VİSAD`ın 25. yılında Veteriner tıbbi ÜrÜnlerinde reform
Transkript
VİSAD`ın 25. yılında Veteriner tıbbi ÜrÜnlerinde reform
AYLIK HAYVAN SAĞLIĞI SEKTÖRÜ DERGİSİ MART 2016 147 VİSAD’ın 25. yılında Veteriner Tıbbi Ürünlerinde Reform Veteriner Tıbbi Ürünleri alanında yeni düzenlemelerin etkilerini Bakanlık ile devamlı işbirliği içinde olan VİSAD Yönetim Kurulu üyeleri ile GMP geçiş sürecini ve yaklaşan Bakanlık - VİSAD - Sektör Değerlendirme Toplantısı’nı konuştuk. EDİTÖR İNFOVET MART SAYI 147 YAYIN TÜRÜ Süreli Yerel SAHİBİ Mat Medya Tanıtım Hizmetleri Tic. Ltd. Şti. Mehmet Aktop GENEL KOORDİNATÖR Barış Kolgu bariskolgu@matmedya.com Sektörün ihtiyaçlarının ve hassasiyetlerinin Bakanlığa arz edileceği iki gün bizleri bekliyor Geçtiğimiz ay etkinliklerle ve fuarlarla dolu bir ay geçirdik. Önce İzmir AgroExpo Fuarı’nda bir araya gelen sektör, ardından Türkiye’nin hedef pazarları arasında olan Birleşik Arap Emirlikleri’ne seyahat etti ve VIV MEA 2016’da ikili ilişkiler kurma fırsatı yakaladı. Her iki etkinlik de katılımcı firmaların ve ziyaretçilerin büyük bir aile olarak birleşmesi ile başarıya ulaştı. Biz de İnfovet olarak elbette her iki fuarda da bulunduk. Mart ayı sonunda ise Bakanlık destekleri ile bir başka organizasyon gerçekleştirilecek; Bakanlık-VİSAD-Sektör Değerlendirme Toplantısı. Geleneksel hale gelen bu toplantının, geçen yıl ve daha önceki yıllardaki başarısını bu sene de devam ettirmek isteyen VİSAD Yönetim Kurulu üyeleri ile geçtiğimiz günlerde bir araya geldik ve Türkiye hayvan sağlığı sektörünün daha iyi tanıtılmasını sağlamak, ülke hayvancılığına yenilikçi ve kaliteli veteriner sağlık ürünlerinin sunulmasında esas olan bilimsel temellere ve uluslararası standartlara dayanan mevzuatın oluşturulmasına ve uygulama kapasitesinin artırılmasına önemli destekler veren bu köklü sivil toplum kuruluşu ile yeni düzenlemelerin etkilerini ve yaklaşan Bakanlık-VİSAD-Sektör Değerlendirme Toplantısı’nı konuştuk. Etkinlikler son bulmuyor; Güneşli A.Ş. sponsorluğunda geçtiğimiz ay başladığımız kanatlı damızlık üreticileri ziyaretlerimizde bu ay yine üç farklı ildeki üreticileri ziyaret ettik; Kayseri, Malatya ve Gaziantep. Üretimde başarıyı yakalamanın ancak uygun bakım ve besleme ile mümkün olabileceğini söyleyen işletme yetkilileri, günlük olarak gelen damızlık civcivleri bir bebek hassasiyeti ile büyütmenin hayvanların ileride sergileyeceği performans açısından önemini dinledik Tüm bunların yanı sıra her ay olduğu gibi bu ay da dergimizde, sektördeki önemli organizasyonlara, gelecek etkinliklere ve güncel haberlere yer verdik; değerli hocalarımızın makalelerini sizlerle paylaştık. Umarız Mart sayımız da keyifle okursunuz. Sevgiyle kalın... Veteriner Hekim Gizem Kutun ADRES: İ. Karaoğlanoğlu Caddesi Yayıncılar Sokak No: 10/4 34418 Seyrantepe / İstanbul Tel: 0212 324 50 56 - 0212 324 50 59 Faks: 0212 324 50 06 www.infovetdergi.com info@infovetdergi.com Yazı işleri sorumlusu Veteriner Hekim Gizem Kutun gizemkutun@matmedya.com KATKIDA BULUNANLAR Prof. Dr. Alper Yılmaz Prof. Dr. Adem Şenünver Veteriner Hekim Enikö Kiraly Avcı ART DİREKTÖR Ebru Dereli ebrudereli@matmedya.com GRAFİK TASARIM Emel Vural emelvural@matmedya.com SOSYAL MEDYA SORUMLUSU Banu Sayınç banusayinc@matmedya.com DANIŞMA KURULU Prof. Dr. Şakir Doğan Tuncer Prof. Dr. U. Tansel Şireli Prof. Dr. Ahmet Ergün Prof. Dr. Sezgin Şentürk Prof. Dr. Erol Şengör Prof. Dr. Murat Fındık Prof. Dr. İsmail Bayram Prof. Dr. Tolga Güvenç Prof. Dr. Necmettin Ceylan Prof. Dr. Doğa Temizsoylu Doç. Dr. Süleyman Bacınoğlu Yrd. Doç. Dr. Seval Çetin Dr. Sait Koca Süleyman Öztürk RENK AYRIMI ve BASKI Gezegen Basım Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi 100 Yıl Mahallesi Massit Matbaacılar Sitesi 2. Cadde Gezegen Binası No: 202 / A Bağcılar - İstanbul Sertifika No: 12002 Dergimizde yayınlanan röportaj ve ilanların sorumluluğu sahiplerine aittir. Fotoğraflar izinsiz kullanılamaz. İnfovet Dergisi veteriner hekimlere ve ecza depolarına yönelik bilimsel içerikli, mesleki, ücretsiz sektörel bir yayındır. İNFOVET 4-5 İÇİNDEKİLER 74 104 112 124 34 54 VİSAD’IN 25. yılında Veteriner Tıbbi Ürünlerinde Reform niteliğinde gelişmeler yaşanıyor. Arap yarımadası ve Afrika’nın en prestijli bölgesel organizasyonu ılan VIV MEA 2016, 109 ülkeden 273 yerli ve yabancı firma katılımıyla Abu Dhabi’deydi. 46 Güneşli A.Ş. sponsorluğunda geçtiğimiz ay başladığımız kanatlı damızlık üreticileri ziyaretlerimizde bu ay yine üç farklı ildeki üreticileri ziyaret ettik; Kayseri, Malatya ve Gaziantep. İNFOVET 6-7 74 Prof. Dr. Alper Yılmaz, hayvancılığı bu kadar seven bir halka sahip Anadolu toprakları varken, yurt dışından et ithal etmenin yanlış olduğunu söylüyor. 80 90 Broyler KANATLILARDA canlı aşı yoluyla enfeksiyöz bursal hastalığına (Gumboro) karşı aşılamada maternal kaynaklı antikorların etkisi Türkiye’nin ihtisas fuarları arasında yer alan Agroexpo Eurasia Tarım ve Hayvancılık Fuarı son yılların en yoğun katılımı ile rekora doymuyor. 86 ANC, Çiftliğim Agromarket projesi ile bensersiz dağıtım kanalı oluşturmuş ve ülkemizdeki her çiftliğe doğru ürün ve servis ulaştırmayı amaçlamıştır. 104 Prof. Dr. Adem Şenünver, ineklerin ihtiyaçlarının, tükettikleri yem ile karşılanmasının mümkün olmadığını vücut rezervlerini kullandıklarını belirtiyor. 112 Civcivler; güvenilir ve sertifikalandırılmış damızlık işletmelerinin kuluçkahanelerinden temin edilmelidir. 124 Pullu bacak akarları neden oldukları yoğun irritasyon nedeniyle uyuz akarı olarak da bilinir ve ilk olarak 1800’lü yılların orta-geç dönemlerinde belirlenmişTİr. NOTLAR TÜİK verilerine göre, Van’daki sığır sayısı 2014 yılına göre % 2’lik artış yaşayarak 166 bin 944 baş oldu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Doğu Anadolu Bölgesi’nde bulunan Van ilimiz 2 milyon 456 bin baş koyun varlığı ile Türkiye birincisi oldu. Veteriner Gastroenteroloji Çalıştayı Afyon’da düzenlenecek Veteriner Gastroenteroloji Derneği ile Afyon Kocatepe Üniversitesi işbirliğinde organize edilen “Veteriner Gastroenteroloji Çalıştayı”, 1617 Nisan 2016 tarihleri arasında Afyonkarahisar’da gerçekleştirilecek. Vegader Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Turan Civelek çalıştay ile ilgili, ‘’Mevcut bilimsel etkinlikler içerisinde konsepti ve içeriği ilgi çekici ve bundan sonrada takip edileceğini düşündüğümüz çalıştaya Veteriner hekimlerin ve öğrencilerin katılımları bizleri son derece mutlu edecektir” dedi. Çalıştayda büyükbaş ve pet hayvanlarında iç hastalıkları, cerrahi, patoloji, farmakoloji ve hayvan besleme gibi bilim dalları açısından gastroenteroloji alanında dikkat çeken konular, alanında öncü ve mesleki katkılarıyla kabul görmüş değerli hocalar ve veteriner hekim meslektaşlarımız tarafından yapılacak interaktif sunumlarla katılımcılarla paylaşılacak. Detaylı bilgi ve kayıt için vegader.org sayfasını ziyaret ediniz. Atafen-Ege Vet Ailesi 28. yaşını Antalya’da kutladı Atafen Ege Vet Ailesi 19-21 Şubat’ta Antalya’da buluştular. 2015 yılının değerlendirildiği toplantının ardından geleneksel baloda tüm çalışanlar gönüllerince eğlendiler. Baloda Tahir S. Yavuz, Ali Ünal ve Ahmet Gedik 28. yıl pastasını bölüm direktörleri, müdürleri ve çalışanlarıyla birlikte kestiler. Daha sonra şirketlerde 5., 10., 15.ve 20. yıllarını dolduran personellere anı plaketleri, 2015 yılında satış kategorileri birincilerine ise kupaları verildi. Her grup ile ayrı ayrı fotoğraf çekildikten sonra ise toplu fotoğraf alınarak eğlence kısmına geçildi. Çalışanların hünerlerini gösterdiği gece mutlu anılarla sona erdi. İNFOVET 08-09 NOTLAR Şubat ayı kapak konumuz ile ilgili bilgilendirme Yumurta üretim proseslerini anlatan yazımız içerik anlamında yumurta yıkanması konusuna kaydığı için siz okuyucularımızı küçük bir bilgilendirme ile aydınlatmak istedik. Bu işlem AB’de ve Türkiye’de yasak olup, sadece Amerika’da uygulanmaktadır. Ülkemizde yumurtanın üretimi ve pazarlanması Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından çıkarılan, 2014 yılında yayınlanan “TÜRK GIDA KODEKSİ YUMURTA TEBLİĞİ”ne göre yapılmakta olup, Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi yumurtaların yıkanması yasaktır. Tebliğin 5. maddesinin 2. bendinin b fıkrası: A sınıfı yumurta yıkanarak veya başka bir yöntemle temizlenemez ve yağlama işlemine tabi tutulamaz. Çünkü yumurtanın yapısı ve içeriği bakterilerin yumurta içine geçişini ve içerde çoğalmasını önlemek için pek çok doğal bariyer sağlar. Bu doğal koruyucu bariyerler; yumurta kabuğu, kabuk ve yumurta sarının zarı ve yumurta beyazı katmanlarını kapsar. Kabuk ve kabuk zarı bakterilerin yumurta içine geçişini engeller. Eğer yumurta yıkanır ise raf ömrü kısalır. Yumurtanın yıkanması sadece pişirmeden önce mutfakta yapılabilir. Ulusal Kümes Hayvanları Kongresi bu yıl Samsun’da gerçekleştirilecek Bilimsel Tavukçuluk Derneği tarafından iki yılda bir düzenlenmekte olan Ulusal Kümes Hayvanları Kongresi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi işbirliğinde 5-8 Ekim 2016 tarihlerinde Samsun’da gerçekleştirilecek. Kongrede kümes hayvanları üretiminin güncel sorunları, gelecek beklentileri, ürün kalitesi ve çevre sorunları geniş bir kapsamda tartışılacak. Kongreye, üniversite ve araştırma kuruluşlarında çalışan bilim insanları, ilgili Bakanlık temsilcileri ve kümes hayvanları sektörünün tüm alanlarında çalışanlar davetli. Bakanlık, aroma verici bir maddenin kullanımını yasakladı Bakanlık, bazı puding, et ürünleri, alkollü ve alkolsüz içkilerde aroma verici olarak kullanılan “p-Mentha-1,8dien-7-al” maddesinin gıdalarda kullanımını yasakladı. Bu maddenin ithalatı ve bu maddeyi içeren bir gıdanın ithalatına izin verilmeyecek. Söz konusu aroma verici madde, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce piyasaya arz edilmiş olan ve “p-Mentha-1,8-dien-7-al” adlı aroma verici maddeyi içeren bir gıda ise, raf ömrü süresince piyasada bulunabilecek. Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi’nin (EFSA) verilerine göre, hayvanlarda yapılan deneylerde, bazı puding, et ürünleri, alkollü ve alkolsüz içkilerde aroma verici olarak kullanılan “p-Mentha-1,8-dien-7-al” maddesinin genlere toksik etkide bulunduğu, DNA’ya zarar verdiği tespit edildi. İNFOVET 10-11 NOTLAR VİSAD, DAĞITIM VE SATIŞ KANALLARI EĞİTİMİ DÜZENLEDİ Bakanlığımız Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü, Veteriner Sağlık Ürünleri ve Halk Sağlığı Dairesi tarafından 15 Şubat 2016 tarihinde Veteriner Ecza Depoları sorumlu yöneticilerine yönelik olarak eğitim toplantısı düzenlendi. Eğitim toplantısına ülkemizde faaliyet gösteren veteriner ecza depoları, temsilci ecza depoları ve VİSAD üyelerinden yaklaşık 200 katılımcı katıldı. Toplantıda, temsilci veteriner ecza deposu ve veteriner ecza deposu mimari ve ekipman gereklilikleri; veteriner ecza depolarında kalite sistemi, dokümantasyon ve kayırlar; depo sıcaklık-nem haritalaması ve ekipman kalsifikasyonu; hatalı veteriner tıbbi ürünlerin geri çekme uygulamaları gibi önemli konulara değinildi. Ayrıca Veteriner Tıbbi Takip Sistemi hakkında da detaylı bilgiler sunuldu. Bakkalda satılan birçok veteriner tıbbi ürüne el konuldu Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada Kayseri’de ekiplerce bir mahallede yapılan denetimler sonucunda bakkalda satılan 221 adet 19 kalemde veteriner tıbbi ürüne el konuldu. Ayrıca ilgili bakkal hakkında 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı Gıda ve Yem Kanunu’nun 37. Maddesinin 1. Fıkrasının ‘g’ bendine göre 15 bin 466 TL idari para cezası verildi. Veteriner tıbbi ürünlerin toptan ve perakende satışı veteriner tıbbi ürün perakende satış izni bulunan klinikler, ruhsatlı veteriner ecza depoları ve eczaneler kanalı ile yapılmaktadır. Belirtilen yerler dışında satışı yasaktır. Biyofilm kontrolü Campylobacter ile savaşta önemli bir role sahip Biyofilm varlığı, gıda zincirinin her aşamasında gıda güvenliği ile ilgili önemli sorunlar yaratan bir teknolojik sorundur. Son zamanlarda yapılan çalışmalarda ise, Campylobacter etkeninin biyofilm oluşturma yeteneği olduğu yönünde. Bu karakteristik mikrobiyal büyüme ise, biyofilm koruyucu bariyerlerin önlemini almak için özel temizleme ve dezenfeksiyon işlemlerinin uygulanması gerektiğini göstermektedir. Biyofilmler, düzenli olarak uygulanacak özel biyogüvenlik çalışma protokolleri ile ortadan kaldırılabilir. Bununla birlikte, eradikasyonu güç olan bazı biyofilmleri önlemek için en akıllıca strateji proflaksidir ve rutinde peroksiasetik ürünler kullanmakta fayda vardır. İNFOVET 12-13 NOTLAR 174 Alo Gıda Hattı’na bugüne kadar toplamda yaklaşık 1,6 milyon arama yapıldığını ifade etti. 2015 yılında gıda üretim, satış ve toplu tüketim yerlerine yapılan toplam 735 bin denetimin sonucunda, firmalara 65 milyon 680 bin lira idari para cezası uygulandı. Şap Hastalığı: Güncel bir sorun ve çözüm önerileri Veteriner Hekimler Derneği ile Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi “Şap Hastalığı: Güncel Bir Sorun ve Çözüm Önerileri” konulu bir panel hazırladıluar ve panele yaklaşık 300 kişi katılımda bulundu. Panele Veteriner Hekimler Derneği Başkanı Prof. Dr. Şakir Doğan Tuncer, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Oğuz Sarımehmetoğlu ve Bakanlık Müsteşar Yardımcısı Dr. Nihat Pakdil gibi önemli isimler katıldı. Bu isimlerin yanı sıra İstanbul, İzmir, Ankara, Antalya ve Isparta Oda Başkanları, Ankara Üniversite Veteriner Fakültesi Öğretim üyeleri ve öğrencileri de katılımda bulundu. Okul sütü projesi beşinci yılına girdi Öğrencilere süt içme alışkanlığını kazandırmak, yeterli ve dengeli beslenmelerine katkıda bulunarak sağlıklı büyüme ve gelişmelerini sağlamak amacıyla “Okul Sütü” projesi 5. yılında da devam ediyor. 2015-2016 eğitim-öğretim yılının ikinci döneminde 5. kez, bağımsız anaokulu, uygulama sınıfı, ana sınıfı ve ilkokul öğrencilerine pazartesi, çarşamba ve cuma günlerinde, haftada 3 içme sütü dağıtımına devam edileceği ifadelerine yer verildi. Konu ile ilgili yapılan açıklamada, dağıtımı yapılacak sütlerin üretildiği işletmelerden üretimi takiben her parti üründen teknik şartname ve Gıda Mevzuatına uygunluğunun tespiti için Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından analizi yapılmak üzere numune alındığı ve Gıda Mevzuatına uygun olan sütlerin dağıtımının yapıldığı bildirildi. Program kapsamında dağıtılan sütlerin yerli ve tüm gıda mevzuatlarına uygun kalitede olduğu bildirildi. İNFOVET 14-15 NOTLAR VİMAR & VİLSAN’A BÜYÜME HEDEFLERİ DOĞRULTUSUNDA YENİ YÖNETİM KURULU ÜYESİ Vimar Animal Health & Vilsan Pharmaceutical Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Burhan Hacı 1993 yılından bu yana Pfizer çatısı altında sektörümüze önemli katkıları olan Sayın Dr. Burhan Hacı, Kasım 2015 tarihinde Zoetis EuAfME (Avrupa, Afrika, Orta Doğu) Bölge Direktörü görevinden ayrılmıştı. Sayın Hacı 01.03.2016 tarihi itibari ile Vimar Animal Health & Vilsan Pharmaceutical Yönetim Kurulu Üyesi olarak atandı. Kendisinin sektörümüzdeki engin tecrübeleri ile Vimar ve Vilsan ailesinin büyüme hedeflerine ulaşmasında değerli katkıları olacağı bildirildi. Tarım ve hayvancılık sektörü 12. kez Denizli’de buluştu Orion Fuarcılık ev sahipliğinde gerçekleşen Aegeanagri 12. Ege Tarım, Sera ve Hayvancılık Fuarı, 157 katılımcı ve 400 marka temsili ile alanında en büyük olma hedefini koruyor. Bir yıl boyunca yoğun bir çalışma takvimi izlediklerini belirten Orion Fuarcılık Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Tan, Ege bölgesi ağırlıklı olmak üzere tüm Türkiye’den yapılan ziyaretçi organizasyonlarıyla beraber toplam 150 bin kişi tarafından ziyaret edilen fuarın, 2016 yılında da katılımcı ve ziyaretçi sayısı ile sektöre damgasını vurduğunu söyledi. Denizli Merkez Efendi Ziraat Odası Başkanı Hamdi Gemici, tarım fuarının üreticinin aynası olduğunu yapılan tüm çalışmaların, Denizli ekonomisinin gücünün, sektör yeniliklerinin aynı çatı altında toplanmasının büyük bir şans olduğunu söyledi. Buzlanmayı önlemek için kullanılan kimyasallar hayvanları zehirliyor TVHB Sakarya VHO Başkanı Mustafa Yıldız, buzlanmayı önlemek için yollara atılan sodyum klorit, potasyum klorit, magnezyum klorit gibi maddelerin hayvanların zehirlenmelerine sebep olduğunu söyledi. Dere, nehir, göl, deniz de yaşayan balıkların ya da diğer suda yaşayan canlıların sudaki kimyasal kirlenmeye bağlı olarak telef olduğunu vurgulayan Yıldız, ayrıca sağlıksız çevre sebebiyle hayvanlarda kanser vakalarının arttığını ifade etti. Kimyasalların yanında radyoaktif maddelere de dikkat etmek çevre sağlığı için önemli olduğunun altını çizen Yıldız, açıklamalarını şöyle tamamladı: “Sorumlu bir insan olarak çevreye olan duyarlılığı önce kendimize, sonra çevremize sonra dünyaya ispatlayalım”. İNFOVET 16-17 NOTLAR Enerji Yatırımları Takip ve Koordinasyon Kurulu kuruldu Yerli kaynaklara dayalı enerji üretimi çerçevesince, kamu ve özel sektör tarafından yapılacak yatırımların takibi, denetimi ve koordinasyonu için Enerji Yatırımlarını Takip ve Koordinasyon Kurulu kuruldu. Konuya ilişkin Başbakanlık Genelgesi Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre, yerli kaynaklara dayalı enerji üretimi çerçevesince, kamu ve özel sektör tarafından yapılan veya yapılacak yatırımların izin süreçlerinin takibi, denetimi ve koordinasyonunu sağlamak için Enerji Yatırımları Takip ve Koordinasyon Kurulu oluşturuldu. Kurul, özel sektöre açılacak linyit sahaları ile rödovans usulüyle yeni ihale edilecek sahalara yapılacak üretim tesisleri dahil, bütün üretim ve iletim tesislerinin yatırım süreçlerinin hızlandırılmasında görev alacak. 2014 YUM-BİR verilerine göre Türkiye, dünya yumurta ihracatında Hollanda ve Amerika Birleşik Devletleri’nden sonra üçüncülüğü taşıyor. Yıllara göre yumurta ihracatının üretimdeki payına bakıldığında 2006 yılında oran %2.32 iken, 2015 yılında bu oran %20.45’e yükselmiştir. İran ve Azerbaycan arasında tarım ve hayvancılık işbirliği Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Tahran’a gerçekleştirdiği resmi ziyareti kapsamında iki ülke arasında 11 anlaşma imzalandı. İmzalanan anlaşmaların Azerbaycan ve İran arasında olağanüstü durumların ortadan kaldırılması ve sınırlandırılması, gümrük, tarım ve hayvancılık alanında işbirliğinin yapılması, elektrik enerjisi ticareti, demir yolları faaliyetlerinin koordinasyonu, iki ülke arasında ulaştırma, sağlık, enerji ve eğitim alanlarını kapsadığı ifade edildi. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin davet üzerine Tahran’a giden Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’in bu ülkedeki temasları önümüzdeki günlerde de devam edecek ve hayvancılık alanında gelişmeler yaşanacak. İNFOVET 18-19 Hasvet Medikal Merkez Ofis’te en anlamlı ve en renkli yerlerden biri çalışan her personelin bu duvara bıraktığı el izleri. Hasvet Medikal, yeni yılı yeni ofisinde karşıladı Hasvet Medikal, Safir Cerrahi El Aletleri, Medyavet ve E-vet Yazılım ofisleri artık en iyisi için sektöre hizmet vermeye 1.200 m2’lik alanda devam ediyor. Sektöre kazandırdığı yeni projeler, yeni ürünler ve birçok organizasyon ile 2015 yılını başarılı bir şekilde kapatan Hasvet, yeni ofisine taşınmasının ardından 2016 yılı hedefleri için saha ekibinin de katıldığı organizasyonla Antalya’da bir araya geldi. Her yıl olduğu gibi bu yıl da Hasvet’in temel hedefi müşteri memnuniyeti odaklı çalışmak. Bununla beraber veteriner hekimliği uygulamalarını yüksek kalite ve son teknolojiyle buluşturmak, bilgiye kolay ulaşım hizmetlerini daimi olarak sunmak. Organizasyon sonunda Hasvet Medikal Genel Koordinatörü Veteriner Hekim Hidayet Şimşek tarafından emekleri ve özverili çalışmaları için İstanbul bölgesinde çalışan Ali Özer Kalender, Murat Güç; İzmir bölgesinde çalışan Gökhan Yakış; Ankara bölgesinde çalışan İbrahim Duman; Türkiye geneli çalışan Mehmet Koçak’a teşekkür plaketleri verildi. Toplantıların ardından tüm kadro senenin yorgunluğunu Sektördeki 20. yılını dolduran Hasvet Sherwood Breezes Resort Medikal, bütün Otel’de düzenlediği gala markalarını aynı çatı yemeğinde attı. altında topladı. İNFOVET 20-21 E-vet Yazılım 2. şubesini Hasvet Medikal Merkez Ofis’te kurdu E-vet Yazılım Akdeniz Üniversitesi Teknokent Binası ile beraber ikinci ofisini Hasvet Medikal Merkez Ofisi’nde açtı. Günden güne kendini geliştirerek büyüyen yazılım ekibi Datavet gibi yeni projelerine burada da hız veriyor. Yedi kişilik güçlü teknik servis ekibi Hasvet Medikal’in İstanbul, Ankara, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve merkez ofisinde konusunda uzman yedi kişilik teknik servis ekibi bulunmaktadır. Yeni yerleşimle beraber daha da büyüyen alanları sayesinde birçok cihazı aynı anda test ve tamir etmeye yarayan sistemler kurulmuştur. Tebeşirli kara tahtalar Medyavet Ofis ve toplantı salonunda kullanılan kara tahtalar ve tebeşirler ise firmanın öğrenme heyecanını diri tutuyor. Bu kara tahtalar, herkesin ne kadar profesyonel olursa olsun bir öğrenci olduğunu simgeliyor. Ailemize katılan herkesin bıraktığı izler 11’i Veteriner Hekim olan 54 kişilik deneyimli, dinamik, genç ve sektöre hizmet vermekten büyük onur ve mutluluk duyan kadro, duvara bıraktığı renkli el izleriyle hem firmanın hem de sektörün rengini oluşturuyor. El izi yaparken ortaya çıkan görüntüler de eğlenceli anlar oluşturuyor. 