Masum ve Tehlikeli 1
Transkript
Masum ve Tehlikeli 1
Masum ve Tehlikeli 1 2 Carol Marinelli Masum ve Tehlikeli Harlequin High Life-2 ISBN 978-605-339-240-8 Đngilizce Adı: THE ONLY WOMAN TO DEFY HIM Türkçe Adı: MASUM VE TEHLĐKELĐ Copyright © 2014 by Carol Marinelli Đngilizce Adı: THE ITALIAN NEXT DOOR... Türkçe Adı: SOLUK SOLUĞA Copyright © 2011 by Anna Cleary Yayının Adı: Harlequin High Life Đki Roman Birarada Tüzel Kişiliği: Harlequin Polska Spolka Z Ograniczona Odpowiedzialnoscia Đstanbul Şubesi Đmtiyaz Sahibi ve Uyruğu: Berkant Yıldırım T.C. Sorumlu Müdür ve Uyruğu: H. Rıza Bankoğlu T.C. Đdarehane Adresi: Mühürdar Cad. Uras Apt. No:83 D.1 Kadıköy – Đstanbul – Türkiye 3 4 Carol Marinelli Carol Marinelli Masum ve Tehlikeli Çeviri Deniz Bulut HARLEQUIN TÜRKĐYE Mühürdar Cad. Uras Apt. No.83/1 Kadıköy - ĐSTANBUL Tel: (0216) 418 12 72 (pbx) Faks: (0216) 338 87 12 info@harlequintr.com – www.harlequintr.com www.facebook.com/harlequinbeyazdizi twitter.com/harlequintr Masum ve Tehlikeli ROMANIN KARAKTERLERĐ Demyan Zukov Yakışıklı Rus iş adamı Alina Ritchie Utangaç asistan Annika Zukov Demyan’ın alkolik annesi Katya Demyan’ın teyzesi Nadya Demyan’ın eski karısı Ramon Zukov Demyan’ın oğlu Boris Demyan’ın şoförü Elizabeth Alina’nın çalıştığı ajansın sorumlusu Marianna Demyan’ın Amerika’daki asistanı Cathy Alina’nın ev arkadaşı Pierre Alina’nın çalıştığı restoranın müdürü Libby Emlakçı 5 6 Carol Marinelli ~ GĐRĐŞ ~ DEMYAN Zukov özel uçağının penceresinden dışarı baktığında çoktan iniş için alçalmaya başlamışlardı. Manzara oldukça güzeldi. Boylu boyunca uzanan geniş arazilerin çoğu Demyan’a aitti. Masmavi deniziyle, limandaki gösterişli tekneleriyle Sydney gerçekten de harika görünüyordu. Zaten Avustralya’nın muhteşem manzarası Demyan’ı her zaman büyülemişti. Uçaktan inmesiyle birlikte Demyan Avustralya’ya ilk gelişini hatırladı. O zamanlar ne o denli şaşalı bir hayat sürmekteydi, ne de adımını attığı her yerde fotoğrafını çekebilmek için bekleyen gazeteciler vardı. Henüz on üç yaşındaydı ve doğup büyüdüğü Rusya’dan ilk kez ayrılıyordu. Teyzesi Katya ile beraber tarifeli bir uçakta, ekonomi sınıfında yolculuk ediyorlardı. O günlerde özel bir uçak satın alabileceğini hayal bile edemiyor olsa da, bir iz bırakacağından emindi. Teyzesi, yolculuk boyunca beraber yaşayacakları çiftlik evinden bahsedip durmuştu. O evde çok güzel günler geçireceklerini anlatıyor, küçük Demyan’ı neşelendirmeye çalışıyordu. Yine de Demyan yol boyunca son derece sessizdi. Geleceğin ne getireceğini düşünüp durmuştu. Ne de olsa çocukluk günleri oldukça zor geçmişti ve endişe etmekte ya da fazla umutlanmamakta haklıydı. Babasını tanımamıştı ve bekâr bir anne tarafından büyütülmüştü. Annesi alkolün ve fakirliğin pençesinden bir türlü kurtulamamıştı. Devletin yaptığı yardımlar da artık geçinmelerine yetmemeye başlamıştı. Demyan beş yaşına geldiğinde annesi artık çalışamaz bir duruma gelmişti. Eskisinden daha fazla içmeye başladığı için pazarda meyve, sebze de satamaz olmuştu. Aileyi geçindirmek küçük Demyan’a kalmıştı. Demyan hem derslerine çalışıyor, hem de geçinebilmeleri için para kazanmaya çalışıyordu. Okuldan sonra arkadaşı Mikael ile beraber kırmızı ışıkta bekleyen arabaların camlarını silip, karşılığında para istiyorlardı. Zaman zaman civardaki turistlerden de para istedikleri oluyordu. Para kazanamadıkları zaman ise restoran ve otellerin çöplerini karıştırıp, akşam yemeklerini çıkarmaya çalışıyorlardı. Annesinin yemek yemeye ihtiyacı olmasa da, Demyan’ın içi, annesini aç bırakmaya el vermiyordu. Alkolik bir kadın olan Annika’nın tek derdi, daha fazla votka bulabilmekti. Alkol ihtiyacı giderildiği sürece başka bir şeye ihtiyacı olmuyordu. Annesi öldüğü zaman Demyan, arkadaşı Mikael ile beraber sokaklarda yaşamaya karar verdiyse de, teyzesi Katya buna izin vermemiş, yeğenini yanına almaya karar vermişti. Demyan annesini rahat ettirmek için ne kadar uğraşmış olursa olsun, ölümü pek de iyi bir ölüm olmamıştı. Zaten cenazesi de pek kalabalık sayılmazdı. Demyan, teyzesi ve kiliseden gelen birkaç kişi dışında kimse yoktu. “Annika her zaman iyi olduğunuzu söylerdi. Neden bana o kadar kötü du- Masum ve Tehlikeli 7 rumda olduğunuzu söylemedi ki?” diye sormuştu teyzesi, Annika’nın mezarının başında dua ederlerken. Katya’nın sorusu Demyan’ın gülümsemesine neden olmuştu. Annesi yardım istemeyecek kadar gururlu bir kadın olduğu için o kadar zor günler geçirmişlerdi. Hem çok gururluydu, hem de hayatını değiştiremeyecek kadar zayıftı. Demyan her zaman bu durumun ilginç bir çelişki olduğunu düşünmüştü. “Her şey yoluna girecek sevgili