Keşfedilmeyi bekleyen bir şehir: Erbil A city waiting to be
Transkript
Keşfedilmeyi bekleyen bir şehir: Erbil A city waiting to be
DEDEMAN QUARTERLY DQ SAYI-ISSUE 18 KIŞ-WINTER 2013 Keşfedilmeyi bekleyen bir şehir: Erbil A city waiting to be explored: Erbil “Krallara Layık” Tatil Mekanları Vacation Destinations “Fit for Royalty” Dedeman konsiyerj’lerine sorduk… We asked the Dedeman concierge... DQ ÖNSÖZ-FOREWORD 1 Değerli Dedeman Okurları, Yeni bir yıla girerken sizleri yeni sayımızla selamlıyoruz. “Yenilik” her zaman önem verdiğimiz bir kavramdır. Her geçen yıl daha iyisini yapmak için duyduğumuz istek çoğalmakta ve bu isteğin sonuçlarını sizlerle dergimiz aracılığıyla paylaşmaktan da mutluluk duyuyoruz. 2013 yılı içerisinde Dedeman Park Gaziantep ve Dedeman Erbil’in kapılarını açmasıyla, her iki destinasyon da konaklama ve toplantı imkanları için Dedeman kalite ve deneyimi ile buluşmuş oldu. Bu sayımızda sizleri tasarım, bilim ve teknoloji gibi yeni konu başlıklarımızla karşılıyoruz. Sayfalarımızda sizleri neler mi bekliyor? Ortaya koyduğu eserlerin önemi ölümünden sonra anlaşılan ünlü tasarımcı Eileen Gray’in yaşamına göz atıyor ardından kraliyet ailelerinin tatil mekanlarına doğru bir yolculuğa çıkıyoruz. Ziyaret ettiğiniz kentlerde sizlere rehberlik etmesini umduğumuz bilgileri Dedeman İstanbul ve Dedeman Palandöken konsiyerjlerinden alıyor, röportaj sayfalarımızdaysa; ekranların sevilen isimlerinden, başarılı oyuncu Ayşe Tolga’yı ağırlıyoruz. Perdelerini yeni açan bir oyunu her yönüyle ele aldığımız ve sizlere tanıttığımız tiyatro yazımız ise yenilenen içeriğimizin sürprizleri arasında yer alıyor. Keyifli okumalar diliyor, yeni yılın hepimize sağlık, mutluluk ve güzellikler getirmesini temenni ediyorum. Banu Dedeman Dear Dedeman Readers, As we enter the New Year we wanted to welcome you with our new issue. “Renewal” has always been an important concept for us. Every passing year we aim to improve and do better and we are happy to share these improvements with you through our magazine. In 2013 Dedeman Park Gaziantep and Dedeman Erbil opened their doors; both destinations feature Dedeman quality and experience in accommodations and business meeting opportunities. In this issue we bring to you articles on design, science, and technology. What awaits you in these pages? First we cover innovative designer Eileen Gray whose creative genius was really appreciated only after her passing, then we take a journey to vacation destinations that are fit for a king. We have asked the Dedeman Istanbul and the Dedeman Palandoken concierge for tips and information about the cities you visit to ensure a great stay. Our interview pages welcome one of the most popular artists on screen, the talented Ayse Tolga. In our updated content we bring you an intriguing, detailed, look into a new play. We hope you enjoy reading this issue and wish everyone a happy and healthy New Year. Banu Dedeman Yönetim Kurulu Üyesi - Board Member DQ ‹Ç‹NDEK‹LER-CONTENTS 10 ajanda-zoom 04 Türkiye’de ve dünyada olup bitenler News from Turkey and the world trend Gökyüzünün büyüleyici tasarımları 10 The charming designs of the sky 16 röportaj-interview Başarılı, alımlı ve yetenekli… Ayşe Tolga 16 Successful, charming and talented… Ayşe Tolga 44 Dedeman konsiyerjine sorduk We asked Dedeman concierge 22 seyahat-travel “Krallara Layık” tatil mekanları 22 Vacation destinations “fit for royalty” yemek-food 30 Gaziantep lezzetleri Gaziantep cuisine kent-city Keşfedilmeyi bekleyen bir şehir: Erbil 36 A city waiting to be explored: Erbil 30 tasarım-design Eileen Gray 48 Eileen Gray kültür&sanat Emek Sahnesi yeni sezonu “Küskün Müzikal” DQ DEDEMAN QUARTERLY ‹MT‹YAZ SAHİBİ - CHAIRMAN Dedeman Turizm Yönetimi A.Ş. ad›na Banu Dedeman YÖNET‹M YER‹ - EXECUTIVE CONTACT Dedeman Hotel&Resorts International Y›ld›z Posta Caddesi No.48 34340 Esentepe- ‹stanbul Tel: 0212 337 39 00 www.dedeman.com YAPIM - PRODUCTION AJANS MEDYA GENEL YAYIN YÖNETMEN‹ EDITOR-IN-CHIEF Arzu Karacadağ YAZI ‹ŞLER‹ MÜDÜRÜ (Sorumlu) MANAGING EDITOR Bahar Kızıltan ‹NG‹L‹ZCE BÖLÜM ED‹TÖRÜ ENGLISH SECTION EDITOR Burcu İmrohoroğlu KATKIDA BULUNANLAR - CONTRIBUTORS Ceylan Özge Kunduz, Onur Uygun, Erçağ Akınlar, Murat Tekin, Gülin Dede Tekin, Eda Yeşim, Belma Saraççı Reklam Grup Başkanı Advertisement Group Head Tolgay Gülten REKLAM KOORD‹NATÖRÜ ADVERTISING COORDINATOR Özgür Çokgezen, Gözde Çevik Çokgezen AJANS MEDYA Kuruçeşme Caddesi, No: 3 Kuruçeşme 34345 ‹stanbul Tel: 0212 287 19 90 BASKI VE C‹LT / PRINTING PRESS A4ofset Matbaacılık San. Ve Tic. Ltd. Şti. Otosanayi Sitesi, Yeşilce Mah., Donanma Sok. No:16 Kağıthane – İstanbul Tel: 0212 281 64 48 Sertifika No: 12168 56 ile selamlıyor Emek Sahnesi greets the new season with “Küskün (Resentful) Musical” 36 teknoloji-technology Gelecekten gelen kayak aksesuarları 66 Ski accessories of the future Etkinlik takvim-calender haritası 72 Calender of events 48 haberler-news Dedeman dünyas›ndan haberler 74 News from Dedeman Hotels Yay›n Türü 3 ayl›k, süreli, yerel Bas›m Yeri ve Tarihi ‹stanbul, Aralık 2013 Dedeman Hotel&Resorts International’›n ücretsiz yay›n›d›r. Complimentary copy of Dedeman Hotels&Resorts International. Dergide yay›mlanan yaz›, fotoğraf ve illüstrasyonlar›n her hakk› sakl›d›r. Kaynak gösterilmeden al›nt› yap›lamaz. Yaz›lar›n sorumluluğu yazarlara, yay›nlanan ilanlar›n sorumluluğu ise sahiplerine aittir. All rights are reserved that pertain to the written materials, photographs and illustrations published in the magazine. Nothing in this magazine may be borrowed or reproduced without full credit being given to the source. İyi bir yıl dileriz. TİPOGRAF w w w. m e h m e t e f e n d i . c o m AJANDA 4 DQ Ülker Sports Arena, İstanbul, 22 Şubat 20:30 - February 22, 8:30 pm BÜYÜLEYİCİ SESİ İLE ANDREA BOCELLI Operanın daha geniş kitlelerce sevilmesini sağlayan isimlerden biri de Andrea Bocelli’dir. Dünyanın en güçlü tenorlerinden biri olarak kabul edilen Bocelli, klasikleşmiş aryaların eşlik edeceği konserinde İstanbul seyircisine unutulmaz bir gece yaşatacak. Sesinin olağanüstü tınısı daha çocuk yaşlarda fark edilen, 1995 yılında Sanremo Festivali’nde seslendirdiği “Con te Partiro” şarkısı ile dünya çapında üne kavuşan Bocelli, 2012 yılında “Yılın Uluslararası Sanatçısı” dalında Brit Ödülü’nün de sahibi olmuştur. Dünya coğrafyasında sesinin tanınmadığı ülke neredeyse olmayan, şarkıcı kimliğinin yanı sıra söz yazarı, besteci ve yapımcısı da ünlü tenorun konserine gidecek seyirciler, sanatçının son albümü olan “Love in Portofino” da yer alan şarkılardan da dinleme şansına sahip olacaklar. ANDREA BOCELLI WITH HIS MESMERIZING VOICE Andrea Bocelli is one of the names that reached a wide audience and made opera more popular among the masses. Considered one of the strongest tenors in the world, Bocelli will perform classic aria’s and audience an unforgettable evening. His musical genius was discovered at a young age. He became world renowned after his performance of “Con te Partiro” at the 1995 Sanremo Festival and in 2012 he received the Brit Award for the “International Artist of the Year”. The entire world recognizes his incredible voice and in addition to being a singer he is also a song writer, composure, and producer. Those going to his concert will get a chance to hear songs from this famous tenors latest album “Love in Portofino”. İLAN 2 AJANDA 6 DQ Zorlu Center PSM, 21 Ocak ve 2 Şubat - January 21st-February 2nd CATS MÜZİKALİ İstanbul, Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi ile yeni bir sanat merkezine daha kavuştu. Konserlerden tiyatro oyunlarına, stand-up’tan dans gösterilerine kadar pek çok farklı sanat etkinliğine kapılarını açan mekan, 21 Ocak ve 2 Şubat tarihleri arasında kaçırılmaması gereken bir müzikale de ev sahipliği yapıyor. Bugüne kadar üç yüzden fazla şehirde, 50 milyondan fazla kişi tarafından izlenen CATS müzikali, dünya turnesi kapsamında Türkiye’ye geliyor. Broadway’in en uzun soluklu müzikallerinden biri olan CATS’in, en iyi müzikal ve en iyi yönetmen dalları dahil olmak üzere 7 Tony Ödülü bulunuyor. CATS Müzikali seyircisine; koreografi, kostüm, müzik ve dansın muhteşem uyumundan oluşan unutulmaz bir deneyim sunuyor. CATS MUSICAL Istanbul has a new performing arts center, the Zorlu Performing Arts Center. From concerts, to theater plays, to dance performances and stand-up comedy, the Zorlu Center opens its doors to a variety of art performances. Between January 21st and February 2nd it will host an iconic musical not to be missed. The CATS Musical is coming to Turkey as a part of their world tour. CATS has played in over 300 cities, has been seen by over 50 million people, it is one of the longest-running Broadway musicals, and has won 7 Tony Awards, including best musical and best director. The CATS audience will have an unforgettable experience thanks to the magnificent blend of the choreography, costumes, music, and dances. 7 Salon İKSV, 19-20 Aralık 21:30 - December 19-20 9:30pm FALLULAH IS IN TURKEY! The indie-pop musician and songwriter Fallulah is very well-known in her home country of Denmark and has reached a considerable fan base internationally with her performances in Germany, France, and the UK. Her song “Give Us A Little Love” off the Black Cat Neighbourhood album has become especially popular. The beauty of her voice and her songs and the loyalty of her audience in Turkey makes Fallulah an artist that will only continue to gain popularity as time goes on. For those of you who want to discover this magical voice save the date, December 19 and 20th! FALLULAH TÜRKİYE’DE! Ülkesi Danimarka’da oldukça iyi tanınan indie-pop müzisyeni ve şarkı yazarı Fallulah, Almanya, Fransa ve İngiltere’de sergilediği performanslarıyla da ülkesi dışında hatırı sayılır bir hayran kitlesine ulaştı. Özellikle The Black Cat Neighbourhood albümünde yer alan “Give Us A Little Love” şarkısı büyük bir beğeni kazandı. Ülkemizde hem sesinin güzelliği hem de şarkıları ile çekirdek bir dinleyici kitlesine sahip olan Fallulah, ileride ismini daha sık duyacağımız sanatçılardan olmaya aday. Hali hazırda hayranı olanlar bir yana bu muhteşem sesi keşfetmek isteyenlerdenseniz, 19 ve 20 Aralık tarihlerinde kimseye söz vermeyin deriz! Borusan Contemporary Perili Köşk, 16 Şubat’a kadar - Until February 16th 8 RAFAEL LOZANO HEMMER / VICIOUS CIRCULAR BREATHING Günümüzde teknoloji, modern sanatın önemli refakatçilerinden biri haline geldi. Projektörler, ışık ve ses efektleri, sanat eserlerini hiç olmadığı kadar interaktif bir konuma yerleştirdi. Teknolojiyi sanatında konuşturan isimlerden biri de Rafael Lozano-Hemmer. Dünyaca tanınan sanatçının eserlerine, 16 Şubat tarihine kadar Borusan Contemporary ev sahipliği yapıyor. Serginin ziyaretçilerini, Hemmer’ın biometrik sensörler, LED ışıklar, özel yazılımlar, robot projektörler, motorlu makineler gibi farklı teknolojilerle ürettiği çalışmalar bekliyor. Parmak izinizle inanılmaz bir enstalasyonun parçası haline gelirken, farklı bir odada sesinizi kaydedip hiç duymadığınız bir şekilde yeniden işitiyorsunuz. Rafael Lozano-Hemmer Sergisi ile klasik sanat anlayışını geride bırakıyor farklı bir yolculuğa çıkıyorsunuz. RAFAEL LOZANO HEMMER / VICIOUS CIRCULAR BREATHING Today, technology has become an important part of modern art. Projectors, lighting and sound effects enable art to be more interactive than ever. An important player in art technology is Rafael Lozano-Hemmer. Borusan Contemporary will host the works of this world renowned artist until February 16th. Visitors of the exhibition will discover unique pieces produced with different technology like, Hemmer’s biometric sensors, LED lights, special software, robot projectors, motor machines and more. At the Rafael Lozano-Hemmer exhibit you will leave traditional art behind and go on a different journey. Tate Britain, Londra, 9 Mart’a kadar - Tate Britain, London, until March 9th PAUL KLEE 20.yüzyılın en önemli sanatçılarından olan Paul Klee, dünyanın dört bir yanında sergilenen koleksiyonlarından seçilmiş resimleri, çizimleri, suluboya eserleri ile Tate Modern’in konuğu oluyor. Klee, sanat anlayışı ve eserleriyle kimi zaman dışavurumcu, kimi zaman da kübist ya da gerçeküstücü diye tanımlanmış olsa da, bütün bu akımlar arasında kendine özgü tarzını ortaya koyması ile tanınıyor. En ünlü eserlerinden olan In the Style of Kairouan’da olduğu gibi renkli geometrik şekiller Klee’nin imzası niteliğindeki çalışmalar arasında geliyor. 1940 yılında yaşamını yitiren İsviçreli ressamın geride bıraktığı 9000’e yakın eseri bulunuyor. Sergide ise sanatçının 1912’den 1940’a kadar yaptığı 300 civarında eser yer alıyor. PAUL KLEE The Tate Modern will host a selection of Paul Klee’s paintings, drawings, and watercolors; pieces were selected from different exhibits around the world. As one of the most important artists of the 20th century, Klee is sometimes described as expressive, or cubist, or surrealist. Although he is mentioned in all these different movements he is known for expressing his own style in all his pieces. Like his most famous piece, In the Style of Kairouan, Klee’s colorful geometric shapes are his signature style. The Swiss artist passed away in 1940 and left behind 9,000 pieces of art. The exhibit will feature around 300 pieces that the artist created between 1912 and 1940. DQ 10 TREND-TREND Gökyüzünün büyüleyici tasarımları Özel jet sektörünün öne çıkan yıldızları YAZI-BY ERÇA Ğ AKIN 11 The charming designs of the sky The top players in the private jet sector V 12 aroluşundan bu yana insanoğlunun en büyük hayallerinden biri de gökyüzüne hâkim olmak, kuşlar kadar özgürce uçabilmektir. Bu hayallerin ilk adımı olan kanat takarak uçma denemelerini, wing suit’ler ( kanatlı tulumlar) izler ve daha emniyetli uçma tecrübelerine bu şekilde olanak sağlanır. Yine de havada süzülmek üzere evrimleşmeyen bedenlerimiz için şimdilik en sağlıklı uçma şekli ise uçaklardır. Uçakların sağladığı konfor ve lüksü en üst mertebeye taşıyanlarsa özel jetlerdir. İlk jetin ortaya çıkışı Yeryüzüne ve denize hükmetmeye erken dönemlerde başlayan insanların göklere olan hakimiyeti ise daha yakın bir zamana dayanıyor. Antik Vimana Yazıtları’nı, Yunan mitolojisini ve Da Vinci’nin çalışmalarını bir kenara bırakırsak gerçek anlamda ilk uçak Wright Kardeşler’in elinden çıkmıştır. 1900’lerin başında ilk uçuşlarını gerçekleştiren Orville ve Wilbur, modern uçakların yaratıcıları olarak bilinir. 20. yy’ın başında havalanan ilk uçakların ardından jet motorunun icadı1937’ye, ilk kez bir uçakta kullanılması, yani ilk jetin yaratılması ise 1939’a denk gelir. “Heinkel He 178” adı verilen bu jet, Nazi Partisi üyesi olan Dr. Ernst Heinke tarafından tasarlanmıştır. Heinkel’in bu çalışması ona Hitler’in Nobel Ödülü olarak da adlandırabileceğimiz “German National Prize for Art and Science” ödülünü de kazandırmıştır. Dönemin siyasileri ve savaş hâli göz önüne alındığında Dr. Ernst Heinkel’in bu başarısının ne kadar önemli olduğu ve savaşın seyrinde nasıl etkin bir rol oynadığı aşikârdır. İlk jetin yaratılmasının üzerinden 74 yıl geçtikten sonra bugünkü jetler bilim alanında ödüller kazanmasa da tasarıma dair hak ettikleri değere kavuşuyorlar. Bunun Since the existence of time humankind has always wanted to command the sky, to fly as free as birds. Our first steps towards this goal was flying with wing suits, and monitoring these flights; hopefully one day we will come up with a safer way to fly. Unfortunately our bodies were not created to soar through the sky, and the safest way for us to fly is in planes. Private jets offer us the most comfortable and luxurious way to fly. I The appearance of the first jet Man’s domination of the land and sea dates back to antiquity, but our domination of the sky began in more recent times. Putting aside the ancient Vimanas, Greek Mythology, and Da Vinci’s work, the first proper plane was made by the Wright brothers. Completing their first flight in the beginning of the 1900’s, Orville and Wilbur Wright are known as the creators of modern day planes. The first aircraft took off in the early 20th century, and then the invention of the jet engine in 1937, and its use on a plane resulted in the creation of the first jet in 1939. The jet was named “Heinkel He 178” and created by Nazi Party member Dr. Ernst Heinke. This project awarded Heinke the German National Prize for Art and Science, Hilter’s version of the Nobel Prize. Given the state of politics at that time and the era of war, Dr. Ernst Heinkel realized how important this success was and how important of a role it would play in the course of the war. Today’s jets might not win awards in the field of science but, 74 years after the first jet was created, they are receiving the praise that they deserve because of their design concepts. In addition to this, admiration and appreciation from the public are factors that increase the self-respect of the designers and technologists of these jets. These expensive toys, designed for different needs and technical capabilities, offer curious customers a variety of options. Although not formally, many jet brands offer their customers six 13 yanında insanların beğenisi ve takdiri ise tasarımcıların ve teknoloji harikalarının öz saygısını arttıran etmenler olarak öne çıkıyor. Farklı ihtiyaçlara ve teknik özelliklere göre kendi aralarında ayrılan jetler, bu pahalı oyuncaklara merakı olanlara çokça seçenek sunuyor. Resmi olarak olmasa da birçok jet markası uçaklarını altı dalda müşteriye sunuyor. Bu altı grubun en üst sınıfında yer alan jetler “Heavy Jets” sınıfına dahil oluyorlar. Hemen ardından en çok satan uçak modellerinin yer aldığı “Large Cabin Jets” ve “Super Mid-Size Jets” geliyor. Özel jetler piyasasının ekonomik olarak adlandırılabilecek modelleri kendilerine “Mid-Size Jets” sınıfında yer buluyor. Son olarak da uçak dünyasının “Mini Cooper” ları diyebileceğimiz “Light Jets” ve “Very Light Jets” geliyor. Altı dala ayırdığımız jetlerin her birinde farklı opsiyonlar bulunmasıyla beraber değişmeyen tek şey ise lüks. “Very Light Jets” sınıfından bir Hondajet’e de sahip olsanız “Heavy Jets” sınıfından bir Airbus’la da uçsanız bulutların üzerinde akıp giderken fark edeceğiniz ortak nokta lüks. Özel Jet Dünyasının Amiral Gemileri “Heavy Jet”ler Dünya üzerinde özel jetlerin en çok kullanıldığı bölge ve en çok özel jete sahip olan bölge Kuzey Amerika. Ama göklerin yükselen bir yıldızı var… categories of aircrafts. Out of these 6 groups, the jets in the top group are in the “Heavy Jets” class. Then come the “Large Cabin Jets” and “Super Mid-Size Jets”, which are the most sold aircraft models. In the private jet industry models that could be considered economic are in the “Mid-Size Jets” class. Then come the “Mini Coopers” of the plane world, the “Light Jets” and the “Very Light Jets”. The jets within these 6 classes are equipped with different options but all have one standard feature: luxury. If you have a Hondajet from the “Very Light Jets” class or an Airbus from the “Heavy Jets” class, while flying high in the sky one common factor you will notice is luxury. The admiral vessels in the world of private jets are the “Heavy Jets” North America is the region that uses private jets the most, and the region that owns the most private jets. But there is a new rising star. A great majority of the increasing number of billionaires in the continent of Asia, with the Arabian Peninsula at the forefront, are using “Heavy Jets”. The business men in countries that we can call economic giants like China, India, and Japan and countries we can call leaders in petrol like the United Arab Emirates, have been using private jets more and more in order to save time. Being the owner of a private jet has become a 14 Arap Yarımadası önderliğinde Asya Kıtası