emrine giriyor
Transkript
emrine giriyor
2015 ARAŞTIRMA RAPORU Sürdürülebilir ve çevreci ekonomi için YIL:5 / SAYI:5 / 2015 Otomotivde Sürdürülebilirlik Yeşil Tedarik teknoloji çevrenin emrine giriyor İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER Yeşil Lojistik 2015 Araştırma Raporu Mutlu Doğan imtiyaz sahibi ve sorumlu yazı işleri Hasan Karakurt genel yayın yönetmeni Erhan Aydın grafik uygulama Hakan Güner reklam satış direktörü Atakan Ozan Özkan Ahmet Doğan haber merkezi 10 - Unilever’e ‘Sürdürülebilirlik İletişimi’ ödülü 14 - 2050’de üç tane dünyaya ihtiyacımız olacak! 16 Hexagon, Katı atık Yönetimi için IFC’den 95 milyon dolarlık destek aldı 26 - Henkel’den sürdürülebilir inovasyonlar 30 - ZF yüksek performans ve sürdürülebilirliği bir arada sunuyor 63 - Borusan Oto’dan Ankara’da elektrikli atağı! 68 - Lojistik firmaları düşük karbon ekonomisinde ilerlemeli 72 - Krone ekonomi ve ekolojiyi birarada sunuyor 77 - DPDHL yeşil adımlarla 2020’ye yürüyor 80 - TÜVTÜRK, çevresel sorumluluklarını da yerine getiriyor 88 - Barilla büyüyor, karbon ayak izi küçülüyor 92 - TAV’dan çevreci uçuş için karbon ayak izi hesaplama uygulaması Hasan Sürmeli ankara sorumlusu ctp baskı ve cilt İstanbul Basım Ltd.Şti 0212 603 26 21 Temmuz 2015 dağıtım Aras kurye Yeşil Lojistik yayınında yer alan bilgiler ve fotoğraflar izin alınmadan kullanılamaz adres Cennet Mah. Hürriyet Cad. No: 1/1 B-Blok Cennet / Küçükçekmece İSTANBUL - TÜRKİYE Tel: 0212 579 92 35 Fax: 0212 598 47 62 editor@transmedya.com www.transmedya.com www.cevreciaraclar.com Yerel ve Süreli Yayın Mutlu DOĞAN Artık yetmez! Tek bir gezegen 7 milyarın üzerindeki insana yetmeye çalışıyor. Ama artık sonu geldi ve dünyanın dayanacak gücü kalmadı. Artık insanoğluna yetmiyor. Hep o verdi; biz aldık. Şimdi diyet borcumuzu ödeme zamanı geldi. Tabi kabul ederse… O kadar çok tüketiyoruz ki, yaptığımız tüketim doğanın kapasitesinden yüzde 50 daha fazla. Gelişmiş ülkelerde gıda israfı gelişmemiş ülkelerden daha çok. Tüketilen gıdanın yüzde 50’si olan 300 milyon ton gıda maddesi çöpe atılıyor. Çöpe atılan gıda bugün dünya çapında yetersiz beslenen 842 milyon insana yetecek miktarda. Toprak varlığı kaybı, kirlenen toprak ve su, azalan orman ve otlak alanları, kaybolan biyolojik çeşitlilik ve iklim değişikliği…. Bu tablo artık bize yeter diyor! Dünyayı değiştirdik artık kendimizi değiştirme zamanımız geldi. Tüketim şekillerimiz değişmezse 2050 yılında artan nüfusla birlikte tüketim üç kat artacak. Sürdürülebilir olmayan bu üretim ve tüketim anlayışını ortadan kaldırmak için ekonomik büyüme oranı ile doğal varlıkların kullanım oranını birbirinden farklılaştırmak gerekiyor. Çözüm, daha etkili yöntemlerle daha az doğal varlık kullanarak toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak kadar üretim yapmak ve sürdürülebilir tüketim anlayışıyla kullanılan kaynakları doğanın sınırları içinde tutmaktan geçiyor. Sürdürülebilirlik ve Yeşil Lojisitkik Raporu’nun bu sayısında otomotiv sektöründe sürdürülebilirliği araştırdık ve yapılan çalışmaları anlattık. Güncel büyüme verilerine göre hali hazırda dünya genelinde var olan bir milyar motorlu araç sayısının 2050 yılında iki buçuk milyar seviyesine çıkacağı tahmin ediliyor. Günümüzde global ölçekte 600 milyon ton olarak hesaplanan karbondioksit salımı gerçekleşiyor. Bu rakam dikkate alındığında, şehirlerin şekillenmesinde ulaşım ve çözümlerinin payı giderek artacağı öngörülüyor. Otomotiv firmaları da artık hem üretim süreçlerinde hem de yeni ürünlerinde sürdürülebilirliği ve çevreciliği en önde tutuyor. Birçok marka bu alana önemli yatırımlar gerçekleştirirken, tedarikçilerinin de en az kendileri kadar çevreye ve insana saygılı olmasını bekliyorlar. Bunun için tedarikçilerinin önüne şartnameler koyuyorlar. Otomotive hizmet sunan lojistik sektörünün de çevreci hizmeten üreten firmalar olmaları gerekiyor. Otomotiv sektörü dev bir sektör ve buraya hizmet veren lojistikçiler de Türkiye’nin önde gelen firmaları. Bu sebeple belkide otomotiv sektörünün beklentilerinin ötesinde hizmet verebilecek altylapı ve finansal güce sahipler. Bu lojistikçilerin araç filoları en son teknoloji Euro 5 araçlardan oluşoyor ve Euro 6 yatırımlarına başladılar. Yine intermodal uygulamalar, özel çözümler, takip ve raporlama, izlenebilirlik ve kontrol, sürücü eğitimi ve kurum içi çalışmalar gibi birçok alanda bu firmalarımız çoktan kendilerini hazırladılar. Hasan KARAKURT İster inanın ister inanmayın! Gün gelecek çevre para edecek. Yeşil ekonomi dediğimiz oluşumun çarkları öyle bir dönecek ki bu çarkları kullananlar ileriye gidecek, kullanamayanlar ise çarklar arasında ezilip gidecek. Peki çevrenin nasıl para edeceğini nereden çıkarıyoruz? Akla ilk gelen iklim değişikliğinin küresel ekonomiyi veya tüketici alışkanlıklarını doğrudan etkilemesi. Ancak ben biraz daha kulağı tersten göstererek çevrenin nasıl para edeceğini değişik bir açıdan açıklamak istiyorum. Ekonomi kendisine her zaman bir rekabet unsuru yaratmak zorunda. Gelinen süreç bize bunu gösteriyor. Bir zamanlar, kapasite-üretim her şey demekti. En çok üretebilen markalar ilk sırada yer alıyordu. Sonra talebe göre üretim yapmak kıymetli oldu. Bugün bunlar da yetmemeye başladı.. Çünkü herkes hemen hemen aynı noktada. Teknolojiler belirli bir seviyeye geldi. Peki herkes belirli bir noktaya geldiyse farklılık veya rekabet nasıl yaratılacak? Yeni rekabet çıtası, yine bir adım önde olan firmalar ve ülkeler tarafından konuluyor. Bu çıta ekonominin bütününe nüfuz etmeye başlıyor. Sizlere ilk bakışta çok da anlamlı gelmeyen unsurlar eninde sonunda karşınıza çıkıyor. Burada dikkat edilmesi gereken bu oyunun kural koyucularının neler yaptığının ve nihai hedeflerinin iyi okunması. Siz de bu oyunun parçası iseniz oyunu kurallarına göre oynamanız ve günü geldiğinde oyunun kuralarını koyacak kadar güçlenmeniz gerekiyor. Aslına bakarsanız ülkelerin çevre ile ilgili kanunları koyması, anlaşmalara imza atması önemli ama ekonominin genel akışı içinde çok belirleyici değil. Günümüzde devletlerden daha büyük hale gelen global şirketler var. Bunların eğilimi her şeyi doğrudan etkiliyor. Ve bu firmalar ısrarla çevreci ve sürdürülebilir bir ekonomiden bahsediyor. Dikkat ederseniz global firmalar 1990’ların sonunda bu politikalara başladılar. Bugüne kadar da epey yol aldılar. Lafın kısası rekabette bir adım öne geçtiler. Global markalar fabrikanıza giren araçların hangi Euro normuna sahip olmasından tutun da tükettiğiniz suya kadar her şeye karışıyorlar. Eğer onlarla iş yapmak istiyorsanız, onların kurallarına göre davranmanız gerekiyor. İşin kötü tarafı oyunun kuralını siz belirlemiyorsunuz veya değiştiremiyorsunuz. İşin güzel tarafı her ne şartta olursa olsun çevrenin kazandığını bilmek. Suyu para ile satın aldığımız günden beri havanın da bir gün paralı olabileceği günü kovalıyoruz. Dünya bir yere gidiyor ve bu momentumu görebilirsiniz. Karbon ayak izleri, karbon piyasaları, çevreci enerjiler, yeşil lojistik, sürdürülebilirlik tahmin ettiğinizden çok daha yanı başınızda. yeşil tedarik Çevreci ve sürdürülebilir etiket ile sertifika programları artıyor 6 Ç evresel ürün veya hizmet etiketleri, daha yaygın kullanılan adıyla Eko-Etiketler, mal ve hizmetlerin ulusal ve uluslararası çapta başdöndürücü bir hızla sirkülasyonunun başlamasıyla koşut olarak gelişen bir güvenlik ve kontrol ihtiyacıyla birlikte ortaya çıkmaya başladı. Ürün ve hizmetlerin belirli standart ve niteliklerde olduğunu garanti altına almaya çalışan bu yeni gelişme, ürünlerin herkesin herkesi tanıdığı görece küçük pazarların yerini tüketici ile üreticinin birbirini bilmesinin ve tanımasının olanaklarının neredeyse imkansız olduğu yeni dünya şartlarının sonucu olduğu söylenebilir. Herhangi bir ürün veya hizmetin nerede, ne zaman, hangi koşullarda üretildiğini; ürünün kullanım performansı ve hatta kullanım sonrası bertarafını veya yeniden kullanımını da içine alan tüm yaşam döngüsü (life-cycle) boyunca çevresel ve sosyal ayakizi bilgisini kamusal paylaşıma açan Eko-Etiketlerin, çoğu zaman gönüllülük esasına dayanan piyasa temelli ekonomik araçlar olarak görülmesi gerekiyor. 300’ün üzerinde eko-etiket Küresel ölçekte sayıları 300’ün üzerine çıkan Eko-Etiketler, artık sadece yasal zorunluluklar nedeniyle uygulanan süreçlerin ötesine geçerek, giderek iş yapış şekli olarak benimseniyor ve ticari faaliyetin temel unsurlarından biri haline geliyor. Eko-Etiketleme süreçleriyle, sosyal ve çevresel risklerini anlamaya, kontrol etmeye ve yönetmeye başlayan şirketler, ulusal ve uluslararası yatırımcıların radarlarına girme şanslarını da yükseltiyorlar. Bugün kurumsal yatırımcılar için yatırım yapabilme kararlarını belirleyen en temel öğeler, kârlılığın yanı sıra çevresel ve sosyal risklerdir. Yatırım kararlarında, sürdürülebilirlik konusunda temel dönüşümlerini gerçekleştirmiş firmaların tercih edilme oranları belirgin bir şekilde yükseliyor. güvenli limanlar Uluslararası pazarlara ulaşım ve risk yönetimi konusunda adım atmış firmalar, yatırımcılar tarafından “Güvenli limanlar” olarak kabul ediliyor ve uluslararası emeklilik fonları gibi “risk” konusunda daha duyarlı sermaye gruplarını kendisine daha hızlı bir şekilde çekiyor. Özellikle halka açık şirketler için ekonomik, çevresel ve sosyal faktörlerin kurumsal yönetim ilkeleri doğrultusunda performanslarını değerlendirmeleri yatırımcıların daha doğru kararlar almasına yardımcı oluyor. Geçtiğimiz 20 yıl içinde, küresel ölçekte, firmaların iktisadi, sosyal ve çevresel sürdürülebilirliklerini nasıl yönettiklerini çeşitli parametrelerle ölçen Borsa Endeksleri ortaya çıkmaya başladı. FTSE4Good ve Dow Jones Sürdürülebilirlik Endeksi (DJSI) gibi uluslararası en- deks kuruluşlarının yanı sıra Meksika’dan Güney Afrika’ya kadar uzanan birçok önemli ülkede de ulusal endeksler faaliyete geçti. Borsa İstanbul Sürdürülebilirlik Endeksi de faaliyete geçerek, halka açık şirketlerimizin çevresel ve sosyal risklerini nasıl yönettiklerini, sürdürülebilirlik çalışmalarında hangi yolları kat ettiklerini, çok çeşitli parametreler aracılığıyla ortaya koymaya başlıyor. Endeksler konusunda yapılan çalışmalar, üst sıralarda yer alan şirketlerin çevre yönetim sistemlerinde ve çevresel ürün etiketleme konusunda önemli yol almış kurumlar olduğunu açık bir şekilde gösteriyor. ıso standartları ve eko-etiketler Ürün, hizmet ve iyi uygulamalarla ilgili uluslararası gönüllü standartlar geliştiren en önemli organizasyon olan ve 1947 yılında kurulan ISO (International Organization for Standardization) 164 ülkede ulusal standart enstitüleri ağıyla birlikte çalışıyor. Türkiye’de TSE tarafından temsil edilen ISO’nun belirlediği standartlar, ürün ve hizmetlerin küresel ölçekteki kalitesinin artırılması için çok önemli bir manivela hizmeti görüyor. Mal ve hizmetlerin kalitesinin artırılması ve standardizasyonu konularında önemli gelişmelere 7 önderlik eden ISO, çevresel sorunların ve konuya olan ilginin yükselişiyle birlikte bu alanda da yeni standartların geliştirilmesinde önemli rol oynadı. Zaman içinde gelişen yeşil ürün ve hizmetlere yönelik önemli bir yapısal ve yasal kurgu sağlayan ISO, Eko-Etiketleme sistemleri bağlamında ilk çerçeveyi çizdiği 2000 yılındaki ISO 14020 standardının ardından, ISO 14021, ISO 14024 ve ISO 14025 olmak üzere 3 ayrı tip Eko-Etiket standardı belirledi. Tip I (ISO 14024): Bu program isteğe bağlı olup, belirli bir ürün kategorisindeki bir ürünün yaşam döngüsü yaklaşımına göre çevre yönünden tercih edilebilirliğini gösteren çevre etiketlerinin, ürünler üzerinde kullanılması yetkisinin verilmesinde uygulanan ve bir çok kritere dayanan, üçüncü taraflarca yapılan bir etiketleme programıdır (ISO 14024, 3.1 Tip I Çevre Etiketleme Programı). Avrupa Birliği tarafından hazırlanan “Eco Label” etiketi bu gruba örnektir. Tip II (ISO 14021): Bu program, çevre ile ilgili iddiaların özbeyanına dayanır. Verilerin doğrulanabilir ve şeffaf olması esastır. Ancak Üçüncü Taraflarca doğrulanma şartı yoktur. Firmaların, kendi çevre beyanlarını ve kriterlerini gösteren etiketler bu gruba girer. www.transmedya.com yeşil tedarik Tip III (ISO 14025): Önceden belirlenmiş parametreleri ve uygunsa çevreyle ilgili ilave bilgileri kullanarak, çevreyle ilgili değerlendirilmiş verileri sağlayan çevresel beyan programı. Sistemde, Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi (Life-Cycle Assesment) esas alınıyor. Üçüncü Taraflarca doğrulanması gerekiyor. (Corporate Sustainability Initiative, Nicholas Institute for Environmental Policy Solutions Duke University, sf:14). Environmental Product Declaration (EPD), Çevresel Ürün Beyanı etiketi bu standardizasyon sistemine örnek. taşımacılık sektörüne yönelik sertifika ve etiketler Beluga (AB) İzlanda orijinli Beluga, çevre, güvenlik ve kalite konularında yoğunlaşan bir sertifikasyon sistemidir. Çevresel koruma ve ekolojik gelişimi sağlayarak, yaşam kalitesini artırmayı hedefleyen Beluga, bunu, hükümetler, bakanlıklar, belediyeler, firmalar ve bireylerle işbirliği içerisinde, onların çevresel konulara ilgisini çekerek yapıyor. Blue Angel (AB-ABD) Alman hükümeti tarafından başlatılan ve geniş bir kullanım alanı olan The Blue Angel sertifikası, bir ürün veya hizmete yönelik dört temel koruma hedefine odaklanıyor: Sağlık, iklim, su ve kaynaklar. Blue Angel, 2013 itibariyle Türkiye’de de faaliyet göstermeye başladı. Cleaner and Greener Certification (ABD) Cleaner ve Greener programı, firmalar, kuruluşlar, binalar, etkinlikler ve taşıma filolarının emisyonlarını raporlayan bir eko-etiket sistemi. Bronz, gümüş ve altın olmak üzere üç seviyede verilen sertifikalar, raporlanan seragazı emisyonlarının ofsetleme yüzdesine göre belirleniyor. Platinum sertifikası, insan hayatını etkileyen diğer emisyonlarla birlikte, CO2 salımlarının yüzde 100’ünün ofsetlenmesiyle kazanılıyor. EarthCheck (AB, ABD, OD) EarthCheck, 70’den fazla ülkede 1300’den fazla müşterisi olan sürdürülebilir seyahat ve turizm operatörlerine hitap eden bir sertifikasyon sistemidir. EarthCheck, IPCC, Guidelines for National Greenhouse Gas Inventories, WBCSD, Greenhouse Gas Protocol ve ISO 14064 sera gazı ölçüm standartlarıyla uyumludur. EcoLogo (AB-ABD) 1988 yılında kurulan ve bugün bütün dünyada tanınan EcoLogo, Kuzey Amerika’nın en geniş çevre standardına sahip etiketlerinden biridir. Bu eko-etiket, kurumsal ve bireysel tüketicilere, ürün ve hizmetlerin çevresel öncülüğünün standartları konusunda teminat sağlıyor. Etichetta ambientale (AB) İtalya merkezli AssoSCAI’nin geliştirdiği çoklu etiket Etichetta Ambientale, ISO 14021 standartları çerçevesinde çevreci ürünlerin doğru sınıflandırılması konusunda firmalara yardımcı oluyor. Firmalar bu etiketi B2B işlemlerinde, mevcut eko-etiket nitelikleri de dahil olmak üzere çevresel referanslarıyla daha net iletişim kurmak için kullanabilirler. Green Globe Certification (AB,ABD, OD) Green Globe, sorumlu ve sürdürülebilir çevresel ve sosyal faaliyetlere, seyahat ve turizm faaliyetleri için geliştirilmiş çevresel ve sosyal etkilere odaklanan bir standardizasyondur. Bu standart, seyahat ve turizm firmalarıyla, onların zincir ortaklarının sürdürülebilir performansını değerlendiriyor. 8 TRA Certification – Green Recreational Vehicles (RVs) (ABD) TRA, ANSIIC 700-2008 National Green Building standartlarını kullanarak üreticilerin karavanlarda kullandıkları malzemeleri onaylayan bir sertifikasyon programıdır. Program, üreticilerin yapı malzemelerini, elektrik aksamını, soğutmayı, ısıtmayı, sıhhi tesisatını ve zeminlerini kapsıyor ve bu tedarikçilerin yeşil sertifikalı olduğunu belirtiyor. The Low Carbon Vehicle Partnership (AB) Düşük Karbonlu Araç Ortaklığı’nın (The Low Carbon Vehicle Partnership) geliştirdiği İngiltere orijinli bu gönüllü ekoetiket, araçların karbondioksit salımlarını ve buna bağlı olarak ödenmesi gereken vergi miktarını gösteriyor. yeşil tedarik Unilever’e ‘Sürdürülebilirlik İletişimi’ ödülü Unilever, Sürdürülebilir Yaşam Planı doğrultusunda kaydettiği ilerlemeyi kamuoyuna duyurmak amacıyla yürüttüğü sürdürülebilirlik iletişimi çalışmaları ile bu yıl ilk kez verilen ‘Sürdürülebilir İş Ödülleri 2014’ kapsamında ‘Sürdürülebilirlik İletişimi’ kategorisinde ödüle layık görüldü. Unilever Türkiye’nin, Sürdürülebilir Yaşam Planı’nın basın, sivil toplum ve kamuoyuyla paylaşımında benimsediği iletişim politikası, Sürdürülebilirlik Akademisi tarafından bu yıl ilk kez verilen Sürdürülebilir İş Ödülleri kapsamında ‘Sürdürülebilirlik İletişimi’ kategorisinde ödüle layık görüldü. Unilever Türkiye’nin 90 kurum arasından sıyrılarak almaya hak kazandığı ödül, ‘Yeşil İş 2014 Konferansı’nda, Unilever Türkiye Gıda Pazarlamadan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Seçkin’e takdim edildi. erim: “türkiye’nin sürdürülebilirlik yol haritasının çizilmesinde öncü rol oynuyoruz” Unilever Türkiye Dış İlişkiler Direktörü Ebru Şenel Erim, Unilever Sürdürülebilir Yaşam Planı kapsamında 2010 yılından bu yana hayata geçen projeleri ve kaydedilen ilerlemeyi; basın, Sivil Toplum Örgütleri ve kamuoyu nezdinde paylaşmak üzere istikrarlı bir sürdürülebilirlik iletişimi politikası izlediklerini söyledi. Erim, “Sürdürülebilir, adil büyümenin artık kabul edilebilir tek iş modeli olduğunu aktarmak ve bu anlayışı yaymak, bizim en büyük hedeflerimizden birisi. Bunu yaparken de her zaman tek taraflı iletişimden kaçınarak, diyalog temelli ve çözüm odaklı iletişimi benimsedik. Unilever Sürdürülebilir Yaşam Planı doğrultusunda kaydettiğimiz ilerlemeyi aktarırken, köklü bir değişim, yani dönüşüm için hep birlikte hareket etmenin önemini vurguladık” dedi. Unilever’in, planını daha geniş kitlelere duyurmak adına kamu, sivil toplum kuruluşları, iş dünyası, üniversiteler, medya, bireyler ve çalışanlarıyla birlikte hareket ettiğini kaydeden Erim, “Paydaşlarımızı da dâhil ettiğimiz konferans, çalıştay ve projeler sonucunda, insanların sürdürülebilirlik konusuna ilişkin dahiliyet duygusunu ve bağlılığını artırdık. Unilever Sürdürülebilir Yaşam Planı ile Türkiye’nin sürdürülebilirlik yol haritasının çizilmesinde öncü olduk” diye konuştu. Anadolu Isuzu çalışanları çevre gününü ağaç dikerek kutladı Anadolu Isuzu çalışanları 5 Haziran Dünya Çevre gününü ağaç dikerek kutladı. Etkinliğe katılanlara bir konuşma yapan Anadolu Isuzu Teknik Direktörü Hakan Özenç, insanlığın üzerinde yaşadığı gezegene, kendi hırsları ve açgözlülüğü nedeniyle ödettiği bedelin giderek büyüdüğünü söyledi. Fabrika çevresindeki özel alana 100 kadar çam fidanı dikimi ile başlatılan ağaçlandırmanın geleneksel 10 hale getirilip her yıl tekrarlanacağı belirtildi. Konuşmasında dünyanın ilk Birleşmiş Milletler çevre zirvesinin 43. Yıl önce yapıldığını ve dünyanın 43 yıldır çevre gününü kutladığını belirten Hakan Özenç, “Sanayi artıkları, spreyler, yakıtlarla ortaya çıkan gazlar, dumanlar, petrol ve ilaç atıkları, plastik ürünler, suni gübreler ve çöpler çevre kirlenmesine sebep olan en önemli etmenler. Çevre kirlenmesini, insanın doğaya verdiği zarar olarak da tanımlayabiliriz.Gelecek nesillere iyi bir çevre bırakmak için kirlenmeleri mutlaka önlemek, yeşil alanları ve hayvanları koruyup çoğaltmak gerekir. Bilinçsizce sağa sola attığımız plastik ürünlerin doğada 400 yıl kadar çürümeden kalabildiğini söylersek, karşı karşıya kaldığımız tehlikenin boyutlarını biraz olsun anlayabiliriz. Çevrenin kirlenmesini önlemek için üzerimize düşen görevleri mutlaka yapmalıyız” dedi. 11 www.transmedya.com yeşil lojistik Alışan Lojistik ekolojik adımlarına demiryolunu da ekliyor Kimyasal madde lojistiğine ilişkin çözümleriyle bu alanda sektöre liderlik eden Alışan Lojistik, çevre ve sürdürebilirlik adına önemli adımlar atıyor. Firma son olarak demiryolu projesini de hayata geçirerek, çevresel olarak karbon faturasını düşürmeyi hedefliyor. Alışan Lojistik Operasyonlar Koordinatörü Jan Devrim, “Yeşil Lojistik” bakış açısı ile faaliyetlerin gerçekleştirilmesinin; firmaların lojistik süreçlerini optimize etmeleri, daha verimli çalışmaları için ilk adımı oluşturduğunu söylüyor. Jan Devrim, Yeşil Lojistik kavramının ortaya çıkmasını şöyle açıklıyor: “Yeşil Lojistik”; çevreye en az zarar verecek şekilde lojistik faaliyetlerin gerçekleştirilmesi amacıyla, tüm faaliyetlerin çevre üzerindeki olumsuz etkisini ölçmek ve en aza indirmeye çalışmak. Bu kavramın ortaya çıkmasının asıl sebebi, özellikle Batı ülkelerindeki tüketici bilincidir. Alıcılar, tükettikleri malzemelerin, her geçen gün daha çevreci olmasını istiyorlar ve bu konuda özellikle dünya markası olan firmalara, büyük oranda baskı uyguluyorlar. Artık ürünler, kalite ve fiyat açısından hemen hemen eşit düzeye geldi. Alıcılar, çevreci olan ürünleri tercih ederek, ürünlerin seçimi ile ilgili kriterlerin içine yeni bir kriter eklemiş oldular. Bunun doğal sonucu olarak, marka firmalar ilk adımda ürünlerini çevreye en az zarar veren maddelerden üretmeye başladılar. Her yeni ürün kısa zamanda taklit edilebildiği gibi, çevreci madde kullanımı da yaygınlaşınca, bugünkü konuma ulaştık. Artık sadece üretim maddelerinin değil, aynı zamanda üretim sürecinin de ne kadar çevreci olduğu, ciddi bir satış politikası haline gelmeye başladı.” Alışan Lojistik olarak müşterilerine hizmet verirken; çevresel koşullara en uygun lojistik uygulamalarını hem kendi bün- yelerinde hem de tedarik zinciri partnerlerinde hayata geçirdiklerini anlatan Jan Devrim, Yeşil Lojistik bakış açısı ile faaliyetlerin gerçekleştirilmesinin; firmaların lojistik süreçlerini optimize etmeleri, daha verimli çalışmaları için önemli bir ilk adım oluşturduğuna değiniyor. yeşil lojistik stratejisi “Yeşil lojistik faaliyetleri kapsamında değerlendirilen her konu, daha iyi planlama, daha iyi yönetme ve daha etkin denetime dayanmaktadır” diyen Devrim, Yeşil lojistiğin sadece çevre ve gelecek için değil, kurumların başarısı için de önemli bir etken oluşturduğunu kaydediyor. Yeşil lojistik stratejilerinin temellerini böyle oluşturduklarından bahseden Devrim, sözlerine şöyle devam ediyor: “Alışan Lojistik, gerçekleştirdiği faaliyetlerinin çevreye ve topluma olan etkileri konusunda hassas ve öncü bir kuruluştur. Çok uzun zamandır faaliyet atıklarımızın azaltılması, atıkların çevreye zarar vermeden bertaraf edilmesi konusunda önemli çalışmalar yürütüyoruz ve lider bir rol oynuyoruz. Kimyasal madde taşıyan tankerlerin çevreye zarar vermeden yıkanmasını sağlayan ilk tank temizleme tesisi Alışan – Den Hartogh’u 2005 yılında Avrupa Birliği standartlarında hizmete açtık. 12 Eş zamanlı olarak da ülkemiz lojistik ve kimya firmalarının kullanımına sunduk. Aynı şekilde ilgili mevzuatın çıkartılması konusunda da önemli katkılarımız var. Takip ettiğimiz kimyasal madde lojistiğine ilişkin standart ve uygulamalar da bu konuda önemli unsurlar içeriyor ve uzun zamandır Alışan Lojistik bu konudaki değerlendirme ve denetimlerden çok başarılı sonuçlar ile çıkıyor. Bunun dışında da faaliyet atıklarımızın doğru değerlendirilmesi ile ilgili birçok proje uygulamaya aldık. Depolama faaliyetlerimizde hasarın azaltılması, ambalaj atıklarının geri kazanımı, yağmur sularının tekrar kullanımı gibi konularda birçok başarılı proje uyguladık. 2010 yılından günümüze kadar olan süreçte 70’e yakın yeni nesil çekici alımı yaparak, mevcut ekipman filomuzun karbon emisyonunun azaltmak yönünde önemli adımlar attık.” Alışan Lojistik olarak kendileri için çevre, sağlık ve güvenliğin çok önemli olduğunu belirten Devrim, yapılan her operasyonda karbon ayak izini düşürmek, daha az atık çıkartmak, daha az kağıtla çalışmak vb. gibi endişelerinin olduğunu söylüyor. “Tüm bu operasyonel süreçleri çok yakından, büyük bir titizlikle takip ediyor ve her sene raporluyoruz. Avrupa Kimya Taşımacıları Federasyonu (ECTA)’nın Responsable Care zincirleme sorumluluk çerçevesinde Türkiye’deki tek üye lojistik firması biziz.” diyen Devrim, ülkemizden tek katılımcı oldukları ECTA toplantılarında taşımacılığın çevre boyutu ile ilgili gelişmeleri yakından takip ettiklerini dile getiriyor. Herkesin bulunduğumuz çevreye karşı bir sorumluluğu olduğunu söyleyen Devrim, daha çevreci modlarla, daha sürdürülebilir bir hizmet sağlamak durumunda olduklarını yineliyor. Demiryolu taşımacılığının çevresel olarak karbon faturasını düşürdüğünü söyleyen Devrim, “Bu doğrultuda Alışan Lojistik olarak; yakın zamanda başlamasını hedeflediğimiz demiryolları projemiz ile de ekolojik hizmetlerimize bir yenisini daha ekleyeceğiz.” diyor. 13 www.transmedya.com yeşil lojistik 2050’de üç tane dünyaya ihtiyacımız olacak! Geleceğe ilişkin hayallerin hepsi, insanlığın esenliği, doğanın sunduklarına ve doğal varlıkların sürdürülebilir yönetimine bağlı. Sürdürülebilir yönetim ilkelerinin başında ise doğanın kendini yenileyebilme kapasitesinin üzerinde tüketim yapılmaması geliyor. Oysa bugün insanoğlu dünyadaki doğal ekosistemlerin yenilenme kapasitesinin 1,5 katını tüketiyor. Eğer tüketim anlayışı hiç değişmeksizin devam ederse 2030 yılında ihtiyaçların karşılanması için 2, 2050 yılında ise 3 dünyaya ihtiyacımız olacak. Daha az doğal varlık kullanmayı sağlayacak sürdürülebilir üretim ve tüketim anlayışı yerleşmeksizin hayallarimizin gerçekleşmesi çok zor gözüküyor. H ayallerin gerçekleşebildiği bir gelecekten emin olmak için en umut verici strateji; gezegenin sınırlarını ve yeniden üretme kapasitesini bilerek yaşamak. TEMA bu sebeple Dünya Çevre Günü’nün bu yılki temasını “7 milyar hayal. Bir gezegen. Sorumlu tüketim” olarak belirledi. her yıl 1,3 milyar ton gıda boşa harcanıyor Bugün yoğun teknoloji ve tarımsal girdi kullanarak yapılan tarımsal uygulamalar toprağın üretim kapasitesinin azalması, su kirliliği, biyolojik çeşitliliğin azalması ve iklim değişikliği gibi sorunlara neden oluyor. Son 50 yılda tropik ormanların ve doğal otlak alanlarının yok olması pahasına tarım alanları 1,4 milyar hektardan 1,5 milyar hektara ulaştı. Yapılan tah- minlere göre dünya nüfusu 2050 yılında 9,6 milyara ulaşacak ve bu nüfusun gıda ihtiyacını karşılamak için 100 milyon hektar daha tarım alanına ihtiyaç duyulacak. Oysa her yıl Costa Rica büyüklüğünde (50.000 km2) toprak erozyonla kaybediliyor ve artan kentleşme nedeniyle sadece Avrupa’da her bir saatte 11 hektar tarım alanı binalarla örtülerek kullanılamaz hale getiriliyor. Giderek artan gübre, pestisit ve herbisitlerin kullanımı toprak ve suların kirlenmesine neden oluyor ve insan sağlığını tehdit ediyor. Tarım, küresel sera gazı salımlarının üçte birinden sorumlu tutuluyor. Ormanların ve otlakların tarım alanlarına dönüştürülmesi ve iklim değişikliği nedeniyle biyolojik çeşitlilik azalıyor. Tüm bu olumsuzluklarla üretilen gıdanın 1/3’ü israf ediliyor, çöp oluyor. Çöpe atılan gıda miktarı Çin, Moğolistan ve Kazakistan 14 ülkelerinin toplam arazilerinden yapılan üretime denk. Çöp olan gıdanın çevresel maliyetleri üretici fiyatları ile 750 milyar dolara, tüketici fiyatları ile 1 trilyon dolara, yani Türkiye ve İsviçre’nin 2011 yılındaki gayri safi yurtiçi hasılalarının toplamına ulaşıyor. Üstelik buna sosyal maliyetler dahil değil. Gelişmiş ülkelerde gıda israfı gelişmemiş ülkelerden daha fazla. Tüketilen gıdanın yüzde 50’si olan 300 milyon ton gıda maddesi çöpe atılıyor. Çöpe atılan gıda bugün dünya çapında yetersiz beslenen 842 milyon insana yetecek miktarda. dünya’da 1 milyardan fazla insan tatlı suya erişemiyor Dünya’daki toplam tatlı su varlığı, toplam su kütlesinin yüzde 3’ünü oluşturmasına rağmen yüzde 2,5’i Antartika, Kuzey Kutbu’nda (Arktik bölgede) ve buzullarda donmuş bir halde bulunuyor. İnsanların ihtiyaçları ve tatlısu ekosistemlerin sürekliliği için geriye sadece dünya toplam su varlığının binde 5’i kalıyor ve bunun dağılımı da bölgeler arasında büyük farklılık gösteriyor. Buna bağlı olarak 1 milyardan fazla insan yeterli içme suyuna erişemiyor., 2,6 milyar insan yetersiz su nedeniyle hijyen olmayan koşullarda yaşıyor ve 1,4 milyon çocuk yeterli temiz su ve hijyen koşullarının olmaması nedeniyle ölüyor. Toprak ile beraber su, tarımsal üretim için gerekli doğal varlıkların başında geliyor. Dünya’da kullanılabilir suyun yüzde 70’i tarım alanlarının sulanması için kullanılıyor. Çöpe giden 1,3 milyar ton gıda için kullanılan su, konutlarda kullanılan 125 milyon kilometreküp suya denk ve bu miktarda suyun israfı anlamına geliyor. Gıda sektörü toplam enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 30’unun ve sera gazı salımının yaklaşık yüzde 22’sinin sebebi olarak gösteriliyor. Çöp olan ve israf edilen gıdaların önlenmesi ile tarımsal kökenli sera gazı salımında 1/3 oranında azalma sağlanabilir. oecd ülkelerinde enerji kullanımı diğer ülkelere göre yüzde 35 artacak Enerji verimliliği konusunda teknolojik gelişmeler üst seviyeye gelmesine rağmen 2020’ye kadar OECD ülkelerinde enerji kullanımı diğer ülkelere göre yüzde 35 artarak ilerleyecek. Küresel enerji tüketimine bakıldığında ulaşım sektörü, endüstri ve konutlardaki enerji kullanımı ilk sıralarda yer alıyor. 2002’de OECD ülkelerinde yüzde 75’i kişisel otomobiller olmak üzere toplam 550 milyon motorlu taşıt bulunuyordu. 2020’ye kadar araç sahipliğinde yüzde 32 artış tahmin ediliyor. Aynı zamanda motorlu taşıtların katettikleri kilometrenin yüzde 40 oranında yükseleceği ve hava taşımacılığının da aynı dönemde 3 kat artacağı öne sürülüyor. Ürün ve hizmetlere yönelik tüketim modellerimizi daha az enerji ve malzeme yoğunluğuyla, hayat kalitesinde değişim olmaksızın değiştirebiliriz. Yenilenebilir enerji maliyetleri fosil yakıtlardan üretilen enerji ile rekabet edilmesine olanak sağlıyor. Nitekim, 2013 yılında dünya toplam enerji tüketiminin beşte biri yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanıyorr ve aynı yıl yenilenebilir enerji yatırımları toplam enerji yatrımlarının yüzde 43,6’sını oluşturdu. Dünya ölçeğinde yaptığımız tüketim, 15 doğanın kapasitesinden yüzde 50 daha fazla. Bunun sonucunda toprak varlığı kaybı, kirlenen toprak ve su, azalan orman ve otlak alanları, kaybolan biyolojik çeşitlilik ve iklim değişikliği kaynaklı sorunlar küresel ölçekte yaşanıyor. Tüketim şekillerimiz değişmezse 2050 yılında artan nüfusla birlikte tüketim üç kat artacaktır. Sürdürülebilir olmayan bu üretim ve tüketim anlayışını ortadan kaldırmak için ekonomik büyüme oranı ile doğal varlıkların kullanım oranını birbirinden farklılaştırmak gerekmektedir. Çözüm, daha etkili yöntemlerle daha az doğal varlık kullanarak toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak kadar üretim yapmak ve sürdürülebilir tüketim anlayışıyla kullanılan kaynakları doğanın sınırları içinde tutmaktan geçiyor. www.transmedya.com yeşil tedarik Hexagon, Katı Atık Yönetimi için IFC’den 95 milyon dolarlık destek aldı 211 bin ton katı atıktan 425 bin ton organik içerikli tarım gübresi elde edecek D ünya Bankası Grubu kuruluşu IFC, Hexagon Katı Atık Yönetimi’ne katı atık yönetimi ve organomineralgübre tesislerinin yapımı ve işletilmesini desteklemek amacıyla 95 milyon dolar tutarında finansman paketi sağladı. Hexagon Katı Atık Yönetimi’nin sektöre getireceği inovatif çözümler sayesinde, tarımdaki üretkenlik artacak ve çevresel anlamda sürdürülebilir şehirler inşa edilebilecek. IFC, finansman paketinin 42 milyon dolarını kredi olarak sağlarken, şirkete 20 milyon dolar tutarında da yatırım yaptı. Finansman paketinin geri kalan 30 milyon euro tutarındaki kısmı da IFC’nin liderliğinde, Montreal merkezli bir yatırım fonu olan Infrastructure Crisis Facility (ICF) Debt Pooltarafından sendikasyon kredisi olarak temin edildi. Kredi, Hexagon Katı Atık Yönetimi’nin Pamukova ve Bilecik’te yer alan tesisleri için kullandırılacak. Kıraça Grup iştiraklerinden biri olan Hexagon Katı Atık Yönetimi, katı atıkların kaynakta ayrıştırılarak toplanması, işlenmesi, geri dönüştürülmesi, biyogaz aracılığı ile elektrik ve ısı enerjisi elde edilmesi, kompost ve organik içerikli tarım gübresi üretilmesi ve değerlendirilemeyen atıkların da nihai bertarafı alanlarında dünyadaki en yüksek entegrasyon seviyelerinden birine sahip katı atık yönetim şirketi olarak faaliyet gösteriyor. Hexagon Katı Atık Yönetimi’nin ilk projesi Pamukova’da yer alıyor. Pamukova Belediyesi ile 11 Kasım 2008 tarihinde imtiyazlı olarak yap-işlet-devret modelinde sözleşme imzalanması ile Hexagon Katı Atık Yönetimi 29 yıl boyunca Pamukova’daki katı atık yönetimini üstlendi. İnşaatına 2010 Nisan ayında başlanan tesis 2011 yılının Aralık ayında faaliyete geçti. Pamukova tesisi, 29 yıl boyunca bölgenin katı atıklarını değere çevirmeyi, atıkların düzenli ve kontrollü bir şekilde toplanmasını, hijyenik ve sağlıklı koşullarla tesise getirilmesini ve geri dönüştürülmesini sağlamayı hedefliyor. Hexagon Katı Atık Yönetimi, Bilecik, Söke ve Ödemiş’te yer alan tesisleri tam kapasite ile çalışmaya başladığında belediyelerden bir yıl içerisinde toplayacağı 211 bin ton katı atıktan 425 bin ton organik içerikli tarım gübresi elde edip satıyor olabilecek. Üretilecek olan organik içerikli tarım gübresi mahsüllerdeki verimliliği ve toprağın kalitesini sürdürülebilir yönde artıran kalitede olacak. 75 milyon nüfuslu Türkiye’de her yıl 32 milyon ton atık oluştuğu kaydediliyor. Öte yandan Avrupa Birliği uyum yasalarına uyan 52 depolama sahasının toplam 400 milyon ton atık toplama kapasitesinin 16 olduğu ve bu depoların 10 yıl içerisinde dolacağı belirtiliyor. Dolayısıyla yetkililer Türkiye’deki katı atık yönetimi modellerine alternatif bir çözüm getirilmesinin aciliyetine dikkat çekiyor. Hexagon Katı Atık Yönetimi Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Jan Nahum şunları söyledi: “Hexagon Katı Atık Yönetimi sunduğu entegre katı atık yönetimi çözümleriyle sektörde farklı bir konuma sahiptir. Ev ve hayvan atıklarını toplayarak biyogaz, elektrik,kompost ve gübre üretiyoruz. Toplum için çok önemli ve faydalı bir iş yaptığımıza inanıyoruz. Amacımız hem Türkiye’de hem de yurtdışında uygulanabilecek kapsamlı bir iş modeli ve sistematik bir yaklaşımı geliştirmek. IFC ve ICF Debt Pool ile bu amaç doğrultusunda işbirliği yapıyor olmaktan dolayı mutluluk duyuyoruz”. 17 www.transmedya.com yeşil lojistik P&G sürdürülebilirlik hedeflerini yeniledi Sürdürülebilirlik vizyonunu yenileyen P&G, kaynakları muhafaza etme, çevreyi koruma ve ihtiyacı olanların sosyal şartlarını iyileştirme hedeflerinin kapsamını genişletti. Bugün dünya çapında 70 adet sıfır atık üreten tesise sahip olan P&G, enerji tüketimini, su kullanımını, CO2 emisyonlarını ve nakliye mesafelerini önemli ölçüde azalttı. P&G, yenilediği sürdürülebilirlik vizyonu doğrultusunda 2020’ye kadar özellikle su tasarrufu ve ürün ambalajları alanına odaklandığı yeni hedefler belirledi. M arka ve hizmetleriyle insanların gündelik hayatlarını iyileştirmeye odaklanan P&G, ürün performansını ve yararlarını yenilikçilikle birleştirerek dünya çapında sayısız insanın daha sürdürülebilir yaşam sürmesine katkıda bulunuyor. Bu kapsamda sürdürülebilirlik hedeflerini yenileyen P&G, önümüzdeki dönemde daha çok kaynak tasarrufu yapma, çevreyi koruma ve ihtiyacı olanların sosyal şartlarını iyileştirme amaçlarına odaklanma kararı aldı. P&G ürünlerinden beklenen kalite ve performansı sunarken tüketiciler, toplumlar ve şirket için ürünlerin çevresel etkilerini azalttıklarını vurgulayan P&G Sürdürülebilirlik Sponsoru ve Bebek, Kadın ve Aile Bakım Ürünleri Küresel Grup Başkanı Martin Riant, şöyle devam etti: “P&G’nin büyüme hedefleri ile sürdürülebilirlik hedefleri birbirlerine paralel ilerliyor. Ürünlerimizin üretim, ambalajlama, nakliye ve tüketici kullanımı döngüsü boyunca çevresel sürdürülebilirliğini iyileştirmeye devam ediyoruz”. p&g su kullanımını 10 yılda yüzde 70 azalttı, sıfır atık tesis sayısını 70’e ulaştırdı P&G yüzde 100 yenilenebilir enerji kullanımı, tüm ürünler için yüzde 100 yenilenebilir veya geri dönüştürülmüş hammadde kullanımı ve sıfır atık hedefleri doğrultusunda bugüne kadar büyük ilerlemeler kaydetti. Bugün dünya çapında 70 adet sıfır atık üreten tesise sahip olan P&G, enerji tüketimini, su kullanımını, CO2 emisyonlarını ve nakliye mesafelerini önemli ölçüde azalttı; yenilenebilir enerji kullanımı ve sertifikalı yeni materyal kullanımını önemli ölçüde arttırdı. P&G, afet yardımı, Çocuklara Güvenli İçme Suyu ve Prima-UNICEF ortaklığı gibi projelerle dünya çapında 50 milyondan fazla insanın yaşam standartlarını iyileştirdi. P&G, yenilediği sürdürülebilirlik vizyonu doğrultusunda ise 2020’ye kadar özellikle su tasarrufu ve ürün ambalajları alanına odaklandığı yeni hedefler belirledi. Uzun zamandır P&G’nin öncelikli alanlarından biri olan su tasarrufu kapsamında 2002 - 2012 yılları arasında, şirketin üretim tesislerinde ürün başına kullanılan su miktarı yüzde 70’den fazla azaltıldı. Yeni sürdürülebilirlik vizyonu kapsamında su P&G yüzde 100 yenilenebilir enerji kullanımı, tüm ürünler için yüzde 100 yenilenebilir veya geri dönüştürülmüş hammadde kullanımı ve sıfır atık hedefleri doğrultusunda bugüne kadar büyük ilerlemeler kaydetti. Bugün dünya çapında 70 adet sıfır atık üreten tesise sahip olan P&G, enerji tüketimini, su kullanımını, CO2 emisyonlarını ve nakliye mesafelerini önemli ölçüde azalttı; yenilenebilir enerji kullanımı ve sertifikalı yeni materyal kullanımını önemli ölçüde arttırdı. P&G, afet yardımı, Çocuklara Güvenli İçme Suyu ve Prima-UNICEF ortaklığı gibi projelerle dünya çapında 50 milyondan fazla insanın yaşam standartlarını iyileştirdi. 18 tasarrufu hedefi şöyle revize edildi: -Su sıkıntısı çeken bölgelerde bulunan tesislere öncelik vererek üretim tesislerinde ürün başına kullanılan suyu yüzde 20 azaltmak, -1 milyar insanın su tasarruflu ürünlere ulaşmasını sağlamak. ürün başına ambalaj kullanımı yüzde 20 azaltılacak Sürdürülebilir ambalajlar P&G için bir diğer öncelik. Şirket, 2020’ye kadar ürün başına kullandığı ambalajları yüzde 20 azaltma yolunda ilerliyor. Bu ilerlemeden ötürü P&G çıtayı yükseltip şu hedefleri belirledi: -Plastik ambalajlarda geri dönüştürülmüş plastik kullanımının iki katına çıkarılması, -Ürün ambalajının yüzde 90’ının ya geri dönüştürülebilir olmasını ya da geri dönüştürülme olanağının sağlanması için programların bulunması. Kapsamı genişletilen bu iki hedefin yanı sıra, P&G 2020’ye kadar en önemli petrol bazlı hammaddelerinin yerine maliyetler ve ölçek elverdiğince yenilenebilir hammaddelerin kullanılmasını sağlayacak teknolojiler geliştirmeyi hedefliyor. 