18 bin çeşit alet üretimi yapabilen Safir Cerrahi sektörün ihtiyaçlarını karşılamaya yeni atölyesinde hız kesmeden devam ediyor. Plazada cerrahi el aleti üretimi Yeni ofisin farklı bir konsepti de bir plazanın 3. katında atölye kurabilmekti. Bugüne kadar şehirden uzak sanayi bölgelerinde, bodrum katlarında çalışılmaya alışılagelmiş alet üretimi Hasvet Medikal’in yeni ofisinde modern ve teknolojik yöntemler ile yapılıyor. BVD, Ingelheim’da masaya yatırıldı BoehrInger IngelheIm Türkiye, Hayvan Sağlığı bölümü 15-18 Şubat tarihleri arasında Türkiye’den 15 fikir önderinin katılımıyla IngelheIm am RheIn, Almanya’da ‘BVD Zero’ konseptli toplantısını gerçekleştirdi. BoehrInger IngelheIm son yıllarda büyükbaş hayvancılığın en büyük sorunlarından birisi olan BVD hastalığına karşı getirdiği yenilikçi çözüm ve yaklaşımlarla, Avrupa ülkelerinde BVD Eradikasyon programlarına öncülük etmektedir. Bovine Viral Diarrhea (BVD), tüm dünya ülkelerinde yapılan çalışmalarla büyükbaş hayvancılıkta en maliyetli viral hastalık olarak tanımlanmaktadır. Hastalığın ekonomik maliyetini oluşturan temel sebepler arasında; abortlara neden olması, fertilite oranını düşürmesi, genç hayvanlarda büyüme geriliği, süt verimini düşürmesi, sürüden ayırma, sekonder enfeksiyonların oluşmasına zemin hazırlaması ve persiste enfekte hayvanlarda ise mortalite oranının yüksek seyretmesi bulunuyor. Hastalığı oluşturan BVD virüsü Flaviviridae familyasından Pestiviruslar grubunda sınıflandırılıyor. BVD tip 1 ve BVD Tip 2 genotipleri ile seyreden BVD hastalığının sitopatojenik ve nonsitopatojenik olmak üzere 2 alt tipi bulunmaktadır. Enfeksiyonun hem sürü içinde hem de sürüler arasında yayılmasında persiste enfekte hayvanlar önemli rol oynamaktadır. Son İNFOVET 22-23 zamanlarda özellikle BVD Tip-2 salgının şiddetli olarak bazı ülkelerde görülmeye başlanması, çalışmaların bu alana odaklanmasına sebep olmuştur. Enfeksiyona, gebeliğin ilk 120 gününden önce uterusta yakalanmış buzağılar persiste enfekte (PI) (persistently infected=kalıcı enfekte) buzağılar olarak doğmaktadır. Bu buzağılar virüs saçılımında ve hastalığın sürü içinde hızla yayılmasında en büyük rolü oynamaktadır. Persiste enfekte hayvan prevalansının son zamanlarda artış göstermesi üzerine Avrupa’da yapılan çalışmaların bir diğer ana noktasını ise fötal koruma oluşturmaktadır. Son derece yüksek ekonomik kayıplara yol açan bu hastalığa karşı Avrupa ülkelerinde eradikasyon programları uygulanmaya başlanmıştır. Almanya, Avusturya, Hollanda, İskoçya, İrlanda ve İskandinav ülkeleri ulusal BVD eradikasyon programları ile; İtalya, Fransa, İngiltere, İspanya ve Portekiz ise çiftlik eradikasyon programları ile hastalığa karşı mücadeleyi Boehringer Ingelheim, dünya genelinde başlatan ve uygulamaya 145 iştiraki ve koyan ülkeler arasında 44 binden fazla çalışanı gelmektedir. ile faaliyet göstermekte. Hayvan sağlığı için Avrupa’da yeni merkez Boehringer Ingelheim; Hannover (Almanya)’da yenilikçi hayvan sağlığı aşıları geliştirilmesi amacıyla kurulan yeni Ar-Ge merkeziyle Avrupa’da özel olarak hayvan sağlığı üzerinde çalışan bir araştırma merkezine kavuşmuştur. Bu yeni tesiste gıda üretiminde kullanılan hayvan sağlığına yönelik yenilikçi aşılar üzerine araştırma ve geliştirme çalışmaları yürütülmektedir. Missouri, St. Joseph (ABD) ve Guadalajara (Meksika)’da yer alan global araştırma merkezleri ve kısa bir süre önce Şanghay (Çin)’de faaliyete geçen Asya Hayvan Araştırma ve Geliştirme Merkezi ile birlikte Boehringer Ingelheim hayvan sağlığı ilaçları için benzersiz bir araştırma ağına sahip olmuştur. Daha fazla bilgi: www.bi-hayvan-sagligi.com NOTLAR Yem-Vit AgroExpo İzmir Fuarı’na renk kattı Yem-Vit, İzmir’de bu sene 11.’si düzenlenen Uluslararası Tarım ve Hayvancılık Fuarı’nda, firmasını tanıtmak ve kaliteli ürünlerini sunmak için uzman kadrosu ile yer aldı. OrIon fuarcılık tarafından 11-14 Şubat tarihleri arasında düzenlenen 11. Uluslararası Tarım ve Hayvancılık Fuarı son yılların en yoğun katılımla gerçekleşen organizasyonuna ev sahipliği yaptı veYem-Vit kurmuş olduğu sıra dışı stantla fuara renk katan firma oldu. Fuarı, Türkiye’nin dört bir köşesinden yaklaşık 250 bin kişi ziyaret etti. Yem-Vit uzman kadrosu ile fuardaki yerini aldı Yem-Vit, öncelikle üreticilere firmasını tanıtmak ve kaliteli ürünlerini sunmak için, fuara katılım sağlamıştır. Ziyaretçilerini özenli bir şekilde ağırlayan Yem-Vit, uzman kadrosu ile üreticilerin sorularına tatminkar cevaplar vermesi ve ürün çeşitliliği ile dikkat çekmiştir. Yem-Vit olarak, ülkemizin en büyük organizasyonlarından biri olan AgroExpo Fuarı’na katılmaktan ve sektöre bu bağlamda katkı sağlamaktan dolayı memnuniyet içindeyiz. 4 gün boyunca standımızı ziyaret eden üreticilerimize sektör ve ürünlerimiz hakkında detaylı bilgilendirmeler yapılmıştır.Yem-Vit’in distribütörlüğünü yapmış olduğu firmalardan Filozoo ve Schils’in yetkilileri de fuarda hazır bulunmuştur. Kendi ürünleri hakkında katılımcılara bilgi aktarımında bulunan yetkililer, üreticilerle buluşmaktan memnuniyet duymuşlardır. “Kazandığımızı doğaya yatırıyoruz” Yem-Vit Genel Müdür Yardımcısı Sayın Cevat Ekrem Postacı’nın sektörel televizyonlara verdiği röportajlarda, fuarın öneminden, sektörün geleceği ve Yem-Vit’in rolünden bahsetmiştir. Türkiye’nin değişik illerinde Yem-Vit tarafından organize edilen toplantıların ve sektörel fuarlara yapılan bu katılımların ana amacı ürün tanıtımlarının yanında üreticilerin sorunlarını ve taleplerini yerinde dinlemek Yem-Vit kurmuş olduğu sıra dışı ve talepler doğrultusunstantla fuara da genel bilgilendirmeler renk katan firma de yapmaktır. Sektördeki rolündeydi. İNFOVET 24-25 üreticilerin, dünyadaki ve Türkiye’deki yeni gelişmelerden bilgi sahibi olmasının önemini bilen Yem-vit, kendi ürünlerinin tanıtımı yanında güncel durumları da gündemine alarak yaptığı organizayonlarda üreticiler tarafından saygıyla karşılanmaktadır. Doğaya olan duyarlılığını ön plana çıkaran Yem-Vit, Ege Orman Vakfı işbirliği ile yapmış olduğu koruluğun ağaç sertifikalarını fuarda standını ziyaret eden misafirlerine dağıtmıştır. “Gelecek nesiller orman ile büyüsün” sloganı ile yola çıkan Yem-Vit, Türkiye’nin doğal güzelliklerinde, sağlıklı, mutlu yeni nesiller yetişmesi ve yeşil bir dünya ve temiz bir hayat için bu projeyi hayata geçirmekten memnuniyet ve gurur duymaktadır. “Kazandığımızı doğaya yatırıyoruz” diyen Yem-Vit Genel Müdürü Onat Onater, bu hareketin sadece bir kereye mahsus olmayacağını, gönüllerinden geçenin belirli periyodlarda aynı girişimlerde bulunmak olduğunu söyledi. Yem-Vit sektördeki yeniliklerin takipçisi Kanatlı, büyükbaş, küçükbaş ve balık gruplarında 1987 yılından itibaren; tüm yem katkı maddeleri ve premiksler konularında üretici ve distribütör şeklinde faaliyet gösteren Yem-Vit firması; misyonu gereği iş ortaklarının verim, performans ve karlılıklarını arttırmalarında sektördeki yenilikleri takip edebilmelerinin önemine inanmaktadır. Bu bağlamda belirli periyodlarda bilgilendirme toplantıları düzenlemekte ve sektörel fuarlarda stand açarak katılım yapmaktadır. İNTERHAS HAYVAN SAĞLIĞI ŞAP PANELİNDEYDİ İnterhas, Veteriner At Bilimleri Öğrenci Bilgilendirme Semineri’nin ana sponsoruydu Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Atlı Spor Topluluğu (AVAST) tarafından düzenlenen 2. Veteriner At Bilimleri Öğrenci Bilgilendirme Semineri Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde gerçekleştirildi. At Hekimliği alanında uzman akademisyenlerin konuşmacı olarak yer aldığı, 24-27 Şubat 2016 tarihleri arasında Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde gerçekleştirilen 2. Veteriner At Bilimleri Öğrenci Bilgilendirme Semineri’ne ana sponsor olarak katkı da bulunan İnterhas Hayvan Sağlığı, her zaman olduğu gibi bilimin ve bilginin yanındaki yerini aldı. Teorik sunumlar ve workshop eğitimleri ile katılımcıların yoğun ilgi gösterdiği seminerin ikinci günü İNFOVET 26-27 İnterhas Hayvan Sağlığı Pazarlama Müdürü Gürcan Öner, hepsi GMP’li İnterhas Hayvan Sağlığı ürünlerini tanıtan bir sunum yaptı. Theranekron D6’nın uygulama öncesine ve uygulama sonrasına ait vaka fotoğrafları sunumda çok büyük ilgi çekti ve mucizevi ilaç Theranekron D6, soru cevap bölümünde en çok konuşulan ürün oldu. Seminer sonunda Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Haluk Çelik, seminere ana sponsor olarak katkı sağlayan İnterhas Hayvan Sağlığı’na plaket takdim etti. Avast öğrenci seminerinin düzenlendiği Prof. Dr. Satı Baran Seminer Salonu’nda ilk günün öğleden sonraki bölümünde, şap paneli düzenlendi. İki bilimsel toplantının aynı gün yapılıyor olmasından dolayı panele katılım oldukça yüksek oldu ve katılımcıların bir bölümü paneli ayakta dinlediler. Veteriner Hekimler Derneği’nin düzenlediği panelin moderatörlüğünü Prof. Dr. Tamer Dodurka yaptı. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden Prof. Dr. Yılmaz Akça, Prof. Dr. Cengiz Yalçın, Şap Enstitüsü’nden Doç. Dr. Veli Gülyaz, Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği’nden Veteriner Hekim Saadet Ocaklı ve Hacettepe Tıp Fakültesi Halk Sağlığı’ndan Prof. Dr. Çağatay Güler, Şap Paneli’nin konuşmacılarıydılar. Panelde şap hastalığı hakkında verilen teknik bilgilerin yanı sıra, şap hastalığının ekonomik boyutu, ulusal ve uluslararası ticarete etkisi, hastalığın halk sağlığına etkisi ve aşılama konuları ele alındı. İnterhas standını ziyaret eden katılımcılara Theranekron D6’nın şap hastalığındaki etkisi anlatıldı. Bir doz Theranekron D6 uygulanan şaplı hayvanın ağzındaki veziküllerin, ertesi gün bakıldığında yok olup kaybolması ve hayvanın kısa zamanda yiyip içmeye başlaması büyük ilgi çekti. Promois International Holding ve Sen Tarım işbirliği Promois Holding kanatlı antibiyotikleri, organik asitler, premiksler ve enzimler üretmekte, Sen Tarım ise Esansiyel amino asit grubunu pazarlamaktadır. Türkiye pazarında distibütörlüğünü yaptığımız Promois International Holding uluslararası ticarette faaliyet gösteren bir holdingdir. Bünyesinde birçok şirketi barındıran Promois Holding, bankacılık, kağıt üretimi, madencilik, kozmetik, sigorta ve yem katkı sektörlerinde faaliyet göstermektedir. 2016 yılı itibariyle Amerika Bileşik Devletleri’nde de ProAmino-M (DL-Methione %99) pazarlamaya başlayan Promois Holding yaklaşık 100’e yakın ülkeye yem katkı ihracatı yapmaktadır. Promois’in ayrıca, Japonya ve İsviçre’de yem katkı alanında faaliyet gösteren şirketleri bulunmaktadır. Promois Holding sadece amino asitler değil, kanatlı antibiyotikleri, organik asitler, premiksler ve enzimler üretmektedir. Esansiyel amino asit grubunu ise şirketimiz pazarlamaktadır. Bu grup içerisinde, ProAmino-M (DL-Methione %99, ProAmino-L (L-lysine %98.5) ve ProAmino-T (T-Theronine %98.5) bulunmaktadır. İNFOVET 28-29 Rekabetin etik kuralları Sen Tarım olarak, bu sektörde 25 yıllık bir tecrübeye sahibiz. Türkiye’de şirketlerin yaşam süresinin 11 yıl olduğunu düşünürsek, aslında bu sektörde uzun yıllar faaliyet gösteren bir şirketiz. Distribütörü olduğumuz Promois Holding ürünleri, şirketimiz Sen Tarım A.Ş.’nin 25 yıldır ödün vermediği kalite anlayışındadır ve o şekilde piyasaya sürülmüştür. DL-Methionine kanatlı sektöründe çok stratejik bir üründür ve büyük bir güçtür. Gücü kimse kaybetmek istemez. Biz Sen Tarım olarak 25 yıldır kalite ve dürüstlükten ödün vermedik ve vermeyeceğiz de. Unutmayalım ki ticaret bir günlük değil ömürlüktür. Bu arada üzülerek belirtmek isterim ki aynı kulvarda koştuğumuz bazı firmalar, her şeyi ile iyi bir ürün olan, Tarım Bakanlığı ve Gümrük Bakanlığı izni ile ithal edilen bu ürün hakkında karalama kampanyalarına başlamışlardır. Bu etik değildir. Hiç bir firma, pazarlama politikasını rakip firma ürünlerini kötülemek üzerine kurmamalıdır. Firmalar, pazarlama konusunda sadece kendi ürününden sorumludur. Pazarlamasını da fiyat, kaliteli hizmet ve dürüstlük üzerine kurmalıdır. Biz Sen Tarım ve Sanayi A.Ş olarak kendimizi 25 yıldır dürüst görüyoruz ve sonuna kadar bunu sürdürmeye kararlıyız. 25 yılı aşkın süredir kanatlı sektörü içinde yer alan Sen Tarım sadece ürün pazarlamamış aynı zamanda müşterilerine teknik destek de vermiştir. Bunca yıllık çalışma hayatımızda hiçbir zaman ama hiçbir zaman ürettiğimiz ürün olması gereken kalite standartların altında olmamıştır. Firmamız ürünleri hakkında karalama kampanyası yapan sayın rakiplerimizi sağ duyulu olmaya davet ediyoruz. Bu karalama kampanyalarının devam etmesi Promois Holding yaklaşık 100’e yakın halinde, hakkımızı korumak ülkeye başarı ile adına yasal sürece başvurmak yem katkı ihracatı bizim en doğal hakkımızdır. yapmaktadır. NOTLAR Yatırımlarımız her daim insanlar için Hastavuk için çalışanlarının memnuniyeti, aidiyet duygusu, severek-isteyerek işlerini yapmaları hem motivasyon hem de verimlilik açısından oldukça önemli bir yerdedir. Kurulduğu 1972 yılından beri eğitime verdiği değer, teknolojik çalışmalar ve uzman kadrosu ile her geçen gün büyüyen Hastavuk, üretiminde gerek ülke pazarında gerekse uluslararası alanda sadece rakiplerine değil farklı alanlarda faaliyet gösteren tüm işletmelere de örnek gösterilebilecek büyük bir başarı hikayesiyle, 43 yıllık bu yolculuğunda sektörün hem lideri hem de en önemli ve en güvenilir markasıdır. Gelecekte işletmelerin başarıları büyük oranda insan kaynaklarına yapacakları yatırım ile gerçekleşecektir. Bunları gerçekleştiremeyen işletmelerin uzun vadede başarılı olabileceklerini söylemek oldukça zordur. Hastavuk insan kaynakları politikamız; > İnsanı ön planda tutan, katılımcı ve yapıcı bir yönetim anlayışı sağlamak, > Şirketin çalışanlarıyla şeffaf, güvene dayalı, ve açık ilişkiler kurmasını sağlamak, > Ana iş hedeflerinin çalışanlar tarafından anlaşılmasını, benimsenmesini ve desteklenmesini sağlamak, > Çalışanların iletişim sürecine odaklanmasını sağlamak, İNFOVET 30-31 > İletişim sürecinin uygun standartlar ve metotlar ile yürütülmesini sağlamak, > Eğitimin sürekliliğini ve bilgilerin paylaşımını sağlamak, > Çalışanlarımızın girişimlerine, önerilerine, fikirlerine destek olmak, > Sağlıklı ve verimli çalışma ortamları yaratmak, > Aidiyet duygusunu geliştirerek tüm çalışanlara yaymak, > Etkin sosyal, kültürel faaliyetler düzenlemek, > Çevreye duyarlı çalışanlar yaratmak Öyle ki çalışanlarımız kadar, şirketimize başvuran adaylarımızın da bizden beklentilerini ve memnuniyetleri önemsiyoruz. Hastavuk, kariyer.net ana sponsorluğunda düzenlenen İnsana Saygı Ödülü’nü 68 bin firma arasından seçilmiş 2015 yılı içerisinde 13 bin üzeri başvurusu ve firmasını tercih eden adaylara %100 adaya özel cevaplama oranı ile 2. kez almaya hak kazanmıştır. Çünkü biz HastaHastavuk, kariyer.net ana sponsorluğunda vuk’lular, en Değerli düzenlenen İnsana yatırımın insan olduSaydı Ödülü’nü ikinci ğunu biliyoruz… kez alma hakkı kazandı. Türkiye’nin en büyük şirketleri arasında 2 dalda ödül HasTavuk’un oldu Ekonomist Dergisi’nin Türk Ekonomi Bankası (TEB) işbirliği ve Turkcell desteğiyle her yıl düzenlediği “Anadolu’nun En Büyük 500 Şirketi” araştırmasının bu yıl 12.si gerçekleştirildi. Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş’ın açılış konuşmasıyla başlayan geceye, Ekonomi Bakanlığı’ndan birçok ismin yanı sıra Türkiye’nin seçkin iş adamları, ödül alacak firma temsilcileri, davetliler ve basın mensupları katıldı. 22 Şubat akşamı İstanbul Ritz Carlton Oteli’nde gerçekleştirilen törende Türkiye’nin en büyük 5 şirketi, ihracatını, istihdamını, cirosunu, kârını en çok arttıran ilk beş şirketbelirlendi. “Cirosunu En Çok Artıran Türkiye’nin 2. Şirketi” ve “İstihdamını En Çok Yükselten Türkiye’nin 5. Şirketi” olarak Türkiye Tavukçuluk Sektörü’nün temsilcisi HasTavuk A.Ş. iki kategoride ödül aldı. Türkiye’nin en büyük şirketleri arasında yerini alan HasTavuk’u, Yönetim Kurulu Üyesi Selin Sezer Güra temsil etti. 1972 yılından beri Türkiye Tavukçuluk Sektörü’nde faaliyet gösteren Hastavuk iki dalda ödüle layık görüldü. NOTLAR Daha sağlıklı bir üretim seçeneği için Shortacid® RDM, kanatlı rasyonlarında kullanılan yem hammaddelerinin partikül boyutunun küçültülmesi ile oluşabilecek kayıpları engellemeyi, yemden yararlanımı artırmayı ve hayvan sağlığını korumayı hedefliyor. ShortacId®, organik asitlerin denatüre olmadan bağırsak sistemine ulaştırma işini yaparken esansiyel yağları değil kimyasal bağları kullanıyor. Bu özelliklerini de kendilerini muadillerinden farklı kılan nokta olarak tanımlıyor. Shortacid® kullanımı antibiyotik kullanımını sınırlandıracak mı? Kanatlı rasyonlarında vermiş olduğumuz hammaddelerin partiküllerinin küçültülmesi neticesinde canlının verilen yemden daha hızlı yararlanmasını sağlamayı hedefliyoruz, fakat yapmış olduğumuz bu besleme şekli ile sindirim sisteminde tahribatlara neden olduğumuz gibi hayvanın doğasına aykırı hareket ettiğimiz için bir takım hastalıklara neden olmaktayız. Vücut buna tepki olarak, hatta önlem alma adına daha fazla mukus salgılamakta ve bu vesile ile viskoziteyi (besin maddelerinin hızlı geçişi) arttırdığı gibi ishal oluşumunu ve ıslak atlık problemini beraberinde getirmektedir. Ayrıca viskozitenin artması ile verilmiş olan besin maddelerinden yararlanım düşmekte ve bu da gelişim geriliğine neden olmaktadır. Hayvanın rahatsızlandığı bu durumlarda genellikle antibiyotik tedavisine başvuruluyor. Bizler ise antibiyotik kullanımını olabildiğince azaltmayı hedefliyoruz. Çünkü 42 gün gibi kısa bir sürede kullanılan antibiyotik vücudu terk edemeyeceği gibi ette kalıntı bırakacaktır. Dolayısı ile insan sağlığını tehdit edecektir. Bu noktada Shortacid® kullanımı antibiyotik kullanımını sınırlandıracak ve daha sağlıklı bir üretim imkanı sağlayacaktır. Peki Shortacid®’i rakiplerinden farklı kılan özelliği nedir? Bilindiği üzere kanatlı sindirim sistemi enzimatik (kimyasal) ve mekanik sindirim İNFOVET 32-33 sistemlerinin birlikteliğinden oluşan bir yapıya sahiptir. Bu enzimatik sindirim yapan organların farklı PH değerlerine sahip olduğunu ve besin maddelerinin farklı organlarda yıkımlandığını biliyoruz. Bizim amacımız kullanmakta olduğumuz organik asitleri denatüre olmadan (kayba uğramadan) bağırsak sistemine ulaştırmaktır. Bazı ürünler organik asitleri bağırsağa kayıp olmadan ulaştırmak için esansiyel yağları kullanmaktadır, fakat kullanılan esansiyel yağlar peletleme sıcaklığına (75-80 0C) dayanamayıp erimekte ya da sindirim sisteminde farklı PH değerlerine sahip organlarda eriyerek bağırsak sistemine ulaşana kadar kayba uğramaktadır. Biz ise bu işi Shortacid® ile yaparken esansiyel yağları değil kimyasal bağları kullanıyoruz. Bizi farklı kılan nokta işte bu. Ürün içerisinde organik asitler (propinik asit, formik asit asetik asit ve laktik asit) ve bunların tuzları, inorganik asitler(fosforik asit) mono ve di-gliserid formda bütirik asit bulunmaktadır. Ürünün en büyük özelliği glisin ile şelatlanmış bütirik asittir. Peki neden bu kadar önem veriyoruz glisin şelatlı bütirik asite; çünkü bütirik asit tamamen farklı bir kimyasal yapıya bürünür ve artık sindirim sistemi onu bütirik asit olarak tanımlamaz ve bütirik asit sindirim sistemi boyunca korunarak bağırsaklara kadar kayıpsız bir şekilde ulaşır, bağırsaklarda salgılanan pankriatik lipaz enzimi sayesinde ayrışma sağlanır ve bütirik asit bağırsaklarda görevini yerine getirir ve patojenlerin ölmesini sağlarken bağırsak PH’sını stabil kılar ve viskoziteyi istenilen seviyede tutar. Ayrıca ayrışma sırasında açığa çıkan glisin ile hayvanın enerji ihtiyacı da karşılanmış olur. Shortacid® kullanımı antibiyotik kullanımını sınırlandıracak ve daha sağlıklı bir üretim imkanı sağlayacaktır. TOPLANTI VİSAD VİSAD’ın 25. yılında Veteriner Tıbbi Ürünlerinde Reform Veteriner Tıbbi Ürünleri alanında yeni düzenlemelerin etkilerini Bakanlık ile devamlı işbirliği içinde olan VİSAD Yönetim Kurulu üyeleri ile GMP geçiş sürecini ve yaklaşan Bakanlık-VİSAD-Sektör Değerlendirme Toplantısı’nı konuştuk. RÖPORTAJ: VETERİNER HEKİM GİZEM KUTUN FOTOĞRAF: GARO MİLOŞYAN Türkiye hayvan sağlığı sektörünün daha iyi tanıtılmasını sağlamak, ülke hayvancılığına yenilikçi ve kaliteli veteriner sağlık ürünlerinin sunulmasında esas olan bilimsel temellere ve uluslararası standartlara dayanan mevzuatın oluşturulmasına ve uygulama kapasitesinin artırılmasına önemli destekler veren Veteriner Sağlık Ürünleri Sanayicileri Derneği’nin (VİSAD) GMP (İyi Üretim Uygulamaları) geçiş sürecindeki duruşu, çalışmaları ve sektöre kattıkları çok büyük. Sayın Başkan Burçak Zorlu, öncelikle GMP geçiş sürecinden bahseder misiniz? Burçak Zorlu: Üyelerimiz ve sektör paydaşlarımızın gayet iyi bildiği gibi GMP İNFOVET 34-35 olarak kısalttığımız İyi Üretim Uygulamalarına yönelik geçiş süreci, 24.11.2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan Veteriner Tıbbi Ürünler Hakkında Yönetmelik ile mevzuatın oluşturulması ile başlamış oldu. Sadece “geçiş” değil aynı zamanda “yapısal makro değişiklikler” ile ülkemizde Veteriner Tıbbi Ürünleri alanında bir reform olarak nitelendirebileceğimiz bir sürece girmiş olduk. Bu sürecin sosyolojik boyutu ise sektörel insan kaynakları ve proje yönetim becerileri anlamında da üyelerimizde büyük bir değişim ve dönüşüme gidildi. Elbette ki 1991 yılında kurulmuş ve bu sene 25. kuruluş yılını yaşayan derneğimiz VİSAD’ın buradaki STK rolü yadsınamaz. Her şeyden önce üyeleri ile güçlenen, temsil kabiliyetini sektörel boyutta % 80’lere taşımış bir sivil toplum kuruluşu olarak önemli sorumlulukları var. Bu çerçevede üyelerine ve Bakanlığa, gerek görüş, gerek analiz ve ortak istişare toplantıları ile bilgi ve iletişim köprüsü olma hükümlülüğü taşıyor. Bu noktada görevimiz, kurumsal iletişim kanalları içerisinde sağlıklı ve sürdürülebilir bir kamu-özel sektör ilişkisini yaratmaktır. Bu ilişki sayesinde reel sektörün ihtiyacı ve resmi kurumlarımızın uygulamaları arasında olması gereken optimum dengeyi sağlayarak, uluslararası kriterleri yakalamayı hedefliyoruz. Sorunuzda altını çizdiğiniz üyelerimizin geçiş sürecini esnasında karşılarına çıkan birçok yönetmelik, talimat ve kılavuzlarla VİSAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, Yem Katkı Çalışma Grubu Başkanı İsmail Özdemir, VİSAD Yönetim Kurulu Üyesi, Pazarlama İzni Çalışma Grubu Başkanı Nazan Uşdu Dilsiz, VİSAD Genel Sekreteri Musa Arık, VİSAD Yönetim Kurulu Başkanı, GMP Çalışma Grubu Başkanı Burçak Zorlu, VİSAD Yönetim Kurulu Üyesi, Kalite Çalışma Grubu Başkanı Yiğit Altav, VİSAD Yönetim Kurulu Üyesi, Tanıtım