her yıl artan milyarderleriyle “Heavy Jet”lerin büyük bir çoğunluğunu bünyesinde bulunduruyor. Ekonomik dev olarak nitelendirebileceğimiz Çin, Hindistan, Japonya gibi ülkelerin yanı sıra petrol deryası diyebileceğimiz Arap Emirlikleri ve buradaki iş adamları zamandan tasarruf etmek adına özel jetlere rağbet göstermeye başladı. Adeta bir trend halini alan özel jet sahibi olmanın en pahalı hali ise bir “Heavy Jet” sahibi olmak. Çünkü özel jetlerin en yüksek maliyetlileri kendilerine “Heavy Jet” sınıfında yer buluyorlar. Bu jetler gerek kapasite açısından gerekse de teknik özellikler bakımından teknolojinin son imkânlarından faydalanıyor. Airbus ve Boeing’in başını çektiği sınıfta kıyasıya bir rekabet yaşanıyor. Sipariş sayıları günden güne artarken çeşitlilik de aynı doğrultuda farklılık gösteriyor. Son yıllarda Airbus’un, özellikle aynı tasarım iskeleti üzerine inşa ettiği farklı büyüklükteki kokpitler markanın karakterini yaratırken, Boeing’in uzun mesafeli ve daha yüksek irtifada uçan modelleri ise Birleşik Amerikalı uçak üreticisinin en büyük artısı olarak göze çarpıyor. “Heavy Jet” sınıfını diğer jet kategorilerinden ayıran temel özelliklere bakınca uzak mesafelere aktarmasız uçmak, geniş gövde yapısı ve lüks ön plana çıkıyor. Hâl böyle olunca uçak üreticileri en iyiyi yaratmak adına sınırları her gün biraz daha zorluyor. Altın Çocuklarımız… “Large Cabin Jets” “Ele avuca sığmaz” tabiri bu jetler için kullanılabilecek en uygun ifadedir belki de. Gösterişten uzak modern ve sade tasarımlar, zengin ve şık dizaynlar, olmazsa olmaz yüksek hız ve gösteriş. Son dönemin en göz önünde olan uçakları kuşkusuz bu sınıfa ait, hatta öyle ki isimlerine özel şarkılar bile yapılıyor, tıpkı Gulfstream’in gözbebeği G650’de olduğu gibi. Kabin kapasiteleri açısından trend in the world of luxury, and the most expensive of these jets are the “Heavy Jets”. These jets are the most expensive because of the simple fact that they are in the “Heavy Jets” class; in terms of capacity and technical specifications, these jets benefit from the latest technological facilities. In this class led by Airbus and Boeing there is a cut-throat competition going on. The number of orders increases day by day as the varieties offered also increase. In the last couple of years Airbus has been creating the brand’s character especially with the construction of different sized cockpits done on the same skeleton, but Boeing’s models that travel long distances at higher altitudes stand out as the biggest advantage of the American aircraft producer. Some of the features that separate the models in the “Heavy Jets” class from the other classes include the ability to travel long distances without a layover, their wide body structure, and their luxurious nature. When this level of luxury and innovation is the norm, pushing the boundaries in the name of producing the best plane is getting more and more difficult each day. Our golden children … “Large Cabin Jets” These modern and simple products are far from showy, are rich and luxurious in design, and perform at high speeds. The most popular planes undoubtedly belong to this class; songs have bir üst sınıfı olan “Heavy Jet”lere nazaran küçük bir dezavantajı olsa da makul kapasiteleri ile dikkat çeken örneklere sahip “Large Cabin Jets”. Grubun öne çıkan birkaç markasından en dikkat çekeni ise Gulfstream.1958 yılından bu yana 2000’den fazla jet üreten firmanın el üstünde tutulan modeli ise G650. Ses hızı olan Mach 1’e yakın hızlarda uçabilen jet 1220 km hızla 13.000 km’lik mesafeye uçabiliyor. Pazardaki rekabete bakılınca G650 bir adım önde oluyor haliyle. Ortalama olarak 15 kişilik kabin kapasiteleri olan bu jetler pratik ve sorunsuz birer seçenek olarak meraklılarına sunuluyor. Atlantik’i geçmek ya da kıta değiştirmek ister miydiniz? Super Mid Size ve Mid Size Jetler İş programınız veya hobileriniz Sydney’den Los Angeles’a uzanmıyorsa, Londra – New York hattı size yetiyorsa Super Mid Size Jetler ulaşımınız için yeterli olacaktır. Ege kıyılarındaki bir kahvaltıdan sonra Roma’da akşam yemeği içinse Mid Size Jetler bu mesafeleri en kısa sürede alabilecek türdendir. İki sınıf arasındaki farklar ise kabin kapasiteleri ve kat edebilecekleri mesafelerdir. Gulfstream G650 kadar hızlı olmayan ve 3 katlı bir Airbus kadar da büyük olmayan bu jetler amaca uygun tasarımları ile daha çok tek kıta üzerinde seyahat edenler tarafından tercih ediliyor. Kuzey Amerika ve Orta Avrupa üzerinde süzülen Super Mid Size ve Mid Size Jetler ayrıcalıklı bir uçuşu tercih edenler tarafından öncelikli olarak sipariş ediliyor. Super Mid Size and Mid Size Jets If your work plans or hobbies don’t reach from Sydney to Los Angeles, but instead London to New York, then the Super Mid Size Jets are perfect for your journey. If you plan to have breakfast on the Aegean coast and then dinner in Rome then the Mid Size Jets are the models that can get you there the fastest. The differences between the two classes include cabin capacity and the distances they can travel. Not as fast as the Gulfstream G650 or as big as the 3-storey Airbus, these jets were appropriately designed for and preferred by those who travel on a single continent. Gliding over North America and Central Europe, the Super Mid Size and Mid Size Jets are first and foremost ordered by those who want to travel this distance non-stop. even been written about them, just like the G650. Even though they have a small disadvantage in terms of cabin capacity when compared to the “Heavy Jets”, the “Large Cabin Jets” have gained much popularity since they have more reasonable cabin capacity. The Gulfstream is one of the most impressive and prominent models of this class. From 1958 to today the company has manufactured over 2000 jets, and its most cherished model is the G650. Travelling at a speed close to the speed of sound near Mach 1, this jet can reach a distance of 13,000 kilometers at the speed of 1220 kilometers/hour. The G650 is one step ahead of its competition in the market. Would you like to travel the Atlantic or change continents? Light ve Heavy Light Jets Sık sık kısa mesafelerde uçuyorsanız, küçük pistlere inmeniz gerekiyorsa ve fazla kalabalık değilseniz özel jet ailesinin en küçük üyelerinin dahil olduğu Light ve Heavy Light Jets sınıfları aradığınızı bulabileceğiniz yerler. Son zamanlarda insanların pratik ve hızlı bir ulaşım için sıklıkla tercih ettiği bu ufak özel jetler ekonomik ve kolay üretilebilir olması sebebiyle oldukça çeşitlilik gösteriyor. Honda’nın son yıllardaki atılımları küçük jet pazarında büyük etkiler yaratırken uluslararası alanlarda kazandığı tasarım ödülleri ise ne kadar beğenildiğinin en önemli göstergelerindendir. Light and Heavy Light Jets The smallest members of the private jet family, the Light and Heavy Light Jets are perfect for frequent, short-distance trips, if you need to land on small runways and don’t have a big group. Lately people choose these small private jets for practical and speedy transportation and since they are economical and easy to manufacture they show much variety. Honda’s recent initiatives in the small jet market have had a strong impact, and the most important indicators of its success and popularity internationally are the many design awards they have won. 15 DQ 16 RÖPORTAJ-INTERVIEW Başarılı, alımlı ve yetenekli… Ayşe Tolga R Ö PORTAJ-INTERVI E W BAHAR KIZ IL T AN 20 yıla yaklaşan ekran yolculuğu, son zamanların beğenilen dizisi” 80’ler” ile devam ediyor… 80 ’ler dizisinde sizi görmek pek çok izleyiciyi oldukça sevindirdi. Keza uzun soluklu bir mola vermiştiniz oyunculuğa. Setlere geri dönmek nasıl bir duyguydu, heyecanlandınız mı? Yo heyecan değil. Ama mutlu oldum, setleri özlemişim. Uzun bir zaman kendi işimi yapıp başka sektörlerden insanlarla iletişimde olunca oyunculuk mesleğinin farkını anlıyor insan. Ayşe Tolga için 80’li yıllar neleri çağrıştırıyor? Özlüyor musunuz o yılları? Çocuk olmanın coşkusunu hatırlıyorum. Dostlukları, komşuluğu, insanların arasındaki samimi sevgiyi ve güven duygusunu. Bunun dışında o zamana ait pek çok özel detay var tabii. Seyirci ile ilk tanıştığınız proje olan Şehnaz Tango yayınlandığı dönemde, ekranlardaki dizi sayısı oldukça sınırlıydı. Şu anda dizi sayısını takip etmek imkânsız hale geldi. O yıllardan bu yana sektörün içinde olan bir oyuncu olarak bütün bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Sektörün gelişmesi adına sevindirici. Ancak sektörde hala çok fazla eksik var. Öncelikle çalışanların gelecek güvenceleri yok. Ayrıca telif yasasının sadece yazaryönetmenle sınırlı kalmayıp aynı beden ve zihin gücünü harcadıklarına inanılmadığı için bu haktan mahrum bırakılan biz oyuncuların da faydalanması gerekli. Size yeni bir dizi, film ya da program teklifi sunulduğunda, projeyi nasıl bir süzgeçten geçiriyorsunuz? Karar verme aşamasında öne çıkan kriterleriniz neler oluyor? Kimin yaptığı, hangi kanalda yayınlanacağı… Bunlara bakarım. Bilmediğim, tanınmamış firmalarla çalışmam. Sevmediğim kişilerle çalışmam. İş ahlakı ve karakter, özellikle bizim sektörde çok önemlidir. Senaryo sonra gelir. İyi bir senaryo olsa bile üzülüp sıkılacağım bir sette çalışmam. Successful, charming and talented… Ayşe Tolga Her almost 20-year long career continues with the very popular show “80’ler” (the 80’s) T he audience was happy to see you in 80’ler. You had taken a break from long-term acting. How does it feel to be back on set, were you excited? I wasn’t excited but I was happy, I had missed being on set. For a long time I had my own business and worked with people in different sectors; that’s when you realize how different the acting profession is. What do the 80’s mean to you? Do you miss those years? I remember the enthusiasm of being a kid; friendship, neighborliness, the sincere love and sense of trust between people. Of course there are many other details as well. When your first project Şehnaz Tango was on air the number of shows were quite limited. Now it’s impossible to keep track of how many shows are out there. As an actress in the sector how do you evaluate the whole process from the beginning to today? It’s a great thing in respect to the development of the sector. However there are still a lot of missing things in the sector. First of all those working in the sector don’t have a guarantee for their future? Also the copyright law shouldn’t be limited with only writerdirector. We are deprived of this right and need to benefit from it. When you are offered a new show, or film, how do you evaluate the project? What are the criteria that come to the forefront in your decision making process? I look at who’s doing it and what channel it will air on. I won’t work with firms that I don’t know or that are unknown. I won’t work with people I don’t like. Business ethics and character is very important, especially in our sector. The scenario comes later. Even if it is a great scenario I won’t work on a depressing and boring set. 17 Magazin sektöründeki kişiler sizi dinlemezler bile. Sizin anlattığınızla ilgilenmezler. “Kızımla vakit geçirmeyi çok severim” dersiniz, onlar “Kızı ile eve girmiyor” yazar. 18 Her oyuncuya yönlendirilen klasik sorunun cevabını sizden de alsak… Bu zamana kadar sahnede ya da sinemada, en beğendiğiniz, keşke benim de bu rolü canlandırma şansım olsa dediğiniz oyunculuk performansı hangisiydi ? Closer, Natalie Portman. If we could get an answer from you to the classic question that all actors are asked, what is your favorite performance by an actress to date, either on stage or in film, a performance you find yourself saying ‘I wish I had the chance to act that out’? Closer, Natalie Portman. Yabancı dizilerden takip ettikleriniz var mı? Sit-com çok severim. Friends, How I Met Your Mother, Two Broke Girls severim. Entourage, Californication, 30 Rock bitse de hala gülmek için izlediğim dizilerdir. Ayrıca Hannibal, Newsroom, Abbey Road, Game of Thrones da severek izlediğim dizilerden. Sizi sadece tek bir sinema filmi projesinde “Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?” de izledik. Sinemaya uzak duran bir oyuncu musunuz yoksa içinize sinen başka bir proje mi olmadı? Aynen, sinema özellikle bu anlamda riskli bir yer. Yönetmen, senaryo, yapım şirketi çok üzerinde durulması gereken noktalar. Sırf film çekmek için sonradan pişman olacağım işlerde olmak istemedim. Yıllardır ekranda olmanıza rağmen özel yaşamınız hiçbir zaman ön planda olmamıştır. Kameralara karşı hem sıcakkanlı hem de mesafeli bir duruşunuz var. Bu dengeyi sağlayabilmek zor mu? Karakter ile alakalı. Basının ne ile ilgilendiği ortada. Onlara bunu verirseniz medyatik olmanız an meselesi. Ancak sorun şu; siz kendinizi halkla bu şekilde paylaşmaya hazır mısınız? Magazin sektöründeki kişiler sizi dinlemezler bile. Sizin anlattığınızla ilgilenmezler. “Kızımla vakit geçirmeyi çok severim” dersiniz, onlar “Kızı ile eve girmiyor” yazar. Bu nedenle cahil ve sığ bir kitle ile muhatapsanız bunu kontrollü kullanmalısınız. Do you follow any foreign shows? I love sit-coms. I like Friends, How I Met Your Mother, and Two Broke Girls. Even though Entourage, Californication, and 30 Rock are over I still watch old episodes when I want to laugh. I also enjoy watching Hannibal, Newsroom, Abbey Road, and Game of Thrones. We only watched you in one film project “Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?” Are you an actor who stays away from film or was there no other project that inspired you? Exactly, in this sense film is risky. The director, scenario, production company, are all points we need to focus on. I don’t want to be a part of something I will regret later just to have filmed a movie. Despite being on screen for many years your personal life has never been on display. It’s as if you have a both friendly and distant stance towards the cameras. Is it hard to find this balance? It has to do with character. It is obvious what the press cares about. If you give them what they want, it’s only a matter of time before you become a mediatic. The question is, are you ready to share yourself with the public like that? People in the magazine sector won’t even listen to you; they aren’t concerned with what you have to say. You will say “I love to spend time with my daughter” and they’ll write “She won’t enter the house with her daughter”. Therefore if Kızınız annesini ekranda görünce nasıl bir tepki veriyor? Diziyi birlikte izliyor musunuz? Çok hoşuna gidiyor. Bizim evimizde TV yok. Bazen ipad’den izliyoruz. you are involved with connected to a shallow and ignorant group then you have to use this control. How does your daughter react to seeing her mother on screen? Do you watch the show together? Ekranlardan uzak olduğunuz dönemde aslında boş durmuyordunu. Tam bu süreçte Aisha markası ortaya çıktı dersek yanlış olmaz değil mi? She really likes it. We don’t have a TV in our house but we sometimes watch it from our iPad. Doğrudur. Aslında bu işi yapmak için oyunculuğu bırakmıştım. 2005 senesinden itibaren başladığım bir yolculuk. Aromaterapi, masaj terapileri, spa yönetim ve uygulamaları, estetisyenlik üzerine eğitimler aldım. Bunlarla beraber Aisha için hazırlanmaya başladım. 2007’de Aisha piyasaya çıktı. Türkiye’nin ilk aromaterapi kozmetiğidir. Doğal kozmetik anlamında bir girişim maalesef ülkemizde yok, bu anlamda bir öncü olmanın mutluluğunu yaşıyorum. You always kept busy even when you weren’t on screen. To say that this is when the Aisha brand came to fruition wouldn’t be wrong, would it? Bize aromaterapi ve Aisha hakkında biraz daha detaylı bilgi verebilir misiniz? Aisha’da 3 ürün grubu bulunuyor. Anne Bebek ve Aromaterapi. Aromaterapi serimizde bitkisel yağlar, öz yağlar ve çiçek suları bulunuyor. Anne serimiz 3 kategoriden oluşuyor. Hamile, doğum ve lohusalık. Bu grupların içerisine bu dönemlerde annenin en sık ihtiyaç duyacağı ürünleri aromaterapi prensiplerine göre yeniden formülize edip % 100 doğal içerikten imal ettik. Geri dönüşümlü doğa dostu malzeme kullanılmıştır. Ürünlerimiz ve kullandığımız hammaddeler dahil hiçbir ürünümüz hayvanlar üzerinde test edilmemiştir. Aisha sosyal sorumluluklarını gözeten bir marka olarak adil ticareti destekleyen, doğa projeleri ve kadına yönelik projelere destek veren bir markadır. Artık Türkiye’de hemen her ilde Aisha ürünleri satılıyor. Bu başarı benim için yeterli mi diyorsunuz yoksa marka için geleceğe dair daha büyük projeleriniz var mı? 2007 senesinde Bebek’teki mağazamızla başlayan Aisha, marka tanınırlığı ürün geliştirme ve kurumsal anlamda benim için çok doğru bir yere geldi. Ancak karlılık açısından hala pazarlama ve tanıtım hizmetlerine yoğun maliyetlerimiz var. Yerli bir kozmetik markasının ülkemizde tutunmaya çalışması gerçekten çok zor. Ancak Aisha’nın gelecek vadeden iyi bir marka olmasından dolayı tüm bu zorluklarla mücadele That’s right. Actually to do this I retired from acting. It was a journey I started in 2005. I took aromatherapy, massage therapy, spa management and applications, and esthetician training. With this training I began to prepare for Aisha. In 2007 Aisha was released. It is Turkey’s first aromatherapy cosmetics. Unfortunately there are no initiatives in our country in terms of natural cosmetics. Can you give us more detailed information about aromatherapy and Aisha? Aisha is comprised of 3 product groups. Mother, Baby, and Aromatherapy. Our aromatherapy series features herbal oils, essential oils, and flower water. Our Mother series is comprised of 3 categories, pregnancy, birth, and confinement period. In these groups you can find the most common products needed by a mother during these periods; we have re-formulated them according to principles of aromatherapy and made them from 100% natural content. We use biodegradable natural ingredients. None of our products, including the raw materials used in our products, are tested on animals. Aisha is a socially responsible brand that supports fair trade, nature projects, and is a brand that supports projects geared towards women. Today you can find Aisha products in almost all provinces in Turkey. Do you think this success is enough or do you have big plans for the future of Aisha? For me Aisha, which started in our store in Bebek in 2007, has reached the right place in terms of brand recognition, product development, and in an institutional sense. But in terms of profitability we are still working intensely on marketing and promotion services. It is really hard to establish People in the magazine sector won’t even listen to you; they aren’t concerned with what you have to say. You will say “I love to spend time with my daughter” and they’ll write “She won’t enter the house with her daughter”. 19 20 ediyoruz. Aisha’nın özellikle Rusya, Uzak doğu ve Arap pazarında şansı büyük. 