19 www.transmedya.com yeşil tedarik Unilever sürdürülebilir markalarıyla büyüyor Dünyanın önde gelen hızlı tüketim ürünleri şirketi Unilever, sürdürülebilirliği işinin ayrılmaz bir parçası yapmasının, büyümeyi destekleyen, maliyetleri düşüren ve geleceğe yönelik olarak organizasyona direnç katan bir itici güç olduğunu vurguluyor. U nilever Türkiye 2014 yılında çift haneli büyürken, bu büyümenin yüzde 55’inin ‘sürdürülebilir yaşamı destekleyen markalar’dan kaynaklandığını duyurdu. Unilever, Sürdürülebilir Yaşam Planı kapsamında 4 yılda yol aldığı mesafeyi uzmanlar ve çeşitli paydaşlarla değerlendirmek üzere, ‘Etkiyi birlikte büyütüyoruz’ sloganıyla İstanbul’da bir çalıştay düzenledi. Çalıştayda Unilever’in sürdürülebilirlik yaklaşımının, özel sektöre bir rol model olduğunu ifade eden Birleşmiş Milletler Türkiye Mukim Koordinatörü Kamal Malhotra, “Birleşmiş Milletler, Sürdürülebilir Yaşam Planı’na gereken desteği vermeye hazır” dedi. Unilever Türkiye CEO’su Mehmet Altınok ise “Tüketiciler artık samimi bir amacı olan, özgün ve etik temellere dayanan ürünler istiyor. Giderek daha çok sayıda markamız sürdürülebilirliği yaşam döngüsünün bir parçası haline getiriyor ve bu tüketici eğilimini bir fırsat olarak değerlendiriyor” dedi. Unilever, Sürdürülebilir Yaşam Planı’nın büyüme, maliyetleri düşürme ve geleceğe yönelik dirençlilik açısından işi üzerinde giderek artan ve olumlu bir etkisi olduğunu vurguluyor. Unilever ‘sürdürülebilir yaşamı destekleyen markalar’ kavramına hem bir tanım hem de bir ölçüt getirirken, bu markaların şirketin büyümesinde lokomotif rol oynadığına dikkati çekiyor. OMO, Lipton, Knorr, Domestos, Signal gibi sürdürülebilir yaşama öncülük eden pek çok Unilever markası ortalamanın üstünde bir büyüme sergiliyor ve Unilever Türkiye’nin büyümesinin yüzde 55’i bu markalardan geliyor. malhotra: “bm, sürdürülebilir yaşam planı’na destek için hazır…” Çalıştaya katılarak görüşlerini paylaşan Birleşmiş Milletler Türkiye Mukim Koordinatörü Kamal Malhotra, dünyanın ekonomik anlamda çok kritik bir noktada olduğunu söyleyerek “Bir taraftan refahı giderek artan bir kesim var, diğer tarafta ise yoksulluk. Bugün gelişmekte olan ülkelerin yüzde 75’inden fazlasında gelir dağılımı adaletsiz. Dünyada 9,4 milyon kişinin gıda, enerji ve suya erişimi bulun- muyor. Su kaynaklarımız ise giderek tükeniyor. Su konusunda küresel talebin yüzde 40 oranında artacağı öngörülüyor. Özel sektör bugün dünyadaki büyümenin lokomotifi konumunda bulunuyor. Dolayısıyla özel sektör ve kamu işbirlikleri ekonomik kalkınma için büyük önem arz ediyor. Kurumlar ve liderler de bu durumun farkında. Türkiye ekonomisinin başarısı için bu dengeyi önemli görüyoruz. Türkiye’de 50 yıldan bu yana Birleşmiş Milletler (BM) Kalkınma Programı yakın ilişkilerle sürüyor. Bu anlamda Birleşmiş Milletler olarak, Unilever’in sürdürülebilirlik yaklaşımını izliyoruz ve Unilever Sürdürülebilir Yaşam Planı’na gereken her türlü desteği vermeye hazırız” diye konuştu. dünyada 800 bin küçük ölçekli çiftçiye destek ve eğitim verildi Unilever’in, 2010 yılında hayata geçirilen Sürdürülebilir Yaşam Planı’nın çoğu hedefine ulaşma yolunda dünyada önemli ilerleme kaydettiğini dile getiren Unilever Türkiye CEO’su Mehmet Altınok küresel fabrika ağının ‘sıfır atık’ hedefini tutturduğunu, üretimde enerji ve sudan doğan CO2 seviyelerinde 2008 yılına oranla üretim tonu başına sırasıyla yüzde 37 ve yüzde 32 azalma yaşandığını kaydetti. 2020’ye kadar 1 milyardan fazla insanın sağlık ve esenliğini geliştirmelerine yardımcı olma hedefi kapsamında bugüne kadar tüm dünyada 397 milyon kişiye ulaşıldı. 2010 yılından bu yana 800 bin küçük ölçekli çiftçiye destek ve eğitim sunuldu, 238 bin kadına eğitim ve beceri kazanma desteği sağlandı. türkiye’den sürdürülebilir yaşam planı hedeflerine anlamlı katkı Türkiye’de de Sürdürülebilir Yaşam Planı hedeflerine gönülden bağlı olduklarını ifade eden Altınok, bu hedefleri gerçekleştirmek için kararlılıkla çalıştıklarını ve pek çok alanda da hedeflerin önünde gittiklerini söyledi. Altınok, Plan kapsamında Türkiye’de elde edilen başarıları şöyle aktardı: “Markalarımızın Türkiye’de gerçekleştirdiği projelerle 27 bin küçük 20 ölçekli çiftçiye destek sağladık. Tarımsal hammaddelerimizin yüzde 98’ini, kullandığımız domatesin ise yüzde 100’ünü sürdürülebilir olarak tedarik ediyoruz. Bugüne kadar 1.000 kadına becerilerini geliştirme imkanı, eğitim ve iş fırsatları yarattık. Satış ve dağıtım noktalarının ekolojik ayak izini azaltmayı hedeflediğimiz projeyle 52 ‘Yeşil Satış Noktası’na ulaştık, bu yolla Türkiye’de 200 bin tüketiciye ulaştık. Sağlık ve esenliği artırmak hedefimiz kapsamında tüketicilerimizle 27 milyon, iyi yıkama alışkanlıkları kazandırmak içinse 96 milyon görüşme gerçekleştirdik. Türkiye’deki 8 üretim tesisimiz ‘sıfır atık’ hedefine 2013 yılında ulaştı. 2010’dan bu yana tedarik zincirimizde yaptığımız sürdürülebilirlik çalışmalarıyla 50 milyon TL tasarruf ettik.” türkiye’de her 3 kişiden ikisi çevre dostu… Sürdürülebilirliğin, şirketleri değer yaratmaya ve farklı inovasyonlara da teşvik ettiğini ifade eden Altınok, Gfk tarafından 23 ülkede gerçekleştirilen Çevresel Değerler Araştırması’ndan şu sonuçları paylaştı: “Tüketiciler artık samimi bir amacı olan, özgün ve etik temellere dayanan ürünler istiyor. Bugün, yaklaşık 3 kişiden 2’si, çevre dostu olmayan bir şey yaptığında kendini suçlu hissediyor. Türkiye’de şirket ve markaların çevreye saygılı olması gerektiğine katılanların oranı ise yüzde 83’le dünya ortalamasının üzerinde.” 21 www.transmedya.com yeşil lastik Brisa, yenilikçi hizmetiyle sürdürülebilirliği yakalıyor B risa lastik sektörü gibi teknolojik olarak inovasyonun çok hızlı olamadığı bir sektörde bile inovasyona büyük önem veriyor. Örneğin, marka şimdiden 10 yıl sonraki araç kullanıcısı profilinin ihtiyaçlarının neler olabileceği üzerine fikir yürütüp, bu ihtiyaca cevap verebilecek tasarımlar üzerinde çalışabiliyor. 2009’dan bu yana inovasyon alanında Brisa İnovasyon Takımı (BİT) ile önemli bir ilerleme kaydetti ve bugün de inovasyon şirketine dönüşüm süreci hızla devam ediyor. Son 5 yılda bu yaklaşımla otomotiv sektörüne kazandırılan yenilikçi çözümler şöyle: • OtoPratik: Binek ve hafif ticari araçların kullanım ömürleri boyunca ihtiyaç duyabilecekleri tüm ana ürünleri bir arada sunan hizmet noktaları olan OtoPratik’ler kaliteli ve hızlı bir şekilde hizmet veriyor. • ProPratik: 2013 yılında ilki hizmete açılan ProPratik konseptiyle ağır ticari araç sahiplerinin birçok ürün ve hizmete aynı çatı altında erişebiliyor. • Profleet: Filo müşterilerinin ihtiyaçlarına 360 derece çözüm getirmeyi hedefleyen ‘Profleet filo yönetim çözümleri’ kapsamında, filo müşterilerinin operasyonel maliyetlerinde maksimum tasarruf sağlanmasına yönelik sürdürülebilir çözümler sunuluyor. • Mobilfix: Brisa’nın sınır tanımayan hizmet anlayışını ve müşterisine verdiği değeri kanıtlayan eşsiz bir proje olan Mobilfix, ağır ticari araçlara sahip filolara yerlerinde, kendi araç parklarında, servis hizmeti sunarak, araç sahiplerinin zaman ve maliyetten tasarruf etmelerini ve iş sürekliliklerini korumalarını sağlıyor. • Lastik.com.tr: Brisa’nın Türk lastik sektöründe hayata geçirdiği önemli ilklerden biri olan ‘lastik.com.tr’; lastik değişimi için satış noktalarına gitmeyi tercih etmeyenlere internet üzerinden randevuyla adreste lastik değişim hizmeti sağlıyor. 21 kentte verilen bu hizmet, önümüzdeki dönemde Türkiye geneline yayılarak büyüyecek. • Aspects+ programı: Aspects+ programıyla filolardaki bütün araçların faaliyet gösterdiği operasyon alanlarına gidilerek aks detayına kadar tüm lastikler ölçümlenmekte olup, anında raporlanabiliyor ve doğru lastik bakımı ve servis hizmetleri de doğru zamanda yapılabiliyor. • Lassa Yol Yardımı: 2000 yılında lastik sektöründe Türkiye’nin ilk yol yardım hizmeti. Bugün Lassa ve Bridgestone kullanıcıları, Türkiye’nin neresinde olursa olsunlar, aradıklarında 7/24 telefona isimleriyle yanıt verip, ücretsiz hizmet sağlıyor. Yol yardımı, lastik değiştirme ve çekici hizmetinin yanı sıra konaklama, ambulans, profesyonel sürücü hizmeti, yol ve trafik durumundan döviz kurlarına ve turistik bilgilere kadar çeşitli alanlarda bilgilendirme hizmetleri de sağlanıyor. • Bridgestone Alo Yol Dostu: Bridgestone Alo Yol Dostu, başınıza gelebilecek her türlü sorununuzda veya herhangi bir konuda yardıma ihtiyacınız olduğunda, bir telefonunuzla çözüm getirmeyi amaçlayan bir Bridgestone hizmeti. • Filofix: Bridgestone ve Lassa bayileri tarafından ana güzergahlar öncelikli olmak üzere, tüm Türkiye ve Avrupa’da Türkçe olarak hizmet veren bir filo yol yardım hizmeti. Filofix kapsamında lastik sökme takma, lastik tamiri, lastik rotasyonu ve yeni lastik temini hizmetleri verilir Filofix, filolara bağlı araçların lastik ile ilgili olarak seyir esnasında oluşan sorunlarını acil olarak ve yerinde çözmeyi amaçlıyor. Filofix, 365 gün/24 saat hizmet verir. • Tripin: Yine Türkiye’nin ilk ‘sosyal seyahat’ platformu olma özelliği taşıyan Tripin sayesinde; kullanıcılara seyahatlerindeki tüm rotaları dijital ortama taşıyabilme, rotalarına ait fotoğrafları, durakları, 22 notları ve videoları da arkadaşlarıyla paylaşabilme imkanı sunuyor. Kullanıcılar aynı zamanda network’leri dahilindeki arkadaşlarının profillerini görüntüleyebiliyor, takip edebiliyor. • Probox: Müşteri odaklı hizmet anlayışı çerçevesinde müşterilerinin tüm süreçlerinde hayatlarını kolaylaştırmak hedefinde olan Brisa, filo müşterilerinin ihtiyaçlarına hızlı ve pratik çözümler sunuyor. Araçların lastik sökme-takma ihtiyaçlarına cevap verecek yepyeni bir konsepti hayata geçiriyor. ProBox içinde lastik-sökme takma ekipmanlarının yanısıra ofis alanı, yaşam alanı ve depo alanı bulunuyor. Satıştan çok servis amaçlı bir konsept olarak tasarlanan ProBox, filo araç parklarında ticari araç sürücülerine hizmet veriyor. • Bridgestone BOX: Bridgestone BOX aslında araç sahiplerinin özellikle lastikle ilgili sorunlarına profesyonel çözümler bulmakta zorlandıkları lokasyonlarda hizmete sunulan bir satış ve hizmet noktası. Bridgestone BOX; lastik sökme takma, balans, nitrojen dolumu, akü değişimi, yağ değişimi, klima gazı dolumu gibi sürücülerin yolculuk anında en çok ihtiyaç duyduğu hizmetleri sağlıyor. Araç trafiğinin yoğun olduğu seyahat rotaları ve hafta sonunda kullanılan güzergahları derinlemesine analiz ediyoruz ve aracımızı bu rotalarda uygun lokasyonlarda hizmete sunuluyor. 23 www.transmedya.com yeşil uygulama Otobüslerin çevreciliğine Alcoa da katkı sunuyor 2025 yılında dünya nüfusunun neredeyse yüzde 60’ı kentsel alanlarda yaşıyor olacak, dolayısıyla insanlar daha çok yolculuk yapmak isteyecek ve yolculuk yapmaya daha çok ihtiyaç duyacak. Bu durum karşısında dünya halkının iki seçeneği kalıyor: ya hiçbir şey yapmamak ya da hemen şimdi eyleme geçip geleceğin şehirlerini trafik sıkışıklığının çevresel, ekonomik ve toplumsal sonuçlarından kurtarmak. UITP koordinasyonunda yürütülen Sıfır Emisyonlu Kent İçi Otobüs Sistemi (Zero Emission Urban Bus System ZeEUS), tam elektrikli çözümü kent içi otobüs ağının en temel kısmına yerleştirmeyi hedefliyor. Bu sistem, Avrupa Komisyonu’nun rekabetçi ve sürdürülebilir bir taşımacılık sistemi oluşturma hedefi çerçevesiyle uyum gösteriyor. ZeEUS, misyonunu gerçekleştirmek için, yenilikçi elektrikli otobüs teknolojilerinin ekonomik, çevresel ve toplumsal uygulanabilirliğini doğrulamak amacıyla Avrupa’nın altı ülkesindeki sekiz teşhir alanında bunları farklı şarj altyapısı çözümleriyle test edecek. Alüminyum sayesinde ağırlığın azaltılması, sayısız fayda sağlıyor. Alüminyum hafif, güçlü ve aşınmaya karşı dayanıklı, ayrıca sınırsız olarak geri dönüştürülebilir nitelikte olmasıyla şehir içi otobüsler için kesinlikle ideal malzeme. Tipik bir dizel motorlu şehir içi otobüsün ağırlığını sadece 100 kg azaltmak bile, aracın hizmet ömrü boyunca 5200 kg CO2 oluşumunu önlüyor. Bir şehir içi otobüste ağırlığı azaltmanın ve maliyet tasarrufu yapmanın en basit yollarından biri, çelik jantlar yerine Alcoa’nın dövme alüminyum jantlarını kullanmak geliyor. 4 akslı bir otobüste alüminyum jantlar aracın 234 kg daha hafif olmasını sağlıyor ve yakıt tüketimini yüzde 2 oranında azaltmaya yardımcı olabiliyor. Ayrıca bunlar çelikten 5 kat daha güçlüdür, daha güzel görünür ve daha uzun süre dayanıyor. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki otobüslerin yüzde 90’ında alüminyum jantlar kullanılıyor. Sürdürülebilirlik, dünyanın alüminyum 24 teknolojisi lideri olan Alcoa’nın DNA’sınde var. 2005 yılından bu yana, Alcoa’da primer alüminyum üretiminin CO2 ayak izini yüzde 25,5 oranında azaldı. yıllık 750 euro tasarruf Alcoa dövme alüminyum jantları test eden otobüs filoları, yakıt maliyetinde otobüs başına yıllık 750 euro civarında tasarruf ediyor. Bu rakam tahmini olarak 2-3 yıl içinde jant masrafını çıkaracak düzeyde. Alcoa alüminyum jantlar, CO2 emisyonlarını otobüs başına 6 tona kadar düşürüyor. Jantlar, Cradle to Cradle CertifiedCM standardında olup geri dönüştürülmüş ve yeni metal bir araya getirilerek üretilmiştir - aynı zamanda tamamen geri dönüştürülebilir özellikte. Toplu taşıma imajını yükseltmenin güzel bir yolu. 25 www.transmedya.com yeşil lojistik Henkel’den sürdürülebilir inovasyonlar Ekonomik büyümeyi kaynak tüketiminden ayırmak için yenilikçi ürün ve çözümler büyük önem taşıyor. Henkel, 2008 yılında sürdürülebilirlik stratejisinde odaklandığı noktaları, inovasyon sürecine sistematik olarak entegre etmiş bulunuyor. Buna göre araştırmacıların geliştirdikleri ürün ve süreçlerin “performans”, “sosyal gelişim”, “sağlık ve güvenlik”, “enerji ve iklim”, “su ve atık su” ile “malzemeler ve atıklar” açısından belirli avantajlarını kanıtlamaları bekleniyor. Henkel, geliştirdiği ve Henkel Sustainability#Master® adını verdiği değerlendirme sistemi ile inovasyonların en büyük etkiyi gösterebilecekleri, değer zinciri ve stratejik odak noktaları boyunca bulunan belirli noktaların kanıtlanmasını amaçlıyor. Henkel, inovasyonların, ürün ve süreçlerinin genel sürdürülebilirlik profillerini geliştirirken tüm hayat döngüsünü dikkate alıyor. Henkel uzmanları Henkel Sustainability#Master® aracını sadece potansiyel yenilikleri değerlendirmek için kullanmakla kalmıyor, aynı zamanda perakende ortaklarıyla, sivil toplum örgütleriyle ve diğer paydaşlarla diyaloglarında da kullanıyor. Sistematik araçlar ve süreçler sayesinde Henkel, devamlı olarak müşterileri ve tüketicileri için daha az çevresel ayak iziyle daha fazla değer ve daha iyi performans sunan, yenilikçi ürünler ve çözümler geliştiriyor. Henkel, çevresel faydası olacak sadece birkaç “sürdürülebilir ürün” geliştirmek yerine tüm Çamaşır ve Ev Bakımı, Beauty Care ve Yapıştırıcı Teknolojileri portföyünde bulunan ürünleri sürekli olarak geliştiriyor ve bunu yaparken de tüm açıları ve tüm değer zincirini hesaba katıyor. Henkel CEO’su Kasper Rorsted “Sürdürülebilirlik önemli bir rekabet faktörüdür. İnovasyon sürecinde sürdürülebilirliğe yoğun şekilde odaklanmamız ayrıca müşterilerimiz ve tüketicilerimiz için yüksek performanslı, etkin ürünler geliştirmemize de imkan sağlamaktadır.” diyor. Otomotiv endüstrisi, araç ağırlığı ile yakıt tüketimini azaltacak ve aynı zamanda katı CO2 emisyon standartlarıyla uyum sağlayacak çözüm arayışları içinde. Loctite yapıştırıcılarının sahip olduğu benzersiz ürün yelpazesi, Teroson mastikleri ve Bonderite fonksiyonel kaplamaları sayesinde, Henkel gelişmiş maddelerden üretilen, hafif otomotiv bileşenleri tasarlamak için gerekli fırsatların oluşturulmasına imkan sağlıyor. 26 hafif araçlara yönelik çözümler Otomotiv endüstrisi, araç ağırlığı ile yakıt tüketimini azaltacak ve aynı zamanda katı CO2 emisyon standartlarıyla uyum sağlayacak çözüm arayışları içinde. Loctite yapıştırıcılarının sahip olduğu benzersiz ürün yelpazesi, Teroson mastikleri ve Bonderite fonksiyonel kaplamaları sayesinde, Henkel gelişmiş maddelerden üretilen, hafif otomotiv bileşenleri tasarlamak için gerekli fırsatların oluşturulmasına imkan sağlıyor. Bu çözümler bir yandan konforu, sağlamlığı ve emniyeti bir arada sunarken bir yandan da saha sessiz, daha hafif ve daha dayanıklı araçların üretilmesini mümkün hale getiriyor. Henkel’in Teroson akustik çözümleri, geleneksel bitumen pedler ile karşılaştırıldığında üreticilere ağırlığı yüzde 25 oranında azaltma imkanı tanıyor. 27 www.transmedya.com yeşil uygulama İTÜ ve İBB ulaşımda temiz hava için proje geliştirecek İstanbul Teknik Üniversitesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Elektrik Tünel Tramvay İşletmeleri arasında ortaklaşa geliştirilen “İstanbul’daki Dizel Motorlu Toplu Taşıma Araçlarının Egzoz Filtrelerini Temizlemeye Yönelik Yeni Bir Sistem Geliştirilmesi” adlı proje İstanbul Kalkınma Ajansı tarafından “Verimli ve Temiz Enerji Mali Destek Programı” kapsamında desteklenmeye değer görüldü. İTÜ yürütücülüğünde gerçekleştirilecek olan proje, İstanbul başta olmak üzere tüm Marmara Bölgesi’ndeki ulaşım ve toplu taşıma kaynaklı hava kirliliğini azaltılmasının yanı sıra, ulaşımda enerji verimliliği konularında bir dizi bilimsel ve inovatif teknik çalışmadan oluşuyor. Ulaşım ve toplu taşımada kullanılan araçlarda yakıt sarfiyatı – egzoz emisyon konularındaki mevcut sorunlar ortadan kaldırılacak projede, toplu taşıma uygulamalarında enerji verimliliği değerleri artırılacak ve egzoz emisyonlarının tüm zararlı etkilerinin en aza indirilmesi sağlanacak. Projenin çalışılacağı uygulama hattı İTÜ Maslak, İETT İkitelli ve Ayazağa Garajı ile Sarıyer-Küçükçekmece olarak belirlendi. Söz konusu hatlar yol koşulları dikkate alınarak belirlenmiş, yakın zaman içerisinde test sürüşleri başlayacak. projenin hedefleri Bir yıl sürecek olan proje ile; Toplu taşıma sistemlerinde yakıt - egzoz etkileşimleri hakkında bilgi artışı, egzoz sistemi ve filtrelerin bakım-onarım-temizlik uygulamaları için yeni bir sistemin geliştirilmesi, toplu taşıma uygulamalarında egzoz sistem kirliliğinden kaynaklanan ek yakıt sarfiyatında düşüş, toplu taşıma araçlarının sebep olduğu zararlı egzoz emisyon değerlerinde düşüş, toplu taşımada kullanılan enerjinin (yakıt) daha etkin ve daha verimli kullanılması, egzozdaki kirli filtrelerin sebep olduğu fazla enerji tüketiminin azaltılması, egzoz ve yakıt arasında enerji verimliliği koşullarının saptanması ve ideal ko- 28 şulların yakalanması, mevcut enerjinin ekonomik açının yanı sıra çevreye duyarlı bir şekilde kullanımının sağlanması, Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Amerika Çevre Örgütü (EPA) ve Avrupa Birliği Egzoz Normlarının yakalanması, toplu taşıma ve yoğun trafikten kaynaklanan hava, su ve çevre kirliliklerinin önlenmesi, fosil yakıt kullanımına bağlı çevre kirliliklerinin neden olduğu hastalık ve olumsuz psikolojik etkilerde azalış, egzoz emisyonlarının neden olduğu rahatsızlıklara bağlı sağlık giderlerinin azaltılması ve daha temiz, çevreye duyarlı bir toplu taşıma hedefleniyor. kalitesiz yakıt kullanımı filtre temizliğini önemli kılıyor Projeyle ilgili detayları aktaran Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve ATUM Müdürü Prof.Dr. Cüneyt Arslan şöyle konuştu: “Nüfus bakımından Türkiye’nin en kalabalık ili olan İstanbul’da trafiğe çıkan araçların sayısı gün geçtikçe artıyor. Bu artış ulaşımda birtakım sıkıntılar getirmekle birlikte motorlu araç kaynaklı egzoz emisyonları doğal çevreyi olumsuz bir şekilde etkiliyor. Sorunların çözülebilmesi için şahsi araçları trafikten azaltma planları yapılmakla birlikte İstanbul’da yasayan insanların toplu tasıma aracı kullanmaları için de birtakım teşvik çalışmaları da yürütülüyor. İBB İETT bünyesinde bulunan toplu taşıma araçlarının çoğu Euro 3, Euro 4 ve Euro 5 standartlarında olmasına rağmen İstanbul bölgesindeki yol koşulları ve yakıt türünün yanı sıra aşırı yolcu kapasitesi de egzoz sistemleri ve bu sistemlerdeki mevcut standartları doğrudan etkiliyor. Egzoz sistemlerindeki mevcut filtrelerin bakımı normal şartlarda 150.000-250.000 km arasında yapılıyor. Bu egzoz filtreleri, gün içi sefer fazlalığından dolayı kısa sürede kurum, yağ ve metalik parçalar tarafından doluyor. Kirlenerek tıkanan filtreler, normal koşullarda olması gereken egzoz akısını engelleyerek aracın çekiş gücünü düşürüp yakıt sarfiyatını artırmakta ve filtre performansını azaltarak aracın sebep olduğu zararlı egzoz emisyon oranını artırıyor.” egzos emisyonlarının sağlık açısından zararı büyük İstanbul’da günlük toplu taşıma hizmetini kullanan yaklaşık 5 milyon insandan 1,5 milyon (%30) kadarının otobüs ulaşımını kullandığını kirlenen filtrelerin temizlenmesinin ülkemiz açısından büyük önem arz ettiğini belirten Prof. Arslan emisyonların sağlık açısından taşıdığı riskleri ise şöyle açıkladı: “Özellikle egzoz emisyonlarının sağlık açısından birçok olumsuz etkileri bulunuyor. Bu zararlı etkenlere maruz kalan insanlar beyin, kalp veya akciğer hastalıklarına yakalanarak erken ölümle karşılaşabilmekte. EPA’ nın belirlediği istatistik verilerine göre egzoz emisyonlarının en tehlikelisi olan partikül maddenin (PM10) ortamda 15 microgram (μg/cm3) artısı günlük ölümlerde yüzde 0.6 – 1.2, genel ölümlerde yüzde 0.6’lık bir etkisi bulunuyor. 65 yaş üzerinde ise Astım- Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalıklarında (KOAH) yüzde1 artışa neden oluyor; ayrıca her yıl ortalama 4214 kişi kardiyovasküler, 280 kişi Akciğer hastalıklarına yakalanıyor ve bu vakalar erken ölümle sonuçlanıyor. mali boyut Dünya Sağlık Örgütü (WHO) başta olmak üzere Avrupa (EURO) ve Amerika (EPA) insan sağlığı ve çevreyi korumak amacıyla egzoz emisyonlar için limit değerler belirlediğini, buna ek olarak 2010 yılı itibariyle egzoz emisyonlarını azaltan egzoz filtrelerinin de bakımı ve temizlenmesi konularında katı kurallar koyduğunu aktaran Arslan, projenin mali boyutuyla ilgili şu bilgileri verdi. “Mevcut yasal düzenlemelerin uygulanabilmesi koşulu, yanmanın iyileştirilmesi ve yardımcı ekipmanlarla egzoz emisyon seviyesinin kontrol altına alınması ile mümkün. Araçların motor kısmında yapılacak düzenlemeler emisyon oranlarını istenilen seviyeye düşüremeyeceği fikriyle yanma sonrasında kullanılmak üzere çeşitli teknoloji ve teknik uygulamalar geliştirilmiş. İstenilen normları yakalamak amacıyla geliştirilen ileri teknoloji ürünü egzoz-filtre sistemleri de bu uygulamaların en başında yer alıyor. İthal edilen araçların egzoz sistemlerinde, emisyon değerlerini ve bu emisyonların zararlı etkilerini azaltan filtre düzenekleri mevcut. Bu kapsamda kullanılmakta olan filtreler DOC, DPF, CDPF ve SCR adındaki filtrelerdir. Bu filtreler ülkemizde henüz üretilememekte olup yüksek fiyatlarla yurt dışından tedarik ediliyor. Yüksek performansa sahip çevreci bu filtrelerin yaklaşık fiyatları ise DOC 29 1500- 2000 Dolar, DPF 3000-3500 Dolar, CDPF 4500-5000 Dolar, SCR ise 2000-2500 dolar arasında bulunuyor. Filtrelerin üretimi ileri bir teknoloji ile sağlanıp bakım ve temizliği de en modern yöntemlerle yapılıyor. Amerika’da bu yöntemler kullanılarak kirli filtreler 500-1000 dolar civarlarında bir maliyet ile temizleniyor. Kuzey Amerika’da yapılan bilimsel bir araştırma, 2012’de sadece 230 bin adet DPF temizlendiğini, temizleme için harcanan bütçenin 69,7 milyon dolar olduğunu ortaya koydu. 2015 yılında temizlenecek adedin 450 bine, bütçenin ise 112,1 milyon dolara yükseleceği öngörülüyor.” www.transmedya.com yeşil tedarik ZF yüksek performans ve sürdürülebilirliği bir arada sunuyor ZF, TraXon şanzımanı ile 2014 yılında ekonomi, çevre ve sosyal sorumluluk alanında Avrupa Taşımacılığı Sürdürülebilirlik Ödülü’nü kazandı. ZF-Intarder ile yılda 30 bin ton daha az balata tozun çevreye yayılmasını önlediği gibi ZF-AVE 130 elektrikli portal aks ile yüzde 30’a kadar yakıt tasarrufu sağlıyor. iyi anlaşılabilmesi için: 30 bin ton balata tozu 1200 adet kamyonun 25’er ton yük miktarına karşılık geliyor. zf-ave 130 elektrikli portal aks 1 00 yıldır otomotiv sektörünün aktarma organları tedarikçisi ZF, şanzımandan aksa, pek çok ürünüyle yüksek performans ve sürdürülebilirliği bir arada sunarak çevrenin korunmasını ve ekonomik çalışmayı sağlıyor. ZF, 1915’ten günümüze kadar otomotiv sektörü başta olmak üzere çeşitli endüstrilere yönelik ürünleri ve aktarma organları alanındaki deneyimleri, verimliliği ve sürdürülebilirliği sağlıyor. Ürün geliştirmedeki yenilikçi duruşunun temelinde bu amaç bulunuyor. yenilikçi zf ürünleri: zf-traxon Geleceğin ihtiyaçlarını bugünden karşılamak için tasarlanan TraXon, modüler bir yapıya sahip. PreVision GPS opsiyonu şanzımanın yolun koşuluna uygun kendisini önceden ayarlamasını ve bu şekilde motorun en uygun devirde çalışmasını sağlayarak yakıt tüketimini düşürüyor. Farklı ihtiyaçlar ve çalışma koşullarına uygun, beş farklı modül seçeneği bulunuyor: -Hibrit modülü sayesinde, hibrit kamyon teknolojileri uygulamalarına hazır. -Çift kavramalı modülü, kesintisiz güç aktarımını sağlamaktadır, bununla birlikte konforlu bir sürüş deneyimi ve daha düşük yakıt sarfiyatı sunuyor. -Ek tahrik modülü, motorun gücünün üst yapıya en verimli şekilde aktarılmasını sağlıyor. -Ağır yük ve iki balatalı kavrama modülleri zorlu koşullarda balatayı aşınmaya karşı koruyor. ZF, 2014 yılında TraXon şanzımanı ile “ticari araç komponenti” dalında Avrupa Taşımacılığı Sürdürülebilirlik Ödülü’nü kazandı. Uzmanlardan oluşan bir jüri, üst düzeydeki ürün yenilikçiliğini, “ekonomi”, “çevre” ve “sosyal sorumluluk” kriterleri çerçevesinde ödüllendirdi. zf-ıntarder ZF-Intarder frenlerdeki aşınmayı azaltıyor, sessiz çalışıyor ve yakıt sarfiyatını düşürüyor. Yapısı gereği daha az yağ ile çalışır. Üretiminde çevre dostu malzemeler kullanıldı. Frenlerdeki aşınmanın düşürülmesi, çevreyi olumsuz etkileyen balata tozu oluşumunu azaltıyor. Örneğin, Intarder’li 500 bin araç 1 milyon kilometre yol kat ettiğinde yaklaşık 30 bin ton daha az balata tozu oluşuyor. Bu durumun daha 30 ZF-AVE 130 elektrikli portal aks, ZF’ye 2015 yılında “Uluslararası Otobüs Sürdürülebilirlik Ödülü’nü” kazandırdı. Alçak tabanlı otobüsler için geliştirilmiş olan bu aks, hem elektrikle tahrik (akü, troleybüs..), hem de seri hibrit uygulamalarında kullanılabiliyor. Hibrit bir sistemin uyumlu tasarımı ile konvansiyonel dizel araçlara göre yüzde 30’a varan yakıt tasarrufu sağlanabiliyor. zf’nin enerji ve çevre politikası ZF’nin doğal kaynakların kullanım stratejisi, 1996 yılında yürürlüğe girdi ve tüm dünyadaki tesisleri için bağlayıcı oldu. 2020’ye kadar, tesislerin CO2 emisyonunun, 2006 ve 2010 yılları emisyon ortalamasının yüzde 20’si kadar düşürmeyi hedefliyor. zf’nin çevre prensipleri: -Çevre dostu ürün tasarımları, -Üretim süreçlerinin doğaya olumsuz etkilerinin en aza indirgenmesi, -Enerji verimliliği sürekli olarak arttırılması, -Dünya çapında çevre bilinci konusunda örnek olunması -Çalışanların, tedarikçilerin, servis sağlayıcıların ve müşterilerin, çevre ve enerji tüketimi konularında ilgili yetkililer ve toplumla sürekli bağlantı halinde ve duyarlı olmalarının sağlanması 1)ZF-TraXon beş farklı modülü bulunuyor. 2)ZF-Intarder daha az fren aşınması ve daha temiz çevre sağlıyor. 3)AVE 130 elektro portal aks, yüzde 30’a varan yakıt tasarrufu sağlıyor. yeşil lastik Brisa, 2014 yılı Sürdürülebilirlik Raporu’nu yayınladı Brisa’nın 2014 yılı içinde, ekonomik, çevresel ve toplumsal alanlarda sürdürülebilirlik performansını değerlendiren 2014 Sürdürülebilirlik Raporu, yayınlandı. Brisa’nın sürdürülebilirliği, ekonomik, çevresel ve toplumsal boyutlarıyla yorumladığını dile getiren Brisa Genel Müdürü Hakan Bayman, “Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine katkı sağlarken toplumsal sürdürülebilirlik adına önemli uygulamalara imza atıyoruz ve üretimimizden kaynaklanan çevresel etkilerimizi azaltmak için zorlayıcı hedeflerimiz doğrultusunda ilerliyoruz” dedi. Ekonomik, çevresel ve sosyal tüm boyutları ile ele aldıkları sürdürülebilirlik anlayışını kurumsal kimliklerinin ayrılmaz bir parçası olarak gördüklerini anlatan Bayman, yaptıkları çalışmalar hakkında şunları söyledi: “Sürdürülebilirlik anlayışımızın önemli bir bileşeni çevresel sürdürülebilirliktir. Operasyonlarımızın çevresel etkilerinin farkındalığıyla elde ettiğimiz performans sonuçlarını her geçen dönem daha da ileriye taşımayı arzuluyoruz. 2014 yılında karbon salımını 2005 yılına göre yüzde 12,5 azaltırken; enerji tasarrufumuzu ise 2008’e kıyasla 12 kat arttırdık. 2008’e göre kuyu suyu tüketimini yüzde 52 azalttık. 2010 yılına kıyasla, evsel atıklarımız yüzde 36 azaldı. Çevresel sürdürülebilirlik anlaşımızı ürün ve hizmetlerimize de yansıtarak sektördeki öncü konumumuzu devam ettiriyoruz. Binek lastiklerimizin yüzde 28’i Ecopia ve Greenways markalı çevre dostu lastiklerden oluşuyor. Lastik kaplama markamız Bandag ile de geçtigimiz yıl içerisinde yaklaşık 127 bin ticari lastik kaplayarakatıkların azaltılmasını sağladık.” brisa, yolculuğun geleceğine ismini yazdırdı Güneş enerjisi ile çalışan ve tek damla yakıt kullanmadan Dünya’yı dolaşan uçak Solar Impulse’ın Türkiye’deki ilk ve tek resmi partneri Brisa,oldu. 10 yılı aşkın bir Ar-Ge faaliyetinin ürünü olan Solar Impulse, tek bir damla yakıt fosile ihtiyaç duymadan, sadece güneşten aldığı ve lityum pillerinde depoladığı enerjiyle hem gündüz hem de gece uçabilen ilk uçak olma özelliğine sahip. Bu sayede teorik olarak sonsuz süre havada kalabilen Solar Impulse’ın ağırlığı sadece 2 bin 300 kg., yani bir binek otomobil kadar. 17 bin adet güneş panelinin yerleştiği kanat genişliğiyse 72 metre, yani bir Boeing 32 33 www.transmedya.com Otomotiv ve Sürdürülebilirlik OTOMOTİV SEKTÖRÜNDE ÇEVRECİ UYGULAMALAR VE YEŞİL TEDARİK Türk otomotiv sanayi geçtiğimiz yıl bir milyon 170 bin adet üretim yaparak tarihi bir yılı geride bıraktı. 2015’e de çok hızlı başlayan ve ilk 5 ayda 543 bin adet üretim yapan sektör yeni bir rekora imza attı. Ancak sektörün, sürdürülebilir büyümenin gerçekleşmesi için beklentileri var. Bunlardan ilki araç üzerindeki vergi yüklerinin (ÖTV, KDV) azaltılması. Üreticiler çevreci ürünlerin de gelecekte önemli olacağını ve pazarın büyümesinde bu ürünlerin önemli bir etkisinin olacağını düşünüyorlar. Lojistik uygulamalar konusunda da yüksek beklentileri olan firmalar, çevreci üretim ve ürünlerle ilgili yaptıkları gelişmelere tedarikçilerinin de uymasını ve bu konuda yatırım yapmalarını bekliyorlar. 34 Güncel büyüme verilerine göre hali hazırda dünya genelinde var olan bir milyar motorlu araç sayısının 2050 yılında iki buçuk milyar seviyesine çıkacağı tahmin ediliyor. Günümüzde global ölçekte 600 milyon ton karbondioksit salımı gerçekleşiyor. Bu rakam dikkate alındığında, şehirlerin şekillenmesinde ulaşım ve çözümlerinin payı giderek artacağı öngörülüyor. Enerji Çeşitliliği ve Tasarrufu Enstitüsü’nün (IDAE) araştırmalarına göre bir şehrin caddelerine bin adet yüzde yüz elektrikli otomobilin eklenmesi sera gazı emisyonlarında 30 bin kilogramlık, CO2 emisyonunda ise yılda 2 bin tondan fazla düşüş yaratıyor. Otomotiv sektörüne hizmet sunan lojistik firmaları şimdiden kolları sıvamış görünüyor. Türkiye’nin önde gelen tüm lojistik firmalarının otomotiv sektörüne hizmet verdiğini ve bunu çevreci bilinçle yaptıklarını görüyoruz. Karbondioksit salımını düşürmek için yeni araç teknolojilerini yatırım yapan, sürücülerini eğiten, kurum içi eğitimlerle çevreci bilinci geliştiren, özel taşıma yöntemleri uygulayan firmalarımız otomotiv sektörünün taleplerine cevap verecek bir organizasyon oluşturuyorlar. Tabi onlar da akaryakıt, lastik ve araç tedarikinde çevreci taleplerini üreticilere iletiyorlar. sürdürülebilirlik için otomotiv tedarikçi ilişkisi gerekiyor 10 otomotiv üreticisi tedarik zincirinde sürdürülebilirliği geliştirmek için 13 Kasım 2014’te bir araya geldi. Bürüksel’de gerçekleşen Otomotiv Tedarik Zincirinde Sürdürülebilirlik Forumu’nda Otomotiv Çalışma Grubundan bazı şirketler, tedarik zinciri aracılığıyla sürdürülebilirlik performansının geliştirilmesine yönelik karşılık anlayış ve ortak çözüme yönelik ortak bakış açısı kazanmak için tedarikçileri ile derin diyaloga girdiler. Otomobil üreticilerinin temsilcileri, tedarikçiler, yerel kurumlar dahil 120’ye yakın katılımcı forumda yer aldı. Katılımcıların iş etiği, çevresel sürdürülebilirlik, insan hakları ve çalışma şartları gibi konuları görüştüğü gün içerisinde aynı zamanda yerel içerikler de dikkate alındı. Münazaralarda Tedarik Zincirinde Sürdürülebilirlik Performansının Arttırılmasına Yönelik Otomotiv Endüstrisinin Rehber İlkeleri temel alındı. Konuşmacılar ve katılımcılar karşılaştıkları zorluklar ve olası çözümler üzerine yorum yaptılar. BMW Grup, Daimler, Toyota Motor Avrupa, Volkswagen, Volvo Cars ve diğer otomotiv sektörünün temsilcileri görüşlerini anlattılar. CRS Europe Genel Direktörü Stefan Crets “Sürdürülebilir otomotiv değer zinciri ortak hedefine ulaşmak için ileriye doğru atılan adımda, Otomotiv Tedarik Zincirinde Sürdürülebilirlik Zinciri Forumu araç üreticileri ile tedarikçileri bir araya getiren eşsiz bir fırsat. Tedarik Zinciri Sürdürülebilirliği Avrupa Çalışma Grubu bu günden elde edilen sonuçları ve bu ivmeyi tedarikçilerle olan diyaloğun güçlendirilmesi için kullanacaktır” dedi. Türkiye’den ise TAYSAD Genel Koordinatörü Süheyl Baybalı bir konuşma gerçekleştirdi. Baybaylı, “Derin ve kompleks yapıdaki zincirde sürdürülebilirliğin arttırılması otomotiv sektörünün oyuncuları için asıl iştigal alanıdır. Sürdürülebilirlik ve düzenleyicisi trendler otomotiv sanayiinde belli başlı zorlukları ortaya çıkarmaktadır ama sektör rolünün farkındadır. Sektörümüz, bir tarafta sağlamakta olduğu toplumsal faydayı sürdürülebilir kılmaktan, diğer tarafta ise ürünlerinin, hizmetlerinin ve üretim tesislerinin çevresel ve toplumsal ayak izlerine de dikkat ederek etkilerini azaltmaktan sorumludur. Önümüzde, bir 35 tarafta tırmanmamız gereken zorlu bir yokuş varken, diğer tarafta Türk Tedarik Sanayinin markalaşma ve rekabetçilikte küresel olarak kendilerini iyi pozisyonlamaları gereği bulunmaktadır. Bu nedenle otomotiv tedarik sanayimizin inovasyonu ve kurumsal sosyal sorumluluk konularını iyi çalışmaları ve bu konuları stratejilerinin merkezine almaları gerekmektedir. Geliştirilmiş sosyal sorumluluk sadece ortak çalışma yaklaşımı ile tam olarak gerçekleştirilebilir. Sistemdeki her bir zincir kendi üzerine düşeni yerine getirmeli, adil olmalı ve iş etiğini, şeffaflığı, çalışma şartlarını ve de otomotiv tedarik zincirinin çevresel etkisini geliştirecek taahhütlerini belirtmeli, altını çizmelidir. Ortak çaba ve karşılıklı işbirliği ana sanayi ve tedarikçiler arasında arzu edilen sürdürülebilir ilişkiyi tesis edecektir” diye konuştu. www.transmedya.com Otomotiv ve Sürdürülebilirlik KPMG tarafından hazırlanan Türkiye Otomotiv Sektöründe Sürdürülebilir Büyüme adlı raporda sektörün 2018 yılı beklentileri ortaya kondu. Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD), Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) ve Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği (TAYSAD), Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği (OYDER) üyeleriyle görüşülerek hazırlanan rapor, sektörün geleceği için önemli ipuçları veriyor. Farklı konularda firma yöneticilerinin görüşleri alınarak hazırlanan raporda, üretimden, tedarike, vergilendirmeden lojistik hizmetlere kadar birçok konuda bilgilere yer veriliyor. Önümüzdeki 5 yıllık dönemde pazarın büyümesine etki edecek en önemli faktör olarak yüzde 36 ile sektör üzerindeki vergi yüklerinin azaltılması olarak değerlendiriliyor. Sektörün büyümesine etki edecek faktörler sıralamasında çevreci araçlar yüzde 2 olarak gösterilirken, pazarın büyümesinde çevreci araçların yüzde 9 etkili olacağı kanaati paylaşılıyor. 5 yıllık dönemde sektörün büyümesine etki edecek en önemli gelişmenin yüzde 23 oranla kişi başına düşen milli gelirin artması olarak görülüyor. Bunu yüzde 21 oranla sektörün üzerindeki vergi yüklerinin azaltılması takip ediyor. Çevreci otomobil üretimi ve pazara sunulması ize yüzde 2’lik oranla sekizinci sırada yer alıyor. 36 Otomotiv alım kararlarında tüketicilerin ürünün hangi özelliklerine dikket edecekleri sorulduğunda ilk sırayı yüzde 30 ile yakıt verimliliği alıyor. Çevre dostu olma ise yüzde 8 ile son sırada yer alıyor. Tedarik sanayisinin odaklanması gereken alanlar sorulduğunda ise firma yöneticileri ilk sıraya yüzde 30 ile Ar-Ge’yi koyuyor. Bunu kurumsal yönetim, stratejik planlama ve İnsan kaynağı tap ediyor. Lojistik ise kalite, üretim ve pazarlamadan sonra geliyor. Peki sanayi-tedarikçi ilişkisini orta vadede en çok etkileyecek konular nedir? İlk sırayı yüzde 33 ile küresel projelerde işbirliğinin artması yer alıyor. Ar-Ge alanında işbirliğinin artması, verimlilik indirim talepleri, tedarik zinciri yönetimi ve lojistik hizmetler arka arkaya sıralanıyor. Tedarik sanayisinin orta vadede işbirliğini en çok artıracağı bölgeler ise; yüzde 30 ile Rusya, yüzde 18 ile Kuzey Amerika, yüzde 13 ile Çin ve yüzde 8 ile Kuzey Afrika gösteriliyor. Otomotivde ibre ne gösteriyor? Önümüzdeki 5 yıllık dönemde vergilerinin yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Türkiye otomotiv sektörü yöneticilerinin yüzde 92’lik kısmı pazarın büyümesini bekliyor. Ancak beklenti büyümenin yavaşlayacağını yönünde. Katılımcıların yüzde 67’si BRIC otomotiv üreticilerinin Avrupa pazarına girmesini, bunların yüzde 50’den fazlası ise bu yatırımların 4 yıl içinde yapılmasını bekliyor. Doğu Avrupa ülkeleri geçen yıl içinde rekabet gücünü artırdı. Buna karşın Türkiye ve Kuzey Afrika’nın da yatırım çekeceği beklentisi sürüyor. Türkiye otomotiv sektörü önümüzdeki 5 yıllık süre içinde yeni bir üreticinin yatırım yapmasını bekliyor. Otomotiv sektörü için en olumlu görülen stratejik yatırım motor-şanzıman yatırımları. Diğer önemli yatırım ise hibrit/ elektrikli araç teknolojileri. Otomotiv pazarı tarafında önümüzdeki beş yıllık dönemin öncelikli konuları arasında, otomotiv satış vergilerinin yeniden düzenlenmesi en önemli konu olarak öne çıkıyor. Hurda araç programı ve benzer satış desteklerinin devam etmesi ise ikinci sırada yer alıyor. Bunu yabancı yatırım politikaları takip ediyor. Çevre dostu (hibrit/elekrikli) araçların sektör payının artması, karbondioksit emisyon uygulamaları ise bunları dördüncü sırada bulunuyor. 