. Bu düzenlemeleri yatırımcı topluluğun da anlayabileceği şekilde ifade etmek ve taraflara aktarmak, yatırımcı ilişkilerinin görevidir.54 Yatırımcı ilişkilerinde etkinliğin sağlanabilmesi için yalnızca yatırım ilişkileri uzmanlarının yatırımcı topluluğa dönük bilgi sağlaması yeterli olmamaktadır. Bunun yanında yatırımcı ilişkileri yönetimi, hissedarların işletmeye ilişkin görüşlerini değerlendirebilmeli ve buna göre düzenlemelere gitmelidir. İşletmenin amaçları doğrultusunda bir iletişim stratejisi belirlemeli ve bunu uygulamalıdır. Yeni ortaklara gönderilecek yıllık raporlar, araştırma raporları gibi belgeleri anlayabilmek için finans alan yazınını bilmelidir. Ekonomi medyası, yatırımcı grupları ve finansal toplantılar için bilgilendirici materyaller hazırlamalı ve düzenlemeler yapmalıdır. Finansal haber bültenleri oluşturup, buna ilişkin geribildirimleri medyadan izlemelidir.55 Yatırımcı ilişkileri departmanlarının, yatırımcılara ya da geniş anlatımıyla finansal topluluğa dönük kullandıkları araçlar, gazetelere verilen bir basın açıklamasından ya da hissedarlara verilen bir finansal dokümandan daha fazla ve kapsayıcı olmak zorundadır. Bu nedenle finansal toplulukla olan iletişimin daha geniş, daha sık, proaktif ve iki yönlü bir iletişim olması gerekliliktir. Bu ilişki içinde, yatırımcıların dedikodu ve spekülasyona yol açacak bilgilerden uzak tutulması yatırım kararları için önemlidir. Yatırımcı ilişkileri uzmanlarının yatırımcı topluluğa içeriden (inside) bilgi vermesi ne kadar spekülatif ve etik dışı bir davranışsa, benzer biçimde açık, doğru, düzenli ve zamanlı bilgi vermemesi de bu derecede olumsuz bir tutumdur. Yatırımcı ilişkileri uzmanlarının işletme ve kamuoyunu olumsuz etkileyebilecek bazı davranışlardan uzak durması gerekmektedir. Bunlar arasında, geçekçi olmayan satış ve kazanç raporlarının hazırlanması, henüz 54 55 Lamb ve McKee, age, s. 168. Cutlip, Center ve Broom, age, s. 475. 198 YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI deneme aşamasında olan ürünlere ilişkin parlak tanımlamaların yapılması, spekülasyona açık olası şirket evliliği ya da hisse devri gibi konularda açıklamalar yapılması, editörler ve finansal analistler gibi uzmanlara bedava geziler düzenlenmesi, istenmeyen haber ve gelişmelerin atlanması, ekonomi köşe yazarları ve seçilmiş bazı insanlara bilgi sızdırılması, rakip firmaların finansal durumlarına ilişkin yanlış söylentilerin yayılması sayılabilir.56 Bu nedenle, özellikle söylenti mekanizmasının başladığı noktada, doğru ve güncel bilgi yayımı önem kazanmaktadır. Sermaye piyasalarının işleyişinde doğru ve açık bilginin tüm yatırımcılara adil biçimde dağılması gerekmektedir. Ulusal Yatırımcı İlişkileri Enstitüsü’nün (NIRI) 1985’te yaptığı araştırmaya göre Fortune 500 kapsamındaki şirketlerin yalnızca yüzde 16’sında yatırımcı ilişkileri birimi bulunurken, 1989’da yapılan benzer bir çalışmada firmaların yüzde 56’sında bu birimin faaliyet gösterdiği belirlenmiştir.57 Daha güncel araştırmalarda ise yatırımcı ilişkileri birimi bulunan şirket oranının neredeyse yüzde 100’e ulaştığı belirtilmektedir. Bu durum yatırımcı ilişkilerinin üstlendiği misyonun giderek büyümesini işaret ederken finansal bilgi kadar iletişimin de önemini ortaya koymaktadır. Yatırımcı ilişkilerinin genel olarak iletişimden çok finansal işlevi olan bir etkinlik olarak görüldüğü belirtilmektedir. Ancak, şirket web sitelerinin kullanımı, mail listeleri, haber mektupları gibi medya bağlantılı kullanımlar şirket gündeminin ve gelişmelerinin finansal topluluğa ulaşmasında kullanılmaktadır. Bu yapılırken yalnızca şirketin hissedarlarına mesaj ulaştırılmamakta, hissedarların pozisyonu ve mevcut durumu hakkındaki veri ve bilgiler şirketin üst yönetimine iletilmektedir. Etkili yatırımcı ilişkileri yönetimi, finansal topluluğun ihtiyaç duyduğu bilgiyi zamanında ve açık olarak ulaştırırken, yatırımcıların yatırım taleplerini sağlama ve riski minimuma indirme konusunda destek sağlamaktadır. Bunun yanında sürekli değişim içinde olan yasal ve hukuki düzenlemeleri takip ederek, yatırımcıların sorunlarla yüzleşmesini engellemelidir. Dolayısıyla yatırımcı ilişkilerinin muhatap alarak iletişim kurmak zorunda olduğu finansal topluluk içinde, özel yatırımcılar, kurumsal yatırımcılar, fonlar, 56 57 Wilcox, Cameron, Ault, Agee, age, s. 310. Laskin, age, s, 213. 199 Fatih BAYRAM hisse analistleri, brokerlar, hükümet ya da düzenleyici kurumlar, kitle iletişim araçları profesyonelleri, çalışanlar-yönetim gibi şirket içi gruplar bulunmaktadır.58 Tüm bu gruplara seslenmek ve her birinin farklı ihtiyacına yanıt verebilmek zor olsa da, şirketin verimliliği ve geleceği açısından bir zorunluluktur. 6. SONUÇ İşletmeler büyüyebilmek, yatırım yapabilmek için her zaman yeni kaynaklara ihtiyaç duymaktadır. Bu kaynakların başında, diğer kaynakları da temin edebilme gücünü taşıyan para gelir. Paraya ulaşabilmenin hisse satışı, kredi temini gibi birçok yolu olmasına karşılık, bu yolların dayandığı tek bir temel vardır: güven. İş ve yönetimde güveni tesis etmenin yolu etkin, açık, paylaşımcı ve iki yönlü bir iletişim sürecini benimseyen yatırımcı ilişkileri aracılığıyla olanaklıdır. Yatırımcı ilişkileri yönetimi, halkla ilişkiler, muhasebe, finans, pazarlama, hukuk gibi farklı ayakları olan bir etkinlikler bütünü olarak görülmektedir. Yatırımcı ilişkileri, şirketin hisse değerini en üstte tutmaya dönük stratejileri hem pazarlama hem finans hem de iletişim alanlarında sergilemelidir. Yatırımcı ilişkileri, yatırımcı topluluk ile şirket arasında bir bağ kuran, bir köprü oluşturan ve bunu karşılıklı güven ve bilgi akışı içinde uzun dönemli bir ilişkiye dönüştüren etkinlikleri tanımlamaktadır. Bu nedenle gerek yasal gerekse şirket ve hissedarları arasındaki özel bağın gerektirdiği düzeyde iki yönlü bir iletişim akışı sağlanması çok önemlidir. Son dönemde internet gibi zaman ve mekan sınırı tanımayan bir mecranın yatırımcı ilişkilerinde yoğun olarak kullanımı birçok açıdan bir devrim niteliğinde olmuştur. Geleneksel araçların taşıdığı sınırlılıkları bir tarafa koyarak doğru, güncel ve gerçek bilgiyi finansal topluluğa ulaştırmada zaman, esneklik ve kolaylık sağlayan internetin, yatırımcı ilişkileri yönetimi dinamiklerini etkilediği ve yeniden şekillendirdiği belirtilmelidir. Şirketler de bu değişimin gerektirdiği yapılanma ile paydaşlarına yönelik iletişim içeriğini sunmak zorundadır. 58 Laskin, age, s. 225-229. 200 YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI Yatırımcı ilişkileri uzmanlarının eskiden kullandığı çeyrek dönemlik ve yıllık raporlar gibi geleneksel araçların yanında bugün hem nicelik hem de nitelik bakımından farklılık gösteren ve daha karmaşık bir yapı arz eden iletişim mecraları gündemdedir. Şirket web sitesi aracılığıyla yatırımcılara seslenmek, ulaşmak birçok açıdan avantaj sağlasa da yüz yüze iletişimin sıcaklığını taşımamaktadır. Bunun yanında yatırımcı ilişkileri uzmanlarının kontrolünde olmayan blog ya da mail grupları gibi uygulamalar da olumlu ya da olumsuz etkiler oluşturabilmektedir. Günümüzde bilgiye ulaşmak ne kadar kolaylaşsa da fazla bilginin oluşturduğu bir kaos ya da etki alanı, yatırımcıları olumsuz etkileyebilmektedir. Bu nedenle finansal toplulukla güven faktörü üzerine inşa edilen, açık, devamlılık içeren, güncel ve anlaşılabilir bilgi yatırımcıların bilgilendirilmesinde ve onların tatmin olmasında yaşamsal bir rol oynamaktadır. Yatırımcı ilişkileri uzmanları gerek şirket içi gerekse şirket dışında bulunan finansal topluluğun bilgi taleplerini yerine getirme konusunda hızlı ve istekli davranırken, diğer taraftan medya ilişkilerini de yapılandırabilecek ve şirketin imajına katkı sağlayabilecek mecraları etkin kullanmak durumundadır. Bu nedenle pazarlama, finans, iletişim gibi ayakları olan yatırımcı ilişkilerinin, muhasebe, uluslar arası piyasalar, sermaye piyasaları, yasal gelişmeler gibi yatırımcı ilişkilerinin organik bağları olduğu alanları da izlemesi bir gerekliliktir. Tüm bu gelişmelerin izlenmesi yanında yatırımcıları etkileyebilecek düzenleme ve politikaları da yatırımcıların açıkça anlayabileceği bir içerikle yatırımcılara zamanında sunulabilmesi, yatırımcı ilişkilerinin önemli bir misyonu olarak görülmektedir. 201 Fatih BAYRAM YARARLANILAN KAYNAKLAR Asna, Alaeddin. Kuramda ve Uygulamada Halkla İlişkiler. İstanbul: Pozitif Yayıncılık, 2006. Baskin, Otis. Craig Aronoff ve Dan Lattimore. Public Relations The Profession and the Practice. USA: McGraw Hill, 1997. Bayram, Fatih. Fatih Temizel ve Muammer Sarıkaya. “Yatırımcı İlişkileri Yönetimi: Bir Halkla İlişkiler Aracı Olarak Kullanımı ve Değerlendirilmesi” 1. Uluslararası Halkla İlişkiler Sempozyumu. [sunulmuş bildiri] Girne, KKTC, 17 Nisan 2009. Bollen, Laury. Harold Hassink ve Gordana Bozic. “Measuring and Explaining the Quality of Internet Investor Relations Activities: a Multinational Empirical Analysis” International Journal of Accounting Information Systems, 7: 273–298, 2006. Callison, Coy. “Media Relations and the Internet: How Fotrune 500 Company Web Sites Assist Journalists in News Gathering” Public Relations Review. 29: 2003. Center, Allen H. ve Patrick Jackson. Public Relations Practices Managerial Case Studies and Problems. New Jersey: Prentice Hall, 2003. Coyne, Kevin P. ve Jonathan W. Witter. “Taking the Mystery Out of Investor Behaviour” Harvard Business Review. Vol: 80 No: 9: September, 2002. Cutlip M. C., A. H. Center, G. M. Brom. Effective Public Relations. New Jersey: Prentice-Hall Inc, 2000. Dolphin, Richard R. “The Strategic Role of Investor Relations” Corporate Communicaitons: An International Journal. Vol: 9 No: 1: 2004. 202 YATIRIMCI İLİŞKİLERİNDE BİLGİ SUNUM ARAÇLARI VE KULLANIMI Ettredge, Michael. Vernon J. Richardson ve Susan Scholz. “The Presentation of Financial Information at Corporate Web Sites” International Journal of Accounting Information Systems. 2: 2001. Ettredge, Michael ve John Gerdes, Jr. “Timeliness of Investor Relations Data at Corporate Web Sites” Communications of the ACM. Vol: 48 No:1: January 2005. Geerings, J. L. Bollen ve H. Hassink. “Investor Relations on the Internet: a Survey of the Euronext Zone. The European Accounting Review. 12: 3: 2003. Gürgen, Haluk. “Halkla İlişkilerde Ortam ve Araçlar” Halkla İlişkiler, Editör: Haluk Gürgen, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları, 2006. Halbrecht, Herbert. “What the Investor Relations Executive Should Do for Your Company” Management Review. 64: 2: February, 1975. Hamid, Fathilatul Z. A. “Malaysian Companies’ Use of the Internet for Investor Relations” Corporate Governance. Vol: 5 No: 1: 2005. Heath, Robert L. ve W. Timothy Coombs. Today’s Public Relations. USA: Sage, 2006. Hedlin, Pontus. “The Internet as a Vehicle for Investor Relations: The Swedish Case” The European Accounting Review. 8: 2: 1999. Henry, Elaine. “Are Investors Influenced By How Earnings Press Releases Are Written?” Journal of Business Communication. Vol: 45 No: 4: October 2008. Hockerts, Kai ve Lance Moir. “Communicating Corporate Responsibility to Investors: The Changing Role of The Investor Relations Function” Journal of Business Ethics, 52: 2004. 203 Fatih BAYRAM Hong, Youngshin. ve Spiro Kiousis. "Relationship Maintenance with Financial Publics: An Analysis of Investor Relations on Small Companies’ Web Sites" International Communication Association. [sunulmuş bildiri] TBA, San Francisco: CA, 23 Mayıs, 2007. Jo, Samsup. ve Yungwook Kim. “The Effect of Web Characteristics on Relationship Building” Journal of Public Relations Research. Vol: 15, No: 3: 2003. Kent, Michael L. Maureen Taylor ve William J. White. “The Relationship Between Web Site Design and Organizational Responsiveness to Stakeholders” Public Relations Review. 29: 2003. Lamb, Larry F. ve Kathy Brittain McKee. Applied Public Relations: Cases in Stakeholder Management. New Jersey: Lawrence Erlbaum, 2004. Laskin, Alexander V. “A Descriptive Account of the Investor Relations Profession: A National Study” Journal of Business Communication. Vol: 46, No: 2: April 2009. Marcus, Bruce W. Competing for Capital: Investor Relations in a Dynamic World. USA: John Wiley & Sons, 2005. Miller, Gregory S. “How to Talk to Investors-Through the Press” Harvard Business Review. January, 2008. Roalman, Arthur R. “Making Investor Relations Work for Your Company” Management Review. 69: 8: 27-39, August, 1980. Seitel, Fraser P. The Practice of Public Relations. New Jersey: Prentice Hall, 2004. Theaker, Alison. Halkla İlişkilerin El Kitabı. Çeviren: Murat Yaz, İstanbul: MediaCat Yayınları, 2006. Wilcox, Dennis L. Glen T. Cameron, Philip H. Ault ve Warren K. Agee. Public Relations Strategies and Tactics. Boston: Pearson Inc, 2005. 204 GEÇMĠġTEN GÜNÜMÜZE FĠNANSAL BĠLGĠ KAYNAKLARINDAKĠ DÖNÜġÜM Yrd. Doç. Dr. Mesut KURULGAN Anadolu Üniversitesi Porsuk Meslek Yüksekokulu 1. GĠRĠġ Binlerce yıldır gerekli bir işlem olarak görülen bilginin yönetilmesi süreci, özellikle matbaanın icadıyla birlikte bilgi miktarındaki artışlar sonucu daha da önemli bir konuma gelmiştir. Bilginin eğitim ya da ticari kazanımlar için kullanılması ile ilgilenen bilgi ve belge yönetimi alanında, bilgibelgelerin düzenlenmesi ve etkin kullanımı büyük önem taşımaktadır. Çok eski çağlardan beri bilgi sahibi kişiler yüceltilmiş, bilgi edinme amacıyla yapılan çalışmalar övgü ile anılmış, bilginin korunması ve aktarımı için büyük özen gösterilmiştir. Bilginin aktarımında ilk çağlardan başlayarak öyküler, masallar ve destanlar aracı olmuştur. Günümüze ulaşan en eski yazı beş bin yıl önce ekonomik hareketleri kaydeden tapınak görevlileri tarafından yazılmıştır. Kamış kalemle ıslak kil üzerine yaptıkları işaretler mahsul, hayvanlar ve üretilen mallar gibi somut nesneleri simgelemektedir. Tarihsel gelişim süreci içinde bilginin düzenlenmesinde birbirinden farklı pek çok araç ve gerecin tasarlanıp-kullanıldığı görülmektedir. Geleneksel bilgi-belge erişim araçlarından başlıcaları kataloglar, bibliyografyalar ve basılı dizinlerdir. Ancak geleneksel araçlar, dünyadaki bilgi miktarının yılda %30 artması karşısında, insanlığın veri toplama ile eş zamanlı olarak onu yorumlamadaki ve özümsemedeki yetersizliğine çare olamamıştır. Bilgi teknolojisinin kütüphane/bilgi-belge merkezlerinde kullanılmasıyla birlikte, Mesut KURULGAN bilgisayara dayalı veri tabanları ve bunlara ait dizinler, bilginin düzenlenmesinde geleneksel araçlara göre daha önemli konuma gelmişlerdir. Görüldüğü gibi bilginin kayıtlı olduğu ortamlar, tarihsel gelişim süreci içinde, farklılıklar göstermektedir. Bu gelişme taştan kil tabletlerine, papirüsten parşömene, parşömen destelerinden el yazması kitaplara, basılı kâğıttan günümüzdeki manyetik, optik ve etkileşimli çoklu araçlara kadar devam etmiştir. Dünyamız, Gutenberg’in buluşu olan matbaayla yarattığı ilk bilgi-belge patlamasından sonra günümüz bilgi toplumunda ikinci bir bilgibelge patlaması dönemi yaşamaktadır. Bu ikinci olayın en önemli nedenini ise, bilgi teknolojisinde (BT) yaşanan gelişmeler oluşturmaktadır. Internet, bilgi kaynaklarına erişimde hayati bir rol oynamaktadır. Bunun nedeni Internet aracılığıyla erişilen bilgi kaynakları ve diğer olanakların üssel bir şekilde artmasıdır. Bu gelişme, eğitim ve araştırma alanlarındaki Internet kullanımını da sürekli artırmaktadır. Bilgiye gereksinim duyan araştırmacı, bilgi ve belgenin sağlandığı mekana (kütüphane/bilgi-belge merkezi) gitmeden bulunduğu ortamdan kendisiyle ilgili veri tabanlarına ve aradığı bilgilere ulaşabilmektedir. Yüzyıllar öncesinde Francis Bacon’ın vurguladığı gibi “bilgi güçtür”. Kanımızca buna “bilgi potansiyel bir güçtür” demek daha doğru olacaktır. Çünkü edilgen (pasif) bilgi, bir başka deyişle; yalnız belge üzerinde bulunan bilgi güç değildir. Bilgi ancak gereksinim duyanlara sunulduğu ve o kişilerin işlerini görmelerinde, karar almalarında kullanıldığı zaman bir güç haline gelebilir. Bilginin artan öneminin en belirgin biçimde gözlemlenebildiği alanlardan biri de Finansal Piyasalardır. Yukarıda da belirtildiği gibi bilgiye erişebilenler güçlü konumlarından yararlanarak, finansal piyasalarda zenginlik de elde edebilme imkanına kavuşmaktadır. Bu çalışmada genel olarak bilgiye erişimin tarihsel süreç içinde gelişim evreleri ele alınmaktadır. Sürecin arka planında ise finansal bilginin evrimi kendiliğinden sergilenmektedir. 206 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM 2. BĠLGĠ VE BAĞLANTILI KAVRAMLAR Bilgi, çoğu zaman geniş bir yelpazede karşımıza çıkar ve farklı nitelikleri olan unsurların birbiriyle bağlantıları noktasında tanımlanmasını gerektirir. Bu ayırımlar yapılmadığında birbirinin yerine kullanılan kavramlar yanlış anlamalara ve farklı yorumlamalara neden olabilir1. Türkçe’de “bilgi” kavramı çoğu zaman, İngilizce “data”, “information” ve “knowledge” üçlüsü yerine kullanılmaktadır2. Bu kavramların tanımları ve birbirleriyle ilişkileri aşağıda verilmektedir. Veri (Data); işlenmemiş, düzenlenmemiş ham gerçeklerdir. Bunlar, kendileri küçük anlamlar ifade eden sayılar, sesler ve nitelendirici isimlerden oluşmaktadır3.Örneğin: 36.700, 1.40, 65.70 gibi sayılar veridir ve kendi başlarına bir anlam ifade etmezler. Ancak yanlarına İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Endeksi, Euro/Dolar, Brent Petrolü gibi sözcükler getirildiği zaman anlam açısından daha belirgin olmaya başlayabilirler. Bilgi (Information); kullanıcı için bir anlam ifade eden işlenmiş, düzenlenmiş (biçimlendirilmiş, süzülmüş ve özetlenmiş) bir veridir4. İMKB’de bir seansta işlem gören hisse senedi miktarı ile bu hisse senetlerinin işlem gördüğü fiyatların çarpımlarının toplamı, ilgili seansın işlem hacmini gösteren işlenmiş bir veridir, diğer bir ifadeyle bilgidir. Üst Bilgi (knowledge); İçgüdüler, fikirler, kurallar, eylem ve kararlara rehberlik eden kavramlardır. Üst bilgi (knowledge), veri (data) ve bilginin (information), kişi ve kurumların gereksinimleri doğrultusunda insanların yetenekleri, birikimleri, deneyimleri, fikirleri, düşünceleri, sezgileri, sorumlulukları ve güdüleriyle özelleştirilmiş biçimidir5. Yukarıda sözü edilen İMKB seanslık işlem hacminin, o güne kadar bir seansta gerçekleşen işlem hacmi rekoru olması tespiti ise; üstbilgi tanımının 1 İsmet Barutçugil, Bilgi Yönetimi (İkinci basım. İstanbul: Kariyer Yayıncılık İletişim, Eğitim Hi. Ltd. Şti., 2002), s. 57. 2 Adem Öğüt, Bilgi Çağında Yönetim (2. basım. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 2003), s. 10. 3 Robert A. Szymanski, Computers and Information Systems in Business (Columbus, Ohio: Merrill Pub. Co., 1990), s. 6. 4 Szymanski, a.g.e., s. 6 5 Mehmet Şahin, Yönetim Bilgi Sistemi (Eskişehir: Anadolu Üniversitesi, İİBF, 2002), s. 18. 207 Mesut KURULGAN içeriğine tam olarak uyum göstermektedir. Çünkü bilgi kullanıcısının geçmişe dönük birikim, deneyim ve fikirleriyle özelleştirilmiştir. Bu özelleştirme sonucunda bir sonraki seansın önem kazanmasına daha dikkatle incelenmesine zemin hazırlamaktadır. Ham gerçeklerin üst bilgi düzeyine ulaşması serüveni, verinin (data); biçimlendirme, süzme ve özetleme sürecinden geçerek bilgi (information) halini almasıyla başlamaktadır. Daha sonra elde edilen bilgi yorumlanarak, karar verilerek ve eyleme geçirilerek sonuçlara ulaşılır. Nihayet elde edilen sonuçlar, daha sonraki kararlarda kullanılmak üzere üst bilgi (knowledge) olarak saklanır. 3. BĠLGĠ ALTYAPISI VE BĠLEġENLERĠ Günümüzde bilgi, kitap ve süreli yayın gibi basılı kaynakların yanı sıra; video kaset, ses kasedi, mikrofilm, CD-ROM ve Internet gibi farklı ortamlarda da saklanabilmektedir. Farklı kişi ve kurumlar tarafından üretilen bilginin, farklı gereksinimlere sahip kullanıcılara iletilmesinde rol oynayan en önemli ortamlardan ikisi üniversiteler ve kütüphanelerdir. Üniversiteler gerçekleştirdikleri eğitim ve araştırma faaliyetleriyle ülkelerin sosyal, ekonomik ve teknolojik gelişmelerine katkı sağlamaktadır. Kütüphane ve üniversite eğitimi arasındaki ilişkinin gücü ve önemi, kütüphaneleri “üniversitenin beyni” haline getirirken; üniversitelerin temel işlevlerinden olduğu kabul edilen eğitim, öğretim ve araştırmanın kütüphane ile bütünleşmesini kaçınılmaz kılmaktadır6. 6 Ömür Saatçioğlu, Ömür Özmen ve Pınar Süral Özer. “Bilgi Okuryazarlığı Becerilerinin Geliştirilmesinde Kütüphanelerin Rolü ve Dokuz Eylül Üniversitesi Uygulaması”, Bilgi Dünyası. 4, 1: 15-44, 2003, s. 47-48. 208 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM 4. BĠLGĠ/BELGEYE ERĠġĠM AġAMALARI Eisenberg tarafından “big six” (Büyük altılı) olarak adlandırılan bilgiye erişim/bilgi problemi çözme aşamaları aşağıdaki biçimde özetlenebilir7: Bilgi İhtiyacının Tanımlanması: Bilgi problemi çözümünde ilk adım bir bilgi ihtiyacı varlığının kabul edilmesi ve bu ihtiyacın tanımlanmasıdır. Bu aşamada araştırmacı, bilgi problemini çeşitli sorgulama becerileri ile formüle edebilir; gereksinim duyduğu bilgiyi mevcut bilgisiyle ilişkilendirebilir. Bilginin Aranması: Bilgi problemi formüle edildikten sonra bir arama (tarama/sorgulama) planının geliştirilmesi zorunludur. Tarama stratejileri oluşturulur. Bu aşama, bilginin varlığından haberdar olma aşamasıdır. Araştırmacı, bir seri ek soruyla ne tür bilgiye gereksinim duyduğuna karar verir; anahtar kelimeleri, kavramları, konu başlıklarını belirler; birden fazla bilgi kaynağı kullanmanın önemini bilir ve potansiyel bilgi kaynaklarını belirler. Bilgi/Bilgi Kaynaklarının Bulunması: Bu aşamada aranılan bilgi/bilgi kaynakları saptanır ve elde edilir. Bilginin kaynak içinde bulunması da bu aşamada gerçekleşir. Araştırmacı kütüphanedeki katalogları ve bibliyografik kaynakları kullanarak konusuyla ilgili basılı, görsel-işitsel ve/veya elektronik kaynakları bulur, çevrim-içi veri tabanları aracılığıyla ve/veya kütüphanelerarası ödünç verme yoluyla kullandığı kütüphane dışındaki kaynakları bulur. Ek bilgi kaynakları için yararlanabileceği diğer bilgi-belge merkezlerini saptar ve kullanır. Bilgi kaynağı olarak insanlara başvurur, bilgi kaynaklarının belirlenmesinde kütüphanecilerle bilgi alışverişi yapar. Bilgi kaynaklarının içindeki bilgiye erişim için kaynakların dizini (indeks), içindekiler tablosu, göndermeler gibi kaynak içi erişim araçlarını kullanır. 7 S. Serap Kurbanoğlu. “Öğrencilere Bilgi Okuryazarlığı Becerilerinin Kazandırılmasının Önemi ve Okul Kütüphanecilerinin Bu Alandaki Rolü”. Bilgi Dünyası, 2, 1: 1-19, 2001, s. 68. 209 Mesut KURULGAN Bilgi/Bilgi Kaynaklarının Kullanılması: Potansiyel olarak yararlı olacağı düşünülen bilgi/bilgi kaynaklarının elde edildikten sonra gözden geçirilmesi ve değerlendirilmesi gerekir. Farklı kaynaklardan elde edilen bilgi(ler) birleştirilir, özümsenir ve değerlendirilir. Bir başka deyişle; elde edilen bilgi, bilgi problemini çözmek için kullanılır. Araştırmacı bu aşamada, bulduğu bilgi kaynaklarını bilgi gereksinimi açısından gözden geçirir, bilginin güvenirliliğine ve güncelliğine karar verir. Gerçeklerle görüşleri birbirinden ayırabilir, varsa mantık hatalarını yakalayabilir, eksiklikleri saptayabilir. Kavramlar arasındaki ilişkileri kavrar; sebep-sonucu birbirinden ayırır; kaynaklar arasındaki ortak noktaları ve fikir ayrılıklarını saptayabilir. Kendi öğrenme biçimine en uygun yapıdaki bilgiyi seçer; gerekirse bilgi problemini yeniden gözden geçirir ve yeniden tanımlar. Kendi ifadeleriyle bilgiyi özetler ve yeni elde ettiği bilgiyi önceki bilgisiyle birleştirir. Bilgiyi farklı bir biçimde yeniden düzenler ve topladığı bilgiyi orijinal problemle karşılaştırır. Gerekli durumlarda stratejilerini değiştirir, ek bilgi kaynakları bulur ve bilgiyi yeniden inceler. Topladığı bilgiye dayanarak ve bu bilgiyi kendince yorumlayarak bir sonuca ulaşır. Bilginin İletilmesi: Bilgi problemi çözme gayretlerinin sonuçları düzenlenir ve bu sonuçlar çeşitli yollarla (sözlü veya yazılı) başkalarına iletilir. Araştırmacı, amacına ve bilgi ileteceği kitleye uygun bir iletim biçimi (yazılı, sözel, görsel) seçer, sunumunu hazırlar ve sunumda yararlandığı kaynaklara gerekli göndermeleri yapar. Değerlendirme: Bilgi problemi çözme aşamaları ve ortaya çıkan ürün değerlendirilir. Ürünün bilgi probleminin çözümüne katkısına ve sonuca ulaşmak için atılan adımların ne kadar uygun ve etkin olduğuna karar verilir. Yapılan değerlendirmeden ileriye yönelik dersler çıkartılır. Araştırmacı kendi çalışmalarını değerlendirebileceği gibi, çalışmalar başkaları tarafından da değerlendirilebilir. Bu aşamada araştırmacı; “araştırma problemi, tarama stratejileri, kaynaklar veya yorumlar ne şekilde genişletilebilirdi, gözden geçirilebilirdi veya değiştirilebilirdi” sorularına yanıt arar; süreci yeniden değerlendirir ve kendini geliştirmek için gerekli olan stratejileri belirlemeye çalışır. 