youringilizce
Transkript
youringilizce
youringilizce www.youringilizce.com LIKE / DON’T LIKE + VERB + ING I like having parties I like drinking something at a café I like going for walks I like playing sports I like going to the movies I like studying together I like going to the concerts/plays I like eating out I like going to the shopping malls I like playing computer games I like watching movies at home I don’t like having parties I don’t like drinking something at a café I don’t like going for walks I don’t like playing sports I don’t like going to the movies I don’t like studying together I don’t like going to the concerts/plays I don’t like eating out I don’t like going to the shopping malls I don’t like playing computer games I don’t like watching movies at home TYPES OF THE MOVIES Romantik Western Animasyon Bilim Kurgu Bilim Kurgu Gerilim Komedi Savaş Aksiyon Korku Macera Belgesel Fantastik youringilizce www.youringilizce.com ACCEPTING & REFUSING A) MAKING OFFERS / INVITATIONS (Teklif / Davet cümleleri) Bir kişi veya gruba herhangi bir teklifte veya davette bulunurken kullanabileceğimiz ifadeler aşağıda listelenmiştir. Yapı bakımından bazı farklılıkları olsa da bu ifadelerin amacı ortaktır; Let's (Haydi) Shall we.? (Teklif ) Cümle ek almamış bir fiille tamamlanmalıdır. Why don't we ?(Niçin…..yapmıyoruz?) How about..? (..ye ne dersin ?) What about....? (..ye ne dersin ?) Cümle fiil + ing veya isimle tamamlanır. Would you like .? (….ister misin?) Do you want .....? (….ister misin?) Cümle to + fiil veya isimle tamamlanır. I would very happy if…? Eğer.. çok mutlı olurum We would be delighted if you…? Eğer.. hoşumuza gider We would be pleased if you could…? Eğer.. çok memnun oluruz Pizza yemek (eat pizza) örneğini ele alalım. Bu teklifi yapmak için kurallara uymak şartıyla yukarıdaki ifadelerin tümünü kullanabiliriz. Let's eat pizza. (Hadi pizza yiyelim) Shall we eat pizza? (Pizza yiyelim mi?) Why don't we eat pizza? (Neden pizza yemiyoruz?) How about eating pizza? (Pizza yemeye ne dersiniz?) What about eating pizza? (Pizza yemeye ne dersiniz?) Would you like to eat pizza? (Pizza yemek istermisin?) Do you want to eat pizza? (Pizza yemek istermisin?) Bazı ifadelerden sonra fiil yerine isim kullanılabileceğini söylemiştik. İşte örnekler; How about a (What about) » Would you like (Do you want) slumber party ? (Pijama partisine ne dersiniz?) » » ? some milk ? (Biraz süt ister misin?) » » ? youringilizce www.youringilizce.com B) ACCEPTING AN OFFER / INVITATION (Teklifi / Daveti kabul etme) Yapılan bir teklifi veya daveti kabul ederken kullanabileceğimiz ifadeler şunlardır; That is a good idea. (İyi fikir.) Sure = Of course. (Tabi ki) That is a great idea. (Harika fikir.) It sounds good. (Kulağa iyi geliyor.) That would be great. (Harika olur.) Yes, please. (Evet, lütfen.) Yes, I would. (Evet isterim.) Yes, I would love to. (Evet çok isterim.) I'd love to. (Çok isterim.) Why not? (Neden olmasın?) That's better. (Daha iyi olur.) Ok. Let's. (Tamam, yapalım.) That’s very kind of you (çok naziksin) We’d like very much to…. (Çok isteriz) What a delightful idea (ne hoş fikir) With the greatest pleasure (memnuniyetle) Thank you very much for inviting me (Davet eetiğim için çok teşekkürler) That would be very nice (bu hoş olur) OK,I will be there ! (tamam, orada olacağım) I’d like love to come. (Gelmeyi çok isterim) All right. (Tamamdır) Sure, I am coming (tabiki geliyorum) C) REFUSING AN OFFER OR INVITATION (Teklifi / Daveti reddetme) Yapılan bir teklifi veya daveti reddederken kullanabileceğimiz ifadeler şunlardır; I'd like to but I can't. (İsterdim ama gelemem/yapamam) I'd love to but I can't. (Çok isterdim ama gelemem/yapamam) I'm sorry, but I can't. (Üzgünüm ama gelemem/yapamam) I'm afraid, I can't. (Korkarım ki gelemem/yapamam) No, thanks. (Hayır teşekkürler) Already promised… (daha önce söz verdi) Thank you for asking me, but …. (Sorduğun için teşekkürler fakat…) *Unfortunately , I can’t…. (Ne yazık ki olmaz) Maybe later (Belki sonra) Bir teklifi veya daveti geri çevireceğimiz zaman nezaketen bir mazeret sunmamız gerekecektir. Örnekleri inceleyiniz; 1. A: How about eating a sandwich? (Sandviç yemeye ne dersin?) B: No, thanks. I'm not hungry. (Hayır, teşekkürler. Aç değilim.) 2. A: We're going to the cinema. Would you like to join us? (Sinemaya gidiyoruz. Bize katılmak ister misin?) B: I'd love to, but I can't. I have a lot of homework. (Çok isterdim ama gelemem. Bir sürü ödevim var.) youringilizce www.youringilizce.com APOLOGIZING Making apologies:Özür dilemek I apologize you I apologize for... I'd like to apologize for... I am so sorry for... I shouldn't have... It's all my fault. I'm ashamed of... Please, forgive me for... Excuse me for ... I'm terribly sorry for... Pardon me for this... Please, forgive me for my.... Please, accept my apologies for... senden özür dilerim … için özür dilerim … için özür dilemek isterim … için çok üzgünüm … yapmamalıydım … tamamen benim hatam … için utanıyorum … için beni affet … için beni bağışla … için gerçekten üzgünüm … için özürümü kabul et lütfen benim …. İçin beni afet lütfen .. için özürlerimi kabul et Accepting apologies: Özürü Kabul Etmek That's all right. Never mind. Don't apologize. It doesn't matter. Don't worry about it. That's OK. I quite understand. Forget about it. No harm done. Tamamdır Takma kafana Özür dileme Önemli değil Bunun için endişelenme Tamamdır Gerçekten anladım Unut gitsin Sıkıntı yok APOLOGIES CAN BE MADE IN DIFFERENT WAYS 1-Apologize and give an excuse (Özür dilemek ve manzeret bildirmek) I’m sorry , I didn’t realize 2-Apologize and admit the mistakes (Özür dilemek ve hatayı kabul etmek) I’m sorry, I forgot I left it on 3-Apologize and make an offer ( Özür dilemek ve öneride/teklife bulunmak) I’m sorry, I’ll turn it down right now 4-Apolohize and make a promise (Özür dilemek ve söz vermek) I’m sorry, it won’t happen again youringilizce www.youringilizce.com Ten Apologizing Expressions (10 Özür Dileme İfadesi) ( Üzgünüm affet beni) ( Çok üzgünüm) 1. Sorry. Forgive me 2. I'm (so / very / terribly) sorry. 3. 4. 5. 6. 