Çalışma Grubu Başkanı Ömer Diker yönetim kurulundan ibaret olmayan, aynı zamanda yönetim kuruluna bağlı çalışan konusunda uzman üye vermiş firmaların profesyonel fikirlerini birleştirerek yukarıya doğru bilgi akışını sağlayan bir platform haline gelmiştir. Bu genleşme son iki dönemden beri meyvelerini vermektedir. Yani, görünürde beş kişilik bir yönetim kurulu olsa da, arkasında çok deneyimli ve geniş bir perspektife sahip Türkiye’nin en iyi uzmanları var. Bu zenginliğimiz ile gurur duyuyoruz. Burçak Zorlu: “Reel sektörün ihtiyaçlarını ve hassasiyetlerini Bakanlığa arz ettiğimiz iki gün geçireceğiz” ilgili teknik soruları için Bakanlık ve Bakanlığın uzman kadroları ile periyodik aralıklarla görüşmelere, uzmanların rehberliğine ve tabi ki sorunlarını doğru ve tek dille cevaplayabilecek bir bilgi akışı platformuna ihtiyaç duydu. Herkesin farklı cevap aldığı ve cevapları farklı şekilde anladığı, yorumladığı bir ortamı ne Bakanlık ne de VİSAD olarak bizim tercih etmemiz söz konusu olamaz. Önemli olan tek dili, tek algıyı yakalamak ve yapılmasını gereken uygulamaların doğru ve eksiksiz bir şekilde herkes tarafından uygulanmasını sağlamak. VİSAD, kurumsal bütünlüğü içerisinde kurmuş olduğu Çalışma Grupları vasıtasıyla, üyelerinin sorunlarını ve ihtiyaçlarını topluyor ve Bakanlığa sunuyor. Ardından Bakanlık, ilgili konular hakkındaki görüşlerini VİSAD’a sunuyor ve biz de bu görüşleri üyelerimizle paylaşıyoruz. Hatta kalıcı olması ve herkesin faydalanması için web sayfamızda yayınlıyoruz. Bizim son dönemde en önemli görevlerimizden birisi bu çalışmalar oldu. Bu çalışmalar sayesinde üyelerimiz aynı soruya farklı yanıtlar bulmaktan ziyade uluslararası kabul edilmiş normlarda, gerekçeleri yönetmelik ve talimatlara rahatlıkla referans edilebilir halde doğru ve eksiksiz yanıtlara kavuştular. Bu sistem hem Bakanlık kadrosunda hem de üyelerimizde zaman tasarrufu sağlamıştır. Katılımcı yaklaşımı benimseyen diğer tüm Bakanlıklarda olduğu gibi bizim Bakanlığımızda da mevzuat hazırlama çalışmaları sırasında sivil toplum kuruluşu olarak veteriner sağlık ürünleri ile ilgili derneğimizden İNFOVET 36-37 GMP sürecinde firmalar ne gibi zorluklarla karşılaştı. VİSAD’ın bu süreçte ne gibi görevleri oldu? Akreditasyon sürecinde neler ön görüyorsunuz? görüş alınması ve verdiğimiz görüşlere asgari düzeyde uyulması çalışmalarımızın doğru yönde olduğunu gösteriyor. VİSAD’ın son iki dönemden beri yeni bir çalışma formatına girdiğini biliyoruz. Bu konu ile ilgili neler söyleyebilirsiniz? Burçak Zorlu: Şunu açıklıkla ifade etmek isterim. VİSAD kurumsal duruşu ve çalışma prensipleri gereği eskiye kıyasla daha pro-aktif ve konusunda uzman kişilerin fikir ürettiği çalışma gruplarından oluşan bir yapıya dönüştü. Bu çalışma gruplarının en önemlileri, Sayın Nazan Uşdu Dilsiz Başkanlığındaki Pazarlama İzni Çalışma Grubu, Sayın Yiğit Altav’ın Başkanlığını yürüttüğü Kalite Çalışma Grubu, Sayın İsmail Özdemir’in başkanlığındaki Yem Katkı Çalışma Grubu, Yönetim Kurulu eski Üyemiz Sayın Cüneyt Seçkin’in başkanlığındaki Farmakovijilans Çalışma Grubu ve Sayın Ömer Diker’in başkanlığındaki Tanıtım Çalışma Grubu’dur. Gördüğünüz üzere, VİSAD sadece GMP Sertifikası süreci ile birlikte sektör, ihraç pazarlarında kalıcı olmayı ve uluslararası piyasalarda artık rekabet edebilir hale gelmeyi başaracaktır. Nazan Uşdu Dilsiz: Global ya da lokal Hayvan Sağlığı firması ayrımı yapmaksızın, maddi-manevi olarak sektörümüzü zorlayan bir süreç olsa da, bir veteriner hekim olarak bana göre GMP süreci Türkiye’de insan sağlığını etkileyen hayvan sağlığı ürünlerinin iyileştirilmesi için çok önemli bir gelişmedir. Bu GMP sürecinin ilk kritik aşaması olan üretim yerlerinin Bakanlık tarafından denetlenerek GMP sertifikalarının alınması pek çok firma tarafından başarıyla tamamlandı. GMP hepimizin bildiği gibi ürünlerin üretilmesinde uyulması gereken kurallar bütünüdür. Dolayısıyla; kalite yönetimi, personel, tesis ve ekipman, dokümantasyon, üretim, kalite kontrol, fason üretim, fason anlaşmalar, şikayetler, ürün geri çekme, depolama, dağıtım, iç–dış denetimlerle ilgili genel kurallar belirlenmiştir. Kalite kontrol siteminde ürünün sürekli takibini ve en sağlıklı şekilde kullanıcıya ulaşımını sağlayan GMP belgesini sürdürebilmek için kurallara uymak şarttır. Sektörümüz eminim ki; GMP belgelerinin devamlılığı için büyük özveri ile ellerinden geleni yapacaktır. VİSAD bu süreç içerisinde sektörün nabzını elinde tutmaya çalıştı, Bakanlığımıza sektörün görüşlerini dile getirdi ve sektörün yaşayabileceği problemlere çözüm üretebilecek aksiyonların alınabilmesi için raporlar hazırlayıp sunarak bu süreçte aktif rol oynadı. GMP belgelerinin alınmasının ardından sektörümüz için zor bir süreç daha başlamaktadır. Firmalar ruhsatlı yani pazarlama izinli ürünlerini yeni yönetmeliğe uygun olarak güncellemek zorundadır. Bu güncelleme süreci sektörümüz açısından biraz Köklü bir sivil toplum kuruluşu olarak VİSAD, her zaman sektörün sıkıntısını kendi sıkıntısı olarak gördü. sancılı olacağı kanatini taşıyorum. Bakanlık verilerine göre halen ruhsatlı 2.000 adet veteriner ilaç, 500 adet aşı bulunmaktadır. Bakanlık güncelleme sırasında ruhsatlı/pazarlama izinli ürün sayısının 1.000 adete düşeceğini öngörmektedir. Bu süreç yönetmelikteki zaman çizelgelerini göz önüne alırsak bir ürün için bir yıla yakın zaman almaktadır. Zaman yönetimini iyi yapabilmek için firmalarımızın güncelleme dosyalarını zamanında göndermesi çok kritiktir. 2017 yılı sonunda bu güncelleme ve dosya gönderme sürecinin son bulacağı düşünülürse biraz zor bir aşamadan bahsediyoruz. VİSAD, GMP sürecinde olduğu gibi pazarlama izinlerinin yeni yönetmeliğe uygun olarak güncelleme aşamasında da sektörün bu süreci en iyi şekilde yönetebilmesi için çalışmalarına aktif olarak devam edecektir. Firma sayısında böylesine bir kayıp olacağı düşünülse de, bu durum bir yerde toplum ve hayvan sağlığının menfaatine mi olacak? Yiğit Altav: Elbette sektörde kaliteli üretim yapan firmaların sayısının artması ve Veteriner Tıbbi Ürünlerde belli bir kalite standardının yakalanması hayvan sağlığını ve dolayısıyla da insan sağlığını olumlu yönde etkileyecektir. Şu an Veteriner Tıbbi Ürünlerde yapılmakta olan reformun en kritik noktasına gelinmiş durumda. Türkiye’de 23 Tesisimiz GMP Belgesini İNFOVET 38-39 almış olup izin verilen farmasötik dozaj formlarında üretim yapmaya başlamış bulunmaktadır. Bundan sonraki aşama olan GMP esaslarında üretime devam ederek dosya yenileme sürecinin hızlı şekilde tamamlanmasıdır. Zaman çok hızlı ilerlemekte ve firmalar gerekli tedbirleri almadığı ve aksiyona geçmedikleri takdirde bu sürecin sonunda zarar görebilirler. Bu sürecin sonunda gereklilikleri yerine getiremeyen bazı firmalarımız ticari faaliyetlerine devam edemeyebilir ve bazı firmalarımız da dosya güncelleme sürecinde doğru zaman planlamasını yapamazlarsa ruhsatlarını kaybedebilirler. Yerli ve global firmalar arasında GMP sürecine ayak uydurma açısından bir avantaj farkı var mı? Yiğit Altav: Bakanlık uygulamaları ve regülasyonlar açısından baktığınız zaman bu VİSAD, pazarlama izinlerinin güncellenmesi aşamasında da sektörün bu süreci en iyi şekilde yönetebilmesi için çalışmalarına aktif olarak devam edecektir. yeni süreçte kimseye bir ayrıcalık tanınmıyor. Bunu net olarak ifade etmek lazım. İster global firma olsun, ister yerli firma olsun bu sürecin başlamasından önce kaliteli üretimi ilke edinmiş ve bu yolda çaba sarf etmiş olan firmalar sürece adapte olma konusunda avantaj sağlamaktalar. Sonuçta bu firmaların belli bir bilgi birikim geçmişine ve finansal güce sahip olmaları onları bir adım öteye taşımakta. GMP’den önce ve sonra dersek; bir firma için neler değişecek GMP sonrası? Yiğit Altav: GMP İyi Üretim Uygulamaları Sistemi daha ham madde satın alma adımından başlayarak, üretimi, paketlenmesi, etiketlenmesi ve tüketiciye ulaştırılmasına kadar, bütün aşamaların etkin ve güvenli olması için uyulması gereken standartlar bütünüdür. Bu sistemin temel amacı sıfır hata ile üretmek ve sürekli kaliteyi sağlamaktır. Bu sebeple ilk adım olan hammaddelerin temini konusunda Bakanlığın getirdiği düzenleme ile birlikte, artık üretimde kullanılacak olan aktif hammaddeler Bakanlık tarafından denetlenerek onaylamış hammadde üretim tesislerinden ya da PIC’s üyesi ülkelerden temin edilebilecektir. Bu durum da beraberinde ilaç kalitesinin yükselmesi, piyasada ürünün daha stabil olarak kalması ve kullanım esnasında güvenilir olması olanağını getirecek. Ayrıca üretim koşullarından, TOPLANTI VİSAD Bu kaygılı tablo içerisinde Türkiye Veteriner Tıbbi Ürünleri Sektörü’nün olumlu yanları da elbette vardı değil mi? 1 4 2 5 3 1. NazaN Uşdu Dilsiz: “GMP süreci, insan sağlığını etkileyen hayvan sağlığı ürünlerinin iyileştirilmesi için çok önemli bir gelişmedir” 2. Ömer Diker: “Yeni mevzuat ve uygulamalar aşı ithalatında da kaliteyi oldukça yükseltti” 3. İsmail Özdemir: “Yem katkı maddeleri ile ilgili faaliyet gösteren firmalarımıza destek vermeye devam edeceğiz” 4. Yiğit Altav: “GMP İyi Üretim Uygulamaları Sistemi’ni kurmak ve akredite olmak, firmalara ciddi kazanımlar sağlayacak” 5. Musa Arık: “Sektör paydaşları GMP geçiş sürecinin sonunda kaliteli ürünlerin her daim erişilebilir olacağının farkındalar” İNFOVET 40-41 üretim sonrası ürünün analizine kadar çok büyük farklar var. Eskiden piyasaya sürülen ürünlerin aktif ham maddelerinin analiz edilmesi yeterli iken, GMP sonrası Bakanlık her seride aktif hammadde miktar tayininin yanı sıra, impürite, koruyucu maddelerden antioksidanlara kadar geniş bir analiz istemekte. Ayrıca her ürün için yapılmakta olan stabilite çalışmaları, stress testler ve ın-use stabilite çalışmaları sayesinde ürünlerin güvenirliği artmaktadır. Bu faaliyetler firmaların karşısına ekstra bir maliyet olarak çıkmasına rağmen, kamuoyunda firmanın güvenilirlik imajını artırarak uluslararası ticarette kendine avantaj yaratmış olacak ve iç piyasada da rakiplerine karşı rekabet avantajı elde edecektir. GMP İyi Üretim Uygulamaları Sistemi’ni kurmak ve akredite olmak, firmalara ciddi kazanımlar sağlayacaktır. Firmalarımızın GMP belgesi alması aynı zamanda ihracatın önünü de açacaktır. Burçak Zorlu: Elbette biraz da realiteyi görmek lazım. Türkiye, hiç bir dönemde Veteriner Tıbbi Ürün Sektörü’nün üretim aşamasında çağın gerisinde bir ülke olmadı. Aksine sektör dinamiklerine bakıldığında yerli üreticilerimizin inanılmaz bir sinerji yakaladığını ve ürün tedarik yönünden hiç bir zaman sıkıntı yaşamadıklarını görüyoruz. Sektörümüzün en önemli eksiği kalite ve üretim standartlarına yönelik uluslararası kabul edilmiş bir akreditasyonumuzun olmayışıydı. İhracat yapan üyelerimiz çok iyi bilirler; ihracatın sürdürülebilir olabilmesi için uluslararası kabul görmüş GMP sertifikası olmadan kalıcı bir dış ticaret imkânsızdı. Bakanlığın PIC’s (Pharmaceutical Inspection Committee) normlarında denetleme yapması ve AB regülasyonları ışığında İyi Üretim Uygulamaları normlarının aranacak olması firmaları ağır bir emek/maliyet unsurları getiren bir döneme soksa da; karşılığında sektör, ihraç pazarlarında kalıcı olmayı ve uluslararası piyasalarda artık rekabet edebilir hale gelmeyi başaracaktır. Eminim ki, yakın ve orta dönem içerisinde GMP şartlarını yerine getirmiş ve dış pazarlar hususunda vizyonla yola çıkan üyelerimiz cirolarını 2-3 kat büyüklüğe taşıyarak ülkemize ihracat değeri katacaktır. VİSAD, GMP geçiş süreci çalışmaları içerisinde başka hangi konularda çalışmalar yürüttü? İsmail Özdemir: VİSAD üyelerinin büyük bir çoğunluğu, hayvan sağlığı ürünlerinin yanı sıra yem katkılarına da sahipler. Yöneticiliğini yaptığım firma da hayvan sağlığı ve beslenmesi alanlarında faaliyette bulunanlardan birisi. Bu çerçevede VİSAD Yönetim Kurulu üyeliğimin yanı sıra Yem Katkı Çalışma Grubu başkanlığı görevini yürütüyorum. Hayvan sağlığında özellikle GMP’deki gelişmeler ve hayvan sağlığı ürünlerinin pazarlama izinlerinin yenilenmesi gerekliliği ile birlikte yem katkı tarafı bundan etkilendi. Geçmişte hayvan sağlığı ürünü olarak nitelendirdiğimiz birçok yem katkı, karışım ve spesiyalitenin büyük bir çoğunluğu şimdi yem katkıları bölümüne kaymaya başladı ve o alanda gelecekte ciddi bir yoğunluk ile karşılaşacağız. VİSAD Yönetim Kurulu, gelenekselleşen işbirliği toplantısının başarısını bu sene de devam ettirmek istiyor. Yem Katkı Çalışma Grubu’nu bu çerçevede oluşturduk ve bu grup yem katkı maddeleri ile ilgili faaliyet gösteren ya da faaliyet göstermeyi düşünen firmalarımıza destek vermeyi ve bu konudaki sıkıntılarını çözmelerine yardımcı olmayı hedefliyor. GMP geçiş sürecinden aşı firmaları nasıl etkileniyor? VİSAD bu konuda yaşanabilecek olası problemler ile ilgili ne gibi çözümler üretecek? Ömer Diker: Aslında Türkiye’de çok fazla aşı üretimi söz konusu değil; mevcut üretim de sınırlı. Dolayısıyla uluslararası anlamda aktif şirketlerin ithalat yoluyla temin ettiği ürünlerin hayvan sağlığı sektörüne sunulması söz konusu. Yeni mevzuat ve uygulamalar aşı ithalatında da kaliteyi daha da yükseltti. Bakanlığın GMP ile ilgili yapmış olduğu denetlemelerle ilgili süreç birçok faydayı beraberinde getirdi. Bakanlık, yurtdışında bulunan ve PIC’s üyesi olmayan üretim tesislerini yerinde denetledi ve dolayısıyla birçok tesiste uzun zamandır planlanan yatırımların ve iyileştirmelerin hızlandırılmasına ön ayak oldu. Elbette bazı firmalar bu süreci finansal olarak sürdüremediler ve sektörde kayıplar yaşandı ama üretim standartlarının yükseltilmiş olması Türkiye’deki endüstrinin kalitesi ve yabancı yatırımcı çekebilmek açısından çok iyi olacak. Ayrıca, Bakanlığın bu süreci İNFOVET 42-43 özel sektörle bir arada yürütmesi ve sektörün kökten bir kabuk değişimi yaşıyor oluşu, dünyada tanınabilir olmamız açısından da ayrı bir avantaja dönüşecek. Başkanlığını yapmış olduğum Tanıtım Çalışma Grubu çok önemli bir konu. Bu konuda yayınlanması planlanan kılavuz ile ilgili Bakanlık çalışmalarına katkı sağlamaya çalışacağız. Yabancı otoritelerin Türkiye’ye bakış açıları nasıl? Yapılan düzenlemelerle, mevcut algıda ne gibi değişiklikler olacak? Burçak Zorlu: Öncelikle bu önemli soru için teşekkür ederim. Avrupa Birliği ve global düzeyde dernek eşitlerimiz ile son dönemlerde daha yakın ilişkiler kurmaya başladık. VİSAD olarak global paydaşlarımız ile yaptığımız görüşmelerde ülkemiz sektörel istatistiklerine hakim olmadıklarını, Avrupa Birliği içerisinde en küçük ülkenin bile istatistik bilgilerinin verisel anlamda VİSAD, Avrupa Birliği uyumu kapsamında yürütülen bütün çalışmalarda Bakanlıkla her daim iç içe çalıştı ve geleceği birlikte planladı. var olduğu ancak ülkemizin bu yönde verilerinin sağlıklı olmadığını ve eksik olduğunu gördük. Bu yönde düzeltici çalışmalarımız sonucunda çeşitli istatiksel bilgi akışını ve ülkemizin ne denli önemli bir hayvancılık sektörüne sahip olduğunun altını çizme fırsatı yakaladık. Diğer yönden, Türkiye’de, PIC’s üyesi olmayan ve Bakanlık tarafından denetleme geçirmiş fabrikaların şu anda uzman kadroları Türkiye’ye yollayacakları ürünler iki defa düşünüyorlar; çünkü artık Türkiye ciddiyetle test eden ve ürün kalite kriterlerini belli çıta üzerine yükseltmiş bir ülke. Ülkemiz otoritesi, bu ciddiyeti sadece son ürün için göstermiyor; üretimin ilk aşaması olan hammaddeye ait GMP Sertifikasını sorgulayarak başlıyor. Uluslararası yapıda “tek sağlık” vurgusunun ülkemizde de yansımalarını öncelikle sektörümüzde görmekten kıvanç duyuyoruz. Musa Bey, Bakanlıkta deneyimli bir isim olarak, Bakanlığın gözüyle VİSAD’ı nasıl anlatabilirsiniz? Musa Arık: Benim görev yaptığım süreçte, VİSAD yönetim kurulu üyeleri, büyük bir fedakarlıkla ekiplerinin teknik birikimlerini de çalışmalarına dahil ederek Bakanlığa çok büyük katkılar sundular. AB uyumu kapsamında yürütülen çalışmalarda Bakanlıkla hep iç içe çalıştılar, geleceği Reel sektörün ihtiyaçlarının Bakanlığa arz edildiği ve beklentilerin büyük bir samimiyetle paylaşıldığı bir toplantı olacak. gerçekleştirdiğimiz toplantıdan bu güne kadar olan değişimler geçen seneki toplantıda konuşulmuştu. Birçoğunun mutabık olunduğu gibi, net ve etkin olarak Veteriner Tıbbi Ürünler sektörüne kazandırıldığı için ayrıca teşekkür ediyorum. Bu nevi istişare toplantıları sonucunda Bakanlık ve VİSAD, sektörün Bakanlığa yaklaşımını ve Bakanlığın uzman kadrosunun sektöre yaklaşımını daha olağan bir ortamda paylaşılıyor ve böylece hepimizin ortak beklentileri üzerine bir idari felsefe oluşuyor. Reel sektörün ihtiyaçlarını ve hassasiyetlerini Bakanlığa arz ettiğimiz ve beklentileri büyük bir samimiyetle paylaşacağımız bu değerli iki gün üyelerimize olduğu kadar Vİ- Bu yılki Değerlendirme Toplantısı programına, sektör profesyonellerine yönelik kişisel gelişim ve motivasyon konulu sunumlar da eklendi. birlikte planladılar. Bu nedenle Bakanlık, VİSAD ile yürüttüğü partnerlikten hep çok memnun oldu diye düşünüyorum. Bakanlığımızın VİSAD’dan zaman zaman talep ettiği destek ve katkıyı azami ölçüde yerine getirmeye gayret ettik. Bu yaklaşım beraber çalışmaya hep pozitif yöne çevirdi. Kanaatimce bundan sonra da bu yakın işbirliğini sürdüreceklerdir. VİSAD, bireysel olarak hiçbir üyenin menfaatini Bakanlık nezdinde savunmayan bir kuruluştur; ortak menfaat ve sektörün genelini ilgilendiren doğrular ile Türkiye hayvan sağlığı sektörünü iyileştirmeyi hedefler. Sektör paydaşları da VİSAD ve Bakanlığın işbirliği ile daha düzenli ve daha kaliteli ürünlerin her daim erişilebilir olacağının farkındalar. Paydaşların güven duygusu da Bakanlık için oldukça olumlu İNFOVET 44-45 değerlendiriliyor. Bakanlığımız ayrı ayrı firmaların görüşüne de elbette değer veriyor ama çok sayıda firmanın görüşünü ortaya koyan, sektörü temsil eden şemsiye kuruluş görüşlerine özel önem veriyor. VİSAD’ın öncelikli gündemini bugünlerde neler oluşturuyor? Burçak Zorlu: 22-25 Mart 2016 tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştireceğimiz Bakanlık-VİSAD-Sektör Değerlendirme Toplantısı var. Geleneksel olan bu toplantının, geçen yıl ve daha önceki senelerdeki başarısını bu sene de devam ettirmek istiyoruz. Bu toplantıyı, tarafların rahatlıkla tartıştığı, değerlendirmelerin yapıldığı ve sektörün menfaatleri etrafında ileri vadelerde neleri yapabileceğimizi planladığımız bir platform olarak görüyoruz. Yine geçen sene SAD üyesi olmayan sektör temsilcilerine ve birçok STK’ya da açık olarak düzenleniyor. Toplantı sonucunda bir senelik sektörel iş planımızı çizeceğimiz bir sonuç raporu alacağımız için, biz de VİSAD olarak BakanlıkVİSAD-Sektör Değerlendirme Toplantısı’nı önemli buluyoruz. Bu yıl ki toplantımızda kişisel gelişim ve motivasyon sunumunu da ekleyerek, sektörümüz profesyonellerine yönelik kişisel gelişim programı da eklemiş bulunuyoruz. Musa Arık: Bakanlık-VİSAD-Sektör Değerlendirme Toplantısı, sadece VİSAD üyelerinin değil tüm sektörün toplantısı haline dönüştü. Yirmi beşinci yılının içerisinde olan köklü bir sivil toplum kuruluşu olarak VİSAD, her zaman sektörün sıkıntısını kendi sıkıntısı olarak gördü ve Bakanlık da bu toplantıda esasen sektörün sorunlarının neler olduğunu öğrenmeyi hedefliyor. Birlikte neler yapabileceğimizi tartışabileceğimiz bir toplantının gerçekleşeceğini düşünüyorum. Bu vesileyle Bakanlığımız Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğüne sektöre verdiği önem ve destek nedeniyle VİSAD adına teşekkür ediyoruz. SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş. kalite ve güven Kayseri, Malatya & Gaziantep GAZİANTEP KAYSERİ MALATYA Güneşli A.Ş. sponsorluğunda geçtiğimiz ay başladığımız kanatlı damızlık üreticileri ziyaretlerimizde bu ay yine üç farklı ildeki üreticileri ziyaret ettik; Kayseri, Malatya ve Gaziantep. İNFOVET 46-47 YEMDEN yumurtaya kadar titiz bir üretim ile müşterilerinin güvenlerini inşa eden işletmelerde gerçekleştirdiğimiz röportajlarda her üç ilde de en önemli noktanın biyogüvenlik olduğunu gördük. Üretimde başarıyı yakalamanın ancak uygun bakım ve besleme ile mümkün olabileceğini söyleyen işletme yetkilileri, günlük olarak gelen damızlık civcivleri bir bebek hassasiyeti ile büyütmenin hayvanların ileride sergileyeceği performans açısından önemini dinledik. Her üç işletmenin sorumlu veteriner hekimlerinin önceliği biyogüvenlik ve bunu takiben de aşı programları. Hastalıkları il bazında değil ülke bazında değerlendirmenin doğru olacağını söyleyen yetkililer, biyogüvenlik önemleri ile birlikte hammadde transferi ve hayvan nakilleri gibi ülke hayvancılığı politikalarının da gözden geçirilmesinin hastalıkları kontrol altına almada önem teşkil ettiğini belirtiyorlar. www.gunesliasi.com.tr Veteriner Hekim Kadir Uzunkaya, hayvanların hastalıklara karşı hayat boyu direnç kazanması için büyüme döneminde iyi bir aşılama programı uyguladıklarını belirtti. her tedarikçiden farklı destekler bekliyoruz Her tedarikçinin kendi ürününe ait teknik bilgileri detayına kadar almaya çalışıyoruz; zaten bunu kendileri veriyorlar. Aşı firmalarından beklentimiz ise bölgenin veya ülkenin özelleşmiş mikro popülasyonuna daha hakim olmaları ve kanatlıda uygulanıp damızlığa uygulanamayan aşılar için uygulanabilirlik çalışmaları yapmaları yönünde. Aşılama, biyogüvenlik çalışmalarımızın en tepesinde Öznesil Tavukçuluk yetkilileri, biyogüvenlik ve aşı uygulamaları ile hayvanlarını korumaya çalışıyorlar ve bu konunun insan ve hayvan sağlığı açısından en hassas konu olduğuna inanıyorlar. Veteriner Hekim Kadir Uzunkaya, yemden yumurtaya kadar her şeyi kendi elleriyle üretip bunun verdiği güveni müşterilerine sunarak başarıyı yakaladıklarını söylüyor. Öncelikle sizi ve Öznesil Tavukçuluk’u tanıyarak başlayalım. Malatya doğumluyum. 1992 yılı İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi mezunuyum. Mezuniyetimden sonra Öznesil Entegre Tavukçuluk A.