3. jenerasyon ürünlerimizi bu pazarların ihtiyaçlarına göre hazırlayarak bu sahalarda şansımızı denemek istiyorum. Aisha aslında bir spa markası ve ben Aisha Spa kavramıyla bir türlü ülkemizde hakkıyla uygulanamayan modern Osmanlı ve hamam kültürünün harmanlandığı spa projelerini uygulamak istiyorum. Onun dışında benim Aisha için kitap projelerim var. Aromaterapi, anne ve bebek bakımında aromaterapi, sağlık ve güzellikte aromaterapi başlıklı kitaplarımız yolda. Yoga, reiki veya pilates gibi yaşamınızın sürekli bir parçası haline gelen, yaptığınız bir spor veya ilgi duyduğunuz bir öğreti var mı? Yoga en önemli beden ve zihin disiplinlerinden biridir. Yoga ülkemizde sadece spor amaçlı görünen bir olgu olsa da aslında zihinsel aydınlanmaya giden yolun ilk başıdır. Bu anlamda derin nefesler alarak bedeninizi hem esnetip, hem de güçlendirdiğiniz yogayı tüm ailece yapmaya özen gösteriniz. Kick boks, MMA, fitness, koşu yapıyorum. Sporun beni dinç kıldığını ve zihnimi berraklaştırdığını söylemeliyim. Onun dışında doğaya ve insanlara saygılı ve sevgi mesajları veren tüm öğretiler ilgilendirir beni. Son olarak… Bir oyuncu olarak gelecek için hedefleriniz nelerdir? Ayşe Tolga olarak bilgi birikimimi aktaracağım tv programları yapmayı hedefliyorum Sağlık, güzellik, bebek bakımı, moda, yeme içme konuları ve daha fazlası olacak. a local cosmetics brand in our country. However because Aisha is a good brand it has a promising future and we are fighting all these challenges. Aisha is especially promising in the Russian, Far East, and Arabian markets. I want to try our luck in these areas by customizing our 3rd generation products based on the needs of these markets. Aisha is actually a spa brand; with the Aisha Spa concept i want to implement a blended spa project, a harmony of the modern Ottoman and Turkish bath culture. Besides that I have book projects in mind for Aisha. We have books title Aromatherapy, Mother and Baby Care Aromatherapy, and Health and Beauty Aromatherapy on the way. Do you work out or have a discipline that has become a constant in your life, like yoga, reiki or pilates? Yoga is one of the most important disciplines of the body and mind. Even though yoga is seen as just a sport in our country, it is the first step towards a road of mental enlightenment. In that sense by taking deep breathes you are stretching your body as well as strengthening it; I suggest doing it with the whole family. I like running, MMA, Kick Boxing, and working out. In addition, I am interested in disciplines that encourage love and respect for nature and people. Finally, as an actress what are your goals for the future? As Ayşe Tolga I intend to do TV shows where I can pass on my knowledge; covering subjects like health, beauty, baby care, fashion, eating & drinking, and much more. facebook.com/nestlepurelifetr “Krallara Layık” 22 SEYAHAT-TRAVEL DQ Tatil Mekanları Evlilikleri, boşanmaları, giyimleri, davetleri… Onların yaşamlarına dair her şey merak ediliyor, attıkları en ufak bir adım binlerce fotoğraf karesine dönüşüyor. Kraliyet aileleri bu yoğun ilgi karşısında belki de hepimizden daha fazla tatile ihtiyaç duyuyor. Ve tatil için seçtikleri adreslerse bir diğer merak konusu olarak karşımıza çıkıyor… Vacation Destinations “Fit for Royalty” Marriages, divorce, dresses, invitations … everything about their lives spark curiosity, even a small step they take turns into thousands of photograph frames. Because of all this intense attention, royal families might need a vacation even more than we do. As for the vacation spots they choose, for us that is another subject of curiosity entirely… üşünün ki sadece doğumunuzla gelen bir üne sahipsiniz. 2 yaşında ilk adımlarınızı atarken tüm kameralar sizi izliyor. Bir bebeğin yürümeye başlaması gibi olağan bir süreç, Ay’da atılan ilk adım kadar ilgi uyandırıyor. Okuduğunuz okullar, yemek yediğiniz yerler, kız veya erkek arkadaşlarınız kısacası yaşamınıza dair her şey mercek altına alınıyor. Dışarıdan bakanlara cazip gelebilecek bu yaşam şekli aslında gözlerden uzak olma isteğini de beraberinde getiriyor. Bu istek kimi zaman bir dağ kulübesine kimi zamansa masalsı bir şatoya dönüşebiliyor. Bir kraliyet ailesi üyesiyseniz, masrafları düşünmenize de gerek kalmadan, dünya haritası önünüze seriliyor. Geriye tatiliniz için en uygun mekânı seçmek kalıyor. Bu noktada yazımızın konusuna geliyor ve kraliyet ailelerinin bu zamana kadar tatilleri için tercih ettikleri yerlere bir göz atıyoruz. D magine having a notorious reputation the moment you are born, so much so that the whole world watches as you take your first steps; imagine your first steps attracting as much worldwide attention as the first steps on the moon did. What school you attend, where you eat, your significant other, every aspect of your life under the spotlight. To the outside world their lifestyle might seem attractive when in fact all they desire sometimes is to be out of the spotlight. They can get away from the camera and worldwide attention in different ways, sometimes in a hut tucked away on a mountain, or in a fairytale castle somewhere. If you are a part of the royal family then you don’t need to worry about the costs, the whole world is available to you. The only thing left to do is pick the ultimate destination. Now we can get to the heart of our article and take a look at where the royal families have been venturing to for their vacations. I Kenya’da Bir Kulübe A Hut in Kenya Prince William Annesi Prenses Diana’dan sadece mütevazı bakışlarını değil yaşam tarzında da aynı alçakgönüllü tavrı devralmış gibi görünüyor. Kardeşi Prens Harry, kardeşliğin zıtlığı düsturunu vurgularcasına bu zamana kadar sansasyonel bir yaşam sürerken, Prens William olgun tavırları ile dikkat çekiyordu. Prens William’ın hayatının en önemli anlarından biri için seçtiği tatil mekânı yine onun bu gösterişten uzak yanını vurguluyordu. Şu anki eşi olan Kate Middleton’a evlenme teklif ettiği bu yer Kenya’daki bir dağ kulübesiydi. Önce hava yolu, ardından at sırtında ya da yürüyerek 11 kilometre yol alınarak ulaşılan bu kulübe, lükse dair en ufak bir öğe içermiyor. Ateş yanan bir şömine, rahat koltuklar, sade tahta bir masa… Özellikle doğaseverlerin rüyalarını süsleyebilecek bu kulübe, yine de bir prens için oldukça yalın bir seçim olarak karşımıza çıkıyor. Prince William not only inherited a modest gaze from his mother Princess Diana, but it seems like he also adapted the same humble attitude towards life that she had. His brother Prince Harry however emphasizes the contrast between them, while he leads a sensational life so far, Prince William drew attention because of his mature attitude. He proposed to his wife Kate Middleton at this mountain hut in Kenya. The hut, which doesn’t have the slightest bit of luxury, is reached by first plane, and then an 11 kilometer trek on foot or horseback. With a beautiful fire blazing in the fireplace, comfortable couches, and a simple wood table, this hut is a haven for nature lovers but a quite simple choice for a Prince in our opinion. 23 24 Prenses Margaret’ın Seçimi; Karayip Adası Mustique Princess Margaret’s choice; Caribbean Island of Mustique St. Vincent and the Grenadines’e bağlı olan Karayipler’in bu eşsiz güzellikteki adası, Prenses Margaret sayesinde 70’li yıllarda dünyaca bilinen bir kara parçası haline geldi. Prenses Margaret, 1960 yılında evlendiği fotoğrafçı eşi Antony Charles Robert Armstrong-Jones için düğün hediyesi olarak tasarımcı Oliver Messel’e bu adada bir villa yaptırır. “Jolies Eaux” adını verdikleri bu malikânede kameralardan uzak bir yaşam sürmeye başlarlar. Tabii kameralardan uzak olması her zaman sakin olduğu anlamına da gelmez. Ünlü çift, zaman zaman ilginç partilere de ev sahipliği yapar. Adanın magazin sütunlarında adının geçmesi ise Prenses Margaret’ın, eşinden boşandıktan sonra kendisinden 17 yaş küçük Roddy Llewelyn ile bir ilişki yaşaması sonucunda olur. Bu aşkın mekânı da yine Mustique Adası’dır. Prenses Margaret’ın üne kavuşturduğu bu ada daha sonra aralarında Mick Jagger, Tommy Hilfiger gibi pek çok ünlü ismin de bulunduğu kişilerin dikkatini çeker ve ünü giderek katlanır. 2002 yılında hayatını kaybeden Prenses Margaret’ın ardından adadaki evi de, haftalık olarak oldukça iyi bir meblağ karşılığında kiralanmaya başlanmıştır. Thanks to Princess Margaret, this one-of-kind, beautiful island, which is a part of St. Vincent and the Grenadines in the Caribbean, became world renowned in the 70’s. As a present to her photographer husband Antony Charles Robert Armstrong-Jones, whom she married in 1960, Princess Margaret had designer Oliver Messel make a villa on the island. They lived a life away from the cameras in this mansion, which they named “Jolies Eaux”. Of course being away from the cameras doesn’t always mean it was a quiet life. From time to time the famous couple would throw interesting parties at their home. Her name was synonymous with the island’s magazine columns, especially after her divorce when she started dating Roddy Llewelyn who was 17 years younger than her. Again Mustique Island was the muse for this love. After Princess Margaret made the island world renowned it attracted the attention of many famous people like Mick Jagger and Tommy Hilfiger. After Princess Margaret passed away in 2002 her house on the island became available to rent on a weekly basis, for a reasonable price. 25 Kraliçe Elizabeth’in Kalesi; Balmoral Queen Elizabeth’s Castle; Balmoral Kraliçe II. Elizabeth’in doğayı ne kadar sevdiğini bilmek için bir İngiliz olmaya gerek yok. Onun gazete ve dergilere yansıyan fotoğrafları arasında atları ve köpekleri ile çektirdiği kareler de sıkça yer alır. Range Rover marka jipi ile arazide gezmek, piknikler yapmak, kraliçenin kendine ve ailesine zaman ayırdığında yapmaktan en fazla keyif aldığı aktivitelerdir. Bu nedenle onun ve eşi Prens Philip’in tatil için Kuzey İskoçya’daki bir kaleyi seçmeleri çok da şaşırtıcı değil. Her yıl Ağustos ayından Ekim’in ilk günlerine kadar kraliçe ve eşi Balmoral Kalesi’nde ikamet ediyorlar. Kalenin magazin dünyası için hatırda kalan yanlarından biri de Lady Diana’nın Prens Charles’ın kız arkadaşı olarak fotoğrafçıların karşısına ilk defa geçtiği yer olmasıydı. Kraliçe kalede olmadığı zamanlarda, yani Ekim’den Ağustos ayına kadar kalenin bir kısmı ve bahçeleri halkın ziyaretine açık oluyor. To understand how much Queen Elizabeth the II loves nature you do not have to be British. Many times in newspapers and magazines she is seen photographed with her dogs and her horses. One of the activities she enjoys the most when spending time with her family and making time for herself is roaming the grounds in her Range Rover Jeep and having picnics. Therefore it is not surprising that her and her husband, Prince Philip, decide to go to a castle in Northern Scotland for their vacation. Every year from August to the beginning of October the Queen and her husband stay at the Balmoral Castle. One memorable aspects of the castle in the media world is that it was the first place where Lady Diana was first photographed when she and Prince Charles started dating. When the Queen isn’t at the castle, between October and August, parts of the castle and the gardens are open to the public. 26 Alpler’de Bir Prens A Prince in the Alps Prens Charles’ın 40 yıldır değişmeyen bir tatil adresi var: Klosters. İsviçre’nin bu meşhur kayak bölgesi sadece Prens Charles’ı değil pek çok farklı kraliyet ailesini de düzenli olarak ağırlıyor. Prensin buradaki otel seçimi ise beş yıldızlı Walserhof. Prens Charles’ın sık ziyaretleri nedeniyle Gotschnagrat Dağı’nın teleferiklerinden birine “Prince of Wales” adı bile verilmiş. Prince Charles has had the same vacation spot for the past 40 years, Klosters. This infamous ski resort in Switzerland hosts many other royal families in addition to Prince Charles. When the Prince comes to Klosters he chooses to stay at the 5-star Walserhof Hotel. Because Prince Charles visits so often, a cable car on the Gotschnagrat Mountain was named “Prince of Wales”, after him. Destansı Ada Spetses Yunan Adaları tatil için her zaman akla ilk gelecek seçeneklerdendir. Başkent Atina’ya olan yakınlığı ve muhteşem doğası ile dikkat Çeken Spetses de bırakın tatili, bütün bir ömrünüzü orada geçirmek isteyeceğiniz güzellikte adalardan biridir. Yunan kraliyet ailelerini ağırlaması ile meşhur olan adanın öne çıkan oteli ise Poseidonion Grand’dır. Otel, 2010 yılının Ağustos ayında dünya evine giren Yunanistan ve Danimarka Prensi Nikolaos ile Tatiana Blatnik’in düğününe de ev sahipliği yaptı. Pek çok kraliyet mensubunun katıldığı düğün, Yunan medyasında da oldukça ilgi uyanıdrmıştı. The Legendary Island of Spetses The Greek Island always come to mind when thinking of a vacation spot. With its close proximity to the capital Athena, and breathtaking natural beauty, you will not only want to vacation at the beautiful Spetses Islands but you will want to spend eternity there. The island became famous for hosting the Greek royal families. The most reputable hotel on the island would be Poseidonion Grand, which opened its doors in August of 2010 and played host to Danish Prince Nikolaos and Tatiana Blatnik’s wedding. Many members of royalty attended the wedding and it received a lot of attention from the Greek media. 27 İspanya Kralının Adresi Doğal Mallorca: the King of Spain’s Olarak; Mallorca obvious address 28 Bütün dünya oraya akın ederken Mallorca’nın İspanya kraliyet ailesinin tatil adresi olmaması beklenemezdi. Üstelik Mallorca’ya gittiğinizde bir evde ya da otelde değil, size ait olan bir sarayda kaldığınızı düşünün. Marivent Palace sadece kraliyet ailesini değil, dünyaca tanınan isimleri de ağırlıyor. Bill Clinton, Mikhail Gorbachev, Michelle Obama, Prens Charles, Kraliçe Elizabeth bu isimlerden sadece birkaçı… İnanılmaz bir manzaraya ve çok güzel bahçelere sahip olan bu saray, yılın sadece bir ayı renkleniyor. Yani kraliyet ailesinin ziyaret zamanlarında. Bunun dışında yılın neredeyse 11 ayı saray sessizliğe gömülüyor. Bu nedenle tıpkı Buckingham Sarayı’nda olduğu gibi bu sarayın da yılın belirli dönemlerinde halkın ziyaretine açılabileceği yönünde giderek artan talepler bulunuyor. Even though the whole world flocked to Mallorca it is still the preferred holiday address for the Spanish royal family. Moreover imagine that when you visit you don’t stay in a hotel, or a house, but rather in your very own mansion. The Marivent Palace doesn’t just host the Spanish royal family; it also hosts world renowned individuals like Bill Clinton, Mikhail Gorbachev, Michelle Obama, Prince Charles, and Queen Elizabeth. With breathtaking views and beautiful gardens, this palace is only open 1 month out of the year, when the royal families come to stay, and falls silent the other 11 months. Because of this there have been increasing requests to open it up to visitors during certain periods of the year, just like Buckingham Palace. 29 The Lake Palace The Lake Palace Kraliyet ailelerinin her yıl gittikleri ya da ailelerine ait olan yerler dışında kısa süreliğine de olsa ziyaretçisi oldukları oteller de bulunuyor. Hindistan’ın Rajastan eyaletinin Udaipaur şehrindeki The Lake Palace da bu otellerden bir tanesi. Pichola Gölü’nün üstünde konumlanan ve tarihi 18.yüzyıla dayanan The Lake Palace sadece Hindistan’ın değil, neredeyse bütün kıtanın en lüks yapılarından biri. Otele “palace” yani saray denilmesi de boşuna değil. Eskiden kralın yazlık saray olarak kullandığı bina, devlet tarafından kralların mal varlıklarına el konulmaya başlanınca otele çevrilmiş. El boyaması motifleri, ipek yastıkları, vitrayları her biri ayrı güzellikte olan koridorları ve avlusu ile bu otel; Danimarka, İngiltere, İspanya kraliyet ailesi mensuplarının yanı sıra, Jacqueline Kennedy, Mick Jagger, Nicole Kidman gibi dünyaca ünlü isimleri de ağırlaması ile meşhur. Aside from family owned places or regular destinations that royal families visit, there are some hotels around the world that they visit for short-term vacations. The Lake Palace, located in Udaipaur, Rajastan, India, is one of those hotels. The Lake Palace, located on the Pichola Lake and built in the 18th century, is one of not just India’s but the entire continents, most luxurious structures. The hotel is called a palace for a reason. It was used as the summer palace of the royal family but converted into a hotel when the government began confiscating the assets of the king. With hand painted motifs, silk cushions, stained glass windows in the hallways, all more beautiful than the next, and breathtaking courtyards, this hotel is famous for hosting the Danish, British, and Spanish royal families but also world famous individuals like Jacqueline Kennedy, Mick Jagger, and Nicole Kidman. DQ 30 Gaziantep Lezzetleri Yuvalaması, kebabı, fıstığıyla bir kent değil adeta bir ülke mutfağı… YEMEK-FOOD Gaziantep Cuisine With its yuvalama, kebab, and pistachios, it isn’t the kitchen of a city, but rather the kitchen of a country. T arihi boyunca farklı medeniyetlerin etkisi altında olan Anadolu’nun, yemek kültürü de tabiatıyla anonim bir yapı sergiliyor. Her bölgenin kendine özgü olan doğal yaşam şartları da bu farklılığın bir diğer önemli sebebini oluşturuyor. Dört mevsimi aynı anda yaşayabilen bir ülke olan Türkiye’nin her bölgesi şahsına münhasır lezzetler sunuyor. Yuvalaması, lahmacunu, kebabı, baklavasıyla neredeyse tek bir ülke mutfağına ait olabilecek çeşitliliği ve lezzetiyle bu farklı mutfakların en önemli temsilcilerinden biri olarak Gaziantep karşımıza çıkıyor. Kültürel etkileşimin ve mevsim şartlarının bir araya gelmesi ile köklü bir mutfak geleneğine sahip olan Gaziantep, lezzette destan yazmaya devam ediyor… nder the influence of different civilizations through its history, Anatolia’s food culture naturally exhibits a touch of anonymity. An important reason for this difference is that each region is unique in terms of its natural habitat. In a country that can experience all four seasons at the same time, each region in Turkey offers their own unique tastes. Gaziantep emerges as one of the most important representatives of these different cuisines; with its yuvalama, lahmacun, kebab, and baklava the Gaziantep kitchen is so rich in variety and taste that it could be the kitchen of an entire country. The combination of cultural interaction and weather conditions have created a deep-rooted tradition in Gaziantep, a delicious kitchen that continues its saga. U Yuvalama Yuvalama Ünü Gaziantep sınırlarını aşmış bu yemek yanlış bir algıyla “çorba” olarak da bilinmektedir. Meşakkatli yapımı ve oldukça doyurucu olması bu algının aslında ne kadar yanlış olduğunu göstermektedir. Özellikle dini bayramlar ve Ramazan gibi özel günlerde Gaziantep’te hemen her evde pişirilen yuvalamanın hazırlıkları günler öncesinden başlar. Kıyma, pirinç, koyun eti, süzme yoğurt, nohut ve pul biber başlıca malzemeleridir. Öncelikle pirincin dibekte çekilerek un haline gelmesi sağlanır. Ardından yumurta, karabiber ve tuz eklenip yoğrulmaya başlanır. Sürecin en zahmetli kısımlarından biri olarak bu karışım minicik köfteler haline getirilir. Haşlanmış nohut, kuzu eti de eklenerek karışım pişirilir. Yoğurtla terbiyesi de yapıldıktan sonra, üstüne mis gibi tereyağı ve nane yakılarak sunuma hazır hale getirilir. Yolunuz Gaziantep’e düştüğünde lezzetli bir yuvalama yemek isterseniz, adresiniz Gaziantep’in en meşhur restoranlarından biri olan Bayazhan olabilir. Bayazhan Akyol Mahallesi, Kırkayak Parkı Karşısı / Gaziantep +90 342 221 02 12 info@bayazhan.com.tr This Gaziantep dish is famous across the country and mistakenly described as ‘soup’. The fact that it takes a lot to prepare and that it is a very filling meal shows you how wrong this term is. During religious holidays and Ramadan this meal is prepared in almost every household in Gaziantep, and the preparation begins days in advance. Ground beef, rice, sheep’s meat, strained yogurt, chickpeas, and red pepper flakes are the main ingredients. First you stress the rice in a wooden mortar so it turns into flour; then add eggs, salt, and black pepper and begin kneading it. This mixture is one of the most involved parts of the preparation that turns into small meatballs. Then you add boiled chickpeas and sheep’s meat and cook the mixture. After adding yogurt, putting mouth-watering molten butter and mint on top makes it ready for serving. For those of you visiting Gaziantep and interested in trying this delicious dish visit the famous Bayazhan restaurant. Bayazhan Akyol Mahallesi, Kırkayak Parkı Karşısı / Gaziantep +90 342 221 02 12 info@bayazhan.com.tr 31 32 Ali Nazik Ali Nazik Gaziantep mutfağının kral koltuğuna hangi lezzetin oturacağına karar vermek