Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi Bahar
Transkript
Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi Bahar
Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi Bahar 2015 - 1 (1) TARİHÎ METİNLERİN ÇEVİRİSİNDE KARŞILAŞILAN ZORLUKLARA LİTVANYA TATARLARINA AİT ESERLERDEN ÖRNEKLER Doç. Dr. Galina MİŞKİNİENE* ÖZET Makalede, Arap harfleriyle Slav dillerinde yazılmış Litvanya Tatarlarına ait metinlerin tercüme sorunları ele alınmaktadır. Litvanya Tatarlarına ait el yazmaları geleneği XVI. yüzyılda başlayıp XX. yüzyıla kadar sürmüştür. Arap ve Türk dillerine ait metinlerin çevirisinde özellikle dinî terminolojide birtakım zorluklarla karşılaşılmıştır. Terimlerin çoğu sadece doğrudan kopyalanmamış, aynı zamanda Slav dillerinin (Beyaz Rusça ve Lehçe) fonetik ve morfolojik sistemlerine de uyarlanmıştır. Arap harfleriyle Slav dillerinde yazılmış olan Litvanya Tatarlarına ait metinlerin bir taraftan Rusça, Beyaz Rusça ve Lehçe gibi akraba dillere, diğer taraftan Litvanca ve İngilizce gibi diğer dillere çevirisi, bu metinlerin anlaşılmasına ve lengüistik analizinin yapılmasına imkân sağlayacaktır. Slav dilinde yazılan bu metinlerin diğer dillere çevirisi, aynı zamanda metinlerde olan ‘kara lekeler’in (bilinmeyen yerlerin) anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Böylece hazırlanan metinler okuyuculara metinlerin yapısını ve içindekileri daha net bir şeklinde göstermektedir. Akraba bir dile yapılan metin çevirisi, yüzyıllar boyunca metinde olan değişiklikleri açıkça gösterebilmektedir. Akraba olmayan bir dile yapılan metnin çevirisi ise pragmatik hedefin gerçekleştirilmesinde bir adım sayılmaktadır. Çünkü böylece tercüme edilen metin, benzer metinlerin de dikkate alınmasıyla, lengüistik analize hazır olmaktadır. Anahtar Kelimeler: Litvanya Tatarları, El Yazmaları, Arap Dili, Türk Dili, Tercüme, Sorunlar The Problems of Historical Manuscripts Translation on the Examples of Lithuanian Tatar Manuscripts ABSTRACT Article analyses the problems of Lithuanian Tatar manuscripts, which are written in Slavic languages, but in Arabic script, translation from Arabic and th Turkish languages. Lithuanian Tatar manuscript tradition was born in the 16 * Litvan Dili Enstitüsü - Vilnius / LİTVANYA 35 Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi Bahar 2015 - 1 (1) th century and last till the 20 century. Translation from Arabic and Turkish languages to unrelated (Belarussian and Polish) languages encountered with religion terminology translation difficulties. Most of the terms are not only copied as loan translation but also are adapted to Slavic phonetic and morphology. Translation of Lithuanian Tatar manuscripts, which are written in Arabic script, to contemporary Belarussian and Polish languages and to Russian, Lithuanian, and English languages allows to comprehend the text and to accomplish linguistic analysis of it. Translation into another language clarifies “dark places”, which exist in the original source. Thus allows the reader to understand the content of the text with all features of its structure. Furthermore, translation into contemporary Belarussian and Polish languages helps to reveal the evolution of the language. Finally, during translation to languages according to their consanguinity level linguistic interpretation of similar texts measure could be applied. Key words: Lithuanian Tatars, manuscripts, Arabic language, Turkish language, translation, problems. Giriş Litvanya Tatarları1 arasında Arap harfleriyle Slav dillerinde (Beyaz Rusça ve Lehçe) eser yazma veya tercüme yapma geleneği 16. yüzyılın ikinci yarısında doğmuş ve 20. yüzyıla kadar devam etmiştir. Çünkü Litvanya Tatarları beraberlerinde getirdikleri ana dillerini 16–17. yüzyıllardan itibaren unutmaları nedeniyle, Kur’an tefsirleri, dua ve ilmihaller gibi dinî kitapların çevrilmesine ihtiyaç duymuşlardır. Böylece Arap harfleriyle Beyaz Rus ve sonraları Leh dilinde yazılmış Litvanya Tatarlarına ait el yazmaları geleneği meydana gelmiştir. Tatarların sayılarının az olması, vatanlarından uzak kalmaları, Hristiyan kadınlarla evlenmeleri, sosyal durum farklılıkları, ibadetlerini yerine getirmek amacıyla ortak bir dil kullanmamaları gibi sebepler, dillerini kaybetme sebeplerinin en önemlilerindendir. Bu yüzden Tatar Türkçesinin yerini zamanla Slav dilleri almıştır. Böylece Litvanya Tatarlarının dili yerini, tarihsel olarak ilk önce Beyaz Rusçaya sonraları ise Lehçeye bırakmıştır. Litvanya Tatarları, ana dillerini unutup yabancı dilleri kullanmaya başladıktan sonra Arapça, Çağatay Türkçesi, Osmanlı Türkçesi ve Kırım Türkçesi ile yazılmış dinî kitapların tercümesine ihtiyaç duymuşlardır. 