Yükle (2.00 Mo)
Transkript
Yükle (2.00 Mo)
Makroekonomik Değerlendirme ve Ülke Risk Görünümleri Ekonomik Görünüm No:1205-1206 Mayıs-Haziran 2014 www.eulerhermes.com Sıcak, cazip ve kırılgan noktalar: Küresel büyümeyi kim sürükleyebilir, kim frenleyebilir? Ekonomik Görünüm No:1205-1206 Mayıs-Haziran 2014 Euler Hermes Ekonomik Görünüm No:1205-1206 I Mayıs-Haziran 2014 I Makroekonomik Değerlendirme ve Ülke Risk Görünümleri Editoryal Game of Thrones Taht Oyunları Dünya liderlerinin ve ekonomi yorumcularının belki de G zirvelerinden çok dizi izlemeye zaman ayırmaları gerekiyor çünkü “Taht Oyunları” dizisindeki kurgu dünya belki de hiç olmadığı kadar günümüzün gerçeklerini yansıtıyor. Euler Hermes Dizide - birçok açıdan Batı Avrupa’yı andıran Westeros kıtasındaki kraliyet aileleri arasında sonu gelmez entrikalar ve savaşlar dönüyor. Ancak, Avrupa Komisyonu ya da Avrupa Merkez Bankası’na benzer kurumlar yok. Güney’de Daenerys Targaryen Westeros’u ele geçirip “taht”a yeniden oturma planları yapmakta. BRICS ile benzerlik aşikar: “ejderhalar” ve “ak yürüyenler ” rekabet avantajları ve sanayi atılımlarıyla dünya ekonomisine yeniden egemen olmaya çalışan gelişmekte olan ülkeleri temsil ediyor. Gerçek dünyada, Amerika -Westeros gibi- Essos’da (Doğu’da) olanlara kayıtsız. Ukrayna ve Rusya’da son zamanlarda yaşanan gelişmeler ve Westeros’un bu gelişmeler karşısındaki tutumu bunun bir göstergesi. Hikaye oldukça basit: Dünya ekonomisi iyileşmeye ve ekonomik riskler azalmaya başladıkça politik riskler tırmanışa geçiyor ve kendilerini daha çok; müdahalecilik, kur savaşları ve korumacılık olarak gösteriyor. Buna bir de birbirinin ticaretini, döviz rezervlerini ve nüfuzunu yakından gözleyen - ve dizide “Krallıklar” olarak geçen - “bölgesel blok”ların oluşumunu eklediğinizde tam bir realite şovuna şahit oluyorsunuz. Bu sayıda ele aldığımız siyasi sıcak noktalar, ekonomik kırılgan noktalar ve güvenilir cazip noktalar dizinin en iyi bölümlerinden alıntılanabilir. “Oyun Değiştiriciler”i ele aldığımız 2014 yılına ait ilk sayımızda bu oyun değiştiricilerin hemen yılın ilk çeyreğinde etkili olmasını beklemiyorduk. Bazı gelişmekte olan ülkelerdeki kırılganlık, Çin’in dönüşümü, gelişmiş ülkelerde düşük enflasyon riskinin artması ve bariz olarak artan siyasi riskler büyüme ve ticaretin seyrinin temel belirleyicileri olarak bugün karşımızda duruyor. Başlıca süper güçlerin egosantrik yaklaşımlarından hızla değişen ve özel sektöre etkisi tam olarak kestirilemeyen yeni iş modellerine ve güven tazeleyicilere (çalkantılı ekonomik ortamdaki kısa molalar) Taht Oyunları gelecek bölümlerle ilgili ilham almak için izleyicilerinin dünyasına göz atabilir. Ekonomik Görünüm No:1205-1206 I Mayıs-Haziran 2014 I Makroekonomik Değerlendirme ve Ülke Risk Görünümleri Genel Değerlendirme Sıcak, cazip ve kırılgan noktalar: Küresel büyümeyi kim sürükleyebilir, kim frenleyebilir? Makroekonomik Araştırmalar ve Ülke Risk Takımı Risklerin devam etmesine rağmen küresel büyüme toparlanıyor (2014 yılı için %2,9) Batı Avrupa 2.3% 2.1% Doğu Avrupa 2 Asya Pasifik 1 Afrika ve Orta doğu Dünya İthalatı 0 -1 12 13e 1 Sources: IHS Global Insight, Euler Hermes Euler Hermes 4f 15f Türkiye Brezilya Endonezya Hindistan Güney Afrika Filipinler Kolombiya Şili Meksika -100 Sources: IHS Global Insight, Euler Hermes Kırılgan 10lu”nun yerel para birimlerinde Ocak sonunda görülen değer kaybı USD/LCU, % 60 21 Mayıs 2013 tarihinden itibaren değer kaybı (Fed’in parasal genişlemede kesintiye gideceğinin ilk sinyali) 50 17 Aralık 2013 tarihinden itibaren değer kaybı (Fed’in parasal genişlemede kesintiye gideceğinin duyurusu) 40 30 20 10 0 Sources: IHS Global Insight, Euler Hermes Şili 3 Latin Amerika 0 Meksika 4 100 Filipinler Kuzey Amerika Gelişmekte olan ülkelerde ayrışan talihler 200 Gelişmiş ülkelerde deflasyon Küresel ekonomik yavaşlama 2012 yılından bu yana gelişmiş ülkelerdeki fiyatlar üzerinde aşağı yönlü bir baskı oluşturuyor. Enflasyon; Amerika ve İngiltere’de ama daha da bariz şekilde Güney Avrupa ülkelerinin başı çektiği Euro Bölgesi’nde hızlı bir şekilde geriledi. Çevrimsel ve yapısal faktörler fiyatlar üzerinde ağır bir baskı oluşturdu. Çevrimsel faktörlerin başında; zayıf talep, yüksek işsizlik oranları, azalan kredi imkanları, ayarlama sürecindeki iş gücü maliyetleri, sanayi sektöründeki aşırı kapasite ve daha düşük gıda ve enerji fiyatları gelirken, yapısal faktörler arasında; rekabet (telekomünikasyon ve otomotiv sektörleri) ve offshoring (tekstil) yer alıyor. Avrupa Merkez Bankası’nın bu konuyla ilgili olarak daha fazla aksiyon alması bekleniyor. Örneğin; Haziran ayından sonra faiz oranlarında küçük indirimler ve 3. ve 4. çeyrekte AMB Varlık Kalitesi İncelemesi ve Stres Testleri sonrasında alınacak geleneksel olmayan (özel varlık alımları ve KOBİ’lere özel likidite imkanları gibi) önlemler gibi. 300 Kolombiya 4.5% 400 Hindistan 5 2014 yılının ilk sayısında ele aldığımız “oyun değiştiriciler”den 3 tanesi önemli hale geldi: (1) Gelişmiş ülkelerdeki deflasyon, (2) gelişmekte olan ülkelerin kırılganlığı, (3) 2014 yılında özellikle gelişmekte olan ülkelere yönelik eski ve yeni (jeo) politik riskler. Brezilya 5.5% 500 Güney Afrika 6 Baz Puan Türkiye % Oyun değişti mi? Arjantin Dnya ithalatı ve blgesel katkılar Mayıs 2013’ten bu yana politika faiz oranlarındaki değişimler Endonezya Gelişmekte olan ülkeler küresel büyümeyi sürüklemeye devam ediyor olsa da (+1,6 baz puan) beklentilerde değişiklikler yapıldı. Rusya’yla ilgili büyüme öngörülerinin aşağı yönlü revizyonu (%0.7) ve Brezilya, Türkiye ve Güney Afrika’nın büyümelerindeki yavaşlama tahminleriyle (sırasıyla; %2, %3 ve %2,8) beklentiler değişti. Gelişmiş ülkelerde büyümenin 2014 yılında 2010 yılından itibaren görülen en yüksek seviyede olması ve %2 olarak gerçekleşmesi bekleniyor. İngiltere (%2,4) ve Euro Bölgesi’nde (%1) büyümeye yönelik iyileşme kaydedilirken Amerika’da sert kışın yarattığı etki büyümeyi biraz sınırladı (%2,8). Euro Bölgesi’ndeki büyüme de özellikle Güney Avrupa ülkelerinin ekonomik durumlarından dolayı kırılganlık gösteriyor. Japonya’da ise büyüme (%1,2) Abenomics ile devam etmekle birlikte daha fazla cephaneye ihtiyaç duyuluyor. Sonuç