yeğenim,” demişti Katya mezarlıktan ayrılırken. Sert Rusya kışından, sıcak Avustralya yazına uçmuşlardı. Yol boyunca sessizce annesinin yasını tutan Demyan’ın yüzü uçak penceresinden Sydney’i gördüğü anda gülmüştü. Dünyanın en güzel limanını gördüğünü düşünmüştü. Yola çıkmadan önce teyzesi Sydney’in ne kadar güzel bir yer olduğundan bahsettiyse de, Demyan pek inanmamıştı. Ne de olsa vaat edilen şeylerin gerçekleşmesine alışık değildi. Uzun zamandır ilk defa bir vaat gerçekleşmişti. Bu durum Demyan’ın çok hoşuna gitmişti. Sanki güneşi görmek gibiydi… Acı veren ve kör eden bir deneyim olsa da Demyan gözlerini o muhteşem manzaradan alamıyordu. Genç delikanlının kalbi, annesinin yattığı kara toprak kadar soğuk olsa da, Sydney’in harika sokaklarını ve yaşayacakları çiftlik evini gördükten sonra bir daha Rusya’ya geri dönmemeye yemin etmişti. Yeni bir başlangıç yapıp, her fırsatı değerlendireceğine dair kendine söz vermişti. Demyan gerçekten de her fırsatı değerlendirmişti. Hem de her birini. Rus aksanıyla da olsa Đngilizce konuşmaya başlamış, eğitim hayatı boyunca derslerinden hep yüksek notlar almıştı. Dersleri her şeyden önemli olsa da, kitaplarını kapattıktan sonra arzularına yenik düşerdi. Çok az insan Demyan’ın yakışıklı yüzüne ve sıcak gülüşüne karşı koyabilirdi. Seks her zaman önemli olmuştu ama öpücüklerle ya da güzel sözlerle yaşadığı kaçamakları romantik bir hale getirmeyi sevmezdi. Hatta bundan kaçınırdı çünkü çok çabuk sıkılır, dikkati hemen başka bir yöne kayardı. Nadya ile yaşadığı ilişki de çok farklı değildi. Avustralya’da bir Rus ile karşılaşmak Demyan’ın çok hoşuna gitmişti çünkü Đngilizce konuşmaktan çok daha kolaydı Rusça konuşmak. Ta ki o geceye kadar Nadya ile olan ilişkisi gayet iyi gitmişti. Henüz on dokuz yaşındaydı ve baba olmak üzere olduğunu öğrenmişti. Okulu bırakıp, bir işe girmişti. Kısa zamanda tüm firmaların dikkatini çekmeyi başarmıştı. Herkes onunla çalışmak istese de Demyan kendini tek bir firmaya adamak istemiyordu. Annesinin hayatını kontrol etmeyi başaramamış olsa da, kendi hayatının kontrolü tamamen ellerindeydi. Yirmi bir yaşına geldiğinde ise artık kazandığı para Nadya’yı mutlu etmeye yetmemeye başlamış ve boşanmışlardı. O evlilikten doğan oğlu Ramon ise hayattaki en büyük başarısı haline gelmişti. Özel uçağının tekerlekleri piste değdiği an Demyan, Nadya’yı düşünme- 8 Carol Marinelli mek için gözlerini kapatmıştı. Sydney’e sorunları ile yüzleşmek için gelmişti. Geçmişi düşünmenin kimseye bir faydası olmazdı. Zor bir süreç olacağı belliydi. Basın, Nadya’nın Vladimir ile evlenip, on dört yaşındaki oğulları Ramon’u da yanlarına alarak Rusya’ya yerleşeceklerini öğrenmişti. Zukovlar, Avustralya kraliyet ailesine denk bir aileydi. O yüzden gazeteciler, onlara dair haber yapabilecekleri hiçbir fırsatı kaçırmazdı. Havaalanı güvenliği, Demyan’ı gazetecilerden kaçırmak için üstün bir çaba harcamıştı. Hem zaten Demyan o kadar gergindi ki, tek bir gazeteci bile yanına yaklaşacak olsa yumruklarını kullanmaktan çekinmezdi. Daha kendi oğluna bile bir açıklama yapamamışken, basına açıklama yapmasının ne gereği vardı. Ramon’un kendi oğlu olmayabileceği söylentisi kafasını kurcalayıp duruyordu. Öyle bir şeyin mümkün olup, olmayacağını düşünüp duruyordu. O konuyu düşünmek bile başına ağrıların saplanmasına sebep oluyordu. “Dobryy den, Demyan.” Sydney’deki şoförü, Boris, Demyan’ı selamlamıştı. Arabaya binip yola çıktıklarında Demyan, Ramon’u defalarca aradıysa da oğlu bir türlü telefona cevap vermemişti. Sonunda dayanamayıp Nadya’yı aradı. “Ramon ile konuşmak istiyorum.” “Ramon arkadaşları ile tatilde. Rusya’ya gitmeden önce onlarla biraz zaman geçirmek istedi.” “Beni oyalamaktan vazgeç Nadya. Sydney’deyim ve oğlumla zaman geçirmek istiyorum. Bana oğlumun nerede olduğunu söyle!” “Neden bir yerlerde buluşup, konuşmuyoruz? Sana gelebilirim.” Nadya’nın yumuşayan ses tonu, Demyan’ın hınzır bir şekilde gülmesine sebep olmuştu. Nadya hâlâ Demyan’ı baştan çıkarabileceğini düşünüyor olmalıydı. Oysaki böyle bir şeyin artık ihtimal dâhilinde bile olmadığını bilseydi, nefesini boşuna yormazdı. Düğünlerine bir ay kalmışken, Nadya’yı Vladimir’den ayırmaya çalışmak, Demyan’ı pek de mutlu etmezdi. Demyan isteseydi, eski karısını yatağa atabilirdi ama böyle bir arzusu yoktu. “Seninle konuşacak bir şeyim yok, Nadya.” “Demyan…” Nadya daha cümlesini bitiremeden Demyan telefonu kapatmıştı bile. Eğer telefonu kapatmasaydı, Nadya’ya onun hakkındaki gerçek düşüncelerini söyleyebilirdi ve bu durum pek de hoş olmazdı. “Beni bir otele götür, Boris.” Evine gitmek istemiyordu çünkü orası