Yaratıcılık ve İzmir Üzerine
Transkript
Yaratıcılık ve İzmir Üzerine
Ege University Working Papers in Economics 2010 http://www.iibf.ege.edu.tr/economics/tartisma YARATICILIK VE İZMİR ÜZERİNE Neşe Kumral Working Paper No: 10 / 01 May 2010 Department of Economics Ege University Creativity and Izmir Nese Kumral Ege University Department of Economics Izmir/Turkey nese.kumral@ege.edu.tr Abstract According to Richard Florida, who has popularised the concept of creativity in the economics literature, the main three factors that determine regional economic growth are technology, talent, and tolerance (also known as 3T). It is vital for the economic growth of a region that it promotes tolerance via embracing new ideas and cultural diversity, giving emphasis on creativity, and producing value out of differences. In addition, being able to provide a high quality of life to a creative class that can be employed in areas where they can realise their creative potential and talent is crucial. Finally, the presence and density of creative capital is a necessity; which can boost the growth and innovative capacity of the region, create new areas of employment and stimulate production based on high technology. Studies on creativity have increased in countries that seek to receive a bigger share in the global markets and augment their competitiveness and prosperity. These works focus on certain factors that bring about creativity, and they seek to assess creative capacity at the national, regional and municipal levels to suggest policies for their enhancement. Although these studies still require further elaboration, their emphasis on the concept of tolerance and its influence on human creativity enrich the literature on competitiveness and growth. Tolerance or high quality of life do not emerge spontaneously in a region, but can only flourish through the democratic principles of transparency, accountability, participation, representation, constitutionality, and the protection of liberties. Moreover, the capability of a government to scientifically develop and sustain the implementation of long-term policies to create economic value out of regional potentials is of utmost significance. In conclusion, perhaps what is more important than economic success or competitiveness is that the intrinsically human faculty of creativity, which has played a key role in the continuation of human existence, can be helped to flourish to carry on to the following generations through better modes of governance and societies with higher level of tolerance. This is why, as Jean Pierre Changeux puts it: “with the assets of universal scientific knowledge, human beings should make a commitment to use the creative faculties they possess in their brains to give meaning to that which calls out for it the most: humanity itself. It is our responbility to urgently invent an ethical model which breaks the violence, the intolerance, the crimes of our cultural past, and ensures more efficiently survival and well-being for all human lives” (Chanqeux, 2005). 1 YARATICILIK VE İZMİR ÜZERİNE Neşe KUMRAL, Dr. Ege Üniversitesi İktisat Bölümü nese.kumral@ege.edu.tr 1. Giriş Tayvan Ulusal Müzesi’ndeki İmparatorluk Koleksiyonu’nu ziyaret edenler, serginin girişinde bir takım tuhaf objelerle karşılaşırlar: Shang Hanedanlığı kahinlerinin geleceği görmek icin kullandıgı kaplumbağa kabuğu kemikleri. Tunç devrinden, günümüzden yaklaşık bin iki yüz yıl öncesinden kalma bu kaplumbağa kabuğu kalıntıları, kemiğin iç duvarındaki oyuklardan içeri sokulan kızgın çubuklar nedeniyle yüzeye rastgele yayılmıs olağandışı çatlaklara sahiptir. Bu çatlakların içinde, bilinen en eski Çin alfabesiyle yazılmıs, yarık çizgilerine anlam atfeden yazılar vardır. Kahin, askeri seferin sonucu, hasatın nasıl olacağı, bir yakının hastalığı, rüya yorumu vb. gibi konularda soru sorduktan sonra, kemiği yanan bir odunun ucuna tutarak bu çatlakları elde eder ve bunların yönlerini yorumlayarak sorusunun yanıtını çıkartırmış. Bu ilk yazılı kalıntılar insanın anlamı olmayan şeylere anlam verme yeteneğinin çarpıcı bir örneğidir (Chanqeux, 2005; Chanqeux ve Ricoeur, 2002). Merkezi sinir sistemimizin, dış dünyadan kendisi için anlamlı olan sinyalleri seçerek zihinsel temsiller, varsayımlar oluşturan, hipotezler kuran ve bunları kendi başına hiç bir özsel anlam taşımayan dış gerçekliğe yansıtarak, burada test etmeye çalışan, projektif (yansıtıcı) bir sistem olduğu kabul edilmektedir. Oluşturulan varsayımların test edilmesi bir deneme yanılma sürecidir ve bu süreç dış dünyaya ilişkin insanın kendi varlığını sürdürebilme çabasına güç kazandıracak en uygun yorumların yapılması, anlamların kazandırılması buna uygun sinyallerin seçilerek yeni temsillerin, varsayımların oluşturulması ile sürdürülür . Bazen anlamı olmayan şeylere dahi geçmiş deneyimlerine dayanarak anlam verebilir (kaplumbağa kemikleri..). Zihinsel temsiller, varsayımlar oluşturmaya, hipotezler kurmaya ve bunu dış gerçeklikte sınamaya yönelik yansıtma eylemi, insan beyninin yaratıcılığa eğiliminin temelini oluştururur (Chanquex, 2005 ). Bu süreç nedeniyle insan beyni genler tarafından önceden imal edilmiş hazır devrelerden oluşan bir tür bilgisayar gibi düşünülmemektedir. Tersine sinir hücreleri arasındaki bağlantılar, beynin gelişim süreci boyunca aşamalı olarak yavaş yavaş kurulmakta ve yeni doğan organizmanın fiziki, sosyal ve kültürel çevresi ile etkileşimi sürecindeki deneme ve yanılmalarına , yoklama ve sınamalarına , seçimlerine dayalı olarak gelişmektedir. 