Mart - TFMD
Transkript
Mart - TFMD
Foto Muhabiri ISSN 1309-095X Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Yayın Organıdır. Sayı 16 - Mart 2013 - ÜCRETSİZDİR TFMD - FOTO MUHABİRİ - SAYI 16 - MART 2013 444 0 724 | saripanjur.com.tr | vakifbank C M Y CM MY CY CMY K BEN BÜYÜK MEGAPİKSELİM ISSN 1309-095X TFMD “FOTO MUHABİRİ” Türkiye Foto Muhabirleri Derneği (TFMD) Adına Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü KAPAK FOTOĞRAFININ HİKAYESİ Rıza ÖZEL (Başkan) Her yıl belirli dönemlerde Van Gölü havzasındaki sulak alanlarda konaklayan flamingoların günbatımında oluşan kızıllıkla ortaya çıkan görüntüleri doğaseverlere görsel şölen sunuyor.... YÖNETİM KURULU Ümit Kozan (Başkan Vekili) Arif Akdoğan (Başkan Yrd.) Yüksel Pektekin (Başkan Yrd.) Hamza Şahin (Genel Sekreter) Barış Oral (Mali Sayman) Bekir Öner Şan (Genel Sek. Yrd. - Akdeniz Bölge Tem.) Murad Sezer (Üye - İstanbul Marmara Bölge Temsilcisi) Kadir KEMALOĞLU (Üye - Ege Bölge Temsilcisi) Bülent KARADAŞ (Üye) Raşit AYDOĞAN (Üye) TFMD KURUCU ÜYELERİ Rafet Hüner Sökmen Baykara Zekai Durmuş Halim Ermiş Rıza Ezer Dursun Gündoğdu Bülent Hiçyılmaz İlhan Kuyucu Turgut Mantar Mehmet Ünlü DERGİ GENEL YAYIN DANIŞMANLARI Bülent Hiçyılmaz Mehmet Ünlü Şükrü Akın Veli Talay Ulusu Uğur Kavas Fotoğraf: Ali İhsan ÖZTÜRK - AA 48 8 HUKUK DANIŞMANI Av. Umut Kurman - ALK Hukuk Bürosu YAYIN KURULU Emin Demir Kenan Çimen Ali Ekeyılmaz Yurttaş Tümer Yavuz Özden Alper Yurtsever Ümit Bektaş Celal Çevirgen Ali Ünal Cem Öksüz Cem Bakırcı Ergun Ayaz Bülent Uzun Turgay Duyar Adnan Poyraz Volkan Yıldırım Denizhan Güzel Göksel Yapar Hüseyin Emre Tazegül 64 50 BASKI Dumat Ofset: 0.312 278 82 00 Adres: Feza Gürsey Bilim Merkezi Yanı Altınpark-Aydınlıkevler-ANKARA Tel: 0 312 417 87 60 l Fax: 0 312 417 87 18 Süreli Yayın Sayı: 16 Mart 2013 / Üç ayda bir yayınlanır Foto Muhabiri Dergisi’nde yeralan yazı, fotoğraf ve reklamların sorumluluğu sahiplerine aittir. Yazı ve fotoğrafların kullanım hakları TFMD’ye (Türkiye Foto Muhabirleri Derneği) aittir. İzinsiz olarak yayınlanmaz. 70 82 N A T U T A N Y A BİR YILA N O Y S A Z İ N A ORG Fotoğraf: Ümit BEKTAŞ TFMD Başkanı Rıza ÖZEL değerlendirmede Bünyamin Aygün’ün Suriye’de çektiği fotoğrafı Yılın Basın Fotoğrafı seçti. yanda Esat yanlıları bir yanda muhaliflerin olduğu savaşın kirli yüzü yarışmanın sonuçlarına yansıdı. Bir yanda aman Foto Muhabiri Onur Çoban’ın karelerine yansıyan Esat’ın baskısından kaçan mültecilerin zorlu yolculuğu diğer yanda Milliyet Foto Muhabiri Bünyamin Aygün ile Sabah Foto Muhabiri Emin zmen’in karelerinde muhaliflerin insanlık dışı muamelelerle infaz ettiği insanlar... Yanı başımızdaki savaşın yaşattıkları tüm kirliliği ile Yılın Basın Fotoğrafları’nda değer buldu. Türkiye’de akan kan, şehit törenlerine yansıyan fotoğraflar, kentsel dönüşümle yenilenen şehirler, kadına şiddet, Türkiye’nin gururu olan yüz nakli, yumurtalı protestolar, spor organizasyonları ödül alan fotoğraflara derinden baktığınızda bir yılın özetini görebilirsiniz. E EKK RLER T ürkiye Foto Muhabirleri erneği 2 yıl önce kurulduktan sonra düzenlemeye başladığı Yılın Basın Fotoğrafları Yarışması ile medya alanında bir marka yarattı. Bugün akıfbank’ın sponsorluğunda gerçekleştirilen bu yarışma basın fotoğrafçılığı alanında ülkemizdeki tek ve şüphesiz en prestijli organizasyon. Her geçen yıl artan katılımcı sayısı bu yarışmanın büyüklüğünü ortaya koyuyor ki yalnızca gazetecilerin katılabildiği Yılın Basın Fotoğrafları Yarışması’nda 3 bin 5 kare fotoğraf yarıştı. Yarışmamızın jürisinde bu yıl ilk kez yabancı konuklar ağırladık. Türk medya sektöründe fotoğraf ve gazetecilik konusunda en önemli isimlerin bulunduğu jüri üyelerine bu yıl Le Monde Fotoğraf Editörü Maria Sumalla, Herald Tribüne Fotoğraf Editörü Gaia Tripoli de katıldı. Bahçeşehir niversitesi Fotoğraf Bölümü Başkanı Melih afer Arıcan, Akdeniz niversitesi İletişim Fakültesi ekanı Bilal Arık, Türkiye Spor Yazarları erneği Genel Başkanı Naci Arkan, Sabah Gazetesi Fotoğraf Editörü Kutup algakıran, Türkiye Foto Muhabirleri erneği Onursal Başkanı Bülent Hiçyılmaz, A Türkiye Fotoğraf Editörü Burhanettin zbilici, Hürriyet Gazetesi Fotoğraf Editörü Sebati Karakurt, Habertürk Gazetesi Fotoğraf Editörü Fatih Sarıbaş, aman Gazetesi Fotoğraf Editörü Selahattin Sevi, euters Türkiye Fotoğraf Editörü Murad Sezer, Anadolu Ajansı Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Tek, Milliyet Gazetesi Fotoğraf Editörü Yurttaş Tümer ve Antalya Gazeteciler emiyeti Başkanı Mevlüt Yeni’den oluşan jüri saatlerce fotoğrafları inceledi. 3 bin 5 kare fotoğrafı tek tek inceleyen jüri yaptığı 1 Başta Aygün olmak üzere yarışmada ödül alan tüm meslektaşlarımı kutluyor, başarılar diliyorum. ernek tarihinin en uzun toplantısında saatlerce fotoğraflara bakan jüri üyelerimizin her birine teşekkür ediyorum. erdiği destekle yarışmamızın her geçen gün daha da büyüyerek ilerlemesine önemli katkı sağlayan akıfbank’a teşekkür ediyorum. Foto Muhabirleri olarak yarışmanın adının akıfbank’la birlikte anılmasından mutluluk duyuyoruz. üri organizasyonundan ödül törenine kadar organizasyonun mükemmelliği için bizimle birlikte yürüyen başta akıfbank’ın Genel Müdürü Süleyman Kalkan olmak üzere tüm ekibe özellikle çabaları ile bize güç katan Kurumsal ilişkiler Başkanı Aslıhan Ahızkal’a ayrıca teşekkür ediyorum. ürimizi en iyi şekilde ağırlayan i os o nto n Oteli’nin tüm personeline de ilgilerinden dolayı teşekkür ediyorum. e son teşekkür yabancı jüri üyelerimizin organizasyona katılımını sağlayan ve tüm jüri üyelerimize gösterdikleri misafirperverlikten dolayı Türk Hava Yolları’na. Konuklarımıza mükemmel bir hizmet sunulmasında büyük emeği olan Türk Hava Yolları Basın Müşaviri Ali Genç’e de teşekkürü bir borç biliyorum. İR LA A O O MU A İRLERİ A LARA OR AK stelik bu fotoğrafların birkaçı öyle acı yüklü ki ödül alan foto muhabirlerine gösterdikleri cesaretle gelecek nesillere bıraktıkları tarihi kareler için ayrıca minnetlerimi sunuyorum. İnsanların izlerken kanal değiştirdiği, gazete sayfalarını hızlıca çevirip görmek istemedikleri birçok acıya foto muhabirleri en yakınından izleyerek ortak oluyor. dül alan fotoğraflar bu anlamda mesleğin güçlüğünü ve zorlu çalışma koşullarını da ortaya koyuyor. A U A KARELER ME İ KU LU ORUM Yarışmaya katılan tüm meslektaşlarımızın gönderdikleri yıl içerisinde çektikleri en iyi kareleri jürinin beğenisine sunduk. Her biri birbirinden önemli, yıla damgasını vuran onlarca kare jürinin saatler süren mesaisinde yarıştı. Yıl içerisinde yankı uyandıran fotoğraflar ödül için tek tek önerildi. Bir kare üzerinde saatlerce tartışıldığı anlar oldu. Sonuçta ödül alan karelere bakınca Türkiye’nin bir yılına ayna tutuldu. Suriye’de yaşanan savaşın acı kareleri ödül aldı. Bir ünya’nın en önemli basın fotoğrafçılığı organizasyonları arasında yer alan orld ress hoto’da yıllar sonra ödül alan Sabah Foto Muhabiri Emin zmen’i kutluyorum. Spot Ne s kategorisinde ikincilik kazanarak yıllar sonra Türkiye’ye bu ödülü getiren zmen, tüm Türk foto muhabirlerinin gururu oldu. zmen, bu başarısı ile 1955 yılından bu yana süren organizasyonda 3 yıl aradan sonra ödül alan üçüncü Türk basın fotoğrafçısı oldu. 2 Yılın Basın Fotoğrafları Ana Sponsoru 6 7 Fotoğraf: Öner ŞAN - Sabah Gazetesi risi VakıfbankTFMD Yılın Basın Fotoğrafları Yarışması’nda ödül alan fotoğraflar belli oldu. Yarışmada “Yılın Basın Fotoğrafı Ödülü”nü Milliyet Gazetesi’nden Bünyamin Aygün Suriye’de çektiği Halep’de Muhaliflerin Karakol Baskını fotoğrafı ile kazandı as Foto ra lar l Yılın Basın Fotoğrafları 2012 Le Monde Fotoğraf editörü Maria Sumalla, Herald Tribüne fotoğraf edjtörü Gaia Tripoli, Sabah Gazetesi Fotoğraf Editörü Kutup algakıran, Türkiye Foto Muhabirleri erneği Onursal Başkanı Bülent Hiçyılmaz, A Türkiye Fotoğraf Editörü Burhanettin zbilici, Hürriyet Gazetesi Fotoğraf Editörü Sebati Karakurt, Habertürk Gazetesi Fotoğraf Editörü Fatih Sarıbaş, aman Gazetesi Fotoğraf Editörü Selahattin 8 Sevi, euters Türkiye Fotoğraf Editörü Murad Sezer, Anadolu Ajansı Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Tek, Milliyet Gazetesi Fotoğraf Editörü Yurttaş Tümer, Türkiye Spor Yazarları erneği Genel Başkanı Naci Arkan, Bahçeşehir niversitesi Fotoğraf Bölümü Başkanı Melih afer Arıcan, Antalya Gazeteciler emiyeti Başkanı Mevlüt Yeni ve Türkiye Foto Muhabirleri erneği Başkanı ıza zel. T ürkiye Foto Muhabirleri erne ği tarafından gerçekleştirilen ve Türkiye’nin basın fotoğrafçılı ğı dalındaki en prestijli yarışma sı “ akıfbank TFM Yılın Basın Fotoğrafları” Antalya’da açıklandı. i os o n to n Otel’de toplanan akıfbank TFM Yılın Basın Fotoğrafları 2 12 jürisi, 3 bin 5 fotoğ raf arasında yaptığı değerlendirmenin ardından Milliyet Gazetesi’nden Bünyamin Aygün’ün alep’te uhaliflerin Karakol askını karesi ni “Yılın Basın Fotoğrafı” olarak seçti. Haber, Serbest, Spor, Çevre, Siyaset ve Foto öportaj dallarında gerçekleştirilen yarışmada toplam 1 fotoğraf ve 12 fotoğraftan oluşan portfolyo ödüle layık görüldü. Anadolu Ajansı’ndan Ali İhsan ztürk, her yıl belirli dönemlerde an Gölü havzasındaki sulak alanlarda konaklayan flamingoların, günbatımında oluşan kızıllıkla ortaya çıkan görüntülerini yansıttığı fotoğrafı ile “Vakıfbank Özel Ödülü” aldı. Anadolu Ajansı’ndan urak kbulut afet Hüner Özel Ödülü’nü Başbakan ecep Tayyip Erdoğan’ın 2 11 yılı Kültür ve Sanat Büyük dülleri Töreni’nde usta foto muhabiri Ara Güler’in fotoğrafını çektiği kare ile aldı. Yine Anadolu Ajansı’ndan Bülent Doruk, Avrupa’da bir kulüpte futbol oynama rüyası ile Türkiye’ye göç eden Afrikalı gençlerin yaşamlarını yansıtan foto röportajı ile Mustafa Pekcan Özel dülü’nü aldı Yılın Basın Fotoğrafları 2 12 yarışmasının Siyaset dalında Başbakan ecep Tayyip Erdoğan’ın Endonezya’ya giderken çektiği fotoğrafla vrim ydın yılın siyaset fotoğrafı ödülünü aldı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’e kürtaj ve sezaryen tartışmalarını protesto eden bir grup kadının yumurtalı saldırısını yansıtan yine Evrim ydın’ın fotoğrafı aynı kategoride ikincilik ödülünü aldı. Hürriyet Gazetesi’nden Fahir rıkan’ın H Genel Başkanı Kemal Kılıçdardoğlu’nu şair ve yazar Abdurrahim Karakoç’un Kocatepe amisi’nde öğle vakti 9 kılınan cenaze namazının ardından son yolculuğuna uğurlandığı törende çektiği fotoğraf da üçüncülük ödülünü kazandı. oğan Haber Ajansı’ndan anan ltıntaş, iyarbakır’ın Kulp İlçesi’nde şehit düşen zel Harekatçı olis Memuru Akın Bayram’ın memleketine gönderilmek üzere helikoptere konulan Türk Bayrağı’na sarılı tabutunun başında bekleyen oğlu fotoğrafı