artık evi gibi değildi. “Herhangi bir tercihiniz var mı ?” “Yeni kumarhane ne zaman açılacak?” Masum ve Tehlikeli 9 “Önümüzdeki hafta. Açılışa sizi de davet etmiş olmalılar.” “Tabi ki,” dedi Demyan. Şuan ki ruh haline en iyi gelecek şey, yeni bir kumarhaneden başka bir şey olamazdı. “Kral dairesi müsait olan bir otel bul ve en az bir aylık rezervasyon yaptır.” Normalde bu tarz işler Demyan’ın asistanı Marianna’nın işiydi. Patronu ne isterse istesin hemen hallederdi ama Marianna Amerika’da olduğu için bu işler Boris’e kalmıştı. Boris birkaç yere telefon açmış sonra da lüks bir otelin önünde durmuştu. Otel personeli, beklenmedik bir şekilde gelen müşterilerine en iyi şekilde hizmet edebilmek için Demyan’ın etrafında adeta pervane olmuştu. Boris’in ettiği telefondan sonra kral dairesi Demyan’a özel olarak hazırlanmıştı. Demyan, ne odanın şıklığıyla, ne de manzaranın harikalığıyla pek ilgilenmiyordu. Ne de olsa, ne kadar lüks olurlarsa olsunlar tüm oteller birbirine benziyordu. “Herhangi bir arzunuz var mı?”, diye sordu Demyan’a odasına kadar eşlik eden otel görevlisi. “Mahremiyet…” “Eğer arzu ederseniz…” “Sadece yalnız kalmak istiyorum. Bir şeye ihtiyacım olursa haber veririm.” Otel görevlisinin odadan çıkmasıyla birlikte, Demyan, uzun zamandır ilk kez yalnız kalabilmeyi başarmıştı. Skandal haberler patlak verdiğinden beri yalnız kalabilmesi pek mümkün olmamıştı. Nadya’nın patlattığı magazin bombasından beri tek başına kalıp, kafa dinlemeye hasret kalmıştı. Ramon’un, oğlu olmama olasılığını düşünmek bile istemiyordu. Böyle bir şey ihtimal dâhilinde değildi. Olamazdı. Mümkün değildi. Ramon doğduğunda, Demyan onu kollarına almış, gözlerinin içine bakmış ve oğlu olduğundan tamamen emin olmuştu. Göz göze geldikleri an aralarında derin bir sevgi bağı oluşmuştu. Demyan’ın skandalla başa çıkmaya çalışma yöntemleri pek de etkili olmamıştı. Aklını alkolle ve kadınlarla dağıtmaya çalıştıysa da, bu soru kafasını kurcalamaya devam etmişti. Acaba Ramon’un babası başka biri olabilir miydi? Masanın üzerinde duran gazetelerden birini aldı. Günlük haberlere göz gezdirip, içinde bulunduğu ruh halinden biraz uzaklaşabilmeyi umuyordu. Gazetenin sayfalarını karıştırırken gördüğü haberle donup kaldı. Kocaman bir başlık atmışlardı. ‘Siz olsaydınız kimi seçerdiniz?” Gazetecilerin atladığı bir detay vardı; Nadya’nın seçim şansı yoktu ki. Nadya, zaman zaman Demyan ile yeniden bir araya gelebilme olasılıkları olduğunu hayal etse de, Demyan’ın biten evliliklerine ikinci bir şans vermeye niyeti yoktu. Demyan bu gerçeği defalarca net bir şekilde ifade etmiş olsa da, gazetecilerin hâlâ o tarz haberler yapmasına engel olmayı başaramamıştı. 10 Carol Marinelli Habere koca bir sayfa ayırmışlardı. Bir yanda elli yaşındaki, son derece varlıklı bir adam olan Vladimir vardı. Vladimir’in her şeyi vardı. Tek eksiği, varisi olabilecek bir oğuldu. Diğer yanda ise Demyan vardı. Otuz üç yaşında, esmer, yakışıklı bir adamdı. Hem Vladimir’den çok daha genç ve yakışıklıydı, hem de serveti Vladimir’in servetinin birkaç katıydı. Yani, bu hesaba göre Demyan, Vladimir’den açık ara öndeydi. Peki ya olumsuz yanları nelerdi? Demyan’ın, olumsuz yanlarını öğrenmek için gazetedeki haberi okumaya ihtiyacı yoktu. Neler yazılmış olabileceğini gayet iyi biliyordu. Evet, Demyan uslanmaz bir çapkındı. Evet, lüks otellerde ve kumarhanelerde zaman geçirip, âlem yapmayı severdi. Evet, zaman zaman bir grup sarışın modelle birlikte denize açılıp, günlerce ortadan kaybolabilirdi. Demyan eğlenmeyi iyi bilen bir iş adamıydı. Hem bir süredir bekârdı da, biraz eğlenmesinin ne mahsuru olabilirdi ki? Gazetedeki haberi okumaya devam ettikçe basının ilk defa adil davrandığını fark etti. Evet, çapkınlığı yüzünden birçok skandala imza atmıştı ama her zaman iyi bir baba olmuş ve kaçamaklarını daima yurt dışında yapmıştı. Demyan nereye giderse gitsin sonunda hep Sydney’e dönerdi. Sydney, Demyan’ın eviydi. Haberde tekrar tekrar sorulan soru ise; Demyan kadar iyi bir babanın, oğlunu yanında tutabilmek için neden hiçbir çaba göstermediğiydi. Neden Nadya’nın, Ramon’u alıp Rusya’ya götürmesine karşı çıkmıyordu? Demyan Zukov aklına koyduğu her şeyi başaran bir adamdı. Neden dava açıp, oğlunun yanında kalmasını talep etmiyordu? Demyan okumaya devam ettikçe boğazı düğümleniyor, başına ağrılar saplanıyordu. Aynı haberi oğlu Ramon’un da okuduğunu düşündükçe, başının ağrısı iyiden iyiye şiddetleniyordu. Haberin sonlarına doğru, yazı dili iyice sertleşmeye başlamıştı. Yaşananların Demyan’ın umurunda bile olmayabileceğini, muhteşem baba- oğul pozlarının sadece reklâm amaçlı