2 Doğal olarak bu şekilde, beşeri ve sosyal bilimlerle biyoloji arasında son derece verimli bir “ara yüz” ortaya çıkmaktadır: insanın yaratıcılığı. (Chanqeux ve Ricoeur, 2002). Bugün yaratıcı akıl ve yaratıcı faaliyetler konusu nörobiyoloji, psikoloji, sosyoloji, ekonomi, sanat ve kültür ile ilgili olmak üzere çok çeşitli bilim dallarının araştırma konusu haline gelmiştir. Son yıllarda ekonomistler arasında artan bir ilgi görmeye başlayan bu konu özellikle yaratıcılığı yeniliklerin ve girişimciliğin kaynağı olarak kabul eden literatürde önemlidir. Sözkonusu literatüre göre, günümüz küresel piyasalarında bir şehrin, bölgenin veya ülkenin sürdürülebilir bir rekabet gücüne sahip olabilmesi başka bir ifade ile bu piyasalarda sürekli ve kazançlı bir yer edinebilmesi, yenilik geliştirebilme kapasitesi ile ilişkilidir. Yenilikçilik kapasitesi, bir toplumun sahip olduğu kaynakları ekonomik değeri olan ürünlere dönüştürebilme konusundaki yaratıcılığı ile belirlenir. Dolayısıyla bir toplumun yaratıcılık düzeyi ile istihdam ve gelir düzeyi arasında, güçlü bir bağlantı bulunmaktadır. Bu bağlantı nedeniyle bugün, insanın yaratıcılığını belirleyen faktörler (fiziksel, sosyal, kültürel, ekonomik) ve bunların geliştirilebilmesine olanak sağlayan yönetişim modelleri üzerine yapılan araştırmalar giderek artmaktadır. Gelişmiş veya gelişmekte olan bir çok ülke, çeşitli göstergelerden yararlanarak yaratıcılık kapasitelerini ölçmekte, diğer ülkelerle karşılaştırmakta ve bu bilgiler ışığında büyüme politikalarına yön vermektedirler. Bu çalışma, çeşitli ülkelerin kullandıkları göstergelerden yola çıkarak İzmir’in, İstanbul ve Ankara ile birlikte yaratıcılık endeksini oluşturma amacı ile planlanmıştır. Ancak il ve bölge düzeyindeki istatistiki verilerin ülkemizde çok sınırlı olması, bu amacın gerçekleşmesine olanak vermemiştir. Bu nedenle ulaşılabilen ikincil veriler ışığında, İzmir’in yaratıcılık kapasitesi yorumlanmaya çalışılmıştır. 2. Yaratıcı Ekonomi Son yıllarda ulusal ve bölgesel düzeyde ekonomik büyüme ve kalkınma kuram ve politikalarında, yaratıcılık, bilgi (knowledge) ve enformasyona erişimi itici güç olarak gören, yaratıcı ekonomi kavramını öne çıkaran bir yaklaşım önem kazanmıştır. Burada yaratıcılık, yeni fikirlerin geliştirilmesi ve bu fikirlerin, özgün sanatsal ve kültürel ürünler, fonksiyonel tasarımlar, bilimsel buluşlar ve teknolojik yenilikler geliştirmek üzere kullanılması, anlamına gelmektedir. Dolayısıyla yaratıcılığa ekonomik açıdan bakıldığında, girişimciliği teşvik eden, yenilik geliştirme kapasitesini güçlendiren, verimliliği arttıran ve ekonomik büyümeyi hızlandıran bir faktör olarak, görmek mümkündür (UNCTAD, 2008). 3 Ekonomik büyüme ve kalkınmada yaratıcı varlıkları (creative assests) temel alan ve sürekli gelişen yaratıcı ekonomi kavramının içeriğini aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür: • Yaratıcı ekonomi yeni işlerin, mesleklerin ortaya çıkmasını ve bu şekilde yeni gelir oluşumunu ve gelirlerin artmasını ve dış pazarlarda sürekli ve önemli bir pay edinebilme olanağı sağlarken sosyal açıdan dışlanmayı azaltabilme, kültürel farklılıkları ve insani kalkınmayı güçlendirebilme kapasitesine sahiptir. • Özellikle teknoloji alanındaki yaratıcılık, yaratıcı ekonomi kavramı içinde kilit bir unsurdur. • Yaratıcı ekonominin teknoloji, entellektüel varlıklar ve turizme ilişkin hedefleri kapsayan, bunlar ile etkileşim içinde olan ekonomik, kültürel ve sosyal boyutu, bulunmaktadır. • Yaratıcı ekonominin özünde yaratıcı endüstriler bulunmaktadır (UNCTAD, 2008: 4). • Yaratıcı ekonomi geçtiğimiz yüzyılda önemli ölçüde büyümüş ve bu büyüme özellikle son 20 yılda çok hızlanmıştır. Gelişmiş ülkelerin yaratıcı endüstrinde çalışan işgücü, toplam işgücü içinde yüzyıl kadar önce %10, 1950’lerde ise %15’den daha az bir paya sahiptir. Bugün ise işgücünün %25-30’u ekonominin yaratıcı sektörlerinde, bilim ve mühendislik, araştırma ve geliştirme, teknoloji yoğun işler, sanat, müzik, kültür, tasarım ile sağlık, finans ve hukuk gibi işlerin bilgi temelli uzmanlık gerektiren alanlarında istihdam edilmektedir (Florida ve Tinagli, 2004). Yaratıcı endüstrilerin dünya ticareti içindeki payı da giderek artmıştır. 