ile yılın basın fotoğrafı ikincilik, Hürriyet Gazetesi’nden urat aka da Femen grubunun eylemi karesiyle üçüncülük ödülü aldı. aman Gazetesi’nden Onur oban, Suriyeli muhaliflerin Asi Nehiri’nden geçişlerini anlatan fotoğrafları ile Foto öportaj dalında birinci oldu. Aynı gazeteden Mehmet Ali Poyraz ikinci, Kürşat ayhan da üçüncülük ödülünü kazandı. Hürriyet Gazetesi’nden Emre Oktay spor dalında birinci olurken, Çevre dalında aman Gazetesi’nde Mehmet Yaman birinci oldu. Sabah Gazetesi Muhabiri Emin Özmen Suriye’de çektiği karakol baskını fotoğrafı ise TFM özel ödülüne layık görüldü. Türkiye’de haber fotoğraflarının değerlendirildiği tek organizasyon olma özelliğini de taşıyan “ akıfbank TFM Yılın Basın Fotoğrafları” yarışması sektörde zor şartlarda görev yapan foto muhabirlerini özendirmeyi hedefliyor. Türkiye’de haber fotoğrafçılığının gelişmesine katkı sağlamayı, basın fotoğrafçılarını desteklemeyi de amaçlayan yarışmanın ardından fotoğrafların sergilenmesi sayesinde de basın fotoğrafçılığına ve foto muhabirliğine olan ilgi yüksek tutuluyor. dül alan ve sergilenmeye layık görülen fotoğraflar, 19 ’den bu yana yayınlanan ve artık koleksiyon değeri taşıyan “Yılın Basın Fotoğrafları” kataloğu ile kaynak bir yayına dönüşüyor. düller, Mart ayında Ankara’da gerçekleştirilecek ödül töreni ile sunulacak. dül alan fotoğraflar derneğin .tfmd.org.tr ve .fmd.org,tr adreslerinden de izlenebilir. l as Foto ra lar ar şmas Fotoğraf: Bünyamin AYGÜN-Milliyet Gazetesi IN L I Y I F A R Ğ O T O F N I BAS 2012 10 11 Suriye Halep’te muhaliflerin karakol baskını. l as Foto ra hi ayesi Bünyamin Aygün, Halep’te idama götürülen Esad’a bağlı Şebbiha militanlarının son anını çekerek foto muhabirliği alanında Türkiye’nin en önemli ödülünü kazandı. Bu fotoğrafın öyküsünü Aygün’ün kendisinden dinliyoruz... “Patlama sesleri artık gök gürültüsü gibi geliyor” M illiyet foto muhabiri Bünyamin Aygün basın fotoğrafçılığı dalındaki en prestijli yarışma olan akıfbank TFM Yılın Basın Fotoğrafları’nda Yılın Basın Fotoğrafı’ ödülünü kazandı. Esad yanlısı Şebbiha örgütünün militanlarının zgür Suriye Ordusu SO kuvvetleri tarafından idama götürülmesini fotoğraflayan Aygün, ödül alan Muhaliflerin Karakol Baskını’ adlı bu fotoğrafının öyküsünü anlattı. ‘Vizörün arkasına geçince duygularımı bastırabiliyorum’ Aygün, “Orada sürekli olarak karakol baskınları oluyordu. ine bir karakol baskını ihbarı almıştık ve yola çıktık” diyerek ödüllü fotoğrafın hikayesine başladı: “Karakol baskınına giderken büyük bir çatışmanın ortasına düştüm. 200 00 kişi, tam bilemiyorum çünkü her yerden mermiler geliyordu. SO bir binanın etrafını sarmış ateş ediyordu. Onlarda kaleşnikof vardı. Binadaki Şebbiha militanlarında ise keskin nişan tüfekleri. Bir yanda da toplar ve uçaklardan gelen roketler. Adeta filmlerdeki gibiydi. Böyle bir çatışma ortamında hiç bulunmamıştım. atışma tam beş saat sürdü. kişi ölü çıktı. 13 Şebbihalı canlı ele geçti ve onları idama götürmek üzere bir kamyonetin arkasına patates çuvalı gibi attılar. Ben de o esnada fotoğrafı çektim. aha sonra infazın gerçekleştiği alanda da bulundum 12 ama bana fotoğraf çektirmediler.” Bir insanın son fotoğrafını çekmenin nasıl bir his olduğunu sorduğumuzda ise Aygün “İnsanların hayatlarının son fotoğrafını çekmeye o kadar alıştım ki... 2011 ve 2012 benim için çok kanlı, cesetli bir yıl oldu. izörün arkasına geçtiğimde duygularımı bastırabiliyorum. Olaydan etkilenmiyorum” diyor. Aygün fotoğrafı çektiği gece gazeteyle arasındaki diyaloğu da şöyle anlatıyor: “Fotoğrafı gönderdiğimde editörümüz urttaş Tümer’i aradım ve abartmış olabileceğimi söyleyip hikayeyi anlattım. rtesi gün beni arayıp ‘Bunlar yılın gazetecilik olayı ’ dedi. azetede de kapakta tam sayfa, içeride ise iki sayfa ayrılmıştı. Tahminimden de iyi kullandılar. Hatta Avrupa’da onlarca gazete ve dergide yer aldı fotoğrafım.” Patlamalara sadece ilk birkaç gün alışmakta zorluk çektiğini söyleyen Aygün belli bir yerden sonra kendi cesaretinden korktuğunu de ekliyor: “Korkuyorsunuz ama o yüksek adrenalin korkuyu bastırıyor. atlama sesleri zaten bir süre sonra gök gürültüsü gibi geliyor. Beni en çok korkutan şey ise 10 yıldır bu işin içindeyim ve bir şey olmadığı için gereksiz bir özgüven duymak.” İKİ DE KİLOME RE ‘Kaldığım evin altında cephanelik varmış’ Aygün, fotoğrafın çekildiği Halep’e gidiş öyküsünü anlattı: “Temmuz ayıydı. O zaman Halep’e doğrudan gitmek mümkün değildi. Anayol, sad güçlerinin elindeydi. Bağlantılarımı kullanarak Kilis’ten yola çıktım ve mayınlı araziyi geçtim, sadece geceleri hareket edip köy köy dolaşarak 45 kilometrelik yolu iki günde aldım.” Halep’te iki gün bir evin avlusunda, iki gün de SO askerleriyle birlikte kalan Aygün daha sonra bir eve yerleştirilmiş: “ vin altında cephanelik olduğunu sonradan öğrendim. Ben o evden ayrıldıktan sonra, orası sad güçleri tarafından yok edilen ilk hedeflerden biri oldu.” LMEDE DAKİKA E O fotoğrafın hikayesi Esad’a bağlı birlikler ve muhalifler arasındaki çatışmaları takip etmek için Suriye’nin Halep kentinde bulunuyordum. ejim güçlerinin şehri ağır bombardıman altında tuttuğu bir günde muhaliflerin Şebbiha denilen güçlerle girdiği bir çatışmayı fotoğraflıyordum. Şebbiha’nın Halep sorumlusu olan eyno Berri aynı adı verdiği eyno Berri İstihbarat Merkezi baskınıydı bu. Havadan ve karadan korunan bu merkeze yüzlerce zgür Suriye Ordusu askeri ellerinde kaleşnikoflarla saldırıyordu. Keskin nişancı korkusundan kimse yerinden kımıldayamıyordu. atlayan el bombaları ve havadan Mig 21’lerin roket ve mermileriyle ortalık toz duman olmuş adeta göz gözü görmüyordu. Havada uçuşan kurşunların ve şarapnel parçalarının nereden geldiği belli olmuyordu. Beş saat süren kuşatmanın ardından İstihbarat merkezi ele geçilirilirken içerden sağ çıkarılan 13 Şebbihalı kurşuna dizilmek üzere bir kamyonetin kasasında bindirilip gönderildi. İşte bu fotoğraftaki de kurşuna dizilmeden 1 dakika önce çektiğim Şebbihalılardan sadece biri. 13 Bünyamin Aygün Kimdir? 1970 yılında doğan Bünyamin Aygün, fotoğrafçılığa Trabzon’da başladı. Gazeteciliğe ilk adımını 1987 yılında Trabzon’da yerel bir gazetede muhabir olarak attı. Sırasıyla Günaydın, Hürriyet, Türkiye gazetelerinin çeşitli illerde bölge muhabirliği yaptı. Ardından İhlas Haber Ajansı (İHA), Hürriyet Haber Ajansı (HHA) ve Doğan Haber Ajansı (DHA) gibi ajanslarda muhabirlik yaptı. 2003 yılında Milliyet Gazetesi’nde foto muhabiri olarak göreve başladı. ABD nin Irak operasyonu, Filistin İntifadası, Suriye çatışmaları, Gazze Savaşı gibi pek çok önemli olayı takip etti. Aygün, Vakıfbank-TFMD Yılın Basın Fotoğrafları yarışmalarında 2010 yılında Serbest Kategori ikincilik ödülü, 2011 Yılında Haber Kategorisi üçüncülük ödülü aldı. Aygün’ün Kül adlı bir romanı ile Işığa Tutunmak, Gümüşhane, Dört Mevsim Kağıthane ve Türkiye’nin Çatıları gibi fotoğraf kitapları yayımlandı. Aygün halen Milliyet Gazetesi’nde fotoğraf editör yardımcılığı yapıyor. Özel Ödülü Fotoğraf: Ali İhsan Öztürk-Anadolu Ajansı Her yıl belirli dönemlerde Van Gölü havzasındaki sulak alanlarda konaklayan flamingoların, günbatımında oluşan kızıllıkla ortaya çıkan görüntüleri doğaseverlere görsel şölen sunuyor. 14 15 l aber Foto ra 16 i cisi Fotoğraf: Canan Altıntaş-Doğan Haber Ajansı Diyarbakır’ın Kulp İlçesi’nde şehit düşen Özel Harekatçı Polis Memuru Akın Bayram’ın memleketine gönderilmek üzere helikoptere konulan Türk Bayrağı’na sarılı cenazesine oğlu 8 yaşındaki Tayfun refakat etti. 17 l aber Foto ra cs Fotoğraf: Murat Şaka-Hürriyet Gazetesi 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Müslüman erkeklerin kadınlara uyguladıkları şiddeti protesto etmek isteyen Ukraynalı Femen grubu Ayasofya’nın önünde çıplak prostesto gerçekleştirdi. l or Foto ra iri cisi l or Foto ra i cisi Fotoğraf: Emre Oktay-Hürriyet Gazetesi Fotoğraf: Ali İhsan Öztürk-Anadolu Ajansı Ata sporu olan ‘’Buzkaşı’’ (Postkapmaca), Van’ın Erciş ilçesine bağlı Ulupamir Köyü’nde yaşayan Kırgız asıllı Türkler tarafından halen yaşatılıyor. TEB BNP PARIBAS WTA Championships Istanbul 2012 Kadınlar Tenis Turnuvası 23-28 Ekim 2012 tarihleri arasında Sinan Erdem Spor Salonu’nda yapıldı. Amerikalı yıldız tenisçi Serena Williams, tekler finalinde Maria Sharapova’yı yenerek şampiyon oldu. 20 21 l or Foto ra cs Fotoğraf: Sedat Yılmaz-Habertürk Gazetesi Tavşanlı Linyit-Karşıyaka maçında iki futbolcunun ilginç görüntüsü. Topu kapabilmek için adeta birbirlerini boğazladılar. 22 23 l iyaset Foto ra iri cisi Fotoğraf: Evrim Aydın-Anadolu Ajansı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, özel uçak ‘’Ana’’ ile Endonezya’ya gitti. l iyaset Foto ra i cisi Fotoğraf: Evrim Aydın-Anadolu Ajansı l iyaset Foto ra cs Fotoğraf: Fahir Arıkan--Hürriyet Gazetesi Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, kürtaj ve sezaryen tartışmalarını protesto eden bir grup kadının yumurtalı saldırısına uğradı. Şair ve Yazar Abdurrahim Karakoç, Kocatepe Camisi’nde öğle vakti kılınan cenaze namazının ardından son yolculuğuna uğurlandı. Cenaze törenine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da katıldı. 26 27 l evre Foto ra iri cisi İstanbul’da başlayan Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında Tarlabaşı boşaltıldı. Evlerden geriye harabe yığınları kaldı. Fotoğraf: Mehmet Yaman-Zaman Gazetesi l evre Foto ra i cisi Fotoğraf: Ali İhsan Öztürk-Anadolu Ajansı l evre Foto ra cs Fotoğraf: İsa Şimşek-Zaman Gazetesi Bitlis’in Tatvan İlçesi’ne bağlı Kıyıdüzü Köyü’ne sağım için yayladan getirilen koyunların gün batımına doğru, Nemrut Dağı eteklerindeki vadilerden yaylaya çıkışları yükselen tozla birlikte güzel görüntüler oluşturuyor. Kentsel dönüşüm çerçevesinde Türkiye’nin her tarafında çok sayıda eski bina yıkılarak yeni bloklar inşa edildi. Bursa’da yapılan konutlar tarihi dokuya ve görüntüye zarar verdiği gerekçesiyle uzun süre tartışıldı. 30 31 l erbest Foto ra Türkçeder tarafından düzenlenen 10. Türkçe Olimpiyatları kapanış töreni, Türk Telekom Arena Stadı’nda gerçekleştirildi. iri cisi Fotoğraf: Mahmut Burak Bürkük-Zaman Gazetesi l erbest Foto ra i cisi Fotoğraf: Sedat Suna-EPA l erbest Foto ra cs Fotoğraf: Ali Kılıç-Serbest foto muhabiri Diyarbakır Bismil’de köy okulunda saklambaç oynayan çocuklar. İstanbul’un en hareketli noktasında yatan adama köpeği eşlik ediyor. l Foto orta 36 i cisi Fotoğraf: Mehmet Ali Poyraz-Zaman Gazetesi 37 l Foto orta i cisi Uzun yıllar iç savaşın pençesinde yaşayan Somalililer kıt imkanlarla balıkçılık yapıyor. 