olabileceğini, hatta belki de yeni bir Bayan. Zukov olabileceğini iddia ediyorlardı. Acaba Demyan, baba olmaktan sıkılmış ve oğlunun tüm sorumluluğunu Nadya’ya bırakmak için can mı atıyordu? Demyan okuduklarına daha fazla dayanamayıp, gazeteyi elinden bıraktı. Bir bardak içki alıp, pencereye doğru yürüdü. Muhteşem manzaranın kafasını dağıtabileceğini umuyordu. Bulunduğu yerden, evini görebiliyordu. Üç katlı, ihtişamlı bir binaydı. Hele evin çatısında bir terası vardı ki, oğlu ve yakın arkadaşlarıyla beraber geçirdiği nice keyifli anıya ev sahipliği yapmıştı. Demyan, Ramon’a yüzmeyi çatıdaki havuzda öğretmişti. O güzel anıları düşünmek Demyan’ı hem üzmüş, hem Masum ve Tehlikeli 11 de sinirlendirmişti. Elindeki bardağı fırlatıp, pencereden uzaklaştı. Artık o evi görmeye tahammülü yoktu. Bir an önce evin satılmasını istiyordu. Teyzesinin çiftliğinin de satılması gerekiyordu. Ne de olsa artık Avustralya’ya dönmek için bir sebebi yoktu. Asistanını arayıp, Avustralya’ya gelmesini söyleyebilirdi. Sydney’e gelir, patronunun tüm sorunlarını çözerdi. Bu fikir ilk başta cazip bir fikir gibi göründüyse de, Marianna’nın geceleri yatak odasında ne kadar yapışkan bir kadın olabildiğini hatırlayıp, onu aramaktan vazgeçti. Hem zaten bu sorun, kişisel bir sorundu, işle ilgili değildi. Özel asistanı olmadan da halledebilirdi. Eğer Demyan, Avustralya’ya bir daha gelmeyecekse, gitmeden önce halletmesi gereken bir sürü sorun var demekti ve bu süreç kesinlikle kolay olmayacaktı. Demyan telefonu alıp, danışmayı aradı. “Bir süreliğine bir asistana ihtiyacım olacak. Belki birkaç haftalığına, belki bir aylığına… Emlak işlerinde tecrübeli biri olsun.” “Tabi efendim. Ne zaman işe başlamasını istersiniz?” “Sabah 08.00’de burada olsun.” Sabah, Demyan’ın halletmesi gereken bir sürü sorun olacaktı. Sydney’deki işlerini bitirir bitirmez, Sydney’den gidecekti. Artık onu Avustralya’ya bağlayan bir şey kalmamıştı. Odadaki bara doğru ilerleyip, bir içki daha aldı. Çarşamba akşamı Sydney’de ne yapabileceğini düşünmeye başladı. Zil zurna sarhoş olma fikri çok cazip gelmişti. Daha önce Avustralya’da böyle bir şey yapmamıştı. Taşkınlıklarını hep yurtdışı gezilerine saklardı. Ne de olsa Ramon, Avustralya’da yaşıyordu ve babasının alkolik bir çapkın olduğunu düşünmemeliydi ama bu kez durum farklıydı. Artık Demyan’ın kaybedecek pek bir şeyi kalmamıştı. Sarışın, esmer, belki de kızıl… Bir türlü karar veremiyordu. Yalnız kalmak istemiyordu. Bir karar vermeliydi. Sonunda geceyi üç kadınla birlikte geçirmeye karar verdi. Bir sarışın, bir esmer ve bir kızıl… Sabah olmayacakmış, güneş doğmayacakmış gibi eğlenecekti. Đçkisinden bir yudum aldı ve muhteşem manzarayı seyre daldı. ~ BĐRĐNCĐ BÖLÜM ~ B ĐNDĐĞĐ taksi lükse otele yaklaşırken, Alina Ritchie derin bir nefes aldı. Arabaya bindiğinden beri elindeki küçük aynaya bakıp, makyajını kontrol ediyordu. Otele çok yaklaştıklarını fark edince ayakkabılarını ayağına giydi. Çorabının altındaki kocaman delik bir anda kaybolmuştu. Çok heyecanlı olması 12 Carol Marinelli dışında her şey yolundaydı. Makyajı güzeldi, uzun saçları fönlüydü, kıyafeti ütülüydü. Ne de olsa ilk iş günüydü, her şeyin iyi gitmesi gerekiyordu. Alina iş fırsatını şans eseri yakalamıştı ve belki de bu fırsat, hayatı boyunca beklediği fırsat olabilirdi. Alina, annesinin sert eleştirileri yüzünden resim aşkını bir yana bırakıp, işletme okumuştu. Annesi her zaman şöyle söylerdi, “Sanat, karın doyurmaz, Alina.” Oysaki Alina’nın tek yapmak istediği şey, resim yapmaktı. Çiçek resimleri yapardı… Tuvale, kâğıda, kumaşa çiçek resimleri yapardı. Annesi ise Alina’nın repertuarının yeterli olmadığını, çiçek resimleri yaparak para kazanamayacağını, düzgün bir iş bulması gerektiğini söyler dururdu. “Her kadın kendi parasını kazanmalıdır, Alina. Hayatının sonuna kadar sana bakamam. Ne yapıyorsam, senin için yapıyorum. Hiçbir erkeğe muhtaç olmadan yaşayabilmen için uğraşıyorum kızım.” Annesinin sözleri Alina’nın kulağında çınlayıp dururdu. Hem annesinin cesaret kırıcı sözleri, hem de aile geçimlerini sağladıkları çiçekçilik işinin pek de iyi gitmiyor oluşu, Alina’nın kaderini değiştirmişti. Ressam olma hayallerini bir yana bırakıp, iş hayatına atılmıştı. Tabi ki kolay bir süreç olmayacaktı. Đş bulmak sandığı kadar kolay değildi. Alina gibi bir sürü işsiz asistan vardı. Hem çok az iş fırsatı vardı, hem de Alina’nın hayalperest doğası acımasız iş dünyasına pek de uygun değildi. Alina geçimini garsonluk yaparak sağlıyordu. Haftada dört, bazen de beş gece çalışıyordu. Önceki akşam gelen telefona kadar hayatı evi ve çalıştığı restoran