2000 – 2005 yılları arasında yaraıcı mal ve hizmetlerin uluslar arası ticareti, yıllık ortalama %8,7 oranında büyümüştür. UNCTAD verilerine göre 2005 yılında yaratıcı mal ve hizmetlerin dünya ihracatının değeri 424,4 milyar ABD doları düzeyine erişerek dünya toplam ticareti içerisinde %3,4’lük bir pay elde etmiştir. Bu nedenle günümüzde yaratıcı endüstriler, hem gelişmiş hemde gelişmekte olan ülkelerde ekonomik büyüme, istihdam ve sosyal uyumu yeniden canlandırmak için stratejik bir araç olarak görülmektedir. UNCTAD verilerine göre 1996 – 2005 yılları arasında gelişmekte olan ülkelerin yaratıcı mallar ihracatı hızla artarak 51 milyar ABD doları düzeyinden 274 milyar ABD doları düzeyine çıkmıştır (UNCTAD, 2008). Yaratıcı endüstriler genel olarak; merkezini bireysel yaratıcılığın, beceri ve yeteneklerin oluşturduğu ve entellektüel zenginliği yaratacak, artıracak yönde yeni iş alanları açabilecek ve zenginlik yaratabilecek potansiyele sahip olan endüstriler olarak tanımlanabilir. Yaratıcı endüstriler, yaratıcılığı ve entelektüel sermayeyi birincil girdi olarak kullanan mal ve 4 hizmetlerin geliştirilmesi, üretimi ve dağıtımına ilişkin ekonomik faaliyetlerde bulunan endüstrilerdir .Yaratıcı endüstrilere ilişkin diğer bir tanımlama, ekonomik değer yaratabilecek yeni fikirler geliştiren, entelektüel koruma altında olan (patent, telif hakkı, ticari marka ve tasarım) endüstriler, olarak yapılmaktadır (Howkins, 2001). Bu tanımlama itibariyle yaratıcı endüstriler gelişmiş ekonomilerdeki endüstrilerin büyük bir kısmını oluşturmaktadır (Healy 2002). Yaratıcı endüstrilere ilişkin farklı sınıflandırmalar yapılmaktadır. Hemen her sınıflandırma yer alan endüstriler içinde, yazılım, yayımcılık, mimarlık, tasarım, televizyon ve radyo, reklamcılık, film, müzik, sahne sanatları, görsel ve grafik ile ilgili sanatlar, video ve bilgisayar oyunları, moda sayılabilir (UNCTAD, 2008). 3. Yaratıcılığı Belirleyen Faktörler: Yetenek, Teknoloji, Tolerans Yaratıcılık kavramı ekonomi literatüründe Richard Florida tarafından popüler hale getirilmiştir. Florida 2002 yılında yayımladığı “Yaratıcı Sınıfın Yükselişi” adlı kitabında yaratıcı ekonominin yükselişini ve Amerika’nın 1950-2000 yılları arasında sınıfsal yapısındaki dönüşümü incelemektedir. Florida’nın “yaratıcı sermaye teorisine” göre bölgesel ekonomik büyümeyi belirleyen üç önemli faktör, yetenek, teknoloji ve tolerans’tır (technology, talent, tolerance: 3T). Bölgesel ekonomik büyümede toleransın yüksek, yeni fikirlere açık, farklılıkların kabul gördüğü yerlerde yaşamayı tercih eden yaratıcı sınıf ile birlikte, bölgenin yenilikçilik kapasitesini artıran, ileri teknolojiye dayalı üretimi teşvik eden, yeni iş alanlarının ortaya çıkmasını sağlayan ve sonuçta ekonomik büyümeyi hızlandıran yaratıcı sermayenin varlığı ve yoğunluğu çok önemlidir. Teknoloji, yetenek ve tolerans üçlüsü bilgiye dayalı bir ekonomide ulusal ve bölgesel düzeyde ekonomik büyümeyi sağlayan temel unsurlardır. Ekonomik büyüme üzerinde her bir faktör tek başına pozitif, fakat sınırlı bir etkiye sahipken, üçü birlikte olduklarında aralarındaki sinerji nedeniyle çok daha fazla etki yaratmaktadırlar. Yaratıcı insanları çekmek, yenilik yaratmak ve ekonomik büyümeyi teşvik etmek isteyen bir ülke veya bölgenin her üçüne birden sahip olması gerekir” (Florida, 2002). Yetenek (Yaratıcı Sınıf): Bu kavram bir bölgedeki insan sermayesinin varlığını ve yoğunluğunu ifade etmektedir. Genel olarak yaratıcı sınıf kavramı, bir şehir, bölge, veya ülkedeki lisans ve lisans üstü eğitimi almış kişileri kapsamaktadır. Sözkonusu kavramın kapsadığı meslek grupları arasında, bilgisayar ve matematiğin yoğun kullanıldığı meslekler, 5 mimarlık, mühendislik, tıp, eğitim, mesleki eğitim, sanat, tasarım, eğlence, spor ve medya, yönetim, işletme, finans, hukuk, teknik eleman, pazarlama, pazarlama yönetimi sayılabilir. Yaratıcı sınıfın varlığı ve özellikle de heterojen yapısı farklı fikirlerin bir araya gelerek yeni fikirlerin ve bakış açılarının doğmasını, dolayısı ile bölgenin yenilik yaratma kapasitesi dolayısıyla sürdürülebilir rekabet gücünün sağlayabilir. Yaratıcı sınıfın ölçümünde kullanılan göstergeler; • Belirli mesleklerde çalışanların sayısı. (seçilen meslek sınıflamaları ve meslekler çalışmalara göre farklılık gösterse de hepsinde, başka meslek sınıflamalarının yanında Uluslar arası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından mesleklere ilişkin yapılan ISCO-88 sınıflaması kullanılmıştır ve bu sınıflamada meslekler grup 1( managers), grup 2 (professionals), grup 3 (technicians, associate professionals) arasından seçilmiştir. • 25-64 yaş grubu içinde üniversite ve üzeri eğitim almış kişilerin sayısı, • Çalışan bin kişi başına düşen araştırmacı biliminsanı ve mühendis sayısı (Florida ve Tinagli, 2004). Teknoloji: Bir yerin (şehir, bölge, ülke) teknoloji düzeyi belirlenirken kullanılan göstergeler; • Patent sayısı (milyon kişi başına düşen ). Bu değer nüfusun yenilikçilik kapasitesini (gücünü) gösterir. • Yüksek teknolojiye dayalı üretimde patent sayısı . Bu değer sözkonusu bölgedeki yüksek teknolojiye dayalı sanayi kümelerinin (yazılım, elektronik, biyomedikal ürünler, mühendislik hizmetleri) gösterir. İmalat sanayinin yoğunluğunu, boyutunu teknoloji temeline dayalı sınıflaması Ar-Ge yoğunluğuna bağlı olarak yapılmaktadır. Buna göre toplam brüt üretim değeri içinde Ar-Ge harcamalarının payı %5’den fazla olan sektörler yüksek teknoloji, %1.5-5 arasında olan sektörler yüksek-orta teknoloji, %0.7-1.5 arasında olan sektörler orta-düşük teknoloji, %0.7’den olan sektörler ise düşük teknoloji grubu içinde sınıflandırılmaktadır (OECD, 2009). • Ar-Ge harcamalarının Gayri Safi Hasıla içindeki payı (Florida ve Tinagli, 2004). 