210 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM 5. BĠLGĠ KAYNAKLARI 5.1. Belgenin Tanımı ve Önemi Belge, kısaca bilgi veren ve insanlığın belleğini oluşturan bir nesnedir. Kuşkusuz başka kaynaklardan da bilgi edinmek mümkündür. Örneğin; bir kişi ya da kuruluşa soru sorarak, bir konferans ya da toplantıya katılarak, bir sergiyi ziyaret ederek ya da radyo veya televizyon yayınlarını izleyerek bilgi edinmek olasıdır. Ancak, bütün bu kaynaklar da, çoğu kez, verdikleri bilgiyi belgelerden elde etmektedir8. Belgeler, çeşitli bilim alanlarının araştırma temelini oluşturmakta ve günlük meslek uygulamalarında da kullanılmaktadır. Farklı alanların uzmanları ve yetkilileri, hukukçular, gazeteciler, medya mensupları, politikacılar, mühendisler, tabipler, finansal işlemciler (trader) vb. belge terimlerini farklı anlamlarda kullanmaktadır. Gazeteci ve medya mensupları için belge, bilimsel bir bilgiyi ya da güncel olayları içine alan, topluma doğru ve güncel haber akışını sağlamaya yarayan, meslek ve toplum uygulamalarında da kullanılan, elle tutulur ve gözle görülür bir nesnedir. Kullanılabilecek bilgi kaynakları sonsuzdur. Kendimiz ve dışımızdaki her şey bilgi kaynağı olabilir. Bilgi kaynakları iki farklı biçimde sınıflandırılabilir. Bunlardan birincisi niteliklerine göre bilgi kaynakları, ikincisi ise; bulundukları ortama göre bilgi kaynaklarıdır. 5.2. Niteliklerine Göre Bilgi Kaynakları Niteliklerine göre bilgi kaynakları; yazı temelli, görüntü temelli, ses temelli ve görsel-işitsel belgeler biçiminde sıralanabilir9. 8 Claire Guinchat ve Michel Menou, Bilgi ve Dokümantasyon ÇalıĢma Tekniklerine Genel GiriĢ (İngilizce’den çeviren: Sönmez Taner. Ankara: Kültür Bakanlığı Kütüphaneler Genel Müdürlüğü, 1990), s. 19. 9 Haluk Geray, Toplumsal AraĢtırmalarda Nicel ve Nitel Yöntemlere GiriĢ: ĠletiĢim Alanından Örneklerle (Ankara: Siyasal Kitabevi, 2004), s. 169. 211 Mesut KURULGAN 5.2.1. Yazı Temelli Bilgi Kaynakları Yazı temelli bilgi kaynakları arasında bilimsel ve edebi kitaplar, süreli yayınlar, kurumsal ve özel arşivlerdeki raporlar, bibliyografyalar, ansiklopediler, sözlükler ve rehberler bulunur. 5.2.1.1. Kitaplar İnsan yaratıcılığının en yetkin göstergelerinden birini oluşturan kitap, “yazılmış ya da basılmış yaprakların bir araya getirilmesinden oluşan, 49 sayfadan az olmayan ve bir konuyu belirli bir düzen içinde sunan yapıt”10 biçiminde tanımlanabilir. Kitabın yazılması ile basılıp yayımlanması süreci uzun olduğu için, diğer bilgi kaynaklarına göre, güncelliğini daha çabuk kaybetmektedir. Bu yüzden kitaplar toplum bilimleri, felsefe ve edebiyat gibi alanlar için kalıcı bir değer taşırken, fen ve sağlık bilimleri alanlarında daha çok süreli yayınlar ve kitap dışı bilgi kaynakları tercih edilmektedir11. Finansal Piyasalar açısından bakıldığında kitap, daha çok finans eğitimi alanında öncelikli kullanıma sahipken, piyasa profesyonelleri güncellik kaygısı ile daha çok süreli yayınları tercih etmektedir. Bilimsel ve teknik araştırma alanlarının en çok kullandıkları kitap türleri; monografiler, derleme eserler, bilimsel konferanslarla ilgili kitaplar ve resmi yayınlardır. Bunlardan resmi yayınlar; kitap ya da broşür boyutlarında; devlet daireleri ve devlet amaçları için çalışan bilimsel kuruluşlar, enstitüler tarafından çıkarılan yayınlardır. Devlet amaçları için kurulmuş araştırma birimlerinin, devletin desteklediği üniversite ve okul gibi kuruluşların çıkardıkları bütün yayınlar resmi yayın olarak nitelendirilemez. Devlet kuruluşlarının maddi olarak desteklediği her yayın da resmi yayın değildir. Örneğin; Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü’nün (MTA) bilimsel monografileri, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) Klasikler Serisi ve üniversitelerin çeşitli yayınları resmi yayın statüsüne girmemektedir12. Ancak Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), İstanbul Menkul 10 http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=veritbn&kelimesec=199473, Erişim Tarihi: 27 Mayıs 2009. 11 Jale Baysal, Kütüphanecilik Alanında Yeni Kavramlar Araçlar Yöntemler (İkinci basım. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü Film Merkezi Matbaası, 1987), s. 70-71. 12 Baysal, a.g.e., s. 71. 212 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM Kıymetler Borsası (İMKB) ve Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) gibi kurum/kuruluşların belirli bir konuda hazırlattığı raporlar, planlar, bütçeler, istatistikler, hizmet-içi amaçlarla yayımlanmış kılavuzlar gerçek resmi yayın örnekleridir. 5.2.1.2. Süreli Yayınlar Düzenli ya da düzensiz aralıklarla, ortak bir ad altında, kesintisiz olarak tek bir konuyu vermeyen, sürekli olarak çıkan, kural olarak tamamlanma amacı gütmeden planlanan, genellikle aynı dış biçimi koruyarak sürüp giden yayınlardır. Geleneksel örnekleri; dergi ve gazetelerdir. Türkiye’de 1990’lı yıllar finansal piyasalara dönük süreli yayınların hızla gelişim gösterdiği dönemdir. Profesyoneller için önemli bilgi kaynaklarından sayılmaktadır. Dergiler: Genellikle haftalık, on beş günlük, aylık, üç aylık veya altı aylık dönemlerde yayımlanırlar. Kapsamına aldıkları makaleler ve kısa ya da uzun çeşitli yazılar belirli bir konu ya da birbirine yakın birkaç konu çerçevesinde toplanmıştır. İlk örnekleri; 1665 yılında çıkmaya başlayan Journal des Scavants ile yine aynı yıl içinde onu izleyen ve Royal Society, London tarafından yayımlanan Philosophical Transactions olmuştur. Dergi makaleleri, kitaplara göre daha somut ve güncel konularla ilgilenmekte ve bu yüzden de daha çabuk eskimektedir13. Bilimsel dergiler; hakemli ve hakemsiz olmak üzere ikiye ayrılır. Hakemli dergilerde (refereed/peer reviewed) yazıların yayımlanabilmesi için en azından bir hakeme gönderilmesi söz konusudur. Amerikan Finans Derneği (AFA) tarafından yayımlanan “Journal of Finance” ve sahibi Peter Bernstein olan “The Portfolio Management” dergileri bilimsel dergi örnekleri arasında sayılabilir. 13 Baysal, a.g.e., s. 73. 213 Mesut KURULGAN Gazeteler: Gazete; politika, ekonomi, kültür ve daha başka konularda haber ve bilgi vermek için, yorumlu veya yorumsuz, her gün veya belirli zaman aralıklarıyla çıkarılan yayındır. Düzenli ve devirli olarak ilk gazete; 1605 yılında Belçika’nın Anvers şehrinde Wettliycke Tiddinghe adıyla Abraham Verhoeven tarafından çıkarılmıştır. Bu gazete ayda iki kez Fransızca ve Flamanca olarak basılıyordu. Türkiye’de basın, hükümetin bir duyuru organı biçiminde başlamıştır. II. Mahmut, İzmir’den getirttiği Alexandra Blacque yönetiminde 1830 tarihinde Fransızca olarak Moniteur Ottoman’ı çıkartmıştır. Türkçe ilk gazete ise; 1831 yılında özel izinle çıkan Takvim-i Vekayi olmuştur. Bu gazete 4608 sayıdan sonra Büyük Millet Meclisi Hükümetince Resmi Ceride adını aldı. Bu da 763. sayısından sonra bugünkü Resmi Gazete adına kavuştu. 1840’ta Williams Churchill Ceride-i Havadis’i çıkarmıştır. Sahibi Türk olan ilk gazete ise; 1860’da Çapanzade Agah Efendi ile İbrahim Şinasi’nin çıkardığı Tercüman-ı Ahval olmuştur. Bunu Ruzname-i Ceride-i Havadis, 1850’de Vekayi-i Tıbbiye, Mecmua-i Fünûn, 1861’de Tasvir-i Efkâr, 1863’te Âyine-i Ceride-i Askeriye, 1865’te Takvim-i Ticaret, Muhbir, 1867’de Vatan vb. yayımlandı14. Günümüzde de yayın hayatı devam eden; 1918’de Akşam, 1924’te Cumhuriyet, 1952’de Dünya, 1948’de Hürriyet, 1950’de Milliyet, 1961’de Tercüman gazeteleri yayımlanmaya başlamıştır. 1990’lı yıllar ekonomi gazeteciliğinin ortaya çıkmasında milat olarak kabul edilebilir. Referans ve Dünya gibi gazetelerin benzerleri ile birlikte ilgi görmesi dikkate değer bilgi kaynakları arasında yer almasına da yol açmıştır. 5.2.1.3. Teknik Yayınlar Bu yayınlar kitap, dergi, gazete gibi herkesin tanıdığı türlerin dışında kalır, dar bir uzmanlar ve ilgililer tarafından bilinirler. Aralarında hem yayımlanmış hem de yayımlanmamış belgeler bulunur. Başlıcaları aşağıda sıralanmaktadır: 14 Haluk Besen, Türkiye’de Gazetecilik, Gazeteler ve Gazeteciler (İstanbul: İnkılâp Kitabevi, 1997), s. 14. 214 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM Bilimsel ve Teknik Raporlar (Ar-Ge Çalışma Raporları): Bilimsel bir enstitünün, endüstrinin ve çoğunlukla resmi araştırma kurumlarının yaptıkları araştırma sonuçlarını ya da bu araştırmalarda varılan belli aşamaları bildirirler. Genellikle hazırlandıkları kurumun kısaltılması ile ona eklenmiş bir özel rapor numarasından oluşan kodları bulunmaktadır. Çoğu kez bir öz, özet ya da açıklama ile başlarlar. Sonra bir giriş bölümü gelir, burada incelenen konunun yurtiçinde ve dışındaki durumu gösterilir. Giriş bölümünü izleyen asıl rapor bölümünde de yapılan iş anlatılır, kullanılan yöntem ya da çözüm yolu açıklanır, deney ve gözlemlerin sonuçları ortaya konur ve rapor genel bir sonuç bölümü ile sona erer. Bu bilgi kaynağında finansal bilginin hem akademik hem de profesyonel türünü bulabilmek olanaklıdır. Finansman bilim dalındaki yüksek lisans ve doktora tezleri ile enstitülerin dergilerindeki makaleler akademik bilgi örneklerini oluşturmaktadır. Diğer yandan Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Türkiye Bankalar Birliği (TBB) ve Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşlar Birliği (TSPAKB) gibi kurum ve kuruluşlar ürettikleri verileri de içeren, piyasa profesyonelleri için çok önemli ve değerli Ar-Ge Raporlarını kullanıcıların hizmetine sunmaktadır. Teknik Kataloglar: Bunlara endüstri katalogu ya da malzeme katalogu da denilir. Bu yayınlar bir endüstri dalının yaptığı malların katalogudur ya da bir satıcı kuruluşun sattığı ürünleri tanıtırlar. Genel olarak tanıttıkları ürünlerin fotoğraflarını, şemalarını verir ve bunlar üzerine açıklama yaparlar. Teknik ürünlerin yalnız teknik özelliklerini değil; türlerini, modellerini, yapılarını ve kullanma yöntemlerini de gösteren bu kataloglar yardımı ile uygulayıcılar; eldeki araçları inceler, işleri daha akılcı yollardan çözebilme olanaklarını gözden geçirirler15. Biçimsel açıdan tek sayfa, broşür, albüm, bülten, kitap ve hatta dizi eser niteliği taşıyabilirler. Kataloglardan en çok yararlananlar arasında proje mühendisleri, teknologlar, iktisatçılar, bilginler ve keşif sahipleri yer almaktadır. Örneğin; elektronik bir ticari katalog olan Thomas Register, 158.000 firma/ürün hakkında bilgi, 8000 firma katalogu, 63.000 başlık ve bilgisayar destekli çizimler ile bir ticari katalog oluşturmuştur16. Peter Lynch 15 16 Baysal, a.g.e., s. 77. http://www.thomasregister.com, Erişim Tarihi: 29 Mayıs 2009. 215 Mesut KURULGAN ve Warren Buffet gibi günlük yaşamda şirketlerin konumuna göre yatırımlarını biçimlendiren yatırım fonu yöneticileri için son derece değerli ve önde gelen bir bilgi kaynağıdır. Patentler: Patent, “herkesin incelemesine açık” anlamına gelen Latince asıllı bir sözcüktür. Yasal bir belge olarak diploma gibi tek nüshalık bir belgedir ve her ülkenin özel patent büroları tarafından buluş sahibine verilir. Patentli bir buluş; tıpkı işle ilgili alınıp, satılabilen, kiralanıp, kiraya verilebilen diğer mallar gibi buluş sahibinin mülkiyeti haline gelir17. Ülkenin yasasında belirtilen bir koruma süresi vardır. Buluş sahibi bu süre içinde, başkalarının kendi buluşunu uygulamalarına devlet gücüyle engel olur. Günümüzde teknoloji geliştiren şirketlerin hisse senedi fiyatlarında çok dikkat çekici yükselişler gözlenmektedir. Bu nedenle yatırım çevreleri şirketlerin Ar-Ge faaliyetlerine karşı hassastır. “.com” şirketleri ile finansal piyasalara nüfuz eden teknoloji etkisinin yakından takip edilebilmesi bakımından şirketlerin sahip olduğu patent hakları büyük öneme sahiptir. Bu hali ile on yıl önce pek de önemsenmeyen patent tescilleri artık finans profesyonelleri tarafından yakından izlenmektedir. Standartlar: Uluslararası Standardizasyon Teşkilatı (ISO) tarafından yapılan tanıma göre, standart; üretimde, anlayışta, ölçme ve deneyde bir örnek sağlanması işlemine denir18. Bilimsel belge olarak standart, bunları saptamaya yarayan yayınlara denilmektedir. Bu yayınlar her ülkenin ilgili özel standart büroları tarafından çıkarılırlar. Uluslararası alanda gerekli standartları Cenevre’de 1947 yılında son biçimini alan International Standardization Organization (Uluslararası Standardizasyon Teşkilatı-ISO) saptamaktadır. 94 teknik komitesi bulunmaktadır ve ISO/TC46 belgebilim alanındaki standartlarla uğraşmaktadır19. 17 http://www.turkpatent.gov.tr/portal/default2.jsp?sayfa=123&konu=1, Erişim tarihi: 29 Mayıs 2009. 18 Mahmut Tekin, Meslek Yüksekokulları Ġçin Kalite Güvence ve Standartlar (İkinci basım. Konya: Günay Ofset, 2006), s. 6. 19 Baysal, a.g.e., s. 78-79. 216 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM 5.2.1.4. Yayımlanmamış Belgeler Teknik yayınların özel türleri arasında yer alan ön baskılar (preprints), akademik tezler bu tür belgelerin başlıcalarıdır. Ön Baskılar: Bir makalenin, derleme bir kitabın bir bölümünün ya da başka bir çalışmanın, resmen basılıp yayımlanmasından önce, sınırlı bir ilgililer çevresine dağıtılmak üzere hazırlanmış baskısıdır. Konferans bildirileri, ansiklopedi maddeleri, el kitaplarına yazılmış bölümler, sözlüklerin terim listeler ön baskı olarak karşımıza çıkabilen belge türleridir20. Akademik Tezler: Bilimsel bir derece almak (lisans, yüksek lisans, doktora, doçentlik vb.) için yapılan bilimsel araştırmalara tez adı verilmektedir. Yazarın temel savı, tezin sonuç ya da özet bölümünde bulunmaktadır21. Ülkemizde Yayın ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı, 124 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile tanımlanmış olup, 26 Aralık 1984 tarihinde hizmete açılmıştır. Merkez'de verilmekte olan hizmetlerin bir kısmı, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı ve TÜBİTAK arasında imzalanan 16.5.1996 tarihli protokol gereği Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi’ ne (ULAKBİM) devredilmiştir. Bu tarihten itibaren, “Ulusal Tez Merkezi” olarak yeniden yapılandırılan Başkanlık, koleksiyonunu oluşturan tezlerle hizmetlerine devam etmektedir. Merkez, 1987 yılı Haziran ayından itibaren Türkiye'deki üniversiteler ile eğitim hastanelerinde hazırlanmış olan yüksek lisans, doktora, tıpta uzmanlık ve sanatta yeterlilik tezlerini bünyesinde toplamaktadır22. 5.2.1.5. Bibliyografyalar Bibliyografya, Grekçe biblion (kitap) ve graphen (yazmak) sözcüklerinden üretilmiştir. M.Ö. 5. yüzyılda ortaya çıkmış bir terimdir. Günümüzde bibliyografya terimi genel olarak aşağıdaki anlamları karşılamaktadır23: 20 Baysal, a.g.e., s. 80. Baysal, a.g.e., s. 81. 22 http://www.yok.gov.tr/content/view/59/111/lang,tr/, Erişim Tarihi: 30 Mayıs 2009. 23 Baysal, a.g.e., s. 83. 21 217 Mesut KURULGAN Belirli görüş açılarına göre hazırlanmış, bulundukları yeri, hangi kütüphanede olduklarını belirtme koşulu olmadan hazırlanan, yayınları bildiren kaynak. Yayın listesi. Bu tür listelerin yapıları, amaçları, ayırımları, tarihçeleri ve gelişimleri gibi konuları inceleyen bilim. Yayın listeleri hazırlamanın yol ve yöntemini öğreten, kurallarını belirleyen bilim. Bibliyografya, kitap listesi anlamını ilk kez 17. yüzyılda Bibliographia Parisina adlı eserle kazanmıştır. Aynı yüzyılda da Türk bilim insanı Kâtip Çelebi Keşf-üz-zünûn an esami-il kütüb vel-fünûn adlı büyük bibliyografya eserini ortaya koymuştur. Günümüzdeki bibliyografya hazırlama yöntemlerine en çok benzeyen tekniklerle hazırlanmış, öncü değeri taşıyan bir eserdir. Arapça’dır, zamanının 300 bilim dalının tanımlamasını yapar ve bu dallara ayrılmış olarak 9500 yazarın 14.500 eserini tanıtır. Eserler bilim dalları altında adlarına göre alfabetik olarak sıralanmıştır. Bibliyografya, bugünkü anlamını 17. yüzyılda kazanmış bir terimdir, ancak tek başına kullanılmamıştır. Bibliotheca başta olmak üzere Lexikon, Thesaurus, Dictionnaire, ve Repertorium biçiminde kullanılmıştır. Son zamanlarda Catalogue (katalog) ve Index (dizin) terimleri de bibliyografya karşılığı olarak kullanılmaktadır. Yarım yüzyıldan beri bibliyografya terimi yer bildirmeyen yayın listeleri, katalog ise; kütüphanelerdeki yer bildiren araçlar olarak kullanılmaktadır. Günümüzün yeni bibliyografik araçları arasında öz dergileri (abstract), dizinler (indexes), Current Contents, Science Citation Index, Social Citation Index gibi bilgi kaynakları yer almaktadır. Öz Dergileri (Abstracts): Belirli bir bilim ya da teknik alanında çıkarılan her tür birincil yayınların, kitap, dergi, patent, standart, bildiri vb. tanımlarını ve kısaca özlerini sürekli olarak bildirirler. Süreli yayın niteliğindedirler. Öz (abstract) sözcüğü, özetin karşılığı değildir. “Abstract” sözcüğünün geldiği İngiliz dilinde özet, “summary” terimi ile karşılanır. 218 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM Öz’ler ele alınan yayının amacını, yöntemini, kuramsal dayanaklarını ve getirdiği yeni bilgiyi belirtir. İçinde sayılar, formüller, çizimler bulunabilir ve çeşitli anlayışlarla çeşitli boyutlarda hazırlanabilirler24. Geleneksel yöntemlerle bir öz, yayının çıkışından en az dört ay sonra duyurabilmekteydi. Özel bir konuda yayın aranırken de çok sayıda yıllık dizini gözden geçirme zorunluluğu vardı. Ancak günümüzde öz dergileri, bilgisayar aracılığıyla çıkarılmakta ve daha verimli kullanım olanakları sunulmaktadır. Dizin (Index): Dizin, bir bütünün içinden, aranılan parçanın bulunmasına yardım eden araçtır. Bir kitabın dizinine, “o kitabın içindekiler sayfasının geliştirilmiş biçimidir” denilebilir. Bir kitabın dizini, kitabın içinden aranılan sözcük/kavramlara ulaşılmasını sağlar. Index Medicus ve Index Chemicus gibi eserler ise, kitap yerine, bütün tıp ya da kimya alanı içinde aranılan belirli bir konuyla ilgili yayına ve bilgiye ulaşılmasını sağlar. Dizin adını taşıyan birçok bibliyografik yayın, çok kısa açıklamalar (annotation) biçiminde özlere de yer vermektedir25. Current Contents: Current Contents, süreli yayınların içindekiler sayfalarını (table of contents) çoğaltarak özgün makaleleri, yayımlanışlarından sonraki 10 gün içinde, herhangi bir dizinleme, bibliyografik tanım hazırlama, yeni bir bibliyografik eser hazırlama işlemleri için zaman harcamadan, ilgililere duyurabilen bir yayındır. Bu yayın yöntemi, belirli bir alanda, örneğin bir hafta içinde, basımevlerinde baskıya hazırlanan dergilerin içindekiler sayfalarını peşi sıra dizip, bunlara bir dergi adları, bir de yazarlar ve adresleri dizini ekleyerek, bir dizinin bir veya bir kaç ayda verebileceği katma değeri sağlamaktadır. Henüz basılı olarak yayımlanmakla birlikte, her gün güncellenen biçimine Thompson’ın ISI Web of Knowledge veri tabanından (www.isiknowledge.com) abone olunarak ulaşılabilir26. 24 25 Baysal, a.g.e., s. 89. Baysal, a.g.e., s. 89-90. 26 http://www.ulakbim.gov.tr/cabim/ekual/toplanti/antalya/hast/wos_hast.ppt#256,1,ISIWebofK nowledge, Erişim Tarihi: 30 Mayıs 2009. 219 Mesut KURULGAN Science Citation Index (SCI): SCI; güncel ve geçmiş çalışmalara, yazar, öz ve kimlerin ilgili çalışmaya atıf yaptığı gibi bilgilere erişim sağlar. 1952’den başlayarak, bilim alanında bir alıntılar indeksi (Citation Index) olanakları üzerinde durulmuş, 1963’de ilk Science Citation Index, Garfield’in çalışmalarıyla Institute for Scientific Information (ISI) yayını olarak çıkmıştır. 5 cilt olarak hazırlanmış eser, 1961 yılında 613 derginin yazılarında anılan 1.400.000 bibliyografik kaynağı göstermekteydi. Günümüzde bu kaynakta, fen bilimleri alanındaki 100 disiplinde, 3,700 bilimsel ve teknik dergi bulunmaktadır27. Social Science Citation Index (SSCI): SSCI, SCI’in beşeri bilimleri kapsayan biçimidir. 50 disiplinde 1700 bilimsel dergiyi içermektedir. Science Citation Index ve Social Science Citation Index birbirine bağlı üç ayrı bölümden oluşmaktadır: Citation Index (alıntı yapılanlar/anılanlar indeksi), kaynak olarak gösterilmiş yayınların yazarlarına göre alfabetik düzenlenmiştir. Yazarın adı altında anılan yazısının girişi, ondan sonra da alıntı yapan yazar, alıntı yapan yazının tarihi, hangi derginin hangi cilt ve sayısında anıldığı bildirilir. Aynı yazıyı başkaları da anmışsa, bunlar kronolojik olarak alt alta gösterilirler. Source Index (alıntı yapanlar/ananlar indeksi) anan yazara göre alfabetiktir. Anan yazarın adı, anan yayının tam adı, yayının bulunduğu dergi, cilt, sayı, sayfa, yıl ve tür (makale, haber vb.) yazıda verilen bibliyografik kaynak sayısı bunu izler. Permuterm Subject Index (PSI), yayının üçüncü büyük bölümüdür. Bilgisayar, Source Index’teki bütün yayın adlarından özgül (specific) terimleri seçer ve bu terimin yanına gelerek iki sözcüklü başka özgül deyimleri meydana getirebilecek sözcükleri (co-term) alfabetik olarak birinci özgül terimin altında sıralar. Bu sistemle her özgül sözcük, sırayla hem birincil (primary) hem alt terim (co-term) olarak kullanılır. İndeksin adındaki permutasyon kavramı buradan gelmektedir. PSI, birincil terimlere göre alfabetik düzenlenir. Her 27 http://www.lib.gazi.edu.tr/yeni/faq.php#elektronik, Erişim Tarihi: 30 Mayıs 2009. 220 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM alt terim yanında. birincil terimle birleşerek meydana getirdiği bileşimin için de geçtiği yayının yazarı gösterilir28. SCI ve SSCI’in geleneksel indekslere göre en büyük üstünlüğünden birincisi, belgeler arasındaki beklenmedik ilişkileri ortaya çıkarabilmesidir. Bir yayın, ayrı bir konu alanında akla gelmeyecek bir yolda yorumlanabilir. Geleneksel indekslerle bunları yakalama olanağı her zaman bulunamaz. İkincisi ise; bilgisayara uygunluğu ve daha sonra da konu uzmanına gereksinim duyulmadan gerçekleştirilebilmesidir. Yazar adlarını ve yayınların adlarını konu başlığı olarak kullanmaktadır. Bir dizi yayının ve bibliyografik kaynaklarının tanımlarını bilgisayar ortamına aktarmaktan başka bir emek gerektirmemektedir. Hiç kuşkusuz zor olan, sistemin tasarımı ve uygulama yönteminin bulunuşu olmuştur. Bibliyografik araçlar alanında gerçek bir yeni buluş olarak karşılanabilir29 5.2.1.6. Sözlük, Ansiklopedi ve Rehberler Sözlükler: Sözlük kelimesi, birbirinden çok farklı iki belgeyi simgelemektedir: Bir dildeki sözcükler; aynı dildeki anlamlarını vererek alfabetik düzende sunan eser, İki dilde veya çok dilde sözlükler; bir dildeki sözcüklerin bir veya birden çok dildeki karşılıklarını veren eser. Sözlük türleri aşağıda verilmektedir: Teknik terimler listesi (glossary); bir dildeki teknik terimleri, aynı dilden alınmış daha genel ve kolay anlaşılabilir sözcüklerle ifade eden bir tür sözlüktür. Bunlar çoğu kez teknik terimlerin bir veya daha çok yabancı dildeki karşılıklarını da içerir. Teknik kitapların daha kolay anlaşılabilmesi için, kitabın başında veya sonunda teknik terimler listesi bulunması zorunludur. 28 SCI ve SSCI’in ayrıntılı kullanım http://www.kdm.anadolu.edu.tr/vt/info/wos.pdf adresinden ulaşılabilir. 29 Baysal, a.g.e., s. 92-94. 221 bilgilerine Mesut KURULGAN Leksikon veya Vokabüler (lexicon/vocabulary) olarak adlandırılan terim listeleri, genellikle sınırlı bir alanı kapsayan sözlüklerdir. Bazen terimlerin bir ya da çok dilde karşılıklarını verirler ve listeledikleri sözcüklerin anlamlarını belirtirler (örneğin; Lexicon of data processing veya Vocabulary of geography). Biyografi sözlükleri, belirli bir üne kavuşmuş kişilerin kısa yaşam öykülerini ve eserlerini verirler. Biyografik özetler, alfabetik olarak gerektiği durumda ülke veya konuya bölünmüş olarak sunulur. Uluslararası nitelikte ve ansiklopedik olabilirler (örneğin; International World Who’s Who) veya meslek ya da faaliyet alanına göre özel nitelikli olabilirler (örneğin; Who’s Who in Data Processing) ya da ulusal ve ansiklopedik nitelikte olabilirler (örneğin; Who’s Who in Africa)30. Ayrıca, kişilerin gerçek kimliğini saptamaya yarayan takma adlar (nick name) sözlüğü de bulunmaktadır. Biyografik sözlükler, kişilerin adını doğrulamak (kontrol etmek) için yararlı bir araçtır. Ayrıca, belirli bir konuda bilgi kaynağı olabilecek nitelikteki kişileri saptamak için de kullanılırlar. Küreselleşen dünyada finansal terimlerin de hızla bir örnekleşmesi söz konusudur. Buna karşılık pek çok yerel teknik terimin ve piyasa jargonunun yaşamını sürdürebildiği görülmektedir. Bu nedenle teknik ve mesleki terimler finansal işlemciler açısından başucu kaynağı niteliğindedir. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) tarafından yayımlanan “Borsa Terimleri Sözlüğü” buna güzel bir örnektir. Ansiklopediler: Ansiklopedi, bütün konularda (evrensel veya genel ansiklopediler) ya da bir tek alanda (ihtisaslaşmış konu ansiklopedileri), bilgi birikiminin güncel durumunu sergileyen uzun makalelerden oluşur. Ansiklopediler iki biçimde düzenlenebilir: Sözlük tipi ansiklopediler: Bunlar konuları/kavramları alfabetik düzende verirler. Sistematik ansiklopediler: Burada kavramlar, özel konu başlıkları listesi uyarınca düzenlenir. Örneğin Encyclopedia of Finance, finans 30 Guinchat ve Menou, a.g.e., s. 46-47. 