7. Ever so sorry. (Çok üzgünüm) How stupid / careless / thoughtless of me. (ne kadar aptal/dikkatsiz/düşüncesizm) Pardon (me) (Affedersin) That's my fault. ( Bu benim hatam) Sorry. It was all my fault. ( Üzgünüm tamamen benim hatam) 8. Please excuse my (ignorance) 9. Please don't be mad at me. ( 10. Please accept our (sincerest) apologies. ( Lütfen cahilliğimi affet) Lütfen bana kızma) (Lütfen bizim (içten) özürlerimizi kabu et) “I’m going to visit my grandparents.”, “I’m not feeling well.” are good excuses because they are acceptable to refuse an invitation or offer. “I have to study then.” “I’m busy that night.” “I’m going to wash my hair.” are not good excuses because they don’t have enough information to refuse an invitation or offer. “I have to stay home.” TIPS FOR AN INVITATION CARD Whom ( From…to…) Event (What or What kind of..) Date (When) Time (What time is it) Place (Where/Adress) Request /Wish Sender (The host/ owner) youringilizce Hi Amanda I am going to have a party at my place on Tuesday, 23rd November. Would you like to join us? I am sure you are going to have great fun with us. I guess you know my address: it is 155, Carmen Ave, Birmingham. It's not very difficult to find. Take the number 41 bus and get off at Forest Road. Cheers Sally www.youringilizce.com VOCABULARY 1. to have something in common 2. to back someone up 3. stranger 4. to count on someone 5. buddies 6. to get on well with someone to have the same interests to help someone someone you don’t know to depend on someone friends to like each other Bunun dışında ünitede önem arz ettiğini düşündüğüm diyalog ifadeleri aşağıda listelenmiştir; Are you busy tomorrow? (Yarın meşgul musun?) No, not at all = Not really (Pek değil) I hope you enjoy it. (Umarım hoşuna gider) I hope all is well in your world! (İnşallah her şey yolundadır…) Will you come and pick me up? (Gelip beni alır mısın?) See you in the evening. (Akşam görüşürüz.) What are you doing tonight? (Bu gece ne yapıyorsun?) I'm not going to do anything. (Hiç bir şey yapmayacağım / Hiç bir işim yok.) No matter. (Sorun değil.) What do you think about .......? (......... hakkında ne düşünüyorsun?) Are you free? ( Boş musun? What kind of ? = What type of ? = What sort of ? (Ne tür ? = Ne çeşit ?) youringilizce www.youringilizce.com TIME & DATES 1-29 arası dakikalarda PAST (Geçe) 31-59 arası Dakikalarda TO ( kala) GEÇİYOR VAR What time is it? / What is the time? Her iki soru da “Saat kaç?” demektir. Cevap verirken It is…. İle cümleye başlarız. 00 olunca yani tam saatlerde o’clock kullanırız 09:00 » It is nine o’clock (9’u on geçe) 1-30 arası dakikalar için past (geçe) ifadesini kullanır ve geçen dakikayı söyleriz. 09:10 » It is ten past nine (9’u on geçe) 31-59 arası dakikalar için to (kala) ifadesini kullanır ve kalan dakikayı söyleriz. 09:40 » It is twenty to ten (10’a yirmi kala) 15 dakika olduğunda “quarter past (çeyrek geçe)” ifadesini kullanırız. 09:15 » It is quarter past nine 9’u çeyrek geçe) 45 dakika olduğunda kalan dakikayı söyler ve “quarter to (çeyrek kala)” ifadesini kullanırız. 09: 45 » It is quarter to ten (10’a çeyrek kala) 30 dakika olduğunda ise “half past (buçuk) ifadesini kullanırız. 09:30 » It is half past nine (Dokuz buçuk) youringilizce www.youringilizce.com AM / PM Saatin 12 saatlik zaman dilimi ile ifade edildiği durumlarda söylenen saatle birlikte AM ve PM kullanılır. AM latince ante meridiem öğleden önce anlamına gelir. Gece saat 24:00 ile öğleyin saat 12:00 arasındaki zaman dilimini belirtmek için kullanılan bir kısaltmadır. PM ise latincede post meridiem, öğleden sonra anlamına gelir.Öğle 12:00 ile 24:00 arasındaki saatleri belirtmek için kullanılan bir kısaltmadır. AM ve PM kısaltmalarının ülkeye göre bazen büyük harfle “ AM ve PM”, bazen küçük harfle “am ve pm” bazende “a.m. ve p.m.” şeklinde yazıldığı görülür. • My sister called me at 8 AM. ( Kız kardeşim sabah 8’de beni aradı.) Saati ifade ederken kullanılan AM sabah saati olduğunun anlaşılmasını sağlamıştır. Gece 12’den öğlen 12 ye kadar olan zamanda AM kullanılır. • I work from 1 PM to 7 PM. ( Öğleden sonra 1’den 7’ye kadar çalışırım.) DATES : Tarihler Tarihlerin okunuşunu öğrenmek için öncelikle sayma sayılarını(Cardinal Numbers) sıra sayılarını (Ordinal Numbers) ve ayları(Months) iyi bilmek gerekir. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 One two three four five six seven eight nine ten 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 Cardinal Numbers from 1 through 1,000,000 eleven 21 twenty-one 31 twelve 22 twenty-two 40 thirteen 23 twenty-three 50 fourteen 24 twenty-four 60 fifteen 25 twenty-five 70 sixteen 26 twenty-six 80 seventeen 27 twenty-seven 90 eighteen 28 twenty-eight 100 nineteen 29 twenty-nine 1,000 twenty 30 thirty 1,000, 000 youringilizce www.youringilizce.com thirty-one forty fifty sixty seventy eighty ninety one hundred one thousand one million 1 st 2 nd 3 rd 4 th 5 th 6 th 7 th 8 th 9 th first second third fourth fifth sixth seventh eighth ninth January February March April May June Ordinal Numbers from 1 through 1,000,000 11 th eleventh 21 st twenty-first 31 st 12 th twelfth 22 nd twenty-second 40 th 13 th thirteenth 23 rd twenty-third 50 th 14 th fourteenth 24 th twenty-fourth 60 th 15 th fifteenth 25 th twenty-fifth 70 th 16 th sixteenth 26 th twenty-sixth 80 th 17 th seventeenth 27 th twenty-seventh 90 th 18 th eighteenth 28 th twenty-eighth 100 th 19 th nineteenth 29 th twenty-ninth 1,000 th :Ocak :Şubat :Mart :Nisan :Mayıs :Haziran thirty-first fortieth fiftieth sixtieth seventieth eightieth ninetieth one hundredth one thousandth Months (Aylar) July :Temmuz August :Ağustos September :Eylül October :Ekim November :Kasım December :Aralık TARİHLERİN OKUNUŞU Tarihler 2+2 şeklinde okunur. 3 rakamlı tarih 1+2 ,4 rakamlı tarih ise 2+2 şeklinde bölünerek okunur. 571 Tarihi şu şekilde okunur : 5 / 71 Five seventy one 1919 Tarihi şu şekilde okunur : 19 / 19 nineteen nineteen 1903,1905, 1907 gibi yılları okurken yine ikiye bölüp ilk ikiyi normal okuruz. 0 rakamını ise –oh- şeklinde okuyup son olara diğer rakamı okuruz. 1902 Tarihi şu şekilde okunur : 19 / 02 nineteen oh two 2009, 2014, 2023 gibi yıllar ikiye bölünmez. Bin : thousand şeklinde okunur. 