37 www.transmedya.com Otomotiv ve Sürdürülebilirlik Toyota yeşil satın alma yapıyor Sakarya’da üretim yapan ve 3 bin 500 kişilik bir istihdam sağlayan Toyota Türkiye, çevreci üretimi sürdürülebilirlikte en önemli konu olarak görüyor. Toyota, Yeşil Satın Alma Sistemi ile de tedarikçileri üzerinde tam kontrol sağlıyor. Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye Tesis Yönetimi Genel Müdürü Cengiz Demirel Toyota’nın çevreci üretim ve tedarik organizasyonu hakkında bilgiler vardı. sürdürülebilirlik çalışmaları Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye A.Ş., Toyota’nın Avrupa grubuna bağlı üretim tesislerinden biri. Corolla ve Verso modellerini üreten ve yaklaşık 3 bin 500 kişilik istihdama sahip olan şirketimiz Sakarya’da faaliyetlerini sürdürüyor. Toyota Türkiye’nin çevre vizyonu, sürdürülebilir gelişmenin ancak endüstrinin doğa ile uyum içerisinde olması durumunda mümkün olabileceği temeline dayanıyor. Bu temel çerçevesinde; 1. Çevresel risklerin minimum seviyeye indirilmesi için önleyici faaliyetler, 2. “0” uygunsuzluk ve “0” şikayet için yasalara tam uyum, 3. Sürekli iyileştirilen çevre performansı ile bölgede ve dünyada otomotiv sektöründe lider olmaprensiplerine paralel olarak ISO 14001 Çevre Yönetim Sisteminin haricinde, bu gerekliliklerden daha zorlayıcı hedefler ve gereklilikler içeren Toyota Çevre Yönetim Sistemi mevcut. Kaynak yönetimi (hammadde) kullanımı kapsamında, araçlarımızı ağır metallerden yüzde 100 arındırdık. Tedarikçilerimiz ile ortak faaliyetler gerçekleştirerek geri dönüşümlü malzeme kullanımını arttırdık ve aracın tampon bölümünde kullanılan Toyota süper olefin polimeri dediğimiz defalarca geri dönüşebilen bir plastik geliştirdik. Enerji tüketimini azaltmak için öncelikle prosesleri analiz ediyoruz, analiz sonuçlarına göre proses katılımıyla sürekli iyileştirme faaliyetleri (kaizen) uygulayıp etkilerini takip ediyoruz. Yenilenebilir enerji kullanımı ile ilgili, şirketimiz giriş binası fotovoltaik paneller, güneş toplayıcı sistemle su ısıtma; güneş borusuyla iç aydınlatma yenilenebilir enerji sistemleri ile yönetiliyor. toplama alanını arttırarak daha fazla su tasarrufu sağlanıyor. Su kullanımı ile ilgili, çatılardan topladığımız yağmur suyu ile yüzde 10 su tasarrufu sağladık. Hedefimiz, yağmur suyu Atık yönetimi sistemimiz ile atıkları kaynağında ayrıştırma ve etiketleme ile performansımızı günlük bazda takip edi- 38 yoruz.“0” depolama, “0” yakma politikalarının gerçekleşmesi ile 2010 yılından bu yana atıklarımız yüzde 100 geri dönüştürülüyor. Atıksu arıtma çamurları ile ilgili; 2005 yılında çamur kurutma yatakları, 2006’da kompost uygulaması ile gübre üretimi, 2007’de arıtma çamurlarının bina dolgusunda kullanımı, 2008’de çimento ve 2014’te tuğla hammaddesi olarak kullanım projelerini gerçekleştirdik. Atıksu yönetimi kapsamında arıttığımız atık suyu çevresel risk taşıyan her parametre için yasal limitlerden yüzde 20 daha zorlayıcı iç limitlerde çalışarak anlık kontrol ediyoruz. Gelecek 1-2 yıl içindeki projemiz ise, atık suyun ileri arıtma teknikleriyle yüzde 100 geri dönüştürülmesidir. Hava kalitesi yönetimine ilişkin, Çevre Bakanlığı’nın “Twinning” (Eşleştirme) projesi kapsamında yaptığı saha çalışmaları fabrikamızda gerçekleştirildi. Boya prosesinde oluşan uçucu organik bileşikleri baca gazı yakma ünitemizde tam yanma ile atmosfere zararsız hale getiriyoruz. Sera gazı ve iklim değişikliğine uyum çerçevesinde Toyota, 2007 yılından bu yana 3 kapsam için karbon ayak izi hesaplanıyor. Türkiye mevzuatında ise yasal yükümlülük 2015 yılında 2 kapsam için başladı. tedarik süreçleri organizasyonu Toyota Yeşil Satın Alma Sistemi kapsamında, ilk kez kullanılacak tüm kimyasallar ve hammadde için satın almadan başlayıp, tekrar satın almaya dönen süreçten bahsetmekte fayda görüyoruz. İş güvenliği, çevre, sağlık gibi konularda bilgiler içeren MSDS (Malzeme Güvenlik Bilgi Formu) ile, alınacak malzemenin zararları olup olmadığı, gerektiğinde yapılacak ilk yardım, depolama şartları, yangın ve patlama riski ve bu riskin nasıl bertaraf edileceğine kadar inen detaylar kontrol ediliyor. Böylelikle yeni malzeme girişi sağlanmış yada uygunsuz bir malzemenin girişi engellenmiş olur. Lojistik alanında ise 1 Ocak 2014’den itibaren yürürlüğe girmiş olan ADR Yönetmeliğine uygun lojistik firması seçimini, herhangi bir zorunluluk olmaksızın biz zaten gerçekleştirmekte idik. Ayrıca Japonya, Avrupa ve Türkiye’deki yan sanayimizden geri dönüşümlü ambalajlar içinde parça temin ediyoruz. Böylelikle, kağıt ve plastik kullanımında da önemli oranda azalma sağlamış oluyoruz. Parça tedarik ettiğimiz yan sanayimizle uzun süreli ve karşılıklı güvene dayalı bir işbirliği gerçekleştirmeye özen göstermekteyiz. Bu işbirliğini başlatabilmek adına çeşitli kriterlere göre değerlendirmeler yaparız. Bu kriterler arasında, çevreyle dost ve belli standartları sağlayan bir firma olması da bulunuyor. Atıkları sevk ettiğimiz lisanslı firmalarla çalışmaya başlamadan önce, Toyota çevre standartlarına uygunluğunu denetleyip, rapor oluşturuluyor. Rapor sonucuna göre firmanın iyileştirmeleri tamamlaması için süre veriyoruz. Uygunluğu teyit edildikten sonra firma ile çalışmaya devam ediyoruz. Ek olarak, hali hazırda çalıştığımız atık firmalarını da çevresel gerekliliklere uyum kapsamında periyodik olarak denetlemekteyiz. Faydalı olacağını düşündüğümüz noktalarda iyileştirme önerileri sunarak, gelişimlerine katkıda bulunmaya özen gösteriyoruz. Çevresel risk yönetimi kapsamında, Türkiye’de henüz yasal bir zorunluluk bulunmamasına rağmen, yeraltı suyu veya toprak kalitesi ölçümleri ile toprağa “0” etkimiz olduğunu teyit ediyoruz. Tüm bu faaliyetlerin sonucu olarak; Toyota Global, Toyota Avrupa ve Türkiye yasal denetimlerimizde “0” uygunsuzluğu gerçekleştiriyor ve çalışmalarımıza devam ediyoruz. Ürün açısından konuyu ele alırsak, Toyota, 1997 yılında hibrit araç seri üretimine ilk başlayan şirkettir. Dünya genelinde 7.5 milyon adet hibrit araç satışı ile 51 milyon ton karbondioksit (CO2 ) salınımını önlendi. Toyota, Avrupa Komisyonu ve Çevre Ajansı Raporu’na göre ise, en düşük CO2 salınımına sahip otomotiv şirketi seçildi. Hedefimiz, 2020 yılında endüstriyel alanda daha ileri noktalara giderken, doğa ile uyumda en üst seviyeye ulaşmak ve bunu sürdürülebilir kılmak. Üretim tesisimizin çevresel yetkinliklerinin arttırılmasının yanı sıra, hibrit araç teknolojisini daha fazla modele uygulayarak, daha çevreci otomobiller üretmeyi amaçlıyoruz. 39 www.transmedya.com Otomotiv ve Sürdürülebilirlik Renault CO2 salımında Avrupa liderliği için çalışıyor Küresel ısınma sorununun öneminin bilincinde olan Renault, otomobilin yeryüzündeki ekolojik izlerini sürekli olarak azaltma kaygısıyla uzun yıllardan beri modellerinin ömür döngülerinin tamamı üzerinde CO2 salımlarının azaltılması konusunda çalışıyor. Renault eco² çevre stratejisi çerçevesinde Renault, mümkün olan en fazla sayıda tüketiciye en performanslı teknolojileri erişilebilir bir fiyata sunmanın son derece önemli olduğunu düşünüyor. Uzun yıllardan beri sürdürdüğü çalışmalar, Renault’nun bugün bu alanda Avrupa’da en aktif üç üretici arasında yer almasını sağladı. Renault CO2 salınımları konusunda Avrupalı otomobil markaları arasında liderliği almak için iki yönde çalışıyor: Termik motor ve vites kutularında yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve yüzde 100 elektrikli araçlar konusunda bugüne kadar görülmemiş düzeyde çalışma. Renault, otomobil üreticisi olarak çevrenin öneminin ve bu konudaki sorumluluklarının bilincinde bir üretici olarak, 1995’ten bu yana iddialı ve uluslararası düzeyde bir çevre politikası izliyor, çevre politikasın- da, tasarımdan ömrünün sonuna kadar aracın tüm ömür döngüsünü dikkate alıyor. Çevre, Renault üretim sisteminin de merkezinde yer alıyor. 1995 yılından itibaren, dünyadaki bütün Renault üretim merkezlerinde ortak ama aynı zamanda bütün fabrikaların yerel özelliklerini göz önünde bulunduran Çevre Yönetim Sistemi devreye alındı. Sistemin temelini, çevre sorumluluğuna sahip çalışanlar oluşturu- yor. Bugün dünya üzerindeki Renault üretim merkezlerinin yüzde 100’ü ISO 14001 belgesine sahip. Oyak Renault, çevre alanında sürekli ilerleme kaydetme ve faaliyetlerinin doğal ortam üzerindeki etkisini azaltma taahhüdünü 1999 yılında ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi sertifikasını sıfır hatayla alarak belgeledi. Sertifika her yıl bağımsız dış denetim sonucu yenileniyor. BD Otomotiv’in elektrikli araçları Hollanda’da kargo dağıtımına başladı BD Otomotiv tarafından Türkiye’de üretilen 7 adet 3,5 tonluk e-Ducato dünyanın önde gelen kargo şirketlerinden TNT tarafından Avrupa Komisyonu’nun desteklediği kentsel e-mobilite projesi FREVUE (Freight Electric Vehicles in Urban Europe - Avrupa Kentlerinde Elektrikli Taşıma Araçları) kapsamında Hollanda’nın Amsterdam ve Rotterdam şehirlerinde kullanılmaya başlandı. FREVUE sanayi kuruluşlarına, tüketicilere ve karar vericilere elektrikli araçların sürdürülebilir şehir lojistiği ihtiyacını nasıl karşıladığını göstermeyi amaçlıyor. Rotterdam ve Amsterdam şehirlerinde çalışan standart dizel araçların yerini alan yeni e- Ducato’lar ile yılda 24 bin litre dizel yakıt tasarrufu sağlanırken, 76 ton CO2 emisyonunun da önüne geçilmiş olacak. 13m3 yükleme hacimli e-Ducato’lar batarya tam dolu iken 200 kilometre menzile sahip. 40 Nissan’dan çevreci program Japon otomobil devi Nissan, 2016 Global Yeşil Programı’nı tanıtırken, Avrupa genelinde 50 milyon kg CO2 emisyonu tasarruf sağladığını açıkladı. Markanın verdiği bilgiye göre Avrupa genelinde kullanımda olan 41 bin 100 adet yüzde 100 elektrikli Nissan LEAF sayesinde atmosfere 50 milyon kilogram daha az karbondioksit salındı. Bunun yanında Nissan’ın 26 desibellik bir tavan vantilatöründen bile daha sessiz olan LEAF ve e-NV200 gibi sıfır emisyon- lu otomobilleri şehirlerdeki gürültü kirliliği seviyesini de kayda değer oranda düşürebiliyor. LEAF ve e-NV200, geleneksel içten yanmalı motora sahip araçlarla karşılaştırıldığında bakım maliyetlerinde yüzde 40’a varan tasarruf sağlıyor. Bataryaların şarj edilmesinde kullanılan elektrik tarifesine bağlı olarak Avrupa genelinde 100 km’ lik enerjinin maliyeti 1 ile 2 Euro arasında değişirken, içten yanmalı modellere göre üç ile dört kat arasında değişen yakıt maliyeti tasarrufu sağlıyor. BMW sıfır emisyon için hazırlanıyor BMW Group’un düşünce ve eylemlerine sürdürülebilirlik damga vuruyor. Bu nedenle BMW Group, Dow Jones Sustainability Index sıralamasında art arda sekizinci kez lider oldu ve otomotiv sektöründe sürdürülebilirliği en yüksek şirket konumunda. BMW, EfficientDynamics ile kendine, emisyonları kesintisiz olarak azaltma ve sürüş keyfini artırma hedefini koydu. BMW i, yenilikçi BMW EfficientDynamics teknolojilerinin pek çoğundan yararlanıyor ve bunun yanında bir adım daha ileri giderek otomobilin tasarımından üretimine, kullanım ömründen bertaraf edilmesine kadar sürdürülebilirliği izliyor. BMW i araçlarının geliştirilme hedefi yalnızca emisyonsuz araçlar yapmak değil, aynı zamanda mümkün olan en yüksek oranda – özellikle de iç mekânda – sürdürülebilir yöntemlerle üretilmiş ve geri dönüştürülmüş malzemeler kullanmak. Diğer bir mihenk taşı da, karbon yolcu kabini ve alüminyum Drive modülü ile son derece büyük bir ağırlık tasarrufu ve bu sayede yüksek erişim mesafesi sağlayan tamamen yeni LifeDrive araç mimarisi. 41 www.transmedya.com Otomotiv ve Sürdürülebilirlik Tırsan ağırlığını azaltıyor çevre kazanıyor Treylerlerin hafif olması yakıt tüketimini düşürmek için çok önemli. Türkiye’de hafif treyler üretiminin öncü markası Tırsan rakiplerine oranla 1,5 ton hafif ürünler üretmesi ile karbon salımınını da azaltıyor. Marka, sadece üretiminde çevreyi korumakla kalmıyor, tedarikçilerini de bu bilinçle seçiyor. Tırsan, 1977 yılından günümüze tasarım, üretim, saha araştırmaları ve dağıtıma kadar yürüttüğü çalışmalarda çevresel etkiyi minimize etmeye odaklı politikasına uyumlu üretim ve geliştirme faaliyetleri yürütüyor. Tırsan Ar-Ge merkezi yeni ürün geliştirme projelerinde öncelikli konularından birinin yakıt tasarrufunun artırılması oluşu sayesinde, Tırsan araçlarının kullanımında karbondioksit salımı azaltıyor, araçların güvenlik donanımlarının artırılmasıyla da araçtan ya da yükten kaynaklı çevreye verilebilecek zararların önüne geçiyor. Avrupa’nın en geniş ürün gamına sahip olan Tırsan, intermodal taşımacılığın her aşamasında müşterilerinin ihtiyaçlarına uygun özelliklerdeki araçlar ile çözümler sunuyor. Perdeli/tenteli semi-treylerden konteyner taşıyıcı ve kutu tipi araçlara kadar geniş bir yelpazede sunulan araçlar Türkiye ve Avrupa’da yaygın olarak kullanılıyor. 42 tırsan huckepack ile az yakıt az emisyon ‘Tren Yükleme Sistemi’ sayesinde uluslararası nakliyeciler yakıt tasarrufu, tamir bakım masrafı, lastik, şoför ve işletme maliyetlerinin azalması ile birçok avantaja sahip. Ayrıca intermodal taşımacılık yöntemi ile tam yüklü treylerlerde maliyet avantajı sağlanırken, herhangi bir yakıt sarfiyatı olmadığı için çevreye verilen zarar minimize ediliyor. Tırsan’ın Ar-Ge merkezinde geliştirdiği intermodal taşımacılığa uygun Tırsan Tenteli/Perdeli, Tank Konteyner Şasi, Konteyner Şasi ve Tırsan’ınTalson markası ile ürettiği Talson Kutu Tipi semi-treylerlerinin sağlamış oldukları yakıt tasarrufu sayesinde çevreye verilen zarar en az seviyeye indiriyor. hafif treyler ile çevreye yükü de hafif Tırsan Hafif Treyler araçları, rakiplerine kıyasla sahip olduğu 1,5 ton daha hafif olma özelliği ile araç boşken yüzde 2 seviyesinde yakıt tasarrufu sunuyor. Yüzde 2 yakıt tasarrufu ile, Avrupa’ya yapılan 5.000-6.000 Kilometrelik taşımalarda yakıt sarfiyatının önemli ölçüde önüne geçiliyor. Bu sayede Tırsan Hafif Treylerin sağlamış olduğu yakıt tasarrufu ile karbon salımı azaltılıyor. Hafiflik ve çevreye salınan gazların aşağı çekilmesi düşünülerek, Hafif Treyler ve diğer ürünlerde bazı komponentler alüminyum olarak değiştirildi. Alüminyum komponentlerin kullanılması yol güvenliğini artırdığı için çevreyi de olumlu yönde etkiliyor. Alüminyum çok kolay ve ekonomik bir şekilde geri dönüştürüldüğü için, geri dönüşüm sayesinde ekonomiye sağlanan katkı da artıyor. sakaryanın en çevreci atık su tesisini kurdu Tırsan’ın 15 Nisan 2014 tarihinde 10 milyon Euro yatırım yaparak seri üretime geçirdiği kataforez tesisi ile birlikte devreye alınan atık su arıtma tesisi, Sakarya’nın en modern kimyasal ve biyolojik entegre su arıtma tesisi. Saatte 10 metreküp kimyasal atık su arıtan tesis, günde 200 metreküp evsel atık su ve 440 metreküp de toplam atık su arıtma kapasitesine sa- hip. Bu da, arıtma tesisi sayesinde her ay iki olimpik yüzme havuzunu dolduracak kadar suyun yeniden kullanıma kazandırılması anlamına geliyor. Tırsan Treyler’den çevreci taahhütler • Tüm faaliyetlerinde Çevre, İş Sağlığı ve İş Güvenliği ile ilgili yasal düzenlemelere uyuyor. • Atıkları azaltmaya ve kirliliği kaynağında önlemeye dönük çalışmalar yapıyor. • Yaralanma ve meslek hastalıklarını önlemeye dönük çalışıyor. • Treyler üretimi sırasında Çevre, İş Sağlığı ve İş Güvenliği ile ilgili sorunlara çözüm ararken teknolojinin imkanlarını da kullanarak sürekli iyileştirme ve geliştirme yapıyor. • Yeni yatırımların seçiminde Çevreyi, İş Sağlığı ve İş Güvenliğini bir etken olarak değerlendiriyor. • Çalışanlarını, müşterilerini ve tedarikçilerini Çevre koruma, İş Sağlığı ve İş Güvenliği konusunda bilgilendirerek bilinçlerini artırıyor. • Türkiye’ de treyler sektöründe, Çevre, İş Sağlığı ve İş Güvenliği konusunda en saygın kurum imajını oluşturma ve bu imajın sürekliliğini sağlamak için çalışıyor. 43 www.transmedya.com Otomotiv ve Sürdürülebilirlik Çevreci modeli ile otomotiv sektörüne hizmet sunuyor Mars Logistics, otomotiv sektörünün beklediği çevreye dost uygulamalar için yatırımlar yapıyor. Ali Tulgar, “Lükmseburg Devlet Demiryolları ile birlikte başlattığımız çevreci taşımacılık modeli olan Intermodal Taşımacılık hizmetimiz, çevreci bir taşıma modu olması sebebiyle özellikle otomotiv sektörüne yoğun olarak hizmet veriyor” diyor. Ali Tulgar, otomotiv sektörünün üretim yapılanması sebebiyle karayoluyla direk olarak sefer yaptıkları Avrupa ülkeleri iş hacimlerinin büyük bir kısmını oluşturduğunu söylüyor. Tulgar, “Ayrıca denizyolu ve demiryolunun kullanılması sebebiyle tam zamanında olumsuz hava koşullarından ve geçiş aksaklıklarından etkilenmeden çevreci bir hizmet veren intermodal hattımız otomotiv sektörü tarafından sıklıkla tercih ediliyor” diyor. Otomotiv sektörüne özel çevreci lojistik hizmetlerini anlatan Tulgar, “Çevreye dost uygulamalar artık her sektörde büyük önem arz ediyor, Otomotiv şir- Türkiye’nin en genç ve büyük filolarından birine sahip olan Mars Logistics son yaptığı araç yatırımı ile bin 920 ünitelik araç filosuna ulaştı. Komple veya parsiyel olmak üzere otomotiv sektörüne ithalat ve ihracat taşımacılığı hizmeti sunan Mars Logistics, en güçlü acenteler ile oluşturduğu acente ağı sayesinde, hız ve servis kalitesi bakımından en iyi servis hizmetini sunuyor. Mars Logistics Genel Müdür Yardımcısı 44 ketleri de üretimden teslimat sürecine kadar olan her aşamada çevreye dost uygulamaları tercih ediyor. Bu sebeple Mars Logistics olarak Eylül 2012 tarihinde Lükmseburg Devlet Demiryolları ile birlikte başlattığımız çevreci taşımacılık modeli olan Intermodal Taşımacılık hizmetimiz, çevreci bir taşıma modu olması sebebiyle özellikle otomotiv sektörüne yoğun olarak hizmet veriyor. Avrupa ülkelerine servis veren bu hat ile Türkiye’den deniz yoluyla İtalya Trieste’ye gelen römorklar, demir yoluyla Lüksemburg’a ulaşıyor. Trieste ile Bettembourg arasındaki tren seferleri, Türkiye’deki çeşitli yerlerden alınan malların yüklendiği römorkları taşıyor. Römorklar, İstanbul, İzmir ve Mersin limanlarından gemi yoluyla Trieste’ye ulaştıktan sonra, trenle yola devam ediyor ve Bettembourg Multimodal terminalinden geçtikten sonra, Lüksemburg’a ulaşıyor. Lüksemburg’dan ise karayolu ile Belçika, Hollanda, İngiltere, Fransa ve Almanya’daki çeşitli varış yerlerine teslimat gerçekleştiriyor. Karbon emisyonlarında %75 azalma sağlayan Intermodal hizmetimiz, çevreci bir taşımacılık gerçekleştiriyor. Intermodal hat hizmetimizin yanında filo yatırımlarında da çevreye duyarlı tercihler yapıyoruz. Otomotiv sektöründe sıklıkla tercih edilen karayolunda hizmet verecek olan araçlarımızı çevreye dost teknoloji ile donatılmış olmasına önem veriyoruz” diye konuşuyor. Mercedes-Benz Türk tedarikçisinin de çevreci olmasını istiyor Globalde binin üzerinde tedarikçi ile teması olan Mercedes-Benz Türk, bu süreçte en temel kriteri sürdürülebilirlik olarak esas alıyor. Tüm faaliyetlerini topluma ve ekolojiye duyduğu sorumlulukla yerine getiren marka, tedarikçilerinden; bir vizyona, çevre bilincine, kalite sistemlerine sahip olmasını bekliyor. sürdürülebilirliği sağlamak sorumluluk almaktan geçer mercedes-benz türk tedarikçisi ile tek yürek Mercedes-Benz Türk’ün ana şirketi Daimler AG’nin 2014 sürdürülebilirlik raporunda belirtildiği gibi sürdürülebilirlik ancak gelişmiş bir sorumluluk duygusu ile sağlanabiliyor. Yılların tecrübesine sahip olan şirketin tüm faaliyetlerinin topluma, çalışanlarına, ekolojiye ve ekonomiye karşı sorumluluk duygusu ile gerçekleştirmesi Mercedes-Benz Türk için de en temel prensipler arasında yer alıyor. MercedesBenz Türk, sürdürülebilir çevre, sürdürülebilir üretim felsefesi sayesinde hem üretimin her adımında çevre korumaya, hem de ürünlerinin çevreci teknolojiyle donatılmış olmasını sağlıyor. Süreç adımlarını buna göre şekillendiren, kullanılacak teknolojiyi bu doğrultuda seçen, üretim tesislerinde, atık yönetimi ve enerji yönetiminden oluşan bir çevre yönetim sisteminde bütünleştiren şirket, çalışanlarının da bu doğrultuda bilinçlenmelerini sunduğu eğitim programları ile garanti altına alıyor. Mercedes-Benz Türk Ar-Ge’ye yatırım yapıyor ve yüksek teknolojiyi kullanarak çevreye duyarlı araçlarını müşterileriyle buluşturuyor. Şirket, Ar-Ge’den üretime, üretimden ürün kullanımına kadar ürünün yaşam eğrisindeki her aşamada hatta geri dönüşüm ve bertarafında dahi çevreye duyarlı ve minimum enerji kullanımı için oluşturduğu sistem içerisinde bir dizi standardı tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de uyguluyor Mercedes-Benz Türk otobüs ve kamyon üretimi için gerekli lokal ve ithal parçaların tedariği sürecini yıllardır optimize ederek sürdürüyor. Ağırlıklı olarak demir, çelik, metal ve plastik gibi ürünlerin tedariğini yapan şirket; lastik, kauçuk, elektrik/ elektronik ürünlerin ve bir dizi diğer hammaddede malzemenin tedarikini yıllar içerisinde sürekli artırıyor. Ayrıca ithal olarak müşterisine sunduğu hafif ticari ve binek araçların yedek parçalarının yurtiçi ve yurtdışından tedarikini sağlıyor. Globalde 1000’in üzerinde tedarikçi ile teması olan Mercedes-Benz Türk, bu süreçte en 45 temel kriteri sürdürülebilirlik olarak esas alıyor. Mercedes-Benz Türk’ün kendi bünyesinde benimsediği standartların birlikte çalıştığı tedarikçilerde de oluşmuş olması önemseniyor. Tedarikçilerin bir vizyona, çevre bilincine, kalite sistemlerine, kuvvetli finansal yapılara sahip olması, iş etiğine bağlı ve rekabetçi mali yaklaşımı özümsemiş uygulamalarda bulunmaları Mercedes-Benz Türk tarafından bekleniyor ve teşvik ediliyor. Sürdürülebilir bir süreç ancak sürece dahil olan tüm taraflarda kaliteyi garanti altına almaktan ve tek yürek olmaktan geçiyor. Mercedes-Benz Türk, bu bilinçle her yıl tedarik hacmini hem büyütüyor, hem de optimize ediyor. www.transmedya.com Otomotiv ve Sürdürülebilirlik Türkiye’de satılan her 3 araçtan birini Omsan taşıyor Türkiye’de satılan her üç otomobilden birini taşıyan Omsan, yılda yaklaşık 700 bin araca bitmiş araç lojistiği hizmeti veriyor. Otomotiv ana ve yan sanayisinde faaliyet gösteren birçok firmaya uluslararası karayolu, denizyolu, demiryolu ve havayolu taşımacılığı, yurtiçi yetkili satıcılara dağıtım, araç stoklama, PDI ve yedek parça depolamadan oluşan entegre lojistik hizmetler sunan Omsan, taşıma modları arasındaki denge, çevreci araç yatırımları, sevkiyat planlaması gibi birçok uygulama ile çevreci hizmet üretiyor. 3 7 yıllık otomotiv endüstrisi deneyimi ile Omsan Lojistik, sektörün ihtiyaçlarını yüzde 100 karşılayan ileri teknoloji ve operasyon alt yapısı, geniş karayolu araç filosu, Bursa, İstanbul, İzmit ve yurtdışında bulunan yaklaşık 700 bin metrekarelik araç park sahaları ve nitelikli insan kaynağı ile hizmetlerini sürdürüyor. Çevre bilincinin oluşturulmasında öncü olmak ve gelecek nesillere mümkün olduğunca temiz bir dünya bırakmayı hedefleyen Omsan, karbon salımını azaltmak için; taşıma modları arasında değişim yapılması ve çevreye daha az zarar veren modların tercih edilmesi, çevre dostu motor/araç teknolojilerinin tercih edilmesi, sevkiyat planlarının yeniden düzenlenmesi, sürücülere sürüş eğitimleri verilmesi, beyaz ve mavi yaka çalışanları bilinçlendirmeye yönelik eğitimler düzenlenmesi, yeşil bina uygulamaları gibi çevre dostu çözümler üretiyor. Omsan, bitmiş araç lojistiği başta olmak üzere, uluslararası taşımacılık hizmetlerinde intermodal taşımacılıktan yararlanıyor, operasyonun niteliğine göre değişen yükleri aynı taşıma kabı ve birden fazla taşıma moduyla taşıyarak çevresel ve ekonomik riskleri azaltıyor. emniyetli ve ekonomi sürüş simülatörü geliştirdi T.C. Kalkınma Bakanlığı ve İstanbul Kalkınma Ajansı’nın (İSTKA) mali desteğiyle Omsan Lojistik mühendisleri tarafından Emniyetli ve Ekonomi Sürüş Simülatörü geliştirildi. Sahip olduğu özellikler nedeniyle Türkiye’de lojistik sektöründe bir ilk olan bu proje kapsamında oluşturulan simülatör ile sürücülerin yetkinliği artırılarak yakıt sarfiyatının azaltılması, kazaların / hasarların (özellikle akaryakıt ve tehlikeli madde taşımacılığında) en aza indirilmesi, karbon salımının azaltılması ve sürüş hatalarından kaynaklı araç ve ekipmanlarda (lastik, balata vb.) meydana gelen aşınma ve yıpranmaların minimal ölçeğe indirilmesi hedefleniyor. Omsan bu simülatör eğitimini tüm şoförlerine verdi. Bir sosyal sorumluluk projesi olarak sektör içinde çalışan diğer şoförlerin ve şoför adaylarının da hizmetine sunuluyor. Simülatörün devreye alındığı 2012 tarihinden bu yana, Omsan’ın özmal filosuna ait yakıt tüketim oranı ve karbon salımında yüzde 7,4 oranında düşüş sağlandı. arabam tatilde ile çevre kazanıyor Omsan’ın otomotiv lojistiği kapsamında 2010 yılında devreye aldığı diğer bir yenilikçi proje ise “Arabam Tatilde” hizmeti. 46 Omsan, “Arabam Tatilde” hizmeti ile İstanbul ve Ankara’dan Bodrum, Dalaman, Antalya ve İzmir çevresine uçak ile tatil yapmaya giden müşterilerin araçlarının taşımasını gerçekleştiriyor. Arabam Tatilde hizmeti kapsamında yapılan taşımalarda her bir tırın 8 araç taşıma kapasitesi sayesinde toplam yakıt tüketimi ve havaya salınan egzoz dumanı azaltılarak çevrenin daha az kirlenmesi sağlanıyor. 30 bin aracı demiryoluyla romanyatürkiye arasında taşıyacak Ek olarak çevreci ve rekabetçi uygulamalarına bir yenisini daha ekleyen Omsan, Romanya’da Piteşti ile Köstence limanları arasında gerçekleştirdiği otomobil taşımalarında kullanılmak üzere oto taşıma vagonlarını devreye aldı. Devreye alınan vagonlar ile yıllık 30 bin adet aracın demiryoluyla taşınması hedefleniyor. Söz konusu vagonlar aynı zamanda Piteşti/ Romanya – Orhanlı/İstanbul arasında gerçekleştirilen oto taşıma multimodal trafiğinin demiryolu ayağını oluşturuyor. yükleme ve dağıtım planlamasını, satış ve dağıtım raporlamasını gerçekleştiriyor. PDI kapsamında Omsan, bayii sevkiyatından önce ithal edilen araçların, araç stok sahasında özel tasarlanmış bölgelerde son kontrollerinin yapılması ve gerekli ise basit onarımların yapılmasını sağlıyor. Omsan’ın yurtiçi karayolu yedek parça taşımacılığı kapsamında sunduğu önemli hizmetlerden birisi acil ve stok yedek parça taşımacılığıdır. Bu hizmet kapsamında müşteri depolarından yetkili servislere planlanmış ve acil yedek parça dağıtımları gerçekleştiriliyor. milkrun uygulaması Omsan’ın yurtiçi karayolu yedek parça taşımacılığı kapsamında sunduğu bir diğer hizmeti ise milkrun taşımaları. Bu proje çerçevesinde; müşterilerin tedarikçilerinden malzemeler toplanıyor, bu malzemeler Omsan depolarında konsolide edildikten sonra doğrudan üretim hattına sevk ediliyor. Ana sanayiye yapılan sevkiyatlardan sonra boş ambalajlar tekrar kullanılmak üzere tedarikçi firmalara teslim ediliyor. 2013 yılında Fas’ta yeni bir şirket kuran Omsan, 2014 yılında oto taşıyıcı yatırımı yaptı ve Fas/Casablanca’da 45 dönümlük bir arazide 2 bin 300 araç kapasiteli bir araç parkı kurdu. Omsan, bu araç parkında PDI hizmeti sunuyor ve Türkiye’deki sektörel bilgi birikimini Fas otomotiv sektörünün hizmetine de ulaştırıyor. çevreci planlamalar ile fark yaratıyor Omsan, müşterilerinin ihtiyaçlarına özel olarak uyarlanabilen ve kendi mühendislerinin geliştirdiği ileri teknoloji altyapısı ile araçların park alanı ve sevkiyat ortamında şasi numarası bazında takibini, envanter yönetimini, bayi siparişleri doğrultusunda 47 www.transmedya.com Otomotiv ve Sürdürülebilirlik Gefco çevresel performansını raporluyor Gefco çevresel sürdürülebilirlik raporu hazırlayarak, tesislerinde çevre ile ilgili birçok konuda ölçümlemeler yapıyor. Gefco Türkiye Genel Müdürü ve Ortadoğu Bölge Müdürü Fulvio Villa “Tersine lojistik ve multimodal lojistik hem çevre hem de ekonomik açıdan her zaman büyük önem verdiğimiz sistemler” diyor. Otomobil lojistiğinde uzman bir firma olan Gefco, araçların üretim fabrikasından veya limanlardan satış noktalarına kadar olan lojistik planlarını tasarlıyor ve uyguluyor. Grup, stokaj, PDI, PPO ve bayilerden gelen talepler doğrultusunda çeşitli modifikasyonlar yapılmasından araçların dağıtımlarına kadar her bir noktada yüksek katma değerli hizmetler sunuyor. Gefco Türkiye Genel Müdürü ve Orta doğu Bölge Müdürü Fulvio Villa, Tuzla ve Bursa’da 4 Araç Lojistik Merkezi ile hizmet verdiklerini belirterek, “Bütün tesislerimizde otomobillerin stoklanması ve dağıtımı gibi hizmetlerle beraber araçların hazırlanmasına yönelik teknik hizmetler de sunuluyor. Gefco Türkiye olarak sunduğumuz nakliye ve otomotiv hazırlama hizmetleri; rekabetçi, çözüm odaklı ve müşterilerimizin ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş hizmetler. Sektörün önde gelen tedarikçilerinden biri olarak, müşterilerimize süreçleri başından sonuna yönettiğimiz çözümler sunuyoruz” diyor. Uluslararası bir grubun parçası olan Gefco Türkiye’nin, grubun belirlediği standartları takip ettiğini aktaran Villa, “Çevre konusunu ele alırsak her sene düzenlenen çevresel sürdürülebilirlik raporumuz var, tesislerimizde çevre ile ilgili birçok konuda (atık, ses vb. gibi) ölçümlemeler yapılıyor, senelik değerlendirmeler ile bir sonraki senenin çevresel hedefleri bir rapor ile belirleniyor” diye konuşuyor. “Bu raporu, çevre performansımızı artırmak için bir araç olarak kullanıyoruz” diyen Fulvio Villa şöyle devam ediyor: “Tersine lojistik ve multimodal lojistik hem çevre hem de ekonomik açıdan her zaman büyük önem verdiğimiz sistemler. Gefco Türkiye olarak alternatif yollar geliştirmeye önem veriyoruz. Mersin Limanı’nı otomotiv taşımacılığında yoğun olarak kullanan firmalardan bir tanesiyiz. Ayrıca geçen sene, Gefco Grup şirket içinde yenilikçi bir iPad uygulaması geliştirildi. Bu iPad uygulaması araç yükleme 48 denetimlerini daha kolay hale getiriyor. Saha çalışanlarının operasyonel gereksinimleri gözönünde bulundurularak tasarlanan uygulamanın birçok avantajı var. Bu avantajlar araç taşımacılığını daha da güvenli hale getirdiği gibi kâğıt tüketimini de önemli ölçüde azaltıyor.” Sertrans çevreci modellere yöneliyor Kurulduğu ilk günden itibaren otomotiv sektörüne hizmet sunan Sertrans, lojistik hizmetlerinde çevreyle dost teknolojiler ve malzemeler kullanıyor. Sertrans Logistics CEO’su Nilgün Keleş, “Taşımacılıkta karayolu kullanımını yüzde 38 azaltarak Ro-Ro kullanımına ağırlık veriyoruz. Araç filomuzun tamamı AB’nin CO2 emisyon standartlarına uygun olarak Euro 5 ve Euro 6 normlarındaki araçlardan oluşuyor” diyor. Otomotiv ve yan sanayinin uluslararası pazarda rekabet gücünü arttırmasında lojistik firmalarına çok iş düştüğünü söyleyen Sertrans Logistics CEO’su Nilgün Keleş, kuruldukları ilk günden itibaren otomotiv sektörüne hizmet verdiklerini belirtiyor. Hem sektörü, hem sektörün iç ve dış dinamiklerini, hem de sektörün günden güne gelişen ve değişen ihtiyaçlarını yakından takip ettiklerinin altını çizen Keleş, “Bu ihtiyaçlar doğrultusunda biz de hizmet modellemelerimizi güncelleyerek, sektör ihtiyaçlarına uygun hızlı, esnek ve alternatifli çözümler sunuyoruz. Otomotiv sektörüne yönelik çalışmalarımıza kısaca değinmek gerekirse; uluslararası nakliye, yurt dışı depolama ve dağıtım, toplama ve geri dönüşüm, yurt dışı depolardaki malların stok takiplerinin yapılması, just in time gibi detaylar öne çıkmaktadır” diyor. Otomotiv sektörüne özel çevreci lojistik hizmetlerini anlatan Nilgün Keleş şu bilgileri veriyor: “Sertrans Logistics, ‘sürdürülebilirlik’ için kaynakların önemli olduğunun bilinciyle, faaliyetlerinde ve verdiği hizmetlerde her zaman çevreye saygılıdır. Lojistik hizmetlerimiz sırasında da çevreyle dost teknolojiler ve malzemeler kullanıyoruz, doğal kaynakları en verimli şekilde kullanmak amacıyla her türlü gelişmeyi takip ediyoruz. Atıklarımızı minimum seviyede tutarak, mümkünse geri dönüşümünü sağlayarak 49 çevre kirliliğini önlemek için tedbirler alıyoruz. Sertrans Logistics karbon ayak izini ölçmekte, küresel ısınmaya sebep olan en temel sera gazı olan karbon dioksitin çevreye salınımının azaltması için projeler üretmektedir. Her geçen yıl taşımacılıkta karayolu kullanımını yüzde 38 azaltarak Ro-Ro kullanımına ağırlık vermekte ve bu sayede hem yakıt tasarrufu sağlamakta, hem de her yıl 10 bin ağaçlık bir ormanın yok olmasını önlemektedir. Araç filomuzun tamamı AB’nin CO2 emisyon standartlarına uygun olarak Euro 5 ve Euro 6 normlarındaki araçlardan oluşmaktadır. Araçlar düzenli olarak ses ve egzoz emisyon testlerine tabi tutulmakta, tüm araçlarda, nitrojen oksit gibi zararlı egzoz gazlarını su buharı ve zararsız nitrojene dönüştüren sentetik üre solüsyon kullanılmaktadır. Araçların iç ve dış temizliğinde kullanılan malzemeler çevre dostu olup, kirli sular toprağa karıştırılmadan atık su tanklarına boşaltılmaktadır. Ömrünü tamamlamış tır lastiklerinin ise doğaya karışmadan yeniden geri kazanılması sağlanmaktadır. Sertrans Logistics olarak 2014 yılında geri kazanıma gönderdiğimiz lastik miktarı yıllık ortalama 12 bin 480 kilogram civarındadır.” www.transmedya.com Otomotiv ve Sürdürülebilirlik Lojistik, Hıdır Usta’nın DNA’sında var “Yedek Parça Deponuz” sloganıyla Türkiye genelinde lojistik ağlar ören Hıdır Usta’nın başarısının sırrı 3H kuralında gizli. “Hızlı, hasarsız, hatasız gönderim” ilkesi ile iş süreçlerini şekillendiren şirket, bulunabilirlik oranlarını yüksek tutmaya ve yenilikçi çözümlerle fark yaratmaya odaklanıyor. Bugün 2000 farklı lokasyona dağıtım yapan Hıdır Usta’nın lojistik perde arkasında “güçlü altyapı”, “sıfır hata hedefi ile ilerleyen süreçler” ve “deneyimli işgücü” var. Yedek parçada rekabetin yeni adresinin lojistik olacağı öngörüsüyle yaklaşık 4 yıl önce süreçlerinin optimizasyonunu yeniden gözden geçiren ve altyapı iyileştirmelerini devreye alan Hıdır Usta, yatırımlarının meyvelerini toplamaya devam ediyor. Bugün 50 kişinin görev aldığı Hıdır Usta Lojistik Departmanı mal kabulden planlamaya, denetim- paketlemeden ürün toplamaya kadar kendi içinde birçok farklı prosesi barındırıyor. da hizmet verdiklerini anlatıyor. Yaklaşık 4 sene önce depo otomasyon sistemine geçtiklerine işaret eden Şahin, el terminalleri kullanarak mal kabulü, ürün fark yaratan uygulamalar Hıdır Usta’nın lojistik süreçlerinde attığı adımlar ve devreye aldığı uygulamalar ile sektörünün öncüsü olduğunun altını çizen Hıdır Usta Motorlu Araçlar Genel Müdürü Rıza Şahin, dünya standartların- 50 sayımı, envanter yönetimi gibi süreçlerini kolaylaştırdıklarını, kişiden bağımsız fatura oluşturma ve matbu evrakların basımını gerçekleştirdiklerini belirtiyor. Böylece hem zamandan tasarruf ettiklerini ve hem de olabilecek hataların önüne geçtiklerini ifade eden Şahin, dinamik raf sistemine geçerek de malzeme akışlarında etkin ve hızlı çözümler sunduklarını aktarıyor. Şahin, şunları ekliyor: “Süreçlerimizin baştan sona şeffaf ve izlenebilir olması ise en büyük farkımız. Müşterilerimiz, herhangi bir aracıya veya telefon trafiğine ihtiyaç duymadan B2B sistemimiz vasıtasıyla siparişten teslimata kadar olan süreci anlık takip edebiliyorlar.” Lojistik departmanın iş ortaklığı yapacağı şirketleri seçerken de son derece hassas davranan Hıdır Usta, “güvenilirlik, süreklilik ve hızlı teslim” kriterlerinden taviz vermiyor. 5 lojistik üs Hıdır Usta’nın Türkiye’nin 5 farklı lokasyonundaki yapılanması tedarik zinciri yönetiminde de ince eleyip sık dokumayı gerektiriyor. İstanbul merkez olmak üzere Gaziantep, Ankara, Samsun ve İzmir şubeleriyle toplam 20 bin metrekarelik bir depo büyüklüğüne ulaştıklarını vurgulayan Rıza Şahin, şu detayları paylaşıyor: “Otomotiv yedek parça sektöründe artık rekabetin yeni adresi lojistik. ‘Yedek Parça Deponuz’ sloganımız aynı zamanda Hıdır Usta’nın lojistik gücünü ve yeteneğini de yansıtıyor. 60 dünya markasının ürünlerini müşterilerine sunan Hıdır Usta, güçlü stok yapısı ve yüksek bulunabilirlik oranlarını hem merkez hem de şubelerinde aynı standartlarda sağlıyor. Güçlü teknolojik altyapımız sayesinde şubelerimizdeki tüm süreçleri anlık olarak izleyebiliyoruz. Ayrıca tüm şubelerimizin kendi binalarında geniş bir deposu ve deneyimli lojistik kadroları olduğunu da vurgulamak isterim. Departman çalışanlarımızın eğitimine de çok önem veriyoruz.” Öte yandan Hıdır Usta lojistik sistemini dinamik tutmak adına günlük ve haf- talık periyodik denetimlerin yanısıra, yılda 4 kez iç tetkik yapıyor, 3 kez de dış denetimden geçiyor. Rıza Şahin, tüm bu adımlarının müşteri memnuniyetini sağlamalarında önemli rol oynadığını iletiyor. 