arasında geçip, gidiyordu. Đşe gitmek için hazırlanırken çalan telefon belki de Alina’nın hayatını değiştirecekti. Alina, birkaç ay önce annesinin ısrarlarına dayanamayıp, seçkin bir ajansa kaydolmuştu. Đş adamları için asistan bulan bir ajanstı. Alina’yı birkaç kez küçük işler için aramışlardı çünkü Alina’nın fiziği pek de aradıkları asistan tipine uymuyordu. Genelde uzun boylu, uzun bacaklı sarışınlar tercih sebebi oluyordu. Ansızın Alina’yı aradıklarına göre oldukça çaresiz olmalıydılar. Telefondaki kadın konuştukça Alina’nın gözleri fal taşı gibi açılmaya başlıyordu. Duyduklarına inanamıyor gibi bir hali vardı. Lüks bir otel, çok önemli bir misafirleri için özel asistan talebinde bulunmuştu. Talep hem çok aniydi, hem de sadece birkaç haftalığınaydı. Ajansta çalışan asistanlardan hiçbiri müsait değildi, bu yüzden Alina’yı aramak zorunda kalmışlardı. “Özgeçmişinde emlak işlerinde tecrübeli olduğun yazıyor,” demişti Elizabeth. Elizabeth’in sesindeki kuşku, Alina’nın dikkatinden kaçmamıştı. Ne de olsa Elizabeth, Alina’yı ajansa kaydeden kadındı ve hayatını değiştirebilecek fırsatın elçisiydi. “Evet, emlak işleri konusunda tecrübeliyim.” Masum ve Tehlikeli 13 Pek de yalan sayılmazdı. Özgeçmişinde belirtmediği şey ise, tek bir emlak deneyimi olduğuydu. O da, banka el koymadan önce satmak zorunda kaldıkları aile çiftliklerinin satışıydı. Elizabeth, Alina’ya kimin için çalışacağını söylemişti. Demyan Zukov! “Demyan Zukov’un kim olduğunu biliyorsun değil mi, Alina?” Demyan Zukov’u kim tanımaz ki! Demyan, Alina’nın garsonluk yaptığı restoranda defalarca yemek yemişti ama yolları hiç kesişmemişti. Demyan’ın restorana son gelişi ise Alina’nın hasta olduğu için izinli olduğu bir akşama denk gelmişti. Đşe geri döndüğünde ise bütün çalışanların tek konuştuğu konu, Demyan olmuştu. Alina ilk başta bu özel müşterinin boyunu aşacağını düşündüyse de, Demyan Zukov’u özgeçmişine ekleme fikri çok cazip gelmişti. Ajans kontratın hemen hazırlanıp, imzalanması için titizlikle çalışmıştı. Hatta Elizabeth bizzat Alina’nın çalıştığı restorana gelip, Alina’ya kontratı imzalatmıştı. “Tüm müşterilerimiz bizim için önemlidir, ama umarım bu müşterinin ne kadar önemli olduğunu hatırlatmama gerek yoktur.” “Tabi ki yok, Elizabeth.” “Bu işi istediğinden emin misin, Alina?” “Evet, eminim.” Alina taksiden inerken kendisine bu işin altından kalkabileceğini hatırlatıyordu. Biraz sakinleşebilirse, işlerin yolunda gitmemesi için hiçbir sebep yoktu. Zaten eğer bu işin de altından kalkamazsa, artık ne iş bulmak için, ne de para kazanmak için çaba göstermeyecekti. Alina aklından bu düşünceleri geçirirken, otele girip çıkan zayıf ve güzel kadınları gördü. Eğer diyet yapmayı başarabilseydi, Alina da gördüğü kadınlar gibi olabilirdi. Bütün suç, çalıştığı restoranın aşçıbaşısındaydı. Eğer o kadar güzel yemekler yapmasaydı, Alina da diyet yapıp, zayıf bir kadın olabilirdi. Alina derin bir nefes aldı ve otelden içeri girdi. Danışmaya doğru yürüyüp, kendini tanıttı. Demyan Zukov’la görüşmek istediğini söyledi. “Bir saniye lütfen…” Neden bekletiyorlardı ki? Yoksa danışmadan ileri geçemeyecek miydi? Neyse ki birkaç dakika sonra Alina’ya asansöre binebilmesi için bir kart vermişlerdi. Demyan Zukov kral dairesinde kalıyordu. Odası en üst kattaydı. Asansör hızla yukarı çıkarken, Alina’nın heyecandan midesi bulanmaya başlamıştı. Asansör yirmi dördüncü kata ulaştığında kapısı açıldı. Alina asansörden çıkarken, esmer bir kadın asansöre bindi. Geceyi Demyan Zukov ile beraber geçirmiş olmalıydı. Koskoca milyarder geceyi yalnız geçirecek değildi ya, diye düşündü Alina. Magazin basınında Demyan’ın çapkınlıklarına sıklıkla yer verilirdi. Bu durum, Alina için pek de sürpriz olmamıştı. 14 Carol Marinelli Alina koridorda yürürken, bu sefer de sarışın bir kadınla karşılaştı. Arkasını dönüp kaçmak istediyse de, kendine sürekli olarak, bu işe ne kadar ihtiyacı olduğunu hatırlatıp durdu. Odanın önüne geldiğinde, kapının yanındaki zili çaldı. Alina nefesini tuttu. Kapı açıldığı zaman Demyan Zukov ile karşılaşacağını düşünüyordu. Kapı açıldı ve karşısındaki hiç de Demyan Zukov’a benzemiyordu. Kızıl saçlı bir kadın, baştan aşağı Alina’yı süzüyordu. Alina’nın içeri girmesiyle birlikte, kızıl saçlı kadın da odadan çıkıp, asansöre doğru yürümeye başlamıştı. Alina sıradan bir kadın olduğu için baştan aşağı süzülmeye çok alışıktı. Bazı müşteriler sıradan asistanlarla çalışmayı tercih ederlerdi. Bu sayede karılarının kıskançlık krizlerini de önlemiş olurlardı. “Merhaba!” Alina açık kapıyı bir kez daha çalıp, beklemeye başladı. Ne gelen vardı, ne de giden. Daha