olarak, ekonomik aktivite gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında dengeli bir şekilde dağılmaya devam ediyor. Geçen senenin sonunda da bahsedildiği üzere gelişmekte olan ülkelerin Fed’in parasal genişleme yönünde muslukları kısmaya gitmesiyle başa çıkma kabiliyetleri finansal temelleriyle paralel gidiyor. Bu ülkelerdeki politika yapıcıların gerekli önlemleri esnek ve hızlı şekilde almaları gerekiyor. Bu noktada izlenen yollar ülkeler bazında hayli ayrışmış durumda. Şili gibi geleneksel olarak güçlü makroekonomik politikaları takip eden ülkeler, piyasaya rezervlerinden ciddi oranlarda döviz pompalamak veya gösterge faiz oranlarında bariz artışlara gitmek zorunda kalmadan ülkelerinden büyük sermaye çıkışlarının önüne geçebildi ve kurlarını sabit tutabildi. Yani, istikrar için büyümeden taviz vermek zorunda kalmadı. Aynı nedenle, çok fazla önlem almak mecburiyetinde de kalmadı. İkinci bir grup sayılabilecek Hindistan ve Brezilya’da sermaye çıkışlarının önüne geçmek, döviz kurundaki artışları önlemek ve enflasyonu kontrol altında tutmak için bazı önlemlere başvuruldu. Bu ülkelerde politika otoritelerinin gelişmeler karşısında önlem alma ivediliği en önemli faktördü. Bu bağlamda; Hindistan, Endonezya ve Brezilya 2013 yılının ikinci yarısından itibaren politika faiz oranlarını düzenli olarak arttırarak bu artışların reel ekonomi üzerindeki etkilerini sınırladılar. Ancak, Türkiye’de Merkez Bankası Ocak 2014’te tek seferde 550 baz puanlık faiz artırımına gitmek durumunda kaldı ve bu nedenle 2014 yılı için Türkiye’nin büyüme görünümü revize edildi. Son olarak, Arjantin ve Venezuela gibi ülkeler geleneksel olmayan makroekonomik politikalara başvurmak suretiyle Fed’in kesintiye gitmesiyle problemleri artan ülkeler arasında yer aldı. Bu ülkelerin zorlu ekonomik durumları halen yurt içi kaynaklı. (Jeo) politik riskler devam ediyor Suriye’de halen devam eden çatışmaların –Lübnan ve Ürdün başta olmak üzerekomşu ülkeler üzerindeki etkileri ağırlaşıyor. Mısır’da Müslüman Kardeşlere karşı alınan sert önlemler toplum içinde daha fazla bölünmeye neden oluyor. Ekonomik Görünüm No:1205-1206 I Mayıs-Haziran 2014 I 2012 2013 2014f 100 2.5 2.3 2.9 3.2 62 1.4 1.2 2.0 2.4 38 4.4 4.1 4.3 4.6 Kuzey Amerika 25 2.7 1.9 2.7 3.1 ABD 23 2.8 1.9 2.8 3.2 2015f Kanada 3 1.7 2.0 2.6 2.7 Latin Amerika 8 2.7 2.6 2.6 3.0 Brezilya 3 1.0 2.3 2.0 2.5 Batı Avrupa 23 -0.3 0.1 1.3 1.3 3 0.3 1.7 2.4 2.5 3 1.3 1.5 2.4 2.8 17 -0.6 -0.4 1.0 1.4 Almanya 5 0.9 0.5 1.7 1.9 Fransa 4 0.0 0.3 0.7 1.2 3 -2.5 -1.8 0.4 0.9 2 -1.6 -1.2 0.6 1.2 Hollanda 1 -1.3 -0.8 0.9 1.3 Yunanistan 0 -7.0 -3.9 -0.1 0.6 0 0.2 -0.3 1.6 1.8 0 -3.2 -1.4 1.0 1.3 6 2.1 1.8 1.6 2.5 3 3.4 1.3 0.7 2.0 1 2.2 4.0 3.0 4.2 1 1.9 1.6 3.0 2.4 29 4.6 4.7 4.7 4.7 Portekiz Rusya Polonya Asya 11 7.7 7.6 7.5 7.3 Japonya 8 1.4 1.5 1.2 1.1 Hindistan 3 3.2 4.4 5.3 5.8 Okyanusya 2 3.5 2.4 2.8 3.0 Avusturalya 2 3.6 2.4 2.8 2.8 4 3.2 2.6 3.6 4.2 Suudi Arabistan 1 5.8 3.8 4.5 5.0 BAE 1 4.4 3.5 4.0 4.0 Afrika 2 6.1 4.0 4.4 5.1 1 2.5 1.8 2.8 3.5 0 2.7 4.5 4.5 5.0 Fas Gn itibariyle yıllık rakamlar, milyar dolar 5 4 3 2 1 Sources: Bloomberg, Euler Hermes Euler Hermes Hindistan Endonezya Güney Afrika Türkiy e Brezilya Filipinler -1 Taylan d 0 Makroekonomik Değerlendirme ve Ülke Risk Görünümleri USD Bn 1,500 Rusya GIPS 1,000 +0.7% Rusya için 2014 yılı büyüme tahmini 500 Asya Almanya in Kırılgan 10 Almanya 0 ABD Kırılgan 10lu Gney Avrupa Avrupa -500 Japonya ve Güney Kore ABD -1,000 -1,500 00 02 0 4 06 08 10 12 14 Sources: IHS Global Insight, Euler Hermes İran ise uluslararası bağlarını yeniden kurma çabasında. Tüm bunlar, Orta Doğu’da siyasi risklerin devam edeceğine işaret ediyor. Tayland, siyasi karışıklıklar ve Thaksin rejimi destekçileri ve Suthep Thaugsuban liderliğindeki karşıtları arasındaki bölünmeye sahne. Ülke ekonomisi şu ana kadar yaşanan politik karmaşadan çok fazla etkilenmiş olmasa da karmaşanın bu kadar uzun sürmesi ve bölünmenin derinleşmesi büyüme görünümü için risk oluşturuyor. Şiddetli gösterilerin sürdüğü Venezuela’da ekonomik büyüme baş aşağı dönmüş durumda ve bu gidişattan somut bir çıkış yolu da henüz ortaya atılmış değil. Türkiye’de ise siyaset ve ekonominin iç içe olması büyümeyi olumsuz yönde etkiliyor. Önemli bir kısmı sürekli olarak kısa vadeli sermaye ile finanse edilen büyük cari açık yüzünden ekonomi yatırımcıların ruh haline aşırı duyarlı halde. Ağustos ayında gerçekleşecek Cumhurbaşkanlığı seçimi yakından takip edilmesi gereken bir süreç olarak öne çıkıyor. Son olarak, Kırım meselesiyle politik risk Avrupa için de geri dönmüş durumda. Kargaşa, Rusya’nın 2014 yılı büyüme tahminlerini çoktan aşağı çekti ve %0,7’ye düşürdü. Gerilim daha fazla tırmanmazsa ekonomik zararın Rusya ve Ukrayna dışındaki etkilerinin sınırlı kalacağı tahmin ediliyor. Ancak, Rusya’nın Ukrayna’nın doğu bölümünü kendine bağlamaya çalışmasıyla ilgili riskler devam ediyor. Kısacası 2014 yılında, siyasi risklerin ekonomik gelişmelere devamlı eşlik edeceği söylenebilir. Fed politikalarına uyum sağlamak Gelişmekte olan ülkelerden hangilerinin kısa dönemde yüksek kırılganlığa sahip olduğunu tespit edebilmek için ülkeleri Fed’in kesinti süreciyle ilgili hassasiyetlerine ve Çin’e ihracat bağımlılıklarına göre sınıflandırdık (Çin’in ekonomik dönüşümünden ve büyüme hızındaki olası yavaşlamadan en çok etkilenebilecek ülkeler). Kısa dönemde yüksek kırılganlığa sahip 10 ülke tespit ettik (Arjantin, Endonezya, Türkiye, Brezilya, Güney Afrika, Hindistan, Şili, Kolombiya, Filipinler ve Meksika) ve “Kırılgan 10lu” olarak adlandırdığımız bu gruptaki ülkeleri yakından takip ediyoruz. Fed’in parasal genişleme sürecinde kesintiye gitmesine ve (jeo) politik risklerin artışına karşı uygulamaya koyulan ekonomi politikalarının kalitesi ve önlem alma çabukluğu bakımından bazı ülkelerin diğerlerine göre olumsuz gelişmelere karşı daha dayanıklı olduğu görülüyor. Bu bağlamda, 4 ülkenin giderek daha fazla dayanıklılık kazandığını (“İyileşen 4’lü”: Şili, Meksika, Kolombiya ve Filipinler) ve 5 ülkenin halen riskli kategoride (“Riskli 5’li”: Hindistan, Endonezya, Brezilya, Güney Afrika ve Türkiye) olduğunu söylemek mümkün. “İyileşen 4’lü”nün politika