gerçekten zor. Güçlü adaylarımızdan bir tanesi de Ali Nazik Kebabı. Gaziantep’e özgü olan bu kebap, rivayete göre adını Osmanlı padişahlarından Yavuz Sultan Selim’den alıyor. Padişah Gaziantep’e geldiğinde ona sunulan bu lezzete hayran olur ve “Hangi eli nazik yaptı bunu?” diye sorar. Arapça’da alâ, güzel ve nazik anlamlarına gelmektedir. Böylece alâ zamanla ali olmuştur. Kıymasından baharatına her aşaması özenle hazırlanan bu kebabın tadına en iyi Gaziantep’te varılır. Malzemeleri belli, yapılışı belli… Ama işte bu lezzetin standartını tutturmanın sırrı sadece maharetli ellerde gizli. Ya da Güneydoğu’nun etinde ve baharatlarında… Aşçıdan aşçıya farklılık gösterse de patlıcan, kıyma, yoğurt, sarımsak, pul biber değişmez malzemelerdir. Közlenmiş patlıcan eziliyor, uygun sıcaklıktayken yoğurt, sarımsak ve tuz ile karıştırılıyor. Kavrulan kıyma da bu karışımın üzerine yerleştiriliyor. Kimileri kıymayı sade bir şekilde kavururken, tercihe göre domates ve salçalı kavuranlar da oluyor. Gaziantep’te Ali Nazik için İstanbullulara yabancı gelmeyecek adreslerden biri olan Sahan Kebap, İstanbul’dan sonra anavatanı Gaziantep’te de (Güneydoğu’nun en büyük tarihi kervansarayı olan Şirehan içinde) bir şube açmış. Hem göze hem damağa hitap eden bir Ali Nazik için, Sahan oldukça iyi bir seçim. Sahan Şirehan Eski Belediye cad. İsmetpaşa mah. No:1 Şirehan / Gaziantep +90 342 220 46 46 http://www.sahan.com/ Gaziantep cuisine has so many delicious dishes that is difficult to decide on which is the best. One of the strongest candidates though is Ali Nazik Kebab. This unique Gaziantep kebab is said to have gotten its name from the Ottoman Sultan Yavuz Selim. Legend has it that when he came to Gaziantep and tried this dish he asked, “Which kind hand made this meal?” In Arabia ala means nice and kind and with time ala became ali. From its meat to its spices, every aspect of this kebab is prepared with care and it is best in Gaziantep. The ingredients are known, the preparation is known, but the secret to the delicious taste is hidden in the skillful hands of its makers. The presentation can change from chef to chef but there are main ingredients that everyone uses; eggplant, ground beef, yogurt, garlic, and red pepper flakes. Roasted eggplant is crushed, and when it is at a reasonable heat it is mixed with yogurt, garlic, and salt. The roasted beef is then placed on top. Some people prefer their beef to be cooked plain; some people add tomatoes and tomato paste. Sahan Kebab, a restaurant Istanbulites are familiar with, makes delicious Gaziantep Ali Nazik Kebab and opened a branch in the dishes homeland, Gaziantep, inside Şirehan, the largest historic caravanserai in southeast Anatolia. For an Ali Nazik dish that appeals to the eye and palate, Sahan is a good choice. Sahan Şirehan Eski Belediye cad. İsmetpaşa mah. No:1 Şirehan / Gaziantep +90 342 220 46 46 http://www.sahan.com/ 33 Menengiç Kahvesi Menengiç Coffee Gaziantep’e özgü tatlardan biri de menengiç kahvesidir. Menengiç (yabani Antep fıstığı) ağacının çekirdekleri toplanır, tıpkı Türk kahvesi yapımında olduğu gibi kavrulur ve ardından öğütme makinasından geçirilir. Pişirme usulü de Türk kahvesi gibidir. Çekirdekleri yağlı olduğu için kendisi de yağlı bir içecektir. İçine biraz süt koyularak da pişirilir. Kolesterolü düşürdüğü ve mideye iyi geldiği için Gaziantep’in eşsiz kebaplarının ardından içilmesi hem sağlıklı hem de keyiflidir. İsterseniz menengiç kahvesi, isterseniz Türk kahvesi ya da çay… Sıcak bir içecek için Gaziantep’in eşsiz mekanı Tahmis Kahvesi’dir. 1635 tarihli olan bu kahve sizi adeta zamanda bir yolculuğa çıkarır. Burada bir kahve içmek Gaziantep ziyaretçilerinin defterlerine işlenecek büyük bir artıdır. Eğer daha önceden tadına bakmadıysanız, Doğu Akdeniz’e özgü bir tür kekikten yapılan zahter için de doğru adres kesinlikle Tahmis Kahvesi’dir. Tahmis Kahvesi Eski Buğday Arasası Karşısı Elmacı Pazarı Civarı, Şahinbey / Gaziantep +90 342 232-89 77 www.tarihitahmiskahvesi.com Menengiç Coffee is one of the flavors specific to Gaziantep. Menengiç (wild Antep pistachios) tree seeds are collected and just like in the preparation of Turkish coffee, are roasted and then put through a grinding machine and cooked with a little bit of milk. Because the seeds are oily, the drink itself is oily as well. It is said to decrease cholesterol and be good for the stomach so it is healthy and enjoyable to drink after Gaziantep’s inimitable kebabs. For a warm drink, menengiç coffee, Turkish coffee, or tea, visit Tahmis Café. This café, which dates back to 1635, will take you on a journey through time. Enjoying coffee at this historic café is an experience in and of itself. Zahter is made from a type of thyme unique to the Eastern Mediterranean region. If you’ve never tried it, Tahmis Cafe is the perfect place to do so. Tahmis Kahvesi Eski Buğday Arasası Karşısı Elmacı Pazarı Civarı, Şahinbey / Gaziantep +90 342 232-89 77 www.tarihitahmiskahvesi.com 34 Baklava Baklava Un, şeker, yağ, fıstık… Bir tatlı için son derece sade bir reçete. Bir kez daha malzemeden ziyade el emeğinin ön plana çıktığı bir lezzetin karşısındayız; baklavanın. Baklavanın anavatanı kesin olarak bilinmese de Osmanlı’nın Halep vilayetinde doğduğu düşünülmektedir. O zamanlar bu vilayetin bir kasabası olan Antep ise baklavanın en iyisini yapmakla meşhur olmuştur. Bu ünü de, o günden bugüne kadar korumaya devam etmiş, farklı markalar altında pek çok baklavacı, şehrin sınırlarını aşarak bu lezzeti farklı illerde de sunmaya başlamışlardır. Baklava gerçekten ustalık gerektiren bir tatlıdır. Hamuru ne kadar ince, malzemesi ne kadar bol olursa, kalitesi de o oranda artar. Baklavayı hazırlarken her yanını eşit bir şekilde pişirmek, şerbetini yağını uygun şekilde eklemek el becerisi ve disiplin gerektirir. Bu disiplin de çoğu zaman ustadan çırağa aktarılır. Harran Ovası’nın buğday unundan açtıkları kâğıt inceliğindeki yufkaları, Antep’in en lezzetli fıstıkları, bir yıl öncesinden hazırlanan yağlarını kullanarak yaptıkları baklavaları ile 1887 yılından bu yana Gaziantep’te hizmet veren “İmam Çağdaş” bu tarihi tatlı için en doğru adreslerden biridir. Mekânın, fıstıklı kurabiyesinden dolamasına kadar her tatlısının, sebzelisinden kıymalısına bütün kebaplarının da ayrı bir lezzete sahip olduğunu belirtmekte fayda var! İmam Çağdaş Eski Hal Civarı, Uzun Çarşı No:14, Şahinbey / Gaziantep +90 342 231 26 78 www.imamcagdas.com Flour, sugar, butter, pistachios, is a simple recipe for a dessert, but what is most important in the preparation of Baklava is a delicate touch. It’s not entirely certain where Baklava originated but it is thought to have come from the Ottoman province of Aleppo. Antep, then a small town of the province, became famous for making the best baklava and from that day on it has kept that title. Many different brands of Baklava have gone beyond the boarders of the city and introduced this delicious dessert to many provinces across Turkey. Baklava is a dessert that requires a mastery to create it successfully. The quality of taste is relevant to how thin the dough is and how plenty the ingredients are. Cooking every side evenly when preparing Baklava, and adding the sherbet and oil properly requires discipline and sleight of hand. This discipline is usually passed down from master to apprentice. Imam Cagdas has been serving delicious Baklava in Gaziantep since 1887. Using Harran Ovasi wheat flour to create beautifully thin dough, delicious Antep pistachios, and oils that were prepared a year in advance, it is the best address for Baklava. We must point out that everything at this restaurant is delicious, from their pistachio cookies to dolama, to their vegetables, to their beef, and their kebabs. Imam Çagdas Eski Hal Civarı, Uzun Çarşı No:14, Şahinbey / Gaziantep +90 342 231 26 78 www.imamcagdas.com Antep Fıstığı Ülkemizde Antep fıstığı en yoğun olarak adını aldığı bu şehirde, Gaziantep’te yetiştirilmektedir. Sıcağı oldukça seven ve kuraklığa dayanıklı olan fıstık ağacı için bölgenin koşulları biçilmiş kaftandır. Gaziantep ekonomisinde de büyük payı olan Antep fıstığı bu nedenle yeşil altın olarak da anılmaktadır. İçi kuruyemiş olarak çokça tüketilen Antep fıstığı bilindiği üzere pastacılıkta, helvacılıkta özellikle de baklava yapımında sıkça kullanılır. Kalsiyumdan demire, potasyumdan magnezyuma kadar pek çok farklı besin değerini barındıran Antep fıstığı için bir adrese ihtiyacı olanlara İpekçioğlu’nu öneririz. İpekçioğlu Eski Saray Caddesi 22, Büyük Pasaj köşesi, Gaziantep +90 342 218 05 55 Antep Fistigi (Pistachios) Antep pistachios, named after the city because it is so plentiful here, are cultivated in Gaziantep. The region’s conditions are tailored for the tree, which likes the heat and is drought-resistant. Antep pistachios play a huge role in Gaziantep’s economy and are aptly nicknamed ‘green gold’. Antep pistachios are used for many things; the inside is consumed in bulk as nuts, and it is frequently used in the preparation of cakes, halvah, and baklava. Antep pistachios have many different nutritional values like calcium, iron, potassium, and magnesium, and the best place for those in need of this delicious nut is Ipekcioglu. Ipekcioglu Eski Saray Caddesi 22, Büyük Pasaj köşesi, Gaziantep +90 342 218 05 55 35 DQ 36 KENT-CITY With its mosques, markets, and castle, this is a city waiting to be explored Erbil Erbil Camileri, pazarı, kalesiyle keşfedilmeyi bekleyen bir şehir Y A ZI-BY CEY LAN ÖZG E KUNDUZ D ünyanın en eski kentlerinden biri olduğu tahmin edilen Erbil’de ilk yerleşimin M.Ö. 6000 yıllarına dek uzandığı düşünülüyor. Yer altı sularının zenginliği ve tarıma uygunluğu sayesinde ilk yerleşim yerlerinden biri olan Erbil, tarih boyunca aralarında Sümerler, Asurlular, Perslerin de olduğu pek çok uygarlığın da anavatanı oldu. rbil is considered to be one of the oldest inhabited cities in the world; the first settlement in this city is estimated to date back to 6000 BC. The bountiful lands and rich water attracted many civilizations to the city and throughout history Erbil was home to the Sumerians, Assyrians, and Persians. E 37 38 39 Kent meydanı City Square Şehrin ana meydanı kent yaşamının merkezi. Şehir duvarlarının kuzeyden, Kayseri Pazarı’nın ise doğudan komşu olduğu meydan, orta yerindeki havuzuyla hem satıcıların hem de halkın toplandığı bir buluşma noktası. Etrafta yer alan irili ufaklı dükkânlar, iş yerleri ve camiler de bu merkezi meydana hareket katıyor. Öğleden sonraları nargilelerini çayları eşliğinde tüttüren erkekler, oyun oynayan çocuklar ve çocuklarını gezdiren ailelerle dolup taşan meydandan harika bir Erbil Kalesi manzarası da izleniyor. The city’s main square is the center of city life. From the north of the city walls, and the Kayseri Pazar’s neighbor to the east, the pool in the middle of the square is a meeting point for both vendors and the public. The quaint shops, small businesses, and mosques add the vibrant life of the city center. A spectacular view of the Erbil Citadel can be seen from the bustling square; the energetic square is filled with men puffing on water pipes in the afternoon, sipping on tea, children playing on the streets, and families walking around. Erbil Kalesi Erbil Citadel Kentin tam ortasında bulunan kalede göreceğiniz çivi yazısıyla yazılmış tarihi metinler Asurlulara kadar uzanıyor. 11. yüzyılda inşa edilmiş olan kale, çevresine göre 30 metre yükseklikte, kente yukarıdan bakan bir konuma sahip. Kalenin surlarının çok büyük bir kısmı yıkılmadan günümüze kadar gelmeyi başarmış. Yıkılmış ve tahrip olmuş kısımları da halen restore ediliyor. Eliptik bir şekle sahip olan alan içerisinde, geleneksel yöntemlerle yapılmış tuğla evlerin yanı sıra bir hamamla birlikte camiler de bulunuyor. Bu camilerden hemen hamamın yanında bulunanın adı ise Molla Efendi Camii. Kalenin içerisinde son derece çekici dükkânlar da var. Kale içinin dolambaçlı yolları üzerinde karşınıza çıkacak irili ufaklı dükkânlar arasında en çok da kentin geleneksel mirasını sürdüren çömlekçilere rastlanıyor. Located in the middle of the city, the cuneiform texts that you see on the castle date back to the Assyrians. Built in the 11th century, the castle rises 30 meters high above its surroundings and overlooks the city. A large portion of the castle walls managed to survive to this day and the portions that were destroyed and damaged are continuously being restored. Located within the elliptical shape structure you can find traditional brick houses as well as a hamam and mosques.Among these The Molla Efendi Mosque is located right next to the hamam. There are a lot of interesting shops along the winding paths of the castle but the most interesting ones are certainly the pottery shops representing the legacy of the city’s pottery tradition. 40 Kayseri Pazarı (Bazaar-e Qaysari) Kayseri Bazaar Şehir merkezindeki Kayseri Pazarı yakın zamanda geleneksel mimariye uygun şekilde yeniden inşa edildi. Taze meyvelerden baldan ayakkabıya, elektronik aletlerden kıyafetlere burada her tür ihtiyaca yönelik ürün satılıyor. Hatta eve dönerken yanınızda hatıra olarak götürebileceğiniz elde yapılan kalaşlardan da bulabilirsiniz. Pazarda satılanların bir kısmı Çin’den gelse de küçük bir araştırmayla ve bir parça gözlemle geleneksel ve yerel ürünlerin hangileri olduğunu rahatlıkla anlayabilirsiniz. Muzafferiye Minaret Muzafferiye Minaresi Ulu Cami’ye ait Muzafferiye Minaresi kentin mutlaka görülmesi gereken tarihi yapılarından. Bir diğer adı da Çöl Minaresi olan minare 36 metre yüksekliğinde ve 12. yüzyılın sonu ile 13. yüzyılın başında inşa edilmiş. Minarenin üzerinde çinilerin bugün yalnızca kalıntıları var. Sami Abdül Rahman Parkı Erbil’in en yeşil alanlarından biri olan bu park kentteki benzerlerinin arasında da en büyüğü. Ailelerin piknik yapmak ve şehrin trafiği ve gürültüsünden uzaklaşmak için geldiği parkta çocuklar için geniş oyun alanları, kafeler, türlü çiçeklerle süslenmiş yürüyüş yolları, göletler, yapay havuzlar, çeşmeler ve yerel lezzetler sunan bir de restoran bulunuyor. Saddam Hüseyin hükümeti zamanında bir askerî kompleks The Kayseri Bazaar in the city center was recently rebuilt in accordance with its traditional architecture. You can find any product at this bazaar, from fresh fruits, shoes made from honey, to electronic appliances, and clothes. A great souvenir to get from this bazaar would be the hand-made ‘Kalash’. Although some items at the bazaar come from China, with an eye for detail and some observation you can easily tell which ones are traditional and local products. The Muzafferiye Minaret, which belongs to the Ulu Mosque, is one of the city’s must-see historical structures. Also known as the Çöl Minaret, it is 36 meters high and was built at the end of the 12th century, beginning of the 13th century. Today the tiles on the minaret are barely visible. Sami Abdül Rahman Park This park is one of the lushest, greenest areas of Erbil and also the biggest park of its kind in the city. The park offers refuge from the hustle and bustle of the city; the park is perfect for picnics, there are large play areas for children, you can find cafes, walking paths decorated with beautiful flowers, ponds, fountains, and a restaurant serving the local cuisine. During the time of Saddam Huseyin’s reign the park was used as a military complex; in 2004 the park was named after a prime minister who was assassinated during a olarak kullanılan bugünkü park alanı, ismini 2004 yılında bir intihar saldırısında suikaste kurban giden başbakandan almış. Patlama sırasında ölenlerin anısına yapılmış olan anıtın üzerinde Kürtçe olarak “Özgürlük bedava değildir.” yazıyor. Parkın içinde ayrıca küçük bir amfi tiyatroyla birlikte saunası ve açık havuzları da olan bir spor salonu bulunuyor. Celil Hayat Camii Devasa Celil Hayat Camii kentin turistik yerlerinden değil bu yüzden eğer özellikle aramazsanız göremeden şehirden ayrılabilirsiniz. Bu güzel yapıyı kaçırmamanız gerekiyor. Kimileri tarafından mavi çinileri sebebiyle Sultanahmet Camii’ne benzetilen Celil Hayat Camii, Osmanlı mimarisinden çok İran mimarisini andıran bir stilde inşa edilmiş. Rengârenk karolarla döşenmiş minareleri ve kubbeleriyle bu camiyi görmeden ve fotoğraflamadan geri dönmeyin. suicide bombing. The monument was built to commemorate those who died in the explosion, with the words ‘Freedom is not Free’ written in Kurdish on it. The park also has a small amphitheater, and a gym with a sauna and outdoor pool. Celil Hayat Mosque The gigantic Celil Hayat mosque is not a tourist desintaiton in the city, so if you don’t specifically search for it you might leave the city without exploring it and you should not miss out on this beautiful structure. Some believe that due to its blue tiles the Celil Hayat Mosque, which was built in a more Iranian architectural style than Ottoman, resembles the Blue Mosque. Don’t leave before visiting this beautiful mosque with its vibrantly tiled minarets and domes. Alışveriş merkezleri Family Mall 100 M Yolu üzerinde bulunan Family Mall, kentin yeniden biçimlenmesinde başrol oynayan alışveriş merkezlerinin en büyüklerinden. Popüler bir eğlence parkı içerisinde yer alan Family Mall’da 120 mağaza yer alıyor. İçerisinde Carrefour, Home Istanbul, LCW, YKM, Digital City, Defacto, FLO, Rodi Mood, Mike Sport, DKNY, Mango, Colin`s ve Koton’un da bulunduğu Family Mall özellikle çocuklu ailelerin rahat bir gün geçirmesi için her türlü konforu ve kolaylığı bir arada bulunduruyor. Majidi Mall 2009 yılında açılan Majidi Mall üç katta hizmet veriyor. İçerisinde bir hipermarketle birlikte restoranlar ve kafelerin de bulunduğu alışveriş merkezinde Adil Işık, Façonnable, Sarar, Bisse, Sabri Özer, Vakko, Twist, İpekyol, Benetton, Yves Rocher, Hotiç ve Faik Sönmez gibi çoğunluğu Türk markalarından oluşan mağazalar var. Alışveriş merkezinde bir 3D sinemaya ek olarak çocukların keyifle vakit geçirebileceği oyun alanı Gameland hizmet veriyor. Tablo Mall Fast food restoranlarından kafelere, çocuklar için oyun alanlarından büyük bir buz pateni pistine birçok eğlenceli ve dinlenceli aktiviteye olanak sağlayan Tablo Mall beş kata yayılıyor ve 300’e yakın mağazaya ev sahipliği yapıyor. Mane Mall İçlerinde bir hipermarketle birlikte toplam 150 mağazanın bulunduğu Mane Mall, çok katlı bir mağazaya, mobilya mağazasına, çok salonlu bir sinemaya, bowling salonuna, çocuk oyun alanına ve hem fast food hem de fine-dining restoranlarına sahip geniş bir alışveriş merkezi. Tarin Tepeleri’ni ve şehri kuşbakışı gören manzarasıyla çatı restoranı da oldukça keyifli. 