36 Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi Bahar 2015 - 1 (1) Litvanya Tatarlarına ait el yazmalarının türleri değişiktir. Bunlar arasında Slav dillerine çevrilen, edebiyat ve dil bakımından çok değerli Kitab, Tefsir, Hamail ve Tecvit türünde eserler de bulunmaktadır. Kitab türünün içinde Hz. Muhammed hakkında değişik hikâyeler, İslam âdetleri, imanla ilgili bilgiler ve törenlerin tasviri, Müslümanların vazifeleri, bazı yerlerde İncil efsaneleri, ahlaki ve serüven hikâyeleri yer almaktadır. Hamail türünün içinde çeşitli dualar ve törenlerin dışında İslam tarihi, rüya yorumu, çeşitli hastalıkların tedavisi ve büyü gibi konulara rastlamaktayız. Kur‘an tefsirleri pek az sayıdadır. Günümüze ulaşan tefsir sayısı on nüsha civarındadır. Günümüze ulaşan ve hemen hemen her Tatar ailesinde bulunan el yazması, Kur‘an'dır. Litvanya Tatarlarına ait bu tür el yazmalarının incelenmesi çalışmaları, 19. yüzyılda başlamıştır. Şimdilik bu araştırma dalına “kitabistik dalı” denir. Arap harfli Beyaz Rusça, Lehçe, Arapça, Osmanlıca, Çağatayca ve Kırım Türkçesi ile yazılmış bulunan bu metinler günümüze kadar değerini kaybetmemiş, fakat onların anlaşılmasında zamanla zorluklar ortaya çıkmıştır. Defalarca kopyalanmış olmaları nedeniyle bu el yazmalarında imla, üslup, düzeltme hataları gibi problemlerin ortaya çıktığı görülmektedir. Zaten bu tür el yazmalarında baştan beri en az iki tabakadan oluşan hatalar bulunmaktadır. İlk önce Arapçadan Türkçeye ve sonra Türkçeden Beyaz Rusçaya ve Lehçeye çeviri yapıldığından bir sürü hata bulunmaktadır. Arap harflerinin kullanılmış olması da bir başka hata tabakasına sebep olmuştur. Ayrıca üslup bakımından da bazen eserlerin içeriğinin anlaşılamaması ve cümlelerin özelliği, metindeki ek hatalara neden olmaktadır. Bu nedenle, bu konuda uzman olmayanlar için Arap harfleriyle Slav dilinde yazılmış bulunan Litvanya Tatarlarına ait eserler, anlaşılması zor metinler olarak ortada durmaktadır. Bu durumda metinlerin diğer dillere çevirisi, onların daha iyi anlaşılmasına yardımcı olabilmektedir. Bazı araştırmacılar tarafından tarihî metinlerin çeviri metodu hakkında yapılmış başarılı çalışmalar bulunmaktadır (Бархударов, 1975; Морковкин, 1984). Litvanya Tatarlarına Ait El Yazmalarının Çevirisiyle İlgili Çalışmalar Litvanya Tatarlarına ait eserler hakkında yapılan bizim bildiğimiz çalışmalar arasında bu metinlerin çeviri metoduyla ilgili sadece üç çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmalardan biri, Cz. Lapicz ve H. Jankowski’nin “Cennet Anahtarı” adıyla yayımlanan çalışmasıdır (2000). 37 Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi Bahar 2015 - 1 (1) Diğer çalışma, G. Mişkiniene’nin yayımladığı “Litvanya Tatarlarına Ait En Eski El Yazmaları (Grafik, Transliterasyon, Çeviri, Metin Yapısı ve İçeriği)” adlı çalışmadır (2001). Üçüncü çalışma ise yine G. Mişkiniene tarafından hazırlanan “İvan Luckeviç Kitabı, Litvanya Tatarlarının Kültürel Mirası” adlı yayındır (2009). Bir metnin dil araçlarıyla diğer bir dile çevirisi esnasında, çeviri yapan araştırmacılar farklı zorluklarla karşılaşırlar. Eski dinî metinler, din ve felsefe terimlerine sahip olmakla beraber, İslam dini ve İncil alıntılarını da geniş bir şekilde içerir. Cz. Lapicz ve H. Jankowski’nin çalışmasında Milkamanoviç Kitabı’nın (1771) Lehçeye çevirisi bulunmaktadır. Çeviri ile beraber metnin derin filolojik yorumlarıyla da karşılaşmaktayız. Fakat daha derinlikli çalışma yapabilmek ve benzer metinlerle karşılaştırmak için metnin transliterasyon yapılmış orijinali eksiktir. G. Mişkiniene ise 17-18. yüzyıllara ait dört metni transliterasyonları ile birlikte vermiş, ayrıca birbirine uzak akraba olan Rusça ve Litvancaya çevirilerini yapmıştır. Eski metinlere ait çevirilerin teorik ve pratik prensipleri, sık sık görülen tartışma konularından birisidir. E. Meşalkina, ‘Tarihî Stilizasyon Teorisyenleri ve Çeviri Uygulayıcıları Arasındaki Anlayış Farklılıkları’ adlı makalesinde, karmaşık çeviri sorunlarını çözmek için yol göstermektedir. Makalenin yazarı, farklı araştırılmalarına dayanarak bu zor durumdan çıkmak için seçilebilecek iki yol olduğunu söylüyor. Birincisi, metni o zamana yaklaştırmak ve tarihlendirmek; ikincisi ise, metni modernleştirerek orijinalinden uzaklaştırmaktır. “Çevirdiğimiz metin o zamanki dille yazılmıştır. Bu nedenle şimdi çevirisini yapan tercüman, bu metni çağdaş dili aracılığıyla aktarabilmektedir. Mümkün olduğunca kelime hazinesi ve gramatik unsurları ile tarihî metni kurmaya yardımcı olmaktadır” (Мешалкина, 2008). Gaybulla Salyamov “ ‘Altın Orta’ Nerede? Klasik Eserlerin Çevirisinde Modernleşme veya Stilizasyon’ adlı makalesinde, eski metinlerin çeviri stratejileri hakkındaki sorunlara çözüm bulmaya çalışmaktadır. Yazara göre, modernleştirme ve tarihselleştirme arasındaki en iyisi çözüm ‘altın orta’dır. Bu amaca yönelik iki çeviri tipi kullanabiliriz. “Çeviri sürecinde orijinal eser, eski güzelliğiyle beraber, canlı çağdaş sanatsal bilince geçirilmektedir” (Салямов, 1986: 445). Haklı