38 Fotoğraflar: Mehmet Ali Poyraz-Zaman Gazetesi l Foto orta cs Fotoğraflar: Kürşat Bayhan-Zaman Gazetesi O Türkiye’nin ilk yüz nakli yapılan ismi Uğur Acar. Yaşı 20 ama 35 yaşındaki Ahmet Kaya’nın yüzünü taşıyor. Yeni yüzüyle hayatında ilk defa kendisi için düzenlenen doğumgünü partisinde doktorlarıyla birlikte hayata yeniden tutunmanın keyfini yaşadı. 41 Mustafa Pekçen Özel Ödülü Fotoğraf: Burak Akbulut Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2011 yılı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Töreni’ne katılarak, usta foto muhabiri Ara Güler’in fotoğrafını çekti. Rafet Hüner Özel Ödülü Fotoğraflar: Bülent Doruk-Anadolu Ajansı Avrupa’da bir kulüpte futbol oynama rüyası ile Türkiye’ye göç eden Afrikalı gençler, hayallerine ulaşmanın yolunu, Feriköy Stadı’nda 9 yıldır suren Afrika Kupası Turnuvası’nda arıyor. Kurtuluş, Dolapdere, Aksaray gibi semtlerde, kötü koşullardaki evlerde, gündüzleri duvara dayadıkları ikinci el yer yataklarını geceleri yere sererek daha fazla kişinin aynı odada uyuyabilmesini sağlıyorlar. Pek çok eksiğin bulunduğu evlerinde, her zaman görebileceğiniz tek şey futbol. 44 45 Özel Ödülü Fotoğraf: Emin Özmen-Sabah Gazetesi Suriye’de muhalifler Şebbiha’da karakol baskını ile ele geçirdikleri hükümet yanlısı Zeyno Berri ve beraberinde sağ kalan 42 sivil polisi bir sokak arasında linç edercesine dövdü. Ardından kamyonetlere bindirilen sivil polisler bir okulun bahçesine götürüldü. 46 47 1 N E T H I R TA R YAPRAK BI Uğur KAVAS Güneydoğu e v röportajlarının n ı n ’ a y n ü D n i n ’ e y rakipsiz Gazetecisi Türki n ı d a k ilk o t o f ş a sav i r i b a h mu FİKRET OTYAM 1 1 12 12 Aralık 2012 E İ 926 Aksaray doğumlu. Fikret Otyam’ı her ne kadar foto muhabiri olarak anmasak da, yaptığı eşsiz röportajlarını süslediği fotoğrafları ile hatırlarız. İlk fotoğrafını 23 Temmuz 1942 yılında çekti. Çektiği fotoğraf İsmet İnönü’nün portresi idi. 1944 yılında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ne girdi. Resim bölümünden mezun oldu. Ünlü ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun öğrencilerindendi. 1950 yılında sahip olduğu “Ferrania” marka fotoğraf makinesi ilk sahip olduğu makine idi.Gazeteciliğe “Son Saat” gazetesinde başladı. Birçok gazetede çalıştı. Lübnan olaylarını takip etti. Özellikle Ulus gazetesi, Akis dergisi önemli işler yaptığı yerler oldu. Cumhuriyet gazetesinde çalıştı ve köşe yazarlığı yaptı. Güneydoğu Anadolu’yu konu alan röportajları halâ akıllardadır. Bu röportajlarını çok sayıda kitapta topladı. Gazetecilikten emekli olduktan sonra, Antalya’ya yerleşti ve resme ağırlık verdi. Orada sanatçı eşi Filiz Otyam ile birlikte sanat çalışmalarını sürdürmektedir. Basın Şeref Kartı sahibidir. Fikret Otyam’ın haftalık yazıları, halen Aydınlık gazetesinde yayımlanmaktadır. E 58 48 Mayıs 19 tarihinde Türk Basın ünyası’na merhaba diyen Hürriyet gazetesi, yayına başlayışından iki ay sonra, Londra Olimpiyatları’nı okurlarına iletti. önemin ünlü foto muhabiri Ali Ersan, gazetenin kadrosunda idi. Olimpiyatlarda fırtına gibi esen güreşçilerimizin zafer fotoğrafları, Ersan’ın objektifi ile ölümsüzleşiyor ve tam sayfa olarak gazetede yayınlanıyordu. Gazete bu sayede bir tiraj patlaması yaşadı. Gazete bu başarısını 195 ’de tekrarladı. O yıl, Sovyetler Birliği tarafından desteklenen Kuzey Kore, Güney Kore’ye saldırdı ve zakdoğu birden karıştı. Türkiye, Birleşmiş Milletler üyesi olması nedeniyle, bin 5 kişilik bir birlik göndererek, AB ’nin yanında savaşa dahil oldu. Kore Savaşı, Türk basınının çok büyük bir ilgi ile takip ettiği bir savaştır. Hikmet Feridun Es, Semiha Es Hürriyet , Burhan Tan Akşam , Faruk Fenik umhuriyet ve Alaattin Berk Yeni Sabah Türkiye’nin modern anlamdaki ilk savaş muhabirleri oldular. 15 Ekim 195 ’de eşi ile birlikte Kore’ye hareket eden Semiha Es’in çektiği fotoğraflar Kasım 195 ’den itibaren Hürriyet’te yayınlanmaya başladı. Semiha Es, ünya’nın ve Türkiye’nin ilk kadın savaş foto muhabiri olarak Kore’de 3 yıl, ietnam’da 5 yıl dünyanın gözü oldu. Semiha Es, görür görmez aşık olduğu ve evlendiği Hikmet Feridun Es ile Afrika ormanlarından, asifik’teki küçük adalara kadar birlikte gezdi. Eşi, bu maceralı seyahatleri kaleme alırken, kendisi de fotoğrafları çekti. Bu röportajlar, dönemin en iyi dergisi olan Hayat mecmuasında yayınlandı. 2 5 yılında kendisi ile yapılan röportajda; fotoğraf tutkusunu ve Kore Savaşı’nı şöyle anlatmıştı: “Fotoğraf çekmekle ilgili bir merakım yoktu. Fotoğraf makinesinin nasıl kullanıldığını bile bilmiyordum. Kocam seyahat röportajları yapmaya başlayınca, beni de yanında götürmek istedi. Fotoğraf çekmesini bana öğrettiler. Ondan sonra da yarım yüzyıl fotoğraf makinesini elimden hiç düşürmedim. Haftanın beş gününü Kore’de cephelerde geçirirdik. Hafta sonlarında askeri uçakla Tokyo’ya giderdik. Hafta boyunca, karargahlarda, kadın gazetecilere ayrılan barakalarda yatardım. Tahta ranzalarda, soyunmaya bile fırsat bulamadan kıvrılır, uyumaya çalışırdım. ephede bir bölgeden ötekine giderken, bomba yüklü kamyonlarda, sandıkların üzerinde otururduk. Çevremizde mermiler uçuşurken, ölümden korktuğumu hiç hatırlamıyorum. Bazen Hikmet’le birlikte, karargahlarda ya da elçiliklerde verilen davetlere çağrılırdık. Kadınlar süslenip püslenirler, takıp takıştırırlardı. Ben ise, gene o asker pantolonuyla davete giderdim. Kocam da böyle kalabalık toplantıları hiç sevmediği için, bizim davette görünmemizle kaybolmamız bir olurdu. Bir gün, bir uçağın yakınlarımızda bir yere düştüğü haberini almıştık. Hemen ciplere atlayıp uçağın bulunduğu yere gittik. Aslında uçak düşmemiş, mecburi iniş yapmıştı. çağa koştum. armağımı deklanşöre basmak üzereyken Hikmet büyük bir telaşla geldi, beni hızla geriye savurdu ve kendisi fotoğraf çekmeye başladı. O anda kocamın, önemli bir görüntüyü yakalama şansını bana bırakmak istemediğini düşündüm. Ama daha sonra Hikmet’in uçağın infilak edeceğini düşünerek benim hayatımı kurtarmak istediğini öğrenince çok duygulandım. ephelerde, her zaman ölümle burun buruna yaşadık. Fakat bir keresinde, bir Çinli asker, beni öldürmek için bayağı uğraştı. Ama sonra bize esir düştü. avallıcık yaralanmıştı. Onun hastaneye gönderilmesini sağladım, yaralarıyla ilgilendim.” Yıllar önce eşini kaybeden, çocuğu olmayan Semiha Es’le, oturduğu apartmanın kapıcısı annesiymiş gibi ilgilendi. Es, hazırladığı vasiyeti ile dairesini kendisine bakan kapıcısına bağışlamıştı. 1 yaşında iken, 12 Aralık 2 12 de aramızdan ayrılan Semiha Es’e Allah’tan rahmet diliyoruz. 49 Fotoğrafın ‘Aziz’ dostu Röportaj: Raşit AYDOĞAN Ülkemizde yayın yapan yerel, ulusal birçok kuruluşun kapısından içeri girip yıllarca çalıştıktan sonra Anadolu Ajansı Fotoğraf Haberleri Servisi’nden emekli olan usta bir foto muhabiri Aziz Uzun... 25 yıllık meslek hayatında 30 civarında ödül alan, çektiği fotoğraflar ulusal ve uluslararası basında geniş yer bulan mütevazı kişiliğinin yanında mesleğe ilk başladığı andan günümüze kadar fotoğrafa yönelik heyecanından asla taviz vermeyen Aziz Uzun, çeyrek asırlık mesleki deneyimlerini bizlerle paylaştı... 50 Fotoğrafla tanışma serüveniniz nasıl başladı Mesleğe nasıl adım attınız Fotoğrafa merakım lise yıllarında başladı. Liseye giderken fotoğraf seminerlerine, diya gösterilerine ve fotoğraf sergilerine gidiyordum. Fotoğrafçılarla sohbet etmeye çalışıyordum. Aldığım amatör bir makineyle arkadaşlarımın fotoğraflarını çekiyordum. Sınıflar arası futbol maçlarını çekerek spor fotoğrafına ilk adımımı atmıştım. aha sonra basketbol maçlarına, kuyrukta bekleyip bilet alarak girdikten sonra, fotoğraf makinemle sahaya inerek bir foto muhabiri gibi fotoğraflar çekmiştim. O zamanlarda Spor ve Sergi Sarayı’nda oynanan şimdiki Lütfi Kırdar Kongre Merkezi 1. Lig basketbol maçlarında saha içinde kimlik kontrolü yapıldığında yerimi değiştirmiş, ama yine de sahadan çıkmayıp fotoğraf çekmeye devam etmiştim. Lisenin ardından Bulvar Gazetesi’nin yetiştirmek üzere genç muhabir adayları aradığını duyarak, büyük bir heyecanla 19 yılı Temmuz ayında bu gazetenin spor servisine gittim. Bu gazetede fotoğraf çekmek, film yıkayıp siyah beyaz fotoğraf baskısı yapmanın yanı sıra, daktiloyla yazmayı, haber kovalamayı ve hatta sayfa sekreterliğini dahi biraz öğrenme fırsatı buldum. Benim bu işe hevesli olduğumu gören birçok kişi, hem yardımcı oluyor, hem de bana daha fazla iş veriyordu. Gece gündüz demeden ay izinsiz çalıştığımı biliyorum. O yıllarda spor gazeteciliğine başlayan bir kişi öncelikle tozlu veya çamurlu zeminlerde oynanan amatör futbol maçlarına giderdi. Bazı gazetelerde amatör maçlara geniş yer verilirdi ve önemsenirdi. Bir gün içinde beş maç çekip, yıldız tablolarını hazırlayıp gazeteye akşam dönerdim. aha sonra karanlık odada siyah beyaz fotoğraflarımı basarken duyduğum keyfi şu an dahi hissediyorum. Kart üzerinde görüntünün yavaşça oluşması bir büyü gibi gelirdi bana. Eğer iyi bir fotoğraf çekip gazeteye de imzamla girdiyse, değmeyin keyfime... Amatör maçlarda olay çıkmasını bekler ve çıktığı anda cansiperane çalışıp, fotoğraflarımı sayfayı yapan ağabeylere heyecanla gösterirdim. O yıllarda gazeteler dışında sadece tek kanallı T T olduğu için, gittiğim her yerde bir gazeteci olarak büyük ilgi ve saygınlık görürdüm. Şu anda 51 gazetecilik yapan gençler kesinlikle bu ortamı görmedikleri için çok şanssızlar. aha yeni olduğum için her ay gazetede çıkan haber ve fotoğraflarımın sayısına göre gazetenin yazıişleri müdürü tarafından bana para yazılırdı. O zaman için enith fotoğraf makinesi, 5 mm ve 5.5 diyafram 3 mm objektiflerim vardı. Bazen gazetede çıkan fotoğraflarımı kesemediğimde arşivden arar ve bulur, keserek dosyama koyardım. Bir gün yine eski bir gazeteyi bulamayınca yazıişlerinin oradaki tahtaya asılı arşivden kesmeye başladım. Beni gören gazetenin genel yayın yönetmeni, sen ne yapıyorsun burada ’ diye bana çıkıştı. Tabii ben bir daha o varken oralarda görünmedim. Ancak o daha sonra bizim servise gelerek Bu çocuk habire arşivleri kesiyor, bakın şu çocuğa yahu’ deyiverdi. Ben bir daha ona görünmemeye çalışsam da adım arşiv kesen çocuğa çıkmıştı bir kere. Ne zaman spor servisine gelse, ya benim habire arşiv kestiğimden bahsediyor, ya da arşivlere dokunma oğlum, onlar bize lazım’ deyip duruyordu. Bir gün elime bir yazı verip onu yazıişlerine götürmemi söyleyen sayfa sekreteri ağabeye, Yok ben asla oraya gitmem, orada Yalçın Bey var, yine beni arşiv kesiyorsun diye tersleyiverir’ demiştim. Bulvar Gazetesi’nde 1 ay kadar çalıştıktan sonra gazete kapatılınca birçok kişi gibi ben de işsiz kaldım. Daha sonra 6 ay, iki haftada bir çıkan İstanbul’ isimli mahalli bir gazetede çalıştım. oğru düzgün maaş alamayınca oradan da ayrılarak bir tanıdık vasıtasıyla Milliyet Gazetesi Spor Servisi’ne başladım. 