Ş.’de damızlık üretim sorumlusu olarak çalışmaya başladım ve halen çalışmaktayım. Firmamız damızlık bölümü, kuluçka bölümü, yem fabrikası, kesimhanesi ve ileri işlem üniteleri olan entegre bir tesistir. Broyler yetiştiriciliğini ise sözleşmeli olduğumuz üreticiler ile yapıyoruz. İşletmenizdeki kümes sayınız ve hayvan varlığınız nedir? İşletmemizde değişik ebatlarda 44 adet damızlık kümes var. Bu kümesler 4 çiftlikte büyütme ve yumurtlatma kümesleri olarak ayrılmış durumda. Toplam 38 bin m2 kapalı alanı mevcut. Bu alanda 210 bin damızlık varlığımız olabiliyor. Civcivlerin kümese ilk girişinden yumurtlamasına kadar olan süreç dikkat isteyen bir süreç. Siz bu dönem için işletmenizde nelere önem veriyorsunuz? Hayvanlar günlük civciv olarak geliyor. Hassas bir bebeğe bakar gibi başlayan süreçte en çok dikkat ettiğimiz şey her açıdan koruma. İşletmedeki hayvanların tedavisi için değil, herhangi bir olumsuzluk yaşanmaması için çabalamak gerekiyor. Özellikle hayvanlar büyürken bu titizliği daha da artırmak gerekli, çünkü büyürken yazılan mektup yumurtlarken okunuyor. İşletmenizde hangi farklı ırkları yetiştiriyorsunuz? Yetiştirme ve performans bakımından ne gibi farklılıklarla karşılaşıyorsunuz? Daha çok Ross 308 olmakla beraber, Hubbard ırkı da yetiştiriyoruz. Her hayvanın kendine has değer ve parametreleri var. Ürün anlamında tüketicinin tercihi, bizim için bu ırkların seçiminde ilk sırayı alıyor. Performans bakımından, kendi istatistikleriniz ile ana damızlık firmasının verdiği değerler birbirine ne kadar yakın? Performans konusu, işletmeler için hassas bir konu ve işletmemizdeki kayıtlarımıza göre, yetiştirdiğimiz ırklara ait ortalama parametrelere çok yaklaşıyoruz. Sanıyorum ilk % 10 civarındayız. Bölgenizde risk oluşturan viral ve bakteriyel kanatlı hastalıkları nelerdir? Bu hastalıklarla nasıl mücadele ediyorsunuz? Newcastle ve İnfeksiyöz Bronşitis zaman zaman bizi korkutan viral etkenler. Ciddi bir biyogüvenlik ve aşı uygulamaları ile hayvanlarımızı korumaya çalışıyoruz ve bu konuda oldukça başarılı olduğumuzu düşünüyoruz. SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş. Tedarikçilerimizin desteğini önemsiyoruz Kaytaş, civcivlerin kümese girişinden itibaren biyogüvenlik tedbirlerinin alınmasının ve bölgeye uygun aşı programlarının hazırlanmasının başarı için en önemli kriter olduğunu bilerek hareket ediyor. Veteriner Hekim Kadir Görözen, Kayseri’de faaliyet göstermekte olan Kaytaş’ın sektördeki güvenilir ismini devam ettirmenin ilk hedefleri olduğunu; uzun vadede ise Türkiye’de ve yurtdışı pazarlarında daha geniş bir ağa hitap etmek istediklerini belirtiyor. Öncelikle sizi ve işletmeniz Kaytaş’ı tanıyarak röportajımıza başlayalım Trabzon doğumluyum; ilk ve orta eğitimimi Konya’da, lise eğitimimi ise Bitlis’te tamamladım. Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden mezun olduktan sonra, aynı üniversitenin Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilimdalı’nda yüksek lisans eğitimi aldım ve öğrencilik dönemimde kanatlı sektörünün çeşitli alanlarında çalışma fırsatı buldum. Üniversite eğitimimi tamamladıktan sonra 2007 yılında Kaytaş A.Ş.’de sorumlu yönetici veteriner hekim olarak çalışmaya başladım. Şirketimiz 1985 tarihinde kurulmuştur. Sektöre, başta kiralık bir dükkanda yumurta satışı ile başlanmıştır. Çok ortaklı kurulan şirketimiz halen bu yapısını muhafaza etmektedir. 1995 tarihinde yem fabrikamız üretime başlamıştır. 2003 tarihinde damızlık tesisleri ve akabinde kuluçka tesisleri devreye sokulmuştur. Firma ortaklarına ait kümeslerde üretim yapılmaktadır. Şirketimiz Kayseri Yeşilhisar bölgesinde kendi adına yarka ve yumurta kümesleri projesi başlamıştır; bu proje 1,5 milyon kapasiteli yumurta üretim kümesleri ve 500 bin kapasiteli yarka yetiştirme kümeslerini içermektedir. Türkiye’den yapılan yumurta ihracatında haklı bir üne sahip olan firmamız kalite konusunda tavizsiz tutumuyla ve açıkladığı fiyat politikasıyla bir istikrar abidesidir. Şirketimiz ortaklarının her türlü teknik ve üretim aşamasında ve sonrasında ihtiyaçlarını karşılamaktadır. İNFOVET 48-49 Veteriner Hekim Cengiz Kadir Görözen, kanatlı sektörünün çeşitli alanlarında çalışmalar yapmış deneyimli bir isim. www.gunesliasi.com.tr İşletmenizdeki kümes sayınız ve hayvan varlığınız nedir? Şirketimiz ortaklarına ait toplam 111 adet kümes bulunmaktadır. Bunlardan 80 adedi yumurta üretim kümesi, 31 adedi ise yarka yetiştirme kümesidir. Bu kümeslerdeki toplam hayvan sayımız yaklaşık 1.800.000’dur. Civcivlerin yumurtlamasına kadar olan süreç dikkat isteyen bir süreç. Siz bu dönemde işletmenizde nelere önem veriyorsunuz? Sizin de belirttiğiniz gibi bu süreç çok dikkat istiyor; bu dönemde en iyi biyogüvenlik tedbirlerinin alınması ve bölgemize uygun aşı programı hazırlanması başarı için önemli kriterlerdir. Çünkü bu dönemde ne kadar iyi yetiştiricilik yaparsak hayvanların yumurtlama periyotundaki performansların ve hastalıklardan korunma düzeylerinin de o derece iyi olacağını biliyoruz. İşletmenizde hangi farklı ırkları yetiştiriyorsunuz? Yetiştirme ve performans bakımından ne gibi farklılıklarla karşılaşıyorsunuz? Şirketimiz bünyesinde damızlık ve kuluçka tesisimiz olduğu için yoğunlumuz Bovans White ırkıdır. Bunun yanı sıra Super Nick (White), Nick Chick (White-Brown), Lohmann (Brown) ırkları mevcuttur. Bildiğiniz üzere her ırkın yetiştirme ve performans bakımından kendine özgü verileri var; biz de bu doğrultuda üstümüze düşen her türlü tedbiri alıyoruz. Yetiştirdiğiniz damızlık sürülerinden aldığınız civciv sayısı ve bu hayvanların performansları bakımından kendinizi nerede görüyorsunuz? Yetiştirdiğimiz damızlık sürülerden aldığımız civciv sayısı ve performansları, bize damızlık firmasından verilmiş olan değerlerin üstünde seyretmektedir. Bu nedenle kendimizi iyi bir noktada görüyoruz. Tedarikçilerden ne gibi teknik destekler alıyorsunuz? Örneğin çalıştığınız bir aşı firmasından beklentileriniz nelerdir? Civcivlerin firmamıza ilk gelişinden kesime kadar olan periyotta damızlık tedarikçileri ile sürekli irtibat halindeyiz. Bu dönem içerisinde teknik anlamda; sürümüz ile ilgili verileri paylaşarak daha iyi neticeler alabilmek için neler yapabileceğimiz konusunda iletişim halindeyiz. Bir diğer konu; yem katkı tedarikçileri. Firmamıza almış olduğumuz yem katkıları için özellikle yurtdışı laboratuvarlarından yararlanmayı tercih ediyoruz ve bu laboratuvarlardan aldığımız analiz neticelerine göre güvenilirli- ğimizi tescilliyoruz. Bunların dışında aşı ve ilaç tedarikçilerin en hassas konular arasında. ilaç firmalarından özellikle istediğimiz ve bizim için en önemli kriter, hayvanlarımız üretim aşamasındayken herhangi bir ilaç uygulamamız gerekirse bu kullanacağımız ilacın insan sağlığı açısından herhangi bir risk oluşturup oluşturmadığını bilmemiz. Bu doğrultuda firmalardan teknik destekler alıyoruz. Aşı firmalarından ise; aşıların çalışma prensipleri, enfeksiyon durumlarında ne kadar koruyucu olabildikleri ve uygulama yapıldıktan sonra hayvanlardaki titre oluşumlarının ne kadar başarılı oldukları konularında destek alıyoruz. Aşı programları biyogüvenlik çalışmalarınızın neresinde yer alıyor? İşletmelerimizde önemli olan ilk nokta biyogüvenliktir. Biyogüvenlik konusunda ne kadar başarılıysanız hastalıklardan da o kadar uzak olmuş olursunuz. Bu doğrultuda eğer kümesinizde bir hastalık varsa aşı uygulama şansınız bulunmamakta. Hekim olarak ilk önceliğim biyogüvenlik aşaması, bunu takiben de aşı programı. Kısa ve uzun vadede planlarınız nelerdir? Firmamızın sektördeki güvenilir ismini devam ettirmek ilk hedefimizdir. Uzun vadede ise ülkemiz ve yurtdışı piyasasında daha geniş bir ağa hitap etmek istiyoruz. Bu amaçla iki yıl içerisinde yumurta üretimindeki hayvan sayısını 3,5 milyon gibi ciddi bir rakama çıkartmak istiyoruz. viral ve bakteriyel kanatlı hastalıklarıyla mücadele Bu konuyu bölge olarak değil ülke olarak değerlendirmek doğru olur. Bunun nedeni de sürekli olarak hammadde transferlerinin gerçekleşmesi, hayvan nakilleri ve kuş göçleri gibi faktörler. Bu doğrultuda ülkemizde hangi tip hastalıklar varsa biz de bunlarla karşılaşıyoruz. Bu faktörlerin düzeyini ne kadar aza çekersek, hayvan sağlığını ve dirençlerini ne kadar iyi düzeyde tutarsak bu hastalıklardan en az oranda etkileniriz. SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş. Aşılama, korumanın bel kemiği Tad Piliç çalışanlarının temel ilkesi, insan sağlığını her zaman birinci planda tutmak. Bu anlayışla tüketiciye sağlıklı, lezzetli ve kaliteli ürünler sunmak en önemli hedefleri arasında. Tad Piliç’in şirketleşmesinin ardından, kalite hedeflerinin yakalaması amacıyla yem fabrikası kurulmuş; ardından bu kaliteyi en uygun maliyetle sunabilmek maksadıyla etlik üretim tesisleri, damızlık kümesleri ve kuluçka tesisleri inşa edilmiş. Yetkililer, bu yatırımların hepsini Gaziantep’e yaparak yaşadıkları şehre kazandırmış. Sizi ve Tad Piliç’i tanıyarak başlayalım. Fırat Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden 1997 yılında mezun oldum. Kanatlı sektörüne, 1999 yılında Şeker Piliç’in damızlık bölümünde başlayarak girdim. 2014 yılında ise Tad Piliç’te göreve başladım. Buradaki görevim damızlık ve kuluçka koordinatörlüğü. Damızlık ve Kuluçka Koordinatörü Veteriner Hekim Tansu Erten, 2014 yılından beri Tad Piliç’te görev almakta. İşletmenizdeki kümes sayınız ve hayvan varlığınız nedir? Tad Piliç olarak; broyler damızlık bölgesinde 18 damızlık kümesi mevcuttur. 7 adedi yetiştirme, 11 adedi üretim kümesleridir. Ayrıca 4 adet layer damızlık kümesimiz de mevcuttur. Şu anda tesisimizde toplam 130 bin adet broyler damızlık, 40 bin adet layer damızlık mevcuttur. Bölgenizde risk oluşturan viral ve bakteriyel kanatlı hastalıkları nelerdir? Bu hastalıklarla nasıl mücadele ediyorsunuz? İşletmenizde hangi farklı ırkları yetiştiriyorsunuz? Performans bakımından ne gibi farklılıklarla karşılaşıyorsunuz? Hastalıklar açısından oldukça ari bir bölgedeyiz. Tad Piliç’te çalıştığım süre boyunca hastalıklarla ilgili herhangi bir sıkıntı yaşanmadı. Gaziantep’te broyler üretimi yapan tek firmayız. Broyler ve layer damızlık olarak her iki grupta da tek ırk kullanıyoruz. Broyler damızlıktaki tercihimiz Ross 308, layer damızlıkta ise Hisex White. Yetiştirme ve performans bakımından her iki ırk da bizce çok değerli. Yetiştirdiğiniz damızlık sürülerinden aldığınız civciv sayısı ve bu hayvanların performansları bakımından kendinizi nerede görüyorsunuz? Ana damızlık firmasının verdiği hedef üretim değerlerine yaklaşıyor musunuz? Üretim performansı olarak, broyler damızlıkta ana damızlık firmasının verdiği hedef üretim değerlerinin üzerinde performans sağlıyoruz. Layer damızlık girişimiz 2016 yılında başladı. Henüz üretime başlamadık. Bu nedenle performans ile ilgili yorum yapmam zor. İNFOVET 50-51 Aşı programları biyogüvenlik çalışmalarınızın neresinde yer alıyor? Bahsettiğim gibi, bölgemizin hastalıklardan ari olması avantajıyla, aşı programımız da diğer bölgelere göre oldukça hafif. Ancak yine de aşılama uygulamaları biyogüvenlik çalışmalarımızın bel kemiğidir. Kısa ve uzun vadede planlarınız nelerdir? Tad Piliç’teki görevim gereği, damızlık ve kuluçka bölümlerinde üretim performanslarından sorumlu olduğum için, kendi istatistiklerimizin ana damızlık firmasının verdiği değerlerin üzerinde olmasını sağlamayı hedefliyorum. Bu şekilde üretim karlılığımızın daha da artacağına inanıyorum. Civcivlerin kümese ilk girişinden yumurtlamasına kadar olan dönem Önemli üç husus var; biyogüvenlik, bakım ve besleme. Günlük olarak gelen damızlık civcivlerin uygun koşullarda ve ihtiyaçları doğrultusunda beslenip büyütülmesi çok önemli. Üretimde ana damızlık firmasının vermiş olduğu katalog hedeflerine ulaşmak için, büyüme döneminde gerekli olan tüm iyileştirmelerin yapılması, elde edilen verilerin ve uygulamaların kayıt altına alınarak değerlendirilmesi birinci önceliğimiz. abu dhabı hedef pazar Arap yarımadası ve Afrika’nın en prestijli bölgesel organizasyonu olarak adlandırılan VIV MEA, 109 ülkeden 273 yerli ve yabancı firma katılımıyla Birleşik Arap Emirlikleri’nin Abu DHabI kentinde gerçekleştirildi. Dünya çapında kümes hayvanları ile süt ve süt ürünleri sektörüne hizmet eden VIV, Orta Doğu ve Afrika’dan Türkiye, İran ve Güney-Orta Asya ülkelerine kadar bölgedeki bütün ülkeleri kucaklayarak beklentilerin üzerine çıkan bir bölgesel organizasyon düzenledi. Birleşik Arap Emirlikleri, Abu Dhabi Ulusal Fuar Merkezi’nde 15-17 Şubat 2016 tarihleri arasında gerçekleştiren VIV MEA 2016 Fuarı, 109 ülkeden toplam 6336 ziyaretçinin ve 279 şirketin katılımı ile büyük bir başarıya imza attı. başaran VIV MEA’yı bölgedeki hayvansal protein üreticileri de memnuniyetle karşıladılar. Orta Doğu’daki mevcut siyasi istikrasızlığa ve düşük petrol fiyatlarının yarattığı ekonomik belirsizliklere rağmen, dünyadaki yenilikleri ve ileri teknikleri takip etmek için lider yem üreticileri kendilerini Abu Dhabi’de temsil etmeye özen gösterdi. VIV MEA, bu endüstride çalışanların sektöre ne kadar önem verdiklerinin güzel kanıtıdır. Bu etkinlik, organizatörlerin, katılımcı firmaların ve ziyaretçilerin büyük bir aile olarak birleşmesi ile başarıya ulaştı.” Üstün kalite ve yüksek katılım VNU Etkinlik Organizatörü ve VIV Dünya Yöneticisi Ruwan Berculo, fuar hakkında şunları belirtti; “ Bu etkinliği organize etmeye başladığımız zaman, bölgede söz sahibi olan yöneticilerin ve ziyaretçilerin sayısını 4000, katılımcı uluslararası firmaların sayısını ise 200 olarak hesapladık. Firmalar uluslararası çapta lider pozisyona sahip olduklarını kanıtlayıp kendilerini fuarımızda eksiksiz temsil ettiler, katılımcıların sayısı ise ilk defa düzenlenen bir etkinlik için üstün seviyedeydi. Etkinlik sonrası yaptığımız ankette ise ziyaretçi memnuniyetiyle ilgili tatmin edici sonuçlar aldık; MEA 2016 ziyaretçi memnuniyeti 8 üzerinden 7,8 puan aldı. Bölgesel uluslararası bir etkinlik olmayı Mükemmel uluslararası yelpaze Berculo‘nun raporuna göre, ziyaretçilerin %80’i BAE’nin dışından katıldı. Orta Asya’dan, Afrika’dan, Hindistan ve bölgesinden ilgi büyüktü. Afrika bölgesinden ise özellikle Mısır, Sudan ve Nijerya ülkelerinden gelen ziyaretçilerin sayısı dikkat çekiciydi. Uluslararası ziyaretçilerin çoğu doğal olarak UAE ile sınırı olan Körfez ülkelerinden ve Suudi Arabistan’dan geldi. Berculo “Bu ülkelerin çoğu kendi hayvancılık fuarlarını düzenlemekte. Bu ülkelerden gelen ilgiyi VIV MEA, geniş küresel portföyü, tedarikçileri ve yenilikleri sayesinde kazandı” şeklinde konuştu. Prof. Dr. Erol Şengör, WATT Global Media tarafından organize edilen seminerde hayvan refahı konusunda başarılı bir sunum gerçekleştirdi. Dünya Bilimsel Tavukçuluk Derneği (WPSA) Türkiye Şubesi Başkanı Prof. Dr. Rüveyde Akbay fuara katılan ziyaretçilerle... Gelecek ile ilgili planlar VIV MEA ekibi, verdiği sözü tutarak protein üreticilerin niş pazarını tatmin edici bir şekilde başarılı bir etkinlik gerçekleştirdi. Etkinlik kapsamında kanatlı et ve yumurtacı sektörünün yanı sıra süt ve süt ürünleri ile su ürünleri sektörüne de ulaşıldı. Tüm katılımcıların tahmin edebileceği gibi, gelecekte düzenlenecek bu etkinlik pazarlama, markalaşma ve ürün güvenilirliği gibi önemli güncel konulara değer vererek büyüyecektir. “İki senede bir düzenlenen bölgesel VIV Asya Fuarı’nın mükemmel bir eşi olarak planlanan VIV MEA etkinliği, Şubat 2018’de kapılarını tekrar açacak”. PROF. DR. rüveyde akbay fuarın son ana kadar canlı ve hareketli olduğunu belirtti VNU-VIV Fuarları’nın Uluslararası Yöneticisi Sayın Ruwan Berculo’nun daveti üzerine yedi kişilik bir VIP delegasyonu oluşturarak, 15-17 Şubat tarihleri arasında Abu Dhabi’de organize edilen VIV-MEA Fuarı’na katıldık. VIV-MEA 2016 Fuarı, bölgesinde ilk olarak organize edilen bir fuar olmasına rağmen Orta Doğu’da tavukçuluk üretimi ve ticareti konusunda dünya çapında beklentilerin çok üzerinde bir performans göstermiştir. Fuar süresince 109 ülkeden 6336 ziyaret gerçekleştirilmiş ve değişik ülkelerden 279 firma stand açarak katılmıştır. Fuarda son ana kadar devam eden canlılık ve hareket katılımcıların gerekli ticari temasları kurmaları yönünden son derece yararlı olmuştur. Bu önemli ticari etkinliklerin yanı sıra, fuar süresince, konularında ünlü bilim insanları tarafından, güncel konularda sunulan bildiriler de olayın anlam ve önemini arttırıcı nitelikte olmuştur. Birbirinden güzel duygular yaşadık Fuarda 10 kadar Türk firmasının stand açmış olduğunu görmek ve sektör temsilcilerimizin ticari ilişkilerini geliştirme yönünde yaptıkları temasları izlemek, benim için ayrı bir mutluluk kaynağı olmuştur. Türk grubu olarak yaşadığımız diğer bir mutluluk da, WATT Global Media tarafından organize edilen “Broiler Meat Trade & Welfare: Focus Middle East/Africa” konulu seminerde Prof. Dr. Erol Şengör’ün “Animal Welfare Consideration Middle-East & Africa“ konulu bildirisini izlemek olmuştur. Olay, gerçekten gurur verici idi. Salon duvarlarında BESD-BİR’imizin ismini ve logosunu görmek de bizleri ayrıca mutlu etti. Bizlere yaşattıkları bu güzel duygular için Prof. Dr. Sayın Erol Şengör’ü ve olayın sponsorluğunu üstlenen BESD-BİR yönetimini candan kutluyorum ve teşekkürlerimi sunuyorum. İNFOVET 56-57 FUARDA HAYVAN REFAHI KAVRAMI ELE ALINDI Orta Doğu’da tavukçuluk üretimi ve ticareti konusunda ilk kez organize edilen VIV MEA-2016 Fuarı’na katılarak organizasyonun çok başarılı bir performans gösterdiğine şahit oldum. Pek çok katılımcı tarafından fuarın çok olumlu ve başarılı geçtiği izlenimini edindim. Fuarın organizatörü Ruwan Berculo’nun belirttiğine göre, fuara aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 109 ülkeden 279’dan fazla firma stand açarak katılmış ve fuara 6336 ziyaret yapılmıştır. BESD-BİR sponsorluğunda değerli bir sunum Fuar kapsamında WATT Global Media tarafından bir seminer organize edilmiştir. WATT Global Media, BESD-BİR’den bir konuşmacı ismi önermesini istemiş ve BESD-BİR de benim adımı vererek beni konuşmacı olarak görevlendirmiştir. WATT Global Media’nın organizatörlüğü ve BESD-BİR’in de maddi sponsorluğu altında 15 Şubat 2016 tarihinde fuar merkezinde “Animal Welfare Consideration Middle-East & Africa“ isimli bir seminer ile bölgede hayvan refahı konusunda halkın algılamalarını gündeme taşıdım. Hayvan refahı konusunun, halk tarafından ülkelerin refah seviyesinin yükselmesine paralel olarak artan bir şekilde kabul gördüğüne vurgu yaptım. İnsan refahının yeterince sağlanamadığı bölgelerde hayvan refahından söz etmenin pek anlamı olmadığına ve hayvan refahı kavramının pek çok ülkede Avrupa Birliği’ne ihracat konusunda gündeme alındığına değindim. Hayvan refahı kavramının ülkelerin sosyo-ekonomik yapılarına göre farklı şekillerde düşünüldüğünü, sonuç olarak bu kavramın bölge ülkelerinde kendi içsel dürtüleri yerine dışsal dürtülerle gündeme gelen bir konu olduğunu ve hayatlarını idame ettirmede maddi güçlükler içindeki toplumlarda hayvan refahı algısının gelişmesini beklemenin pek haklı gerekçesi olmadığına vurgu yaptım. İnfovet’in ilerideki sayılarında tüm sunumumun Türkçe’sini görüşlerinize sunacağım. Bu vesileyle tekrar Abu Dhabi’de sunum yapma konusunda bana sponsor olan BESD-BİR’e teşekkürlerimi iletiyorum. FUAR VIV MEA 2016 CEVA, yenilikçi çözümleri ile fuardaki yerini aldı Ceva Animal Health tarafından düzenlenen “Broiler Hastalıklarında Korumadan Kontrole” konulu sempozyuma çeşitli ülkelerden ilgi yüksekti. Sempozyumda dünya çapında önemi yüksek olan hastalıklar, bu hastalıklara karşı koruma ve kontrol konularında Ceva’nın sunmuş olduğu çözümler paylaşıldı. Ceva Middle East Direktörü Ajay Lachmon’un açılış konuşması ile başlayan sempozyumda, Ceva Kanatlı Franchise Direktörü Bertrand Le Tallec; “Transmune Aşılaması ile Kuluçkadan Gumboro Döngüsünün Durdurulması” başlıklı sunumu ile uluslararası tecrübe paylaşımında bulundu. GD Animal Health Service’den Dr. Sjaak De Wit “Saha Şartlarında İnfeksiyöz Bronşit Kontrolü” sunumu ile günümüz sorunları ve çözümleri ile ilgili bilgi paylaşımında bulundu. Sempozyum programı Ceva Kanatlı Pazarlama Direktörü Pascal Paulet, dünya çapında önemi devam eden “Newcastle Hastalığı” konusu ile katılımcıları bilgilendirmesi ile devam etti. ”Newcastle Hastalığı İçin En Son Sürüm Antivirüs Programı Yükleyin” başlıklı sunumu ile dünya çapında yaygın kullanıma sahip Vectormune HVT NDV kullanımını, işletmelere kattığı değerleri ve saha deneyimlerini katılımcılar ile paylaştılar. Sempozyum Ceva Aşılama Servis Direktörü Carlos Gonzalez’in, Ceva’nın benzersiz kuluçka servisi CHICK Program, aşılama ekipmanları, kuluçkada aşılama ve kontrolü gibi konuları içeren sunumu ile son buldu. Ceva AnImal Health standı, yerli üreticilerin ve firma temsilcilerinin ziyaretçi akınına uğradı. YUM-BİR Başkanı Hasan Konya ve YUM-BİR Genel Sekreteri Hüseyin Sungur da stand ziyaretinde bulunarak, Ceva yetkilileri ile birçok konuda bilgi alışverişinde bulundular. İNFOVET 58-59 FUAR VIV MEA 2016 VİMAR & VİLSAN VIV MEA’da TÜM DİSTRİBÜTÖR VE SEKTÖR ORTAKLARINI AĞIRLADI VIV-MEA, 15-17 Şubat 2016’da Abu Dhabi’de, Orta Doğu ve Afrika’nın aktif tedarikçilerinin katılımı ile ADNEC’te gerçekleştirildi. Tüm ulusal ve uluslararası katılımcıların ürünlerini tanıttığı bu platformda Vilsan Pharmaceuticals, yurtdışından gelen tüm distribütör ve sektör ortaklarını ağırladı. Vimar & Vilsan CEO’su Burak Kutal, sektörde hızla büyüyerek global bir marka olma cesaretini gösterdiklerini ve GMP’li ürünlerini Orta Doğu, Doğu Avrupa, Kafkasya, Türki Cumhuriyetler, Afrika, Orta Asya, Uzakdoğu Asya’ya ihraç ederek, geniş bir coğrafyada pazar payı elde ettiklerini ve bu payı giderek artırarak yollarına devam edeceklerini belirtti. VIV MEA’nın da bu anlamda Orta Doğu, Afrika ve hatta tüm dünyadan gelen distribütörler ve yeni potansiyeller için çok uygun bir fuar olduğunu vurgulayan Kutal, VIV BANGKOK, VIV ASIA, VIV CHINA fuarlarında global partnerleriyle yine bir arada