faizlerinde önemli bir artışa gitmeden ülkelerinden sermaye çıkışlarını engelleyebildiği ve döviz rezervlerini neredeyse sabit tutarak kur artışlarını önleyebildikleri görülüyor. Ayrıca, söz konusu gelişmelerin ekonomi üzerindeki olumsuz etkileri de sınırlı kalmış durumda. Sağlam makroekonomik politikaların iyi itibara sahip otoritelerle birleştiği (Şili), iş ortamını destekleyen reformların yapıldığı (Meksika) dış borç ve kamu borcunun düşük olduğu (Kolombiya) ve yüksek döviz rezervlerine sahip güçlü bir merkez bankasının yer aldığı (Filipinler) bu ülkelerde piyasada güven ya çok fazla yıpranmadı ya da hemen geri kazanılabildi. Bu 4’lünün bundan sonra da yola aynı şekilde devam etmesi bekleniyor. Yüksek cari açıkların, kısa vadeli sermayeye bağımlılığının, enflasyonun ve iş ortamında zorlukların devam ettiği “riskli 5’li”nin piyasalarında ise ciddi güven kayıpları yaşandı. Dolayısıyla bu ülkeler pozisyonlarını sağlamlaştırmak için (değişen başarılarla sonuçlanan) yeni önlemler almak zorunda kaldı. Bu ülkelerin hepsinde bu yıl seçim olması belirsizlikleri arttıran diğer bir faktör oldu. Hindistan, son dönemde enflasyonla mücadelede kararlılık sergileyen merkez bankası, artan iş ortamı güveni ve sanayi üretimi, daralan cari açık ve yaklaşan seçimlerle olumlu yönde önemli yol kat etti. Endonezya da (yolsuzluk skandallarına rağmen) sağlam makroekonomik politikalara geçiş yaptı. Ancak, gidişattan tam olarak emin olmak için Temmuz ayında gerçekleştirilecek seçimi beklemek lazım. Brezilya ve Güney Afrika için durum daha karışık. Büyüme rölantide ve yeniden hızlanması için ciddi politika değişikliklerine ihtiyaç var. Enflasyona yönelik daha kararlı bir duruş ve yatırım odaklı bir yaklaşım gerekiyor. Brezilya için sanayide çeşitlilik ve rekabet gücü anahtar faktörler. Güney Afrika içinse; iş gücü ilişkilerinin iyileştirilmesi, yönetimin iyileştirilmesi ve daha yatırımcı dostu bir iş ortamı yaratılması önem kazanıyor. Türkiye’nin de yılın ilk iki ayında yaşanan sermaye çıkışlarının önüne geçecek önlemler alması gerekiyor ama siyasi çalkantılar bu önlemlerin alınmasını zorlaştırıyor. Özetle, tüm bu 5 ülke için –önlemler hız kazanmaya başladığı içinen kötüsünün geride kaldığını düşünüyoruz ama halen riskler masada. Tüm bu ülkeler içinde sadece Arjantin için en azından 2015 yılında yapılacak seçimlere kadar olumsuz gidişatın kesin olduğunu söyleyebiliriz. Bu da, ülkedeki zayıf makroekonomik politikalar ve yurtiçi problemlerden kaynaklanıyor. Gelecek - Kim Sıcak ve Kim Canlı? Her ne kadar ekonomi politikaları ve siyaset, gelişimin temel taşlarını oluşturuyor olsa da algı ve güven ortamının da gelişim üzerindeki etkileri hafife alınmamalıdır. Küresel güven, Çin ve Ukrayna’dan gelen haberlere rağmen iyileşmeye devam ediyor. Bu iyileşmenin ardında daha çok Amerika ve Euro Bölgesi var. Sermaye piyasalarında da güven duygusu küresel risklerin azalması ve gelişmekte olan ülkelere yönelik algıların iyileşmesine paralel olarak artmaya başladı. Özellikle, gelişmekte olan ülkelerin finansal göstergeleri Ocak ayının sonundan beri yükselişte. Doğu Avrupa’ya yönelik algılar kötüleşmiş olsa da Asya ve Latin Amerika’daki gelişmekte olan ülkeler için tersi bir algı söz konusu olduğundan genel olarak olumlu yönde bir gidişattan bahsedilebilir. Bu gelişmeler çerçevesinde bazı ülkelerin durumları “sıcak”, “kırılgan” ve “cazip” olarak sınıflandırılabilir. Rusya, Ukrayna ve çok daha küçük oranda Türkiye –negatif bulaşıcılık da yaratabilecek- (jeo) politik risklerden dolayı “sıcak” noktalar olarak görülebilir. Brezilya, Güney Afrika ve daha az şekilde Hindistan yatırımcıların artık gelişmekte olan ülkeleri cazip bulmadığı yeni koşullara uyum sağlamak üzere harekete geçmesi gereken “yumuşak” noktalar. Ancak, iş modellerini değiştirmek zorunda kalacak olanlar sadece gelişmekte olan ülkeler değil. Fransa’nın bunu çoktan yeniden düşünmeye başlamış olması gerekirken Almanya da Euro Bölgesindeki deflasyon baskısı ve güçlü Euro tarafından zorlanacağa benziyor. Diğer yandan, büyümenin yeniden ivme kazandığı Amerika ve İngiltere “canlı” noktalar olarak karşımıza çıkıyor. Bu bölgelerde amaç ivmeyi korumak olacak. Güney Avrupa’da da ekonomik görünümde iyileşme söz konusu. Bu bölgede de zor geçen son yılları takiben güvenin yeniden kazanıldığını görmeye başlıyoruz. Büyümenin canlandığı, yurtiçi harcamaların yüksek seyrettiği ve iş ortamının iyileştiği Körfez İşbirliği Konseyi ülkelerinin de küresel büyümeyle birlikte “canlı” noktalar arasına katılma ihtimali var. Son olarak Çin’in de “canlı” noktalar arasında olduğunu eklemek gerekir. İş modellerindeki değişime rağmen dönüşümün olumlu sinyalleri hissedilebiliyor. Ülkenin, dönüşüm süreci kapsamında bugüne kadar gerçekleştirdiği ciddi değişikliklerin üzerinden rahatça gelmesi herhangi bir zorluğun üstesinden de kolayca gelebileceğinin bir göstergesi değil mi? Ekonomik Görünüm No:1205-1206 I Mayıs-Haziran 2014 I Makroekonomik Değerlendirme ve Ülke Risk Görünümleri ÜLKE RİSK GÖRÜNÜMÜ 2014 Q1 Filipinler Ülke risk derecelendirmelerinde C3 B2 Ülkenin dış şoklara karşı dayanıklı olması son 10 yılda büyümeyi arttırdı. Güçlü dış pozisyon, kamu finansmanındaki bariz iyileşme ve daha güçlü bir iş ortamı çok daha iyi bir makro çerçevenin işaretleri 6 değişiklik 2014 Q1 Makroekonomik Araştırmalar ve Ülke Risk Takımı Risk notu gelişen 6 ülke Hollanda AA2 Malta AA1 Ekonomik görünüm son aylarda iyileşti ve büyümenin 2014 ve 2015 yıllarında sırasıyla %0,9 ve %1,3 olması bekleniyor. 