222 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM konusunun bütün yönlerini kapsayan büyük bir danışma kaynağıdır. ChengFew Lee ve Alice C. Lee tarafından 2006 yılında yayına hazırlanan ansiklopedi; finans yönetimi, güvenlik analizi, portföy yönetimi, finansal pazarlar ve araçlar, sigortacılık, emlak, uluslararası finans gibi konuları kapsamaktadır31. Rehberler: Rehber, belirli bir zaman dilimi içinde veya belirli bir konuda mevcut olan kişiler, kurumlar veya belgeler hakkında bilgi verir32. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) tarafından yayımlanan “Hisse Senedi Alım Satım Kılavuzu” örnek olarak verilebilir. 5.2.2. Görüntü Temelli Bilgi Kaynakları Görüntü temelli bilgi kaynakları arasında fotoğraflar, nesneler, afişler/çizimler bilgisayar oyunları sayılabilir. 5.2.3. Ses Temelli Bilgi Kaynakları Ses temelli bilgi kaynakları arasında; müzik kayıtları, ses efektleri ve ses kayıtları sayılabilir. Kütüphanelerdeki ilk ses kayıtları mekanik araçlar dönemine kadar gitmektedir. ABD’de opera müziği içeren ilk gramofon kayıtları koleksiyonu, Birinci Dünya Savaşı öncesi, bağış yoluyla bir üniversite kütüphanesine girmiştir. Ses kayıtlarının ilk yer aldığı halk kütüphanesi 1913 yılında, Minnesota eyaletinde kurulmuş olan Saint Paul Public Library’dir33. 5.2.4. Görsel-ĠĢitsel Bilgi Kaynaklar Bunlar; filmler, ses-dia setleri, video kayıtları, belgeseller, finansal piyasalara yönelik televizyon programları, sahne sanatları (tiyatro, bale, opera vb.) gibi görüntü ve sesi birleştiren belgelerdir. 31 http://books.google.com/books?vid=ISBN0387262849, Erişim Tarihi: 06 Temmuz 2009. Guinchat ve Menou, a.g.e., s. 47. 33 Baysal, a.g.e., s. 106-107. 32 223 Mesut KURULGAN 5.3. Bulundukları Ortama Göre Bilgi Kaynakları Bulundukları sınıflandırılabilir: ortama göre bilgi kaynakları şu şekilde Geleneksel yazı ortamlarında Filmsel yüzeyde Elektronik ortamlarda Diğer ortamlarda 5.3.1. Geleneksel Yazı Ortamlarında Bilgi Kaynakları Bilgi kaynakları açısından geleneksel yazı ortamlarından en önemlisi, bilgi ve belge merkezleri/kütüphanelerdir. İnsanlığın belleğini oluşturan bu kurumlar toplumların ilerlemesinde önemli bir rol oynamaktadır. Kütüphaneler kuruluş amaçlarına, hedef kitlelerine, gelir kaynaklarına, örgütlenme yapılarına ve yönetim biçimlerine göre farklı şekillenebilirler. Başlıca kütüphane türleri şunlardır: Milli Kütüphaneler: Milli kütüphane; Derleme Kanunu ve Telif Hakları Kanunu hükümleri uyarınca yurt içinde yayınlanmış bütün yayınları ve ülke ile ilgili yurt dışında yayımlanmış belgeleri eksiksiz olarak bulunduran, yabancı yayınları mümkün olduğu ölçüde toplayan, muhafaza eden, ulusal bibliyografya hazırlayan ve yayınlayan, ulusal kataloglama merkezi işlevini yürüten, milli kütüphane ve diğer kütüphanelerdeki bilgi kaynaklarının toplu kataloglarını yayımlayan, eğer mümkünse: kütüphanelerarası ödünç verme merkezi olarak çalışan ve kütüphane teknikleri konusunda araştırmalar yapan ulusal bir kuruluştur34. Dünyadaki ünlü milli kütüphaneler arasında 12 milyon cilt kitabı, 400 bin dergiyi barındıran Bibliothèque Nationale (Fransa), 15 milyon cilt kitaplı British 34 F. N. Withers, Kütüphane Hizmeti Standartları: Milletlerarası Bir Ġnceleme, Çev.: Sönmez Taner, Aysel San (Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü, 1988), s. 22. 224 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM Library (İngiltere), 20 milyon cilt kitap yanında müzik notaları, fotoğraflar, arşiv belgeleri ve özgün baskılarla 80 milyon dokümanı barındıran Library of Congress (ABD) başta gelir. 1946’da Ankara'da kurulan Milli Kütüphane'de ise, bir milyona yakın kitap bulunmaktadır. Milli Kütüphane, Almanya'da kütüphanecilik eğitimi almış, yurda döndükten sonra kütüphane kurma, geliştirme ve kütüphaneci eğitimi üzerine çalışmalar yapmış değerli kütüphaneci Adnan Ötüken'in çabalarıyla kurulmuştur. Üniversite Kütüphaneleri: üniversite içinde ve yakın çevresinde bilimsel araştırma-geliştirme çalışmalarını desteklemek, sürekli olarak gelişip-ilerleyen, yeni bilgi kaynaklarıyla zenginleşen dünya biliminin son verilerini izlemek ve bunları öğretim elemanı, öğrenci ve araştırmacılardan oluşan kullanıcı kitlesinin kullanımına sunmakla görevli örgüttür.35 Okul Kütüphaneleri: İlk ve ortaöğretim okullarında ders programlarını desteklemek, kütüphaneyi kullanmayı öğretmek ve bireysel okuma gereksinimine cevap vermek için kurulur. Halk Kütüphaneleri: Her yaşta, her düzeyde ve her meslekten okuyucunun, her konudaki düşün ve sanat ürünlerinden parasız ve özgürce yararlanmasını sağlamaya çalışan kütüphanelerdir. Cumhuriyet tarihinde yurt çapında örgütlenen en eski kütüphane türüdür. Çoğunda özel bir çocuk bölümü bulunur. İl, ilçe ve kasabalarda örgütlenen halk kütüphaneleri gezici kütüphaneler yardımıyla her yere hizmet götürmeye çalışmaktadır. Özel Konu Kütüphaneleri: Bu tür kütüphaneler, sınırlı bir çalışma alanıyla ilgili, çok ayrıntılı bilgi ve yayın gereksinmelerini karşılamak üzerine kurulan kütüphanelerdir. Sanayi kuruluşlarının, fabrikaların, bankaların ya da kişilerin özel kütüphaneleri vardır. Bunlar, yalnız kendi faaliyet konularıyla ilgili her türlü yayını toplarlar36. Örneğin, İMKB ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) kütüphaneleri gibi. 35 Baysal, a.g.e., s. 13. http://kitaplik1.googlepages.com/KTPHANECLKVETARHGELM.doc, Erişim Tarihi: 04 Haziran 2009. 36 225 Mesut KURULGAN Türkiye’deki en önemli kütüphaneler arasında üniversite kütüphaneleri, halk kütüphaneleri, Milli Kütüphane ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Kütüphanesi gelmektedir. Ayrıca Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü de araştırmacılar için önemli bir kaynak niteliğindedir. Geleneksel kütüphanelerden yararlanabilmek o kütüphanenin koyduğu kurallara bağlıdır ve kütüphaneden kütüphaneye farklılıklar göstermektedir. 5.3.2. Filmsel Yüzeyde Bilgi Kaynakları Filmsel yüzeyde bilgi kaynaklarına en güzel örnek mikroformlardır. Mikroformlar varolan bir belgenin filmsel yüzeydeki küçültülmüş biçimidir. Belli başlı örnekleri arasında; mikrofilmler, mikrofişler ve miniprintler bulunmaktadır. 5.3.3. Elektronik Bilgi Ortamları ve Araçları 5.3.3.1. Internet Internet, tüm dünyadaki bilgisayarları birbirine bağlayan bir ağlar ağıdır. Internet’in temelleri askeri araştırmaların yapıldığı bazı enstitü ve üniversiteleri birbirine bağlamak amacıyla 1969 yılında ARPANET (Advanced Research Projects Agency Network) adlı bir ağ kuran ABD ordusu tarafından atılmıştır. Bağlantılı bilgisayarların sayısı belirli bir sınırı geçtiğinden, ARPANET’in yerini National Science Foundation tarafından işletilen NSFNET almıştır. Internet 1980’li yılların sonlarında, askeri ve bilim çevrelerinin tekelinden çıkarak kamunun kullanımına açılmıştır. Internet Servis Sağlayıcıları (Internet Service Providers: ISP), aylık belirli bir ücret karşılığında çevirmeli Internet hesapları ve kullanıcılara e-posta, tartışma grupları ve dosya aktarım hizmeti sunmaya başlamıştır. 1989 yılında World Wide Web (WWW: Dünya kapsamlı ağ) adı verilen sistem oluşturulmuştur. 1990’lı yılların başlarında ise; e-posta, Web ve on-line söyleşi birleşimi Internet’i ulusal ve uluslararası nitelikteki bir konuma getirmiştir37. 37 Margaret Levine Young ve diğerleri, Internet: Temel Kullanım Kılavuzu (İngilizceden çeviren: Mehmet Emin Arı ve Erdal Önder. İstanbul: ALFA Bas. Yay. Dağ San. ve Tic. Ltd. Şti., 2000), s. 40. 226 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM Telekomünikasyon alanında bir devrim olarak nitelenen Internet, kullanıcılarına aşağıdaki hizmetleri sunmaktadır 38: Elektronik posta, chat (Internet’te söyleşi) gibi iletişimle ilgili çalışmalar, Veri tabanlarına uzaktan erişim, Elektronik tartışma listelerinden yararlanma, Dosya aktarımı, veri/bilgi erişim ve değişimi, Elektronik kitap, elektronik dergi, duyuru bültenlerinden yararlanma, Araştırma ve yayın yapma, Haber gruplarını kullanarak bilgi edinme ve eğlence amaçlı hizmetlerden yararlanma, Elektronik ticaret, Uzaktan eğitim, Uzaktan tıbbi tanı vb. Internet Araçları: Internet; bilgiye erişmek, göndermek, bilgiyi aramak ve e-posta göndermek gibi işlemlerde kullanılabilmekte ve bu süreçte yer alan her bir faaliyet için farklı Internet araçlarından yararlanılmaktadır. Aşağıda ana hatlarıyla sözü edilen “Bilgi Erişim Araçları”, “Bilgi Arama Araçları” ve “Dünya Kapsamlı Ağ: WWW” Internet araçlarından başlıcalarıdır. Bilgi erişim araçları (information retrieval tools): Her biri büyük miktarlarda olan Internet üzerindeki veri/bilgilerden önemli görevler üstlenmiş olanları alınarak kullanıcı için yararlı bilgilere dönüştürülmektedir. Kullanıcılara Internet üzerinden bilgiye erişim ve gönderme konusunda yardımcı olan “Dosya Aktarım Protokolü (FTP)” ve “Gopher” olmak üzere iki tür araçtan söz edilebilir: Dosya aktarım protokolü (file transfer protocol: FTP); bir bilgisayardan diğerine dosyaların aktarımını sağlayan temel bir Internet 38 John R. Levine, Carol Baroudi ve Margaret Levine Young, Amatörler Ġçin Internet, (2. basım. İngilizceden çeviren: Caner Özer.İstanbul: Dünya Yayıncılık A.Ş., 2000), s. 11-12. 227 Mesut KURULGAN uygulamasıdır39. FTP, dosyaların merkezi bir bilgisayarda saklandığı ve bu bilgisayar ile diğer bilgisayarlar arasında aktarıldığı bir istemci/sunucu (client/server) sistemini kullanmaktadır. Merkezi bilgisayar FTP sunucusu adı verilen bir programı, diğer bilgisayarlardaki kullanıcılar ise FTP istemcisi adı verilen bir başka programı çalıştırır40. Gopher, Internet üzerindeki bilgileri alma aracının ikincisidir. Bu araç, Internet ağı üzerindeki yerel ve uzak merkezlerden (sites) bilgi aramak, bilgiye erişmek ve bu bilgileri göstermek için tasarlanmıştır. Gopher bunu istemci/sunucu modelini kullanarak gerçekleştirmektedir41. Bilgi arama araçları (information search tools): Kullanıcılar, gereksinim duydukları bilgileri taramak için pek çok Internet tarama aracından yararlanmaktadır. Archie, Veronica, WAIS (Geniş Alan Bilgi Sistemi) ve Arama Motorları ilk Internet tarama araçlarındandır: Archie; Internet üzerindeki çeşitli arşivlerde aranan bir dosyaya ulaşmaya yarayan ve bu arşivlerdeki dosyaları düzenleyen programlardan oluşan bir Internet tarama aracıdır. Veronica (very easy rodent oriented net-wide index to computerized archives); Gopher üzerinde yer alan veri tabanlarındaki maddelerden anahtar sözcük tarayabilen bir Internet tarama aracıdır42. Geniş alan bilgi sistemi (wide area information server: WAIS); tam metin belge koleksiyonlarına erişmek için Internet’te yaygın olarak kullanılan bir istemci/sunucu sistemidir. WAIS sunucuları istemcilerin arama isteklerini alır, yönetimlerinde bulunan veri tabanlarında arama yapar ve arama sonuçlarını istemcilere gönderir. WAIS veri tabanlarında bulunan kayıtlar belge, görüntü, ses ve diğer tür verilerden oluşmakta ve sunucu yazılımı tarafından ayrıntılı bir biçimde dizinlenmektedir. Böylece kullanıcı 39 Roy Tennant, John Ober ve Anne G. Lipow, Internet El Kitabı, (İngilizceden çeviren: Yaşar Tonta ve diğerleri. Ankara: Türk Kütüphaneciler Derneği, 1996), s. 24. 40 Young ve diğerleri, a.g.e., s. 818. 41 Tennant, Ober ve Lipow, a.g.e., s. 93. 42 Uma Gupta, Information Systems: Success in the 21st Century (N.J.: Prentice Hall, 2000). s. 193. 228 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM maddeler (items) içinde geçen anahtar sözcükleri tarayabilmektedir. Bu özellik diğer Internet tarama araçlarında bulunmamaktadır. WAIS, bir istemci ile bir veya daha fazla sunucu arasında iletişim kurmak için, kütüphaneciler tarafından geliştirilmiş olan ve Z39.50 adı verilen bir protokolü kullanmaktadır43. Arama motorları (search engines); kullanıcının tarama yaparken girdiği bir sözcük ya da cümle esas alınarak, aranan bilgiyi bulup-getiren veri tabanı uygulamasıdır. Basit ve gelişmiş düzeyde sorgulamaya olanak tanıyan arama motorları vardır. Alta Vista, Excite, Google, GoTo, Yahoo, LookSmart, Snap, Go/Infoseek, MSN Search ve Netscape Search başlıca arama motorlarındandır44. Dünya kapsamlı ağ (world wide web: WWW): Internet üzerindeki yerler (site) ve sayfaların küresel bir koleksiyonunu içeren bir istemci/sunucu sistemidir. Bu sistem ileri düzey BT’den yararlanarak; Internet üzerindeki bilgileri depolamakta, işlemekte ve erişimine olanak sağlamaktadır. Bireyler ve örgütler Web sitesi olarak bilinen kendilerine özgü bilgi sayfalarını oluşturmaktadır. Oluşturulan sayfalardan her biri Internet üzerindeki bir Web adresi olarak yer almakta ve kendilerine özgü bir biçimde şekillendirilmektedir.45 WWW, Internet kullanıcılarına kolaylık sağlamak için çeşitli araçlardan yararlanmaktadır: Internet/web tarayıcıları (internet/web browsers); WWW üzerindeki bilgileri elde etmeyi, okumayı ve incelemeyi sağlayan bir programdır. HTTP (hipermetin aktarım protokolü) kullanarak Internet üzerindeki Web sunuculardan bilgi isterler ve elde ettikleri bilgiyi metin, grafik, ses ve video gösterisi biçiminde kullanıcılarına ulaştırırlar. En yaygın kullanıma sahip iki tarayıcı; Netscape Communicator ve Microsoft’un 43 Tennant, Ober ve Lipow, a.g.e., s. 123. Young ve diğerleri, a.g.e., s. 524. 45 Geffrey Elliott ve Susan Starkings, Business Information Technology: Systems, Theory and Practice (London: Addison Wesley Longman Limited, 1998), s. 277. HiperMetin: Farklı özelliklerdeki nesnelerin birbirine bağlanması ile oluşan, çizgisel olmayan gösterim ve erişim biçimi. 44 229 Mesut KURULGAN geliştirdiği Internet Explorer’dır46. Bunlar e-posta kullanma, dosya aktarımı, çevrim-içi tartışma grupları ve bülten panoları gibi Internet hizmetlerini sağlama kapasitesine sahiptir. Web siteleri (web sites); Örgütler veya bireyler tarafından hazırlanan Web sayfalarının tümüne verilen ortak addır. İşletmeler, küresel ölçekli müşterilerine şık basım tekniklerini kullanarak ürettikleri bilgileri renkli grafikler, etkileşimli olarak kullanılabilen parlak düğmeler, ses ve video görüntüleriyle sunar47. Her Web sitesi, siteye ilk giren kullanıcıları karşılayan bir ana sayfaya (home page) sahiptir. Bu sayfa üzerindeki bağlantılar takip edilerek başka belgelere ve hatta başka sitelerdeki belgelere de ulaşılabilmektedir. Sitelerin adresleri genellikle ana sayfaya ulaşılabilecek bir biçimde verilir48. Örneğin, www.imkb.gov.tr adresi, İMKB’nin, www.anadolu.edu.tr adresi ise; Anadolu Üniversitesi’nin ana sayfasının adresidir. Hipermetin işaretleme dili (hypertext markup language: HTML); WWW üzerinde yer alan metin veya görüntüleri oluşturmak için kullanılan bir sayfa tanımlama dilidir. Bu dil kullanılarak metin, grafik, video görüntüsü ve ses gibi nesneler Web sayfası üzerine yerleştirilebilir49. Hipermetin aktarım protokolü (Hypertext transfer protocol: HTTP); Hipermetin bir bilginin Internet aracılığıyla aktarımını destekleyen standart protokole verilen addır50. Internet Üzerindeki Bilgi Kaynakları: Internet günlük yaşamımızda önemli bir yere sahiptir. Öğrenciler, araştırmacılar ve bilim insanları araştırma yapabilmek için kütüphane binasına gelip, kütüphane kart katalogundan ya da çevrim-içi katalogdan konularıyla ilgili sorgulama 46 Dilek Oktay, Kim Korkar Bilgisayardan?: Bilgisayar Sözlüğü (İstanbul: Pusula Yayıncılık ve İletişim Ltd., 1998), s. 355. 47 Kenneth C. Laudon ve Jane P. Laudon, Management Information Systems: Organization and Technology in the Networked Enterprise (6th Ed., N.J.: Prentice-Hall Inc., 2000), s. 17. 48 Oktay, a.g.e., s. 356-357. 49 Oktay, a.g.e., s. 184. 50 Tennant, Ober ve Lipow, a.g.e., s. 105. 230 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM yapmanın yanı sıra, mekân olarak kütüphaneye gelmeden de, elektronik ortamdaki bilgilere ulaşabilmektedir51. Çevrim-içi kütüphane katalogları (bibliyografik veri tabanları)52, elektronik dokümanlar ve süreli yayınlar, kütüphane yazılımları53, elektronik tartışma listeleri ve haber öbekleri, ses ve görüntü arşivleri (hava ve uydu fotoğrafları gibi…)54, yatırım kuruluşlarınca periyodik olarak yayımlanan dergiler, veri dağıtım firmalarınca çevrim-içi sunulan veri/haber hizmetleri, performans değerleme sonucu oluşan listelerin elektronik ortamdaki yayınları ve gazete, dergi gibi sektörel elektronik süreli yayınlar internet üzerindeki bilgi kaynakları arasında sayılabilir55. Internet’te Bilgi Arama Stratejileri ve Bilgiye Erişim: Büyüme ve gelişmesi dikkate alındığında Internet’in büyük bir bilgi topluluğunu dağınık ve düzensiz bir biçimde barındırdığı gözlenmektedir. Bu karışık bilgi ağı içinde aranılan bilgiye, teknolojinin hızında ulaşmak ve verimli bir biçimde kullanmak için birtakım yöntemlerin bilinmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Internet, zengin bir içeriğe sahip olmasına rağmen bazen, arama özelliklerinin bilinmemesi sıkıntılara yol açmakta ve gereğinden fazla zaman harcanmasına neden olmaktadır. İçerdiği bilginin her geçen yıl 2-3 misli büyüdüğü Internet, basılı dünyanın araştırmacıya sunduğu bibliyografik standartlardan yoksundur. Çevrim-içi belgelerin basılı belgelerde olduğu gibi ISBN (International Standard Book Number/Uluslararası Standart Kitap Numarası) benzeri evrensel bir tanımlayıcısı ve uluslararası standartlara uygun (Library of Congress, Dewey Sınıflama Sistemleri gibi) bir 51 Şemsa Olşen. “Internet Üzerindeki Bilgi Kaynaklarının Seçimi ve Değerlendirilmesi”, Türk Kütüphaneciliği 13, 3: 197-206, (1999), s. 198. 52 Ayrıntılı liste için bkz. http://www.unak.org.tr/turklib.html (Türkiye) ve http://www.unak.org.tr/yablib.html (Dünya). 53 Ayrıntılı liste için bkz. http://www.unak.org.tr/otomasyon.htm (Türkiye) ve http://www.unak.org.tr/otomasyonyab.htm (Dünya). 54 http://yunus.hacettepe.edu.tr/~tonta/yayinlar/bursa00/sld007.htm, Erişim Tarihi: 07 Haziran 2009. 55 Fatih Temizel, Fatih Bayram ve Serkan Olgaç “İMKB’deki Aracı Kurum Üye Temsilcilerinin Bilgi Kaynakları Kullanımı Üzerine Bir Araştırma”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 20: 621-636, (2008), s. 624. 231 Mesut KURULGAN sınıflaması ve katalogu yoktur. Web dokümanlarının çoğu yayın tarihinden ve yazar adından da yoksundur56. Bilgiye erişimin tesadüflere kaldığı Internet’in niçin ve nasıl kullanıldığına bakmakta yarar vardır. Uçak ve Al’a göre; bireysel özellikler Internet’teki bilgi arama davranışını etkileyebilmektedir. Bireyin algı ve kavrama düzeyi, sorunları ifade ediş biçimi, sistemi algılayışı ve konuya hâkimiyeti gibi özellikler arama sonuçlarına etki etmektedir57. Internet üzerinde aranılan bilginin niteliğine göre bilgi arama yolları değişmektedir. Web’de genel olarak aranılan bilgiyi bulmanın yollarından biri, arama motorlarını ve konu dizinlerini kullanmaktır. Arama motorları Web sayfasındaki bilgiyi sorgulamak için kullanılan ünlü araçlardandır. Bilgi arama yollarından bir diğeri ise, konu ile ilgili özel veri tabanlarını kullanmaktır. Bilimsel veri tabanları ve arama motorlarında kullanılan ara yüzler işlev açısından birbirine benzemektedir58. Başarılı bir arama iki önemli adımdan oluşmaktadır. Birincisi; “ne aranılacağı ve nasıl aranılacağını” bilmek gereğidir. Araştırma yapılacak konunun içindeki temel kavramları, anahtar sözcükleri belirlemek, bu terimlerin farklı biçimlerini, eş anlamlı ya da alternatif kelimeleri tanımlamak önemlidir. İkinci adımda ise; Internet üzerinde çeşitli sorgulama araçlarının nasıl kullanıldığını bilmek gereklidir. Arama motorlarının ve konu rehberlerinin çalışma düzeni birbirinden farklıdır. Örneğin, arama motorlarından Altavista, konu rehberleri niteliğindeki Yahoo’dan farklıdır. Günümüzde arama motorları ve konu rehberlerinin özellikleri gittikçe birbirine benzediği için çoğu Internet kullanıcısı tarafından ayırt edilememektedir. Arama motorları da konu dizinlerini hizmete sunmaktadır. Bütün arama motorları aynı görevi yerine getirmek için düzenlendiği halde bu görevi yerine getirirken her biri farklı yolları kullanmaktadır. Bu da kullanıcıları bazen şaşılacak derecede farklı sonuçlara ulaştırmaktadır. Veri 56 Elif Erbil ve Altan Çolakkol “Internet’te Bilgi Arama Stratejileri ve Bilgiye Erişim”, Bilgi Dünyası 2, 2:218-231, (Ekim 2001), s. 218-219. 57 Nazan Özenç Uçak ve Umut Al “Internet’te Bilgi Arama Davranışları”, Türk Kütüphaneciliği 14, 3: 317-331, (2000), s. 328. 58 Erbil ve Çolakkol, a.g.e., s. 219. 232 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM tabanlarının hacmi, güncelleme sıklığı ve arama yeteneği sonuçlara etki eden faktörlerdendir. Arama motorlarının sayısındaki artış çoklu arama motorlarının oluşmasına olanak sağlamıştır. Bu tip arama motorları, tek bir ara yüz ile, birçok arama motorunun veri tabanlarını tarama için aynı anda kullanılmasını sağlamaktadır. Son yıllarda hızları, arama yeteneğinin çeşitliliği ve kapasitelerindeki artış nedeniyle önemleri artmıştır. Çoklu arama motorlarının tanınmış örnekleri arasında Copernichttp://www.copernic.com ve Webferit-htpp://ferretsoft.com yer almaktadır59. En iyi arama, konu ile ilgili bir arama motorunun kullanımı ile sağlanabilir. Bilimsel bir araştırma için daha çok konu ile ilgili veri tabanlarının kullanılması önerilmektedir. Arama motorlarının çeşitleri aşağıda verilmektedir60: Konuya Özel Arama Motorları: Bu tür arama motorları Web üzerindeki bütün bilgileri dizinlemeye çalışmamakta, bunun yerine belirli konu alanlarına, coğrafi alanlara ve kaynak türlerine odaklanmaktadır. Çünkü bu özel arama motorlarının amacı; bir konuyu genişleterek genelleştirmekten çok, bir konunun daha özele doğru incelenebilmesini sağlamaktır. Bunlar kendi konu kapsamındaki genel arama motorlarının içermediği belgeleri de dizinlemektedir. Örneğin; Fen Bilimleri konusunda akademik bilgi içeren-http://www.scirus.com, Sağlık Bilimleri konusundahttp://www.medscape.com/px/urlinfo, gazetecilik ve medya konusundawww.editorler.net, girişimci-yatırımcı sermayesine ilişkin www.bayilik.net ve menkul kıymetler borsası ile ilgili http://www.infinisource.com/specialsearch-engines.html#stock gibi. Konu Rehberleri (Konu Dizinleri): Konu kategorileri hiyerarşik (basamaksal/kademeli) bir yapıda düzenlenmiştir. Öncelikle en genel konular ve bu konuların altında o konunun kapsadığı alt konular listelenmektedir. Konu rehberlerinden arama yapmak, genel aramadan daha anlamlı sonuçları ortaya çıkarır. Çünkü konu dışındaki siteler arama 59 60 Erbil ve Çolakkol, a.g.e., s. 220. Erbil ve Çolakkol, a.g.e., s. 221-223. 233 Mesut KURULGAN sonucuna dâhil edilmezler. Hâlbuki arama motorundaki sorgu kutusuna anahtar kelimeler yazılarak arama yapıldığında çıkan sonuçlarda farklı konulara da geçebilme olasılığı oldukça yaygındır. Buna rağmen arama motorları ve konu kategorileri arasında başka farklar da bulunmaktadır. Sorgulama sonuçları birbirine benzer biçimde listelenirken, konu rehberleri sitenin giriş sayfasına bağlantı kurar. Ayrıca konu dizinleri, sonuç listesinde aynı adreslerin tekrar edilme olasılığını azaltabilir. Çünkü konu rehberleri kategoriler biçiminde düzenlenir ve bireysel sitelerden çok daha belirgin bir içeriği olan sitelere bağlanırlar. Konu rehberlerinden, Yahoohttp://www.yahoo.com, Look Smart- http://www.looksmart.com ve Opendirectory- http://www.dmoz.org en çok bilinenler arasında yer almaktadır. Özel Konu Rehberleri: Web’in sınırsız ölçüsü ve sürekli olarak değişmesi bütün konu alanlarının önemli sitelerde tutulmasının mümkün olamaması, özel konu rehberlerinin oluşmasını sağlamıştır. Bu rehberlerin bir özelliği de konu uzmanları tarafından derlenmiş olmasıdır. Genellikle konu rehberlerinden daha ayrıntılıdır. Bu rehberler birbiri ile daha ilgili ve oldukça özel konuları içermektedir. İçerikleri ilgili konunun uzmanları tarafından belirlenir ve denetlenir. Örneğin, insan kaynakları konusunda; Voice of the Shuttle http://vos.ucsb.edu, sinema konusunda, Films Buffshttp://us.imdb.com ve ekonomi-finans konusunda; http://www.firmalarrehberi.gen.tr/ekonomi-finans/genel/key-az-odendi.htm, yatırımcı ilişkileri konusunda; http://www.investmentguide.co.uk/ ve http://www.forbes.com/2005/05/19/05 igland.html gibi özel konu rehberleri bulunmaktadır. Tüm bunların dışında arama motorları, aranılan bilginin biçimine ve özelliğine göre de çeşitlilik göstermektedir. Burada aranılan bilginin ne olduğu önemlidir. Arama motorları genel olarak; bilgi arama, dosya-program arama, kişi arama ve şirket arama biçiminde sınıflandırılabilir: Bilgi Arama: Eğer genel bir bilgi/belge aranılıyorsa Altavista, Google gibi bazı belgelere ulaştıracak arama motorları tercih edilir. Internet kullanıcıları genellikle bu tür arama motorlarını kullanırlar. Örneğin; Google- http://www.google.com ve Altavista- http://www.altavista.com gibi… 234 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM Dosya-Program Arama: Aranılan bilgi eğer bir yazılım ve/veya program parçacığı ise; kullanılması önerilenler download.com, shareware.com sitelerindeki arama motorları olmalıdır. Bu tür arama motorları kullanılarak istenilen program dosyalarına ve dosya aktarımı yapabilecek sitelere ulaşılabilir. Söz konusu arama motorları bilgisayar yazılımı, donanım ve Internet konusunda biraz daha bilgi sahibi kişiler tarafından yoğun olarak kullanılmaktadır. Örneğin; Search.comhttp://www.search.com, Jumbo- http://www.jumbo.com, Download.comhttp://www.download.com gibi… Kişi Arama: Herhangi bir kişinin telefon numarası, ev-iş adresi, e-posta adresi gibi bilgiler aranılıyorsa; kişi rehberliği özelliği taşıyan arama motorları tercih edilmelidir. Bu tür arama motorları kişiler hakkında ilgi alanları ve mesleklerine göre bir konu kategorisi sunabilmektedir. Söz konusu arama motorları daha çok politikacılar, bilim insanları, sanatçılar, sporcular gibi ünlü kişilerin sorgulanmasına ve bu sorgulamayı ülkeler, bölgeler dikkate alınarak da yapılmasına izin vermektedir. Örneğin; Whowherehttp://www.whowhere.com, Yahoo People-Search http://people.yahoo.com, Türkiye E-Mail Rehberi- http://www.aranan.com gibi. Şirket Arama: Çeşitli ticari kuruluşlar hakkında bilgiye erişmek için kullanılan arama motorlarıdır. Uluslararası kurum ve kuruluşlar, ticari şirketler vb. çalışma alanlarına ve isimlerine göre aranabilmektedir. Örneğin; BusinessSeek- http://www.businesseek.com, World Trade Searchhttp://world-trade-search.com, Pronet- http://pronet.ca gibi… Bunların dışında bilgiye ulaşmak için, sanal kütüphaneler (elektronik kütüphaneler), konu ile ilgili büyük yayınevleri61, bilimsel çalışmalara destek olan ve bünyesinde bu çalışmaları yaptıran araştırma merkezleri, organizasyonlar62, üniversiteler63 gibi kuruluşlara ait siteler ve sayfalar da kullanılmaktadır. 