sanayinin yapısal dönüşümü
Transkript
sanayinin yapısal dönüşümü
Araç Tip Onay Belgelendirmede “Yeni Dönem” s. 4 Rekabetçi Sanayi Bölgeleri: Eko-Endüstriyel Parklar s. 20 Yeni Bir Sanayi Devriminin Eşiğinde s. 26 Üç Aylık Ulusal Verimlilik İstatistikleri 2016 Yılı Birinci Dönemi Açıklandı s. 30 T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI TEMMUZ 2016, Yıl 28, Sayı 331 SANAYİNİN YAPISAL DÖNÜŞÜMÜ EMEK - ANKARA - PP - 2 TEMMUZ 2016 T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN AYLIK YAYIN ORGANIDIR TEMMUZ 2016 YIL: 28 SAYI: 331 Bu dergi 6.500 adet basılmaktadır. ISSN: 1300-2414 Yayın Türü: Yerel Süreli Türkçe - İngilizce SAHİBİ T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA GENEL MÜDÜR Anıl YILMAZ GENEL KOORDİNATÖR Dilek BİRBİL SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Cangül TOSUN YAZI KURULU Dilek BİRBİL - Cangül TOSUN - Lütfiye BALKAYA İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSU Gülçin MANZAK AYDIN - Şirin Müge KAVUNCU WEB SİTESİ SORUMLUSU Aytunç AYHAN FOTOĞRAFLAR Hakan CANBAKIŞ DAĞITIM SORUMLUSU Mehtap EMRE (312) 467 55 90 / 331 mehtap.emre@sanayi.gov.tr Anahtar dergisinin PDF dosyalarını her ay düzenli olarak e-posta hesabınıza gönderilmesini istiyorsanız, konu alanına Anahtar yazıp abone@sanayi.gov.tr adresine boş bir e-posta atabilirsiniz. Dergide yayımlanan yazılardaki görüşler yazarlarına aittir. YÖNETİM YERİ T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Gelibolu Sokak No:5 Kavaklıdere 06690 ANKARA Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat) Faks: (312) 427 30 22 Faks (Dergi): (312) 467 47 79 e-posta: vgm@sanayi.gov.tr İnternet: http://vgm.sanayi.gov.tr http://anahtar.sanayi.gov.tr Küresel alanda var olmaya çalışan tüm dünya ekonomileri sürekli bir yenilenme ve dönüşüm içerisinde olmak zorundadır. Bu yenilenmenin üretim yapısında köklü bir değişikliğe yol açması genellikle on yıllar, hatta daha uzun sürebilen bir süreçtir. Yapısal bir dönüşüm gerektiren bu süreç genellikle verimlilik artışı amacıyla gerçekleşir ve ekonomide kaynakların daha verimli alanlara aktarılmasını hedefler. Gelişmişlik seviyelerine göre kimi ülkeler için ağırlıkla tarımdan daha verimli olan sanayiye geçişi ifade etmekte olan bu tanım, kimi ülkeler için sanayi sektörleri içinde daha verimli olanlarına kayışı tanımlarken kimileri için de daha verimli olacak alanları yaratmak anlamına gelmektedir. Ülkemiz, kaynaklarını tarımdan sanayiye aktarmakta kayda değer gelişme göstermekle beraber bu sürecin devam ettiğini belirtmek gerekir. Bunun yanında sanayi sektörleri arasında daha verimli olan katma değeri yüksek sektörlere kayma hedefimizde de yol almaktayız. Ayrıca Bakanlığımız öncülüğünde günümüzün hakim yapısal dönüşüm tartışması 4. Sanayi Devrimi’ne ait gelişmeleri yakından izleme ve ekonomimizi bu dönüşüme hazırlama çalışmaları hızla devam etmektedir. Bu sayımızda Sanayi 4.0 hakkında genel bilgilere ve bu dönüşümün ekonomide yaratacağı etkilere yer verdik. Bunun yanında sanayinin yapısal dönüşümünün bir diğer aracı olabilecek eko-endüstriyel parklar ile bu dönüşümün çevresel kaynakları gözeterek gerçekleşmesinin önemini ve kazanımlarına değindik. ‘Sanayide Yapısal Dönüşüm’ temasıyla sizlere sunduğumuz Anahtar dergisi Temmuz sayısında ülkemizde ve uluslararası alandaki güncel tartışmalara yer veriyor olmaktan mutluluk duyuyoruz. Ülkemizin sanayi politika ve stratejileri hakkında ufkumuzu geliştirmeye yardımcı olacak bu sayıya katkılarından ötürü başta Sanayi Genel Müdürü Prof. Dr. İbrahim KILIÇASLAN ve dergide makale ve yazılarıyla yer alan bütün yazar ve uzmanlarımıza teşekkür ederiz. Anıl YILMAZ Genel Müdür GRAFİK TASARIM VE UYGULAMA Fulya KOÇ BASKI ELMA TEKNİK BASIM MATBAACILIK İvedik OSB Matbaacılar Sitesi 1516/1 Sok. No:35 Yenimahalle-ANKARA Tel:(312) 229 92 65 Faks:(312) 231 67 06 BASILDIĞI TARİH Anahtar dergisinin TEMMUZ 2016 sayısı 12.07.2016 tarihinde basılmıştır. 01 TEMMUZ 2016 İÇİNDEKİLER 20 04 Araç Tip Onay Belgelendirmede “Yeni Dönem” Prof. Dr. İbrahim KILIÇASLAN 12 Organize Sanayi Bölgelerinde Arsa Fiyatlarına Üst Limit Getirilmesine Yönelik Model Önerileri: Tmax ve Bln Modeli Tevfik BULUT 20 Rekabetçi Sanayi Bölgeleri: Eko-Endüstriyel Parklar Etienne KECHICHIAN - Sinem DEMİR 26 Yeni Bir Sanayi Devriminin Eşiğinde Umut DEMİRTAŞ 30 Üç Aylık Ulusal Verimlilik İstatistikleri 2016 Yılı Birinci Dönemi Açıklandı 36 OECD 2016 Verimlilik Göstergeleri İncelemesi Dr. Sinan BORLUK 40 OECD Tarafından Hazırlanan “Kaynak Verimliliği Politika Rehberi” Raporu Yayımlandı Nevda ATALAY - Özlem DURMUŞ Nilay DÖNMEZ - Belçim AYTEKİN KESKİN Gonca ARAS 46 2016 Verimlilik Proje Ödülleri: Yüksek Verimli Gazlı Pişirici Yanıcı Tasarımı Projesi 47 2016 Verimlilik Proje Ödülleri: Endüstriyel Malzeme ve Yedek Parçaların Yerlileştirilmesi Projesi 48 2016 Verimlilik Proje Ödülleri: Isıl İşlem Fırınlarında Dinamik Optimizasyon ile Verimlilik Artışı Projesi 26 40 02 TEMMUZ 2016 49 2016 Verimlilik Proje Ödülleri: Çok Katmanlı Üretim ile Hurda ve Boya Maddesi Tasarrufu Projesi 50 2016 Verimlilik Proje Ödülleri: Cargo Aracının Şasisinde Kullanılan Sac Malzeme Hurda Oranının Azaltılması Projesi 51 2016 Verimlilik Proje Ödülleri: Ergitme Fırınlarında Brülör Pilot Alevi İçin Yakma Havası Fan Motorunun Harcadığı Elektrik Enerjisini Azaltma Projesi 52 Projeler 54 Temiz Üretim (Eko-Verimlilik) 56 Bilim, Sanayi ve Teknoloji 59 Structural Transformation of Industry 61 Bölgesel Verimlilik İstatistikleri Regional Productivity Statistics 62 Sanayi Göstergeleri Industry Indicators 63 Bilim ve Teknoloji Göstergeleri Science and Technology Indicators 64 Ulusal ve Uluslararası Verimlilik İstatistikleri National and International Productivity Statistics 52 54 56 03 MAYIS 2016 TEMMUZ 2016 MAKALE “Şimdi Yeni Şeyler Söylemek Lazım” Hz. Mevlana ARAÇ TİP ONAY BELGELENDİRMEDE “YENİ DÖNEM” iyileştirme çalışmalarına ihtiyaç vardır. Ülkemiz sanayine yön veren ulusal ve uluslararası mevzuatın büyük bir bölümü Bakanlığımız/ Sanayi Genel Müdürlüğü sorumluluğunda yer almaktadır. Sanayi Genel Müdürlüğü görev ve sorumluluk alanında toplam 251 adet mevzuat bulunmaktadır. Bu mevzuatın büyük bir çoğunluğunu Avrupa Birliği (AB) teknik mevzuatı ve bunun uygulanmasına ilişkin ulusal mevzuat oluşturmaktadır. Prof. Dr. İbrahim KILIÇASLAN / Sanayi Genel Müdürü Dünya’da otomotiv sektörü, gün geçtikçe gelişen ve ülke ekonomileri için önemi artan bir sektördür. Bu sektörde firmalar arası rekabet hızla yükselmekte ve buna bağlı olarak verimlilik artışı, kaynakların etkin kullanımı, idari ve teknik organizasyon gibi unsurlar büyük önem kazanmaktadır. Bu kapsamda; Ar-Ge’ye yatırım, kalite yönetimi, ana ve yan sanayi arasında iş birliğine dayanan ilişkiler, nitelikli iş gücü istihdamı, esnek üretim yöntemlerinin uygulanması ve etkin pazarlama gibi özellikler rekabette öne çıkmayı belirleyen unsurlar olmaktadır. Ancak ülkemizde üretim yapan 15 çok uluslu firmanın, çok yakın zamana kadar Ar-Ge çalışmalarını yurt dışında yapması ve üniversitelerimizin eğitiminin Türk sanayinin ihtiyaçlarından uzak olması nedeniyle; bugün için otomotiv üssü olan ülkemizde (2015 yılı verilerine göre 04 ülkemiz AB ülkeleri arasında toplam üretimde 5, hafif ticari araç üretiminde 1, otobüs üretiminde 1, ağır ticari araç üretiminde 2, otomobil üretiminde 7. sırada yer almaktadır. Dünya geneli otomotiv üretiminde ise 2014 yılında 17. sıradaki konumumuz, 2015 yılı itibarıyla 15. sıraya yükselmiş durumdadır) yeterli bilgi birikiminin ve entelektüel sermayenin oluşmadığını müşahede etmekteyiz. Otomotiv sektöründe, küresel düzeyde değişen pazar ve rekabet koşulları dünyadaki tüm üretici firmalar gibi Türkiye’deki firmaların da gelişimini etkilemektedir. Bu sürece uyum sağlayan Türk otomotiv sanayi, üretilen her 100 aracın 73 adedini ihraç ederek büyük bir başarı elde etmiştir. Otomotiv sektörünün bu başarılarının devamı için her alanda düzenleme ve Bakanlığımızın (1/95) ve (2/97) Ortaklık Konseyi Kararları (OKK) çerçevesinde sorumlu kurum olarak görevlendirildiği 170 direktiften, Sanayi Genel Müdürlüğü sorumluluğunda bulunanların tamamı uyumlaştırılarak iç mevzuatımıza kazandırılmış olup Bakanlığımız sorumluluğundaki direktiflerin 157 adedi Sanayi Genel Müdürlüğü (%92,4) sorumluluğundadır. Ayrıca BM Regülasyonları (137 adet) ile beraber yaklaşık 260 otomotiv mevzuatı uyumu yapılmaktadır. Bu çerçevede, teknik mevzuat uyumu, tip onayı belgelendirme, uygunluk denetimi (CoP) gibi süreçlerde firmaların iş ve Türkiye’nin AB Gümrük Birliğine uyum için iç mevzuata kazandırması gereken 306 direktiften 170’i BSTB, bunun da 157 adedi SGM sorumluluğunda olup tamamına yakını uyumlaştırılmıştır. TEMMUZ MAYIS 2016 işlemlerini kolaylaştırmak ve süreci hızlandırmak, bürokrasi ve kırtasiyeciliği azaltmak, başvuruları elektronik ortamda yürütmek ve takip etmek vb. faaliyetler büyük önem kazanmaktadır. Tip onayı belgelendirme sürecindeki gecikmeler firmaların planlama ve üretim sürecini doğrudan etkilemektedir. Bu süreçte firmalar için en önemli unsur zaman olmaktadır. Sanayi Genel Müdürlüğü her yıl ortalama 50’ye yakın AB direktifini güncelleyerek iç hukuka kazandırmaktadır. Bir onay kuruluşunun, bir araç, sistem, aksam veya ayrı teknik ünite tipinin ilgili idari hüküm ve teknik şartları sağladığını gösteren onaylama işlemine Tip Onayı, onaylandığını resmi olarak bildiren belgeye de Tip Onayı Belgesi denilmektedir. olan tam (komple) araç tip onayı belgesi verilebilecektir. Tip onayından her yönüyle sorumlu olan, • Yetkilendirme sürecini yürütmeye, • Onay belgelerini düzenlemeye ve gerektiğinde geri çekmeye, • Diğer onay kuruluşlarının başvurabileceği bir makam olarak hareket etmeye, 1- MARTOY: 28/6/2009 tarihli ve 27272 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Motorlu Araçlar ve Römorkları Tip Onayı Yönetmeliği (2007/46/AT) MARTOY kapsamında tip onayı için uygulanan 81 adet alt mevzuat bulunmaktadır. • Teknik servisleri görevlendirmeye ve imalatçıların imalat uygunluğuyla ilgili yükümlülüklerini yerine getirmesini temin etmeye yetkili olan üye ülkelerdeki kurum veya kuruluş, Onay Kuruluşu olarak adlandırılmaktadır. 2- TORTOY: 8/6/2008 tarihli ve 26900 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tarım veya Orman Traktörleri, Bunların Römorkları ve Birbiriyle Değiştirilebilir Çekilen Makinaları ile Sistemleri, Aksamları, Ayrı Teknik Üniteleri ile İlgili Tip Onayı Yönetmeliği (2003/37/ AT) Bakanlığımız, 96/8657 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile ülkemizin taraf olduğu 1958 BM/AEK Cenevre Anlaşması kapsamındaki motorlu araç regülasyonları kapsamında ülkemizin Onay Kuruluşu olarak görev yapmaktadır. 3- MOTOY: 23/12/2004 tarihli ve 25679 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İki veya Üç Tekerlekli Motorlu Araçların Tip Onayı Yönetmeliği (2002/24/AT) Temelde iki çeşit tip onayı belgesi bulunur: Aynı zamanda, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 29’uncu maddesi • AT Tip Onay Belgesi: AB uyarınca; yapım safhasında, araçların Onay Kuruluşları tarafından Tip Onayı Mevzuatı ile buna bağlı düzenlenmektedir. AB ülkeleri ve diğer yönetmeliklerin çıkarılmasına ülkemizde geçerliliği bulunmaktadır. Bakanlığımız yetkili olup bu hükme • Ulusal Tip Onay Belgesi: Ulusal dayanılarak motorlu araçların teknik mevzuatta hüküm altına alınan ve kriterleri ile ilgili tip onayı mevzuatı geçerliliği ülke sınırlarıyla sınırlı olan Bakanlığımızca yayımlanmaktadır. Tip Onay Belgesidir. AB tarafından yayımlanan regülasyon ve Bununla beraber, ülkemiz tarafından direktifler ülkemiz mevzuatına yönetmelik düzenlenen BM/AEK Regülasyonları veya tebliğ olarak aktarılmaktadır. kapsamında verilen aksam, sistem ve ayrı teknik ünite tip onay belgelerinin BM üyesi Ülkemiz mevzuatına aktarılan AB ülkelerde geçerliliği bulunmaktadır. mevzuatı kapsamında otomotiv alanında Ayrıca hâlihazırda BM/AEK bünyesinde, M1 kategorisi araçlar için geçerli olmak üzere, uluslararası Komple Araç Tip Onayı (IWTA) mevzuatı altyapı çalışmaları devam etmektedir. Ülkemizin de dâhil olduğu söz konusu çalışmalar tamamlanınca ülkemizce de uluslararası geçerliliği 3 adet çerçeve tip onayı yönetmeliği bulunmaktadır. Bu yönetmelikler; TORTOY kapsamında tip onayı için uygulanan 24 adet alt mevzuat bulunmaktadır. MOTOY kapsamında tip onayı için uygulanan 14 adet alt mevzuat bulunmaktadır. BM/AEK regülasyonları ise 13/2/2009 tarih ve 27140 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan SGM-2009/1 sayılı tebliği ekinde yer alan listenin güncellenmesi ile kabul edilmektedir. BM/AEK regülasyonlarının uygulanması kapsamında 2009/1 tebliği ekinde yer alan 133 adet regülasyon ülkemizde uygulanmaktadır. Bakanlığımızca tip onay işlemleri 1998 yılından beri yürütülmektedir. 635 sayılı Başbakanlık tarafından takip edilen “Bürokrasinin azaltılması ve Mevzuatın Sadeleştirilmesi (BAMS)” projesi ve Bakanlığımız politikası gereği 15/5/2012’de imzalanan protokolle devredilen işlere ilave olarak TSE, Tip Onay Belgelendirme işlerinde görevlendirilmiştir. 05 MAYIS 2016 TEMMUZ 2016 MAKALE ARAÇ TİP ONAY BELGELENDİRMEDE “YENİ DÖNEM” Kanun Hükmünde Kararname’nin 7’nci maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendine göre ise; “araçların karayolu yapısına ve trafik güvenliğine uygun üretilmesi için gerekli teknik düzenlemeleri hazırlamak ve uygulamaya koymak, araçların teknik düzenlemelere uygunluğunu belgelendirmek veya belgelendirilmesini sağlamak” görevi Bakanlığımız adına, Sanayi Genel Müdürlüğüne verilmiştir. Otomotiv sektörü dinamik bir yapıya sahip olup devamlı gelişmekte ve aynı paralellikte de mevzuat sayısı artmaktadır. Bu da Bakanlığımızın sorumluluklarını her geçen gün artırmaktadır. Otomotiv sektörü ekonomimizde lokomotif etkisi ile ülke kalkınması ve gelişmesinde önemli rol oynamakta olduğundan belgelendirme işlemlerinde etkin ve hızlı bir sürece ihtiyaç duyulmaktadır. Başbakanlık tarafından takip edilen “Bürokrasinin Azaltılması ve Mevzuatın Sadeleştirilmesi (BAMS)” Projesi ve Bakanlığımız politikaları gereği araç, aksam, sistem ve ayrı teknik ünitelerin tip onay belgelendirme işlemlerinde; • Bakanlıkça ve TSE tarafından yapılan mükerrer işlemlerden dolayı uzayan süreçlerin ortadan kaldırılması, • Belgelendirme faaliyetlerinin daha etkin ve hızlı yürütülebilmesi, • Bürokrasinin ve kırtasiyeciliğin azaltılması, • Tip onay işlemlerinde gelişmiş ülkelerdeki yapılanmanın benimsenmesi, 06 Bakanlığımız AB ve BM nezdinde onay kuruluşu olduğundan, Bakanlığımız adına TSE’nin tip onay belgelendirme işlerinde görevlendirilmesi, BM/AEK tarafından olumlu değerlendirilmiştir. tip onay belgelendirme işlemlerinde görevlendirilmesi ön görülmüştür. Hâlihazırda, • Münferit Araç Uygunluk İşlemleri, • İthal Araç Kontrolleri, • Üretimin Uygunluğu İşlemleri, • Tip Onayında İsteğe Bağlılık ve Muafiyet Kapsamındaki İşlemler, • Araç Tadilatları işleri TSE tarafından yürütülmektedir. Yine 15/05/2012 tarihinde imzalanan protokolle, MARTOY (2007/46/AT) Ek V ve Ek XVII uygulamalarına ilişkin inceleme ve muayene yapma yetkisi TSE’ye devredilmiştir. Bu kapsamda TSE, • aracın/araçların, tasdik edilmiş bilgi paketinde verilen ilgili verilere uygun olarak yapılıp yapılmadığını kontrol etmek amacıyla ilgili AT Tip Onayı belgeleri ışığında onay verilecek tip arasından seçilen araç numunesi üzerinde, aracı oluşturan parça ve sistemleri muayene etmekte, • Bakanlığımızın 635 sayılı KHK ile kendisine verilen denetim faaliyetlerine daha fazla ağırlık verebilmesi • çok aşamalı imalat tip onayı işlemleri kapsamında yeni tip onayı ya da mevcut tip onayı kapsam genişletme başvuru dosyasına istinaden, ilgili araç tipine ait prototipi/prototipleri incelemektedir. amacıyla özerk yapısı, personel ve bütçe imkânları, teknolojik kapasitesi ve motorlu araçlar konusundaki teknik ve idari deneyimi göz önüne alınarak Bakanlığımızın ilgili kuruluşu olan TSE’nin Dolayısıyla TSE, 15/05/2012 protokol kapsamında, inceleme esnasında söz konusu araç tip onayı için geçerli olan düzenleyici mevzuata göre düzenlenmiş tüm aksam tip onayı belgelerinin ilgili araç tipini kapsayıp kapsamadığı ve belirtilen şartları sağlayıp sağlamadığı; araç bilgi dokümanında bulunan araç özellik ve verilerinin, ilgili düzenleyici mevzuatla ilgili bilgi paketleri ve aksam tip onayı belgelerindeki veriler içinde bulunup bulunmadığı; bilgi dokümanındaki bir madde numarasının herhangi bir düzenleyici mevzuata ait bilgi paketinde yer almadığı durumlarda, ilgili kısım veya özelliğin bilgi dosyasında verilen hususlara uygun olup olmadığını inceleme yetkisine sahiptir. Sanayi Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen otomotiv belgelendirme ve üretimin uygunluğunun belgelendirilmesi işleri hakkında imzalanan 28/09/2015 tarihli Bakanlığımız ile TSE arasında “Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Tarafından Türk Standardları Enstitüsünün Tip Onay Belgelendirme İşlemleri Kapsamında Görevlendirilmesine Dair Protokol” ile Bakanlığımızın ilgili kuruluşu Türk Standartları Enstitüsü’nün görev kapsamı genişletilmiştir. Bakanlığımız adına tip onayı belgelendirme işlemlerinin TSE tarafından yürütülmesi konusunda ilgili ulusal mevzuat ve uluslararası yükümlülükler açısından incelemeler yapılmış olup bu kapsamda, ulusal mevzuat açısından protokol tüm yönleriyle ele alınarak Bakanlığımız Hukuk Müşavirliğinden gerekli hukuki görüşler alınmıştır. Ayrıca, konu hakkında Sayın Bakanımızın oluru ile Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı, Sanayi Genel Müdürlüğü, Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü, Bilgi İşlem Daire Başkanlığı ve TSE temsilcilerinin katılımı ile oluşturulan otomotiv komisyonu da olumlu görüş bildirmiştir. Bununla birlikte konu uluslararası yönüyle de irdelenmiş ve bu konuda görüşüne başvurulan ilgili uluslararası kuruluş olan Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu’ndan (BM/AEK) da olumlu mütalaa alınmıştır. TEMMUZ MAYIS 2016 TSE’nin tip onay belgelendirme işlerinde görevlendirilmesi özel sektör açısından işlemlerin hızlanması ve dijitalleşmesi yönüyle kamu yararını, kamu açısından da kaynakların etkin dağıtılması yönüyle verimliliğin artmasını sağlamıştır. Bu Protokol kapsamında; diğer teknik servisler bakımından bir sorun oluşturmaması amacıyla, TSE’nin teknik servisinden bağımsız, Tip Onay Belgelendirme Müdürlüğü adı altında ayrı bir birim kurulmuştur. Araç, sistem, aksam veya ayrı teknik ünite tip onayı belgelendirme iş ve işlemleri, 01/01/2016 tarihinden itibaren Bakanlığımızın gözetimi ve denetimi altında TSE tarafından yürütülmektedir. Bakanlığımızın hem AB direktifleri/ regülasyonları, hem de BM/AEK regülasyonları bağlamında onay kuruluşu statüsü devam etmektedir. Bununla birlikte, tip onay belgelendirme işlemlerinin önemli bir parçası olan üretimin uygunluğu işlemleri (COP) daha önce yapılan protokoller ile aksam, yarı römork ve traktör üreticileri için (O, L ve T Kategorisi) TSE tarafından yapılırken TSE’nin belgelendirme işlemlerinde görevlendirilmesi ile bütünlük sağlamak amacıyla 11/01/2016 tarihinde imzalanan protokol ile TSE yük ve yolcu taşıma araçları (M ve N Kategorisi) için de görevlendirilmiştir. Bu sayede, uygunluk beyanı bulunmayan imalatçıların tip onay başvuruları için Bakanlığa gelmeden direk teknik servise başvurmaları sağlanmıştır. Tip onay belgelendirme işlemlerindeki mükerrerliğin giderilmesi için 07/01/2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan “Araçlar ve Bunların Aksam, Sistem ve Ayrı Teknik Üniteleri ile İlgili Tip Onayı Yönetmelikleri ve Teknik Düzenlemelerin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ” (Tebliğ No: SGM-2010/1) de değişiklik yapan SGM 2014/37 ile başlatılan çalışmalar, TSE’nin Tip Onay Belgelendirme İşlemleri ve Üretimin Uygunluğu Kontrolleri Kapsamında Görevlendirilmesine Dair Protokollerin imzalanması ile tamamlanmıştır. Çalışmaların öncesi ve sonrasında tip onay belgelendirme süreçleri Şekil 1’de gösterilmektedir. 