2014 yılında –rekor seviyelerde olmasına rağmen- iflas sayısının stabilize olacağı tahmin ediliyor. Kamu açığının ve faiz harcamalarının kontrol altında olması, yüksek cari işlemler fazlası ve bankacılık sektörünün sağlığının iyileşmesi sayesinde kısa dönemde finansman riski düşük. Euler Hermes AA2 Cezayir A1 2010 yılından beri ülke görece daha sağlam bir yapıya kavuştu ve büyümenin 2014-15 yıllarında ortalama %2,1 olması bekleniyor. Finansman riski gelecek 6 ila 12 ay için hafiflemiş olsa da orta-vadeli görünüme dair riskler halen mevcut (Dış borç ve kamu borcu, zayıf bankacılık sektörü, turizm ve yarı iletken ihracatına aşırı bağımlılık). C3 Romanya C2 Yüksek petrol ve gaz gelirleriyle artan cari işlemler fazlası döviz birikimine de olanak sağlıyor. Şu anda yaklaşık 190 milyar dolar olan döviz rezervi 30 aydan fazla ithalatı karşılayacak seviyede ve dış borç yükümlülükleri (ve oranları) çok düşük. Euler Hermes, (büyük altyapı projelerini kapsayan) kamu harcamalarıyla canlanacak büyümenin 2014 ve 2015 yıllarında sırasıyla %4,5 ve %4 olmasını bekliyor. C3 Kenya B2 Makroekonomik temeller iyileşmeye devam etse de (daralan cari açık ve kamu açığı, daha az kamu borcu) dış borç halen yüksek düzeyde (GSYH’nin %68’i ama düşüş eğiliminde). Azalan iflas oranlarıyla birlikte Euler Hermes büyümenin 2014 ve 2015 yıllarında yaklaşık %3 olmasını bekliyor. C3 C2 Geleneksel sektörlerden farklı sektörlere geçiş aktif şekilde teşvik ediliyor. Mobil telefon kullanımının artması bankacılık ve diğer finans sektörlerinde gelişimin önünü açtı. Bölgesel olarak merkezi konumda olması ve enerji kaynakları ülkenin orta ve uzun vadeli görünümüne olumlu yansıyor. Ekonomik Görünüm No:1205-1206 I Mayıs-Haziran 2014 I Makroekonomik Değerlendirme ve Ülke Risk Görünümleri Politik Sıcak Noktalar: Ayrışan talihler ve negatif bulaşıcılık Politik Sıcak Noktalar: Ayrışan talihler ve negatif bulaşıcılık MANFRED STAMER MANFRED STAMER Ukrayna : Rusya için bir Turnusol Testi mi? Türkiye : Deprem değil küçük bir sarsıntı Kriz Senaryoları Ukrayna ve Rusya arasında tırmanan gerilim şimdiden her iki ülkenin ekonomik görünümünü olumsuz etkilemiş durumda. Krizin Avrupa genelindeki etkileri ise şimdilik sınırlı kalmış görünüyor. Ekonomik etkileri baz senaryomuz (Rusya’nın Ukrayna’nın herhangi bir bölgesini işgal etmemesi ve böylece herhangi bir ekonomik yaptırımla karşı karşıya kalmaması) ve şu an için %20 olasılık verdiğimiz gerilimin tırmandığı ikinci bir senaryo (Rusya’nın Ukrayna’nın doğu ve güneydoğu bölgelerini işgal etmesi ve batının Rusya’ya ciddi ekonomik yaptırımlar uygulaması) altında incelemek mümkün. Krizin Ukrayna’ya etkileri Baz Senaryo’da Ukrayna’nın IMF ile (yaklaşık 27 milyar dolarlık) bir programa başlaması ve böylece ödemeler dengesi ve kamu temerrüdü risklerinin hemen azalması bekleniyor. Ancak, IMF programının gerekleri iç talebi de zayıflatacaktır. Bu senaryoda Euler Hermes Ukrayna ekonomisinin 2014 yılında %3 küçüleceğini öngörüyor. Dış likidite riskinin orta vadede yüksek olması bekleniyor. Kötümser senaryonun Ukrayna ekonomisini nasıl etkileyebileceği ise net olmamakla birlikte çok daha kötü bir durgunluğun kaçınılmaz olacağı bir gerçek. Krizin Rusya’ya etkileri Baz senaryoda Euler Hermes Rusya için 2014 yılı büyümesini %0,7 olarak revize etti (ilk tahmin %2,6’ydı). Revizenin ardında krizin sermaye çıkışlarını hızlandırması, yerel para biriminin 2014 yılının başından bu yana %15 değer kaybetmesi ve para politikasında sıkılaşmaya gidilmesi var (Mart ayından bu yana 150 baz puanlık faiz artışı). Tüketim ve yatırım harcamalarının bu senaryoda olumsuz etkilenmeleri bekleniyor. Kötümser senaryonun sonuçları ise Rusya için çok ciddi olabilir. Batının ekonomik yaptırımları Avrupa ve Rusya ara Euler Hermes sındaki ticareti hacminin %50 azalmasına, ülkeden 200 milyar dolara yakın sermaye çıkışına ve Ruble’nin 2014 yılında %30 değer kaybetmesine neden olabilir. Böyle bir senaryoda 2014 yılında resesyon kaçınılmaz olacak ve GSYH yaklaşık %2,5 oranında küçülecektir. Krizin Avrupa’ya etkileri Kriz Avrupa’yı şu potansiyel kanallar yoluyla etkileyebilir: (1) Ticari akımlar, (2) yatırım akımları, (3) enerji fiyatları, (4) şirketlerin ödeme davranışları, (5) bankalar. Baz senaryoda krizin Avrupa’ya etkileri sınırlı olacaktır. Ancak, kötümser senaryoda zayıflayan ticaret ve yatırım akımları ve artan enerji fiyatları başta Almanya, Belçika, Hollanda ve Avusturya olmak üzere Euro Bölgesi ülkelerini olumsuz etkileyecek ve bölge büyümesinin 0,9 baz puan düşmesine neden olacaktır. 2013 yılında her şeye rağmen devam eden büyümenin 2014 yılında yavaşlaması bekleniyor Türkiye ekonomisi 2013 yılında siyasi arenada ve uluslararası finansal piyasalarda yaşanan çalkantılara direnç göstererek 2012 yılında %2,1 olan reel büyüme oranını %4’e çıkarmayı başardı. Özel tüketim harcamalarının %4,6, kamu harcamalarının %5,9 ve yatırım harcamalarının %4,3 artış gösterdiği “İç talep”, geride bıraktığımız sene büyümeyi tek başına sürükleyen kalem oldu. İhracat artışı %0,1 ile 2012 yılıyla neredeyse aynı kalırken, ithalat artışı %8,5 olarak gerçekleşti. Dolayısıyla, net ihracat 2013 yılında büyümeye negatif katkıda bulundu. Daha sıkı bir para politikasının izlendiği ve TL’nin değer kaybettiği 2014 yılında, iç talepteki büyümenin 2013 yılına göre daha zayıf kalacağı tahmin ediliyor. TL’deki değer kaybının ihracata destek vermesi beklense de, ihracatın yüksek oranda ithal ara mallarına bağımlı olması bu etkiyi sınırlıyor. Bu nedenle, iç talepteki zayıf- lamanın dış talepte beklenen güçlenme ile tamamen telafi edilmesi mümkün görünmüyor. Euler Hermes, 2014 yılında büyümenin %3’e gerileyeceğini 2015 yılında ise yeniden hızlanarak %4’e çıkacağını tahmin ediyor. 2014 yılında yaşanabilecek olası politik ve ekonomik çalkantıların artmış olması ülke görünümüne yönelik riskleri de arttırmış durumda. Büyümenin yavaşlıyor olması ve TL’nin değer kaybetmesi-bazı Türk şirketlerinin yabancı para cinsinden hedge edilmemiş borçları olduğu da varsayıldığında-2014 yılında ödeme aczi risklerini de arttırabilir. Yüksek cari işlemler açığı halen en önemli endişe kaynağı 2012 yılında GSYH’nin %6,2’sini oluşturan cari işlemler açığı 2013 yılında 65 milyar dolara, yani GSYH’nin %7,9’una ulaştı. Net yabancı doğrudan yatırım girişleri 2013 yılında 6,9 milyar dolar (GSYH’nin %1,5’i) ile sınırlı kalarak cari işlemler açığının ancak %15’ini karşılayabildi. Açığın kalan büyük kısmı kısa vadeli sermaye girişleriyle finanse edilmeye devam edildi. Net portföy yatırımları 23,7 milyar dolara (GSYH’nin %2,9’u) ve bankaların net dış borçları 30,5 milyar dolara (GSYH’nin %3,7’si) ulaştı. Böylece, kısa vadeli dış borç 2013 yılında %28 artarak 129 milyar dolara tırmandı ve toplam dış borcun neredeyse üçte birini oluşturdu (GSYH’nin %16’sı). TL’nin değer kaybetmesi ihracata sınırlı da olsa bir destek