2015’in teması istanbul Gündemlerindeki projelerden de söz eden Şahin, 2015’in temasını İstanbul olarak belirlediklerini ve hem AvrupaAnadolu Yakası hem de Trakya Bölgesi’ne olan günlük servis sayılarını artırdıklarını anlatıyor. Şahin şu bilgileri veriyor: “İstanbul’daki müşterilerimiz için kapıya teslim hizmet sunuyoruz. Yine genişleyen araç filomuzla birlikte kısa zamanda İstanbul Anadolu Yakası ve Trakya bölgesine servis hizmetimiz olacak.” lojistik süreçlerden rakamsal veriler Lojistik Üs Sayısı: 5 Aylık Kargo Trafiği:3 bin gönderi Ürün Yelpazesi: 80 bin pozisyon ürün Yıllık Stok Devir Hızı: 4 Çalışan Sayısı (Lojistik Departmanı): 50 51 www.transmedya.com Otomotiv ve Sürdürülebilirlik Kimya alanındaki yenilikler, geleceğin mobilitesi için önemli yeni yaklaşımlar sunuyor Kimya ve otomotiv sektörü arasında önemli işbirliği var. Ağırlık ve emisyon oranlarının azaltılması, tasarım, yeni güç aktarım mekanizmaları, emniyet ve ısı yönetimi gibi birçok alanda otomotiv firmaları kimya sektöründen destek alıyor. Otomotiv sektörünün yaşam döngüsünü sağlamak için yenilikçe teknolojiler üreten BASF’in Türk Ülke Müdürü Buğra Kavuncu Sürdürülebilirlik ve Yeşil lojistik Raporu’na özel açıklamalarda bulundu. Kavuncu, “Müşterilerimizin teknolojik hedeflerine bağlı olarak; ağırlık azaltma, mobil emisyon katalizörleri, enerji tüketimini çok azaltan kısa prosesli boya uygulama çözümleri, ağır metal içermeyen kataforez çözümü, ses yalıtımı, süspansiyon çözümleri, poliüretan çözümler, elektrikli araç pil kimyasalları gibi kimyanın girdiği bir çok alanda müşteri memnuniyeti sağlayabiliyoruz” diyor. Otomotiv sektöründe sürdürülebilirlik neden önemli? Günümüzde tüm sektörlerde olduğu gibi artık otomotiv sektöründe de sürdürülebilirlik önemli bir halde. Günümüz tüketicileri, diğer tüm ürünlerde olduğu gibi otomobil alırken de topluma katkısını sorgular hale gelecek ve bu da satın alma kararına etki edecek. Bu sebeple, otomotiv sektörünün sürdürülebilirliğe önem vermesi ve bu alanda yatırım yapması önemli… Bir şehirde ulaşım, çevresel etkiyi azaltırken, verimliliği arttırırken ve esneklik sağlarken milyonlarca insanı taşıyabilme kapasitesine sahip olmalıdır. Emisyonların azaltılması da daha çekici kamusal alanların oluşturulması açısından son derece önemlidir. Özellikle araç seyahatlerinin büyük bir çoğunluğunun 20 kilometreden az olduğu şehirler için bu geçerlidir. BASF, elektrikli arabalara yönelik yeni batarya sistemleri üzerinde çalışıyor. Elektrikli arabaların doğrudan emisyonu olmadığından, şarj başına ortalama sürüş mesafesi 150 kilometre olduğundan ve araba kullanan pek çok kişinin taleplerini daha bugünden karşılıyor olmasından dolayı elektromobilite şehirler için son derece önemli olacaktır. Biz de dünyamıza olan sorumluluğumuz gereği gelecek nesilleri de düşünerek otomotiv sektörüne çevreci ürün çözümleri sunuyoruz. Gelecekte nasıl bir otomotiv sektörü ile karşılaşacağız? AB’nin 20302035 öngörü ve stratejilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Kimya alanındaki yenilikler, geleceğin mobilitesi için önemli yeni yaklaşımlar sunuyor. Ağırlığın ve emisyonun azaltılmasına, tasarıma, yeni güç aktarım mekanizmalarına, emniyet ve ısı yönetimi gibi trendlere öncü olan BASF, otomobillerde kimya yardımıyla geliştirilmiş ürün ve teknolojilerin daha fazla kullanılacağını öngörüyor. Bu noktada araçların verimliliğini arttırmak ve yakıt tüketimini azaltmak için, metal parçaların yerine plastik parçaların kullanıldığı daha hafif yapıların 52 oluşturulması önemli bir etken olarak dikkat çekiyor. BASF plastik ürünleri; otomobil gövdesinde, şaside, iç donanımlarda ve motor parçalarında kullanıldığında metal parçalara oranla ağırlığı yarı yarıya azaltıyor. Bir otomobilin ağırlığının 100 kilogram azaltılması, yakıt tüketimini 100 kilometrede yaklaşık 0.4 litre düşürüyor. Daimler ile yapılan iş birliği sonucunda geliştirilmiş olan konsept araç Smart forvision’da BASF, yüksek hacimde üretim potansiyelini göstererek tamamen plastik ilk tekerlek jantını sergiliyor. Uzun cam elyaf destekli Ultramid® Structure içeriyor ve alüminyuma oranla yüzde 30’a varan ağırlık tasarrufu sağlıyor. BASF sürdürülebilirlik adına otomotiv sektörüne yönelik yaptığı çalışmalar nelerdir? BASF olarak, otomotiv sektörü bizim için oldukça önemli bir sektör ve bu alanda otomotivin tüm yaşam döngüsünde üretim yapıyoruz. Sektör için kimyasal alanda yenilikçi çözümler üretiyoruz. Bu anlamda müşterilerimizin teknolojik hedeflerine bağlı olarak; ağırlık azaltma, mobil emisyon katalizörleri, enerji tüketimini çok azaltan kısa prosesli boya uygulama çözümleri, ağır metal içermeyen kataforez çözümü, ses yalıtımı, süspansiyon çözümleri, poliüretan çözümler, elektrikli araç pil kimyasalları gibi kimyanın girdiği bir çok alanda müşteri memnuniyeti sağlayabiliyoruz. Otomotiv tamir boyaları alanında ise, Glasurit markamız ile 100 yılı aşkın bir süredir yüksek teknoloji ile üretilmiş oto tamir boyaları ürünlerini son kullanıcılarla buluşturuyoruz. Güvenilir ve yüksek kaliteli ürünlerimiz dünyanın önde gelen araç üreticileri tarafından onaylı ‘premium’ tamir boyası olarak kullanılıyor. Özellikle renk tutturma konusundaki uzmanlığımız, ürünlerimizin güvenilirliği ve dayanıklılığı ile yüksek müşteri memnuniyeti sağlama konusunda boyahanelere geniş olanaklar ve destek sağlıyoruz. Böylece, Glasurit kullanılarak yapılan tamirler sonucunda, araç sahiplerinin en yüksek kalitede hizmet almalarını sağlamaktan gurur duyuyoruz. Yaptığımız bu çalışmalar elbette ki BASF’nin sürdürülebilirlik stratejileri ile paralel ilerliyor. Bu anlamda, ürünlerimizin çevreci olmasının yanı sıra üretim tesislerimizde de sürdürülebilirlik ilkesine göre düzenlemeler yapıyoruz. Örneğin, boya bölümüne ait karıştırma ünitesi ve teknik laboratuvarımızın yer aldığı Dilovası tesisimizi çevre dostu ve enerji verimli ürünleri de kullanılarak yenilendi. Bina, ABD Yeşil Binalar Konseyi (USGBC) tarafından uluslararası çevre ve insan sağlığını ön planda tutan LEED standartları doğrultusunda enerji verimliliği, ekolojik ürün kullanımı ve doğal yaşamın korunması açısından geliştirilerek restore edildi. Tesisin yenilenen yönetim binası, 2012 yılında “Enerji ve Çevre Dostu Tasarımda Liderlik (LEED) Gold” sertifikası aldı ve böylece Dilovası üretim tesisimiz, Türkiye’nin ilk LEED Gold Sertifikalı renovasyon projesi unvanını almış oldu. Yine boya sanayine yönelik emülgatör üretilen Çayırova tesisinde, en yüksek tasarruf potansiyeline sahip olduğu tespit edilen ısı geri kazanımı projesi için yatırım yaptık ve yaptığımız yatırımın 3 katı değerinde buhar tasarrufu sağlamayı başardık. BASF’nin çevre taahhütleri nelerdir? Kuruluşumuzdan bu yana 150 yıldır, doğal kaynakların korunması ve sür- dürülebilir iş yapış şeklini şirket işleyişinin merkezine yerleştirdik. Bu sayede dünyanın lider kimya şirketiyiz. Bugünlerde kurum kimliğimizin ayrılmaz bir parçası olan sürdürülebilirliği, günümüz iş dünyasının mutlak bir gerekliliği olarak görüyoruz. Bugün uyguladığımız sürdürülebilirlik yönetimi, BASF’nin “Sürdürülebilir bir gelecek için kimya yaratıyoruz” ilkesini de destekliyor. Tüm ürünlerimizde ve üretim süreçlerimizde iklim koruması ve dünyamızın doğal kaynaklarının devamlılığını sağlamak üzere faaliyetlerimizi yürütüyoruz. Sürdürülebilirlik konusunda gelecek nesillere ve faaliyet gösterdiğimiz toplumlara karşı sorumluluğumuzun farkındayız. Gelecek nesillerin sorumluluğunu taşıyoruz. Bu doğrultuda insan sağlığı, temel besin kaynakları, temiz su ihtiyacı ve karbondioksit salınımını azaltmak gibi konulardaki çözümler üzerinde titizlikle çalışıyoruz. BASF olarak, geliştirdiğimiz global yaklaşım sonucunda tüm dünyada yürüttüğümüz sürdürülebilirlik faaliyetlerimiz, Almanya’daki ana merkezimiz olan Ludwigshafen’dan yönetiliyor. Bu faaliyetler, sürekli kayıt altına alınarak raporlanıyor ve hedeflerimiz bu doğrultuda yenileniyor. olduğu gibi tedarik zincirinde de bizden sonraki nesillerin sorumluluğunu taşıyan anlayışın bir ürünüdür. Bu anlayış sayesinde, “sürdürülebilir bir gelecek için kimya yaratma” misyonumuzun tüm faaliyetlerimizde öncelikli bir yaklaşım halini almasını önemsiyoruz. Bu doğrultuda da çevrecilikle ilgili en büyük önceliğimiz olan sera gazı emisyonlarını azaltmayı, üretimimizde olduğu gibi tedarik zincirimizde de önemli oranda başardık. Suya ve havaya olan emisyonları azaltmak için de tedbirler almaya devam ediyoruz. 150. yılınızda türkiye ve dünyada çevre ve sürdürülebilirlik için neler yapacaksınız? BASF olarak 150. yıl dönümümüzü kutlamakta olduğumuz 2015 yılında enerji, gıda ve şehir yaşamı olmak üzere üç temel zorluk alanına odaklanıyoruz. Bu global zorlukların üstesinden gelebilmek için yenilikçi çözümler arıyoruz. Mumbai’de su erişimi, Kuzey ve Güney Amerika’da kaynak etkinliğine sahip yetiştiricilik, Şanghay’da akıllı tüketim, Ludwigshafen’da enerji depolama ve Sao Paulo’da dar gelirlilere konut gibi zorluklar konusunda BASF tedarik süreçlerindeki müşterilerimiz ve ortaklarımızla işbirliği stratejisi nedir? yapıyoruz. BASF olarak tedarik zinciri yönetimi BASF olarak, 2002 yılında referans anlayışımız, tüm değer zinciri boyunca alınan değere oranla 2012 yılında sasorumlu davranma ilkesi üzerine kurutılan ürünün metrik tonu başına olan lu. Bu yönetim anlayışı ile sürekli olarak sera gazı emisyonlarımızı yüzde 31,7 mevcut hizmetleri ve süreçleri iyileştireoranında azalttık ve enerji verimliliğini rek ve aynı zamanyüzde 19,3 artırdık. BASF olarak, geliştirdiğimiz global da müşterilerimize Kimyasal tesislerimizyaklaşım sonucunda tüm dünyayardımcı olacak ve den kaynaklanan hava da yürüttüğümüz sürdürülebilirlik onları tatmin edekirleticilerin mutlak faaliyetlerimiz, Almanya’daki ana emisyonu yüzde 63,1 cek yeni hizmetler merkezimiz olan Ludwigshafen’dan azaltılarak, 31 bin 580 geliştirerek; BASF yönetiliyor. Bu faaliyetler, sürekli ve iş ortaklarımız metrik tona gerilemekayıt altına alınarak raporlanıyor ve sini sağladık. 2002’yi için değer yaratan hedeflerimiz bu doğrultuda servisler üretmeyi referans alınarak, yenileniyor. hedefliyoruz. 2020 yılı itibarıyla Üçlü sorumluluk yüzde 70’lik bir azalözelliğine sahip yönetim sistemimiz, ma hedefliyoruz. Ayrıca suya olan değer zincirimiz boyunca her nokta için emisyonlarımızı da programladığımız çevre ve sağlık koruma, güvenlik ve doğrultuda azaltıyoruz. Yine 2002 emniyet için belirlenmiş küresel kurallayılıyla karşılaştırıldığında, organik rı, standartları ve prosedürleri kapsıyor. maddelerin neden olduğu emisyonlar Bu konudaki yönetmeliklerimiz, hamyüzde 76,4 azalırken, nitrojenin neden maddenin nakliyesini, depolarımızdaki olduğu emisyonlar da yüzde 87,3 ve üretim alanlarımızdaki aktiviteleri, azaldı. Atık su içerisinde 26 metrik ürünlerimizin dağıtımını ve ürünlerimiton ağır metal yer alırken, 2002 yılına zin müşteri uygulamalarını da kapsıyor. oranla dünya genelinde yüzde 56,8’lik Tedarik zincirindeki riskleri minimuma bir azalma kaydettik. BASF olarak, indirerek iş ortaklarımızla istikrarlı ve Petrol ve Doğal Gaz işinde rutin sürdürülebilir ilişkiler kurmayı amaçlıoperasyonlarda yer alan ham petrol yoruz. Değer zincirimiz boyunca çevre, üretimiyle ilişkili gazların sürekli olarak güvenlik ve sağlık risklerini en aza yanmasını tüm petrol üretim tesisleindirerek tedarikçilerimiz, iş ortaklarımız rimizde durdurduk. Sadece bununla ve müşterilerimizle kurduğumuz sürdüyıllık yaklaşık 2 milyon metrik ton sera rülebilir ilişkiler, tüm faaliyetlerimizde gazı emisyonunu önlenmiş olduk. 53 www.transmedya.com Otomotiv ve Sürdürülebilirlik Yeşil olmak için lastiklerinizi kaplatın Lastik Kaplamacıları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Tatko Otomotiv Genel Müdürü İlker Deliktaş, yeniden kaplamanın çevrenin korunması ve maliyet tasarrufu için çok önemli olduğunu söylüyor. “Eğer yeşil olmak istiyorsanız lastiklerinizi kaplatın” uyarısında bulunan Deliktaş, yeni bir orta konvansiyonel kamyon lastiğinin üretilmesinde ortalama 22 galon petrole ihtiyaç duyulurken lastiğin yeniden kaplanması için sadece 7 galon petrol gerektiğini söylüyor. Karbon ayakizinde yeniden kaplanmış lastiğin, yeni hafif ticari araç lastiğine göre avantajları hakkında hazırladıkları raporu örnek gösteren İlker Deliktaş, “17.5”’lik lastiğin imalatında 86.9 kg CO2 emisyonu üretilirken, eşdeğer bir yeniden kaplanmış lastikte 60.5 kg CO2 emisyon üretiliyor. Yani 26.4 kg’lık bir tasarruf sağlandığını görüyoruz. Yeni bir dış gövde üretiminin etkileri yeniden kaplamanın tamamının (ömrünü tamamlama da dahil) yüzde 70’ini oluşturuyor. Beklenildiği üzere, yeniden kaplamadan kaynaklanan karbon tasarrufunun büyük çoğunluğu bir lastik gövdesinin tekrar kullanımının bir sonucu. Her bir yeniden kullanım döngüsüyle beraber, kaplamanın etkileri (imalat ve ömrünü tamamlama) bir çok kullanım döngüsü boyunca amorti ediyor, bu da net karbon emilimini azaltıyor” diye konuşuyor. “Malzemelerin içindeki karbon, toplam etkinin yüzde 50’sinden fazlasını oluşturarak yeni ve kaplanmış lastikte en büyük bileşeni oluyor. Yeni lastiklerde 49 kg CO2 , yeniden kaplananlarda 31 kg CO2 miktarından sorumlu” diyen Deliktaş, en büyük ikinci etkinin imalat ve sırt geçirme işlemlerinde kullanılan enerjiye ait olduğunu belirtiyor. Yeni bir lasik imal etmek için kullanılan enerjinin 31 kg CO2 üretirken, yeniden kaplamada kullanılan enerjinin 22 kg CO2 olduğunu da kaydediyor. Taşıma sırasındaki ayakizlerinde ise her iki lastik tipi içinde aynı oranda olduğunu vurgulayan Deliktaş, “Taşıma esnasında oluşan emisyonlar yeni lastikler için neredeyse 10 kg CO2 olurken yeniden kaplanmış lastikler için 8 kg’dan fazla. Yeni lastiklerde emisyonun daha yüksek çıkma sebebi deniz aşırı ülkelerden getirilen hammaddelerin uzun mesafeler katetmesidir. Toplamda her iki lastik için de üretim atığının etkileri düşüktür. Üretim aşaması çok az atık ortaya çıkarmaktadır ve atık kauçuk malzeme çok az ek işlemden geçirilerek başka uygulama alanlarında kullanılabilmektedir. Ömrünü tamamlama emisyonları kaplamalara en son ne olacağının analiziyle belirlenir. Bazı durumlarda, atık lastikler değiştirme sayesinde karbon emisyonlarını azaltabilirler” diyor. Yeniden Kaplamanın Avantajı Kaplamanın yeni lastik satın alınmasına göre çevre menfaati açısından daha iyi olduğunun altını çizen Deliktaş, “Yeniden kaplama karbon diyoksit emisyonunu 26.4 kg kadar azaltmaktadır ve 17.6 kg kadar malzeme tasarrufu sağlamaktadır. Şu anda İngiltere’de yılda ortalama 130 bin hafif ticari araç lastiğine (17.5” ve üstü olanlar) yeniden kaplam uygulanmaktadır, bu neredeyse 3400 ton CO2 ve 2 bin 300 ton malzeme tasarrufu anlamına geliyor” diyor. 54 Ekol 3 bin 700 ton CO tasarrufu sağlayacak 2 Ekol Lojistik, otomotiv sektörüne sunduğu hizmetleri yeşil lojistik perspektifi ve sürdürülebilirlik ışığında gerçekleştiriyor. Ekol Genel Endüstriler Sektör Yöneticisi Mehmet Şahintürk, “Bu bağlamda otomobil sektörünün ve tedarik sektörü üreticilerinin lojistik ihtiyaçları için sektör özelinde çözümler üretiyor, süreçlerin etkin yönetimini sağlıyoruz” diyor. Satış sonrası destek ve yedek parça satışı için kurulan yedek parça dağıtım ağını verimli kılmak adına gereken; depolama ve dağıtım sistemlerini, müşterilerine özel çözümler üreterek ve değişen ihtiyaçları göz önünde bulundurarak modelleyen Ekol Lojistik, bütün alt yapısını sürdürülebilirlik üzerine kuruyor. Ekol Genel Endüstriler Sektör Yöneticisi Mehmet Şahintürk, otomotiv firmalarının, birçok farklı tedarikçiden çok farklı sayıda ve çeşitte ürünü temin ederek, üretim hatlarını zamanında beslemek zorunda olduğunu belirterek, “Bu ihtiyaç ve lojistik süreçlerinde yaşanan yoğun hareketlilik, bu sektördeki lojistik süreçlerin yönetimini önemli kılmaktadır. Bu doğrultuda Ekol, otomotiv ve yan sanayi imalatçılarının lojistik ihtiyaçlarına yönelik sektör odaklı çözümler üretmekte ve süreçlerin etkin yönetimini sağlamaktadır” diyor. Dağıtım çözümleri dahilinde, satış sonrası hizmetler kapsamında firmaların bayilerine veya perakende satış noktalarına ilettikleri yedek parçaların dağıtımlarının modellenmesi adına network yönetimi, paylaşımlı ağlara dağıtım, özel araçlarla dağıtım, kesintisiz müşteri hizmetleri desteği, Milk-run, esnek milk-run, xdoc, ön montaj yapılarak işletmeye getirilme modelleri, tersine lojistik (iade Lojistiği) çözümleri sunulduğunu ifade eden Şahintürk, “Ekol’ün depolama çözümleri içerisinde; tedarikçilerden otomotiv firmalarının üretim hatlarına kadar olan tüm malzeme hareketlerinin, maliyetlerinin düşürülmesi hedefiyle konsolide etme, hafif montaj işlemleri, sipariş ve stok yönetimi, yedek parça servis yönetimi, malzeme toplama ve paketleme, envanter planlama ve envanter yönetimi, tedarikçi yönetimi, malzeme incelemesi ve kalite kontrolü, katma değerli hizmetler, fire ve atık yönetimi, garanti talepleri çözümleri sunulmaktadır” diye konuşuyor. Otomotiv sektörüne özel çevreci lojistik uygulamaları hakkında bilgi veren Mehmet Şahintürk şu bilgileri aktarıyor: “Otomotiv sektörüne yeşil lojistik perspektifimizle sürdürülebilirlik ışığında planladığımız servislerimizi sunuyoruz. Bu bağlamda otomobil sektörünün ve teda- rik sektörü üreticilerinin lojistik ihtiyaçları için sektör özelinde çözümler üretiyor, süreçlerin etkin yönetimini sağlıyoruz. Geliştirdiğimiz Intermodal taşımacılık konsepti ile taşıma modlarını en etkili ve verimli şekilde bir araya getirerek; karbon ayak izimizi azaltıyor , daha az fosil yakıt tüketiyoruz. Bu şekilde her ay 850 futbol sahası büyüklüğünde orman alanının varlığının korunmasını sağlıyor, dünyayı 170 kez dolaşacak yakıtın tasarrufunu sağlıyoruz. 2015 yılında da Ro-Ro yatırımlarımız devam ediyor. 5. Ro-Ro’muz FADIQ faaliyete başladı. Haydarpaşa – Trieste hattında çalışan bu gemimiz ile birlikte İtalya hattımız haftada 4 sefere çıktı. İstanbul’da Ro-Ro’larımız için Haydarpaşa Terminali’ni kullanıyoruz ancak trafik problemi sebebiyle yeni bir RoRo Terminali kurmaya karar verdik. Bu terminal için de Yalova’yı lokasyon olarak belirledik. Hedefimiz, limanı 2015 yılı içerisinde hayata geçirebilmek. Bu proje sayesinde; 2015 yılı içerisinde 3 milyon 700 bin kilgram CO2, 4 milyon kilometre yol, bir milyon 500 bin litre dizel, 12 bin kilogram tehlikeli atık azaltımı sağlayacağız. Yalova’dan da İstanbul’un Avrupa yakasını geçişlerini de feribotlarla yapmayı planlıyoruz. Bu sayede 100 bin aracın bölge ana arter ve köprüleri kullanmayacağı için trafik yoğunluğuna ciddi azaltıcı etkisi olacak.” 55 Ekol Lojistik, 2015 yılı içerisinde; 3 milyon 700 bin kilogram CO2, 4 milyon kilometre yol, bir milyon 500 bin litre dizel, 12 bin kilogram tehlikeli atık azaltımı sağlayacak. Mercedes Benz-Türk ile sürdürülebilirlik işbirliği Sürdürülebilirlik ekseninde Ekol; Mercedes Benz Türk A.Ş.’ye sunduğu Intermodal taşıma çözümü ile çevresel etkilerde 40 bin ton emisyon azaltımı sağladı. MBT- Ekol proje ekibinde; Aksaray operasyonları da dahil 40 kişi görev alıyor ve bu işbirliğinde 17 tedarikçi firma ile çalışılarak istihdam yaratılıyor. Ekol ve MBT tüm tedarikçilerine düzenli olarak sürdürebilirlik eğitimleri veriyor. Seyahat Risk Analizleri tüm rotalarda yapılarak, mevcut gerekli denetimler tüm çalışan ve tedarikçilere uygulanıyor. Ekonomik sürdürülebilirlik açısından ise Mercedes-Benz Türk A.Ş. ile Ekol arasında sürdürülen işbirliğinin hacmi ciro olarak 2012-2015 yılları arasında yüzde 23 artış gösterdi. www.transmedya.com Otomotiv ve Sürdürülebilirlik Michelin yeşil lastikler ile karbon salımını 45 milyon ton azalttı Michelin, insana ve doğaya saygılı teknolojiler geliştirirken sürdürülebilir bir hareketlilik sağlıyor. Marka ürettiği yeşil lastikler ile 20 yılda 18 milyar litre yakıt tasarrufu sağladı ve karbondioksit salımını 45 milyon ton azalttı. 2005 yılından bu yana çevreye olan etkisini yüzde 33 azaltmayı başaran Michelin 2020 yılına kadar ise çevresel ayak izini yüzde 40 daha düşürmeyi hedefliyor. Michelin Genel Müdürü Marco Giuliani geliştirdikleri teknolojiler ve hizmet modelleri ile çevre dostu bir üretici olduklarını söyleyerek, “Ürettiğimiz her lastiğin doğaya etkisini minimuma indirmek için çok büyük bir çaba sarf ediyor, lastiğin hammaddesi olan kauçuğun toplanmasından yetiştirilmesine pek çok alanda faaliyet gösteriyoruz” diyor. mıchelın kauçuk ormanı Kendi kauçuk ormanlarında yılda 10 milyon ton doğal kauçuk üreterek doğaya da katkı sunduklarını söyleyen Marco Giuliani, “Barito Pacific Grup ve sivil toplum örgütü WWF ile ortak başlattığımız girişim ile çevre dostu kauçuk üretimini destekliyor, 88 bin hektar alanı ağaçlandırıyoruz. Bunun dışında çeşitli işbirlikleriyle de lastiklerin geri kazanımı için çalışmalar yürütüyoruz. Michelin Grup olarak, işbirliği kapsamında 55 milyon dolarlık bütçe ayırdık, 16 bin kişiye istihdam sağlıyoruz. WWF işbirliğimiz ile hem sürdürülebilir doğal kauçuk üretimi sağlayacak hem de bölgeye özgü bitki örtüsü ve hayvan yaşamının devamını destekleyeceğiz. Bir başka projemiz olan TREC ile de lastik geri kazanımı için yaklaşık 52 milyon Euro’luk bütçe ayırıyoruz. Böylece kullanılmış lastikleri geri toplayarak yeni lastiklere dönüştürülmesini sağlıyoruz” diyor. energy saver+ ile yüzde 20 daha düşük yakıt tüketimi Lastik seçimi tüketiciye yakıt tüketimini yüzde 20 azaltma olanağı sunuyor. Energy Saver lastikleri sadece üretirken değil tüketirken de yakıt tasarrufu sağlayarak karbondioksit salımını düşürüyor. Yeşil Lastik teknolojisinin üstün özelliklerini bir arada taşıyan “Michelin Energy Saver +” lastikleri, bir önceki nesil lastiğine göre üstün yakıt tasarrufu özelliği sayesinde 60 litreye kadar yakıt tasarrufu ve 140 kilograma kadar CO2 tasarrufu sağlıyor. Üstelik rakiplerine göre daha uzun ömürlü olan bu lastikler, ıslak yolda fren mesafesini 3 metreye kadar kısaltarak güvenli bir yolculuk sunuyor. çok ömür teknolojisiyle çevreye dost Michelin lastikleri; kalitesi, performansı ve kaplanabilirlik özelliğiyle lastik kullanım süresini artırıyor. Michelin, “Çok Ömür” uygulamasıyla lastiğin kilometre ömrünü ortalama iki kat artırırken 2. ömrün sonunda Recamic ile tekrar tekrar kaplanarak işletme maliyetlerini düşürüyor. Yeni bir lastiğe kıyasla yüzde 70 ila 80 daha az kauçuk kullanılmasını sağlayan çok ömür uygulaması, doğal kaynakları korurken, 56 lastik ömrünün uzaması ve kaplamanın geliştirilmesi ile geri kazanılması gereken hurda lastik sayısını da önemli ölçüde azaltıyor. Continental Akıllı Taşımacılık Sistemi için ekip kurdu Continental AG, dünya otomotiv sektöründe öncü kimliğinin yanı sıra geleceği şekillendiren sayılı şirketler arasında yer alıyor. Sadece ürünlerle değil, imzasını taşıyan teknolojilerle de otomotiv endüstrisinin gelişmesine katkı sağlıyor. Sürdürülebilirlik konusuna odaklanan şirket, akıllı taşımacılık sistemi ve lastik üretiminde karahindiba kauçuğu kullanımı konularında çalışmalarını sürdürüyor. Continental Türkiye Satış Direktörü Teoman Görgün, Continental AG bünyesinde bir süre önce Akıllı Taşımacılık Sistemi (IntelligentTransportationSystem) üzerine çalışacak uluslararası bir ekip kurulduğunu belirterek, “Merkezi ABD’nin Kaliforniya eyaletindeki Silikon Vadisi olacak olan bu birimin CEO’luğuna, bir Türk, Seval Öz getirildi. Kendisi daha önce Google’ın “İnsansız Araç Projesi”nin yürüten ekibin yönetimindeydi. Akıllı Taşımacılık Sistemi ile trafik sıkışmaları, hatalarından kaynaklanan trafik kazaları gibi taşımacılık sorunlarının yanı sıra, trafikten kaynaklanan hava kirliliğinin de önüne geçilmesi planlanıyor” diyor. karahindiba’dan kauçuk üretecek Continental AG, lastik üretiminde karahindiba kauçuğunun endüstriyel ölçekte kullanımı için yürüttüğü araştırma projesinde önemli bir noktaya ulaştı. Karahindiba bitkisinin botanikte kullanılan ismi Taraxacum’dan esinlenerek Taraxagum olarak adlandırılan ilk deneme lastikleri 2014 yılında kamuoyuna tanıtıldı.Teoman Görgün, yeni üretim çalışmaları ile ilgili şu bilgileri veriyor: “Kauçuk ağacından kullanılabilir malzeme hasat edilebilmesi için yedi yıla kadar beklenmesi gerekiyor. Bunun aksine, karahindiba bitkilerinden herhangi bir bekleme süresi olmaksızın yılda birkaç defa hasat alınabiliyor. Lastik üretiminde kullanılan kauçuğun, kauçuk ağaçları yerine, karahindiba bitkisinin köklerinden elde edilmesi, kauçuk üretimine daha az bağlı hale gelmesini sağlayacak. Bu yeni sistem, tarımsal gereklilikler açısından son derece elverişli olarak değerlendiriliyor ve özellikle Avrupa’da hasat edilmeyen araziler açısından yeni bir potansiyel yaratıyor. Beş ila on yıl içinde Taraxacum’un seri üretime geçilmesi en büyük çevre ve iş ödülleri olan 2014 GreenTec Ödülleri’nin otomobil kategorisinde en iyi üç projeden biri seçildi.” “ Akıllı Taşımacılık Sistemi ile trafik sıkışmaları, hatalarından kaynaklanan trafik kazaları gibi taşımacılık sorunlarının yanı sıra, trafikten kaynaklanan hava kirliliğinin de önüne geçilmesi planlanıyor” “ hedefleniyor. Karahindiba kauçuğu kullanımının lastik sektörü için bir dönüm noktası olacağına öngörülüyor. Continental’in “Endüstriyel Lastik Üretiminde Karahindiba Bitkisinden Elde Edilen Kauçuk Malzeme Kullanılması” projesi, Avrupa’nın 57 çin’de çevre dostu fabrika kurdu Continental, sürdürülebilirliği üretim süreçlerinin merkezinde konumluyor. Şirket son olarak Çin’in Hefei kentindeki lastik fabrikasının çatısına yerleştirilecek güneş panelleri aracılığıyla elektrik üretilmesine yönelik enerji tasarrufu projesini hayata geçirdi. Fabrikanın çatısında, güneş panellerinin monte edilebilmesi için yaklaşık 10 standart futbol sahası büyüklüğündeki 70 bin m2’lik bir alan bulunuyor. 6.1 MW üretim kapasiteli solar elektrik santrali ile Hefei fabrikası, karbondioksit emisyonlarını yılda 6,082 tona kadar azaltabiliyor. Bu da sera gazı emisyonunun önemli ölçüde düşmesini sağlıyor. Binek araç ve kamyon lastikleri ile özellikle APAC (Asya-Pasifik) pazarına yönelik iki tekerlekli araç lastiklerinin üretildiği fabrika, 900 çalışanıyla birlikte yenilikçi teknolojiye sahip lastik üretim makinelerini ve en iyi çevre dostu üretim yöntemlerini kullanıyor. www.transmedya.com Otomotiv ve Sürdürülebilirlik Pirelli, yakıt tüketimini düşüren lastiklerle araçların emisyonunu düşürüyor Pirelli, 2020 yılında, CO2 emisyonlarında yüzde 15 düşüş, enerji tüketim oranında yüzde 18 düşüş, su kullanımı oranında yüzde 58 düşüş ve üretim atıklarında da yüzde 95’i aşan geri dönüşüm hedefliyor. yor. Ekonomik, çevresel ve sosyal olmak üzere üç temel kriter baz alınarak yapılan değerlendirmede; her üç kriterde sürdürülebilirlik temel alınarak ölçümleme yapıldığını belirten Magni, “Analiz edilmek üzere mercek altına alınan şirketlerin; maddi ve manevi performanslarının nitel ve nicel göstergeleri arasında kurumsal yönetim, yenilikçilik süreçleri, çevre dostu sistemlerin rapor edilmesi ve yönetimi, ürün yönetimi, emisyon azaltma kapasitesi ve ekolojik tüketimi, insan gücünün kalkındırılması ve yönetimi, topluma bağlılığı, iş yerinde sağlık ve güven, tedarik zincirinin sürdürülebilir yönetimi ve tüm hisse senedi sahipleri ile etkili ilişkileri değerlendirilmektedir. 2014 yılında söz konusu değerlendirme sonucunda Pirelli, sektör ortalaması olan 48 puanı önemli bir farkla geçerek 85 puan aldı ve böylece 2014 yılında Dow Jones Sürdürülebilirlik Dünyası ve Dow Jones Sürdürülebilirlik Avrupa endekslerinde otoTürk Pirelli Ticaret Direktörü Livio Magnigerek üretimlerinde gerekse sürdürülebilirlik stratejilerinde Pirelli Grubu’nun sürdürebilirlik alanındaki çalışmalarından ve kriterlerinden ilham aldıklarını söylüyor. Bu anlamda, Pirelli Grubu’nun Kurumsal Sosyal Sorumluluk Yürütme Komitesi “Yaşam kaynaklarını tüketmeden daha yaşanabilir bir hayat” sloganıyla çevre dostu ürünlerden sosyal sorumluluk projelerine kadar dünya çapında bir çok çalışma yürüttüğünü belirten Magni, tüm bu çalışmalar paralelinde de Pirelli’nin 8 yıldır Dow Jones Sürdürülebilirlik endekslerinde otomobil parçaları ve lastik sektörünün lideri olduğunu aktarı- Çevreci Lastik Pirelli’nin çevreci lastikleri içerdikleri özel hammaddeler ( silica vb.) ile dönme direncini düşürerek yüzde 5’e kadar yakıt tasarrufu sağlıyor. Böylece aracın CO2 salımını aynı oranda azaltıyor. Özellikle 2014 yılında pazara sunulan yeni hafif ticari araç lastiği Carrier ve 01 serisi kamyon lastikleri için, 3 yılı aşan Ar-Ge çalışmaları sonrasında, üretim proseslerinde ciddi yatırımlar yapıldı. Bu çalışmalar sonrasında ortaya çıkan ürünler 1 yıl boyunca çeşitli yol testlerinden geçirildi ve bu testlerin sonrasında son halini alarak piyasa sunuldu.01 Serisi ağır vasıta lastikleri de, yüzde 15 daha fazla kilometre performansı ve yaklaşık yüzde 15 daha az düşük yakıt tüketimi özelliği ile taşımacılara avantaj sağlıyor. Bu sayede de bünyesinde aromatik yağlar barındırmayan 01 serisi lastikleri ile yüzde 15 daha az karbondioksit salımı gerçekleştiriliyor. 58 mobil parçaları ve lastik sektöründe lider olarak 8 kez seçilmiş oldu” dedi. Pirelli’nin çevreci çözümleri ve lojistik sektörüne nasıl bir avantaj sağladığını anlatan LivioMagni, “Türk Pirelli olarak İzmit Fabrikamızda ürettiğimiz “Yeşil Performans” ailesi lastiklerimizin üyesi olan Cinturato ve ağırvasıta lastiklerinde ise 01 serisi lastiklerimiz ile dikkat çekiyoruz. Cinturato serisi lastiklerimizin en önemli özellikleri yakıt tüketimini ve karbondioksit gibi zararlı gazların çevreye yayılmasını yüzde 4 oranında azaltan ileri teknolojiye, yüzde 30 oranında artırılmış kilometre performansına ve yaklaşık yüzde 20 oranında azaltılmış dönme direncine sahip olmasıdır. Cinturato serisinde Cinturato P7 ile başlayan gelişmeler Cinturato P7 Blue ve Cinturato P1 Verde ile devam ederken, hafif ticari araç lastiklerinde yeni lastiğimiz Carrier ve kamyon ile otobüs lastiklerinde yeni 01 serisi ile devam etmektedir” diye konuşuyor. Goodyear pirinç çeltiğinden lastik üretecek Goodyear, pirinç çeltiğinden elde edilen silika için Çin’deki Yihai Gıda ve Yağ Endüstrisi ile tedarik anlaşması imzaladı. Goodyear, yeni silikayı Pulandian’daki fabrikasında üreteceği tüketici lastiğinde kullanarak, Çin’de bu yıl satışa sunacak. Goodyear, pirinç çeltiğinden elde edeceği silikayı 2015 yılı içinde Çin Pulandian’daki fabrikasında üretecek ve Çin’de satışa sunacak. Goodyear pirinç çeltiğinden elde edilen silikayı geçtiğimiz yıllarda Akron’da bulunan inovasyon merkezinde test etmiş ve lastik performansı üzerindeki etkisinin her zaman kullanılmakta olan kaynaklarla eşit olduğunu keşfetmişti. Sürdürülebilirliğin, Goodyear’ın inovasyon çalışmalarının vazgeçilmez bir unsuru olduğunu söyleyen Goodyear CEO’su Richard J. Kramer, “Yeni silika, çevre için birçok yönden fayda sağlıyor: Çöp sahalarına gönderilen atıkların miktarını azaltıyor, üretim için daha az enerjiye ihtiyaç duyulmasını ve lastiklerin yakıt açısından veriminin artmasını sağlıyor” diyor. Birleşmiş Milletlere ait Gıda ve Tarım Örgütü’ne göre her sene dünya çapında 700 milyon tondan daha fazla miktarda pirinç hasadı yapılıyor ve pirinç kabuklarının atılma işlemi de çevresel açıdan bir zorluk haline geliyor. Bu kabuklar, genellikle elektrik üretmek ve çöp sahalarına gönderilen atık miktarını azaltmak amacıyla yakılıyor. Ortaya çıkan pirinç çeltikleri silikaya dönüştürülüyor. İlgililer, son zamanlarda yapılan işlemler sayesinde lastikte kullanmak için yeterli kalitede silika üretildiğini ifade ediyor. Silika, dış lastik yüzü bileşenlerinde güçlendirici bir madde olarak kullanılmaktadır. Lastiklerde her zaman güçlendirici madde olarak kullanılmakta olan karbon siyahı maddesine kıyasla, silika yuvarlanma direncini azaltır. Bunun sonucu olarak, daha düşük yuvarlanma direnci sunuyor ve arabanın yakıt açısından verimliliği artıyor. Ayrıca, lastiğin ıslak zemindeki çekiş gücü üzerinde de olumlu etki sağlıyor. Yeşil Ürün Goodyear, Bir Kez Daha “Yeşil Ürün” ödülünün sahibi oldu Goodyear, Mayıs 2015’in sonunda gerçekleştirilen 5. Lüksemburg Yeşil Ticaret Ödülleri’nde üçüncü kez Lüksemburg Yeşil Ürün Ödülü’ne layık görüldü. Lüksemburg Yeşil Ticaret Zirvesi’nin bir parçası olan ödül töreni, 500 kadar CEO ile Lüksemburg Sürdürülebilir Kalkınma ve Altyapı Bakanı Camille Gira’nın katılımıyla gerçekleştirildi. Goodyear, 2015 Yeşil Ürün Ödülü’nü, yenilikçi IntelliMax Groove Teknolojisi ile geliştirilen FUELMAX S kamyon lastiği ürünü ile kazandı. Jüri heyeti, Goodyear’ın önemli ölçüde daha düşük yakıt tüketimi ve buna bağlı olarak daha az kaynak kullanımı ile filolar için maliyet açısından ilave tasarruf sağlayan IntelliMax Groove Teknolojisi’ni, lastik endüstrisinde kamyon lastikleri açısından büyük bir atılım olarak değerlendirdi. 59 www.transmedya.com Otomotiv ve Sürdürülebilirlik Güneş enerjisiyle çalışan otomobile lojistik sektöründen destek En çok yol katedilen sektör olan lojistik sektöründen, güneş enerjisi ile çalışacak ilk aile otomobili projesi olan “Aruna”ya destek geldi. İstanbul Teknik Üniversitesi Güneş Arabası Ekibi tarafından geliştirilen ve Türkiye’nin güneş enerjisiyle çalışan ilk aile otomobili olma özelliği taşıyan “Aru- na” adlı otomobil yola çıkmaya hazırlanıyor. Sıfır emisyonla çevreye zarar vermeden ulaşım sağlamayı amaçlayan ve tam dolu batarya ile 700 Km’lik menzile sahip olan otomobil, Ağustos ayında 26 şehir ve 6 bin kilometreyi kapsayan bir Türkiye turuna çıkacak. En fazla yol katedilen sektör olarak öne çıkan lojistik sektöründen de projeye destek geldi. Sektörün hızlı büyüyen şirketlerinden Batu International Logistics, projeye sponsor olarak destek verecek. Çevreci teknolojilerin geleceğimiz için önemine değinen Batu International Logistics Yönetim Kurulu Başkanı Taner Ankara, güneş enerjisiyle çalışan otomobil fikrinin hem çevre, hem de gelecek açısından oldukça önemli olduğunu, projenin sonuna kadar destekçisi olacaklarını belirtti. Taner Ankara şöyle devam etti: “Yollarda en çok zaman geçiren sektör olarak çevreye verdiğimiz zararı en aza indirmek için çalışmalar yapıyoruz. Batu International Logistics olarak, her zaman çevreci bir yaklaşım içinde olduk. Karbon emisyon oranlarını en aza indirmek adına 2015 içinde hizmet vermeye başlayacak olan yurt içi taşımacılık şirketimizin araçlarının CNG donanımına sahip olması adına da Ar-Ge çalışmaları yapıyoruz.” Batu International Logistics, alternatif taşıma modelleri ile otomotive destek sunuyor Batu International Logistics Yönetim Kurulu Başkanı Taner Ankara, Otomotiv sektörünün gelişimine verdikleri des- teği şöyle açıkladı, “Otomotiv sektörü genelde stoksuz, just in time çalıştığı için taşımalardaki terminlere azami özen 60 gösteriyor. En hızlı olabilecek taşıma modellerini tercih ediyorlar. Alternatif taşıma modelleri geliştirerek en üst seviyede destek vermeye çalışıyoruz. Geliştirdiğimiz Minivan sistemi sayesinde otomotiv sektöründe bir çok firmaya hizmet veriyoruz. 1400kg’a kadar olan tüm malzemeleri kapıdan kapıya olmak üzere Avrupa’nın herhangi bir noktasına ortalama 36 ila 48 arasında teslim ediyoruz. Tüm araçlarımız yeni nesil euro 6 çekicilerden oluşmaktadır. Bu da karbon salınım seviyesini minimum seviyede tutmaktadır. Ayrıca minivan sisteminde karbon salınımı tırlara göre çok daha azdır. Geçtiğimiz yıl sadece 1 müşterimiz için yaptığımız taşımalarda düşük karbon salınımı yapan araçlar kullandığımız için 324 ağacı kurtarma şansımız oldu. Bunların dışında yurtiçi taşımaları yapan araçlarımızın CNG donanımına sahip olması için AR-GE çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Scania sürdürülebilir başarıya odaklanıyor Scania, sürdürülebilir taşımacılığın kazançlı olacağına inancı ile ortak bir amacı paylaşan yeni teknolojiler ve yeni hizmetler sunmaya devam ediyor. Bu teknoloji ve hizmetlerin ortak amacı intermodal taşımacılık sistemlerinin iklimsel ve çevresel etkilerini azaltmaya yardımcı olmak. Scania, biodizel ve biogaz gibi alternatif yakıtlara yönelik piyasadaki en geniş Euro 6 serilerinden birine sahip. Scania’nın müşterilerine verdiği hizmetler arasında Sürüş Akademisi eğitim hizmeti de bulunuyor. Scania Sürüş Akademisi ile en tecrübeli Scania kullanıcılarına bile; yokuşta sürüş, vites değiştirme stratejisini belirleyen opticruise performans modları, fren ve yardımcı fren sistemleri ve yol koşulları gibi konularda kendilerini geliştirebilme fırsatı sunuluyor. Scania kullanıcıları, kurumsal yapısı ile konusunda uzman eğitmenler eşliğinde ekonomik ve güvenli araç kullanımından, defansif sürüşe kadar birçok eğitim ile Scania’nın üstün özelliklerini en verimli şekilde kullanmayı öğreniyor, elde edilen tasarruf ile şirketlerine ve çevreye katkı sağlıyor. Scania Sürüş Akademisi tarafından verilen eğitimlerde Scania’nın üstün olduğu yol, yük güvenliği ve ekonomik sürüş özelliklerinin pekiştirilmesi ve işletim maliyetlerinin minimuma indirilmesi he- defleniyor. Eğitimler, müşterinin ihtiyacına göre, Scania Sürüş Akademisi imkanlarıyla ya da müşteri aracı ve lokasyonunda düzenlenebiliyor. Scania’nın tüm müşteri grubuna sunulan sürüş eğitiminde yakıt tasarrufu, yol güvenliği, yük güvenliği gibi konular öncelikli olmak üzere aracın sahip olduğu son teknolojiler ve bu teknolojilerin doğru bir şekilde kullanımı teorik ve pratik uygu- lamalar ile aktarılıyor. Scania’nın bu çalışmaları dünyanın sürdürülebilir 100 şirketi arasında yer almasını da sağlıyor. “Corporate Knights Global 100” listesine göre Scania dünyanın en sürdürülebilir 100 şirketi arasında 38. Sırada yer alıyor. Scania aynı zamanda otomotiv sektöründe en yüksek sırada yer alan ikinci firma olarak büyük bir başarıya da imza atıyor. Ford ve DowAksa, karbon elyaf geliştirecek Ford ve DowAksa, uygun fiyatlı, yüksek hacimli otomotiv uygulamalarına uygun karbon elyaf için ortak geliştirme çalışmaları yapmak üzere bir anlaşma imzaladı. Geliştirilecek karbon elyafın daha hafif araçlar üretme ve buna bağlı olarak daha yüksek yakıt tasarrufu, performans ve kapasite elde etme hedeflerine ulaşmada büyük rol oynaması bekleniyor. Ford Motor Company, Ford Global Technologies ve DowAksa – The Dow Chemical Company ve Aksa Akrilik Kimya Sanayii’nin yüzde 50 eşit hisseli ortak girişimi – arasında imzalanan bu anlaşma, DowAksa’nın hammadde kapasitesi, karbon elyaf ve ara maddeleri üretimindeki yetkinliği ile Ford’un tasarım, mühendislik ve yüksek hacimli üretim deneyimini bir araya getiriyor. Bu anlaşma ile çelikten daha hafif, aynı zamanda otomotiv uygulamalarında kullanabilecek uygun fiyatlı karbon elyaf malzemeleri üretimi amaçlanıyor. İmza töreninde konuşan Ford Research & Advanced Engineering Vehicle Enterprise Sciences Direktörü Mike Whitens, “Bu ortak geliştirme anlaşması Ford olarak bizim DowAksa ile yürüttüğümüz işbirliği ile karbon elyafı daha geniş pazarlara sunma konusundaki kararlılığımızı gösteriyor.” dedi. “Bu anlaşmanın hedefleri, gelecekte Ford araçlarının kullanıcıların yakıt tasarrufu ve düşük karbon emisyonu beklentilerini karşılamak hatta aşmak olan şirketimizin Sürdürülebilirlik Planı ile de örtüşmektedir.” DowAksa Yönetim Kurulu Başkanı Heinz Haller ise konuyla ilgili olarak şöyle konuştu: “Bugün imzalanan anlaşma otomotiv endüstrisine yönelik hafif çözümler geliştirmek için yürüttüğümüz işbirliğimizde tarihi bir dönemeci oluşturuyor. Ford 61 ve DowAksa’nın ortak çalışması, yüksek performans ve yakıt tasarrufu için gerekli gelişmiş malzeme ve teknolojilerin hayat bulmasını hızlandıracak. “ DowAksa Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Berkman yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Otomotiv üreticileri yüksek hacimli üretim eksikliği ve yüksek fiyatları nedeniyle karbon elyaf bazlı malzemelere şüpheyle yaklaşmaktaydı. Biz bu ortaklık ile her şirketin kendine özgü güçlü yönlerini birleştirerek bu iki kilit soruna çözüm bulmak için çalışacağız.” Ortak Geliştirme Anlaşması, şirketlerin yeni, düşük maliyetli otomotiv uygulamalarına yönelik karbon elyaf üretmesine olanak sağlayacak. Geliştirilen malzemelerin aynı zamanda termoset ve termoplastik matrislerle uyumlu, düzenli ve düzensiz elyaf formatlarına uygun olması amaçlanıyor. www.transmedya.com Yeşil Üretim Arçelik A.