olarak yazar, çeviri eserin kasten modernleştirilmemesi gerektiğini ve çevirinin varyasyon konusu olmadığını söylüyor. Aynı zamanda “arkaik öğelerin ustaca kullanımı zararlı değil, aksine eski metinlerin çevirisinde aslında gereklidir ve yeri 38 Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi Bahar 2015 - 1 (1) başkası tarafından doldurulamaz ölçüde değerli sayılmaktadır. Çünkü bu sanatsal etki, aracılardan ve eserin içerisindeki anlatımdan daha önemlidir” (ibid.). Eski metinleri çevirenlerin karşılaştıkları problemler hakkında Brano Hohel’in görüşleri çok önemlidir. Yazara göre, metnin orijinali ve çevirisi arasında olan zamansal ve mekânsal uzaklık mutlaka kültürel vardiyaya sebep olmaktadır. Çeviri metni oluşturulurken bunu dikkate almak gerekmektedir. B. Hohel tarafından geliştirilen modelde, birinci ve ikinci derecedeki iletişim parametreleri tamamlanıp metnin stilizasyonu yapılmaktadır. Böylece yapılan stilizasyon kültürel, zamansal ve mekânsal olarak orijinaldir ve çevirilen metnin özelliklerini iyice yansıtmaktadır (Хохел, 1988). Çağdaş çeviri çalışmalarının başarılarını göz önünde bulundurarak eski metinlerin pratik deneyimlerini kullanırken modern okuyucuları eski metinlerle tanıştırmayı amaçlamaktayız. Çeviri metnin dilinin orijinal esere ve onun gerçeklerine yakın olması için çabalamaktayız. Çalışmalarımızda sanatsal çeviri metotları değil, filoloji metotları tercih edilmektedir. Böylece oluşturulan metin, bazen bilenmeyen ya da egzotik, sıra dışı görüntülere sebep olabilmektedir. Çevirideki bu yaklaşım tarzı, bazen çeviri yapılan çağdaş dilde olağan anlaşma ihlallerine yol açabilmektedir. Çevrilen metinde yapılan değişiklikler, ilaveler ve orijinalden uzaklaşma durumları özel notlarla gösterilmektedir. Ayrıca seçilen metot, tartışmalı olan sorunları çözümleyip daha sonra yapılacak olan orijinal çözümlemelerde yol göstermeyi amaçlamaktadır. Bugüne kadar görülen bazı çeviri sorunlarına Cz. Lapicz, H. Jankowski ve G. Mişkinine’nin çalışmalarında cevap bulmak mümkündür. Tarihî Metinlerin Çevirisinde Karşılaşılan Zorluklar Çeviri yapılırken karşılaşılan zorluklarla ilgili bazı örnekler verebiliriz. Arap harfleriyle Slav dilinde yazılmış olan Litvanya Tatarlarına ait eserler üzerinde çalışırken karşımıza çıkan zorluklardan birisi, sentaksla ilgili olanıdır. Bu metinlerde cümlenin parçalanmadığı, noktalama işaretlerinin olmadığı, büyük harflerin kullanmadığı ve kelimelerin alt satıra geçerken heceleme kurallarının bulunmadığı göze çarpmaktadır. Bu nedenle çevrilen metinde yapılan cümle parçalama işlemleri bize ait ve öznel sayılmaktadır. Eğer orijinal metin yayımlanacak olursa o zaman 39 Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi Bahar 2015 - 1 (1) yapılacak transliterasyonda cümleler olduğu gibi korunmalıdır. Böylece okuyuculara, metni kendilerine göre okuma ve değerlendirme imkânı verilmiş olacaktır. Bu durumda çevrilen metin yardımcı fonksiyonuyla rol oynayacaktır. İkinci zorluk ise İslam terimleriyle ilgilidir. Litvanya Tatarlarına ait eserlerde kullanılan terimlerin çoğu kesinlikle özeldir ve bunlar İslam bağlamı dışında anlaşılamaz. Bu dinî terimlerin özel olma durumu, Arapça ve Türkçeden eski Beyaz Rusçaya ve Lehçeye çevirileriyle ilgilidir. Yıllar boyunca belli olan dil eş değerlikleri tumturaklı sözlere veya deyimlere dönüştürülmüştür. Mesela, peť Koran, peť suru, peť du‘а‘i ifadelerinde kullanılan peť (söylemek) fiili çağdaş Rus dilinde ikinci bir anlama sahip olmuştur. Bu fiile daha kesin bir eş değer, burada “okumak” fiili olabilir (Kur’an okumak, dua okumak gibi). Cz. Lapicz, bu fiili modlić (się) – dua etmek olarak tercüme eder. Biz ise bu ifadeyi čitať Koran, čitať suru, čitať du‘а‘i şeklinde çevirerek okuyuculara sunmaktayız. Çünkü Rus dilinde čitať (okumak) fiili, dinî metinlerde sık sık kullanılmaktadır. Mesela, Rusça peť psalmy (Zebur söylemek), fakat čitať Bibliyu, Evangeliye (İncil, Mukaddes kitap okumak). Aynı semantik değişimi, klaniaťsia namaz (ritüel, rekâtla ilgili deyim) ifadesinde de görebiliriz. Orijinal metinde klaniaťsia namaz şeklinde yer alan ifadeyi biz, soverşať namaz (namaz kılmak) şeklinde çeviriyoruz. Böylece bu ifade, namazda yapılan yalnızca bir hareketi değil, tüm namaz prosedürünü karşılar. Eğer orijinal metinde sadece fiziksel olarak eğilme kastediliyorsa o zaman çeviride klaniaťsia v namaze ifadesine yer veriyoruz. Bu tür örnekler ve onların çevirisinde karşılaşılan zorluklar çoktur. Mesela, holop kelimesi, holop Bojiy (Allah’ın kulu) deyiminde değiştirilmeden bırakılmaz. Bugünkü Rusçada holop kelimesi semantik olarak ‘uşak, köle, kralın tebaası, bağlı’ anlamlarına gelir. Bu nedenle çeviride холоп kelimesini değil, onun eş değeri olarak rab Bojiy (bir kimsenin kendi iradesini ve eylemlerini başka bir kimseye bağlı tutması) ifadesini kullanmaktayız. Deyim olarak rab