199 yılında Milliyet belki de spordaki en iddialı gazeteydi. Arka sayfası spora ayrılan Milliyet için arkadan okunan gazete’ yakıştırması bile yapılırdı. Orada alanında çok önemli isimlerle bir 52 arada çalışmanın zevkini ve gururunu yaşadım. Şansal Büyüka’nın müdürü olduğu serviste İslam Çupi, Attila Gökçe, Orhan Aldinç, Ercan Güven, Hüseyin Kırcalı, Yılmaz anel, Yaşar Saygı, Bilal Meşe, Halil zer, Gürcan Bilgiç, Turgay rme, Mesut Yavuz, İhsan Topaloğlu, em Şengül, Hasan Tankaya ve daha birçok önemli ismin yanı sıra benim gibi genç arkadaşlar da vardı. Orada daha iyi makine ve objektifler alıp, tecrübemi arttırdım. Milliyet Spor Servisi’nde fotoğraflar çok titiz bir biçimde seçilir ve sayfa yapılırdı. Maçlarda çekilen diya pozitif filmlere, diya makinesinde tek tek 53 üzerinde tartışılarak bakılır, herkesin fikrini söyleyebildiği bir ortamda eğer müdür ağırlığını koymamışsa , oybirliğiyle sayfalarda yer alacak fotoğraflar belirlenirdi. Sadece bu seçim bile başlı başına bir olaydı. Milliyet’in ardından sırasıyla Yeni Şafak, Sabah ve Fanatik gazetelerinde çalıştım. Gazetelerde geçen 1 yılın ardından 199 yılında Anadolu Ajansı’na başladım ve burada 15 yıl çalıştım. Burada spor ve onun dışındaki olayları da foto muhabiri olarak izledim. e o zaman, spordan gelme bir foto muhabiri olmanın, diğer olayları çekerken bir avantaj yarattığını fark ettim. Çünkü refleks olarak çok çabuk çekim gerektiren spor olaylarından diğer olaylara geçince, durağan olaylarda bile eski alışkanlıkların etkisiyle uyanık ve anında tepki verebilecek şekilde hazır oluyorsunuz. Anında bir olay çıktığında hemen ona uyum sağlayıp en iyi görüntüyü hızlı bir şekilde almaya çalışıyorsunuz. Çünkü spor çekmeyi seven bir foto muhabiri her zaman durağan olaylar yerine daha hızlı ve hareketli olayları izlemeyi ve çekmeyi sever diye düşünüyorum. Ben toplumsal olaylarda, polisle karşılaşan eylemcileri çekmek için risk alıp hep olaya yakın olmaya çalışmışımdır. Ancak gaz atıldığında yaşanılan olumsuzluklar ve nefes dahi almanın güçleştiği bir ortam, herkes gibi beni de olumsuz olarak etkilemiştir. sta gazeteci Necmi Tanyolaç, hem spor servislerinde müdürlük yapmış, hem de gazete genel yayın yönetmenliğinde bulunarak, yıllarca her türlü olayı farklı açılardan değerlendirebilmiş tecrübeli bir isimdir. Onun spor gazetecilerine söylediği, Biz cinayeti görüyoruz arkadaşlar’ lafı beni etkilemiştir. Bu laf çok doğrudur, çünkü bir spor karşılaşmasını izlemek ve oradaki her şeyi ayrıntısıyla değerlendirebilmek bizim elimizdedir. Oysaki bir cinayet, kaza veya başka bir olayın ardından gazeteciler hemen olay yerine gelir ve bilgi toplamaya çalışırlar. Foto muhabirleri olay yerini, olaya karışan kişilerin kimliğini ve olaydan etkilenen insanların fotoğrafını çekmeye çalışır. Bu şekliyle cinayete, yani sportif olaylara baştan sona tanık olma ayrıcalığına sahip olan spor foto muhabirleri, bu avantajlarını en iyi şekilde kullanarak en iyi fotoğrafları yakalamak için uğraş verirler. Meslek hayatınızda yaşadığınız en büyük zorluk neydi, nasıl bir hikayeydi? Meslek hayatımda yaşadığım en büyük zorluk; Somali’de olumsuz şartlar içinde geçirdiğim 1 aydı diyebilirim. Açlık, hastalık ve iç savaşın tüm olumsuzluklarının yaşandığı Somali’nin başkenti Mogadişu’da geçirdiğim günler üzerimde büyük bir etki bıraktı. Bir patlamada kişinin ölüp, onlarca kişinin yaralanması orada her zaman gerçekleşebilecek olaylardandı. Kömürleşmiş cesetler ve etrafta silahlarıyla gezen birçok insanın yarattığı olumsuz ortamda fotoğraf çekmek insanın psikolojisini gerçekten zorluyor. Savaş ortamında bulunmaya alışık olmadığımdan üzerimize doğru ateş açıldığını gördüğümde, bir yere saklanmak yerine olduğum yerde dondum kaldım. Allah’tan korumaların yardımıyla oradan uzaklaşabildim. Somali’de enfeksiyon kaparak hasta olmam, sabahlara kadar ateş, halsizlik ve ağrılarla geçirdiğim günler, hayatımın unutulmaz anıları arasına girdi. Somali’den İstanbul’a hasta hasta tek başına dönmek zorunda olmak da ayrı bir zorluktu. Ancak 1 ayda bu hastalığı üzerimden atabilmeyi başarabildim. İR O OĞRA İKA E İ Galatasaray Leeds nited EFA Kupası maçı öncesinde İstanbul’a gelen İngiliz taraftarlardan biri Taksim’de çıkan olaylarda öldü. O olayların başlangıcındaki bir kavgayı görüntülemeyi başardım. Ancak 3 kare fotoğraf çektikten sonra İngiliz taraftarlar makinemi kırdılar. O anda sinirden makinemi taraftarların üzerine doğru atmayı bile düşündüm. Ancak çektiğim kareleri düşünerek bundan vazgeçtim. Olayların devamını ve bıçaklanma olayını çekemememe rağmen elimdeki fotoğraflar büyük değer kazandı ve Türk basınının yanı sıra tüm dünya basınında da birinci sayfada yer aldı. Bizim gazetelerde tek imzam dahi kullanılmadı, sadece bana yapılan saldırıdan bahsedildi. The Times, Guardian, The Telegraph, The Sun ve daha birçok yabancı gazetede kullanıldı. Hatta AB ’nin Time ergisi dahi fotoğrafımı imzalı kullandı. Yabancı basının emeğe değer veren bu yaklaşımını sadece bu fotoğrafta değil, çektiğim önemli başka fotoğraflarda da gördüm. Bizim gazetelerimizin bu eksikliği ve emeğe karşı yaklaşımı, umarım zamanla değişir. Ayrıca polis bu fotoğrafları kanıt olarak aldı, bir İngiliz televizyon kanalı benimle olayların nasıl geliştiğine dair röportaj yaptı. Fotoğraflar mahkemede sanıklara da gösterildi. Bugüne kadar izlediğiniz ulusal ve uluslararası spor organizasyonları nelerdir? İzlediğim spor olayları arasında Akdeniz Oyunları, Güreş, Halter, Yüzme, Atletizm dallarındaki ünya ve Avrupa Şampiyonaları, Birçok EFA ve Şampiyonlar Ligi maçı, Galatasaray Arsenal EFA Kupası Final maçı, Liverpool Milan 2 5 Şampiyonlar Ligi Final maçı da bulunmaktadır. animarka’daki EFA final maçı öncesinde çıkan olaylar ve ortalığın neredeyse iki gün boyunca gece yarısına kadar kan gölüne dönmesi çok kötü bir manzaraydı. Yerde kıvranan yaralı insanlara yardım edemeden fotoğraf çekmek rahatsızlık verici bir durumdu. AA’dan bu maç için tek benim görevlendirilmem ve haberleri de merkeze geçmek zorunda olmam ayrıca zordu. Bir meslek olarak foto muhabirliği sizin için ne anlam ifade ediyor? Foto muhabirinin vizyonu ne olmalıdır? Foto muhabirleri, hayatın önemli anlarını, ellerindeki makineleriyle kaydederek tarihe geçmesini sağlayan ve bu önemli görevle, yıllar sonra bile hayranlıkla bakılacak eserler bırakabilen emekçilerdir. Onların her türlü zor şarta rağmen görevlerini yapmaya çalışması, meslek aşkını hala içlerinde yaşatmalarındandır. Yoksa bana göre foto muhabirliğinden kazanılan para eskiye göre azalmıştır. Foto muhabirlerinin amacı, her türlü zor şarta rağmen tarafsızca ellerinden gelenin en iyisini yapmak ve tarih sayfalarına, arşivlere, olayları en iyi şekilde anlatabilecek, insanlara uzun zaman sonra bile ders verebilecek nitelikte kareler bırakmak olmalıdır. Bunu yaparken kendilerinin ve meslektaşlarının sağlığını korumaya çalışarak her türlü olumsuz şarttaki olaydan geriye, sevdiklerine, en iyi şekilde, görevini yapmanın huzuru içinde dönmeye de çalışmalıdırlar. 54 savunarak, ancak foto muhabiri gözüyle çekilen fotoğrafların, bir konunun anlamını ortaya çıkarmada vurucu güç olabileceğine dikkati çekiyordu. Bence Ara Güler’in tespiti çok doğru ve anlamlıydı. Spor fotoğrafçılığı ise diğer dallara göre zaman içinde fazla kan kaybetmedi. Maçlarda birçok foto muhabiri arkadaşımız statlarda bize sağlanan yetersiz imkanlara rağmen ellerinden geleni yapıyorlar. Spor ve magazinin gazete satışlarında etkili olması bu iki dalda fotoğraf çeken arkadaşlarımızın elini biraz güçlendiriyor. Hatta görev amacıyla en çok seyahat eden foto muhabirleri, spor foto muhabirleridir. Spor foto muhabirlerinde eskiye bakacak olursak yaş ortalaması daha yüksekti. Bugün için ise birkaç tecrübeli ismin dışında çok sayıda genç arkadaşımız spor sahalarında görevlerini başarıyla sürdürüyor. EMALE Genel anlamda basın fotoğrafçılığı özelde ise spor fotoğrafları nasıl bir gelişim izledi. Dün ve bugünü kıyaslarsanız nelerle ifade edersiniz? Genel anlamda basın fotoğrafçılığına bakacak olursak, 2 yılından sonra dijital fotoğrafın yaygınlaşması, işimizi ne kadar kolaylaştırdığı ve geliştirdiği şekilde algılansa da bence daha çok foto muhabirlerinin aleyhine oldu. Çünkü eskiden eldeki şartlarla iyi bir fotoğraf çekmeyi başaran ve filmin çoğunu dikkate değer fotoğraflar çekerek değerlendiren insan kolay yetişmiyordu. Yetişen bu nitelikli insanlara ise büyük değer verilirdi. Şu anda belli bir tecrübe ve becerisi olmayan birçok kişi sadece basında değil, birçok yerde az maaş karşılığında çalışabiliyor. Ortaya koydukları fotoğraflar ise yeterince işe yarayacağını düşünenler sayesinde kabul görüyor. Ayrıca herkesin elinde bir makine, bilemediniz fotoğraf çeken bir cep telefonu olması, bunların internetle her yere kolay ulaştırılıyor olması bizim mesleğimize daha basit bakılmasına neden oldu. Bugün, birçok gazetenin haber merkezinde eskiye göre çok daha az foto muhabiri çalışıyor. Becerikli birçok foto muhabiri gazetelerin eklerinde röportaj, gezi, tanıtım haberlerini görüntülüyor. Hiç unutmuyorum İstanbul’daki NATO toplantısı için sokaklarda protesto gösterileri yapılıyordu. Bunlardan birinde, bir gazetenin ekine geçtiği için epeydir günlük olaylarda göremediğim meslektaşımı görünce şaşırmış ve ona şakayla karışık, Ne o yoksa kebapçı çekmekten sıkıldığın için mi buraya geldin ’ diye sormuştum. Arkadaş da ses çıkarmayınca onunla dalga geçmiş gibi hissetmiş ve üzülmüştüm. Maalesef bugün için gazeteler ve internet sayfaları, maliyeti azaltmak için özellikle gündeme ilişkin fotoğrafları ajanslardan almayı tercih ediyorlar. Ama bu onların bir fark yaratamamasına da yol açıyor. Ayrıca fotoğrafların internet ortamında kolayca paylaşılması iyi fotoğrafların bile zaman zaman küçümsenmesine neden olabiliyor. Ne var, onu ben de çekerim’ laflarını duyabiliyorsunuz. Bugün bir olaya gittiğimizde bazen kadrajımıza giren cep telefonları yüzünden işimizi yapmakta zorlanıyoruz. AA’da çalıştığım sırada, uluslararası bir toplantıda yabancı dışişleri bakanlarını görüntülemeye 56 çalışırken, yabancı delegasyon temsilcilerinin cep telefonlarıyla fotoğraf çekmeye çalışmaları yüzünden önümün kapanması üzerine tepki göstermiştim. Ben onlara Bırakın da herkes kendi işini yapsın’ dediğimde ters ters suratıma bakmışlardı. Teknolojinin gelişmesi ve iletişim alanlarının artması, arkadaşlarımızdan bazılarının reklam ve tanıtım dallarına kayarak