6 3.3. Tolerans Politik ve toplumsal ortam (siyasi istikrar, hukukun uygulanması, suç oranının düşüklüğü vb.), ekonomik ortam, sosyo-kültürel ortam, sağlık ve sıhhi temizlik (tıbbi alt yapı, kanalizasyon, hava kirliliği), okullar ve eğitim (standart ve uluslar arası okulların bulunabilirliği), kamu hizmetleri ve ulaşım (elektrik, su, toplu taşımacılık, trafik sıkışıklığı vb.), eğlence ve dinlenme (restoran, sinema, tiyatro, spor, vb.), tüketim malları, konut, doğal çevre gibi faktörler bir yerin yaşam kalitesini belirler. Yaşam kalitesi yüksek, bilimsel, ekonomik ve kültürel yaratıcılığa önem veren , insanların kendini ifade edebildiği, kültürel çeşitliliğin, farklılıkların olduğu yerler, toleransın yüksek olduğu yerlerdir. Toleransı ekonomik büyümenin bilinen parametrelerine eklemek, yaratıcı ekonomi yaklaşımının belki de en yenilikçi kısmıdır. Tolerans, ülkelerin ve bölgelerin sahip oldukları yaratıcılık potansiyelini harekete geçirme ve yaratıcı yetenekleri çekme konusunda önemli bir avantaj sağlamaktadır. Tolerans toplumun çeşitliliğe açık olarak gelişmesine ve böylece farklı ekonomik sektörlerde farklı fikirler ile yenilik yaratılmasına katkı sağlamaktadır (Florida ve Tinagli, 2004).. 4. İzmir ve Yaratıcılık “8500 yıllık tarihiyle İzmir, kültürel mirasının zenginliği açısından dünyanın önemli merkezleri arasında yer almaktadır. Dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis tapınağına, antik dönemin Efes, Bergama gibi önemli kentlerine ev sahipliği yapmaktadır. Antik dönemin düşünce dünyasına büyük katkısı olan İzmir aynı zamanda uygarlığın yayılmasında büyük payı olan parşömen kağıdının ilk üretildiği , dönemin en büyük kütüphanelerinden Efes’deki Celcuis kütüphanesi’nin kurulduğu bölgedir. Yine aynı dönemin en önemli iki destanı olan İlyada ve Odesa’nın yazarı Homeros, diyalektik felsefenin kurucusu kabul edilen Heraklit, İzmir’lidir. İzmir yalnızca ticaret ve düşünce anlamında değil dinler ve kültürler açısından da önemli bir liman kentidir. Hıristiyanlığın yayılmasında büyük öneme sahip olan İzmir, İncil’de sözü edilen yedi kiliseden üçüne ve Meryem ana için yapılmış ilk kiliseye ev sahipliği yapmaktadır. İzmir, İslamın Ege ve Balkanlar üzerinden Avrupa’ya açılmasında da önemli bir kent olmuş ve yine ortaçağda Avrupa’dan Anadolu’ya göç eden Musevilerin yoğun bir şekilde yerleştiği bölgelerin başında gelmiştir” (İZKA, 2009a). Kültürel mirasının zenginliği kadar tarım, ticaret, sanayi, turizm gibi farklı ekonomik faaliyetlerde çok uzun yıllar süresince edindiği deneyim İzmir’in aynı zamanda, farklı bilgi türlerine yönelik önemli bir birikime ve yaratıcılık konusunda önemli bir potansiyele sahip olduğunun göstergesidir. 7 İzmir’e ilişkin bazı önemli göstergeler aşağıdaki gibi özetlenebilir. 1. 2008 verilerine göre toplam 3.795.978 kişinin yaşadığı İzmir, İstanbul ve Ankara ile birlikte Türkiye’deki 3 metropol bölge, dünyadaki almaktadır (OECD, 2006). 78 metropol bölge içinde yer İzmir aynı zamanda Türkiye’deki İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması (İBBS) Düzey 2 bölgeleri arasındadır. Bu sınıflamaya göre Türkiye’de 26 bölge bulunmaktadır ve Kalkınma Ajansları bu düzeydeki bölge tanımı esas alınarak kurulmaktadır. 2. 2006 verilerine göre Türkiye’nin toplam gayri safi katma değerinin %42.6’si, İstanbul, Ankara ve İzmir’de yaratılmaktadır. Bu değer içinde İstanbul %27.5’luk pay ile birinci sırada yer alırken, bu bölgeyi Ankara (%8.5) ve İzmir (%6.6) izlemektedir (TUİK, 2010a). Kişi başına gayri safi katma değer yine 2006 yılı verilerine göre İzmir’in 12.099 TL iken, İstanbul’un 14.914 TL, Ankara’nın 13.047 TL’dir. İzmir bu değer açısından İBBS Düzey 2 sınıflaması içinde yer alan 26 bölge içinde 6. sırada yer almaktır (TUİK, 2010b). 3. İzmir üretim değeri, kişi başına düşen gelir, rekabet endeksi (URAK 2009) göstergelerine göre Türkiye’nin en gelişmiş bölgelerden biri olsa da, kişi başına düşen gelir ve verimlilik açısından dünyadaki toplam 78 metropol içinde, İstanbul ve Ankara ile birlikte son sıralarda yer almaktadır (OECD, 2006). 4. Benzer şekilde Avrupa’daki Düzey 2 bölgeleri ve Türkiye’de iller karşılaştırıldığında GSYİH büyüklüğü açısından 2001 yılı verilerine göre 295 bölge arasında 185. sırada yer almaktadır (EUROSTAT, 2001). Avrupa’nın en gelişmiş Düzey 2 bölgesi (Ile de France) ile İzmir bölgesi arasında GSYİH büyüklüğü açısından 36 kat fark bulunmakdır. Kişi başına düşen GSYİH’de Avrupa’daki bölgelerle karşılaştırıldığında İzmir, 295 bölge arasında 255. sırada yer almaktadır. Kişi başına düşen GSYİH’de ilk sırada yer alan Londra ile yaklaşık 7 kat fark bulunmaktadır (İZKA, 2009a). Bir bölgenin rekabet gücü, küresel pazar payında diğer bölgeler ile yaptığı rekabetteki başarısı ile birlikte, yüksek ve sürdürülebilir bir gelir düzeyi sağlayabilme yeteneği olarak tanımlanabilir (Kitson, Martin, Tyler, 2004) Yukarıdaki verilerden yola çıkarak İzmir’in, rekabet gücü olması beklenen düzeyde olmadığı söylenebilir. Bu durum aynı zamanda bir metropol bölge olarak ülkenin büyüme motoru olma fonksiyonunu beklenen düzeyde gerçekleştiremediği veya ülkenin büyümesine potansiyelinin altında katkı sağladığı şeklinde yorumlanabilir. Metropol bölgeler ekonomik büyüme açısından bir ülkenin en dinamik coğrafyalarıdır, başka bir ifade ile ülkenin büyüme