sağlayacağı için Euler Hermes 2014 yılında cari işlemler açığının bir miktar daralmasını, ancak, yine de hayli büyük bir oran olan GSYH’nin %6,5’i seviyesinde kalmasını bekliyor. Cari açığın finansman kompozisyonunda da önemli bir değişiklik öngörülmüyor. Politika duyarlılığı kırılganlık kaynağı olmaya devam edecek gibi görünüyor Büyük kısmı kısa vadeli sermaye girişleriyle finanse edilen yüksek cari işlemler açığının oluşturduğu riskler politika önlemlerinin tepkisel olarak yavaş kalmasıyla birleşince Türkiye ekonomisinde son dönemde yaşanan çalkantılara neden oldu. Fed’in parasal genişleme sürecinde kesintiye gideceğini resmi olarak açıkladığı 2013 yılı Aralık ayı ortasında gelişmekte olan ülkelerin çoğundan-kısmen sağlam makroekonomik temeller, kısmense doğru ekonomi politikalar nedeniyle- ikinci kez bir sermaye çıkışı görülmez ve para birimlerinde ikinci kez bir değer kaybı yaşanmazken Türkiye için durum böyle olmadı. 2013 yılında hem politik kararlılığın eksik olması hem de siyasi gerilimin tırmanmasıyla Aralık ayının ortasından Ocak ayının sonuna kadar TL Euro karşısında %13 değer kaybetti (önceki 7 aylık dönemde bu kayıp %18’di). Bu değer kaybı karşısında Ocak ayında Merkez Bankası geç de olsa politika kararlığını gösterecek bir hamle yaparak gösterge faiz oranını 550 baz puan arttırdı ve %10’a çıkardı. Böylece, değer kaybı durdu ve hatta üçte iki oranında telafi edildi. TCMB Başkanı Başçı da yakın zamanda kademeli olarak parasal gevşemenin başlayacağı yönünde sinyaller verdi. Ancak, para politikasının gereğinden önce gevşetilmeye başlanması TL’nin yeni sermaye çıkışları karşısında kırılganlığını arttırabilir. Ekonomik Görünüm No:1205-1206 I Mayıs-Haziran 2014 I Makroekonomik Değerlendirme ve Ülke Risk Görünümleri Kırılgan Noktalar : İş Modelini yeniden değiştirme zamanı Kırılgan Noktalar : İş Modelini yeniden değiştirme zamanı DANIELA ORDOÑEZ MAHAMOUD İSLAM Brezilya : Yüksek bütçeli organizasyonlar, düşük büyüme, yüksek enflasyon - yanlış bileşim Yüksek bütçeli organizasyonlar büyümeyi arttırmayacak Hindistan : Büyümenin önünü açmak Yüksek bütçeli organizasyonlar büyümeyi arttırmayacak Eski deneyimler yüksek bütçeli organizasyonların ülke GSYH’si üzerinde her zaman olumlu bir etki bırakmadığını gösteriyor. Bir değil 3 mega organizasyona (2013 Konfederasyonlar Kupası, 2014 Dünya Futbol Kupası ve 2016 Olimpiyatları) birden ev sahipliği yapacak olan Brezilya buna bir istisna olabilir. Ekim 2014’te ülkede yapılacak seçimleri de unutmamak gerekiyor. Yine de tüm bu etkinliklerin Brezilya’nın kısa ve orta vadede büyümesini çok etkileyeceği düşünülmüyor. Ülkenin talebe dayalı ama kronik eksik yatırım Euler Hermes probleminin olduğu iş modelinin sonuna geldiği söylenebilir. Euler Hermes büyümenin 2014 ve 2015 yıllarında (büyümenin yaklaşık %5 olduğu) kriz öncesi yıllara göre çok daha yavaş kalarak sırasıyla %2 ve %2,5 olmasını öngörüyor. Büyümeyi yeniden canlandırmak için yapısal reformlara ihtiyaç var Büyümedeki yavaşlamanın temel sebebi yapısal zayıflıklar. Kamu politikalarının, düşük işsizlik oranlarının, reel maaş artışlarının ve ciddi miktarda sermaye girişlerinin desteklediği iç talebe rağmen yatırımlarda artış sağlanamıyor. Bu da arz talep dengesizliği yaratıyor. Yatırımları teşvik etmek için ihracata teşvik ve büyük altyapı yatırımları planlar arasında olsa da yerel sanayinin rekabet gücünü arttıracak, iş ortamını iyileştirecek ve altyapı yatırımlarını sağlamlaştıracak daha derin yapısal reformlara ihtiyaç var. Bu reformlar hayata geçirilmediği sürece Brezilya ekonomisinin iç (enflasyon) ve dış (cari işlemler açığı) makroekonomik dengesizlikleri devam edecek ve büyümesi düşük kalacak. Yüksek enflasyon ve cari işlemler açığı Reform tıkanıklığı devam ettikçe Brezilya ekonomisinde para politikası ne kadar sıkılaştırılırsa sıkılaştırılsın enflasyonist baskılar da devam edecek. Merkez Bankası’nın Nisan 2013’ten beri gittiği 375 baz puanlık faiz artırımı (faiz oranı şu an %11’de) büyümeyi de olumsuz etkileyecek. Cari işlemler açığının da yakın gelecekte hemen daralması beklenmiyor (2013 yılında GSYH’nin %3,6’sı, 2014 için tahmin %3,5). Bu da ülkeyi dış finansmana mecbur bırakıyor ve dış şoklar karşısında kırılgan bir hale getiriyor. Kamu finansmanına yakın takip 2011 yılından beri ekonomik yavaşlamayı önlemek için yapılan kamu harcamaları bütçe açığının genişleyerek 2011 yılındaki GSYH’ya oranla %2,5 seviyesinden 2013 yılında %3’e çıkmasına neden oldu. Bu nedenle ihtiyatlı kamu politikalarıyla ilgili belirsizlikler arttı ve güvensizlik oluşmaya başladı. 2014 yılı için sıkı bir maliye politikası ortaya koyulmuş olsa da hedefler yakalanamayabilir. 2014 yılında mali yapıyı iyileştirmek başlıca zorluklardan biri olacak gibi görünüyor. 2014 ve 2015 yıllarında yeniden oyunda 4.4 milyar USD 2014 yılı Ocak-Şubat aylarında sermaye girişleri Hindistan ekonomisinde büyüme oranları son iki yıldır %5’in altında gelen rakamlarla potansiyel büyüme ortalaması olan %7’nin çok altında kaldı. Yüksek enflasyonun satın alma gücünü tıraşlaması ve özel harcamalar üzerinde baskı oluşturması yurtiçi talebin zayıf olmasıyla sonuçlanmış ve bu da üretimi olumsuz etkilemişti. Daralan finansman koşulları ve zayıf talep yatırımları da yavaşlattı. Yüksek emtia fiyatlarıyla artan ithalat faturası ve ana ihracat ortaklarının ekonomilerindeki durgunluk (ABD ve Çin) net ihracatın da kötüleşmesine neden oldu. 2014 ve 2015 yıllarında, ihracat artışlarının da etkisiyle büyümenin yeniden toparlanması ve %5,3 seviyesinde gerçekleşmesi bekleniyor. Rajanomics: İstikrarlı fiyatlar, azalan dış dengesizlikler ve iyileşen güven ortamı Mayıs 2013’ten beri Hindistan yatırımcıların ve finansal piyasaların radarında. Mayıs ve Eylül 2013 ayları arasında yerel para %16 değer kaybetti. Çifte açığın yaşandığı ülkede ekonomisinden negatif sinyaller gelmeye başlamıştı. Ancak, Merkez Bankası yeni Başkan R. Rajan’ın da başa geçmesiyle çok hızlı kararlar almaya başladı. Eylül 2013 – Ocak 2014 döneminde kurum, yerel paranın değerini korumak ve enflasyon baskılarını kontrol altında tutmak için politika faiz oranlarını 75 baz puan arttırarak %8’e yükseltti. Ayrıca, banka sözlü yönlendirme (forward