2002 Tarihi şu şekilde okunur : 2002 Two thousand and two Son iki hane sıfır olunca 00 hundred diye okunur 1900 Tarihi şu şekilde okunur : 19 / 00 nineteen hundred youringilizce www.youringilizce.com EXAMPLES 2001 ==> 1800 ==> 1881 ==> 1914 ==> 1915 ==> 1916 ==> 1919 ==> 1920 ==> 1922 ==> 1923 ==> 1928 ==> 1938 ==> Two thousand and one Eighteen hundred Eighteen eighty one Nineteen fourteen Nineteen fifteen Nineteen sixteen Nineteen nineteen Nineteen twenty Nineteen twenty two Nineteen twenty three Nineteen twenty eight Nineteen thirty eight 23 April 1920 The Twenty third April , nineteen twenty (April the twenty third , nineteen twenty.) Ay gün yıl şeklinde de okunabilir. Ayrıca Tariher yazılırken sıra sayı kısaltmaları da kullanılabilir. Gün ay yıl şeklinde yazılacağı gibi (1st November,1922) Ay gün yıl (November 1st ,1922) şeklinde de yazılabilir. EXAMPLES ( Tarihler Gün-Ay-Yıl şeklinde verileceği gibi aşağıdaki gibi Ay - Gün - Yıl olarak da verilebilir.) May 19,1919 The nineteenth of May nineteen nineteen April 23, 1920 The twenty third of April nineteen twenty June 21,1934 The twenty first of June nineteen thirty four November25,1925 The twenty fifth of November nineteen twentry five August 30, 1922 The thirtieth of August nineteen twenty two October 29,1923 The twenty ninth of October nineteen twenty three February 17, 1926 The seventeenth of February nineteen twenty six November 1,1928 The first of November nineteen twenty eight November 1,1922 The first of November nineteen twent two November 10, 1938 The tenth of November nineteen thirty eight IN –ON – AT Kullanımı IN *Günün 3 böümünden önce in the morning / in the afternoon / in the evening *Aylar , mevsimler ve yıllardan önce in june / in May / in winter / in spring / in 1919 / in 2014 ON *Günlerden önce kullanılır ; on Monday / on Friday *Tam tarih verilirken kullanılır ; On 1st November, 1922 / on 19 May ,1919 *Tarihi belli olan önemli günler için kullanılır; On Christmas Day AT *Saatlerden önce kullanılır ; at 7 o’clock *Gece ve geceyarsından önce kullanır ; at night / at midnight *Hafta sonudan önce kullanılır ; at weekend youringilizce www.youringilizce.com GRAMMAR CONJUNCTIONS (Bağlaçlar) AND : Ve (İki cümleyi veya ismi birleştirmek için kullanılır. İkiden fazla olan ifadelerde son ifadeden önce kullanlır “Ali,Veli,Ayşe and Fatma gibi” BUT : Fakat ( Bir olumlu , bir olumsuz ya da tam tersi cümleleri birleştirmek için kullanılır) I can play footbal but I can’t play tennis ( Futbol oynaybirim fakat tenis oynayamam) BECAUSE : Çünkü (Verilen bir durumun sebebini söylemek için kullanılır. Why ? (Niçin ?) sorusu Because (Çünkü) ile cevaplanılır. Ayşe didn’t go to school yesterday because she was ill.(Ayşe dün okula gitmedi çünkü hastaydı) SO : Bu nedenle,Bu yüzden.(Verilen bir durumun sonucunu söylemek için kullanılır I am not hungry so I won’t eat anything (Aç değilim bu yüzden hiçbir şey yemeyeceğim) OR : Veya /ya da ( Bir cümle içinde verilen alternatifi söylemek için kullanılır. “or” olumsuz cümlelerde veya soru cümlelerinde bağlaç olarak kullanılır Ali doesn’t sing or dance ( Ali şarkı söyleyemez veya dans edemez) Would you like to drink coke or juice?(Cole mı veya meyva suyu mu içmek istersiniz?) SIMPLE PRESENT TENSE (GENİŞ ZAMAN) Simple Present Tense’i sürekli olan bir şeyden bahsedeceğimiz zaman kullanırız. İçinde bulunulan zamanda gerçekleşen bir dizi eylemleri ifade etmek için de bu zaman kullanılır. Ex: My friend often reads comics. I never drink coffee. The sun rises in the East. The train goes to London every Monday. First he gets up, then he has breakfast. Open your books at page 64. youringilizce www.youringilizce.com Simple present veya present simple tense, Türkçedeki geniş zamana karşılık gelir. Diğer kullanımları şunlardır : 1. Genel gerçekler Water freezes at 0 degrees.(Su 0 derecede donar) Penguins live in Antarctica.(Penguenler Antartikada yaşar) 2 Genelde yapılan tekrarlı eylemler I usually get up early in the mornings.(Ben sabahları genellikle erken kalkarım) 3. Hikaye veya fıkra anlatımlarında A man goes to hospital and sees the doctor. The doctor says it is too early. (Bir adam hastaneye gider ve doktoru görür. Doktor çok erken der.) 4. Sabit bir programa bağlı gelecek olayları ifade eder. The train leaves at 7 o’clock tomorrow.(Tren yarın 7’de kalkacak) Structure Simple present tense / geniş zamanda olumlu-olumsuz cümle ve soru cümlesi oluşturmak için dikkat edilmesi gereken bazı kurallar vardır affirmative subject verb object meaning I play football Futbol oynarım You speak Turkish Türkçe konuşur We like meat Eti severiz They do their homework Onlar ödevlerini yaparlar He does housework O ev işi yapar She studies English O ingilizce çalışır It drinks milk O süt içer Yukarıdaki tabloyu incelediğimizde cümleleri kurarken kullanılan özneye göre fiillerin ek aldığını görmekteyiz. Geniş zamanda ” I, You, We, They” özneleriyle cümle kurarken fiil hiçbir ek almayarak yalın halinde kullanılır ancak söz konusu “He, She, It” ya da Ali (he), Ayşe (she), the cat (it)” gibi 3.tekil şahıslar olduğunda fiil yalın halinde kullanılmaz ve belli kurallar çerçevesinde –s, -es, ies takılarından birini alır. youringilizce www.youringilizce.com -S/-ES ENDING IN THE SIMPLE PRESENT İngilizcede pek çok fiil sonuna ek alır özelliklede; 3.tekil şahıs present simple olumlu cümlelerde fiile “-s” eklenir. Read reads Speak speaks Drink drinks Write writes see sees tamamı 3.tekil şahışlar için geçerlidir. (he she it) Okunuşu /s/, /z/, /ş/, /ç/, /o/ ile biten fiillere –es eklenir. Go goes Watch watches Fix fixes Kiss kisses Finish finishes miss misses Sessiz harf + -y ile biten fiillerde –y kalkar ve –ies eklenir. Carry carries Cry cries Try tries Hurry hurries Sesli harf +-y” den sonra bir değişiklik olmadan –s ekleriz. play plays pay pays say says stay stays enjoy enjoys youringilizce www.youringilizce.com İngilizce Geniş Zaman (Simple Present Tense) Asıl İş, Oluş bildiren fiillerle Olumlu Cümle Örnekleri I play tennis every day. Hergün tenis oynarım. I learn English with my friends. Arkadaşlarımla İngilizce öğreniyorum. You teach your cat tricks. Kedine numaralar öğretiyorsun. He catches the bus every morning. Her sabah otobüsü yakalıyor. She loves to play piano. Piyano çalmaya bayılır. It smells very delicious in the kitchen. Mutfaktan leziz kokular geliyor. We generally sing songs all together. Şarkılarımı genelde hep beraber söyleriz. We go to a gallery every Sunday. Her Pazar sergievine gideriz. They drive their kids to school every day. Çocuklarını her gün okula götürüyorlar. Negative subject verbs object meaning I Auxiliary verb do not play football Futbol oynamam You do not speak Turkish Türkçe konuşmazsın We do not like meat Eti sevmeyiz They do not do Onlar ödevlerini yapmazlar He does not do their homework housework She does not study English O ingilizce