olacaklarını belirtti. Vimar Animal Health ve Vilsan Pharmaceuticals olarak, hız kesmeden 13-15 Mart 2016’da yapılacak olan Dubai Agrame 2016’daki beklentilerinin yoğun ve yüksek olduğunu açıkladı. BURAK KUTAL Vimar & Vilsan CEO İNFOVET 60-61 FUAR VIV MEA 2016 MSD Hayvan Sağlığının odağı civciv kalitesi MSD Hayvan Sağlığı 2016 Ocak itibariyle hayata geçirdiği Convenience Program (Kuluçka Servisi)’ın basamaklarından biri olan Destek Programı’nı, “Civciv Kalitesi”ne odaklanarak geliştirmeye devam ediyor. MSD Hayvan Sağlığı, VIV MEA Kanatlı Fuarı’nda Healty Foundation tarafından düzenlenen “Kuluçka ve Broiler Yönetimi” konulu seminere müşterileri ile birlikte katılım sağladı. Kanatlı sektöründe her geçen gün önem kazanan kuluçka idaresi ve kaliteli civciv tedariği bu seminerin de iki önemli konu başlığı olup, tüm sunumların odaklandığı nokta “civciv kalitesi” ve ”nasıl daha kaliteli civciv yetiştirilebilir” idi. Cobb, Aviagen, Hubbard, Heering ve Hatctech gibi firmalardan gelen teknik uzmanların yanı sıra serbest danışmanların da katılım gösterdiği seminerde; civciv performansında inkübasyonun etkisi, kuluçkada yumurta idaresinin broiler sürülerine etkisi, inkübasyonun hatasız yapılması, bir günlük civcivlerin başarılı transferinde önemli noktalar, civcivler nerede ve nasıl kuluçkalanmalı, broilerlerde ilk hafta sağlık problemleri konularına değinildi. Seminere katılan tüm katılımcılara 31 Mart’a kadar Healty Foundation tarafından sertifikaları gönderilecektir. İNFOVET 62-63 Tavsan, sektörün yeni buluşma noktasındaydı Sektörün yeni buluşma noktası olması beklenilen fuar, hem katılımcı hem de ziyaretçi anlamında oldukça iyiydi. Özellikle son yaşanılan siyasi gelişmelerin ardından Rusya pazarının kapandığı ve firmaların yüzlerini Körfez ülkelerine çevirdiği bu dönemde sektör, Arap ülkelerindeki firmalar başta olmak üzere çevre ülke firmalarını hedef haline getirmişti. Ziyaretçilerin kalitesi açısından değerlendirdiğimizde ne istediğini bilen ve gerçek yatırımcıları karşımızda görmek bizleri heyecanlandırdı. Bunun yanında ziyarete gelen Güney Afrika Bayimiz ve Mısır Bayimiz ile önemli görüşmeler yapma fırsatı bulduğumuz; ayrıca Cezayir, Suudi Arabistan ve İran›dan mevcut müşterilerimizi de ağırladığımız fuardan memnun ayrıldık. FUAR VIV MEA 2016 6336 ziyaretçi 109 ülke 273 firma 9.4 BAE’nin yaklaşık nüfusu / milyar Yetiştiriciyi kendi bölgesinde en iyi şekilde korumak zorundayız. Her refleksimiz, çıkartılan her yasa yetiştiricide güven oluşturmalı. Hayvancılığımız nasıl kurtulur? Yazı: Prof. Dr. Alper Yılmaz İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Zootekni Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Bereketli toprakları, akarsuları olan, güneşi bir başka parlayan ve hayvancılığı bu kadar seven bir halka sahip Anadolu toprakları varken, yurt dışından et ithal etmek yanlış bir hesaptır. Yeni Doğan çocukların yanı sıra Türkiye’nin aldığı göçlerin de neticesinde Türkiye nüfusu hızla artıyor. Türkiye nüfusunun büyük bir kısmı da gençler ve çocuklardan oluşmakta. Nüfusun artışı ayrı bir tartışma konusu, ancak tartışmasız gerçek olan bu nüfusa istihdam sağlanması ve sağlıklı ve dengeli bir şekilde beslenmesi gerektiğidir. Dengeli bir beslenme ve sağlıklı, kapasiteli bireylerin yetişmesi için mutlaka yeterli miktarda hayvansal protein sağlanması şarttır. Yani nüfusumuzun büyük kısmını oluşturan İNFOVET 74-75 genç ve çocuklarımıza hayvansal ürünleri yeterli miktarlarda sunmak zorundayız. İhtiyaç duyulan hayvansal ürünleri yurt dışından ithal etmek Türkiye için bir seçenek değildir, olmamalıdır. Japonya teknoloji satıyor eti dışarıdan alıyor, Rusya enerji satıyor sütü dışarıdan alıyor. Biz neyi satıp hayvansal ürünleri yurt dışından alacağız? Anadolu gibi bir toprağımız olacak, akarsularımız olacak, böyle bir güneşimiz olacak, hayvancılığı bu kadar seven bir halkımız olacak, ondan I4 MiLYON TÜİK 2015 verilerine göre Türkiye’deki büyükbaş sayısı (yaklaşık) hayvan yetiştiricisini korumak için üretici satışında tahılda olduğu gibi taban fiyat uygulamasına ihtiyaç vardır. Sonuçta olan yine işin bütün emeğini çeken, risklerini taşıyan hayvan yetiştiricisine olacaktır. sonra hayvansal ürünleri yurt dışından ithal edeceğiz. Yok böyle bir anlayış. Bu hesap yanlış bir hesap. O zaman bu işin düzeltilmesi gerekiyor. Hayvan yetiştiriciliği önemli bir istihdam alanıdır ancak kırılgan bir yapıya sahiptir Hayvan yetiştiriciliği piyasalardaki dengesizliklerden fazlasıyla etkilenmektedir. Türkiye’de herkesin anladığı futbol diliyle anlatalım. Skor olarak öne geçen futbol takımının teknik direktörü, golcüsünü oyundan çıkarıp yedek defans oyuncusunu maça sokarsa, o andan sonra teknik direktör ne derse desin, o takımın bütün oyuncuları skoru korumak için, atak yapmayı bırakıp savunma yapmaya başlar, maç sonunda da büyük ihtimalle yenilir. Türkiye’de siz her fırsatta mera alanlarını inşaatlaşmaya açan yasalar çıkarırsanız, büyükşehir yasasıyla köyleri mahalle yaparsanız, hayvan yetiştiricisinin maliyetlerini sürekli arttırmaya devam ederseniz, her şeyin fiyatı artarken süt alım fiyatlarını yıllarca arttırmazsanız, bunun üzerine bir de et ithalatı tehdidini Demokles’in kılıcı gibi sürekli olarak yetiştiricinin kafası- İNFOVET 76-77 nın üstünde sallandırmaya devam ederseniz, ne söylerseniz söyleyin bu yetiştirici bu işi yapamaz. Siz de sonra bu üretim niye artmıyor, et fiyatları neden yükseliyor, enflasyon niye tırmanıyor, maçı niye kaybediyoruz diye kara kara düşünürsünüz. Şimdi de çözüm olacak düşüncesiyle Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından et fiyatlarına tavan fiyat (narh) uygulaması getiriliyor. Narh, Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre kelime anlamı olarak “Tüketiciyi korumak amacıyla, özellikle temel ihtiyaç maddeleri için resmî makamlarca belirlenen ve her yerde geçerli olan fiyat” anlamına gelmektedir. Burada tüketici için fiyatları düşürüyoruz, halka ucuz et yediriyoruz kolaycılığına sığınılarak, ülkemiz hayvancılığına telafisi çok güç olan zararlar verilebilecektir. Bir çözümmüş gibi sunulan bu uygulamanın hayvancılığa hiçbir faydası olmadığı gibi hayvan yetiştiricisini de çok zor durumda Kapasiteli bireylerin yetişmesi için mutlaka bırakacaktır. Uzun vadede yeterli miktarda hayvancılığın zarar görmesi hayvansal protein tüketiciyi de olumsuz sağlanması şarttır. Prof. Dr. Alper YILMAZ Kadıköy Anadolu Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi’ni bitirmiştir. İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Zootekni Anabilim Dalı’nda öğretim üyesidir. Doktorasını, kesim kuzularında et verimi ve et kalitesi üzerine yürütmüş ve sonrasında da ağırlıklı olarak karkas ve et kalitesi konusunda çalışmıştır. Kırklareli’nde Kıvırcık koyun ırkının halk elinde ıslahı proje liderliğini yürütmektedir. Sığır Yetiştiriciliği konusunda ABD ve İsrail’de eğitimlere katılmıştır. IDF Türkiye Ulusal Komitesi üyesidir. KONU KANATLI Taban fiyat uygulamasına ihtiyaç var Hayvan yetiştiricisi bir biçimde örgütlenmeli ve kendi malını kendisi pazarlama imkânlarını kullanarak, komisyoncuyu arAdan çıkararak, en iyi kazancı elde etmenin yollarını geliştirmelidir. etkileyecektir. Yem hammaddesi olan tahıllarda taban fiyat uygulaması vardır. Bu uygulama genellikle tahıl üreticisini korumak amacını taşır ama hayvan yetiştiricisinin yem maliyetlerini arttırır. Diğer yandan yetiştiricinin işçilik gibi, enerji gibi maliyetlerinin hiçbiri yerinde durmamakta, sürekli artmaktadır. Önümüzdeki dönem tam da koyun yetiştiricisinin, bütün yılın emeğiyle ortaya çıkardığı yegâne büyük gelir kaynağı olan kuzusunu pazara sunacağı dönemdir. Şimdi komisyoncu, celep, kasap, bu kuzuyu almaya geldiği zaman bakanlığın getirdiği ette tavan fiyat uygulamasını öne sürerek kuzu fiyatını iyice düşürmeye çalışacaktır. Ette tavan fiyat, narh değil asıl hayvan yetiştiricisini korumak için üretici satışında tahılda olduğu gibi taban fiyat uygulamasına ihtiyaç vardır. Sonuçta olan yine işin bütün emeğini çeken, risklerini taşıyan hayvan yetiştiricisine olacaktır. Her refleksimiz, çıkartılan her yasa yetiştiricide güven oluşturmalı. Oysaki bu elde kalan, kış kıyamet demeden, hastalık demeden, en zorlu koşullarda hayvancılığı sürdüren, üretmeye devam eden İNFOVET 78-79 yetiştiriciyi kendi bölgesinde en iyi şekilde korumak zorundayız. Her refleksimiz, çıkartılan her yasa yetiştiricide güven oluşturmalı. Yetiştirici, devletin, birliklerin, meslek odalarının, bütün yapının kendisinin yanında olduğunu, üretime devam etmesi için her fırsatın verildiğini, ürününün değer fiyatıyla kendisinden alındığını her an hissetmek zorundadır. Hayvan yetiştiricisi bir biçimde örgütlenmeli ve kendi malını kendisi pazarlama imkânlarını kullanarak, komisyoncuyu ardan çıkararak, en iyi kazancı elde etmenin yollarını geliştirmelidir. Hayvan yetiştiricisi, kendisinden yok pahasına alınan hayvanının, kasaptaki el yakan satış fiyatını görünce sinir krizleri geçiriyor. Sonra televizyonda haberleri açıyor, bir bakıyor, devlet kendisini cezalandırmak, aracıları zengin etmek için et ithal etmeye, et fiyatlarına narh koymaya başlamış. Yine de isyan etmiyor “vatan, millet sağ olsun” diyor. İşte bu adamı bulacağız ve bu işi yapmaya devam etmesi, üretimini arttırması için ona her türlü garantiyi, İhtiyaç duyulan hayvansal ürünleri güveni, desteği sağlayacağız. yurt dışından ithal Ancak o zaman bu ülkenin etmek Türkiye için bir hayvancılığı kurtulur. seçenek değildir, Önümüzdeki dönem tam da koyun yetiştiricisinin, bütün yılın emeğiyle ortaya çıkardığı yegâne büyük gelir kaynağı olan kuzusunu pazara sunacağı dönemdir. Şimdi komisyoncu, celep, kasap, bu kuzuyu almaya geldiği zaman bakanlığın getirdiği ette tavan fiyat uygulamasını öne sürerek kuzu fiyatını iyice düşürmeye çalışacaktır. Ette tavan fiyat, narh değil asıl hayvan yetiştiricisini korumak için üretici satışında tahılda olduğu gibi taban fiyat uygulamasına ihtiyaç vardır. Sonuçta olan yine işin bütün emeğini çeken, risklerini taşıyan hayvan yetiştiricisine olacaktır. 42 MiLYON TÜİK 2015 verilerine göre Türkiye’deki KÜÇÜKBAŞ sayısı (yaklaşık) KANATLI SAĞLIĞI KÖŞESİ GÜNEŞLİ A.Ş. Yazı: J.Alam1, M.M.Rahman2, B.K.Sil1, M.S.R.Khan2, Giasuddin1 ve M.S.K.Sarker1 1Hayvan Broylerlerde canlı aşı yoluyla enfeksiyöz bursal hastalığına (Gumboro) karşı aşılamada maternal kaynaklı antikorların etkisi Günlük yaştaki civcivlerdeki maternal antikor seviyesi hakkında bilgi sahibi olunması halinde, antikorun, civcivlerde ne kadar süreyle kalacağı kolaylıkla hesaplanabilecek olup, Gumboro hastalığına karşı iyi bir aşılama programı hazırlanabilir. Sağlığı Araştırma Bölümü, Bangladeş Çiftlik Hayvancılığı Araştırma Enstitüsü, Savar, Dhaka-1341, Bangladeş 2Mikrobiyoloji ve Hijyen Bölümü, Bangladeş Tarım Üniversitesi, Mymensingh, Bangladeş Özet: Enfeksiyöz bursal hastalığı, kümes hayvanlarında görülen ve genellikle 3-6 haftalık genç tavukları etkileyen en önemli viral hastalıklardan biridir. Hijyen yönetimi ve uygun aşılama, bu hastalığın kontrol edilmesinin temel yoludur. Ancak, maternal antikorlar, canlı aşı uygulamalarını etkilemektedir. Maternal kaynaklı antikorların canlı aşı üzerindeki etkisini belirlemeye yönelik bir çalışma gerçekleştirilmiştir. Çalışma kapsamında, toplam 100 adet, günlük civcivler (50’si aşılanmış damızlık stoğundan, 50’si aşılanmamış damızlık stoğundan) kullanılmıştır. Tavuklar ile ilgili olarak, önceden belirlenmiş bir aşılama programı takip edilmiş olup, fiili etkinin tespit edilmesi amacıyla kan örnekleri alınmıştır. Bir günlük civcivlerin, 15-20 gün içerisinde (390.45 ± 19.42), kademeli olarak, pozitif seviyenin altına düşen yüksek seviyeli (6294.14 ± 24.95) maternal kaynaklı antikorlar içerdiği ve yarılanma süresinin yaklaşık 5 gün olduğu gözlemlenmektedir. Tavukların, yüksek seviyeli maternal kaynaklı antikorlar bulundurması, aşı virüsünü etkilemektedir; hiçbir immün yanıt ile sonuçlanmamakla birlikte, yeniden aşılama uygulaması, immün yanıtı teşvik etmektedir. 21 günlükken aşılanan ve 28 günlükken tekrar aşılanan civcivlerde daha iyi immün yanıt tespit edilmiştir. Ancak, maternal antikorların, 15-20 gün içerisinde pozitif seviyenin altına düşmesinden dolayı, enfeksiyon ihtimali olabilecektir. www.gunesliasi.com.tr Aşılanmamış damızlık stoğundan gelen civcivlerde, 7 günlükken gerçekleştirilen ilk birincil aşıdan ve 14 günlükken tekrarlanan aşıdan itibaren, muhtelif zamanlarda iyi immün yanıt görülmüştür. Giriş Bangladeş, hayvansal protein eksikliği yaşayan pek çok gelişmekte olan ülkeden biridir. Bu ülkede, insan başına ortalama et ve yumurta tüketimi, 120 g/gün ve 2.0/hafta ihtiyacına karşılık, sırasıyla, 2.51 g/gün ve 0.485/haftadır. Et ve yumurtalar, iki önemli hayvansal proteindir. Kanatlı eti ve yumurtaları, ülkedeki toplam hayvansal protenin yaklaşık olarak %38’ini sağlamaktadır. Kanatlı sektörü, Bangladeş’te hızlı bir şekilde gelişmekte olan sektörlerden biri olup, %3 oranında gayri safi yurt içi hasıla ile milli ekonomiye katkıda bulunmaktadır. Günümüzde, çiftçiler, yoğun bakıma, gelişmiş yönetime ve kaliteli aşının uygun zamanlarda uygulanmasına bağlı olan, ithal et ve yumurta üreten tavuklar yetiştirmektedir. Broyler artışı, kanatlı ticari girişiminin önemli bir kısmını teşkil etmekte olup, son zamanlarda, başlıca artan hayvansal protein talebi sağlamaktadır. Bugünlerde, kırsal topluluklar da düşük maliyet ile broyler yetiştiriciliği ile ilgilenmektedir. Ancak, ne yazık ki, çiftlikler, çeşitli bulaşıcı hastalık sorunlarıyla karşılaşmaktadır. Söz konusu bulaşıcı hastalıkların arasında, genç tavuklarda görülen enfeksiyöz bursal hastalığı (IBD), en önemli olanıdır. Bu hastalık, ilk olarak Delware, ABD’de Gumboro bölgesinde ortaya çıktığından dolayı, Gumboro olarak da bilinmektedir (Cosgrove, 1962). Söz konusu hastalık, Mart 1992 tarihinden bu yana, Bangladeş’te, oldukça yüksek morbidite ve mortalite ile görülmektedir (Islam ve ark., 1994a; 1994b; Rahman, 1994). Tavukların, canlı attenüe veya inaktif aşı ile aşılanması, söz konusu hastalığın kontrol edilmesinde en etkili yoldur. İndüklenen antikorlar, yumurta sarısı aracılığıyla civcivlere aktarılmakta olup, yumurtadan yeni çıkan civcivleri, kritik olan ilk birkaç hafta boyunca korumaktadır (Wyeth ve Cullen, 1976). Aşının aşırı bir şekilde kullanılmasına rağmen, çiftçiler, Gumboro sorunlarıyla karşılaşmaya devam etmektedirler. Gerekliliği karşılamak amacıyla, Bangladeş’te, IBD’ye karşı çeşitli canlı ve inaktif aşılar ithal edilmektedir. Dünyada pek çok aşı şirketi bulunmakta olup, söz konusu şirketler, aşının kullanılması ile ilgili kendi spesifikasyonlarına sahiptir ve çiftçiler, civcivlerdeki maternal kaynaklı antikorların (MDA) durumu ve söz konusu antikorların canlı aşı uygulaması üzerindeki etkileri hakkında herhangi bir bilgiye sahip olmaksızın, bu aşıları, ticari kümes hayvanları çiftliklerinde, bir günlükten itibaren kullanmaktadır. Yukarıdaki gerçekler göz önünde bulundurularak, hâlihazırdaki çalışma, aşağıdaki spesifik amaçlar doğrultusunda tasarlanmıştır. 1. Aşılanmış ve aşılanmamış damızlık stoğundan (PS) gelen civcivlerde MDA’nın süresinin belirlenmesi. 2. Broylerlerde Gumboro’ya karşı canlı aşı uygulamasının etkisi. Materyal ve Yöntem Deney civcivleri: Çalışma kapsamında, toplam 100 adet, günlük Arbor Acres ırkından olan civcivler (50’si aşılanmış damızlık stoğundan, 50’si aşılanmamış damızlık stoğundan) kullanılmıştır. Çalışma, Mart ve Nisan 2001 süresi boyunca, Bangladeş Çiftlik Hayvancılığı Araştırma Enstitüsü (BLRI) Kümes Hayvanları Yetiştirme Araştırma Bölümü ve Hayvan Sağlığı Araştırma Bölümü, Savar, Dhaka’da gerçekleştirilmiştir. Civcivler, tüm hijyenik önlemler sağlanarak, 6 hafta boyunca iyi havalandırılmış kümeslerde barındırılmıştır. Söz konusu civcivler, A ve B olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. A Grubu, 84 civcivden (aşılanmış damızlık stoğundan 42 civciv ve aşılanmamış damızlık stoğundan 42 civciv olmak üzere) B Grubu ise 16 civcivden (aşılanmış damızlık stoğundan 8 civciv ve aşılanmamış damızlık stoğundan 8 civciv olmak üzere) oluşmaktadır. Tavukların aşılanması: A Grubunda bulunan civcivler, aşılamaya tabi tutulmuş olup, farklı yaşlarda aşı tekrarlanmıştır. B Grubunda bulunan civcivler, aşılanmamış kontrol grubu olarak kalmıştır. Bu grupta, civcivlerde maternal kaynaklı antikor kalıcılığı tespit edilmiştir. Aşılanmış damızlık stoğundan 42 civciv, her birinde 14 civciv bulunan üç alt gruba ayrılmıştır. Benzer şekilde, aşılanmamış damızlık stoğundan 42 Civcivlerin, yüksek seviyeli maternal civciv de üç alt gruba antikorlar bulundurması, ayrılmıştır. Aşılanmış aşı virüsünü damızlık stoğundan etkilemektedir. gelen civcivlerin bulunduğu üç alt gruba, ilk olarak, sırasıyla, 7, 14 ve 21 günlükken aşılama yapılmıştır. İlk aşılama işleminden yedi gün sonra, civcivlerin yarısına tekrar dozu uygulanmıştır (her bir gruptaki 7 civciv uygulanan tekrar dozu). Aşılanmamış damızlık stoğundan gelen civcivler için de benzer bir aşılama programı takip edilmiştir. Aşılanmamış ve aşılanmış civcivlerden serumların alınması ve hazırlanması: 1, 5, 10, 15, 20 ve 25 günlükken, aşılanmamış kontrol grubu civcivlerinden kan örnekleri alınmıştır. 7, 14 ve 21 günlükken, A grubunun tüm alt grubunda bulunan civcivlerden ön aşılama serumları alınmıştır. Aşılama işleminin ve tekrar dozunun ardından 7 ve 14 günlükken aşı sonrası serumları alınmıştır. Serumlar, test edilinceye kadar, -20 °C’de muhafaza edilmiştir. Aşılama işlemi ile indüklenen MDA’yı ya da antikorları tespit etmek için ELISA kullanılmıştır. ELISA’nın Uygulanması: Aşılanmamış ve aşılanmış civciv gruplarından, aşılama işlemi ile indüklenen MDA’nın ya da IBDV-spesifik antikorlarının tespiti için, tek dilüsyonluk (1:500) serumda ELISA uygulanmıştır. Uygun Test Numunenin hazırlanması: 1 µl’lik serum, ELISA kitinde temin edilen 500 µl’lik seyreltici (1:500) karıştırılmıştır. Karıştırılan numune, test numunesi olarak kullanılmıştır. Tek dilüsyonluk serum kullanılarak gerçekleştirilen ELISA temel protokolü: Önceden IBDV antijenler ile kaplanmış 96 kuyucuklu bir plakada, A ve A2 sayılı kuyucuklar seçilerek, negatif kontrol serumu için kullanılırken, A3 ve A4 sayılı kuyucuklar, pozitif kontrol serumu için kullanılmıştır. Geriye kalan 92 kuyucuk, 46 numune (iki kuyucukta bir numune) için kullanılmıştır. 100 µl’lik negatif kontrol serumu ve 100 µl’lik pozitif kontrol serumu (dilüsyonsuz), sırasıyla, seçilen A1, A2 ve A3, A4 sayılı her bir kuyucuğa yerleştirilmiştir. Sonrasında, 100 µl’lik seyreltilmiş 46 test numunesi uygun kuyucuklara yerleştirilmiştir. Plaka, 30 dakika süresince oda sıcaklığında inkübe edilmiş, sonrasında, iyonsuzlaştırılmış distile su ile dört kez yıkanmıştır ve her seferinde, her bir kuyucuğa, 200 µl’lik iyonsuzlaştırılmış distile su eklenmiştir. Her bir kuyucuğa 100 µl’lik konjugat yerleştirilmiş KANATLI SAĞLIĞI KÖŞESİ GÜNEŞLİ A.Ş. ve söz konusu konjugat, 30 dakika süresince oda sıcaklığında inkübe edilmiştir. Plaka, iyonsuzlaştırılmış distile su ile dört kez yeniden yıkanmıştır ve her seferinde, her bir kuyucuğa, 200 µl’ik iyonsuzlaştırılmış distile su eklenmiştir. Her bir kuyucuğa 100 µl’lik konjugat’lik substrat eklenmiş olup, söz konusu substratlar, 15 dakika süresince muhafaza edilmiştir. Her bir kuyucuğa, 100 µl’lik kesme çözeltisi eklenmiştir. Okuma, 650 nm filtre kullanılarak, ELISA okuyucusu ile gerçekleştirilmiştir. Test numunelerinin geriye kalanı, aşağıdaki prosedür doğrultusunda test edilmiştir. Sonuçların hesaplanması: IBDV’ye özgü antikorların varlığı veya yokluğu, pozitif kontrol ortalamasının bilinmediği A (650) değeri ile ilişkilendirilerek tespit edilmiştir. Pozitif kontrol, standartlaştırılmış olup, tavuk serumlarındaki IBD’ye özgü önemli antikor seviyelerini temsil etmektedir. Bilinmeyendeki rölatif antikor seviyesi, pozitif (S/P) orandaki numunenin hesaplanması ile tespit edilebilecektir. Antikor titresinin hesaplanması için, ELISA kitinde temin edilen hesaplama denklemi kullanılmıştır a) Negatif Kontrol Ortalaması (MCX) Well A1(650)+Well A2(650)=NCX 2 b) Pozitif Kontrol Ortalaması (PCX) Well A3(650)+Well A4(650)=PCX 2 c) S/P Rasyonu Numune ortalaması –NCX Tablo 1. Aşılanmış ve aşılanmamış damızlık stoğundan gelen civciv kontrol grubundaki MDA seviyesinin korunması Yaş (gün/ günler) Ortalama titre ± SD aşılanmış damızlık stoğundan gelen civcivler Ortalama titre ± SD aşılanmamış damızlık stoğundan gelen civcivler 1. Gün 6294.14 ± 24.95 (5) 219.21 ± 15.36 (5) 5. Gün 3950.45 ± 28.50 (5) 103.45 ± 20.80 (5) 10. Gün 2003.45 ± 20.66 (5) 39.36 ± 10.28 (5) 15. Gün 683.04 ± 17.48 (5) 1.03 ± 0.84 (5) 20. Gün 390.45 ± 19.42 (5) 0 (5) 25. Gün 107.69 ± 20.28 (5) 0 (5) Parantez içerisindeki değerler, gözlem sayısını ifade etmektedir; SD = Standart Sapma Tablo 2. 7 günlükken aşılanan ve 14 günlükken tekrar aşılanan civcivlerde Gumboro canlı aşısının serokonversiyonu Toplanan serumlar Ortalama titre ± SD aşılanmış damızlık stoğundan gelen civcivler Ortalama titre ± SD aşılanmamış damızlık stoğundan gelen civcivler 7 günlük (birincil aşılamadan önce) 2989.74 ± 12.28 (5) 54.36 ± 16.26 (5) 14 günlük (birincil aşılamadan 7 gün sonra) 829.52 ± 16.96 (5) 608.79 ± 10.50 (5) 21 günlük (birincil aşılamadan 14 gün sonra) 435.94 ± 14.98 (5) 1136.24 ± 18.82 (5) 21 günlük (tekrar dozundan 7 gün sonra) 790.91 ± 10.24 (5) 1684.53 ± 20.24 (5) 28 günlük (tekrar dozundan 14 gün sonra) 1219.51 ± 16.80 (5) 2172.27 ± 12.65 (5) Parantez içerisindeki değerler, gözlem sayısını ifade etmektedir; SD = Standart Sapma ise, pozitif olarak ele alınmalıdır ve aşılama işlemini veya IBDV’ye maruz kalındığını göstermektedir. Sonuçlar ve Tartışma PC X –NC X d) Sonra titre noktasına yönelik 1:500 seyrelticide S/P’ye İlişkin Titre: Kayıt10 Titre = 1.09 (Kayıt0 S/P) + 3.36 Sonuçların yorumlanması: 0.2’den daha az veya 0.2’ye eşit S/P oranlarına sahip serum numuneleri negatif olarak ele alınmalıdır. 