guidance) ve enflasyon hedeflemesi uygulamalarına da geçti (2015 yılı için hedef %8). Böylece 2014’ün ilk çeyreği itibariyle Hindistan’da ekonomik görünüm iyileşmeye başladı. Makro-finansal temelleri iyi oturtmak Ekonomik iyileşmenin devamı için portfolyo yatırımlarının oynaklığını azaltacak ve doğrudan yabancı yatırımlarını ülkeye çekecek yapısal reformların gerçekleştirilmesi gerekiyor. Rajan’ın ortaya koyduğu politikalar finansal istikrarın korunması yönünde piyasalara önemli bir sinyal yollamış durumda. Buna ek olarak finansal sektörün yabancı yatırımlara açılarak ve yeni araçlarla zenginleştirilerek daha serbest hale getirileceği açıklandı. Bu hamle ülke için en önemli oyun değiştiricilerden biri olarak görülebilir. Mevcut hükümet perakende ve altyapı sektörlerine doğrudan yabancı yatırımları çekmek için önemli reformlar başlattı. Ancak şu anda geçerli olan düzenleyici çerçeveler bu reformların gerçek etkilerinin hissedilmesine engel oluyor. Ne yazık ki söz konusu düzenleyici çerçevelerin değişiminin zaman alması bekleniyor. Bu nedenle ülkede finansal istikrar orta vadede daha çok para politikası otoritelerince sağlanacak gibi. Ekonomik Görünüm No:1205-1206 I Mayıs-Haziran 2014 I Makroekonomik Değerlendirme ve Ülke Risk Görünümleri Kırılgan Noktalar : İş Modelini yeniden değiştirme zamanı Kırılgan Noktalar : İş Modelini yeniden değiştirme zamanı ANDREW ATKINSON FR�D�RIC ANDRES Güney Afrika : Zirveye veda mı? Almanya ve Fransa : Senkronizasyon ihtiyacı Büyüme çok canlı değil (2014 ve 2015 yılları için sırasıyla %2,8 ve %3,5) ve bazı riskler devam ediyor 2013 yılı son çeyreğinde imalat sanayindeki canlanmayla birlikte üçüncü çeyrekteki yıllık %0,7 seviyesinden %3,8’e tırmandı. Ancak, para politikası, ZAR’ı ve uluslararası rezervleri korumak amacıyla sıkı tutulmaya devam ediyor. Altın fiyatları zayıf seyrediyor ve özellikle platin madenciliği gibi bazı sektörlerde işgücüyle iletişimin endişe verici. Sosyal gelişimi destekleyecek %5’lik büyüme oranlarını yakalamak şimdilik zor görünüyor. Madencilik sektörünün toptan kamulaştırılacağı endişelerini hafifletmek, ancak devletin bazı maden varlıkları üzerindeki kontrolünü kolaylaştırmak için hazırlanan tasarıyı parlamento Mart ayında kısmen onayladı. Bu tasarı devletin daha fazla popülist politikalara yöneleceği endişelerini arttırıyor ve gelişmekte olan ülkelerden halihazırda zaten sermaye çıkışlarının yaşandığı bir dönemde ülkeyi daha kırılgan hale getiriyor. Nijerya zirveyi kaptı Nijerya’nın revize edilen GSYH hesapları ülkenin 2013 yılı GSYH’sinin 510 milyar dolar civarınEuler Hermes da olduğunu gösteriyor. Güney Afrika’nın geçtiğimiz yılki GSYH’si ise 350 milyar dolardı. Gana ve Kenya gibi diğer Afrika ekonomilerinin GSYH hesapları da revize edilmeye başlandı. Bu durum, yatırımcıların Afrika’da Güney Afrika dışındaki ülkelere de yönelmesini sağlayacak. Her ne kadar Güney Afrika, iş yapma kolaylığı ve daha iyi altyapı koşulları nedeniyle diğer ülkelere göre ticari avantajlara sahip olsa da yatırımcılar daha yüksek büyüme rakamlarına sahip diğer ülkeleri de yoklamak isteyecek ve yatırımlarını Güney Afrika dışındaki ülkelere de kaydırmak isteyebilecektir. Özellikle de kamulaştırmaya yönelik endişelerin arttığı bir tabloda. Sıkı bütçe yönetimine rağmen açık Seçim yılında harcamaları arttırmanın cazibesine rağmen bütçe açığı kontrol altında görünüyor. Hatta 2013 ve 2014 yıllarında GSYH’ye oranı %4 olan bütçe açığının 2016 ve 2017 yıllarında %2,8’e gerilemesi ve kamu borcunun da GSYH’nin %44,3’ü seviyesinde sabit kalması öngörülüyor. Euler Hermes, mali disiplin ve düşük dış borcun ülke derecesinin korunmasına olanak vereceğini düşünüyor. Ancak, sınırlandırılmış kamu harcamaları nedeniyle (yüksek işsizlik, kırsal fakirlik, çarpık gelir dağılımı ve zayıf eğitim koşulları gibi) bazı yapısal sorunların çözümü de ertelenmiş görülüyor. Seçimler formalite icabı olabilir ama politik dinamikler değişiyor Başkan Jacob Zuma’nın Mayıs ayında yapılacak seçimler sonrasında başkanlık koltuğuna bir kez daha oturması bekleniyor. Ancak, Başkanın popülaritesi yolsuzluk iddiaları ve hayat koşullarında kayda değer bir iyileşme kaydedilemediği için zayıflamış durumda. Ayrıca, Afrika Ulusal Konseyi, Güney Afrika Sendikalar Birliği (COSATU) ve Güney Afrika Komünist Partisi’nin (SACP) oluşturduğu üçlü ittifakta bazı bölünmeler gözlenirken başka parti organizasyonlarının destek bulmaya başladığı görülüyor. Bu gelişmeler, uzun vadede siyasi dinamiklerde ciddi değişiklikler olabileceğinin işareti olabilir. 510 milyar USD Nijerya’nın revize edilmiş 2013 yılı GSYH’si Mükemmel talep savaşçısı Cumhurbaşkanı Hollande’nin verdiği sözlere rağmen 2013 yılında ülkenin bütçe açığı yine GSYH’nin %3’ü seviyesinde tutulamadı. Nisan ayındaki görev değişikliklerinin ardından yeni hükümet hanehalkının satınalma gücünü ve şirketler kesiminin rekabet gücünü arttırmaya kararlı görülüyor. Bu da bütçe açığının bir süre daha %3’ün üzerinde kalacağına işaret ediyor (2014 ve 2015 yılları için tahminler sırasıyla -%3,9 ve -%3,3) Bu durum Fransa ile Almanya ve Avrupa Komisyonu’nun arasını açacak gibi. Ancak, birliğin bütçe hedeflerine uymasa da Fransa Euro bölgesindeki komşularını artan ithalatıyla ihya ediyor. Komşular için durum iyiyken Fransa için artan ithalat (yani artan ticaret açığı) artan cari işlemler açığı demek. İkiz açıklarına (bütçe açığı ve cari işlemler açığı) bakılacak olursa ülke bir süre daha sermaye girişlerine bağımlı olacak. İhracat savaşçısının zırhında delikler mi oluştu? Fransa’nın tersine güçlü ihracatçı konumuyla ciddi cari işlemler fazlasına sahip olan Almanya için de gelecek çok parlak görünmüyor. Son veriler, ihracatın Euro Bölgesi ve diğer ülkelerden gelen tehditlerle karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Diğer ülkelerin başında ise Almanya ile benzer ihraç ürünlerine sahip Japonya ve Amerika geliyor. Yen’in uzun süredir değer kaybediyor olması ve düşen reel ücretlerle firmaların karlılığının artması Japonya’ya Almanya karşısında avantaj sağlayan etkenler. Almanya’da ise maaşlar ABD’dekinden de çok artıyor. Almanya’nın Amerika’ya göre çok daha pahalı enerji kullanması da cabası. Ülkenin