07 MAYIS 2016 TEMMUZ 2016 MAKALE ARAÇ TİP ONAY BELGELENDİRMEDE “YENİ DÖNEM” PROTOKOL ÖNCESİ PROTOKOL SONRASI Şekil 1. Tip Onay Belgelendirme İş Akışları 08 TEMMUZ MAYIS 2016 Resim 1. Başvuru Bilgileri Sayfası Tip onay belgelendirme süreçlerinde bürokrasi ve kırtasiyeciliğin azaltılması için başvurular esnasında tekrar tekrar alınan idari dokümanların bir defaya mahsus alınmasına yönelik çalışmalarda ise son aşamaya gelinmiştir. Tip onay belgelendirmesine yönelik başvuruların elektronik ortamda alınabilmesi için TSE tarafından bir yazılım hazırlanmıştır. Bu yazılım ile firmalar başvurularını elektronik ortamda yapabilmekte, başvurularının hangi uzmanda ve hangi aşamada olduğunu takip edebilmektedir. Ayrıca, yazılımın geliştirilmesine yönelik çalışmalar devam etmekte olup amaç; basılı doküman kullanımını tamamen ortadan kaldırıp firma, teknik servis ve TSE arasında elektronik veri transferini sağlamaktır. Hâlihazırda Sanayi Genel Müdürlüğünde belgelendirme işleri “17 personelle” yürütülmekte ve üretimin uygunluğu veya tip onay belgesinin hazırlanması gibi hizmetler ücretsiz sunulmaktadır. 09 MAYIS 2016 TEMMUZ 2016 MAKALE ARAÇ TİP ONAY BELGELENDİRMEDE “YENİ DÖNEM” Tablo 1. Almanya, Hollanda, İngiltere Onay Kuruluşları KBA (ALMANYA) RDW (HOLLANDA) VCA (İNGİLTERE) • Bakanlığa bağlı özerk bir kuruluş • Bakanlığa bağlı özerk bir kuruluş • Bakanlığa bağlı özerk bir kuruluş • Mevzuat, Bakanlıkça yürütülmekte • Mevzuat, Bakanlıkça yürütülmekte • Mevzuat, Bakanlıkça yürütülmekte • Yaklaşık 1.000 çalışan • Yaklaşık 1.500 çalışan • Araç tescil işlemleri, KBA kontrolünde yurt içi teşkilatları tarafından yürütülmekte • Yıllık yaklaşık 180 milyon Euro gelir • Çin, ABD ve Japonya gibi ülkelerde teşkilatı bulunmakta • ABD, Çin, Japonya gibi birçok ülkede şubesi bulunmakta • Bütçeleri belgelendirme işlemlerinden elde edilen gelirden oluşmakta • Belgelendirme işlemlerinden önemli derecede gelir elde etmektedirler. • Araç tescil ve muayene işlemleri RDW tarafından yürütülmekte • Türkiye’de işleri arttığı için ofisleri bulunmakta Bu durumda örneğin sadece RDW’nin 2013 yılı cirosu hesaba katıldığında -180 milyon Euro – belgelendirme hizmetlerinden elde edilebilecek gelirden devletin vazgeçtiği anlamına gelmektedir. Oysa sunulan belgelendirme hizmeti, eğitim, sağlık, güvenlik gibi ücretsiz sunulması zorunlu olan tam kamusal hizmetlerden değil ücrete tabi olabilecek nitelikteki yarı kamusal hizmetler arasındadır. Tablo 1’de görüleceği üzere diğer onay kuruluşları hem teşkilatlanma hem de hizmetin ücrete mukabil olması bakımından farklılık göstermektedir. Tablo 2. Tip Onay Devri İle Devletin Kazancı 10 Faaliyet Yıllık Tahmini Faaliyet Sayısı Faaliyet Başına Alınabilecek Tahmini Ücret Elde edilecek tahmini gelir (TL) Tip Onay Belgelendirme İşlemleri 500 – 600* 5.000* 2.500.000 3.000.000 ASBİS altyapı oluşturma ve bilgi paylaşımı 500 – 600* 500* 250.000 300.000 M ve N kategori araçların COP incelemeleri 120-140** 2500** 300.000 350.000 Kamunun Denetim Gideri (Yurtiçi/ Yurtdışı) 50/30 50.000/300.000 350.000 TOPLAM Bu düzenleme ile ülkemiz yaklaşık 3-4 milyon TL. gelir elde edecektir. 3.400.000 4.000.000 TEMMUZ MAYIS 2016 Protokol kapsamında devredilen işler neticesinde devletin elde edeceği gelir Tablo 2’de görüleceği gibi 3-4 milyon TL olarak tahmin edilmektedir. Sonuç olarak, Tip onayı belgelendirme faaliyetlerinin TSE tarafından yürütülmesi ile; • AB Onay Kuruluşları yapısına benzer bir yapılanma sağlanmış olacak, • Kamuda bürokrasi ve kırtasiyecilik azalacak, hizmet süresi kısalacak, • Hizmetin yürütülmesinde ortaya çıkan mükerrerlik giderilmiş olacak, • Firmalara verilen hizmetler karşılığında belirli bir bedel alınmasıyla devlet bütçesine katkı sağlanacak, • Denetim işlemleri daha etkin ve verimli sürdürülecektir. • 635 sayılı KHK ile belirlenen faaliyet ve görevler daha kapsamlı yürütebilecek, Sürdürülebilir bir ekonomi ve Sosyal refah için “Sanayide Yapısal Dönüşüm” başladı. 11 MAYIS 2016 TEMMUZ 2016 MAKALE ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİNDE ARSA FİYATLARINA ÜST LİMİT GETİRİLMESİNE YÖNELİK MODEL ÖNERİLERİ: TMAX VE BLN MODELİ Tevfik BULUT / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Sanayi Bölgeleri Genel Müdürlüğü) Giriş Kalkınma planlarının yapılması ile birlikte hayata geçirilen organize sanayi bölgeleri (OSB’ler); kentleşme politikalarının yönlendirilmesinde, sanayinin organize edilmesinde, ulusal ölçekte yeni yatırımların ve istihdamın artırılmasında ve bölgesel gelişmişlik farklılıklarının azaltılmasında önemli rol üstlenmektedir. OSB’ler aracılığıyla, yatırımcı firmalar mekânsal olarak altyapısı ve üstyapısı hazır organize bir alanda yoğunlaşmasından dolayı hem ölçek ekonomilerinden hem de bilgi, teknoloji, üretim teknikleri, pazar koşulları, ham madde ve benzeri konularda gerçekleşen transferler sonucunda ortaya çıkan olumlu ekonomik dışsallıklardan yararlanmaktadır. OSB’ler ile getirilen planlı sanayileşme amacını gerçekleştirmek için kullanılan araçlardan bir tanesi, üretim yapacak yatırımcılara makul fiyatlarda arsa arzı sağlanarak yerli ve yabancı sermayeyi OSB içine çekmektir. Ancak uygulamada, OSB’ler temelinde bazı sorunlar ortaya çıkabilmekte ve bu sorunlar OSB’lerde yatırım yapmak isteyen firmaların yatırım kararlarını olumsuz etkilemektedir. Bunlardan öne çıkanı OSB’lerde arsa/ parsel fiyatlarının yüksek oluşudur. OSB’lerde yurtiçi ve doğrudan yabancı firmaların yatırım kararlarını etkileyen ve firmaların ilk yatırım maliyetlerinin önemli bir bölümünü oluşturan arsa maliyetlerinin yüksekliği yatırımcıları çaydırırken, arsa stokunu elinde bulunduranlar rant elde etmektedirler. Bu durumun doğal bir sonucu olarak, 12 temelini rantın oluşturduğu arsa spekülasyonu ortaya çıkmaktadır. Bahse konu sorunlardan hareketle, OSB’lerde yatırım yapacak yerli ve yabancı firmaların yatırım kararlarını olumsuz etkileyen yüksek arsa fiyatlarına yerel etkileri de içinde barındıran bir üst limit getirilmesi yoluna gidilerek doğrudan sorunun çözümüne yönelik modeller geliştirilmesi elzem olmuştur. Bu kapsamda ilk olarak, OSB’lerde mevcut arsa rantı ve spekülasyonu kavramlarına değinilecektir. Akabinde arsa tahsis veya satış ve arsa iade işlemlerinde fiyatlandırma süreçlerinden bahsedildikten sonra geliştirilen modeller ele alınacaktır. yatırım iklimini ve sürdürülebilir yatırım ortamını olumsuz etkilemektedir. 2. OSB’lerde Arsa Tahsisi ve Satışı Mevcut durumda, OSB’lerde arsa satışlarının müteşebbis heyetin belirleyeceği prensipler içerisinde yönetim kurulunun yetki ve sorumluluğu ile gerçekleştirileceği belirtilmektedir. Arsa tahsislerinin ise müteşebbis heyet tarafından yapılacağı, OSB tarafından tahsis edilen arsaların amacı dışında kullanılmayacağı, borcun tamamı ödenmeden ve tesis üretime geçmeden arsanın devir ve temlik edilemeyeceği, spekülatif amaçlı işlemlerle mülkiyet hakkının devrini önlemeye yönelik 1. Arsa Rantı ve Spekülasyonu tedbirlerin Bakanlık tarafından alınacağı Bu kısımda genel bir rant tanımı yapıldıktan belirtilmektedir (OSB Kanunu, 2000). Diğer sonra OSB’ler özelinde arsa spekülasyonu bir deyişle, OSB’lerde arsa tahsis ve satış kavramı açıklanacaktır. Rant, önceden politikası OSB yönetimince serbestçe belirlenen bir değer olmakla birlikte, belirlenmektedir. Ancak yapılan/yapılacak toprağın kullanım fiyatı veya üretim arsa tahsis ve satışlarında mevcut durumda faktörlerinden toprağın üretimden aldığı üst limit belirlenmesi yoluna gidilmemiştir. paydır. Rantın ortaya çıkışı, toprağın kıt olmasından kaynaklanmaktadır. Mevcut uygulamada, OSB yönetimlerine tanınan serbestlikten dolayı döviz Arsa spekülasyonu ise şöyle cinsinden veya Türk Lirası bazında hem tanımlanabilir: Keleş (1997)’e göre ileride maliyet bedeli hem de arsa tahsis/satış meydana gelebilecek değer artışlarından fiyatı belirlenmesi yaygın bir uygulama yararlanabilmek için, bireylerin ellerindeki olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle arsaları boş bekletmelerine, bu amaçla Marmara, Ege, Akdeniz bölgelerinde arsa satın almalarına “arsa spekülasyonu” arsa fiyatları belirlenirken ve değer denir (Narin, 2010). Burada suni arz artış güncellemesi yapılırken arsa kıtlığı karşısında bir talep fazlalığı fiyatlarının dövize endeksli hale getirilmesi oluşturularak arsa fiyatlarının yükselmesi uygulaması yaygındır. Arsa fiyatlarının sağlanmakta, bunun sonucunda fiyat dövize endeksli hale getirilmesinden artışlarından maksimum ölçüde kâr elde dolayı, yurt içi veya küresel ölçekli edilmesi amaçlanmaktadır. Bu durum, ekonomik konjonktürel dalgalanmaların amacı bölgesel gelişmişlik farklılıklarını olduğu dönemlerde arsa fiyatlarında azaltmak olan OSB’lerin misyonunu, oluşacak aşırı fiyat artışları, yatırımcı TEMMUZ MAYIS 2016 firmaların OSB’lerdeki yatırım kararlarına olumsuz etkisi kuvvetle muhtemeldir. Diğer taraftan emlak piyasasındaki fiyat artışları, genellikle dalgalı ve yüksek artış şeklinde seyretmektedir. Ancak OSB’lerdeki emlak piyasasında fiyat rejiminin katılımcı firma taleplerini karşılayan, katılımcı firmanın ilk yatırım maliyetlerini azaltan özellikte olması gerektiğinden istikrarlı ve daha düşük fiyat artışları şeklinde olması gerekmektedir. Arsa fiyatlarının bahsedilen özellikte belirlenmesi, özünde OSB’lerin kuruluş mantalitesine ve misyonuna da hizmet etmektedir. Bahsedilenler ışığında mevcut durumla ilgili olarak bir fikir vermesi açısından coğrafi bölgeler bazında 2016 yılına ait verisi bulunan 178 adet OSB’nin ortalama arsa metrekare satış fiyatları Şekil 1’de gösterilmiştir. Döviz cinsinden arsa metrekare satış verisi gönderen OSB’lerin verileri Türk Lirasına dönüştürüldükten sonra şekle yansıtılmıştır. 3. OSB’lerde Arsa Tahsisinin İadesi Mevcut uygulamada, arsa tahsisinin iadesi şu şekilde düzenlenmiştir; katılımcının parsel tahsis işleminden vazgeçmesi veya inşaatını süresinde ya da verilen ek süre içinde bitirmediği takdirde; temel atmış veya temel inşaatını bitirmiş olsa bile OSB, tahsisi iptale yetkilidir. Her iki durumda ödenecek arsa bedeli; müteşebbis heyet/ genel kurulca karara bağlanması şartı ile tahsis bedelinin ödenen kısmına, ödeme tarihleri dikkate alınarak iade/iptal tarihine kadar geçen süre için Maliye Bakanlığınca her yıl belirlenen yeniden değerleme oranı üzerinden hesaplanan tutarın ödenen tutara eklenmesi ile bulunan tutarı geçmemek üzere OSB tarafından belirlenir. Söz konusu tutar, arsanın geri alınma tarihinden itibaren ilk mali yılda bütçeye konularak şubat ayı içerisinde katılımcıya ödenir. Katılımcı bunun dışında hiçbir surette faiz ve tazminat ile iptal tarihi ile ödeme tarihi arasında geçen süre için de faiz talep edemez. Bu şekilde iade/iptal işlemi yapılarak paralarını alan katılımcıların yeniden müracaat etmesi halinde hiçbir öncelik hakları olmaz (OSBUY, 2009). Düzenlemeler dikkate alındığında arsa tahsis iadelerinde sadece Maliye Bakanlığınca her yıl belirlenen yeniden değerleme oranında güncelleme yapılarak katılımcıya yapılacak ödemelerin değer kaybı minimize edilmeye çalışılmıştır. Ancak burada arsa tahsis iadelerinde üst limit belirlenmesi yoluna gidilirken yerel etkiler gözönüne alınmamıştır. 4. OSB’lerde Arsa Tahsis/Satışı Aşamasında Parsel Fiyatlarına Üst Limit Getirilmesine Yönelik Model Önerisi: tmax Modeli Parsel fiyatlarına arsa tahsis/satışı aşamasında üst limit getirilmesindeki amaç; OSB içinde ve dışında türev piyasa oluşturmak değil, uygun koşullarda ve fiyatlarda yatırımcıya arsa tahsisi ve satışının sağlanmasıdır. Kalkınma Bakanlığı tarafından hazırlanan sosyo-ekonomik gelişmişlik endeksi (SEGE-2011)’nin formülün kompozisyonunda kullanılmasındaki amaç; demografik, istihdam, eğitim, sağlık, rekabetçi ve yenilikçi kapasite, mali, erişilebilirlik ve yaşam kalitesi göstergelerini içinde barından ve yerel etkileri göz önüne alarak gerçekçi sonuçlar ortaya koymasından kaynaklanmaktadır. Aynı zamanda formül içerisinde yeniden değerlendirme oranı kullanılarak hem Şekil 1. Coğrafi Bölgelere Göre OSB’lerin Ortalama Arsa Metrekare Satış Fiyatları Kaynak: Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 13 MAYIS 2016 TEMMUZ 2016 MAKALE ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİNDE ARSA FİYATLARINA ÜST LİMİTGETİRİLMESİNE YÖNELİK... Tablo 1. İllere Göre Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Endeks Değerleri Kaynak: Kalkınma Bakanlığı 14 MAYIS 2016 TEMMUZ parsel fiyatlarının ilgili yıllardaki değer güncellemesi yapılmış olacak hem de endeksten kaynaklı aşırı değerlemelerin etkisi en aza indirgenmiş olacaktır. Çalışmamızda kullanılan Kalkınma Bakanlığı tarafından hazırlanan ve yayınlanan sosyo-ekonomik gelişmişlik endeksi değerleri Tablo 1’de gösterilmiştir. Üst limitler belirlenirken Türk Lirası bazında hem maliyet bedeli hem de arsa tahsis/satış fiyatı belirlenmesi yoluna gidilmeli, yabancı para (döviz) cinsinden üst limit belirlenmemelidir. Aksi takdirde yurt içi veya küresel ölçekli ekonomik konjonktürel dalgalanmaların olduğu dönemlerde aşırı fiyat artışlarının olması kuvvetle muhtemeldir. Bu kapsamda oluşturulan ve modelde kullanılacak formülün kompozisyonu şu şekilde olacaktır: satış aşamasında belirlenen formülün kompozisyonundan biraz daha farklı bir yol izlenmiştir. Diğer bir deyişle, arsa iadelerinde arsa üzerinden hesaplanan değer artışları arsa tahsis/satış sürecinde elde edilen değer artışlarından daha azdır. Bu kapsamda oluşturulan ve modelde kullanılacak formülün kompozisyonu şu şekilde olacaktır: Parsel İade Bedeli = Parsel Maliyeti + Parsel Maliyeti X Doğal Logaritma (SEGE2011 Maksimum Endeks Değeri + İlin SEGE-2011 Endeks Değeri ) X Yılı Yeniden Değerleme Oranı bln = pm + pm x ln(imax + iV) x Vr Formülün kompozisyonunda yer alan ve sosyo-ekonomik gelişmişlik endeks değerlerine göre oluşturulan illerin doğal logaritmik değerlerinin bir kesiti Tablo 2’de gösterilmiştir. 6. Uygulama Sonuçları Belirlenmiş olan 100₺’lik bir arsa m2 maliyeti üzerinden senaryo çalışması niteliğinde örnek bir hesaplama yapılarak mevcut ve yeni durumda sonuçlar ortaya konulmaya çalışılmıştır. Burada m2 maliyetinin bütün iller için aynı alınmasının nedeni iller arasında m2 bazında ne kadarlık bir farklılık olduğunun gösterilmeye çalışılmasından kaynaklanmaktadır. Tablo 2. İllerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişliklerine Göre Doğal Logaritma (LN) Değerleri Parsel Satış Fiyatı = Parsel Maliyeti + Parsel Maliyeti X (SEGE-2011 Maksimum Endeks Değeri + İlin SEGE-2011 Endeks Değeri) X Yılı Yeniden Değerleme Oranı tmax = pm + pm x (imax + İv) x Vr 5. OSB’lerde Arsa İadelerinde Parsel Fiyatlarına Üst Limit Getirilmesine Yönelik Model Önerisi: bln Modeli Parsel fiyatlarına arsa iade aşamasında üst limit getirilmesindeki amaç; OSB içinde ve dışında türev piyasa oluşturmak değil, arsa iadelerinde yatırımcının arsa rantından ve spekülasyonundan minimum oranda yararlanmasını sağlayarak üretimine odaklanmasını sağlamaktır. Aynı zamanda, formül içerisinde yeniden değerlendirme oranı kullanılarak hem parsel fiyatlarının ilgili yıllardaki değer güncellemesi yapılmış olacak hem de endeksten kaynaklı aşırı değerlemelerin etkisi en aza indirgenmiş olacaktır. Ancak burada arsa iade sürecinde, arsa tahsis/ 15 TEMMUZ 2016 MAKALE ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİNDE ARSA FİYATLARINA ÜST LİMİTGETİRİLMESİNE YÖNELİK... 6.1. Arsa Tahsis veya Satış Aşamasında Yeni Durum OSB’lerde arsa tahsis veya satış aşamasında mevcut durumda arsa fiyatlandırma rejimi OSB yönetimince serbestçe belirlenebilmektedir. Dolayısıyla tek tip bir uygulama mevcut olmayıp, arsa fiyatları aynı ilin içerisindeki OSB’lerde bile büyük farklılıklar gösterebilmektedir. Bu bağlamda mevcut durum ve yeni durum kıyaslaması yapılmayacak olup sadece yeni durumda ortaya çıkan arsa fiyatları ele alınacaktır. Yeni durumda iller arasında arsa tahsis veya satış fiyatları açısından net etkinin metrekare (m2) bazında görülebilmesi için metrekare maliyeti bütün iller için 100₺ olarak belirlenmiştir. Yapılan çalışmanın bir kesiti Tablo 3’te sunulmuştur. Tablo 3’te 100 ₺’lik bir arsa maliyetinin iller arasında satış fiyatının net etkisi gösterilmeye çalışılmıştır. Şimdi ise net etkiyi yıllar itibarıyla OSB bazında örnekleştirmek gerekirse; Manisa ilinde bir OSB’nin 2010 yılında metrekaresi 10₺ Tablo 3. İllere Göre Arsa Metrekare Satış Fiyatları SEGE-2011 Sırası İller 16 Arsa m2 Maliyeti (₺) Arsa m2 Satış Fiyatı (₺) 10.000 m2‘lik Arsa Satış Fiyatı (₺) İstanbul 1 100 150 1.503.919 Ankara 2 100 141 1.410.342 İzmir 3 100 136 1.361.969 Kocaeli 4 100 134 1.344.543 Antalya 5 100 134 1.335.804 Bursa 6 100 133 1.328.629 Eskişehir 7 100 132 1.317.084 Muğla 8 100 131 1.310.510 Tekirdağ 9 100 130 1.303.039 Denizli 10 100 130 1.302.860 Bolu 11 100 129 1.287.638 Edirne 12 100 129 1.287.576 Yalova 13 100 129 1.286.907 Çanakkale 14 100 129 1.285.434 Kırklareli 15 100 129 1.285.010 Adana 16 100 128 1.283.576 TEMMUZ 2016 Tablo 4. Manisa İlinde Örnek Bir Uygulama Yeniden Değerleme Yılı Yeniden Değerleme Oranı Arsa Maliyeti (pm) (₺) SEGE-2011 Değeri (İv) SEGE-2011 Max Değeri (İmax) İv+İmax Arsa Satış Fiyatı (tmax) (₺) 2011 0,1026 100.000 0,4711 4,9865 5,4576 155.995 2012 0,078 100.000 0,4711 4,9865 5,4576 198.564 2013 0,0393 100.000 0,4711 4,9865 5,4576 220.013 2014 0,1011 100.000 0,4711 4,9865 5,4576 275.189 2015 0,0558 100.000 0,4711 4,9865 5,4576 305.642 2015 Yılı Arsa Satış Fiyatı (tmax) olmak üzere 100 bin ₺ bedel ile 10 bin metrekarelik arsasının olduğu, 2015 yılında da söz konusu arsanın OSB tarafından yatırımcı firmaya satışının yapıldığı varsayılsın. Hesaplamada kullanılacak yeniden değerleme oranları Maliye Bakanlığı tarafından belirlenen Vergi Usul Kanunu (VUK) Genel tebliğlerinde belirtilen oranlardır. Yeni durumda Manisa ilinin doğal logaritmik değeri (ln) 1,6970 olacaktır. Sonuç itibarıyla, formüle göre yatırımcı firma, OSB’ye 305.642₺ arsa bedeli ödeyecektir. Yeni durumda hesaplanan bedel tavan fiyat olup OSB’ler bu bedelin altında arsa bedeli belirleyebilirler. Yeni duruma göre katılımcı firmaya yapılacak ödeme tutarları Tablo 4’te ayrıntılı bir şekilde gösterilmiştir. Eğer arsa ilk edinildiği yıldan sonraki yıllarda arıtma tesisi, elektrik şebekesi, sosyal tesisler kamulaştırma bedelleri, krediler ve altyapı gibi ilave maliyetler oluşursa arsa maliyetlerini artıracağından maliyetin oluştuğu ilk yıldaki arsa maliyetine ilave edilecektir. Örneğin 2010 yılında ilk maliyet 100.000₺, 2011 yılında altyapı giderleri olarak 10 bin metrekarelik alana 20.000₺’lik maliyet düştüğü varsayılırsa formüle göre 2011 yılında esas alınacak maliyet bedeli 120.000₺ olacaktır. Ancak bu durum formülün kompozisyonunda herhangi bir değişiklik oluşturmayacaktır. 