61 Ayrıntılı liste için bkz. http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye'deki_ yay%C4%B1nevleri_listesi (Türkiye) ve http://www.bookweb.co.uk/publisher/list.htm (Dünya). 62 Ayrıntılı liste için bkz. http://www.firmalarrehberi.gen.tr/ ve http://www.turkiyerehberi.gen.tr/ 235 Mesut KURULGAN Arama stratejisi ve anahtar sözcük seçimi; arama motorları, elektronik veri tabanları ve elektronik kütüphaneler kullanılırken daha anlamlı araştırma yapılabilmesi için öncelikle iyi bir planlamaya gereksinim vardır64. Bunun için; Araştırmaya neden olan problemin alanını kesin ve açık olarak belirlemek, Konunun içerdiği önemli kavramları ve anahtar sözcükleri tanımlamak, Anahtar sözcüklerin eş ve değişken anlamlılarını göz önünde bulundurmak, Kişiye özel bir arama mantığı oluşturmak gerekir. Ayrıca araştırmada kullanılacak bağlaç ve sınırlamalar hakkında bilgi sahibi olunmalıdır. Bir araştırma yapılırken seçilecek anahtar sözcüklerin literatürde nasıl geçtiği ve neleri ifade ettiği bilinmelidir. Örneğin, aydın kelimesinin; bir şahsa verilen isim, kültürlü insanların ortak adı ya da bir şehir adını ifade eden bir terim olup olmadığına dikkat etmek gerekir. Böyle bir aramada aydın isminin geçtiği kuruluşlar, aydın ismini taşıyan kişiler, aydın kelime köküyle başlayan terimlerin geçtiği ilgili-ilgisiz çok farklı belgeler listelenecektir. Bu nedenle seçilen kelimelerin hangi anlama geldiğini ve anahtar sözcük seçiminde başka seçeneklerin olup olmadığını veya aranan belge içinde geçmesi tahmin edilen terimlerin olup olamayacağını göz önünde bulundurmak gerekir. Eğer kelime birçok anlam içeriyorsa; araştırmayı özelleştirmek için mevcut terime başka terimleri de eklemek veya sınırlamaları kullanmak gerekir. Arama motorları ve veri tabanları, aramaları özelleştirmek için bağlaçların ve sınırlamaların kullanılmasına da izin vermektedir65. Aramada Kullanılan Sınırlamalar; Arama işlemlerinde, anahtar sözcükler bir belgenin nesne adresinde (URL), yazar adında, başlığında ve 63 Ayrıntılı liste için bkz. http://www.yok.gov.tr/content/view/527/222/lang,tr_TR/ http://www.arama-motoru.info/arama-motoru-makaleleri/arama-motorunda-aramastratejileri.html, Erişim Tarihi: 13 Haziran 2009. 65 Erbil ve Çolakkol, a.g.e., s. 223-226. 64 236 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM belgelerin özelliğine göre farklı alanlarda sorgulanabilirler. Bunların dışında arama motorlarında belge içeriği ile ilgisi olmayan dış sınırlamalar da kullanılmaktadır. Bunlar; tarih sıralaması, yayın seçimi, kitap, dergi, Web vb. olabilir. Bilgi/belge aramalarında kullanılabilecek sınırlamalardan bazıları şunlardır: Başlık Arama: Anahtar terimin bir metnin başlık kısmında geçmesi bekleniyorsa (ki kelimenin konumuna göre bazen başlıkta geçen kelimelerde arama yapmak daha ilgili sonuçları karşımıza çıkarır) “t:anahtar_kelime” ya da “title:anahtar_kelime” biçiminde bir yazım gerçekleştirilebilir. Yazar Adı: Sorgulanan kelime belgenin sorumlusu ise (yazarı, çeviren vb.) “au:anahtar_kelime” yazmak yeterlidir. Bu biçimdeki bir arama sonucunda anahtar sözcüğün belgenin kişi adlarını ifade eden kısmında geçmesi beklenir. Nesne Adı (URL): Birçok arama motorunda nesne adını ifade eden “url:anahtar_kelime” biçiminde bir arama yapılabilir. Böyle bir aramada sorgulanan kelimenin bilginin bir Internet adresinde geçen terim olması beklenir. Bazı arama motorlarında nesne adresi “u:anahtar_kelime” biçiminde de ifade edilebilir. Eğer anahtar sözcüklerin Internet adresinde geçen bir terim olması istenirse aramayı bu biçimde yapmak daha iyi olacaktır. Köprü (Link): Sorgulanan Web sayfasının hangi Web sitesinde geçtiği bulunabilir. Örneğin; link:www.anadolu.edu.tr veya link:http://www.anadolu.edu.tr biçiminde yapılan bir sorgulamada Anadolu Üniversitesi Web sitesine bağlantı veren tüm sitelerin listelendiği görülür. Resim Arama: Aranan bilgi bir resim ise durum biraz farklıdır. Internet sayfalarının oluşumu nedeniyle belge içinde bir bilgi değil, belge içinde bulunan bir resmin dosya adı listelenir. Bu tür bir araştırmada Internet üzerinde bulunan resim dosyalarına ulaşmak beklenir. Burada “img:anahtar_kelime” biçiminde arama yapılabilir. Sonucun daha anlamlı olması için resim dosyalarının isimlerinin resim konusu ile ilgili olması gerekir. Bu tür sınırlamalar bir veri tabanında daha ayrıntılı kullanılmaktadır. 237 Mesut KURULGAN Tarihle Sınırlama: Aranılan belgeler, yayımlanma tarihlerine göre de sınırlandırılabilir. Tarih sınırlaması, genellikle bir tarihten sonraki bir zaman (örneğin; 2000’den günümüze) veya herhangi iki tarih arasındaki zaman (örneğin, 2000-2006 tarihleri arası) biçiminde kullanılmaktadır. Belli Bir Kategori İçinde Arama: Aranılan anahtar kelimenin sadece herhangi bir konu içinde sınıflanan belgelerde bulunması istenebilir. Yahoo, Altavista, Scirus’da bu mümkündür. Dil Sınırlaması: Arama işleminde hangi dildeki metinlere ulaşılmak isteniyorsa o dil seçilir ve arama yapılır veya arama sistemlerinin kelimeleri eşleştirmesi bakımından istenilen dilde geçen terimler anahtar kelime olarak tercih edilebilir. Bunların dışında Web üzerinde arama, diğer Internet hizmetleri içinde arama ve benzeri sınırlamalar da arama motorlarında bulunabilir. Bağlaçlar: Bağlaçlar, arama mantığında kullanılan terimlerin birleştirilmesinde kullanıcıya yol gösterir ve temelini AND, OR, NOT bağlaçları oluşturur66. Bunun dışında yakınlık operatörü dediğimiz ALIKE, NEAR vb. işleçlerin de bazı arama motorları tarafından kullanıldığı görülmektedir. VE bağlacı (AND, +, &); birden fazla kelimenin bir aramada birbirine bağlanması için kullanılabilir. Kelimeler VE bağlacı ile bağlandığında kullanılan anahtar sözcüklerin hepsinin tarama sonucunda listelenen metinlerin içinde mutlaka geçmesi gerekir. Bu kelimeler metin içinde birbirlerinden farklı yerlerde bulunabilir. Yabancı bir arama motorunda VE bağlacı yerine İngilizce AND terimi kullanılır. Gerek yabancı gerek Türkçe arama motorlarının çoğu VE bağlacı yerine “+” ve “&” işaretlerini de kullanmaktadır. VEYA bağlacı (OR, virgül işareti); birden fazla anahtar sözcükle birlikte kullanılır. Anlam olarak VEYA bağlacı ile bağlanan her kelimenin 66 http://burcuaybat.wikispaces.com/file/view/Internet+Tabanl%C4%B1+Kaynaklarda+Arama +Stratejileri.pdf, Erişim Tarihi: 13 Haziran 2009. 238 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM tarama sonuçlarında geçebileceğini ifade eder. Ancak VE bağlacında olduğu gibi her kelimenin aynı metinde yer alması zorunlu değildir. Bu tür arama biçimi eş anlamlı kelimelerin aynı anda yazılarak bir anda taranmasına da olanak tanımaktadır. Yabancı bir arama motorunda VEYA bağlacı yerine İngilizce OR terimi kullanılır. Gerek yabancı, gerekse Türkçe arama motorlarının çoğu VEYA bağlacı yerine “,” işaretini de kullanmaktadır. VEDEGIL bağlacı (NOT); VEDEGIL bağlacı, kullanıldığı terimin tarama sonuçlarında geçmesini önler. O terimin geçtiği metinler listeye alınmaz. Fazla çıkan tarama sonuçlarında ilgisi olmayan birçok belge/sayfa bulunuyorsa VEDEGIL bağlacı ile ilgilenilmeyen konularda anahtar sözcükler devreye konularak daha uygun sonuçlara ulaşılabilinir. Yabancı bir arama motorunda VEDEGIL bağlacı yerine İngilizce NOT veya AND NOT terimi kullanılır. YAKLASIK (NEAR); yazılan terimlerle ilgili veya benzer terimlerin de arama sonucuna dâhil edilmesini sağlar. “...” işareti; arama yaparken bazen birden fazla kelimenin bir bütün olarak aranması gerekmektedir. Çıkan sonuçlarda, bir bütün olarak tıpkı yazıldığı gibi, terimlerin bir arada geçmesi gerekir. Bazı arama motorları, farklı tarama kutucukları ile tırnak işareti kullanılmadan yazılan kelimeleri de bir bütün olarak arar. ( ) işareti; bir aramada bazen birden fazla bağlacı (VE, VEYA, VEDEGIL) aynı anda kullanmak gerekebilir. Buradaki mantık birden fazla rakamın dört işlemden geçirilmesi mantığı ile aynıdır. Bağlaçların önceliklerinin karıştırılmaması için parantez işareti kullanılmaktadır. Joker Karakterler: Bir kelimenin ortak kökü ve kelimelerin farklı hecelenmesi için kullanılırlar. Bu karakterler (*, ?, #) çoğunlukla arama motorlarına göre farklılık gösterirler. Bu işaretler kısaca şöyle açıklanabilir: ? : Farklı dillerde veya literatürde, bazı kelimelerin herhangi bir harfi farklı biçimlerde yazılabilir. Böyle bir durumda bilinmeyen veya şüphe duyulan karakterin yerine “?” işareti konularak sorgulamaya devam edilebilir. 239 Mesut KURULGAN * : Soru işareti ile aynı işleve sahiptir. Birden fazla karakteri ifade edebilir. Ayrıca bir kelimeyi tam yazmak yerine bazen sonuçları az çıkan taramalarda aramayı genişletmek için kelimenin kök kısmı “*” işareti ile sonlandırılabilir. Bazı kelimelerin köklerinden, farklı anlamları içeren aynı kökten türemiş kelimeler ortaya çıkabilir. Bu kelimeler, joker karakterler sayesinde ayrı ayrı yazılmadan kelimenin kökü ile sorgulatılmış olur. Örneğin, anthropolog* kelimesi ile yapılan bir aramada anthropology, anthropological, anthropologist kelimeleri de anahtar sözcük olarak seçilmiş olur. Büyük-Küçük Harf Kullanımı: Büyük-küçük harfe duyarlı arama yapma seçenekleri de mümkündür. Bu özellik birçok arama motorunda birbirine benzerlik gösterir. Genelde bir arama sonucunda, metnin bulunduğu URL adresi ve belgenin metin kısmından bir iki satırlık bilgi bulunur. Bu bilgi metnin ön kısmından alınmaktadır ve çoğunlukla içerikle ilgili ipucu olabilmektedir67. Sonuç olarak; Internet üzerinde bilgi aramaya başlamadan önce iyi bir planlama yapılması gerekmektedir. Aranılan bilgi anahtar sözcüklerle kesin bir biçimde ifade edilmelidir. Arama yaparken aranılan bilginin özelliğine göre bir arama motoru seçilmeli, aynı türde ve konudaki diğer arama motorları da kullanılmalıdır. Ayrıca birkaç dakikalık zaman ayrılarak arama motoru sayfasından ulaşılabilen yardım (help ve search type) isimli sayfalar incelenmelidir. 5.3.3.2. Elektronik Kütüphane Kütüphanecilik literatürü incelendiği zaman, bilim insanı ve uygulamacılar tarafından, BT kullanımı sonucu ortaya çıkan kütüphane terimlerine yönelik pek çok araştırma ve makale çalışması yapıldığı görülmektedir. Bu çalışmalarda incelenen başlıca çağdaş kütüphane terimleri şunlardır: 67 Erbil ve Çolakkol, a.g.e., s. 225-230; http://www.baskent.edu.tr/~msagsan/downloads/Temel_Bilgi_ Teknolojileri_Ara%E7lari_Kutuphane_Kullan%FDmi_2.ppt#278,1,Temel Bilgi Teknolojileri ve Araçları: Kütüphane Kullanımı Oturum-2, Erişim Tarihi: 13 Haziran 2009. 240 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM Sanal Kütüphane (Virtual Libraries), Elektronik Kütüphane (Electronic Libraries), Sayısal Kütüphane (Digital Libraries), Duvarsız Kütüphane (Libraries Without Walls), Kağıtsız Kütüphane (Paperless Libraries), Kablolu Kütüphane (Wired-up Libraries), Diffuse Library (Boyut Değiştiren/Esnek Kütüphane), Masaüstü Kütüphane (Desktop Libraries), Çevrim-içi Kütüphane (On-line Libraries), Bilgi Otoyolu (Information Superhighway). Çağdaş kütüphanelere hangi adlar verilirse verilsin, hepsinin de ortak noktası “işlevlerini elektronik ortamda gerçekleştiriyor” olmalarıdır. Bundan dolayı, yukarıda adı geçen çağdaş kütüphane terimleri arasında bazı özel nitelik farklılıkları bulunmasına rağmen, daha fazla kavram karmaşasına yol açmamak için bu çalışmada bütün terimler eş anlamlı olarak kullanılmış ve “elektronik kütüphane” ortak çatısı altında toplanmıştır. Elektronik kütüphane, elektronik formdaki sosyal, ekonomik, kültürel ve entelektüel çalışmaların farklı kopyalama ve düzenleme stratejileri kullanmak suretiyle oluşturulan metin, görüntü, harita, ses, ticari kataloglar, bilimsel, ticari işletme ve kamu yönetimi veri kümelerinin -çeşitli kütüphanelerle etkin bir iletişim ağı oluşturarak- bir bütünlük içinde, uzun dönem erişim sağlanmasında ortaklaşa sorumluluğa ve haftanın 7 günü 24 saat uzaktan erişim olanaklarına sahip olan elektronik bilgi merkezleri biçiminde adlandırılabilir68. Elektronik kütüphane hizmet süreci, geleneksel kütüphane hizmetlerinin sadece BT’ye dayalı olarak verilmesi biçiminde algılanmamalıdır. Elektronik kütüphaneden anlaşılması gereken; kütüphane işlevlerinin yeni bir yöntemle yerine getirilmesi süreci olmalıdır. Bu yeni yöntem, yeni bilgi kaynaklarını sağlama işlemine yeni bir yaklaşımı; 68 Mesut Kurulgan, “Bilgi Teknolojisinin Üniversite Kütüphanelerinde Yönetim İşlevleri Üzerine Etkileri ve Türkiye’deki Uygulamaya İlişkin Bir Araştırma”. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Anadolu Üniversitesi SBE, 2004), s. 91-92. 241 Mesut KURULGAN depolama ve korumada yeni yöntemleri, kataloglama ve sınıflamada yeni yaklaşımları, kütüphane kullanıcıları için yeni etkileşim yolları bulunmasını, elektronik sistemlere ve ağlara daha fazla güveni, entelektüel, örgütsel ve ekonomik uygulamalarda çarpıcı değişikleri içermektedir69. Elektronik kütüphanelerin sahip olduğu ortak özellikler şunlardır70: Elektronik kütüphaneler, işlemleri açısından otomasyona geçiş süreçlerini tamamlamış kuruluşlardır. Örneğin, fiş katalogu değil OPAC (On-line Public Access Catalog: Halka Açık Çevrim-içi Katalog) kullanırlar. Koleksiyonunun hiç değilse belirli bir kısmı elektronik ortama aktarmış durumdadır. Örneğin, bibliyografik taramalarını CD-ROM’lardan yaparlar ve çeşitli veri tabanları kullanırlar. Kuruluş içinde yerel ağlarla (Intranet) hizmet verirler. Ayrıca geniş, bölgesel, ulusal ağlar (Extranet) yardımıyla diğer kütüphanelerle, Internet aracılığıyla da bütün dünya ile bağlantı kurma olanağına sahiptirler. Elektronik kütüphane kullanıcıları, hem kendi kütüphanelerine, hem de ağlar aracılığıyla bağlanılan diğer kütüphanelere uzaktan erişim sağlayabilir, onlarla çevrim-içi iletişim kurabilirler. Bu erişimin zaman ve mekânla kısıtlanması söz konusu değildir. Kullanıcılar, uzaktan eriştikleri bilgileri yine elektronik olarak uzaktan elde edebilirler. Elektronik kütüphaneler, bilgi taşıyıcılarına sahip olmaktan çok, bütünleştikleri sistemlerin herhangi birisinde bulunan bilgi kaynaklarına erişmeyi, gereksinim duydukları bilgileri oralardan elde etmeyi yeğlerler. Elektronik kütüphaneler; bilgi kaynaklarını, donanım yazılımlarını, kullandıkları teknolojileri devamlı olarak güncelleştirirler. ve E-postadan büyük ölçüde yararlanırlar. Kullanıcı ile erişmek istediği bilgi kaynakları arasında tam bir uyum sağlanmasını öngörürler. 69 Yaşar Tonta, “Internet, Elektronik Kütüphaneler ve Bilgi Erişim”, Türk Kütüphaneciliği, C. 10, S. 3 (Eylül 1996), s. 216-217. 70 Berin U. Yurdadoğ, “Enformasyon Devrimi’nin Getirdikleri, Götüremedikleri”. B. Yılmaz (yay. hazl.). Kütüphanecilik Bölümü: 25. Yıl’a Armağan içinde (s. 71-85). (Ankara: Hacettepe Üniversitesi Kütüphanecilik Bölümü, 1997), s. 74. 242 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM 5.3.3.3. Çevrim-İçi (On-Line) Veri Tabanlarında Bilgi/Belgeye Erişim Veri tabanı, genel olarak ilişkilendirilmiş verilerin bir koleksiyonu biçiminde tanımlanmaktadır71. Bir başka deyişle veri tabanı; belirli bir konuda veya alanda, belirli bir biçimde düzenlenmiş, düzenli olarak güncellenen, büyük miktarda sayısallaştırılmış bilgi (bibliyografik kayıtlar, özler, tam metin belgeler, rehber girişleri, görüntüler, istatistikler vb.) içeren ve kayıtların hızlı biçimde arama, erişim ve yönetimini sağlamak amacıyla bir veri tabanı yönetim sistemi ile oluşturulmuş bir bütündür72. Veri tabanları konusunda kütüphanelerdeki en son eğilim, çevrim-içi bibliyografik veri tabanlarına erişimden, çevrim-içi tam metin bibliyografik veri tabanlarına doğru bir geçişi işaret etmektedir. Bunun en önemli nedeni, dergilerin büyük bir çoğunluğunun artık Web’de tam metin makale erişim olanağına sahip bulunmasıdır73. Türkiye’de son yıllarda Internet üzerindeki çevrim-içi veri tabanlarına abonelik sayısı hızla artmaktadır. Bazı üniversite kütüphaneleri birleşerek ANKOS (Anadolu Üniversite Kütüphaneleri Konsorsiyumu) adında bir şirketler birliği (konsorsiyum) oluşturmuş ve üyelerine çeşitli veri tabanlarına erişim olanağı sağlamıştır. Üniversite kütüphanelerinin büyük bir çoğunluğu, 2000’li yılların başında, ULAKBİM (Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi) tarafından başlatılan VEDES (Veri Tabanları ve Elektronik Dergiler Ev Sahipliği) projesi aracılığıyla ISI (Institute for Scientific Information) ve SilverPlatter veri tabanlarına erişme olanağı bulmuştur74. 71 Terry Halpin, Information Modeling and relational databases: From Conceptual Analysis to logical design. (London: Academic Press, 2001), s. 2. 72 Hatice Bahşişoğlu. “E-kaynaklar Kullanımının Akademik Çalışmalara Sağladığı Kolaylıklar”, Akademik Bilişim 2006: BilgiTek IV (09-11 Şubat 2006). (Denizli: Pamukkale Üniversitesi, 2006). [Çevrim içi], Elektronik adres: http://ab.org.tr/ab06/bildiri/133.doc [16 Şubat 2006]. 73 Heidi Mercado, “Library instruction and online database searching”, Reference Services Review, (27, 3: 259-265, 1999), s. 262. Ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.ankos.gen.tr/index.php?option=com_content&task=view&id=12& Itemid=223. 74 Umut Al ve Hatice Kübra Bahşişoğlu. “Türkiye’deki Üniversite Kütüphanelerine Ait Web Sitelerinin İçerik Açısından Değerlendirilmesi”, Bilgi Dünyası 1, 2: 307-329, (2000), s. 318. 243 Mesut KURULGAN Ayrıca günümüzde “ABI/INFORM Global”, “Academic Search Premier (ASP)”, “Business Source Premier”, “EconLit“, “Hein Online”, “The Scholarly Journal Archive (JSTOR)”, “Online Computer Library Center (OCLC) First Search”, “Science Direct” gibi tam metin erişim olanağı sağlayan veri tabanlarının yanı sıra; “Arts & Humanities Citation Index (AHCI)”, “Science Citation Index (SCI), “Social Science Citation Index (SSCI) gibi bibliyografik bilgi veren veri tabanları ve “The Education Resources Information Center (ERIC)”, “Regional Business News” gibi özet veren ticari veri tabanları da bulunmaktadır. Bu durumda ortaya yeni bir oluşum, bir başka deyişle “çevrim-içi veri tabanı” kavramı çıkmaktadır. Basit bir ifadeyle bu kavram “ilişkilendirilmiş verilerin elektronik ortamdaki bir koleksiyonu” biçiminde tanımlanabilir. Üniversite kütüphanelerinin Web sayfaları genellikle, çevrim-içi araştırma veri tabanlarına ve tam metin elektronik makalelere erişim olanağı sağlayabilecek bir şekilde düzenlenmektedir75. Bu hizmetlerin pek çoğu kullanıcılara mali yük getirmeden sağlanmaktadır. Kullanıcılar veri tabanlarını, bağlı bulundukları üniversite kütüphanesinden şifre (password) almak koşuluyla, dünyanın herhangi bir yerinden sorgulayabilme olanağına sahiptir76. Örneğin, Anadolu Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Merkezi 50’nin üzerinde yerli ve yabancı veri tabanına abonedir77. Bunlardan bazılarının kapsadığı konular oldukça geniş bir alana yayılmıştır. Anılan veri tabanlarından biri olan EbscoHost, 20 adet alt veri tabanından oluşmaktadır. Bu veri tabanlarından “Academic Search Premier (ASP)”, dünyanın üretilmiş en geniş kapsamlı, en fazla bilimsel hakemli dergiyi kullanıma sunan ve en geniş bilimsel yelpazeyi kapsayan biçimidir. Veri tabanı içerik ve yazılım özellikleri olarak tamamen akademik kurumlara yönelik üretilmiştir. İçeriğinde çok fazla sayıda bilimsel hakemli dergi bulunduran veri tabanınında aynı zamanda başka hiç bir veri tabanında yer almayan 75 Laura B. Cohen, ve Matthew M. Calsada. “Web Accessible Databases For Electronic Resource Collections: A Case Study and Its Implications”. The Electronic Library 21, 1: 3138, (2003), s. 31. 76 Mercado, a.g.e., s. 262. 77 Ayrıntılı liste için bkz. http://www.kdm.anadolu.edu.tr/vt/vt.htm 244 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM dergiler de bulunmaktadır. Genel olarak içerdiği konular; mühendislik, tıp, bilgisayar, antropoloji, bankacılık ve finans, uzay ve deniz bilimleri, iletişim, medya, matematik, siyaset bilimi, sosyoloji, psikoloji, spor, hobiler, felsefe, havacılık, askerilik, turizm, hukuk, tarih, tarım, eğitim ve alt disiplinleridir. Çeşitli arayüzler ile farklı tarama ekranları kullanılabilir, SDI (Seçimli Bilgi Duyurusu=Selective Dissemination of Information ) özelliği ile istenilen konuda düzenli bilgi alınabilir, kütüphane koleksiyonunun elektronik ortamda taranabildiği kataloga (OPAC = Online Public Access Catalog) bağlanılabilir ve yazılımın sunduğu daha pek çok olanaktan yararlanılabilir. Veri tabanının özellikleri şunlardır78: 8,211 derginin en yeni sayılarının dizin ve özleri, 4,648 tam metin (Full text ) dergi, 6,863 hakemli ( peer review ) derginin dizin ve özleri, 3,619 hakemli ( peer review ) derginin tam metin makaleleri, Orijinal PDF’ler (Taşınabilir Belge Biçimi=Portable Document Format), Taranabilir referanslı makaleler, Yayınevleri ile yapılan anlaşmalar çerçevesinde belirlenen 100 den fazla derginin 1975 yılına kadar eski sayıları tam metin PDF formatında sunulmaktadır. Türkiye'de İngilizce yayınlanan dergiler de veri tabanına eklenmiştir. “Business Source Premier (BSP)”, konusunda üretilmiş dünyanın en kapsamlı veri tabanıdır. İşletme, ekonomi, finans, muhasebe ve ilişkili disiplinlerdeki binlerce kaynağı tam metin olarak kullanıma sunmaktadır. Business Week, Forbes, American Banker, Fortune, Harvard Business Review, Journal of Management ve Academy of Management Review bu veri tabanında yer alan temel dergilerden bazılarıdır. Veri tabanında aynı zamanda EIU (Economic Intelligence Unit ) tarafından yayımlanan Country Reports, Country Profile ve Business Reports gibi yayınlara, WEFA 78 http://www.ebsco.com.tr/veritaban.htm, Erişim Tarihi: 16 Haziran 2009. 245 Mesut KURULGAN tarafından yayımlanan Country Monitor Reports’a, ICON Group’un çıkardığı Country Economic Studies ve Country Watch tarafından yayımlanan Country Reviews gibi yayınlara ulaşmak mümkündür. BSP veri tabanının başlıca özellikleri şunlardır: Taranabilir durumdaki binlerce grafik ve şema, NATIVE PDF formatında makaleler, 1113 hakemli dergi, 144 monograf, 1419 adet çeşitli ülkelerin ekonomik raporları, 3921 endüstri raporları ve yıllıklar, 528 pazar araştırma raporları, Geliştirilmiş Thesaurus yapısı vardır. Yayınevleri ile yapılan anlaşmalar çerçevesinde belirlenen en çok kullanılan 300 derginin 1965’e kadar eski sayıları veya ilk yayın tarihinden itibaren tam metin olarak veri tabanına eklenmiştir. “EconLit”, American Economic Association tarafından hazırlanan veri tabanı, 1969'dan günümüze Journal of Economic Literature, Index of Economic Articles ve Abstracts of Working Paper’ın “Economics” içerisinde yer alan bilimsel çalışmaları içerir. Ekonomik teori, para teorileri, kamu finansmanı, uluslararası ekonomi, ülke raporları, bankacılık, finans politikaları, sermaye piyasaları, ekonometri, ekonomik göstergeler, çalışma ekonomisi ve hukuku, nüfus, kent ekonomisi, tarım ekonomisi, endüstri ve teknoloji konularında yayın yapan 450'den fazla dergideki çalışmaların konu özetlerini, kitapların içindekiler sayfalarını ve tezler hakkındaki bilgileri kullanıma sunar. 610.000'den fazla kaydın yer aldığı EconLit veri tabanına, her yıl 27.000'den fazla yeni kayıt eklenmektedir79. Thesaurus: Kavram dizin http://www.lib.gazi.edu.tr/ECONLIT.pdf, Erişim Tarihi: 16 Haziran 2009. 