motorlarıdır. Bu bölgelerin sahip olduğu 8 bilgi tabanı, bilgiye dayalı üretim yapan, rekabet gücünü yeniliklerden alan, teknoloji sınıflamasına göre yüksek, yüksek-orta teknoloji grubundaki sanayi mallarını üreten firmalar açısından çok önemlidir. Bazı alanlarda hem rekabet eden hem de işbirliği içerisinde olan firmalar, sofistike tedarikçiler, kaliteli yabancı sermaye yatırımları, bilim parkları, geniş akademik bir topluluk, meslek odaları, kalkınma ajansları gibi kurumlardan oluşan sanayi kümelerinin bulunduğu metropol bölgelere ilk aşamada, büyük ölçekte üretim yapan ve katma değeri yüksek ürünler üreten firmalar gelir. Gelen her yeni firma bilgi havuzunun genişlemesine yol açar. Bilgi tabanının genişlemesiyle birlikte bu bilgi tabanına dayalı uygulama alanları artar ve sonuçta yerel endüstriyel faaliyet çeşidi çoğalır. Bir incubator haline dönüşen bu bölgeler özellikle farklı alanlarda faaliyet gösteren ve katma değeri yüksek ürünler üreten KOBİ’lerin kurulması yönünde önemli bir teşvik sağlar. Bu süreç nedeniyle bilgiye dayalı sanayileri ile küresel ölçekte rekabet gücüne sahip metropol bölgeler bir ülkenin büyüme motoru işlevine sahiptir ve bu bölgelerin geliştirilmesi ulusal düzeyde sürdürülebilir büyüme politikasının en önemli araçlarından birisidir (Kumral ,2006). 4.1. İzmir ve Yaratıcı Sınıf: Yaratıcı sınıfa ilişkin göstergerlerden biri yükseköğretim ve üzeri eğitim alanların sayısıdır. İzmirde 3 tanesi devlet üniversitesi olmak üzere toplam 7 üniversite bulunmaktadır; Ege, Dokuz Eylül, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE), Ekonomi, Yaşar, Gediz ve İzmir. Bu üniversitelerde genel olarak bilimin hemen her dalında eğitim veren fakülteler ve yüksek okullar, lisans üstü eğitim veren enstitütüler, araştırma merkezleri bulunmaktadır. Ayrıca İYTE kampüsu içindeki teknoloji geliştirme bölgesi, merkezleri ve EÜ’ne bağlı EÜ ve DEÜ’ne bağlı teknoloji Ege Üniversitesi Bilim-Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi (EBİLTEM), üniversite-sanayi işbirliğini geliştirmek için çalışmalar yapmaktadır. Ege Üniversitesi 2008 yılında TÜBİTAK akademik Ar-Ge desteklerinden en fazla yararlanan on üniversite içinde yer almaktadır ve 2003- 2008 yılları arasında aldığı destek miktarı 31 kat artmıştır (TÜBİTAK). Yükseköğretim ve üzeri eğitim alanların 15 yaş üstü nüfusa oranında İzmir % 10,77 ile Ankara’nın (% 15,45) ardından 81 il arasında ikinci konumdadır. Türkiye ortalaması % 7,9 iken İzmir’in ardından % 10,59 ile İstanbul gelmektedir. Yükseköğretim ve üstü okul mezunu kadınların 15 yaş üstü kadın nüfusa oranında da İzmir % 9,29 ile Ankara’nın (% 13,12) 9 ardından ikinci sıradadır. Ardından % 9,22 ile İstanbul gelirken Türkiye ortalaması % 6,2’dir (İZKA, 2009a). 4.2. İzmir ve Teknoloji İzmir’in teknoloji düzeyi ile ilgili çeşitli kaynaklara dayanarak elde edilmiş verileri aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür. 1. İzmir’de, küme oluşumu potansiyeline sahip 14 sektör bulunmaktadır. NACE sınıflamasına göre bu sektörler; Gıda ürünleri ve içecek imalatı (15), giyim eşyası ve kürk imalatı (18), kimyasal madde ve ürünleri imalatı (24), ana metal sanayi (27), fabrikasyon metal ürünleri imalatı (28), genel makine ve teçhizat imalatı (29), motorlu kara taşıtlar imalatı (34), mobilya ve diğer ürünler imalatı (36), toptan ticaret (51), parakende ticaret (52), karayolu taşımacılığı (60), destekleyici ulaştırma hizmetleri (63), eğlence, dinlenme, kültür ve sporla ilgili faaliyetler (92), diğer hizmet faaliyetleri (93) (İZKA, 2009b). Küme potansiyeli gösteren imalat sanayi grupları teknolojiye dayalı sınıflamaya göre, çoğunlukla düşük ve orta-düşük teknoloji sınıfında yer almaktadır (OECD, 2009) . 2. Bir bölgedeki ekonomik faaliyetlerin içerdiği teknoloji düzeyi ile talep edilen işgücünün nitelikleri arasında pozitif bir ilişki bulunmaktadır. İzmir’de 15 ve üstü yaş grubu istihdamın eğitim durumuna göre dağılımı 2008 verilerine göre, lise altı eğitim %50.6, genel, meslek veya teknik lisen %24.7, yüksek öğrenim %23.4 şeklindedir. Başka bir ifade ile İzmir’deki istihdamın üçte ikisinden fazlası lise ve lise altı eğitim almış işgücünden oluşmaktadır (TUİK, 2010b). 2000 yılı genel nüfus sayımı verilerine göre, İzmir’de ilkokul mezunlarının %23.1’ i imalat sanayinde istihdam edilmektedir. 3. Diğer yandan İzmir’de 15 ve üstü yaş grubun eğitim durumuna göre işsizlik oranlarına bakıldığında 2008 yılı verilerine göre yüksek öğretim mezunları için %18.6’dır. Bu oran hem bir önceki yılın (2007 yılı %18.3) hem de Türkiye değerinin ( 2008 yılı %13.9) üzerindedir. Lise ve lise altı eğitimlilerin işsizlik oranı ise Türkiye oranının altındadır. Lise (genel, teknik veya meslek) mezunları için %26.9 (Türkiye %26), lise altı eğitimliler için % 52.6’dır (Türkiye %57.7) (TUİK, 2009). İmalat sanayi teknolojik yeniliklerin geliştirilmesi, üretime uygulanması, ekonominin diğer faaliyet alanlarına yayılmasında çok önemli bir role sahiptir. Bu nedenle imalat sanayinin yüksek veya yüksek-orta teknolojili dayalı üretim alanlarında uzmanlaşmak, yaratıcı sınıf veya yüksek nitelikli işgücü için istihdam yaratmak, bir çok ülke veya bölgenin 10 büyüme politikalarının en önemli araçlarından birisidir. Yukarıdaki veriler İzmir’in, rekabet gücü ve büyüme konusunda imalat sanayinin yaratabileceği potansiyel katkıdan yeterince yararlanamadığını göstermektedir. 