ihracatının %40’ını oluşturan Euro Bölgesi’nde ise sorun deflasyon süreci. Bu gelişmeler, Almanya’yı zor bir ikilem içinde bırakıyor: Piyasa paylarını korumak için daha düşük kar marjlarını göze alarak fiyatları mı düşürmeli yoksa sanayisini daha düşük kalitede ve dolayısıyla düşük fiyatlı ürünlerin üretileceği bir yapıya mı kavuşturmalı? Yakınsama Fransa ve Almanya’nın ekonomik modellerinin birbirlerine yakınsaması gerektiğine inanıyoruz. Bu durum zaman alabilecek olsa da halihazırda yapılanlar umut verici. Fransa’daki reformlar ve maaşların düşmeye başlaması Almanya’daki daha yüksek maaşlarla birlikte iki ekonominin de yeniden dengeye gelebileceğine işaret ediyor. Avrupa Merkez Bankası da bu süreci ülkeler arasında daha fazla enflasyon farklarına izin vererek kolaylaştırabilir. Ekonomik Görünüm No:1205-1206 I Mayıs-Haziran 2014 I Makroekonomik Değerlendirme ve Ülke Risk Görünümleri Güvenilir Cazip Noktalar: İvmeyi koruyanlar Güvenilir Cazip Noktalar: İvmeyi koruyanlar DAN NORTH MAHAMOUD İSLAM Amerika: Zorlu kış, baharda ekonomik sıçrayışa zemin oluşturdu. Çin : Dönüşümde ikinci perde Amerika’da 2014 yılında büyümenin - halen potansiyelin altında olsa da- %2,8’e ulaşması bekleniyor. Amerika’nın büyük bir kısmı zor bir kış geçirdi ve bu durum ilk çeyrekte büyümenin yıllık %2’yle sınırlı kalabileceğini gösteriyor. Ama aynı durum ikinci çeyrek büyümesinde görülebilecek bir artış için de zemin oluşturdu. Yine de, 2014 yılı genelinde büyümenin (%2,8) potansiyelin altında kalacağı tahmin ediliyor. Büyümeyi daha fazla desteklemek için hem güven ortamında hem de gelirlerde iyileşme sağlanması gereki- Euler Hermes yor ama işgücü piyasalarının zayıf olması bu etkenlerin önüne set çekiyor. İmalat sanayiinde toparlanma devam edecek gibi ama konut sektörü halen risklerle karşı karşıya Birim işgücü maliyetlerinin düşmeye devam ettiği ve Şubat ayında sanayi üretiminin, dayanıklı mal siparişlerinin ve ISM endeksinin arttığı imalat sanayiinde güçlü bir toparlanma olduğu söylenebilir. Sektörde son 7 aydır istihdam da kesintisiz olarak artmaya devam ediyor. Ancak, konut sektö- ründe durum o kadar parlak değil. Mevcut ve yeni ev satışları son 4 ayın 3’ünde düşüş gösterdi. Buna ek olarak sektör; daha yüksek mortgage oranları, artan fiyatlar ve kısıtlı stoklarla karşı karşıya ve ne yazık ki iyileşen hava koşulları tüm bunlara çare olamayabilir. Fed destekleyici tavrını sürdürecek Fed’in parasal genişleme programını 2014 sonunda tamamen bitirmesi bekleniyor. Ancak bu durumda bile Fed’in bilançosu resesyon öncesi döneme nazaran neredeyse 5 kat şişmiş oluyor ve piyasa sürülmeye hazır ciddi bir rezerv fazlası oluşturuyor. Ayrıca, Fed Başkanı Janet Yellen faiz oranlarının yükseltilmeye başlanabileceği %6,5’lik işsizlik oranıyla ilgili eşik kuralını terk ettiklerini ve 2015 yılının ortasına kadar faiz oranlarının düşük kalabileceğini ima etti. Ciddi miktardaki likidite ve %0’lık faiz oranları önümüzdeki dönemde de destekleyici olmaya devam edecek. Kamu maliyesi tarafındaysa federal bütçenin ana kalemleri üzerinde anlaşma sağlanmış olmasına rağmen bütçenin hemen uygulamaya konması beklenmiyor. Bu durum, Kasım ayındaki seçimler için belirsizliği arttıran bir faktör. Büyüme 2014’ün ikinci yarısında sabitleniyor 2013 yılında büyüme hızını koruyan (%7,7) Çin ekonomisinde büyümenin 2014 yılında yavaşlayan yatırımlarla birlikte hafif gerilemesi bekleniyor (2014 için %7,5). Yavaşlamanın önemli bir kısmının yılın ilk yarısında gerçekleşeceği öngörülüyor. Bunun nedenleri: (1) bu dönemdeki veri sapmaları (Lunar yeni yıl tatillerinin istatistiki etkileri ve fazladan faturalama) (2) finansal düzenlemelerin özel yatırım harcamalarını yavaşlatması ve (3) ihtiyatlı hanehalkı davranışları. Yılın ikinci yarısında destekleyici makroekonomik politikalar (hızlanan altyapı yatırımları ve yeterli para arzı) ve artan özel tüketim harcamalarıyla ekonomik faaliyetlerin belli bir trende oturması bekleniyor. Yükselen yurtiçi pazar Ekonomik dönüşümle ilgili ilk olumlu sinyaller gelmeye başladı bile. Öncelikle, hükümet sadece büyüme odaklı ekonomi politikasını, istihdam, enflasyon ve büyümenin daha dengeli olmasını amaçlayan yeni bir programla değiştirdi. Bu çerçevede, istihdam hedefinin sağlanması için (11 milyon iş) büyümeden küçük fedakarlıklar yapılabilecek. İkinci olarak, son veriler güçlü temellere sahip bir tüketici pazarının yükselişte olduğuna işaret ediyor. Hatta, geçen sene ilk defa hizmet sektörü üretimi, sanayi üretiminin önüne geçti. Son olarak, kredi kalitesindeki iyileşmeyle birlikte finansman koşullarında da bir iyileşme görülüyor. Veriler, hükümetin gölge bankacılığı azaltma girişimlerinde şimdilik başarılı olduğunu gösteriyor. Kredi onay süreçleri sıkılaştırılmış olsa da bankalardan kredi talebinde artış var. Büyüme için yeni motorlar Rekabet gücünün azalmaya başlaması ihracata dayalı büyüme motorunun teklemeye başlamasına neden oluyor. Bu da büyümenin devamı için yeni yolların aranmasını zorunlu kılıyor. Bunun bir yolu, bankacılık sektörünün borç verebilmesini kolaylaştırarak ve istihdamı arttırarak yurtiçi talebi canlandırmak. Diğeri ise, bilgiye ve yüksek katma değerli endüstrilere yatırım yapmak. Bu doğrultuda, merkezi hükümet 2013 yılı sonunda doğal kaynaklar dışındaki sektörlerde yurtdışında yatırım yapmayı kolaylaştıracak önemli adımları attı ve Çin merkezli firmaların yüksek teknolojili sektörlerden ve otomotiv sektöründen birçok batılı firmayı satın aldığını görmeye başladık. Bu da Çin’li yatırımcıların ilgilerinin ilk kez emlak ve enerji yatırımlarından yüksek katma değerli endüstrilere kaydığının bir göstergesi. Ekonomik Görünüm No:1205-1206 I Mayıs-Haziran 2014 I Makroekonomik Değerlendirme ve Ülke Risk Görünümleri Güvenilir Cazip Noktalar: İvmeyi koruyanlar Güvenilir Cazip Noktalar: İvmeyi koruyanlar ANDREW ATKINSON ANA BOATA Körfez İşbirliği Konseyi : Çarkları yağlamak Güney Avrupa ve İngiltere : Kriz sonrası yaşam 2014 ve 2015 yıllarında büyüme kamu harcamalarıyla canlanacak KİK ülkeleri küresel petrol rezervlerinin %29’undan gaz rezervlerinin de %23’ünden fazlasına sahip. Gösterge petrol fiyatlarının varil başına 100 dolar veya fazla olduğu 2011 yılından bu yana