Ş., CDP (Karbon Saydamlık Projesi) Global A Listesine Girdi Sürdürülebilirliğe ve enerji verimliliğine büyük önem veren Arçelik A.Ş., dünyada CDP’de (Karbon Saydamlık Projesi) en yüksek performansa sahip şirketlerin yer aldığı “The A List: The CDP Climate Performance Leadership Index 2014” (A Listesi: CDP İklim Performans Liderlik Endeksi 2014)’e girmeye hak kazandı. Böylece Arçelik A.Ş., Türkiye’den kendi sektöründe bu listeye girmeyi başaran ilk şirket oldu. “Dünyaya Saygılı, Dünyada Saygın” vizyonu doğrultusunda ürettiği enerji verimliliği alanında rekor sahibi ürünler ve üretimde çevre ve enerji verimliliği konularındaki örnek projeler ile karbon emisyonu salınımını en aza indirmek için çalışmalarını sürdüren Arçelik A.Ş., dünyada CDP’de (Karbon Saydamlık Projesi) en yüksek performansa sahip şirketlerin yer aldığı “The A List: The CDP Climate Performance Leadership Index 2014”e e girmeye hak kazandı. Arçelik A.Ş., Türkiye’de kendi sektöründe bu başarıya imza atan ilk şirket olma özelliğini taşıyor. İklim değişiklikleri risklerinin şirketler tarafından nasıl yönetildiğini küresel çapta raporlayan ve dünyanın en büyük küresel iklim değişikliği verisine sahip olan bağımsız ve kar amacı gütmeyen uluslararası bir kuruluş olan CDP’de, 2012’de Türkiye Karbon Saydamlık Lideri Ödülü’ne, 2013’de de Türkiye CDP Performans Liderliği Ödülü’ne layık görüldü. 2014 yılında Arçelik A.Ş., bu başarısını daha da yukarıya taşıyarak CDP Performans Derecelendirmesinde en üst seviye olan A performans skorunu elde etti ve dünya genelinde CDP’de en yüksek performansa sahip şirketlerin yer aldığı A Listesi’ne girmeyi başardı. Şirketin iklim değişikliğine yönelik faaliyetlerinin, “Yönetim ve Strateji”, “Risk ve Fırsat Yönetimi”, “Emisyon Yönetimi” ve “Doğrulama” kategorilerinde ayrı ayrı değerlendirilmesi sonucunda; Arçelik A.Ş. A performansa layık görüldü. Dünyanın geleceği ve şirketin sürdürülebilirliği açısından önemli bir risk olan iklim değişikliğiyle mücadele alanında istikrarlı çalışmalar yürüttüklerini belirten Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı ve Arçelik A.Ş. Genel Müdürü Levent Çakıroğlu; “Ürünlerimizin yanı sıra, tüm süreçlerimizde çevreye ve enerji verimliliğine en üst seviyede önem veriyoruz. Düşük karbon ekonomisine geçiş sürecine öncülük etmek üzere kurulan “Kurumsal Liderler Ağı Türkiye İklim Platformu’nda” yer alıyor; bu konuda farkındalık yaratılması, sürdürülebilir bir iş dünyası grubu kurulması ve konunun etkin bir biçimde yönetilebilmesi yönündeki çalışmalara katkı sağlıyoruz. Şirketimizin iklim değişikliğiyle mücadele alanındaki Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı ve Arçelik A.Ş. Genel Müdürü Levent Çakıroğlu çabalarının, bu konuda dünyanın en saygın kurumları tarafından, ardı ardına aldığı ödüllerle takdir edilmesinden büyük gurur duyuyoruz” dedi. BASF düşük karbon kahramanı oldu Bu sene ikincisi düzenlenen İstanbul Karbon Zirvesi’nde büyük ödülü BASF aldı. Üretim tesislerindeki enerji verimliliği uygulamaları sayesinde “Düşük Karbon Kahramanı” ödülüne layık görülen BASF, sürdürülebilir bir gelecek için yürüttüğü çalışmalarıyla biliniyor. BASF, 150. yıl dönümünü kutladığı bu sene yeryüzünün kıt kaynaklarına dikkat çeken etkinlikler düzenliyor. Bu amaçla kurduğu Creator Space platformu ile 2015’te akıllı enerji, gıda ve şehir yaşamı konularına odaklanan BASF, sürdürülebilir bir gelecek stratejisi çerçevesinde II. İstanbul Karbon Zirvesi’ne sponsor oldu. basf karbon zirvesi’nde akıllı enerjiyi anlattı Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleşen II. İstanbul Karbon Zirvesi’nde temiz enerjiye geçiş teknolojileri, karbon piyasaları ve uygulanacak bir emisyon ticareti sisteminin etkinliği tartışıldı. Üretim ve tüketim kalıplarının sürdürülebilirlik çerçevesinde nasıl ele alınması gerektiği gibi çeşitli konuların da ele alındığı zirvede, BASF Türk Fabrikalar Direktörü Doç. Dr. Selçuk Denizligil de enerji ve iklim koruma hakkında bir sunum gerçekleştirdi. Sera gazı emisyonlarının iklim sisteminde daha fazla ısınmaya ve uzun süreli değişikliklere neden olduğunu anlatan Dr. Denizligil, zirvede yaptığı konuşmasında “İnşaattan otomotive kadar birçok sektörde kimyasal çözümler üreten BASF’nin ürünleri kullanıldığında karbon salınımı neredeyse yarı yarıya azalıyor. Bunun yüzde 11’i doğrudan BASF çözümleri sayesinde 62 gerçekleşiyor” dedi. Dünyanın lider kimya şirketi olarak BASF, sürdürülebilir bir gelecek için inovatif kimya çözümleri üretmek amacıyla geçen sene Ar-Ge yatırımlarına 1,9 milyar Avro harcadı. Borusan Oto’dan Ankara’da elektrikli atağı! Borusan Oto, Ankara’da da elektrikli modellerinin satışına başladı. Elektrikli otomobil BMW i’nin Türkiye’deki ikinci satış noktası, İstanbul Ataşehir’den sonra Ankara Balgat oldu. Borusan Otomotiv çatısı altında BMW, BMW i, MINI, Land Rover ve Jaguar markalarının satış ve satış sonrası hizmetlerini Türkiye çapında başarıyla sürdüren Borusan Oto, elektrikli otomobil serisi BMW i’yi İstanbul dışına da taşıdı. BMW i ürün gamında yer alan i3 ve i8 modellerinin satışını sadece Ataşehir showroom’unda gerçekleştiren Borusan Oto, satış yelpazesini genişletti. İstanbul dışından da yüksek düzeyde elektrikli model talebi alan Borusan Oto, Ankara’da Balgat showroom’unda da BMW i3 ve BMW i8 modellerinin satışına haziran ayı itibariyle başladı. Böylece i3 ve i8 modellerinin satışında rekor kıran Borusan Oto’nun elektrikli otomobilde ikinci satış noktası ve şehri Ankara Balgat oldu. Borusan Oto Balgat aynı zamanda özel ekipmanlarıyla BMW i elektrikli otomobillerin servis hizmetini de vermeye başladı. Borusan Oto Balgat’da kurulu şarj istasyonunda otomobillerin şarj edilmesi de mümkün olacak. 8 ayda 86 adetle rekor satışa ulaştı ‘Doğuştan Elektrikli’ sloganıyla tüm dünyada ses getiren ve BMW Grubu’nun tamamen yeni geliştirilen model yelpazesinden oluşan elektrikli otomobillerin markası BMW i geçen Eylül ayında Türkiye’de satışa sunulmuştu. 8 aylık sürede anahtar teslim fiyatı 46 bin 300 Euro’dan başlayan BMW i3 ve 187 bin Euro’dan başlayan i8 rekor satışa ulaştı. Borusan Oto, 2015 yılı içinde BMW i3 ve BMW i8 modellerinden oluşan mevcut elektrikli otomobil yelpazesiyle 150 adetten fazla satış gerçekleştirmeyi amaçlıyor. geometrik ve modern çizgilere sahip elektrikli bmw i3 BMW i yeni marka projesi kapsamında 2007’den bu yana yürütülen araştırma ve geliştirme çalışmalarının dünyanın dört bir yanındaki çevresel, ekonomik ve sosyal değişimlerden etkilenen sürdürülebilir mobilite çözümlerinin ilk somut kanıtı olarak yollara çıkmaya başlayan BMW i3, tamamen elektrikle çalışacak şekilde tasarlanan dünyanın ilk lüks otomobili olmasıyla ön plana çıkıyor. Uzay çağını andıran tasarım çizgileri ve karbon fiber takviyeli plastikten (CFRP) üretilen yolcu hücresiyle dikkatleri üzerine topluyor. BMW markasının karakteristik stil özelliklerini taşıyan çizgilere sahip BMW i3, 170 HP güç ve 250 Nm tork üreten elektrik motoruyla 0-100 km/s hızlamasını 7.2 saniyede tamamlayabiliyor. BMW i3’ün lityum iyon bataryası gündelik sürüşte 130–160 kilometre gibi bir menzili görebilmesine olanak verirken, bu menzil, ECO PRO modunda 20 kilometre kadar ve ECO PRO+ modunda yine 20 kilometre daha yükselerek 200 km’ye varan bir menzile ulaşmasını sağlıyor. BMW i3’ün Türkiye donanım paketinde ise çok fonksiyonlu direksiyon, lastık basınç göstergesı, yağmur sensörü, otomatık klima, fren fonksiyonlu hız sabitleyici, LED teknolojili gündüz farları, navigasyon, uzaktan erişim hizmetleri, türkçe ön panel, batarya sertifikası gibi donanımlar yer alıyor. geleceğin spor otomobili: bmw i8 Spor otomobillerin geleceğini şimdiden en iyi biçimde ortaya koyan ve dünyanın lazer aydınlatma teknolojisine sahip olarak seri üretimine başlanan ilk otomobili unvanına sahip BMW i8, 1.5 litre silindir hacimli 231 HP’lik BMW TwinPower Turbo benzinli motoru ve 131 HP’lik elektrikli motora sahip bulunuyor. 63 BMW i8, 0-100 km/s hızlanmasını ise 4.5 saniyenin altında gerçekleştiriyor. BMW i8, aynı zamanda üç silindirli benzinli motorla güçlendirilen ilk seri üretim BMW modeli olmasıyla da ön plana çıkıyor. Silindir hacmi başına elde edilen 154 HP’lik motor gücü yüksek performanslı spor otomobil genlerini ortaya koyarken, bu değer aynı zamanda BMW Group tarafından elde edilen en yüksek değerlerden biri olmasıyla göze çarpıyor. BMW i8’in dolu bir yakıt deposu ve tam olarak şarj edilmiş bataryayla kat edebileceği maksimum mesafe COMFORT modunda 500 kilometrenin üzerinde bulunuyor. ECO PRO modunda bu yüzde 20 oranında artırılabiliyor. BMW’nin yeni nesil otomobil teknolojilerinin amiral gemisi olarak tanımlanabilecek BMW i8, akıllı telefonlarda kullanılan kimyasal olarak sertleştirilmiş camın ilk olarak kullanıldığı seri üretim otomobil unvanına da şimdiden sahip oldu. Konvansiyonel camlara göre yüzde 50’ye varan ağırlık tasarrufu sağlayan 0.7 mm kalınlığındaki bu camlar, BMW i8’in akustik konforunu da artırıyor. www.transmedya.com yeşil makale Sürdürülebilir yaşam tarzının destekçisi yeşil lojistik Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu Yard.Doç.Dr. Ezgi Uzel Aydınocak S olmaz. Uluslar arası ticarette artan rekabet ürdürülebilir yaşam biçimi” ve son yıllarda ivme kazanan teknolojik kavramı tüketicilerin son zamangelişmeler sayesinde lojistik sektöründe larda ilgisini çeken olgulardan maliyet ve zaman kriterleri performans biri haline gelmiştir. Özellikle gelişmiş açısından en önemli kriterler haline gelmiş ülkelerde bu konudaki farkındalığın en üst ancak bu arada bu faktörlerde başarı seviyede olduğu söylenilebilir. Dünyanın elde edilirken çevresel duyarlılık göz ardı bir kısmında çeşitli akımlar yaşamın edilmiştir. Bu konuda gelişmiş ülkelerde devamı için öngörülen doğayla barışık farkındalığın oluştuğu görülmektedir. yaşama felsefesini yerleştirmeye çalışırken BearingPoint’in bir araştırmasına göre küreçok büyük bir kısmında ise hala hızlı bir sel çapta vizyon olarak Yeşil Tedarik Zinciri tüketim çılgınlığı yaşandığı görülmektekavramını benimseyen firmaların oranı % dir. Dünyanın son zamanlarda yüzleşmek 35 olarak tespit edilmiştir, fakat onların da zorunda kaldığı iklimsel değişimler ve ancak yarısı gerçek anlamda yönetimsel çevresel krizler insanoğlunun doğadaki uygulamalara sahiptir. Gelişmekte olan varoluşunu sorgulamasına neden olmuştur. ülkelerde ise farkındalık henüz emekleme Bu sorgulama neticesinde tüketimlerinde aşamasındadır ve buna sebep olarak da daha tasarruflu, daha çevreye duyarlı olma finansal kaygılar gösterilebilir. Oysa yeşil ve gelecek nesillere yaşanılabilir bir dünya lojistiğin amacı, maliyet ve zaman kriterlbırakma vaadine uygun bir yaşam biçimi erini dengede tutarken bir yandan da tüm benimsemesine öncülük etmiştir. Bireysel lojistik faaliyetlerde enerji tasarrufunu hedef olarak daha hızlı artan sürdürülebilir yaşam almaktır. Bu konu ilk olarak 1990’larda biçimlerinin sosyal ve çevresel olarak daha tersine lojistik kavramı ile karşımıza çıkmış, geniş bir alana yayılması konusu ise hala daha sonra tüm taşımacılık türlerinde ve belirsizlik taşımaktadır. Bireysel olarak tercih diğer lojistik faaliyetlerde çevreye duyarlı edilmeye başlanan sürdürülebilir yaşam süreçlerin yönetimini öngörerek lojistik ve biçimi 1980’lerden bu yana “yeşil tüketici” tedarik zinciri kavramlarına geniş bir bakış kavramını da beraberinde getirmiştir. Ancak açısı getirmiştir. Avrupa Birliği yeşil lojistik yaşamın sürdürülebilirliğinin sağlanması konusunda 15 yıldır çalışmalarına devam etsadece tüketicilerin tercihlerinde değil aynı mektedir ve bunun sonucunda Avrupa Yeşil zamanda onu üretenlerin ve dağıtanların da Lojistik modelini oluşmuştur. Bu model, sorumluluğundadır. sosyal, ekonomik ve çevresel olmak üzere Dünyada hava kirliliğinin en büyük sebeplerüç temel alanda çeşitli inden birinin karbondYeşil lojistik konusunda faaliyetleri düzenlemek ioksit salınımı olduğu Türkiye’ye baktığımızda ise Av- üzere kurgulanmıştır. ve bunun da en fazla Modelde, sosyal açıdan fosil yakıt tüketiminrupa Birliği’ne uyum sürecinde lojistik faaliyetlerin daha den kaynaklandığı izlenmesi gereken yol haritası güvenli, sağlıklı, eşitlikçi bilinmektedir. Dünyasayesinde yavaş yavaş bazı ve ulaşılabilir olması; daki karbondioksit konularda değişimler yaşansa ekonomik açıdan salınımı % 13 oranla da asıl bu konuda duyarlılığın rekabetçi, istihdam taşımacılık nedeniyle sağlayan, büyüme oluşması üreticilerin ve lojistik meydana gelmevadeden ve verimlilik kte ve fosil yakıt sektörünün görevidir. temeline dayanması; tüketiminin % 95’i çevresel açıdan ise taşımacılık alanında hava kirliliği, gürültü, arazi kullanımı, atık gerçekleşmektedir. Bu anlamda lojistik yönetimi gibi konularda etkin çalışılması sektörünün çevreyi en fazla kirleten sekkonuları düzenlenmiştir. Özellikle törlerden biri olduğunu söylemek yanlış 64 Güneydoğu Avrupa’da yeşil lojistik stratejisi oluşturulmuş ve buna göre şu 5 maddenin altı çizilmiştir: etkin taşımacılık, özellikle taşıma türleri arasında dengenin kurulması; lojistik altyapıların uyumlaştırılması; taşımacılıkta kullanılan taşıma kaplarının standartlaştırılması ve geri dönüşümsel hale getirilmesi; lojistik operasyonların ve süreçlerin daha sürdürülebilir planlanması ve atık yönetiminin etkinleştirilmesi. Bu strateji yeşil lojistiğe dair en önemli konuları içermesi sebebiyle uygulanması halinde çevresel anlamda önemli bir yol kat edileceğini vadetmektedir. Yeşil lojistik konusunda Türkiye’ye baktığımızda ise Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde izlenmesi gereken yol haritası sayesinde yavaş yavaş bazı konularda değişimler yaşansa da asıl bu konuda duyarlılığın oluşması üreticilerin ve lojistik sektörünün görevidir. Mevcut firmaların bir kısmında yeşil lojistik konusunda farkındalık oluşmuş özellikle lojistik eğitim veren kuruluşların müfredatlarında yeşil lojistik konusunun yer alması sektöre girecek olan yeni çalışanların konuya hakim olması sağlanmıştır. Ancak her ne kadar son yıllarda uluslar arası düzeyde iş yapan firmaların çevreye karşı duyarlılıkları artmış olsa da, yoğun fiyat rekabetinin yaşandığı Türkiye’de yeşil lojistik kavramı ne yazık ki müşteri memnuniyetini sağlamak amacıyla öne sürülen bir pazarlama aracı olmaktan öteye gitmemektedir. Asıl önemli olan ise lojistik sektörünün yeşil lojistiğe inanması, bu ülkenin ve dünyanın daha yaşanılabilir olması için üzerine düşen sorumlulukların farkında olması gerekmektedir. Bu farkındalığın yanı sıra devletin de firmaları teşvik etmesi ve desteklemesi problemlerin çözülmesinde olumlu etki yaratacaktır. Gezegenimiz için çocuklarımızı sorumluluk almaya çağırıyoruz! Kırmızı düğmeye basıldı, dünyamız için alarm zilleri çalıyor. Bir yanda artan nüfus, öte yanda tüketim çılgınlığı endişe verici çünkü doğal kaynaklarımız tükenirken doğa hızla kirleniyor. 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde Caretta, tüm çocukları “daha yaşanılır bir dünya” için harekete geçmeye çağırdı. Caretta Yayınları’ndan Caretta Çocuk markası adı altında çıkan “Gezegenimi Seviyorum” serisi, tam da Dünya Çevre Günü yaklaşırken çocukların aktif olarak katılabileceği, eğlenirken öğreneceği, anketler, mini testler ve deneylerle bilinçleneceği, bu konuda yazılmış türünün en iyi örneklerinden… Eğlenceli dili ve illüstrasyonlarıyla serinin 7 kitabını, yani “Su”, “Atıklar”, “Bilinçli Tüketiyorum”, “Sürdürülebilir Kalkınma”, “Tehdit Altındaki Türler”, “Ormanlar” ve “Gezegenimi Seviyorum”u seçkin kitapevlerinde bulmak mümkün. Serinin mesajı açık; “Sadece bir gezegenimiz var. Onu çocuklarımıza ve torunlarımıza iyi durumda bırakabilmemiz için korumamız gerek.” su olmasaydı “Su” kitabı, kaynakların hızla kirlenmekte ve tükenmekte olduğuna dikkat çekiyor ve tüm çocuklara günlük hayatlarında; odalarında, banyolarında, okulda, tatilde ve arkadaşlarıyla birlikteyken uygulayabilecekleri birçok pratik çözüm sunuyor. dünya çöpe dönmeden “Atıklar” kitabıyla çocuklar, çöplerin nasıl ayrıştırıldığını, nasıl geri dönüştürüldüğünü keşfediyor. Üstelik nesneleri yeniden kullanmak, tamir etmek, tehlikeli çöplüklerden kurtulmak ve atıkları azaltmak ile ilgili altın değerinde öneriler de bu kitapta var. tüketim yarışına son “Bilinçli Tüketiyorum”, çocuklara satın aldıklarının çevre üzerindeki etkilerini, nasıl daha iyisini, daha doğru yerden satın alabileceklerini ve bilinçli bir tüketici olurlarsa dünyanın nasıl daha yaşanabilir bir yer olacağını anlatıyor. keşfet, anla, deneyimle ve öğren “Sürdürülebilir Kalkınma” kitabı ile çocuklar “daha yeşil bir gezegen mümkün mü?” sorusuna yanıt arıyor. Gezegenimiz ve çevreci bir birey olmakla ilgili pek çok yararlı bilgi eğlenceli aktivitelerle birlikte kitabın sayfalarında yer buluyor. ormanlarımızı korumak için Serinin bir diğer kitabı “Ormanlar”, ormanların zenginliğini, orada yaşayan hayvan ve bitkileri, ormandaki yaşamın renklerini yine neşeli çizimler ve küçük deneyler eşliğinde anlatıyor çocuklara. Ayrıca ormanları tehdit eden unsurları da sıralıyor ve neredeyse 2/3’ü yok edilmiş ormanları korumanın yollarını gösteriyor. sevimli dostlarımız tehdit altında: dünya tehlikede luğa kapılıp her şeyi olduğu gibi bırakmayı düşünme” diyor. Çünkü tek bir birey bile insanoğlunun neden olduğu bu çevre felaketlerine suç ortağı olmayı reddedebilir. Gezegenimi Seviyorum serisi, tüm bu mesajlarıyla dünya için harekete geçme zamanına işaret ediyor. Ve Dünya Çevre Günü’nde herkesi gezegenin korunmasına katkıda bulunmaya çağırıyor. “Daha yaşanılır bir dünya için” sloganı ile çocuklara seslenen “Gezegenimi Seviyorum” serisinin “Tehdit Altındaki Türler” kitabı ise çocuklara nesli tükenmekte olan canlıları korumak için neler yapılabileceğini öğretiyor. Çünkü dört asırdır 400’den fazla memeli ve kuş türü, bir o kadar da bitki, böcek ve sürüngen yok oldu. Yaklaşık 6 bin hayvan türü ve 7 bin 300 ağaç türü; yok olan ormanlar, trafik, hava ve su kirliliği, artan avlanmalar sebebiyle yok olma tehdidiyle karşı karşıya… “gezegenimi seviyorum” Dünya ısınıyor, hava kirli, çöplerimizi nereye sığdıracağımızı bilmiyoruz, her gün pek çok canlı türü yok oluyor… Şayet 7 milyar dünyalının hepsi benzer tüketim alışkanlıklarına sahip olsaydı, iki gezegene daha ihtiyacımız olurdu. Öyle çok tüketiyoruz ki! Ama “Gezegenimi Seviyorum” kitabı çocuklara “hemen umutsuz- 65 www.transmedya.com yeşil makale Yeşil Lojistik Yönetimi Yrd.Doç.Dr. Ümit AKIN yeşil lojistik -Taşıma araçlarından çıkan atık ve gazlar Ekonomik ve teknolojik gelişmeyle birlikte çevreye zarar vermekte ve insanların sağlığı,sürdürülebilir bir çevre nasıl sağlanacaktır ? nı tehdit etmektedir. Bu bağlamda lojistik hangi sorunlara neden -Bu aşamada denizyolu, karayolu, demirolmaktadır ve yeşil lojistik nasıl bir öneme yolu, havayolu ve tüm karma taşımacılık sahiptir? Bunları yanıtlamak için faktörleri modlarında yeni düzenlemeler gerekmekincelemeliyiz. tedir. Lojistik işlemlerde kullanılan araçların -Küreselleşen dünyada lojistik; çağdaş taşıgaz emülsiyon ölçümleri yapılmalı, temiz macılık sisteminin merkezindedir. akaryakıt kullanımı yaygınlaştırılmalı ve hur-Dünyanın her noktasından, her yere mal da araçların kullanımı engellenmelidir sevkiyatı yapılan günümüzde, bunu en etkin -Havayolu, en çok gürültü kirliliğine yok ve verimli şekilde yapmanın yollarını arayan açan taşıma modudur. şirketler, pek çok strateji geliştirmiş ve eğer -Karayolu taşımacılığında birçok farklı araç bunu başarabilirlerse maliyetlerinin ne kadar kullanılmaktadır. düşürülebileceğini anlamışlardır. -Bu araçların yurtiçi ve uluslararası eşya -Şirketler açısından tüm bunlar olup bitertaşımacılığında belli ağırlık limitleri vardır ve ken, dünyanın her yerinde giderek bilinçbunlar yasalarla düzenlenmiştir. lenen insanlar, dünyamız için artık tehlike -Bu limitlerin üstüne çıkan araçlar; hem çanlarının çalmakta olduğunu anlamışlardır. insan, hem araç, hem eşya hem de doğa -Aslında bunda en büyük etken, doğal için tehlike arz eder. afetlerin her geçen gün gözle görülür şekilde artması ve bunların gerek maddî gerekse yeşil yönetimsel yaklaşımlar manevî çok ciddî kayıplarla sonuçlanmalaEkonomik ve teknolojik gelişmeye koşut rıdır. olarak çevresel değerlerin bozulması, yok -Sonuç olarak insanların artık çevreci bir edilmesi, toplumların tüm gelişmişliğine tutum takınma zamanı gelmiştir. karşılık, kıtlık, açlık, sera etkisi vb. küresel -Aynı anda hem “kârlılık” hem de “çevresorunları çözüm bulamamaları ve hatta ye duyarlılık” etmenlerine önem verilmesi tür olarak insanın geleceğinin güvencede gerekmektedir. olmaması, 20. Yüzyılın özellikle ikinci yarı-Çevreci politikalar şirketlerin maliyet düşürsında dikkatleri giderek artan ölçüde çevre me politikaları ile zaman zaman ters düşse konularına çekmiş ve yeşil yönetim kavramı de, müşterilerin beklentisi doğrultusunda gündeme gelmiştir. gerekli düzenlemelerin yapılması gerekmekYeşillenme çalışmaları, şirketlerin sadece tedir. çevresel negatif etkilerini azaltmalarına Tam bu noktada “yeşil lojistik” kavramı değil, verimliliklerini arttırarak onlara yenilik doğmuştur ve her gün daha da fazla önem ve süreçlerde büyük bir rekabet avantajı kazanmaktadır. yaratmalarına da olanak tanımaktadır. -Yeşil lojistik, ürünler müşterilere ulaşmadan Çevresel yönetimde üç yeşil yaklaşım ortaya önceki hammadde tedariğinden üretime, çıkmıştır. Reaktif, proaktif ve değer yaratıcı paketlemeye, taşıyaklaşımlar. En dar yaklamaya, depolamaya Yeşil lojistik, ürünler müşterişım olan reaktif yaklaşımı kadar olan faaliyetbenimseyen şirketlerde lere ulaşmadan önceki hamlerin yanı sıra atıklaçevreye duyarlı yeşil rın geri dönüşümü madde tedariğinden üretime, uygulamalar minimum ve tersine kullanımı paketlemeye, taşımaya, düzeydedir. Şirketler, geri depolamaya kadar olan faaliile de ilgilenir. dönüşümlü parçaları -Yeşil lojistik, tüm yetlerin yanı sıra atıkların geri olabilecek ürünler satın lojistik etkinliklerine dönüşümü ve tersine kullanıalmaya, yeşil etiketleme farklı bir açıdan yakyapmaya ve üretimlerinin mı ile de ilgilenir. laşır ve aşağıdaki çevreye etkilerini azaltmak konularla ilgilenir: amacıyla filtre kullanmaya -Yenilenemeyen doğal kaynakların başlarlar. Ancak bu faaliyetlerin çoğu, mevtüketimi zuatların yarattığı zorunluluktan kaynaklan-CO2 emisyonu maktadır. Proaktif yaklaşımda ise, firmanın -Gürültü kirliliği sürdürülebilir bir kalkınmayla rakipleri -Zehirli ve zehirli olmayan arasında rekabet avantajı sağlama düşünceçöplerin imha edilmesi sinden dolayı yeşillenme çabaları işletmenin 66 kendi içinden kaynaklanır. Proaktif yaklaşımda , çevre problemlerinin oluşmasından sonra çözümler bulunması yerine çevre problemlerinin önlenmesi amaçlanmaktadır. Ürünlerin yeniden kullanılabilir ve geri dönüştürülebilir olmasına önem vermek buna örnek sayılabilir. En geniş kapsamlı yaklaşım olan değer yaratıcı yaklaşımları benimseyen şirketleri iş stratejilerine de yeşil aktiviteleri entegre ederler, çevresel kararlar yayınlarlar ve bu kararları tedarik zincirindeki ortaklarıyla paylaşırlar. Stratejik bir girişim olarak çevreye olan negatif etkilerini azaltacak şekilde şirketin yönetilmesine örnek olarak, demontesi kolay olan ürünlerin tasarlanması, ürün yaşam döngüsü analizlerinin çevresel açıdan düzenli yapılması sayılabilir. Bu yaklaşımların genişletilmiş modelinde ise, tedarik zincirinde müşterilerden her bir tedarikçiye kadar bütün bir zincir içinde herkes tarafından proaktif veya değer yaratıcı yeşil aktiviteler uygulandığı takdirde şirketlerin başarıya ulaşabilirler. Çevre yaklaşımlı stratejik kararlar almak gerek durgun ve düzenli, gerekse dinamik ve rekabetçi pazar koşullarında firmanın gücünü artırır .Şekil -1 yaygın olarak kullanılan, çevre dostu yeşil zincir modelini göstermektedir. Yeşillenme, zincir içerisinde kaynakların alımından, depolanıp paketlenmesine ve dağıtılarak son müşteriye ulaşmasına kadarki bütün faaliyetlerde olabilir . Ancak bu şekil,şirketler arası boyutu yansıtacak düzeyde değildir. Bu sebepten dolayı, yeşil tedarik zinciri yaklaşımında bütün zincir çerçevesinde yeşillendirmeye gidilmelidir. yeşil tedarik zinciri yönetimi 3.1.yeşil tedarik zinciri yönetimi kavramı Yeşil tedarik zinciri, ürün geliştirme ve çevreye duyarlı ürün/hizmet üretme stratejilerinin birleşmiş olduğu yeni bir paradigma- dır. Literatürde, tedarik zinciri yönetimini bu yaklaşım çerçevesinde gerçekleştiren firmalara birçok getirisi olduğu belirtilmiştir. Çevreci politikalar şirketlerin maliyet düşürme politikaları ile genelde ters düşse de ,müşterilerin beklentileri doğrultusunda gerekli düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.Dünya üzerinde yeşil etiketli ürünler diye üretimi ve satışı başlayan yeni bir akım söz konusudur. Ayrıca çevre kirliliğinin kontrolü açısından lojistik hizmetlerde ölçülebilir şekilde denetlenmelidir.Örneğin ;birim ürün taşıma başına CO2 emisyonu,gürültü kirliliği,intermodel taşıma oranı vb.İşte burada sürdürebilir çevre için ;yeşil tedarik zinciri yönetimi ortaya çıkar.Aşağıdaki şekilde yeşil tedarik zinciri faliyetleri gösterilmiştir. 3.2.yeşil tedarik zinciri uygulamalarına örnekler Dünyanın her yerinde yeşil veya çevreye duyarlı tedarik zinciri konusunda yeni düzenlemeler yapılmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinde yeşil tedarik zinciri yönetimiyle ilgili olarak hazırlanan yasalar özellikle ilaç, otomotiv ve beyaz eşya sektörlerinde uygulanmaktadır . Şirketler yeşil tedarik zinciri yönetimi uygulamalarını belirli finansal ve operasyonel kazanımlar elde edebileceklerini gördükleri zaman daha etkin uygularlar . Dünya üzerinde pek çok firma sürdürülebilirlik yoluyla maliyetlerini azaltmak için çaba sarfetmektedir. Örneğin, General Motors’un Delco Electronics bölümü doğrudan ve birleştirilmiş nakliye rotalar õnõ yöneten bir bilgisayar modeli geliştirerek lojistik maliyetlerini 26%oranında azaltmıştır. TRANSPART adı verilen bu bilgisayar modeli 30 General Motors sahasında 13.000 farklı noktaya hizmet vermektedir. Bu anlamda hem maliyet hem verimlilik açısından olumlu etkileri kanıtlanmıştır (Blumenfeld, 1987). Alman otomobil üreticisi Bayerische Motoren Werke AG (BMW), 90’lı yılların başında tüm taşımacılık modüllerini değiştirip yeni bir planlama yapmıştır. Bu yeni planlamaya göre BMW Avrupa içinde yedek parçalarını ve nihai monte edilmiş arabalarını gittikçe artan bir oranda demiryolunu kullanarak taşımaya karar vermiştir. Bu kararın en büyük nedeni taşımacılık ve paketleme maliyetlerini azaltmakla birlikte çevreyi korumaktır (BMW, 1990). Büyük alanları kaplayan depolar tedarik zinciri içinde en çok paketleme atığı çıkaran birimlerdir. Yeniden kullanılabilir konteynerler atık sayısını ve operasyon maliyetlerini azaltır.İyi bir depo yerleşim planı da operasyon maliyetlerini azaltmada etkilidir. Wal-Mart ve Spartan gibi büyük perakendeciler çapraz sevkiyat ve zincire değer katmayan faaliyetlerin elenmesi yoluyla çevresel duyarlılıklarını artırmışlardır, çünkü hem depo alanlarını hem de depo içi hareketlilik oranlarını azaltmışlardır Ürünün yaşam döngüsü içerisinde olabildiğince çevresel etkilerinin azaltılabileceği şekilde ürün ve üretim süreci tasarımı, yeşil tedarik zinciri içerisinde önemli bir konudur. Alman markası olan Mercedes’in otomotiv mühendisliği standartları, kalitesi, güvenliği ile birlikte, “Smart”, yeşil üretime güzel bir örnektir. Firmalar yeşil tedarik zinciri yaklaşımıyla tedarikçilerini seçerlerken sosyal ve çevresel yönetim standartlarına uygunluk aramaktadırlar. Kullanımı çok yaygın ISO 14000 gibi standartların dışında, bazı firmalar başka standartlar da uygulamaktadır. Örneğin; Volkswagen AG, EMAS (The Eco – Management and AuditScheme) standartlarını da tedarikçileri için uygulamaktadır Sonuç olarak verilen örnek uygulamalarda görüldüğü gibi yeşil tedarik zinciri çalışmalar ı, daha az nakliyat, daha az elleçleme, daha az hareketlilik, daha az enerji, doğrudan dağıtım,daha az atık , geri dönüşümlü malzeme seçimi, kısa rotalar belirlemek ve alanlar ın daha verimli kullanılması gibi uygulamalara dayanmaktadır.Bu da şirketlere rekabet avantajı sağlar. 4.lojistik eğitimleri yeşil lojistiğe nasıl katkı sağlar? Burada konuya klasik yaklaşımla bakmamak gerekir. Taşımacılık olarak baktığımızda ,örneğin araç rotalama seçimleri çevre kirliliğini olumlu veya olumsuz etkiler. Burada lojistik eğitimler çevrecilik açısından önemlidir. Bence soruyu tersten sormak daha doğru olur;“yeşilci bakış açısı lojistiğe nasıl katkı sağlar?” Yani etki ve tepki. Lojistik; tedarikçiden müşteriye kadar olan tüm ham malzeme, yarı mamul ve mamul hareketlerini kapsar. İşletme içindeki tüm ham malzeme-yarı mamul hareketleri de lojistiğin konusudur. Dünya’da hızla gelişen “yeşilci bakış açısı” maliyetleri yükseltecek gibi gözükse de gerçekte iyi bir Ar-Ge ve planlama çalışmasıyla maliyetleri aşağı çekecektir. İyi bir araç rotalama planlaması, hem çevrecilik hem de lojistik amaçları olumlu etkiler. Az CO2 emisyonu ve taşıma maliyetlerinin düşürülmesi gibi. Araç rotalamadan ,ürün tasarımında geri dönüşümlü malzeme seçimine kadar tüm bu lojistik süreçlerin iyi planlanması işletmelere rekabet avantajı sağlar. KAYNAKÇA : 1)Yeşil Tedarik Zinciri Yönetimi,Gülçin Büyüközkan ve Zeynep Vardaloğlu,Galatasaray Üni. 2 )www.greenlojistik.com.tr/UserFiles/ bilgi/Yesil%20Lojistik.ppt 67 www.transmedya.com yeşil lojistik Lojistik firmaları düşük karbon ekonomisinde ilerlemeli Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği (SÜT-D) Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu, çevre ve sürdürülebilirlikte neler yapılması gerektiği ve bizleri nelerin beklediği konusundaki sorularımızı yanıtladı. Dünya çevre günü neden önemli? Belli günlerde ve belli haftalarda önemli konulara küresel vurgu ve sahiplenme önemlidir. Hem yerküremizi, hem tüm yaşayan dünyayı korumayı, kollamayı ve her yıl öncelikli-ciddi bir konuyu ana tema alarak yaygın etki yaratmayı hedefleyen 5 Haziran Dünya Çevre Günü ve okullarda Haziran ayının ikinci haftası kutlanan Çevre Koruma Haftası bu nedenle önemlidir. 1972 yılından bu yana Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde kutlanan Dünya Çevre Günü, iklim değişikliği etkilerinin ve kaynakların sürdürülebilir kullanım gerekliğinin giderek daha anlaşılır ve beklenen tehlikelerin farkındalığının artması ile ayrı bir yere sahip olmuştur. Ancak vatandaştan hükümetlere, endüstriden sivil topluma, medyadan Birleşmiş Milletlere’e dek geniş bir yelpazede çevre için yapılması gerekenlerin çokluğu ve birlikte hareketin gerekliliği, bu günü adeta bir seferberlik yapma zorunluluğunu anımsatmak konusunda tetikleyici gün yapmıştır. Her 5 Haziran’da yaz öncesi, güneşin bereketinin ülkemizi sarmasından önce maviyeşil-sarı güzelliğin, harika mavi gezegenimizin korunması için hepimizin yapması gerekenler olduğunu anlıyoruz. Dünya Çevre Günü ve Çevre Koruma Haftası özellikle ilköğrenimde çevre bilinci oluşumunu için büyük yarar sağlamaktadır. Türkiye ve dünyada öne çıkan etkinlikler neler? Siz SÜT-D olarak neler yapacaksınız? BM 2014 yılında “Denizin Seviyesini Değil Sesini Yükselt” sloganı ile Küçük Ada Ülkelerinin iklim değişikliğinden etkilenmesine dikkat çekmeyi hedefleyerek Barbados Adası ev sahipliğinde kutlamaları gerçekleştirdi. Geçen yılki “Brüksel’de Yeşili Artır” etkinliği çok güzeldi. Ülkemizde ise Küçükçekmece Belediyesi’nin üç bin çocuğun Küçükçekmece Gölü kıyısında birlikte bir buçuk kilometre uzunluğunda bir kâğıda çevre konulu resim yapması ile 2012 yılında Dünya Çocuk Rekoru kırması projesi bence gelmiş geçmiş en güzel kutlama idi. Bu yıl ev sahibi İtalya. Expo Milano 2015 kapsamında küresel kutlama yapılacak. “Yedi Milyar Rüya. Bir Gezegen. Özenle Tüketin” diyen BM renkleri ve markası ile çevreye odaklanma yapıyor. Sürdürülebilir yaşam tarzı ve tüketim için sosyal medya kullanımı konusunda bir yarışma düzenlendi. Bir de 2015 Dünya Çevre Günü logo yarışması var. BM Çevre Programı (UNEP) kazananları Milano’da misafir ediyor. Ülkemizde Çevre ve Şehircilik İl Müdürlükleri, sivil toplum, okullar kutlamaya hazırlanıyor. Kutlama seçim telaşı arasında umarım kaybolmaz. Seçimin öncesindeki bu günde siyasi liderler neler diyecek diye doğrusu merakla bekliyorum. Bu cevapları verirken bakanlık kutlamaları konusunda açıklanan bir program henüz web sitesinde yoktu. İstanbul İl Çevre ve Şehircilik müdürlüğü 5 Haziran Dünya Çevre Günü Yarışması yaptı. Afiş-slogan, kompozisyon, resim ve şiir dallarında kazananları ödüllendiriyor. Arama motoru ile sanal dünyada yer alan ilk yerel yönetim kutlama programı Çankırı Belediyesi’nin. Şiir, resim, kompozisyon yarışmasını kazananları ödüllendirip, hep beraber çevreyi temizleyecekler. Cuma hutbesinde konu çevre olacak. Çevre Mühendisler Odası “Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası” kutlamasını 31 Mayıs- 5 Haziran tarihlerinde yaparak, 68 Dünya Çevre Günü çevre için mücadeleye çağrı yapacak. SÜT-D olarak Dünya Çevre Günü dolayısı ile bir basın duyurusunu kamuoyu ile paylaşacağız ve çevre için seferberlik çağrımızı yapacağız. Biz adımızdan da anlaşılacağı üzere sürdürülebilir dünya için uğraş veriyoruz. Sadece bu önemli gün de değil tüm yıl boyunca çevre bizim önceliğimiz. Mart ayında gerçekleştirdiğimiz ülkemizin için önemli bir ilk olan İstanbul Elektrikli ve Elektronik Atık Zirvesi ve Nisan ayında yaptığımız II. İstanbul Karbon Zirvesi’nde çevre için, iklim değişikliği için, sürdürülebilir gelecek için yarar oluşturduk. Zirvelerimiz paralelinde verdiğimiz Düşük Karbon Kahramanı ve E-atık Kahramanı ödüllerimizle marifetlere iltifat ettik. İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün “Okullarda Çevre Eğitim ve Uygulama Projesi” kapsamında yürüttüğü çevre eğitimlerine “Dünyamızı Sevelim Az Tüketelim” sunumumuzla katılarak öğrenci ve velilere BM 2015 Dünya Çevre Günü hedefi ile eşgüdümde ulaşıyoruz. Dünya Çevre Günü kutlamasını SÜT-D Gençlik Kurulu üyeleri ile gerçekleştireceğiz. İTÜ Kimya-Metalurji Fakültesi Orta Bahçesi’nde kahve-şeker-çikolata üretimlerinde başta kaynak girdisinin, tüketimlerinin azaltılmasına yoğunlaşarak yaşam tadımız bu üç ürünün yaşam döngüsünü inceleyeceğiz. Şöyle bir düşünelim. Bir fincan şekerli kahve ve yanında çikolata için yerküreye ne kadar zarar veriyoruz. Bu vazgeçilemez ürünlerin üretimi daha temiz teknoloji ile olamaz mı? Kahve ve kakao bize tat verene dek nasıl bir yolculuk yapıyor? Bu yolculukta lojistik yönetimi gayet önemli. Firmalar bugünü nasıl değerlendirmeli? Bugün firmalar için çevre için duruşlarını anlamaları ve sürdürülebilir üretim-tüketim-hizmet için eyleme geçmelerinin ilk günü olabilir. Firmalar yerküreye verdikleri katı-sıvı-gaz kirleticileri salınımını ile kaynak kullanımlarını belirleyerek insan dâhil canlı doğa ile etkileşimlerinin ne olduğunu iyi bilmek üzere başlangıç yapabilirler. Su, enerji, hammadde kullanımlarının ve atıklarının azaltılması için harekete geçebilirler. Çevre dostu üretim, kirlettikten sonra temizlemek değildir. Bu yetmez. Kirliliği yerinde azaltmak gerekir. Çevre, kurumsal kültürün bir parçası olmalıdır. Bu gün çevre için kurumsal öz eleştirinin yapıldığı ve eylem planı için çalışmaya başlanıldığı ilk gün olabilir. Her firma önce sera gazı salınımlarını karbon ve su ayak izlerini hesaplayabilir. Yaşam döngüsü boyunca temiz üretim ve hizmeti başarmak kuruluşlara mali yük getirmez. Bilakis maliyette azalma, pazarda ayrıcalık ve prestij yeşilleşme ile artar. Sizce Türkiye’nin çevresel önceliği nedir? Kanaatime göre su zengini olmayan ülkemizde su ve atık su yönetimi en öncelikli konudur. İkinci öncelikli konu ise atıkların döngüsel ekonominin öğesi olmasının başarılmasıdır. Çünkü atık ulusal servettir. Firmalar ve yurttaşlar sürdürülebilirlikten ne anlamalılar? Sürdürülebilirlik kültürü, yurttaşta başlar ve iş yaşamında sürer. Sürdürülebilir yaşam daha az tüketimi başarmak, en doğru seçimlerle verimli yaşamaktır. Ancak kesinlikle refah ve konfordan vaz geçmek değildir. Çünkü her şey bizler içindir. Sürdürülebilirlik, yerküremiz ve insanoğlu için yaşam sorumluluğumuzdur. Sürdürülebilirlik, bugünü yaşarken yarını hesaba katarak tüketmek, hizmet almak ve üretmektir. Bizleri nasıl bir çevre gelecekte bekliyor? Çevreyi, ekosistemimizi korumaz ve iklim değişikliğine karşı önlemleri almaz isek en basit anlamı ile her an her tür iklimsel anormalliklerin olduğu günler ile karşılaşabiliriz. Yağış artış ve azalmaları, kuraklıklar, aşırı sıcak ve soğuklar, başta okyanuslar olmak üzere su yüksekliklerinin artması, taşkınlar, buzulların erimesi gibi olaylar. Bu olaylar arazi kullanımını etkileyecek ve tarım alanları ile ormanlar da değişecek. Sera gazı salınımlarını azaltmazsak başımıza gelecekler filmlerde dahi görmeye tahammül edemeyeceğimiz olaylar olabilir. Bu yaşlı gezegen nüfus artışı ve endüstrileşme ile gelen yükü, verimsizliği giderek kaldıramayacaktır. Lojistik ve sürdürülebilirliği ilişkilendirir misiniz? Lojistik, tanımı ve işlevi gereği sürdürülebilirliği en önce başarmış sektörlerden biri olmalıdır. Çünkü tedarik zincirinde taşıma-depolama büyük yer tutar. Kara, 69 deniz ve hava taşımacılığında petrol kökenli yakıtlar kullanılır. Dünyada rezervleri en az olan fosil enerji kaynağı petroldür. Petrol tüketimin en büyük bölümü taşıtlarda kullanılır. Petrokimya sektörü için çok kıymetli olan bu kaynağın yakıt olarak tüketiminin azaltılması hem ekonomi hem çevre için önemlidir. Bu nedenle taşımacılıkta yapılacak her türlü verimli yakıt kullanımı, yakıt tüketimlerinin azaltılması büyük yarar sağlar ve böylece firmaların kirletici salımları da azalır. Taşımacılıkta kullanılan kutu, ambalaj, konteyner tasarım ve malzemeleri de önemlidir. Yeşil tasarım ve planlama şarttır. Karadan denize, kamyondan raylı sisteme geçiş gibi seçenekler de lojistik firmasını daha yeşil kılar. Lojistik firmaları düşük karbon ekonomisinde ilerlemelidir. Böylece hem çevresel avantajlar hem de maliyet azaltımları mümkün olur. SÜT-D ödülüne bu yıl üç lojistik firması aday oldu. Transorient “Düşük Karbon Kahramanı” ödülüne layık bulduk. Tekrar kutluyorum. 