çalışmaz It does not drink milk O süt içmez O ev işi yapmaz Olumsuz cümle kurarken dikkat edilmesi gereken hususlar şunlardır: ⇒ Cümleyi olumsuz yaparken Don’t ve Doesn’t yardımcı öge olarak kullanılmaktadır, kullanılacak olan yardımcı fiil tabloda gösterildiği gibi özneye göre belirlenir. ⇒ Geniş zamanda 3.tekil şahıs kullanılarak kurulan cümlelerde fiile getirilmesi gereken –s , – es , – ies olumsuz cümle kurarken kullanılmamalıdır. youringilizce www.youringilizce.com OLUMLU OLUMSUZ She drinks milk. → She doesn’t drinks milk. (yanlış / false) She drinks milk. → She doesn’t drink milk. (doğru / true) Simple Present Tense İngilizce Geniş Zaman Asıl Fiillerle yapılan Olumsuz Cümle Örnekleri I do not go to school at weekends. Hafta sonları okula gitmem. I don’t stay inside on a sunny day. Güneşli bir günde içeride kalmam. You don’t know that guy. O adamı tanımıyorum.. He does not want to stay here. Burada kalmak istemiyor.. She doesn’t visit her family in October. Ailesini Ekim’de ziyaret etmez. She does not go to bed at ten o’clock. Saat 22.00’de yatmaz. It doesn’t smell good on the street. Sokaktan iyi kokular gelmiyor.. We don’t have dinner at five o’clock. Akşam yemeğini saat 17.00’de yemeyiz. They don’t listen music loudly at night. Gece yüksek sesle müzik dinlemezler. They don’t watch TV in the evenings. Akşamları televizyon izlemezler. Interrogative Auxiliary verb Do subject verb object meaning I play Football ? Ben futbol oynar mıyım? Do you Speak Turkish ? Türkçe konuşur musun? Do we like meat ? Eti sever miyiz? Do they do homework? Onlar ödevlerini yaparlar mı? Does he do housework? O ev işi yapar mı? Does she study english? O ingilice konuşur mu? Does ıt drink milk? O süt içer mi? youringilizce www.youringilizce.com Soru sorarken yardımcı fiil olarak kullanılan DO ve DOES cümle başında yer alır. Ancak bir soru kelimesi kullanılarak, (Wh) ,soru sorulmak istendiğinde Do ve Does öncesinde bu soru kelimesi yer alır. When do you meet your friends? (Arkadaşlarınla ne zaman görüşürsün?) Where does she go at weekends? (O hafta sonları nereye gider?) Fiil, tüm öznelerde tıpkı olumsuz cümlede olduğu gibi hiçbir takı almadan yalın haliyle kullanılmalıdır. Soru cümlelerine kısa cevap verirken; Do you do your homework? Does he do his homework? Yes, I / you / we / they do. Yes, he / she / it does . No, I / you / we / they don’t. No , he / she / it doesn’t. Simple Present Tense Geniş Zaman Soru Cümlesi Örnekleri Do I look ridiculous? Gülünç mü görünüyorum? Do I want to know you? Seni tanımak istiyor muyum? Do I sound like your father? Sesim babanınkine mi benziyor? Does he have a lot of friends at school? Okulda çok arkadaşı var mı? Does he know your favourite movie? En sevdiğin filmi biliyor mu? Does she eat a lot lately? Son zamanlarda çok mu yiyor? Does she speak French fluently? Akıcı bir Fransızca mı konuşuy Does it taste good? Lezzetli mi? Do we agree on this? Aynı fikirde miyiz? Do we play guitar every Sunday? Her Pazar gitar çalıyor muyuz? Do they think it is legal? Sence bu yasal mı? Do they deliver mail on Sunday? Pazarları posta gelir mi? youringilizce www.youringilizce.com SIGNAL WORDS FOR THE SIMPLE PRESENT every (day) : hergün every (week) : her hafta every (month) : her ay every (year) : her yıl every (weekend) :her hafta sonu on Sundays : Pazarları in my free time : boş zamanlarımda in the mornings : sabahları at nights : geceleri at weekends : hafta sonları AYRICA Frequency Adverbs Sıklık bildiren zaman zarfları: Always = hep, her zaman Almost always / nearly always = hemen her zaman Very often = çok sık Usually / generally = genellikle Often / frequently = sık sık Sometimes / occasionally = bazen, ara sıra Rarely / seldom = ender, nadiren, seyrek Hardly ever / scarcely ever / almost never = hemen hemen hiç Never = hiç, hiç bir zaman, asla Eğer cümlede yardımcı bir fiil yok ise yukarıda verilen bu zarflar asıl fiilden önce gelirler. Yani özne ile yüklem arasında yer alırlar. He always talks in German, I sometimes feel very happy, They seldom go out side / Hep Almanca konuşur, Bazen çok mutlu olurum, Ender dışarı çıkarlar. Bu zarflar “to be” fiili yani “am, is, are” dan sonra gelir. I sometimes go to school late. / I am sometimes late for school. Bazen okula geç giderim / kalırım. Sıklık bildiren bu zarfların olumsuz cümle yapılarında ise cümle içindeki yerleri değişir. Örneğin always olumsuzluk eki “not” dan sonra gelirken frequently, sometimes ve occasionally olumsuzluk ekinden önce kullanılır. I do not always get up early. / They aren’t always late for work. Her zaman erken kalkmam. / İşe hep geç kalmazlar. youringilizce www.youringilizce.com He sometimes doesn’t want to be with people. Bazen insanlara beraber olmayı istemez. Kids frequently don’t want to do their homework. Sık sık çocuklar ödevlerini yapmak istemiyorlar. John occasionally isn’t polite to his friends. John ara sıra arkadaşlarına karşı nazik olmaz Not: Ancak birinci tekil şahış için yukarıda belirtilen kural geçerli değildir. Zarf, yardımcı fiil “am” ile “not” arasında yer alır. Örnek verecek olursak; I’m sometimes not the best listener. Bazen bende iyi bir dinleyici olmuyorum. Usually, generally ve often ise her iki şekilde de cümlede yer alabilirler. We generally don’t go out on Mondays. / We don’t generally go out on Mondays. Genelde Pazartesileri dışarıya çıkmayız. They usually aren’t asleep till 11 p.m. / They aren’t usually asleep till 11 p.m. Genellikle gece 11’e kadar uyumazlar. They often don’t listen to the radio. / They don’t often listen to the radio. Pek sık radyo dinlemezler. Rarely, seldom, hardly ever, almost never ve never zarfları ise olumsuz cümlelerde kullanılmaz. Sadece olumlu cümlelerde kullanılan bu zarflar olumsuz bir anlam taşır. Örneğin; She hardly never goes to the cinema. Sinemaya hemen hemen hiç gitmez. He never comes to his classes on time. Derslerine hiç bir zaman zamanında gelmez. I’m hardly ever angry with children. Çocuklara neredeyse hiç kızmam. Usually, generally, often, frequently, sometimes, occasionally gibi olumlu anlam taşıyan sıklık zarflarının yukarıda verilen dilbilgisi kurallarına uygun kullanımlarının yanı sıra, cümlede vurguyu arttırmak için, cümle başında da kullanıldıkları görülebililr. Sometimes bu şekilde kullanımın en yaygın görüldüğü zarftır. Sometimes I get angry very easily. Bazen çabuk sinirleniyorum. Usually we spend too much