Bojiy ifadesi, en açık şekilde İslam felsefesini açıklamaktadır. Cz. Lapicz, “Cennet Anahtarı” adlı kitabında bu kelimeyi sługa (hizmetçi) olarak çevirmektedir. Orijinal metinde yer alan pıtalniki (işkence eden melekler) kelimesi, İslam inancına göre kabirde insanı ilk sorguya çekecek olan meleklere 40 Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi Bahar 2015 - 1 (1) (Münker ve Nekir) verilen isimdir. Metinde geçen bu isim, Beyaz Rusça ve Lehçede pıtať (soru sormak) fiilinden türetilmiştir. Aslında bu ismi engizisyon hâkimi olarak çevirebiliriz. Cz. Lapicz, “Cennet Anahtarı” adlı kitabında bu kelimeyi pytacz (ağzından lakırdı almak) olarak çevirmektedir. Biz ise voproşateli kelimesini tercih ettik. Bu kelime, semantik ve morfolojik olarak spraşivať (sormak) fiiliyle ilişkilidir. Eskimiş ve kullanmayan kelimeler ile dar lehçesi olan ifadeler yerine onların çağdaş Rus dilinde eş değeri olan kelimeler yer almaktadır. Litvanya Tatarlarına ait eserlerde geçen dinî terimler, orijinal Arap ya da Türk dilinde kullanılmaktadır. Bu terimlerin çoğu, Litvanya Tatarlarının diline adapte edilmiştir. Alındıkları dillerde (Beyaz Rusça ya da Lehçe) değişik şekillerde çekimlendiklerinden bu terimlerin sayısında değişmeler olabilmektedir. Orijinal metinde adapte edilmiş terimlere ait bazı örnekler: “iž ťi pan bog iz nenadežnōgō mesca xalalnij pōžitōk privlaščiť” cümlesinde yer alan xalalnij sıfatı (eril, teklik şekli, yalın hâl), Arapça helal kelimesinden türetilmiştir. (-n) ekiyle türetilen bu kelime, Beyaz Rusçanın morfoloji sistemine uygun görülmektedir. “iž ōt tōgō falu tōbi vela fartunī pōkaze” cümlesindeki falu ismi (eril, teklik şekli, genitif), Arapça fal kelimesinden oluşturulmuştur. “gdı ku nemaźu prıstupujťe s panōm bōgōm majeťe razmōvi miťi prigōťujťeśe xorošo” cümlesinde yer alan namazu ismi (eril, teklik şekli, datif), Farsçadan alınmıştır ve metinlerde sabah, öğle, akşam gibi bir belirten ile karşılanmaktadır. Bu belirleyiciler, metinlerde bazen Slav diline çevrilmiş bazen ise Arapça ya da Türkçe olarak bırakılmıştır: “človek nemaź sebah rannij pel i klanelśe bogū”, “ojle nemaź pel i klanelśe bogū”, “a xtō bi iḱinde nemaź pel i klanelśe bogū”, “xtō bī axšam nemaź pel i klanelśe bogū”. Örneklerde de görüldüğü gibi Arapça, Farsça ve Türkçeden geçmiş terimler metinde hiç değişmemiş, adapte edilmiş ya da Slav diline tercümesiyle beraber yer almıştır. Birkaç örnek daha verebiliriz (altı çizili olanlar Arapça ya da Türkçe kelimeler, italik olanlar ise bu kelimelerin tercümesidir): “štō jeśť na vśōm śveťe kafirōv i nevernikōv u bōga z uśix ťix na varu musulmanśkuju navernūl”; “pan bōg rek Muxemmed tvoji ummeťi 41 Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi Bahar 2015 - 1 (1) kōtōrij bi člōvek nemaź sebax rannij pel i klanelśe panū bogū”, “bōže ōbōrōni nas naʻuzu billahi”, “jeśť dōm ōdin śvetij ima emu bejtij meʻmur”, “i v peršōm safe radi stanuť prišedši”. Kur’an’dan alınan bölümlerde, yabancı kelimelerin yanında çoğu zaman açıklamalar yapılmaktadır. Çeviri yapılırken adapte edilmiş bu türden terimlerin ve kelimelerin olduğu gibi bırakılması çok önemlidir. Çünkü ana dilini kaybetmiş olan Litvanya Tatarları, bu terimleri ve kelimeleri ritüellerinde bugüne kadar kullanmışlardır. En doğrusu, çeviri esnasında, terimlerin ilk kullanımlarındaki şekillerinin dipnot olarak açıklamalarının yapılmasıdır. Eğer orijinal metinde bu terimlerin ya da yabancı kelimelerin açıklamaları varsa o zaman bu açıklamaları hem çeviri metninde olduğu gibi bırakmak hem de dipnotta açıklama yapmak gerekir. Orijinal metinde özel isimlerin yazımında fonetik veya imla bakımından yanlışlıklar ya da bozukluklar varsa, o zaman bu isimler çeviride genel kurallara uygun bir şekilde yazılmalıdır. Herkesçe bilinen namaz, İslam, Müslüman, Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı, şeytan gibi İslamî terimleri açıklama yapmadan bırakmak gerekir. Fakat yaygın bir şekilde bilinmeyen Arapça, Türkçe ve Farsça terimler, özel isimler ve diğer dinî ifadeler ilk kullanılışta açıklanmalıdır. İncil ve Kur’an’dan alınan parçaları çevirirken daha farklı zorluklarla karşılaşıyoruz. Bazen orijinal metinde onlar da çevrilemez durumda olabilmektedir. Burada esas olarak Kur’an alıntılarından bahsetmek gerekmektedir. Çünkü çoğu zaman bu alıntıları orijinal metnin yazarı yorumlamış olabilmektedir. Böyle durumlarda yazara ait bu yorumları biz de çeviriyoruz. Ayrıca translitere edilmiş metinlerde, eğer mümkün oluyorsa sayfa kenarlarında Kur’an ve hadis alıntılarına ait açıklamaları yazıyoruz. Böylece okuyucular, kitaptaki orijinal yorumları gerçek metinlerle karşılaştırabilmektedir. Bununla beraber, bizim tarafımızdan yapılmış çeviriler, bu orijinal bölümlerle de karşılaştırılabilmektedir. Çeviride, eğer metnin anlamı bozulmuyorsa, Kur’an’a ve hadis kitaplarına ait esas alıntıları