0.2’den fazla S/P oranına sahip (396’dan büyük titreler) serum numuneleri İNFOVET 82-83 Aşılanmış ve aşılanmamış damızlık stoğundan gelen civcivlerde MDA varlığı: Maternal kaynaklı antikorların varlığını tespit etmek için, 1, 5, 10, 15, 20 ve 25 günlük civcivlerden kan örnekleri alınmıştır. Tüm numuneler/örnekler, ELISA kullanılarak test edilmiştir. ELISA testinin sonuçları, (Tablo 1’de) verilmiştir. Tablo 1 doğrultusunda, aşılanmış damızlık stoğundan gelen civcivler, 1 günlükken, 6294.14±24.95 (4701.51 - 8481.41) olmak üzere yüksek seviyeli MDA içermekle birlikte, aşılanmamış damızlık stoğundan gelen civcivlerde, düşük maternal antikorlar görülmüştür. Diğer yazarlar tarafından da benzer bir sonuç gözlemlenmiştir. Cao Yong Chang ve ark. (1995), ELISA kullanarak, IBDV’nin immünolojik etkisini değerlendirmiş ve MDA seviyesinin, 1 günlükken yüksek olduğunu tespit etmiştir. Malay Mitra ve ark. (1998), MDA seviyesinin, 1 günlük civcivlere kıyasla, 12 günlük civcivlerde, önemli derecede düşük olduğunu tespit etmiştir. ELISA antikor test kiti üreten şirkete (IDEXX-ABD) göre, 0.2’den az olan veya 0.2’ye eşit olan S/P oranı, olumsuz olarak değerlendirilmeli ve 0.2’den fazla olan (396 titre) S/P oranı ise, www.gunesliasi.com.tr olumlu antikor olarak değerlendirilmelidir. Yumurtlamanın ardından, antikor titresi, 15-20 gün içerisinde, giderek, pozitif seviyenin altına düşmüştür (390.45 ± 19.42). Söz konusu düşüşün oranı, yaklaşık olarak, 5 günde bir yarılanmıştır. Bu iki bulgu, bazı yazarlar tarafından tespit edilen bulgular ile eşleşmiş olup, bazı yazarların bulguları ile eşleşmemiştir. Azab ve ark. (1991), iki egzotik ve yerel broyler civciv grubunda, IBD’ye karşı maternal antikorların tespit edilmesine yönelik bir araştırma gerçekleştirmiştir. Maternal antikorların, yumurtlamadan sonra, egzotik ve yerel tavuklarda, sırasıyla, 18 gün ve 14 gün süreyle devam ettiğini tespit etmişlerdir. MDA, yumurtlamadan sonra, 11-19 güne kadar bazen de 23 gün süreyle devam etmiştir (VWsniewska ve Stosik,1999). Hitchner (1971); Wfyeth ve Cullen (1979); lord an ides ef al. (1991); Yehuda ef al. (2000), maternal antikorların, yumurtlamadan sonra, sırasıyla, 28, 29, 30 ve 20 gün devam ettiğini tespit etmişlerdir. Tsai-Hsiang Jung ve ark. (1995), ELISA maternal antikorların yarılanma süresinin, 4.2-9.2 gün aralığında olduğunu belirtmiştir. Civcivlerde, MDA’dan IBD’ye yarılanma süresi, 3.46 gün şeklinde gerçekleşmiştir (Saijo ve Higashihara, 1998). Bu değişikliğinin sebebi, damızlık stoğuna yönelik olarak farklı aşı türlerinin ve aşılama programlarının kullanılması olabilecektir. Aşılanmış damızlık stoğundan gelen civcivlerde, maternal kaynaklı antikorların ve canlı aşıların etkileşimi: Aşılanmış damızlık stoğundan gelen civcivlerin bulunduğu üç alt gruba, ilk olarak, sırasıyla, 7, 14 ve 21 günlükken aşılama yapılmıştır. İlk aşılama işleminden yedi gün sonra, her bir alt grup, iki ikincil alt gruba daha ayrılmıştır. Her bir alt grubun bir ikincil alt grubu, söz konusu günde tekrar aşılama işlemine tabi tutulurken, her bir alt grubun diğer ikincil alt grubu, tekrar dozuna tabi olmamıştır. İlk aşılama işleminden önce ve ilk aşılama ve tekrar dozundan 7 ve 14 gün sonra, her bir ikincil alt gruptan numune alınmıştır. Tüm serumlar, ELISA kullanılarak test edilmiştir. Sonuçlar, Tablo 2, 3 ve 4’te verilmiştir. Tablo 2’de, ilk aşılama işleminden önce, antikorların (maternal), yüksek olduğu, ancak, aşılama Civcivlerin, canlı atenüe veya inaktif aşı ile işleminden sonra, anaşılanması Gumboro tikor titresinin düştüğü hastalığının kontrol gözlemlenmektedir. edilmesinde en etkili yoldur. Tablo 2 kapsamında, maternal antikorların, canlı aşı virüsü ile tepkimeye girerek nötr hale gelmesinden veya maternal kaynaklı antikorların etkileşiminden dolayı, söz konusu aşının, bağışıklık sistemini uyaramadığı görülmektedir. Bu yüzden, herhangi bir bağışıklık tepkisi bulunmamaktadır. Ancak, 14 günlükken uygulanan tekrar dozundan sonra, bağışıklık tepkisi görülmekte ve antikor titresi giderek artmaktadır. IBDV’ye karşı yüksek seviyede MDA’ya sahip olan günlük civcivlerin aşılanmasının, ilk başta bağışıklık tepkisi veremediğini belirten Knezevic ve ark. (1999) tarafından da benzer sonuçlar gözlemlenmiştir. Ancak, yeniden aşılama, geciken ilk bağışıklık tepkisini harekete geçirmiştir. Tablo 3’te, 14 günlükken aşılanan civcivlerin, ilk bağışıklık tepkisi gösterdiği, ancak, tekrar dozundan sonra, antikor titresinin, çok yüksek olmadığı ve ikincil bağışıklık tepkisinin gerçekleştiği ve de titrenin arttığı görülmektedir. Ayrıca, burada da aynı reaksiyon bulunmaktadır. Tablo 4’te ise, en iyi bağışıklık tepkisinin, ilk olarak 21 günlükken aşılanan ve 28 günlükken tekrar dozu uygulanan civcivlerde görüldüğü gözlemlenmektedir. İlk aşılama işleminin ardından antikor titresi, diğer gruplardaki civcivlere kıyasla, bu gruptaki civcivlerde, nispeten daha yüksektir. En düşük antikor titresinin, 7 günlükken aşılanan civcivlerde görüldüğü tespit edilmiştir. En iyi bağışıklık tepkisinin, 21 günlükken aşılanan ve 7 gün sonra tekrar dozu uygulanan alt grupta tespit edilmiş olmasına rağmen, maternal antikor titresinin, yumurtlamadan sonra 15-20 gün içerisinde pozitif seviyenin altına düşmesinden KANATLI SAĞLIĞI KÖŞESİ GÜNEŞLİ A.Ş. dolayı, bu gruptaki civcivlere, 21 günden önce IBDV’nin bulaşması olasılığı olabilecektir. Dolayısıyla, aşının 21 günlükken uygulanması halinde, antikor üretilmesi 5-7 gün sürecek olup, tavuklar, en az 7-10 gün süreyle risk altında olacaktır. Çünkü bu çalışmaya göre, maternal antikorlar, yumurtlamadan sonra 17 günlükken pozitif seviyenin altına düşmüştür. IBD’ye karşı herhangi bir aşı geçmişi olmayan damızlık stoğundan gelen civcivler: Aşılanmamış damızlık stoğundan gelen civcivlerin bulunduğu alt grupların sonuçları da Tablo 2, 3 ve 4’te verilmiştir. Bu durumda, aksi reaksiyon görülmüştür. Tablo 2’de, IBDV’ye karşı MDA bulunmayan civcivlerin aşılanmasının, ilk bağışıklık tepkisi gösterdiği ve tekrar dozunun ardından, antikor seviyesinin arttığı görülmektedir. Tablo 3’te, 14 günlükken aşılanan civcivlerin, ilk bağışıklık tepkisi gösterdiği ve tekrar dozundan sonra, antikor titresinin, önceki gruptan yüksek olduğu ve ikincil bağışıklık tepkisinin gerçekleştiği ve de titrenin arttığı görülmektedir. Tablo 4’te ise, en iyi bağışıklık tepkisinin, 21 günlükken aşılanan ve 28 günlükken tekrar dozu uygulanan civcivlerde görüldüğü gözlemlenmektedir. Broylerlerde Gumboro’ya karşı canlı aşı ile aşılama gerçekleştirilmesinde MDA’nın etkisi, Tablo 2, 3 ve 4’te açık bir şekilde görülmektedir. Bu tablolarda, aynı aşının, aşılanmamış damızlık stoğundan gelen civcivlerdeki sonuçları ile kıyaslandığında, MDA’ya sahip olan tavukların, canlı aşı ile aşılanmaya tepki göstermediği gözlemlenmektedir. Çünkü civcivlerin aşılanma zamanı, MDA derecesine bağlıdır (Voss ve Vielitz, 1994). Üç ayrı gruptaki ilk bağışıklık tepkileri, aşılanmamış damızlık stoğundan gelen civcivlerdeki tepkiler ile aynı değildir. Tekrar dozuna gösterilen tepki, gerek aşılanmış gerek aşılanmamış damızlık stoğundan gelen civcivlerde iyi olarak gözlemlenmiştir. Gerek aşılanmış gerek aşılanmamış damızlık stoğundan gelen civcivlerde 14 günlükken uygulanan aşılama ve 7 gün sonra uygulanan tekrar dozu, benzer serokonversiyon göstermiştir. 21 günlükken aşılanan ve 28 günlükken tekrar dozu uygulanan civcivlerdeki antikor seviyesi, gerek aşılanmış gerek aşılanmamış damızlık stoğundan gelen civcivlerde daha yüksektir. İNFOVET 84-85 Tablo 3. 14 günlükken aşılanan ve 21 günlükken tekrar aşılanan civcivlerde Gumboro canlı aşısının serokonversiyonu Toplanan serumlar Ortalama titre ± SD aşılanmış damızlık stoğundan gelen civcivler Ortalama titre ± SD aşılanmamış damızlık stoğundan gelen civcivler 14 günlük (birincil aşılamadan önce) 772.40 ± 18.26 (5) 11.03 ± 5.36 (5) 21 günlük (birincil aşılamadan 7 gün sonra) 1076.66 ± 15.98 (5) 642.38 ± 18.96 (5) 28 günlük (birincil aşılamadan 14 gün sonra) 1265.25 ± 10.47 (5) 1145.46 ± 20.25 (5) 28 günlük (tekrar dozundan 7 gün sonra) 1757.22 ± 12.78 (5) 1612.57 ± 16.52 (5) 35 günlük (tekrar dozundan 14 gün sonra) 2132.24 ± 14.25 (5) 2289.79 ± 18.26 (5) Parantez içerisindeki değerler, gözlem sayısını ifade etmektedir; SD = Standart Sapma Tablo 4. 21 günlükken aşılanan ve 28 günlükken tekrar aşılanan civcivlerde Gumboro canlı aşısının serokonversiyonu Toplanan serumlar Ortalama titre ± SD aşılanmış damızlık stoğundan gelen civcivler Ortalama titre ± SD aşılanmamış damızlık stoğundan gelen civcivler 21 günlük (birincil aşılamadan önce) 359.85 ± 8.95 (5) 0 (5) 28 günlük (birincil aşılamadan 7 gün sonra) 807.63 ± 12.84 (5) 798.68 ± 12.48 (5) 35 günlük (birincil aşılamadan 14 gün sonra) 1440.93 ± 22.28 (5) 1465.31 ± 16.26 (5) 35 günlük (tekrar dozundan 7 gün sonra) 1910.24 ± 24.20 (5) 1995.96 ± 20.12 (5) 42 günlük (tekrar dozundan 14 gün sonra) 2592.15 ± 16.68 (5) 2635.01 ± 24.28 (5) Parantez içerisindeki değerler, gözlem sayısını ifade etmektedir; SD = Standart Sapma Sonuç: Bu çalışma sonucunda, maternal kaynaklı antikorların, yumurtlamadan sonra, civcivlerde, 15-20 güne kadar devam ettiği, ancak, bu hususun, civcivlerin geldiği damızlık stoğunun antikor durumuna bağlı olduğu görülmüştür. Söz konusu antikorların yarılanma süresi yaklaşık olarak 5 gündür. Dolayısıyla, günlük yaştaki civcivlerdeki maternal antikor seviyesi hakkında bilgi sahibi olunması halinde, antikorun, civcivlerde ne kadar süreyle kalacağını kolaylıkla hesaplanabilecek olup, enfeksiyöz bursal hastalığına karşı, iyi bir aşılama programı hazırlanabilecektir. Maternal kaynaklı antikor durumu hakkında bilgi sahibi olunmaksızın, günlük ve daha sonrasındaki yaşlarda civcivlerin aşılanması sonucu ortaya çıkan, yanlış aşı kullanımları kontrol edilebilecektir. RÖPORTAJ ÇİFTLİĞİM AGROMARKET Türkiye’de bir ilk; Çiftliğim AgroMarket Amaç bu benzersiz dağıtım kanalı ile ülkemizdeki her çiftliğe doğru ürün ve servisleri ulaştırmak, ülkemiz hayvancılığına katkıda bulunmak. ANC - Çiftliğim AgroMarket Bölüm Müdürü Özkan Yılmaz Çiftliğim AgroMarket, ANC’nin Türkiye’deki büyükbaş hayvan yetiştiriciliğinin dağınık yapısını gözlemleyerek, çok sayıda yetiştiriciye ulaşabilmenin yolunun etkin bir dağıtım ağı oluşturmaktan geçtiğine karar vermesi sonucu ortaya çıktı. Bu analizin sonucunda yeni bir marka oluşturuldu ve yola çıkıldı. Projenin temel amacı, Türkiye’nin her noktasındaki yetiştiricilere, ANC’nin uzmanlık alanı içinde olan beslenme, çiftlik yönetimi ve çiftlik ekipmanlarını ve bunlarla ilgili her türlü teknik servis ve bilgiyi kurumsal bir çatı altında ulaştırmak. Çiftliğim AgroMarket Türkiye’de giderek markalaşmaya başladı ve yetiştiricinin tüm ihtiyaçlarını tedarik ettiği bir mağaza zinciri haline geldi. Bu altı yıllık süreci anlatabilir misiniz? Çiftliğim AgroMarket projemizi, 6 sene önce Balıkesir’de ilk mağazamızın açılmasıyla hayata geçirdik. 2015 yılına geldiğimizde altı mağazaya ulaştık ve müşterilerimize daha geniş bir coğrafyada hizmet vermeye devam ettik. Adana’da çok kısa bir süre önce yedinci mağazamızı açtık. Hayvan sağlığı sektöründe faaliyet gösteren Huvepharma®’nın ANC’yi 2015 yılında devralması ile birlikte yeni bir döneme adım attık ve ikinci aşamaya geçtik. Bu aşamada projemizi çok daha güçlü biçimde sürdüreceğiz. Huvepharma® ile birlikte projenin güçlendiğini belirttiniz. Biraz bu konuyu açar mısınız? Huvepharma®, global bir hayvan sağlığı kuruluşu ve son yıllarda çok hızlı biçimde İNFOVET 86-87 ANC Çiftliğim AgroMarket, uzman merkez kadrosu ile güven aşılıyor. gelişiyor. Dolayısıyla bu yeni dönemde ürün gamımıza Huvepharma®’nın kendi ürettiği pek çok ürün dahil olacak. Çiftliğim AgroMarket projesine heyecanla yaklaşan Huvepharma®; ülkemizde ve uluslararası düzeyde projeyi destekleme kararı aldı. Projenin yaratıcısı olarak bu bizlere büyük bir gurur veriyor. Tüm amacımız global bir projenin mimarları olarak geleceğe yürümek. Bu sektörde perakendeciliğin önünün açık olduğunu düşünüyor musunuz? Evet, kesinlikle… Hayvancılıkla ilgili tüm ürünlerin bir marka çatısı altında, kurumsal bir firmanın servisi ile Türkiye’de tüm noktalara ulaştırılabilmesi ancak böyle bir perakende mağazacılık yaklaşımı ile mümkün olabilir. Fakat büyükbaş hayvancılık sektörü bu aşamada kurumsal ve gelişmiş bir sektör durumunda değil. Çok parçalı bir yapıya sahip, ölçek ekonomisine sahip olmayan milyonlarca çiftlik / yetiştirici var. Sektörün daha olgun bir yapıya ulaşması için zamana ihtiyaç olduğunu düşünüyorum ve biz bu dönüşüm sürecinde önemli rol oynamak istiyoruz. Çiftliğim AgroMarket’i ziyaret eden bir yetiştirici A’dan Z’ye bütün ihtiyaçlarını karşılayabilecek mi? Evet, ancak veteriner ilaçları ve biyolojik maddeler dışında. Temel olarak iki ürün segmentinde faaliyet gösteriyoruz; Birincisi hayvan beslenmesi ile ilgili ürün ve servisler. Bu bizim çıkış noktamız ve uzmanlık alanımız. Hayvan beslenmesi alanında yıllara dayalı bir bilgi birikimine ve son derece uzman bir ekibe sahibiz. Beslenme odaklı olarak uyguladığımız “Kritik Dönemlerin Yönetimi” programları kapsamında ürün ve servislerimizi şekillendirdik. Bu çerçevede yetiştiricilikte en fazla ekonomik kayıpları oluşturan sorunları daha başlamadan önlemeyi hedefliyoruz. Bu program ışığında geliştirdiğimiz tüm ürün gamı marketlerimizde bulunuyor. İkinci kategorimiz ise ekipmanlar. Bu kategorimizde yetiştiricilerimiz çiftlik yönetimi ilgili her türlü ekipmana mağazalarımızdan ulaşabilirler. Bu anlamda müthiş bir ürün çeşitliliğine sahibiz; dünyanın her yerinden sağlanan 1500’e yakın ürün, raflarımızda yer alıyor. Yetiştiricilerimizin mağazamıza uğrayıp, bunları incelemesini öneririm. En basit ürünlerin bile işlerini nasıl kolaylaştırdığına ve etkin hale getirdiğine şahit olacaklar. Birkaç yıl önce mağazamızı ilk defa ziyaret eden bir yetiştirici bana “kendimi oyuncakçı dükkanındaki bir çocuk gibi hissediyorum” demişti. Evet, Avrupalı veya Amerikalı bir yetiştiricinin kullandığı herhangi bir ürüne artık bizim yetiştiricilerimiz de ulaşabiliyor. GELENEKSEL YETİŞTİRİCİLİK RAFA KALKTI Türkiye’de geçmişten gelen geleneksel hayvan yetiştiriciliği konusu rafa kalkmaya başladı. Bu da IPARD Projeleri ile küçük-orta ve büyük ölçekli işletmelerin desteklenmesi, ahırların yeniden düzenlenmesi, özel desteklerin sağlanması konularını ilgi çekici hale getirdi. Bu noktada Çiftliğim AgroMarket’in Türkiye genelinde yaygınlaşması önem kazandı; insanlar yurtdışından gelen yeni damızlıklardan daha fazla verim almaya başladı. Dolayısıyla, destekleyici yem katkı ürünlerine ve diğer ahır planlama unsurlarına da ihtiyaç doğdu. KONU KANATLI Saha gözlemlerimizde sadece yetiştiriciler değil veteriner hekimler de çözüme ortak oluyor. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz? Bizim işimiz hayvan tedavi etmek değil. Böyle bir durum varsa kesinlikle olaya müdahil olmuyoruz ve bize ulaşan yetiştiricileri veteriner hekimlere yönlendiriyoruz. Ancak beslenme konusunda kendilerine yardımcı oluyoruz. Bildiğiniz gibi ekonomik kayıplara yol açan sorunların çok büyük kısmı beslenme kaynaklı olup, doğru öneri ve ürünlerle bunların önüne geçmek mümkün. Tabi ki, uygulamalarında yardımcı olacak ürünleri elde etmek için mağazamıza gelen ve alışveriş yapan veteriner hekim müşterilerimiz de var. Çiftliğim AgroMarket mağazaları şu an için nerelerde var ve gelecekte nasıl yayılmayı düşünüyorsunuz? ÇİFTLİĞİM AGROMARKET’İN ADANA MAĞAZASI AÇILIŞI BÖLGEDEN GELEN YETİŞTİRİCİLERİN AKININA UĞRADI. AÇILIŞA YETİŞTİRİCİLERİN VE VETERİNER HEKİMLERİN YANI SIRA ÇOK SAYIDA ULUSAL VE YEREL MEDYA ORGANI DA BÜYÜK İLGİ GÖSTERDİ. Gelecekte franchising modeli ile büyüyeceğiz. Bu, sektörde çok bilinen bir model değil, ancak bu konuda faaliyet göstermeyi düşünecek müteşebbisler için fırsat olabilir. Çünkü belirli bir standart, kurumsallık ve marka gücü böyle bir sektörde önemli avantajlar sağlar. Şu anda Balıkesir, Bursa-Mustafakemalpaşa, Çanakkale-Biga, Kırklareli-Lüleburgaz ve İzmir’in Torbalı ve Ödemiş ilçelerinde mağazalarımız var. Bu mağazalarımızın arasına geçtiğimiz günlerde Adana’yı da ekledik. Amacımız, Türkiye’nin yoğun olarak hayvancılık yapılan her bölgesinde hizmet vermek. Hayvancılığın yoğun olarak yapıldığı diğer şehirlerden de talep var mı? Konya, Kayseri, Samsun, Kastamonu, Sivas, Afyon, Yozgat, Bolu, Gaziantep gibi birçok şehirden franchising talepleri geliyor. Bu talepleri değerlendiriyoruz ve gösterilen ilgiden memnunuz. Bu konuda yatırım yapmak isteyen ve yaşadığı il veya ilçede potansiyel olduğunu düşünen yatırımcılar eğer bize ulaşırlarsa memnuniyetle değerlendirmek isteriz. Beslenme konusunda teknik destek sağlıyorsunuz. Bu konuyu da biraz açabilir misiniz? Çiftliğim AgroMarket oldukça geniş ve deneyimli bir ekibe sahip. Bu ekibimiz özellikle hayvan beslenmesi ve çiftlik yönetimi konusunda son derece uzman; mevcut bilgi ve deneyimlerini sürekli biçimde yetiştiri- İNFOVET 00-00 cilerimize aktarıyor. Uluslararası beslenme firmalarının uzmanları ile hazırlanmış olan iki program çerçevesince ürün ve servislerimiz sahaya ulaşıyor; > Süt ineklerinde kritik dönemlerin yönetimi > Besi hayvanlarında kritik dönemlerin yönetimi Tabi ki, bu servislerin devamlılığı ancak çok iyi bir eğitim programı ile mümkün olabilir. Çalışanlarımız periyodik olarak şirket içinde oluşturulmuş “ÇİFTLİĞİM AKADEMİ” projesi çerçevesince eğitiliyorlar. Ruminant Departmanı Ürün Sorumlusu Veteriner Hekim IRMAK ŞAŞTIR Bu eğitim programları yetiştiriciler için de yapılıyor mu? “Çiftliğim Akademi” olarak şekillendirdiğimiz eğitim organizasyonları yetiştiricilerimiz için de yapılıyor. Beslenme ve çiftlik yönetimi konularında düzenlenen eğitim programları uzmanlarımızca ve gerekli olduğu durumlarda akademik destek alınarak gerçekleştiriliyor. Doğrusunu söylemek gerekirse sahadaki arkadaşlarımızın her çiftlik ziyareti bir anlamda öğrenme ve öğretme seansı şeklinde geçiyor. Mağazalarınız dışında başka satış kanallarınız var mı? Tüm ürünlerimizi içeren ve bu yıl altıncısının basımı yapılan bir kataloğumuz var. İsteyen herkese talep etmeleri durumunda bu kataloğumuzu gönderebiliriz. İstedikleri ürünü burada seçip herhangi bir mağazamızdan talep edebilirler. Ürünlerimizin tanıtımını yaptığımız bir internet sitemiz var ancak yenilenme aşamasında. Bu aşamadan sonra Youtube ve Facebook’u daha aktif kullanacağız ve sosyal medyadaki etkinliğimizi arttıracağız. Orta ve uzun vadede hayata geçirmeyi planladığınız herhangi bir faaliyet/proje var mı? Yoğun bir program dahilinde konularımızla ilgili saha çalışmaları, toplantılar ve eğitim çalışmaları düzenlemeyi planlıyoruz. Bu sene pek çok yeni ürünümüz piyasaya verilecek ve dolayısıyla ürün lansmanlarımız olacak. Bizim ana hedefimiz ülkenin hayvancılık ve tarımıyla ilgili en güçlü ve yaygın dağıtım kanalı olmak. Bu; yeni mağazalar, yeni partnerler, memnun müşteriler ve giderek güçlenen müşteri güveni, yeni ürünler, yeni servisler ve en önemlisi çok güçlü bir ekiple mümkün olabilir. Bu bilinçle yola devam ediyoruz/edeceğiz. Çiftliğim AgroMarket için yeni ve yaratıcı fikirler, beyin fırtınası toplantıları ile ortaya çıkıyor. Türkiye’nin köklü ihtisas fuarları arasında yer alan Agroexpo EurasIa Uluslararası Tarım ve Hayvancılık Fuarı son yılların en yoğun katılımı ile gerçekleşti. Agroexpo rekora doymuyor İNFOVET 90-91 Protokolü buluşturan İzmir Tarım ve Hayvancılık Fuarı Bakan Faruk Çelik’in katılımı ile açıldı. T ürkiye’nin köklü ihtisas fuarları arasında yer alan Agroexpo Eurasia Uluslararası Tarım ve Hayvancılık Fuarı 11-14 Şubat tarihleri arasında kapılarını 11. kez İzmir’den dünyaya açtı. Fuar İzmir’de gerçekleşen açılışa Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in yanı sıra İzmir Valisi Mustafa Toprak, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, CHP İzmir İl Başkanı Alaattin Yüksel, AK Parti İzmir İl Başkanı Bülent Delican, İzmir İl Tarım Gıda ve Hayvancılık Müdürü Ahmet Güldal, Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eski Yörük, Orion Fuarcılık Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Tan, çok sayıda Oda ve Borsa temsilcileri katıldı. Fuarın onur konukları ise Kosova Tarım Bakan Yardımcısı Vezir Jonuzay, Dünya Arıcılar Birliği Başkanı Philip Mc Cabe oldu. KONU KANATLI 54 yabancı ülke katılım sayısı Bu rekor kolay kolay kırılmaz Etkinlik bu yıl geçilmesi zor bir rekora imza attı. 54 ülkenin katıldığı İzmir Tarım Fuarını 250 bin kişi ziyaret etti. 230 bin hedefi ile yola çıkan Orion Fuarcılık, beklenenin üzerindeki ziyaretçi sayısı ile eşine az rastlanır büyüklükte bir organizasyon gerçekleştirdi. Türkiye’nin her coğrafyasından Fuar İzmir Alanı’na ikibine yakın otobüs organizasyonu yapıldı. Özellikle hafta sonu pik yapan organizasyonlar nedeniyle fuar alanı önünde uzun araç kuyrukları oluştu. Fuar ziyaretçi sayısında rekora koştu 11. Uluslararası Tarım ve Hayvancılık Fuarı son yılların en yoğun katılımla gerçekleşen organizasyonuna ev sahipliği yaptı. 