4. İzmir’de teknoloji düzeyi ile ilgili bilgi veren bir diğer çalışma Uluslararası Rekabet Araştırmaları Kurumu (URAK) tarafından yapılmıştır. “İllerarası Rekabetçilik Endeksi 2008-2009” başlıklı bu çalışmada Türkiye’deki 81 ilin rekabetçilik düzeyinin belirlenmesi amacıyla bir endeks oluşturmuştur. Endeks değerlerine göre en yüksek rekabet gücüne sahip il, İstanbul’dur (84.04). Ankara (48.58) ikinci sırada, İzmir (42.23) ise üçüncü sırada yer almaktadır. Rekabet gücü endeksi dört ana alt değişkenin birleşiminden oluşmaktadır; • Beşeri sermaye ve yaşam kalitesi, • Markalaşma becerisi ve yenilikçilik, • Ticaret becerisi ve üretim potansiyeli, • Erişilebilirlik. İzmir’in teknolojik yenilik geliştirme kapasitesi konusunda, Markalaşma Becerisi ve Yenilikçilik değişkeninin göstergeleri önemli bilgi vermektedir. Bu değişkenin göstergeleri ilin son 5 yıla ait ortalama; Patent tescil sayısı, marka tescil sayısı, faydalı model tescil sayısı ve endüstriyel tasarım tescil sayısı’dır. Markalaşma Becerisi ve Yenilikçilik değişkenine göre, İstanbul (100), Ankara (25.52), Bursa (21.81), Konya (16.44), Kayseri (16.30), Gaziantep (14.34), Kocaeli (14.15), Denizli (13.33), Antalya (13.28), Eskişehir (12.57), Trabzon’dan (11.47) sonra İzmir (11.31), gelmektedir. Aynı değişkenin 2007-2008 verilerine göre 9. sırada yer alan İzmir, 2008-2009 değerine göre 12. sıraya gerilemiştir. Bu göstergelerin hepsinde, İstanbul ilk sırada yer almaktadır (URAK, 2009) 5. Bir bölgenin teknolojik yenilik geliştirme kapasitesine ilişkin önemli bir diğer gösterge, milyon kişi başına düşen patent sayısıdır (yenilik endeksi) Buna göre milyon kişi başına patent tescil sayısı açısından İzmir (5.43), Türkiye (6.28), İstanbul (19.43) ve Ankara’nın (11.18) gerisindedir (Türk Patent Enstitüsü, 2009). 6. Teknolojiye ilişkin bir diğer gösterge Ar-Ge harcamalarıdır. Ancak ülkemizde il bazında veri bulunmamaktadır. Bu nedenle İzmir’in Ar-Ge harcamaları ve bunların dağılımına ilişkin bir veri sunulamamıştır. Bunun yerine Ar-Ge ve yatırım indirimden yararlanan firmalara ilişkin bilgilere yer verilmiştir. Bir firmanın yenilik geliştirmek için ayırdığı kaynak ve emek (proje adedi, özel eğitimler, bu amaçla tedarik edilen ekipman vb.), rekabet gücü açısından çok önemlidir. 11 Firmanın veya sektörün devletin sağladığı Ar-Ge indirimlerinden ne ölçüde faydalandığı, önemli Ar-Ge projelerine ne ölçüde kaynak ayırdığının bir göstergesidir. 2006 ve 2008 yıllarında İzmir’deki firmaların Türkiye toplamı içinde Ar-Ge indirimlerinden yararlanma oranı, 2006’da %0,58, 2008’de ise %2,56’dır. Bu değer istihdam oranı, faaliyet gösteren firma sayısı, toplam satış değeri ve ihracat değeri ile kıyaslandığı zaman İzmir için çok düşük kalmaktadır. İzmir’de Ar-Ge indirimlerinden en çok yararlanan sektörler; Genel makine ve teçhizat imalatı sektörü (%34,87), diğer iş faaliyetleri sektörü (%16,38), kimyasal madde ve ürün imalatı sektörü (%12,92), bilgisayar sektörü (%9,61), diğer elektrikli makine ve teçhizat üretimi (%8,69). Bu sektörler, Ar-Ge indirimden yararlanan toplam 17 sektör içinde, toplam Ar-Ge indirimlerinin %82,47’sini almaktadır” (İZKA, 2009b). 4.3. İzmir ve Tolerans İzmir’in tolerans düzeyine ilişkin elde edilen veriler ışığında aşağıdaki yorumları yapmak mümkündür. 1. Metropol bölgeler için rekabet gücü kadar önemli diğer bir konu, yaşam kalitesidir. Rekabet gücü ve yaşam kalitesi bir madalyonun iki yüzü gibidir. “Yaşam kalitesi yüksek bir yer olabilmek için gerekli koşul, şehirlerin rekabet gücünün yüksek olmasıdır. Rekabet gücünü belirleyen en önemli faktörlerinden birisi , şehrin yaşam kalitesidir”. Metropol bölge yöneticilerinin rekabet gücü, sosyal uyum ve yaşam kalitesine yönelik politikalardan dengeli bir kombinasyon oluşturması, büyüme, kalkınma ve yeniden dağıtım politikaları arasında çok hassas bir denge kurması gerekir. Metropol yönetişimine ilişkin tek bir model tanımlamak mümkün değildir. Ancak, demokratik yönetişimin temel ilkelerini oluşturan şeffaflık, hesap verebilirlik, katılım, temsil, anayasaya uygunluk ve temel özgürlüklerin korunması gibi ilkeler ile birlikte metropol bölgenin çekiciliğini ve yaşanabilirliğini arttıracak yönde yüksek yaşam kalitesinin sağlanması, günümüz metropol bölge yönetişim modellerinin ortak yanıdır (OECD 2001, OECD 2004). “İllerarası Rekabetçilik Endeksi 2008-2009” başlıklı çalışmada İzmir’deki yaşam kalitesine ilişkin veriler yer almaktadır. Endeks değerini belirleyen 4 alt değişkenden bir tanesi, beşeri sermaye ve yaşam kalitesidir. Bu değişkenine göre, Ankara (66.88), İstanbul (61.19), Eskişehir’den (47.19) sonra İzmir (40.24) dördüncü sırada yer almaktadır. Bu değişkeni olusturan göstergeler; İlde kişi başına öğretim üyesi ve elemanı sayısı, ildeki bir yüksek öğrenim programından mezun olan kişi (yüksek lisans dahil) sayısı, ildeki bir doktora programından mezun kişi sayısı, kişi başına uzman hekim sayısı, mesleki ve 12 teknik liseden mezun kişi sayısı, ÖSS başarı oranı, kişi başına hastane yatağı sayısı, kişi başına otomobil