2016 yılında daha çok firmamızın başarıları ile aday olmasını bekliyoruz. Burada önemli bir konuya vurgu yapmak isterim. Tedarik zincirindeki lojistik firmasının uygulaması üretici ve/veya hizmet kuruluşunun kaynaktan son kullanıma yaşam döngüsünde ürününün ya da hizmetinin önemli etkilerden biridir. Bu nedenle bu dergimizin adı gibi yeşil lojistik şarttır. Sürdürülebilir lojistik yönetimi sağlanmalı ve lojistik firmalarında yeşil istihdam yer bulmalıdır. www.transmedya.com yeşil makale Sürdürülebilir bir çevre için yeşil lojistik ve yeşil liman Nişantaşı Üniversitesi İ.İ.S.B.F. Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Serap İncaz İ yeni ürünlere dönüştürülmesi için toplanması ve üretim merkezlerine ulaştırılması ve üretimden sonra yeniden değerlendirilmesi yeşil lojistiğin önemli bir alanını kapsar. Lastik, kağıt, boya, içecek kutuları gibi geri dönüşümü mümkün olan ürünler hakkında yapılan bir çok çalışmayı da bu konuya örnek verebiliriz. Sürdürülebilirlik yaklaşımları ve bu şletmeler daha güvenli, sağlıklı bağlamda yeşil lojistik çalışmaları firve çevreye minimum düzeyde malara rekabet avantajları bakımından zarar veren ürünler üretmek da yeni fırsatlar sunmaktadır. için, daha az kirleten üretim sistemleri Lojistik sistemde, çevre sorunlarına tasarlamak, atıklarını azaltmak, çevresel teknolojik bir bakış açısıyla yeni riskleri yönetmek ve sosyal sorumlutasarımlar geliştirme faaliyeti, sürdürülluk bilinciyle hareket etmek amacıyla ebilirlik açısından oldukça önemli lojistik sistemi çevreye daha duyarlı bir bir alandır. Buna bağlı olarak, lojistik yapıya dönüştürmekte ve yeşil lojissistemde mevcut taşıma araçlarının tik ve yeşil tedarik zinciri yönetimini daha az yakıt kullanarak ve daha az benimsemektedirler. Bu bağlamda salınım yaparak daha fazla taşıma lojistik sektörü ekonomide mevcut tüm kapasitesine sahip olması ön plana sektörlerle karşılaştırılınca dünyada en çıkmaktadır. Çelik yerine alüminyum fazla değişme ve ilerlemeye sahne olan malzeme kullanımı, rüzgar direncini bir sektör olarak, hammaddenin elde azaltma gibi yenilikler ile araçlarda çift edilmesinden son ürün olan mamul kat taşıma sistemleri ile ölçek ekonomalın elde edilmesinde çevrenin, misi sağlanması örnek olarak verilebilir. doğanın ve insanlığın korunmasında Avrupa Birliği’nin önemli bir gündem dikkatle ele alınması gereken bir sektör maddesi olan “sürdürülebilir kalkınma” olarak değerlendirilmelidir. Teknolojinin kavramı da yeşil lojistik uygulamaları gelişmesiyle birlikte ortaya çıkan modile çevre dostu demiryolu ve dünya ern dağıtım organizasyonu makro ve ticaretinin yüzde 90’lara kadar oranını mikro ekonomik çevredeki oluşumların kapsayan denizyolu taşımacılığı gibi doğrudan sürdürülebilir bir çevre için ulaşım türlerini ön yeşil lojistik kavramını da plana çıkarmaktadır. beraberinde getirmiştir. Yeşil lojistik, ekonomik Bu kapsamda Satın alma fonksiyoözellikle deniz yolu nundan başlayıp, üretim sistemde lojistikle çevre boyutunu bütünleştiren taşımacılığı içinde ve malzeme yönetimi, genel kargo, kondağıtım, pazarlama ve bir sistemdir. Kullanıcı tarateyner ve araç parkı tersine lojistikle sonlan- fından artık ihtiyaç duyulmagibi hizmetler “Yeşil an yeşil lojistik, sürdürülyan, kullanım fonksiyonunu Liman” konsepti ebilir sistem içinde tamamlamış ürünlerin, sade- çerçevesinde, katçevre kirliliğinin önlenma değer yaratan mesi, doğal kaynakların ce atık olarak kalmayıp, değerlendirilerek, yeni üründiğer hizmetlerle korunması ve sürdürülbütünleşmiş ebilir kalkınmanın lere dönüştürülmesi için bir şekilde bir aracı olarak ta toplanması ve üretim sunulmaktadır. değerlendirilebilir. merkezlerine ulaştırılması ve Yeşil liman; doğal Yeşil lojistik, ekonomik kaynakların sistemde lojistikle çevre üretimden sonra yeniden değerlendirilmesi yeşil korunması, boyutunu bütünleştiren lojistiğin önemli bir alanını deniz, hava ve bir sistemdir. toprak ortamında Kullanıcı tarafından artık kapsar. meydana gelen ihtiyaç duyulmayan, çevre üzerindeki kullanım fonksiyonunu olumsuzlukların azaltılması, eko sistem tamamlamış ürünlerin, sadece atık ve deniz ortamının korunması, liman ve olarak kalmayıp, değerlendirilerek, 70 kıyı sularının temizliğinin sağlanması, yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanarak doğal kaynakların israfı ve tüketiminin azaltılması, liman faaliyetlerinden kaynaklanan karbondioksit salınımının en aza indirilmesi, çevreci ve enerji tasarrufu sağlayan liman içi yönetim binalarında çalışılması, liman için gerekli ekipman ve malzeme alımında çevresel sürdürülebilirliğin ön planda tutulması gibi birçok fayda yaratır. Bu bağlamda, yeşil liman sistemi tamamen gönüllük esasına dayalı bir sistem olduğu için öncelikle toplumsal farkındalığın yaratılması ve çevreye duyarlılığın tüm toplum düzeyinde gerçekleştirilerek arttırılması gerekmektedir. Yeşil lojistik için firmalara ve siyasi otoriteye görevler düşüyor İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası Lojistik ve Taşımacılık Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Şerafettin Düztepe belki de en önemli faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle, her firmanın bu konuda tüm çalışanlarını bilinçlendirmesi, eğitim kurumlarının bu konu üzerinde önemle durmaları büyük yarar sağlayacaktır. Yeşil lojistik denince, kaynakların daha az kullanılması ve enerji tasarrufundan da söz etmeliyiz. Kullanılan her birim kaynak, doğadan bir ürdürülebilir Çevre denildiğinde eksilme yaratacaktır. Amacımızı akla ilk gelen “Gelecek Negerçekleştirecek, ancak olanakların sil” olmaktadır. Üretim için elverdiği ölçüde az kaynak kullanırsak yapılan faaliyetlerin çoğu, çevreden o ölçüde doğayı az tüketmiş dolayısıyla yani doğadan bazı şeyleri kullanarak korumuş olacağız. Enerji tüketimi için (yok ederek) gerçekleştirilmektedir. de aynı şeyler söylenebilir. Çünkü her Sürdürülebilir çevre kavramı gelecek bir birim enerji üretimi için de doğa kuşakların gereksinim duyacağı ekobir ölçüde tüketilmektedir. Etkin ennomik, fiziki, sosyal ve kültürel tüm erji kullanımı ile firmaların masrafları değerlerin korunması, geliştirilmesi ve azalacağı gibi çevre de korunacaktır. aktarılması kavramlarını içermektedir. Gelişmiş ülkelerde yeşil lojistik Bu nedenle, bugün bizler herhangi bir kavramı önemli bir konumda olup, üretimi gerçekleştirirken kullandığımız karbon salınımı az olan araçlara kaynakların gelecek kuşakların gervergi ve geçişlerde bazı avantajların eksinimine cevap verme yeteneklerini sağlanması ve lojistik köy uygulamaları kısıtlamadan, başka bir değişle güzel örneklerdir. Lojistik köylerin geleceğin yaşam haklarını kısıtlamadan yardımı ile şehir içerisindeki araç faaliyet göstermeliyiz. Peki bunun için trafiği azaltılmakta, lojistik altyapının ne yapacağız? Şimdiki refahımızdan vaz planlı ve bilinçli yapımı ile özellikle geçip kaynakları kullanmayacak mıyız? depo yerlerinin seçimi ve yapımı bu Konuyu lojistik sektörü açısından yapım sırasında çevrenin korunması, değerlendiğimizde cevabın “Yeşil Loışıklandırmada gün ışığından yararjistik” olduğunu söyleyebiliriz. Yapılan lanma, güneş ve rüzgâr enerjisinin her türlü lojistik faaliyette bu b anlayışla kullanılması, yeraltı sıcak sularının yaklaşıp, bugünü yaşarken gelecek ısıtmada kullanılması, çok modlu kuşakları da düşünüp onlara güzel ve taşımacılık uygulamaları ile enerji tasaryaşanabilir bir dünya bırakabiliriz. Bunu rufu yapılmakta, hem firmalar kazanyeşil lojistik ile gerçekleştirebilir ve makta hem de gelecek nesil güvence bunu “Geleceği tüketmemek” olarak altına alınmaktadır. Bununla birlikte, en tanımlayabiliriz. önemli konulardan biri de standartların Daha düşük oranda karbondiokve kontrollerin iyi sit yayan araçların yapılıyor olmasıdır. kullanılması daha Lojistik firmaların “sürdüTersine lojistik az çevre kirliliği rülebilir çevre ya da yeşil uygulamalarından da yaratacaktır. Doğru lojistik” adı altında yıllık söz etmek gerekir. Bu lojistik planlamalar, kavram içerisinde yer az taşıma aracı kulfaaliyet ve sonuç raporalan geri dönüşüm, lanarak gereksinimleri ları hazırlamaları, eğitim ekonomik olarak karşılayacaktır. Depo kurumlarının konu üzerikullanılamayan ürünyerlerinin seçimi ve ne bugünden daha fazla lerin değerlendirilmesi yapımında uygun ölçüde eğilmeleri büyük ve yeniden yaklaşımlar çevreye önem taşımaktadır. kullanılmasını daha az zarar vereceksağlamakta olup tir. sürdürülebilir çevreye katkı sağlayan bir Tüm bunları gerçekleştirecek olan faaliyettir. Yeşil lojistik için firmalara ve insan faktörü olduğundan, yeşil lojistik siyasi otoriteye görevler düşmektedir. kavramını bilen ve uygulayan profeBunun için; Türkiye’de yapımına syonel lojistikçilerin çoğalması önemli, S 71 başlanan ve devam eden lojistik köylerin kısa sürede bitirilmesi ve etkin bir şekilde kullanılması, Lojistik firmaların “sürdürülebilir çevre ya da yeşil lojistik” adı altında yıllık faaliyet ve sonuç raporları hazırlamaları, eğitim kurumlarının konu üzerine bugünden daha fazla ölçüde eğilmeleri büyük önem taşımaktadır. Sürdürülebilir bir çevre yaratmak için yeşil lojistik uygulamaları, ilk etapta firmalara bir maliyet getirecekmiş gibi görünse de, uzun dönemde tasarruf sağlayacak, uygulayan firmaya ayrıcalık kazandıracak ve tercih edilmesine neden olacaktır. www.transmedya.com yeşil araç Krone ekonomi ve ekolojiyi birarada sunuyor Müşteri ihtiyaçları ve teknolojik yeniliklerin yanı sıra çevreyi korumaya ve maksimum verimlilik sağlamaya da odaklanan Krone, yeni uygulamaları ile bu alanda sürdürülebilirliği hedefliyor. Kullanıcılarına Kataforez (KTL) kaplama-boyama, pratiklik sağlayan Easy Tarp sistemi, hava direncini azaltan fuel saver dizaynını araçlarında kullanmaya başlayan Krone, bu yeni nesil uygulamalar ile verimli ve çevreye karşı sorumlu üretimini sürdürüyor. Kataforez (KTL) kaplama-boyama sistemi sayesinde 10 yıllık paslanmazlık garantisi verilen Krone treylerler, sektördeki en gelişmiş işlemler ile boyanırken uzun yıllardır uygulanan bu sistem sayesinde çevreye olan zarar minimize ediliyor. Sadece Krone treylerlerde kullanılan bu sistemde boyama işlemi, daldırma yöntemine ek olarak artı-eksi kutuplardan yapıştırma işlemi ile yapılıyor. İşlem sırasında herhangi zehirli gaz salımının olmaması, çalışanların maske takma zorunluluğunu ortadan kaldırıyor. pratik branda ile zaman tasarrufu Krone’nin tenteli modellerinde kullandığı EasyTarp (Pratik Branda) sistemi ile de treylerin arka açma- kapama işlemleri yüzde 25 oranında azaltılıyor. Yeni otomatik ve basitleştirilmiş emniyet kilidi ile birlikte sunulan Easy Tarp’da sürücü tenteyi önden ve arkadan üst yapıya taktıktan sonra, arka tarafta bulunan bir gerdirme mandalı üzerinden yatay şekilde gerdirerek kolaylıkla çalıştırabiliyor. Easy Tarp, “Fuel Saver Kit” ile birlikte kullanıldığında yüzde 7 oranına kadar yakıt ekonomisi sağlarken, CO2 salınımı da büyük oranda azalıyor. ekonomi ve ekoloji ayrı düşünülemez Pazara çevreci ürünler sunabilmek için daima çevresel değerlerin geliştirilmesi için çalışan Krone, gelecekte de, sürdürülebilir kalkınma için teknolojik ilerlemeye katkı sağlamaya devam etmeyi amaçlamaktadır. Krone, “Ekonomi ve ekoloji ayrı düşünülemez” sloganıyla doğanın sürdürülebilir bir şekilde korunması için tüm merkezlerinde yenilenebilir ve geri dönüşümlü malzemelerin kullanımı, 72 tedarikçileriyle çevre konusunda işbirlikleri, üretimde CO2 emisyonlarının en aza indirilmesi, çevreci fikirler konusunda inovasyon çalışmalarına önem vermektedir. Otokar’dan Çevre Günü’nde öğrencilere eğitim Otokar, çevre bilinci oluşturmak amacıyla 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde Serdivan Anaokulu öğrencilerine eğitim verdi. Kurulduğu günden bu yana çevreyle dost ürün ve üretim süreçleri geliştirme konusunda yaptığı çalışmalarla bölgesinde faaliyet gösterdiği diğer şirketlere örnek olan Otokar, Dünya Çevre Günü’nde yarınları emanet edeceği bugünün çocuklarının çevre dostu bireyler olarak yetişmeleri için temel çevre eğitimleri verdi. Öğrencilere Otokar Üretim ve Tesis Müdürlüğü’nden Yatırım Birim Yöneticisi Gönül Mumlu tarafından verilen eğitimde geri dönüşüm ve çevre kirliliği konuları anlatılarak bireyin bu konudaki sorumluluklarından bahsedildi. Eğitim kapsamında öğrencilere günümüz ve geleceğin problemi olan su kaynaklarının azalması konusunda bilgi verilerek su tasarrufu ve verimli tüketim konusunda bilgi verildi. Küçük yaştan itibaren çevre bilincinin oluşmasının önemine vurgu yapan Otokar Üretim ve Tesis Müdürü Ferda Ertekin “Herkesin çevre konusunda sorumlu hissedip buna göre davranması geleceğimiz açısından hayati önem taşıyor. Otokar olarak geçtiğimiz yıl çevre gününde çalışanlarımızın çocuklarına çevre duyarlılığı kazandırmak için eğlenerek eğitmeyi seçmiş ve bu konuda resim yarışması etkinlikleri düzenlemiştik. Kendi faaliyetlerimizin yanı sıra sosyal sorumluluk anlayışı bağlamında da çevre bilincinin geliştirilmesine yönelik eğitim faaliyetleri yürütüyoruz. Bunun dışında ulusal ve uluslararası sosyal projelere de destek veriyoruz. Bu doğrultuda binlerce gönüllünün 100’den fazla ülkede eş zamanlı olarak kıyı temizliği gerçekleştirdiği Kıyı Temizlik Günü’nde (ICC - International Coastal Clean up) gönüllü çalışanlarımız, aileleri ve Turmepa gönüllüleri ile Sapanca Gölü’ndeki “Kıyı Temizleme Hareketi”nde bir araya gelmiş ve toplam 185 kg atık toplanmasına katkı sağlamıştı” dedi. Çevrenin korunması konusunda entegre bir yaklaşıma sahip olan Otokar’ın çevre politikası, ISO14001 Çevre Yönetim Sistem Standardına uyumlu olarak çevrenin ve doğal kaynakların etkin kullanımının yanı sıra sürekliliğinin sağlanmasını içermekte. İstanbul Sanayi Odası tarafından 2012 yılındaki başarılı çalışmaları sebebiyle “Büyük Ölçekli Kuruluş Çevre Yönetimi ve Kurumsal Sosyal Sorumluluk” kategorisinde üçüncülük ödülünün; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından “Türkiye’nin En Temiz Sanayi Tesisi” ödülünün sahibi olan Otokar, raporlama döneminde de İstanbul Sanayi Odası (ISO) tarafından ödüllendirildi. 2013 yılındaki başarılı çalışmaları sebebiyle Şirket 14’ncüsü düzenlenen Çevre ve Enerji Ödülleri’nde “Büyük Ölçekli Kuruluş Çevre ve Sürdürülebilirlik Yönetimi” kategorisinde üçüncülük ödülüne layık görüldü. Yurtiçi Kargo 200 tonluk ambalajı doğaya geri kazandırıyor “Söz Verdiğimiz Gibi” sloganından hareketle sunduğu yüksek hizmet kalitesinin ötesinde ekonomik, çevresel ve toplumsal sürdürülebilirliğin sağlanmasına da büyük önem veren Yurtiçi Kargo, Türkiye Çevre ve Eğitim Vakfı (Tükçev) ile gerçekleştirmiş olduğu işbirliği kapsamında 2015 yılında toplam 200 ton ağırlığındaki kargo ambalajını doğaya geri kazandırmayı hedefliyor. Sürdürülebilir sosyal sorumluluk anlayışı doğrultusunda çalışmalarına hız kesmeden devam eden Yurtiçi Kargo, doğada yüzde 100 çözülebilir kargo poşetleri ile karton kutularının diğer atıklardan ayrı bir şekilde toplanması, geri dönüştürülmesi ve doğaya geri kazandırılması amacıyla 2013 yılından bu yana Türkiye Çevre ve 73 Eğitim Vakfı (Tükçev) ile geliştirdiği ortak projelerle dikkat çekiyor. Tükçev ile birlikte belirlediği “Ambalaj Atıkları Yönetim Planı” çerçevesinde en az atık üretecek ve geri dönüşümü en ergonomik olacak ambalajları hizmete sunan Yurtiçi Kargo, 2015 yılında 139.862 ton plastik ile 55 bin 609 ton kağıt ve karton kargo ambalajını doğaya geri kazandırmayı hedefliyor. Yurtiçi Kargo ayrıca, tüketicilerde çevreyi koruma bilinci oluşturmak hedefi ile, ambalaj atıklarının ayrı toplanması ve geri dönüştürülmesi konularında bilinçlendirici ve bilgilendirici eğitimlerin düzenlenmesi için Tükçev’e aralıksız destek sunuyor. www.transmedya.com yeşil lojistik U.N. Ro-Ro intermodal altyapı sağlıyor Yılda 200 bin adet araç taşıdıklarını ifade karayolu yerine Ro-Ro’yu kullanan nakliyecilerin her TIR için 3 bin kilometre gidişte ve dönüşte yakıt ve CO2 salımı tasarrufu sağladığını vurguluyor. Araçları gemiyle taşımanın ötesinde nakliyecilere intermodal altyapı sağlayacaklarını kaydeden U.N. Ro-Ro CEO’su Sedat Gümüşoğlu,, bunun için yeni ortaklıkların da kurulabileceği bilgisini veriyor. Uluslararası nakliyecilerin 3 gün gemi, 1 gün trenle 4 günde Avrupa’nın her yerine yükünü ulaşacağını söyleyen Gümüşoğlu, karadaki ‘hızlı kargo’ gibi hizmet verileceğinin altını çiziyor. Nakliye sektöründe en büyük gider kalemlerinden biri de kilometre başına gidiş ve dönüşteki yakıt. Bunu asgariye indirmek için nakliye firmaları gecesini günddüzüne katarak çalışıyor. Konuyla ilgili görüş aldığımız U.N. Ro-Ro CEO’su Sedat Gümüşoğlu, “Türkiye’de farklı sektörlerde yatırımlar bugün ve kısa vadeli gerçekleştirilirken biz yarına yatırım yapıyoruz. U.N. Ro-Ro olarak Türkiye’nin gelecekteki ihracat hedefleri doğrultusunda hazırlıklarımızı yaptık. Toulon ile Mersin hatlarımızı açtık ve bunlara ilave olarak Avrupa’daki tren bağlantıları ile Kuzey Afrika bağlantılarını bugünden hazırlamayı sürdürüyoruz. 2015’te Fransa hattına üçüncü gemimizi koyduk. Haftada iki seferden haftada üç sefere çıkıyoruz. Bu gelişme o hatta çalışan nakliyecilerin dönüş hızını inanılmaz artıran bir gelişme olacak. Diğer taraftan Avrupa yakasında bir terminal açmak için görüşmelerimiz devam ediyor. Bu gerçekleşince Avrupa yakasından da Trieste’ye haftada üç defa sefer alacağız” diyor. Hedefler doğrultusunda Türk nakliyecilerinin yeni hizmet ve ürünlere ihtiyaçlarının süreceğini belirten Güöüşoğlu, “Biz her daim bunlara öncesinden hazırlanıyoruz. 74 Örneğin şu anda fazla kapasitemiz var ama bunu farklı yük taşımacılık hizmetlerimizle maksimum oranda atıl durumdan çıkartıyoruz” diyor. 120 bin araç daha gelse karşılayabilecek kapasiteye bugünden hazırız “Taşıma potansiyellerimize bakıldığında 100 bin giden, 100 bin gelen olmak üzere yılda 200 bin araç taşıyoruz. U.N. Ro-Ro olarak sahibi olduğumuz 12 gemimizle yılda 320 bin araç taşıma kapasitemiz bulunuyor. 120 bin araçlık ilave pazar talebi oluşsa bugünden hemen karşılayabilecek kapasiteye sahibiz” diyen Gümüşoğlu, 2016, 2017 ve 2018’de kapasite artırma planlarını da bugünden görüştüklerini vurguluyor. Türkiye ihracatında kendilerine ilave görevler düşerse gemileri mi uzatacaklarını yoksa yeni gemiler mi alacaklarını tersanelerle yaptıkları görüşmelerle planladıklarını ifade eden Gümüşoğlu, “Gerekli olduğunda hemen gemi bulmak kolay değil. Ya pahalıya bulunur ya da navlunları artırır ya da hiç bulamazsınız. Tüm bu faktörler servis kalitenizi düşüreceğinden U.N. Ro-Ro olarak biz geleceğe bugünden hazırlanıyoruz” diyor. Gümüşoğlu uzun vadeli master planları hazırlayarak sektöre yardımcı olduklarının da altını özellikle çiziyor. 2007’de gemilerin uzunluğu 30 kilometreydi, bugün 44 kilometreye ulaştı U.N. Ro-Ro’yu 2007’de devraldıklarında gemi uzunluğunun 30 kilometre olduğunu ifade eden Gümüşpğlu şu bilgileri veriyor: “Ancak yaptığımız yatırımlarla bu rakamı bugün 44 kilometreye ulaştırdık. Bugün gemilerimizin uzunluğu 44 kilometre. Yani kapasitemizi yüzde 50 artırdık. Ayrıca şirket devralındığında sadece bir hat çalışılıyordu ama Ambarlı’nın da tekrar açılması ile hat sayısı 4’e çıkacak. Yatırımlarımızla Türkiye’nin gururu olmayı sürdürüyoruz. Bizce şirketin sahipliğinden daha önemli olan şirketin neye hizmet ettiğidir. Bu açıdan bakıldığında Türk bayraklı 12 gemimizin, 450 Türk personelimizin ve tümü Türkiye çıkışlı hatlarımızın sadece Türkiye’ye hizmet ettiğini göreceksiniz. U.N. Ro-Ro’nun bu misyonu asla değişmeyecektir.” ro-ro’yu kullananlar her tır için 3 bin kilometrelik yakıt tasarrufu sağlıyor “Bugün artık gelinen noktada Ro-Ro’nun rakibinin karayolu olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’den Avrupa yönüne ihracatının yüzde 30’unu biz gerçekleştiriyoruz. Türkiye’nin Avrupa’ya ihracatında hala yükün büyük bir kısmı karayolu ile taşınıyor” diyen Gümüşoğlu, belge sorunlarının ötesinde artık kuruluşların nakliyat işinde çevreci yaklaşımları da gözettiklerini söylüyor. Bu nedenle karayolu yerine Ro-Ro’yu kullanan nakliyecilerin her TIR için 3 bin kilometre gidişte ve dönüşte yakıt ve CO2 salımı tasarrufu sağladığını ifade eden Gümüşoğlu şöyle konuşuyor: “Ro-Ro taşımacılığı, maddi ve çevresel etkiler dikkate alındığında taşımacılığa çok büyük katkı sağlıyor. Ama bu modelin de sonuna geliniyor artık. Son 3-4 yıldır yeni bir taşımacılık yaklaşımı olan intermodal taşımacılığın çalışmalarını yürütüyoruz. Artık U.N. Ro-Ro olarak yükü sadece Trieste’ye veya Toulon’a götürmekle işimiz bitmiyor. Nakliyecinin oradan sonra da sorunları var ve çözülmesi gerekiyor. Oradan sonra da belge ve takometre problemi var. Bunları da çözmek üzere intermodal taşıma hizmetlerini devreye alıyoruz. Artık intermodal altyapı sağlayıcısıyız ve Wels dışında Lüksemburg’a da Duisburg’a da Köln’e de; kısacası Avrupa’da ticaretin gittiği her noktaya trenleri müşterilerimize biz sunup işleteceğiz ve altyapıyı biz sağlayacağız. Nakliyeciler yüklerini artık buradan verip 5’inci gün Köln’den alıp, yine buradan verip 4’üncü gün Lüksemburg’dan alabilecekler. Bu sayede bugün yaşanan belge sorunlarıyla uğraşmayacaklar. Hatta Toulon üzerinden de tren hatları geliştireceğiz. Toulon hattı için de tren hattı kurmak için görüşmelerimiz sürüyor.” Avrupa-Türkiye ve hatta Ortadoğu’ya açılan en iyi intermodal altyapıya sahip olduklarını söyleyen Gümüşoğlu, intermodal taşımacılık modellerinde yeni iş ortaklıkları kurmanın da hedefleri arasında olduğunu belirtiyor. karayolunu kullanma mesafesini azalttık 2014 Aralık ayında Trieste’deki terminali satın aldıklarını ifade eden Gümüşoğlu, orada yaptıkları çok büyük bir yatırımla gemiden inen araçların tamamını trene bindirdiklerini ve Avrupa’nın her noktasına ulaştıklarını belirtiyor. Yükleri son noktaya kadar dağıtmayı hedeflediklerini ifade eden Gümüşoğlı, “Birçok yeni tren servisini devreye aldık ve bunlardan biri 2004 yılından beri Trieste’den Salzburg’a hizmet veriyor. TIR çekicisi ile birlikte biniyor ve oradan da devam ediyor. En yeni tren hattımız Wels’e treyler treni hizmet veriyor ve çekicisinin binmesine gerek kalmadan Wels’e gidiyor. Treyleri Wels’te çekicinin alması sayesinde karayolu kullanma mesafesini daha da azalttık ve tren yolunu karanın içine sokmuş olduk. Şimdi bunu Bettembourg’a yapıyoruz. Yani Lüksemburg’a yapıyoruz. Örneğin Kocaeli’den bir fabrikadan yük çıkıp 100 kilometre gidip Pendik’e varacak. U.N. Ro-Ro olarak treyleri alacağız ve buradan yükü Lüksemburg’da teslim edeceğiz. Nakliyeci yükünü Lüksemburg’dan çekisiyle alacak 200 kilometre öteye Paris’e bırakıp gelecek. Biz Türk nakliyecisinin önündeki belge sorunlarının tamamını bitirmeye talibiz. Uluslararası nakliyeci 3 gün gemi, 1 gün trenle 4 günde Avrupa’nın her yerine yükünü ulaştırabilecek. Bu çok önemli çünkü karadaki ‘hızlı kargo’ dediğiniz kargo bile bu noktalara 4 günde gidiyor. Trieste’deki tüm elleçlemeleri, yani gemiden trene bindirmeleri de biz yapacağız. 6 tane tren aynı anda yüklenebilecek. Aynı anda Köln, Bettembourg, Duisburg, Salzburg, Wels trenleri 75 çalışabilecek” diyor. Karayolunu kullanma mesafesini azaltmalarına rağmen karayolu taşımacılığında hala yüzde 50 pazar olduğunu belirten Gümüşoğlu, “Buradan mümkün olduğu kadar çok pay alınması gerekiyor. Karanın zorlanmasıyla denizin bundan menfaat elde ettiği kesin. Karada belgeler tıkandığı zaman, sorunlar olduğu zaman daha fazla araç deniz taşımacılığına yöneliyor. Ama biz karadan daha çok araç çektiğimiz ve denizin daha çok kullanıldığı zaman kara rahatlıyor. Böylelikle karadaki diğer trafikler de gelişebiliyor” diyor. Karayı bir yanda rakip olarak gördüklerini, diğer yandan da karadan ne kadar araç çekerlerse karaya da o kadar yeni trafik çıkabilir diye düşündüklerini belirten Gümüşoğlu, Fransa hattında üçüncü geminin birinci büyük yatırımları olduğunu; bu durumun, Fransa hattında yüzde 50 kapasite artırımı demek anlamına geldiğini söylüyor. Intermodal’a geçiş “İntermodal sisteme geçmemizle birlikte elbette nakliyecilerin bizi tercih etme oranlarında artış görüldü. Ancak bizim buradaki başarılarımızdan biri, büyük nakliyecileri treylerlerini değiştirmek zorunda bırakmamamız olacak. Daha önceki sistemlerde vinçle kaldırılabilir tenteli değil de kasa tipi treyler yaptırmaları gerekiyordu. Ancak artık buna gerek kalmayacak. Bütün treylerler bu trenlere yüklenebilecek. Wels treni ISU denilen bir sistemle çalışıyor ve tenteli treylerlere ek yatırım yapılmadan trenlere bindirebilmesi sağlanacak. Böylece askılı yükler bile hiç sarsılmadan trenlere yüklenebilecek.” www.transmedya.com yeşil lojistik DPDHL yeşil adımlarla 2020’ye yürüyor Geleceğin Trendinin Sürdürülebilir Lojistik olduğuna inanan DPDHL, müşterileri ve tedarikçileriyle GoGreen programını başarılı bir şekilde yürütüyor. Bunlardan en dikkat çekeni şüphesiz Karbon Nötr Taşımacılık.Firma 2014’te küresel olarak toplamda 2.12 milyar iklime etkisiz sevkiyat gerçekleştirdi ve bunu arttırarak devam ediyor.2020’ye kadar karbon salımını yüzde 30 indirmeyi planlayan DHL, yeşil adımlarla ilerlemeye çalışıyor. DHL Express CEO’su Markus Reckling, Yeşil Lojistik Raporu’nun sorularını ayrıntılı bir şekilde yanıtladı. DPDHL neden bir çevre koruma programı başlattı? Lojistik sektöründe global bir lider olan DPDHL’in220’den fazla ülke ve bölgede yaklaşık 500 binçalışanı bulunuyor. Bu nedenle çevre üzerindeki etkimizi azaltma konusunda önemli bir sorumluluğumuz olduğuna inanıyoruz. Ayrıca iklim korumasının hem yaşadığımız çevre için, hem de ekonomi, şirketimiz ve müşterilerimiz için büyük bir fırsat sağladığını düşünüyoruz. 2010 yılında yayınladığımız “Delivering Tomorrow–Geleceğin Trendi Sürdürülebilir Lojistik” isimli çalışma, endüstri ve perakende müşterilerinin yarısından fazlasının yakın gelecekte yeşil çözümler sunan lojistik tedarikçilerini tercih ettiğini gösterdi. Bu nedenle çevre koruması bizim için hem kurumsal bir sorumluluk, hem de önemli bir pazar fırsatıdır. DPDHL 2001 yılında Grup seviyesinde sürdürülebilirlik tedbirleri uygulamaya başladı. Yönetim kurulu tarafından 2008 Şubat ayında onaylanmış olan çevre programımız, bu alandaki tüm çabalarımızı tek bir şemsiye altında birleştiriyor: GoGre- en programı. Dünya çapında uygulanan bu programın temelini,zorunlu nitelikteki çevre politikası ve karbon verimlilik hedefi oluşturuyor.Daha 2008 yılındankendine CO2 hedefi belirleyen ilk lojistik şirketi biz olduk. DPDHL’in sunduğu gogreen nasıl bir programdır? somut hedefleri ve temel çalışmaları nelerdir? Çevre koruma programı GoGreen, lojistik sektörünü daha sürdürülebilir hale getirmek ve çevre üzerindeki etkimizi en aza indirmek amacıyla hayata geçirilmiştir. Grubumuzun Çevre Politikası çerçevesinde önleyici tedbirlere odaklanarak uygulanan bölgesel hava kirliliği kontrolü, gürültü azaltılması ve atık yönetimi (kağıt ve su) gibi birçok çalışma aracılığıyla çevreyi korumak için entegre bir yaklaşım izliyoruz. Çevre yönetimi konusunda 6 Adımlı Yaklaşım sağlayan çevre yönetim sistemimiz (EMS),ISO 14001 çevre sertifikasına sahip sahalarımız için önemli bir dönüm noktası teşkil ediyor. Ancak iklim koruması, iş faaliyetlerimiz 76 sonucu oluşan karbon salınımları nedeniyle programın temel yönünü oluşturuyor. DPDHL karbon salınımlarıyla ilgili somut ve ölçülebilir bir hedef koyan ilk lojistik şirketidir. Grubumuz 2020 yılına kadar hem kendi iş faaliyetlerinde, hem de alt sağlayıcılarının çalışmalarında karbon salınımlarınıyüzde 30 oranında iyileştirmeyi hedefliyor. Yani DPDHL gönderilen her bir döküman veya parselin, taşınan her tonun ve kullanılan her bir metre depo veya ofis alanının yol açtığı salınımları 2007 yılı baz alınarak yüzde 30 oranında azaltmayı hedeflemektedir.2014’ün sonunda yüzde 23 oranında bir ilerleme kaydetmiş olmamız, 2020 hedefimiz için doğru yolda olduğumuzu açıkça gösteriyor. Hem kendi faaliyetlerimizin, hem de alt sağlayıcılarımızın karbon verimliliğini iyileştirmek için operasyonlarımızın her alanında çeşitli aksiyonlar belirledik. Hava ve araç filolarını ve ağlarımızı optimize hale getirmeye, binalarımızdaki enerji verimliliğini artırmaya, yenilikçi teknolojiler geliştirmeye, çalışanlarımızı iklim bilinci konusunda motive etmeye ve bu sürece alt sağlayıcılarımızı ve müşterilerimizi de dâhil etmeye odaklanıyoruz. DHL’de her yeni yatırım, mali anlamda sağlayacağı katkıların yanı sıra CO2 etkisi de göz önünde bulundurularak analiz ediliyor. DPDHL gogreen programı kapsamında yalnızca iklim korumasına mı odaklanıyor? İklim koruması, kapsamlı çevre koruma programımız GoGreen’in sadece bir parçasını oluşturuyor. Ancak iş faaliyetlerimiz sonucu ortaya çıkan ve taşımacılık sektöründe önemli bir çevresel etken olan karbon salınımlarından dolayı, iklim koruması Go Green programımızın en önemli kısmını oluşturuyor diyebiliriz. Ayrıca çevre koruması alanında da bölgesel hava kirliliği kontrolü, gürültü azaltılması, atık yönetimi ile kağıt ve su kullanımıyla ilgili kaynak verimliliği gibi birçok çalışma aracılığıyla çevreyi korumak için entegre bir yaklaşım izliyoruz. İklim koruması odağıyla 2008 yılında başlatılan GoGreen programımız, şirketimizin çevre üzerindeki etkisini azaltmak için 2010 yılı itibarıyla bütün Grup faaliyetlerini içine aldı. Entegre çevre koruması ve sürdürülebilirlik konusundaki programımız, genel olarak çevre yönetimi için 6 Adımlı Yaklaşım ile tanımlanıyor. Buradaki ana bileşenlerden biri,ISO 14001 Standardı uyarınca operasyon alanlarımızın sahip olduğu çevre sertifikasıdır. (ISO 14001 çevre yönetim sistemlerinin gerekliliklerini belirleyen uluslararası bir çevre yönetim standardıdır. Aynı zamanda çevre yönetiminin çeşitli alanlarında (örn. yaşam döngüsü ölçümleri, çevre göstergeleri ve çevresel performans değerlendirmeleri) diğer standartları da belirleyen önemli bir standardizasyon unsurudur. ISO 14001’in temel odağı, organizasyonların çizdiği her bir çevresel hedefin gerçekleştirilmesi için sürekli bir gelişim sürecinin gerekliliğidir. Planla-Yap-Kontrol Et-Harekete Geç (PDCA) modeline dayanan bu sürekli gelişim süreci, DPDHL’in çevre koruma sisteminin 6 Adımlı sürecine de dâhil edilmiştir.) Müşterilerinizi çevre koruma programınıza nasıl dahil ediyorsunuz? Müşterilerimiz, GoGreen programımızın ayrılmaz bir parçasını oluşturuyor. Program ayaklarından biri, müşterilerimizin CO2 etkinliğini iyileştirmeye yardım etmeyi hedefliyor. Müşterilerimize GoGreen ürün ve hizmetleri sunuyoruz. Onları karbon raporları, yeşil optimizasyon ve iklim-karbon nötr taşımacılık alanlarında destekliyoruz. Bu çözümler müşterilerimizin çevresel hedeflerine ulaşmalarına da önemli bir katkı sağlıyor. Lojistik sektörünün yenilikçi lideri DHL Express, Türkiye’de de diğer uluslararası hızlı hava taşımacılık şirketleri tarafından henüz sağlanamayan birtakım yeni ve yenilikçi hizmetleri hayata geçirmiştir. 2014’ün başından beri Türkiye’deki müşterilerimize GoGreen programımız kapsamında Karbon Nötr Taşımacılık hizmeti sunuyoruz. Taşıma ve ambalajdan kaynaklanan salınımların hesaplanması ve dengelenmesi, ünlü Sera Gazı Protokolü’nün “Ürün Yaşam Döngüsü Hesaplama ve Raporlama Standardı”nı temel almaktadır. Bunun sonucunda Karbon Nötr Taşımacılık hizmeti, enerji ve yakıt üretimi ve dağıtımının yol açtığı salınımların yanı sıra CO2 ve ilgili diğer sera gazı salınımlarını da kapsamına almıştır. Bu sayede harici iklim koruması projeleri aracılığıyla GoGreen salınımları azaltılıyor. Bu ürün sayesinde müşterilerimiz, Karbon Nötr Taşımacılık ürünümüzle iklimi olumsuz olarak etkilemeden ve karbon ayak izini artırmadan genellikle sadece bir gün içinde dünyadaki bütün noktalara gönderim yapabiliyorlar. Ayrıca taşıma esnasında ortaya çıkan karbondioksit salınımlarını dengeleyerek Türk firmalarının her gönderimde iklim değişikliğiyle mücadele etmesini mümkün kılıyoruz. 2014’te küresel olarak toplamda 2.12 milyar iklime etkisiz sevkiyat gerçekleştirdik (bir önceki yıl: 2.37 milyar). Bu durum, yine çevre dostu yatırımlarımızı yoğunlaştırmamız için teşvik sağlıyor, çünkü ne kadar az CO2 salınımımız olursa, o kadar az dengeleme yapmamız gerekiyor. DHL olarak yeşil ekonominin lojistik sektörü üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Grubumuzun önemli bir parçasını teşkil eden yeşil çözümler, 2020 Grup Stratejimize de entegre edilmiştir. Yeşil lojistik için büyüyen müşteri talebi, konuya duyulan ihtiyacın önemine de işaret ediyor. Artan talep doğrultusunda müşterilerimiz için yeşil taşıma oluşturuyoruz. DHL olarak bu durumu piyasada fark yaratabilecek bir fırsat olarak gördük. Üretim faaliyetlerinden sonra lojistik sektörü genellikle en büyük karbon ayak izi kaynağı olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle lojistikteki bütün aktörler, Yeşil Ekonomi gerçekliğini göz önünde bulundurmalı ve hem kendisinin hem de müşterisinin karbon ayak izini azaltmak için yeni çözümler sunmalıdır. Müşterilerin kendi çevresel hedeflerine ulaşmak için bu alanda etkin lojistik tedarikçileri seçmeleri gerektiğini ve kendi verimlilik hedeflerini gerçekleştirmek üzere proaktif olarak yeşil çözümler sunan lojistik firmalarını tercih ettiklerini açık bir şekilde gözlemliyoruz. DPDHL olarak tüm paydaşlarımızla birlikte çalışmalarımızın çevre üzerindeki olumsuz etkisini en aza indirgemek ve aynı zamanda bu sorumluluğun gerçekleştirilmesinde müşterilerimizi de sürece dâhil etmek en önemli önceliklerimiz arasında yer 77 alıyor. Global ticareti sürdürebilmek için mutlaka bu faaliyetin yaşadığımız çevre üzerindeki etkisini en aza indirmemiz gerekiyor. İşte bu yüzden çevre koruması DHL’in başarısı için kritik önem taşıyor ve stratejimizin merkezi bir parçasını oluşturuyor. Avrupa ve Amerika’yı karşılaştırırsak çevresel yaklaşımı nasıl değerlendirirsiniz? Bununla ilgili resmi bir analizimiz bulunmuyor. Ancak Avrupa’nın, özellikle İsveç gibi kuzey Avrupa ülkelerindeki müşterilerimizin bu konuda oldukça ileri düzeye ulaştıklarını gözlemliyoruz. Amerikalı müşterilerimiz ve sonrasında ise Asya ülkelerindeki müşterilerimizin çevre bilincinin giderek arttığını söyleyebiliriz. Ancak bu sadece bizim gözlemimizdir ve herhangi bir analize dayanmamaktadır. Global ticaretin global refah, barış ve istikrarlılık için hayati önem taşıdığına inanıyoruz.. Kanunlar bu alandaki şirketleri teşvik etmek için yeterli mi? Türkiye’deki kanunlarla ilgili olarak, Türk hükümetinin çevre dostu yaklaşımın desteklenmesi için daha fazla teşvik edici düzenlemeler getirebileceğine inanıyorum. Örneğin elektrikli araçlara birinci köprüden geçiş izni verilmesi gibi. Bu ve benzeri teşviklerin sağlanması ile çevre bilinci, tüm sektörlerde ve iş dünyasında giderek daha çok benimsenecektir. Ancak çok net söyleyebilirim ki ; biz DHL olarak bu alandaki tüm yatırımlarımızı ve inovatif çalışmalarımızı, kanunların bir gerekliliği olarak değil,“yeşil” bir iş anlayışı yaklaşımımızla ve yaşadığımız çevreye katkıda bulunmak amacıyla gerçekleştiriyoruz. İş hayatında rekabet global bir olgu olduğu için bütün yerel düzenlemelerin global şartlara uygun hale getirilmesi önemlidir. Sadece yerel inisiyatiflerin alınması başarılı sonuçların alınması için yeterli olmayacaktır ve söz konusu ülkenin rekabet gücünü engelleyecektir. www.transmedya.com yeşil uygulama Özel sektör, 2013 yılında Çevre’den 1,4 milyar TL kar etti Hızla büyüyen ekonomi, teknolojik gelişmeler, sanayileşme, kentleşme ve nüfus artışına bağlı olarak artan atık miktarı nedeniyle karşılaşılan zorluklar “atık yönetimi yaklaşımını” da beraberinde getiriyor. Doğal kaynakların hızla tüketilmesinin önüne geçilerek, üretilen atıkların çevre ve insan sağlığı için bir tehdit olmaktan çıkarılıp ekonomi için bir girdiye ve değere dönüştürülmesini amaçlayan atık yönetimi stratejileri tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bir devlet politikası haline geldi. Bu kapsamda, T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Ulusal Geri Dönüşüm Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nı yayımladı. Geri dönüşüm konusunda gelecek dönemde yapılması gereken çalışmalar için bir yol haritası çizme amacı taşıyan planın hedefleri arasında; “Toplumun tüm kesimlerinde geri dönüşüm bilincini oluşturmak, ilgili mevzuatı geri dönüşüme yönelik olarak geliştirmek, atıkların etkin bir şekilde geri dönüştürülmesi için gerekli altyapıyı oluşturmak, geri dönüşüm konusunda finansal destek sağlamak ve atık üretimini kayıt altına alarak etkin bir denetim sistemi kurmak” yer aldı. Bakanlığın önderliğinde, 2017 yılına kadarki süre içinde geri dönüşüm ile ilgili hedef ve uygulamaları bir eylem planına döken Türkiye’de, TÜİK’in açıkladığı son verilere göre kamu sektörünün 2013 yılındaki çevresel harcamaları 15 milyar TL’yi bulurken, çevresel gelirleri ise 10,2 milyar TL’de kaldı. Buna karşılık, özel sektör 2013 yılında yaptığı 4,3 milyar TL’lik çevresel harcamaya karşılık, 5,7 milyar TL çevresel gelir elde etti. 14 yılda 14 bin fidan Gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakma hedefiyle faaliyetlerini sürdüren BSH Grubu, doğaya anlamlı katkılarda bulunmaya devam ediyor. BSH Türkiye İcra Kurulu Üyesi Dr. Ralf Fuchs, Çerkezköy Belediye Başkanı Vahap Akay, Çerkezköy Kaymakamı Metin Kubilay ve BSH Ev Aletleri’nin eğitim ortağı olan Halit Narin Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi Okul Yönetimi ve öğrencilerinin de katılımıyla gerçekleştirilen ağaç dikim etkinliğinde 1.000 fidan daha doğayla buluştu. 