orada para kazanmaya çalışması bu noktada işimize yaradı. Bir gün rahmetli Nejat Eczacıbaşı ile ünlü foto muhabiri Ara Güler televizyonda tartışıyordu. Eczacıbaşı cep telefonlarıyla bolca fotoğraf çekilmesinin fotoğrafın gelişimine katkıda bulunacağını savunuyordu. Ara Güler ise o fotoğrafların büyük çoğunluğunun çöplük olduğunu İ AĞA E E OLA LAR Meslek hayatınız boyunca unutamadığınız çalışma anlarınız nelerdir, ulusal ya da uluslararası birçok olayı fotoğrafladınız. Bunlardan bahseder misiniz? nutamadığım anılarımdan birisi: Milliyet’te çalışırken 199 yılında Kasımpaşa Karagümrük 2. Lig maçını çekmeye gitmiştim. Bu iki takımın maçlarında o yıllarda sürekli olay çıkardı. O maçta da olay çıkmış ve futbolcular ve birkaç taraftar sahada birbirleriyle kıyasıya kavga etmişlerdi. Hatta futbolculardan biri dakikalarca saha ortasında baygın yatmıştı. Stat dışında ise taraftarlar ellerinde demir çubuklarla kavgaya tutuşmuşlardı. Ben de bu olayı en iyi şekilde görüntüleyerek o dönemde TSY ’den seri fotoğraf dalında ödül kazanmıştım. Ancak bu fotoğraflar ve yorumlar gazetede Kasımpaşa ehennemi’ başlığıyla yarım sayfadan daha fazla yayınlanınca gazeteye sürekli tehdit telefonları geldi. Sayfada üç kere imzamın çıkmış olması da benim adımı söyleyerek tehdit edenlerin çok olmasını sağlamıştı. Hatta kulağıma gelenler arasında kulüp yöneticilerinden dahi bana tehdit savuranlar olmuş. Ancak beni sima olarak tanımıyorlardı. Milliyet’in 2. ve 3. Lig maçlarından sorumlu rahmetli emalettin Şen ağabeyimizi ise o camiadaki herkes tanıyordu. Ben tedirgin bir hafta geçirdim. Bir dahaki Kasımpaşa maçına ise emalettin Ağabey gitti. Kendisi tehdit almadığı için rahatça maça gidebildi. Ancak onun Milliyet’te çalıştığını bilenler onu suçlu ilan etmiş ve statta bir süre onu tartaklamışlardı. Yani fotoğrafları ben çektim ve daha sonra bu fotoğraflarla ödül kazandım. O ise benim yüzümden dayak yiyip gelmişti. Servisten içeri girdiğinde emalettin Ağabeyin morali bozuktu, yanına mahcup bir tavırla yaklaştım ve Tartaklandığına üzüldüm, inşallah fazla üzerine gelmemişlerdir’ dedim. Bunun üzerine sinirle birden yerinden kalktı ve servisin ortasında, Ben ne yapayım anacım, benim suçum tanınmak, benim suçum tanınmak. Allah bunları bildiği gibi yapsın’ diye bağırdı ve uzun süre bir daha ağzını açmadı. Kısacası fotoğrafın kaymağını ben, dayağını ise emalettin Ağabey yemişti. İ İM K M İ ME Geçen sezon Fenerbahçe – Galatasaray şampiyonluk maçında yaşanan olaylara değinecek olursak, bu tür spor müsabakalarını yakından takip eden bir foto muhabiri olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Birçok meslektaşımızın ekipmanı kayboldu ya da kullanılamaz hale geldi. Sizin gözlemleriniz bu tür olayların engellenmesine yönelik olarak nedir? Kulüplere ya da taraftara düşen görevler nelerdir? Geçen seneki olaylı Fenerbahçe Galatasaray maçı, öncesinde bile 9 dakikanın sonunda çok şey olabileceği sinyalini veriyordu. Bence en iyisini Hürriyet Gazetesi’ndeki arkadaşlar yapmış. Ekipmanlarını bir günlüğüne sigortalatma yönünde gazete yöneticilerini ikna etmişler. Bunun aslında tüm yıl olması gerekir. Ancak sigorta şirketleri bu kadar risk altında çalışan foto muhabirlerinin ekipmanlarını genellikle sigortalamaktan çekiniyorlar. Gazete yöneticileri ise ek bir mali külfetin her zaman uzağında durmaya çalışıyor. Bu tip olaylar bence bitmez. Çünkü bu tip olayları her kesim tam anlamıyla önlemeye çalışmıyor. Olan da sonuçta biz basın mensuplarına oluyor. Bugün için bazı spor kulübü yöneticileri bile fotoğrafını çeken muhabirleri azarlıyor ve onlara karşı kötü sözler dahi sarf edebiliyor. Ortamın gerilmesine sadece gazeteciler değil, ilk başta bu tip yöneticiler neden oluyor. Bizim insanımız da spor alanlarında kendi benliğinden sıyrılıp bambaşka bir benliğe, kendisini rahatlatıcı bir kimliğe bürünmeye çok elverişli. Böyle olunca bize de sadece mümkün olduğunca kendini ve sermayesi olan ekipmanını sakınarak çalışmak düşüyor. Bu ortamda sadece devletin, sporda şiddete karşı koyduğu ve koyacağı yasaları kararlılıkla uygulaması, bize ve tüm vatandaşlara fayda getirir. Ancak caydırıcı cezalar hiç kimse ayırt edilmeden uygulanarak bu olaylar minimuma iner. Yoksa her kesimin şu ana kadar yaptığı gibi, birbirine suç atmaya çalışmasıyla, kendi yaptığı hatayı görmezden gelmesiyle hiç bir ilerleme kaydedemeyiz. 57 Aziz Uzun kimdir? Aziz Uzun 1970 yılında İstanbul’da doğdu. Meslek hayatının yaklaşık on yılını çeşitli gazetelerde çalışarak geçirdi daha sonra Anadolu Ajansı İstanbul Fotoğraf Haberleri Servisi’nden emekli oldu. Aziz Uzun, meslek hayatı boyunca Türkiye Foto Muhabirleri Derneği (TFMD) başta olmak üzere, Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD), İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve diğer birçok kuruluştan aldığı yaklaşık 30 ödül ile mesleki kariyerini taçlandırdı. Halen İstanbul’da yaşayan Uzun, evli ve bir çocuk babasıdır. l Foto orta Nehrin öteki yakası EKİM 2012 SURİYE Onur Çoban-Zaman Gazetesi Esad’ın m zulmünden ölü korkusuyla sü ü k y ö ın r a l n a ç ka Suriyeli aileler evlerini terk etmek istemiyorlar ancak ölüm tehlikesi N Ö Yılın Foto Röportajı Arap Baharı olarak anılan değişim sürecinin en kanlı dönemleri hiç kuşkusuz Suriye iç savaşında yaşanıyor. Birleşmiş Milletler’in belirlediği rakamlara göre 60 binden fazla insan yaşamanı yitirdi bu acımasız savaşta. Türkiye’nin yanı başında yaşanan bu trajedi bütün dünyanın gözünü Suriye’ye çevirdi. Büyük bir mülteci akınına uğrayan Türkiye’de 120 binden fazla Suriyeli mülteci barınmaya devam ediyor. Gazeteci olarak defalarca bölgeye gittik. İç bölgelerdeki savaştan ziyade mültecilerin hikayelerine odaklandım. Yurtlarını, evlerini, eşlerini hatta ailelerini orada bırakıp gelen insanların hikayelerinden çok etkilendim. Asi Nehri’nde derme çatma kayıkların içinde başlayan umut yolculuğuna tanıklık ettik. Karşı kıyıdaki savaş ve ölümden kaçan Suriyeliler sonu bilinmeyen yolculuklarına nehrin çamurlu ve karanlık sularında umut ışığı arıyor. Gözlerindeki korku ve umutsuzluk nehrin Türkiye tarafında onları bekleyen akrabalarını gördüklerinde yerini bir parça huzura bırakıyordu. Türkiye’deki mülteci kamplarına ulaşmak isteyen insanlar, yitirmiş oldukları hayatlarını geride bırakıp zorlu yollardan geçiyor. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Özgür Suriye Ordusu kontrolünde başlayan nehir geçişleri güneş batana kadar devam ediyor. En büyük korku Suriye helikopterlerinden atılan varil bombaları. Sınıra yakın köylerde güç kaybetmek istemeyen Esad kuvvetleri yerleşim birimlerinde oldukça sert bir savaş sürdürüyor. Hacıpaşa (Türkiye) köyünün karşısında bulunan Azmarin (Suriye) köyünde Ekim ayında 1 hafta süren çatışmalarda 200’e yakın insan yaşamını yitirdi. İç bölgelerden kaçan mülteciler ve yaralı muhalif askerler için hayati önem taşıyan Azmarin tam bir geçiş noktası niteliğinde. Suriye’de savaşın ilerlemesiyle birlikte azalan temel gıda maddeleri Asi Nehri üzerinden kayıklarla Suriye’ye sokuluyor. Savaşın trajedisini alabildiğine yaşayan bu insanlar için nehir adeta bir kurtarıcı durumunda. Mülteciler gibi kayıklara atlayıp nehrin öte yakasında olanları kendi gözlerimizle görmek istedik. Hayatının baharında ellerine verilen otomatik tüfeklerle halkını korumaya çalışan muhalif gençler, canları pahasına sınır boyunca güvenliği sağlamaya çalışıyor. 61 Yılın Foto Röportajı Yaşları oldukça genç, düşündükleri yegane şeyse savaşın bir an önce sona erip yeni bir hayata yelken açmak. Kimisi avukat kimisi doktor kimisi çiftçi… Onları bir araya getiren tek şey özgürlük ve daha iyi bir hayat isteği. 62 Aşkını hiç kaybetmeyen foto muhabiri ERGÜN BAYRAK D Röportaj: Can YÜCEL Ergün Bayrak’ın darbe yıllarında binbir badire atlatarak Bülent Ecevit ve Süleyman Demirel’i eşleriyle birlikte Etimesgut Havalimanı’nda görüntülediği fotoğrafların temelinde tabii ki mesleki aşk var... Yıllarını foto muhabirliğine adamış Egün Bayrak’la bu ‘aşk’ı konuştuk... arbe yılları. Tüm siyaset çiler gözaltında. Askeri yönetim kuş uçurtmu yor. Süleyman emirel ve Bülent Ecevit, eşleri ile birlikte Gelibolu’da ki misafirhaneden Ankara’ya getirile cek. Etimesgut Havalimanı’nda telaşlı bir bekleyiş. Eller tetikte... İçeriye kaçak girmiş olmasına rağmen henüz kimse onu fark etmiş değil. Çantasının fermuarı açık, fotoğraf makinesinin tüm ayarları yapılmış, bekliyor. Eli deklanşörde. çağın tekerlekleri piste değdiği anda fırlıyor yerinden. Kapıdan ilk çıkan Nazmiye emirel oluyor, ardından ahşan Ecevit. Kare kare ölümsüzleştiriyor o anları T T fotomuhabiri Ergün Bayrak. Fotoğrafların bazıları flu. Çünkü o işini yaparken, pistte bulunan bir albay, yakasına yapışmış bağırıyor... “Sen içeriye nasıl girdin.” 195 yılında Ankara’da doğdu Ergün Bayrak, 2 yaşında T T’de işe başladı. Gazeteciliğe tesadüfen başladım dese de, hayatında tek bir kare fotoğraf çekmemişken müdürüne çıkıp “Ben foto muhabiri olmak istiyorum” demesi, gazeteciliğe ve fotoğrafa nasıl bir aşk beslediğinin en büyük kanıtı. Kaldı ki şu an 2 yaşında ve daha 1 yıllık emekli olmasına rağmen, röportajın sonunda bana şu soruyu sordu: “Sizin gazeteye foto muhabiri lazım mı ” o fotoğrafların temelinde de aşk var. Hiç kimse ondan, o fotoğrafları çekmesini istememiş. Tamamen gazetecilik aşkı ile hareket edip, orada görevli muhabirlere yalvar yakar ekibe dahil olmuş. Görevlilerin içeriye girdiğinden haberi yok. Havalimanında büyük bir heyecanla beklerken, uçağın piste indiğini görmüş. O anda koltuktan fırladığını söyleyen Ergün Bayrak, fotoğrafların hikayesine şu şekilde devam etti. “1 0 darbesinin ardından Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit’i bir müddet Gelibolu’da misafir ettiler. Onların Ankara’ya gelişlerinin haberini aldım. Tabii oralara girmek çok zor. Tevfik Fikret inçer ağabeyimiz askeriyede görevliydi ve içeriye çok rahat girip çıkabiliyordu. A E E İLİK A K Etimesgut Havalimanı’nda çektiği 65 Ona yalvardım ‘ne olur beni de götür oraya’ diye. ‘ çeriye girecek olanların isimlerini verdim, artık çok geç’ dedi. ‘ çeriye almazlarsa kapıda beklerim’ diyerek ikna ettim. Havalimanına geldiğimizde hiç kimse bir şey sormadı ve ben içeriye girebildim. Bizi odasına aldılar. Odada beklerken çantamdan makinemi falan çıkarmadım herhangi bir sorun olmasın diye. çak piste inip, kapı açılana kadar hiç elimi makineme sürmedim. çağın geldiğini haber verdiler. Aprona gittik. çağın kapısı açılır açılmaz baktım merdivenden iniyorlar, hemen makinemi çıkardım ve başladım çekmeye. ekmeye başlayınca orada