305.642 6.2. Arsa İadelerinde Mevcut ve Yeni Durum İlgili düzenlemelerden anlaşıldığı üzere, ödenen bedellere ödeme tarihleri dikkate alınarak her yıl için belirlenen yeniden değerleme oranı ile bulunan bedeller ödenen bedele ilave edilmektedir. Yönetmelikte geçen “ödemelerin yapıldığı tarihler dikkate alınarak” ifadesi ile de ödemelerin yapıldığı tarihler itibarıyla ayrı ayrı yeniden değerlendirmeye tabi tutulması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu şekilde bulunan bedelle üst limit oluşturulmaktadır. Çünkü “ödeme tarihleri dikkate alınarak iade/iptal tarihine kadar geçen süre için Maliye Bakanlığınca her yıl belirlenen yeniden değerleme oranı üzerinden hesaplanan Tablo 5. Manisa İlinde Örnek Bir Uygulama Temel Kalemler Mevcut Durum Yeni Durum Yılı Yeniden Değerleme Oranı (Vr) Arsa Maliyeti (pm) (₺) Yeniden Değerleme Tutarı (₺) Arsa İade Tutarı (₺) Doğal Logaritma (Ln) Değeri Arsa İade Tutarı (bln) (₺) 2011 0,1026 100.000 10.260 110.260 1,6970 117.411 2012 0,078 100.000 7.800 118.060 1,6970 130.648 2013 0,0393 100.000 3.930 121.990 1,6970 137.317 2014 0,1011 100.000 10.110 132.100 1,6970 154.474 2015 0,0558 100.000 5.580 137.680 1,6970 163.943 100.000 37.680 137.680 2015 Yılı Arsa İade Tutarı (bln) 163.943 17 MAYIS 2016 TEMMUZ 2016 MAKALE ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİNDE ARSA FİYATLARINA ÜST LİMİTGETİRİLMESİNE YÖNELİK... tutarın ödenen tutara eklenmesi ile bulunan tutarı geçmemek üzere OSB tarafından belirlenir” denilmektedir. Burada üst sınır belirlenerek tavan fiyat oluşturulması amaçlanmıştır. Ancak tavan fiyat belirlenirken yerel etkiler göz önüne alınmamıştır. Diğer bir deyişle bütün illerdeki OSB’lerde maliyet fiyatının aynı olduğu varsayılırsa arsa iadelerinde iade tutarları hep aynı olacak, illere göre değişiklik göstermeyecektir. Örnek vermek gerekirse; Manisa ilinde bir OSB’nin X katılımcı firmasına 2010 yılında 100 bin ₺ bedel ile 10 bin metrekare arsa tahsis edildiğini ve 2015 yılında da katılımcı firma tarafından arsanın OSB’ye iadesinin yapıldığı varsayılsın. Yeni durumda Manisa ilinin doğal logaritmik değeri (ln) 1,6970 olacaktır. Sonuç itibarıyla, OSB, firmaya mevcut durumda 137.680₺, yeni durumda ise 163.943₺ arsa iade bedeli ödeyecektir. Yeni durumda hesaplanan bedel tavan fiyat olup OSB’ler bu bedelin altında arsa bedeli belirleyebilirler. Mevcut ve yeni duruma göre katılımcı firmaya yapılacak ödeme tutarları Tablo 5’te karşılaştırmalı olarak ayrıntılı bir şekilde gösterilmiştir. Konuyu sosyo-ekonomik gelişmişlik endeks değeri en düşük olan Muş ili için örnekleştirmek gerekirse; Muş ilinde bir OSB’nin X katılımcı firmasına 2010 yılında 100 bin ₺ bedel ile 10 bin metrekare arsa tahsis edildiği ve 2015 yılında da katılımcı firma tarafından arsanın OSB’ye iadesinin yapıldığı varsayılsın. Yeni durumda Muş ilinin doğal logaritmik değeri (ln) 1,1782 olacaktır. Sonuç itibarıyla, OSB, firmaya mevcut durumda 137.680₺, yeni durumda ise 144.395₺ arsa iade bedeli ödeyecektir. Yeni durumda hesaplanan bedel tavan fiyat olup, OSB’ler bu bedelin altında arsa bedeli belirleyebilirler. Mevcut ve yeni duruma göre katılımcı firmaya yapılacak ödeme tutarları Tablo 6’da karşılaştırmalı olarak ayrıntılı bir şekilde gösterilmiştir. Muş ili ile Manisa ili örnekleri birlikte değerlendirildiğinde, mevcut durumda değişiklik olmazken, illerin sosyo- Tablo 6. Muş İlinde Örnek Bir Uygulama Temel Kalemler Mevcut Durum Yılı Yeniden Değerleme Oranı (Vr) Arsa Maliyeti (pm) (₺) Yeniden Değerleme Tutarı (₺) Arsa İade Tutarı (₺) Doğal Logaritma (Ln) Değeri Arsa İade Tutarı (bln) (₺) 2011 0,1026 100.000 10.260 110.260 1,1782 112.089 2012 0,078 100.000 7.800 118.060 1,1782 121.279 2013 0,0393 100.000 3.930 121.990 1,1782 125.909 2014 0,1011 100.000 10.110 132.100 1,1782 137.821 2015 0,0558 100.000 5.580 137.680 1,1782 144.395 100.000 37.680 137.680 2015 Yılı Arsa İade Tutarı (bln) 18 Yeni Durum 144.395 TEMMUZ MAYIS 2016 ekonomik gelişmişlik endeks değerlerine bağlı olarak doğal logaritmik değerleri değiştiği için yeni durumda değişiklik meydana gelecektir. 7. Modellerin Avantajları Geliştirilen Modellerle; • Arsa veya parsel fiyatlarının yüksek olduğu OSB’lerde yatırımcı firmaların ilk yatırım maliyetleri azaltılmış olacaktır. • Arsa rantının ve spekülasyonunun etkisi minimuma indirilecektir. • Arsa fiyatları yerel etkileri içinde barındırdığından fiyatların belirlenmesinde gerçekçi bir fiyat ortaya konulacaktır. • Arsa fiyatlarının yüksekliğinden dolayı yeni yatırımların önü kesilmemiş olacaktır. • Arsa fiyatlarına üst limit getirilerek arsa fiyatlarındaki aşırı artışların önüne geçilmiş olacaktır. Sonuç itibarıyla, yapılan çalışmayla OSB’lerdeki arsa tahsis veya satış ve iade işlemlerinde arsa fiyatlarına üst limit getirilmesine yönelik modeller geliştirilerek farkındalık oluşturulması, modellerin uygulanabilirliğinin gösterilmesi ve avantajlarının ortaya konulması amaçlanmıştır. Kaynakça • NARİN, Hilal, (2010).Planlama Sürecinde Geliştirilen Gayrimenkul Yatırımlarının Rant Etkisinin İncelenmesi, Kurtköy Örneği, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi. • T.C. Başbakanlık Resmi Gazete.(2000). Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu. Yayımlandığı Tarih. 15.04.2000 gün. • T.C. Maliye Bakanlığı, 457 Sayılı VUK Genel Tebliği. Yürürlük Tarihi: 10.11.2015 gün. • T.C. Maliye Bakanlığı, 441 Sayılı VUK Genel Tebliği. Yürürlük Tarihi: 15.11.2014 gün. • T.C. Maliye Bakanlığı, 430 Sayılı VUK Genel Tebliği. Yürürlük Tarihi: 19.11.2013 gün. • T.C. Maliye Bakanlığı, 419 Sayılı VUK Genel Tebliği. Yürürlük Tarihi: 10.11.2012 gün. • T.C. Maliye Bakanlığı, 410 Sayılı VUK Genel Tebliği. Yürürlük Tarihi: 17.11.2011 gün. • T.C. Başbakanlık Resmi Gazete.(2009). Organize Sanayi Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği (OSBUY). Yayımlandığı Tarih. 22.08.2009 gün. 19 TEMMUZ 2016 MAKALE REKABETÇİ SANAYİ BÖLGELERİ: EKO-ENDÜSTRİYEL PARKLAR Etienne KECHICHIAN / Kıdemli Özel Sektör Geliştirme Uzmanı (Dünya Bankası Grubu) Sinem DEMİR / Endüstriyel Kaynak Verimliliği Uzmanı (Dünya Bankası Grubu) Günümüzde eko-endüstriyel parkların gelişimindeki ana itici güç rekabet odaklı iş modelleridir. Eko-endüstriyel parklar sundukları olanaklarla daha düşük maliyetli üretimin yolunu açmakla kalmayıp, tüketici tercihlerinin rekabette belirleyici olduğu yeni düzende çevre dostu teknolojilerle bir adım öne geçerler. Bunu yaparken iklim değişikliğinin önlenmesi için kolektif ve yenilikçi bir eylem platformu sunarlar. Güney Kore’de 2005 yılından bu yana uygulanan planlı eko-endüstriyel park modeli, geleneksel organize sanayi bölgelerinin (OSB) ekoendüstriyel parklara dönüştürülmesiyle, ev sahipliği yaptığı firmalara 2005 yılından bu yana toplamda 554 milyon Dolar tasarruf etmesine yardımcı olmuştur. Türkiye’nin yedi bölgesine dağılmış olan karma ve ihtisas olmak üzere toplamda 289 OSB’si Türk sanayisinin can damarlarını oluşturuyor. Ekoendüstriyel park modeli bu anlamda Türk sanayisinin küresel boyutta daha rekabetçi olabilmesinin önünü açması bakımından yüksek bir potansiyele sahiptir. Paris İklim Değişikliği Anlaşması, iklim değişikliğinin hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin politika gündemlerinde nasıl öncelikli olduğunun sinyalini vermiştir. Endüstriler dünyadaki direkt ve endirekt sera gazı emisyon salımının yaklaşık üçte birinden sorumludurlar. Endüstriyel seviyede geliştirilecek iklimle mücadele projeleri Paris’te uluslararası iklim zirvesinde belirlenen ve zirve sonrası beklenen küresel hedeflere ulaşmada önemli bir rol oynayacaktır. Eko-endüstriyel park modeli iklim değişikliğiyle mücadeleye önemli seviyede katkı sağladığı için, hükümetler, şehirler ve özel ekonomik bölgelerin iklim değişikliğine karşı aktif şekilde eyleme geçmesi süreçlerinde daha da yaygınlaşması beklenmektedir. Eko-endüstriyel parklar sanayileşme kavramı içinde son yıllarda tırmanışa geçse de bu konseptin temelleri 19. yüzyıl Avrupa’sında sanayi bölgelerinin kuruluşunun ilk yıllarında atılmıştır. Fakat asıl yükselişe geçtiği dönem İkinci Dünya Savaşı sonrasına denk gelmektedir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya, Danimarka ve Finlandiya’da baş gösteren kaynak kıtlığı ve yüksek enerji fiyatlarının doğal bir sonucu olarak plansız bir şekilde ilk başta endüstriyel simbiyoz ve verimlilik önlemleri formunda kendini göstermiştir. Eko-endüstriyel park modelinin ilk yıllarında yoğunlaştığı ana temalar atık yönetimi ve kirliliğin önlenmesiydi. 2000’li yıllarda Japonya, Çin ve Güney Kore eko-endüstriyel parklar üzerindeki çalışmalarını destekleyecek ulusal Şekil 1. 2016 İtibarıyla Dünya Üzerindeki Eko-Endüstriyel Parkların Durumu Kaynak: Dünya Bankası, UNIDO 20 TEMMUZ 2016 politikalar geliştirerek küresel piyasalarda rekabet güçlerini artırdılar. Son 5 yıldır eko-endüstriyel park kavramı sanayi bölgeleri içinde çığır açan küresel bir kavram halini aldı ve bu modele uygun olarak sanayi bölgelerinin iyileştirmesi çalışmaları yaklaşık 40 ülkede devam etmektedir. Dünya Bankası yaptığı bir araştırma sırasında henüz uluslararası anlamda üzerinde karara varılmış bir tanımı bulunmamasına rağmen şu an dünya üzerinde yüzde 77’si işletmede olmak üzere toplam olarak 254’ün üzerinde işletmede ve planlanan eko-endüstriyel park tespit etmiştir. Tespit edilen bu ekoendüstriyel parkların bir seri ekolojik ve sürdürülebilir uygulamaları benimsediği, yüzde 80’inin ise endüstriyel üretim amaçlı parklar olduğu görülmüştür. Bu parkların yüzde 59’luk bir kesimi var olan parkların iyileştirilmesi ile eko-endüstriyel parklara dönüştürülmüş, yüzde 34’lük bir kısmı ise sıfırdan planlanarak inşa edilmiştir. Ancak yüzde 7 gibi çok küçük bir kısmı organik olarak veya plansız bir şekilde eko-endüstriyel park modeline dönüşmüştür. Eko-endüstriyel park oldukça yeni bir kavram olmasından dolayı literatürde de farklı belirleyici parametreleri odağına koyarak tanımlanmaktadır. Eko-endüstriyel parklarla birlikte anılan anahtar sözcükler çevresel yönetim, endüstriyel simbiyoz, enerji verimliliği, kaynak verimliliği ve temiz üretim ile ekonomik rekabetçilik olarak sıralanabilir. Bunlar içinde eko-endüstriyel parklar denilince en çok karşımıza çıkan tanımlayıcı parametre endüstriyel simbiyozdur. Güney Kore Modeli Güney Kore 1964 yılında Ticaret Sanayi ve Enerji Bakanlığının (MOTIE) altında ayrı bir birim olarak Güney Kore Endüstriyel Kompleks Kurumu’nu (KICOX) kurmuştur. KICOX sadece bir yönetim birimi değil aynı zamanda sanayi bölgeleri içerisindeki firmalar için bir danışmanlık ve teknik/ finansal destek birimi olarak görev yapmaktadır. Bu kuruluş Güney Kore ulusal kalkınma planının bir parçası olarak sanayide planlı büyümeyi ana kuruluş amacı olarak benimsemiştir. KICOX ile birlikte Güney Kore ekoendüstriyel parkları hızlı bir şekilde endüstriyel kompleks planlarına adapte etmiştir. KICOX çatısı altında 2005 yılında eko-endüstriyel park girişimi başlatılmış ve bu girişimin bir parçası olarak dokuz adet eko-endüstriyel park araştırma merkezi kurulmuştur. Bu yapı eko-endüstriyel park dönüşümünü destekleyecek projelerin geliştirilmesi ve geliştirilen projelerin KICOX’a aktarılan fon ile finansmanın sağlanmasına imkân tanımıştır. Aşağıdaki grafikte de özetlendiği gibi eko-endüstriyel park araştırma merkezleri ve kamuüniversite sanayi iş birliğiyle geliştirilen projeler KICOX merkez yönetiminin koordinasyonuyla değerlendirilmekte ve proje finansmanı sağlanmaktadır. Bu proje finansmanı merkezi hükümetin, yerel hükümetlerin ve özel sektörün aktardığı fon ile karşılanmaktadır. Şekil 2. Eko-Endüstriyel Park Modeli 21 TEMMUZ 2016 MAKALE REKABETÇİ SANAYİ BÖLGELERİ: EKO-ENDÜSTRİYEL PARKLAR 2 milyondan fazla çalışanı barındıran ve ülke ihracatına 45 milyon Dolar katkı sağlayan endüstriyel parklar Güney Kore’de 2005 yılından bu yana endüstriyel park modelini bu yeni girişim sayesinde uygulamaktadır. Bu model geleneksel sanayi bölgelerinin yenilikçi endüstriyel bölgelere dönüşümüne katkı sağlamıştır. Eko-endüstriyel park modeli firmaları enerji verimliliği, atık yönetimi, endüstriyel simbiyoz ve çevre dostu diğer teknolojilere toplamda 520 milyon Dolar yatırım yapmasına teşvik etmiştir. O zamandan bu yana firmalar toplamda 554 milyon Dolar tasarruf sağlamış ve 91,5 milyar Dolar ciro yapmıştır. Aralık 2014’ten bu yana Güney Kore’deki firmaların yüzde 60,6’sı Güney Kore Endüstriyel Kompleks Kurumu tarafından yönetilmekte, bu firmalar ülkedeki istihdamın yüzde 52,5’ini karşılamakta, üretime yüzde 54,5 katkıda bulunmakta ve ihracatın yüzde 49,4’luk kısmını oluşturmaktadır. İklim değişikliğiyle mücadele etmek, aynı zamanda iklim dostu yatırımlara teşvik edici iş modelleri ve fırsatları geliştirmeye 22 aktif bir platform sağlamak için, Mısır, Vietnam ve Türkiye gibi ülkeler artık yakın gelecekte kendi eko-endüstriyel park modellerini geliştireceklerdir. Bu yeni dalga daha önce denenmiş yöntemlerden daha kapsayıcı, belirleyici ve keskin hatlarla ayrılmış olacaktır. Bu yeni endüstri modeli sanayilerin daha bilinçli ve tasarruf yapmaya yönelik uygulama metotlarını benimsemelerine yardımcı olacaktır. Türkiye İçin Çevre Dostu Sanayi Dönemi Sanayi son on yılda Türkiye’nin ekonomik gelişiminde önemli bir itici güç olmuştur. Sanayi sektörünün gayrisafi yurt içi hasıla içinde yaklaşık %27 payı bulunmaktadır. 2015-2016 dönemi Küresel Rekabetçilik Endeksi hesaplamalarına göre Türkiye 140 ülke arasında 51. sıradadır. Türkiye bir önceki yıl 144 ülke arasında 45’inci, ondan önceki yılda ise 148 ülke arasında ise 44. sırada konumlanmıştır. Geçen yıl olduğu gibi Küresel Rekabetçilik Endeksi’nin içinde bulunan bileşenler arasında en iyi performans 16. sırada yerini koruyan pazar büyüklüğü kaleminde gösterilmektedir. Türkiye Küresel Rekabetçilik Endeksi değerlendirmesinde verimlilik odaklı ekonomilerden inovasyon odaklı ekonomilere geçiş aşamasındaki 24 ülkeden biri olarak sayılmaktadır. Şu anda verimlilik etkin ekonomiler arasında yer alan Türkiye bir sonraki dönemde inovasyon etkin ekonomilere ulaşmak için çaba sarf etmektedir. Bu kapsamda Dünya Ekonomik Forumu tarafından rekabet edebilirlik; bir ülkenin üretkenlik seviyesini gösteren kurumların, politikaların ve faktörlerin bir birleşimi olarak tanımlanmaktadır. Başka bir deyişle daha rekabetçi bir ekonomi zaman içerisinde daha hızlı büyüyen bir ekonomi demektir. Türkiye ulusal gelişim planlarında endüstriyel bazda büyümeyi planlı organize sanayi bölgeleri geliştirerek ulaşmayı hedeflemektedir. Türkiye’de daha sürdürülebilir bir sanayileşmeye geçmeyi desteklemek amacıyla Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Dünya Bankası ile yeni bir proje üzerinde çalışmaya başlamıştır. EkoEndüstriyel Parklar/Yeşil Bölgeler adı altındaki bu proje kapsamında hâlihazırda işletmede olan sanayi bölgeleri üzerinde çalışılıp, kaynak verimliliği, endüstriyel simbiyoz gibi kaynağa bağımlılığı azaltıcı aynı zamanda verimliliğe teşvik edici uygulamaların benimsenmesi için mevzuat düzeyinde yol haritaları oluşturulacaktır. Bu sayede geleneksel sanayi bölgelerinde yeni nesil yeşil sanayiye geçisin sağlanması için önemli adımlar atılmış olacaktır. Sanayi bölgesi seviyesinde bu geçişi sağlayacak stratejik eylem planlarının oluşturulmasına imkân tanınacaktır. Bu kapsamda gelecek yıllardaki uygulamalara yön verecek sektörel bazda teknik ve ekonomik uygulanabilirliği olan potansiyel projelerin tespit edilmesi amaçlanmaktadır. Bu proje Bilim,Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının üretimde verimliliğin artırılması ve ithalata olan bağımlılığın azaltılması konusundaki stratejik hedeflerine önemli katkılar sağlayacaktır. TEMMUZ 2016 Proje kapsamında düşük karbon ekonomisine geçişi sağlayacak yeşil iş modelleri geliştirilecek; firmaların maliyet, tasarruf ve performanslarının iş modeline gerçekçi bir şekilde yansıtılabilmesi için Dünya Bankası bu konuda derin bir sektörel uygulama tecrübesine sahip KICOX ile iş birliği içinde çalışacaktır. Türkiye’de şu anda 7 bölgeye dağılmış 289 adet faal organize sanayi bölgesi bulunmaktadır. Türkiye’deki organize sanayi bölgelerinin büyük bir çoğunluğu karma olmakla birlikte tarım ürünlerinden tekstile, makinadan kimya sektörüne kadar birçok endüstriye ev sahipligi yapmaktadır. Türkiye’nin bu çeşitlilik bakımından zengin sanayi sektör yapısı özellikle endüstriyel simbiyoz konusunda umut vaat etmektedir. Dünya geneline bakacak olursak çimento yüzde 5, kimyasallar yüzde 7, demir ve çelik yüzde 7 olmak üzere bu üç ana sektör tüm küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık beşte birini oluşturmaktadır ve bu sektörler endüstri kaynaklı sera gazı emisyonlarını azaltmak için önemli bir potansiyele sahiptir. Türkiye’de de önde gelen bu sektörler karbon emisyonu azaltımı açısından önemli potansiyele sahiptirler. kapsamında pilot projeler oluşturulması, eğitim ve bilinçlendirme faaliyetleriyle konuya ilişkin kurumsal kapasitenin güçlendirilmesi ve paydaşlar arası iletişim olanaklarının geliştirilmesiyle endüstriyel ortak yaşam (simbiyoz) uygulamaları çeşitlendirilip yaygınlaştırılması yine Bakanlığın bu stratejik hedefini besleyen eylem planlarından biridir. Bu anlamda projenin potansiyel endüstriyel işbirliklerinin tespitine önemli katkı sağlayacağına inanılmaktadır. Üretimde verimliliğin artırılması Bakanlığın öncelik ve önem verdiği eylem planları arasındadır. Endüstriyel ortak yaşam (simbiyoz) imkânlarının belirlenmesi Eko-Endüstriyel Parkların Yaygınlaştırılması ve Teknik Uygulamalar Dünya Bankası grubun önümüzdeki günlerde yayınlanacak eko-endüstriyel Şekil 3. İşletmedeki Eko-Endüstriyel Parklardaki Sürdürülebilirlik Uygulamaları 23 TEMMUZ 2016 MAKALE REKABETÇİ SANAYİ BÖLGELERİ: EKO-ENDÜSTRİYEL PARKLAR parkların yaygınlaştırılması üzerine hazırladığı yayını kapsamında yapılan araştırmalar göstermiştir ki dünya üzerinde 250’den fazla eko-endüstriyel park bulunmaktadır ve her birinde çok çeşitli çevre dostu uygulamalar benimsenmiştir. Bilgilerine ulaşılan 212 eko-endüstriyel park içerisinden yüzde 50’si atık yönetimi ve enerji verimliliği önlemleri üzerine yoğunlaşırken, yüzde 45’inde endüstriyel simbiyoz ve kaynak verimliliği üzerine uygulamalar tespit edilmiştir. Yüzde 35’i kendi bünyesinde yenilenebilir enerji ve atık su arıtma tesisini bünyesinde barındırmaktadır1. Bir eko-endüstriyel park iki şekilde geliştirilebilir: sıfırdan tasarım aşamasında geliştirilebilir veya var olan endüstriyel bölgede kaynak verimliliği ve diğer sürdürülebilirlik tedbirlerini uygulayarak geleneksel sanayi yapısının yeşil sanayilere dönüşümü sağlanabilir. Her iki durumda da, sistematik bir yaklaşım, kaynak kullanımının optimize edilmesi ve atık ve emisyonların azaltılmasını hedefleyen teknik fırsatların belirlenmesi ve uygulanması gerekmektedir. Dünya Bankası Grubu Climate Competitive Industries takımı UNIDO birlikte ekoendüstriyel parkları tanımlayabilmek ve uygulanabilirliğinin yaygınlaştırılmasına katkı sağlayabilmek için sistematik bir yaklaşım geliştirmektedir. Bu yaklaşımda eko-endüstriyel park modeline geçişte benimsenebilecek uygulamalar üç ana grupta toplanmaktadır. Bunlar (i) kaynak verimli ve temiz üretim (ii) sirkülerite ve (iii) temiz enerji uygulamalarıdır. 1 24 Kaynak Verimli ve Temiz Üretim: Gerek yeni endüstriyel parklarda gerekse geleneksel sanayi bölgelerinin ekoendüstriyel parklara dönüştürülmesinde en çok başvurulan uygulama kaynak verimli ve temiz üretim uygulamalarıdır. Bu gruba ait en çok bilinen uygulama firmalar arasında endüstriyel iş birliğinin sağlanması yani endüstriyel simbiyozdur. Firmalar arası proses bazlı materyal girdi – çıktıları belirlenerek uygun sinerjileri sağlayacak atık, enerji, su, buhar gibi malzeme transferleri sağlanabilir. Bunun dışında firma ve sanayi bölgesi bazında temiz üretim ve kaynak verimliliğini destekleyen standart ve uygulamaların benimsenerek çevresel, sosyal ve enerji verimliliğine teşvik edici önlemlerin uygulanması da bu grup altında başvurulan uygulamalar arasındadır. Sirkülerite: Endüstriyel seviyede sirkülerite atık ve suyun yönetimiyle gerçekleştirilir. Su kaynaklarının korunması ve değerlendirilmesi için yağmur suyu toplama sistemlerinin endüstriyel parklara entegre edilmesi ya da kullanılan belli kirlilik yükündeki atık suyun uygun seviyelerde arıtılarak yüzey alanları temizliği, ortak kullanım alanlarının temizliği ile sulama amaçlı olarak kullanımı su tabanlı sirküleritenin uygulama şekillerine örnek olarak verilebilir. Atık tabanlı sirkülerite ise atık hiyerarşisi içinde atığın yeniden kullanması, içerisindeki değerli maddelerin geri kazanımı ve geri dönüştürülmesi ile sağlanır. Atık ve su sirküleritesi endüstrilerde kaynak bağımlılığını azaltarak işletme giderlerinde tasarruf sağlamaktadır. Temiz Enerji: Eko-endüstriyel parklar içerisinde kullanılan enerjinin büyük kısmı yenilenebilir temiz enerji kaynaklarından temin edilerek sera gazı salımına katkı ve fosil yakıtlara bağımlılık azaltılırken aynı zamanda yakıt fiyatlarının artış riskine karşı önlem alınmış olur. Böylece rekabet gücünün artırılmasına da katkı sağlanır. Şekil 4’te bir eko-endüstriyel park içerisinde bu üç ana gruba ait örnek uygulamalar verilmektedir. Çevresel faktörler operasyon anlamında verilen iş kararlarını etkileyecek hale gelmeye başladıkça eko-endüstriyel parkların yükselişine tanık olacağız. Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanları (INDC) gibi ulusal taahhütler ve karbon fiyatlandırması gibi küresel faktörler de bu yükselişe büyük bir katkı sağlayacaktır. Fakat asıl önemlisi sanayicilerin ve hükümetlerin ortak bir anlayış geliştirerek yeni nesil yeşil sanayiye geçişte iş birliği içinde çalışabilmesidir. Bu geçiş de ancak ulusal seviyede hazırlanan uygulayıcı dostu, ulusal ve uluslararası iklim hedeflerine hizmet eden çerçeve planları ve mevzuat destekleriyle mümkündür. Kechichian, Etienne; Mi Hoon Jeong. July 2016. Mainstreaming Eco-Industrial Parks: Conclusions from the Eco-Industrial Park event in Seoul. Washington, DC: World Bank. TEMMUZ 2016 Şekil 4. Eko-Endüstriyel Park İçerisinde Üç Ana Gruba Ait Örnek Uygulamalar 25 TEMMUZ 2016 MAKALE YENİ BİR SANAYİ DEVRİMİNİN EŞİĞİNDE Umut DEMİRTAŞ / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) İkinci Bölüm: Teknolojik Gelişmelerin Beklenen Etkileri Dördüncü sanayi devrimini konu alan yazı dizisinin önceki bölümünde, üretim teknolojilerindeki mevcut gelişmeler, öngörüler ve bu öngörülerin gerçekleşmesinin önündeki olası teknik engellere değinilmişti. Yeni sanayi devriminin gelişmiş ülkelerin bir öngörüsü olarak gelişmekte olan ülkelerin gündeminde yer alması önem taşıyor. Küresel finansal kriz sonrasında gelişmiş ülkelerin makroekonomik politikaları içinde yenilikçi sanayi stratejileri yeniden ön plana çıkmaya başladı. Küresel işbölümünde değişiklik yaratması beklenen bu girişimlerin ortaya çıkartmayı amaçladığı yapının anlaşılabilmesi, gündemin ilk sıralarında yer alan maddelerden birisi. Yaşanmakta olan teknolojik gelişmelerin, geçmişteki sanayi devrimlerinde olduğu gibi ekonomileri bütünüyle dönüştüren süreçler olması bekleniyor. İşte bu bölümde söz konusu teknolojik gelişmelerin ekonomi üzerinde beklenen etkilerine genel olarak yer verilecek. Bir sonraki bölümde ise konu sosyal etkiler de dâhil olmak üzere daha geniş bir açıdan ve Türkiye özelinde ele alınmaya çalışılacak. Nesnelerin interneti ve siber fiziksel sistemler yeni sanayi devriminin kilit kavramları olarak ön plana çıkıyor. Algılayıcılarla donatılan gömülü sistemler, internetin sunduğu olanaklarla buluşturularak siber fiziksel sistemlere dönüşüyor. Günümüzde kullanılmakta olan örneğin tanımlayıcı bilginin kablosuz olarak belirli alıcılara aktarıldığı RFID (Radyo Frekansıyla Tanımlama) gibi teknolojiler, yerini çok çeşitli algılayıcılar ve hareket ettiricilerle donatılmış ağa bağlı siber fiziksel sistemlere bırakıyor. Algılayıcıların bir yandan 26 çeşitlenirken diğer yandan ucuzlaması da bu eğilimi güçlendiriyor. Siber fiziksel sistemlerin etraflarındaki fiziksel dünyayı görüntü, ısı, basınç, kızılötesi vb. algılayıcılarla ‘kavrayıp’ yorumlayabilmeleri, sayıllaştırıp siber dünyaya taşıdıkları bu bilgileri ağ üzerinden birbirlerine iletebilmeleri ve bağımsız karar alabilmeleri, bir merkezden kontrol edilmeleri gereğini ortadan kaldırmakta. Algılayıcılarıyla derlediği veriyi işleyerek elde ettiği bilgiyle bağımsız ya da yarı bağımsız olarak hareket edebilen siber fiziksel sistemlere Değer zinciri kavramının yerini son kullanıcıyı da kapsayan değer ağı geçiş, beklenen sanayi kavramına bırakması bekleniyor. devriminin önemli bir fabrikalarda üretim devam ederken simgesi. Siber fiziksel adım adım uygulanarak ve yaygınlaşarak sistemler, güvenliği sağlanmış yerel da hayatımıza girebilir. Dolayısıyla bir ağlar, internet ve bazı özgün iletişim sabah kalktığımızda bambaşka bir dünya protokollerinden oluşan nesnelerin internetinde bir araya gelerek etkileşecek. görmeyeceğiz, ilk işaretlerini görmekte olduğumuz bu değişim yavaş yavaş Nesnelerin internetinde yer alan tüm gerçekleşecek. Her sektör eşit derecede bu üretim araçlarının yanısıra enerji ve ve hızda etkilenmeyecek olsa da üreticiler, ulaştırma altyapıları, karar sistemleri, tüketiciler, çalışanlar ve hükümetler sosyal ağlar, ürünler ve elbette insanlar yapısal bir değişiklikle karşı karşıya birbiriyle iletişim halinde olacak. Akıllı kalacak. fabrikalar, akıllı ürünler, gelişmiş malzemeler, eklemeli üretim, robotik, Teknolojik gelişmelerin ekonomik yapı büyük veri, bulut bilişim ve analitik üzerindeki etkilerini kısa kısa inceleyerek yazılımlar da yeni sanayi devriminin diğer beklentiler doğrultusunda çizilen genel önemli kavramları arasında yer alıyor. resmi görmek mümkün. Siber fiziksel sistemlerin nesnelerin interneti üzerinden Her ne kadar devrim olarak anılsa da iletişimi, değer zincirinin tüm aşamalarını söz konusu teknolojik gelişmeler aslında evrimsel nitelikte. Bu gelişmeler aniden ve kapsayıp onu bütünleştirerek iş yapma kökten bir şekilde değil de örneğin mevcut biçimlerini değiştireceğinden, değer TEMMUZ 2016 yaratma süreçleri uygun bir başlangıç noktası olabilir. üreticilerin modüler eklemeleriyle sunulan hizmet ve deneyimin zenginleştirilebildiği bu ürünler, tekil nesneler olmaktan çıkarak bir ekosistemin merkezi haline gelebilecek. Öncelikle, üretimde ağ merkezli bir yaklaşımın geleceğin ekonomisine uyum sağlamak açısından önemli olduğunu belirtmek gerekli. Gelişmeler, Diğer yandan, paylaşım doğrusal üretim süreci ekonomisi kapsamında atıl mal yaklaşımının yerini akıllı ve esnek ve hizmetlerin paylaşılmasına ağ yaklaşımlarına bırakmasına ve böylece fayda sağlama Kitlesel fonlama gibi alternatif yöntemler, yeni sanayi devrimini hazırlayan yol açacak. Bu ağlar, parçalardan potansiyeline erişilmesine teknolojik gelişmelerin etkisiyle birleşerek piyasaya giriş engellerini ürünlere işletmeleri ve değer dönük girişimler de tüketiciler azaltacak. zincirlerini birbirine bağlayacak. açısından sahip olmaktan ihtiyaç sayısal üretim bilgisinin coğrafi olarak Öyle ki, değer zinciri tanımı duyulduğunda erişebilmeye doğru dağınık üretim birimleriyle paylaşılması yerini yavaş yavaş ‘değer ağı’ kavramına yönelişin bir tezahürü. Ortaklaşa tüketim söz konusu. Özellikle eklemeli üretim bırakabilecek. Değer ağında insanlar ve yaygınlaşırken kimse bir ürünün doğrudan yöntemi, geleceğin fabrikasını tüketiciye sistemler arasında son kullanıcıların da sahibi olmayabilecek. dâhil olduğu yoğun bir iletişim söz konusu coğrafi olarak yaklaştıracak. Üretimin yaygınlaşmasıyla evde, ofiste ya da olacak. Veriler sayıllaşarak değer ağının Yeni sanayi devriminin gözle görülür sahada küçük miktarlı ve kişiselleştirilmiş özelliklerinden birisi de ürünlerin tamamında paylaşılacak. üretim söz konusu olabilecek. ‘Fabrikasız kişiselleştirilmesi olacak. Kitlesel Hem girdiler ve hem de çıktılar açısından, üreticiler’, ürün bilgisini oluşturup imalatı üretimden aşina olduğumuz özelleştirme başkalarına bırakacak. nesnelerin değer zincirleri ve ürün (customization) kavramı, kişiselleştirme yaşam döngüleri boyunca akıllanması ve (personalization) kavramına kıyasla Üretim yaygınlaştıkça ‘yaparak öğrenme’ bağımsızlaşması, üretimi merkeziyetçi yüzeysel kalıyor. Kişiselleştirmenin çarpıcı de kolaylaşacak ve bu yolla elde edilen bir faaliyet olmaktan çıkaracak. Yeni bir örneği, ‘biyo-baskı’. Günümüzde üç örtük bilgi yaygınlaşacak. Piyasaya sanayi devriminde yaşanan gelişmeler, boyutlu yazıcılarla, şekli ve ölçüleri lazer coğrafi olarak daha dağınık fakat birbirine girişte ilk yatırım maliyetlerinin düşmesi taramayla alınan, dolayısıyla kişiye tam ve küçük hacimli üretimlerle kâr elde daha bağlı bir üretim yapısını ortaya olarak uyan protezlerin, organik malzeme çıkaracak. Bazı sektörlerde merkezi büyük edilebilmesi olanakları piyasalardaki kullanılarak üretilmesinde son aşamalara yoğunlaşma oranlarını düşürecek. ölçekli üretim sürecek ancak ürünün gelindi. Örneğin kolajen ve canlı hücrelerin Finansmana erişimde kitlesel fonlama gibi kullanımıyla protez kulak üretimi klinik tedarik zincirine doğrudan bağlı olduğu alternatif yöntemler de yaygınlaşarak bu bu yapının içinde dahi bazı ürünlerde test aşamasında. Diğer yandan eklemeli sürece katkı sağlayacak. yerel hatta mobil üretim birimleri söz üretim, geleneksel sektörlerdeki konusu olabilecek. Geleneksel imalat üretimi de dönüştürmeye aday. Örneğin, Tüketiciler ise kaliteli ürünler talep ettiği yaklaşımında ham madde ve ara eklemeli üretim prensipleri endüstriyel kadar, ürünle ulaşılan deneyim ya da malzemeler fabrikada bir araya getirilir, dikiş makinalarına uygulanarak, kişiye hizmetlere de yönelmekte. Bu bağlamda tek tip ürünler belli yöntemlerle üretilir özel, dikişsiz, firesiz ve görece ucuz ürünün fiziksel olarak beklentileri ve müşterilere dağıtılır. Beklenti ise bir ceket üretildi ve satışa da sunuldu. karşılamasının ötesinde beraberinde ham maddelerin, ara malzemelerin ve Bu yeni üretim yapısında, açık tasarım getirdiği hizmetleri de kapsayan daha üretim yöntemlerinin dağınık olması ve inovasyon süreçleriyle tüketicinin geniş bir bağlamın merkezinde olması ve ürünün son müşterinin yakınında tasarım sürecine dâhil olması, ürünün önem kazanacak. Akıllı telefonlar ve üretilmesi yönünde. Somut tedarik sadece dışsal olarak ve genel tüketici uygulamalar buna güzel bir örnek. zincirinin mümkün olduğu ölçüde sayısal kitlesinden daha küçük gruplar için Dolayısıyla akıllı ürünler, sahip olunan bilgiyle yer değiştirdiği bu yaklaşımda, özelleştirilmesinin ötesinde, içeriği ve fiziksel nesneler olmaktan çıkıp giderek örneğin, bir sandalye üretmek için işlevleriyle her bir birey için ayrı ayrı daha yoğun bir şekilde hizmetlere ve kereste tedarik ederek bunu merkezi bir kişiselleştirilmesini mümkün kılacak. deneyimlere erişilen platformlar haline fabrikada sandalyeye dönüştürüp sonra Kişiselleştirmenin özelleştirmeden geliyor. Dahası, birbirinden bağımsız bitmiş ürünü dağıtmaktansa sandalyenin önemli bir farkı da, üretimde esnekliğin 27 TEMMUZ 2016 MAKALE YENİ BİR SANAYİ DEVRİMİNİN EŞİĞİNDE artmasıyla kişiselleştirmenin ek bir maliyet gerektirmeyecek olması. Tüketiciler, kişiselleştirme yönündeki artan eğilimlerinin yanısıra tükettikleri ürünlerin üretim ya da en azından tasarım aşamasında yer almak da istemekte. Hatta kişiselleştirmenin sınırı, teknolojik imkânlarla değil, müşterilerin tasarıma ne kadar katılmak istediklerine göre belirlenecek. Temelde bu olgu tüketicilerin pasif alıcılar kimliğinden sıyrılıp aktif katılımcılar kimliğine yöneldikleri anlamına geliyor. Tüketiciler, kendilerine yönelik pazarlama faaliyetlerini aşarak, tükettikleri ürünlerle daha doğrudan bir ilişki geliştirmek istiyor. Yaratıcı tasarım süreçleri de merkezi olmaktan çıkarak kitlesel bir iş birliğiyle kotarılmaya başlanırken ürünler de sürekli evrim geçiren bir karaktere kavuşacak. Dolayısıyla ‘tüketici’ ve ‘üretici’ tanımları arasındaki sınır belirsizleşecek. Kendin yap kültürünün teknolojiyle ivme kazandığı ve iş birliği, paylaşım ve yetenek gibi kavramların ön plana çıktığı “Maker Hareketi”, bu eğilimin günümüzdeki bir göstergesi. Yeni teknolojiler, tasarımdan üretime geçen süreyi kısaltacağından ürünler çok daha hızlı bir şekilde piyasaya çıkarılabilecek. Diğer yandan esneklik artacak. Yeni sanayi devrimini hazırlayan teknolojik gelişmeler, üretim araçlarının çeşitli ürünleri üretebilecek şekilde otomatik olarak ayarlanabilmesini de sağlayacak. Nesnelerin internetiyle birbirine bağlı siber fiziksel sistemler, kendilerine ulaşan veri doğrultusunda farklı ürünler üretebilecek. Bu şekilde talepteki hızlı değişime ayak uydurulmasını sağlayabilecek özelleştirilmiş ürünler etkin ve kârlı şekilde üretilecek. Yine, hızlı ürün değişiklikleriyle aynı ürünün geniş bir dizi sürümü verimli bir biçimde üretilebilecek. Bu üretim, kolaylıkla çok küçük miktarlarda (hatta tek bir ürün ölçeğinde) yapılabilecek. Üreticiler açısından bakıldığında pazarın çok sayıda nişe bölünmesi yeni fırsatları da beraberinde getirecek. 28 Siber fiziksel sistemlerin üretimin her aşamasında büyük miktarda ve çok çeşitli veri toplayacak olması, analiz yazılımları yardımıyla önlemlerin gerçek zamanlı alınabilmesini sağlarken ürün kalitesinde de önemli ölçüde bir artış sağlayacak. Bu şekilde iyileşen kalite kontrolü, hataları sıfıra yaklaştıracak. Özellikle de akıllı makinelerin belirli bir durumu kavrayabilmesi tamamen yeni bir kalite seviyesine ulaşabilmesinin de önünü açacak. Çok sayıda Teknolojik gelişmeler, ürünlerin sadece dış görünüşüyle bağımsız üretim aracının etkileşimi değil aynı zamanda içeriğiyle de ek bir maliyet olmaksızın bir üretim tesisinde daha önce kişiselleştirilebilmesini sağlayacak. planlanmamış çözümleri ortaya çıkaracabilecek. Bu etkileşim, analiz edebilmesi, tüm bunların bütünün parçaların toplamından daha yanında genel performans ölçümünün fazla etmesi yönünde etki gösterecek. isabetini de artıracak. Sistemin nasıl Eğer bir donanım hasar görür veya bir geliştirilebileceğine ilişkin daha parça çalışmayı tamamen bırakırsa, doğru kararların daha hızlı bir şekilde kalan çalışan donanım bir arada çalışarak alınabilmesi etkinliğin ve etkililiğin bir tür kendi kendini iyileştiren süreç artırılmasında önemli rol oynayacak. oluşturabilecek. Bu süreç hasarı belirleyip kapsamını tahmin ederek, geçerli üretim İşletmeler açısından dikey entegrasyonun görevi için alternatif çözümler bulacak ve yanısıra değer ağları üzerinde yatay ilgili bakım veya onarım işini başlatmak entegrasyon önem kazanacak. Akıllı üzere gereken bildirimleri yapacak. Bu fabrikalar, entegrasyon ve iş birliği noktada ise her zamanki eğitimli personel için bir temel oluşturacak. Tasarım, devreye girecek. imalat, dağıtım ve tüketim aşamaları bulut bilişimle etkileşim halinde olacak. Kalite kontrolündeki gelişmeyle hatalı Herkesin kendi işine odaklandığı, üretimin önüne geçilmesinin yanında akıllı işletmelerin birbirilerinin hamlelerine fabrikaların enerji tasarrufunda daha karşı pozisyon alarak rekabet içinde önce erişilemeyen noktalara erişilmesini çalıştığı dönemler de geride kalacağa sağlaması, kaynak verimliliğini de benziyor. Yeni sanayi devrimi işletmeleri artıracak. Ham madde ve malzeme değer ağlarında giderek artan şekilde miktarlarının, üretim hatlarının ve bir araya getirecek. İşletmeler iletişim makinelerin en doğru optimizasyonuyla içinde birbirlerinin işlerine aktif şekilde kaynak verimliliği potansiyeline katılır hale gelecekler. Sadece kendi yaklaşacak. Daha geniş bir bakış açısıyla yaptıkları işle sağladıklarına değil, parçası üretimin dağınık hale gelmesi atıl oldukları ağda yaratılan toplam değere kapasitenin önüne geçecek. Eklemeli önem vermeleri gerekecek. Tüm ağda üretimde geleneksel üretimdeki kayıpların olup bitenler hakkında kesintisiz veri akışı söz konusu olmaması kaynak verimliliğine üretimi de kapsayarak işletmelerin bunu katkı sağlayan bir diğer unsur olacak. yapmalarını mümkün kılacak. Böylece değer ağının tamamı tek bir varlık gibi Siber fiziksel sistemlerin ihtiyaç hareket ederek bu şekilde rekabet edecek. duyulan tüm veriyi anında derleyerek TEMMUZ 2016 Robotik alanındaki gelişmeler, robotların insanlarla bir arada çalışmasına elverecek şekilde ilerliyor. Robotlar çevrelerini daha iyi algılayıp yanıt verebilir hale geliyorlar. Fiziksel olarak daha çevik, esnek ve uyumlu robotların tasarımında insan vücudu örnek alınıyor. Nesnelerin interneti üzerinden iletişim halinde olan yeni nesil robotlarda ayrıca önden programlama ihtiyacı azalıyor, robotlar talimatlara uzaktan erişebiliyor. Daha çeşitli işler için kullanılabilir hale gelen robotlar özellikle tekrara dayalı, rutin ya da tehlikeli işlere aday. Dünya çapında satılan endüstriyel robot sayısında son yıllarda istikrarlı bir artış eğilimi var. Önümüzdeki yıllarda da gelişmelerin etkisiyle robot satışlarında iki haneli yıllık artış oranları bekleniyor. Robotların niteliği artarken fiyatı ucuzladığından, bunun gerçekçi bir beklenti olduğu söylenebilir. İnsanlar için güvenlik sakıncası oluşturmayan yeni nesil akıllı ve hafif robotların rutin veya tehlikeli işleri devralmasıyla insanların daha karmaşık işleri ve bu arada robotların kontrolünü ve yönetimini üstlenmesi bekleniyor. Çalışanlar açısından bakıldığında, daha nitelikli işlere doğru bir yönelimin ortaya çıkması kaçınılmaz görünüyor. Gelişmelere uyum sağlayabilen, yeterlilikleriyle değil, yetenekleri ve yaratıcılığıyla ön plana çıkan bir çalışan profili öngörülüyor. Sonuçta, yeni sanayi devriminin getirdiği üretim yapısında verimlilik, kalite, hız, esneklik, iletişim ve iş birliği artacak. Buna bağlı olarak değer zincirlerinin yapısı değişecek, mevcut ürünlerin doğası değişirken yeni ürünler ortaya çıkacak, piyasaya giriş kolaylaşırken yeni iş modelleri ortaya çıkacak, bazı işler ortadan kalkarken, yeni yetenekler ve yeni iş tanımları doğacak. Merkezi ve büyük ölçekli üretim sürecek olsa da coğrafi olarak dağınık, küçük ölçekli ve ‘çevik’ yerel üreticiler piyasalara girecek. Büyük ölçekli üretim yapan firmalar giderek artan şekilde tek bir alana yoğunlaşıp değer zincirinin geri kalan kısmını bu yeni üretim yapısının oluşturduğu karmaşık ekosisteme devretmeye yönelecek. Belli sektörlerde pazara yakınlık bir avantaj olmaktan çıkacak. Üreticilikle tüketicilik arasındaki sınır da belirsizleşecek. Üreticiler artan kişiselleştirme taleplerinin baskısıyla tüketicileri üretim ya da en azından tasarım aşamasına giderek daha yoğun şekilde katacaklar. Tasarımdan üretime, üretimden pazara geçirilen zamanın giderek kısalması gerekecek. Siparişe özel üretim artacağından stok tutmak eskide kalacak. Üreticilerle tüketiciler arasında yer alarak stok ve satış işlevlerini üstlenen aracılara ihtiyaç giderek azalacak. İnsanlar tarafından yerine getirilen rutin işlerin giderek daha yoğun bir şekilde robotlara devredilmesiyle bu türden işler ortadan kalkacak. Ucuz iş gücü bir avantaj olmaktan çıkarken, daha yetenekli ve daha nitelikli çalışanlara duyulan ihtiyaç artacak. Ürünler, giderek sahip olunan fiziksel nesneler olmaktan çıkıp hizmetlere ve deneyimlere erişim sağlayan platformlar olacak. Ürünler akıllı, ağa bağlı, tüketicilerle beraber tasarlanmış ve maldan çok hizmet niteliği ağır basan bir hale geldikçe artık basitçe üretip satmak yeterli olmayacak, değer yaratma anlayışı da buna bağlı olarak değişecek. Geleneksel değer yaratma yöntemleri birçok sektörde geçersiz olacak. Hükümetlerin politikalarını bu gelişmelere uygun olarak sivil toplum kuruluşları, akademi ve iş dünyası ile sürekli bir iş birliği içerisinde tasarlaması gerekiyor. Özellikle gelişmekte olan ülkeler, mevcut avantajlarını hızla gözden geçirmeli ve yeni stratejiler oluşturmalı. Fakat bundan da önemlisi teknolojik gelişmelerin herkes için daha iyi bir dünya yaratabilmesi için gerekenlerin birlikte tespit edilerek hayata geçirilmesi. Bunun için daha çok bilgi birikimine, uzmanlığa, yaratıcılığa, yenilikçiliğe, esnekliğe, iş birliğine ve hepsinden önemlisi insan odaklı bir yaklaşıma ihtiyaç var. Gelecek Ay: Türkiye Perspektifinden Yeni Sanayi Devrimi Tablo 1. Teknolojik Gelişmelerin Ekonomik Aktörler ve Süreçler Üzerinde Beklenen Etkileri Durum Beklenti Değer Yaratımı Doğrusal, ‘Değer Zinciri’ Üç Boyutlu, ‘Değer Ağı’ Üretim Merkezi, Kitlesel, Fabrikada Daha Dağınık, Küçük Partiler Halinde Neredeyse Her Yerde Tüketim Ürüne Sahip Olmak Deneyime Erişmek Tüketici Pasif Alıcı Aktif Katılımcı Üretici Rekabet İşbirliği, Üst Düzey Yatay ve Dikey Entegrasyon, Çalışan Yeterlilik Yetenek, Uyum, Yaratıcılık Ürün Nesne, Özelleştirilmiş Platform, Kişiselleştirilmiş, ‘Akıllı’, ‘Ağa Bağlı’ Verimlilik, Hız, Esneklik, Kalite Sınırlı Düzeyde Artış Potansiyele Yakın Düzeyde Artış 29 TEMMUZ 2016 VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ 2016/1 ÜÇ AYLIK ULUSAL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ 2016 YILI BİRİNCİ DÖNEMİ AÇIKLANDI Dr. Dursun BALKAN - Nazlı SAYLAM BÖLÜKBAŞ - Dr. Yücel ÖZKARA Sanayi ve Teknoloji Uzmanları (Verimlilik Genel Müdürlüğü) İmalat sanayi genelinde, çalışan kişi başına üretim endeksi, 2016 yılı I. döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre (2015 yılı I. dönemine göre) %6,40 artmıştır. Çalışan kişi başına üretim endeksi, bir önceki döneme göre ise (2015 yılı IV. dönemine göre) ise %7,23 azalmıştır. Bir önceki yılın aynı dönemine göre çalışan kişi başına üretim endeksinde imalat sanayini oluşturan 24 bölümden 20’sinde artış görülmüş, en büyük artış “Makine ve ekipmanların kurulumu ve onarım” bölümünde gerçekleşmiştir. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü tarafından Resmi İstatistik Programı kapsamında hesaplanan Üç Aylık Verimlilik İstatistiklerinin, Ulusal Veri Yayımlama Takvimine göre 1 Temmuz 2016 tarihinde yayımlanması planlanan 2016 Yılı Birinci Dönemi, veri derleme ve hesaplama süreçlerinin planlanandan daha erken bitirilmesinden dolayı 17 Haziran 2016 Cuma günü kamuoyuyla paylaşılmıştır. EFİS Rev. 2 (Avrupa Birliğinde Ekonomik Faaliyetlerin İstatistikî Sınıflandırılması-NACE Rev. 2)’ye göre sanayinin “B-Madencilik Taşocakçılığı”, “C-İmalat Sanayi” ve “D-Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı” kısımları, Üç Aylık Ulusal Verimlilik İstatistikleri’nin kapsamını oluşturmaktadır. Ana Sanayi Grupları Sınıflaması (MIGs) çerçevesine uygun şekilde beş ana sanayi grubunda da verimlilik istatistikleri hesaplanmıştır. Şekil 1. İmalat Sanayinde Üç Aylık Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi ve Çalışılan Saat Başına Üretim Endeksi 30 TEMMUZ 2016 İmalat sanayi çalışan kişi başına üretim endeksinin ve çalışılan saat başına üretim endeksinin aldığı değerler Şekil 1’de görülmektedir. 