time on football. Genellikle futbola çok vakit ayırıyoruz. Occasionally she doesn’t need to sleep early. Bazen erken yatması gerekmiyor. Occasionally ve sometimes cümle sonunda da yer alabilir. She goes to the cinema occasionally. / I am a bit lazy sometimes. Sinemaya ara sıra gider. / Bazen tembelliğim tutar. Bu durum “quite” ve “very” ile birlikte kullanıldığında often için de geçerlidir. We don’t watch TV very often. / Does he catch cold often. / They come to this café quite often. Çok sık televizyon izlemeyiz. / Sık sık üşütür mü? / Bu büfeye çok sık gelirler. Rarely ve seldom özellikle “only, very” ve “quite” ile birlikte kullanıldığında cümle sonunda yer alabilir. She eats meat very seldom. / He smokes cigar quite rarely. Çok nadir et yer. / Ç0k seyrek puro içer. Not: Always yukarıda belirtilen durumlar için cümle başında veya sonunda yer alamaz. Rarely, seldom, hardly ever, scarcely ever, ve never gibi olumsuz anlam taşıyan sıklık zarfları cümle başına geldiği durumlarda cümle devrik olur. Örnek verecek olursak; He scarcely ever make mistakes. = Scarcely ever does he make mistakes. Hemen hemen hiç hata yapmaz. I never smoke. = Never do I smoke. Hiç sigara içmem. She rarely eats chicken. = Rarely does she eat chicken. Nadiren tavuk yer. youringilizce www.youringilizce.com They seldom visit their parents. = Seldom do they visit their parents. Anne-babalarını seyrek ziyaret ederler. Olumlu veya olumsuz sorularda kullanılan “ever” “hiç” anlamını verir. Olumsuz cümlelerde “hiç” anlamını vermek için “do not ever” yerine“never” kullanılır. Örneğin; –Do you ever drink alcohol? Hiç içki içtin mi? –No, I never drink alcohol. Hayır, hiç içki içmedim. >Don’t you ever help your little brother with his homework? Kardeşine ev ödevlerinde hiç yardım etmiyor musun? >Yes, I help him when I have time. Elbette, zamanım olunca ediyorum. Her zaman geçerliliği olan doğrular örneğin doğa kanunları ve genellemeler için bu tense kullanılabilir. Water consists of hydrogen and oxygen. Su hidrojen ve oksijenden oluşur. The Earth revolves round the Sun. Dünya Güneşin etrafında döner. Iron sinks in water but wood floats. Demir suda batar ama tahta yüzer. Water boils at 100 degrees centigrade. Su 100 santigrat derecede kaynar. Bir kişiye neyle uğraştığını yani mesleğini sorarken kullanılan “What do you do?” sorusu da bu tense ile cevaplanır. “What is your job?” sorusu ile aynı anlamdadır. >What do you do? Ne iş yapıyorsunuz? >I’m an engineer. Mühendisim. –What does your mother do? Annen ne iş yapıyor? –She is a doctor. Annem doktor. Bu soruyu zaman zarfı ile birlikte sorarsak “sözü konusu zamanda ne yaparsın” anlamını verir. –What does your mother do in the evenings? Annen akşamları ne yapar? –She reads a book. Bir kitap okur. >What do you do at the weekends? Hafta sonları ne yaparsın? >I usually go to the cinema with friends. Genellikle arkadaşlarla sinemaya giderim. Bu tense ile birlikte sıkça kullanılan “why don’t you…” kalıbı birine öneride bulunulurken kullanılır. Örnek verecek olursak; >I have a backache? Sırtım ağrıyor. >Why don’t you see a doctor? Bir doktora gitsene. –I don’t know what to cook for tonight. Bu akşam için ne hazırlayacağım bilemiyorum. –Why don’t we go out for dinner? Akşam yemeğini dışarda yiyelim o zaman. Uçak, tren, otobüs tarifeleri, ders programları veya sinema, tiyatro gibi etkinlerin başlama ve bitiş saatleri gibi durumları ifade ederken geniş zaman, gelecek zaman anlamı ile kullanılabilir. Örnek verecek olursak; The bus to Paris leaves at 8 a.m. tomorrow and arrives there at 7 p.m. Paris otobüsü yarın sabah 8’de ayrılacak ve oraya akşam 7’de varacak. (Gelecek zaman anlamı var) The trains start at 5 a.m. and stop at 11 p.m. every day. Trenler her gün sabah 5’te başlayıp gece 11’de durur. (Geniş zaman anlamı var) Our courses usually begin at 8 and finish at 11. Derslerimiz genellikle 8’de başlayıp 11’de bitiyor. (Geniş zaman anlamı var) youringilizce www.youringilizce.com My class begins at 8 tomorrow and finishes at 11. Dersim yarın 8’de başlayıp 11’de bitecek. (Gelecek zaman anlamı var) Normalde geçmiş zaman ile aktarılması gerek olmuş bitmiş olaylar gazete manşetlerinde bu tense ile aktarılır. Örnek verecek olursak. Ferry capsizes on Bangladeshi river. Bangladeş nehrinde Feribot alabora Stradivarius viola may fetch $45m at auction. 45 milyon dolara Stradivarius viyola PRESENT CONTINUOUS AND PRESENT SIMPLE (GENİŞ ZAMAN VE ŞİMDİKİ ZAMAN) Simple Present Tense Türkçe’deki geniş zamanın ifadesidir. Present Continuous Tense ise şimdiki zamanın ifadesidir. Bu dersten önceki iki dersi çalışan bir kimse, iki zamanın arasındaki farkı rahatça anlayabilir. - I usually go to work by bus. But today I am driving. (Genellikle işe otobüsle giderim. Ama bugün arabayla gidiyorum.) - I always drink tea But this morning I am drinking coffee. (her zaman çay içerim, ama bugün kahve içiyorum.) Present continuous tense sürmekte olan eylemler için kullanılır. Simple present tense ise alışkanlık, düzenlilik, tekrar ve devamlılık bildirir. Aşağıdaki iki örneği inceleyiniz. - I work in a bank. (Ben bir bankada çalışırım.) Bu cümleyi söyleyen kişi, sürekli olarak bir bankada çalıştığını ifade etmektedir. - I am working in a bank. (Ben bir bankada çalışıyorum.) Bu cümleyi söyleyen kişinin ise sürekli olarak nerede çalıştığını anlayamayız. Örneğin normalde kendi dükkanı olan bir elektrikçi, geçici olarak bankada elektrik tesisatı yapıyordur ve bu cümleyi kullanmış olabilir. Yani şimdiki zamanla kurulan cümleler anlık olayları anlatır ve genelle ilgili bilgi vermez. Bu iki zamanın birbirine karıştırılması genellikle Türkçe düşünmekten kaynaklanmaktadır. Eğer kuracağımız veya yazacağımız cümleleri önce Türkçe olarak aklımıza getirip, sonra bunları İngilizce’ye çevirmeye çalışırsak, bazı karışıklıklar ortaya çıkabilir. Türkçe’de konuşma dilinde hem şimdiki zaman hem de geniş zaman cümle yapılarının sıkça kullanıla gelen ortak çekim eki –iyor’dur. Yani Türkçe’de Şimdiki Zaman çekim eki (–iyor) ile kullanılan ifade biçimlerinin İngilizce’de farklı cümle yapılarını karşılamaktadır. Aşağıdaki cümleleri inceleyiniz. Her sabah gazete okurum. (=okuyorum) - I read newspaper everday. (doğru) - I am reading newspaper everyday. (yanlış) Babam her gün işe metroyla gider. (=gidiyor) - My father goes to work by metro everyday. (doğru) - My father is going to work by metro everyday. (yanlış) Yazın İzmir’e