14 yıldır devam eden etkinlik çerçevesinde, BSH Ev Aletleri tarafından Çerkezköy ve çevresinde dikilen fidan sayısı 14.000’e ulaştı. Ağaç Dikim Etkinliği’nde bir konuşma yapan BSH Türkiye İcra Kurulu Üyesi Dr. Ralf Fuchs, “BSH Meslek Eğitim Merkezimizin düzenlediği ağaç dikim törenimizin bu yıl 14.’sünü gerçekleştiriyoruz. 2003 yılından itibaren bu alan üzerinde her yıl yaklaşık 1000 ağaç dikildi ve bu etkinlik artık bizim için bir gelenek haline geldi. Her yıl, her öğrencimiz 5 ağaç finanse ederek, doğaya karşı gösterdikleri hassasiyeti bizlere kanıtlamış oluyor. Bu vesile ile değerli öğrencilerimize tekrar teşekkür ederiz. BSH sosyal ve çevresel alandaki sorumluluğuna sahip çıkarak bu bölgede toplam 14.000 ağacı doğamıza kazandırmış olmanın gururunu yaşıyoruz. Bu ağaçların büyümesi, bizim büyümemizi simgeliyor ve bu büyümeyi ilçemiz ile 78 paylaşıyor olmak, BSH için bir gururdur” dedi. Karbondioksit salımında gelişmiş ülkelerin gerisindeyiz Karabük Uluslararası Enerji Ekonomisi Birliği (IAEE) Seçilmiş Başkanı, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu, Türkiye’nin karbondioksit salımında Fransa, Almanya ve ABD gibi ülkelerin oldukça gerisinde olduğuna dikkati çekerek, “Türkiye, yeni enerji kaynaklarının üretimi ve kullanımı gibi yollarla karbon yoğunluğunu gelişmiş ülkeler seviyesine düşürecek potansiyele sahip” dedi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile ECO işbirliğinde hayata geçirilen Safranbolu İklim Değişikliği Konferansı Karabük Kültür Merkezi’nde başladı. Prof. Dr. Kumbaroğlu, konferansta, Türkiye’nin Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) başına karbon yoğunluğunun günümüzde 480 gram seviyesinde olduğunu açıkladı. Karbon yoğunluğu değerinin 1990 yılında da 470 gram seviyelerinde olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Kumbaroğlu, “Değerleri incelediğimizde son 25 yıldır sabit seyreden bir yapı var gibi izlenime kapılabiliriz. Ancak, özellikle ekonominin geçirdiği yapısal değişim ve enerji kompozisyonu incelendiğinde aslında fiziksel olarak bir iyileşme olduğunu görebiliyoruz” dedi. daha düşük seviyelere ulaşabilmek için potansiyelimiz var Kişi başı karbondioksit salımında Türkiye’nin gelişmiş ülkelerin oldukça gerisinde kaldığına işaret eden Prof. Dr. Kumbaroğlu, şöyle devam etti: “Bu seviyeleri incelediğimizde kardeş ülke Azerbaycan ile yakın bir çizgide olduğumuzu görüyoruz. Azerbaycan, özellikle Sovyet döneminden sonra geçirdiği yapısal değişimle karbon yoğunlukları konusunda hızlı bir iyileşme gösterdi. Elektrik üretiminde karbon yoğunluğunu son 25 yılda yarı yarıya düşürdü ve GSYH başına yoğunluğunu da beşte bir seviyesine indirdi. Gerek Türkiye’nin gerekse Azerbaycan’ın GSYH başına karbon yoğunlukları halen Fransa, Almanya, ABD gibi ülkelerin üzerinde. Burada temel hedefimiz, özellikle yenilenebilir enerji kaynakları, nükleer enerji ve enerji verimliliği gibi konularda atılacak adımlarla daha düşük bir yoğunluk rakamına ulaşabilmek olmalı. Ülkemizin bu değerlere ulaşabilmek noktasında potansiyeli var.” Atık yağlar akülü sandalye oldu Çevre ve Şehircilik Bakanlığının başlatmış olduğu “Temiz Çevre Engelsiz Hayat Pro- jesi’ kapsamında atık yağların toplanması ile elde edilen gelirle alınan 20 akülü 79 sandalye ve 100 görme engelli bastonu düzenlenen törenle engelli vatandaşlara teslim edildi. Proje ile yurdun dört bir yanındaki okul, cami, muhtarlık ve toplu konut sitelerinin de bulunduğu 30 bin noktaya atık yağ bidonları yerleştirildi. Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye Belediyeler Birliği, Marmara Belediyeler Birliği, Türkiye Muhtarlar Konfederasyonunun destek verdiği projeye ile tonlarca atık yağ toplandı. Toplanan yağlar kampanya ile birlikte engellilerin bağımsızca yaşamalarına imkan verecek, bedensel engelliler için akülü tekerlekli sandalyelere ve görme engelliler için bastonlara dönüştü. www.transmedya.com yeşil çözüm TÜVTÜRK, çevresel sorumluluklarını da yerine getiriyor Muayene kusurları içerisinde 100 den fazla çevre ile ilgili kusur bulunuyor. Araçların hem çevre, hem de güvenli seyri için çok önemli bir görevi yerine getiren TÜVTURK, aynı zamanda bünyesindeki sorumluluklarının da farkında. TÜVTÜRK Kurumsal Gelişim Direktörü Emre Büyükkalfa, çevre ve sürdürülebilirlikle ilgili sorularımızı yanıtladı: TÜVTÜRK Araç Muayene İstasyonları’nda çevre ve iş güvenliği için atılan adımlar nelerdir? Türkiye’de periyodik araç muayenesinde yetkili tek kuruluş olan TÜVTÜRK, uluslararası standartlarda gerçekleştirdiği muayene hizmetleri ile karayolu araç ve trafik güvenliğini hedeflerken, faaliyetlerinde, çevresel ve sosyal alanlarda da gerçekçi ve samimi ölçekte fayda yaratmayı amaçlıyor. İstasyonlarda açığa çıkan atık sular, istasyon açık alanlarında araçlardan sızan yağlar, egzoz gazları, evsel atıklar, ambalaj atıkları, kağıt/karton atıkları, yağ tutucular, elektrik ve elektronik parçalar, floresan tüpleri ve kullanılmış pillerin bertaraf edilmesine ilişkin politikalar İstasyon Çevre ve Atık Yönetimi Direktifi ile tanımlamış bulunuyoruz. Bunun yanı sıra atık pillerle ilgili olarak TAP Derneği ile merkezi bir protokolümüz de mevcuttur. Çevre ve iş güvenliği ile ilgili güncel mevzuat merkezi olarak sürekli takip edilmekte ve bu doğrultuda dökümantasyonumuz revize edilmekte, eğitim içeriklerimiz güncellenmektedir. 6331 sayılı İSG yasası gereklilikleri hakkında, her platformda eğitimler ve bilgilendirmeler yapmaktayız ve her bir araç muayene istasyonunda yasanın öngördüğü şartlar çerçevesinde İşyeri Hekimi ve İş Güvenliği Uzmanı ile sözleşme yapılması, risk analizlerinin ve acil eylem planlarının hazırlanması, çalışan temsilcisi görevlendirilmesi, eğitim ve denetimlerin yapılması gibi uyum çalışmaları yürütmekteyiz. İSG gerekliliklerine uyum sağlamak ve çevreyi korumak için gerçekleştirilen uygulamalar, sürekli denetimler ile gözden geçirilmekte, tespitlere göre gerekli durumlarda düzeltici-önleyici aksiyonların alınması sağlanmaktadır. Tabi bu arada kendi çözümlerimizi inovatif bir yaklaşımla gözden geçiriyor ve sürekli “bunun daha iyi bir yolu olmalı” diyoruz. Bir örnek vermek gerekirse, Elektronik Arşivleme Projesi’ni 2013 yılında devreye aldık ve bu sayede kağıt tüketimi yaklaşık ¾ oranında azalttık.Bu bağlamda Elektronik Arşiv Sistemi ile yılda 50 milyon kağıt ve basımlarda kullanılacak kimyasal, toner vb malzeme kurtarılmış oldu. 2008 yılından bugüne 5 yıllık arşiv süresini dolduran yaklaşık 6.602 koli evrak kağıt kırpma makinesinde parçalandıktan sonra geri dönüşümde değerlendirildi. Öte yandan yurt sathında yazıcıların toner ve kartuşlarının geri dönüşüm merkezlerine verilmesi sağlanmakta. TÜVTÜRK sürdürebilirlik raporu hazırlıyor mu? Gelecek ile ilgili kamuoyuna çevresel bir taahhüttü var mıdır? TÜVTÜRK bir, TÜV SÜD – DOĞUŞ – BRIDGEPOINT ortaklığıdır. Yönetimsel açıdan şirket ortaklarına karşı ayrı ayrı sorumluluğumuz bulunuyor. Bu çerçevede ortaklarımızın uluslararası kriterleri baz alan taleplerini içeren raporlar periyodik olarak hazırlanarak gönderilmekte. Evrensel olarak kabul görmüş bulunan ve sürdürülebilir gelişmenin en önemli ölçütlerinden olan Çevresel, Sosyal ve Kurumsal Yönetişim (ESG) kriterlerini yaklaşık 3 yıl önce bir yönetim politikası olarak uygulamaya aldık. Bu kapsamda, doğaya ve insana verdiğimiz değeri ölçülebilir ve izlenebilir hale getirmeye çalışıyoruz. Yapılması gereken uygulamalar hakkında ESG Prosedürü, ESG Hedefleri ve ESG Eylem Planı hazırlandı ve tüm sisteme yayımlandı. İlerlemeyi sistematik olarak izliyor, değerlendiriyor ve raporluyoruz. Bizler temas ettiğimiz bütün paydaşların ESG kriterlerini benimseyip bu bilinçle hareket etmesini sağlamak için çalışıyoruz. Örneğin tedarikçi değerlendirme kriterlerinde ESG konuları önemli bir yer tutmaktadır. Bir muayene kuruluşu çevresel sürdürülebilirlik adına neler yapabilir? Çevresel sürdürülebilirlik adına ana hatları ile yapılabilecekleri düşünecek olursak bunlar; doğal kaynakların korunması, enerji tasarrufu sağlanması, atık miktarının azaltılması ve geri dönüşüm katkısı olarak 80 kategorize edilebilir. Araç muayene istasyonlarında ise çevresel sürdürülebilirlik adına yapılacaklar belirlenirken az önce bahsettiğim maddeler baz alınarak değerlendirme yapılır. Muayene kusurları içerisinde 100 den fazla çevre ile ilgili kusur yer almaktadır. Rutin bir muayene sırasında egzoz emisyon ölçümünün yanı sıra, yakıt kaçakları, yağ kaçakları, gürültü ölçümü, lastik-yakıt ilişkisi, katalitik konvertör, egzoz-yakıt sistemi gibi fiziksel kontrol ve akü gibi aracın çevre ile ilişkilendirilebilecek her bir parçasını muayeneden geçiriyoruz. Örneğin muayene sırasında bir aracın yağ kaçağı tespiti ve daha sonra araç sahibi tarafından giderilmesi, potansiyel toprak kirliliğinin azaltılmasını sağlarken, yapılan egzoz emisyon ölçümleri ise potansiyel hava kirliliği ve sonuçlarını önlemektedir. Ülkelerin protokoller vasıtası ile Sera gazı etkisi ve havadaki CO miktarının azaltılması yönündeki anlaşmalara imza attıklarını düşünecek olursak, muayene kuruluşuna çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması açısından çok büyük bir görev düşmektedir. Tüm bunların yanı sıra uluslararası standartlarda verdiğimiz Egzoz Gazı Emisyon Ölçüm hizmeti de bizzat faaliyet olarak çevresel sürdürülebilirlik amacına hizmet etmektedir. Gönüllü Starpet çalışanları Trabzon’da 14 çocuğa çevre eğitimi verdi hizmetinden faydalanan 14 çocuğa çevre konulu eğitim verdi. dünya çapında bir etkinlik Akaryakıt sektörünün yüzde yüz yerli markası Starpet, 2011’den beri gönüllü çalışanlarıyla beraber yürüttüğü sosyal sorumluluk projesi Verimli Tüketim Hareketi’nin (VTH) bu seneki son ayağı olan Trabzon eğitimini, Give & Gain Day Global Çalışan Gönüllülüğü Günü kapsamında düzenledi. Tüketim alışkanlıklarının küçük yaşlarda edinildiği gerçeğinden hareketle 7-12 yaş arası öğrencilere verilen VTH eğitimlerinin bu seneki son durağı Trabzon’da, verimli tüketim konusunda eğitim alan Starpet gönüllüleri, 10 Mayıs Pazar günü Trabzon’daki Fatih Çocuk Yuvası’nda koruma ve bakım Give & Gain Day Global Çalışan Gönüllülüğü Günü, 2008’den bu yana dünya çapında özel sektör çalışanlarının, tecrübelerini, becerilerini ve zamanlarını toplumun ihtiyaçları doğrultusunda gönüllü olarak değerlendirmesi amacıyla düzenleniyor. Türkiye’de ise Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği (KSS Türkiye) ve Özel Sektör Gönüllüleri Derneği (ÖSGD) işbirliği ile 2012 yılından bu yana sürdürülüyor. Bu yıl 4-10 Mayıs haftasına denk gelen Give & Gain Day Global Çalışan Gönüllülüğü Günü’ne Trabzon’daki VTH eğitimi ile katılmaktan mutluluk duyduklarını belirten Starpet Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Murat Okalin, bugüne kadar birçok ilde 5 bini aşkın çocuğa VTH kapsamında eğitim verdiklerini hatırlatarak şunları söyledi: “Tüm doğal kaynakların bilinçli tüketimi ve sürdürülebilirlik konusunda toplumda farkındalığı artırmak amacıyla başlattığımız VTH projesi büyük başarıya ulaştı. Çalışanlarımızı da eğitimlere gönüllü olarak katılmaları konusunda destekliyoruz. Proje kapsamında özel olarak eğitilen çalışanlarımız, ülkemizin farklı bölgelerindeki çocuk evlerini ziyaret ederek, çocuklara kendileri için özel oluşturulmuş içeriğe sahip eğitimler veriyor. Eğitimlerimiz, gelecek yıl da farklı illerde devam edecek. Ayrıca Starpet’in Türkiye genelinde sayısı 300’ü aşan istasyonlarını ziyaret edenler, hem kendileri hem de çocukları için hazırlanan özel kitler ile proje konusunda bilgi alabilir ve Verimli Tüketim Hareketi’ne destek olabilirler.” Erdemir Grubu’na Sürdürülebilirlik Direktörü Yeşil ekonominin itici gücü olan çelik sektöründe faaliyet gösteren Erdemir Grubu, sürdürülebilirliğin iş süreçlerine entegrasyonunu sağlamak üzere kurduğu “Sürdürülebilirlik Direktörlüğü” görevine Aygül Özsu’yu getirdi. 20 yıl önce Erdemir Grubu’nda çevre mühendisi olarak çalışmaya başlayan Özsu, ilerleyen dönemlerde Çevre Yönetim Başmühendisi ve Çevre Müdürü görevlerini de üstlendi. 2003 yılında yüksek lisansını tamamlayarak, çevre yüksek mühendisi unvanını alan Aygül Özsu, Erdemir Grubu dışında da çevre ile ilgili birçok platformda aktif görev aldı. 2006 yılında TÇÜD tarafından TOBB Çevre ve İklim Değişikliği Başkan Yardımcılığına seçilen Özsu, 2014 yılında da Çelik Üreticileri Derneği Çevre Komitesi Başkanlığı görevini üstlendi. Uzun yıllardır WSA’nın çevre ile ilgili komite ve çalışma birimlerinde Erdemir Grubu’nu aktif olarak temsil eden Özsu, 2015 yılı itibariyle şirket çatısı altında kurulan Sürdürülebilirlik Direktörlüğü görevine getirildi. Çelik sektörünün çevre duayeni olarak Erdemir Grubu’nun sürdürülebilirlik performansının geliştirilmesine yönelik çalışmalarda bulunacak Aygül Özsu’nun çelik sektöründe çevre performansının ölçülmesi ve izlenmesi, süreç yönetimiyle çevre koruma anlayışı, Çevre Mevzuatı, iklim değişikliği konularında ulusal ve uluslararası konferanslarda sunumları ve bildirileri bulunuyor. 81 www.transmedya.com yeşil lojistik Philips’in yeşil ürün satışı 11 milyar Euro’yu aştı Philips, yeşil ürün satışlarının toplam satış içindeki payını yüzde 52’ye yükselterek Yeşil İnovasyon hedefine planlanan tarihten bir sene daha erken ulaşmayı başardı. 2014 yılında 11,1 milyar Euro’luk yeşil ürün satışı gerçekleştiren Philips, yeşil inovasyon için de 463 milyon dolar harcadı, karbon ayak izini yüzde 5 oranında azalttı. Philips, sürdürülebilirlik performansındaki olumlu ilerlemeyi geliştirerek, tüm satışların yüzde 52’sine tekabül eden yeşil satışların 2014 yılında 11,1 milyar Euro’ya ulaştığını açıkladı. Böylelikle Philips, Yeşil İnovasyon için 463 milyon Euro yatırım yaptığı 2014 senesinde, 2 milyar Euro değerindeki EcoVision programının hedefine planlanan tarihten bir sene önce ulaşmış oldu. Bunun yanı sıra Philips, şirket faaliyetlerine bağlı karbon ayak izini de 2013 senesine kıyasla yüzde 5 oranında düşürmüş oldu. Aydınlatma, senelik yatırım tutarını artırdı ve LED çözümlerinin daha ileri düzeyde geliştirilmesini hedefleyen Yeşil İnovasyon’a 255 milyon Euro ile en yüksek katkıyı gerçekleştirdi. Sürdürülebilirlik Kurulu Başkanı, Philips Strateji ve İnovasyon Yöneticisi Jim Andrew, konuyla ilgili yaptığı açıklamada: “2 milyar Euro tutarındaki Yeşil İnovasyon hedefimize planladığımız tarihten daha erken ulaşmamız şirket çapında ivme kazanan sürdürülebilir iş yapış ve değer yaratım süreçlerimizin açık bir kanıtıdır. Bir yandan EcoVision taahhütlerimize doğru sağlam adımlarla ilerlerken, diğer yandan 1,9 milyar insanın hayatını iyileştiriyoruz. Sosyal ve çevresel kaygıların tüketicilerin kararlarında kritik önem taşıdığını görüyoruz ve döngüsel ekonomi ilkelerini işimize dâhil etmenin bize inovasyon ve büyümeyi hızlandıracak yeni ve önemli fırsatlar sunacağına inanıyoruz.” dedi. Philips Türkiye CEO’su Göktuğ Gür ise yeşil ürün satışlarının artmasına ilişkin olarak şunları söyledi: “Philips olarak, 2025 yılına kadar dünya üzerindeki 3 milyar kişinin yaşamını iyileştirme hedefimizde olağanüstü bir yol aldık. Sürdürülebilirlik kavramı, bizim çalışma prensibimizin ayrılmaz bir parçası. Türkiye’de satışta olan tüketici ürünlerinin yüzde 44’ünü, aydınlatma ürünlerinin ise yüzde 87’sini yeşil ürünler oluşturuyor. Bu rakamın, yeşil inovasyona ayırdığımız ve her sene bir önceki yıla göre artan yatırım tutarıyla daha da büyüyeceğine inanıyoruz. Bunun örneklerinden biri olan LED dönüşümü konusunda, globalde olduğu gibi Türkiye’de pazar lideri olarak, özellikle bağlantılı LED sistemleri, anahtar teslim aydınlatma çözümleri gibi birçok konuda Türkiye’de öncü ve destekçi olmaya devam edeceğiz. Çünkü Philips için ışık, aydınlatmanın çok ötesinde bir kavram.” Unilever, atık yağ toplayana çay hediye etti Unilever Food Solutions, marka portföyünün güçlü markası Lipton ile Akdeniz bölgesinde her şey dahil otelleri pilot olarak alarak ‘atık yağ’ toplama kampanyası başlattı. Unilever Food Solutions’ın ‘Gıda Atığını Önleyelim’ kampanyası kapsamında, ‘atık yağları’nı biodizele çevirmek üzere Deha Biodizel firmasına veren otellere sürdürülebilir tarım ile üretilen Lipton çaylar hediye ediliyor. Atık optimizasyonu konusunda Akdeniz bölgesinde her şey dahil otellerle yaptıkları çalışmalara dikkat çeken Unilever Food Solutions Pazarlama Direktörü Aslı Erdoğan Canbaz, “Otel mutfaklarında atık yönetimi optimizasyonunun sağlanması konusunda her şey dahil otellerin bilgilendirilmesini hedefliyoruz. Bunu da Gıda Atığını Önleyelim projemiz kapsamında yapıyoruz. Atık yönetimi gündemli gerçekleştirdiğimiz araştırma sonuçlarına göre bir her şey dahil bir otelin sezonluk atığının 130 ton, bu nedenle çöpe atılan paranın ise 280.000 TL olduğunu gördük. Bu israfın önüne geçmek için 2015 yılı içinde 44 otelde atık yöneti- 82 mi kampanyasını hayata geçireceğiz. Mutfaklarda bitkisel atık yağların da geri dönüşüme kazandırılması gerektiğine inanıyoruz. 1 litre bitkisel atık yağ, 1 milyon litre suyu kirletmeye yetiyor. Deha Biodizel ile birlikte yaptığımız yeni kampanyada, bitkisel atık yağını geri dönüşüme kazandırarak çevreyi koruyan otellere sürdürülebilir tarım ile üretilen Lipton çaylarımızı hediye ediyoruz” dedi. Metro Toptancı Market sürdürülebilir gelecek için yerel ürünlere odaklandı Metro Toptancı Market, Sürdürülebilir Perakende Konferansı’na katılarak ‘Coğrafi İşaretli Ürünler’ ve ‘Palamutlar Nerede?’ projelerindeki ilerlemeyi anlattı. Metro Toptancı Market, bu yıl ikinci kez düzenlenen Sürdürülebilir Perakende Konferansı’na katıldı. Metro Taze Ürünler Grup Müdürü Ayşin Işıkgece, konferans kapsamında düzenlenen ‘Perakende Sektöründe Kurumsal Sosyal Sorumluluk Çalışmaları’ başlıklı oturumda,Coğrafi İşaretli Ürünler ve Palamutlar Nerede projeleri hakkında bilgiler verdi, kaydedilen ilerlemeyi anlattı. Işıkgece, katılımcıların büyük ilgiyle dinlediği konuşmasında şunları kaydetti:“Metro olarak, stratejilerimizi ve iş yapış biçimimizi belirlerken sürdürülebilir geleceği her zaman odağımızda bulunduruyoruz. Geleceğe ilerlerken bizim için yerel değerler ve yerel ürünler son derece büyük önem taşıyor. Ülkemizde yetişen ürünlere dair bir lezzet haritası oluşturmak, aynı zamanda da yerel üreticiyi desteklemek amacıyla ‘Coğrafi İşaretli Ürünler’ projemizi yürütüyoruz. Böylece, çocukken sofralarımıza gelen fakat bugünlerde unutulmaya yüz tutmuş ürünlerimizin bilinirliğini artırıyor ve bu ürünleri gelecek nesillere aktarıyoruz. Coğrafi İşaretli Ürün yelpazemiz hızla genişliyor. Bugün tam 52 adet Coğrafi İşaretli Ürün Metro raflarında yer alıyor. Sadece Türkiye’de değil dünyanın farklı ülkelerindeki Metro mağazalarında da bu ürünleri tüketiciyle buluşturuyor, mutfak kültürümüzü dünyaya tanıtıyoruz.” metro, palamutların izini sürüyor Metro’nun Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) ile ‘Palamutlar Nerede?’ projesini sürdürdüğünü belirten Işıkgece, “Biz Metro’da balığı sadece ticari bir ürün olarak görmeyiz. Bizim için balık, gelecek nesillere bırakılması gereken bir değeri ifade eder. İşte bu yaklaşım, bizi palamutlarını izini sürmeye yöneltti. Akdeniz ve Karadeniz ülkeleri arasında göç eden ve stokları bilinmeyen palamut balığının korunması için uluslararası bir koruma anlayışı geliştirilmesi için çalışıyoruz. Sürdürülebilir avcılığa bilimsel katkı sağlarken, sadece avlayan değil, tüketenlere de bilgi aktarıyoruz. “Palamutlar Nerede?” projesi kapsamında markalanan ilk palamutlar, 2012 yılında İstanbul Boğazı’ndaki tarihi Dalyan’dan denize bırakılırken, bugüne kadar 2.000 civarı balık denize kavuştu. Markalanan balıkların bulunması için Türkçe dahil 9 farklı dilde bilgilendirici afiş ve broşürler hazırlayarak balıkçı birlik, kooperatif ve derneklerine dağıttık. Bugüne kadar 61 palamutun göç yoluyla ilgili bilgilere bu sayede ulaştık” şeklinde konuştu. Mobil Delvac’tan ağır hizmet ticari araç ustalarına yakıt tasarrufu eğitimi 5 yılda 10 binden fazla ağır hizmet ticari araç ustasına ulaşan ‘Mobil DelvacTMMekanik Akademi’ gelişmiş motor yağı teknolojisi, sentetik yağ kullanımı ve yakıt tasarrufu gibi motor yağının sürdürülebilir faydaları hakkında eğitim vermeye devam ediyor. 2010 yılından bu yana Türkiye’nin tüm bölgelerinde 2 binin üzerinde noktaya ulaşarak 10 binden fazla ustayı yeni nesil motor ve yağ teknolojileri hakkında bilinçlendiren ExxonMobil’in ‘Mobil Delvac Mekanik Akademi’ programı, eğitimlerine bu yıl da Türkiye’nin çeşitli noktalarında devam ediyor. ‘Mobil Delvac Mekanik Akademi’ programı, tam teçhizatlı Mobil Delvac 1TMeğitim kamyonuyla; sanayi siteleri, araç filoları, tamir atölyeleri, servisler ve maden işletmelerinin bulunduğu noktalarda ustaları ziyaret ederek eğitim fırsatları sunuyor. Eğitimler kapsamında ağır hizmet ticari araçlarda Mobil Delvac 1 ürünlerinin başını çektiği yeni nesil sentetik motor yağlarının, uzun yağ ömrü, gelişmiş motor koruması ve yakıt tasarrufu potansiyeli gibi üstün özellikleri ustalara görsel desteklerle anlatılıyor. Motor yağları, dişli yağları ve greslerden oluşan Mobil sentetik Ticari Araç Yağları serisinin faydaları üretici ve endüstri onaylarıyla ustalara aktarılıyor. yakıt tasarrufu hakkındaki doğru bilinen yanlışlar düzeltiliyor Mobil Delvac 1 Akademi eğitmeni Hakan Kurt; “Verdiğimiz eğitim sayesinde ustalarımız doğru bildikleri pek çok şeyin aslında yanlış olduğunun farkına varıyor. Mobil Delvac sentetik ticari araç yağları, araç yakıt tüketiminde yüzde 2,9’a kadar ciddi bir oranda tasarruf sağlayabiliyor. Bu oran, İngiltere’deki Millbrook Test Alanı’nda ticari araçlarla yapılan bağımsız yakıt ekonomisi testleri ile kanıtlandı(*)” dedi ve sözlerine şöyle devam etti; “Ticari araç filoları, bakım maliyetini düşürmek amacıyla düşük performanslı gelenek- 83 sel yağları tercih ediyorlar. Geleneksel ürünleri kullanırken Mobil Delvac sentetik yağlarına geçiş yapan filolarda yakıt tasarrufu hemen fark ediliyor. Mobil Delvac sentetik yağlarını kullanan araçlarda yağ değişim aralıkları uzuyor, üstün motor koruma özelliği sayesinde filolar araçlarını uzun yıllar verimli kullanmaya devam ederek somut bir rekabet üstünlüğü kazanabiliyor. Yıl boyunca sürecek eğitim programlarıyla, karayolu taşımacılığı, ulaştırma, madencilik, inşaat ve tarım gibi sektörlerde çalışan binlerce ustanın, motorun uzun süreli ve zorlu koşullarda sorunsuz çalışmasını sağlayan Mobil Delvac teknolojisi hakkında bilgilendirilmesi hedefleniyor. www.transmedya.com yeşil çözüm Philips döngüsel ekonomiyle sürdürülebilirliği destekliyor İnsanların hayatına anlam katan yenilikler keşfetme amacıyla çalışmalarını sürdüren Philips, 2015 Sürdürülebilir Markalar Konferansı’nın inovasyon sponsoru oldu. İnsanların hayatına anlam katan yenilikler keşfetme amacıyla çalışmalarını sürdüren Philips, 2015 Sürdürülebilir Markalar Konferansı’nın inovasyon sponsoru oldu. Etkinlik kapsamında Philips Aydınlatma Pazarlama Direktörü Özge Süzen ‘internet of things’ ve bu konseptin aydınlatma alanında hayatımıza getirdiği yenliliklerden bahsetti. Özellikle Philips hue gibi kişiselleştirilmiş bağlantılı aydınlatma sistemlerinin insanların hayatlarını nasıl kolaylaştırdığına dikkat çeken Süzen, güvenlik ve konfor unsurları söz konusu olduğunda, Philips hue ve beraberinde geliştirilen uygulamalar sayesinde kullanıcılara aydınlatmanın çok ötesinde bir hizmet sağladıklarına dikkat çekti. Süzen; “IFTTT özelliği de bulunan hue ile hayatınızın kontrolünü tamamen ele geçirebilirsiniz. Örneğin çocukların yatma saatinde ışıkların sönmesini, yemeği fırından çıkaracağınız saatte ışık renklerinin değişmesini sağlayabilirsiniz. Bir başka örnek de insan vücudunun tam olarak uyanabilmesi için ısınması ve uykuya dalabilmesi için soğuması gerektiğinden yola çıkarak geliştirdiğimiz bir özellik. Philips hue aplikasyonu ile akşam yatmadan önce başucunuzdaki lambayı soğuk mavi ışık yanacak şekilde, sabah ise kalkmak istediğiniz saatte sıcak sarı ışıkla sizi uyandıracak şekilde ayarlamanız mümkün.” diyerek Philips hue’nun daha geliştirilmiş modellerinin de çok yakında piyasaya çıkacağını dile getirdi. Aydınlatmada döngüsel model kaynakların kıtlığı ve orta sınıf tüketici sayısındaki artış Philips, Aydınlatma alanında da döngüsel ekonomiyi farklı bir hizmet modeli ile birleştiriyor. Bu modele göre Philips, Londra’da bulunan Ulusal Öğrenciler Birliği’ne sadece lamba ya da aplikleri bir seferliğine satmak yerine, aydınlatmayı bir bütün hizmet olarak veriyor. Bu modelde aydınlatma ürünlerinin sahibi Philips olması sebebiyle, hem geri dönüşüm elde edilebiliyor hem de Birlik, operasyonel maliyetlerden etkilenmeden en yeni LED teknolojilerden faydalanabiliyor. Etkinliğin ikinci günü, panelist olarak yer alan Philips Döngüsel Ekonomi Program Yöneticisi Markus Laubscher ise, global trendlerin, döngüsel ekonomiyi günümüz ve geleceğin nasıl bir gerekliliği haline getirdiği üzerine konuştu. Kaynakların kıtlığı ve orta sınıf tüketici sayısındaki artış sebebiyle talebin uygun fiyatlarla karşılanmasının artık günümüzde giderek zorlaştığını belirten Laubscher, büyük veri, değişen yasalar, tüketim modelindeki değişiklikler ile alışveriş anlayışından ilişki kurma 84 anlayışına geçişi ise sürdürülebilirlik için önemli fırsatlar olarak niteledi. Markus Laubscher, “Philips olarak sürdürülebilirlik ve döngüsel ekonomi, iş süreçlerimizin ayrılmaz bir parçası. 2014 yılında yaptığımız üretimden elde edilen 75 kilo ton atığın %80’ini geri dönüştürdük. Döngüsel ekonomi konsepti, ürün dizayn sürecimizin önemli bir parçası haline geldi. Örneğin bir kahve makinemizi, hastanede kullanılan bir görüntüleme cihazını bu şekilde geri dönüştürülebilir materyaller kullanarak ürettik. Döngüsel ekonomi, gelecekte bir gün iş’in ta kendisi olacak” dedi. UPS de sürdürülebilir taşımacılık faaliyetleri kapsamında ödüllendirildi UPS, karbondioksit emisyon oranlarını şeffaf bir biçimde bildirme ve azaltma konularında attığı adımlar için ödüllendirildi. UPS, daha fazla gönderi teslimatı yaparken daha az emisyon üretmesini sağladı. Küresel gönderi hacmi 2013 yılında, 2012 yılına kıyasla yüzde 3,9 artsa da aynı zaman aralığında mutlak karbon emisyonu yüzde 1,5 azaldı. Lojistik sektörünün küresel liderlerinden UPS®, taşımacılık faaliyetlerinin çevresel performansını artırmak amacıyla çalışan Green Freight Europe (GFE) programının ‘ilk yaprak’ ödülünü aldı. Taşımacılık faaliyetlerinden kaynaklanan karbondioksit emisyonunu azaltmayı amaçlayan politikalar, stratejiler ve çabalar konusunda karbondioksit verilerini ve bilgilerini paylaşan şirketlere verilen önemli bir ödül olan ilk yaprak etiketi, şirketlerin çevresel performansı artırmaya yönelik çalışmaları ve aldıkları önlemlere göre üyeleri değerlendiren ve karşılaştıran GFE’nin dört aşamalı etiket programının bir parçası. UPS, şirketlerin Avrupa’daki kargo taşımacılığının çevresel performansını arttırmasına destek veren, lider bir sektör programı olan GFE’ye 2009’da üye olmuştur. sinde UPS, daha fazla gönderi teslimatı yaparken daha az emisyon üretmesini sağladı. Küresel gönderi hacmi 2013 yılında, 2012 yılına kıyasla yüzde 3,9 artsa da aynı zaman aralığında mutlak karbon emisyonu yüzde 1,5 azaldı. UPS’in dünya çapındaki mevcut 3,647 alternatif yakıtlı ve ileri teknolojiye sahip araçları, yeni nesil araçların test edilmesi, optimize edilmesi ve kurulumu için bir “hareketli laboratuvar” görevi görüyor. UPS’nin alternatif yakıtlı ve ileri teknolojiye sahip araçları 2000 yılından beri geleneksel benzin ve dizel kullanımından 130 milyon litreden daha fazla tasarruf edilmesini sağlayarak 560 kilometreden daha fazla yol kat etti. Bu tasarruflar, 2017 sonu itibarıyla gerçekleştireceği alternatif yakıtlı ve ileri teknolojiye sahip araçlarla 1,6 milyar kilometre (1 milyar mil) yapma hedefine ulaşmak konusunda UPS’e önemli katkılar sağladı. gönderiler artıyor emisyonlar azalıyor Küresel sera gazı azaltma stratejisinin iki yıl üst üste başarıyla uygulanması saye- 85 www.transmedya.com yeşil çözüm Xerox uygulamakta olduğu “Yeşil Kimya” yaklaşımını, üretim yapan ve karbon ayak izlerini azaltmak isteyen firmaların dikkatine sunuyor. Çevre dostu üretim için yeşil kimya şart “Yeşil Kimya” anlayışı, toksik madde ve petrol atığı kullanmadan, geri dönüştürülebilir malzeme ile atık ve enerji kullanım miktarlarını azaltarak, sağlıklı, güvenli bir ortamda üretim yapmayı vurguluyor. ısınma ve iklimsel değişikliklerle artan çevre bilinci dünya çapında birçok sanayi kuruluşunun üretim biçimlerini de gözden geçirmesine neden oluyor. Son 7 yıldır yayınladığı küresel vatandaşlık raporlarıyla, iş hedefleri ile çevre sorumluluklarını bir arada nasıl yürüttüğünü ortaya koyan Xerox, üretim yapan sanayi kuruluşlarının ve her ölçekten işletmenin Yeşil Kimya yaklaşımı ile doğaya verdiği zararı minimize edebileceğini söylüyor. yeşil kimya nedir? Kimya ve yeşil kelimelerinin yan yana kullanıldığında uyumsuz olduğu düşünülebilir. Fakat doğayı korumak, yaşamımızı sürdürülebilir kılmak için bu iki kelimeyi birbiriyle uyumlu hale getirmek gerekiyor. Yeşil Kimya, üretim faaliyetleri sırasında ortaya çıkan toksik maddelerin ve atıkların azaltılmasını, geri dönüştürülebilir ve enerji verimliliği sağlayan malzemelerin kullanılmasını amaçlayan bir mühendislik görüşü. Yeşil Kimya, sanayi üretim şekillerini değiştirerek veya iyileştirerek yaşamın sürdürülebilirliğine önemli katkılarda bulunmayı amaçlıyor. Yeni üretim biçimlerinin keşfi ve yeşil kimya gibi alanlarda da bilimsel çalışmalar yapan Xerox Kanada Araştırma Merkezi, Yeşil Kimya anlayışını hakim kılabilmek için izlenmesi gereken adımları şu şekilde açıklıyor: toksik olmayan geri dönüştürülebilir malzeme kullanılmalı Üretimi yapılacak tüm ürünleri toksik olmayan, kullanımı boyunca enerji verimliliği sağlayan, geri dönüştürülebilir veya doğada çözünebilir olarak tasarlamak gerekiyor. Geri dönüştürülebilir malzeme kullanımının artması ve bunların geri toplanıp tekrar üretilebilmesi üretim maliyetlerini çok önemli miktarlarda azaltıyor. Kağıt, cam, plastik, metal gibi her türlü atık malzemenin geri kazanımı doğa için hayati bir önem kazanıyor. petrol atığı ile üretilen materyallerden kaçınılmalı Üretim hammaddesi olarak petrol kaynaklı hammaddelerin kullanımından kaçınmak, mümkün olduğunca yenilenebilir ve geri dönüştürülebilir hammaddeler kullanmak gerekiyor. Günümüzde üretim maliyetlerinin düşük olmasından dolayı özellikle tekstil sektöründe petrol atığından üretilen malzemelerin kullanımı giderek artıyor. Petrol atığı ile üretilen ürünlerin doğaya olduğu kadar, insan sağlığına da önemli zararları bulunuyor. güvenli çalışmak öncelik olmalı İnsan sağlığına zararlı olmayan fabrika ve laboratuvar koşullarında çalışılması, üretim esnasında işçi sağlığı ve güvenliğinin en öncelikli üretim kriterleri arasında değerlendirilmesi Yeşil Kimya yaklaşımının olmazsa olmazı. İnsan sağlığına ve güvenliğine önem vermeyen üretim tesislerinin, üretim biçimlerinin de sürdürülebilir bir doğayı desteklemesi mümkün değil. Üretim tesislerinde; çalışan güvenliğine yönelik önlemlerin alınması, patlayıcı, yanıcı maddelerin kullanımı ve saklanması düzenli olarak kontrol altında tutulmalı. işlem sayısı ve atık miktarı azaltılmalı İşlem sayısını en aza indirecek kimya uygulamalarını tercih edin. Üretim sonucu atık madde oluşmasını engelleyecek yöntemler geliştirin ve mümkün olduğunca az ve yenilenebilir hammadde ile en çok ürün üretmeye çalışın. üretimi süreçleri anlık takip edilmeli SimaPro ve Ecoscale gibi üretim verilerinizi analiz eden programlar, sürdürülebilir kontrollü bir ürün ve hizmet sunumu sağlar. Ayrıca, kurum bünyesindeki kimyagerlerin ve üretim mühendislerinin gerçek zamanlı analizleri dikkate alınmalı ve gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. 86 TEMA Vakfı 2014’te gönüllü kazanımı rekoru kırdı Gönüllülük konusunda sondan üçüncü sırada yer alan Türkiye’de gönüllü faaliyetlere katılım oranı yüzde 10’u geçmiyor. Bu çerçevede TEMA Vakfı, gönüllülük faaliyetlerine katılım oranı düşük olan Türkiye’de rekor gönüllü sayısına ulaştı. Türkiye’deki doğa koruma mücadelesinde gönüllülük odaklı çalışan TEMA Vakfı, 2014 yılında 46 bini aşkın gönüllü kazanımı sağlayarak vakıf tarihinin yıl bazındaki rekorunu kırdı. Yirmi iki yıldır erozyon ve doğal varlıkları korumak adına mücadele eden TEMA Vakfı, çalışmalarını gönüllülerinin sağladığı katkı ve desteklerle yürütüyor. Gönüllülerinin desteğine her çalışmasında ihtiyaç duyan TEMA Vakfı, 2014 yılında gerçekleştirdiği çalışmalarla 46 bini aşkın yeni gönüllü kazanımı sağlayarak vakıf tarihinin yıl bazındaki rekorunu kırdı. İngiltere merkezli Charities Aid Foundation tarafından yayımlanan Dünya Bağışçılık Endeksi’ne göre Türkiye gönüllü faaliyetlere katılımda 135 ülke arasında 132’nci sırada yer alıyor. Gönüllülük konusunda sondan üçüncü sırada yer alan Türkiye’de gönüllü faaliyetlere katılım oranı yüzde 10’u geçmiyor. Bu çerçevede TEMA Vakfı, gönüllülük faaliyetlerine katılım oranı düşük olan Türkiye’de rekor gönüllü sayısına ulaştı. Toplamda yarım milyonu aşkın doğa gönüllüsü ile doğal varlıkları koruma mücadelesini sürdüren TEMA Vakfı, 2014 sonu itibariyle 80 il, 308 ilçe, 37 mahalle ve 122 üniversitede faaliyetlerine devam ediyor. Doğa koruma alanında Türkiye’nin en yaygın sivil toplum örgütü olan TEMA Vakfı, doğa sorunları, özellikle de erozyon, ormanların yok edilmesi, çölleşme, iklim değişikliği ve biyo-çeşitliliğin kaybolması konuları ile ilgili etkili ve bilinçli bir kamuoyu oluşturmayı hedefliyor. Gençlik örgütlenmesine özel bir önem veren TEMA Vakfı, üniversitelerde Genç TEMA Toplulukları kurulmasını sağlayarak gençleri gönüllülük yoluyla doğa mücadelesine dâhil etmeye çalışıyor. Konuyla ilgili görüşlerini aktaran TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, “22 yıllık geçmişimizde kazandığımız tüm başarıların temelinde, Vakfımızın gönüllülük esasıyla çalışan bir halk hareketi olması yatıyor. Yürütülen çalışmalardaki en büyük gücümüzün yaygın saha örgütlenmemiz ve gönüllülerimiz olduğunu biliyoruz. Anadolu kültüründe çok önemli bir yere sahip olan toprağı koruma mücadelemizde yanımızda olan tüm gönüllülerimize sonsuz teşekkür ederiz. Gönüllülerimizin katkıları ve çalışmaları ile doğal varlıklarımıza sahip çıkmaya var gücümüzle devam edeceğiz’’ dedi. ‘Yeşil Dostu’ Sertifika Dönemi Sürdürülebilirlik Akademisi tarafından dünyanın önde gelen belgelendirme kuruluşlarından Bureau Veritas iş birliğinde, uluslararası sertifikasyon standartları ekseninde geliştirilen “Yeşil Dostu-Green Check Sertifika”, çevre yönetimi, enerji yönetimi, su yönetimi, atık ve geri dönüşüm, karbon ayak izi gibi kriterler üzerinden yapılan değerlendirmeyle verilecek. Marketler, mağazalar, AVM’ler, ofisler, restoranlar, okullar ve hastaneler kriterleri yerine getirmede başarı sağlamaları durumunda “Yeşil Dostu Sertifika” almaya hak kazanacak. Yeşil Dostu Sertifika, ülkede en geniş paya sahip sektör olan hizmet sektöründe yer alan firmaların iş modellerinin çevresel anlamda gerekli kriterleri sağlamadaki performanslarını değerlendirmeye yönelik olacak. Sertifika; iklim değişikliği, küresel ısınma, su kaynaklarının giderek azalması gibi sürdürülebilir gelecek için önemli konularda, kurum ve markaların doğru standartlarla yönetilmelerini, enerji ve kaynak kullanımını daha verimli olarak yapmalarını sağlayarak giderlerini azaltmalarını ve böylece kârlılıklarını da artırarak rekabet avantajı sağlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. yeşil mekanlar önem kazanıyor Sürdürülebilir Akademisi Başkanı Murat Sungur Bursa, konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Akademi’nin yaptığı Tüketim Araştırması gibi, müşterilerin tutum ve davranışlarına ilişkin son yıllarda yapılan araştırmalar, yeşil ürünlerin yanı sıra yeşil mekânların da önem kazandığını gösteriyor. Belirlenen alanlarda çalışanlar ve müşteriler, sertifikasyon yoluyla, çevresel duyarlılıklarını belgelendiren firmaları ayırt etme imkânına sahip olacaklardır. Sertifika sahibi firmalar ise çevresel duyarlılık konusunda yaptıkları çalışmaları şeffaf bir denetim sürecine açarak, sektörde sürdürülebilir rekabet avantajı ile karlılık artışı, müşteri taleplerini ve gelişen ihtiyaçları karşılayarak yeni 87 müşteriler kazanma ve müşteri sadakatini artırma gibi avantajlar kazanacaktır.” Bursa, Türkiye’de iş dünyasında KOBİ’lerin rolüne dikkat çekerek; “Yeşil Dostu Sertifika, kapsayıcı özelliği nedeniyle KOBİ’lerin bu dönüşümün parçası olmasını hedefliyor” dedi. www.transmedya.com yeşil üretim Barilla büyüyor, karbon ayak izi küçülüyor Türkiye’deki Bolu fabrikası da dahil olmak üzere, toplam 30 tesisinde ürettiği ürünleriyle, her gün 100’ü aşkın ülkede 50 milyon insana ulaşan Barilla, büyümeyi sürdürürken, karbon ayak izini küçültüyor. 2014 Sürdürülebilirlik Faaliyet Raporu’na göre, geçen yıl globalde hacim olarak yüzde 3 büyüyen şirketin su tüketimi ve karbon salımı, son 5 yılda yüzde 20 azaldı. Ürünleriyle, her gün 100’ü aşkın ülkede 50 milyon insana ulaşan dünya makarna lideri Barilla, büyümeyi sürdürüyor. 