79 246 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM “Global Development Finance (GDF)” veri tabanı ise; 147 ülkeye ait, 1970-2005 yılları arasını kapsayan istatistiki verileri içerir. GDF Online; ülkelerin dış borç stoklarını ve bu stokların akışlarını, önemli ekonomik verileri ve temel borç oranlarını, yeni taahhütlerin ortalama vadelerinin yanı sıra belli başlı borç oranları, uzun vadeli borçların hangi para birimi üzerinden olduğu, borç yeniden yapılandırılmasını ve programa göre borç hizmet tahminlerini içermektedir. Taramalardan elde edilen sonuçlar daraltılıp genişletilebilir, yıllara göre sıralanabilir, yüzdesel değişimlere göre görüntülenebilir, grafiğe dönüştürülebilir ve veriler Excel gibi standart formatlara aktarılabilir. GDF veritabanı düzenli aralıklarla 80 güncellenmektedir . Bazı veri tabanları ise ağırlık olarak tek veya birkaç konuyu kapsamaktadır. Örneğin, “Agricola” veri tabanı tarım konusunda 300’den fazla dergiye tam metin erişim sağlamaktadır. Verilen örneklerden de anlaşılacağı gibi bilgi-belge merkezlerinin abone olduğu elektronik veri tabanları dünya çapında ve yabancı dildeki bilgi kaynaklarını içermektedir. Türkiye’de sosyal bilimler alanındaki ilk bibliyografik veri tabanı uygulaması 2002 yılında TÜBİTAK’a bağlı Ulusal Akademik Bilgi Merkezi (ULAKBİM) tarafından yürütülmeye başlanmıştır. Web'den erişime açık olan Sosyal Bilimler Veri Tabanı (SBVT), ülkemizdeki sosyal bilimler alanındaki araştırmacılara ilgili ulusal literatüre hızlı ve etkin erişim sunmayı amaçlamaktadır. Veri tabanı 18 ayrı konu başlığı altında Türkiye'de yayımlanan süreli yayınları içermektedir. Veri tabanına giren dergiler uluslararası standartlar ölçüsünde belirlenen "Dergi Değerlendirme Kriterleri" doğrultusunda "SBVT Komitesi" danışmanlığında değerlendirilerek seçilmektedir81. 80 81 http://www.kdm.anadolu.edu.tr/vt/vt.htm, Erişim Tarihi: 16 Haziran 2009. http://www.ulakbim.gov.tr/cabim/vt/uvt/sbvt/, Erişim Tarihi: 17 Haziran 2009. 247 Mesut KURULGAN 5.3.4. Diğer Ortamlardaki Bilgi Kaynakları Bu sınıflamada müzik plakları başta gelmektedir. Plaklar, taş veya sert plastik yüzeylerin oyularak işlenmesi yöntemiyle ses üretirler. Ayrıca, içindeki silindire çıkıntılar eklenerek oluşturulmuş müzik kutuları da bu sınıfa girer. Müzik kutuları olarak adlandırılan bu ortamlardan her biri sadece bir müzik parçasını seslendirir. Kâğıt ortamdaki kaynaklar yanında filmsel yüzeyde (optik mikrofiş sistemleri) ve manyetik (ses kasetleri, video gibi) ortamlarda da bilgi ve belgeler saklanmaya başlanmıştı. En son gelişmeyse; bilgisayarlara veya başka araçlara takılabilen yongalar üzerinde bilgilerin bulunabilmesidir82. 6. SONUÇ Çalışmada ele alınan konunun işleniş biçiminden de kolaylıkla anlaşılabildiği üzere bilginin önemi ilk çağlardan bu güne hiç azalmamıştır. Aksine büyük bir hızla artış göstermektedir. Bilginin üretimi-işlenmesi, depolanması, yayımı günün koşullarına ve talebe göre teknolojinin sunduğu olanaklara da bağlı olarak değişebilmektedir. Ancak bu değişiklik karmaşık gibi görünse de kullanıcı dostudur. Bilgiye duyulan ihtiyaç her alanda hızla büyümektedir. Finansal piyasalardaki bilgi ihtiyacı günümüzde büyük bir hızda büyüme kaydetmektedir. Finansal piyasalar toplumun hemen her kesimini kimi zaman doğrudan kimi zaman dolaylı olarak da olsa ilgilendirmektedir. Bilgi işlem teknolojisindeki gelişmeler finansal piyasa işlemlerini de tümüyle bilgisayar ağları üzerine taşıyarak piyasaların küreselleşmesini kolaylaştırmıştır. Bu nedenle finansal piyasalar dünyadaki hemen her insanı bir biçimde kendisiyle ilişkili hale getirmiştir. Bu ilişki bir ülkenin yerel piyasalarındaki sıradan bir gelişmeyi bile küresel anlamda önemli kılmaktadır. 82 Geray, a.g.e., s. 175. 248 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM İşletmeler açısından da durum çok farklı değildir. Artık sermaye elde etmek isteyen işletmeler dünyanın her köşesindeki yatırımcıya bilgi sunmak durumundadır. Üstelik bu bilgi sunumun adil, şeffaf, eş anlı ve devamlı olması gerekmektedir. Elbette aynı zamanda bilginin hedef kitlenin ihtiyaçlarına cevap verebilmesi için hem şekil hem de içerik uygunluğunun bulunması gerekmektedir. Bu uygunluğun sağlanabilmesi için bir yandan alan bilgisine ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak esas olarak bilginin şekil uygunluğunun sağlanmasında bilginin geçmişten bu güne kadar nasıl bir gelişme gösterdiğinin bilinmesi gerekmektedir. Bu sayede bilgiye ilişkin taleplerin doğru değerlendirilmesi mümkündür. Çalışmanın temel amacı bilginin tarihsel süreç içinde gösterdiği gelişmelerin ortaya konmasıdır. Böylelikle küresel anlamda finansal piyasalara ilişkin akademik ve profesyonel ilginin taleplerine cevap verebilecek bilgilendirmenin biçimine ilişkin alternatifler konusunda eksik ve yanlış değerlendirmelerin önüne geçilmesi hedeflenmektedir. 249 Mesut KURULGAN YARARLANILAN KAYNAKLAR Al, Umut ve Bahşişoğlu, Hatice Kübra. “Türkiye’deki Üniversite Kütüphanelerine Ait Web Sitelerinin İçerik Açısından Değerlendirilmesi”, Bilgi Dünyası. 1, 2: 2000. Bahşişoğlu, Hatice. “E-kaynaklar Kullanımının Akademik Çalışmalara Sağladığı Kolaylıklar”, Akademik Bilişim 2006: BilgiTek IV (09-11 Şubat 2006). Denizli: Pamukkale Üniversitesi, 2006. [Çevrim içi], Elektronik adres: http://ab.org.tr/ab06/bildiri/133.doc [16 Şubat 2006]. Barutçugil, İsmet. Bilgi Yönetimi. İkinci basım. İstanbul: Kariyer Yayıncılık İletişim, Eğitim Hi. Ltd. Şti., 2002. Baysal, Jale. Kütüphanecilik Alanında Yeni Kavramlar Araçlar Yöntemler. İkinci basım. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü Film Merkezi Matbaası, 1987. Bensghir, Türksel Kaya. Bilgi Teknolojileri ve Örgütsel DeğiĢim.Ankara: TODAİE, 1996. Besen, Haluk. Türkiye’de Gazetecilik, Gazeteler ve Gazeteciler. İstanbul: İnkılâp Kitabevi, 1997. Cohen, Laura B. ve Calsada, Matthew M. “Web Accessible Databases For Electronic Resource Collections: A Case Study and Its Implications”. The Electronic Library. 21, 1: 2003. Elliott, Geffrey ve Starkings, Susan. Business Information Technology: Systems, Theory and Practice. London: Addison Wesley Longman Limited, 1998. Erbil, Elif ve Çolakkol, Atlan. “Internet’te Bilgi Arama Stratejileri ve Bilgiye Erişim”, Bilgi Dünyası. 2, 2: Ekim 2001. 250 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM Geray, Haluk. Toplumsal AraĢtırmalarda Nicel ve Nitel Yöntemlere GiriĢ: ĠletiĢim Alanından Örneklerle.Ankara: Siyasal Kitabevi, 2004. Guinchat, Claire ve Menou, Michel. Bilgi ve Dokümantasyon ÇalıĢma Tekniklerine Genel GiriĢ. İngilizce’den çeviren: Sönmez Taner. Ankara: Kültür Bakanlığı Kütüphaneler Genel Müdürlüğü, 1990. Gupta, Uma. Information Systems: Success in the 21st Century. N.J.: Prentice Hall, 2000. Halpin, Terry. Information Modeling and relational databases: From Conceptual Analysis to logical design. London: Academic Press, 2001. Kurbanoğlu, S. Serap. “Öğrencilere Bilgi Okuryazarlığı Becerilerinin Kazandırılmasının Önemi ve Okul Kütüphanecilerinin Bu Alandaki Rolü”. Bilgi Dünyası, 2, 1: 2001. Kurulgan, Mesut. “Bilgi Teknolojisinin Üniversite Kütüphanelerinde Yönetim İşlevleri Üzerine Etkileri ve Türkiye’deki Uygulamaya İlişkin Bir Araştırma”. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Anadolu Üniversitesi SBE, 2004. Laudon, Kenneth C. ve Laudon, Jane P. Management Information Systems: Organization and Technology in the Networked Enterprise. 6th Ed., N.J.: Prentice-Hall Inc., 2000. Levine, John R., Baroudi, Carol ve Young, Margaret Levine. Amatörler Ġçin Internet. 2. basım. İngilizceden çeviren: Caner Özer.İstanbul: Dünya Yayıncılık A.Ş., 2000. Mercado, Heidi. “Library instruction and online database searching”, Reference Services Review. 27, 3: 1999. Oktay, Dilek. Kim Korkar Bilgisayardan?: Bilgisayar Sözlüğü. İstanbul: Pusula Yayıncılık ve İletişim Ltd., 1998. Olşen, Şemsa. “Internet Üzerindeki Bilgi Kaynaklarının Seçimi ve Değerlendirilmesi”. Türk Kütüphaneciliği, 13, 3: 1999. 251 Mesut KURULGAN Öğüt, Adem. Bilgi Çağında Yönetim. 2. basım. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 2003. Saatçioğlu, Ömür, Özmen, Ömür ve Pınar Süral Özer. “Bilgi Okuryazarlığı Becerilerinin Geliştirilmesinde Kütüphanelerin Rolü ve Dokuz Eylül Üniversitesi Uygulaması”, Bilgi Dünyası. 4, 1: 2003. Szymanski, Robert A. Computers and Information Systems in Business. Columbus, Ohio: Merrill Pub. Co., 1990. Şahin, Mehmet. Yönetim Bilgi Sistemi. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi, İİBF, 2002. Temizel, Fatih, Bayram, Fatih ve Olgaç, Serkan. “İMKB’deki Aracı Kurum Üye Temsilcilerinin Bilgi Kaynakları Kullanımı Üzerine Bir Araştırma”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 20: 2008. Tekin, Mahmut. Meslek Yüksekokulları Ġçin Kalite Güvence ve Standartlar. İkinci basım. Konya: Günay Ofset, 2006. Tennant, Roy, Ober, John ve Lipow, Anne G. Internet El Kitabı. İngilizceden çeviren: Yaşar Tonta ve diğerleri. Ankara: Türk Kütüphaneciler Derneği, 1996. Tonta, Yaşar. “Internet, Elektronik Kütüphaneler ve Bilgi Erişim”, Türk Kütüphaneciliği, C. 10, S. 3. Eylül 1996. Uçak, Nazan Özenç ve Al, Umut. “Internet’te Bilgi Arama Davranışları”, Türk Kütüphaneciliği. 14, 3: 317-331, 2000. Withers, F. N. Kütüphane Hizmeti Standartları: Milletlerarası Bir Ġnceleme. Çev.: Sönmez Taner, Aysel San. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü, 1988. Young, Margaret Levine ve diğerleri. Internet: Temel Kullanım Kılavuzu. İngilizceden çeviren: Mehmet Emin Arı ve Erdal Önder. İstanbul: ALFA Bas. Yay. Dağ San. ve Tic. Ltd. Şti., 2000. 252 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE FİNANSAL BİLGİ KAYNAKLARINDAKİ DÖNÜŞÜM Yurdadoğ, Berin U. “Enformasyon Devrimi’nin Getirdikleri, Götüremedikleri”. B. Yılmaz (yay. hazl.). Kütüphanecilik Bölümü: 25. Yıl’a Armağan içinde (s. 71-85). Ankara: Hacettepe Üniversitesi Kütüphanecilik Bölümü, 1997. http://books.google.com/books?vid=ISBN0387262849, Erişim Tarihi: 06 Temmuz 2009. http://burcuaybat.wikispaces.com/file/view/Internet+Tabanl%C4%B1+Kayn aklarda+Arama+Stratejileri.pdf, Erişim Tarihi: 13 Haziran 2009. http://kitaplik1.googlepages.com/KTPHANECLKVETARHGELM.doc, Erişim Tarihi: 04 Haziran 2009. http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=veritbn&kelimesec=199473, Tarihi: 27 Mayıs 2009. Erişim http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye'deki_yay%C4%B1nevleri_liste si (Türkiye) ve http://www.bookweb.co.uk/publisher/list.htm (Dünya). http://yunus.hacettepe.edu.tr/~tonta/yayinlar/bursa00/sld007.htm, Tarihi: 07 Haziran 2009. Erişim http://www.kdm.anadolu.edu.tr/vt/vt.htm, Erişim Tarihi: 16 Haziran 2009. http://www.arama-motoru.info/arama-motoru-makaleleri/arama-motorundaarama-stratejileri.html, Erişim Tarihi: 13 Haziran 2009. http://www.baskent.edu.tr/~msagsan/downloads/Temel_Bilgi_ Teknolojileri_Ara%E7lari_Kutuphane_Kullan%FDmi_2.ppt#278,1,Temel Bilgi Teknolojileri ve Araçları: Kütüphane Kullanımı Oturum-2, Erişim Tarihi: 13 Haziran 2009. http://www.ebsco.com.tr/veritaban.htm, Erişim Tarihi: 16 Haziran 2009. http://www.firmalarrehberi.gen.tr/ ve http://www.turkiyerehberi.gen.tr/ 253 Mesut KURULGAN http://www.kdm.anadolu.edu.tr/vt/info/wos.pdf, Erişim Tarihi: 27 Mayıs 2009. http://www.lib.gazi.edu.tr/ECONLIT.pdf, Erişim Tarihi: 16 Haziran 2009. http://www.lib.gazi.edu.tr/yeni/faq.php#elektronik, Erişim Tarihi: 30 Mayıs 2009. http://www.thomasregister.com, Erişim Tarihi: 29 Mayıs 2009. http://www.turkpatent.gov.tr/portal/default2.jsp?sayfa=123&konu=1, Erişim tarihi: 29 Mayıs 2009. http://www.ulakbim.gov.tr/cabim/ekual/toplanti/antalya/hast/wos_hast.ppt#2 56,1,ISIWebofKnowledge, Erişim Tarihi: 30 Mayıs 2009. http://www.ulakbim.gov.tr/cabim/vt/uvt/sbvt/, Erişim Tarihi: 17 Haziran 2009. http://www.unak.org.tr/otomasyon.htm (Türkiye) http://www.unak.org.tr/otomasyonyab.htm (Dünya). ve http://www.unak.org.tr/turklib.html http://www.unak.org.tr/yablib.html (Dünya). ve (Türkiye) http://www.yok.gov.tr/content/view/59/111/lang,tr/, Erişim Tarihi: 30 Mayıs 2009. http://www.yok.gov.tr/content/view/527/222/lang,tr_TR/ 254 PAYDAŞLARA FİNANSAL RAPORLAMADA YENİ TRENDLER Yrd. Doç. Dr. Adnan SEVİM Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi 1. GİRİŞ Günümüzde bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, muhasebe bilgi sisteminde bilgi üretme sürecini de etkilemekte ve verilerin toplanması, işlenmesi ve ilgililere iletilmesinde yeni araçlarla birlikte, paydaşlara doğru, güvenilir, zamanlı ve ilgili bilgi iletme rekabet üstünlüğü sağlayabilecek çok önemli avantajlar sağlamaktadır. Bilindiği gibi muhasebe bilgi sistemi ―işletmenin dili‖dir. İşletme ile ilgili bilgiler, bilgi kullanıcılarına bir başka ifade ile paydaşlara finansal raporlar aracılığı ile iletilmektedir. Geleneksel finansal raporlamada iletme işlemleri kağıt çıktılara alınmış finansal raporlar aracılığı ile belirli bir zaman geçtikten sonra yapılabilmekteydi. Küreselleşme olgusu, bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler ile birlikte ortaya çıkan çeşitli muhasebe skandalları geleneksel finansal raporlamaya olan güveni sarsmış ve beraberinde yeni araçlara gereksinimi ortaya çıkarmıştır. Paydaşlara finansal raporlamaya olan güveninin yeniden kazandırılabilmesi, sermaye piyasalarında bilgi ve iletişim teknolojilerine olan yatırımları da artırmaktadır. Özellikle internet, intranet ve ekstranet altyapısı ile bütünleşen; Elektronik Veri Değişimi (Electronic Data Interchange-EDI), Finansal Elektronik Veri Değişimi (Financial Electronic Data Interchange-FEDI), Genişletilebilir Biçimleme Dili (Extensible Markup Language-XML) ve Genişletilebilir İşletme Raporlama Dili (Extensible Business Reporting Language-XBRL) teknolojileri alanında yapılan yatırımlar ve bu alanda kaydedilen gelişmeler sayesinde; günümüzde doğru, güvenilir ve zamanlı işletme bilgilerine gereksinim duyan paydaşlara Adnan SEVİM bilginin iletilmesi ya da paydaşların finansal bilgiye erişmesi, artık büyük oranda dijital ortamda gerçekleşmektedir. Özellikle internetin gelişmesi ile birlikte, işletmelerde bilgi üretme süreci ve bilginin iletilmesi nerdeyse gerçek zamanlı hale gelmiştir. Bu teknolojiler sayesinde paydaşların finansal bilgilere dijital ortamda ulaşabilmesi; bilgilerin doğruluğu, güvenilirliği ve zamanlı olmasının yanında, bilgiye ulaşma maliyetinde çok önemli avantajlar sağlamakta; bu bilgilerin yatırımcılar ve diğer paydaşlar tarafından analiz edilmesinde de büyük esneklik ve avantajları beraberinde getirmekte ve rekabet üstünlüğü sağlamaktadır. Bu çalışmada paydaş kavramı ele alındıktan sonra, günümüzde paydaşlara finansal raporlamada temel yapı taşlarını oluşturan ve geçmişten günümüze kullanılmakta olan teknolojiler ile özellikle internet, intranet ve ekstranet altyapısının gelişmesi ile birlikte yaygınlaşan ve bugünkü trendi oluşturan; Elektronik Veri Değişimi (Electronic Data Interchange-EDI), Finansal Elektronik Veri Değişimi (Financial Electronic Data InterchangeFEDI), Genişletilebilir Biçimleme Dili (Extensible Markup LanguageXML), Genişletilebilir İşletme Raporlama Dili (Extensible Business Reporting Language-XBRL) konuları ele alınmaktadır. 2. PAYDAŞ KAVRAMI En genel anlamıyla paydaş; bir ortaklık ya da mal üzerinde payı olan kimse ya da hissedar olarak tanımlanabilir1. İşletmecilik açısında ise, işletmenin katma değerine ortaklaşa ve bütünleşik bir şekilde katkıda bulunan taraflar, ―paydaş” olarak ifade edilebilir. Bununla birlikte paydaş, kuruluşun ürün ve hizmetleri ile ilgisi olan, kuruluştan doğrudan veya dolaylı, olumlu ya da olumsuz yönde etkilenen kişi, grup veya kurumlardır şeklinde tanımlanabilir2. Özetle, işletmenin faaliyetlerinden, politikalarından ve kararlarından dolaylı ya da dolaysız bir şekilde etkilenen ya da bu faaliyet, politika ve kararları etkileyen kişi ya da kuruluş gibi çıkar sahipleri paydaş olarak ifade edilebilir. 1 2 http://sozluk.turkcebilgi.com/nedir/payda%C5%9F (E.T.: 20.08.2009) www.mersin.edu.tr/strateji_planlama/.../suleyman_degirmen.ppt (E.T. 256 20.08.2009) PAYDAŞLARA FİNANSAL RAPORLAMADA YENİ TRENDLER Bu açıklamalar çerçevesinde paydaş kavramı, aşağıdaki gibi üç başlık altında toplanabilir: İç paydaşlar: İşletmenin çalışanları, yöneticileri ve bağlı olduğu diğer birimler v.b. Dış paydaşlar: İşletme faaliyetleriyle ilişkisi olan kamu ve özel sektör kurum ve kuruluşları, işletmeye girdi sağlayanlar, sendikalar, sermaye piyasası ve işletme ile ilgili sektör birlikleridir. Müşteriler: Kuruluşun ürettiği mal ve hizmetleri alan, kullanan ya da bunlardan yararlanan kişi, grup ya da kurumlardır. Müşteriler dış paydaşlar başlığı altında ele alınabilir. Bu açıdan bakıldığında işletmenin paydaşlarını ―iç paydaşlar” ve ―dış paydaşlar” olarak iki grup altında toplamak mümkündür. Aşağıdaki Şekil 1‘de İşletmenin iç ve dış paydaşları görülmektedir3. Aşağıdaki Şekil 1‘de de görüldüğü gibi, hissedarlar işletmeye finansal sermaye sağlamaktadır. Çalışanlar işletmeye işgücü ve emek, yöneticiler de beşeri sermaye sağlayarak ve kendilerini işletmeye bağlayarak, sermayelerinin karşılığını beklemektedirler. Tedarikçiler bilgilerini tüketicilerin aradığı yeni teknolojilere uygular ve müşterilerinin gereksinimlerine kısa sürede cevap vermeye çalışmaktadırlar. Müşteriler, işletmenin ürün ve hizmetlerine güven duyarlar ve marka sadakati ve itibar yaratırlar. Toplumlar, ödedikleri vergilere karşılık elde ettikleri fiziksel ve yasal alt yapı ile işletmelerine çok önemli bir katkı sağlamaktadırlar. Hükümetler, işletmelerin belli yasalar, yönetmelikler, prosedürler, ve tüzükler çerçevesinde iş yapmalarını sağlayan istikrarlı bir yasal çerçeve sunarlar. Sendikalar işveren ve iş gören arasındaki ilişkileri düzenleyerek, sağlıklı bir platforma oturtmakta ve çalışma barışını sağlamaktadır. Diğer paydaşlar da, yukarıda açıkladığımız paydaş grupları dışında kalan ve işletmeye doğal sermaye sağlayan paydaşları ifade etmektedir. 3 www.yontemresearch.com (E.T.:10.07.2009) 257 Adnan SEVİM Şekil 1: İşletmenin İç ve Dış Paydaşları Finansal Sermaye Kanun, Tüzük v.b. Emek, İşgücü Hissedarlar Hükümetler Çalışanlar Doğal Sermaye Diğer Paydaşlar Yöneticiler İŞLETME Müşteriler Sendikalar Toplum Sadakat Beşeri Sermaye İşgören İlişkileri Tedarikçiler ve İtibar Tedarik ve Teknoloji Sadakat ve İtibar Bu model, işletmenin faaliyetlerini sağlıklı bir şekilde yürütebilmesi ve rekabet üstünlüğü sağlayabilmesi için büyük önem taşımaktadır. Bir başka ifade ile işletmeden paydaşlara, paydaşlardan da işletmeye gerek fiziksel, gerek finansal ve gerekse de veri ve bilgi akışının sağlıklı bir şekilde sağlanması gerekmektedir. 1980‘lerde, paydaş yönetimi, strateji oluşturmada ve kurumların yönetiminde finansal alan - dışı paydaşların işletmeler tarafından tanınması gereksinimini tanımlıyordu. 1990‘larda ise odak, paydaşları hesaba katmanın bir sonraki aşamasına, dahil etme aşamasına kaydı. Yani, işletmelerin faaliyetlerinden etkilenen tüm taraflarla ilişki kuruldu ve insan hakları, iklim değişikliği, eğitim, toplumsal cinsiyet eşitliği ve teknolojide yeni trendler vb. konuları giderek önem kazanmıştır4. Günümüzde, paydaş kavramının ortaya çıkmasından yaklaşık yirmi yıl sonra, paydaş yönetişimi tanıma dahil oldu. Paydaş yönetişimindeki 4 www.yontemresearch.com (E.T.:10.07.2009) 258 PAYDAŞLARA FİNANSAL RAPORLAMADA YENİ TRENDLER temel amaç, tüm kilit paydaşların taleplerini dengeleyerek kararlar alınmasını sağlayacak bir bilgi sistem kurmaktır. Paydaş yönetişimi, etkilenen tarafların, geçici ve görece pasif oyuncu oldukları ilk aşamadan, ikinci, daha sistematik, iki yönlü diyalog aşamasına ve üçüncü, resmi yönetişim yapılarına ve bilgi sistemleri ile entegrasyon aşamasına yükselmelerini temsil eder5. İşletmelerin fiziksel ve finansal kaynakları sağlaması ve paydaşları mutlu edebilmesi için doğru, güvenilir ve zamanlı veri ve bilgilere gereksinim duyulmaktadır. İşletmenin ve paydaşların sağlıklı kararlar alabilmesi amacıyla, taraflar için finansal raporların önemi yadsınamaz. Bu amaçla, işletmede üretilen finansal bilgilerin paydaşlara iletilmesinde finansal raporlamada yeni trendler olarak nitelendirebileceğimiz ve ileride açıklayacağımız bilgi ve iletişim teknolojilerinin iyi bilinmesi ve kullanılması gerekmektedir. 3. PAYDAŞLARA FİNANSAL KULLANILAN TEKNOLOJİLERİN GELİŞİMİ RAPORLAMADA TARİHSEL 1960‘larda büyük işletmeler, yasal zorunlulukları karşılamaya yönelik olarak veriyi ilk defa kullanmaya başlamışlardır. Bu verilerin işlenmesi oldukça maliyetliydi ve insan eliyle yapılması yeterli gelmiyordu. Muhasebe bilgi sisteminin ürettiği finansal bilgilerin büyük hacimli olması ve sürekli tekrarlayan bir yapıya sahip olması nedeniyle, otomasyona geçmeyi zorunlu hale getirmişti. İlk muhasebe yazılımları, ana sistem bilgisayarlarda çalışabilecek şekilde hazırlanmıştı. Bütün bunların doğal bir sonucu olarak da, ilk ana bilgisayar üreticisi olan IBM ve diğer bilgisayar kuruluşları, bilgisayar dünyasına hakim olmuşlardı. İlk anasistem (mainframe) bilgisayarları, ferrit çekirdek hafızalar nedeniyle çok büyük, biçimsiz ve hantaldı. İşlemci bölümü ise ana sisteme yerleştirilmişti. Ana sistemler, pek çok kullanıcıya hizmet vermekteydi ve veriler toplu (batch) olarak işleniyordu. Kullanıcılar, hafızası olmayan terminalleri kullanarak ana bilgisayarlara veri girişi yapıyordu. İşleyiş, öncelik ve uzunluğuna göre yapılıyordu. Ana sistemler, yüksek düzeyde güvenlik ve güvenilirlik sağlıyordu. Digital Equipment Corporation‘ın öncülüğünü yaptığı mini bilgisayarların da benzer yetenekleri vardı. Bunlar, daha küçük olmakla birlikte, güç olarak biraz daha zayıftı. 5 www.yontemresearch.com (E.T.:10.07.2009) 259 Adnan SEVİM Günümüzde, ana sistemler ile mini bilgisayarlar arasında fark çok az olsa da, kullanım amaçlarına göre bazı özellikler bakımından farklılıklar vardır6. Anasistem ya da mini bilgisayarlar üzerindeki ilk muhasebe yazılımları; Assembler, FORTRAN, RPG ve COBOL gibi programlama dilleri ile yazılmıştır. Veriler, anasistemin indeksli dosya organizasyonu yapılarında ya da karışık formatlı düz dosyalarda saklanıyordu. Daha sonraları veritabanı uygulamalarının gelişmesi ile birlikte, hiyerarşik ya da ağ tipi uygulamalar başlamıştır. Belli sorunları çözmek amacıyla, muhasebe bilgi sistemi yazılımları genellikle, işletme içindeki programcılar tarafından geliştiriliyordu. İşletmelerin kendi programcıları tarafından hazırlanan bu yazılımlar, bazen mevcut olanlardan uyarlanıyor ve ticari programcılar tarafından da pazara sunuluyordu. Bu sistemlere yönelik talep arttıkça, programlar değişikliğe uğruyor ve güncelleniyordu. Genellikle bu programlarda ihtiyaçlara yönelik değişiklik, bakım ve güncellemeye yönelik planlama yapılmamaktaydı. Sonuç itibariyle bu sistemler, önemli ölçüde değiştirilemeyen ve esnek olmayan yapıdaydı7. Bu yazılımlardan bazıları günümüzde de birçok özel ve kamu kurum ve kuruluşu tarafından kullanılmakta ve ―geleneksel sistemler” olarak adlandırılmaktadır. Bu ifade, genel kabul görmüş ve standartlaşmış bir ifade değildir. Ancak, özellikle ikinci ve üçüncü kuşak yazılım dillerinin kullanıldığı ve ana sistem temelli eski donanım ve yazılım teknolojisine dayanan bilgisayar sistemlerinin kullanılması anlamına gelmemektedir. İnternetin gelişimi, 1990‘lı yıllarda geliştirilen DOS ve Windows temelli bazı yazılımların da modasının geçmesine neden olmuştur. Bu dönemde geliştirilen yazılımlar internetin yarattığı etki nedeniyle, günümüzde bile geleneksel sistemler olarak anılmaktadır. Günümüzde yeterli finansal güce ve potansiyele sahip olmayan birçok işletme, bu geleneksel yazılımları kullanılmaya devam etmektedir. Bu gün bile geleneksel sistemler, işletmelerdeki bazı temel uygulamaları gerçekleştirmekte ve sorunları çözmeye çalışmaktadır. Ancak kritik bazı uygulamalarda kullanılan bu sistemlerde ortaya çıkabilecek sorunlar ise felakete neden olabilmektedir8. Aşağıdaki Şekil 2‘de Paydaşlara finansal raporlamada kullanılan teknolojilerin tarihsel gelişimi yer almaktadır9. 6 Astutosh Deshmukh, Digital Accounting: The Effects of the Internet and ERP on Accounting, IRM Pres, Hershey, 2006, pp.15-27. 7 Deshmukh, a.g.e., p.16. 8 Adnan Sevim, Dijital Muhasebe, Anadolu Üniversitesi Yayınları No: 1903, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Yayınları, No: 208, Eskişehir, 2009, ss.119-135. 9 Deshmukh, a.g.e., p.16. 