41 Yeme-içme Shopping Malls 42 Family Mall Located on the 100 M Road The Family Mall is one of the largest shopping centers in the city that played a leading role in the re-shaping of the city. Family Mall features a popular amusement park and 120 stores including Carrefour, Home Istanbul, LCW, YKM, Digital City, Defacto, FLO, Rodi Mood, Mike Sport, DKNY, Mango, Colin’s, and Koton. Family Mall offers visitors, especially families with kids, a venue to spend a causal day with all the comfort and ease one could ask for under the same roof. Majidi Mall The 3-floor Majidi Mall opened in 2009 and features a hypermarket, restaurants, cafes, and a variety of clothing stores mostly consisting of Turkish and some international brands including Adil Işık, Façonnable, Sarar, Bisse, Sabri Özer, Vakko, Twist, İpekyol, Benetton, Yves Rocher, Hotiç and Faik Sönmez. The mall also has a 3D movie theater and Gameland, a fun play area perfect for kids. Tablo Mall Tablo Mall spreads out over 5 floors and is home to almost 300 stores. The mall offers a wide range of fun and relaxing activities from fast food restaurants, to cafes, to children’s play areas, and an ice skating ring. Mane Mall Mane Mall is home to a hypermarket, 150 stores including multi-level department stores, furniture stores, a multiplex cinema, bowling alley, children’s play area, fast food restaurants and fine-dining restaurants. With a birds eye view of the city and the Tarin Hills the rooftop restaurant is quite enjoyable. Erbil’in yeme-içme arenası da hızla gelişiyor ve çeşitleniyor. Kentte birçok Türk restoranıyla birlikte Lübnan mutfağı sunan restoranlara ve Amerikan burger ve pizza zincirlerine de rastlamak mümkün. Kentin hemen dışında, Massif-Salahaddin Yolu üzerinde bulunan Tarin hem doğu mutfağı ağırlıklı menüsü hem de zarif bahçesi ve mum ışıklarıyla hem romantik hem şık yemekler için iyi bir alternatif. Dedeman Erbil içerisinde, çatı katında hizmet veren Olives Restaurant da Ortadoğu mutfağı ağırlıklı bir menü sunuyor. Konaklama Şehrin merkezine konuşlanmış Dedeman Erbil kentin gelişimine katkıda bulunuyor. Büyük bir balo salonuna ek olarak sekiz toplantı salonuna da sahip olan otel iş toplantıları, seminerler ve kongreler için son derece elverişli. Restoranları, barları, yüzme havuzu ve fitness merkezi de bulunan otelde Superior, Deluxe, Executive ve Süit olmak üzere 151 oda bulunuyor. Erbil 60 City Setekan 36; +964-66/2572100 Eating & Drinking Erbil’s food and beverage arena is rapidly evolving and diversifying. You can find many Turkish restaurants as well as Lebanese cuisine, and American burger and pizza restaurant chains throughout the city. Just outside of the city, located on the MassifSalahaddin Road, Tarin, with a mainly eastern cuisine and elegant garden, is ideal for both romantic and fancy dinners. Located on the top floor of the Dedeman Erbil, Olives Restaurant offers a mainly Middle Eastern cuisine. Accommodations Located in the city center, the Dedeman Erbil contributes to the development of the city. In addition to a large ballroom. The hotel has 8 meeting rooms and is ideal for business meetings, seminars, and conferences. The hotel has 151 rooms, Superior, Delux, Executive, and Suits, restaurants, bars, a swimming pool, and fitness center. Erbil 60 City Setekan 36; +964-66/257-2100 44 RÖPORTAJ-INTERVIEW DQ Dedeman İstanbul konsiyerjine sorduk… We asked the Dedeman İstanbul concierge... Ş ehirde sadece bir günüm var ve tarihe çok düşkünüm. Topkapı, Ayasofya başta olmak üzere pek çok tarihi bölgeyi daha önce gördüm. Önerebileceğiniz daha az bilinen ama ilgi çekici bir yer var mı? Avrupa Yakası’nda bulunan tarihi yerler dışında daha az bilinen ve ilgi çekici destinasyonlar olarak Anadolu Yakası’nda önerebileceğimiz yerler; Beylerbeyi Sarayı, Kadıköy Antika Pazarı, Haydarpaşa Tren İstasyonu ve Anadolu Hisarı olabilir. Eğlence mekanları arasında son zamanlarda öne çıkan bir yer var mı? Reina, Sortie gibi ünlü mekânların yanı sıra Cahide Harikalar Diyarı ve Arabesque şu an revaçta olan eğlence mekânları arasındadır. En son açılan restoran ve cafe’ler arasında şehrin bu aralar favorisi hangisi? Kuruçeşme’de Huqqa, Ortaköy’de House Cafe, only have one day in the city and I love history. I’ve been to major sites like the Hagia Sophia and Topkapi. What sites can you recommend that are less known but still very interesting? I Besides the major attractions on the European side of the city, I would recommend less popular sites located on the Anatolian side of Istanbul like the Beylerbeyi Palace, Kadıköy Antika Bazaar, Haydarpaşa Train Station and Anadolu Hisarı. In terms of nightlife entertainment what venues are the most popular right now? In addition to famous spots like Reina and Sortie, Cahide Harikalar Diyarı and Arabesque are amoung the most popular entertainment venues at the moment. What new restaurants and cafes are the city’s most favorite venues right now? Right now the most favorite new venues include Hugga in Kurucesme, House Café in Ortakoy, Cochine in Galatasaray, Porta Pera on Istiklal Street, and The North Shield on Bagdat Street. Galatasaray’da Cochine, İstiklal Caddesi’nde Porta Pera ve Bağdat Caddesi’nde The North Shields son zamanların favorisi olarak gösterilmektedir. According to you, what is the city’s most romantic venue? On the European side it would be Dogatepe Restaurant located in the Rumeli Hisarustu area and for the Anatolian side it would be the Maiden’s Tower. Sizce göre şehrin en romantik mekânı hangisi? Avrupa Yakası için Rumeli Hisarüstü bölgesinde yer alan Doğatepe Restaurant, Anadolu Yakası içinse Kız Kulesi. İstanbul’un en otantik, tarihi hamamına gitmek istiyorum. Nereyi tavsiye edersiniz? 1481 yılında inşa edilen Galatasaray Hamamı 532 yıllık geçmişi ile misafirlerimizin son derece keyif aldığı hamamlar arasında birinci sıradadır. Maslak civarında toplantım var. Öğlen balık - meze yemek istiyorum. En yakın önereceğiniz yer neresidir? Dardenia Fish Bread Türkiye’nin ilk balık ekmek zincir restoranı olmakla birlikte Maslak ve civarında bulunan misafirlerimizin en çok tercih ettiği mekânlar arasındadır. Karadeniz mutfağını merak ediyorum. İstanbul’da gidebileceğim bir yer var mı? Karadeniz mutfağının en güzel örneklerini bulabileceğiniz adres Ataşehir’de bulunan Parpali Karadeniz Yemekleri Restaurant’tır. I want to go to Istanbul’s most historic and authentic hamam, which one would you recommend? The Galatasaray Hamam, which was built in 1481, is ranked first among the hamams that guests really enjoy. I have a meeting in the Maslak area and want to do Raki-Fish for lunch, what restaurant is closest that you would recommend? Dardenia Fish Bread is Turkey’s first fish and bread restaurant chain and one of the favorite fish restaurants for people in Maslak and the surrounding areas. I’m curious to taste cuisine from the Black Sea. Is there a place where I can go in Istanbul? Parpali Karadeniz Yemekleri Restaurant (Black Sea Cuisine) located in Atasehir is one of the best restaurants to enjoy Black Sea cuisine. People rave about the Kadikoy Bazaar. What is the easiest way for me to get there? Besides taking a minibus or taxi, if you have some time to spare we would recommend taking the Metrobus. The metro-bus is a 5-minute walk from Minibüs ve taksi ile gitme imkânının Behçet Demir the hotel located in Zincirlikuyu. dışında zamandan tasarruf edebilmeniz Bagaj Hizmetleri Şefi Get on the Metrobus in the direction adına metrobüs ile gitmenizi tavsiye Head of Luggage Services of Söğütlüçeşme and get off at the ederiz. Otelimize 5 dakika yürüme Uzunçayır stop; from there it is very easy to reach. mesafesinde bulunan Zincirlikuyu metrobüs durağından Kadıköy pazarını methettiler. En pratik şekilde nasıl giderim? Söğütlüçeşme yönünde giden metrobüse bindiğiniz ve Uzunçayır durağında indiğinizde rahatlıkla ulaşabilirsiniz. İstanbul’un en eski binaları nerede? Gezip görmem ne kadar zamanımı alır. Tur yapanlar var mı? İstanbul’un en eski binaları Galata, Fener ve Balat bölgesinde bulunmaktadır. Gezip görülmesi için günüzün bir ila iki saatini ayırmanız kâfi olacaktır. Bu bölgeler için günü birlik turlar yapan şirketler mevcuttur. Boğaz’ı fazla maliyetli olmayacak bir şekilde gezmek istiyorum. Ne önerirsiniz? Şehir Hatları İdaresi’nin gerçekleştirdiği boğaz turlarından faydalanabilirsiniz. Uzun ve kısa boğaz turları olmak üzere 2 çeşit tur yapmaktadırlar. Çift yön uzun boğaz turu 25 TL, kısa boğaz turu ise 10 TL’dir. Where are Istanbul’s most historic buildings? How long would visiting them take and are there specific tours for them? Istanbul’s most historic buildings are located in the Galata, Fener, and Balat regions. We would recommend dedicating at least 1-2 hours out of your day. There are tour companies that do day-tours in these regions. I want to tour the Bosphorus in a way that isn’t too expensive. What would you recommend? You can take advantage of the Bosphorus tours that the City Maritime Lines Administration (Sehir Hatlari Idaresi) organizes. They consist of two different types of tours, long and short. Both ways, long Bosphorus tour is 25TL and the short Bosphorus tour is 10TL. 45 46 Dedeman Palandöken Ski Lodge konsiyerjine sorduk… We asked the Dedeman Ski Lodge concierge... E rzurum’un en meşhur tarihi yapıları ve mutlaka ziyaret edilmeli dediğiniz yerler nereleridir? Çifte Minareli Medrese, Ulu Cami, Erzurum Kalesi, Eski Erzurum Evleri, Yakutiye Medresesi, Lalapaşa Medresesi, Üç Kümbetler, Tabyalar, Atlama Kuleleri, Taşhan ve Daşhane. Erzurum’a gelmeden önce yanıma mutlaka almam gereken bir şey var mıdır? Havanın serin ve soğuk olmasından dolayı yanınızda kalın giyeceklerin olması önemli bir tavsiyedir. Erzurum’a özgü lezzetler arasında “tadına kesinlikle bakılmalı” diyeceğiniz yemek veya tatlı hangisidir? Demir tatlısı, kadayıf dolması, pekmezli yufka tatlısı, ayranaşı (den) çorbası, şalgam dolması, su böreği, cağ kebap, kesme aşı çorbası. Meşhur Cag kebabını nerede yememi önerirsiniz? Koç Cağ Kebap’ta. W hat are some of Erzurum’s most famous historic structures and what sites would you recommend I don’t leave without seeing? Çifte Minareli Medrese, Ulu Mosque, Erzurum Citadel, Old Erzurum Homes, Yakutiye Madrasa, Lalapaşa Madrasa, Üç Kümbetler (Three Valuts), Tabyalar (Bastion), Atlama Kuleleri The Jumping Towers, Taşhan and Daşhane. Is there something I must bring with me before coming to Erzurum? Because the weather is cold I would strongly recommend that you bring warm clothing. Out of Erzurum’s local delicacies, what specific dish or dessert would you say I must try? Demir tatlısı (Rosette), kadayıf dolması (Qatayef-a type of sweet dumpling filed with cream), pekmezli yufka tatlısı ( Dough dessert with molasses), ayranaşı soup (soup made from the traditional yogurt drink), şalgam dolması (turnip dolma), su böreği (a pastry made of thin dough), cağ kebap (lamb kebab cooked on horizontal skewer), kesme aşı soup. Where do you recommend I eat the famous Çağ Kebap? “Almadan dönmeyin” diyeceğiniz, şehre özgü neler vardır? At Koç Cağ Kebap. Oltu taşı ve gümüşten yapılan takılar, tesbih ve ayrıca oltu yeşim taşı takıları. What craft or textile is unique to the city that would you say “don’t leave without getting”? Oltu Stone (Black Amber) and silver jewelry, prayer beads, as well as jade/black amber and jade stone jewelry. Erzurum’da sosyal yaşamın en yoğun olduğu bölgeler hangileridir? Cumhuriyet Caddesi, Mumcu Caddesi (Barlar Sokağı), Erzurum AVM. Buraya özgü, halkın günlük yaşamda kullandığı, duyduğum zaman anlamama ihtimalim olan kelimeler var mıdır? Neydiysen: Nasılsın anlamında kullanılır. Ahan: İşte-bu anlamında kullanılır. What are the most lively and social areas in Erzurum? Cumhuriyet Caddesi, Mumcu Caddesi (Barlar Sokağı), Erzurum AVM. Cumhuriyet Caddesi, Mumcu Mosque (Bar Street), Erzurum Mall. Memet Yıldırım Bagaj Hizmetleri Görevlisi Luggage Service Employee Kayak yapmak istiyorum. Ekipman kiralama konusunda nasıl yardım alabilirim? Otellerde bulunan kayak odalarından kiralayabilirsiniz. İl merkezi dışında, kısa mesafede gidilebilecek yerlerden nereleri önerirsiniz? Tortum Şelalesi (48 metre uzunluğu ile Dünya’nın 3.yüksek şelalesidir), Narman Peri Bacaları, İspir Rafting ve Hınıs Kanyonları görmek isteyebileceğiniz destinasyonlardır. Are there certain words unique to everyday life here that I might not understand when I hear it at first? Neydiysen: Is used for ‘nasilsin’ – how are you? Ahan: Is used for ‘this is it-here it is’. I want to go skiing, how can I rent equipment? When you go to Palandöken every hotel has ski rooms where you can rent equipment. Besides the city center what is close distance that you would recommend I visit? Tortum Waterfall (with its 48 meter length it is the world’s 3rd largest waterfall), Narman Peri Chimneys, Ispir Rafting and the Hinis Canyons are some destinations you should see. 47 Yaşadığı çağın ötesine uzanan tasarım anlayışı ve modern bakış açısı ile; 48 TASARIM-DESIGN DQ Eileen Gray YAZ I - B Y BAHAR KIZ IL T AN With a design approach that extends beyond her generation, and an outstanding modern perspective… Eileen Gray 1878 yılında dünyaya gelen Eileen Gray, hayatının büyük bir kısmını Paris’te geçirmiş olsa da, aslen İrlandılıdır. Çocukluk döneminde, İrlanda ve İngiltere’de yaşamıştır. 1898 yılında, babasının da bir ressam olmasının etkisiyle, Londra’da Slade School of Fine Art’ta resim bölümünde eğitim almaya başlamıştır. Londra, Eileen Gray’in sevdiği şehirlerden biri olsa da hiçbir zaman Paris kadar onu etkisi altına alamaz. Paris’e yaptığı ilk seyahat sırasında, bu şehrin mimarisi, sanat anlayışı, yaşam tarzı kısacası Paris’e dair her şey Gray’i derinden etkiler. Londra’da ise vaktinin çoğunu, sanatçıların ağırlıkta olduğu Soho’da geçirir. Londra’da ziyaret ettiği Victoria and Albert Museum’da görmüş olduğu cilalı mobilyalardan son derece etkilenen Gray, bu işi öğrenmeye karar verir. Yine Soho’da bir dükkanda, geleneksel cila işine ilk adımlarını atar. Londra’daki eğitiminin ardından Paris’e taşınarak Academie Julian’da eğitimine devam eder. Paris’te geleneksel cila konusunda uzman olan Seizo Sugawara ile tanışır ve onunla çalışmaya başlar. Ellerini son derece yıpratmasına rağmen bu işten vazgeçmez. 1913 yılında, yaptığı cilalı mobilya çalışmaları Salon de la Société des Artistes Décorateurs’da sergilenerek büyük beğeni toplar. Hatta ünlü modacı Jacques Doucet satın aldığı birkaç parçayı evinin dekorasyonunda kullanır. Paris moda camiasının ünlü isimlerinden Madame Mathieu Lévy’nin evininin dekorasyonu Eileen Gray’in bir tasarımcı olarak ilk ses getiren çalışması olur. Michelin’in sembolü olan “Michelin Man”den esinlenerek dizayn ettiği, günümüzde hala üretimine devam edilen ve Gray’in sembol ürünlerinden biri olan Bibendum Chair de ilk defa bu evde varlık gösterir. Rue de Lota’daki bu apartman dairesi, Eileen Gary’in dokunuşuyla, duvarları, lambaları, koltukları, panelleri ile kuşkusuz zamanının çok ötesinde bir modernizme sahip olur. 1922 yılında Paris’te Jean Desert adlı bir tasarım galerisi açar. Aslında Jean Desert diye biri yoktur. Eileen Gray’in o yıllarda otomobil, hatta motorlu uçak kullanan az sayıda kadından biri olarak, galerisine bir erkek adını vermesi aslında tamamen ticari bir stratejidir. Çünkü dönemin dükkân tabelaları ağırlıklı olarak erkek isimleri içermektedir. Bir erkek ismini gördüklerinde insanların markaya olan güvenlerinin artacağını düşünmektedir. Jean Desert gerçekten başarılı olur, galeri varlığını 1930 yılına kadar devam ettirir. E ven though Eileen Gray, born in 1878, spent a big part of her life in Paris, she originally is Irish. During her childhood she lived in Ireland and England. Her father was an artist and influenced her a lot; in 1898 she began taking drawing classes at London’s Slade School of Fine Arts. Even though London was among her favorite cities, it never influenced her the way that Paris did. The first time she went to Paris she was mesmerized by the city’s architecture, the city’s understanding of art, and the life style, in short everything about the city. In London she spent most of her time in Soho, a neighborhood very popular among artists. Upon visiting the Victoria and Albert Museum she was enthralled by the lacquer furniture and decided she had to learn the business. She began her journey in traditional lacquer at a store in Soho and then moved to Paris to attend Academie Julian. In Paris she met Seizo Sugawara, a master at decorative lacquer work, and begin working with him. Even though her hands developed the lacquer disease she didn’t give up her passion. In 1913 she exhibited her work in Salon de la Societe des Artistes Decorateurs and it was a huge success, so much so that famous designer Jacques Doucet purchased some of her pieces to decorate his home. Decorating the famous Madame Mathieu Ley’s home really launched Gray as a designer. It was at this home that she designed the infamous Bibendum chair, which is one of Gray’s symbolic pieces that is still being reproduced today. Thanks to Gray’s touch, the walls, lamps, furniture and wall panels in this apartment were given a modern look. In 1922 she moved to Paris and opened a shop called Jean Desert. Eileen Gray was one of the few women of that time that drove a car, and even a motor plane, so naming her store after a man was a strategic decision. Most stores were named after men and it was thought that a customer’s faith in the product would increase when said product was named after a man. Jean Desert was very successful and continued its success until 1930. 49 50 E-1027 Eileen Gray, Fransa’da yaşadığı yıllarda sık sık seyahatlere çıkar. Özellikle Akdeniz kıyılarında gördüğü beyaz badanalı evlerin mimarisini oldukça beğenir. Tasarımcı kimliğinin yanına “mimar”ı da eklemesi, o zamanlardaki erkek arkadaşı Jean Badovici sayesinde olur. Onun da teşviki ile Fransa’da kendi için bir ev tasarlama kararı alır. Uzun arayışlarının sonucunda adres olarak Güney Fransa’daki RoquebruneCap-Martin’de karar kılar. Denize bakan ve kayalıkların üstüne konumlanan bu evin tuhaf adı (E – 1027) aslında bir kodlamadır. E; Eileen’i, 10; Jean’i (alfabedeki 10. harf olduğu için), 2; Badovici’yi, 7; Gary’i temsil eder. Dönemin mimari akımlarından biri olan küçük camların aksine Eileen, güneşin tüm yapıya nüfus edebileceği yüksek camlar kullanır. Evin her köşesi sürprizlerle doludur ve onun yaratıcı dehasından izler taşır. Hem tasarımda hem de mimari de Eileen Gray, yarattığı ürünlerin bir amaca hizmet etmesi gerektiğine inanır. Onun elinden çıkan objeler sadece göze hitap etmekle kalmaz aynı zamanda komfor ve kullanım rahatlığına da sahip olur. E – 1027’in konumu, yüksekliği, odaları, terası bu bakış açısı ile özenle yaratılmıştır. Ortaya çıkan sonuca hayran olanların başında 20. yüzyılın en önemli mimarlarından olan Le Corbusier gelir. Hatta bu hayranlık onu Eileen Gray’in E-1027 Eileen Gray would travel a lot while she lived in Paris and she fell in love with the architecture of the whitewashed houses she saw along the Mediterranean coast. Thanks to her boyfriend at the time Jean Badovici, she added the title of architect to her designer personality. She decided to design a home for herself in France with his encouragement. After searching far and wide she decided on the South of France, in Roquebrune-Cap-Martin. The bizarre name of this house (E-1027), located on the rocks overlooking the sea, is actually a code. E for Eileen, 10 is the position of J for Jean in the alphabet, 2 for Badovici’s B, and 7 for Gray. Unlike the small glasses used during that architectural period, Eileen used tall glasses so that the entire house would be engulfed in sunlight. She filled every corner of the house with surprises, leaving touches of her creative genius everywhere. Eileen Gray believed that everything she created needed to serve a purpose, both in architecture and design. Her products weren’t created just to be eye candy, but were comfortable and easy to use as well. The location, height, rooms, and terrace of E-1027 were all created according to this belief. As a result of her creative genius, one of her hemen yan komşusu olmaya kadar götürür. Le Corbusier, E – 1027’i satın almak ister ama Eileen Gray bu teklifi şiddetle reddeder. Eileen Gray’in yokluğunda, Le Corbusier onun haberi olmadan evin bütün duvarlarına çizimler yapar. Eileen Gray bunu duyduğunda oldukça sinirlenir ama o sırada kendisi yine mimarisinde imzası olan başka bir evde, “Tempe à Pailla” da yaşamaya başlamıştır. Bu ev de modern mimarinin en iyi örneklerinden biri olmuştur. Çok amaçlı fonksiyonel mobilyaları, farklı tavan yüksekliğine sahip çalışma ve yaşam alanları ile Tempe à Pailla, dışarıdan bakıldığındaysa bir gemiyi andırmaktadır. Ölümsüz Mobilyalar Eileen Gray’in eserleri, özellikle yaşadığı dönemden ziyade ölümünün ardından değer kazanmaya başlar. 