2010=100 baz yıllı olarak hesaplanan çalışan kişi başına üretim endeksi, 2016 yılı I. döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre (2015 yılı I. dönemine göre) %6,40 artarak 98,21 değerinden 104,49 değerine ulaşmıştır. Çalışan kişi başına üretim endeksi, bir önceki döneme göre ise (2015 yılı IV. dönemine göre) ise %7,23 azalmıştır. Çalışılan saat başına üretim endeksi 2016 yılı I. döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre %5,97 artarak 108,40 değerini almıştır. Çalışılan saat başına üretim endeksinde, bir önceki döneme göre ise %6,50 oranında azalış gözlenmiştir. Zaman serilerinin izlediği seyir incelenirken dönemlik değişimlerden ziyade yıllık değişimlerin izlenmesi daha sağlıklı sonuçlar verecektir. Bunun nedeni dönemlik değişimlerin belli bir bölümünün mevsimsel etkiler içermesidir. Buna ilaveten, üç aylık verimlilik istatistikleri çeyreklik dönemlerle yayımlandığı için yıllık eğilimleri görebilmek amacıyla seride mevsimsel düzeltme yapılmış ve Şekil 2’de imalat sanayi çalışan kişi başına üretim endeksi ile bu endeksin mevsimsel etkilerden arındırılmış serisinin grafiği, 2016 yılı birinci döneminde aldıkları değerler ile bir arada gösterilmiştir. Şekil 2. İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi ve Mevsimsel Etkilerden Arındırılmış Endeks Çalışan kişi başına üretim endeksi değişimleri, Şekil 2’de görüldüğü üzere mevsimsel etkilerden arındırılmış seriler kullanılarak incelendiğinde iş gücü verimliliği üzerinde özellikle önceki döneme göre yapılan değerlendirmeler daha anlamlı olacaktır. İmalat sanayi için mevsimsel etkilerden arındırılmış verimlilik serisinin de bir önceki döneme göre azaldığı gözlenmektedir. İmalat sanayinde çalışan kişi başına üretim endeksi bir önceki döneme göre %7,23 oranında azalırken, mevsimsel etkilerden arındırılmış çalışan kişi başına üretim endeksi bir önceki döneme göre %0,04 oranında azalmıştır. Bu rakamlar mevsimsel etkiler barındıran orijinal verimlilik endeksi serisinin bir önceki döneme göre değişiminin negatif yönde olduğunu; mevsimsel etkiler göz önüne alınıp bu etkiler giderildiğinde ise çalışan kişi başına üretim endeksinin fark edilir derecede arttığını ve negatif yönlü olmakla birlikte azalışın sıfıra yakın olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla mevsimsel etkilerden arındırılmış serileri incelemek, değerlendirmelerde daha gerçekçi sonuçlara ve yorumlara ulaşılmasını sağlayacaktır. 31 TEMMUZ 2016 VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ 2016/1 Şekil 3. İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Değişimlerinin Yapısı Ülkemiz ekonomisinde gerek sanayi genelinde, gerekse imalat sanayinde, iş gücü verimliliğinin belirleyicisinin 2009 yılı ile 2010 yılının ilk yarısında yatay seyreden ve 2010 yılının ikinci yarısından itibaren artış eğiliminde olan istihdam düzeyine bağlı olmakla birlikte, esas olarak üretim endeksi olduğu görülmektedir. Şekil 3’te görüldüğü üzere imalat sanayinde istihdam endeksi, 2010 yılı birinci çeyreğinden itibaren son 25 çeyrekte incelendiğinde, dönem başına 32 ortalama %0,91 ile düzenli olarak artmaktadır. Bahsi geçen son 25 çeyrekte üretim endeksi ve iş gücü verimliliğinin çeyreklik ortalama büyümeleri ise sırasıyla %1,37 ve %0,45 olarak gerçekleşmiştir. 2005 yılından itibaren imalat sanayinde istihdam ve üretim düzeyine bakıldığında; son dönemlerde artış eğiliminde oldukları görülmektedir. 2016 yılı birinci döneminde istihdam endeksi 119,21 ve üretim endeksi ise 124,44 değerini almıştır. Şekil 3 incelendiğinde imalat sanayinde iş gücü verimliliği seviyesinin ana belirleyicisi geçmişe göre istikrarlı biçimde artmakta olan istihdam endeksinden ziyade istihdam seviyesine nazaran daha değişken şekilde artan üretim endeksi olmuştur. Bu durum mevsimsel etkilerden arındırılmış çalışan kişi başına üretim endeksinde de gözlenmektedir (Bkz. Şekil 2). TEMMUZ 2016 Şekil 4. Bir Önceki Döneme Göre Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksinde Değişimler (Mevsimsel Etkilerden Arındırılmış ve Orijinal Seriler) Şekil 4’te toplam sanayi, madencilik, imalat sanayi ile elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı kısımları için bir önceki döneme göre çalışan kişi başına üretim endeksi değişimleri, orijinal seri ve mevsimsel etkilerden arındırılmış seriler olarak gösterilmektedir. Şekil incelendiğinde özellikle imalat sanayi ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı kısımlarında orijinal serilerin dönemden döneme değişimlerinde büyük dalgalanmalar gösterdiği, buna karşın mevsimsel etkilerin ortadan kaldırıldığı serilerdeki dönemsel değişimlerin nispeten daha küçük olduğu görülmektedir. İmalat sanayi ve madencilik kısımlarının mevsimsel etkilerden arındırılmış serileri değerlendirildiğinde, mevsimsellik dışındaki faktörlerin de verimlilik üzerinde dalgalanma yarattığı göze çarpmaktadır. İmalat sanayi ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı kısımlarındaki değişimlerin orijinal seride değişken seyretmesine karşın, mevsimsel etkilerden arındırılmış seride pozitif yönlü olduğu söylenebilir. Toplam sanayinin ise kendisini oluşturan kısımlardan, beklendiği üzere en çok imalat sanayi ile benzer karakterde bir değişim arz ettiği gözlenmektedir. 33 MAYIS 2016 TEMMUZ 2016 VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ 2016/1 2005 yılı birinci dönemi ile 2016 birinci dönemi arası yıllık ortalama verimlilik büyümeleri, imalat sanayini oluşturan 24 bölüm için incelendiğinde, “İçeceklerin imalatı” ve Tekstil ürünlerinin imalatı” bölümlerinin verimliliğinin düşme eğiliminde olduğu, bu bölüm dışında kalan 22 bölümün verimliliklerinin ise artma eğiliminde olduğu görülmüştür. En yüksek verimlilik büyümesinin yıllık ortalama %11,3 ile “Temel eczacılık ürünlerinin ve eczacılığa ilişkin malzemelerin imalatı” bölümünde olduğu görülmüştür. Şekil 5 ve Tablo 1’de verilen büyüme oranları verimlilik serilerinin başlangıcı olan 2005 yılı birinci dönemi ile en son yayımlanan dönemi kapsamaktadır. Bu nedenle her yeni hesaplama döneminde yeni büyüme oranları elde edildiğinden sıralama ve büyüme oranları dönemden döneme değişebilmektedir. Yılın tümüne ait bilgi veren oranlar, ilgili yılın dördüncü dönemi ile birlikte hesaplanabilen yıl ortalaması değerleri ile ortaya çıkacaktır. Şekil 5. İmalat Sanayini Oluşturan 24 Bölüme Ait Yıllık Ortalama Verimlilik Büyümeleri (2005 I – 2016 I) Tablo 1. 2005-I ile 2016-I Dönemi Yıllık Ortalama Verimlilik Büyümeleri (% değişimler) Toplam Sanayi Sanayinin Kısımları Ana Sanayi Grupları (MIGs) 34 2,84 Madencilik 1,82 İmalat 2,78 Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı 8,43 Ara Malları 1,74 Dayanıklı Tüketim Malları 3,28 Dayanıksız Tüketim Malları 3,70 Enerji 4,98 Sermaye Malları 2,91 Tablo 1’de toplam sanayi, sanayinin kısımları ve ana sanayi grupları için hesaplanan çalışan kişi başına üretim endeksinin 2005 yılı birinci dönemi ile 2016 yılı birinci dönemleri arası yıllık ortalama büyüme oranları verilmiştir. Sanayi kısımları içerisinde “Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı”nın yüzde 8,43 ile en yüksek yıllık ortalama verimlilik büyümesine sahip olduğu; en düşük yıllık ortalama verimlilik büyümesinin ise yüzde 1,82 ile “Madencilik”te olduğu gözlenmiştir. Ana Sanayi Grupları incelendiğinde ise en yüksek verimlilik artışının yıllık ortalama yüzde 4,98 ile “Enerji”de olduğu görülmektedir. Enerji ana sanayi grubuna ilişkin 2010=100 temel yıllı çalışan kişi başına üretim endeksi son dönemde 131,51 değerine ulaşmıştır. Şekil 6’da Ana Sanayi Gruplarına ait çalışan kişi başına üretim endeksi serilerinin trendleri gösterilmektedir. Bu noktada kullanılan trend kavramı orijinal seriden MAYIS 2016 TEMMUZ Şekil 6. Ana Sanayi Grupları (MIGs) Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Trend Serileri mevsimsel ve diğer etkilerin çıkarılmasıyla elde edilen uzun dönemli eğilimi ifade etmektedir. 2008 yılı son dönemleri ile 2009 yılının ilk dönemlerinde küresel düzeyde etkisi görülen krizde ana sanayi gruplarının trend değişimlerine bakıldığında ara malı ve sermaye malı üretiminde iş gücü verimliliğinin durgunluktan oldukça etkilendiği, bazı grupların ise hemen hemen etkilenmediği görülmektedir. Dayanıklı Tüketim Malı Üretimi ile Dayanıksız Tüketim Malı Üretimi iş gücü verimliliklerinin uzun dönem eğilimleri, küresel kriz dönemi de dâhil olmak üzere istikrarlı bir şekilde artmıştır. Kömür ve linyit çıkartılması, ham petrol ve doğal gaz çıkarımı, kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme sistemi üretim ve dağıtımı, suyun toplanması, arıtılması ve dağıtılması faaliyetlerinden oluşan Enerji ana sanayi grubunda ise belirgin ve istikrarlı bir biçimde artan verimlilik trendi 2012 yılından itibaren azalma eğilimine girmekle beraber 2013 yılıyla birlikte yakaladığı istikrarlı artış trendini sürdürmektedir. Ara Malı üretimi iş gücü verimliliğinin ise 2014 yılı ilk döneminden itibaren başlayan azalma trendi 2015 yılı ikinci döneminden itibaren artış trendine dönmüştür. Şekil 6’da yer alan verilerle değerlendirildiğinde 2005 yılı birinci dönemi ile 2016 yılı birinci dönemi arasında; dayanıklı tüketim malı üretimi ve dayanıksız tüketim malı üretimine ait iş gücü verimliliği yıllık ortalama trend büyümeleri sırasıyla %3,32 ve %2,98 olarak gerçekleşmiştir. Enerji ana sanayi grubunda ise iş gücü verimliliği trendinin yıllık ortalama büyüme oranı %4,98’dir. Küresel kriz döneminden etkilenen Ara Malları Üretimi ile Sermaye Malı Üretimi sanayi gruplarının verimlilik trendlerine bakıldığında ise dalgalı bir yapıda oldukları görülmektedir. Ara Malları üretiminde iş gücü verimliliğinin trendi, 2014 yılında başlayan azalma 2015 yılı ikinci döneminden itibaren artışa geçmekle birlikte 2016 yılı birinci döneminde de bu artışı korumuştur. Diğer ana sanayi gruplarında son dönemlere bakıldığında nispeten istikrarlı bir trend yakalanmış olsa da Sermaye Malı üretiminde iş gücü verimliliği trendi dalgalı yapısını muhafaza etmektedir. 35 MAYIS 2016 TEMMUZ 2016 RAPOR ÖZETİ OECD 2016 VERİMLİLİK GÖSTERGELERİ İNCELEMESİ Dr. Sinan BORLUK / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) Verimlilik artışları, uzun dönem iktisadi büyümenin ve yaşam standartlarındaki artışın temel nedenidir. Ancak son dönemde pek çok gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde verimlilik artış hızı yavaşlamaktadır. Düşük yatırım hızları, gelir ve refah dağılımındaki adaletsizliklerin artmasıyla birlikte, bu durumun, pek çok ekonomide yapısal bazı sorunlara yol açması beklenebilir. Verimlilik artışlarını desteklemek ve yeni yükselen teknolojiler yaratmak ve bu teknolojilerden sonuna kadar faydalanmak, insan sermayesine yatırım yapmak ve özellikle genç ve dinamik işletmeler aracılığıyla inovasyonu desteklemek yoluyla verimlilikten elde edilen kazanımları paylaşmak bugün büyüme ve eşitsizliklerle mücadele açısından hiç olmadığı kadar büyük bir önem arz etmektedir. Verimlilik ölçümü zor bir alandır. İş gücü ve sermaye gibi faktörlerin üretimlerinin ölçülmesi kadar çıktının tahmin edilmesi de zordur. Ölçüm ve kıyaslamada ortaya çıkan zorluklar ve eksiklikler, bu rapor kapsamında ortaya koyulan bulguların temel nedeni değildir. Bu çalışma sonucunda elde edilen temel bulgular şu şekilde özetlenebilir: Uzun Dönem Eğilimler: • Verimlilik artış oranları pek çok ülke için kriz öncesi seviyelerin oldukça altındadır. Ancak verimlilik artış hızındaki azalmaların kriz öncesinde başladığına dair önemli bulgular mevcuttur. Kanada, Şekil 1. G7 Ekonomileri İş gücü Verimliliği Büyüme Oranı ve Eğilimi Kaynak: OECD Productivity Statistics (database), Şubat 2016 36 TEMMUZ MAYIS 2016 Birleşik Devletler (A.B.D.) ve Birleşik Krallık’ta yavaşlama eğiliminin 2000’li yılların başında başladığı, Fransa, Almanya, İtalya ve Japonya’da ise çok daha erken 1970’lerde yavaşlama eğiliminin başladığı görülmektedir (Şekil 1). Yapılan analizler uzun dönemde, gelişmiş ülkeler için, eğilim böyle sürerse, iş gücü verimliliği artışı ile birlikte ekonomik büyümenin durma noktasına geleceğini ortaya koymaktadır. • Son 15 yılda ülkelerarası kişi başı GSYİH artışlarındaki farkın genel olarak iş gücü verimliliği artışlarındaki farktan kaynaklandığı sonucuna ulaşılabilir. Ancak Şekil 2’den de görüleceği üzere, kriz sonrası tablo daha karmaşıktır. Kriz sonrası, krizin daha sert etkilediği ülkelerde kayıplar telafi edilememiş, istihdam başına çalışılan saat miktarı düşmüştür. • İş gücü verimliliğindeki artışlar büyük oranda toplam faktör verimliliğindeki (TFV) artışları ve sermaye girişlerini yansıtmaktadır. Son döneme ait ampirik bulgular, iş gücü verimliliğindeki azalmanın en azından bir bölümünün TFV azalıştan ve ekonomik döngüden kaynaklandığını göstermekte ise de uzun dönem eğilimler, verimlilik azalışlarının çok önceden başladığını göstermektedir. Ülkelerarası GSYİH büyüme oranları arasındaki farklar kriz sonrasında tümüyle krizin iş gücü verimliliğine etkileri temelinde farklılaşmıştır. Başta çalışılan saat başına GSYİH ve kişi başına çalışılan saat değişkenleri krizden etkilenmiştir. Bu durum kişi başı GSYİH büyüme oranlarındaki farklılaşmanın temelini oluşturmaktadır. Şekil 3’te bu duruma ilişkin göstergeler sunulmuştur. • İş aleminin dinamizmindeki yavaşlama da kriz sonrası verimlilik artışlarını etkilemiş gözükmektedir. Açılan/kapanan şirket verileri kriz sonrası toparlanmanın tam gerçekleşmediğini göstermektedir. • Genel olarak imalat sanayiindeki verimlilik artışları hizmet sektörünü geçmeye devam etmektedir. Hizmet sektörü içinde, her ülke için farklı bir anahtar alt sektördeki uzmanlaşma verimlilik artışlarının temel sürükleyicisi olmaktadır. Şekil 2. OECD Ülkeleri Kriz Öncesi ve Sonrası GSYİH Yıllık Ortalama Büyüme Hızı (%) Kaynak: OECD Productivity Statistics (database), Şubat 2016 37 MAYIS 2016 TEMMUZ 2016 RAPOR ÖZETİ Şekil 3. GSYİH Büyüme Oranına Katkı Yapan Etkenler 38 TEMMUZ MAYIS 2016 ve diğer üretim faktörlerinin katkısının artmasına neden olması beklenmektedir. OECD Compendium of Productivity Indicators 2016 Güncel Gelişmeler • Çoğu OECD ekonomisinde iş gücü verimliliğindeki artış kriz sonrası dönemde kriz öncesi döneme göre çok daha düşüktür. Bu düşüş sektörler arasında yaygın olmakla birlikte, bilgi ve iletişim ile finans ve sigorta sektörleri ile serbest meslek alanında düşüş çok daha belirgindir. • Pek çok yükselen ekonomideki kriz sonrası iş gücü verimliliği düşüşleri kısmen, sanayi/hizmet sektörü dönüşümleri ile tüketim odaklı yatırım eğilimleri ile açıklanabilir. OECD Compendium of Productivity Indicators 2016 • Pek çok ülkede keskin TFV düşüşleri uzun dönemde iş gücü verimliliğini olumsuz etkileme riskini taşımaktadır. • Pek çok ülkede, sermaye akımı, yatırımlardaki yavaş toparlanmadan dolayı yavaşlamıştır. Özellikle fiziksel sermaye yatırımları azalmıştır. Fikri mülkiyete yatırım hacmi her ne kadar krizlere daha dirençli olsa da, bu gösterge de kriz öncesi döneme göre düşmüş gözükmektedir. • Pek çok ülke düşen verimlilik düzeylerinin rekabetçi güçlerini azaltmaması için ücretler üzerinden telafi yoluna gitmişlerdir. Bu durum özellikle krizine en sert vurduğu, düşük iş gücü maliyetlerinin istihdam ve çıktıdaki azalışlarla birlikte hareket ettiği ülkeler için geçerlidir. • Çoğu ülkede KOBİ’ler ile büyük firmalar arasındaki iş gücü verimlilik farkı oldukça fazladır. Bu durum imalat ve hizmet sektöründe faaliyet gösteren mikro işletmeler için kısmen geçerlidir. • Küresel değer zincirlerine katılımlar uzmanlaşma ve verimlilik artışlarını beraberinde getirmektedir (özellikle Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri için). Ancak bu durum ülkeler arasında farklı düzeylerde gerçekleşmektedir. • Uluslararası rekabete daha az açık olan bazı sektörlerde, hizmet sektörü gibi, birim iş gücü maliyetleri imalat sanayi birim iş gücü maliyetlerini aşmıştır. Bu hizmetler, üretim için temel girdi olduğu durumlarda, uluslararası rekabet yeniden belirleyici olabilmektedir. • Son 20 yılda bilgi temelli sermayeye yatırım artmaktadır ve bu artış çoğunlukla fiziksel sermaye artışlarını aşmaktadır. Bilgi temelli sermayeye yatırımın yayılma etkisiyle, büyümeye, verimlilik artışlarına 39 TEMMUZ 2016 RAPOR ÖZETİ OECD TARAFINDAN HAZIRLANAN “KAYNAK VERİMLİLİĞİ POLİTİKA REHBERİ” RAPORU YAYIMLANDI Nevda ATALAY - Özlem DURMUŞ - Nilay DÖNMEZ - Belçim AYTEKİN KESKİN - Gonca ARAS Sanayi ve Teknoloji Uzmanları (Verimlilik Genel Müdürlüğü) Policy Guidance on Resource Efficiency Policy Guidance on Resource Efficiency 40 G7 liderlerinin, kaynak verimliliği konusunda politikaların geliştirilmesi talebine ilişkin rapor, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından 2016 yılında yayımlanmıştır. Günümüzde yeşil büyümeye ve kaynak verimliliğine dayalı bir ekonominin oluşturulması süreci, hem çevresel açıdan hem de kalkınma ve makroekonomi açısından zorlu bir görevdir. Bu noktadan hareketle, Temmuz 2015’te Almanya’da Schloss Elmau Deklerasyonunda G7 liderlerince belirtildiği üzere, kaynak verimliliğinin iyileştirilebilmesine ve 3R’nin (azaltım, yeniden kullanım ve geri dönüşüm) temel prensiplerinin uygulanmasına hizmet edecek politikaların oluşturulabilmesi hayati önem taşımaktadır. Kaynak verimliliğindeki artış, hem beşeri ekonomik faaliyetler için gerekli olan kaynak miktarının azaltılmasını sağlayarak konu ile ilgili çevresel etkileri hafifletmeye, hem de kaynak güvenliğini ve rekabet edebilirliğini geliştirmeye yardımcı olabilecektir. Schloss Elmau Zirvesi’nde G7 liderleri, sürdürülebilir malzeme yönetimi ve döngüsü yapan kurumların, Kobe 3R Eylem Planı ve bu konuda var olan diğer desteklerin yanı sıra, daha geniş kapsamlı stratejiler ile teşvik edilerek kaynak verimliliklerini artırabilmelerini sağlayacak iddialı bir eylem planının hazırlanması konusunda fikir birliğine varmışlardır. G7 ülkelerinin kaynak verimliliği politikaları konusunda bilgi paylaşımı platformunda etkileşimde TEMMUZ 2016 olmalarını sağlamak üzere, Temmuz ayındaki zirvede Kaynak Verimliliği Antlaşması’nın temelleri atılmış, Ekim 2015’te de Berlin’de söz konusu antlaşma deklare edilmiştir. Tüm bu taahhütlere ek olarak sırasıyla, Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) ve OECD tarafından hazırlanan iki rapordan ilki, kaynak verimliliği açısından en umut verici çözümleri ortaya koyarken, ikincisi de bu raporu tamamlayıcı nitelikte olan politika rehberidir. Kaynak verimliliği, ulusal politika kararlarının ilk ve en öncelikli sorunu olmasına rağmen, ülkeler arasında geniş kapsamlı faydalar, sadece ortak eylem ve eşgüdüm içerisinde yürütülen çabalar ile sağlanabilecektir. Bu bağlamda G7 önemli bir role sahiptir. Bahsi geçen raporda da kaynak verimliliği politikalarının oluşturulmasında göz önünde bulundurulması gereken temel eğilimler, bakış açıları ve temel prensipler tanımlanmaktadır. G7 ve diğer OECD ülkelerinde maddi kaynak kullanımı ekonomik büyümeden gitgide ayrışırken, kişi başı malzeme tüketimi dünya ortalamasının önemli ölçüde üzerinde seyretmiştir. Gelişmiş ülkelerde yaşanan bu ayrışma, dünyanın diğer ülkelerinde kaynak kullanımına olan talep artışının telafi edilmesinde yetersiz kalmıştır. Nüfus artışı ve ekonomik büyüme eğilimleri, küresel kaynak tüketiminin 2050 yılına kadar ikiye katlanacağını ve çevreye olan olası negatif etkiyi de beraberinde getireceğini göstermektedir. Kaynak verimliliği politikaları, bu eğilimlere karşı koyabilmeye, ekonomi ve çevre üzerinde belirgin pozitif etkiler yaratmaya yardımcı olabilecektir. Kaynak verimliliği politikalarının daha fazla fayda sağlayacak şekilde geliştirilmesi, kullanımının yaygınlaştırılması ve hükümetlerin birlikte hareket edebilecek akılcı politika eylemleri geliştirmeleri gerekmektedir. 