260 PAYDAŞLARA FİNANSAL RAPORLAMADA YENİ TRENDLER Şekil 2: Paydaşlara Finansal Raporlamada Kullanılan Teknolojilerin Tarihsel Gelişimi Yaklaşık Zaman Periyodu 1960–‘75 1975–‘85 1980–‘90 Bilgisayar Türü Ana Sistem Mini Bilgisayar Donanım ve Yazılımlarının Özellikleri Merkezi işlem birimi (zeka, intelligence); programlanamayan uç birimler; ve toplu işlem modu; Grafik Kullanıcı Arayüz (GUI) desteği yok Düz dosyalar ya da indeksli dosya organizasyonu Hiyerarşik ya da ağ veri tabanları Yüksek işlem kapasitesi Çok sayıda kullanıcı desteği Mikro Bilgisayar Yerel Alan Ağları Ağ üzerinden paylaşılan hafıza Dosya paylaşım yapısı İndeksli dosya organizasyonu Sınırlı işlemci kapasitesi Sınırlı kullanıcı desteği Desteklenen PC, mini ve anasistem bilgisayarların karışımı Ağ üzerinden paylaşılan hafıza İstemci-Sunucu (Client-Server) Mimarisi Mimarisi İlişkili veritabanı sistemleri Yerel Alan Ağları Veritabanları merkezileştirilebilir ya da başka kullanıcılara yetki dağıtılabilir Geniş Alan Ağları Yüksek işlemci kapasitesi Çok sayıda kullanıcı desteği İstemci-Sunucu (Client-Server) 1988–‘95 >1995 Desteklenen PC, mini ve anasistem bilgisayarların karışımı Ağ üzerinden paylaşılan ya da merkezi hafıza İstemci-Sunucu Yerel Alan Ağları İstemci-sunucu yapısı ve tarayıcı-sunucu yapısı İlişkisel veritabanları, çok boyutlu veritabanları, nesnel veritabanları (object-oriented databases) Tarayıcı-Sunucu Veritabanları, merkezileştirilebilir ya da başka Internet ve www kullanıcılara yetki dağıtılabilir. Esnek işlemci kapasitesi Çok sayıda kullanıcı; dünya çapında (world wide) kullanıcı 261 Adnan SEVİM Öte yandan, bu sistemlerin devamlılığında, sürdürülebilirliklerinin pahalı olması, destek veren teknoloji firmalarının yatırım yapmaması, eski donanımların ve diğer araçların pahalı olması v.b. nedenlerden dolayı faaliyetler ve hizmetlerle ilgili sorunlar ortaya çıkabilmekte ya da mevzuatla ilgili yeni düzenlemeler sorun yaratabilmektedir. Bütün geleneksel sistemlerin değiştirilmesi zorunlu değildir. Ancak, geleneksel sistemlerde zamanı gelen değişikliklerin, en azından sorunların çözülmesi ve mevzuatsal gereksinimleri karşılayacak düzeyde güncellenmesi gerekmektedir. Esas itibariyle, geleneksel sistemlere hitap etmede iki yaklaşım vardır. Birinci yaklaşımda; özellikle yeni bir yazılım paketinden faydalanan örgütler, yeni bir yazılım paketine ve/ya da bir donanım platformuna geçer. Bu geçiş, aşamalı bir geçiş ya da eski sistem terk edilerek doğrudan yeni sisteme geçiş şeklinde olabilir. Her iki geçişin de kendine göre önemli başarı ve başarısızlıkları ortaya çıkabilmektedir. İkinci seçenek ise, mevcut geleneksel sistemin uzmanlarca gözden geçirilerek, yenide yapılandırılması ve modernize edilmesidir. Bu modernizasyon yöntemlerinde kullanılan farklı teknikler arasında; eski yazılım kodlarının yeni dilde yeniden yazılması, mevcut verilerin mevcut donanım platformuna aktarılması, uç kullanıcılar için web sorgulama olanaklarının eklenmesi yoluyla geleneksel sistemlerin genişletilmesi ya da tüm tekniklerin kombinasyonu şeklinde olabilmektedir10. 1980‘lerde, uzman kişilerle birlikte daha alt düzey kullanıcılara da hitap eden mikrobilgisayarlar sahneye çıkmıştır. Kişisel Bilgisayarlar (Personal Computer-PC) olarak adlandırılan bu bilgisayarlar, bilgi teknolojisi alanında lider güçlerin tekellerini kaybetmesi açısından önemli bir değişim olmuştur. Bu dönemde, herkes ―Bilgi Teknolojisi‖ni anlayabiliyor ve kullanabiliyordu. Kişisel bilgisayarlar daha sonra birbirlerine bağlandılar ve böylece kurulan PC ağlarının sayısı da giderek artmıştır. Başlangıçta, ağlar, LAN olarak kuruluyordu. LAN‘lar; bina, kampus ve işletme şubeleri gibi sınırlı bir coğrafi alandaki kullanıcılara hizmet veriyordu. Bu ilk Yerel Alan Ağları (Local Area Network-LAN); Novell Netware, IBM PC Network ve Microsoft LAN Management sistemleri üzerinden hizmet vererek, dosya paylaşımına da olanak sağlıyordu. Genel olarak, güçlü bir bilgisayar, bir dosya sunucusu görevi görüyor ve diğer ağ üzerindeki bilgisayarlar da bu sunucu ile iletişime geçebiliyordu. Dosya sunucusu, dosyaları paylaşılan ortak bir alandan kendi bilgisayarına 10 Sevim, a.g.e., s.123. 262 PAYDAŞLARA FİNANSAL RAPORLAMADA YENİ TRENDLER indirdikten sonra veriyi işleyerek yeniden paylaşılan ortak alandaki sunucuya yüklemekteydi11. O dönemlere muhasebe verileri, genellikle indeks sıralı erişim dosya yapısı ya da karmaşık bilgi işlem faaliyetlerini yerine getirebilen, veriye hızlı bir şekilde ulaşabilen ve güncelleyen, aynı zamanda etkileşimli bir veri tabanı motoru olan Pervasive Software‘s Btrieve motoru kullanılarak depolanmaktaydı. Veriler, tablolar halinde tutulmaktaydı. Ancak; Btrieve, tablolarla ilgili bilgiyi sağlamıyor, girilen veriyi doğrulamıyor ya da biçimlendiremiyordu. Bu işlevler, genellikle başka bir uygulama tarafından gerçekleştirilmekteydi. Bu durum, Btrieve‘yi ilişkisel veritabanlarından farklı kılan önemli bir özellikti. Günümüzde de Btrieve, alt düzey muhasebe yazılımları için bir seçenek konumundadır. Ancak ilişkisel veri tabanı araçlarının yaygınlaşması ve maliyetlerin düşmesi nedeniyle, genel eğilim daha çok ilişkisel veri tabanları (MS SQL, Access, Oracle v.b.) yönündedir. İlk dönemlerde çok az sayıda muhasebeci GUI‘yi ve Windows ortamını tam anlamıyla tanıyabilmişti. GUI, ekran üzerinde yalnızca renk ve grafiklerin kullanılması demek değildir. Windows geliştirilmeden önce geliştirilen muhasebe yazılımları, kendi arayüz sürümlerini de oluşturmuşlardı. Dolayısıyla, giriş çıkış ekranları, standart değildi; programlamaya önemli kaynaklar harcanmaktaydı ve kullanıcı eğitimleri maliyetli ve zordu. Windows‘un piyasaya sürülmesiyle birlikte, muhasebe yazılımı yapan programcıların; ucuz, tutarlı ve standart arayüzler oluşturmalarına olanak sağlanmış oldu. Programcılar, artık ürünün işlevselliğini artırma üzerine yoğunlaşabiliyorlar ve kullanıcıların eğitimleri de kolaylaşıyordu. Muhasebe bilgi sistemleri ve dokümanlar, doğası gereği yevmiye defteri, büyük defter, mizanlar ve finansal tablolar gibi hiyerarşik bir süreçten oluşmaktadır. GUI, hiyerarşik bir yapıda olan muhasebe sürecinin etkin bir şekilde yönetilebilmesine olanak sağlıyordu. GUI özellikleri gereği, kağıt dokümanların bütünüyle kopyalanmasını sağlamakta ve veri girişlerinin çok daha kolay yapılmasına olanak sağlamıştır. Bu konu ile ilgili belki de en önemli gelişme, iç kontrollerin doğrudan ekran üzerinden yapılabilmesi sonucunda hataları minimuma indirgenmesiydi. Windows ortamı, geleneksel sistemlerde oldukça zayıf olan üst düzey veri iletme, analiz ve sunum işlevlerini geliştirmiştir. Windows‘daki dinamik bağlantı, nesne gömme ve bağlama özellikleri farklı yazılım ürünlerinin birlikte çalışabilmesine de olanak sağlamıştır. Bu özellikler sayesinde bütün 11 Sevim, a.g.e., s.123-124. 263 Adnan SEVİM uygulamalar standart hale gelmiş ve yeni nesil yazılımlarda yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Microsoft Windows işletim sistemi ile aynı dönemde piyasaya sürülen ―İstemci-Sunucu (Client-Server) Mimarisi” de oldukça yaygın bir kullanım alanı bulmuştur. Bu sayede temel PC çağının dosya-paylaşım yapısının yerini, kısa bir süre içinde istemci-sunucu mimarisi almıştır. İstemci-sunucu mimarisi, tedarikçiye özel bir platforma dayalı olarak hizmet sunmaktaydı. Burada ―sunucu‖ hizmet sağlayıcı; ―istemci” de hizmet alan taraf olarak ifade edilmektedir. Bu mimaride; bir ya da daha fazla anasistem, PC ya da mini bilgisayar, merkezi dosyaları üzerinde bulunduran bir sunucu görevi görür. İstemci ise, sunucudan genellikle ağ yoluyla hizmet almak isteyen herhangi bir bilgisayar olabilir. Günümüzde dosya sunucusunun yerini ise, İlişkisel Veri Tabanı Yönetim Sistemi (Relational Database Management Systems-RDBMS) sunucusu almıştır. Bu sistem, tüm dosyaları paylaşmak yerine, yalnızca sorgulama ve sorgulamaya verilen yanıtları paylaşmaktadır. Sorgulamalar, genellikle, Yapısal Sorgulama Dili (Structured Query Language- SQL)‘in bir formu kullanılarak ortaya çıkarılır. Bu mimaride, uygulamalar, hem sunucu hem de istemci üzerinde çalışmaktadır. Yeniden şekillendirilebilir ve esnek bu mimari, çok sayıda kullanıcıya hizmet verebilmekte ve oldukça büyük miktarda veriyi de hızlı bir şekilde transfer edebilmektedir. Ayrıca, istemcisunucu mimarisinde bilgi alışverişi, genellikle Grafiksel Kullanıcı Arayüzü (Graphical User Interface-GUI) aracılığıyla yapılmaktadır12. İnternet ve www‘nin yaygınlaşması ile birlikte gelecekte uygulamalara yön verecek bir paradigma ortaya çıktı. Buna bağlı olarak muhasebe yazımlarının işlevselliği, e-ticaret olanaklarını da içerecek şekilde genişletilmiştir. Bu durum, temelde istemci-sunucu mimarisinin bir uzantısı olan ―Tarayıcı-Sunucu (Browser-Server)‖ mimarisini daha da 13 yaygınlaştırmıştır . Bu tür uygulamalarda; sunucuya, internet üzerinden grafik tarayıcı yoluyla ulaşılabilmekte ve veriler indirilebilmekte ve yüklenebilmektedir. İnternet üzerinden ulaşılabilen sunucu, web sunucusu olarak adlandırılır. Bu web sunucu, uygulama yazılımı ve veritabanı katmanı ile istemciler arasında yer almaktadır. Web sunucusu, çeşitli internet protokolleri kullanarak gelen ve giden mesajları ele almaktadır. Uygulama 12 13 Deshmukh, a.g.e., pp.19-23. www.browsersoft.com/about.shtml/ (E.T.:12.10.2008) 264 PAYDAŞLARA FİNANSAL RAPORLAMADA YENİ TRENDLER ve veritabanı sunucuları da, standart işlevlerini yerine getirmektedirler. Başka bir ifadeyle web sunucusu, web ile ilgili hizmetleri sağlamaktadır14. Tarayıcı-sunucu mimarisi, çok çeşitli e-ticaret özelliklerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu özellikler sayesinde internet üzerinde, web mağazaları oluşturulabilmekte ve müşteriler bu mağazalara 7/24 ulaşabilmektedir. Müşteriler ve tedarikçiler, kendilerine verilen yetki ile işletme ağına bağlanabilmekte ve self-servis özelliklerden yararlanabilmektedir. Dolayısıyla, talep ve tedarik zincirleri, sürekli olarak birbirine bağlı kalmakta, gerçek zamanlı ve sürekli bir şekilde iletişime geçebilmektedirler. Çalışanlar, bilgi edinmek amacıyla işletme veritabanlarına erişebilmekte, duyuruları ve ilanları takip edebilmekte, e-postalarını açabilmekte, seyahatte iken seyahat ve diğer harcamalarını girebilmekte, müşterilerden siparişleri alabilmekte ve aldıkları çek senet v.b. girebilmekte ve üretim planlama programlarını inceleyebilmektedirler. Tarayıcı sunucu mimarisi ile yapılabilecekler tabi ki yukarıda sıralananlar ile sınırlı değildir. Bu olanakların listesini uzatmak mümkündür. Tarayıcı-sunucu mimarisinin gelişmesi ile birlikte dünya çapında faaliyet gösteren birçok yazılım firması da yazılımlarını bu yeni platforma uyarlamış ya da taşımışlardır. Dünya çapında en yaygın kullanıma sahip ERP tedarikçisi olan SAP yazılım firması da SAP R/3 ürününü istemcisunucu mimarisine göre tasarlamıştır. ERP sistemleri, muhasebe, finans, üretim, insan kaynakları, satış ve dağıtım gibi farklı işlevlere sahip sistemleri birbirine bağlayarak, işletmenin bütününe hitap edebilecek uygulamalar sunmaktadır. ERP sistemleri, esas itibariyle, bir takım ticari yazılım paketleri kullanarak, tüm departmanları ve işlevleri ile birlikte bütünleştirmektedir. Bir başka ifade ile ERP sistemleri, çok miktarda veriyi depolamak için İlişkisel Veri Tabanı Yönetim Sistemi Yazılımlarını (RDBMS) ya da veri ambarlarını kullanmakta, istemci-sunucu, tarayıcı-sunucu ve ilgili yapılara bağlı kalmakta ve Grafiksel Kullanıcı Arayüzü (GUI) ile iletişim olanağı sağlamaktadır. Dünya çapında önemli ERP tedarikçisi firmalar; Oracle, Microsoft, PeopleSoft, Sage, J.D. Edwards, Lawson, Navision, GreatPlaints/Solomon, Invensys (Baan), IFS15 olarak sayılabilir. Türkiye‘deki önemli ERP tedarikçisi firmalar ise; Logo, Likom, Netsis, IAS v.b.‘dir16. 14 15 16 Sevim, a.g.e., s.128. http://muhasebemerkezi.marmara.edu.tr/ (E.T.: 11.11.2008) Sevim, a.g.e., s.129-130. 265 Adnan SEVİM SAP R/3 sistemini destekleyen başlıca veritabanları; IBM DB2, Oracle, Informix ve Microsoft SQL‘dir. SAP R/3, veritabanı sunucusunda veritabanı yapısını tarif eden üst veriyi (metadata), ana veriyi (master data) ve işlem verisini (transaction data) depolamaktadır. The Advanced Business Application Programming (ABAP) dili, depolanan bu tip verileri tanımlamak, değiştirmek, silmek v.b. amaçlarla kullanılabilmektedir. Bu tür uygulama sunucuları, Uniplexed Information and Computing System (UNIX), Virtual Memory System (VMS) ve Windows New Technology (NT) v.b. işletim sistemlerinde çalışabilmektedir. İş Mantığı (Business Logic), uygulama sunucularında çalışmaktadır. Bu tür sunucular ayrıca; kullanıcı iletişim hizmeti, iş mantığı kullanılarak veri girişi, veri tabanı güncellemeleri, sıralama, şifreleme, nesnelerin kontrolü, arka plan uygulamaları, veri transferi, mesaj koordinasyonu, ağ geçidi (gateway) hizmetleri, kuyruklama (spooling) işlemleri, uygulama yazılımları ile iletişim kontrolü, yazdırma, sorgulama v.b. hizmetleri de yerine getirmektedir. Veritabanı, uygulama ve sunum katmanları, genellikle farklı sistemlerde çalışabilmeleri nedeniyle çeşitli ağları ve ağ protokollerini desteklemektedir17. Sunum katmanı, kullanıcıların veriye erişmek, uygulamaları başlatmak ve veriyi görüntülemek için çalıştırdıkları bir arayüz olan SAP GUI‘den oluşmaktadır. Bu GUI, SAP R/3‘ün farklı platformlarda çalışabilmesi için oldukça iyi bir olanak sağlar. SAP R/3 sistemi, çok karmaşıktır ve teknik bir konu gibi görünmesine karşın, burada yapacağımız açıklamalar ERP yazılımlarının dijital ortamda istemci-sunucu ya da tarayıcı-sunucu mimarilerinde nasıl çalıştıklarının anlaşılması bakımından büyük önem arz etmektedir. Uygulama Hizmet Sağlayıcıları (Application Service ProvidersASP), günümüzde ERP yazılımlarının tedarikini bütünüyle yeni bir yöntemle geliştirmek amacıyla tarayıcı-sunucu mimarisini kullanmaktadır. ASP‘ler, merkezi hizmet yoluyla bir yazılım uygulamasını hizmete sunar, yönetir, internet üzerinden erişime olanak verir ve bu erişim karşılığında bir ücretlendirme yapılır. Bu ifadeler ASP‘lere ilişkin çok temel açıklamalardır. Günümüz dinamik bilgi teknolojileri dünyasında, ASP başlığı altında oldukça geniş yelpazede hizmet ve bilgi ile karşılaşılabilir. Bu hizmetler, yalnızca kullanıcıya internet bağlantısı ve basit bir tarayıcı 17 Deshmukh, a.g.e., pp.24-25. 266 PAYDAŞLARA FİNANSAL RAPORLAMADA YENİ TRENDLER sayesinde veri girme ve raporları görüntüleme olanağı sağlayan HTML tabanlı bir sistem değil, aynı zamanda istemci tarafındaki bilgisayar işlevini bir uç birim haline getiren, bütünüyle ASP tarafından sunulan ve yönetilen uygulamaları da içermektedir. Ancak burada uç birimdeki istemci (kullanıcı), ekranları kendisine verilen yetki çerçevesinde görebilmekte ve kullanılabilmektedir18. Bu tür uygulamaları gerçekleştirebilmek için yazılımı işletmede herhangi bir bilgisayara kurmak yeterlidir. İnternet bağlantısı olan istemciler için ise herhangi bir yükleme işlemine gerek yoktur. İstemciler, sunucu bilgisayara bağlanarak çalışabilirler. Bu tür uygulamalarda, istemciler için zaman ve mekan kavramları önemsizdir. İstenilen herhangi bir yerden herhangi bir zamanda programla bağlantı kurulup, çalışmak mümkün olabilmektedir. Yeni nesil teknolojiler tedarikçi firmalar tarafından internet aracılığıyla sürekli güncellendiğinden, bu teknolojiler ile entegrasyon sürekli mümkün olabilmektedir. ASP‘lerde veri tabanı, sunucu güvenliği ve arayüz güvenlikleri ayrı ayrı sağlandığı için Windows tabanlı yazılımlara göre güvenlik düzeyi daha yüksektir. Veriler sunucuya depolandığından yedekleme yalnızca ―yedekle‖ tuşuna basıldığında otomatik olarak yapılabilmektedir19. İşletmelerde hayati kaynakları tüketen muhasebe yazılımlarının yönetimi en önemli sorunlardan birisidir. Kurma, ayarlama, eğitim, güncelleme, devamlılık, güvenlik ve yedekleme gereksinimleri, küçük işletmeler için zor olabilmektedir. Küçük işletmelerin bu konularda uzman kişileri istihdam etmesi genellikle zor ve maliyetlidir. Küçük ölçekli muhasebe yazılım tedarikçilerinin muhasebe programı ile birlikte sunduğu ek yazılımlardaki, veri tabanı yazılımı yeterli olmayabilir ya da bazı özellikler yetersiz kalabilmektedir. ASP‘ler, web tabanlı muhasebe yazılımı ile küçük ve orta ölçekli işletmeler için uygun maliyetli bir çözüm sunarak, diğer olumsuzlukları da giderebilmektedir. Bu nedenle yazılım firmaları, çözümlerini artık web tabanlı ve bunu ―online muhasebe‖ olarak sunma yönünde faaliyet göstermektedir. Bu tür uygulamalarda; veriler ve uygulama yazılımı kullanıcıların bilgisayarlarında yer almaktadır. Ancak web modülü verileri web‘e aktarmak amacıyla devreye girmektedir. Online kullanıcılar, web tabanlı verilere uygun yetki ve doğrulanmış kimlikle ulaşabilmektedir. Önceden tanımlanan eşleme (senkranizasyon) aralıkları, web verisi ve masaüstü verisi (desk data) senkronize edilir ve verinin birleştirilmiş yeni şekli oluşturulur. 18 19 Sevim, a.g.e., s.133-134. http://ilan.elookat.com/ (E.T.: 16.11.2008) 267 Adnan SEVİM Günümüzde dijital muhasebe uygulamalarında; bağımsız bilgisayarlar, istemci-sunucu mimarisi, tarayıcı-sunucu mimarisi ya da internet gönderimi (delivery) yaklaşımları yaygın kullanıma sahiptir. Dijital muhasebe yazılımları, pek çok işletim sistemi ve ağ için yazılmış olup, birçok programlama dilini kullanmakta ve yine bir çok veritabanını desteklemektedir. En çok kullanılan işletim sistemi, Windows NT ve bunun daha sonra geliştirilmiş başarılı diğer jenerasyonlarıdır. Diğer yaygın işletim sistemleri ise; Linux, UNIX‘in varyasyonları ve Novell Netware‘dir. Ayrıca, bunların yanında çok az sayıda muhasebe yazılımı, Macintosh ve IBM Operating System 2 (OS/2) platformunda da kullanılabilmektedir. Muhasebe bilgi sistemlerinin odağındaki veritabanları ise; Btrieve, Pervasive SQL, Microsoft SQL, Microsoft Access, Informix, IBM DB2 ve Oracle ‗dan oluşmaktadır. Bu veri tabanlarının çoğu da, İlişkisel Veri Tabanı modelinin temsilcileridir. Günümüzde; Visual Basic, Visual FoxPro, C, C++, JAVA gibi programlama dilleri, diğer nesnel (object-oriented) ve web tabanlı (webbased) diller muhasebe bilgi sistemi yazılımlarının geliştirilmesinde yaygın olarak kullanılmaktadır20. 4. PAYDAŞLARA FİNANSAL KULLANILAN TEKNOLOJİLER RAPORLAMADA Geçmişte olduğu gibi geleceğe de yön verecek en önemli unsur şüphesiz teknolojidir. Özellikle II. Dünya savaşından sonra teknoloji alanındaki gelişmeler, günümüz dünyasında kendini hissettirmektedir. Bu gelişmeler paralelinde 1960‘lı yıllardan sonra işletmecilik dünyasında da teknoloji kullanımının başlaması, bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmenin de tetikleyicisi olmuştur. Bu çerçevede ilk bilgisayarların ve yazılımların da işletmecilik alanında kullanılması ile birlikte, bilgi kullanıcılarının daha önce kağıt, kalem v.b. araçlar ile karşılanan bilgi gereksinimleri bu teknolojik araçlar ile karşılanmaya başlanmıştır. Bu teknolojik araçların en önemlisi ise ―uygulama yazılımları” olmuştur. Geçmişten günümüze paydaşlara finansal raporlama amacıyla kullanılan bu tür uygulama yazılımlarını aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür21. 20 21 Deshmukh, a.g.e., pp.25-27. J.A., O'Brien, G. M., Marakas, Management Information Systems, 8th ed. Boston : McGraw-Hill Irwin, 2008. 268 PAYDAŞLARA FİNANSAL RAPORLAMADA YENİ TRENDLER Paydaşlara finansal raporlamada kullanılan uygulama yazılımları, “genel amaçlı uygulama yazılımları” ve “özel amaca yönelik uygulama yazılımları” olarak iki kategoriye ayrılabilen çeşitli programlardan oluşmaktadır. Genel amaçlı uygulama yazılımları, uç kullanıcılara yönelik yaygın bilgi işlem işlevlerini yerine getiren programlardır. Örneğin; ―kelime işlemci (word processing)”, “elektronik hesap tablosu (spreadsheet)”, “veritabanı yönetimi‖ ve “grafik ya da çizim programları‖, kişisel bilgisayar kullanıcıları tarafından ev, eğitim, iş, bilim ve diğer birçok amaca yönelik yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu yazılımlar, uç kullanıcıların verimliliklerini önemli derecede artırdığı için, bazen ―verimlilik paketleri” olarak da adlandırılmaktadırlar. Ayrıca bu tür yazılımlara, çeşitli çalışma gruplarının kullandıkları “web tarayıcılar”, ―elektronik posta” ve “ağ yazılımları” de örnek olarak gösterilebilir. Bir başka yazılım sınıflandırması da, yazılımın geliştirme şekli ile ilgilidir. ―özel amaca yönelik uygulama yazılımları‖ (custom software), bir örgütte kullanılan ve o örgüt için geliştirilmiş olan yazılım uygulamaları için kullanılan bir terimdir. Başka bir ifade ile programın kodlaması da tasarımı da örgüt tarafından yapılmaktadır. Özel yazılımları geliştiren ya da geliştirilmesi için maliyetine katlanan örgütler yazılımların lisans haklarına da sahip olmaktadır. Paydaşların yararlanabildiği bir başka özel amaca yönelik yazılım türü de, ―ticari yazılımlar (Commercial Off-the-shelf-COST)”dır. Genellikle kar elde etmek amacıyla satılmak üzere geliştirilen yazılımdır. Ticari yazılımları geliştiren örgütler, yazılımları kendi kullanımları için geliştirmemekte, bunları paket olarak müşterilerin kullanımı amacıyla satışa sunmaktadırlar. Ticari yazılımları satan örgütler, yazılımların kaynak kodları ve geliştirme kodlarını müşterilerine satmazlar. Müşteriler genellikle bu yazılımları satın alırlar ya da kiralarlar. Ancak yazılımın mülkiyet hakkı geliştiren örgüte aittir. Satılan yazılımda değişiklikler değişiklik söz konusu olursa, yazılımı geliştiren örgüt bunu yeni sürümlerle ücretli veya ücretsiz olarak günceller. Paydaşların özel uygulamalarını destekleyen çok sayıda ―işlevsel özel uygulama yazılım paketi‖ mevcuttur. Bu tür ticari uygulama yazılımları Kurumsal Kaynak Planlaması (Enterprise Resource Planning-ERP), Müşteri İlişkileri Yönetimi (Costumer Relation Management-CRM) ve Tedarik Zinciri Yönetimi (Supply Chain Management-SCM) gibi stratejik e-iş uygulamaları ile iş süreçlerinin bütünleşmesini ve yeniden yapılanmasın desteklemektedir. Ticari uygulama yazılımlarına, web destekli elektronik 269 Adnan SEVİM ticaret uygulamaları, insan kaynakları yönetimi, muhasebe ve finans gibi işletmenin işlevlerine yönelik uygulama yazılımları örnek olarak gösterilebilir. Diğer ticari uygulama yazılımları ise işletme yöneticileri ve diğer bilgi kullanıcılarının bilgi gereksinimini karşılayan; veri madenciliği, işletme bilgi portalları, bilgi yönetimi sistemleri, uzman sistemler, karar destek sistemleri v.b. yazılımlardır. Paydaşların yaygın olarak kullanıdıkalrı genel amaçlı verimlilik arttırıcı uygulama yazılımları; Microsoft Office (Word, Excel, Powerpoint, Access, Groove, InfoPath, OneNote, Outlook, Publisher), Lotus Smart-Suite, Corel Word Perfect Office ve Sun‘s StarOffice v.b. yazılım paketleridir. Paydaşların kullandıklara bu tür uygulama yazılımları arasında yer alan her bir pakette; kelime işlemci, elektronik hesap tablosu, sunum, veritabanı yönetimi gibi uygulamalar kişisel bilgi yönetimine yönelik olarak bütünleştirilmiştir ve birbirleri ile veri alış verişi yapılabilmektedir. Microsoft, Lotus, Corel ve Sun gibi uygulamalar seçilen versiyona bağlı olarak her bir pakette farklı birkaç uygulamayı birleştirir. İnternet erişimi, eposta, web yayınlama, masaüstü yayıncılık ses tanıma, finansal yönetim, elektronik ansiklopediler ve benzeri programlar bu uygulamalara örnek gösterilebilir. Pek çok bilgisayar kullanıcısı ve dolayısı ile paydaşlar için en önemli yazılım bileşeni, önceleri basit ve sınırlı olan ancak günümüzde güçlü ve özellikler bakımından zengin olan ―web tarayıcıları‖dır. Micosoft Explorer, Netscape Navigator, Firefox, Opera ya da Mozilla gibi tarayıcılar, internette, intranette ve ekstranette birbiri ile bütünleşik kaynaklar arasında ―işaretle ve tıkla‖ yapılarak gezinmeyi sağlamak amacıyla tasarlanmış uygulama yazılımlarıdır. Daha önceleri webde gezinme ile sınırlı olan tarayıcılar, günümüzde son kullanıcıların bilgi arama, e-posta, çokluortam (multimedia) dosya transferi, tartışma grupları, günlükler (bloglar) ve diğer birçok internet temelli uygulamalar için kullandıkları evrensel bir yazılım platformu haline gelmiştir. Bu uygulama yazılımlarından Netscape, en çok tercih edilen arama motoru olan Google‘yi, ―varsayılan arama motoru‖ olarak kullanmaktadır. Bununla birlikte; Ask Jeeves, Look Smart, Lycos ve Overture gibi diğer popüler arama araçları ile de bağlantı sağlamaktadır. Günümüzde bilgi arama amacıyla arama motorlarının kullanılması, iş ve kişisel amaçlı internet, intranet ve extranet uygulamalarının vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Bu tür tarayıcılar ―evrensel istemci‖ olarak da adlandırılır. Bugün birçok insanın yaptığı ilk şey, elektronik postalarını kontrol etmektir. “e-Posta (e-Mail)”, paydaşların çalışma ve iletişim şeklini 270 PAYDAŞLARA FİNANSAL RAPORLAMADA YENİ TRENDLER değiştirmiştir. Artık milyonlarca uç kullanıcı, internet, intranet ya da ekstranet aracılığıyla elektronik mesajlar veya ekli dosyalar gönderip alarak birbirleriyle iletişime geçebilmek için e-posta yazılımı kullanmaktadır. Paydaşların veri ve bilgi iletişiminde kullanabildikleri bir başka araç olan; ―Anlık mesajlaşma (instant messaging-IM)‖, hızla büyüyen eposta/bilgisayar konferansı birleşiminden oluşan bir teknolojidir. Anlık mesajlaşma, dünya çapında milyonlarca internet kullanıcısı için standart bir elektronik mesajlaşma yöntemi haline gelmiştir. Anlık mesajlaşma yoluyla, profesyonel kişiler, arkadaş grupları ve kurumlar, elektronik mesajları gönderip alabilmektedirler. Paydaşların bilgiye ulaşma ve iletme araçlarından bir başkası olan, “Blog” olarak da kısaltılabilen ve “web log” ya da ―web günlüğü” olarak da kullanılabilen web günlüğü (weblog), belli bir konu hakkındaki yeni bilgilerle günlük ya da belli aralıklarla güncellenen tarihli bir ―log (günlük)‖ formatını kullanan kişisel ya da ticari olmayan bir merkezin ―web sitesi‖ dir. Bilgiler, site sahibi tarafından yazılabilir, diğer web sitelerinden ya da diğer kaynaklardan derlenebilir ya da e-posta yoluyla kullanıcılar tarafından toplanabilmektedir. Paydaşların günlük işlemlerinde sıkça kullandıkları ―kelime işlemci yazılımları”, metin yazma sürecini değişikliğe uğratmıştır. Kelime işlemci paketleri, kelimeler, kelime grupları, cümleler ve paragraflardan oluşan metin verisini elektronik olarak işleyerek mektup, anı, rapor v.b. dokümanların oluşturulmasını, düzenlenmesini, gözden geçirilmesini ve yazdırılmasını bilgisayar aracılığı ile gerçekleştirir. Microsoft Word, Lotus WordPro ve Corel WordPerfect gibi yaygın kullanılan kelime işlemci paketleri, masaüstü yayın kabiliyetleri sayesinde çok çeşitli ve işlevsel ve albenisi olan dökümanlar oluşturabilir. Bu paketler ayrıca dokümanları, internet ve intranet üzerinde web sayfası olarak yayınlamak amacıyla HTML (Hiper Text Markup Language-Hiper Metin Anlamlandırma Dili) formatına da dönüştürebilir. İşletmeler ve paydaşlar, profesyonelce yayınlanmış yayınlara benzeyen yayınlara benzeyen kendi materyallerini oluşturmak amacıyla ―masaüstü yayıncılık‖ yazılımlarını kullanmaktadırlar. Başka bir deyişle kendi bültenlerini, broşürlerini, el kitaplarını ve kitaplarını çeşitli formatlarda ve renklerde grafiklerle, resimlerle tasarlayıp yazdırabilmektedirler. Adobe PageMaker, Microsoft Publisher ve QuarkXpress gibi kelime işlemci paketler ve masaüstü yayıncılık paketleri, masaüstü yayın yapmak amacıyla kullanılabilir. 