koymak gereksizdir. Sadece dipnotla okuyucuların dikkatine sunulabilir. Fakat metni anlamak için alıntıların semantik değeri çok önemli olursa o zaman adapte edilmiş açıklamayı çeviride de 42 Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi Bahar 2015 - 1 (1) kullanmak ve çeviri metinde bu açıklamayı koyu ya da eğik olarak göstermek gerekir. Çeviriyi daha net ve anlamlı yapmak amacıyla orijinal metinde olmayan kelimeler ve deyimler de kullanmaktayız. Bu şekilde yapılan ilaveleri belli simgelerle işaretliyoruz. Okuyamadığımız ya da anlayamadığımız parçaları yine sözleşilmiş simgelerle işaretliyoruz. Metni okuyuculara net bir şekilde aktarma amacına ulaşmak için büyük harflerin kullanılması, cümlelerin parçalanması, kelime düzeyinin değiştirilmesi gibi hususlar çok önemlidir. Çeviri yaparken içeriği okuyuculara aktarmak için sadece kelime seçimi tüm problemleri çözmez. Gramer formları da büyük rol oynamaktadır. Bu gramer formları, bir taraftan orijinal metinlere çok yakın olmalıdır, diğer taraftan metnin içeriğini en uygun şekilde günümüz okuyucularına aktarmalıdır. Yazar, eserde etkili ve yüksek ifadeye ulaşmak amacıyla sürekli fiillerin sayı ve şahıslarını değiştirmektedir. Bu durum, metnin tema ve motiflerini tesadüfen değiştirebilir. Üçüncü şahıstan başlayan bir hikâye birden bire doğrudan konuşmaya yönelebilir. Hitaplar, bazen ikinci şahıs teklik bazen de çokluk formlarıyla başlar. Bu şekildeki değişmeler, metnin küçük bir bölümünde de görülebilmektedir. O zaman çeviri metinde, tam bir mantık uygulamasını takip etmek gerekmektedir. Fiillerin zamanlarıyla ilgili problemler de yaşıyoruz. Eğer çeviri metinde anlam bozulmuyorsa o zaman orijinal metinde kullanılan fiil zamanını kullanıyoruz. Aksi takdirde metnin anlamına göre fiil zamanı seçiyoruz. Miraçname’den Örnekler Litvanya Tatarları arasında sözlü ve yazılı gelenekte Miraçname çok popülerdir. Fakat söz konusu metnin yayılması ve aktarılması farklı şekillerde oluşmuştur. Yukarıda belirttiğimiz gibi, Litvanya Tatarlarına ait el yazmalarından Kitab, Tefsir, Hamail ve Tecvit türleri birer kültür hazinesidir. Bu türlerden en değerli olanı, Kitab türündeki yazmalardır. Katalog, inceleme ve makalelerde adı geçen 181 el yazmasından 27’si Kitab türüne dahil edilmektedir. İncelediğimiz Miraçname metni, günümüze kadar ulaşan Kitab türündeki eserlerin dokuzunda bulunmaktadır. Bilinen bu dokuz Kitab’dan beşinde Miraçname’nin Türkçe orijinaliyle birlikte Beyaz Rusça ve Lehçeye tercümesi de verilmiştir. Diğer eserlerde bu metnin sadece Beyaz Rusça ya da Lehçe 43 Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi Bahar 2015 - 1 (1) tercümesi bulunmaktadır. Bahsettiğimiz Miraçname, İvan Luckeviç Kitabı’nın (XVIII. yüzyıl başlangıcı) 107b–135a sayfaları arasında bulunmaktadır. 494 beyitten oluşan metnin son kısmı eksiktir. 19. yüzyılın ortalarında yazılmış ve içerik olarak İ. Luckeviç Kitabı ile aynı olan A. Koricki Kitabı’nın 249–305 sayfaları arasında da Miraçname metni bulunmaktadır. Bazı kelimelerin yazılışından kaynaklanan ufak tefek farklılıklar içermekle birlikte A. Koricki Kitabı’nda bulunan miraçname ile İvan Luckeviç Kitabı’nda bulunan Miraçname hemen hemen aynıdır. Bu yüzden İ. Luckeviç Kitabı’nda eksik olan son bölüm, A. Koricki Kitabı’nın 304–305 sayfalarında yer alan 15 beyit eklenerek tamamlandığında 509 beyitlik bir Miraçname metni ortaya çıkmaktadır. İki kitapta yer alan metnin tüm dil, içerik ve tercüme farklılıkları ve benzerlikleri H. Durgut ve G. Mişkiniene tarafından yayımlanan makalede açıklanmıştır (Durgut, Mişkiniene, 2009). Yukarıda bahsedilen eserlerin içinde yer alan Türkçe Miraçnameler ile onların Slav dillerine yapılan tercümelerini karşılaştırdığımızda birçok ilgi çekici özelliğin olduğunu görüyoruz. Yapılan tercümeler satır altı tercüme şeklindedir. Tercüman, bazı kelimeleri tercüme etmez ya da onları Slavlaştırır, bazen anlamadığı kelimelerin yerine diğerlerini koyabilir. Tercümede kullanılan Arapça ve Türkçe kelimelerin çoğu yanlış yazılmıştır. Miraçname’nin orijinal metni, manzumdur. Tercümede ise büyük oranda konuşma dilinin etkisi olduğu görülmektedir. Konuşma dilinin özelliklerinden birisi de bol bol diyalog kullanılmasıdır. Birkaç ilginç örneğe göz atalım. Metinde yanlış yapılan ya da sadece anlama yakın yapılan çevirilerle karşılaşıyoruz. Mesela, Türkçe dudaġı (Rus. губы) kelimesi metinde eñegi olarak (Rus. плечи), eñegi kelimesi ise копыта (Tür. toynakları) olarak çevrilmiş. Aynı hatayı A. Koricki Kitabı’nda bulunuyoruz: КL dudaàı laèl ü gümüşden eñegi / ol irdi úamu purÀúlar begi (110v4) КК dudaàı laèl ü gümüşden eñegi / ol irdi úamu purÀúlar begi (255,7) КL плечи с кришталу капита з сребра / тōй бив ‘¬›их кōней панем КК плечи с криштал¬ капита за сребра/ той бив ‘у›им коним панем. 