sayısı, kişi başına mevduat, kişi başına cezaevine giren hükümlü sayısı, şehirleşme oranı, kişi başına alışveriş merkezi metrekaresi, beş yıldızlı otel yatak kapasitesi, kişi başına mesken elektrik tüketimi’dir. Yaşam kalitesine ilişkin bilgi verebilecek ve endeks değerini oluşturan değişkenlerden biri de erişilebilirlik’dir. Bu değişkene göre, İstanbul’dan (87.33) sonra sırasıyla İzmir (78.39) , Tekirdağ (75.90) , Kocaeli (68.56), Ankara (65.58) gelmektedir. Sahip olduğu kara, deniz, hava ulaşım olanakları ve coğrafi konumu nedeniyle İzmir erişilebilirlik değişkeni ikinci sırada yer almaktadır. Bu değişkeni oluşturan göstergeler; kişi başına ADSL üyeliği, kişi başına sabit telefon kullanıcı sayısı, haberleşme ve ulaşım sektörü kamu yatırımı, ilde kilometre kareye düşen bölünmüş yol uzunluğu, kilometre başına düşen araç sayısı’dır (URAK, 2009). Bu değerlere göre İzmir, Türkiye’nin yaşam kalitesi bakımından en yüksek illerinden biridir. İstanbul ise rekabet gücü endeksi en yüksek ildir ve aynı zamanda bu endeksi oluşturan 4 alt değişkenden 3 tanesinde (markalaşma becerisi ve yenilikçilik, ticaret becerisi ve üretim potansiyeli, erişilebilirlik) birinci sıradadır. Beşeri sermaye ve yaşam kalitesi değişkeninde Ankara birinci, İstanbul ikinci sıradır. 2. İstanbul, yaşam kalitesine ilişkin uluslar arası bir kurum tarafından yapılan çalışmanın 2009 yılı sonuçlarına göre, 215 şehir içinde 121. sıradadır. 2008 yılı sonuçların da ise 114. sırada yer almaktadır. Politik, toplumsal, ekonomik , sosyo-kültürel ortam, sağlık ve sıhhi temizlik, eğitim, kamu hizmetleri ve ulaşım , eğlence ve dinlenme, tüketim malları, konut, doğal çevreye ilişkin verilerine dayalıdır (Mercer, 2009). Bu çalışmada kullanılan göstergeler URAK tarafından yapılan çalışmanın göstergelerinden daha kapsamlıdır. Ancak her iki çalışmada da benzer göstergeler kullanılmıştır. Kısacası ulusal ölçekte değerlendirildiğinde İstanbul rekabet gücü ve yaşam kalitesi açısından en üst sıralarda yer almasına rağmen, uluslar arası ölçekte orta sıralarda yer almaktadır. İzmir için de benzer bir değerlendirme yapılabilir. 3. İzmir’de yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen önemli faktörlerden birinin, aşırı nüfus yoğunluğu olduğu söylenebilir. 2006 verilerine göre AB’de nüfus yoğunluğu verilerinin yayınlandığı 197 Düzey 2 bölgesi bulunmaktadır. AB İstatistik Ofisi (EUROSTAT) verilerine göre İzmir, 2006 yılında 197 Düzey 2 AB bölgesi arasında nüfus yoğunluğu bakımından 32. sıradadır ve en yüksek nüfus yoğunluğuna sahip bölgeler grubu içinde yer almaktadır. İzmir sadece AB bölgeleri içinde değil Türkiye’de de nüfusun en yoğun 13 ve bu yoğunluğun artma eğiliminde olduğu iller ve Düzey 2 bölgeleri arasında yer almaktadır. 2008 verilerine göre nüfus yoğunluğu Türkiye’de 93, İzmir’de 316’ya ulaşmıştır. Bu verilerin ışığında İzmir’in, ulusal ve uluslararası düzeylerde oldukça yüksek bir nüfus yoğunluğuna sahip olduğu söylenebilir. Bu durum özellikle sağlıklı kentleşme, toplum sağlığı, ulaşım, acil durum ve afet yönetimi gibi konularda kapsamlı politikaların uygulanmasını gerektirmekte, politikaların yetersizliği durumda ilin yaşam kalitesini çok olumsuz etkilemektedir (İZKA, 2009a). 4. İzmir’de nüfusun bu ölçüde yoğun olmasının en önemli nedeni olarak, iç göç gösterilebilir. Çünkü İzmir’deki doğurganlık hızı Türkiye’ye oranla oldukça düşüktür. 2000 genel nüfus sayımı verilerine göre Türkiye’deki doğurganlık hızı 2,53 iken İzmir’de 1,75 düzeyindedir (TÜSİAD, 2008). TÜİK’in verilerine göre 2007-2008 döneminde net göç bakımından İzmir (27,2 bin kişi) ülke sıralamasında Antalya (36,2 bin), Bursa (35,6 bin) ve Ankara’nın (30,6 bin) ardından en çok göç alan dördüncü ildir. Bu verilere göre 2007-2008 döneminde Türkiye’de göç edenlerin % 5,1’i İzmir’e göç etmektedir. Bu yoğun göçün yaklaşık üçte biri Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgelerinden yapılmaktadır (TUİK, 2009). İzmir’e yapılan göç, eğitim, sağlık gibi temel kamusal hizmetlere erişimi sınırlamakta, kentleşme, toplumsal bütünleşme, kentlilik bilinci, nüfus, istihdam, yoksulluk gibi temel başlıklar altında mevcut yapıyı zorlamaktadır. İzmir’de göç olgusunun bir bütün olarak etkin biçimde yönetilebilmesi için konuya yönelik spesifik çalışmaların yapılması gerekmektedir. Böylelikle göç olgusunun eğitim, sağlık, istihdam, kentleşme, kentlilik bilinci gibi temel başlıklar üzerinden toplumsal bütünleşmeyi destekleyecek ve yaşam kalitesini olumlu yönde etkileyecek şekilde yönetilebilmesi olanaklı olacaktır (İZKA, 2009a). 5. İzmir’de yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen bir diğer önemli faktör, gelir dağılımındaki adaletsizliktir. İzmir’de hanehalkı gelirlerinin %20’lik dilimlere göre dağılımı 2003 verilerine göre; En fakir %6.60, fakir %10.80, orta %15.20, zengin %22.10, en zengin %45.30 şeklindedir. Başka bir ifade ile nüfusun %40 gelirin %67.40’ı alırken, nüfusun %60’ı gelirin %32.6’ı almaktadır. 1994 ve 2003 yılları arasındaki gelir dağılımına bakıldığında İzmir’de ciddi bir iyileşme görülmemektedir. Bu adaletsizlik ülke geneli ile benzerlik göstermektedir. Türkiye’deki gelir dağılımı adaletsizliği, yaşanan ekonomik krizler ve uygulanan yapısal uyum programları ile daha da derinleşmiş olup, 2001 yılı sonrasında ulaşılan yüksek büyüme oranlarıyla düzelme gösterse de hâlâ AB ortalamasının gerisindedir. 