41 TEMMUZ 2016 RAPOR ÖZETİ Bu rapor, hükümetlerin bu amaçlarına ulaşabilmelerinde rehber bir doküman niteliğinde olup konu dört temel başlık altında ele alınmıştır: • Politika araçlarının seçimi ve tasarımı, • Politika araçlarının, yaşam döngüsünün tümünü kapsayan etkili bir kombinasyona dönüştürülmesi, • Kaynak verimliliğinin kesişen politika alanlarına ve sektörel politika alanlarına entegre edilmesi, • Politika geliştirme ve değerlendirme aşamalarını destekleyecek veri ve analizlerin güçlendirilmesi. Raporda ulusal düzeydeki tedbirlerin yanısıra, söz konusu gündemi ileriye taşımada önemli katkı sağlayabilecek, G7’yi de içine alan uluslararası işbirliği gibi çeşitli alanlar da değerlendirmeye alınmaktadır. Kaynak verimliği politikalarının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasına yönelik olarak aşağıdaki araçların kullanılabileceğine değinilmiştir: • Ürün değer zincirinde kaynak verimliliğini destekleyen birbiri ile uyumlu teşvikleri sağlayacak politika enstrümanlarının uygulanması, • Ürünlerin yaşam döngüleri boyunca kaynak verimliliğini artıracak politikaların uygulanması, • Kaynak verimliliğinin bir ekonomik politika aracı olarak ele alınması ve ortak ilgi alanında yer alan sektörel politikalara entegre edilmesi, • Daha kapsamlı veri derleme ve analizler ile politika oluşturma ve değerlendirme sürecinin güçlendirilmesi. Küresel Eğilimler ve Tahminler Raporun ikinci bölümünde kaynak verimliliğine ilişkin küresel eğilimler ortaya konulmakta ve 2050 yılına ilişkin 42 tahminlerde bulunulmaktadır. Küresel eğilimler göstermektedir ki, dünya çapında malzeme tüketimi 1980’den beri 2 katına çıkmış hatta 1990’lara kıyasla 10 kat artmıştır. 1990’dan beri ham maddelerin küresel kullanımındaki artış bir miktar yavaşlamış olsa da küresel GSYİH ile büyük ölçüde aynı trend de devam etmektedir. Malzeme tüketiminin iktisadi büyümeden ayrışması, OECD ülkelerinde dünyanın geri kalanına kıyasla daha belirgindir. OECD ekonomileri günümüzde 2000 yılına kıyasla ton ham madde başına %30 daha fazla ekonomik değer yaratmaktadır. Her geçen gün artan sayıda OECD ülkesi kaynak verimliliğini, yeşil büyüme ve sürdürülebilir kalkınma stratejilerinin merkezine çoğu zaman enerji verimliliği ile birlikte entegre etmektedir. Bunun yanında OECD ülkelerinde kentsel atık konusunda pozitif bir trendin varlığından söz edilebilir. 1990 yılından beri katı atık sahalarına gönderilen atık miktarı GSYİH’den daha az artış göstermiştir. OECD ülkelerinde 1995’te %19 olan malzeme geri kazanımı 2010’da %35’e çıkmıştır. Aynı dönem aralığında enerji geri kazanımı ise %17’den %18’e çıkmıştır. Kaynak verimli üretim teknolojilerinin yaygın kullanılması eğiliminin, çıktı başına tüketilen malzeme miktarının azalmasına katkıda bulunduğu söylenebilir. Pek çok OECD ülkesinde gerçekleşen yapısal değişiklik ile imalat sanayi küçülmüş ve daha az malzeme yoğun olan hizmet sektörü büyümüştür. Bu eğilim ülke içinde gerçekleştirilen kaynak yoğun üretimin gelişmekte olan ülkelere kaydırılması ve daha önce OECD ülkelerinde üretilen malların ithalat yoluyla ikamesi yaklaşımının bir sonucudur. OECD ülkelerindeki malzeme tüketimi ithal edilen mallar da dikkate alınarak incelendiğinde, bu ülkelerdeki kaynak verimliliği artışları ve kaynak kullanımının ekonomik büyümeden ayrışması daha az etkileyici görünmektedir. Son olarak 2008’de başlayan küresel finansal kriz de özellikle inşaat ve altyapı sektörlerinin malzeme talebinde ciddi bir düşüşe neden olmuştur. Tahminler Raporda açıklanan eğilimler göstermektedir ki, küresel düzeyde malzeme tüketimi ekonomik büyüme ile aynı çizgide, ancak bir miktar daha yavaş artmaktadır. UNEP IRP (International Resource Panel-Uluslararası Kaynak Paneli) tarafından bu artış eğilimi incelenerek gelecek döneme ilişkin tahminler yapılmıştır. Bu tahminler ışığında kaynak kullanımının iki kilit etmeninin ekonomik büyüme ve nüfustaki artış olacağı öngörülmektedir. Küresel ekonominin 2050 yılına kadar yaklaşık dörde katlanacağı tahmin edilmektedir. Aynı zaman diliminde dünya nüfusunun da 7 milyardan 9 milyara çıkması ve kişi başı gelirin üçe katlanması beklenmektedir. UNEP IRP tarafından gerçekleştirilen projeksiyon çalışmasında, 2050’ye kadar küresel kaynak tüketimi üç senaryo altında incelenmiştir: • Olağan durumda; οοGelişmiş ülkelerdeki kişi başı kaynak kullanımının 2050 yılında da 2000 yılı ile aynı gerçekleşmesi, οοKüresel kaynak kullanımının 2050 yılına kadar her yıl 140 milyar ton artması, οοYıllık kişi başı kaynak tüketiminin 16 ton olması, οοYıllık küresel kaynak çıkarımının üç katına çıkması öngörülmektedir. • Ilımlı bir küçülme durumunda; οοGelişmiş ülkelerin kaynak tüketimlerinin yarıya inmesi, TEMMUZ 2016 οKüresel ο kaynak kullanımının her yıl 70 milyar ton artması, οYıllık ο kişi başı küresel kaynak tüketiminin 8 tonda sabit kalması beklenmektedir. • Ciddi bir küçülme olması durumunda; οKüresel ο kaynak tüketiminin 2050 yılında 2010’daki değerlerle aynı olması, οοKüresel kaynak kullanımının yıllık 50 milyar ton olarak gerçekleşmesi, οοKüresel kişi başı kaynak kullanımının yıllık 6 ton olması öngörülmektedir. 43 TEMMUZ 2016 RAPOR ÖZETİ OECD Kaynak Verimliliği Politika Rehberi Raporun üçüncü bölümünde, politika önerileri dört temel başlık altında aktarılmaktadır. Bunlar sırasıyla; “politika araçlarının seçimi ve tasarımı”, “etkili bir politika için birlikte kullanılacak araçların kombinasyonu”, “kaynak verimliliğinin çapraz kesen diğer politika alanlarına ve sektörel politika alanlarına entegre edilmesi” ve “politika geliştirme ve değerlendirme aşamalarında kullanılmak üzere veri ve analizlerin geliştirilmesidir.” Rapora göre, kaynak verimliliği konusunda stratejik yaklaşım, kaynak verimliliği ilkelerinin ekonomik politikalara ve ürün yaşam döngüsü yönetimine entegre edilmesidir. Bu stratejik yaklaşım, ürün yaşam döngüsünün tüm aşamalarında (ham madde çıkarımından nihai bertarafa kadar) belirli politika araçlarının uygulanması ile desteklenmelidir. Kaynak verimliliği politikalarının amacı, çevresel maliyetleri içselleştirmek ve kaynakların etkin kullanımını teşvik etmektir ve bu da ürün yaşam döngüsünün tüm aşamalarındaki çeşitli paydaşlar/aktörler için uygun bir teşvikler setinin oluşturulabilmesini, bunun için de politika araçlarının çeşitli kombinasyonlarda uygulanmasını gerektirir. Politika kombinasyonları ürün yaşam döngüsünün ana aşamalarının tümünü (ham maddenin çıkarımı, nakliye, üretim, tüketim, geri kazanım, nihai bertaraf) kapsamalıdır. Ancak mevcut politikaların, yaşam döngüsünün mansap tarafında (downstream)- örneğin bertaraf aşamasında- daha güçlü olduğu ve memba tarafında (upstream) –örneğin üretim ve tüketim aşamalarındagüçlendirilebileceği gözlemlenmektedir. birbiri aleyhine çalışıp birbirlerinin etkisini sınırlamamasına dikkat edilmelidir. Her bir politika aracının seçiminde aşağıdaki kriterler göz önünde bulundurulmalıdır: • Belirlenen çevresel problemi kapsama konusunda etkililiği, • Belirlenen amaca minimum maliyet ile ulaşma konusunda yetkinliği, • Uyumun idari maliyetlerinin minimize edilmesi gerekliliği, • Düşük gelir grubu ve hassas ekonomik sektörler üzerindeki etkileri. Kamu politikalarında kaynak verimliliğinin yaygınlaştırılmasında iki yol izlenebilir: • Tarım, gıda, ulaşım ve enerji gibi yoğun kaynak tüketen sektörlerin oluşturduğu baskıları azaltmak için politikaların birbiriyle tutarlı hale getirilmesi, • Kaynak verimliliğinin, yapısal ekonomik değişim için fırsat sağlayan çapraz kesen politika alanlarına (inovasyon, yatırım, vb.) entegre edilmesi. Daha yüksek kaynak verimliliğine geçişi destekleyen tedbirlerin birçoğu hükümetler tarafından yerel ölçekte uygulanması gereken önlemler olmasına rağmen, uluslararası düzeydeki eylemler de büyük önem arz etmektedir. Ekonomilerin küreselleşmesi devam ettiğinden, uluslararası düzeyde eşgüdümlü yaklaşımlara gitgide daha fazla ihtiyaç doğmaktadır. G7 bu konuyla ilgili olarak, ticaretle ilgili engellerin irdelenmesinde, kaynak verimliliği çabalarının desteklenmesi için resmi kalkınma yardımlarının kullanılmasında, Aynı aktörlerin (bireyler, firmalar, kamu çevre etiketlemesi, kaynak verimliliğine yönetimleri vb.) aynı çevresel konuya ilişkin verilerin ve göstergelerin yönelik iki farklı politika aracı tarafından etkilendiği, çakışan politika araçları olması geliştirilmesinde önemli bir rol oynayabilir. durumunda, bu araçlardan birinin atıl duruma düşmemesine ya da bu iki aracın 44 OECD Ülkelerinin Kaynak Verimliliği Politikaları ve Girişimleri Raporda kaynak verimliliği ile ilgili AB girişimleri ve G7 ülkelerinin bakış açısı irdelenmiş ve OECD ülkeleri arasında dikkat çeken kaynak verimliliği politikaları ve girişimleri özetlenmiştir. Kanada’nın ulusal politika çerçevesinde 2009-EPR (extended producer responsibility- genişletilmiş üretici sorumluluğu) planının ve 2015 mineral ve metal politikasının öne çıktığı dikkati çekmektedir. Ana programda, EPR programlarına ilave olarak özellikle Ar-Ge ve yatırımı desteklemek adına farklı sektörlerde kaynak verimliliğini artırmak için devlet, özel sektör ve diğer paydaşlar birlikte rol almaktadır. Çeşitli inisiyatifler; yeşil madencilik, sürdürülebilir kalkınma teknolojileri, kâğıt ve kâğıt hamuru, ormancılık ve katranlı kum alanlarında faaliyet göstermektedir. Fransa’da ise Yeşil Büyüme Eylemi için 2015 Enerji Dönüşümü, sürdürülebilir kalkınmanın beş sütunundan birini döngüsel ekonomi olarak kabul etmekte ve döngüsel ekonomiye geçişi hedeflemektedir. 2030 yılına kadar GSYİH/YMT (yurt içi malzeme tüketimi) oranının 2010 yılına kıyasla %30 artırılması ve ulusal düzeyde kişi başı ham madde tüketiminin düşürülmesi hedeflenmektedir. 2020 yılına kadar geri dönüştürülemeyen mamul mal üretim miktarının %50 oranında azaltılması ise bir diğer hedeftir. Almanya’nın kaynak verimliliği alanındaki politikalarının çerçevesini; 2012 Kaynak Verimliliği Programı (ProgRESS), 2002 Ulusal Sürdürülebilirlik Stratejisi ve 2010 Ham Madde Stratejisi oluşturmaktadır. 2002 Ulusal Sürdürülebilirlik Stratejisinde; 1994 baz yıl kabul edilmek suretiyle 2020’ye kadar kaynak verimliliğinin iki katına çıkarılması hedeflenmiştir. TEMMUZ 2016 İtalya’nın kaynak verimliliği alanındaki başlıca programları yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği, EPR’yi de içerecek şekilde su ve atık yönetimine odaklanmaktadır. İtalya’nın başlıca hedefleri; toplam malzeme tüketiminin 2010 yılına kadar %25, 2030 yılına kadar %75 ve 2050 yılına kadar %90 oranında azaltılmasıdır. Kamu alımlarının en az %30’unun ekolojik gereklilikleri karşılaması ve dayanıklı tüketim mallarının %30-40’ının enerji tüketiminin azaltılması da hedefler arasında yer almaktadır. Japonya, 2000 yılı baz alınarak 2015 yılına kadar kaynak verimliliğinin %60 oranında artırılmasını (ki bu ton başına 420 bin Japon Yeni’ne denk gelmektedir) ve nihai atık miktarının %60 düşürülmesini (yaklaşık 23 milyon ton) hedeflemektedir. İngiltere, 2005 Sürdürülebilir Kalkınma Stratejisinde; sürdürülebilir üretim ve tüketim ile doğal kaynakları da içeren dört öncelik alanı tanımlamıştır. İngiltere’nin kaynak verimliliği politikaları, yaşam döngüsünün tüm aşamalarını içermektedir. ve önlemeyi hedefleyen eylemleri kapsamaktadır. ABD, 2030 yılına kadar ulusal hedef olarak tedarik ve tüketim aşamalarında atık ve gıda kayıplarını %50 oranında azaltmayı öngörmektedir. Avrupa Birliği ise, 2030 yılına kadar belediye atıklarının %65’inin; ambalaj atıklarının ise %75’inin geri dönüşümünü hedeflemektedir. Atık depolama alanlarının %10 oranında azaltılması da bir diğer bağlayıcı hedeftir. ABD’nin, bu alandaki çalışmaları toplam atık miktarının izlenmesi ve azaltılmasına odaklanmaktadır. Söz konusu azaltım, yeniden kullanım, geri dönüşüm 45 TEMMUZ 2016 2016 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ YÜKSEK VERİMLİ GAZLI PİŞİRİCİ YANICI TASARIMI PROJESİ (ARÇELİK A.Ş. PİŞİRİCİ CİHAZLAR İŞLETMESİ) 2016 Verimlilik Proje Ödülleri Büyük İşletme Ar-Ge Kategorisi Birincilik Ödülü Enerji tasarrufu ve verimliliği, dışa bağımlığın azaltılması, çevrenin korunması, iklim değişikliğine karşı mücadelenin artırılmasının sağlanması gibi ulusal strateji hedeflerinin ve enerji politikalarının en önemli bileşenlerindendir. Dünyada ve Türkiye’de giderek artan nüfus ile artan enerji tüketimi göz önüne alındığında ve yenilenemez enerji kaynaklarının kısıtlı olduğu dünya için enerji verimliliği artırılmış ürünlerin tasarımının önemi giderek artmaktadır. Yüksek Verimli Gazlı Pişirici Yanıcı Tasarımı Projesinin amacı, mevcut ürün gamımızda bulunan pişirici yanıcılarına ve rekabetteki ev tipi yanıcılara kıyasla daha yüksek verimli (%65), daha az yakıt tüketimi sağlayan, doğaya dost, rekabette bilindiği üzere “dünyanın en verimli gazlı pişirici yanıcısı tasarımı”nın yapılması ve üretiminin gerçekleştirilmesidir. Böylelikle gazlı pişirici yanıcısı temininde yurt dışına olan bağımlılığın ortadan kaldırılarak, üretimin yerli yan sanayilere aktarılması, böylelikle yan sanayilerin de gelişmesi hedeflenmiştir. Bu proje sonunda, yüksek verimli yanıcı (% 65 verim) tasarımıyla rekabette bilindiği üzere “Dünyanın en verimli gazlı pişirici yanıcısı tasarımı” yapılmıştır. Bu projede elde edilen bilgi ve deneyim, bundan sonra yanma ile ilgili başlatılacak olan projeler için önemli bir kaynak oluşturmuştur. Tasarım aşamasında, 2 patent başvurusu yapılmıştır. Tasarımı yapılan yanıcının kalıp yapımı ve seri üretimi yerli yan sanayide gerçekleştirilmiştir. Arçelik A.Ş., 1 yılda yaklaşık 2 milyon gazlı pişirici yanıcısı satın almaktadır. Tasarımı yapılan gazlı pişirici yanıcısının kullanımı kademeli olarak artırılarak, tüm ürünlerimizde yerli ve yüksek verimli gazlı pişirici yanıcıların kullanımına geçilmesi planlanmaktadır. Yaygınlaştırma ile 2016 yılında mevcut ürünlerimizde yaklaşık %11,4 enerji verimliği sağlanacaktır. Verimli yanıcı ile pazarda bulunan standart gazlı pişirici yanıcıları (yaklaşık %58 verimli) kıyaslandığında, Türkiye ve Avrupa’ da yıllık 3.205.440 MWh’lik* enerji tasarrufu sağlanacaktır. Bu değer Keban Barajı’nın yıllık enerji üretiminin %53’ü** kadardır ve 3.234.288.960 TL’ye tekabül etmektedir. * Carbon Footprint kuruluşu verilerine göre gazlı bir pişiricinin yıllık enerji tüketim miktarı 381,6 kWh’tir. Keban Barajı’nın yıllık enerji üretimi 6.000.000 MWh’tir. ** 46 TEMMUZ 2016 2016 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ ENDÜSTRİYEL MALZEME VE YEDEK PARÇALARIN YERLİLEŞTİRİLMESİ PROJESİ (FORD OTOMOTİV SANAYİ A.Ş.) 2016 Verimlilik Proje Ödülleri Büyük İşletme Ar-Ge Kategorisi İkincilik Ödülü Gövde Üretim hatlarında kullanılan ekipmanları başlıca, endüstriyel robotlar, robotik punta kaynak tabancaları, manuel punta kaynak tabancaları, konveyör sistemleri, fikstürler, sealer-mastik uygulama ekipmanları gibi gruplara ayırabiliriz. Bu ekipmanlarda kullanılan makina, makina elemanları, motorlar ve mekanik, elektriksel-elektronik komponentler hep yurt dışı menşelidir. Bu ekipman-makina komponentlerinin çalışma sırasında aşınan ve bozulan parçaları bulunmaktadır. Bu parçaların yedeklerini bulundurmamız imalatın sürekliliği açısından bir zorunluluktur. Bu parçalar yurt dışında imal edilen parçalardır ve yurt dışından ithal edilmektedir. Endüstriyel Malzeme ve Yedek Parçaların Yerlileştirilmesi Projesinin amacı yerli ve ülkemiz kaynaklarıyla imalatı sağlanabilecek yedek parçaları belirleyerek bunların yerlileştirilmesini sağlamaktır. Bu projenin gerçekleştirilmesi için hatlarımızda kullandığımız imalat ekipmanlarının yedek parçaları gruplara ayrılmıştır. Yapılan pareto ve fizibilite çalışmaları ile Özel Üretim Makina parçaları ve basit makina elemanları grubundaki yedek parçalar üzerinde çalışmalar yapılmış ve bu parçalar imalat yöntemlerine, imalat tekniğine ve karmaşıklığına göre kendi içinde puanlama yapılarak sınıflandırılmıştır. Sonuç olarak teknik resimleri ve imalat resimleri oluşturularak yerli temin edilmeleri sağlanmıştır. Proje sonucunda 89 farklı endüstriyel malzemenin yerlileştirilmesi gerçekleştirilerek yedek parça ambar envanterinde %7,78’lik bir azalma sağlanmıştır. Seçilen yedek parçaların ambar envanterinde ki değeri 50.570 €’dan 26.126 €’ya düşürülerek envanter değerinde %48’lik bir azalma sağlanmıştır. Bu proje ülkemiz kaynaklarından yurt dışına gidecek olan 50.000 €’nun ülke içinde kalması ve Türk KOBİ’lerine 26.126 €’luk imalat yapma fırsatı sunmaktadır. Bu ekipman yedeklerinin proje boyunca arıza ve aşınma durumunda değiştirileceğini göz önüne alırsak bu katkı yaklaşık 15 yıl boyunca devam edecektir. Bu parçaların tasarımı, tedarik edebilecek yerli firmalarla imalat yöntemleri üzerine yapılan çalışmalar ve sistemin sürekliliğini sağlamak için yapılan tasarım ve kazanılan know-how, yeni ekipman tasarımlarında ya da yedek parça tasarımlarında hem şirketimizde çalışan tasarım ekibine hem de yerli tedarikçi firmalara yeni yetenekler kazandırmıştır. Proje bu firmalara, orjinal ekipman üreticilerine fason olarak global anlamda üretim yapma fırsatlarını getirmiş olmaktadır. Bu kazanımlara ek olarak, seçilen yedek parçaların temin sürelerinde ortalama %32,4’lük bir azalma gerçekleştirilmiştir. 47 TEMMUZ 2016 2016 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ ISIL İŞLEM FIRINLARINDA DİNAMİK OPTİMİZASYON İLE VERİMLİLİK ARTIŞI PROJESİ (NORM CIVATA SAN. VE TİC. A.Ş.) 2016 Verimlilik Proje Ödülleri Büyük İşletme Ar-Ge Kategorisi Üçüncülük Ödülü Isıl İşlem Fırınlarında Dinamik Optimizasyon ile Verimlilik Artışı Projesinin amacı, ısıl işlem fırınlarının en verimli şekilde kullanılması için ürünlerin ısıl işlem özelliklerine göre optimum işlem sıralamasını yapan, dinamik işletme koşullarına göre bu sıralamayı değiştirerek tekrar optimum sıralamayı oluşturabilen bir algoritmanın oluşturulması ve bu algoritmanın firmada kullanılan ERP yazılımına kullanıcı dostu bir ara yüz ile adapte edilmesidir. Böylece ısıl işlem fırınlarının en etkin şekilde kullanılması, üretim kapasitesinin artırılması, gereksiz enerji tüketiminin azaltılması ve görevli personelin iş yükü ve stresinin azaltılması amaçlanmıştır. Proje faaliyeti mevcut problemin işletme içerisinde belirlenmesi ve detaylı analizleri ile başlamıştır. Problemin ilk etapta statik olduğu varsayımı ile sistemin mevcut durumunu temsil edebilecek bir matematiksel model oluşturulmuştur. Model değişkenleri olarak, sistemde statik olarak bekleyen iş ve öznitelikleri, siparişlerin teslim süreleri, kümeleme ve benzerlik tespiti için bu işlerin ham madde, kalite standardı ve boyut bilgileri, işlerin hangi sıcaklıklarda ve bant hızında yapılması gerektiği bilgisi (işlem süresi), ardışık gelen işler arasında gerekli hazırlık süresi ve fırınların kusurlu üretim oranları alınmıştır. Bunu takiben, geliştirilecek olan dinamik optimizasyon algoritmalarını test edebilmek ve doğrulayabilmek için ısıl işlem sisteminin bir simülasyon modeli geliştirilmiştir. Optimize edilmesi hedeflenen performans göstergeleri hazırlık sürelerinde azalma ile atıl kalan sürenin azalması, enerji tüketiminde azalma ve üretim hacminde artış olarak alınmıştır. Optimizasyon tekniği olarak açgözlü rassal uyarlamalı arama yordamı (GRASP) kullanılmıştır. Bu yöntemin kullanılmasının en önemli sebebi, iş havuzundaki iş sayısı/durumu (yeni gelen/iptal) veya sistemin anlık durumu ne olursa olsun, GRASP tabanlı konstrüktif bir yaklaşımın, doğası gereği dinamik ortama adaptasyonu kolayca sağlayabilecek olmasıdır. Ayrıca dinamik işletme koşullarına ek olarak fırın ekleme/çıkarma, iş aciliyeti tanımlama, iş iptal etme, işleri bölebilme, termin süresini dikkate alma gibi opsiyonlar mevcut algoritmaya eklenmiştir. Geliştirilen algoritmanın sonuçları ile uzman personel tarafından yapılan çizelgelemeler karşılaştırıldığında yıllık 3.802.054,26 TL kazanım elde edileceği hesaplanmıştır. 48 TEMMUZ 2016 PROJELER 2016 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ ÇOK KATMANLI ÜRETİM İLE HURDA VE BOYA MADDESİ TASARRUFU PROJESİ (TÜRK PRYSMİAN KABLO VE SİSTEMLERİ A.Ş.) 2016 Verimlilik Proje Ödülleri Büyük İşletme Sürdürülebilir Üretim Kategorisi Birincilik Ödülü Prysmian Kablo ve Sistemleri A.