450 stantta 1400 markanın yer aldığı fuarı, Türkiye’nin dört bir köşesinden iki bine yakın otobüs organizasyonu ile yaklaşık 250 bin kişi ziyaret etti. Böylece, fuar 110.000 metrekarelik alanı ile Türkiye’nin en büyük Tarım Fuarı olma özelliğini de ilan etti. Açılışta ilk olarak kürsüye Orion Fuarcılık Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Tan çıktı. Fuar hakkında bilgi veren Tan, bu sene ilk defa Fuar İzmir’de gerçekleştirilen fuarda 337 bin metrekarelik alanda 54 yabancı ülkenin katılımıyla 450 stant ile bin 400 markanın temsil edileceğini söyledi. İzmir Tarım ve Hayvancılık Fuarı’nın sadece İNFOVET 92-93 Türkiye’nin kendi alanında en büyük tarım ve hayvancılık fuarı olmadığını belirten Tan, bütün çalışmaların uluslararası platformda ses getirecek şehrin ve Türkiye’nin tarımsal potansiyelini artıracak yönde yapıldığına vurgu yaptı. Fuar sonuna kadar 230 bin ziyaretçi hedeflediklerini söyleyen Tan, tarımın gelişimi için her türlü katkıyı koymaya devam edeceklerini belirtti. Türk-Balkan ortak tarım buluşması ilk kez İzmir’deydi Uluslararası ölçekte en büyük fuar olma özelliğini taşıyan İzmir Tarım Fuarı’nda oluşturulan ikili görüşme odaları ile yeni iş bağlantıları kurmak yolunda önemli köprüler atıldı. Fuarın onur konuğu ülkesi olarak yer alan Kosova başta olmak üzere; Makedonya, Sırbistan-Karadağ gibi Balkan ülkeleri ile ilk defa bir Tarım Fuarı içinde 1. Türk Balkan Ortak Tarım Buluşması yapıldı. Buluşmadan memnun ayrılan ülkeler seneye aynı toplantının Kosova’da yapılmasını talep etti. Standlar büyük ilgi gördü Traktör ve en son teknoloji tarım makinalarının tanıtıldığı B holünde dev makinalar göz doldurdu. Yüzde yüz Türk sermayeli markaların ve ithal traktörlerin yer aldığı alanda çiftçiler hem bütçelerine hem de aradıkları özelliklere uygun makinalara ulaşma imkânı buldu. İlk defa bu yıl oluşturulan Arı Sokağı ile Türkiye’nin 81 ilinde yer alan arı üretici birlikleri davet edildi. Fuarın en tatlı sokağında 450 açılan stand sayısı Türkiye arıcılıkta bir gen merkezi olma özelliği taşıyor Bu yıl ilk defa arıcılık sektörüne ilişkin özel bir sokak oluşturulan Fuar’da Dünya Arıcılar Birliği Başkanı Philip McCabe, Arıcılıkta Türkiye’nin bir gen merkezi olduğuna vurgu yaparak, bitki çeşitliliği, farklı mevsimlerin bir arada yaşanması sayesinde Türkiye’nin iyi bal üretilmesi açısından kilit olduğunu söyledi. sadece arı ve arıcılık malzemeleri tanıtılmadı. Sektörün sorunları da “Arıcılık Sektörü Konuşuyor-2” ile masaya yatırıldı. Fuarın A4 nolu holde özel yaptırılan padoklarında yer alan büyük ve küçükbaş hayvanlar katılımcıların ilgisini kazandı. Altın Çan’ın sahibi olan Damla, güzelliği ve verimliliği ile herkesi kendine hayran bıraktı. Reşit Aktuğ, Saanen keçisinde Necdet Güven, Maltız keçisinde Önder Baş ve Kıvırcık Koyununda ise Mehmet Çakmak birinci oldu. Kadın yetiştiriciler ise sağım becerileri ile kıyasıya mücadele etti. En kısa sürede en fazla sütü sağmak için ter döken yarışmacılardan Sevcan Çam, 90 saniyede 2 buçuk litre süt sağarak rakiplerini geride bıraktı. Küçükbaş hayvanların büyük mücadelesi Fuarda sergilenen son teknolojiler kadar İzmir Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği’nin düzenlediği iddialı yarışmalar da organizasyona renk kattı. Fuar yüksek verim kabiliyetleri ile dikkat çeken koyun ve keçi ırklarının kıyasıya yarışına sahne oldu. Osmanlı padişahlarının koyunu olarak nam salan Sakız Koyunu kategorisinde Mehmet Doğan Alukan, Tahirova Koyunu kategorisinde Tarım arazileri elimizden çıkmakta Açılış töreninde son olarak kürsüye Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik çıktı. Dünyada tarımın öneminden söz eden Bakan Çelik, “Dünya önümüzde petrol uğruna değil açlık uğruna savaşlar verecek. Dünya betonlaşmaya devam ediyor. Tarım arazileri elimizden birer birer çıkmakta. Dünyada 1 yılda 12 milyon hektar arazi tarım alanı olmaktan çıkıyor. İNFOVET 94-95 Tarım sanki vasıfsız bir alanmış gibi takdir ediliyor. Tarımı böyle takdim etmek tarıma yapılacak en büyük kötülüktür. Bu işin ülkemizde örgütlü bir şekilde yapılması gerekiyor. Bir yılda 1 milyar 300 milyon ton gıda israf ediliyor” diye konuştu. Küresel pazarda markalaşma şart Türk tarımında, gıda sektöründe kalitenin arttırılması gerektiğini söyleyen Bakan Çelik, üreticileri kalitenin arttırılması için uyardı. Çelik, “Organik tarımda çok önemli destekler veriyoruz. Tohumda marka olma konusunda yerel bütün dinamikleri ayağa kaldıracağız. Hayvan sağlığı ve gıda pazarında üzerimize düşenleri hep birlikte yapmamız lazım. Üretebilirsiniz ama bunları satacak pazar bulamazsanız yeni bir kriz ortaya çıkar” ifadelerini kullandı. Agroexpo Türkiye’nin kendi alanında en büyük tarım ve hayvancılık fuarı özelliği taşımasının yanı sıra; şehrin ve Türkiye’nin tarımsal potansiyelini artıracak nitelikte. IkIyuzellI FUARA KATILAN ZİYARETÇİ sayısı KONU KANATLI Uluslararası ölçekte en büyük fuar olma özelliğini taşıyan İzmir Tarım Fuarı’nda oluşturulan ikili görüşme odaları ile yeni iş bağlantıları kurma yolunda önemli köprüler atıldı. BINDÖRTYUZ fuara katılan marka sayısı YUZONBIN METREKARE FUAR ALANI İneklerde beslenmenin meme sağlığı ile ilişkisi Çoğu zaman ineklerin ihtiyaçlarının, tükettikleri yem ile karşılanması mümkün olmaz ve enerji ihtiyaçlarını karşılamak için başta yağlar olmak üzere vücut rezervlerini kullanamaya başlarlar. Yazı: Prof. Dr. Adem Şenünver İNFOVET 104-105 Bir inek memesinden, sağlıklı süt alabilmek ve buna bağlı olarak da süt ve süt mamüllerini insan gıdası olarak kullanabilmek ancak sağlıklı memelerle mümkün olur. İnsanların temel gıda maddesi olan sütün en iyi şekilde elde edilebilmesi, meme sağlığını korunması ve kaliteli süt alabilmek için meme sağlığını ön planda tutmak gerekmektedir. Süt, bugün dünyanın her tarafında insan gıdası olarak yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Gerek sıvı gerekse süt ürünlerinden veya süt tozundan elde edilen kıymetli gıda maddesi olarak kullanılmak üzere dünya üzerinde geniş bir sanayi kolu olarak geliştirilmiştir. İyi kaliteli süt elde edebilmek için İneklerden sağlıklı süt alabilmek için en birçok faktörün bir araya önemli şey koruyucu gelmesi gerekmektedir. Bu hekimliğin ileri faktörler istenilen düzeyde düzeyde olmasıdır. olmasına rağmen, meme sağlığının bozulmasından dolayı arzu edilmeyen kalitede süt elde edilememesi bağlı olarak insan sağlığına etki edebilecek inek sağlığında rol oynayabilecek hastalıklar ve sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle meme hastalıklarının önlenmesi ancak ortaya çıkan bozuklukların erken teşhis edilmesi ve uygun bir tedavi metodunun tatbiki ile mümkün olur. Bu başarı veteriner hekimlerin ve hayvan yetiştiricilerinin meme sağlığı ve hastalıkları konusundaki ilgi ve becerileri ile sağlanabilir. Yapılan tedavi sonucunda ilaçların sütle atılmasından dolayı oluşan kayıp ve memenin tekrardan sağlıklı süt vermeye başlamasına kadar oluşan süt kayıpları dikkat çeker ölçülerdedir. Yapılan çalışmalarda etkili bir mastitis kontrol programı uygulamayan işletmelerde bulunan ineklerin %40’ının I0 YÜZDE Erken laktasyonda kaybedilen kilo oranı ortalama iki meme lobunun enfekte olduğu belirtilmiştir. Yapılan istatiksel çalışmalarda mastitise bağlı tahmini mali kayıp, her yıl için inek başına 250 Amerikan dolardır. Bu kaybın %70’i süt verimindeki düşüşten kaynaklanmaktadır. Yapılan çalışmalarda ineklerde 140 ‘dan fazla fazla mikroorganizmanın mastitise neden olduğu bildirilmekle birlikte, en sık izole edilen mikroorganizmalar; stafilokok, streptokok ve Gram negatif bakterilerdir. Koruyucu hekimliğin önemi Koruyucu hekimliğin bu dönemde öne çıktığı bir gerçektir. Süt kaybının maksimum seviyede olması, buna bağlı olarak tedavide kullanılacak ilaçların getirdiği mali giderler ve hekimlik ücretleri birbirine eklendiğinde önemli rakamlar ortaya çıkmaktadır. Süt inekçiliğinde sağlıklı bir verim almak ve işletmenin verimliliğini artırmak için ilk önce işletmede sağlıklı bir beslenme organizasyonu yapmak suretiyle üretimin en yüksek seviyede tutulduğu da bir gerçektir. Bu çalışmaların ışığı altında bir işletmede beslenmenin ne kadar önemli olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır.Bir inekte sağım dönemi doğumla birlikte başlar ve yaklaşık 305 gün devam eder. Bu süreden sonraki 55-60 gün ise kuru dönem olarak devam eder. Kuru dönem bir sonraki laktasyona geçiş dönemidir. Kuru dönem boyunca süt üretimi olmaz. Ayrıça besin maddeleri, uterusta gelişen yavru, bir sonraki laktasyona hazırlık ve meme epitellerini yenilemek için kullanılır. İneklerde laktasyonu 3 döneme ayırmak en doğru yoldur ve her dönem için beslenme şartlarında bazı değişiklikler yapılması genel sağlık, süt verimi İNFOVET 106-107 ve döl verimi açısından gereklidir. Laktasyonu, laktasyon dönemi (doğumu izleyen 14-100 gün arası), laktasyon ortası (100-200 günler arası) ve laktasyon sonu (200-305 günler arası) olarak 3 dönem olarak ele alınabilir. LAKTASYON VE BESLENME İLİŞKİSİ Erken laktasyon dönemindeki bir ineğin sağlıklı beslenmesi; ineğin laktasyon dönemi boyunca verimliliği bakımından önemlidir. Çünkü erken laktasyon döneminde inek fazla miktarda süt üretebilmek için büyük risk altındadır. Erken laktasyon dönemi doğumu takiben süt veriminde hızlı bir artışın görüldüğü doğumu izleyen ilk 100 günlük süreyi kapsamaktadır. Bu dönemde inekler 305 günlük laktasyon döneminde ürettikleri sütün yanlızca %40-45’ini üretirler. Gebelik süresince uterusun baskısı ile sindirim sistemi kapasitesinde meydana gelen azalma ve doğumun meydana getirdiği stres, ineklerin yem tüketiminin önemli ölçüde azalmasına yol açar. Bu nedenle ineklerin ihtiyaçlarının tükettiği yem ile karşılanması çoğunlukla mümkün olmaz ve inek özellikle enerji ihtiyaçlarını karşılamak için başta yağlar olmak üzere vücut rezervlerini kullanamaya başlar. Bu olaylar sonucunda vücut canlı ağırlığında bir azalma gözlenir ve genellikle inekler bu dönemde kilo kaybederler (%10); oysa süt verimi düşük inekler vücut depolarını daha az kullanılır ve daha kısa bir dönem negatif dengesinde Bir inekte sağım dönemi doğumla kalırlar. Erken laktasyon birlikte başlar ve dönemi sonunda ineklerin yaklaşık 305 gün kuru madde ihtiyacı da devam eder. mastitisli hayvanlar enfeksiyon etkeni Mastitisten dolayı ineklerin erken zamanda elden çıkarılması, süt hayvanı yetiştiriciliği yapılan işletmelerde temel amaç olan yüksek süt verimi ile fertiliteye sahip olan hayvanlardan optimal ölçülerde yararlanmaktır. Zira mastitis şekillenmiş olan özellikle genç ve orta yaşlı hayvanların süt verimleri normalin altına düşeceğinden ve bu hayvanlar aynı zamanda diğer sağlıklı hayvanlar için de bir bulaşma kaynağı olacaklarından dolayı elden çıkarılmaları daha uygun olacaktır. artar, fakat kilo kaybı olmaz. Şayet bu dönemde inekler %10’un üzerinde kilo kaybederler ise bazı metabolik hastalıkların olasılığı artar Canlı ağırlık fazla olan ineklerin genel sağlığı ve fertilitesini etkiler. Bu nedenlerden dolayı, laktasyondaki ineklerin rasyonları protein ve enerji bakımında zengin olmalıdır. Maksimum süt verimine ulaşmak için ineklerin rasyonlarının lifli maddeler, karbonhidrat, sindirilebilir protein ve rumende parçalanmayan protein (by pass protein) ile desteklenmesi gerekmektedir. İneklere verilecek konsantre yem miktarı, doğum öncesi verilen konsatre yeme 500 gr kadar ilave yapılarak kademeli olarak artırımalıdır. Verilecek yemin oranı toplam rasyonun %60’ını geçmemelidir. YEM TÜKETİMİ ANAHTAR ROLE SAHİP İnekler, kuru madde tüketimini için yüksek kaliteli kuru otlar ile beslenmeli, ayrıca bu dönemde büyük rasyon değişikliğinden kaçınılmalı, herhangi bir sindirim sistemi problemleriyle karşılaşmamak için ilk iki hafta rasyonlara kademeli olarak günde 0.5-0.7 kg konsantre yem ilavesi yapılmalıdır. Erken laktayon döneminde protein kritik bir öneme sahiptir; rasyondaki proteinlerin oranı %17-19 olmalıdır. Bu proteinler %30 sindirilebilir, yaklaşık %30-35 rumende parçalanmayan proteinlerden oluşmalıdır. Ayrıca 20 kg üzerinde süt veren ineklerin rasyonlarına her 5 kg’lık süt artışı için %34-50 protein içeren konsantre yemden 0.5 kg eklenmelidir. Bu işlemleri yaparken bazı noktaları da göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Beslenme ile ilgili noktalar > İneklerin sağımdan sonra yemlenmelidir. > Konsantre yemler kaba yemlerden ayrı veriliyorsa, bölümlere ayırarak yani günde bir kaç kere verilmelidir. > İneklerin günlük yem alımı süreleri yaklaşık İNFOVET 108-109 20 saat olacak şekilde planlanmalıdır. > Karma yemden önce hayvanlara yonca verilmeli sabahları ise protein desteği sağlanmalı. > Protein enerji desteği ile yapılmalıdır. > Otlar, selüloz bakımından kontrol edilmeli. > Farklı ot veriliyorsa karıştırılarak verilmelidir. > Eğer yem tüketimi normalin altında ise lifli olmayan karbonhidrat düzeyi,kuru ot büyüklüğü ve su kalitesi kontrol edilmelidir. KURU DÖNEM BESLEMESİ Kuru dönemde ise ilaveten sağlıklı başka bir beslenme programı uygulamak gerekir. Kuru dönemde ineklerin beslenmesi ve bakımı gelecek laktasyon döneminde inekte istenilen süt ve döl veriminin devamlılığı açısından önemlidir. Ayrıca bu dönemdeki beslenme doğum sonrası ketosiz ve hipokalsemi riskini de azaltacaktır. Süt taban fiyatlarını > Doğuma 55-60 gün kala gözden geçirmeli, arpa, buğday ve sağım durdurulur (Mastitis samanın fiyatları tedavisi gerekiyorsa en son yeniden düzenlenmeli Eğer süt inekçiliği yapan çiftliklerde düzgün bir beslenme programı uygulanır ise elde edilen kaliteli sütle ile çiftliklerin ekonomik değerleri artırılır. Tabi ki bu arada hükümetlerin süt yetiştiricilerine destek vermesi gerektiğine yönelik inancım tamdır. Yüksek süt verim düzeyinin sürdürülebilmesi için yem anahtar role sahiptir. Bu İnekler, yem tüketiminde teşvik edilmelidir. Süt veriminin artması için ineklerin bu dönemde kuru maddeye ihtiyaçları vardır. Tükettikleri fazladan her 1 kg kuru maddeye karşılık, 2-2,4 litre fazladan süt üretilir sağımdan sonra, kuru dönemde kullanılan mastitis tüplerinden birer adet meme içine sıkılmak suretiyle sağıma son verilir) > İnek kuruya alındığı günden itibaren iki üç hafta süreyle kesif yem hiç verilmez ve hayvan sadece iyi kaliteli yemlerle beslenir. > Doğuma ortalama bir ay kala yeniden kesif yem verilmeye başlanır. Ancak, bir gün içinde verilecek kesif yem miktarı 3.5-4 kg’ı geçmemelidir. Aksi taktirde hayvan ihtiyaç fazlası enerjiyi yağa çevirerek semirir. Bu dönemde de başta iyi kalite kuru ot ve yonca olmak üzere, en iyi kalitede kaba yemler ineğin önünde devamlı olarak bulundurulur. > Eğer hayvanın kondisyonu normalse (semirmemişse) doğuma 1 hafta ile 10 gün kalana kadar gebe ineğe bir günde verilecek kesif yem miktarı vücut ağırlığının %1.5’unu geçmemelidir (500 kg‘lık bir ineğe en çok 7.5kg kesif yem) > Kuru dönemde, rasyondaki kalsiyum miktarı mutlaka azaltımalıdır. Ca:F oranının 1:1 olması normaldir. > Gebe ineklere bu dönemde vitaminlerin de doğum sonrası fertilitenin devamını sağlamar. Örneğin ß karoten ve A vitamini epitel dokusunun direncini geliştirir. Bu konuları bir bütün içinde değerlendirirsek meme sağlığı açısından çok önemli adımlar atmış oluruz. Süt veren ineklerden sağlıklı süt alabilmek için yukarda açıkladığımız beslenme şartlarına dikkat çektikten sonra sağlıklı süt için sağım öncesi ve sonrası dikkat edilecek hususları da değerlendirmemiz gerecektir. Burada da en önemli olan koruyucu hekimliğin ileri düzeyde olmasıdır. Koruyucu hekimlikteki önemli çalışmalar > Her yetiştirmede kayıt tutulması > Mastitis izleme programı uygulanması > Aşılama programının düzenli yapılması > Bağışıklık sisteminin desteklenmesi > Hayvanların özgeçmişlerinin tutulması Mastitis kontrolündeki kritik noktalar Tank sütünde SHS kaçtır? Aylık klinik mastitis oranı kaçtır? Meme uçlarında yüzük tarzı sertleşme veya yaygın hiperkeratosis var mıdır? Çiftlikte sağım protokolü var mıdır? Sağımcılar eğitimli midir? Meme başının sağım öncesi ve sağım sonrası kurulanması nasıl yapılıyor? Sağım sonrası süt filitreleri inceleniyor mu? Sağım makinesinin vakumu nasıldır? Sağım başlıklarının temizliği nasıldır; sağım öncesi sütün indirilmesi prosedürüne dikkat ediliyor mu? Sağım başlarken strip-cap metodu uygulanıyor mu? Sağım ön teat dip yapılıyor mu? Sütten İNFOVET 110-111 20 GÜNLÜK YEM ALIM SAATİ kültür yapılmış mıdır? Sağım sonrası yemleme yapılarak ineklerin bir saat civarında ayakta kalması sağlanıyor mu? Yetiştiriciliğin yapıldığı yerin iklimi nasıldır? Doğum bölümü nasıldır? Altlık olarak kullanılan materyal nedir? Çiftlikte akıtan suluk, musluk var mıdır? İnekler yatıp kalkmakta zorluk çekiyorlar mı? Çiftlikte klinik mastitis tedavisi nasıl yapılıyor mu? Yapılıyorsa tedaviye ne zaman son veriliyor? Sürüden çıkarma yapılıyor mu? Yapılıyorsa prosedür nedir? Çiftlikte metritis görülme sıklığı nedir? Çiftlikte mastitise karşı aşı uygulanıyor mu? Kuruya ayırma döneminde kuru dönem ilacı ve kuru dönem daldırması kullanılıyor mu? Çiftlikte sinek Sağlıklı süt için sağım aşamasına mücadelesi yapılıyor mu? ve sonrasına dikkat Çiftlikte yem katkı maddesi edip değerlendirmek kullanılıyor mu? çok önemlidir. Erken laktasyon döneminde rasyonların dengeli olması son derece önemlidir, çünkü laktasyon döneminde 7000-9000 kg süt üreten bir ineğin bu verim düzeyine ulaşması ancak dengeli beslenmesiyle mümkün olur. Erken laktasyon döneminde ineklere verilen rasyonlar yalnızca süt veriminde değil, aynı zamanda fertilitesinde de etkilidir. Bu dönemde negatif enerji dengesi bulunan ineklerde doğum ile östrus aralığı ve doğumla birlikte de gebelik aralığı uzar. Bunlara ilaveten erken laktasyon döneminde ketosiz şekillenen ineklerde bu durum meme sağlığını da olumsuz etkiler. KANATLI ÜRETİM Yumurta tavuğu üretim süreçleri Başarılı yumurta tavukçuluğu öncelikle sağlıklı civciv temini ile başlar. Civcivler; güvenilir, sertifikalandırılmış damızlık işletmelerinin kuluçkahanelerinden temin edilmelidir. G ünümüzde tavukçuluk önemli bir endüstri sektörü olmuş ve dev adımlarla ilerlemektedir. Yumurta tavukçuluğu, insan beslenmesinde mükemmel bir gıda olan yumurtanın üretimi açısından çok önemli bir yetiştiricilik faaliyetidir. Çünkü yumurta, anne sütünden sonra insanın ihtiyacı olan tüm besin öğelerini bulunduran tek besin kaynağıdır. Yeni bir yaşamın özü olduğu düşünülecek olursa, besleyici değerinin yüksek olması hiç de şaşırtıcı değildir. Yumurta tüm besinler içerisinde en değerli proteini içermektedir. Sindirilebilirliği yüksektir, tamamına yakını vücut tarafından kullanılmakta ve vücut proteinlerine dönüşebilmektedir. Yumurta başlıca, A, D, E ve B grubu vitaminler olmak üzere diğer vitaminleri de önemli oranda içermektedir. YUMURTA TAVUKÇULUĞUNA BAŞLAMAK (Civciv Dönemi) Başarılı yumurta tavukçuluğu öncelikle sağlıklı civciv temini ile başlar. Civcivler; güvenilir, Tarım Bakanlığı’nca ruhsatlandırılmış ve sertifikalandırılmış damızlık işletmelerinin kuluçkahanelerinden temin edilmelidir. Kümes çevresi ve kümes içi önce temizlenmeli ve atıklar mümkün olduğu kadar uzağa götürülmelidir. Kümes zemini basınçlı su ile yıkanmalı, yoğun dezenfektanlarla dezenfekte Yumurta, anne sütünden sonra edilmeli ve kurutulmalıtüm besin ögelerini dır. Yine kümes ekipmanbulunduran tek ları yıkanıp dezenfekte besin kaynağıdır. İNFOVET 00-00 TAVUKÇULUKTA HİJYEN VE SAĞLIK ÖNLEMLERİnin önemi Özellikle son yıllarda ülkemizde tavukçuluk büyük bir gelişme göstererek bir endüstri haline gelmiştir. Buna paralel olarak bir takım sorunlar ortaya çıkmıştır. Bu sorunları en aza indirebilmek için sağlık ve hijyen koşullarının sağlanması büyük önem arz etmektedir. Tavukçulukta amaç hastalığın kümese girişini önlemek ve sağlıklı sürüler yetiştirmektir. Hastalık çıktıktan sonra yapılan tedavi çıkan bir yangının söndürülmesine benzetilebilir. I7 Civcivler için uygun minimum su ısısı (°C) Tablo 1. Civciv Döneminde Gerekli Sıcaklık Dereceleri Tablo 2. Yumurta Tavukçuluğunda Metrekareye Konacak Civciv Sayısı Yaş (hafta) Civciv seviyesinde sıcaklık (0C) Kümes sıcaklığı C (yerden bir metre yükseklikte) Yaş (hafta) Yerde Kafeste 0-2 40 75 1 32 - 35 27 2-4 30 60 2 32 24 4-7 20 - 3 30 22 4 27 20 5 25 20 6 23 18 0 edilmelidir. Kümes zeminine talaş, saman gibi temiz ve kuru altlık serilmelidir. Kümesin tamamı kapatılarak fumigasyon yapılmalıdır. Mümkünse her parti civciv gelmeden önce bütün duvarlar kireçle badana edilmelidir. Kümesler en az 1-2 hafta boş bırakılmalıdır. Bununla dezenfeksiyon ve tütsüleme ile ölmeyen mikroorganizmaların hayat devrelerini parçalayarak ölmeleri sağlanır. Kümes içerisindeki tüm ekipmanlar, radyan, soba, duy ve ampuller, perde, kablo, havalandırma sistemi gözden geçirilerek onarılmalıdır. Kümeslere Kümes çevresi ve kümes içi önce işi olmayan hiç kimse temizlenmeli ve atıklar sokulmamalıdır. Civcivler mümkün olduğu kadar gelmeden 24 saat önce uzağa götürülmelidir. İNFOVET 114-115 kümes sıcaklığı ayarlanmalı, civciv seviyesinde 32-35 0C derece, kümes sıcaklığı 26-27 0C derece olmalıdır. Civciv döneminde gerekli sıcaklık dereceleri aşağıdaki Tablo 1’de verilmiştir. Kümesin girişine; toplam civciv adedini, ölen civciv adedini, yem tüketimini, aşılamaları, kullanılan ilaçları yazmak için kümes kontrol kartı konmalıdır. Kümeslere gereğinden fazla civciv konulmamalıdır. Buna ilişkin rakamlar Tablo 2’de aşağıda verilmiştir. Civcivler kümese konulduktan sonra, kümes ısısına ve nemine dikkat etmeli, civciv yığılmaları engellenmelidir. Altlık kuru olmalıdır. Kümeste hava cereyanı engellenmelidir. Aydınlatma yeterli olmalıdır. Yemlik, suluk miktarları hayvan sayısına göre iyi ayarlanmalıdır. Bölge şartları ve hastalıklar göz önüne alınarak iyi bir aşı programı yapılmalıdır Civciv kümese alınır alınmaz ilk 3 saatte şekerli su verilir. İçme sularına uygun vitaminler katılır. Civcivlerin ilk haftasında, civciv başına 2 cm suluk kenarı hesaplanır. Civcivler suluklara alıştıktan Civcivlerin geldiği araç dezenfekte edilmiş olmalı. Taşıma yapan personel temiz giyinmiş olmalıdır. Civciv taşıma kutuları işlem bittiğinde hemen imha edilmelidir. Yem de Tarım Bakanlığınca ruhsatlandırılmış yem fabrikalarından temin edilmelidir. İlk 10-15 günlük civcivleri ısı merkezlerinde yemlik ve suluk civarında tutabilmek için her 600-800 civcive 3-3,5 m çapında ve 35-50 cm yüksekliğinde karton ve duralitten daireler hazırlanır. Daireler içine isabet eden alanlarda altlıkların üzerinin kağıtla kaplanması belirli bir süre için yararlıdır. Civciv büyütme daireleri 15 günden sonra kaldırılabilir. KONU KANATLI KANİBALİZM sonra altlığın ıslanmasını ve suyun kirlenmesini engellemek için normal askılı sulukların yükseklikleri ayarlanır. 