44 Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi Bahar 2015 - 1 (1) seyri idüm burcları cümlesinde yer alan burc ve seyretmek kelimeleri, Türkçede çok anlamlıdır: seyretmek (Tür. 1. Gözlemek, bakmak; 2. Taşıt, ilerlemek, yol almak); burç (Tür. 1. Kale duvarlarından daha yüksek, yuvarlak, dört köşe veya çok köşeli kale çıkıntısı; 2. Zodyak üzerinde yer alan on iki takımyıldıza verilen ortak ad). Orijinal metinde yazar, on iki takımyıldızı seyrettiğinden bahsetmiş, fakat tercüman kale duvarlarında gezeceğini anlatıyor. КL geçdüm andan seyri idüm burcları / teferrüc eyledüm úamu yalduzları (116r2) КК geçdüm andan seyri idüm burcları / teferrüc eyledüm úamu yalduzları (266,6) КL пашōв ‘адт¬л г¬лав па вежах / разгледав ¬ćе звезди КК пашов ‘адт¬л г¬лав па вежех / разгледав ‘¬ćо ґвазди. Metinde yer alan eki budı arasında durur ḳamusı ve yedi gögi budı arasında durur ifadelerinde geçen Tür. bud (Rus. ляжка) kelimesi ладья (bot) olarak çevrilmiş. Oysa, bot kelimesi Türkçeye İngilizceden geçmiştir (yaklaşık XVII yy.) КL yedi kat yedi gögi cümlesi / eki budı arasında durur úamusı (117v8) КК yedi kat yedi gögi cümlesi / eki budı arasında durur úamusı (270,3) КL ćем крōт #емли и неба ¬ćе / меж± двух ладзвей стайац ‘у йегō КК ćем крот #емли и неба ‘¬ćе / межи двух ладзой стайац ‘¬ йего КL yeri gögi budı arasında durur / her kim aña inanmaz kÀfir durur (117v9) КК yeri gögi budı arasında durur / her kim aña inanmaz kÀfir durur (270,4) КL {#емла и небоса межи двух ладзвей стайац / хтоб мов невериц ќафиренам йест}2 КК #емла и небоса межи двух ладзвей стайац / хтоб мов невериц ќафиренам йест. 45 Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi Bahar 2015 - 1 (1) ibret (Rus. пример, образец - örnek) kelimesi, «трунак» (Beyaz Rus., Leh. напиток - içecek) olarak çevirilmiş: КL anuñ üçüñ dÀéimÀ azar3 gözüm / bu èibreti görürem gülmez özüm (127r1) КК anuñ üçüñ dÀéimÀ azar gözüm / bu èibreti görürem gülmez özüm (274,5) КL дла тагō ‘у›егди плачу / гетий тр¬нак видзечи незаćмей¬ćе КК дла тего ‘уćегди плачу / гетий трунак видзечи незаćмей¬ćе. Aşağıdaki yer alan ifadeyi orijinal metine göre şöyle çevirmek gerekiyordu «видел семьдесят тысяч огненных морей, земля и небо сотряслись бы от страха», fakat eserde farklı bir şekilde çevrildiğini görüyoruz: КL yetmiş bin deñiz gördüm oddan / yeri gögi ditrer heybetinden (128r9) КК yetmiş bin deñiz gördüm oddan / yeri gögi dister heybetinden etinden (277,4) КL ćемдзеćат ¯и›ечей мōр видзев вадзених / прахем пōйдзе хтōби раз напивćе KK ćемдзеćат ¯и›ечей мор видзев вадзених / прахам пойдуц хтопи раз напивćе. Aşağıdaki cümlede geçen çāmūş (Rus. корова, буйволица) kelimesi, «хомут» (Tür. hamut) olarak çevrilmiş; ḥurūş < ḥurūs (Rus. петух) kelimesi ise «певне» (Leh. пожалуй, вероятно - muhtemelen, belki) kelimesine dönüştürülmüştür: КL her bir èaúreb yana çÀmÿş gibi / úarınlarında oturur óurÿş gibi (130r1) КК her bir èaúreb yana çÀmÿş gibi / úarınlarında oturur óurÿş gibi (280,5) КL кажнайе гадзина йак хам¬цина / на бр¬ху ćедзац так певне КК кажнайе гадзина йак хам¬цина / на бр¬ху ćедзац так певне4. Metinde hiç tercüme edilmemiş yerler de vardır. Mesela, 46 Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi Bahar 2015 - 1 (1) КL úuyruàı ùÀvÿs mercÀn doynaàı / kisfini deprer-idi úaç ayaàı (110v7) КК úuyruàı ùÀvÿs mercÀn doynaàı / kisfini deprer-idi úaç ayaàı (256,1) КL хвôст павий йак дарагий камен / <…>5 КК хвôст павий йак дарагий камен / <…>. Bu beytin ilk dizesinin sonunda yer alan doynaġı (Rus. копыта) kelimesi de çevrilmeden bırakılmıştır. Aynı şekilde cümlenin sonunun eksik bırakıldığı başka örnekler de vardır: КL on altı biñ taà var zemherinden / on altı eridi serverinden (128v7) КК on altı biñ taà var zemherinden / on altı eridi serverinden (278,2) КL шеснаćце ¯и›ечей гōр йест / шеснаćце ¯и›ечей […] 6 КК шеснаćце ¯и›ечей гор йест / шеснацац ¯и›ечей […]. Slav diline yapılan tercümede boş bırakılan bazı yerleri Türkçe yazılmış parçayla karşılaştırarak öğrenmek mümkündür. Mesela, КL çulı dibÀc-idi ÀyÀnı nÿr / ãalavÀt viren yarın ana binür (110 v9) КК çulı dibÀc-idi ÀyÀnı nÿr / ãalavÀt viren yarına aña binür (256,3) КL {*адзене}7 также с перла каштōвнагô а вуздечка из ćветлаćци / хтō селева¯ пейец на с¬дний дзен ‘уćадзе КК {*адзене} также с перла каштевнаго ‘¬здечка и ćветлоćци / хто селева¯ пейе на с¬дн± дзен ‘уćадзе КL nice kim saçradı şebekden8 bir balıú / şöyle suçradı elemden9 ey Àèşıú (111r2) КК nice kim saçratı yemekden bir balıú / şöyle suçradı elemden ey Àèşıú (256,5) КL йак скаче риба ‘у ćеци/ так вискачив з рук майих {о ашик}10 КК йак скаче риба ‘у ćеци/ так вискачив з рук майих {о ашик} КL beş yüz yallık11 úalınıdur bu göküñ / vir ãalavÀt eydeyim durgil aruñ (115r4) 47 Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi Bahar 2015 - 1 (1) КК beş yüz yallık úalınıdur bu göküñ / vir ãalavÀt eydeyim durgil aruñ (264,8) КL пацсōт гōд дарōги гр¬баćци тагō неба / пей