ne kadar beklemesi gerektiğini düşünürken, saatine baktı. Sekize iki vardı. Ajanstan saat sekizde orada olmasını söylenmişti. “Merhaba! Ben, Alina Ritchie. Ajanstan geliyorum.” Söylediklerine bir cevap alamamıştı. Belki de Demyan uyuyakalmıştı. Geçirdiği hareketli geceden sonra uykuya ihtiyacı olmalı, diye düşündü Alina. Bir süre daha kapı girişinde bekledikten sonra Alina odaya girmeye karar verdi. Oda darmadağınıktı. Kıyafetler, bardaklar, tabaklar yerlere saçılmıştı. “Merhaba!” Alina şansını bir kez daha denedi. Yine cevap alamamıştı. Artık endişelenmeye başlamıştı. Acaba Demyan Zukov’un başına bir şey mi gelmişti? Aklından geçen yüzlerce fikirle başa çıkmaya çalışan Alina, duyduğu sesle irkildi. “Güzel, vaktinde gelmişsin.” Alina arkasını dönüp, sesin geldiği yöne doğru baktığında Demyan’ı gördü. Demyan hiç de sabaha kadar eğlenmiş bir adam gibi gözükmüyordu. Adeta tüm günü otelin spa merkezinde geçirip, bakım yaptırmış gibi bir hali vardı. Alina’nın görmeyi umduğu o derbeder halden eser yoktu. Alina, Demyan’ın adeta katalogdan fırlamış bir manken olduğunu düşünüyordu. Siyah, özel kesim takım elbisesi Demyan’ın uzun ve yapılı fiziğini gözler önüne seriyordu. Gümüş renkli kravatı, gözlerine uygun seçilmiş gibiydi. Alina daha önce gri gözleri olan bir erkek görmemişti. Demyan’ın gözleri o kadar güzeldi ki, Alina, gözlerini Demyan’ın gözlerinden ayıramıyordu. “Merhaba. Ben, Demyan.” Alina zaten bunu biliyordu. Alina elini uzatıp, Demyan’ın elini sıktı. Demyan’ın uzun, güçlü parmaklarına dokunmak bile Alina’yı heyecanlandırmıştı. Demyan’ın parfümünün ko- Masum ve Tehlikeli 15 kusu Alina’nın başını döndürmüştü. Adeta büyüleyici bir kokusu vardı. “Ben, Alina.” “Alina mı? Bu bir Slav ismi değil mi?” “Pek sayılmaz. Bir Kelt ismi.” Demyan o kadar çekiciydi ki, Alina zar zor konuşabiliyordu. Demyan’ın siyah saçları geriye özenle taranmıştı. Daha yeni traş olduğu ise her halinden belliydi. Gözleri kan çanağı gibi de olmamıştı. Eğer Alina, Demyan’ın içtiği kadar içki içmiş olsaydı, kıpkırmızı gözleri ve akşamdan kalma hali ile yataktan kalkma mücadelesi veriyor olurdu. Demyan’ın çılgın bir gece geçirdiğine dair tek bir fiziksel kanıt yoktu. “Aslında haklı olabilirsiniz. Alina ismi sanırım Slav’larda da var.” “Yanılmadığımı biliyordum.” Demyan bu küçük sohbetten sıkılmaya başlamış gibiydi. Sert bir kahveye ihtiyacı vardı. Sabahları yataktan kalkar kalkmaz ilk işi sert bir kahve içmek olurdu, ama bu sefer o kadar vakti olmamıştı. Alina’nın saat sekizde geleceğini bildiği için yataktan kalktığı gibi duşa girmişti. Demyan için iş her şeyden önce gelirdi. Şimdiye kadar ne işe geç kalmış, ne de bir randevusunu kaçırmıştı. Bulunduğu yere şans eseri gelmemişti. Başarısını, dişiyle, tırnağıyla kazıyarak elde etmişti. Alina, Demyan’ın ilgisizliğini fark edip, konuyu değiştirmesi gerektiğini anlamıştı. “Sizin için ne yapabilirim?” “Kahve… Kocaman bir fincan kahve, bir de, odayı toplaması için birini göndermelerini söyler misin?” “Kahvaltı da ister misiniz?” diye sordu Alina, sipariş vermek için telefona doğru giderken. “Kahve istiyorum,” dedi Demyan, ama Alina’nın telefona doğru gittiğini fark ettiği an Alina’yı durdurdu. “Mutfaktaki zile basman yeterli.” Alina daha bir kahve siparişi almayı bile beceremiyordu. Asistanlık kariyeri boyunca birkaç iş adamıyla çalışmış olmasına rağmen, daha önce hiç kral dairesinde bulunmamıştı. Sipariş vermek için mutfaktaki zile basması gerektiğini bilmiyordu. Kapı çaldığında, Alina kapıyı açtı. Gelen garsona, “Büyük bir fincan kahveye ve odayı toplaması için birine ihtiyacımız var,” dedi. “Emredersiniz efendim.” Demyan gözleri ile Alina’yı yanına çağırdı. Odanın ortasında duran kocaman masanın üzerinde yer açıp, bilgisayarını masaya koymaya çalışıyordu. “Önümüzdeki haftalarda senden neler beklediğimi anlatacağım. Satılmasını istediğim iki mülküm var…” Demyan tereddüt etmişti. Daha önce sessiz sedasız bir şekilde bir sürü mülk alıp, satmıştı ama bu mülklerin hepsi Avust- 16 Carol Marinelli ralya dışındaydı. Bu seferki satışlar son derece kişisel olacaktı. “Son derece gizli bir şekilde, birkaç emlakçıdan mülklerim için teklif almanı istiyorum. En iyi iki ya da üç teklifi bana getir. Ben de teklifleri inceleyip, hangi emlakçı ile çalışmak istediğime karar vereyim.” “Hemen birkaç yere telefon ederim.” “Telefon edip ne diyeceksin?” Demyan’ın ses tonu birden sertleşmişti. “Öncelikle, daha mülkleri görmedin bile. Đkinci olarak da, bu işleri sessiz sedasız bir şekilde halletmen gerekiyor. Đstediğim son şey ben şeye söylemeden önce basının bu durumdan haberdar olması…” Demyan