15 günden sonra civciv başına 2,5 cm suluk kenarı hesaplanmalıdır. Suluklar her hafta fırçalanarak temizlenmelidir. Civcivler geldiğinde su ısısı 17-22 derece civarında olmalı ve taze su temini sağlanmalıdır. Uzun süre bekletilmiş ve bayatlamış su kullanmamaya özellikle dikkat edilmelidir. İlk hafta yemlik olarak plastik, mukavva veya yumurta viyollerini kullanabiliriz. Üçüncü haftadan itibaren yuvarlak yarı otomatik askılı yemlikler veya otomatik yemlikler yükseklikleri ayarlanarak kullanılır. Plastik yemliklerde yemlik başına 50-60 civciv, uzun ve zincirli otomatik yemlik kullanılıyorsa, civciv başına 4 cm yemlik uzunluğu hesaplanmalıdır. KANNİBALİZM VE GAGA KESİMİ Kannibalizm, her yaştaki civciv, piliç ve tavuklar arasında görülen ve yetiştiricilerin asla ihmal edemeyeceği kötü bir alışkanlıktır. Zira, bu durumdaki hayvanlar birbirlerinin kloaka (geri) veya kloakanın hemen altındaki karın bölgelerini, başlarını, parmaklarını, kanat ve kuyruklarını gagalayarak ciddi yaralara yol açarlar. Kannibalizmin başlıca nedenleri şunlardır: Yemlik, suluk ve follukların yetersiz olması, yemin protein ve esansiyel aminoasitler bakımından tamamen noksan veya yetersiz olması, İNFOVET 116-117 birim alana normalden fazla hayvan konulması, sinirlilik ve aşırı heyecan, aşırı sıcaklık, aşırı aydınlatma, yaralı hayvanların sürüden ayrılmaması, bazı tavukların gerilerinin dışarı fırlaması, her türlü stres durumu, sürüde folluk yerine, yere yumurtlamakta direnen hayvan olması, follukların fazla aydınlık olması, hayvanların aç veya susuz bırakılması, çiftleşme sırasında meydana gelen hırpalanma veya yaralanmalar, sadece pelet yem kullanılması, dış parazitlerin yol açtığı yaralar, farklı yaş, ırk ve renkteki hayvanların bir arada tutulması. Kesim için hayvanı tutan kimse, bir elinin başparmağı civcivin başının arkasına, işaret parmağı, eğer sadece üst kesilecekse iki gaga arasına, her ikisi de kesilecekse gırtlağın altına gelecek şekilde sıkıca tutar, diğer eliyle de ayakları kavrar. İşaret parmağının bu şekilde 5 tutulması hayvanın dilini geri çekerek kızgın bıçağın değmesini önler. Her iki gaga da kesilecekse, baş aşağı doğru hafifçe eğilerek alt gaganın daha uzun kalması, üstün biraz kısa kesilmesi sağlanır. Büyütme döneminin 3. haftasından itibaren kümeslerin çok iyi havalandırılması gerekmektedir. Yumurtacı civcivlerin kümes aydınlatılmasında, ilk iki gün tam gün aydınlatma , daha sonra bölgenin enlem duUzun ve zincirli yemlik kullanılıyorsa, rumu, güneş doğuş ve batışı civciv başına 4 cm ile mevsimsel olarak gün yemlik uzunluğu uzunluğu göz önüne hesaplanmalıdır. Kannibalizm birçok faktörün etkisi ile ortaya çıkabilir. En iyisi bunları değişkenleri ortadan kaldırarak kanibalizmin çıkışını önlemektir. Ancak, bir kez görüldükten sonra, gaga kesiminden başka hemen hemen hiçbir çare kalmamaktadır. Normal yetiştirme programında gaga kesimi 6.-9. günlerde yapılmalı, 10.-14. haftalarda hatalı olanlar düzeltilmelidir. Kanibalizm durumlarında hayvanlar kloaka veya kloakanın hemen altındaki karın bölgelerini, başlarını, parmaklarını ve kuyruklarını gagalayarak ciddi yaralara yol açarlar. 6-9 Gaga kesimi gün aralığı KANATLI ÜRETİM Tablo 3. Büyütme ve Gelişme Dönemi Alan İhtiyaçları 6 - 8 hafta 18. hafta sonrası Kafeste yet. Yerde yet. Kafeste yet. Yerde yet. Alan mesafesi 280 cm2 10 piliç/m2 400 cm2 6 tavuk/m2 Yemlik mesafesi 5 cm 5 cm 10 cm 7.5 cm Suluk mesafesi 2.5 cm 2.5 cm 10 cm 4-5 cm Tablo 4. Yemlik Ve Suluk ihtiyaçları 6 - 18 hafta 18. hafta sonrası Nipel Suluk 1 nipel / 6 - 8 piliç 1 nipel / 4 - 6 piliç Yuvarlak suluk 1 suluk / 75 - 80 piliç 1 suluk / 75 - 80 piliç Uzun Yemlik 5 cm / piliç 7,5 - 8 cm / piliç Yuvarlak Yemlik 1 Yemlik / 40 piliç 1 yemlik / 25 - 30 Tavuk alınarak aydınlatma programı yapılır ve uygulanır. Aydınlatmada kullanılan ampuller yerden 2 metre yükseklikte ve her 15 metrekarelik alana 60 wattlık bir ampul hesaplanmalıdır. 1 metrekarelik alana ışık şiddeti 1 watt’ın altına düşürülmemelidir. PİLİÇ DÖNEMİ Piliçler 16-18 haftalar arasında büyütme kümesinden yumurtlama kümeslerine veya kafeslerine aktarılmalıdır. Taşıma, karanlık bir ortamda, serin bir zamanda, hayvanlarda stres oluşturmadan, özenle yapılmalıdır. Streslerden etkilenmemeleri için taşınmadan bir süre önce ve sonra, vitamin verilmelidir. İlk haftadan itibaren başlanarak, yumurta dönemi sonuna kadar mutlaka uygun ebat ve miktarlarda yeme katılarak grit (mozaik taşı) verilmelidir. Grit verilmesi yumurtlama döneminde yem tüketimini %10-15 azaltır. Yumurta verimine etki eden faktörler; uygun çevre, ekipmanlar, aydınlatma gibi faktörlerdir. Büyütme ve gelişme dönemi alan ihtiyaçları ile yemlik ve suluk ihtiyaçları Tablo 3-4’te verilmiştir. Aydınlatma süresi ve yoğunluğunun; tavuklarda yumurta verimi, yumurta ağırlığı, cinsi olgunluk yaşı, canlı ağırlık artışı, embriyo gelişimi, erkeklerde döllenme gücü ve sperma kalitesi üzerine önemli etkileri vardır. Aydınlatma süresinin uzaması, erken cinsi olgunluğa sebep olur. Bu yüzden kış çıkışlarında gittikçe azalan Taşıma, karanlık bir ortamda, serin bir bir aydınlatma programı zamanda, hayvanlarda uygulanmalıdır. ilkbahar stres oluşturmadan, çıkışlarında kısıtlamaya özenle yapılmalıdır. İNFOVET 118-119 gerek yoktur. Örnek bir aydınlatma programı aşağıda Tablo 5- te verilmiştir. Yumurta tavukçuluğunda kümes sistemleri genellikle üç çeşittir; Kalın altlık sistemi, ızgara sistemi, kafes sistemi Bu gün ülkemizde yetiştirilen tüm ticari yumurta sürülerinin yaklaşık %70-80’ni kafeslerde yetiştirilmektedir. Kafes sistemleri diğer sistemlere göre çok avantajlıdır. İster yerde, ister kafeste büyütülmüş olsunlar, piliçler yumurta kafeslerine 16-18. haftalarda nakledilir. Kafes tavukçuluğunda hayvan başına ayrılması gereken alan aşağıda Tablo 6’da verilmiştir. Kafeste yumurta tavukçuluğunun dezavantajları; > Hayvan başına düşen ilk kuruluş masrafları, kafes maliyeti nedeniyle çok fazladır. > Yumurtlama döneminde hayvanlar daha fazla ağırlık artışı sağlasalar da, kemiklerin son derece zayıf olması nedeniyle dönem sonundaki piyasa fiyatları düşüktür. > Özellikle yazın, gübrede fazla miktarda sinek ürer ve sorun yaratır. > Kafes altlarında biriken gübreyi sık sık temizlemek gerekir. > Bazı özel kafes hastalıkları nedeniyle özel yemleme gerekebilir. > Hareketsizlikten dolayı karaciğer yaşlanması ve buna bağlı ölümlere daha sık rastlanır. > Kümeste daha fazla hayvan barındığı için daha güçlü bir havalandırmaya ihtiyaç vardır. > Yumurtlamayanlar düzenli bir şekilde ayıklandığından kafeslerin bir kısmının boş kalmaması için bir miktar yedek tavuk beslenir. Kafeste yumurta tavukçuluğunun avantajları > Birim kümese konan tavuk sayısı diğer kümeslerden 4-5 misli daha fazladır. > Altlık sorunu yoktur. > Yumurtalar daha temizdir. > Fazla dolaşıp enerji kaybetmedikleri için yemden yararlanma daha yüksektir. > Yere yumurtlama yoktur. > Gurk olma hali çok azdır. > Tavuklar ayak altında dolaşmadıkları için bakımları daha kolaydır. > Yumurtalar daha ağırdır. > Ölüm oranı daha düşüktür. > İş gücü gereksinimi, otomasyona bağlı olarak % 50-80 daha azdır. > Tavukların kontrolü, kötü ve düşük verimlilerin ayrılması daha kolaydır. > Gübrenin alta seçmesi ve tavukların birbirleriyle temasının az olması nedeni ile hastalık kontrolü kolaydır. > Kannibalizm daha düşüktür. > Hayvanların kendi yumurtalarını yemelerine ender rastlanır, ayrıca bu alışkanlığı olan hayvanlar kolayca ayıklanır. KANATLI ÜRETİM Tablo 5. Örnek bir Aydınlatma Programı Yaş Günlük ışık saati Yoğunluk Yoğunluk (lux) 1 - 2. gün 20-23 3 - 4 (watt / m2) 20 - 40 3 - 4. gün 20 3 (watt / m2) 20 - 30 19 3 (watt / m2) 20 - 30 7 - 14. gün 19 - 17 2 (watt / m2) 10 - 20 15 - 21. gün 14 - 15 2 (watt / m2) 10 - 20 13 2 (watt / m2) 10 - 20 12 1 (watt / m2) 5 - 10 11 1 (watt / m2) 5 - 10 43 - 49. gün 10 1 (watt / m2) 5 - 10 50 - 98. gün 9 1 (watt / m2) 5 - 10 99 - 105. gün 9 3 (watt / m2) 20 - 30 106 - 112. gün 10 3 (watt / m2) 20 - 30 113 - 119. gün 11 3 (watt / m2) 20 - 30 120 - 126. gün 10 3 (watt / m2) 20 - 30 127 - 133. gün 10,30 3 (watt / m2) 20 - 30 134 - 168. gün 1 / 2 haftalık artırım 3 (watt / m2) 20 - 30 169. gün sonrası 15 - 16 saat 3 (watt / m2) 20 - 30 5 - 6. gün 22 - 28. gün 29 - 35. gün 36 - 42. gün Tablo 6. Kafes tavukçuluğunda hayvan başına ayrılması gereken alan 14. haftaya kadar 18. haftaya kadar 18. haftadan sonra Beyaz yumurtacı ırklar 232 cm2 290 cm2 387 cm2 Kahverengi yumurtacı ırklar 277 cm2 355 cm2 484 cm2 BESLENME Yumurta tavukçuluğunda 1 kg. yumurta için harcanan yem miktarı da 2.1-2.2 kg’ı pek geçmemektedir. Tavukçulukta beslenme, üretimin karlı olabilmesi açısından ayrı bir önem taşımaktadır. Çünkü tavukçuluk işletmelerinde yapılan tüm harcamaların yaklaşık %70’ini yem harcamaları oluşturmaktadır. Yumurta tavukçuluğunda başarılı sayılmak için aşağıdaki kıstaslar önem arz etmektedir. > Tavuk başına yıllık yumurta verimi en az 280 olmalıdır. > 1 kg yumurta için yedirilen yem miktarı 2.02.2 kg olmalıdır. > Yumurtlama döneminde aylık ölüm oranı en çok %1 olmalıdır. > Çok küçük ve satışa uygun olmayan yumurta oranı en fazla %5 olmalıdır. > Kırık yumurtaların oranı %2’yi geçmemelidir. İNFOVET 120-121 Bu hedeflere ulaşabilmek için; > Sürü büyüklüğü ne kadar artarsa kazanç da o kadar artar. > Besin maddelerince iyi dengelenmiş karma yemler kullanılmalıdır. > Kaliteli yumurtalar üretilmelidir. > Pazar şartları iyi takip edilmelidir. > Tavuklar 19 aylık olduktan sonra verim dışı bırakılmalıdır. Özet olarak alınması gereken önlemleri şu şekilde sıralayabiliriz. > Öncelikle kümes yapılacak yerlerin diğer tavukçuluk işletmelerinden, yerleşim alanlarından ve ana yollardan mümkün olduğu kadar uzak olmasına dikkat edilmelidir. Ampuller 2 metre yükseklikte ve her 15 > Kümesler yabani haymetrekarelik alana vanların ve kuşların girişini 60 wattlık bir ampul engelleyecek şekilde hesaplanmalıdır. Civcivler ilk 6 hafta enerji değeri yüksek civciv yemi ile beslenir. 6. haftadan 14. haftaya kadar piliç büyütme yemi ile; 14-18. haftalar piliç geliştirme yemi ile beslenir. 18. haftadan 42. haftaya kadar 1. dönem yumurta tavuk yemi ile beslenir. 2. dönemde civcivlerin en fazla 15 günde tüketilebileceği kadar yem alınmalıdır. Fazla yem alınmamalı, depolanmasına azami gayret gösterilmelidir. Yumurtacı bir tavuğun günlük yem tüketimi 110-125 gr’dır 23 Bir günlük civcivlerin ihtiyacı olan ışık saati AŞILAMA İLE HASTALIK KONTROLÜNÜN ÖNEMİ planlanmalı ve kümesler arasında yeterli mesafe bırakılmalıdır. Çiftliğin etrafı yabani hayvan ve insan girişini engelleyecek şekilde çevrilmen, giriş ve çıkışlar kontrol altında tutulmalıdır. > Kümesler kolay yıkanıp temizlenebilir malzemelerden yapılmalı; ekipmanda buna uygun olarak seçilmelidir. Kümeslerin temizlisi ve dezenfeksiyonu kısaca şöyle yapılmalıdır. > Kümesteki hayvanlar boşaldığı zaman temizliğe altlığın çıkarılmasıyla başlanır. Altlığın etrafa yayılmadan mümkün olduğu kadar kümeslerden uzak bir yerde atılması sağlanmalıdır. Kümes içindeki ekipman da yıkanıp dezenfekte edildikten sonra güneş altında kurumaya bırakılmalıdır. > Kümes ve ekipmanların eksiklikleri ve arızaları da temizlik esnasında onarılmalıdır. > Kümes deterjanlı, dezenfektan katılmış bol su ile yıkandıktan sonra geniş spektrumlu bir dezenfektanla dezenfekte edilmeli kuruyunca da badana yapılmalıdır. > Daha önce temizlenmiş ve dezenfekte edilmiş ekipmanlar da içeriye alınıp, güvenilir bir yerden alınmış temiz talaş serildikten sonra kapı ve pencereler sıkıca kapatılarak fumigasyon tarzı dezenfeksiyon uygulanmalı ve kümesler bu şekilde kapalı olarak muhafaza edilmelidir. Kümes hayvanlar gelmeden önce havalandırmalıdır. > Hayvanlar gelmeden en az 24 saat önce kümesin bütün hazırlıkları ve ısı durumu düzenlenmiş olmalıdır. - Kümeslere konulacak Kümesler kolay yıkanır malzemelerden civcivler güvenilir ve sağlıkyapılmalı, ekipman lı damızlıkçı işletmelerden buna uygun olarak temin edilmeli, kümeslere seçilmelidir. İNFOVET 122-123 aynı yaştaki hayvanlar konulmalıdır. > Girişlerine dezenfektan ve kireç konulmalı, bakıcıların basmadan girişleri önlenmelidir. > Mümkünse her kümesin bakıcısı ayrı olmalı, kümeslerde giymeleri için özel ayakkabı ve elbise verilmeli. > Kümeslere yabancı kişi ve ziyaretçilerin girmesine engel olunmalı, eğer veteriner hekim, ziraat mühendisi gibi teknik elemanların kümese girmesi gerekiyorsa onların da yukarıdaki hijyen kurallarına uyması sağlanmalıdır. > Ölen hayvanlar uzakta açılan derin çukurlara gömülmeli, üzerlerine sönmemiş kireç dökülmeli, en doğrusu yakılarak imha edilmelidir. > Herhangi bir hastalık şüphesi durumunda derhal bölgedeki veteriner hekimlere başvurulmalı, bilinçsizce ilaç kullanılmamalıdır. > Yemler güvenilir yem fabrikalarından alınmalı, boşalan çuvallar ve eski viyoller tekrar kullanılmamalıdır. > Yeni alınan malzemeler dezenfekte edilmeden kümese sokulmamalıdır. > Kümeslere normalden fazla hayvan konulmamalıdır. Aksi halde gagalama, tüy çekme ve diğer stres problemlerinin ortaya çıkacağı hatırdan çıkarılmamalıdır. > Kümeslerdeki suluklar gün aşın yıkanmalı, depolar altı ayda bir temizlenmeli. > Tavukçulukta hastalıklardan korunmanın diğer bir yolu da aşılamadır. Aşılama programı planlanırken bölgedeki veteriner hekime danışılmalı ve bu programa titizlikle uyulmalıdır. Kaynak: Yumurta Tavukçuluğu/Temel Bilgiler: Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tavukçuluk Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Hastalıklardan korunma amacıyla uygulanan aşılar, mutlaka sağlıklı sürülere ve uygun yaşlarda tatbik edilmelidir. Aşılar sıcaklık ve güneş ışınlarından korunmalı, buzdolabında saklanmalıdır. Günü geçmiş aşılar kullanılmamalı, her hayvanın normal dozda aşı olmasına özen gösterilmelidir. Pek çok aşı zayıflatılmış hastalık etkenlerinden oluştuğu için aşılama işlemi bittikten sonra bütün aşı şişeleri imha edilmelidir. Aşılamalar içme suyuna katılarak uygulanıyorsa içme suyunun klor ve dezenfektan maddeler içermemesi gereklidir. civcivler güvenilir ve sağlıklı damızlıkçı işletmelerden temin edilmeli, kümeslere aynı yaştaki hayvanların konulmasına dikkat edilmelidir. Pullu bacak akarları Pullu bacak akarları neden oldukları yoğun irritasyon ve enflamasyon nedeniyle uyuz akarı olarak da bilinir ve ilk olarak 1800’lü yılların orta-geç dönemlerinde belirlenmiş ve tanımlanmıştır. Yazı: Peter Brown, AKA / Tavuk Doktoru Pullu bacak akarları, geçmiş yıllarda ticari kanatlı işletmelerinde saptanmıştır. Daha modern kanatlı yetiştiriciliği sistemlerinin geliştirilmesi dolayısıyla, bu durum artık geçerli değildir. Günümüzde, pullu bacak akarı olgusu sayısının arka bahçe sürülerinde ya da küçük ölçekli sürü koşullarında arttığı görülüyor. Bu artış muhtemelen pek çok küçük sürünün serbest sistemde dolaşmasına izin verilmesi ve dolayısıyla bu zararlıya maruz kalma riskinin daha yüksek olmasından kaynaklanıyor. Daha fazla olgu görülmesine ek olarak, bu sorunla başa çıkma yöntemi konusundaki eğitim eksikliğinin, çağı geçmiş uzaklaştırma ve kontrol yöntemlerini kullanma girişimiyle bir araya gelmesi nedeniyle, daha da ciddi olgular ortaya çıkıyor. Böceğe ilişkin bilgiler Pullu bacak akarının her biri iki kısa bacaktan oluşan dört çift bacağı vardır ve son derece küçük boyuttadır. Mikroskobik büyüklüğü – yaklaşık olarak bir inçin yüzde biri – nedeniyle, söz konusu akarlar çıplak gözle görülemez ve bu da, Pullu bacak akarlarına, sarkoptik enfeksiyonun ciddi hale bir mikroskopik akar gelinceye kadar farkına vaolan Knemidocoptes rılmadan ilerleyebildiğini mutans neden olur. İNFOVET 124-125 Akar gelişiminin dört evresi vardır enfeksiyonu bulgusu çoğunlukla bacak pullarının altta bulunan dermisten uzaklaşarak yukarıya doğru kalkmasıyla başlar, bazen derinin daha içteki tabakasına ilerleyebilir. ifade eder. Dişiler yaklaşık olarak erkeklerin iki katı büyüklüktedir ve her iki cinsiyet de küreoval şeklindedir. Pullu bacak akarı tüm yaşam döngüsünü kanatlılarda tamamlar. Bu akarlar kanatlıdan kanatlıya yakın temas yoluyla yayılır. Kanatlılar arasında yayılma hızı düşüktür ve çoğunlukla bir sürüde yalnızca birkaç kanatlı enfekte olur. Yaşlı kanatlılar bu akara karşı daha hassastır. Bu durum, immün sistem bozukluğundan ve kanatlının genel sağlık durumundan kaynaklanabilir. Akarlar daha sonra bacakların pulları altında kendi yollarını açmak için çalışacak ve bacak pulları altındaki deri tabakalarında tüneller oluşturmaya başlayacaktır. Çiftleşme ve üreme – ayrıca defekasyon ve kuluçka – tamamen bu akarların deri altında oluşturdukları tünellerde gerçekleşir. Akar gelişiminin dört evresi vardır: kuluçka dönemi dört güne kadar devam edebilen İNFOVET 126-127 yumurta evresi; larva evresi; nimfa evresi ve son olarak ergin evre. Bu döngü yaklaşık olarak 21 günde tamamlanır ve süre, kanatlının vücudundaki koşulların yanı sıra kanatlıyı çevreleyen ortam koşullarına bağlıdır. Söz konusu akarların oluşturduğu tünellerden, bakteriler ve mantarlar gibi pek çok farklı hastalık organizması izole edilmiştir. kuluçka dönemi dört güne kadar devam edebilen yumurta evresi; larva evresi; nimfa evresi ve son olarak ergin evre. Bu döngü yaklaşık olarak 21 günde tamamlanır ve süre, kanatlının vücudundaki koşulların yanı sıra kanatlıyı çevreleyen ortam koşullarına bağlıdır. Söz konusu akarların oluşturduğu tünellerden, bakteriler ve mantarlar gibi pek çok farklı hastalık organizması izole edilmiştir. Araştırabilecekleriniz nelerdir? Pullu bacak akarı enfeksiyonu bulgusu çoğunlukla bacak pullarının altta bulunan dermisten uzaklaşarak yukarıya doğru kalkmasıyla başlar, bazen hipodermise ya da derinin daha içteki tabakasına ilerleyebilir. Kontrol edilmeden devam eden enfeksiyonlar, akarların bacaklardaki deriyi tükettikçe bacak dokusunun daha derinlerine doğru kanal açmaya devam etmeleri nedeniyle giderek daha ciddi hale gelecektir. Sonuçta, kanatlıların immün sisteminin akarlara verdiği reaksiyon nedeniyle, deriden krem rengi ile beyaz arasında bir serum (bkz. Şekil 1) sızarak sert, kabuksu bir materyal şeklinde yüzeyde kuruyacaktır. Bu kabuğun ortaya çıkması ciddi bir enfeksiyonu gösterir ve derhal bakım uygulanmaması halinde, sonunda ayak nekrozu olarak bilinen bozukluğa neden olacak şekilde, ayağa giden kan Akarının her biri iki kısa bacaktan oluşan akımını kesecektir. Bu, dört çift bacağı vardır kurumuş serum materyave son derece küçük linden kaynaklanan boyuttadır. enfeksiyon, akarların deriyi tükettikçe bacak dokusunun daha derinlerine doğru kanal açmaya devam etmeleri nedeniyle giderek daha ciddi hale gelecektir. ŞEKİL 1 ŞEKİL 2 Knemidocoptes mutans döngüsü 21 yetersiz kan akımı nedeniyle kanatlının ayaklarının pul pul dökülmesidir. Bu serumun üretilmesi ve sert beyaz bir kabuk halinde kuruyarak sonunda kanatlının ayağı ve bacaklarını kaplaması nedeniyle, enfekte olmuş kanatlılarda topallık ya da yürüme güçlüğü görülebilir. Ciddi olgularda kanatlı eklemlerini bükemez ve sonunda yem yemek ve su içmek için yürümesi olanaksız hale gelir. Akar enfeksiyonunun kontrol altına alınmaması halinde, yem ve su tüketiminin azalması, dolayısıyla daha düşük vücut ağırlığı ve yumurta üretiminin azalması – hatta ölüm – mümkündür. Yapabilecekleriniz nelerdir? Bazı doğal ilaçlar işe yarayabilir; bunları kullandığınızda kanatlıların vücudundaki akarların derhal yok olacağı gibi bir garanti yoktur. Burada esas olan zamandır – akarların ilerlemesini mümkün olduğunca hızlı bir şekilde durdurmanız gerekecektir. Unutmayın: Derhal elimine edilmemeleri halinde, bu akarlar dokuya zarar vermeye devam edecek ve İNFOVET 128 ŞEKİL 3 bu da kanatlının topallamasına ya da vaktinden önce ölmesine neden olabilir. Bir müşterim benimle iletişime geçti; bir damızlık kanatlıda kurtulmaya çalıştığı ciddi pullu bacak akarları vardı ve bu, şimdiye kadar karşılaştığım en kötü olgulardan biriydi. Kanatlıda yalnızca akarlar yoktu; ayrıca mahmuzları ve tırnakları da ciddi şekilde fazla büyümüştü. Şekil 2 ve 3’te önceki ve sonraki durumu görebilirsiniz. Söz konusu kanatlı WD-50 kullanılarak tedavi edilmiş ve fotoğraflarda da görebileceğiniz gibi tedavi başarılı olmamıştı. Müşterime hemen kanatlının bacaklarını yüzde on permetrin çözeltisi kullanarak tedavi etmeye başlamasını ve bacakları bu çözeltiye daldırmasını tavsiye ettim. Bir galon suda yüzde on permetrinden oluşan çözeltiden yaklaşık 1,28 ons ya da 38,5 cc/ml kullanılarak ve kanatlının bacakları kalça kısmına kadar bu çözeltiye tamamen daldırmış şekilde 90 saniye boyunca bekletilerek uygulanan tedavi başarıyla sonuçlandı. Permetrin derinin üst tabakasından emilecek ve kuruduktan sonra geride kalan aktivitesi nedeniyle etkisini sürdürecektir. Permetrin, uygulamanın tamamlanmasından dört ila altı hafta sonra, akarları ortadan kaldıracak şekilde işlev görmeye devam edecektir. İki gün içinde kanatlının bacaklarındaki beyaz kabuk materyalinin tümü kendiliğinden döküldü. Bacaklar (Şekil 4) daha sonra, deri dokusunun tekrar normal yumuşaklığını kazanması için her gün bag balm uygulanarak tedavi edildi. Bu özel kanatlının düzeldiğini ve müşterimin Pullu bacak akarı tüm yaşam döngüsünü çiftliğindeki kümesine geri kanatlılarda tamamlar döneceğini söylemekten ve yakın temas mutluluk duyuyorum. yoluyla yayılır. Pullu bacak akarlarının neden olduğu enfeksiyonun kontrol dışına çıkmadan önce saptanmasını sağlayabilecek bir ipucu: Enfekte olan kanatlı, bu akarların yol açtığı ciddi irritasyon nedeniyle sürekli olarak bacaklarını gagalar. ŞEKİL 4 Akar varlığının erken dönemde saptanması ve etkilenen kanatlıların bacaklarına, tüneklere ve çevredeki bölgelere derhal etkili bir tedavi uygulanması yoluyla başarıya ulaşır. Enfeksiyon fark edildiğinde kanatlının kümesten çıkarılarak izole edilmesi, daha fazla kanatlıda enfeksiyon ortaya çıkmasını önlemeye yardımcı olacaktır.