gideriz. (=gidiyoruz) - We go to İzmir every summer. (doğru) - We are going to İzmir every summer. (yanlış) Her akşam ona telefon ederim. (=ediyorum) - I call him every evening. (doğru) - I am calling him every evening. (yanlış) Her zaman bilgisayar oyunları oynarım. (=oynuyorum) - I always play computer games. (doğru) - I am always playing computer games. (yanlış) Çiçekleri severim. (=seviyorum) - I love flowers. (doğru) - I am loving flowers. (yanlış) youringilizce www.youringilizce.com FUTURE TENSE (WILL +V1 :PLAN ) Simple Future Tense en basit haliyle gelecek zamanla ilgili cümle kurarken kullanılır. Will ve shall yardımcı fiilleridir, ancak son zamanlarda shall yardımcı fiilinin kullanımı hayli azalmıştır. ÖZNE+will+V1 OLUMLU (+) I will go (Gideceğim) You will go (Gideceksin) He will go (Gidecek) ÖZNE+won’t + V1 Will+ÖZNE+V1 OLUMSUZ(-) I will not (won’t) go (Gitmeyeceğim) You won’t go (Gitmeyeceksin) He won’t go (Gitmeyecek) SORU(?) Will I go? (Gidecek miyim) Will you go? (Gidecek misin?) Will he go? (Gidecek mi?) USE (KULLANIM) ► Simple Future Tense kullanılan gelecek zaman cümlelerinde herhangi bir planlama veya niyet yoktur. Gelecekte şartlardan dolayı meydana gelecek eylemlerden bahsedilirken kullanılır. Bu cümleler kurulurken yardımcı fiiller will ve shall kullanılır. Ancak shall son zamanlarda kullanımdan düşmüştür ve yerini bütün şahıslar için “will” e bırakmıştır. Sadece resmi yazışmalarda kullanımı vardır. - I will be a mother. (Anne olacağım.) - Summer will come again. (Yaz yine gelecek.) - Will I see that man in your factory? (Fabrikanızdaki o adamı görecek miyim?) - They will live in the same city? (Aynı şekilde oturacaklar.) ► Konuşma anında, gelecekle ilgili herhangi bir karar verildiğinde, will future tense kullanılır. Yani daha önceden planlanmış ve kesinleşmiş eylemler için bu zaman kullanılmaz. Bu kullanım da Türkçe’ye çevrilirken daha çok, "gideceğim, geleceğim" gibi cek, -cak ekleriyle değil, "gideyim, geleyim" şeklinde çevrilir. - The phone is ringing. (Telefon çalıyor.) - I will answer it. (Ben bakarım.) - This book is great. (Bu kitap harika) - Really? I will read it then. (Gerçekten mi? Öyleyse okuyayım.) - You can’t carry this luggage yourself. I will help you. (Bu valizi kendin taşıyamazsın. Sana yardım edeyim.) - I’ll write to you as soon as I get there. (Oraya varır varmaz sana yazarım.) - A: I want to tell you something. But is secret. (Sana birşey söylemek istiyorum. Fakat sırdır.) B: I see I won’t tell anybody. I promise. (Anlıyorum. Kimseye söylemem. Söz veriyorum.) Bu duruma en iyi örnek, lokanta veya kafelerdeki diyaloglar olabilir. Aşağıdaki diyaloğu okuyun. A: What would you like to have to drink? (İçmek için ne alırdınız?) B: I will have a cola, please. (Ben bir kola alayım, lüften.) Yukarıdaki örnek, konuşma anında verilen örneğe en iyi örneklerden birisidir. ► Gelecekte olan olaylar hakkında tahminde bulunma, zannetme, ümit etme, emin olma, endişe etme gibi durumlarda da Future Tense kullanılır. - I’m sure they’ll help me. (Eminim bana yardım edecekler.) - He’ll probably pass his class. (Muhtemelen sınıfını geçecek.) - Perhaps she’ll talk to me. (Belkide benimle konuşacak.) - I think I’ll win. (Sanırım kazanacağım.) ► Radyo, televizyon veya gazete gibi kitle iletişim araclarında resmi makamlara ait geleceğe dönük programlar haber olarak söylenirken yine Future Tense kullanılır. - The Minister of Education will open a new school in Kadıköy tomorrow, and he will have lunch with local people. ( Milli Eğitim bakanı yarın Kadıköy’de yeni bir okul açacak ve yöre halkıyla öyle yemeği yiyecek.) -The president of United States will visit England next week. (Amerika Başkanı haftaya İngiltere’yi ziyaret edecek.) youringilizce www.youringilizce.com ► Future tense ayrıca karşı tarafa birşey teklif ederken kullanılır. A: I have a bad headache. (Çok kötü başım ağrıyor.) B: Oh, I will bring you an asprine, then. (Ah, öyleyse sana bir asprin getireyim.) A: I am feeling very tired. (Kendimi çok yorgun hissediyorum.) B: I will make your bed then. (Öyleyse yatağını yapayım.) A: I’m really hungry. (Gerçekten çok açım.) B: I’ll make some sandwiches. (Sana biraz sandviç hazırlıyım.) A: I’m so tired. I’m about to fall asleep. (Çok yorgunum. Uyumak üzereyim.) B: I’ll get you some coffee. (Sana biraz kahve getiriyim.) ► Future tense karşı tarafa söz vermek için de kullanılır. - I will call you when I arrive. (Varınca seni ararım.) - I promise I won’t tell him about the party. (Söz veriyorum. Ona parti hakkında hiçbirşey söylemeyeceğim.) ►Simple Future Tense ile soru yapmak, diğer bütün zamanlarla aynıdır. Aşağıdaki örnekleri inceleyiniz. - Will we learn English next year? (Gelecek sene İngilizce öğrenecek miyiz?) - Will they come to see us in Spring? (Onlar İlkbaharda bizi görmeye gelecekler mi?) - Will she make a cake on Friday? (O, cuma günü bir kek yapacak mı?) - Will you give all your papers to the teacher? (Siz bütün kâğıtlarınızı öğretmene verecek misiniz?) TIME EXPRESSIONS IN FUTURE TENSES Time expressions zaman belirten ifadelerdir ve İngilizce’de her zaman için farklı ifadeler kullanılır. Özellikle sınavlarda cümlenin hangi tense olduğunu anlamak için time expression’ların bilinmesi çok önemlidir. - next year/month/week/saturday (gelecek yıl/ay/hafta/Cumartesi) - tomorrow (yarın) - soon (yakında) - in two minutes/four weeks (iki dakika/dört hafta içinde) - 5 minutes later (5 dakika sonra) youringilizce www.youringilizce.com GOING TO FUTURE TENSE (I AM GOING TO + V1 : KESİNLİK ) Going to future tense, daha önceden planlanmış ve karar verilmiş eylemler için ve gelecekle ilgili tahmin yürütmek için kullanılır. Aşağıdaki tabloda going to future tense yapısının olumlu, olumsuz ve soru cümlelerini göstermektedir. Going to : ecek/acak anlamındadır. Gitmek fiiliyle karıştırmayın. I am going to g oto school örneğini incelediğimiz zaman “going to” dan sonra go : gitmek filli gelmiş. ÖZNE+am/is/are +goingto+V1 OLUMLU(+) I am going to swim (Yüzeceğim.) You are going to swim (Yüzeceksin) He is going to swim (Yüzecek) She is going to swim (Yüzecek) It is going to swim (Yüzecek) We are going to swim (Yüzeceğiz) They are going to swim (Yüzecekler) ÖZNE+am not/isn’t/aren’t +goingto+V1 OLUMSUZ(-) I am not going to swim (Yüzmeyeceğim) You aren’t going to swim (Yüzmeyeceksin) He isn’t going to swim (Yüzmeyecek) She isn’t going to swim (Yüzmeyecek) It isn’t going to swim (Yüzmeyecek) We aren’t going to swim (Yüzmeyeceğiz.) They aren’t going to swim (Yüzmeyecekler) Am/is/are + ÖZNE+goingto+V1 SORU(?) Am I going to swim? (Yüzecek miyim?) Are you going to swim? (Yüzecek misin) Is he going to swim? (Yüzecek mi?) Is she going to swim? (Yüzecek mi?) It is going to swim? (Yüzecek mi?) Are we going to swim? (Yüzecek miyiz?) Are they going to swim? (Yüzecekler mi?) USE (KULLANIM) ► Going to future tense, daha önceden planlanan ve kararlaştırılan gelecekle ilgili eylemlerden bahderken kullanılır. - Mary called this morning. We’re going to meet at 7 this evening. (Sabah Mary aradı. 