görevli bir albay yakama yapıştı. Beni sallıyor ‘Sen içeriye nasıl girdin’ diye... Kenan Evren’in de fotoğraf tutkunu olduğunu söyledi Ergün Bayrak. Kameralardan hoşlanmaz, fotoğraflarının çekilmesini istermiş hep. Bir gün teklif götürmüşler Evren’e. “Sizi hep üniforma ile çekiyoruz, bir kez de sivil kıyafetlerinizi ile çekelim.” Hemen kabul etmiş Kenan Evren. Hazırlıklar yapılmış, yarım saatlik bir süre ayrılmış bu özel çekim için. 3 kişilik bir ekiple gitmişler Evren’in makamına. Bu özel çekim sayesinde Kenan Evren’i ilk kez sivil kıyafetleri ile çekmeyi başaran foto muhabiri olmuş Ergün Bayrak. Yarım saat diye başlayan, 3 saat süren ve Kenan Evren’in farklı kıyafet ile poz verdiği çekimi şöyle anlattı Ergün Bayrak: EKİM AA RD “Ben çok sık gidiyordum vren’in makamına. Büyükelçi kabullerini çekiyorduk. Bana göz aşinalığı çok olmuştu. akam odasına girdik, dizildik sırayla. Kenan vren girdi içeriye ve bana bakıp ‘Ben seni tanıyorum, hep sen çekiyorsun benim fotoğraflarımı’ dedi. akamda başladık fotoğrafları çekmeye. O bölüm tamamlanınca elbiselerini değiştirmesini teklif ettim. ‘ yi olur’ diyerek kıyafetlerini değiştirdi. O gün anladım Kenan vren’in fotoğrafı çok sevdiğini, tane takım elbise değiştirdi. Köşkün içerisi bitti, artık bahçelerde falan çekmeye başladık. saat sürdü çekim. O günkü tüm randevuların iptal olmasına neden olduk. evat Albay bana bir sürü laf saydı. ekim bittikten sonra fotoğrafları tab edip, genel müdüre albüm olarak yolladık. üdür de Kenan vren’e yolladı. Birkaç gün geçtikten sonra bir telefon geldi. Kenan vren’in beni makamına çağırdığını söylediler. Korktum tabii. ukarıya çıktım, makamına girdik. ‘ el bakalım evladım, otur’ dedi. Oturduk, dedi ki ‘ vladım eline koluna Oradan Tevfik ağabeyim müdahale etti, ‘Bizim adamımız o, T T’den’ diyerek. Albay bunu duyunca beni bıraktı. Ama bu arada ben çekiyorum tabii. Fotoğrafların bazıları biraz fludur bu yüzden. Sallanıp duruyorum haliyle. gülüyor ok kısa bir süreydi iniş anı. şi bitirip kuruma geri döndük. Fotoğrafları yayınlama durumumuz mümkün değil. Hemen akabinde paşalar geldi. Filmi istediler. Ama ben arada kaynadım, beni unuttular. Tabii ben de amirlerime bahsetmedim, fotoğrafların bende olduğunu bilmiyorlar. O fotoğraflar hiç yayınlanmadı. Ta ki rahmetli cevit ve emirel’in katıldığı bir açık oturuma kadar. O zaman kendilerine hatıra olsun diye fotoğrafları bastırıp hediye ettik.” ‘HAYATIMIN EN HEYECANLI ANIYDI’ O fotoğrafları çekebilen tek foto muhabiriydi Ergün Bayrak. iğer gazeteciler içeri girememişti, kapıda bekliyorlardı. “Hayatımın en heyecanlı anlarıydı” dediği fotoğraflar için birçok teklif almış sonrasında. Hiçbirini de kabul etmemiş. “ ok zor yıllardı” diye özetlediği darbe yıllarının en başarılı foto muhabirlerinden biriydi Ergün Bayrak. önemin umhurbaşkanı Kenan Evren’in makamına hemen her gün gidiyordu görev icabı. Evren’in tüm programlarını takip edip, tek tek fotoğraflıyordu. Yeteneği ve fotoğraf aşkı diğerlerinin arasından sıyrılmasını sağladı. yle ki herkesin tanıdığı ’nci umhurbaşkanı Kenan Evren’in tanıdığı adamdı o. Evren şöyle hatırlardı onu: “Evet o, benim fotoğraflarımı çeken çocuk.” 66 67 sağlık, çok teşekkür ederim. Bir fotoğraf var, teğmenliğimden umhurbaşkanlığına kadar sürede bu kadar güzel bir fotoğraf görmedim.’ O fotoğraftan bin adet basılmasını istedi. Biraz sohbet ettik ve ayrıldım. nce bin adet bastık, sonra bin daha, sonra yeniden. 5 bin falan basıldı o fotoğraf. Sordum evat Albay’a ‘Albayım siz bu fotoğrafları yiyor musunuz ’ diye, 68 ‘Buraya gelen büyükelçilere imzalayıp veriyor Kenan aşa’ dedi. ünyanın birçok yerine gitti o fotoğraf. aha sonra Atatürk’ten Kenan vren’e diye bir fotoğraf sergisi oldu. Haber Türk düzenlemişti sergiyi. O sergide o fotoğraf da sergilendi. Haber almışlar vren’in o fotoğrafı çok beğendiğini, bastırıp verdik biz de. Fakat o fotoğraf Haber Türk imzası ile sergilendi. Serginin açılışına ben de gittim. vren sergiyi gezerken fotoğraftaki Haber Türk imzasını görünce ‘Bu fotoğrafı çekeni ben tanıyorum’ dedi. anında kuvvet komutanları var, onlarla 69 konuşuyor. ‘Burada mı bu fotoğrafı çeken’ diye sordu, ‘Buradayım umhurbaşkanım’ dedim. ‘ şte bak, bu çocuk çekti benim fotoğraflarımı, Haber Türk yazmışsınız, ayıp’ dedi.” Türk foto muhabirinin büyük başarısı N İ M E N E M ÖZ 1985 yılında Sivas’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Sivas’ta tamamlayıp 2 3 yılında Samsun 19 Mayıs niversitesi’nde Fizik bölümüne yerleşti. niversite yıllarında belgesel fotoğrafa yöneldi ve fotoröportajlar üretti. 2 ’de HSB Bankası sponsorluğunda ilk fotoğraf albümü “Anadolu’da İnsan” yayınlandı. Ardından yine HSB Bankası sponsorluğunda Türkiye’nin 2 şehrinde uygulanmakta olan mikrokredi alarak kendilerini yoksulluktan kurtaran kadınların hikayelerini fotoğraflayıp “Türkiye’de Mikrokredi yküleri” isimli belgesel çalışmasını albüm haline getirdi. Fizik eğitimini bırakıp Marmara niversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Fotoğraf bölümünde eğitim almaya başladı. Bu sırada 2 yılında Sabah gazetesinde fotomuhabiri olarak görev yapmaya başladı. 2 9 2 1 yıllarında Avusturya Linz Sanat niversitesi’nde medya fotoğrafı ve belgesel fotoğraf eğitimi aldı. Aynı yıllarda Avrupa’nın birçok ülkesinde fotoğraf çalışmaları gerçekleştirdi. 2 11 yılında Somali Kıtlığı’nı fotoğrafladı ve bu çalışması Ekim 2 11’de Turkuvaz Kitap tarafından basıldı.Aynı yıl yüzyılın en büyük depremi 9. aponya Tsunami epremini ve Yunanistan’daki ekonomik protestoları görüntüledi. 2 12 yılında Suriye İç Savaşı’nda kaydettiği fotoğraflar ise Agence France ress tarafından tüm dünya medyasına servis edildi ve başta The Ne York Times, The Los Angeles Times, The ashington ost, The Guardian, El ais, BB olmak üzere dünyanın önde gelen medya kuruluşları tarafından geniş bir şekilde kullanıldı. orld ress hoto 2 12’de spot ne s singles kategorisinde ikincilik kazandı ve aynı yıl Türkiye Foto Muhabirleri erneği zel dülü’ne layık görüldü. Emin zmen, halen İstanbul’da yaşamakta ve Sabah gazetesinde foto muhabiri olarak çalışmalarını sürdürmektedir. 30 YIL SONRA GELEN ÖDÜL Sabah Foto Muhabiri Emin zmen, ünya’nın en önemli basın fotoğrafçılığı organizasyonu sayılan orld ress hoto’da Spot Ne s kategorisinde ikincilik kazandı. zmen, bu başarısı ile 1955 yılından bu yana süren organizasyonda 3 yıl aradan sonra ödül alan üçüncü Türk basın fotoğrafçısı oldu. 19 3 yılında Hürriyet Gazetesi’nden Mustafa Bozdemir orld ress hoto ödülünü kazanmış, Spot Ne s dalında birinci olmuştu, aynı yıl o dönemde yine Hürriyet’te çalışan Haber Türk Foto Muhabiri mit Turpçu da Spot Ne s kategorisinde seri fotoğraf dalı birinciliğini almıştı. İsveçli fotoğrafçı aul Hansen’in de orld ress hoto ödülünü kazandığı yarışmanın fotoğraflarını aşağıdaki internet adresinde görebilirsiniz. . orldpressphoto.org 71 “Suriye’de sivil ayaklanmanın başladığı Mart 2011’den sonra bir yıl geride kalırken, kendilerine Özgur Suriye Ordusu ismini veren direnişçiler ile Esad birlikleri arasındaki catışmalar Halep şehrine sıçramıştı. Halka uzun yıllar zulmettiği söylenen Şebbiha isimli sivil polis teşkilatı ile muhalifler arasındaki çatışma her geçen gün şiddetini arttırıyordu. Temmuz ayında Muhalifler gündüz Şebbiha karakollarını almak için çatışmaya girerken Esad birlikleri kenti havadan ve karadan yoğun bombardıman altına almıştı. Muhalifler güneş battıktan sonra şehirdeki Esad muhbirlerini yakalamak için operasyonlar düzenliyordu. 30 Temmuz 2012’de muhbirlere para dağıtırken yakalandığı belirtilen 2 kişi Özgür Suriye Ordusu’nun sığındığı bir okula getirildi. Yakalanan Esad muhbirleri uzun süren sorgulamanın ardından üzerlerindeki fazlaca miktar paraya el konularak okulun alt katında bulunan zindana götürüldü. Ayrı ayrı devam edilen sorgulama süresince iki muhbire de sert bir şekilde şiddet uygulandı. Soruşturma sonunda suçlu oldukları anlaşılan muhbirlere gece boyunca işkence edildi. Yorulan askerler yer değişerek işkence gece boyunca sürdürüldü. Cezalarını çektiğine inanılan 2 muhbir 48 saat sonra serbest bırakıldı.” ‘ Özmen n ı f a r ğ o t o fo i n i s e y a hik anlattı Türkiye Haber Kameramanları Derneği Başkanı Celal Çevirgen, yazı ve sohbetleri ile TFMD Foto Muhabiri Dergisi’nin bundan sonraki sayılarında bizlerle birlikte olacak... Haber Kameramanlığı Nasıl Bir Meslek? Ç Celal Çevirgen TRT Haber Merkezi Şef Kameraman ok eski yıllarda Kızıl derililer dumanla ile tişim kurarlarmış. Sonra yazı çıkmış. Yazı epey bir salta nat sürmüş. erken günlerden bir gün radyo icat edilmiş. üğmesini çevirdiğiniz anda sözler dökülme ye başlamış. İnsanları büyülemiş. İletişimde çağ atlanmış. adyo nun saltanatı yazı kadar uzun olmamış. Çok geçmeden sözü ve görüntüyü bir araya getiren o muhteşem alet, televizyon orta ya çıkmış. Televizyon çok kısa bir zamanda bütün evlerde ve iş yer lerinde başköşeye oturmuş. Bu sihirli aletten yayınlanan görün tüler ve görüntüye destek olan sözler herkes tarafından kabul gören en önemli kaynak haline gelmiş. Görüntünün gücüyle kit leleri peşinden sürüklemiş. Top lumları, alışkanlıkları etkilemiş. Televizyon haberciliğinin olmazsa olmazı görüntüyü üreten haber kameramanları nasıl bir mesleği icra ederler bundan bahsedelim. Türkiye’de haber kameramanlığı mesleği televizyonla alakalı diğer 74 mesleklerde olduğu gibi kamu televizyonu olan T T’de başladı. Geçen yirmi küsur senenin ardından özel televizyonlar yayın hayatındaki yerini aldı. Meslektaşlarımız özel televizyonlarda da görev yapmaya başladı. Sanırım meslek geçmişimizi anlatmak için bu bilgiler yeterlidir. Bu arada kamu veya özel televizyon, meslektaşlarımız hangisinde çalışırsa çalışsın bence hepsi kamu görevi yapmaktadır. Haber kameramanı kimdir sorusuna cevap arayalım. Haber Kameramanları erneği ödül törenlerinden birinde 9. umhurbaşkanımız Süleyman emirel, “Bir haber kameramanının görgüsü ve entelektüel seviyesi çok yüksek olmalıdır. Kamunun gözü olan haber kameramanı görevli olduğu bir işte o işin inceliklerini, ne anlam ifade ettiğini ve kamu için ne önem taşıdığını göremezse, kamuoyu da bunu göremez. Bu yüzden haber kameramanı en azından bunları görebilecek entelektüel seviyeye sahip olmalıdır” demişti. Sanırım bu meslek gerekliliklerimizden en önemlisi olmalıdır. eki, gittiğimiz işte kamuya aktarmamız gereken bu detayları biri bize söyleyemez mi İşte işin püf noktası burada. Bunu biraz açalım. Televizyonculuk bir ekip işidir. Ekibin her elemanı kendine has katkılar sağlar. Biz burada haber kameramanının sağlayacağı katkıdan bahsedeceğiz. Göreve