1970’li yıllarda başlayan bu ilgi, giderek büyür ve onun adı 20. yüzyılın tasarımcıları arasında “en iyiler” mertebesine erişir. 1972 yılında Paris’te onun tasarımlarını kapsayan bir açık artırma ve Londra’da bir sergi düzenlenir. 1976 yılında Paris’teki evinde yaşamını yitiren sanatçının eserleri, Londra’da bir mobilya üreticisi olan Zeev Aram tarafından reprodüksiyonları yapılarak üretilmeye başlanır. Sanatçının en büyük isteklerinden biri, vatanı olan İrlanda’da bir sergi açabilmektir. Maalesef İrlanda’nın Eileen Gray ismine olan ilgisi onun ölümünden yıllar sonra artmıştır. Artık bugün National Museum of Ireland’da, Gray’in eserlerinden oluşan kalıcı bir sergi yer almaktadır. biggest fans was Le Corbusier, one of the 20th century’s most famous architects. He was such a big fan that he moved in next door to Eileen Gray and tried to buy E-1027, which she vehemently refused. While Gray was away Le Corbusier created several wall murals, leaving his mark on the building. Gray was of course very disapproving of the murals but she was in Tempe a Pailla at the time; an iconic structure of Modernist architecture. From outside Tempe a Pailla looks like a ship, while the inside houses multi-functional furniture, and workspaces and living spaces with different ceiling heights. Timeless Furniture Eileen Gray’s masterpieces were popular while she was alive but gained even more popularity after her death. This interest in her work began in the 1970’s and continues on today, making her one of the most influential designers of the 20th century. In 1972 an auction and exhibit in London showcased her designs. Eileen Gray’s, who died in 1976, pieces were reproduced by furniture manufacturer Zeev Aram. Gray always wanted to exhibit her work in Ireland; unfortunately her popularity there increased after her death. Today there is a permanent exhibit of Gray’s work at the National Museum of Ireland. 51 İşte modern zamanın klasikleşen Eileen Gray tasarımları The classic designs of Eileen Gray Dragons Coca Cola şişesi, üstünde yazısı bile olmadan nasıl ki firmanın alametifarikası haline gelmişse, bu koltuk da Eileen Gray’in en fazla tanınan çalışmalarından biridir. Öyle ki, Gary’in Dragons adını verdiği bu koltuk 2009 yılında Paris’te düzenlenen bir açık artırmada 21.9 milyon Euro’ya satılmıştır. Bu rakam 21. yüzyılın dekoratif sanat dalındaki en büyük satışı olarak değerlendirilir. 52 This is Eileen Gray’s most recognized and renowned piece of work. This armchair was put up for auction in 2009 in Paris and sold for 21.9 million Euros. This is considered the most expensive sale in the decorative arts branch of the 21st century. Bibendum Chair Art deco ve modernizme Eileen Gray faktörü de eklenince, ortaya ikonik bir koltuk daha çıkar… Konforlu görünümü ile fonksiyonellik misyonunu da yerine getiren Bibendum Chair, daha önce de bahsettiğimiz üzere, ilhamını Michelin Man’den almış ve varlığını 1920’lerden günümüze kadar taşımıstır. When Eileen Gray combined art deco with modernism she produced another iconic chair. The comfortable and functional chair was inspired by the Michelin Man and has lived on to today since the 1920’s. Adjustable Table Belki sizin dairenizde bile bir Adjustable Table bulunuyordur. Ya da bir yerde karşınıza çıkmıştır. Gözümüzün son derece aşina olduğu ve varyasyonlarına rastladığımız bir Adjustable Table, yine bir amaca hizmet için yaratılmıştır; Eileen Gray’in kız kardeşinin kahvaltı keyfi için… Gray, kız kardeşinin yatakta kahvaltı etmekten büyük keyif aldığını, bu sehpayı da bu nedenle tasarladığını söylemiştir. İlk kullanıldığı yer de, E – 1027’nin konuk odasıdır. Perhaps you have an adjustable table in your apartment or you’ve come across it before. The Adjustable Table, that we used to see and have come across variations of, was designed with a functional purpose. Rumor has it that Eileen Gray created this table for her sister who enjoyed breakfast in bed; it was first used in a guestroom at E-1027. Transit Chair E-1027’den bize kalan miraslardan bir tanesi de Transit Chair’dir. İsmi translatlantikten gelir. Eileen Gray, terasında kullandığı bu şezlongu, büyük gemilerin güvertelerinde kullanılan şezlonglara benzettiği için ismini Transat koymuş bu isim zamanla Transit’e dönüşmüştür. The Transit Chair is one of the legacies left over from E-1027. Its name comes from transatlantic and Eileen Gray used it on her terrace. The chair resembled those on the deck of big shipping vessels so it was named Transat, which in time evolved into Transit. 53 Day Bed 54 Konfor ve rahatlığın ön planda olduğu tasarımlardan biridir Day Bed. Geniş bir salonda istediğiniz köşeye yerleştirebileceğiniz bu kanepenin, 1925 yılında dizayn edilmiş olduğuna inanmak gerçekten zordur. Bunu inanılır kılar tek nokta ise, onun Eileen Gray’in elinden çıkmış olmasıdır. Day Bed is the product of putting comfort first in design. It is hard to believe that this timeless couch was designed in 1925. The only way to believe it is to remember that it was created at the hands of Eileen Gray. Brick Screen Cila işinin Eileen Gray’in yaşamında ne kadar önemli bir yere sahip olduğundan bahsetmiştik. Bu çalışmaların en akılda kalıcı örneklerinden biri Brick Screen’dir. New York Sanat Müzesi’ni ziyaret etme şansına sahip olanlar Brick Screen ile karşılaşabilirler. Hem odaları birbirinden ayıracak bir panel hem de modern bir heykel olarak yorumlanabilecek olan Brick Screen, uzun ve titiz bir çalışmanın ürünüdür. We talked about how important lacquer work was in Eileen Gray’s life. Brick Screen is one of the most memorable pieces of her lacquer work. Those who have the opportunity to visit the Museum of Modern Art in New York can see Brick Screen. This is a product of meticulous work and can be considered a panel to separate rooms but also a statue of modern art. DQ 56 KÜLTÜR&SANAT-CULTURE&ART Emek Sahnesi Greets the New Season with “Küskün (Resentful) Musical” 57 Emek Sahnesi Yeni Sezonu “Küskün Müzikal” ile Selamlıyor YAZI-BY G ÜLİN DE DE T E Kİ N Ş ehir Tiyatroları’nın ödül zengini yönetmeni, 7 Numara dizisinin hafızalarımıza kazınmış Vahit Emmi‘si, çocukluğumuzun kahramanı Şirin Baba’nın unutulmaz sesi Engin Alkan’ın, geçen senenin başında perdelerini açan Emek Sahnesi’nde yeni bir müzikal sahneleyeceğini duyunca heyecanla kapılarını çaldık. Yılların deneyimli yönetmeni ile hayata yeni merhaba demiş bir sahnenin ilişkisine yakından bakmaya, Engin Alkan’ın yönetmenliğinin, Küskün Müzikal’in ise neden küskün olduğunun sırrını çözmeye çalıştık. Oyunun başlamasına yaklaşık bir buçuk saatimiz var. Nefes nefese giriyoruz Emek Sahnesi’nin kapısından içeri. Erkek oyuncularla girişin hemen arkasında dekoru kurmaya çalışırlarken karşılaşıyoruz. Kadın oyuncuları ise oldukça geniş olan sahne arkasının küçücük makyaj odasında buluyoruz. Gözümüz, telefonda sözleştiğimiz Pınar Yıldırım’ı arıyor, nam-ı diğer (biraz sonra tanışacağınız)Küskün Müzikal‘in Zakkum Hanım’ını… O sırada oyunculardan Caner Erdem’den öğreniyoruz ki, bir gün, “Hadi mekânı tuttum, atlayıp gelin” diyen, Emek Sahnesi’nin gözü pek kurucusu da Yıldırım’ın ta kendisiymiş. Eskiden bir tekstil atölyesi olan mekândan, 40 kişi kendi elleriyle, kapısı diğer tüm tiyatro ekiplerine de açık olan bir sanat evi yaratmışlar. Mekânın nasıl kurulduğunu öğrenmişken, he award winning director of the City Theaters, the unforgettable character of Vahit Emmi of TV series Number 7, Engin Alkan, who was the voice behind our childhood hero Papa Smurf, announced the arrival of a new play at the Emek Sahnesi, which opened its doors at the beginning of last year. We tried to solve the mystery as to why the Küskün Müzikal was resentful. T There is about an hour and a half before the play starts and we enter through Emek Sahnesi’s doors out of breath, excited to see what is in store for us. We encounter male actors setting up the decor just behind the entrance. The actresses are getting ready in the small make-up room behind the stage. We start looking around for Pinar Yildirim, who you will meet soon as the Zakkum Hanım. At that moment actor Caner Erdem tells us how the idea for this venue was born; one day Yildirim herself, the intrepid founder of Emek Sahnesi, said, “Let’s go rent out a venue.” The venue used to be an old textile workshop that 40 people transformed into an art house with their own hands; an art house that welcomes all other theater groups as well. While we were learning about the way this project came to fruition we decided to ask about the play as well; how did the Küskün Musical team come together? There are 58 Küskün Müzikal ekibinin nasıl bir araya geldiğini soruyoruz hemen. Yaklaşık 2 sene önce sahnenin kuruluşunda yer alan oyuncuların yanında, diğer tiyatro ekiplerinden transfer edilmiş isimler de varmış. Edip Tepeli misafir oyuncu olarak gelmişken şimdi yeni bir oyunun yönetmenliğine hazırlanıyormuş, Mert Şişmanlar ile öğrencilik yıllarında turnede tanışmışlar mesela. Oyunun gizli kahramanı Engin Alkan ise kendi bulmuş ekibi. Küskün Müzikal’i de yanında getirmiş zaten. Geçen sene Emek Sahnesi’nde oynanan Islah Evi’nin provalarına ziyaret için gelmiş, daha sonra “Uzun yıllardır yapmak istediğim bir oyun var ve sizin ekibe de çok uygun” diyerek fitili ateşlemiş. Yazın en hararetli günlerinde yoğun bir prova süreciyle 2 ayda çıkarmışlar oyunu. Oyunun hikayesi… Broşüre bakıyoruz, biraz sonra, meyhane sahibi Zakkum Hanım, uzaklardan gelen akrabası Kuzen ve Zakkum Hanım’ın eski kocası Belalı Kesik arasında geçen hikâyeyi, Kıymık, Kurşet, Mıhbey, Sefa ve Zifir’den oluşan Kasabalı güruhunun meraklı bakışları arasında izleyeceğimizi anlıyoruz. Ama yine de oyunculardan duymak isteyerek soruyoruz. “Nedir oyunun hikâyesi?” Soruyu duyunca herkeste bir sessizlik baş gösteriyor. Meğer hepsi tıkanıveriyormuş bu soru sorulduğunda. “Aklıma hep şunlar geliyor” diyor Yıldırım; actors who have been there since the beginning and those who transferred from other theater groups. Edip Tepeli started out as a guest actor and is now preparing to direct his own play; he and Mert Şişmanlar met while they were students on the road. As for the plays secrete hero Engin Alkan, he found the team himself, and brought Küskün Musical to them. He came to visit the rehearsals for last year’s play Islah Evi (house) and ignited the fuse when he said, “there is a play that I have wanted to do for years, and your theater group is perfect for it”. They practiced during the hustle and bustle of the summer and busted out the play in 2 months time. The story of the play… We go through the brochure and realize that we will soon watch the curious glances between the small-town crewKiymik, Kurşet, Mıhbey, Sefa and Zifir; the story is set between the tavern owner Zakkum Hanim, her distance family member Kuzen, and Zakkum Hanim’s old husband Belali Kesik. We still want to ask the actors what their play’s story is; we want to hear it from them. The second we ask them the whole group falls silent; it turns out whenever they’re asked this question they freeze up. I always start with “hypocritical people, love triangles… but then I go off topic” says Yildirim. I start making no sense. Zeynep Çelik jumps in, “yes there is 59 “Riyakâr insanlar, garip aşk üçgenleri… Saçmalamaya başlıyorum sonrasında da.” Oyunun Battal Sefa’sı Zeynep Çelik giriyor araya, anlatmaya başlıyor; “Evet, bir aşk var ortada ama aşkın nasıl işlendiği önemli. Kimin kime âşık olduğu, kimin nasıl âşık olduğu, çevredeki insanların nasıl baktığı… Tüm bunlar o kadar ayrı konular ki tek tek oyunun içinde. Bir aşk üçgenimiz var ve bunun çevresindeyiz demek çok zor oluyor bizim için. Edip’in oyunda bir tiradı var ve orada çok net ifade ediliyor aslında.” Şişmanlar, “İnsanların riyakârlığı, toplumun arkadan vurması üzerine bir oyun genelinde. Güç kavgası var, kasabalının iktidar simgesi olarak görülen Zakkum Hanım’a yaklaşımı var, iktidarın yıkılışı var... Ayrı ayrı birçok teması olan bir oyun” diye ekliyor. “Yine mizahla ele alıyoruz bütün çelişkileri.” Oyunun başlamasına 40 dakika kala yakalayabildiğimiz Engin Alkan’ın dilinden ise Küskün Müzikal şöyle bir oyun; an element of love in the story, but the details behind that love are important. Who is in love with whom, how did they fall in love, how others view their love… all these details are very important and each is a separate story in the play. It is very difficult for us to simply say that there is a love triangle that we are on the outside of, observing. Edip has a tirade during the play which expresses it very well.” Şişmanlar adds, “It is a play on the general hypocrisy of people, of society stabbing each other in the back. There is a power struggle, Zakkum Hanim is seen as a symbol of power and there is an approach to get to her, there is the fall of power … it is a play with many separate themes.” “We approach all these contradictions with humor.” 40 minutes before the play is to start we’re able to catch Engin Alkan who describes the play as such, “it is a play 60 “Carson McCullers’ın Küskün Kahvenin Türküsü öyküsünden esinlenmiş bir müzikal. 16 yıl önce öykünün kendisini farklı bir şekilde oyunlaştırmıştım. Bugün ise öykü üzerinden yeni bir metin çıkartıyorum. Özgün yapıta eklenmiş yeni izlekler, yeni karakterler, şarkılar vs... Oyunun son halinde bizi, en temelde toplumsal refleksler, gelenekler ve birey olma halinin gerilimli bir ilişkisi bekliyor. Kendinden farklı olan her şeye reaksiyon gösteren bir kasabalı güruhunun yanında, 3 tane keskin figürümüz var. Bu figürler arasında aşkın sıra dışılığını anlatan, insan içgüdüleri ile toplumsal kuralların çarpıştığı ve buradan da bir kara komediye doğru yol alan bir yapı ile karşılaşacaksınız. Yine açık biçim bir üslubumuz var. Yine mizahla ele alıyoruz bütün çelişkileri. Ve sonunda ne kimse ile özdeşleşebiliyorsunuz, ne de uzak kalabiliyorsunuz. Ve perde... Yönetmenliğinin yanında, oyunun müziklerini de Engin Alkan’ın yaptığını bildiğimizden olsa gerek beklentilerimiz öyle yüksek ki en büyük korkumuz; ya beğenmezsek. Ama oyun öyle bir müzik ve koreografi ile başlıyor ki seyirciyi ters köşeye yatırıyor Alkan. Küçücük sahne alanı içerisinde sanki dev bir müzikal izliyormuşsunuz izlenimine kapılıyorsunuz daha ilk beş dakikada. Oyunun üç ana karakterinin yanına inspired by Carson McCuller’s Küskün Kahvenin Türküsü (Ballad). 16 years ago I performed that story but in a different way. Today I am creating a new story based on it. New themes, characters, songs and more have been added to the original piece. The final version of the play brings us the electric relationship between the basis of social reactions, traditions, and the state of being an individual. We have a small-town crew that reacts in a negative way to anything that goes against their beliefs, and 3 sharp players. You’ll be faced with a story that explains the extraordinary love between these 3 characters, human instincts that collides with societal norms; a story that makes its way towards a black comedy. However our style is honest and open. We approach all these contradictions with humor. And in the end you won’t be able to fully relate to someone nor will you feel completely unrelated to them. And scene… In addition to directing, Engin Alkan wrote and prepared the music for the entire play. The play starts off with such moving music and choreography that we are stunned; within the first 5 minutes of the play on this quaint stage, it is as if you are watching a leviathan musical. The sometimes hard, sometimes caring small-town crew özenle yerleştirilmiş yer yer sert, yer yer yumuşak Kasabalı güruhu öyle avcunun içine alıyor ki seyirciyi, kısa kısa bir kaç kopma dışında yerinize mıhlanıp kalıyorsunuz. Zakkum Hanım, Kesik, Kambur, Kasabalılar... Oyunculukların hepsi altı çizilesi ama Edip Tepeli için ayrı bir parantez açmak gerekli sanki. Rolündeki başarısının yanında farklı bir çekim gücü var oyunculuğunda. Oyunun en büyük sürprizi ise sonunda… Pınar Yıldırım’ın oyun boyunca karakter gereği sakladığı büyüleyici bir sesi varmış meğer. Final bölümünde söylediği şarkı ile sarsıyor seyirciyi. Kendi ayaklarının üzerinde durmaya çalışan Emek Sahnesi, oyuncuları ve yönetmeni ile el ele vererek alternatif bir sahnede mucize bir müzikal yaratıyor. Yaklaşık 2 sene içerisinde sahneye koydukları 5. oyunlarıyla da ihmal edilmemesi gereken bir sahne olduğunu gösteriyor. is placed alongside the three main characters in such a way that they have the audience in their palm of their hands. Zakkum Hanım, Kesik, Kambur, Kasabalılar, all the actors are incredible but special attention should be paid to Edip Tepeli; in addition to the successful role he plays, he has a extraordinary force, pull, and power when on stage. The biggest surprise however comes at the end. Pinar Yildirim has been hiding an incredibly powerful and moving voice that takes everyone’s breathe away during the finale. The actors and director work hand-in-hand to create a musical miracle in this alternative theater, the Emek Sahnesi, which is trying to make a name for itself. They have proved to be a stage not to be ignored with the 5 incredible plays they put on in the past 2 years. 61 62 Engin Alkan ile tiyatro ve yönetmenlik sırları üzerine stanbul Şehir Tiyatroları’nda İstanbul Efendisi, Şark Dişçisi, Vişne Bahçesi, Ay-Sa Prodüksiyon Tiyatrosu ile Huysuz, Emek Sahnesi’nde Küskün Müzikal, Bakırköy Belediye Tiyatrosu’nda ocak ayında başlayacak olan Kadınların İsyanı, İzmit Şehir Tiyatrosu ile de prensipte anlaştığınızı bildiğimiz Üç Kız Kardeş... Aynı anda bu kadar çok oyun yönetiyor, birkaçında da bizzat oynuyorsunuz. Bu tempoda, nasıl gidiyor hepsi bir arada? İ Yaratmayı ve üretmeyi seviyorum. Tam, artık biraz dinleneceğim dediğim anlarda bir şey çıkıyor ve dişlerim kamaşmaya başlıyor, hadi onu yapalım diyorum. Tabii biraz da şartlar onu getiriyor. Aslında ben yılda bir oyun çıkartıyorum, en fazla iki oyun. Ama onlar devam ederken de kadro değişiyor ve yeni baştan ele alıyoruz. Uzun zamandır gösterimde olan oyunlar da var. Böyle olunca hepsi bir anda gibi geliyor. Yöneteceğiniz oyunları nasıl seçiyorsunuz? Koşullar, kadro, nerede oynanacağı, hangi seyirciye ulaşacağı... Çalıştığım tiyatroların seyirci profilleri de çok farklı birbirinden, ulaştıkları seyirci üzerinden kendi dilleri de var. Dolayısıyla bir sürü kombinasyon bir araya geldiğinde, doğru kadro, doğru metin, seyirciye ulaşacağını düşündüğüm doğru zamanlama, bunlar belirleyici oluyor. Yaptığınız oyunların çoğu seyirciyi avcunun içine almayı başaran işler. Nasıl ilerliyor seyirci ile ilişkiniz? Bu işe yeni başladığımızda akla kara gibi iki tercih vardı. Ya yüksek sanat yapıp, 3-5 kişiye oynayacaktık, ya da seyirciye yakın popülist işler yapacaktık. Ancak zaman içerisinde gerçeğin bu iki tercihten ibaret olmadığını keşfettim. Vardığım noktada da oyunlarımda çok katmanlı bir yapı kurmaya çalışıyorum. 