hidrokarbon sektörü üretimi büyümeyi sürükleyen ana kalemdi. Petrol ihraç gelirleri bölgenin döviz rezervlerinin ve özellikle de Ulusal Varlık Fonlarının (UVF) yüksek kalmasına yardımcı oldu. KİK ülkelerinin UVF’deki toplam varlıklarının 2.250 milyar dolar civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu rezervlerin oluşturduğu finansal tampon KİK ülkelerinde kamuya, altyapı ve sosyal harcamaları arttırarak yurtiçi talebi canlandırma imkanı veriyor. Küresel koşullar destekleyeci olmasa bile KİK ülkeleriyle ticaret fırsatları canlı kalacak gözüküyor. Euler Hermes, orta doğu bölgesinde büyümenin 2014 ve 2015 yıllarında sırasıyla %3,6 ve %4,2 olacağını tahmin ederken KİK ülkelerinin bölge ortalamasını aşan büyüme rakamlarına ulaşacağını öngörüyor. Kamu harcamalarının harita dağılımı daha dengeli Bundan önceki yüksek petrol fiyatları dönemlerinde KİK ülkeleri petrodolarlarını çoğunlukla Avrupa ve Kuzey Amerika piyasalarında emlak ve portföy yatırımlarıyla değerlendirmişti. Arap Baharı’nın bir uzantısı olarak (daha fazla sosyal harcama talepleri) bu sefer KİK ülkeleri yatırımlarını daha çok bölge pazarlarına ve yerel pazarlara yönlendiriyor. Yurtdışı pazarlarda yatırımlar devam edecek olsa da finansal kaynakların artık; uluslararası, bölgesel ve yerel pazarlar arasında daha dengeli şekilde dağılacağı aşikar. Güney Avrupa’da güven yeniden tesis ediliyor KİK ülkeleriyle iş yapmak kolaylaşıyor KİK ülkelerinin piyasalarının serbestliği ve iş regulasyonlarına yönelik endişeler olsa da Dünya Bankası’nın 2014 yılı iş yapma kolaylığı (Doing Business) anket sonuçları bu ülkeler için olumlu sonuçlara işaret ediyor. Yatırımcıların korunması, sınır ötesi ticaret, sözleşmelerin uygulanması, iflasın çözümü (tasfiye süreci) gibi kriterler bazında gerçekleştirilen anketin bu yılki sonuçlarına göre 6 KİK ülkesinden 5’i toplam 189 ülke içinde ilk 50 arasına girmeyi başardı. 104.sıradaki Kuveyt buna istisna oluştursa da BAE (23.sıra) ve Suudi Arabistan (26.sırada) çok yüksek sıralarda yer aldılar. Canlı büyüme oranları, yüksek yurtiçi harcamalar ve iyileşen iş ortamı bir araya geldiğinde KİK ülkeleri önümüzdeki yıllarda çok cazip ticaret ve yatırım noktaları olarak öne çıkacak görünüyor. Uzun yıllardır resesyonda olan Güney Avrupa ülkeleri sonunda yeniden pozitif büyüme rakamlarına ulaştı. Bu gelişmenin ardındaki en önemli etken rekabet gücü kazanımlarıyla desteklenen ihracat artışları. Büyüme kanadında yaşanan olumlu gelişmelere mali disiplin çabaları ve yatırımcıların gelişmekte olan ülkelere yönelik iştah kaybı da eklenince söz konusu ülkelere portfolyo ve doğrudan yatırım girişlerinde artış görüldü. Buna rağmen, Portekiz ve Yunanistan için halen tanımlanabilmiş bir çıkış planı olmadığından ve bankacılık sektörünün sağlamlığına yönelik belirsizlikler devam ettiğinden kısa dönemli oynaklıklar henüz tam olarak ortadan kalkmış değil. İngiltere: Yurtiçi talep büyümeye destek veriyor İngiltere’de büyüme 2013 yılında süpriz yaparak 2007 yılından bu yana Enflasyon Oranı % 2012 2013 2014f 2015f Almanya Fransa Italya Ispanya Hollanda Belika Avusturya Yunanistan Portekiz 2.0 2.0 3.0 2.4 2.8 2.6 2.5 1.0 2.8 1.5 0.9 1.2 1.5 2.5 1.1 2.0 -0.9 0.4 1.2 0.9 1.0 0.7 1.1 1.0 1.6 -0.5 0.7 1.5 1.2 1.2 1.0 1.7 1.4 1.9 0.6 0.9 Euro Blgesi 2.3 1.3 1.0 1.3 Kaynaklar : Eurostat, Euler Hermes forecasts Grnm görülen en yüksek seviyede geldi. Büyümenin en büyük sürükleyicisi, istihdam piyasasında yaşanan iyileşmeye paralel olarak artan hanehalkı tüketimi kanalıyla yurtiçi talep oldu. Para ve maliye politikalarının büyümeyi ve özel sektörü destekleyici şekilde devam etmesi bekleniyor. İş çevrelerinde güven artıyor. Diğer Avrupa ülkelerine göre mali yükün daha az olduğu ülkede yatırımcı dostu yeni önlemler de açıklandı. Bunların arasında; kurumlar vergisinde 2014-2015 yılları için büyük indirimler, KOBİ’lere ve ihracatçı firmalara yönelik kredi koşullarının kolaylaştırılması, altyapı yatırımlarının arttırılması, stratejik endüstrilere yönelik finansman ve yeni kaya gazı alanları için izinler gibi önlemler bulunuyor. Birincilerden sonunculara herkes için reform zamanı Kriz reform uygulamaları için önemli bir etmen oldu. Reform uygulayıcılarının başındaysa AB veya IMF’nin finansal destek programlarından yararlanan Euro Bölgesi ülkeleri (Yunanistan, İrlanda, Portekiz ve İspanya) geldi. İtalya’da halen yapılması gereken birçok şey var ama Monti hükümeti döneminde önemli yol katedildi. Deflasyonist baskılar Güney Avrupa için halen en önemli risk Uzun süreli resesyon ve gıda ve enerji fiyatlarındaki düşüşler fiyatlar üzerin- de aşağı yönlü ciddi bir baskı yarattı. Uzun süreli düşük enflasyon hem özel sektör hem de kamu kesimi için önemli bir risk. Firmaların karlılığı, artan rekabet nedeniyle tehlikeye girerken, reel faiz oranlarındaki artış borçlanma süreçleri üzerinde baskı oluşturuyor. 2014 sonunda enflasyon oranının %1’e yakın veya altında olması bekleniyor. Euro Bölgesi ihraç kompozisyonunun genel olarak orta-teknoloji ürünlerden oluşuyor olması Euro’nun değerini önemli bir etken haline getiriyor. Avrupa Merkez Bankası’nın bu konuyla ilgili olarak daha fazla aksiyon alması bekleniyor. Örneğin; Haziran ayından sonra faiz oranlarında küçük indirimler ve 3.ve 4. çeyrekte AMB Varlık Kalitesi İncelemesi ve Stres Testleri sonrasında alınacak geleneksel olmayan (özel varlık alımları ve KOBİ’lere özel likidite imkanları gibi) önlemler gibi. Reel GSYH Bymesi % 2012 2013 2014f 2015f Euro Blgesi Portekiz Yunanistan -0.6 -1.6 -2.5 -3.2 -7.0 0.2 -0.4 -1.2 -1.8 -1.4 -3.9 -0.3 1.0 0.6 0.4 1.0 -0.1 1.6 1.4 1.2 0.9 1.3 0.6 1.8 0.3 1.7 2.4 2.5 Kaynaklar : Eurostat, Euler Hermes forecasts
Benzer belgeler
Manşetlerde Haftalık İhracat Risk Görünümü
aşağı yönlü bir baskı oluşturuyor. Enflasyon; Amerika ve İngiltere’de ama daha da bariz şekilde Güney Avrupa ülkelerinin başı çektiği Euro Bölgesi’nde hızlı bir şekilde geriledi. Çevrimsel ve yapıs...
DetaylıTürkiye Ekonomisi 2016`da Ne Bekliyor?
ve Venezuela gibi ülkeler geleneksel olmayan makroekonomik politikalara başvurmak suretiyle Fed’in kesintiye gitmesiyle problemleri artan ülkeler arasında yer aldı. Bu ülkelerin zorlu ekonomik duru...
Detaylı