gitmeden önce haber merkezlerimizde yapılan toplantılarda görevin incelikleri ile ilgili konular üzerinde görüş alışverişinde bulunabiliriz. Bunun yanı sıra görev esnasında muhabir arkadaşımızla da fikir alışverişinde bulunabiliriz. Ama bazen gelişen ani bir olay olduğunda iş tamamen haber kameramanının inisiyatifine kalır. Bu gelişme üç beş saniye sürebilir veya panik yaratan bir gelişme olabilir. En önemlisi kimsenin fark edemediği sadece bizim fark ettiğiniz bir gelişme olabilir. rnekleri çoğaltabiliriz. Sonuç olarak kimseyle iletişim içinde olamayacağımız durumlar olabiliyor. İşte burada tamamen kendi inisiyatifimizle, bilgimizle, görgümüzle, çabukluğumuzla, cesurluğumuzla tespit ettiğimiz olayın görüntüsünü toplarız. Burada kamuoyu tamamen bizim yeteneklerimiz çerçevesinde bilgilenir. Sanırım bu paragrafta bir haber kameramanında olması gereken ani ve doğru karar verme yetisi, risk alabilme, bilgi, görgü, kıvraklık, entelektüel seviye, cesurluk, çabukluk gibi bazı temel özellikleri anlatmış olduk. ER ME LEK E İR AR A Biraz daha devam edelim, renkli bir meslektir haber kameramanlığı. İçinde her meslekten parçalar bulunmaktadır. Nasıl mı Birkaç örnek verelim. Yangına gittiğimizde itfaiyeci oluruz. Nerde durmamız gerektiğini, ne tür risklerle karşı karşıya olabileceğimizi bilmemiz gerekir. Savaş bölgelerine gittiğimizde asker oluruz. Siper alırız. Kurşunun nereden geleceğini, bombanın nerelere düşebileceğini kestirmeye çalışırız. Avukat oluruz. Mağdurların hakkını ararız. Mesleki örnekleri çok uzatmayalım, sonuç, her işten az da olsa anlamalıyız. Bazen ölürüz, bazen yaralanırız, bazen dayak yeriz. Bu risklerle ne derece karşı karşıyayız Bununla ilgili son derece çarpıcı bir örnek var. Bunu sizlerle paylaşırsam çok etkileneceğinizi düşünüyorum. Onsekiz yıldır T T Haber Merkezi’nde görev yapmaktayım. T T Haber kamera servisine yolunuz düşürse duvarda şehitlerimiz yazan bir plakanın altında beş tane çerçeve asılıdır. Bu çerçevelerde görevleriyle ilgili bir aktiviteyi yerine getirirken kaybettiğimiz meslektaşlarımızın fotoğrafları vardır. Bu çerçevede fotoğrafları olan meslektaşlarımızla çalıştım. Burada şunu anlatmak istiyorum. En fazla elli altmış kişinin aktif görev yaptığı haber kamera servisinde beş şehit. urumun vahametini düşünebiliyor musunuz Meslek hayatı boyunca ölme riskimiz yüzde 1 , evet yanlış duymadınız yüzde 1 . Bu sadece hayatını kaybedenlerin oranı. eki ya kaza geçirenler... Türkiye’de mesleğimizin ilk temsilcilerinin olduğu, T T haber kamera servisindeki kameramanlarla yaptığım bir anketin sonuçlarına göre elde ettiğim veriler şu şekilde... Görev esnasında kaza geçirenlerin oranı yüzde 5, yaralananların oranı yüzde . Meslek hastalıklarına sahip olanların oranı da yüzde 5 civarında. Sanırım dünyada hiçbir meslekte bu korkunç oranları bulamazsınız. eki, neden böyle sonuçlara katlanırız. nlü olmak için mi Hayır. Kaç tane ünlü haber kameramanı tanıyorsunuz Biz televizyonun tanınmayan yüzüyüz. Bu tip risklere girerek aldığımız görüntüler olunca maaşımız mı artar Hayır, böyle bir şey de yok. Nedir o zaman bu evap vereyim, her meslektaşımızın kalbinin derinliklerinde yatan görünmeyeni, saklananı görerek insanlara gösterme aşkından başka bir şey değil. Bunu başardığımız anda dünyanın en mutlu insanı biz oluruz. Ha bu arada yukarıdaki korkunç oranlara rağmen dünyaya bir daha gelsem aynı mesleği yapmak isterdim diyenlerin oranı ise yüzde 95’tir. Haber kameramanları meslek hayatı boyunca ortalama iki milyon kilometre mesafe kat ediyorlar. Ortalama on civarında savaş görüyorlar. Bulundukları görevlerin büyük oranı tarihe yön veren olaylardan oluşuyor. Bu yüzden anılarını yazmaları ilerde tarihçilere çok büyük destekler verebilir. Bunu şiddetle tavsiye ediyorum. A LA MAKLA İ ME Kİ Sayın meslektaşlarım, belki holiganca olacak ama öyle bir mesleği icra ediyoruz ki anlatmakla bitiremiyorum. Bazı yanlarımızı da 75 konu başlıklarıyla vereyim. Yayıncılık teknik alt yapısını çok iyi bilmek yine meslek gerekliliklerimizden bir tanesini oluşturuyor. İşimiz sadece görüntüyü toplamakla bitmiyor. ünyanın hangi köşesinde olursak olalım topladığımız görüntüleri merkezimize ulaştırmamız gerekiyor. Bunun bütün yollarını gayet iyi biliriz ve uygularız. Bu yolları kolaylaştırmak için gelişen teknolojiyi takip etmek yine olmazsa olmazlarımızdandır. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin ekipmanımızın ağırlığı o hızda düşmüyor. Meslek hastalıklarımızdan uzaklaşabilmek için mutlaka spor yapmamız gerekiyor. Atlanmaması gereken bir özelliğimiz ise sanatçı yönümüz. Bu görüntüleri rastgele çektiğimizi kimse söyleyemez. Çerçeve, ışık, filtre, ses vs. gibi . sanatın gerektirdiği tüm bilgileri bilir ve uygularız. Görüntülerimizi toplarken her koşulda bu bilgilerimizi kullanırız. Kendimizi kameramızın önüne taktığımız objektifle özdeştiririz ve her zaman objektif oluruz. aten başka şansımız da yoktur. Olmayan bir şeyi gösteremeyiz. Biz gösteriyorsak vardır. Gazetecilik ilkelerinin en önemlisi olan objektif olma bizim işimizin özelliğinden alınarak o ilkeler içindeki yerini almıştır. Medya işletmelerini diğer işletmelerden ayıran en önemli fark şudur. Şeridin en altında görev yapan kameraman, foto muhabiri, T ve gazete muhabiri gibi meslek sahiplerinin kalitesi, o işletmenin kalitesini doğrudan belirler. iğer işletmelerde üretilen mal ve hizmetin kusursuz olması için tepe yöneticiden aşağıya doğru uzanan bir zincir vardır. rünün nasıl çıkacağını tepe yönetici belirleyebilir. ygun yapılandırmayla da hatasız ürüne ulaşılır. Ama medyada ürünü aşağıdaki eleman getirir. Nitelikli ürün gelmezse tepenin yapacağı hiçbir şey yoktur. Foto Muhabiri ergisi’nin her sayısında biz haber kameramanları ile ilgili bir yazı olmasına özen göstererek bizlere verdiği önemi gösteren TFM Başkanı ıza zel ve Yönetim Kurulu’nda görevli arkadaşlarıma meslektaşlarımız ve şahsım adına teşekkür etmek istiyorum. a r a k n A n i n ’ i s e Adliy KURT’u NURETTİN KURT G Röportaj ve fotoğraflar: Tolga AKINER azete ve televizyonların en dik kat çeken haberleri her dönem için polis adliye haberleri olmuştur. Hepsinin bir öyküsü vardır. Adliye muhabirleri de binbir zorluk içinde bunları okurları ya da izleyicileri için derlemeye çalışırlar. Bunu yaparken de kimi zaman kendileri haber konusu olabilecek olaylar yaşarlar. Adli ye muhabirliğini 2 yıldır hakkıyla yapan isimlerden biri olan Nurettin Kurt, adliye muhabirleri içinde yaptığı haberler ve elde ettiği başarılar ile bir adım öne çıkıyor. 19 3 yılında Tokat ile’de doğan Kurt, meslek lisesi mezunu. Gazeteciliğe 19 5 yılında Bulvar gazetesinde polis adliye muhabiri olarak başladı. 19 yılında yine polis adliye muhabiri olarak Günaydın Tan gazetesi 78 Ankara Bürosu’na geçti. 1991 yılında Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu’nda aynı alanda çalışmaya başlayan Nurettin Kurt, halen bu görevini sürdürüyor. D LE DO MA A A E E İ Sedat Simavi dülü, Türkiye Gazeteciler emiyeti En İyi Haber dülü, Çağdaş Gazeteciler erneği Mustafa Ekmekçi dülü, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nce düzenlenen Barış Selçuk dülleri ve Hürriyet’in kendi bünyesinde verdiği ödüllerden 3 kez Yılın Haberi dülü’ne layık görülen Kurt, bunların dışında pek çok sivil toplum kuruluşundan da haberleri nedeniyle ödül aldı. Kurt’un, mesleğinde 2 yılı geride bıraktığında haberleri yaparken yaşadığı anıları kaleme aldığı “Gerilim çgeninde Kurt Gazeteci” adlı bir de kitabı bulunuyor. başladı benim gazetecilik serüvenim.” İ “ ece eker Fabrikaları’nda gece vardiyası, sabah işten çıkıp hiç uyumadan doğru Adliye aten fotoğraf makinem da yanımda oluyordu. ‘Sabah erken kalkanın kısmeti bol olur’ derler, ben de bu sözü çok tutarım. Kısa sürede işi biraz kaptım ama çok zorluk çektim. O dönem Adliye muhabirleri yenilere hiç yardımcı olmuyordu. Bizi yanlarına bile sokmazlardı. Sonra baktılar ki olmuyor, onlar da alıştılar bana.” A A A RM Misafir olarak üniversitelere de giderek gazetecilik mesleğini gençlere anlatan Kurt, iyi bir gazeteci olmak isteyen gençlere sürekli olarak “ nsana yatırım yapın” dediğine dikkat çekiyor. Kurt, mesleğin başından bu yana insana yatırım yaparak kurduğu iyi ilişkiler sayesinde, birçok imkansız görünen bilgiye ve belgeye kolayca ulaştığını vurgularken, Adliye’de muhabirlik yapmanın hiç de kolay olmadığını söylüyor. Kurt, “ inayetler, tecavüzler, adam yaralamalar, gasplar, hırsızlıklar... ünümüz bunlarla geçiyor. ışarıdan biri eline gazeteyi alıp okuyup geçiyor. Ama bizim alan mesleğin en zor alanlarından biri. Haberi en doğru şekilde yansıtabilmek için adeta haberin içine giriyoruz. nsanların dramını, acısını, üzüntüsünü ya da sıkıntısını bizler de yaşıyoruz” diyor. Gelin kimi zaman macera filmlerini aratmayacak, kimi zaman trajikomik yönleriyle Nurettin Kurt’un gazetecilikte geride bıraktığı 2 yılı onun ağzından dinleyelim: ERKE KALKA K ME İ OL OLUR İMKA L KLAR İ İ DE İ A ARD K “O dönem imkanlar da sınırlı. Bulvar azetesi’nin bir tane Anadol marka aracı var. olmuş gibi 5 kişiyi sırayla görev yerlerine bırakıyordu. Ne yemek ne bir şey... Akif ağabeyin çok yemeğini yedik. vden sefer tası ile getirirdi, biz de yerdik. Bazen de karpuz peynir alırdık, öğlenleri onu yerdik. Nerede şimdiki gibi yemekhaneler, yemek paraları ya da ticket’lar...” A E E A ARAK A LAD M “Askerlik öncesinden bir fotoğraf merakım vardı. Nasıl içime işlemiş, şartlandıysam, askerlik sonrası ille ‘gazeteci olacağım’ diye tutturdum. Bir arkadaşımla birlikte 1 5 yılında, ünaydın azetesi’ne gittik. Temsilcisi o dönem Bekir oşkun’du. ‘Biz gazeteci olmak istiyoruz’ dedik. Ama bizi ciddiye alan olmadı tabii. Sonra orada bir adam bizi fark etti ve ‘ yle hemen gazeteci olunmuyor. nce gazete satmanız lazım’ dedi. erel çıkan lus azetesi’nde çalışıyormuş. Ben de böyle gazeteci oldum’ dedi. Biz de kandık, bizi yetiştireceğini düşündük. ‘Alın şunları bir satın’ dedi. Bir hafta dayandık, baktık hiçbir öğreti yok, adam bizi kandırıyor bıraktık işi.” İLA A A URDUM A E E İ OLDUM “O dönem eker Fabrikaları’nda gece vardiyasında çalışıyordum. stabaşım Bulvar azetesi’ndeki bir ilanı gösterdi bana. ‘Fotoğraf çekebilen amatör muhabirler aranıyor’ diye. Belki de kaderimi o değiştirdi. ittim Haber üdürü olan etin Akın’la görüştüm. Aradan 2 gün geçti beni aradı ‘Benim gözüm seni tuttu. Adliye muhabirliği yapar mısın ’ dedi. Ben o zamana kadar Adliye’nin ne olduğunu dahi bilmiyordum. imdi Türkiye azetesi’nin Haber üdürü olan Akif Bülbül vardı orada Adliye uhabiri olarak, Akif ağabeyin yanına beni verdiler