19 yaşındaki genç ile 40 Engin Alkan on the secrets of theater and directing Y ou are directing so many plays at once, like İstanbul Efendisi at the Istanbul City Theater, Huysuz with the Şark Dişçisi, Vişne Bahçesi, and Ay-Sa Production Theater, Küskün Musical at Emek Sahnesi, Kadınların İsyanı at Bakırköy Municipal Theater, which will begin in January, and we know you agreed on principle for the Üç Kız Kardeş (3 Sisters) play at the Izmit City Theater, and you are acting in some of them, at this tempo how do you do it? I love to create; just as I am about to take a break something comes up and I get really excited to start on it. I actually only do 1 play a year, 2 at most, but while those continue sometimes the team changes so we get involved again. There are also some plays that have been showing for a really long time, so all these factors can make it seem like I’m doing them all at once. How do you pick the plays you want to director? Circumstances, cast, location, and target audience are really important factors. The audience profiles in each theater I work in are very different, and each play has a unique language to fit these different profiles. The most important thing is when all the factors come together like the right cast, the right script, and the right timing. Sometimes specific request come through for us to perform a certain play. Most of the plays you direct keep the audience on the edge of their seats. How is your relationship with the audience? When I first started in this business there were two options, it was very black or white. I was either going to do small shows that respected the art of theater, or more main-stream plays. With time I realized that it’s not black and white, and that I had other options. Now my plays are able to reach a wide variety of profiles; I try to create plays that can impact a 19 year-old and a 40 year-old at the same time. I try to reach more people by doing original, aesthically pleasing, 63 yıllık tiyatro kültürüne sahip seyircinin aynı anda bir oyunda kendi dünyasına yakın gelen katmanlar bulabileceği oyunlar yaratmaya çalışıyorum. Böyle olunca, bir yandan estetiği geliştirmeye, yeni orijinal ve farklı okumalar yapmaya çalışırken, diğer yandan da geleneksel tiyatronun dokunduğu yerlere dokunarak daha fazla seyircinin ilgisini çekebilecek işler yapmak için uğraşıyorum. Bu ister bir Çehov oyunu olsun, ister bir Musahipzade oyunu... Bir oyun bir sürü katmandan ibaret olabiliyor. Çok entelektüel dertler de yer alabiliyor, bütün bunlarla ilgilenmeyecek seyircinin algısına hitap edebilecek dokular da sunmaya gayret ediyorum. Bu yönetmenliğinizin sırrı olabilir mi? Başka türlü tiyatro olamayacağını düşünüyorum. Ne kadar karmaşık, ucube ve anlaşılmaz olursak o kadar özelizdir gibi bir snobluğu çok yakıştıramıyorum kendime ve seyirciye de bir haksızlık olduğunu düşünüyorum. Ama bu anlaşılır olma gayreti, seyirciye keşfedilecek bir alan bırakmıyor, daha sığ bir alana çekiyorum anlamına gelmesin. Hayır. İlk önce mesele anlaşılsın ama seyirci oyunu terk ettikten sonra günlerce bunun üzerine düşünsün, yorum yapsın, hatta kafası karışsın istiyorum. Bu da galiba işliyor. and unique plays and more traditional plays at the same time. It doesn’t matter if it is a Cehov play or a Musahipzade play, one play can have many elements to it. These can be intellectual messages or more simple ideas that reach the audience. I don’t want to create things that only a small group can understand or appreciate. I don’t take the easy route, I question what the audience wants, what the audience expects, what words can inspire people who go to art shows to instead go to the theater. Is this the secret to your directing? It can’t be any other way. I think that trying to make your play complicated for no reason is a snobbish move and unfair to the audience. But this doesn’t mean I am not deep. I want the audience to understand the concept and then think about it and debate it for days after the play; and I guess they do. Most of the plays you do are musicals, is this to engage the audience more? I understand music and its symbolic nature and so does the audience. Therefore I use music any way I can. I like the power that music has to move people. I’m lucky enough to create something new with musicals. Yönettiğiniz oyunların birçoğu müzikal ya da müzikli oyun. Oyunlarınızda müziğin bu kadar çok yer alması seyirciyi içine alma dediğimiz durumla mı ilgili? 64 Müzikten biraz anlıyorum açıkçası. Müziğin soyut imgelerinin seyircide doğrudan karşılık bulduğunu görüyorum. Dolayısıyla, müziği her oyunda bir biçimde kullanıyorum. Onun doğrudan deri altından hücrelere nüfuz eden etkisini seviyorum. Onun dışında bir de müzikal yapılar üzerinden yeni bir şeyler oluşturma konusunda da kendimi başarılı hissediyorum. Kolaj gibi mi? Evet. Disiplinler arası bir buluşma gibi müzikle çalışmak. Modern danstan, enstrümanlardan yararlanarak yeni baştan bir tiyatro dili oluşturmak bana son derece keyifli geliyor. Müzik doğru kullanıldığında seyirci ile diyalogu çok kolaylaştıran bir aracı. Bir de genellikle Halk Tiyatrosu geleneğinden biçimler kullanırken ister istemez müziğe bir biçimde el atmak durumunda kalıyorsunuz. Bu sentezlere ulaşırken de müzik hep araları dolduran, seyirciyle diyaloğu geliştiren unsur oluyor. Peki, bu disiplinler arası durumda teknolojinin yeri var mı? Teknolojiye biraz temkinli yaklaşıyorum, oyunculuk sanatını mahvediyor sanki doğru kullanılmadığı zaman. Çünkü sahnede oyuncunun gücünün ve yaratıcılığının üzerine çok göz alıcı bir şekilde yerleşebiliyor teknik denilen şey. Bu nedenle oyuncunun önüne geçebilecek büyüklükte teknik atraksiyonları sevmiyorum. Benim için iki unsur olmadan tiyatro olmuyor; seyirci ve oyuncu. Bu ikisinin arasındaki kutsal ilişkiyi aza indirgeyebilecek, seyircinin hoşuna giden arkada yıkılan duvarlar, barkovizyonlar, birden ateşlerin parlaması, vs. sıklıkla kullanılıyor modern tiyatroda. Ama ben oyuncuyu unutup arkaya dalmaya başlıyorum ve bu nedenle mesafeli yaklaşıyorum. Şehir Tiyatrosu’ndaki büyük prodüksiyonlu işlerden Emek Sahnesi’yle buluşmanız ve bir müzikali küçük bir deneme sahnesine sığdırmanız nasıl bir süreçti? Şehir Tiyatrosu’ndaki olumsuzluklar sebebiyle oraya küsüp, hayatımı borçlu olduğum bir kuruma sırtımı dönmem mümkün değil. Orada olmaya devam edeceğim elbette. Ama benim yıllardır alternatif adı verilen sahnelerde hep işlerim olmuştur. Ancak, Şehir Tiyatroları’nın o bir parça daha rahat koşullarından çıktığınızda aslında er meydanına çıkmış oluyorsunuz. Devasa sahneler, 300 tane spot ya da 30 teknik eleman olmadan da müzikal yapılabiliyor. Buralarda işin özünü görüyoruz aslında. Seyirciye ulaşabilir miyiz ya da yılın en çok konuşulan oyunlarından biri olur mu kaygılarından çıktığınızda tiyatro konuşmaya başlıyorsunuz. Hem genç kuşaklara el veriyorsunuz hem de onlardan besleniyorsunuz. Like a collage? Yes, it’s a meeting point of different disciplines. The combination of instruments and modern dance results in a new theater experience; when you use music in the right way it is a great vehicle to connect to the audience. When you use elements from the Halk (Public) Theater music is naturally included. Music makes the play whole. Is there room for technology between these disciplines? I approach it with caution; I think if technology isn’t used correctly it can overpower the acting and the creative process. Because of this I don’t like over the top technical elements that will distract from the acting. Without the audience and actors there is no theater, those are the two most important elements for me. The over the top technical elements that are used in modern theater, like fire, crashing walls, etc., ruin the sacred relationship between the audience and actors. When I see a play like that I forget about the actor and focus on the fire or the crashing wall. So I approach using technology with caution. When you were at the Sehir (City) Theater you were doing a big production, now at the Emek Sahnesi you are fitting a musical on the small stage, how was that process? Just because I experienced some negative things at the Sehir (City) Theater doesn’t mean I will turn my back on it, I will continue to work there. But for years I have always worked at alternative theaters. The real challenges begin when you leave the comfort of big theaters. You can produce a musical without a giant stage, 300 spots, and a 30-person staff. This is where we see the purest form of theater. When you stop worrying about being the most popular play of the year, that’s when you create true theater. You are giving a hand to the young generation but also learning from them at the same time. 65 DQ 66 TEKNOLOJİ-TECHNOLOGY Gelecekten Gelen Kayak Aksesuarları YAZI-BY ON UR UYGUN Ski Accessories of the future 67 68 G S üvenlik, sıcaklık, konfor, eğlence. Kayak aksesuarları üreticileri en başından beri önceliklerini belirleyip, her hamlesini bu konularda bir adım daha ileri gidebilmek için yaptı. Bugün ise gelişen teknoloji sayesinde hiç olmadıkları kadar özgürler. afety, warmth, comfort, entertainment... From the very beginning manufacturers of ski accessories identify their priorities and each move they make is done so to move one step forward. Thanks to today’s technology they have more freedom than they ever did. Teknolojinin şaşırtıcı gelişim hızı sayesinde yüksek teknoloji ürünler biz henüz talep edemeden hayatımızın bir parçası oluyor. Kayak ekipmanları da bu şaşmaz gerçeklikten nasibini alarak evrim geçiriyor. Hal böyleyken kayak pistine çıkarken kat kat giyinmek, ağır kayak ekipmanlarıyla boğuşmak, soğuk havayla yüzleşmek veya kayak gözlüklerinizin içindeki buğuyla uğraşmak gibi dertler de yavaş yavaş tarihe karışıyor. With the astonishing growth rate of technology high-tech products become a part of our lives before we even have time to ask for them. Ski equipment is also taking part in this surprising growth and products are evolving at great speeds. This progress is leaving certain ski nuisances in the past, like having to dress in so many layers, wrestling with heavy equipment, or being blinded by the fog in your goggles. Yeni nesil yüksek teknoloji kayak ekipmanları “Kayak çok iyi ama bir de şu soğuk olmasa” diyenlerin şikayetlerine öncelik vermiş gibi duruyor. Örneğin Mountain Hardwear’in ısıtmalı montu sayesinde soğuk hava problem olmaktan çıkıyor. Kadın ve erkek modelleri bulunan mont, sırt bölümüne yerleştirilen ısıtma ünitesiyle aynı anda hem kullanıcıyı sıcak tutuyor, hem de iPhone veya iPod’unuzu şarj edebiliyor - üstelik tam 8 saat boyunca. Vücudunuzu sıcak tutmak için evrim geçiren kıyafetlerin bir diğeri kulağa oldukça sıra dışı geliyor. Uyku tulumunun konfor ve sıcaklığına hareket özgürlüğünü de eklemeyi amaçlayan Selk’bag mühendisleri çareyi It seems like the new generation of high-tech ski equipment is geared towards those people who complain about the cold, who say, “skiing is great but if it weren’t so cold…” Like Mountain Hardwear’s heated jacket, available in women’s and men’s styles. This jacket removes any problems connected to the cold. The jacket features a heating unit placed in the back which not only keeps you warm but can also charge your iPhone or iPod for up to 8 hours. It is quite exceptional that these garments have evolved to keep your body warm. The Selk’bag aims to include the comfort and warmth of a sleeping bag with space to move around. The Selk’bag engineers came up with an easy solution and created a wearable sleeping bag. The creation of Selk’bag was inspired 69 basit bir mantıkla giyilebilir uyku tulumu tasarlamakta bulmuş. Şili’nin Antarktika’ya doğru uzanan güney ucunda yaşayan Selk’nam yerlilerinin kıyafetlerinden ilham alınarak yaratılan Selk’bag, ayarlanabilen el ve ayak bilek uzunluklarına sahip ve 0°C gibi sıcaklıklara kadar güvenli ve konforlu bir uyku sağlayabiliyor. Bir başka örneğimiz ise ColdAvenger adlı yeni nesil kayak maskesi. Normal şartlar altında, kar maskesi ve türevleri ile soğuktan ne kadar korunmaya çalışırsanız çalışın, cilt ve dudaklarınız soğuk ve kuru havanın yüzünüzle temas etmesinden nasibini ufak çatlaklar şeklinde alıyor. ColdAvenger ise bu noktada devreye giriyor: Akciğerlerinizden çıkan sıcak havayı dışarıdan aldığınız soğuk hava ile karıştırarak maskenin içini bu ılık hava ile dolduruyor. Böylece yüzünüz ortalama 15 derece daha sıcak bir ortamın içinde bulunmuş oluyor. Gelecekten gelmiş gibi görünmeniz de cabası. Eğer önceliğiniz soğuk havadan korunmak değil de eğlence ise ihtiyacınız olan şey Liquid’in gömülü kameraya sahip kayak gözlükleri. Gözlük çerçevesinin üst kısmının tam ortasında bulunan kamera görüş alanınızı kapsıyor ve gözlüğün yanında bulunan, eldivenlerle de uyumlu büyük tuşlarla çalışıyor. 149 dolarlık gözlük 2.200’den fazla fotoğraf çekebiliyor ve 2 saati aşkın video kaydı yapabiliyor. Çam ağaçlarıyla bezeli karlı dağ manzaralarında kolayca unutulmaz fotoğraflar çekmek veya parkurunuzu kaydetmek için birebir. Eğlenceyi ön plana çıkaran başka bir aksesuar olarak ise Burton’ın Headphone Beanie adlı by Selk’nam Indigenous peoples, who live on the southern tip extending from Chile to Antarctica. The bag features adjustable arms and legs and provides a safe and comfortable sleep at extreme temperatures such as 0°C. Another example of innovation in ski accessories is the new generation ski mask ColdAvenger. Usually no matter how hard you try to cover your face a part of it is always exposed; your lips and skin come in contact with the cold dry air and get chapped. This is where the ColdAvenger mask comes in; the mask fills with lukewarm air, the combination of the hot air you breathe out and the cold air outside. Thanks to this technology your face is in an environment that is around 15°C warmer. And let’s not forget to mention that you will look like you came from the future. If you are more concerned with entertainment than you are with protecting yourself from the cold, the Liquid’s ski goggles, embedded with a camera, are for you. The camera is located on the top of the frame, right in the middle. The camera sees your view point and comes with gloves that have large buttons on them to operate the camera. The $149 glasses can take over 2,200 photos and record nonstop for 2 hours. This is the best camera and easiest way to record the beautiful snowy mountain landscape, dotted with pine trees, from a first-person point of view without any extra equipment. Another accessory that focuses on entertainment is the Headphone Beanie by Burton. This beanie is very stylish and made up of mostly wool; the ear parts are longer and feature round, soft headphones embedded inside. These headphones can be removed when you need to wash the beanie. In fact Burton’s Headphone Beanie isn’t necessarily just a ski accessory; they can be used year-round as a more everyday beanie. 70 içten kulaklıklı beresini sayabiliriz. Oldukça şık tasarlanmış yün ağırlıklı berenin kulak kısmı biraz daha uzatılmış ve kulak bölümlerinin içine yuvarlak, yumuşak kulaklıklar gömülmüş. Tabii bu kulaklıklar berenin yıkanabilmesi için çıkarılabiliyor. Aslında Burton kulaklıklı bereleri, kış tatilleri için olduğu kadar günlük yaşam için de oldukça kullanışlı bir aksesuar. Ancak gözlüklerde işlevselliğin daha ön plana çıktığı ürünler de mevcut. Son teknoloji ile tasarlanmış, son derece işlevsel bir kayak gözlüğü olan Oakley Airwave ile yapabileceğiniz şeyler insanı şaşırtıyor. Airwave’in maharetleri arasında navigasyonun yanı sıra hızınızı ölçmek, rotanızı dijital bir haritaya kaydetmek, anlık yükseltinizi öğrenmek, rotanız boyunca toplam kaç metre yükseklik değiştirdiğinizi hesaplamak, kayak arkadaşlarınızın konumunu görebilmek, müzik çalmak ve ellerinizi kullanmanıza gerek bırakmadan akıllı telefonlarla entegre olmak benzeri, bilimkurgu filmlerinden fırlamış gibi duran özellikler yer alıyor. Bütün bu veriler, gözlüklerin alt kısmında yer alan, ufak ama prizma teknolojisi sayesinde kolay okunan bir ekranda elinizin altında (daha doğrusu gözünüzün önünde) oluyor. Şaşırmayın, bu ekipmanların gelecekten geldiğini söylemiştik. Tabii teknolojinin nimetlerinden faydalanan kayak ekipmanları sadece bu fantastik aksesuarlar değil. Kayakların kendileri de yeni teknolojiler sayesinde değişim geçiriyor. Audi tarafından tasarlanan karbon kayaklar, üstün performans vadederken sahip oldukları estetik görünüm ile göz dolduruyor. Merkezi ahşap olan bu kayaklar karbonla kaplı; bu sayede toplam ağırlık azalırken dayanıklılık artıyor. Audi karbon kayaklar toplamda 1.500 gram ağırlığında, bu da normalden %15-20 daha hafif oldukları anlamına geliyor. Kayarken taşıdığınız yük azalınca performansınızın artması da çok olası. Bütün bu saydıklarımız gibi bugün raflarda yerini almış olan birçok kayak aksesuarı bundan belki de sadece on yıl önce kayakçıların hayal bile edemeyeceği türde. Hal böyleyken rahatça söyleyebiliriz ki, sporcuların temel ihtiyaçları karşılamakla kalmayıp işin içine lüksü ve eğlenceyi de katan mühendis ve tasarımcıların gelişim sevdası bizi önümüzdeki yıllarda şüphesiz ki daha da çok şaşırtacak. There are also goggle products that bring functionality to the forefront. The things you can dowith the Oakley Airwave goggles, designed with the latest technology and incredibly functional, will amaze you. In addition to navigation some of Airwave’s integrated features include, measuring your speed, digitally mapping your route, learning your elevation at that moment, calculating how many meters you changed elevation during your entire route, viewing your friends’ locations, playing music, and accessing your smart phone without the use of your hands. These standing features are like something out of a science fiction film. The data is on a small, but thanks to prism technology, easy-to-read screen located at the bottom of your goggles; at your fingertips, or rather in front of your eyes. Don’t be surprised, we told you this innovative equipment was from the future. It’s not only ski accessories that benefit from these innovative, forward steps in technology; the ski themselves are evolving thanks to this new technology. The carbon skis designed by Audi execute superior performance and feature an aesthetically striking appearance. The base of the ski is wood and it is entirety carbon-coated, thereby decreasing the total weight which increases endurance. The Audi Carbon Ski’s weigh a total of 1,500 grams, meaning they are 15-20% lighter than normal. When the weight you carry while skiing decreases, your performance level will increase. 10 years ago skiers probably would never imagine that such innovative equipment could be possible. We can easily say that the passion for development that these engineers and designers have will continue to surprise us; they no longer create equipment based on the basic needs of athletes but take it a step further and add elements of luxury and entertainment. etkinlik takvimi calender of events RİZE ERZURUM ZONGULDAK İSTANBUL ANKARA KAPADOKYA DİYARBAKIR ŞANLIURFA KONYA GAZİANTEP DENİZLİ ERBİL TAŞKENT ANKARA Cem Adrian Konseri Muhteşem sesiyle Cem Adrian, Jolly Joker Sahnesi’nde. 06 Aralık 2013 22:00 Jolly Joker Cem Adrian Concert With his amazing voice, Cem Adrian will be on stage at Jolly Joker. December 6, 2013 10pm Jolly Joker DİYARBAKIR Anadolu Ateşi Evulotion Anadolu’nun dans motifleri bu gösteride buluşuyor. 20 Aralık 2013 20:00 Dicle Üniversitesi Kongre Kültür Merkezi Anadolu Ateşi Evulotion Anatolian dance motifs meet on stage. December 20 2013, 10pm – Dicle University Congress Cultural Center GAZİANTEP Gaziantep Mozaik Müzesi Dünyanın en büyük mozaik müzesi, mutlaka görülmeli. Pazartesi günleri hariç, her gün 09:00-17:30 saatleri arasında ziyaret edilebilir. Mithatpaşa Mahallesi Hacı Sani Konukoğlu Bulvarı, Şehitkamil Gaziantep Mosaic Museum Don’t miss the world’s biggest mosaic museum. You can visit the museum every day between 9 am and 5:30 pm, except on Mondays. Mithatpaşa Mahallesi Hacı Sani Konukoğlu Bulvarı, Şehitkamil KONYA Şeb-i Arus Şenlikleri Mevlânâ Celaleddin-i Rumi’nin ölüm yıl dönümü adına, hem Türkiye’den hem de tüm dünyadan katılımcıların eşlik ettiği Şeb-i Arus Şenlikleri, her sene olduğu gibi bu yıl da 07 – 17 Aralık tarihleri arasında düzenleniyor. 