271 Adnan SEVİM Lotus 1-2-3, Microsoft Excel ve Corel QuattroPro gibi ―elektronik hesap tablosu‖ yazılım paketleri, esasen her işletme tarafından analiz, planlama ve modelleme yapmak amacıyla kullanılmaktadır. Bu tip yazılımlar sayesinde, kişisel bilgisayarlar ya da ağ sunucuları üzerinde depolanabilen ya da HTML formatına dönüştürülerek web üzerinde bir web sayfası ya da web dosyası olarak saklanabilen; satır ve sütunlardan oluşan çalışma kağıdı şeklinde bir elektronik hesap tablosu oluşturulabilmektedir. Elektronik bir hesap tablosu oluşturabilmek için, tablonun formatının belirlenmesini ve çalışma kağıdında kullanılacak bağıntıların (formüller) belirlenmesini gerekmektedir. Bilgisayar girdiler yanıt olarak, elektronik hesap tablosunda belirlenen formüllere bağlı olarak gerekli hesaplamaları yapar ve sonuçları istenen yerde hemen yayınlar ve gösterir. Ayrıca çoğu paket, elektronik hesap tablosu sonuçlarını çizelgeler ve grafik gösterimler şeklinde göstermeye de olanak sağlar. “Bireysel bilgi yönetimi yazılımı (Personal Information Management-PIM)”, paydaş verimliliği ve işbirliği için yaygın olarak kullanılan popüler bir yazılım paketidir. Aynı zamanda da, PDA v.b. avuç içi cihazlar için de popüler uygulamalardır. Lotus Organizer ve Microsoft Outlook gibi bireysel bilgi yönetimi yazılımları, uç kullanıcıların müşteriler ve ürünler hakkındaki bilgileri saklamalarını, organize etmelerini ve almalarını ya da randevuları, toplantıları ve yapılacak görevleri planlamalarını ve yönetmelerini sağlamaktadır. Bireysel bilgi yönetimi yazılımı, girilen verileri organize eder ve yapısı, çeşidi ve elde etmek istenilen bilgilere bağlı olarak çeşitli formatlardaki bilgileri elde eder. “Sanal Katılım Yazılımı (Groupware)”, çalışma gruplarının ve takımlarının, grup görevlerini yerine getirmek üzere işbirliği yapmalarına olanak sağlayan yazılımdır. Sanal katılım yazılımı, çeşitli yazılım özelliklerini ve işlevlerini, işbirliğini kolaylaştırmak amacıyla birleştiren genel amaçlı bir uygulama yazılımı kategorisindedir. Örneğin, Lotus Notes, Novell GroupWise ve Microsoft Exchange gibi groupware ürünleri, elektronik posta, tartışma grupları ve veritabanları, planlama, görev yönetimi, veri, ses ve videokonferans yoluyla işbirliğini desteklemektedir. Sanal katılım yazılım ürünleri, internet, intranet ve ekstranet üzerinden, dünyanın herhangi bir yerinde bulunan ―sanal takımlar” için global olarak işbirliğini olanaklı kılar. 272 PAYDAŞLARA FİNANSAL RAPORLAMADA YENİ TRENDLER 5. PAYDAŞLARA TRENDLER FİNANSAL RAPORLAMADA YENİ Günümüzde intranet, ekstranet ve özellikle internet altyapısının geldiği son nokta itibariyle, işletmede üretilen bilgilerin doğru, güvenilir ve zamanlı olarak paydaşlara iletilmesinde EDI, XML ve XBRL gibi çağdaş araçlar kullanılmaktadır ve bu araçlar bu çalışmada yeni trendler olarak nitelendirilmektedir. Şimdi bu çağdaş araçları açıklayalım. 5.1. Elektronik Veri Değişimi (Electronic Data Interchange-EDI) Günümüzde “e-ticaret” adıyla yaygınlaşan elektronik ticaret, aslında farklı bir şekilde bilgisayarların kablolar ve uydular aracılığıyla birbirine bağlanmasından kısa bir süre sonra kendine iş dünyasında uygulama alanı bulmuştur. Yaklaşık yirmi yıldır özellikle bazı sektörlerde standart dokümanların işletmeler arasında elektronik olarak iletilmesi ve karşılıklı değişiminde EDI uygulamaları yoğun olarak kullanılmaktadır22. Bilgisayar çağının başlangıcından önce, işletme içi ve dışı faaliyetlerde ve özellikle ürün ve hizmetlerin tedariki ve satışı işlemleri yoğun olarak kağıt kullanımını gerektirmekteydi. Satın alma emirleri, sipariş fişleri, irsaliyeler, faturalar, taşıma dokümanları v.b. belgeler çok sayıda kopyadan oluşan kağıtlara işleniyordu. İmzalı ve onaylı bu kopyalar, belirli bir süre dosyalarda saklanıyor, ilgili taraflara gönderiliyor ve çeşitli şekillerde kayıt altına alınıyordu. Satın alma ve satış faaliyetleri ile ilgili yazışmalar; üretim, lojistik, muhasebe, finansman, insan kaynakları ve diğer tüm departmanları dolaşıyor sonra da çoğaltılıyordu. Ayrıca, her işletme için değişiklik gösteren bu dokümanlar standart bir formatta değildi. Dokümanların standart olmaması, gelen satın alma emirlerinin işletmenin satış emri formuna dönüştürülmesi gibi durumlarda süreç uzuyordu. 1960‘lı yıllarda büyük işletmeler, adeta dağlar kadar olan yazışmalarla başa çıkabilmek için çok sayıda personel istihdam etmek durumunda kalmışlardı. Bu durumun maliyeti ve diğer etkileri yöneticileri alarma geçirmişti. Bütün bu dokümanların elektronik ortama aktarılması nedeniyle, Elektronik Veri İşleme (Electronic Data Processing-EDP) yöneticilere cazip gelmeye başlamıştır. 1960‘lı yılların sonlarında standart yazışmaların elektronik ortama geçmesi fikri ulaştırma endüstrisinde gelişmeye başlamıştır. Böylece EDP dönemi başlamıştır. Sonraki yıllarda daha fazla özelliğe sahip ve daha 22 Yasin Altaş, ―Elektronik Veri Değişimi (EDI)‖, http://www.bilgiyonetimi.org/cm/pages/mkl_gos.php?nt=504 (E.T.:20.11.2008) 273 Adnan SEVİM fazla yetenekleri olan EDI gündeme gelmiş ve 1970‘lerde Elektronik uygulamaların belirleyicisi olmuştur. Akredite Standartlar Komitesi‘ne (Accredited Standards CommitteeASC) göre, EDI‘nin resmi tanımı şöyledir:23 ―EDI; faaliyetlere ilişkin bilgisayarla işlenebilir ve yapılandırılmış formattaki verilerin işletme içinde ya da işletmeler arasında (şubeler ya da aracılar dahil) bilgisayar destekli uygulamalarla yeniden şifrelemeye gerek kalmadan bir ortamdan başka bir ortama hareketidir‖. Bu tanım EDI‘nin çeşitli benzersiz özelliklerini ifade etmektedir. İşle ilgili veriler elektronik ortamda yeniden şifrelemeye gerek duyulmadan, ağ ve/ya da depolama araçlarının yardımıyla insanların müdahalesine gerek duymadan bir ortamdan başka bir ortama ulaştırılabilmektedir. Verilerin işlenmesi, özel olarak bu iş için tasarlanmış olan uygulamalar sayesinde gerçekleşmektedir. EDI ile diğer e-ticaret biçimleri arasındaki belirleyici fark, verilerin yapılandırılmış biçimde olmasıdır. Yazılı dokümanlar, e-posta ya da faksın kendine özgü ve evrensel anlamda genel kabul görmüş bir formatı bulunmamaktadır. Bu iletişim biçimleri insan eliyle, bilgisayarlarla ya da ikisi bir arada kullanılarak gerçekleştirilmektedir. EDI‘de iletişim içerisindeki bilgisayarlar birbirlerini anladıkları için insan müdahalesine gereksinim duyulmamaktadır. Bunun anlamı, veriler önceden biçimlendirilirken daha önce kabul edilmiş standart formatlara uygun olarak hazırlanmış olmalarıdır. Aşağıdaki Şekil 4‘de EDI ve diğer iletişim biçimleri görülmektedir24. 23 24 www.x12.org (E.T.: 10.06.2008) Deshmukh, a.g.e., p.89. 274 PAYDAŞLARA FİNANSAL RAPORLAMADA YENİ TRENDLER Şekil 4: EDI ve Diğer İletişim Şekilleri Veri Yapısı Yapılandırılmamış Standart Oluşturma Formatlar Yapılandırılmış Endüstri Formatları Özel Barkodlar Kağıt Faks e- Posta /FTP Borç/Kredi Kartları e-Ticaret EDI/EFT EDI‘nin etkin bir şekilde uygulanabilmesi ancak işletmenin alt yapısının hazır olması ile mümkün olabilir. Bu altyapı; çevirici yazılımları, iletişim yazılımları, veri transferi ve güvenliği için donanım ile yasal ticari ortaklık sözleşmelerinden oluşmaktadır. Süreç, elektronik ortamda satın alma emri ya da sevk belgeleri gibi gerekli dokümanları hazırlayan muhasebe yazılımıyla başlamaktadır. Bu süreç aynı zamanda EDI yazılımında oluşturulan dokümanlar için de geçerlidir. Ancak, kağıt kullanımı EDI sisteminin faydalarını olumsuz yönde etkilemektedir25. EDI‘ye ilişkin yasal ticari sözleşmeler ticari ortaklar arasında gerçekleştirilmektedir. Bu sözleşmeler, kağıt üzerinde yapılan EDI sözleşmelerinin yasal statüye kavuşmasından daha önceye dayanmaktadır. Günümüzde ticaret hukukunun EDI işlemlerine henüz ayak uyduramaması hayli şaşırtıcı bir durumdur. Ancak, ticari sözleşmeler bu boşluğu doldurmakta ve EDI işlemlerine yasal bir zemin teşkil etmektedir. Ticari sözleşmeler, aynı zamanda dijital ortamda oluşabilecek anlaşmazlıkları ortadan kaldırma amacına da hizmet etmektedir. Herhangi bir kapsamlı ―EDI Yasası‖ olmadığı için ticari sözleşmeler kendine özgü özellikleri taşımaktadır. 25 Deshmukh, a.g.e., p.96. 275 Adnan SEVİM EDI, işletmelere satın alma ve satış dokümanlarının elektronik ortamda transfer edilmesini sağlamaktadır. Ancak, EDI‘nin bazı yararları göz ardı edilmekte ve ödeme ve tahsilat sürecine ilişkin işlemler kağıt dokümanlarla yapılmaktadır. Bu eksiklikleri gidererek FEDI işletmelere; tahsilat ve ödemeleri yapma, havale ve diğer masraf bilgilerini dijital ortamda sunma ve böylece alacakların ve borçların takip edilmesi olanağı sağlamaktadır. Zorlu EDI veri biçimlendirme kuralları, elektronik fon transferlerine uygulanmakta ve böylece FEDI adını almaktadır. Transfer edilebilen dosya türleri; havale bilgileri, ödeme ve çek detayları, hesap analizi, makbuzlar ile kredi bilgileri ve elektronik bilgileri içermektedir. FEDI zaman zaman EDI döngüsünün kapanması olarak görülmektedir. Bu çerçevede FEDI şu şekilde tanımlanmaktadır26: ―FEDI, bankalar ile müşterileri ya da ortakları arasında ödemelerin transferi, ödemelerle ilgili bilgiler ve diğer finansal dokümanların standart hale getirilerek bilgisayar tarafından okunabilmesidir‖. FEDI; fonlar ve havale ile ilgili bilgilerin transferiyle ilgilenmektedir. Bu nedenle, en azından bir, genelde iki bankanın finansal aracılığını gerektirmektedir. Uzun yıllardır bankalar kendi aralarında fonları EFT aracılığı ile transfer etmektedirler. FEDI‘nin temelleri EFT‘ye dayandığı için FEDI‘yi anlamak için öncelikle EFT‘nin işleyişini incelemek gerekmektedir. EFT yalnızca bir transfer bilgisi değil, aynı zamanda parasal değerlerin transfer edilmesidir. Günümüzde geliştirilen yeni nesil yazılımlar Rezerve Ulaşım Kanalının (Reverse Access Channel-ACH) muhasebe yazılımları ile uyumlu olmasını sağlamakta ve XML standartları bu transferlerin anlaşılabilir ve basit olmasını sağlamaktadır. Gelecek nesil yazılımların bu yönde gelişmesi beklenmektedir. Teknolojik alandaki bu tür gelişmeler; kağıt ve EDI, kağıt ve FEDI ve yalnızca FEDI iş süreçlerinin yeniden düzenlenmesine ve gelişimine de katkıda bulunmaktadır. Bu konuda bilinen en iyi örnekler; faturasız işlemler, kendi kendine faturalama, makbuz üzerinden ödeme v.b.‘dir. Örneğin; bu uygulamalar otomotiv ve elektronik gibi üretim işletmeleri ve onların tedarikçileri tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu sistem, mal ve hizmetler için önceden pazarlıkla anlaşılmış fiyata 26 D. Ferguson, ―Financial EDI: A required business practice before the turn of the Century‖, Fundamentals of Electronic Commerce Handout, Proceedings Financial Electronic Commerce Conference, Chicago, April 2000. 276 of PAYDAŞLARA FİNANSAL RAPORLAMADA YENİ TRENDLER dayanmaktadır. Fiyat; fiyat listeleri, kataloglar ya da üzerinde anlaşılmış raf ömrü kullanılarak belirlenmektedir. Satın alma emri genellikle alıcının miktar, fiyat, nakliye, vergi ve diğer çeşitli fatura unsurlarını EDI aracılığıyla göndererek başlamaktadır. Tedarikçi satın alma emrini EDI standartlarını kullanarak onaylamaktadır. Ürünler yükleme belgelerinde ayrıntılı olarak kalemlere ayrılıp, satış emirleri ya da sözleşmelerde yer almaktadır. Yükleme belgeleri de yine EDI standartları ve satış emirleri ile onaylanmaktadır. EDI‘nin kağıt yerine elektronik işlemleri getirmesi, iş akışının yapısını ve bilgi üretme sürecini değiştirmiştir. EDI projelerinin hayata geçmesi birkaç yıl almaktadır. Ancak, bu yılların ardından önemli faydalar elde edilmeye başlanmaktadır. Diğer karmaşık teknolojik çözümlerde olduğu gibi EDI, fayda ve maliyetin her ikisini de uygulayıcılara yüklemektedir. EDI projelerinin karmaşıklığı nedeniyle, bu fayda ve maliyetleri sınıflandırmak güçleşmektedir. EDI‘nin fayda ve maliyetlerini tam olarak hesaplayabilmek son derece zordur. Herhangi bir sihirli formül bulunmadığı gibi, farklı işletmeler bu hesabı yapabilmek için farklı teknikler kullanmaktadırlar. Faydaları sayısallaştırmak zorken, maliyetler birkaç yüz ile birkaç milyon dolar arasında değişebilmektedir. Birçok durumda karar yöneticilerin öngörüsüne ve tecrübesine kalmaktadır. Bu nedenle, EDI‘nın fayda ve maliyetleri aşağıdaki gibi özetlemek mümkün olabilmektedir27: 27 Veri doğruluğundaki artış, Müşteri hizmetlerinde iyileşme, Yazım ve veri giriş hatalarının azalması, Bilgiye daha hızlı ulaşım, Gönderim süresinde azalma, Yönetimin veri iletişimine daha az zaman ayırması, Nakit yönetimi ve ödeme uygulamalarında gelişme, Stok maliyetinde azalma olarak sıralanabilir. Deshmukh, a.g.e., p.122-125. 277 Adnan SEVİM EDI‘nin maliyetleri; Donanım maliyetleri, Yazılım maliyetleri, Mevcut iş akışındaki değişikliklerin yarattığı maliyetler, Eğitim maliyeti, Ticari ortak maliyetleri, Yönetim giderleri, İletişim giderleri, Prosedür tekrarlarıdır. Günümüzde EDI‘nin internet ve e-ticaret çağına uyumlu hale getirilmesine gereksinim duyulmaktadır. Bu güncelleme, EDI‘nin oturmuş sağlam temellerini koruyarak; açık standartlar, analitik yetenekler ve kullanım kolaylığı getirmelidir. EDI mesajlarının Genişletilebilir Raporlama Dili (eXtensible Reporting Language-XML) formatına dönüştürülmesini öngören düşüncenin arkasında XML ve EDI yatmaktadır. XML, her bir EDI işleminde Belge Türü Tanımları‘nın (Document Type Definition-DTD) ya da XML şemalarının geliştirilmesinde kullanılmaktadır. EDI kodları, XML formatının ve biçimsel özelliklerinin oluşturulmasına yardımcı olmaktadır. XML biçimlendirme bilgileri, kullanıcıların EDI bilgilerini mevcut biçimde görmelerine olanak sağlamaktadır. Böylece satış emirleri, kataloglar ya da sağlık primi gibi çeşitli doküman ve formlar olduğu şekilde görülmektedir. Bu kabiliyet, işletme dokümanları ve işlem temelli bilgilerin transferini desteklemektedir. Öte yandan, EDI‘ye özgü bilgiler JAVA gibi programlama dilleri kullanılarak, XML formatında seçilip çıkarılabilmekte ve EDI‘nin işlemesi için makinelere aktarılmaktadır28. XML etiketi, XML/EDI‘nin yalnızca başlangıcıdır. Günümüzde endüstri, devlet ve standart oluşturan kurumlar tarafından genel kabul görmüş olan standart bir altyapı geliştirilmesine gereksinim duyulmaktadır. Bu gereksinime bağlı olarak, bu alanda gelişim başlamıştır ve EDI‘yi daha esnek ve dinamik hale getirmek için kavramsal çerçeve sunan beş farklı teknoloji önerilmiştir. Bu teknolojiler; ―XML‖, ―EDI‖, ―bilgi şablonları‖, ―yazılım acenteleri‖ ve ―küresel veri ambarları‖dır. 28 Deshmukh, a.g.e., p.111. 278 PAYDAŞLARA FİNANSAL RAPORLAMADA YENİ TRENDLER XML ve EDI sürekli gelişmekte ve çok büyük bir gelişme potansiyeline sahiptir. XML ve EDI standartlarının gelişim süreci; işletmelerin, EDI ve internet standartları oluşturan kuruluşların, devlet ve akademik çevrelerin belki de yıllarca sürecek işbirliği ve çabaları ile gerçekleştirilebilecektir. 1998 yılında küresel EDI cirosu; yazılım, donanım, hizmetler ve iletişim ücretleri dahil tahminen 12 milyar dolar civarındaydı. Global olarak yaklaşık 350.000 işletme ve ABD‘deki 10 milyon şirketin % 6‘sı EDI sistemi içerisinde yer almaktadır. 2000 yılı itibariyle EDI‘nin kağıt kullanımını geçeceği ve büyük ya da orta ölçekli işletmelerde veri değişiminde büyük oranda kullanılacağı öngörülmüştür. Bazı tahminlere göre EDI işlemleri 2003 yılında 1 trilyon dolar seviyesine ulaşmış ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak katlanarak büyüyecektir. Bundan sonraki dönemde de EDI‘ye ilişkin büyük yatırımların devam edeceği görülmektedir29. Günümüzde e-devrim sayesinde açık standartlardan vazgeçilmiş, iletişimde internet kullanılmaya başlanmıştır. Bir işletmenin yaptığını diğer işletmelerin izlemesi, küçük işletmeler için EDI‘yi kullanma anlamına gelmektedir. Bundan böyle EDI trendlerindeki gelişmeler gelecekteki uygulamaları yönlendirecektir. Uzmanlara göre yakın gelecekte XML, web tabanlı EDI ve düşük maliyetli EDI çözümleri büyük önem kazanacaktır. Özellikle XML kullanımı, katı ve statik EDI yapısının esnek ve dinamik olmasını sağlayacaktır. Bu durum henüz yeni yeni görülmeye başlansa da, gelecekte çok hızlı bir artış gösterecektir. XML temelli altyapı henüz emekleme aşamasında olup, güç kazanması biraz zaman alacaktır. İşletmelerin çoğu kendini kanıtlamamış yeni teknolojileri uygulama konusunda ağırdan almakta ve mevcut geleneksel EDI yapılarını korumaktadır30. 5.2. Genişletilebilir Biçimleme Dili (eXtensible Markup Language -XML) Standart Genellenebilir Biçimleme Dili (Standard Generalized Markup Language-SGML) ilk olarak ortaya çıkan biçimleme (Markup) 29 30 Deshmukh, a.g.e., p.126. Sevim, a.g.e., s.71. 279 Adnan SEVİM dilidir. Bugün kullanılan birçok biçimleme dilinin geçmişi SGML‘ye dayanmaktadır. Biçimleme dil yapısının nasıl olduğunu anlamak için önce biçimselliğin ne olduğunu anlamak gerekmektedir. Biçimsel ifadesi; aynı zamanda biçime dayanan, biçimle ilgili, şekle ait, şekli, formel olarak da tanımlanır ve bir dokümanın içeriğini değil ondaki gösterimleri ifade eder31. İçerik, dokümandaki bilgiye karşı gelmektedir. Örneğin; finansal veri, ürün özellikleri, haberler, kataloglar ve diğer şeyler gibi. Biçimler ise karakter ve sembollerin dizimiyle oluşur ve dokümanların içine bilgilerin belli türde tanımlanmasını sağlar. Biçimsel ifadeler elektronik dokümanlarda tek bir yapıya sahip değildir. Dokümanda yer alan başlıklar, noktalama işaretleri ve paragraflar gibi içeriğin özellikleri hakkında bilgi sağlamaktadır. Aynı zamanda XML; ek açıklamalar, alt çizgiler ya da özel semboller ve özel gösterim şekilleri tanımlar. Elektronik dokümanlarda da biçimsel diller aynı bu şekilde içerik hakkında bilgi elde etmede özel yapılar kullanır. Biçimsel (Markup) dilin prosedür ve tanımlayıcı olmak üzere iki türü vardır. Prosedür biçimsel belgenin nasıl işleneceğini ve biçimlendirileceğini tanımlar. Bunlar yazılımın getirdiği tanımlamalardır. Örneğin Microsoft Word ya da WordPerfect‘de yer alan “yazıyı sağa hizala”, “bir satır atla”, ―yeni satırdan başla‖ gibi ifadelerdir. Bu tanımlamalar bilgi içermez, yalnızca biçimsel düzenlemeler gerçekleştirir. İşletmeler; metin, resim, veritabanı ve elektronik tablo dosyalarını ile diğer dokümanlarını, örgütün farklı bölümleri ve bilgisayar sistemleri için değişik formatlarda saklamaktadır. Bunlar, genellikle biçimsel yapıdadır ve birbiriyle ortak bir veri yönetimi sisteminde kullanılma olasılıkları yoktur. Tanımlayıcı biçimsel yapılar ise verileri mantıksal bir yapıda oluşturmaktadır. Tanımlayıcı biçimsel yapının temelinde, verilerin dosyanın sitil yapısından ayrı olarak saklanması yatmaktadır. Tanımlayıcı biçimsel yapılarda doküman yapısındaki düzenlemeler için etiketler (tag) kullanır. Bu etiketler, kendilerinden önce ya da sonra gelen ifadeler için tanımlamalar gerçekleştirir. Örneğin; <para> ifadesi, kendinden sonraki içeriğin bir paragraf olduğunun ya da kendinden önceki ifadenin paragrafının burada kapandığı anlamına gelebilir. Bu tanılamalar aynı zamanda HTML, PDF gibi farklı türlerde içeriğin gösterimi içinde kullanılabilir. Bununla birlikte kişiler içinde anlaşılabilir bir yapı içerdiğinden, hem yazılımların hem de kişilerin anlayabileceği basit bir biçim içermektedir. Basit yapılar kolay anlaşılmasına 31 Deshmukh, a.g.e., pp.44-48. 280 PAYDAŞLARA FİNANSAL RAPORLAMADA YENİ TRENDLER karşın, büyük ve karmaşık yapıların anlaşılması ve analiz edilmesi oldukça zordur. SGML gibi XML de bir biçimsel dildir. Fakat SGML‘nin karmaşık yapısından arındırılmıştır. Aslında XML, SGML'nin bir alt kümesidir. XML, belge türlerini tanımlamak için kolaylık sağlar. Anlamak ve programlamak için daha kolaydır. Aynı zamanda internet ortamı için daha uyumludur. XML genişletilebilir ve özelleştirilebilir bir yapıdadır. HTML‘deki gibi sabit tanımlamalardan uzak bir yapıdadır. XML sunuculardan tarayıcılara, bir uygulamadan başka bir uygulamaya ya da bir makineden başka bir makineye veri transferine de olanak sağlamaktadır. Bu gün internet dünya çapında hızla yaygınlaşmış ve bir bilgi merkezi haline gelmiştir. Bilgi ve veri kaynakları, özgürce bilgiye ulaşmak isteyen her kesin erişimine açıktır. Günümüzde kuruluşlar internetin sağladığı olanaklar ile farklı coğrafi bölgelerde ve ülkelerde işbirliği içinde departman bazlı faaliyetlerini etkin olarak sürdürebilmektedir. ERP II ve İşletme Ticaret Uygulamaları (Enterprise Commerce Applications-ECM) gelecekte, ulusal ve uluslararası işbirliğinin habercisi olmuştur. Veri akışının genel bir işleyişi yoktur. Genellikle sistemlerin yapıları kendilerine özgü olduğundan, bütün sistemler birbirlerini kolaylıkla anlayamazlar. Bu nedenle verilerin kolaylıkla anlaşılması ve analize uygun hale getirilmesi zordur32. Verilerin anlamlı bir biçimde düzenlenmesi amacıyla, özel donanımlara ve yazılımlara gereksinim duyulmaktadır. Aksi takdirde veri topluluklarından belirli bir anlam çıkarma olanağı bulunmamaktadır. Bu sorun yalnızca internetten kaynaklanmamaktadır ve tüm platformlar için önemli bir sorundur. Yeni bir bilgi üretmek, büyük maliyetler gerektirmektedir. Oluşturulan bu bilgiler, bilgisayar sistemlerinde değişik formatlarda kayıt altına alınmaktadır. Bu farklı kayıt biçimleri; veri erişiminde, verilerin analiz edilip araştırılmasında ve düzenlemesinde birçok sorunlara neden olmaktadır. Bu sorunların çözülebilmesi ve verilerin farklı yazılım ve donanım platformlarında yönetilebilmesi için bilgi teknolojisi ürün ve hizmetlerini bütünleyen çözümlere gereksinim duyulmaktadır. Bu çözümlerden ilki, çözümün kullanıcılar tarafından kolaylıkla anlaşılabilmesidir. İkincisi; kullanıcıların veri ve bilgileri kolaylıkla veri 32 Deshmukh, a.g.e., pp.42-44. 281 Adnan SEVİM tabanı, metin belgesi ya da daha farklı formatlarda kaydedebilmesidir. Üçüncüsü; veri ve bilgilerin kullanıcılar tarafından kolaylıkla elde edilebilmesidir. Son olarak da bu tip bir çözümün değişik formatlarda metin belgesi, ekran görüntüsü, internet, cd/dvd formatları gibi farklı formatlarda çıktı verebilmesidir33. Genişletilebilir bir biçimsel dil olarak XML, bu tür gereksinimlerin karşılanabilmesi amacıyla tasarlanmıştır. Bilgi yönetimi ile ilgili sorunların kısa bir zaman çerçevesinde çözülmesini beklemek doğru bir yaklaşım olmaz. Ancak XML, bu tür sorunların çözümü ve internet üzerinden veri tanımlama ve devrim niteliğinde atılmış ilk ve önemli bir adım olmuştur. XML‘in gelişimi son yıllarda büyük bir ivme kazanmıştır. Büyük yazılım tedarikçileri, XML yapısını kullanan yeni ürünler geliştirmiş ve bu yapıyı desteklemişlerdir. Microsoft‘un CEO‘su olan Ballmer‘in, ―XML yapısının gelişmesi ve yaygınlaşması üzerine bütün kaynaklarımızı kullanmaktayız ve bunun bütün firmalara yayılacağını düşünmekteyiz‖ şeklindeki konuşması, yapının hızla gelişmesinin arkasında duran gücü göstermektedir34. XML; bilimsel, matematiksel, dini ve elbette ki iş dünyası ile ilgili çalışmalarda geniş bir uygulama potansiyeline sahiptir. XML tabanlı birçok yazılım online ticaret, üretim, EDI, elektronik ödeme sistemleri, finansal veri transferi gibi birkaç örneğini verebileceğimiz çok farklı iş alanlarını etkilemektedir. Aynı zamanda muhasebe, finans, reklamcılık, pazarlama ve üretim gibi farklı alanların birbiriyle ilişkileri üzerine de etki etmektedir. Genişletilebilir İşletme Raporlama Dili (eXtensible Business Reporting Language-XBRL) bir XML uygulamasıdır. İşletme performans raporları ve finansal raporlar, muhasebe kayıtları ve diğer finansal verilerin bilgisayar yazılımında belli bir formatta düzenlenmesi ile oluşturulabilmektedir. XBRL, standart raporlardaki verileri dijital ortamdaki elektronik veri haline dönüştürmektedir. İşletmecilik dünyasında fiyat ve vergi oranı gibi finansal bilgileri içeren raporların kolaylıkla anlaşılabilmesi ve analiz edilebilmesi için standart bir yapı mevcut değildir. XBRL, bu standart yapının oluşturulması ve gerekli raporlamaların düzenlenebilmesi için gerekli bir alt yapı oluşturmaktadır. XBRL finansal raporlama amacıyla, dünya çapında kabul edilmiş bir formattır ve birçok kurum ve kuruluş tarafından kullanılmakta ve desteklenmektedir35. 