селевай12 скажу табе скажу табе {очистица от грехов}13 КК пацсот год дароги гр¬баćци таго неба / пей селева¯ скажу табе {очистица от грехов} Eğer metnin kaynağı belliyse ve benzer metinlerle karşılaştırma yapmak mümkünse o zaman orijinal metnin ses ve şekil bilgisi ile kelime hazinesinde yıllar boyunca meydana gelmiş değişikleri tespit etmek mümkündür. Eserin içeriğini anlamak ve metinsel analiz, yayın için daha değerli olan metni seçmede bize yardımcı olmaktadır. Bazen metni yeniden kurmak ve bize ulaşmayan nüshayı restore etmek gerekebilmektedir. Sonuç Çeviri süreci, çok yönlü ve özel sayılmaktadır. Barhudarov’a göre, ‘herhangi bir çeviri, yabancı dilde yazılan metin, tercüme edilen metin ve birinci metnin ikinci metne transfer eylemi olmak üzere üçlü parçadan oluşturulmaktadır’ (Бархударов, 1975:7). Çeviride karşılaşılan sorunlar arasında ortak bir sorun olarak sezgisel yorum sorunu da bulunuyor. Anlam süreci ve çeviri arasında olan iç mantıksal bağlantı sezgisel ve söylemsel metin kavrayışının faydasını belirtir. Böylece malzemelerin görsel sentez ve genel içeriğin kavranmasına imkânı sağlaması söz konusudur. Her bakımdan tahmin imkânlarının kullanılması, bilinmeyen kelimelerin ve içerikteki anlamın tahmini, sezgisel faktörlerin ilavesi çeviri sürecinin esnek, aktif ve yaratıcı olmasına zemin hazırlamaktadır. Bu nedenle çeviri yapmadan önce bilinmeyen kelimelerin anlamını iyice araştırmak gerekmektedir. Kelime hazinesinin semantiği açıklanmak istenirse, o zaman araştırdığımız ve çevirmek istediğimiz kelimeye metinde ne kadar sık rastlarsak rastlayalım, onu tam metinde tümüyle karşılaştırmamız gerekiyor. Bizim örneğimizde, kelimelerin anlamı Lehçe, Beyaz Rusça ve Litvanca sözlüklere bakılarak ve en yakın el yazmalarının tarzına göre kelimenin semantiği seçildikten sonra çeviri yapılmalıdır. Arapça ya da Türkçeden çeviri yapılırken metinde kalem oynatması sebebiyle oluşturulan hataların birkaç usulle çözülmesi mümkündür. Birinci usul, bilinmeyen veya anlamından şüphe edilen kelimenin ne 48 Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi Bahar 2015 - 1 (1) olduğunu ulaşabildiğimiz tam metinlere bakıp karşılaştırarak çözmektir. Mesela, ïåðøåéà òåìàðà ö« èç ½âåêð«ì ñâˆéèì éåãóäàé¬ äâóõ ñèí«â ôàðàñà è çàðàõà çà ê¬#åíà âóðàáèëà / ÷èòàé ó ïåðøèõ ê›åí¥àõ ì«é#åø«âèõ ¬ ðà#äçåëè òðèäçå½öå «½ìèì ¬ âèðøå ½åäìíàñòèì (Leipc. 280, 2v8–3r6)14. Bu metin parçasında anlaşılmayan çà ê¬#åíà (kuzen) kelimesini diğer Kitab‘a (1791) bakarak anlamak mümkündür. Burada olması gereken kelime ‘за козла’ (erkeç) kelimesidir. Bu kelimenin ‘за козла’ olması gerektiğini, Simon Budny tarafından yapılan Kitab-ı Mukaddes (1572) çevirisinde geçen aşağıdaki parça da teyit etmektedir: Y rzekla co mi dasz ze wniodziesz do mnie. Y rzekl: ia posle tobie kozle od drobu: y rzekla iesli mi dasz zaklad… (Yaratılış 38–17). Herhangi bir dile çeviri yaparken bu tür karşılaştırmalar dikkate alınmalıdır. İkinci usul ise problemli kelimenin anlamını tam metne dayanarak anlamaya çalışmaktır. äåâàòèé âèðø óêà%óéå / èæ ¯è ñïðàâà ï«%àïàäëà / ïðåò« ïè›ì« ï«æé« ïðè ñ«áè í«½è / ñïåðàâà ½ó «òâˆðè¯ / è äâó ›âåò«â ïàðñóíà ìà áè¯ éàñíà (KU–1546, 44r10–13)15; © äâàíàñòèé âèðø óêà%óéå / èæ ó›± ñïðàâó íà ä«áð« «áð«¯è¯ / è äâóõ ›âåò«â ïàðñóíà ìà áè¯ éàñíà (KU–1546, 50v4–6). ay gün mÀt ider-idi ãÿreti / yerden gökden direk olmış úÀmeti ме›eц и слōнца #менили парс¬ну свайу /‘ад #емли да неба ‘аперлаćе величина йегō (KL, 108v7); geçdüm andan uàradum bir èavrete / èacebÀ úaldum baúıçak ol ãÿrete пайехав далей видзев ‘адну невасту харōшуйу / дзивавćе гледзечи на йейе парсуну (KL, 112v2); aç göreyim ùamunuñ ãıfatını / nicedür bileyim heybetini ‘адджини ‘абачу пеќелнуйу парсуну / йак йест б¬ду знац страх м¬ќи (KL, 128r6); fÀrià oldum ùamudan döndüm girü / úorúudan olmışidi meñzüm ãaru 49 Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi Bahar 2015 - 1 (1) пōтим ‘адверн¬вćе назад ‘ад пекла / из страху стала перс¬на майе жувта (KL, 131r3). Muchemed praroku jeho milośc na božej daroźe ležav / chvorij biv / velikaju bol mev / z boli drižav s parsuni źmenivśe / z ačej ślozi išli / čaška uždichajuči plakav / milościvij bože / źmilujśe nad musśulmanami (Londra Kitabı, 1831)16. i duša ś cela višla prišli śvetlośc velikeja z neba po to śehośvetnuju śvetlośc i stala ant prorokem udzerila bod nebo a lico parsunu prarockuju eźraʼil nakril (Milkamanovič Kitabı, 1781)17. A. Bulıka’nın sözlüğüne göre persuna, parsona, parsuna, persuna (Lehçe persona < Latinceden persona) kelimesi ‘yüzü’ anlamına geliyor (Булыка, 1972: 242). Türkçe yazılmış metne bakarak çeviride, kelimenin daha geniş anlamlar ifade eden sinonimlerini de kullanabiliriz. Üçüncü usul ise daha çok terimlerle ilgilidir. El yazması metinlerde geçen Arapça, Farsça veya Türkçe terimler bazen çevirisiz, bazen çevirisiyle beraber, bazen de sadece çevrilmiş