yeniden tereddüt etmişti. Oğlu Ramon ile ilgili konuları Alina ile tartışacak değildi. “Emlakçılarla yüz yüze görüşeceksin. Görüşmelerin sonuçları hakkında bir rapor hazırlayıp, bana sunacaksın. Ben de kiminle görüşeceğime karar vereceğim.” Demyan homurdanmaya başlamıştı. “Daha önce bu tarz işlerle ilgilendiğinden emin misin? Çünkü bir de çiftliğim var ve satışının hiç de kolay olmayacağından eminim. Tecrübesiz biriyle zaman kaybetmeye niyetim yok.” “Kiracılarınız çiftlikten gelir elde ediyorlar mı?” Alina, Demyan’ın sözünü tam zamanında kesmişti. Demyan başıyla onay verdi. Alina’nın emlak işleri konusundaki tek tecrübesi, annesinin çiftliğinin satılışıydı. “Tanıdığım iyi bir çiftlik emlakçısı var. Bu tarz satışlarda oldukça tecrübelidir. Ayrıca birkaç farklı emlakçıdan daha da teklif alacağım.” Alina durumu son anda kurtarmıştı çünkü az önceki kahve siparişinden sonra, Demyan, Alina’nın işine yaramayacağını düşünmeye başlamıştı. “Sen bir taşra kızı mısın?” “Eskiden öyleydim ama ne derler bilirsiniz…” “Hayır, bilmem.” “Taşra kızları ile ilgili bir deyiş vardır ama çok da önemli bir şey değil.” “Zaman kaybetmeden kiracıları arasam iyi olacak.” Alina, Demyan’ın bir telefonla kiracılara haberi nasıl verdiğini seyretti. “Avustralya’daki mülklerimi satışa çıkarıyorum. Artık burayla bir bağım kalsın istemiyorum,” dedi Demyan çiftlikteki kiracısına. “Anlıyorum ama yapabileceğim bir şey yok, Ross. Kararımı çoktan verdim.” Ross neredeyse yalvarmaya başlamıştı ama Demyan’ın kararı oldukça kesin görünüyordu. “Üzgünüm, Ross. Đşlemleri halleder halletmez, çiftliği satışa çıkaracağım.” Ross’un neler hissettiğini düşünmek bile, Alina’nın gözlerini yaşartmıştı. Demyan’ın nasıl bu kadar soğukkanlı olabildiğini merak ediyordu. Alina, Ross’un sesinin yükseldiğini duyabiliyordu. Demyan’a neden daha erken haber vermediğini sorup duruyordu. Demyan’ın cevabı ile birlikte Alina ilk defa Demyan’ın sesinde bir duygu kalıntısı duymuş oldu. “Çünkü yeni karar verdim.” Masum ve Tehlikeli 17 ~ ĐKĐNCĐ BÖLÜM ~ A LĐNA temizlik görevlilerinin odayı toplamaya çalışmalarını seyrediyordu. Ortalık o kadar dağınıktı ki, neredeyse Alina görevlilerden özür dileyecekti. Demyan ise oldukça rahat görünüyordu. Hiç de utanmış gibi bir hali yoktu. Odasının başkaları tarafından toplanmasına alışık olduğu her halinden belliydi. “Diğer mülkünüzde de kiracılar var mı?” diye sordu Alina. “Hayır.” Demyan cevap verirken Alina’nın yüzüne bile bakmamıştı. “Benim özel mülküm. Şimdi neden her şeyi sessiz sedasız halletmek istediğimi anlıyor musun?” “Civardaki satılık mülkleri araştırmamı ister misiniz?” “Gerek yok. Satın almak değil, satış yapmak istiyorum.” Demyan’ın sert ifadesinden Alina, Demyan’ın Avustralya ile olan tüm bağını kopartmak istediğini anlamıştı. “Çok yoğun bir ay olacak, o yüzden zaman kaybetmeden işe koyulsan iyi olur. Bana sormak istediğin başka bir şey var mı?” “Hayır, yok.” Alina amatör gibi görünmek istemiyordu, bu yüzden gereksiz sorularla Demyan’ın canını sıkmak istememişti. “Eminim sormak istediğin birçok soru vardır. Günlük iş programımı ayarlayacak ve iki mülkümün satışını gerçekleştireceksin ve bu şartlar altında bile bana sormak istediğin hiçbir şey yok mu? Daha önce de belirttiğim gibi, tüm günü şeye ayırdım…” Demyan’ın Đngilizcesi son derece akıcıydı ama nasıl olduysa söylemek istediği kelime bir türlü aklına gelmiyordu. “Şeye ayırdım…” Alina sessizce oturmuş, Demyan’ın cümlesini bitirmesini bekliyordu. Ağzını açıp da, Demyan’ı sinirlendirecek bir şey söylemek istemiyordu. Derken, çok garip bir şey oldu ve Demyan’ın sert ifadesi birden yumuşadı. Hatta gülümsemeye bile başlamıştı. Daha da ilginç olan ise, bu gülümsemenin direk olarak Alina’ya oluşuydu. “Kekeme değilim,” dedi Demyan. Alina yutkundu. Demyan’ın ne demek istediğini anlamamıştı. “Orada durup, doğru kelimeyi bulamadığımın farkında değilmişsin gibi davranmana gerek yok.” Demyan gülümsemeye devam ediyordu ve gülümsediği zaman çok daha çekici oluyordu. “Đstediğin zaman lafa girip, bana yardım edebilirsin. Ne de olsa senin işin bu.” Alina, Demyan’ın ne dediğini duymuyordu bile. Demyan’ın dolgun dudaklarını seyretmeye dalmıştı. Bir an Demyan’ı öpmeyi düşündüyse de, kendini 18 Carol Marinelli hemen topladı. “Bilgilendirmek… Tüm günü beni bilgilendirmeye ayırdınız.” “Bu yüzden günü iyi değerlendir. Önümüzdeki günlerde sormak istediğin bir şey olursa…” “Size sorarım.” Yanlış cevap… Alina, yanlış bir cevap verdiğini Demyan’ın sertleşen ifadesinden anlamıştı. “Sözümü bitirmeme izin verseydin, Amerika’daki asistanım Marianna ile görüşebileceğini