2020 yılına dek, iş hacmini iki katına çıkarma hedefiyle ilerleyen şirket, gezegen üzerindeki ayak izini ise sürekli küçülterek, çevreye olan etkisini en düşük düzeyde tutmayı planlıyor. Bu kapsamda, Sürdürülebilirlik Faaliyet Raporu’nun 2014 yılı sonuçlarına göre Barilla, geçen yıl performansı ile birlikte 2010’dan bugüne karbondioksit salımını yüzde 20 azalttı. Şirketin su kullanımındaki azalma da yüzde 20 olarak gerçekleşti. Dünya üzerinde 30 üretim tesisi ve 8 bini aşkın çalışanı ile Barilla, karbon ayak izini 2020 yılına dek yüzde 30 azaltacak. senin için iyi, gezegen için iyi Barilla’nın, Türkiye’deki Bolu fabrikasının da dahil olduğu 30 tesisinde, 2014 yılındaki toplam üretimi 1.8 milyon ton olarak gerçekleşti. Bu rakam, 2013 yılında 1.7 milyon ton olmuştu. Yıllık cirosunu yine 2014’te 3 milyar 254 milyon Euro’ya ulaştıran şirket, hacim olarak ise yüzde 3 büyüdü. İtalya’da düzenlenen basın toplantısı ile 2014-Sürdürülebilirlik Faaliyet Raporu’nu açıklayan Barilla Grup CEO’su CladioColzani, 2014 yılı genel performanslarının, beklentilerinin üzerinde olduğunu söyledi. Barilla olarak 2012 yılında “Senin için iyi, gezegen için iyi/ Goodforyou, goodforthe planet” mottosuyla stratejik bir adım attıklarını hatırlatan Colzani, şöyle konuştu: “Çevresel, finansal ve endüstriyel yönetim alanlarında bu motto ile ilerlemeyi, kendimize hedef olarak belirledik. Bu kapsamda teknoloji ve kaliteye büyük yatırım yaptık. Çalışma modelimiz ve kültürümüzü işimize yansıttık. Üretim ve organizasyonel anlamda tüm yetkinliklerimizi geliştirmek için yatırımlarımıza devam edeceğiz. Barilla olarak açık, şeffaf, insana ve gezegene değer katan hedeflerimiz var. Tüm bu hedeflerimiz doğrultusunda iş hacmimizi, 2020 yılına dek iki katına çıkarırken, karbon ayak izimizi yüzde 30 azaltacağız.” Yaptıkları çalışmaların meyvelerini almaya başladıklarının altını da çizen Colzani, 2014 yılında hacimde yüzde 3 büyümelerine ve üretimlerini 1.7 milyon tondan 1.8 milyon tona çıkarmış olmalarına rağmen, su tüketimi ve karbon emisyonunu azaltmayı başardıklarını ifade etti. Toplantıda konuşan Barilla Yönetim Kurulu Başkanı Guido Barilla ise çevre duyarlılığının kendileri için oldukça kritik bir alan olduğunun altını çizdi. Barilla, şirket olarak, insanları ve gezegeni olumlu anlamda etkileyerek, gelecekte de devam eden bir esenliğin yaratılmasına katkı sağlamayı amaçladıklarını aktardı. 88 Barilla, şöyle konuştu: “Bunu başarmak için kendimize 3 hedef belirledik. Birincisi, gıda ve beslenmeyle bağlantılı sorunları çözebilmek için bilgi birikimi ve kaynak oluşturmak. İkincisi, iş süreçlerimizi ve ürünlerimizi sürekli olarak insanların ve gezegenin refahını gözeterek planlayabildiğimiz sürdürülebilir bir şirket olabilmek. Üçüncü ve sonuncusu ise üretim yaptığımız her ülkede yerel ilişkiler kurarak, yerel kalkınmaya katkı sağlamak.” ROCHE, ‘2013 Kurumsal Sorumluluk Raporu’ İle Türkiye’de GRI tarafından ‘Materiality Matters Check’ onayı alan ilk şirket oldu Dünya çapında kabul gören GRI’ın (Global Reporting Initiative – Küresel Raporlama Girişimi) ‘faaliyet ve ana paydaşlar için öncelikli sürdürülebilirlik konularına odaklanmayı’ teşvik eden yeni nesil raporlama rehberine uygun olarak hazırlanan Roche 2013 Kurumsal Sorumluluk Raporu, GRI tarafından “Materiality Matters Check” onayını aldı. Roche Türkiye, Türkiye’den bu onaya sahip ilk şirket oldu. Henüz çözümlenmemiş sağlık sorunları için yüksek kaliteli çözümler yaratmak, üretmek ve ihtiyaç sahiplerine sunabilmek için öncü çalışmalar yürüten ve kendini sürdürülebilir kalkınmaya adayan Roche, sürdürülebilirlik alanındaki uygulamaları ile örnek teşkil ediyor. Roche Türkiye’nin geçen yıl hazırladığı Kurumsal Sorumluluk Raporu, GRI tarafından en yüksek seviye olan “A+” olarak derecelendirilmişti. Roche Türkiye, bu yıl GRI’ın yeni nesil raporlama standardı olan ve kurumları faaliyetleri ile ana paydaşları için öncelikli sürdürülebilirlik konularına odaklanmalarını teşvik eden G4’e uyumlu olarak hazırladığı 2013 Kurumsal Sorumluluk Raporu ile “Materiality Matters Check” onayını aldı ve Türkiye’de bu onaya sahip ilk şirket oldu. Roche Türkiye Genel Müdürü Adriano Treve, Roche’un sürdürülebilirlik alanındaki öncü ve örnek kimliğinin bir kez daha kanıtlandığını belirterek şunları söyledi: “Bize göre sürdürülebilirlik toplumun geneline karşı sorumlu davranmaktır. Hem sektörün hem de toplumun sürdürülebilir şekilde fayda sağladığı stratejiler geliştirmek için paydaşlarımızla birlikte çalıştığımız zaman başarılı olabiliriz. 2013 yılı Roche Türkiye’nin önceki yıllarda attığı sağlam sürdürülebilirlik temellerinin üzerine yeni yapılar inşa ettiği; hedeflerini ve performansını bir üst kademeye taşıdığı; iş yapış biçiminde sürdürülebilirlik kültürünü daha da pekiştirdiği ve tüm paydaşlarını bu yolculuğun bir parçası yapmak için ciddi taahhütlerde bulunduğu bir yıl oldu. 2013 Kurumsal Sorumluluk Raporu, paydaş katılımına daha fazla önem vererek, ekonomi, çevre ve toplum üzerindeki etkilerimizi daha kapsayıcı bir şekilde tanımlayarak, önceki raporlarımızın bir adım ötesine geçiyor. Roche Türkiye’nin sürdürülebilirlik anlayışı ve uygulamaları Roche bünyesinde uluslararası düzeyde dikkat çekiyor. Türkiye’de geliştirilen birçok uygulama, global yapımızda iyi örnek olarak paylaşılıyor. Bu çalışmalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz.” enerji tüketimi yüzde 35, su tüketimi yüzde 65, gaz emisyonu yüzde 48 azaldı sürdürülebilirlik alanında 5 yıldır ‘süper sektör lideri’ Kaynakların verimli kullanımını hedefleyen Roche Türkiye, 5 yıllık çevre hedefleri kapsamında başarılı sonuçlar elde etti. Yapılan teknik düzenlemeler ve çalışan bilincinin artmasıyla 2009 yılına göre toplam enerji tüketiminde yüzde 35, su tüketiminde yüzde 65, sera gazı emisyonunda ise yüzde 48 azalma sağlandı. Bugüne kadar toplam 32 bin 100 ağaçlık 5 orman, Roche Türkiye tarafından doğaya kazandırıldı. Roche Türkiye ayrıca Türkiye’de “Yeşil Ofis” ünvanını alan ilk ilaç şirketi olmuştu. Roche, Dow Jones Sürdürülebilirlik Endeksi’nde (DJSI) ekonomik, sosyal ve çevresel performansın derinlemesine analizi temelinde, ”İlaç, Biyoteknoloji ve Yaşam Bilimleri” endüstrisi alanında sürdürülebilirlik açısından, üst üste altıncı yıl “sektör lideri” seçildi. Dow Jones Sürdürülebilirlik Endeksi, sürdürülebilirlikle ilgili konuları portföylerine entegre eden yatırımcılar için gösterge görevi gören en önemli uluslararası endeks olarak kabul ediliyor. 89 www.transmedya.com yeşil lastik Michelin lastiğin havasını attı Michelin, ağır vasıta araçların taşıdığı en büyük riskler arasında yer alan ‘lastik patlamasını’ ortadan kaldıracak Michelin X Tweel Airless Radial Tire modelini geliştirdi. Dünya lastik sektöründe üretilen ilk ‘Havasız radyal lastik’ sayesinde özellikle peyzaj, inşaat, atık, geri dönüşüm ve tarım endüstrilerinde çalışan ağır vasıta araçların en büyük sorunu olan lastik patlama riskini de ortadan kaldırmış oluyor. ‘Havasız lastik’ olarak adlandırılan Michelin X Tweel, esnek ve şekil değiştirebilen poliüretan tellerle bir makaslama çubuğuna bağlı halde bulunan esnemez bir göbekten oluşuyor ve tüm bu aksamlar tek bir ünite olarak işlev görüyor. Bu benzersiz lastik modeli, Michelin’in yılda 600 milyon Euro’luk bütçe ayırdığı Ar-Ge ekibinin uzun çalışmaları sonucunda hayata geçirildi. Michelin, X Tweel modelini üretmek için Amerika’da 135 bin metrekarelik tesis kurarken, bu üretim tesisi için 50 milyon dolarlık yatırım yaptı. Michelin Kuzey Amerika Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Pete Selleck, X Tweel fikrinin Michelin’in Ar-Ge merkezinden çıktığını belirterek, “Tweel modeli, Michelin’in üç global teknoloji merkezinden biri olan, Greenville, Güney Karolina’daki Michelin Americas Research Company’de doğdu. TWEEL yine burada, Greenville bölgesinde üretilecek ve giderek artan ticari bir pazarın ihtiyaçlarını karşılayacak” diye konuştu. “yeni pazarlara girmemizi sağlayacak” Dünya lastik sektöründe üretilen ilk havasız radyal lastiğin Michelin X Tweel olduğunu söyleyen Michelin Tweel Teknolojileri Müdürü Ralph Dimenna ise, bu alandaki çalışmalarının hızla devam edeceğini ekleyerek, şu değerlendirmelerde bulundu: “Bizi rakiplerimizden ayıran Tweel havasız radyal lastiği, bu sektörün ilk ticarileştirilmiş havasız radyal çözümü olma unvanını taşıyor ve Michelin’in yeni nesil hareketlilikle ilgili öncü marka olduğunu bir kez daha doğruluyor. Tweel havasız radyal lastik, Michelin’in yeni pazarlara girmesini ve düşük hızlı uygulama kategorisindeki iş segmentlerinde daha da geniş alanlara ulaşmasını sağlayacak. Sektör, verimlilik, emniyet ve kâr-zarar dengesine katkıda bulunacak çözümlere aç durumda. Müşterilerimize bu alanda hizmet sunabilmek, başarı için belirlediğimiz stratejinin temelini oluşturuyor.” İlk olarak 2004 Paris Motor Fuarı’nda fikir olarak görücüye çıkarılan gelişmiş havasız radyal lastik Michelin X Tweel, sıfır bakım, sıfır ödün ve sıfır aksaklık süresi avantajlarını sunabilen ilk ve tek ticari ürün olma özelliği taşıyor. X Tweel Geleneksel radyal lastik teknolojisini kullanıyor olsa da hava gerektirmediği için “patlama” riskini ortadan kaldırıyor. Lastik patlamaları yüzünden yaşanan aksaklıklara çözüm üretemeyen birçok ağır vasıta sürücüsü ise, X TWEEL ile sıfır hava basıncı bakımı, kolay montaj, hasar direnci, artırılmış operatör konforu, azaltılmış operatör yorgunluğu, geliştirilmiş verimlilik ve havalı lastiklere göre daha uzun kullanım ömrünün faydalarını elde etmiş oluyor. Bir kişi günde 4 ton su tüketiyor Bir insanın yeme içme dışında tüm ihtiyaçlarını gidermesi için bir günde 3 bin 794 litre suya ihtiyacı olduğunu biliyor musunuz? Çünkü ortalama bir insanın su ayak izi, bir başka deyişle doğrudan ya da dolaylı olarak tükettiği su miktarı günde 4 tona ulaşıyor. Sürdürülebilir su arıtma teknolojileri alanında lider Dow Water&Process Solutions, geleceğin en önemli sorunlardan biri olarak su kıtlığı tehdidine dikkat çekiyor. Bir insanın yeme içme dışında tüm ihtiyaçlarını gidermesi için bir günde 3 bin 794 litre suya ihtiyacı olduğunu biliyor musunuz? Çünkü ortalama bir insanın su ayak izi, bir başka deyişle doğrudan ya da dolaylı olarak tükettiği su miktarı günde 4 tona ulaşıyor. Sürdürülebilir su arıtma teknolojileri alanında lider Dow Water&Process Solutions, geleceğin en önemli sorunlardan biri olarak su kıtlığı tehdidine dikkat çekiyor. Yaşadığımız bu çılgın tüketim çağında, kullandığımız her ürünün kaynağının en nihayetinde dünya olduğunu çoğu zaman unutuyoruz. Değerli doğal kaynakların aşırı kullanımı, bir çok ekosistemi neredeyse yok olma noktasına getirdi ya da geri döndürülemeyecek şekilde değişime uğrattı. Birleşmiş Milletler insanoğlunun gezegenimizin sür- dürülebilir olarak sunabileceğinden çok daha fazla doğal kaynak tükettiğine yönelik uyarıda bulunuyor. Birleşmiş Milletler, mevcut tüketim ve üretim eğilimlerinin değişmemesi halinde ve 2050 yılı itibarıyla dünya nüfusunun 9,6 milyara ulaşacağı tahmininde bulunuyor. Yani bu gidişle mevcut tüketim modelinin sürdürülebilmesi için iki “dünyaya” daha ihtiyaç duyulacak. Dahası, 2030 yılı itibarıyla dünya nüfusunun %30 daha fazla suya, yüzde 40 daha fazla enerjiye yüzde 50 daha fazla gıdaya ihtiyaç duyması bekleniyor. Aslında birçok insanın fark etmediği şey suyun insanların kullandığı ve tükettiği her ürünü üretmek için gerekli olduğudur. Ortalama bir insanın su ayak izi, bir başka deyişle doğrudan ya da dolaylı olarak tükettiği su miktarı günde 3.794 litreye ulaşıyor. 90 Teknosa, 5 yılda 60 ton elektronik atık topladı Teknosa, kaynakların verimli kullanımı adına mağazalarında, genel merkezde ve Gebze’deki fabrikada enerji tüketimi düşük aydınlatma ve ısıtma sistemlerine dönüşümü yaygınlaştırıyor. Sektörde ilk defa geri dönüşüme kazandırılan poşetler kullanan Teknosa, aynı zamanda mağazalarına kurduğu ‘Atık İstasyonları’ aracılığı ile tüketicilerin elektronik atıklarını geri dönüşüme kazandırıyor.ÇEVKO (Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı) ve TAP (Taşınabilir Pil Üreticileri ve İthalatçıları Derneği) üyesi olan Teknosa, 2010 yılından bu yana Türkiye’nin dört bir yanındaki mağazalarında 60 tona yakın elektronik atık ve 6 tonu aşan pil topladı. İklim hakkında söyleyeceklerimiz var! “İklim değişikliği hakkında söyleyeceklerimiz var” diyenleri buluşturan TEMA Vakfı ve Boğaziçi Üniversitesi iklim değişikliği mücadelesinde vatandaşların, ulusal ve uluslararası süreçlere katılımının önemine dikkat çekti. TEMA Vakfı ve Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi, İklim Değişikliği Hakkında Küresel Tartışma etkinliği düzenledi. İklim değişikliğinden etkilenen halkların sesini duyurabilmesi için 80 ülke ve 106 noktada 10 bin katılımcı ile küresel ölçekte düzenlenen etkinliğin Türkiye ayağı, toplumun farklı kesimlerinden gelen 100 bireyin katılımı ile gerçekleşti. 6 Haziran’da Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüs’te yapılan etkinlik kapsamında katılımcılar iklim değişikliği ve enerji konusunda dünya liderlerine iletmek istedikleri mesajları hazırladılar. 30 Kasım-11 Aralık 2015 tarihlerinde Paris’te düzenlenecek Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 21. Taraflar Toplantısı öncesinde Fransız hükümetinin öncülüğünde dünyanın 91 farklı noktalarında, binlerce kişi bir araya gelerek iklim değişikliği ile ilgili görüşlerini bildirdi. 6 Haziran’da, Pasifik kıyılarından başlayıp, Amerika’nın batı kıyılarında biten, iklim ve enerji konulu küresel vatandaş toplantıları farklı ülkelerden STK’ların organizasyonuyla gerçekleşti. Katılımcılar, kendilerine videolar aracılığıyla sunulan tarafsız bilgiler ve küçük gruplarda yaptıkları tartışmalar sonrasında, kendilerine yöneltilen 30 soruya yanıt verdi. Verilen yanıtlardan elde edilen sonuçlar, etkinliğin gerçekleştirildiği tüm ülkelerle eş zamanlı olarak çevrimiçi bir platform üzerinden yayımlandı. Sonuçlar 15 Haziran’da özetlenerek dünya liderlerine sunulacak ve yerel ve küresel düzeyde bireyler ve kanaat önderleri ile paylaşılacak. Toplantının, küresel demokrasiye ve iklim değişikliği tartışmalarına katkıda bulunması öngörülüyor. Etkinliğin Türkiye ayağının açılış konuşmasını TEMA Vakfı Yönetim Kurulu üyesi ve aynı zamanda Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Doç. Dr. Barış Karapınar yaptı. Karapınar konuşmasında, Paris’te gerçekleşecek olan 21. Taraflar Toplantısı’nda alınan kararların dünyanın her yerinde yaşayan bireyleri etkileyeceğini ifade etti. Bu bakımdan bireylerin görüşlerini dikkate alarak verilecek kararların müzakerelerde eksik olan vatandaş katılımı konusunda anlamlı bir adım olacağını söyledi. www.transmedya.com yeşil lojistik TAV’dan çevreci uçuş için karbon ayak izi hesaplama uygulaması TAV, myclimate Türkiye ile işbirliği yaparak yolcuların uçuşları sırasında ortaya çıkan karbon miktarının hesaplamasını ve gönüllü olarak denkleştirmesini sağlayan bir uygulamayı hayata geçirdi. TAV Havalimanları, iklim değişikliğiyle mücadele çalışmaları kapsamında yolcuların uçuşlarından kaynaklanan karbon ayak izini denkleştirmelerine olanak sağlayan bir uygulamayı hayata geçirdi. TAV Havalimanları’nın işlettiği 14 havalimanının web sitesinde yer alan uygulamayla yolcular uçuşlarının karbon ayak izini hesaplayabilecek ve isterlerse hem karbon salımını azaltan hem de sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunan bir projeye destek vererek bunu denkleştirebilecek. TAV Havalimanları Başkan Yardımcısı Kemal Ünlü, “İklim değişikliğini durdurmak ve gelecek kuşaklara yaşanabilir bir gezegen bırakmak için tüm dünyada kamu otoriteleri, özel sektör ve sivil toplumun ortak çaba göstermesi gerekiyor. Küresel ölçekte karbon salımlarının yüzde 2’si havayolları başta olmak üzere havacılık sektöründen kaynaklanıyor. Biz TAV olarak sorumluluğumuzun farkındayız ve paydaşlarımızla işbirliği halinde, yolcu memnuniyetini artırırken çevreye etkimizi en aza indirmek üzere çalışıyoruz. myclimate Türkiye’nin uzmanlığından yararlanarak, işbirliği içinde geliştirdiğimiz karbon ayak izi hesaplama ve denkleştirme uygulamasıyla, yolcularımız başta olmak üzere paydaşlarımızın da bu konudaki farkındalığını artırmayı amaçlıyoruz” dedi. myclimate Türkiye Genel Müdürü Hande Sezer de, “TAV Havalimanları çevre ve iklim değişikliği konusundaki öncü yaklaşımını bu çalışma ile bir adım öteye taşıyor. TAV için hazırlamış olduğumuz bu uygulama, bir yandan yolculara iklim değişikliği ile mücadeleye katkıda bulunma şansı verirken, bir yandan da bu konuda farkındalığın artmasını amaçlıyor. Türkiye’de bir Havalimanı işletmecisi firmanın tüm havayolu şirketlerinden önce böyle bir uygulamayı başlatmış olması, TAV’ın yenilikçi tavrını bir kere daha gözler önüne seriyor” diye konuştu. myclimate Türkiye’nin uluslararası standartlara uygun şekilde geliştirdiği uygulamaya göre, İstanbul-Ankara arasında ekonomi sınıfında seyahat eden bir yolcu, atmosfere 125 kilogram karbon salımına neden oluyor. 92 OPET’in Sürdürebilirlik Raporu’na Amerika’dan ‘Altın Madalya’ OPET, geçtiğimiz iki yılın operasyonlarını içeren 3’üncü Sürdürülebilirlik Raporu’yla Amerikan İletişim Profesyonelleri Birliği (LACP) tarafından 3 ödüle birden layık bulundu. Spotlight Awards’ta 1500 başvuru arasından kendi kategorisinde dünya genelinde 3’üncü En İyi Rapor seçilen ve “Altın Madalya”ya layık bulunan OPET’in Sürdürülebilirlik Raporu, ‘En İyi İlk Yüz İletişim Materyali’ arasında yer aldı. Ayrıca “En Çok Gelişim Kaydeden Rapor” ödülünü de kazandı. Türkiye akaryakıt sektörünün yenilikçi şirketi OPET; 2012-2013 yılı operasyonlarını içeren “3’üncü Sürdürülebilirlik Raporu” ile Amerikan İletişim Profesyonelleri Birliği’nden (LACP) 3 ödül birden kazandı. Amerikan İletişim Profesyonelleri Birliği tarafından düzenlenen 2014 Spotlight Ödülleri’nde (Spotlight Awards Global Communications Competition) OPET, 1500 başvuru arasından, ‘sürdürülebilirlik raporu’ kategorisinde 3’üncü En İyi Rapor seçilerek “Altın Madalya”ya layık görüldü. Toplamda 100 üzerinden 98 puan alan OPET, “En Çok Gelişim Kaydeden Rapor” ödülünü de kazandı. OPET’e üçüncü ödül, “İlk Yüz Şirket” içerisine girdiği için geldi. Bir Türk şirketi olarak akaryakıt dağıtım sektöründe GRI onaylı rapor yayınlayan ilk kuruluş olan OPET; ilk intiba, genel anlatım, görsel tasarım, yaratıcılık, mesaj netliği ve algılanan uygunluk kriterlerinde aldığı yüksek puanlar neticesinde bu ödüle hak kazandı. ağca: performansımızı uluslararası ölçütlere göre raporlamak bizim için büyük önem taşıyor OPET, somut veriler ve uluslararası standartlar ışığında hazırlanan 3’üncü sürdürülebilirlik raporunda, Küresel Raporlama Girişimi G3 ilkelerinin belirlediği B+ raporlama seviyesini kıstas aldı. Raporun diğer belirleyici kriterleri ise, AA1000AS denetim standardının temel ilkeleri olan öncelik, bütünlük ve yanıt verebilirlik ilkeleri ile Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin İlerleme Raporu ilkeleri oldu. OPET, ödül kazandığı raporda sürdürülebilirlik performansını; Sürdürülebilir Değer Zinciri, Müşteri Memnuniyeti, Çevre Yönetimi, Çalışan Hakları, Yönetişim, Çalışma Hayatı ve Toplumsal Kalkınma başlıkları altında paydaşlarının görüşüne sundu. Rapora ilişkin bir değerlendirme yapan OPET Genel Müdürü Cüneyt 93 Ağca “OPET olarak sosyal sorumluluk alanlarındaki çalışmalarımızı, iş hedeflerimizi, yönetim stratejimiz ve çalışma kültürümüze yerleştirmek, geliştirmek ve bu alanlardaki performansımızı uluslararası ölçütlere göre raporlamak bizim için büyük önem taşıyor. 1992 yılından beri faaliyet gösterdiğimiz sektörümüzde başarıya ulaşma sürecimizi dış paydaşlarımızla paylaştığımız ve geçtiğimiz son iki yılın Türkiye operasyonlarımızı kapsayan sürdürülebilirlik raporumuzu yayımlamanın gururunu yaşarken aynı zamanda daha baskı aşamasındayken uluslararası bir ödül kazanmanın mutluluğunu da yaşadık. Önümüzdeki dönem sürdürülebilirlik anlayışımız çerçevesinde, ekonomik alandaki başarılarımızı toplumsal kalkınma ve çevre alanlarındaki yatırımlarımız ile destekleyerek tüm paydaşlarımızı faaliyetlerimiz ile ilgili bilgilendirmeye devam edeceğiz” diye konuştu. www.transmedya.com yeşil lojistik “Yeşil Perakendeci” Kipa, Dünya Çevre Günü’nü etkinliklerle kutladı Çevre dostu uygulamalarıyla karbon emisyonunu yarı yarıya azaltan Kipa, Dünya Çevre Günü’nü özel etkinliklerle kutladı. Çevre dostu uygulamalarıyla tüm mağazalarında ve dağıtım merkezlerinde metrekare başına düşen karbon emisyonunu yüzde 50 oranında azaltmayı başaran Türkiye’nin önde gelen perakende zinciri Kipa, karbon salınımını sıfıra indirmek için çalışmalarını sürdürüyor. Çevre dostu mağazalarının sayısı 34’e ulaşan Kipa, bu mağazalarda güneş enerjisi panelleri ve elektrik enerjisinden tasarruf eden günışığı sistemleri kullanıyor. 2012 yılında hizmete açılan Kütahya mağazasında kullanılan ve karbon emisyonunu yüzde 15 oranında azaltan CO2 soğutma sistemini Türkiye’de uygulayan ilk perakendeci olan Kipa’nın, Marmaris ve Kuşadası’ndaki mağazalarında 2007’den bu yana güneş enerjisiyle çalışan kasalar bulunuyor. 2009 yılında Çiğli’de, tek bir enerji kaynağı kullanarak elektrik, ısıtma ve soğutma üretiminin eş zamanlı yapılmasını sağlayan trijenerasyon tesisi kuran Kipa, 2013’te tüm mağazalarındaki soğuk dolapları kapaklı hale getirerek de enerji tüketimini ciddi ölçüde azaltmayı başardı. ve ısı yalıtımı sağlayarak enerji tasarrufu yaratan “Yeni Nesil Dikey Bahçeler” projesine Kipa Özel Ödülü sundu. dünya çevre günü’ne özel etkinlikler Kipa’nın 5 Haziran Dünya Çevre Günü’ne özel etkinliklerin odağında, topluma katkı sağlayan çalışmalarıyla dikkat çeken Kipa Aile Kulüpleri yer alıyor. Bu kapsamdaki ilk etkinlik, Konya Aile Kulübü’nde düzenlendi. “Temiz Çevre, Temiz Konya” sloganıyla yola çıkan kulüp üyeleri, 2 Haziran’da kentin tarihi yerlerinde ve müzelerde çöp toplayarak, çevre temiz- kipa’dan çevreci projelere destek Kipa, çevreye katkı sağlayan projeleri de destekliyor. Liyakat, Ege Üniversitesi ve Bornova Belediyesi işbirliğiyle üçüncüsü gerçekleştirilen Girişim Kampüsü’nün ana sponsorları arasında yer alan Kipa, genç girişimci Elif Can tarafından geliştirilen Vaillant’tan yeşil hamle Isıtma ve havalandırma teknolojisi sektörünün öncü firmalarından olan Vaillant; değişen enerji verimliliği yasaları doğrultusunda, tüketicilerine daha iyi hizmet vermek amacıyla “Enerji Danışmanlığı” konseptini hayata geçirdi. İlk Enerji Danışman Bayisinin açılışı İstanbul HES Mühendislik’teyapıldı. Türkiye’de yapılan bu ilk uygulamayla Vaillant, 2017 yılına kadar bu konsept için özel olarak hazırlanan bayilerinin tamamını sisteme geçirecek ve tüketicilerine “Enerji Danışmanı” kimliği ile çözüm sunacak. Vaillant Group Türkiye CEO’su Dr. AxelBusch“Enerji Bayisi” konseptinin detaylarını şöyle açıkladı: “Bina Enerji Performans Yönetmeliği kapsamında, 2017’den itibaren binalara enerji kimlik belgesi alma zorunluluğu getiriliyor. Enerji kimliği ile birlikte binanın enerji modellemesinin yapılması, izolasyon dahil verimli sistemler konusunda tüketici danışmanlığını öne çıkarıyor. Biz de, yeşile giden yeni yolumuzu; değişen tüketici beklentilerine yönelik çözüm üreten, kanun ve mevzuatlara göre yetkilendirilmiş, geniş ürün gamı ile doğru ve farklı hizmetler sunan bir konseptte hazırladık. Sektörde ilk olacak Enerji Bayiliği konseptimiz ile tüketicilerimize sadece cihaz satışı değil aynı zamanda konutlarının ihtiyaç ve tüketim yapılarına göre enerji modellemesi yaparak, izolasyon ve geri dönüş finans modeli dahil, komple sistem çözümü sağlayacağız.” 94 liğine dikkat çekti. Yalova Aile Kulübü, 4 Haziran’da “Çöp Adam” müzikaline ev sahipliği yaptı. Salihli Aile Kulübü, 1-5 Haziran tarihleri arasında, 5 okuldan toplam 500 öğrenciye Salihli Gema Vakfı Başkanı Şener Kilimcigöldelioğlu tarafından eğitim verilmesini sağlayarak, çocuklara çevre bilinci aşıladı. Keşan Aile Kulübü ise 14 Haziran’da Çevre Haftası etkinlikleri kapsamında bir çocuk atölyesine ev sahipliği yaptı. Diğer yandan, 1997 yılından bu yana Ege Orman Vakfı ile toplam 88 bin 208 fidan diken Kipa Toplum Elçileri, Dünya Çevre Günü kapsamında fidan dikme çalışmalarını devam ettirdi. Yenilenebilir enerjide rekor kırıldı Yenilenebilir enerjilerin 2014 yılında dünya çapındaki durumuna ilişkin Yenilenebilir Enerji Ağı Raporu (REN21) yayımlandı. Rapora göre 2014 yılı, yenilenebilir enerji kurulumu açısından bir rekor yaşadı. Geçtiğimiz yıl yenilenebilir enerjiler, dünya çapında enerji ağına eklenen enerjinin yüzde 60’ını oluşturdu. 50 MW’tan büyük hidroelektrik santraller haricindeki yenilenebilir enerji yatırımları 2013’e göre yüzde 17 arttı. 2014 yılında devreye alınan güneş ve rüzgar enerji santralleri bile, 25 nükleer reaktörün üretim kapasitesinde. Yenilenebilir enerjilerde yaşanan bu rekorun yanında, dünya çapında sadece 5 nükleer reaktör devreye alındı. Rapora göre Türkiye, sıcak su üretmeye yarayan güneş kolektörleri ve jeotermal kapasite artışında dünyada ikinci sırada yer aldı. Rapordaki bir diğer çarpıcı veriye göre ise, Dünyada ilk kez elektrik talebi ortalama yüzde 1.5 ve GSYİH (Gayrisafi yurtiçi hasıla) ortalama yüzde 3 artarken, karbon salımı 2014 yılında 2013 yılına göre aynı kaldı. Bu durumu, enerji verimliliğinin ve yenilenebilir enerjilerin iklim değişikliğine neden olan karbon salımını azaltmak için şart olduğu- nun bir göstergesi olarak değerlendiren Greenpeace Akdeniz Finans Kampanyası Sorumlusu İbrahim Çiftçi, konuyla ilgili olarak “40 yıldır ilk kez dünya ekonomisi beraberinde paralel karbon salımı artışı doğurmadan büyüdü. Bu durum çoğunlukla Çin’in yenilenebilir kaynakları kullanmadaki artışı ve gelişmiş ülkelerin -enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjileri de kapsayan- sürdürülebilir kalkınmayı daha fazla teşvik etmesinden kaynaklandı. Türkiye gibi yenilenebilir potansiyeli açısından Avrupa’da üst sıralarda olan bir ülkenin de bu konuda liderlik etmesi gerekiyor. Türkiye’de rüzgar yatırımları açısından ilerleme kaydedilmiş olsa da, halen potansiyeli değerlendirebilmek açısından gerideyiz. Bunun en önemli nedeni de, enerji ihtiyacını karşılamak için kömür ve nükleer gibi kirli enerjilere öncelik verilmesi. Türkiye’de yeni kurulacak hükü- 95 met seçimini yapmalı: Nükleer ve kömüre yatırım yapıp 20. yy’da mı kalacak, yoksa yenilenebilir enerjilerle geleceği mi yakalayacak” dedi. 1 milyarın üzerinde insanın elektriğe erişimi yok 2014 yılında yenilenebilir enerji kapasitesindeki büyük artışa rağmen, 1 milyarın üzerinde insan, yani insan nüfusunun yüzde 15’i elektriğe erişimi yok. Afrika kıtasının tümünde var olan 147 GW’lık kurulu güç, Almanya’nın enerji üretim kapasitesinden az. Çiftçi, konuyla ilgili olarak, merkezileşmemiş yenilenebilir enerji teknolojilerinin kırsal alanlarda ana üretim kaynağı olarak kullanılmasının, elektriğe erişimi olmayan kişi sayısının da azaltılmasına büyük katkı sağlayacağını belirtti www.transmedya.com yeşil çözüm Paris İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’na bir adım atıldı Paris Konferansı öncesinde İstanbul’da çoğunluğu genç araştırmacıların katılımıyla “İklim Değişikliği ve Kalkınma Politikaları Nasıl Uyumlu Olarak Sürdürülebilir?” konferansı ve “Özel Koşulların Ötesinde: Türkiye ve Küresel İklim Değişikliği Politikaları” Genç Araştırmacılar Çalıştayı yapıldı. S İklim değişikliğinin toplumlar, ekonomiler ve ekosistemler için büyük bir tehdit oluşturduğu gerçeğinden yola çıkarak, L’Agence Française de Développement (AFD), Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Araştırma Merkezi (MURCIR) ve İstanbul Politikalar MerkeziSabancı Üniversitesi-Stiftung Mercator Girişimi iki günlük bir etkinlik düzenledi. Istanbul Politikalar Merkezi MercatorIPC araştırmacısı Dr. Ethemcan Turhan, Marmara Üniversitesi’nden Doç. Dr. Semra Cerit Mazlum ve Fransız Kalkınma Ajansı’nın koordinasyonunu düzenlediği etkinlik açış konuşmalarıyla başladı. İklim değişikliği ve kalkınma politikaları ekseninde farklı konuları ele almak ve 2015 Aralık ayında Paris’te gerçekleşecek İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’na (COP21) hazırlık amacıyla konferans ve bilimsel çalıştaydan oluşan etkinlik kapsamında gerçekleştirilen konferansın açış konuşmaları, Sabancı Üniversitesi-İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Fuat Keyman, Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Araştırma ve Uygulama Merkezi Direktörü Doç. Dr. Semra Cerit Mazlum ve Fransa Büyükelçisi Laurent Bili tarafından yapıldı. Fuat Keyman “Küresel dünya iki önemli konuyla karşı karşıya: İklim değişikliği ve kalkınma. Yıl sonunda Paris’te yapılacak iklim konferansı uluslararası önem taşıyor. Üç önemli konu ele alınacak: Kalkınma, güvenlik ve ekonomi. Paris konferansının olumlu olması için öncesinde ve sonrasında ciddi çalışmalar gerekiyor. Sürekli olarak yeni politikalar üretilmesi ve bunun için de farklı aktörlerin çalışmaya ortak olması gerekiyor. İPM olarak iklim değişikliği bizim için çok önemli bir çalışma alanı. ” dedi. Semra Cerit Mazlum “Yeni bir dönem, yeni bir anlaşma ve beklenti içerisindeyiz. İnsan türünün biçimlendirdiği yeni bir dönem içerisinde yeni politikalar mümkün mü ve nasıl bir siyaset öngörüyoruz? Hem akademik çalışma hem de kamusal alanda Türkiye iklim değişikliği konusunda geç hareket eden ülkeler arasında yer alıyor. Bu konferansı düzenlememizin amacı çalışma ağları kurmak ve tartışma platformları yaratmaktır. ” dedi. Laurent Bili Türkçe olarak yaptığı konuşmasında “Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) son raporunda ifade edilen şu tespitler kesinlik arz ediyor: ‘İklim sistemindeki ısınma hiçbir tartışmaya meydan bırakmayacak nitelikte. Tespit yeterince açık: Kolektif bir bilinç uyanmadıkça ve genel bir seferberlik ortaya konmadıkça, yapılan şey, sonraki nesillerin geleceğini ipotek altına almaktan öteye gitmez. 2015 yılı iklim konusunda birçok toplantının gerçekleştirileceği bir yıl olacak ve tüm bunlar, yılsonunda Paris’te düzenlenecek 21. Taraflar Konferansı (COP21) ile doruk noktasına ulaşacak. Bu çerçevede, Fransa aynı anda iki zorlukla baş edecek: Ev sahibi ülke olarak, iki hafta süresince binlerce delege ve gözlemciyi ağırlayacak ve COP’un başkanlığını yürüten ülke olarak oybirliği ile varılacak bir mutabakatın oluşmasını sağlamak için kolaylaştırıcı görevini üstlenecek. ” dedi. Etkinliğin ilk günündeki konferansta Fransa ve Türkiye’den kamu kuruluşları, özel sektör, finans sektörü, üniversite ve sivil toplum temsilcilerini bir araya getirdi. Fransız Hükümeti Çevre Danışmanı Sayın Philippe Zeller, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İklim Değişikliği Dairesi’nden Tuba Seyyah, IPCC 5. Araştırma Grubu 2. Çalışma Grubu Baş Yazarı Barış Karapınar, İklim Ağı adına katılan Mustafa Özgür Ber- 96 ke, TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Metin Akman, TSKB Sürdürülebilir Yönetim Sistemleri Temsilcisi Hülya Kurt ve AFD Türkiye Direktörü Bertrand Willocquet toplantıda önemli konuların altını çizdiler. Yılsonunda Paris’te gerçekleşecek (COP 21) iklim zirvesine giden yolda düşük karbon ekonomisi, sivil toplum ve diğer paydaşların karar alma süreçlerine katılımı toplantının öne çıkan konuları oldu. Konferansın ardından, ünlü fotoğrafçı Yann Arthus- Bertrand’ın “İklim Değişikliği İçin 60 Çözüm” sergisi ve kokteyl gerçekleştirildi. Etkinliğin ikinci gününde ise “Özel Koşulların Ötesinde: Türkiye ve Küresel İklim Değişikliği Politikaları” başlıklı Genç Araştırmacılar Çalıştayı yapıldı. Çalıştayın açılış konuşmacıları, Birleşmiş Milletler Gıda Hakkı Özel Raportörü ve ABD Kaliforniya Üniversitesi’nde Küresel Çalışmalar Araştırma Profesörü olan Prof. Hilal Elver ve Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), 5. Değerlendirme Raporu III. Çalışma Grubu Başyazarı ve Uluslararası Çevre ve Kalkınma Merkezi (CIRED) Direktörü Prof. Franck LeCocq oldu. Çalıştayda akademisyenler ile kamu kurumları, sivil toplum ve düşünce kuruluşlarından gelen araştırmacılar iklim değişikliğinin çeşitli boyutları üzerindeki çalışmalarını sunarak bilgi alışverişinde bulundu. L’Oréal Sürdürülebilirlik alanında taahhütlerini bir bir yerine getiriyor L’Oréal’in ‘2020 Güzelliği Herkesle Paylaşmak’ başlığı ile sürdürülebilirlik taahütü en çok alanı kapsayan kurumsal sürdürülebilirlik programı olarak dikkat çekiyor. Ekolojik dengeye duyarlı, sorumlu ve kapsayıcı yeni kalkınma modelinin de liderlerinden olma yolunda hızlı adımlarla ilerleyen L’Oreal’in 2020 taahhütleri; ‘Sürdürülebilir Yenilik’, ‘Sürdürülebilir Üretim’, ‘Sürdürülebilir Gelişim’ ve ‘Sürdürülebilir Yaşam’ başlıklarından oluşuyor. 2020 hedeflerinin büyük bir kısmını 5 yıl öncesinden tamamlayan L’Oréal, hedeflerini büyüterek yoluna devam ediyor. L ’Oréal, sürdürülebilirlik alanında da önemli adımlar atıyor. ‘Sürdürülebilir Yenilik’, ‘Sürdürülebilir Üretim’, ‘Sürdürülebilir Gelişim’ ve ‘Sürdürülebilir Yaşam’ başlıklarından oluşan 2020 taahhütlerini büyük oranda yerine getiren L’Oréal, 2020 yılında çevresel ayak izini yüzde 60 oranında azaltmayı hedefliyor. L’Oréal 2005 yılından bu yana yaptığı çalışmalarla karbon emilimini yüzde 50,2 oranında azalttı. 2020 yılında bitmiş ürün başına atık üretimini yüzde 60 oranında azaltmayı hedefleyen L’Oréal, 2014’ü yüzde 23.1 oranında atık azaltımı ile tamamladı. L’Oréal ürün başına su kullanım oranlarını da yüzde 36 oranında azalttı. Ürün başına su kullanım oranlarını 2020’ye kadar yüzde 60 azaltmayı hedefleyen L’Oréal, 2020’de ‘0’ atık üretmeyi amaçlıyor. çevreye duyarlı sürdürülebilir Yenilik L’Oréal, 2020’ye kadar ürünlerinin yüzde 100’ünün çevresel ve sosyal açıdan fayda sağlayacak şekilde üretimi hedeflerken 2014 sonu itibariyle üretiminin yüzde 70’ini bu hedefler doğrultusunda gerçekleştirdi. L’Oréal, ambalajlarını da gelişmiş bir çevre bilinciyle üretiyor. Bu alanda ‘ambalaj tasarımı’ merkezlerinde sıkı bir eko-dizayn politikası uygulayan L’Oréal’in hedeflerinden biri de ambalaj üretiminde kullanılan kağıt ve kartonların tamamını sürdürebilir şekilde yönetilen ormanlardan elde etmek olarak açıkladı. 97 L’Oréal, 2014 yılında, kâğıt ve karton ambalaj malzemesinin %98’den daha fazlasını Forest Stewardship Council (FSC) ve The Programme for the Endorsement of Forest Certification (PEFC) standartlarına uygun olarak sürdürülebilirlik sertifikasıyla tedarik etti. tüketiciler için ‘sürdürülebilir yaşam’ ilkesi L’Oréal 2020’ye kadar tüketicilerinin, dünyanın güzelliğini artırırken sürdürülebilir tüketimde bulunmalarını da sağlamak için çalışıyor. Ürünlerinin yüzde 100’nün sosyal ve çevresel profilini değerlendirmek için ‘Ürün Değerlendirme Aracı’ kullanacak olan L’Oréal, elde edilen bilgileri daha sürdürülebilir yaşam seçimleri yapabilmeleri için tüm müşteriyle paylaşıyor. tedarikçiler için ‘sürdürülebilir gelişim’ L’Oréal, 2020 taahhütleri içine çalışanları için, ilk sosyal inovasyon programı olan Share & Care kapsamında, dünyanın neresinde olursa olsun çalışanlarının belirlediği minimum standartlardaki sağlık hizmetlerine, sosyal korumaya ve eğitime erişimlerini garantiliyor. 2020 taahhütleri arasında tüm stratejik ortakları da alan L’Oréal, temel haklardan yoksun topluluklara mensup 100 binden fazla kişinin iş gücüne katılımını sağlayacak. Güçlü ve etkin sosyal sorumluluk projeleri ile de içinde bulunduğu toplumlara katkı sağlıyor. www.transmedya.com yeşil çözüm Egzoz gazı emisyon ölçümü hakkında 5 önemli nokta Geçerli bir egzoz gazı emisyon ölçümü olmayan veya ölçüm yaptırmadan egzoz emisyon pulu alan araç sahipleri yol kenarı denetimlerinde 1.932 TL’ye varan para cezası alabiliyor. TÜVTÜRK, trafikten kaynaklanan hava kirliliğini önlemede ve yakıt tasarrufunda büyük önemi bulunan bu ölçümle ilgili 5 önemli noktayı, kamuoyuyla paylaştı Ü lkemizde, ticari araçların her yıl, hususi otomobillerin ise ilk 3 yaş sonunda her 2 yılda bir egzoz gazı emisyon ölçümü yaptırması kanuni bir zorunluluk… Bu ölçümü yaptırmamış araçlar, araç muayenesinden geçemediği gibi, son dönemde ülke genelinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın artan yol kenarı denetimlerinde 1.932 TL’ye varan para cezalarıyla da karşılaşabiliyor. TÜVTÜRK, araç sahiplerini egzoz gazı emisyon ölçümünün, uzman noktalarda yaptırılması ve ölçüm yaptırmadan pul alınmaması konularında uyarıyor. Bu ölçümün çoğu yerde uzman kişiler ve teknik yeterliliği olan cihazlarla yapılmadığına dikkat çeken TÜVTÜRK, bazı yerlerde, ölçüm yapılmadan egzoz emisyon pulu satın alınabildiğini, ancak birçok araç sahibi için kolaylık olarak görülen bu uygulamaların, yapılan denetimlerde araç sahiplerinin para cezasıyla karşılaşmasına neden olabildiğini de hatırlatıyor. TÜVTÜRK, araç muayenesinin yapılabilmesi için zorunlu olan ve tüm TÜVTÜRK istasyonlarında uzman personel tarafından, uluslararası standartlarda gerçekleştirilen egzoz gazı emisyon ölçümüyle ilgili 5 önemli noktaya dikkat çekiyor. Egzoz gazı emisyon , ölçümü neden gerekli? Egzoz gazı emisyon ölçümü, trafikte seyreden araçların egzoz gazlarının neden olduğu hava kirliliğinin zararlı etkilerinden çevreyi korumak amacıyla, egzoz gazı kirleticilerinin azaltılmasını sağlamak için yapılan ölçümlerdir. Bu ölçüm sonucunda, egzozundan çıkan kirletici miktarı kanunlarla belirlenen seviyenin üzerinde oran araçlar, bu ölçümden kalmaktadır. Ayrıca, egzoz gazı emisyon ölçümleri aracın yakıtı ne kadar verimli tükettiğinin de bir göstergesi olabiliyor. Ölçüm için neler gerekli? Egzoz gazı emisyon ölçümü yapılacak aracın Tescil ve Trafik Belgesi, Motorlu Taşıt Egzoz Emisyon Ruhsatı ve T.C Kimlik Numarasını gösteren nüfus cüzdanı, ehliyet veya pasaportun getirilmesi yeterli. İlk kez egzoz gazı emisyon ölçümü yapılacak araçların sahipleri “Motorlu Araç Gazı Emisyon Ruhsat”ını ilk ölçümde 7 TL bedel ödeyerek satın alabiliyor. Aracım egzoz gazı emisyon ölçümünden kaldı. Ne yapmalıyım? Yapılan kontrollerde, emisyon değerleri 98 belirlenen değerlerden yüksek çıkan araçlar, eksikleri giderilerek, aynı istasyonda ücretsiz ölçüm tekrarı yaptırabiliyor. Bu kapsamda, iki ücretsiz ölçüm tekrarı hakkı sunuluyor. Egzoz gazı emisyon ölçümünde nelere dikkat ediliyor? Ölçüm sırasında egzoz gazı emisyon değerlerinin yönetmelikte belirlenmiş sınırı aşıp aşmadığı kontrol ediliyor. Değerleri belirlenen sınırı aşan araçlara egzoz emisyon pulu ve ruhsatı verilmiyor. Ayrıca, egzoz gazı emisyon ölçümü’nde, aracın egzoz sistemi üzerinde, sızıntı, delik veya çatlakların bulunmaması, ‘Katalitik Konvertör’lü araçların konvertörlerinin sağlam olması gerekiyor. Hangi araçlar egzoz gazı emisyon ölçümünden muaftır? Tarım ve orman traktörleri, motosiklet ve mopedler ve 1979 model yılı ve öncesi dizel motorlu taşıtlar, hibrit ve elektrikli araçlar ile hidrojen yakıtlı araçlar, Egzoz Gazı Emisyon Ölçüm işleminden muaftırlar. 99 www.transmedya.com 100