Ş. olarak yenilikçi, ileri düzey teknoloji barındıran, standartlara uygun en üst kalite ve güvenliğe sahip ürünler ve servisler sunarak sektöre değer katmak için çalışmaktadır. Bu uygulamaları hayata geçirirken tüm proseslerde sürekli iyileştirme uygulamalarını prensip edinerek gelişimi ve sektördeki öncülüğü sürdürmeyi hedeflemektedir. Çok Katmanlı Üretim ile Hurda ve Boya Maddesi Tasarrufu Projesi kapsamında, kablo üretiminin ana bileşenlerinden birisi olan yalıtkan malzemedeki hurda oranının ve yapılan iyileştirme ile boyama özelliğine sahip malzemenin kullanım miktarlarının azaltılması amaçlanmıştır. Projenin tanımlanması sırasında her yıl belirlenen iyileştirme hedeflerinin gerçekleştirilmesi için makina bazında pareto analizi yapılarak hurda miktarları analiz edilmiş ve iyileştirme yapılabilecek makinalar belirlenmiştir. Yapılan detay çalışmalar sonucunda ise ana hurda kaynağının renk değişimi sırasında atılan akıntı hurdalarından meydana geldiği anlaşılmıştır. Bu proses sırasında, yalıtkan malzemenin bakır iletken üzerine kaplanması (ekstrude edilmesi) ile damar üretimi sağlanmaktadır. Yapılan renk değişimlerinde ana ekstruder içerisindeki tüm boyalı malzemeler temizleme sırasında akıtılarak hurdaya atılmaktadır. Yurt dışından alınan ve tekrar kullanılması mümkün olmayan malzeme direkt olarak hurda olmaktadır. Bu proseste oluşan hurda miktarını azaltmak için mevcut olanaklar ile iki katmalı üretim uygulamasına geçmek için karar verildi ve böylece alt katmanda natural (ana) malzeme kullanılırken, üstteki 100 micronluk ikinci katmanda renklendirilmiş malzemenin kullanılmasına başlanmıştır. Bu yöntem değişikliği ile; 1. Renk değişiklikleri sırasında ana extruder yerine yardımcı ekstruderdeki malzeme akıtılarak renk değişimi uygulamasına geçilmiş olundu. Böylece önceden renk değişimi başına atılan %75’lik iyileşme sağlanmıştır. 2. İki katmanlı üretim uygulamasına geçilmesi ile değişiklik öncesi boyamış olduğumuz tüm hacim yerine sadece 100 micronluk üst katman boyanmaya başlanmıştır. Böylece alt katmanda kullanılan boya malzemesinde yıllık 2 tonluk tasarruf sağlamıştır. 49 TEMMUZ 2016 2016 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ CARGO ARACININ ŞASİSİNDE KULLANILAN SAC MALZEME HURDA ORANININ AZALTILMASI PROJESİ (FORD OTOMOTİV SANAYİ A.Ş.) 2016 Verimlilik Proje Ödülleri Büyük İşletme Sürdürülebilir Üretim Kategorisi İkincilik Ödülü geliştirme çalışmaları ile istenilen özelliklerde ilk kez yerli rulo malzeme üretilmeye başlanmıştır. • Şasi üretiminde kullanılan boylar ve kullanım oranları analiz edilmiş, toplam levha kullanımının %94’ini kapsayan 3 yeni farklı boy belirlenmiştir. Cargo araç üretiminde 8 hafta içerisinde müşteri isteklerinin karşılanması hedeflendiğinden, kısa süreler içinde üretilecek araç modellerinde değişiklik yapılabilmektedir. Yapılan değişiklikler, aracın şasisinde kullanılacak 10 farklı uzunluktaki malzeme ebatlarını doğrudan etkilemektedir. 8 haftalık hedefe karşın araç üretiminde kullanılan çelik levha malzemenin üretilmesi 3 aylık süre içerisinde gerçekleştirilmektedir. İstenilen ebatta malzeme kısa sürede tedarik edilemediğinden, müşteri isteklerine cevap vermenin tek yolu, en uzun şasi boyuna göre malzeme ürettirmek ve boy kesme işlemi ile ihtiyacı karşılamaktır. ve pres hattında form verme işlemi yapılmaktadır. Ardından form verilmiş parça istenilen boyda kesim yapılarak araç üretiminde kullanılmaktadır. Bu işlem sonucunda oluşan hurda oranı %19’dur. Tedarik edilen levha malzemeler plazma tezgahında 3 eşit genişliğe dilinmekte Proje kapsamında; Cargo Aracının Şasisinde Kullanılan Sac Malzeme Hurda Oranının Azaltılması Projesinin amacı; • %19 oranındaki hurda miktarını azaltmak, • İş sağlığı ve güvenliğini tehdit eden riskleri ortadan kaldırmak • Müşteri isteklerine cevap verme hızından feragat etmemektir. • Üretici firma ile yürütülen ürün • Bu çalışmaların ardından siparişler rulo olarak verilmeye başlanmıştır. • Rulo üretiminin ardından, üretici firmanın tesislerinde anlık ihtiyaçlara göre malzemeler kesilerek Ford Otosan’a sevk edilmektedir. Cargo Aracının Şasisinde Kullanılan Sac Malzeme Hurda Oranının Azaltılması Projesi sonucunda; 1. Çevre ve Karbon Emisyonu Etkisi; Yapılan çalışma ile yıllık 315 ton malzemenin hurda olmasının önüne geçilmiştir. Bu yolla çelik üretimi nedeni ile oluşan çevre kirliliği ve karbon emisyonu da azaltılmıştır. 2. Maliyet Etkisi; Araç Üretiminde 199.000 $/yıl maliyet avantajı sağlanmıştır. 3. İSG Etkisi; Yapılan boy kesme işlemi %94 oranında azaltılmıştır. Hurda malzeme elleçlemesi nedeniyle ortaya çıkan iş güvenliği riskleri minimize edilmiştir. 4. Üretim Esnekliği; Bu iyileştirme ile önceliğimiz olan müşteri isteklerinin karşılanması için gerekli olan esneklik korunmuştur. İyileştirme öncesinde, ihtiyaç duyulan boyların hurdasız olarak ürettirilmesi için 3 aylık üretim süreci gerekliyken, saatlik operasyonlar ile malzemeler tedarik edilebilmektedir. 50 TEMMUZ 2016 2016 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ ERGİTME FIRINLARINDA BRÜLÖR PİLOT ALEVİ İÇİN YAKMA HAVASI FAN MOTORUNUN HARCADIĞI ELEKTRİK ENERJİSİNİ AZALTMA PROJESİ (ASAŞ ALÜMİNYUM SANAYİ VE TİCARET A.Ş.) 2016 Verimlilik Proje Ödülleri Büyük İşletme Sürdürülebilir Üretim Kategorisi Üçüncülük Ödülü Alüminyum biyet üretim tesislerindeki faaliyetlerimiz sırasıyla ergitme, alaşımlandırma, gaz giderme, filtrasyon, döküm ultrasonik muayene, homojenizasyon ve proseslerinden oluşmaktadır. Bu proje 3 nolu ergitme fırını kapsamaktadır. Ergitme Fırınlarında Brülör Pilot Alevi İçin Yakma Havası Fan Motorunun Harcadığı Elektrik Enerjisini Azaltma Projesinin amacı, fırın pilot alevi için çok daha düşük kapasiteli ve ana yakma fanından ayrı bir yakma havası fanı kullanarak elektrik enerjisinden tasarruf sağlamaktır. Nöbetleşe çalışan 2 adet brülörden oluşan rejeneratif brülör sistemine sahip alüminyum ergitme fırınlarında, sıcak egzoz gazlarının ısı enerjisi, daha verimli bir yakma işlemi için soğuk yakma havasını ısıtmada kullanılır. Bu sayede yakma işlemi için daha sıcak bir yakma havası kullanılmış olur. Bu sistemin sıcak egzoz gazı emişi ve soğuk yakma havası temini iki farklı fan motoru tarafından sağlanır. Proje kapsamında yapılan iyileştirme faaliyetleri bu iki fan sistemi ve rejeneratif brülör sistemlerinin çalışma prensipleri baz alınarak gerçekleştirilmiştir. Dökümhanede ergitme fırınları 24 saat çalışmakta ve bu esnada brülör yakma hava fanları sürekli devrede olmaktadır. Döküm zamanları da dahil olmak üzere, ergitmeye ihtiyaç olmadığı halde sadece pilot alevi için yakma hava fanları aynı devirde çalışmaya devam etmektedir. Bu nedenle sadece pilot alevi için çok küçük kapasitede ve güçte fanlar sisteme ilave edilerek elektrik tasarrufu sağlanabileceği amaçlanmıştır. Proje sonunda; • Pilot alevini besleyecek harici bir yakma havası fanının sisteme kazandırılmasıyla iyileşme sağlanmıştır. • Proje öncesinde; brülör pilot alevini beslemek için tüketilen enerjinin, şu anda sadece %10’u tüketilmektedir. • Projenin hayata geçirilmesi ile birlikte sadece brülör pilot alevi için harcanan elektrik enerjisinde %90 tasarruf sağlanmıştır. • Projenin amacı, “Maliyet = Ürünün Satış Fiyatı” prensibiyle örtüşmektedir. Proje, başarıyla sonuçlandırılarak bu prensip gereği şirket kârlılığına hizmet etmiştir. Aynı iş için daha az enerji tüketilerek yapıldığı için karbon salınımı azaltılarak çevre duyarlılığına pozitif yönde değer katılmıştır. 51 TEMMUZ 2016 PROJELER REKABETÇİ SEKTÖRLER PROGRAMI İLE 10 İŞGEM KURULUYOR Avrupa Birliği – Türkiye arasındaki ilişkilerinin önemli bir boyutu “mali işbirliğinden” oluşuyor. Avrupa Birliği, 2007–2013 programlama döneminde aday ve potansiyel aday ülkelere farklı araçlarla sağladığı mali yardımları Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) adıyla tek bir çerçeve altında topladı. Ulaştırmadan çevreye, insan kaynaklarının gelişiminden Sanayi ve KOBİ’lere, tarımdan sosyal konulara kadar farklı politikaları kapsayan IPA Programları; birinci ve ikinci dönem için ayrılmış yaklaşık 9 milyar Avro büyüklüğündeki fon ile ülkemizde AB ile iş birliği sürecinin geliştirilmesine katkı sağlıyor. IPA kapsamında AB ve Türkiye Cumhuriyetinin eş finansmanında oluşturulan programlardan biri de imalat sanayi, KOBİ’ler ve Ar-Ge alanlarında destekler sağlayan ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen Rekabetçi Sektörler Programı. 2007 yılında başlayan Rekabetçi Sektörler Programının birinci dönemi 2017 yılı sonunda tamamlanacak. Yaklaşık 500 milyon Avro toplam bütçesi bulunan Programın birinci döneminde ana hedef, 52 imalat sanayi ve turizm sektörlerinde faaliyet gösteren ve kişi başına düşen milli geliri Türkiye ortalamasının yüzde 75’inin altında kalan bölgelerde KOBİ’lerin rekabet gücünü artırmak ve girişimciliği desteklemekti. Rekabetçi Sektörler Programının birinci döneminde 60’a yakın proje desteklenmiş olup hâlihazırda bu projelerin 42’si uygulamaya geçmiş bulunuyor. Bugüne kadar uygulamada olan projelere yaklaşık 300 milyon Avroluk yatırım yapıldı. Rekabetçi Sektörler Programı girişimcilerin işe başlama süreçlerinin desteklendiği iş geliştirme merkezlerinin çoğalmasına katkıda bulunuyor. Rekabetçi Sektörler Programının birinci döneminde ortak kullanım atölyeleri ve üretim tesislerinin kurulmasından Ar-Ge ve İnovasyonun geliştirilmesine; kümelenme çalışmalarından turizm cazibe merkezlerinin artırılmasına; finansa erişimin kolaylaştırılmasından kapasite geliştirmeye TEMMUZ 2016 farklı birçok alanda projeler desteklendi. Desteklenen ve ortalama büyüklüğü 8-10 milyon Avro olan proje alanları arasında İş Geliştirme Merkezleri de yer aldı. 2018 yılına kadar uygulanacak olan ve Yerli-Yenilikçi-Yeşil Üretim Parolası ile hazırlanan Sanayi Strateji Belgesi’nin ana politika alanları arasında yer alan “Bölgesel Gelişmenin” sağlanması açısından İŞGEM’ler önemli ve etkili bir araç. Bu gerçekten yola çıkılarak, 2017 yılının sonuna kadar 8 projeye sağlanan toplam 65 milyon Avro kaynak ile 10 İŞGEM kurulması planlanıyor. Bölgesel kalkınmanın dengeli olarak dağılımını sağlamak adına da İŞGEM Projeleri farklı il ve ilçelerimizde hayata geçiriliyor. Bunlar arasında; Kastamonu, Malatya, Tokat, Van, Osmaniye, Sorgun, Elazığ, Bingöl, Sivas ve Gümüşhane yer alıyor. KOBİ’lere ve girişimcilere kendi geleceklerini planlama imkânı KOBİ’lerin ve yeni işletmelerin ayakta kalabilmeleri ve gelişmeleri için etkin bir iş ortamının oluşturulması çok önemli. Rekabetçi Sektörler Programı, bu iş ortamının sağlanmasına katkıda bulunacak 10 İŞGEM ile; • 70 bin metrekare kapalı alan, • Ortalama büyüklüğü 100 ve 500 metrekare olarak değişen 250 işlik ve atölye, • 30’a yakın konferans ve çalıştay, • 1300 İşletme ve KOBİ’nin faydalanabileceği eğitim ve etkinlikler, • 320 İşletme ve KOBİ’ye profesyonel danışmanlık firmaları tarafından uzun dönemli iş planı geliştirme fırsatı sunuluyor. İŞGEM Projeleri Proje Bölgesi Proje Bütçesi 1 3 Adet İş Geliştirme Merkezinin Kurulması ve Türkiye’deki İş Geliştirme Merkezleri Arasında Bir Network Oluşturulması Projesi Kastamonu, Malatya, Tokat 13.079.358 2 Van İŞGEM Büyüyor Projesi Van 9.013.171 3 Osmaniye İş Geliştirme Merkezinin Kurulması Projesi Osmaniye 8.285.543 4 Sorgun İş Geliştirme Merkezi (İŞGEM) Projesi Sorgun – Yozgat 4.563.570 5 Elazığ İş Geliştirme Merkezinin Genişletilmesi Projesi Elazığ 9.447.119 6 Bingöl İş Geliştirme Merkezi (İŞGEM) Kurulması Bingöl 4.994.732 7 Gümüşhane İş Geliştirme Merkezi (İŞGEM) Kurulması Gümüşhane 8.120.665 8 Sivas İş Geliştirme Merkezi Projesi Sivas 7.191.555 10 İŞGEM 65 Milyon Avro Toplam Böylelikle Program sadece inşaat ve tefrişat ile uygun bir iş ortamı oluşturmakla kalmıyor, aynı zamanda uzun ve kısa dönemli danışmanlık yardımı ile işletmelere kendi geleceklerini planlama imkânı sağlıyor. Rekabetçi Sektörler Programının birinci döneminde yer alan bu projelerin başarılı bir şekilde uygulanmasıyla girişimcilik ekosisteminin gelişimine de büyük katkı sağlaması bekleniyor. Bu noktada da yapıların sürdürülebilirliği büyük önem taşıyor. Ayrıca işlik ve atölyelerde filizlenecek genç işletmelerin, hem istihdamın hem de ihracatın artmasına katkıda bulunarak bölgesel kalkınmaya ivme kazandırması bekleniyor. Girişimcilik ekosisteminin geliştirilmesi, ülkemizin en önemli hedeflerinden birini oluşturuyor. Rekabetçi Sektörler Programı, bu amaçla, 2014-2020 döneminde de paydaşlarının katkısıyla ekonomik etkisi büyük projelere imza atmaya devam edecek. 53 TEMMUZ 2016 TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK) PROJELER AVRUPA BİRLİĞİ ÇEVRE ÖDÜLLERİ TÜRKİYE PROGRAMI BİRİNCİLERİ BELLİ OLDU Avrupa Birliği Çevre Ödülleri Türkiye 2016 Programı birincileri ve finalistleri, Bölgesel Çevre Merkezi (REC) ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) iş birliğinde 3 Haziran’da Ankara’da gerçekleştirilen törende ödüllerini aldılar. Üç kategoride verilen ödüllerde yönetim kategorisinde İETT, ürün/ hizmet kategorisinde Recydia ve süreç kategorisinde Vestel birincilik ödülünü kazandılar. Birincilik ödülü alanların yanı sıra, bu kategorilerde finalist olan Ford Kocaeli, Hydromx, Ekol Lojistik, Tüpraş ve Tofaş, Ekim ayında Estonya’da gerçekleştirilecek AB Çevre Ödülleri programında Türkiye’yi temsil etmeye layık görüldüler. 54 Törende, Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, AB Bakanlığı Müsteşarı Büyükelçi Rauf Engin Soysal, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkan Yardımcısı Bela Szombati, TOBB Başkanı ve EUROCHAMBRES Başkan Vekili Rifat Hisarcıklıoğlu ve REC Türkiye ve AB Çevre Ödülleri Ulusal Program Direktörü Rifat Ünal Sayman açılış konuşmalarını gerçekleştirdiler. Törene farklı sektörlerden 150’ye yakın davetli katıldı. AB Çevre Ödülleri Türkiye programının ulusal jürisinde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığını temsilen Verimlilik Genel Müdürlüğünden Mevlüt Hürol Mete görev aldı. Avrupa Birliğine üye 28 ülke ve Türkiye’de sürdürülebilirlik ve inovasyon konusunda başarılı çalışmalarıyla ön plana çıkan işletmelere verilen Avrupa Birliği Çevre Ödüllerinin ulusal düzeydeki programı iki yılda bir düzenleniyor. Ürün/hizmet, yönetim ve süreç olmak üzere üç kategoride verilen ödül ile işletmelerde inovasyonun teşvik edilmesi amaçlanıyor. TEMMUZ 2016 TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK) BİRLEŞMİŞ MİLLETLER DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ ETKİNLİĞİ ANKARA’DA DÜZENLENDİ Birleşmiş Milletler (BM) Çevresel Sürdürülebilirlik Gurubu tarafından düzenlenen Dünya Çevre Günü etkinliği 9 Haziran’da Ankara Sanayi Odası Meclis Salonunda gerçekleştirildi. BM Çevresel Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu’nda yer alan FAO (BM Gıda ve Tarım Örgütü), UNIDO (BM Sınai Kalkınma Teşkilatı), UNDP (BM Kalkınma Programı) ve ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü)’nun sunumları ile başlayan toplantıda, çevresel sürdürülebilirlik üzerine farkındalık yaratma, 2030 gündemi ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri üzerine konuşmalar gerçekleştirildi. İkinci bölümde ise “Türkiye’de Çevresel Projelerin Dünü, Bugünü ve Yarını” temasıyla, Bakanlıklar ve BM kuruluşları tarafından Türkiye’de yürütülen projelerin tartışıldığı bir panel gerçekleştirildi. Panelde, BM kuruluşları ve yerel ortaklar ile yürütülen mevcut projelerde karşılaşılan zorluklar, yerel ortakların beklentileri ve kazanılan tecrübelerin aktarımı gibi konularda bilgi alış verişinde bulunuldu. Bakanlığımızı temsilen M. Hürol Mete’nin konuşmacı olarak yer aldığı panelde, Onuncu Kalkınma Planı doğrultusunda özellikle çevre konularında BM kuruluşlarından beklentiler ile uluslararası sözleşmelerin uygulanması çerçevesinde kamu kuruluşları, yerel ortaklar ve BM kuruluşlarının beklentileri üzerinde tartışıldı. BM kuruluşlarının Türkiye temsilciliklerinin yanı sıra, Bakanlıklar, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör temsilcilerinin de yer aldığı Dünya Çevre Günü etkinliği potansiyel iş birlikleri için paylaşımlar ve soru-cevap bölümü ile sona erdi. 55 TEMMUZ 2016 MAYIS 2016 BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ ALANINDA GÜNCEL GELİŞMELER* Yeni Bir Yaşam Alanı Mümkün: Hollanda’da Kurulan Bu Köy Kendi Yiyeceğini ve Enerjisini Üretiyor Günümüzde kullanılan agresif tarım tekniklerinin çevrede, hem mahsuller ve besi hayvanları için kullanılan toprakta hem de yarattığı hava kirliliği bakımından çevresel atmosferde, büyük zararlara yol açtığı artık herkes tarafından bilinen bir gerçek. Elbette, medeniyetten uzakta kurulan tarım temelli topluluklar yeni bir fikir değil. Amish halkı gibi topluluklar bunu çok uzun süredir yapıyor. Fakat burada bahsi geçen fikir medeniyetten uzakta basit köy yaşamını yeniden kurmak değil. ReGen Villages, medeniyetten uzakta bir yaşamı kurarken günümüzün Günümüzde kullanılan tarım yöntemlerinin teknolojilerini de kontrol altına almayı sürdürülebilirliği çok da umut verici planlıyor. Proje, modern yaşam şeklinin düzeyde değil fakat Hollanda’da daha rahatlığının yanında kendi besinini sürdürülebilir, birleşik bir tarım topluluğu üretebilme, kendi enerjisini sağlayabilme, fikri uygulanmaya başlandı. Proje, ReGen atıklarını yönetebilme ve suyunu geri Villages parlak fikrini bulan geliştiriciler dönüştürebilme olanağını sağlıyor. tarafından Amsterdam’ın hemen dışında inşa edildi. 2017 yılında buradaki deneme Regen Villages firmasının CEO’su James topluluğu sona erdiğinde şirket bu Ehrlich, eko-köylerin Tesla’sı olmayı fikri Norveç, İsveç ve Almanya’da da hedeflediklerini söylüyor. Ehrlich, Fast uygulamaya geçirmeyi planlıyor. Company sitesinde verdiği röportajda “Bu yenilikçi yaşam alanlarını hayata geçirerek * 56 mülk edinme prensiplerini yeniden tanımlıyoruz. Öncelikle üzerinde organik besinleri üretebileceğimiz, daha temiz su ve daha temiz havaya ulaşabileceğimiz yeşil alanlara göz gezdiriyoruz. Daha sonra burayı organik yiyecek üretebileceğimiz ve kalıcı tarım yapabileceğimiz bir yer haline getiriyoruz” diyor. Eko-köy projesi sürdürülebilir tarım ve toprak yönetimini teknolojik altyapı ile buluşturuyor. ReGen Villages’da yenilenebilir enerji üretilecek. Kullanılmayan enerji, elektrik şebekesine yeniden yollanacak ve köyde yaşayanların yediği yemeğin yarısından fazlasının üretilmesinde kullanılacak. Ehrlich bu projede kullanacakları dikey bahçe sistemi sayesinde sebzesinden meyvesine, balığından tahılına, tavuğundan yumurtasına tonlarca bereketli organik ürün beklediklerini iletiyor. Başlangıç projesi Almere’de inşa edilmeye başlandı. Şimdilik deneme amaçlı olarak 25 ev inşa edildi, daha sonra hane sayısının 100’e kadar çıkması bekleniyor. Ehrlich, Hollanda’daki proje başarılı olursa sürdürülebilir topluluklar projesini öncelikle soğuk iklim kuşağında bulunan kuzey Avrupa ülkelerine daha sonra da Orta Doğu’ya taşımayı planladıklarını iletiyor. Devamında ise “Öncelikle bu iki zor iklim kuşağındaki bölgede projeyi gerçekleştirmek istiyoruz, daha sonra hepimizin bildiği gibi nüfusun sürekli yükseldiği Hindistan kırsalında ve Sahra iklimindeki Afrika bölgelerinde projeyi gerçekleştirmeyi amaçlıyoruz” (http:// www.mynet.com/haber/dunya/yenibir-yasam-alani-mumkun-hollandadakurulan-bu-koy-kendi-yiyecegini-veenerjisini-uretiyor-2479605-1). Bu sayfalar; ; Avrupa Birliği Uzmanları Neriman Bozca, Utku Macit ve Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Halil Arslan tarafından hazırlanmıştır. TEMMUZ MAYIS 2016 Hindistan Atık Plastikleri Yol Yapımında Kullanacak Hindistan’daki Maharashtra eyaleti, bir taşla iki kuş vurarak atık plastiklerin yol yapımında kullanılacağını açıkladı. Delhi’deki Merkez Yol Araştırmaları Enstitüsü’nün yaptığı araştırmalar, asfalt eklenmiş atık plastiğin yol yapımında kullanılmasının daha ucuz ve kaliteli olduğu sonucuna vardı. Araştırmacılar, asfalta yüzde 5 ila 10 arasında plastik eklemenin yolun dayanıklılığını artırdığını aktarıyor. İlk Yerli Hepatit B Aşısı Üretildi Türkiye’de ilk kez yerli morfin geliştirerek ruhsat alan Hacettepe Üniversitesi (HÜ), yerli aşı konusunda da çalışmalarını tamamlayarak Hepatit B aşısı üretti. HÜ Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bülent Gümüşel, AA muhabirine yaptığı açıklamada, araştırma ve geliştirmenin tıp biliminin temeli olduğunu belirterek, Türkiye’de Cumhuriyet’in ilk yıllarında aşı üretiminin yapıldığını ancak 1990’lı yılların Maharashtra hükümetine plastik kullanımı ortasından itibaren bunun durduğunu konusunda önerilerde bulunan enstitü, ve ülkenin bu alanda dışa bağımlı hale “Plastik, suyun verdiği zarara karşı daha geldiğini söyledi. iyi koruma sağlıyor ve dayanıklılığı, gücü artırıyor. Aynı zamanda da bu sayede Türkiye’nin bütün aşılarının yurt dışından plastik kullanımı azalıyor ve kirlilik ithal edildiğini belirten Gümüşel, önleniyor” ifadelerine yer verildi “Ülkemizin 2023 sağlık ve ekonomik (https://sputnikturkiye.com). stratejisi kapsamında kendi aşısını üretmesi önemli ve gereklidir” dedi. Gümüşel, Hacettepe Üniversitesi’nin her türlü araştırma geliştirme, üretim için altyapıya ve teknik donanıma sahip olduğunu ifade etti. İlk yerli aşı geliştirme çalışmalarından olumlu sonuç alındığının müjdesini veren Gümüşel, “Çalışmalar sonucunda 14 Mayıs 2016 tarihi itibariyle Hacettepe Üniversitesi bünyesinde Eczacılık Fakültesinin yürütücülüğünde, Keymen firması ortaklığında ülkemizde ilk kez Hepatit B antijeni üretildi. Böylece üniversite-kamu-sanayi iş birliğiyle Türkiye’de aşı üretiminin mümkün olacağı bir kez daha gösterildi” diye konuştu. Gümüşel, üniversitenin ulusal projeye başlarken adımlarını çok dikkatli ve sağlam attığı değerlendirmesinde bulunarak, “Ulusal Aşı Projesi için Sağlık Bakanlığının desteği alındı. Yatırım 57 MAYIS 2016 TEMMUZ 2016 BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ gerektiren proje olduğu için Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından ve Hacettepe Üniversitesinden de proje desteği verildi. Keymen İlaç Sanayi ve Ticaret A.