söyleyecektim.” “Aramızdaki saat farkına rağmen mi?” “Beni gereksiz şeylerle meşgul etme. Bir sorun olursa Marianna’yı ara. Şimdi Hassan’ın asistanını ara,” dedi Demyan. Saat neredeyse on bir olmak üzereydi. O sabah Alina’nın hayatındaki en uzun sabahlardan biri olmuştu ve hiç de iyiye gidecekmiş gibi görünmüyordu. “Hassan sadece bir haftalığına burada, bu yüzden önceliğin ona ulaşmak olsun. Asistanı ile konuş ve Hassan’ın yarın akşam yemeği için müsait olup, olmadığını öğren.” Demyan konuşmasına ara vermek zorunda kalmıştı çünkü Alina, Demyan’ın söylediği her şeyi not alıyordu. “Sydney’de Hassan’ın çok sevdiği bir restoran var. Ben de uzun zamandır orada yemek yememiştim. Rezervasyonu oradan yaptır.” Alina, Demyan’ın başka bir restoran ismi vermesini ummuştu ama şans bu ya, Demyan tam da Alina’nın çalıştığı restoranın ismini söylemişti. “Bir sorun mu var?” diye sordu Demyan. “Hayır, sorun yok. Neden olsun ki?” “Söylediklerimi yazmadın da…” Demyan’ın gözünden hiçbir şey kaçmıyordu. Alina, kendinden beklendiği üzere Demyan’ın son sözlerini de yazıp, yeni talimatlarını beklemeye başlamıştı ama Demyan birden sessizleşmişti. Belki de Demyan, Alina’nın bunca işin altından kalkamayacağından emin olmuş ve sadık asistanı Marianna’yı çağırmaya karar vermişti. Alina, tespitinde yanılmamıştı. Demyan’a göre; Alina, bir asistanın tırnağı bile olamazdı. Hayatında hiç bu kadar utangaç bir insanla karşılaşmamıştı. Sürekli özür diliyor, patronu ne söylese hemen yüzü kızarıyordu. Demyan gerçekten de Marianna’yı aramıştı ama sadık asistanı daha telefonu açar açmaz Demyan’a kur yapmaya başlamıştı. Bu yüzden de Demyan, Alina’ya bir şans daha vermeye karar vermişti. Demyan, Marianna ile konuşmasını bitirdiğinde, Alina çoktan Hassan’ın asistanını ve restoranı aramıştı bile. Masum ve Tehlikeli 19 “Bana ağrı kesici getirebilir misin? Banyoda bir kutu olacaktı.” Temizlik görevlileri titizlikle çalışarak, odayı eski haline getirmeyi başarmışlardı. Demyan’ın üç kadınla birlikte sabaha kadar eğlendiğine dair hiç iz kalmamıştı. Đşte, Demyan böyle bir adam, diye düşündü Alina. Demyan’dan gerçekten çok etkilenmişti. Hem de, hayatında hiç kimseden etkilenemediği kadar çok. Demyan’ın, Alina’ya o gözle bakma olasılığı yok denecek kadar az olsa da, Alina büyülenmişti bir kez. Demyan, Alina’ya birkaç beden büyük gelirdi. Hatta Elizabeth’e iş tecrübesi hakkında yalan söyleyip, Demyan’ın asistanı olmayı kabul etmesi bile, Alina için büyük bir hataydı. Alina banyoya gittiğinde, oraya ne için gittiğini unutup, Demyan’ın eşyalarını incelemeye başladı. Eşyaları da, kendisi kadar hoştu. Her şey şık ve metalden yapılmaydı. Plastik tek bir eşyası bile yoktu. Temizlik görevlileri her şeyi temizlemiş olsalar da, Demyan’ın parfümünün kokusu hâlâ mis gibi kokuyordu. Alina, sonunda dayanamayıp, kristal parfüm şişesini eline aldı. Parfümün markasını okumaya çalışıyordu. Đş çıkışı en yakın parfümeriye gidip, o kokuyu doya doya içine çekmeyi planlıyordu ama bu isteği pek de mümkün olamayacaktı. Parfüm markasını gördü. Demyan… Kendi adını taşıyan bir parfümü vardı. Alina parfüm şişesinin kapağını açıp, o harika kokuyu içine çekti. Gerçekten de Demyan gibi kokuyordu. Sert, egzotik ve ateşli bir kokuydu. Orada durup, o kokuyu saatlerce içine çekebilirdi ama içerden gelen telefon sesiyle irkildi ve parfümün kokusu ellerine bulaştı. Alina aceleyle parfümün kapağını kapatıp, şişeyi yerine koydu. Kutudan iki ağrı kesici alıp, Demyan’ın yanına gitti. Demyan telefonla konuşuyordu. Rusça konuşuyordu. Ses tonu ise normal tonundan çok daha sertti ve sürekli olarak ‘Nadya’ diyordu. Alina, Demyan’ın eski karısıyla konuştuğunu düşündü ve patronunun telefon görüşmesi bitene kadar yan odada beklemeye karar verdi. Demyan, Nadya’ya bağırıp, çağırıyordu. Tam olarak ne söylediği anlaşılmasa da, bağırmak evrensel bir şeydi. Alina, Demyan’ın gazabından nasibini almadan günü bitirebilmeyi umuyordu. Annesi, Alina’ya hep şöyle söylerdi, “Bir erkeği, eski karısıyla konuşma şeklinden tanıyabilirsin.” Demyan, Alina’nın nefesini kesiyor olabilirdi ama bu, Demyan’ın kaba bir adam olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Alina’nın aklı buna inansa da, vücudu aksini iddia ediyordu. Demyan telefonu kapattığında, Alina elindeki ağrı kesicileri patronuna götürdü. “Đki tabletten daha fazlasına ihtiyacım var. Kutuyu getirsen daha iyi olur. Bir bardak da buzlu su getir lütfen.” Wollen Sie wissen, wie es weiter geht?Hier können Sie "Masum ve Tehlikeli/Soluk Solu?a" sofort kaufen und weiterlesen:AmazonApple iBookstorebuchhandel.de ebook.deThaliaWeltbildViel Spaß!