olarak bırakılmıştır. Bu durumda biz de çeviri yaparken gerekirse açıklama yaparız, gerekirse asıl terimle birlikte başka dile yapılmış çeviriyi de veririz. Mesela, ãäè øò« ï«òðåáà êóð©í18 // ò« é彯 ó ëåõìå19 ó êèéàì20 ó ðó®å‘è21 ó ›åäæäåéè22 ó à¦åõèéà¯ó23 ó ‡åëàìå24 // ãäè ò« óæ« ñï«ëíà ñï«ëíèø / õ«ð«ø« íåìà# (KU–1546, 56r2–3). Namaz kılma esnasındaki hareketleri ifade eden Arapça kökenli qıijam, rukkaʻ, sagda, attahijjat, ʼassalam terimlerinin yanındaki “лехме” (vücut) kelimesi ritüel pozisyonu anlamına da kullanılmıştır. Bu nedenle tercüme ederken belli olan hatayı düzelttikten sonra bu terimlerin ISO sistemlerine göre transliterasyonu yapılmalı ve yanında ya da çeviride dip not olarak açıklaması verilmelidir. Arap harfleriyle Slav dilinde yazılmış olan Litvanya Tatarlarına ait metinlerin bir taraftan Beyaz Rusça ve Lehçe gibi akraba dillere, diğer taraftan Litvanca, İngilizce ya da herhangi bir dile çevirisi, bu metinlerin daha iyi anlaşılması ve analiz edilmesine yardımcı olabilecektir. Slav dilinde yazılan bu metinlerin diğer dillere çevirisi aynı zamanda metinlerde olan ‘kara lekeler’in (bilinmeyen yerlerin) anlaşılmasına imkân tanıyacaktır. Böylece hazırlanan metinler, okuyuculara metinlerin yapısını ve içindekileri daha net bir şekilde gösterecektir. 50 Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi Bahar 2015 - 1 (1) NOTLAR 1 15–18. yüzyıl tarihsel kaynaklarında Tatar etnonimi ile Büyük Litvanya Prensliğinin Tatarları, Radzivil Tatarları, Kazak Tatarları vs. belirtilmektedir. Litvanya Tatarları ifadesi, 19. yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Çünkü o zamanlarda Kırım, Kazan ve Sibirya Tatarları ve Litvanya’da kalan Tatarlar arasında ayırım yapmak gerekiyordu (Bairašauskaitė, 1996: 14–15). Bu çalışmada, Litvanya Prensliği’ne Altın Ordu’dan 14–16. yüzyıllar arasında gelen Tatar Türklerinin torunları için Litvanya Tatarları ifadesini kullanıyoruz. Günümüze kadar gelen Tatar Türkleri üç ayrı devlette (Beyaz Rusya, Litvanya ve Polonya) yaşamaktadır. Bu ülkelerde yaşayan Tatar Türklerinin nüfusu yaklaşık 13000 civarındadır. 2 Stankeviç’in makalesinde: з́емла и небо межи двӯх ладзвей стайац / хтоб мне неверив ќафирин йест. 3 aġlar olmalı 4 A. Кoricki Кitabı’nda kurşun kalemle Türkçe orijinal metne göre düzeltme yapılarak şöyle yazılmış: йак певни. 5 Tercümesi yapılmamış. 6 Satır tam çevrilmemiş. 7 Türkçe orijinal metne göre eklenen kelime. 8 A. Кoricki Кitabı’nda: yemekden 9 elimden olmalı. 10 Türkçe orijinal metne göre eklenen kelime. 11 yıllık olmalı. 12 Salavat. 13 Türkçe orijinal metne göre eklenen kelime. 14 Leipsig Hamaili, 17. yüzyılı (B.OR. 280). 15 Kazan Kitabı, 1645 (5750 т). 16 Parça, Shirin Akiner’in (1978), “Oriental Borrowings in the Language of the Byelorussian Tatars”, Slavonic and East European Review, t. 56(2), p. 224–241 adlı makalesinden alındı. 17 Łapicz, Czesław (1989), “Z problematyki badawczej piśmiennictwa Tatarów Białostockich”, Studia językowe z Białostocczyzny. Warszawa, s. 161–171. 18 Kur'an-ı Kerim. 19 Vücut. 20 Kıyam – Namazda ayakta durmaktır. Gücü yetenler ayakta, yetmeyenler ise gücünün yettiği şekilde namazlarını kılarlar. 21 Rüku-Namazın şartlarından biri. 22 Secde-Namazın şartlarından biri. 23 Selam. 24 Selam. 51 Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi Bahar 2015 - 1 (1) KAYNAKLAR Bairašauskaitė, Tamara (1996), Lietuvos totoriai XIX amžiuje, Vilnius: Mintis. Biblia, to jest księgi Starego a Nowego Przymierza, znowu z języka ebrejskiego, greckiego y lacinskiego na polski przełożone. Nieświż, 1572. Jankowski, Henryk ve Łapicz, Czesław (2000), Klucz do raju: Księga Tatarów litewsko-polskich z XVIII wieku, Warszawa: Wydawnictwo Akademickie DIALOG. Miškinienė, Galina (2009), Ivano Luckevičiaus kitabas — Lietuvos totorių kultūros paminklas. Vilnius: Lietuvių kalbos institutas. Бархударов, Леонид (1975), Язык и перевод, Москва: Международные отношения. Дургут, Хусеин ve Мишкинене, Галина (2009), “Легенда “Мирадж” из китаба Ивана Луцкевича”, Lietuvos Didžiosios Kunigaikštystės kalbos, kultūros ir raštijos tradicijos. (Bibliotheca Archivi Lithuanici 7), p. 357–375. Мешалкина, Евгения (2008), “Историческая стилизация в понимании теоретиков и практиков перевода. К постановке проблемы”, http://www.thinkaloud.ru/science/mesh-istorstiliz. (Erişim: 28.01.2015 20:33). Морковкин, В.В. (1984), Сочетаемость слов и вопросы обучения русскому языку иностранцев, Москва: Русский язык. Салямов, Гайбулла (1986), “Где же “золотая середина”? Перевод классики: Модернизация или стилизация?”, Художественный перевод: Проблемы и суждения, Москва: Известия, с. 442–461. Хохел, Брано (1988), “Время и пространство в переводе”, Поэтика перевода. Москва, с. 152–171. 52 Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Dergisi Bahar 2015 - 1 (1) EKLER İ. Luckevic Kitabı, 18. Yüzyıl Başları 53