07 – 17 Aralık 2013 - Konya Büyükşehir Belediyesi Mevlana Kültür Merkezi Şeb-i Arus Festival The Şeb-i Arus Festivals are held in honor of Mevlânâ Celaleddin-i Rumi’s death. Accompanied by participants both from Turkey and all over the world, the festivals are help this year, and every year, between December 7th and 17th. December 7-17th 2013, Konya Metropolitan Municipality, Mevlana Cultural Center DENİZLİ Kerem Görsev - Ayhan Sicimoğlu Caz müziğin usta ismi Kerem Görsev ile Latin ezgilerinin duayeni Ayhan Sicimoğlu’dan müthiş bir müzik ziyafeti… 13 Aralık 2013 20:00 EGS Park AVM Kerem Görsev - Ayhan Sicimoğlu A great musical feast by master jazz musician Kerem Görsev and Latin music veteran Ayhan Sicimoğlu… December 13th, 2013 8pm EGS Park AVM ERZURUM “Anlatılan Senin Hikayendir” Cengiz Toroman’ın yazıp yönettiği “Anlatılan Senin Hikayendir” isimli tek kişilik oyun, aralıkta seyirci ile buluşuyor. 5 Aralık 2013 19:30 Erzurum Devlet Tiyatrosu “Your story is being told” Written and directed by Cengiz Toroman, this oneman show titled “Your story is being told” meets the audience in December. December 5, 2013 7:30 pm Erzurum State Theater TAŞKENT Özbekistan kültürünü daha yakından tanımak, geleneksel sanat eserlerini ve el işçiliğinin en güzel örneklerini görmek için National Arts Centre’ı ziyaret etmenizi öneririz. Pazar hariç her gün 10:00 ve 18:00 ziyarete açıktır. 1, Zarkaynar str.,Taşkent We recommend you visit the National Arts Centre to familiarize yourself with the Uzbekistan culture; here you can find some of the best examples of traditional works of art and hand-made crafts. Open everyday between 10 am and 6 pm, except for Mondays. 1, Zarkaynar str.,Taşkent DQ HABERLERNEWS 74 The season has opened at Dedeman Palandöken and Dedeman Palandöken Ski Lodge! DEDEMAN PALANDÖKEN VE DEDEMAN PALANDÖKEN SKI LODGE’DA SEZON AÇILIYOR! Türkiye’nin ünlü kayak merkezlerinden biri olan Palandöken’de hizmet veren Dedeman Palandöken ve Ski Lodge 7 Aralık’ta sezonu açıyor. Dedeman Palandöken ve Dedeman Palandöken Ski Lodge, kayak severlerin yıl boyunca beklediği tatili unutulmaz kılmayı amaçlıyor ve 7 Aralık’ta sezonu özel paketlerle açıyor. 07 – 26 Aralık 2013 ve 03 – 24 Ocak 2014 tarihlerinde geçerli olacak paketlerde kayak veya snowboard malzemeleri ve de grup kayak dersleri bulunuyor. Aynı kayak seviyesindeki misafirlerle gruplar oluşturuluyor ve ücretsiz grup dersleri veriliyor. Dedeman ayrıca kayak veya Snowboard malzemelerini taşıma veya bekleme sorununa da yapıcı bir çözüm getiriyor. Rezervasyon esnasında veya sonrasında misafirlerden alınacak bilgiler doğrultusunda (ayakkabı numarası, boy, kilo) malzemeler misafirler otele girdiğinde hazır olarak bekletiliyor. Misafirlerine kaliteli hizmet sunmayı amaçlayan Dedeman Palandöken ve Dedeman Palandöken Ski Lodge otelleri HalfPipe ve Slopestyle parkurlarında her yaş grubundan kayakçılara keyifli bir kış tatili imkânı sunuyor. Otellerin bünyesinde hizmet veren Atlama Kulesi, Buz Hokeyi, Buz Pateni ve Curling salonları da dileyenlere kayak sporunun yanı sıra farklı kış sporlarını da deneme fırsatı sağlıyor. 07 Aralık – 26 Aralık tarihlerini içeren paket fiyatı 169 TL’den; 03 Ocak – 24 Ocak tarıhlerini kapsayan paket ise 210 TL’den başlıyor. On December 7th the Dedeman Palandöken and Ski Lodge in Palandöken, one of Turkey’s most famous ski centers, opens the season. On December 7th Dedeman Palandöken and Dedeman Palandöken Ski Lodge opens the season off with special packages, aiming to make this holiday season, which ski lovers have waited all year for, unforgettable. Within the packages that run between December 7th-26th 2013 and January 3rd-24th 2014 are skiing and snowboarding equipment as well as group skiing classes. The group classes are free and guests are grouped according to their skiing level. Dedeman has also found a constructive solution to the problem of carrying your skiing or snowboarding equipment or the problem of waiting. Based on the information received from guests during booking or after, (shoe size, height, weight) all materials will be waiting for them upon entering the hotel. The Dedeman Palandöken and Dedeman Palandöken Ski Lodge hotels, which aim to provide guests with the utmost quality of service, presents skiers of all age groups with an enjoyable winter holiday opportunity featuring Half-Pipe and Slopestyle courses. In addition to skiing the hotel also offers guests other winter sports options through the Jumping Tower, Ice Hockey, Ice Skating, and Curling lounges. Package price between the dates of December 7th-26th starts from 169 TL; Package prices between the dates of January 3rd-24th start from 210TL. DEDEMAN PALANDÖKEN DEDEMAN PALANDÖKEN Türkiye’nin en önemli kış turizmi merkezlerinden biri olan Palandöken’de Aralık 2008 yılında yenilenerek yeniden merhaba diyen Dedeman Palandöken, bölgedeki kış turizmi potansiyeli doğrultusunda birçok yeniliğiyle misafirlerini ağırlıyor. Dedeman misafirlerinin beklentilerine cevap verebilecek teknoloji ve minimalist tarzda dekore edilen Dedeman Palandöken, 174 Standart odası,12 Deluxe ve 1 Suit odası, Türk ve dünya mutfağının farklı lezzetlerinden oluşan menüsü ve zengin şarap seçenekleri ile de misafirlerine farklı bir atmosfer sunmaya devam ediyor. Amatör ve profesyonel kayakçıların özellikle tercih ettiği Dedeman Palandöken farklı uzunlukta 7 Lift ve 1 gondolun yanı sıra kayak pistleri, kayak kiralama ve kayak dersleri gibi imkânları da bir arada sunuyor. In December of 2008 the Dedeman Palandöken, which is located one of Turkey’s most important winter tourism centers, opened its doors once again, renewed and welcoming its guests with many innovations. Responding to the expectations of guests the Dedeman Palandöken is decorated in a minimalist-style and equipped with the latest technology; the hotel offers guests a different environment featuring 174 Standard rooms, 12 Deluxe and 1 Suite room, a rich menu consisting of Turkish and international cuisines and a wide selection of wine. The Dedeman Palandöken, which is especially favored by professional and amateur skiers, offers different opportunities at once, like 7 Lift’s that are different lengths, 1 gondola lift, ski slopes, ski rentals and skiing lessons. DEDEMAN PALANDÖKEN SKI LODGE DEDEMAN PALANDÖKEN SKI LODGE “Geleneksel Dedeman Misafirperverliği”ni zirveye taşıyan Dedeman Palandöken Ski Lodge Oteli, 2005 yılında kayak severlerin hizmetine açıldı. Doğu Anadolu Bölgesi’nin ve Erzurum’un izlerini taşıyan dekorasyonuyla dikkat çeken otel 27 sigara içilmeyen oda, 48 standart oda, 4 Corner, 2 Deluxe ve 12 Junior Suit oda olmak üzere toplam 66 odası ile hizmet veriyor. Palandöken’in eşsiz manzarasına yıl boyunca eşlik edebileceğiniz Dedeman Palandöken Ski Lodge ana restoranının yanı sıra kafe ve bar, toplantı ve ziyafetler için balo salonu, sauna, masaj, fitness center, farklı uzunlukta 7 lift,1 gondol, kayak pistleri ile kayak kiralama ve kayak dersleri gibi birçok hizmeti de bir araya getiriyor. Şehir merkezine 2 km. uzaklıkta olan Dedeman Palandöken Ski Lodge, havaalanına 14 ve otogara ise, sadece 7 km. uzaklıkta. The Dedeman Palandöken Ski Lodge Hotel, which bears the title of “Traditional Dedeman Hospitality” opened in 2005 in the service of ski lovers. With touches of Anatolian and Erzurum decorations the hotel serves guests with a total of 66 rooms, featuring 27 non-smoking rooms, 48 standard rooms, 4 Corner, 2 Deluxe and 12 Junior Suites. At the Dedeman Palandöken Ski Lodge, where you can accompany the breathtaking views of Palandöken year round, in addition to the main restaurant you can enjoy many other services like the cafe and bar, ballroom for meetings and banquets, sauna, massage, fitness center, 7 lift’s that are different lengths, 1 gondola lift, ski slopes, ski rentals and skiing lessons. The Dedeman Palandöken Ski Lodge is 2km from the city center, 14 km from the airport, and only 7km from the bus station. Bilgi için / For more information: Bersay İletişim- Derya Deniz 0212 337 51 18 – 0554 289 49 Semin Ateş 0212 337 52 51 – 0553 538 63 37 75 NEWS DQ HABERLER NEWS 76 DEDEMAN KONYA HOTEL & CONVENTION CENTER, ACE OF MICE 2013 ÖDÜL TÖRENİ’NDE “ANADOLUKARADENİZ BÖLGESİ EN İYİ KONGRE OTELİ” SEÇİLDİ. “BEST CONGRESS HOTEL OF ANATOLIA – BLACKSEA REGION” AWARD FOR DEDEMAN KONYA FROM ACE OF MICE 2013 ACE of M.I.C.E. Kongre, Toplantı ve Etkinlik Ödülleri’nde Dedeman Konya Hotel & Convention Center “Anadolu-Karadeniz Bölgesi En İyi Kongre Oteli” kategorisinde 1. sırada yer aldı. Başta iş dünyası olmak üzere uzun süreli konaklamalar, uluslararası kültür turları, eğlence ve spor gibi pek çok ihtiyaca kusursuz hizmet anlayışıyla cevap veren Dedeman Konya Hotel & Convention Center, Orta Anadolu’nun en büyük kongre merkezli şehir oteli olma özelliğini taşıyor. Sağlık, bilişim, otomotiv, iletişim gibi farklı sektörlerden önemli isimlerin jüri üyeliği yaptığı değerlendirmede, yarışmaya katılan otellerin, konumu, iş merkezlerine yakınlığı, profesyonel iş gücü, toplantı olanakları, teknolojik ve doğaya dost altyapıları gibi farklı kriterler dikkate alındı. Dedeman Konya has won the “Best Congress Hotel of Anatolia – Blacksea Region” award in the Meeting and Event Competition of ACE of M.I.C.E. The hotel meets the needs of its guests, especially the business world, with international cultural tours, entertainment, sport and long term accomodations. In the evaluation of Ace of Mice awards the jury was from different sectors like health, informatics, automotive and communications and they considered different criteria like location, distance from the business centers, proffesional labour force, meeting abilities, technology and environmental – friendly infrustructures of the hotels. DEDEMAN HOTELS & RESORTS INTERNATIONAL, TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN 90. YILINI COŞKUYLA KUTLADI Türkiye’nin en yaygın oteller zinciri Dedeman Hotels & Resorts International, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 90. Yılını, hayata geçirdiği “90 Yılda 90 Çocuk” projesiyle kutladı. Türkiye’nin 11 ilinde misafirlerini “Geleneksel Dedeman Misafirperverliği” ile ağırlayan Dedeman Hotels & Resorts International, hizmet verdiği illerdeki çocukları Başkent Ankara’da bir araya getirdi. Dedeman Hotels & Resorts International’ın gerçekleştirdiği Cumhuriyetin 90. yılı kutlamaları kapsamında çocuklar Anıtkabir’de gerçekleştirilen devlet töreninde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün huzuruna çıkarken, Cumhuriyetin temellerinin atıldığı İlk Meclis binasını görme fırsatı elde ettiler. Cumhuriyetin kuruluş hikâyelerinin sergilendiği Anıtkabir müzelerini ziyaret eden çocuklar, T.C. Cumhurbaşkanlığı Atatürk Müze Köşkü’nde ise Atatürk’e ait anıları yakından incelediler. “90 Yılda 90 Çocuk” projesine imza atan Dedeman Hotels & Resorts International, İstanbul’dan Diyarbakır’a, Rize’den Denizli’ye hizmet verdiği tüm illerdeki ilkokul çağındaki çocuklara 90. Yıl coşkusunu yaşattı. Denizli’den Sevil Kaynak İlköğretim Okulu, Diyarbakır’dan Hüseyin Uluğ İlköğretim Okulu, Erzurum’dan Kurtuluş İlköğretim Okulu, Gaziantep’ten Dr. Mustafa Özyurt İlköğretim Okulu ve Lions İlköğretim Okulu, İstanbul’dan Eşref Bitlis İlköğretim Okulu, Konya’dan Ayşe Sönmez İlköğretim Okulu, Nevşehir’den Ersular İlköğretim Okulu, Rize’den Merkez Atatürk İlköğretim Okulu, Şanlıurfa’dan Fatih Sultan Mehmet İlköğretim Okulu Ve Zonguldak’tan Misakı Milliye İlköğretim Okulu öğrencileri Ankara gezisine katıldılar. Geziye Dedeman Hotels & Resorts International Yönetim Kurulu Üyesi Banu Dedeman, Dedeman Grubu Yöneticileri ve çalışanlarından oluşan bir grup eşlik etti. Dedeman Grubu’nun ilk oteli olan Dedeman Ankara’da ağırlanan öğrenciler, gerçekleştirilen kültürel gezilerin yanı sıra otelde de keyifli dakikalar yaşadılar. Türkiye’nin birçok noktasından bir araya gelen çocuklar geziye büyük ilgi gösterirken, birlikte hoş vakit geçirdiler. DEDEMAN HOTELS & RESORTS INTERNATIONAL, CELEBRATED THE 90TH YEAR OF THE TURKISH REPUBLIC Turkey’s largest hotel chain Dedeman Hotels & Resorts International celebrated the 90th year of the founding of the Republic of Turkey by implementing their “90 children in the 90th year” project. Serving guests in 11 provinces of Turkey with “Traditional Dedeman Hospitality”, Dedeman Hotels & Resorts International gathered the children in these provinces served in the capital city of Ankara. During the 90th year celebrations of the Republic the Dedeman Hotels & Resorts International held a state ceremony in Anıtkabir in honor of the great leader Mustafa Kemal Ataturk and gave the children an opportunity to see the first parliament buildings of the Republic. The children visited the Anıtkabir museums which reveals the story of the founding of the Republic, and were able to closely examine the memory of Ataturk at the T.C Ataturk Museum in the Presidential Mansion. The Dedeman Hotels & Resorts International, which has created the “90 children in the 90th year” project, celebrated the excitement of the 90th year with primary school children in all the provinces they serve, from Istanbul to Diyarbakir and Rize to Denizli. Students from the following schools attended the trip to Ankara: the Sevil Kaynak Elementary School in Denizli, Huseyin Ulug Elementary School in Diyarbakir, Kurtulus Elementary School in Erzurum, Dr. Mustafa Ozyurt Elemntary School and Lions Elementary School in Gaziantep, Esref Bitlis Elementary School in Istanbul, Ayse Sonmez Elementary School in Konya, Ersular Elementary School in Nevsehir, Merkez Ataturk Elementary School in Rize, Fatih Sultan Mehmet Elementary School in Sanliurfa, and Misaki Milliye Elementary School in Zonguldak. The trip was accompanied by Dedeman Hotel & Resorts International Board Member Banu Dedeman, Dedeman Group Managers and employees. In addition to the cultural trips the students, who were hosted by Dedeman Group’s first hotel, the Dedeman Ankara, enjoyed pleasant moments in the hotel as well. The children came together from many different parts of Turkey, showed great interest in the trip and had a nice time together. 77 NEWS DQ HABERLER NEWS 78 DEDEMAN OTELLER ZİNCİRİNE BİR YENİSİ DAHA EKLENİYOR... DEDEMAN BOSTANCI A NEW HOTEL IS BEING ADDED TO THE CHAIN OF DEDEMAN HOTELS DEDEMAN BOSTANCI Dedeman Grubu, İstanbul’da 30 yıl önce hizmete açtığı ve şehrin en gözde otelleri arasında gösterilen Dedeman İstanbul’dan sonra ikinci otelini Anadolu Yakası’nın en merkezi konuma sahip bölgesinde, Bostancı’da hayata geçiriyor. Özellikle son dönemde ulusal ve uluslararası iş ve finans dünyasının cazibe merkezi haline gelen Anadolu Yakası, Ocak 2014’te Dedeman Bostancı ile Geleneksel Dedeman Misafirperverliği ile tanışıyor. Dedeman Bostancı; 252 odası, 32 toplantı salonu, restoranları, barları ve kolay ulaşım imkanları ile misafirlerin gözdesi olacak. Dedeman Hotels & Resorts International unites the Anatolian side of Istanbul with its quality and hospitality. The Dedeman Group opened their Dedeman Istanbul Hotel, which is one of the city’s best hotels, 30 years ago. Now their second hotel in Istanbul is located in the very center of the Anatolian side, Bostanci. In January of 2014 the Anatolian side of Istanbul, which in recent years has become a center for the national and international business and financial world, will experience Traditional Dedeman Hospitality through the Dedeman Bostanci. The Dedeman Bostanci will be a favorite among guests with its 252 rooms, 32 meeting rooms, restaurants, bars, and central location providing easy access. Şehre hakim manzarası ile hizmet vermeye hazırlanan otel, 178 Superior, 32 Deluxe, 32 Executive, 9 Süit ve 1 kral dairesi olmak üzere toplam 252 odası ile konuklarını ağırlayacak. Dedeman Bostancı ayrıca 665 m2’lik balo salonu ve değişik boyutlardaki 13 toplantı salonu ile önemli davetlerin ve toplantıların vazgeçilmez adresi olacak. Türk ve dünya mutfaklarından eşsiz lezzetlerin sunulacağı 122 kişi kapasiteli Bostancı Restaurant ve muhteşem Adalar manzarasına sahip Adalar Roof Restaurant ve Bar’ın yanı sıra keyifli vakit geçirmek için Lobby Bar ve Executive Lounge konukların hizmetinde olacak. Ayrıca otel, kapalı yüzme havuzu, çocuk havuzu, Türk hamamı, sauna, buhar banyosu, dinlenme odası, masaj, solaryum, fitness center hizmetlerinin sunulduğu Life Style Sağlık Merkezi ile Anadolu Yakası’na farklı bir soluk getirecek. With views overlooking the city, the hotel is preparing to serve guests with a total of 252 rooms consisting of 178 Superior, 32 Deluxe, 32 Executive, 9 Suites, and 1 King Suite. The Dedeman Bostanci will also be an important address for important events and meetings thanks to its 665 m2 ballroom, and 13 meeting rooms that differ in size. In addition to the Bostanci Restaurant, which offers delicious and unique flavors from Turkish and international cuisine and a capacity to host 122 people, and the Adalar Roof Restaurant and Bar, which offers guests breathtaking views of the islands and the sea, guests can also enjoy the Lobby Bar and Executive Lounge. The Life Style Health Center, which features a indoor pool, children’s pool, Turkish Hamam, sauna, steam room, relaxation room, massages, solarium, and fitness center, will bring a unique experience to the Anatolian side. Dedeman Hotels & Resorts International İstanbul Anadolu Yakası’nı kalitesi ve misafirperverliği ile buluşturuyor. “GEZGİN” DEDEMAN OTELLERİ’Nİ KEŞFEDİYOR! “GEZGIN” EXPLORES DEDEMAN HOTELS! Turkey’s largest hotel chain Dedeman Hotels & Resorts International brings curious readers together with “Gezgin’s” travel notes; “Gezgin” was a Facebook page created by the sentence “There are many places to discover, there are many Dedeman’s”! Gezgin, a project that started in the month of September, travels around Turkey step by step and shares information on cities where Dedeman Hotel’s are located. In the notes that Gezgin shares with curious readers are special sales and offers. TÜM DEDEMAN OTELLERİ’NDE HAFTA SONUNA ÖZEL %40’A VARAN İNDİRİM FIRSATI DEVAM EDİYOR Dedeman Hotels & Resorts International’ın “Keşfedecek çok yer, çok Dedeman var!” söyleminden yola çıkarak hazırlanan ve yılsonuna kadar tüm haftasonu konaklamalarını kapsayan “%40 indirim” kampanyası devam ediyor. Tüm Dedeman Otelleri’ni kapsayan indirim kampanyası Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri yapılacak konaklamalarda geçerli. İstanbul’dan Gaziantep’e, Rize’den Zonguldak’a, Palandöken’den Diyarbakır’a kültür, tarih ve doğa ile iç içe, her mevsimin doyasıya yaşandığı farklı şehirlerde faaliyet gösteren Dedeman Otelleri, misafirlerine yılsonuna kadar geçerli olan kampanya ile haftasonu tatilleri için benzersiz fırsatlar sunmaya devam ediyor. Detaylı bilgi için 444 4 336 numaralı telefonu arayabilir ya da www.dedeman.com web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Türkiye’nin en yaygın oteller zinciri Dedeman Hotels & Resorts International, “Keşfedecek çok yer, çok Dedeman var!” söyleminden hareketle Dedeman Facebook hesabı üzerinden hayata geçirdiği “Gezgin” in seyahat notlarını meraklılarıyla buluşturuyor. Eylül ayında başlayan proje kapsamında Gezgin, Türkiye’yi adım adım dolaşırken, Dedeman Otelleri’nin bulunduğu şehirler hakkında bilgi paylaşıyor. Gezgin, meraklılarıyla paylaştığı notlarında özel indirim ve fırsatlara da yer veriyor. UP TO 40% OFF SALE OPPORTUNITIES ON WEEKEND ACCOMMODATIONS CONTINUE AT ALL DEDEMAN HOTELS Dedeman Hotels & Resorts International’s, created by the sentence “There are many places to discover, there are many Dedeman’s!”, special offer of 40% off weekend accommodations continues until the end of the year. The sales campaign, which includes all Dedeman Hotels, applies only to accommodations on Fridays, Saturdays, or Sundays. Enjoy unique weekend getaways and special offers until the end of the year by Dedeman Hotels; experience culture, history, and nature in harmony in different cities where Dedeman Hotels are located, from Istanbul to Gaziantep, to Rize, to Zonguldak, to Palandoken and Diyarbakir. For more detailed information you can call 444 4 336 or visit www.dedeman.com 79 “The Gardens at Marqueyssac” Vezac, Fransa 80 Burası neresi? Where is this place?