7’de buluşacağız.) A: Have you decided what to do for holiday? (Tatil için ne yapacağına karar verdin mi?) B: Yes, I am going to sleep at home. (Evet, evde uyuyacağım.) - Would you like me to take you home? (Seni eve götürmemi ister misin?) - Oh, thanks. John is going to pick me up. (Teşekkürler. John beni alacak.) Yukarıdaki cümlelerde hep konuşmacının bahsettiği eylemi önceden planladığı anlaşılmaktadır. ► Going to future tense, konuşmacı kesin kanıtlara dayanarak gelecekle ilgili tahminde bulunuyorsa kullanılabilir. - Look at those black clouds. It’s going to rain. (Şu siyah bulutlara baksana. Yağmur yağacak.) - Hey, slow up. You’re going to hit somebody. (Hey, biraz yavaşla. Birisine çarpacaksın.) - Look at that little kid on the wall. He’s going to fall. (Duvarın üstündeki küçük çocuğa bak. Düşecek.) Yukarıdaki cümlelerin hepsinde, konuşmacının gelecekte olacak bir eylemle ilgili tahminleri vardır. Kesin kanıt ifadesi İngilizce öğrenen birçok kişinin kafasını karıştırmaktadır. Buradaki kesin kanıt ifadesi, konuşmacının söylediği eylemin gerçekleşeceğine dair güçlü bir inancının bulunması ve bu inancını destekleyen bazı dellilerin mevcut bulunması demektir. Yoksa duvarın üzerinde yürüyen bir çocuğun düşmesi için kesin kanıt bulmak imkansızdır. Ancak duvarın ince olması, çocuğun yalpalıyor olması gibi etkenler, tahmini destekleyen delliler olarak algılanır. ► Going to future tense konuşmacı gelecekle ilgili bir niyetinden bahsederken de kullanılır. - We’re going to paint our livingroom tomorrow. (Yarın oturma odasını boyayacağız.) - John has won the lottery. He says he’s going to to buy a house in Cambridge. (John piyangoyu kazandı. Cambridge’te bir ev alacağını söylüyor.) - I’m going learn French next summer. (Önümüzdeki yaz Fransızca öğreneceğim.) - I’m going to be a doctor when I grow up. (Büyüyünce doktor olacağım.) ► Going to future tense genellikle "go" ve "come fiilleriyle kullanılmaz. Bu fiillerle cümle kurulurken present continuous tense kullanılır. - I am going to go to London tomorrow. (YANLIŞ) - I am going to London tomorrow. (DOĞRU) - Are you going to come to the party? (YANLIŞ) - Are you coming to the party? (DOĞRU) youringilizce www.youringilizce.com WILL OR GOING TO (KARŞILAŞTIRMA) Going to ve will future tense İngilizce öğrenen herkesin sıklıkla karıştırdığı iki zamandır. Aslında her ikisi de gelecek zaman için kullanılır, fakat iki zaman arasında belirgin farklar vardır. Kısaca, going to önceden kararlaştırılmış veya olmasına kesin gözüyle bakılan işler için kullanılır.Will ise konuşma anında, o anda karar verilen işleri anlatmada kullanılır. Bunu bir örnekle açıklayalım. Adam televizyon izlerken oğlu geliyor ve şöyle diyor; - Dad, can you help me with my homework? (Baba, ödevime yardım edebilir misin?) - No, I can’t. I am busy now. I will help you later. (Hayır edemem. Şimdi meşgulüm. Sana sonra yardım ederim.) Bu ilk diyalogda adam yardım etmeye konuşma anında karar verdiği için will kullanıyor. Şimdi de aşağıdaki biraz daha farklı diyaloğu okuyun. - Dad, can you repair my bicycle? (Baba, bisikletimi tamir edebilir misin?) - No, I can’t. I am going to help Mary this afternoon. I’ll repair your bicycle tomorrom. (Hayır edemem. Öğleden sonra Mary’ye yardım edeceğim. Bisikletini yarın tamir ederim.) Bu diyalogda ise ilk cümlede konuşmacı going to kullanıyor. Biz de Mary’ye yardım etme sözünü daha önce verdiğini anlıyoruz. İkinci cümlede will kullanıyor çünkü oğluna yardım etme kararını o anda veriyor. Will ve Going To Future Tense Kullanımındaki farklar aşağıda detaylı olarak açıklanmıştır. ► Bir iş gönüllü olarak yapılacağı zaman "will" kullanılır. Bu gönüllü eylem konuşan kişinin karşısındakine yaptığı tekliftir. A: I’m really hungry. (Gerçekten çok açım.) B: I’ll make some sandwiches. (Sana biraz sandviç hazırlıyım.) A: I’m so tired. I’m about to fall asleep. (Çok yorgunum. Uyumak üzereyim.) B: I’ll get you some coffee. (Sana biraz kahve getiriyim.) A: The phone is ringing. (Telefon çalıyor.) B: I’ll get it. (Ben bakarım.) ► "Will" genellikle söz verirken kullanılır. - I will call you when I arrive. (Varınca seni ararım.) - I promise I will not tell him about the surprise party. (Söz veriyorum. Ona sürpriz parti hakkında hiçbirşey söylemeyeceğim.) ► Going to Future Tense bahsedilen eylemin daha önceden planlanmış olduğunu belirtir. - He is going to spend his vacation in Hawaii. (Tatilini Hawai’de geçirecek.) - We are going to meet each other tonight at 6:00 PM. (Bu gece 6’da buluşacağız.) A: Who is going to make John’s birthday cake. (John’un doğumgünü pastasını kim yapacak?) B: Sue is going to make John’s birthday cake. (John’un doğungünü pastasını Sue yapacak.) ► "Will" ve "Going to" gelecekle ilgili tahminde bulunurken kullanılabilir. Eğen tahminimizi destekleyen çok açık bir kanıt varsa "be going to" kalıbı, yoksa "will" kalıbı tercih edilir. Bazı durumlarda her iki kullanım da tercih edilebilir. - The year 2009 will be a very interesting year. (2009 yılı çok ilginç bir yıl olacak.) - The year 2009 is going to be a very interesting year. (2009 yılı çok ilginç bir yıl olacak.) - It will rain. (Yağmur yağacak) - It’s going to rain. (Yağmur yağacak. Eğer gökyüzü kara bulutlarla doluysa ve yağmurun yağacağı kesin gibiyse "going to" kullanılır.) DİKKAT! Özellikle "Will" Future Tense’li cümleleri Türkçeye farklı şekillerde çevrilebilir. Aşağıdaki örneklere bakınız. - I will go to Italy. (İtalya’ya gideceğim.) - I will bring you an asprin. (Sana bir asprin getiriyim.) - I will open the door. (Kapıya ben bakarım.) Kısaca söyleyen kişinin niyetine bağlı olarak anlam da değişir. youringilizce www.youringilizce.com YES/NO (SHORT ANSWER) QUESTIONS Am-is-are Do-does Was-were Did Have-has Can-may-will-could-would-should İle cümle