yetiştirsin diye. Böylece 79 “1 yılında Tan azetesi’nde çalışırken tutuklandım, cezaevine girdim çıktım. oktorların bir zimmet davası vardı, ben de o davayı izliyordum. ahkeme Başkanı’nı da savcısını da tanıyordum. oktorların fotoğrafını çektim ama beni hakime şikayet edip fotoğrafları vermemi istediler. Bunun üzerine hakim de fotoğrafları vermemi istedi. Ben de veremeyeceğimi söyledim. O sırada gülmüş müyüm neyim, hakim bana gıcık olmuş. ‘O zaman tutuklarım’ dedi. Hakim mahkemenin huzurunu bozmaktan tutanak tuttu. Karakoldan polisler geldi beni mahkeme salonundan alıp doğru lucanlar ezaevi’ne götürdüler. ezaevine girişim yapıldı, bu sırada tüm gazeteciler tutuklanmama tepki göstermişler, herkes ezaevi’ne ve Adliye’ye telefon yağdırmış. Böyle olunca beni aynı gün mahkemeye çıkarttılar. Tesadüf o ya o gün aynı mahkeme heyeti nöbetçiymiş. Hakim bana mahkemenin huzurunu bozmaktan gün hapis cezası verdi, bu cezayı da paraya çevirdi. Bizimkiler geldi, hemen parayı ödediler. şlemler çabuk tamamlanınca da aynı günün akşamına cezaevinden çıktım.” İR OLA LA LD M ARLAD “Bir sabah yine erkenden gitmiştim Adliye’ye. ki tutuklu sanık firar etti. Ben de fotoğraf makinem ile arkalarından koştum. Bir tanesi tam tel örgülerden atlarken andarma bunu vurdu. Ben de 50 mm’lik ob ektifi olan enta marka manuel fotoğraf makinemle, o zamanki acemiliğime rağmen fotoğrafladım o anı. Ortalık bir karıştı... imdiki gibi di ital olmadığı için ben o anda neyi çektiğimi dahi bilmiyorum ama bastım deklanşöre. Bizim gazetenin o dönem foto muhabiri ecep Tanık, her yere de gitmez, o bile geldi. ‘Ağabey ben çektim’ dedim. ‘Aferin’ dedi. Hemen gazeteye gittik, çabucak yıkadık filmi. Bulvar azetesi o haberi ertesi güne tam sayfa yaptı. O haber benim biraz parlamama neden oldu.” KA MAA LA A A RA ER “ ok cüzi bir rakama kadrosuz çalışıyordum Bulvar’da. eker Fabrikaları’ndan da ayrıldım bir süre sonra, gündüzleri Adliye’de akşamları da haber peşinde Numune Hastanesi’nin oralarda geziyordum. O dönem . sayfa haberleri çok prim yapıyordu. Ben de kendi çabamla haberi Numune Hastanesi civarında gece yaşanan asayiş olaylarından buluyordum. ylece tanındım sektörde. O sırada Tan azetesi, ünaydın’dan ayrılırken başına rdal Sağlam’ı getirdiler. rdal ağabey beni çağırdı ve ‘Bizimle çalışır 80 mısın’ dedi. Kadro yapacaklarını ve Bulvar’dan aldığımın 4 katını vereceklerini söyleyince hemen kabul ettim. 1 1’e kadar Tan’da çalıştım. Oradan da tazminatsız ayrıldıktan sonra, Hürriyet’e başladım Fatih ekirge döneminde. O zamandan beri de sürüyor maceramız.” İ RAKA A ERLER “Bunca yılda yaptığım binlerce haber içinde bazıları var ki hakikaten bende iz bıraktı. ocuklarla ilgili haberleri asla unutamam. Hele biri var ki... 1 5 ya da 1 yılında bir haftasonu büroda oturuyorum, polis muhabiri izinde. ikmen’in yukarılarında bir gecekondu muhitinde küçük bir çocuğun uçurtması yüksek gerilim hattına takılmış. aribim onu kurtarmak için direğe tırmanmış. Kimseler de görmemiş. ittiğimde çocuk tellerin üzerinde cansız bir şekilde... rtesi günde sünneti varmış garibin. O olayı halen unutamam ve aklıma geldikçe üzülürüm.” K ME İM E U AKLARDA A A “Benim kısmetin uçaklardan yana açık. tane olay var böyle. lki 1 kim’inde senboğa’da uçak kaçıran bir korsanı binbir zorlukla girdiğim apronda uçağın kokpitinde görüntülemem oldu. Bir kare flaş patlatarak çektiğim görüntüyü gazeteye yetiştirmek için sürünerek girdiğim aprondan çıkarken askerlere yakalandım. özaltına alındık. Filmi iç çamaşırıma sakladım. Acıktığımı söyleyerek gazeteden yemek istedim. emek getiren arkadaşıma da filmi vererek baskıya yetiştirdik. ok büyük olay olmuştu. Korsan’ın kokpit içindeki fotoğrafı sadece Hürriyet’te çıkmıştı.” R A U AK A R LEDİM “ çakla ilgili ikinci anım eski Hava Kuvvetleri Komutanı brahim Fırtına’nın Balyoz soruşturması kapsamında gözaltına alınarak stanbul’a uçakla götürülüşü sırasında yaşandı. Onlarla aynı uçağa binerek gidecektim. Havaalanında baktım gazetecileri almıyorlar, küçük bir fotoğraf makinem vardı, onu cep telefonuma bantlayarak kontrol noktasından geçirdim. Kimseye de gazeteci olduğumu söylemeden normal bir yolcu gibi uçağa bindim. çağa binince fotoğraf makinesini video çekim moduna alıp yerime geçtim. Fırtına benim birkaç sıra arkamda oturuyordu. Hostesin önüme gelmesini bekledim. Bana birkaç saniyelik görüntü yeteceği için ayağa fırlayıp çektim. olisler üzerime atladı, beni tanıdılar. Fotoğraf makinemi almak istediler. ‘ alla bu yaptığınız gaspa giriyor’ dedim vazgeçtiler. rtesi gün Fırtına’nın uçağın içerisindeki görüntüsü sadece yine bizde vardı.” KA AD DA AR A KO A U AK “Son olarak da Başbakan ile Somali’ye gittiğimizde bir uçak maceramız oldu. Baktım yanımdakiler çok konuşuyor ben de cam kenarına geçeyim de dışarıya bakayım dedim. niş sırasında denize inecek gibi bir görüntü vardı. Bari kameraya alayım da anı olsun dedim. O sırada uçak sert bir şekilde indi. üm diye ses geldi herkes panik, ben de kayıttaydım uçağın içini de çektim. ndik, herkes uçağa bakıyor, teknisyenler kanatta büyük bir parçanın yırtıldığını söyledi. Herkes verilmiş sadakamız varmış derken tek görüntü bendeydi. Kameramanlar görüntüyü istedi ama görüntüyü HA’ya verdik, herkes oradan aldı. Anlayacağınız uçaklardan yana şanslıyım.” İRA O A ERDİ “Bir de diplomatik krize neden oldum. ran, hakkımda nota verdi. 1 Ocak 2002’de o zaman Hürriyet’in Ankara Temsilci ardımcısı olan uharrem Sarıkaya koşa koşa geldi yanıma, ‘Bir telefon geldi, ran’ın Ankara Büyükelçiliği’ne sonradan ranlı olduğunu öğrendiğimiz biri molotof kokteyli atmış. olis yakalamış hala olay yerindelermiş fırla’ dedi. Bizim büroya yakın olduğu için araç almak yerine fotoğraf makinesi ile koşarak gitmeyi yeğledim. Kısa sürede olay yerine ulaştım. Baktım adamın teki yerde yatıyor. olis başında. Bir iki kare fotoğraf çektim. Anam oradaki ranlı korumalar bir üzerime çullandı. ngilizce bir şeyler söylüyorlar anlamıyorum. ‘ azeteciyim’ dedim, basın kartını gösterdim anlamadılar. Olay yerine resmi üniformalı polisler gelince onlara anlattım ama o sırada hala makinemi almaya çalışıyorlar. Ben de birkaç kare de bana zorluk çıkardıklarını belgelemek için çektim. Sonra geldim haberi yazdım, yayınlandı. Bir hafta sonra, Terörle ücadele’nin müdürü arıyor, ‘Buraya gel de senin bir ifadeni alacağım’ dedi. ‘Hayırdır’ dedim. ‘Haberin yok mu hakkında nota vermiş ran hükümeti’ dedi. aka gibi... ittim ifade verdim. ran hükümeti resmi polisten önce olay yerinde olduğum için beni molotof kokteyli atanın arkadaşı, gazeteci kılığında bir terörist olarak göstermiş ve bir an önce yakalanmamı istemiş notada. oğal olarak ifade sonrası serbest bırakıldım.” Foto muhabiri sadece savaşta vurulmuyor... Yıpranmanın en yakın tanığı KENAN ÇİMEN RÖPÖRTAJ: KADİR KEMALOĞLU E vet. Foto muhabiri sadece savaşta vurulmuyor. Bunun en canlı örneği Kenan Çimen...Hayatını yalnızca gazetecilik yaparak kazanan, işini bir ibadet gibi yapan ve bu uğurda canını bile hiçe sayan Foto Muhabiri Kenan Çimen... 25 yıllık meslek hayatında hiçbir zaman eğilip bükülmemiş, zorluklara göğüs germiş, baskılardan hiçbir zaman yılmamış. Çiçeği burnunda emekli Kenan ustanın basit bir basın açıklamasında sırf fotoğraf çekiyor diye bacağından vurulduğu an ise; yıpranmanın yok denildiği bir ortamda tokat gibi bunu söyleyenlerin yüzünde patlamasıydı. İzmir’in, şehrin göbeğinde ortada hiçbir şey yokken bile bir gazetecinin nasıl tehlike ve tehdit altında olduğunun kanıtı Kenan Çimen... Liseyi bitirmiş ancak ünivesite hayallerini ertelemişti. Bir yıl sonraki sınavlara hazırlanırken, bazı tanıdıkları sayesinde Hürriyet Gazetesi İzmir bürosuna gidip gelmeye başlamıştı Kenan Çimen. O büyülü ortamın kendisini çok etkilediğini söyleyen Çimen, “Buradaki büyülü ortam beni gerçekten etkilemişti. O koşuşturma, insanların heyecanı bana mesleğimi işaret etmişti. Böylelikle hayatımın 25 yılını geçireceğim gazetecilik mesleğine kağıt ve mürekkep kokan kolidorlardan girmiştim” diyor... Hürriyet Gazetesi’nin kendisi için bir okul olduğunu söyleyen Çimen, meslek hayatını şöyle özetliyor: “Aykut Fırat, Aydın Atar, Mehmet Ali Okumuş, Sedat Yılmaz gibi usta foto muhabirleriye birlikte çalışmış olmanın avantajlarını değerlendirmeye çalışıyordum. 3 yıl burada çalıştıktan sonra askere gittim. Askerlik sonrası Fotospor Gazetesi İzmir bürosunda muhabir ve foto muhabiri olarak işe başladım. 2 yıl süren Fotospor maceramın ardında Anadolu Ajansı İzmir Bölge Müdürlüğü›nde foto muhabiri olarak göreve başladım. 19 yıl görev yaptığım Anadolu Ajansı›ndan emekliliğime 1 yıl kala ayrılmak zorunda bırakıldım.” Kenan Çimen her foto muhabiri gibi hayata vizörden bakan ve konuyu olduğu gibi kamuoyuna sunan tarafsız bir gazeteciydi. İşte meslek yaşamanın en acı ve bir foto muhabirinin bir gazetecini ne denli tehlikeli bir görev yaptığının gelecek nesillere aktarılacak olayı. Normal bir basın açıklamasına gidiyordu Kenan Çimen. ne savaş vardı, ne tank ne top... İzmir, Ege›nin incisi Türkiye›nin üçüncü büyük kentinde rutin bir haber takibi yapıyordu ve şunları söylüyordu acı olayın üzerinden 9 yıl geçmesine rağmen: “Çalışma hayatımda hep en iyiyi yapmayı hedef edinmiş biriyim. Bunu yaparken de çoğu zaman risk alırım. 2004 yılında SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devrini protesto etmek amacıyla SSK Tepecik Hastanesi’nde düzenlenen eylemde görevliydim. Basın açıklaması sona ermiş gruplar yavaş yavaş dağılmaya başlamıştı. Ortalık karışmış iki rakip sendika üyeleri arasında kavga çıkmıştı. Olayı görüntülemek için kavganın içine girdim. Silah çeken biri çevredekilere ateş ediyordu. Sonra silahını bana doğrultup iki el ayağıma ateş etti. Bilincimi kaybetmişim. Bu arada olayları kaydettiğim makinamı da alıp götürmüşler. Ayağımda parçalı kırık oluşmuştu. Bu olay sonrası 10 ay işimden uzak kaldım.» FEDA ve VEFA Biraz buruk ama mesleğinin gereklerini yerine getirmiş bir foto muhabiri olarak şimdi meslek örgütlerinde görev yapıyor. Şunları söylüyor: “Foto muhabiri iseniz hayatınızdan fedakarlık yapmanız gerekecektir. Kimi zaman namlunun ucunda hedefsinizdir, kimi zaman hakarete uğrayan küfüre maruz kalan bir emekçi. Toplumsal olaylarda cop da yemişliğimiz vardır yumruk, taş, bibergazı da. Ne yaşadığınızı sizden başka kimse bilmez. Tüm bunlar dışarıda birkaç kelime ile anlatılır, kuru bir ‘geçmiş olsun’la geçiştirilir. Aslında tüm olumsuzluklara inat fotoğrafladığınız tek kare merhem olur sıkıntılarınıza. Asla sizi terk etmeyecek, ölümsüzleştirdiğiniz o anların vefası içinizi hep sıcak tutar.» 85 1 2 96