33 34 35 Deshmukh, a.g.e., p.43. Deshmukh, a.g.e., p.43. Sevim, a.g.e., ss.83-84. 282 PAYDAŞLARA FİNANSAL RAPORLAMADA YENİ TRENDLER Aslında XML çok yönlü bir dildir ve yalnızca yukarıda yaptığımız açıklamalar ile sınırlı değildir. XML, dokümanlar için fiziksel değil mantıksal bir yapı sağlamaktadır. XML dosyası farklı alanlarda barınabilir ve XML dokümana tahsis edilen bir alan sınırlaması gerektirmez. Bununla birlikte XML, bir programlama dili ve çalıştırılabilir bir dosya değildir. Ayrıca XML dosyası, yalnızca farklı dillerle yazılmış programlar tarafından da işlenebilmektedir. XML‘in kullanıldığı birçok alan vardır. Bunlardan bazılarını aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür36: Veritabanları depolamak, Belgeleri yapılandırmak, Vektörel grafikleri depolamak, Çokluortam (multimedia) sunumlarını tanımak, Kanalları tanımlamak, Yazılım paketlerini ve bunların entegrasyonunu tanımlamak, Web üzerinde uygulamalar arasında XML tabanlı iletileri kullanarak açık ve genişletilebilir bir yöntemle haberleşmek, E-posta ile elektronik kartvizit göndermek, Finansal bilgi alış-verişinde bulunmak, İştanımları ve özgeçmişleri iletmek, Web‘deki matematiksel formülleri ve bilimsel içeriği biçimlendirmek, Moleküler yapıları tanımlamak, DNA, RNA ve protein sırası bilgisini kodlamak ve görüntülemek, Astronomi bilgilerini iletmek, Müzik notaları yazmak, Lojistik uygulamaları için yol bilgisi sağlamak, Yasal belgeleri toplamak ve elektronik ortamda iletmek şeklinde sıralanabilir. XML, bir metin belgesinin farklı yapıda oluşturulmuş bir biçimidir. Farklı dillerin kullanıldığı ve birbirinden farklı sistemlerin var olduğu bilgi 36 Seçil Yalaz-Ahmet Kaya, ―XML İşaretleme Dilinin Etkinilği Üzerine Bir Çalışma‖, Akademik Bilişim Kongresi, Harran Üniversitesi, Şanlıurfa, 11-13 Şubat 2009, ss.4-5. 283 Adnan SEVİM teknolojileri alanında XML‘in hızla gelişmesi ve yaygınlaşması gündemdeki önemini korumaktadır37. XML modüler yapılı bir dildir ve kapasitesini genişletebilecek teknolojilere sahiptir. Aşağıdaki Şekil 5‘te XML uygulaması ve onu bütünleyen teknolojiler yer görülmektedir38 : Şekil 22: XML Uygulaması ve Bütünleyen Teknolojiler Şirketler Borsa Doküman İşleme Sistemi Açıklama Bilgisi XML Dosyala Medi rı aWeb HTML XSLT XML’e Dönüştürme XML HTML XML Files XML artan bir hızla güvenlik uygulamalarında da kullanılmaya başlanmıştır. XML bu alandaki içerikler için ―XML İmza (Dijital İmza)‖ olarak kullanılır. Gizlilik Tercihleri Platformu (Platform for Privacy Preferences-P3P),39 internet ortamında kullanılan bir gizlilik yapısıdır. Bu yapıda XML tabanlı şifrelenmiş veriler kullanılmaktadır. XML‘in ortaya çıkışı çok yeni olmasına karşın, hızla gelişmiş ve yaygınlaşmıştır. Özellikle internet ve internet temelli işlemlerde yeni bir trend yaratmıştır. XML‘in kullanıcılara sağladığı katkıları aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür40: 37 38 39 40 XML ile finansal bilgilerin internet üzerinden alış verişi sağlanmaktadır. Günümüzde artık hepimizin sıklıkla duyduğu elektronik iş kavramı açısından ele alındığında; XML‘in birçok önemli işlevi yerine getirdiği görülmektedir. Söz konusu bu işlevler Sevim, a.g.e., s.96. Deshmukh, a.g.e., p.60. http://www.w3.org/P3P/ (E.T.: 28.01.2009) Sevim, a.g.e., ss.101-102; Yalaz-Kaya, a.g.e., ss.5-6. 284 PAYDAŞLARA FİNANSAL RAPORLAMADA YENİ TRENDLER ile XML, geleceğin “elektronik iş dili” olarak yeni bir misyon üstlenmektedir. XML verilerin paylaşımını kolaylaştırmaktadır. XML, veriyi düz metin formatında saklayabildiği için, onları paylaştırma konusunda da hem yazılım hem de donanımdan bağımsız hareket edebilme olanağı sunmaktadır. Bu sayede, farklı uygulamalarda hareket eden farklı veri türleriyle çalışmak daha da kolaylaşır. Ayrıca işletim sistemlerinin gelişmesi nedeniyle XML; istemci, sunucu ve uygulama gibi dışsal faktörlerden de asgari düzeyde etkilenmektedir. XML, SGML yapısının bir alt kümesidir. Güçlü ve esnek bir yapıya sahiptir. XML, programlama dillerinden bağımsız bir yapıdır ve farklı programlama dilleriyle birlikte çalışabilir. XML ile verilerin depolanması sağlanır. Verilerin dosyalarda ya da veritabanlarında saklanması amacıyla da kullanılabilir. XML, işletmelere gereksinimleri doğrultusunda biçimsel dil oluşturma olanağı sağlar. XML oluşturmak kolaydır ve uygulamalar kullanıcı dostudur. XML, web işlemleri için uygun bir yapıdadır. Bu da farklı e-ticaret uygulamaları ve e-ERP uygulamaları için olumlu bir etkendir. XML, kullanıcılar tarafından kolay anlaşılabilir bir yapıdadır. XML, W3C tarafından desteklenmektedir ve yapılar standart olarak yayınlanmaktadır. Finansal alanda, bankalar arasında, stok değişimlerinde, borsa, muhasebe ve ERP uygulamalarında veri transferi için kullanılmaktadır. Çok dilli belgeleri ve Unicode‘u destekleyen XML, uygulamaların uluslararası hale getirilmesinde önemli avantaj sağlamaktadır. 5.3. Genişletilebilir İşletme Raporlama Dili (eXtensible Business Reporting Language -XBRL) Günümüzde işletmecilik dünyasında çığır açan dijital bir dil olan XBRL, işletme ve finansal raporlarının hazırlanmasında ve değişiminde köklü değişiklik yaratmıştır. XBRL, internet dahil bütün yazılım ve teknolojileri kullanarak finansal raproların değişimi sağlayan XML tabanlı 285 Adnan SEVİM biçimsel bir dildir41. Genişletilebilir Finansal Raporlama Modeli Dili (eXtensible Business Reporting Language-XBRL) olarak bilinen XBRL, muhasebe ve finans dünyasında yeni bir heyecan yaratmıştır. XBRL girişimi, ilk olarak Amerikan Sertifikalı Kamu Muhasebecileri Enstitüsü‘nün (American Institute of Certified Public Accountants-AICPA) katkılarıyla 1999 yılında başlamıştır. Bu projenin potansiyeli kısa sürede anlaşılmış ve bu alandaki gelişmeleri koordine etmek üzere ―www.xbrl.org‖ web sitesi oluşturulmuştur42. ―www.xbrl.org‖ günümüzde ―XBRL International‖ olarak adlandırılan uluslar arası bağımsız bir kuruluştur ve uluslararası arenada XBRL standartlarını desteklemektedir. Kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan XBRL International; işletmeleri, başlıca ulusal muhasebe kuruluşlarını, yazılım satıcılarını, kar amacı gütmeyen kuruluşlar ile kamu kurum ve kuruluşlarını temsil eden 170 üyeden oluşmaktadır. XBRL International, XBRL 2,0 ve 2,1 sürümlerini geliştirmiştir. Bu ve diğer ikincil özellikler kamuda telif hakkından muaftır ve herhangi bir kullanıcıya ücretsiz olarak lisanslanmaktadır. XBRL, XML‘nin finansal raporlama alanındaki bir uygulamasıdır. XBRL genel kabul görmüş finansal raporlama standartlarını kullanır, otomatik kur değişimine olanak verir ve bütün yazılım ve teknolojilere bağlı olarak güvenilir finansal raporları üretmektedir. Finansal raporlama; işletmelerden yatırımcılar, resmi kurumlara, yatırımcılara ve finansal analistlere sunulan temel ve ek finansal raporları, yıllık faaliyet raporlarını ve sermaye piyasasına sunulan raporları içermektedir43. Bu raporlarda üretilen bilgiler kapsamlıdır. Ancak sermaye piyasasındaki yatırımcılara hisse senetleri fiyatlarına kadar detaylı bilgi sunmaz. Bilgiler, genel kabul görmüş ilke ve standartlara göre sunulmaktadır. Bu bilgileri sunan farklı yazılımlar mevcuttur. XBRL işlem odaklı değil, raporlama odaklıdır. XBRL, işletmeleri, muhasebe uzmanlarını, veri ve bilgi toplayıcılarını, yatırımcıları, muhasebe yazılım tedarikçilerini ve diğer kullanıcıları içeren finansal tedarik zincirine dönüştürmeyi amaçlamaktadır. Biçimsel bir dil olması nedeniyle, öncelikle XBRL‘nin yapısıyla ilgili biçimsel tanımların ve doğrulamaları gerçekleştirecek araçların önemi büyüktür. Bu nedenle, XBRL dokümanlarının oluşturulması, değiştirilmesi, transfer edilmesi ve ek teknolojilerin iyi bilinmesi gerekmektedir44. 41 42 43 44 http://www.aicpa.org/pubs/cpaltr/may2002/supps/audit6.htm http://www.aicpa.org/pubs/cpaltr/may2002/supps/audit6.htm Deshmukh, a.g.e., p.63. Sevim, a.g.e., s.104. 286 (E.T.:11.12.2009) (E.T.:11.12.2009) PAYDAŞLARA FİNANSAL RAPORLAMADA YENİ TRENDLER Aşağıdaki Şekil 6‘da XBRL‘nin yapısı ve işleyişine ilişkin bir örnek yer almaktadır45. Şekil 6: Microsoft XBRL Oluşturucusu Akış Çizeneği Veri İnceleme & Dipnot ekleme Düzenleyici Dökümanlar XBRL Uygulaması Fiili SAP MARS Veriler 800 Gb Finansal Veri SQL Server Madenciliği Veritabanı Yönetimi & Yasal Uygulamalar XBRL Oluşturma Motoru (NET Uygulaması) GAAP Taksonomisi MSFT Taksonomisi XBRL (XML Dosyası) Rapor Çıktıları Word & Excel Ortamında Raporlar Web Ortamında Raporlar İş dünyası için veri akışı, sağlıklı kararlar üretebilmek ve işlem yapabilmek amacıyla son derece büyük öneme sahiptir. Doğru, güvenilir, tam, anlaşılabilir, eş zamanlı ve geçerli verilere dayalı olarak üretilen bilgi, asimetrik bilgi dağılımının azaltılması bakımından da büyük öneme sahip bulunmaktadır. Bu somut gerçeğe rağmen veri akışı, iş dünyasında çözümü tam olarak gerçekleştirilememiş bir sorun olarak ortada durmaktadır. Bilgi kullanıcılarının bilgi gereksinimlerin karşılanmasında, veri ve bilgi akışında iki nedenle sorun yaşanmaktadır. Bunlardan ilki; finansal verilerin değişik formatlarda sunulmasıdır. Bu sunum, kağıt üstündeki klasik sunumdan HTML‘ye, web tabanlı sitelere ve e-postaya kadar değişik alanlarda olabilir. Günümüzdeki yazılımların çoğu kullanıcı dostu olmakla birlikte, elde edilen veriler bütün yazılımlarla uyumlu olmayabilir. Bu uyumsuzluğun giderilebilmesi amacıyla, kullanıcılar bir sistemden aldıkları 45 A. Berkeley, J. Connors, M. Willis, "The Road to Better Business İnformation: Making a Case for XBRL", 2003, p. 7., www.microsoft.com/msft/Financial XBRLwp.mspx (E.T.:13.12.2008) 287 Adnan SEVİM verileri bir başka sisteme elle girme ya da yazılımlarını değiştirme gibi etkin olmayan seçeneklerle karşı karşıya kalmaktadırlar. İkinci sorun ise, veri sağlayıcıların farklı gereksinmeler için farklı formatta veri sağlamak durumunda kalmalarıdır. Charles Hoffman, bu iki temel sorunu ele almak amacıyla 1998‘de XML denemelerine başlamıştır. Daha önce de değindiğimiz gibi XML; verilerin sınıflandırılmasını, kavranmasını ve manipülasyonunu sağlayan bir meta dil olarak web içeriğinin oluşturulması, saklanması ve aktarılmasını kökten değiştirmeyi öngörmektedir. HTML dokümanların yapısı, içeriği ve görüntülenmesi ile ilgili aşırı karmaşık bir etiket yapısı olması nedeniyle, ağ tasarımcılarının sayısız ağ sitesini oluşturup yönetmesini zorlu bir süreç haline getirmektedir. Bu kapsamdaki çabaların bir ürünü olarak 31 Temmuz 2001‘de kullanıma sunulan XBRL, verilerin kullanıcılara hızlı, güvenilir ve kolay kullanılabilir biçimde, veriye erişen her yazılımın anlayabileceği yapılandırılmış ve standardize edilmiş bir dil ile ulaştırılabilmeyi sağlayabilmiştir46. Bu sayede, verileri çok çeşitli amaçlarla manipüle etmekle birlikte veri girişini bir defada tek elden yapmak yeterli hale gelmiş olmaktadır. Günümüzde de XBRL uygulamalarının dünya çapında genişletilmesi ile ilgili çabalar sürmektedir47. XBRL, finansal verileri ele almaktadır. Bu nedenle, birbiri ile ilişkili olan; stoklar, borçlar, alacaklar, satışlar, bankalar v.b. finansal tablo kalemlerini açıklayan etiket ve formatlara gereksinim duymaktadır. Buradaki temel problem, ne yönetsel raporlarda ne de uluslar arası finansal tablolarda bir standart tanımlamanın olmayışıdır. Ayrıca farklı endüstriler için farklı terminolojilerin varlığı da standart uygulamaları zorlaştıran bir diğer konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin bankacılık sektöründe, otomotiv endüstrisinden farklı terimler kullanılmaktadır. Genel Kabul Görmüş Muhasebe Prensipleri (Generally Accepted Accounting PrinciplesGAAP)‘nde yer alan ayrıntılı tanımlamalar, farklı sektörler arasındaki bu farklılıkları çözmeye yöneliktir. Burada önemli olan husus ―biçimleme dili‖dir. Bu nedenle, XBRL özellikleri ve taksonomilerinin iyi anlaşılması büyük önem taşımaktadır. Şimdi bu özellik ve taksonomileri ele alalım48. XBRL‘nin teknik özelliklerini geliştirmek amacıyla; XML özellikleri, XML şeması, Xlink, XML alan adları, XML alanları ve XSLT kullanılmıştır. XBRL‘nin teknik özellikleri, örnek XBRL doküman ve taksonomilerinin geliştirilmesine ilişkin açıklamaları içeren kuralları sağlamaktadır. Finansal raporların biçimlendirilebilmesi için bir takım örnek 46 47 48 Ö.Emre Tokel, Eray M. Yücel, Burçin Öksüz, ―Türkiye‘de XBRL‘ye Geçiş Sürecinin Yol Haritası,‖ Active, Nisan-Mayıs-Haziran, 2007, ss-3-4. Sevim, a.g.e., s.107. Deshmukh, a.g.e., pp.64-72. 288 PAYDAŞLARA FİNANSAL RAPORLAMADA YENİ TRENDLER doküman ve taksonomilere gereksinim duyulmaktadır. Kavramsal olarak örnek doküman, finansal olayların belgelendirildiği bir belgedir. Taksonomi dokümanı ise, bu finansal olaylar arasında karşılıklı ilişkileri, açıklamaları ve bunların anlamlarını açıklamaktadır. XBRL özellikleri, XBRL hazır dokümanlarının XML elementlerini ve uygulamalarını nasıl kullanıldığını tanımlamaktadır. Taksonomiler; konu ile ilgili kişiler, ulusal ve uluslar arası muhasebe kuruluşları, belirli meslek kuruluşları ya da özel firmalar tarafından geliştirilmektedir. XBRL özelliğinde yer alan XML meta modeli, kullanıcıların isteklerine göre yeni unsurların ve taksonomilerinin tanımlanmasında kullanılan bir dil sunmaktadır49. Sonuç itibariyle, işletmeler tarafından gönüllü olarak hazırlanan ve işletmelere özgü terminolojileri de kapsayacak taksonomilere gereksinim duyulmaktadır. Bir işletme kamuyla paylaşmadığı kendi iç raporlama sistemi ya da konsolidasyon amaçlı olarak bir taksonomi geliştirebilir. XBRL, kendi kurallarının izin verdiği ölçüde mevcut genel çerçeve ile uyumlu yeni formatların geliştirilmesine izin vermektedir ve bunu genişletme olanağı sunmaktadır50. Örnek dokümanların XBRL özellikleri ile belirlenen şemayla uyum göstermesi gerekmektedir. Taksonomi dosyası karşısındaki dosyanın alınmasını ve geçerliliğinin denetimini sağlayan web tabanlı yazılım araçları da mevcuttur. XBRL International, yoğun olarak kullanılan araçların listesini web sitesinde yayımlamaktadır51. Örnek dokümanlar, uygulama yazılımları tarafından ulaşılmaya ve sürece tabi tutulmaya gereksinim duyarlar. XBRL DOM tarafından XBRL içinde üretilen veri, program tarafından otomatik olarak yapılandırılır. XBRL DOM, teknik olarak bir yazılım eklentisidir (API bileşeni) ve bu eklenti Microsoft Excel ve UB Matrix Studio gibi uygulama yazılımlarına gömülüdür. XBRL DOM, örnek dokümanlar ile çalışmayı kolaylaştırarak, kullanıcı dostu haline getirmiştir ve XBRL DOM; XBRL şemasında ve XBRL özelliklerinde değişiklikler yaratır. Bu nedenle kullanıcılar, son değişiklikler nedeniyle dosyaları yenilemek zorunda kalmazlar. Web sayfalarından ve diğer kaynaklardan XBRL verilerini çıkartmaya yardım eden XBRL çıkarım araçları da mevcuttur. Microsoft, Microsoft Analist adında Excel ile çalışan ve XBRL formatlı belgeleri daha sonraki analizler için saklayan bir XBRL aracı geliştirmiştir52. 49 50 51 52 Sevim, a.g.e., s.107-108. Sevim, a.g.e., s.109. http://www.xbrl.org/TechSupport/ (E.T.:07.11.2008) www.nasdaq.com/xbrl/ (E.T.:10.11.2008) 289 Adnan SEVİM XBRL veri havuzları, XBRL‘de değişik işletmelere ait raporlar ve konsolide edilmiş finansal tablolardan oluşmaktadır. Güncel olarak EDGAR‘ın web sayfasında, SEC‘e kote olan işletmelerin XBRL formatında finansal tabloları mevcuttur53. Diğer web tabanlı çözümler, XBRL formatında olmayan dosyaları XBRL formatına çevirmektedir. Henüz geliştirilmekte ve internet ve intranet üzerinden arama yapan XBRL arama motorları, finansal bilgi kullanıcıları ve araştırmacılar için büyük faydalar sağlayacaktır. XBRL, günümüzde tam anlamıyla gelişimini tamamlamış bir raporlama teknolojisi değildir. XBRL‘nin gelişmesi ve yaygınlaşması ile ilgili çabalar sürmektedir. XBRL‘nin mevcut yapısı ile sağlayacağı katkıları aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür. Bunlar54; Dış raporlamada gereksinimleri karşılayabilen tek ve güvenilir veri kaynağı oluşturmak, Benzer işletmeler arasında kıyaslamalar, araştırmalara ortam hazırlamak, Farklı konumlardan yapılacak incelemeler için içsel tutarlılık, Kontrolde gelişmeler kaydetmek ve verilerin elle işlenirken manipüle edilmesinin önüne geçilmesi, Bir defaya mahsus veri taleplerinde yüksek güvenilirlikle ve kolaylıkla yanıt verebilme, Gerçek zamanlı bilgiye güvenilir bir şekilde ulaşabilme55, Finansal bilgileri eş zamanlı olarak güncelleyebilme, Finansal raporların analizini kolay, süratli ve maliyet etkin şekilde gerçekleştirebilme, İşletme bilgilerine erişim ve bilginin kullanışlılığında artış, 53 karşılaştırmalar ve www.edgar-online.com (E.T.:10.11.2008) Sevim, a.g.e. ss. 115-117; John Stantial, Director of Financial Reporting United Technologies Corporation, XBRL–Preparer‘s Viewpoint, 2006; http://xbrl.us/101/Pages/UTCDec2006conf.ppt, (E.T.: 04.02.2009) 55 Alan Anderson, ―The Business Reporting Model of the Future and Real Time Information Flows‖, A Discussion with Alan Anderson, Senior Vice President Member & Public Interests, AICPA,2009; http://www.aicpa.org/download/ebrm/ebrmAAnderson08O.pdf (E.T.: 25.01.2009) 54 290 PAYDAŞLARA FİNANSAL RAPORLAMADA YENİ TRENDLER Piyasalar ile diyalogda gelişme, Finansal verilerin eş zamanlı işlenebilmesi, Esas inceleme konusuna ve analize odaklanma olanağı, Daha fazla işletme bilgisini işleyebilme kapasitesi, Farklı türdeki bilgileri toplayıp kullanabilme, İşletmelere, yatırım ve vergi bakımından yeni fırsatlar, XBRL ile ilişkili ürün ve hizmetlerdeki gelişmeler, Yatırımcılar için eşit derecede şeffaflığın sağlanması56, İlgili kuruluşlara sunulan finansal raporlar, önceden tanımlanan standartlara göre hazırlandığından, kabul edilmeme riskinin azalması57, Elle veri girişinin ortadan kalması ile raporların üretilmesi ve analizinde gereksinim duyulan zamanda ve maliyette büyük oranda azalma58, Verilerin dış ortama yeteneğinde artış, Denetim sürecinde verilerin elde edilmesinde işlemlerde azalma ve daha güvenilir bilgilerin sağlanması ile ve denetimde kolaylaşma, Düşük bilgi toplama maliyeti59, İşletmeye ait özel bir bilgiyi ilgili işletme raporlarından kolaylıkla çıkartabilmektir60. çıkartılması 56 ile raporlara ulaşabilme M.Louis Thompson, ―XBRL Meets Modern Investor Relations‖, Compliance Week,2008;http://www.complianceweek.com/article/4178/xbrl-meetsmoderninvestor-relations (E.T.:16.01.2009) 57 Süleyman Uyar- Muhsin Çelik, ―Finansal Raporlama Sürecinde Genişleyebilir İşletme Raporlama Dilinin (xbrl) Kullanılması‖, 1-6 ab.org.tr/ab06/bildiri/98.doc (E.T.:15.02.2009) 58 Microsoft; ―Improving Financial Analysis and Reporting Using XBRL and the Microsoft Office System‖, http://www.microsoft.com/office/showcase/xbrl/default.mspx (E.T.:25.10.2005) 59 Homi Byramji, ―XBRL — Challenge or Opportunity for the Middle Man?‖, SVP, Global Head of Investment and Advisory Content Thomson Reuters, 2008; http://www.iasb.org/NR/rdonlyres/D38D9AA8-8947-46D4-8DF151847CE49E83/0/Byramji_Homi.pdf (E.T.: 03.09.2009) 291 Adnan SEVİM 6. SONUÇ Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, işletme ve paydaşları arasındaki veri ve bilgi iletişimini de yakından etkilemiştir. Bilgi çağı olarak nitelendirilen günümüzde işletmelerin küresel pazarlardaki paydaşları ile veri ve bilgi alış verişini sağlıklı yapabilmesi için bilgi teknolojilerini iyi kullanması bir gerekliliktir. Ayrıca işletmeler hakkında doğru, güvenilir ve zamanlı bilgi edinmek isteyen paydaşların da bu teknolojiler ile bütünleşmesi kaçınılmazdır. Bu bağlamda işletmelerin paydaşlara sunacakları finansal ve finansal olmayan verilerini dijital ortamda; internet, intranet, extranet teknolojilerini desteği ile EDI, XML ve XBRL gibi araçları kullanarak standart bir şekilde sunmaları hız, kalite ve maliyet açısından büyük önem taşımanın yanında karşılaştırma ve analizde de büyük avantajlar sağlayacaktır. Bu araçlar yardımıyla verilerini paydaşlarına sunan ya da paylaşan işletmeler, rakiplerine göre büyük bir rekabet üstünlüğü sağlamaktadır. Bu teknolojiler ile ilgili olarak ulusal ve uluslar arası düzeyde yapılan çalışmalar, kamunun aydınlatılması, hesap verebilirlik, şeffaflık ve verimlilik için bu tür uygulamaları zorunlu hale getirme çabası içine girmişlerdir. Bu nedenle, işletmelerin konuyu önceliklerine alarak, gerekli altyapı çalışmalarını tamamlamaları ve paydaşların da bu yapılarak entegre olmaları gerekmektedir. 60 Mike Willis, ―Corporate Reporting Enters The Information Age‖, 2003, Vol:26, No:3, p,59. 292 Regulation, PAYDAŞLARA FİNANSAL RAPORLAMADA YENİ TRENDLER YARARLANILAN KAYNAKLAR Altaş Y.,―Elektronik Veri Değişimi (EDI)‖ http://www.bilgiyonetimi.org /cm/pages/mkl_gos.php?nt=504 (E.T.:20.11.2008) Anderson A., ―The Business Reporting Model of the Future and Real Time Information Flows‖, A Discussion with Alan Anderson, Senior Vice President Member & Public Interests, AICPA,2009. Berkeley A., J. Connors, M. Willis, "The Road to Better Business İnformation: Making a Case for XBRL", 2003, p. 7.;www.microsoft.com/msft/Financial XBRLwp.mspx (E.T.:13.12.2008) Deshmukh A., Digital Accounting: The Effects of the Internet and ERP on Accounting, IRM Pres, Hershey, 2006. Ferguson D., ―Financial EDI: A required business practice before the turn of the Century‖, Fundamentals of Electronic Commerce Handout, Proceedings of Financial Electronic Commerce Conference, Chicago, April 2000. Homi B., ―XBRL Challenge or Opportunity for the Middle Man?‖, SVP, Global Head of Investment and Advisory Content Thomson Reuters, 2008; http://www.iasb.org/NR/rdonlyres/D38D9AA8- 8947-46D4-8DF151847CE49E83/0/Byramji_Homi.pdf (E.T.: 03.09.2009) Microsoft; ―Improving Financial Analysis and Reporting Using XBRL and the Microsoft Office System‖, http://www.microsoft.com/office/showcase/xbrl/default.mspx (E.T.:25.10.2005) O'Brien J.A., , G. M., Marakas, Management Information Systems, 8th ed. Boston : McGraw-Hill Irwin, 2008. Sevim A., Dijital Muhasebe, Anadolu Üniversitesi Yayınları No: 1903, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Yayınları, No: 208, Eskişehir, 2009. Sevim, A. ve Temizel F., ―İnternet ve Hisse Senedi Yatırımcısı‖, Muhasebe ve Finansman Dergisi, 42, (2009). 293 Adnan SEVİM Stantial J., Director of Financial Reporting United Corporation, XBRL–Preparer‘s Viewpoint, 2006. Technologies Thompson M.L., ―XBRL Meets Modern Investor Relations‖, Compliance Week,2008. Willis M., ―Corporate Reporting Enters The Information Age‖, Regulation, 2003, Vol:26, No:3. Tokel Ö.E, M. E. Yücel, B. Öksüz, ―Türkiye‘de XBRL‘ye Geçiş Sürecinin Yol Haritası,‖ Active, Nisan-Mayıs-Haziran, 2007. Uyar S.- M. Çelik, ―Finansal Raporlama Sürecinde Genişleyebilir İşletme Raporlama Dilinin (xbrl) Kullanılması‖, 1-6 ab.org.tr/ab06/bildiri/98.doc (E.T.:15.02.2009) Yalaz S. -A. Kaya, ―XML İşaretleme Dilinin Etkinilği Üzerine Bir Çalışma‖, Akademik Bilişim Kongresi, Harran Üniversitesi, Şanlıurfa, 11-13 Şubat 2009. www.browsersoft.com/about.shtml/ (Erişim Tarihi:12.10.2008) www.edgar-online.com (Erişim Tarihi:10.11.2008) www.mersin.edu.tr/strateji_planlama/.../suleyman_degirmen.ppt Tarihi 20.08.2009) www.nasdaq.com/xbrl/ (Erişim Tarihi:10.11.2008) www.x12.org (Erişim Tarihi: 10.06.2008) www.yontemresearch.com (Erişim Tarihi:10.07.2009) www.yontemresearch.com (Erişim Tarihi:10.07.2009) www.yontemresearch.com (Erişim Tarihi:10.07.2009) http://ilan.elookat.com/ (Erişim Tarihi: 16.11.2008) http://muhasebemerkezi.marmara.edu.tr/ (Erişim Tarihi: 11.11.2008) 294 (Erişim PAYDAŞLARA FİNANSAL RAPORLAMADA YENİ TRENDLER http://sozluk.turkcebilgi.com/nedir/payda%C5%9F (Erişim Tarihi: 20.08.2009) http://www.aicpa.org/download/ebrm/ebrm-AAnderson08O.pdf (Erişim Tarihi: 25.01.2009) http://www.aicpa.org/pubs/cpaltr/may2002/supps/audit6.htm(Erişim Tarihi:11.12.2009) http://www.aicpa.org/pubs/cpaltr/may2002/supps/audit6.htm(Erişim Tarihi:11.12.2009) http://www.complianceweek.com/article/4178/xbrl-meets-modern-investorrelations (Erişim Tarihi:16.01.2009) http://www.w3.org/P3P/ (Erişim Tarihi: 28.01.2009) http://www.xbrl.org/TechSupport/ (Erişim Tarihi:07.11.2008) http://xbrl.us/101/Pages/UTCDec2006conf.ppt, (Erişim Tarihi: 04.02.2009) 295