Ş. ise aşı için Ekonomi Bakanlığından da öncelikli teşvik belgesi aldı. Aşı projesi, devletimizin 2023 hedefleri doğrultusunda ‘Ulusal Kalkınma Projesi’ olarak benimsendi” dedi (http://www.memurlar.net/haber/588003/). Yerli Jet İçin İlk Adım İlk yerli türbin geliştirme laboratuvarı, TÜBİTAK ve ODTÜ iş birliğiyle Ankara’da açıldı. Laboratuvarda yerli jet ve uzay teknolojileri geliştirmek amacıyla araştırma yapılacak. ODTÜ’den yapılan yazılı açıklamaya göre, ilk yerli türbin teknolojisinin malzemelerinin geliştirileceği araştırma ve geliştirme laboratuvarı ODTÜ kampüsü içerisinde hizmete girdi. TÜBİTAK ve ODTÜ’nün kendi öz sermayeleriyle iki yıllık ön çalışma sonrası kurulan ‘İnce Film ve Kaplama 58 Araştırmaları Laboratuvarının’ toplam 3 milyon Liraya mal olduğu bildirildi. Türkiye’nin yerli uçak motoru ve yerli jet motoru teknolojisinin geliştirebilmesi için gerekli malzemelerin üretilmesi yönünde araştırmaların yapılabileceği laboratuvarda, enerji, savunma, iletişim, elektronik-optik ve uzay teknolojilerinde de kullanılabilecek katman malzemelerin geliştirilebileceği ifade edildi. Laboratuvarda İstanbul-Ambarlı doğalgaz enerji santralinin türbin motorları için malzeme geliştirileceği vurgulanan açıklamada, Türkiye’nin diğer bütün doğalgaz enerji santrallerinin türbin motorları için de malzeme teknolojisi geliştirilebileceği kaydedildi (http://www.cnnturk.com/turkiye/yerli-jeticin-ilk-adim). TEMMUZ 2016 SUMMARY STRUCTURAL TRANSFORMATION OF INDUSTRY New Era for Vehicle Type Approval Certification Type approval certification procedure of vehicles, systems, parts or separate technical units has begun to be carried out by Turkish Standards Institute (TSE) since the first day of the year 2016 under the monitoring and supervision responsibilities of the Ministry of Science, Industry and Technology. The approval body status of the Ministry is preserved in the context of both the European Union (EU) instructions and the United Nations (UN) regulations. Besides in order to eliminate the unnecessary bureaucracy in this process, TSE has developed software by which it is possible to accept applications through electronic environment. By this development, firms are also able to follow the status of their application. At the end of this process, printed document obligation will be abolished and electronic data transfer between the firm, technical service and TSE will be accomplished. parcel prices in the Organized Industry Zones (OIZs) and to create awareness. Advantages of these models can be summarized as follows: • In the OIZs where land and parcel prices are high, firms’ first investment costs will be diminished. • Speculation and land rant will be minimized. • Determination of a realistic price will be possible since land prices include local effects. • New investment will not be prevented due to high land prices. • Excessive increase in land prices will be prevented. Competitive Industry Zones: Eco-industrial Parks The main drive behind the development of eco-industrial parks is competition focused work models. Eco-industrial parks make low cost production possible by their opportunities as well as they go one step further by their environment friendly technologies in the new age where As a result, the operation of Type Approval consumer choices are determinant for Certification by TSE will lead to: competition. In this way, they establish a • Establishment of a similar structure with collective and innovative action platform EU Approval Institutions aiming to prevent climate change. • Decrease in bureaucracy and paperwork • Elimination of duplication in service Planned eco-industrial park model process implemented in South Korea since 2005 • Positive contribution to state budget has contributed to 554 million dollar • More efficient and productive saving for the firms in this structure. supervision operations. Research done by the World Bank has detected more than 254 eco-industrial Model Suggestions to Determine parks around the World. 59 % of these parks have been established by the Upper Limit for Parcel Prices in improvement of the existing parks and 34 Organized Industry Zones: Tmax % of them are planned to be built as an and Bln eco-industrial parks. Only 7 % of them are transformed to eco-industrial park model This article aims to show applicability of organically or in an unplanned way. the model determining the upper limit for Meanwhile, Paris Climate Change Agreement has underlined the subject for both developed and developing countries. As a side of this Agreement, Turkey has been obliged to take environmental issues into consideration. Turkey has high potential for eco-industrial park model since it has 289 OIZs diffused around the country. In its national development plans, Turkey has targeted growth in industry by developing planned OIZs. For the sake of sustainable growth, the Ministry of Science, Industry and Technology has launched a project with the World Bank. By the Project, namely “Eco-Industrial Parks / Green Regions”, a road map at regulation level will be formed in order to make firms in OIZs adopt implementations like resource efficiency, industrial symbiosis or other types that promotes productivity. On the Eve of a New Industrial Revolution This article is devoted to the effects of technological transformation on the economy, namely the Fourth Industrial Revolution. Internet of things and cyber physical systems are the key concepts of this revolution. Embedded systems equipped by receptors combined by the opportunities supplied by internet are transformed to cyber physical systems. For instance RFID (Radio Frequency Identification) technologies leave their place to cyber physical systems connected to a network configured by a variety of receptors and motives. In addition to these means of production, energy and transportation infrastructure, decision systems, social network, products and last but not the least, people will be in contact. 59 TEMMUZ 2016 SUMMARY Smart factories, smart products, advanced material, additive production, robotic, big data, cloud computing and analytical software are the other important concepts of the new industrial revolution. The production structure shaped by new industrial revolution will lead to increase in productivity, quality, speed, flexibility, communication and collaboration. Hence, the structure of the value chain will change, market entry will be easier and new work models will arise depending on new talents and new work descriptions. The line between being consumer or producer will not be as apparent as today since consumers will contribute at least to the design stage within personalized production environment. While the geography of production will diffuse, intermediaries between consumer and producer will lose their significance. Routine and simple work will be left to robots and thus cheap labor will not be a competitive advantage any more. Instead, more talented and qualified labor force will be valuable. Overall, governments should design their policies parallel to these developments with continuous collaboration of academy, non-governmental organizations and business. Especially developing countries should review their available advantages and form new strategies. As a last word, the most important point is that new requirements should be determined by wide social participation and people oriented approach. 60 National Quarterly Productivity Statistics First Quarter of 2016 is Published In manufacture industry, production per worker employed index has increased by 6.40 % in the first quarter of 2016 compared to the first quarter of the previous year 2015. On the other hand, production per worker employed index has decreased by 7.23 % compared to the previous quarter (the fourth quarter of 2015). In terms of production per worker employed index compared to the first quarter of the previous year, 20 sectors among 24 manufacture sectors have showed increase. The highest increase belongs to “Repair and Installation of Machinery and Equipment”. -22,1 L -37,2 B TR10 TR21 TR22 TR31 TR32 TR33 TR41 TR42 TR51 TR52 TR61 TR62 TR63 D B TR42 G N TR81 R S L TR52 TR71 TR72 TR81 TR82 TR83 TR90 TRA1 TRA2 TRB1 TRB2 TRC1 TRC2 TRC3 Kırıkkale, Aksaray, Niğde, Nevşehir, Kırşehir Kayseri, Sivas, Yozgat Zonguldak, Karabük, Bartın Kastamonu, Çankırı, Sinop Samsun, Tokat, Çorum, Amasya Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane Erzurum, Erzincan, Bayburt Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli Van, Muş, Bitlis, Hakkari Gaziantep, Adıyaman, Kilis Şanlıurfa, Diyarbakır Mardin, Batman, Şırnak, Siirt İBBS TR Düzey 2 Bölge Sınıflaması - NUTS Level 2 Regional Classification İstanbul Tekirdağ, Edirne, Kırklareli Balıkesir, Çanakkale İzmir Aydın, Denizli, Muğla Manisa, Afyon, Kütahya, Uşak Bursa, Eskişehir, Bilecik Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova Ankara Konya, Karaman Antalya, Isparta, Burdur Adana, Mersin Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye P TR51 N -68,5 D J D TR62 B C D E F G H I J L M N P Q R S J S TR82 R E J TR83 E H R F TR63 TR72 M F R TRC2 TRB1 TRA1 G I R E TRC3 B J G J C M TRB2 J P H L D J TRA2 %0-7 % 7 - 14 % 14 - 21 % 21 - 28 % 28 - 35 % (-3 ) - ( 0 ) % (-6 ) - ( -3 ) % (-9 ) - ( -6 ) % (-12 ) - ( -9 ) % (-15 ) - ( -12 ) TR Düzey 2 bölgelerinin çalışan kişi başına ciro endeksi bir önceki yıla göre değişim değerleri (%) (Sektörler Toplamı) The changes in the index of turnover per employee value compared to the previous year of NUTS 2 regions (%) (Total Sectors) I TRC1 P E J J TR90 Mining and quarrying Manufacturing Electricity, gas, steam and air conditioning supply Water supply; sewerage, waste management and remediation activities Construction Wholesale and retail trade; repair of motor vehicles and motorcycles Transportation and storage Accommodation and food service activities Information and communication Real estate activities Professional, scientific and technical activities Administrative and support service activities Education Human health and social work activities Arts, entertainment and recreation Other service activities NACE Rev.2 Sanayi ve Hizmet Sektörleri Sınıflaması - NACE Rev. 2 Industrial and Service Sector Classification L I D I B Madencilik ve taş ocakçılığı İmalat Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı Su temini; kanalizasyon, atık yönetimi ve iyileştirme faaliyetleri İnşaat Toptan ve perakende ticaret; motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı Ulaştırma ve depolama Konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetleri Bilgi ve iletişim Gayrimenkul faaliyetleri Mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler İdari ve destek hizmet faaliyetleri Eğitim İnsan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri Kültür, sanat, eğlence, dinlence ve spor Diğer hizmet faaliyetleri TR71 Source : TurkStat, VGM-Regional Productivity Statistics G R TR61 TR41 S B E E S B TR33 R L N TR32 S B L TR31 Q Kaynak: TÜİK, VGM-Bölgesel Verimlilik İstatistikleri N E -24,0 -50,1 E -44,0 TR22 -16,1 D TR10 -15,0 -5,8 -21,2 -25,5 -12,1 -10,9 -37,7 -34,8 -9,7 -34,7 -29,2 -33,9 -25,6 -45,7 1,8 -30,3 -10,0 -7,9 -31,8 -44,3 -15,9 -35,1 -12,6 -4,2 -60,1 -71,5 -12,1 -69,3 -36,6 -50,6 R -45,2 -6,7 -23,6 -6,3 -1,5 -16,2 G -58,8 -40,1 -25,5 L -58,5 -24,8 -90,0 -17,9 -60,7 D -85,4 H -31,6 -7,5 -63,0 -3,5 -41,5 -9,9 -36,4 -21,9 -26,5 -9,8 -55,4 -20,4 -19,6 -40,4 -5,0 -15,0 -25,5 -22,5 P -14,0 -2,7 -79,4 S -8,3 -57,8 TR21 -4,8 -52,3 -32,6 The lowest three sectors based on changes in the index of turnover per employee value compared to the previous year according to economic activity sections in NUTS 2 regions, 2013 (%) (Nace Rev. 2) İBBS TR Düzey 2 bölgelerinde Ekonomik faaliyet kısımlarına göre çalışan başına ciro endeksi önceki yıla göre değişimi bazında en düşük üç sektör, 2013 (%) (Nace Rev. 2) İBBS TR Düzey 2 Bölgelerinde Ekonomik Faaliyet Kısımlarına Göre Çalışan Başına Ciro Endeksi Önceki Yıla Göre Değişimi Bazında En Düşük Üç Sektör, 2013 (%) (Nace Rev. 2) The Lowest Three Sectors Based on Changes in the Index of Turnover Per Employee Value Compared to the Previous Year According to Economic Activity Sections in NUTS 2 Regions, 2013 (%) (Nace Rev. 2) TEMMUZ 2016 BÖLGESEL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / REGIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS 61 TEMMUZ 2016 SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) - İmalat Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) Industrial Production Index (2010 - Manufacturing Industry Index (2010 Avg.=100) Sanayi Üretim EndeksiAvg.=100) (2010 Ort.=100) - İmalat Sanayi Üretim Production Endeksi (2010 Ort.=100) DEĞERLENDİRMEfgfgfgfgflkglfglfkgflkglfkglklfkglfkglk- MAKALE Industrial Production Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry Production Index (2010 Avg.=100) gflkgflglgklkglfgkflgkflkgl 145 136,5 133,1 135 130 121,3 125 120 110,5 115 110 105 138,3 137,4 140 113,0 100,0 100,0 98,5 134,0 130,1 117,5 120,5 112,9 119,8 116,3 129,0 136,2 121,6 116,5 119,2 115,2 133,2 126,3 120,1 110,1 100 95 90 98,9 98,3 88,6 100,0 Sanayi Üretim Endeksi Industrial Production Index 85 80 87,3 İmalat Sanayi Üretim Endeksi Manufacturing Industry Production Index 75 70 Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (%) Capacity Utilization Rate of Manufacturing Industry (%) 62 Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of The Republic of Turkey TEMMUZ 2016 BİLİM VE TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde 1000 Çalışan Başına Araştırmacı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2014) Total Researchers Per Thousand Total Employment in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2014) Türkiye ve Seçilmiş OECD Toplam1000 Araştırmacı Yıllık Türkiye Ülkelerinde ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Çalışan BaşınaSayısı Araştırmacı SayısıBüyüme (Tam zamanOranı eşdeğeri)(Tam (2014) zaman eşdeğeri) (2014) Total Researchers Per Thousand Total Employment in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2014) TotalTürkiye Researchers Annual Growth Rate in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2014) ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Araştırmacı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2014) Total Researchers Annual Growth Rate in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2014) 1000 Çalışan Başına Araştırmacı Sayısı Total ResearchersPer Thousand Total Employment 18,0 Araştırmacı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı Total Researchers Compound Annual Growth Rate 90,0% Yunanistan Greece Türkiye Turkey Slovak Cumhuriyeti Slovak Republic Portekiz Portugal Polonya Poland Meksika Mexico 0,0% Macaristan Hungary 0,0 -2,0 Kore Korea 10,0% Kanada Canada 20,0% 2,0 Japonya Japan 4,0 İtalya Italy 30,0% İspanya Spain 40,0% 6,0 İrlanda Ireland 8,0 İngiltere United Kingdom 50,0% Hollanda Netherlands 10,0 Fransa France 60,0% Çek Cumhuriyeti Czech Republic 70,0% 12,0 Belçika Belgium 14,0 Avrupa Birliği (28 Toplam) EU28 total 80,0% Almanya Germany 16,0 -10,0% Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TURKSTAT, OECD MSTI Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TURKSTAT, OECD MSTI Türkiye’ de ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Araştırmacı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2002 - 2014) Total Researchers in selected OECD Countries and Turkey (Full time equivalent) (2002 - 2014) Türkiye’ de Toplam Araştırmacı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2014) Total Researchers Annual Growth Rate in Turkey (Full time equivalent) (2014) Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TURKSTAT, OECD MSTI 63 TEMMUZ 2016 ULUSAL VE ULUSLARARASI VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ NATIONAL and INTERNATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için Eğilimler Sanayi Verimlilik Değişimleri ve Üç Aylık) Üç Aylık için Eğilimler Productivity Changesİmalat in Manufacturing Industry(Yıllık (Annually andveQuarterly) and Trends for Quarterly Data Productivity Changes in Manufacturing Industry (Annually and Quarterly) and Trends for Quarterly Data 120 115 110 105 100 95 90 85 80 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 1.Ç - Q1 4.Ç - Q4 3.Ç - Q3 2.Ç - Q2 1.Ç - Q1 4.Ç - Q4 3.Ç - Q3 2.Ç - Q2 1.Ç - Q1 4.Ç - Q4 3.Ç - Q3 2.Ç - Q2 1.Ç - Q1 4.Ç - Q4 3.Ç - Q3 2.Ç - Q2 1.Ç - Q1 4.Ç - Q4 3.Ç - Q3 2.Ç - Q2 1.Ç - Q1 4.Ç - Q4 3.Ç - Q3 2.Ç - Q2 1.Ç - Q1 4.Ç - Q4 3.Ç - Q3 2.Ç - Q2 1.Ç - Q1 4.Ç - Q4 3.Ç - Q3 2.Ç - Q2 1.Ç - Q1 4.Ç - Q4 3.Ç - Q3 2.Ç - Q2 1.Ç - Q1 4.Ç - Q4 3.Ç - Q3 2.Ç - Q2 1.Ç - Q1 4.Ç - Q4 3.Ç - Q3 2.Ç - Q2 70 1.Ç - Q1 75 2016 2016 2015 Yıllık Çalışan Kişi Başına Katma Değer Endeksi (2005=100) / Annual Value Added Per Person Worked Resmi statistik Kalite Belgesi Yıllık Çalışan Kişi Başına Katma Değer Endeksi (2009=100) / Annual Value Added Per Person Worked Üç Aylık İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) / Quarterly Index of Manufacturing Production Per Person Worked Eğilim; Üç Aylık İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2005 1.Ç-2008 2.Ç) / Trend; Quarterly Index of Manufacturing Productin Per Person Worked (2005 1.Q-2008 2.Q) Eğilim; Üç Aylık İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2009 1.Ç-2011 4.Ç) / Trend; Quarterly Index of Manufacturing Production Per Person Worked (2009 1.Q-2011 4.Q) Eğilim; Üç Aylık İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2012 1.Ç-2016 1.Ç) / Trend; Quarterly Index of Manufacturing Production Per Person Worked (2012 1.Q-2016 1.Q) Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İstatistikleri - Source: National Productivity Statistics of Turkey Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları / Index of Production Per PersonSeçilmiş Employed; Average ofÇeyrek LastÇalışan FourKişiQuarters andEndeksi Annual Average RateYıllıkofDeğişim Growth For/ Selected European Countries Avrupa Ülkeleri Son Dört Başına Üretim Ortalaması ve Ortalama Oranları %18 %14 100 %12 80 %10 %8 60 %6 40 %4 20 İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi 64 İsveç-Sweden Malta Almanya-Germany İspanya-Spain Finlandiya-Finland TÜRKİYE-Turkey Portekiz-Portugal Norveç-Norway Avusturya-Austria Lüksemburg-Luxembourg Slovenya-Slovenia Macaristan-Hungary Letonya-Latvia Sırbistan-Serbia Polonya-Poland Estonya-Estonia Romanya-Romania %2 Makedonya-Macedonia 0 Yıllık Ortalama Verimlilik Değişim Oranı (2005-I - 2016-I) Average Rate of Annual Productivity Change (2005-I - 2016-I ) %16 120 Slovakya-Slovakia İmalat Sanayi Son Dört Çeyrek (2015 II - 2016 I) Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) Manufacturing Industry Index of Production Per Person Employed Average of Last Four Quarters (2015 II - 2016 I) (2010 Ave.=100) Index of Production Per Person Employed; Average of Last Four Quarters and Annual Average Rate of Growth For Selected European C 140 %0 İmalat Sanayi Yıllık Ortalama Verimlilik Değişim Oranı Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İstatistikleri ve EUROSTAT - Source: National Productivity Statistics of Turkey and EUROSTAT