2003 yılı verilerine göre Türkiye (0.42), Gini katsayısı 14 karşılaştırmasında hem AB-25, hem AB-15 ortalamasından hatta ortalamaya en uzak olan Portekiz’den (0.37) bile yüksek bir değere sahiptir (İZKA, 2009a). Sonuç Yaratıcılık kavramını ekonomi literatüründe popüler hale getiren Richard Florida’ya göre bölgesel ekonomik büyümeyi belirleyen üç önemli faktör; yetenek, teknoloji ve tolerans’dır (technology, talent, tolerance: 3T). Bölgesel ekonomik büyümede, yaşam kalitesi yüksek, yeni fikirlere açık, kültürel farklılığa, yaratıcılığa önem veren, farklılıklardan ekonomik değer yaratabilen başka bir ifade ile toleransın yüksek olduğu yerler ile bu bölgelerde yeni, yaratıcı fikirlerini hayata geçirebilecek işlerde çalışabilen, yüksek yaşam standardı elde edebilen yaratıcı sınıf ve bölgenin yenilikçilik kapasitesini arttıran, ileri teknolojiye dayalı üretimi teşvik eden, yeni iş alanlarının ortaya çıkmasını sağlayan ve sonuçta ekonomik büyümeyi hızlandıran yaratıcı sermayenin (ileri teknoloji) varlığı ve yoğunluğu çok önemlidir. Bugün küresel piyasalarda daha fazla pay edinerek, rekabet güçlerini ve refah düzeylerini artırmak isteyen ülkelerde yaratıcılık üzerine yapılan çalışmalar artmıştır. Bunlar kısaca yaratıcılığı belirleyen faktörler ve bu faktörler açısından ülke, bölge, şehir düzeyinde kapasitenin belirlenmesi ve bunun geliştirilmesi sağlayacak politikalar üzerinedir. Bu çalışmaların henüz daha geliştirilmeye ihtiyacı olsa da çok vurguladıkları tolerans kavramı ve bunun insanın yaratıcılığı üzerindeki etkisi konusu, rekabet gücü, büyüme ile ilgili literatüre zenginlik kazandırmaktadır. Tolerans veya yüksek bir yaşam kalitesi elde edebilme bir bölge veya ülke için kendiliğinden değil, ancak demokratik yönetişimin temel ilkelerini oluşturan şeffaflık, hesap verebilirlik, katılım, temsil, anayasaya uygunluk ve temel özgürlüklerin korunması gibi ilkeleri benimsemiş, bölgenin sahip olduğu potansiyel kaynaklardan ekonomik değer yaratabilecek bilime dayalı uzun dönemli politikalar geliştirebilen, uygulayabilen, bunun sürekliliğini sağlayabilen yönetim anlayışıyla mümkündür. Özetle, ekonomik başarı veya rekabet gücü kazanmanın ötesinde daha önemli olan bir konu, insanın doğasında bulunan ve milyonlarca yıldır insanın varlığını sürdürebilmesinde anahtar rol oynayan yaratıcılık yeteneğinin daha milyonlarca yıl bu rolünü sürdürebilmesi, daha iyi yönetim modelleri ve toleransın daha yüksek olduğu toplumların yaratılabilmesi ile mümkün olmasıdır. Bu nedenle Jean Pierre Changeux ‘nün de belirttiği gibi, “Evrensel bilimsel bilgi hazinesiyle insanoğlu, en fazla anlamlandırılmaya muhtaç olan şeye, insanlığın kendisine anlam verebilmek için beynindeki yaratıcı yetenekleri kullanmaya girişmelidir. Şiddetle, hoşgörüsüzlükle, kültürel geçmişimizin suçlarıyla bağları koparan ve 15 tüm insanların yaşamının daha iyi olması ve daha etkin biçimde sürdürülmesini sağlayan “etik bir modelin”acilen bulunması bizim sorumluluğumuzdur” (Chanqeux, 2005). Kaynakça • Changeux, J.-P. , Ricour,P. (2002), What Makes Us Think. Princeton University Press, second printing. • Changeux, J.-P. (2005), ‘Creation, Arts and the Brain’, J.P. Changeux, A.R.Damasio, W.Singer, Y.Christen (der) Neurobiology of Human Values içinde, Springer, New York. • Florida, R. , Tinagli, I. (2004), Europe in the Creative Age, Carneige Hall Software Industry Centre, DEMOS. • Florida, R. (2002), The Rise of the Creative Class, Basic Books, New York, London. • İzmir Kalkınma Ajansı (2009a), İzmir Mevcut Durum Analizi, İZKA yayını, İzmir. • İzmir Kalkınma Ajansı (2009b), İzmir İli ve İlçelerinin Kümeleme Stratejilerini Geliştirmeye Yönelik İstatistiksel Analiz Çalışması Sonuç Raporu , İZKA yayını, İzmir. • Kitson, M., Martin, R. ve Tyler, P. (2004). “Regional Competitiveness:An Elusive yet Key Concept?”. Regional Studies. 38(9): 991-999. • Kumral, N. (2006), “Bölgesel Rekabet Gücünü Artırmaya Yönelik Politikalar”, TEPAV, 1. Bölgesel Kalkınma ve Yönetişim Sempozyumu, Çok düzeyli yönetişim. 7 – 8 Eylül 2006, ODTÜ, Ankara • OECD (2001), Cities for Citizens, Improving Metropolitan Governance, Paris. • OECD (2004), New Forms of Governance for Economic Development, Paris. • OECD (2006), Territorial Reviews, Competitive Cities in the Global Economy,Paris. • OECD (2009), OECD Science, Technology, and Industry Scoreboard 2009, Paris. • TÜSİAD, 2008: Türkiye’de Bölgesel Farklar ve Politikalar, TÜSİAD Yayınları, İstanbul . • Türkiye İstatistik Kurumu (2009), Bölgesel İzleme Göstergeleri TR31 İzmir 2008, TUİK, EBSO, İTO, İzmir. • Türkiye İstatistik Kurumu (2010a), Ocak Haber Bülteni, TUİK, İzmir. 16 • Türkiye İstatistik Kurumu (2010b), Sayılarla İşgücü Türkiye- İzmir, TUİK İzmir Bölge Müdürlüğü, İzmir. • UNCTAD (2008), Creative Economy Report 2008, United Nations. • URAK (2009), İllerarası Rekabetçilik Endeksi 2008-2009, Uluslar arası Rekabet Araştırmaları Kurumu , Deloitte, İstanbul. • http://www.mercer.com/qualityofliving • http://www.turkpatent.gov.tr • http://www.tubitak.gov.tr/ 17