başlarsa kısa cevaplı soru sorulmuştur. YES ve ya NO şeklinde cevap vermeniz gerekiyor Are you going to school now? Yes I am/ No I am not Is he drinking coke ? Yes, he is./ No he isn’t Do you know English ? Yes I do / NoI don’t Does she sing song ? Yes she does / No she doesn’t Did you g oto cinema yesterday ? Yes ı did/ NoI didn’t Were you eating apple yesterday at this time? Yes I was/No I wasn’t Was Ali swimming last year ? Yes he was/No he wasn’t Have you ever seen a snake? Yes I have / No I haven’t Has she finished her homework yet? Yes she has/ No she hasn’t Can you help me ? Yes I can/No I can’t Will you study Eglish ? Yes I will / No I won’t WH QUESTION TYPES ( UZUN CEVAPLI SORU KALIBI) What: Ne (OLAY veya NESNE) - What did you do yesterday? (Dün ne yaptın?) - What can I do for you? (Sizin için ne yapabilirim?) Eğer what soru kelimesinden hemen sonra isim gelirse, what kelimesi "hangi" anlamına gelir. - What movie did you see last night? (Dün gece hangi filmi izledin?) - What country can we go to? (Hangi ülkeye gidebiliriz?) - What time do you leave work? (Ne vakit işten ayrılırsınız?) ► Where: nerede, nereye (YER) - Where does Betty eat breakfast? (Betty kahvaltısını nerede yapar?) ► When: ne zaman (ZAMAN) - When do you go to the cinema? (Sen sinemaya ne zaman gidersin?) ► What time : ne zaman / saat kaçta When ile what time soru ifadeleri arasında bir fark vardır. When ile sorulan sorulara genel zaman ifadeleriyle (dün, geçen sene, yarın) cevap verilirken, what time ile sorulan sorulara saat söyleyerek cevap verilir. - What time did you arrive home yesterday? (Dün eve saat kaçta vardın?) ► Who: kim (İSİM-ŞAHIS) “Who” soru kelimesi tıpkı diğer soru kelimeleri gibi kullanıldığı gibi, ayrıca cümlenin öznesi olarak da kullanılır. Özne olarak kullanıldığında kendisinden sonra yardımcı fiil değil, asıl fiil gelir. Önce normal kullanımını görelim. - Who do you love? (Sen kimi seviyorsun?) - Who did you see at the party? (Partide kimi gördün?) Şimdi de who soru kelimesinin cümlenin öznesi olarak kullanıldığı örnekleri görelim. - Who goes to the office every day? (Büroya her gün kim gider?) - Who watches TV in the evenings? (Akşamları kim TV seyreder?) - Who comes early every day? (Her gün kim erken gelir?) Aşağıdaki iki örneği incelerseniz, who soru kelimesinin farklı kullanışlarını net olarak görebilirsiniz. - Who dou you love? (Sen kimi seviyorsun?) - Who loves you? (Seni kim seviyor?) - Who does Jane call every night? (Jane her gece kimi arar?) - Who calls Jane every night? (Jane’i her gece kim arar?) youringilizce www.youringilizce.com ► Whose: kimin Bu soru kelimesinden sonra da yardımcı fiil değil, asıl fiil gelir. Yani whose cümlenin öznesi konumundadır. - Whose shirt is this? (Bu kimin tişörtü?) - Whose car are you driving? (Kimin arabasını kullanıyorsun?) ► Which: hangi Which soru kelimesinden sonra da isim kullanılır. Bazı durumlarda which kelimesinden sonra "one" kullanılırak, hangi biri anlamı elde edilir. - Which shoes did you like? (Hangi ayakkabıları beğendin?) - Which country would you like to visit? (Hangi ülkeyi ziyaret etmek isterdin?) - Which one is your coat? (Hangisi senin palton?) - Which ones did you read? (Hangilerini okudun?) ► How: nasıl - How are you today? (Bugün nasılsın?) - How did you find my house? (Evimi nasıl buldun?) ► Why: niçin / neden (BECAUSE) - Why are you crying? (Neden ağlıyorsun?) - Why did she buy an expensive car? (O niçin pahalı bir araba aldı?) - Why are you so unhappy? (Neden bu kadar mutsuzsun?) ► How many: kaç tane (sayılabilenler için) “How many” soru ifadesi sayılabilir isimlerle kullanılır. - How many students are there in the classroom? (Bu sınıfta kaç tane öğrenci var?) - How many people are coming to the party? (Partiye kaç kişi geliyor?) ► How much: ne kadar (Sayılamayanlar için) “How much” soru ifadesi sayılamayan isimlerle kullanılır. - How much money do you want? (Ne kadar para istiyorsun?) - How much sugar do we need? (Ne kadar şekere ihtiyacımız var?) ► How long: ne kadar süredir "How long" soru ifadesi bir şeyin zaman olarak ne kadar sürdüğünü sormak için kullanılır. - How long is it from İstanbul to Ankara? (İstanbul’dan Ankara’ya gitmek ne kadar sürer?) - How long did you work in that company? (O şirkette ne kadar çalıştın?) - How long do you sleep a night? (Bir gecede ne kadar uyursun?) ►How often: ne kadar sıklıkla *****önemli**** How often soru ifadesi, bir şeyin ne sıklıkla yaptığını sormak için kullanılır ve cevabında genellikle, once (bir kere) twice (iki kere) three /four times ( üç/döret kere) , her zaman (always), sık sık (often), bazen / ara sıra (sometimes) ve asla / hiçbir zaman (never) zaman zarfları kullanılır. - How often is she early? (O ne kadar sıklıkta erken gelir?) - She’s always early. (O her zaman erken gelir.) -How long do you bruch your teeth (dişlerini ne sıklıkta fırçalarsın I brush my teeth twice a day ( Dişlerimi günde iki kerek fırçalarım9 youringilizce www.youringilizce.com INDEFINITE PRONONOUNS (SOMEBODY, ANYBODY, NOBODY) somebody someone something somewhere Birisi Birisi Birşey Biryer anybody anyone anything Hiç kimse / Herhangi bi kimse Hiç kimse / Herhangi bir kimse Hiçbir şey / Herhangi bir şey anywhere Hiçbir yer / Herhangi bir yer nobody noone Hiçbir yer Hiç kimse nothing nowhere Hiçbir şey Hiçbir yer Somebody stole my wallet (Birisi cüzdanımı çaldı) I saw somene outside. (Bahçede birisini gördüm.) There is something on your head. (Kafanda birşey var.) I left my glassess somewhere. (Gözlüğünü bir yerde unuttum.) I didn’t see anybody at home. (Evde kimseyi görmedim.) Is there anyone in the class? (Sınıfta kimse var mı?) I didn’t buy anything yesterday. (Dün hiçbir şey satın almadım.) We didn’t go anywhere last summer. (Geçen yaz hiçbir yere gitmedik.) I saw nobody at school. (Okulda hiç kimseyi görmedim) I met noone at the party. (Partide hiç kimseyle tanışmadım.) I sold nothing yesterday. (Dün hiçbir şey satmadım.) I went nowhere last holiday. (Geçen tatil hiçbir yere gitmedim.) PRONOUNS (Şahıslar) I Ben My Benim Mine Benimki Me Bana, beni... He O His Onun His Onunki Him Ona, onu.. She O Her Onun Hers Onunki Her Ona, onu.. It O Its Onun ------ -------- It Ona, onu.. We Biz Our Bizim Ours Bizimki Us Bize, bizi... You SenSiz Your Senin Yours Seninki You Sana, seni… They Onlar Their Onların Theirs Onlarıki Them Onları, onlara.. youringilizce www.youringilizce.com